OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE VE SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR Milletlerarası Tartışmalı İlıni Toplantı ·07-09 Mayıs 2014: Toplantı Yeri: ~ Trakya Üniversitesi Balkan Kongre Merkezi,.Edirne İstanbul2014 EDİRNE DA.IU?L-HADİSİ MÜDERRİSİ SİNAN PAŞA ve HADiS KÜLTüRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME: TAZARRU'NAME ÖRNEGİ Adil YAvuz• Hz. Peygamber'in Mekke döneminde, dini anlattı~ Erkarn b. Ebi'levi, Medine döneminde Mesdd-i Nebi'nin bitişiğinde yer alan genellikle genç ve bekar sahabilerin kalıp ilim öğrendiği Suffe, genel olarak İslam'ın özel ol3:Iak ise hadislerin dile getirilip aktanldığı teinel eğitim merkezleri hiz~etini vermiştir. Daha sonraki asularda ders halkalarının ve onlara iştirak eden öğrencilerin artması sebebiyle ilim öğretimi için müstakil kururnlara ihtiyaç duyulmuştur. Ebu Bekr Ahmed b. İshak es-Sıbği'nin (ö. 342/954) kendisine ait olan Daru?s-sünne'nin işleri ile meşgul olması için öğrencisi Hakim en-Neysabılri'ye (ö. 405/1014) vasiyette bulunmasından anlaşıldığına göre ilk müstakil hadis medresesi.p aru's-sünne adıyla hicri IV. asırda faaliyete geçmiş bulunuyordu. Fonksiyon olarak Daru's-sünne ile ayru olan Daru'l-hadis, ilk defa Selçuklu Atabeklenhden Nureddin Mahmud Zengi tarafından 571/1175 yılında Şam'da kurulmuştur. Daha sonra bu eği­ tim kurumu Suriye ve Mısu'da yayılrnıştır. Anadolu'da ilk Daru'l-hadis, Selçuklu atabeglerinden Cemaluddin Femih b: Abdullah tarafından 640/1242 yılında Çank.ıiı'da yaptınlmıştır. Bunu, Anadolu Selçuklu Devleti Veziri Sahib Ata Fahreddin Ali (ö. 684/1285) tarafından 670/1271 yılında Sivas'ta yaptırılan Sahibiye (Gökmedrese) ile 675/1276 yılında Konya'da yaptırılan İfıce Minare Daru'l-hadisi takip etmiştir. 2 Erkaın'ın 1 • Prof. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi naruyat Fakültesi, [email protected] Bkz. Okiç, Muhammed Tayyib, Bazı Hadis Meseleleri Ozerine Tetkikler, İstanbul, 1959, 105-106; Bozkurt, N ebi, Daru'l-h acüs", DlA, İstanbul, 1993, Vlll, 528. 2 Yardım, Ali, "Daru'l-hadis", DİA, İstanbul, 1993, VIII, 529-530. 1 26 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR Söğüt kasabasında kurulup, Bursa ve civarını kontrol altına aldıktan ·s onra Balkanlar'a yönelen Osmanlılar, İstanbul'dan önce Edirne'yi Sultan I.. Murad döneminde hakimiyetleri altına almışlardır (762/1362). Bu gelişme, İstanbul'un fethin.i ko~aylaştırmıştır. Ankara Savaşı'nda (805/1402) Yıldırım Bayezid'.in yen.ilmesinden sonra, Ern.ir Süleyman devletin hazinesini ve resrn.i evrakını alarak Edirne'ye gelmiş ve bu şehri başkent olarak kullanmıştır. Il. Murad devrinde şehrin gelişmesi hız kazanmıştır. Onun ·yerine tahta geçen Fatih Sultan Mehmet, 1452-1453 kışında İstanbul'un fethi ile ilgili bütün plan ve, hazırlıklarını burada yaptırmıştır.3 -Osmanlılar döneminde ilk Daru'l-hadis, I. Murad zamanında (761791/1360-1389) Çandarlı Hayreddin Paşa tarafından İznik'te yaptırılmıştır. Onu Bursa'daki Daru'l-hadis Medresesi'nin yapımı takip etrn.iştir.4 Osmanlı Devleti'nin altıncı padişahı Il. Murad (806-855/1403-1451) zamanında (824-855/1421-1451) başta Edirne olmak üzere, Bursa ve diğer büyük şehirlerde büyük medreseler kurulmuştur. Bunun yanında ilmi ve tasavvufi akımlar hayli gelişmiş, adeta büyük fetih için kültür hazırlığı yapıl­ mıştır. İslam dünyasının çeşitli yerlerinden pek çok alim Osmanlı ülkesine gelrn.iştir.5 ll. .l-4urad, 838/1435'de Edirne Daru'l-hadis'ini, 839/1436'da Muradiye Cami'ini ve Mevlevihane'sin.i ve 851/1417'de Üç Şerefeli Cami'yi inşa ettirrn.iştir.6 İlk devir Osmanlı daru'l-hadislerinin en meşhuru, Il. Murad'ın 828'de (1425) Edirne'de yaptırdığı Daru'l~hadis Medresesi'dir. Bu Daru'lhadis Osmanlı medrese teşkilatında bir dönüm noktası oluşturur? Halk arasında külliyenin yaptırılmasının sebebi. olarak, Il. Murad'ın rüyasında, Hz. Peygamber'in Il. Murad'a burada bir darüllıadis yaptırmasını tavsiye ettiği rivayeti yaygınlık kazanmıştır. 1224/1809 yıluidaki tam.irde yenilenen carn.iBkz. Gökbilgin, M. 'İ'ayyib, "Edirne", DİA, İstanbul, 1994, X, 426. Bkz. Yardım, Ali, a.g.e., DİA, VIII, 529-530; Yıldırım, Selahattin, Osmanlı ilim Geleneğinde Edirne Daru'l-hadisi ve Müderrisleri, İstanbul, 2001, 30. 5 Emecen, Feridun, Beydilli, Kemal vcl, Osmanlı Devleti ·ve Medeniyeti Tarihi, Editör, Ekmeleddin İhsanoğlu, I-II, İstanbul, 1994-1998, I, 253-254; İnalcık, Halil, "Murad II", MEB İslam Ansiklopedisi, I-XIII, Eskişehir, 2001, VIII, 613-614; Yıl~, a.g.e., 35. 6 Bkz. Hoca Sadeddin, Tacu't-tevarih, I-V, İstanbul, 1974, Il, 248-250; Gökbilgin, M. Tayyib, "Edirne", MEB islam Ansiklopedisi, IV, 121-122; Yıldırım, a.g.e., 36-37. 7 Yardım, a.g.e., DlA, Vlll, 530. 3 4 HAD İS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME: "TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 27 nin k.itabesinaen, yapının 23 Şaban 838/24 Mart 1435 tarihinde tamamlandı­ ğı öğrenilmektedir. Cami yenilenirken IL Murad devrine ait herhangi bir özelliği kalmamıştır. Rifat Osman, külliyenin medresesinin 1920'den birkaç yıl önce ortadan kalktığını söylemektedir. Nitekim 1914 yılına ait bir kayıttan medresenin o sırada faal olduğu anlaşılmaktadır.8 II. Murad'ın Edirne'de 838/1425 tarihinde yaptırdığı, Daru'l-lıadis Medresesi'nin vakfiyesinden anlaşıldığı.na göre Edirne Daru'l-hadis'i içih yüz seksen sekiz dükkan, üç köy, üç ev, bir hamam, iki ekmek finnı ve bir değirmen vakfedilmiştir.9 Vakfiyede şart koşulan hususlar arasında, Dhu'l-hadis'e· atanacak müderrisin takva sahibi temiz bir kimse olup, şer'i ilimleri hakkıyla bilmesi, nakli müşkilleri yenıneye ve şüpheleri gidermeye kadir olması, ders günlerinde hadis ve onunla ilgili diğer derslerin · okutulması, kat'iyyen felsefi ilimlerle iştigal edilmemesi yer almaktadır. . 10 Sultan II. Murad, Edirne Dam'I-hadis'ini inşa ettirip, Molla Fenari'den sonra Osmanlı Devletinin ikinci Şeyhülislam'ı olan11 Fahreddin Acerİıi'yi (865/1461) Daru'l-hadis'U:ı ilk müderrisi olarak tayin etmiştirY Onun vefatından sonra, tebliğ konumuz olarak ele aldığımız Sinan Paşa (891/1486), Edirne Damlhadis'ine müde~ris olarak atanmıştır. 13 Edü:ne Daru'l-hadis'i, vakfiyesi olan, öğretim kadrosu ve eğitimi ile ilgili sıkı kaideler getirilen ve işleme~inin devamlılığını sağlamak için geniş araziler ve gayrimenkuller vak8 Bkz. İnalcık, Halil, "Murad Il", VIII, 6!4; Bilge, Mustafa, İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul, 1984, 148; Ertuğrul, Özkan, "Darulhadis Küpiyesi", DİA, İstanbul, 1993, VIII, 534-535. Bkz. Bilge, Mustafa, a.g.e., 225~231; Yıldırım, a.g.e., 182-184. 10 Bkz. Bilge, a.g.e., 225-231; Yıldırım, a.g.e., 185. 11 Şeyhülislamlık kurumurıun ilk olarak ne zaman tesis edildiği ile ilgili bir değerlendirme için bkz., Kaydu, Ekrem, "Osmarılı Devletinde Şeyhülislamlık Müessesesinin Ortaya Çıl<ışı:",. Atatürk Oniversftesi İslami Jlimler Fakültesi Dergisi, Erzurum, 1977, sy. II, 200-201. 12 nmiye Salnamesi, İstanbul, 1334, 327-328, 339; Gül, Ahmet, Osmanlı Medreselerind!! Eğitim- Öğretim ve Bunlar Arasında Daru'l-hadislerin Yeri, Ankara, 1997, 76; Yıldırım, a.g.e., s. 61-62; Bayram, Hülya Mercimekçi, Taşköprizade'nin eş­ Şekaiku'n-Nu'maniyye fi Ulemai'd-Devleti'l-Osmaniyye Adlı Eserinde Adı Geçen Muhaddislerin incelenmesi, (Yayımlanmamış. Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2006, s. 55-56. 13 Bkz. Yıldırım, a.g:e., s. 174. 9 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR 28 fedilen ük darulhadistir. Fahreddin Acemi gibi dönemin müftülüğü/şeyhülislamlığıru da yapmış olan kudretli bir alimin ük müderrislerinden olması, idarenin buraya verdiği önemin bir göstergesi sayılabilir. 14 Bu genel tespitlerden sonra Sinan Paşa'nın hayatını kısaca ele almak istiyoruz. I. SİNAN PAŞA A-Hayatı Yusuf b. Hızır b. Kadı Celaleddin Sinan Paşa, fetihten sonra İstanbul'a kadı olarak tayin edilen Hızır Bey'in (863/ 1459) oğludur. 15 Annesi Osmanlı ilimlerinden Molla Yegan'ın kızıdır. Fatih, Edirne'de bir taraftan fetih hazır­ lıkları yaparken, diğer taraftan da fırsat buldukça ilimierin katıldığı ilmi tartışmalan tertip etmektedir. O sırada Edirne'de bulunan bir Arap ilim, ilmi mübahaselerde Osmanlı ilimlerine üstünlük sağlar. Bundan rahatsız olan Fatih, onu yenebilecek bir ilimin olup olmadığını sorar. Ona Sivrihisar'da müderris olarak hizmet veren Hızır Bey'den söz ederler. Getiriİmesi emrolunur. O, Arap alirole giriştiği tartışmada üstünlük sağlayınca padişahın dikkatini çekmiş, bir Osmanlı iliminin bu başarısı karşısında memnun olan padişah sırtından kürkünü çıkarıp kendisine giydirmiş ve onu Bursa'daki Çelebi Me~ed (Sultaniye) Medresesi'ne SO akçe ile müderris tayin etmiş­ tir. 16 Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'un fethinden hemen sonra Hızır Bey'i yeni başkente kadı olarak tayin etmiştir. J3öylece Hızrr Bey, şehrin çeşitli meseleleriyle ilgilenmeye başlamıştır. Adliye, belediye, emniyet ve imar hizmetlerinde önemli düzenlemelerde bulunmuştur. Ancak bu görevde iken genç sayılabilecek bir yaşta vefat etmiştir (863/1459).'7 \ Sinan Paşa, tahminen 845/1440 tarihinde doğmuştur. Dedesi Molla Yegan'ın meclisine devam eden Molla Hüsrev, Molla Gürani, Molla Kıruni, Hocazade Muslihiddin ve. Kesteli gibi devrin büyük ilimleri ile tanışmıştır. 14 Memiş, İbrahim, "Anadolu Hadis Geleneğinde Edirne Daru1-hadis'nin Yeri", Anadolu'da Hadis Geleneği ve Daru'l-hadisler Sempozyumu, 30 Nisan- Ol Mayıs 2011, Samsun, 2011, 129-130. 15 Sehi Bey, Tezkira (Hest Behişt), İstanbul, 1980, 87. 16 Mecdi, Mehmed, Hadaiku'ş-şekaik, I-Il, İstanbul, 1979, I, 193-194. 17 Bkz. Yazıcıoğlu, Mustafa Said, "Hızır Bey", DİA, XVII, s. 413-414; Kild, Yusuf Mesut, "Hızır Bey'' Diyanet flmi Dergi, c. XXXII, sy., 4, Ankara, 1996, s. 114-116. HADiS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME: "TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 29 . Genç ve zeki bir ilim talibi olan Sinan Paşa, felsefeye merak sanp ilgilenmiştir Septik/şüpheci düşünceleri sebebiyle babası tarafından zaman zaman azarlandığı belirtilir. Kardeşleri olan Yakup Paşa (ö. 891/1486) Bursa kadılı- ğı, Ahmed Paşa (ö. 925/1510) Bursa müftülüğü yapmıştır. Babası Hızır Bey'in ölümü (ö. 863/1459) üzerine, Fatih tarafından Edirne'de bir medreseye, ardından Il. Murad'ın yaptırdığı Daru'l-hadls Medresesi'ne müderris olarak atanmıştır. Yine aynı dönemde Fatih'in babası Sultan II. Murad'ın Edirne'deki vakıflanna mütevelli olarak tayin edilmiştir. 1 8 Muhtemelen hizmetlerinden memnun olması sebebiyle Fatih onu, "hace-i sultanf' lakabıyla padişah hocalığına ve salın müderrisliğine getirmiştir. 875/1470 yılında ise vezir olarak atanmıştır. 881/1477 yılında Gedik Ahmet Paşa'nın aıledilmesi üzerine veziriazarnlık görevine getirilmiştir. Sinan Paşa tasavvufa ilgi duymuş ve Şeyh İbnü'l-Vefa'ya (896/1491) 19 intisap etmiştir. Hanefi olduğıı halde kıldudığı namazlarda Şamler gibi besmeleyi açıktan okuması, başta Molla Gürarn (893/1488) olmak üzere bir grup alimin itirazıyla karşılaşmıştır. Molla Gürani, İbnü'l-Vefa'nın kendi mezhebine muhalif olarak namaıda besmeleyi cehri!açıktan okuması sebebiyle, bir grup alimi toplayıp tartışmak amacıyla onun yanına gider. Bundarı haberdar olan Sinan Paşa, oraya gelip İbnü'l-Vefa'nın Kur'an'a tam vakıf olduğıınu, Sıhah-ı sitte'yi ezbere bildiğini ve ictiha~ı ile böyle davrandığını söyleyerek savunmuş ve şeyhinin karşılaştı­ ğı bu· sıkıntıyı hertaraf etmiştir.20 Ancak çok geçmeden bilinmeyen bir sebepBkz. Taşköprülüzade, Ahmed Efendi, eş-Şekaikıdn-Nu'maniyye fi Ulemai'dDevleti'l-Osmaniyye, nşr., Ahmed Suphi Furat, İstanbul, 1985, 174-175. 19 Muslihuddin Mustafa İbnü'l-Vefa, Konya'da doğmuştur. O dönemde Karamanoğulları'nın elinde bulunan Konya'da başladığı öğrenimini babasıyla birlikte gittiği Osmanlılar'ın başşehri Edirne'de tamainlamıştır. Karamanoğlu İbrahim Bey onun için Konya Meram'da bir cami ve hankah yaptırmıştır. İstanbul'da Fatih Sultan Mehmed'den büyük yardım ve destek görmüş, padişah onun adına nispetle Vefa diye anılacak olan semtte bir cami ile çifte hamam yaptırmış, ayrıca içindeki binalada birlikte caminin yakınında bulunan araziyle Çorlu kazasına bağlı Kepelim köyünü ~eyhe temlik etmiştir. Sinan Paşa, Molla Lutfi, Sursalı Ahmed Paşa, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi gibi ilim ve devlet adamlan ona mürit olmuştur. (896/1491) yılında vefat etmiş ve II. Bayezid'in katıldığı cenaze namazının ardından adına yaptı.İllan caminin haziresine defnedilmiştir. Bkz. Öngören, Reşat, "Muslihiddin Mustafa", DlA, İstanbul, 2006, XXXI, s. 269-271. 20 Taşköprülüzade, a.g.e., s. 177. 18 OSMANU İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR 30 le Sinan Paşa, görevinden aziedilmiş ve hapse atılmışbr. Osmanlı ilimlerinin, şayet Sinan Paşa hapisten çıkanlmazsa bütün kitaplanru yakıp, Osmanlı top-· raklarını terk edeceklerini söylemeleri üzerine o, hapisten çıkanlmış ve Sivrihisar kadılığına görevlendirilmiştir. Onun vefakar talebesi Molla Lütfi de hocası ile birlikte Sivrihisar'a gitmiş ve sürgün süresince onunla beraber olmuştur. Sinan Paşa, Fatih vefat edinceye kadar bu görevde kalıruştır. II. Bayezid tahta geçince (886/1481), Sinan Paşa'ya vezirlik rütbesini iade edip ikinci defa onu Edirne Dam'i-hadis'ine r@iderris olarak tayin etmiştir.21 Bir araştinnacıya göre ise Sinan Paşa, birincisi vezir alınadan önce, ikincisi vezir olduktan sonra, üçüncüsü ise II. Bayezid döneminde olmak üzere üç defa Edirne Darulha~~s'ine müderris olarak tayin edilmiştir. 22 O'nun medrese ve Darulhadis'te süidürdüğü ilmi faaliyetlerinin yanı sıra, bir takım eserler de kaleme alıruştır. Bugün için onun ilmi şahsiyetini tespitte müracaat edebileceğimiz yegane kaynaklar da, onun bu eserleridir. B- Eserleri Sinan Paşa, eserlerinin çoğunu Arapça olarak yazmıştır. döneminde ise üç eserini Türkçe olarak kaleme almışnr. Hayatının son ı - Arapça yazdığı eserleri: a- Haşiye ala. şerhi'l-mevakıf fl ilmi'l-kelam. Adfıdiddin İci'nin (756/1355) el-Mevakıffl ilmi'l-kelam adlı eserini Seyyid Şerif el-Cürca.ni (ö. 816/1413) şerhetmiş. Onun üzerine de Sinan Paşa bir haşiye yazmıştır. Eser kelam ilmi ile ilgilidir. b- Risale fl cevabi Keste!U amma işkelehu min şerhi'l-mevakıj. Mevak.ı.f Kestelli'nin müşkil bulduğu bir konuda ona cevap olarak yazılmış­ tır. Kelam ile ilgilidir. şerhinde Hayatı ile ilgili geniş bilgi için bkz. Taşköprülüzade, a.g.e., s. 173-177; Mecdi, a.g.e., I, s. 193-194; Hoca Sadeddin, Tacü't-tevtirih, I-Il, İstanbul, 1280, Il, SOO; Kehhale, Ömer Rıza, Mu'cemü'l-müellifin teracimü musannifi'l-kütübi'l-arabiyye, I-XIV, Beyrut, trs., XIII, s. 296; Mazıoğlu, Hasibe, "Sinan Paşa", MEB. !slam Ansiklopedisi, X, 666-667; Zirikli, Hayrudd.in, el-A 'lam ktımasu tera ci mi li eşheri'r-rical mine'l-arab ve'l-müstağribin ve'l-müsteşrikin, I-XI, Beyrut, 1969, IX, 304; Kilci, Yusuf Mesut, "Sinan Paşa", Diyanet nmi Dergi, c. XXXIII, sy. 2, Ankara, 1997, s. 97-100; Yıldırım, a.g.e., s. 64-66. u Bilge, a.g.e.,"s. 147. 21 HADİS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME: "TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ . c- Ta'likat ala haşiyeti't-tecrid li's-Seyyid Şertj. Seyyid haşiyesi üzerine yazılan bazı notları ihtiva etmektedir. d- Haşiye Şerifnin ala tefsiri'l-Beyzavi. Beyzavi'nin tefsiri üzerine 31 Tecrid yazılan bir başiye çalışmasıdır. e- Haşiye ale'l-Hidaye. Merginaru'nin (593/1197) el-Hidaye'sirıin Taharet bölümü üzerirıe yazılmış bir başiye çalışmasıdır. Eser fıkıh ilmi ile ilgilidir. f- Haşiye ala şerhi'l-mulahhas fi'l-hey'e. Mahmud Çağmini'nin (619/1221) el-Mülehhas adlı eserini Bursalı Kadızade-i Rılm.i (844/1440) şerhetmiş, bu şerh üzerine de Sinan Paşa bir başiye yazmıştır. Eser Astronomi ile ilgilidir. g- Haşiye ala nihayeti'l-idrak. Kutbuddin nomi ile ilgili eserine yazılmış bir haşiyedir. ŞiTazi'nin (710/1310) astro- h- Ecvibe an i'tirazati'l-Kastallani fi'l-cüz'i la yetecezza. Kastallaru'nin bölünmeye11 cüz' (atom) konusundaki itirazına cevap olarak yazılmıştır. Risale ft halli işkali muaddeli mesiri'l-Utarid. U tari d yıldızının uzaklığının tayirıindeki bir güçlüğün b,alli ile il~ bir risale olup astronomi ile ilgilidir. ı- i- Risale fl beyani mes'eletin hendesiyyeti1J. Sinan Paşa'nın Matematik alanındaki yazdığı açılar konusuyla ilgili bir eseridir. ~ k- Haşiye ala Sadri'ş-şeria ale'l-vikaye. Sadruşşeria'rıın el-Vikaye'si üzerine yazılan bir başiye olup fıkıh imi ile ilgilidir. 1- Risale fl Eşkali'llezi uride fi havassi hikmeti'l-ayn fl bahsi'l-cihe. Felsefe ile ilgili bir eserdir.23 Görüldüğü gibi Sinan Paşa'nın Arapça telif ettiği eserler, genellikle haşiye, ta'likat gibi başka eserler üzerine yazılan notlar, bazı konula:ı ele alan risaleler türündendir. Konuları itibariyle, kelam, astronomi, ağırlıklı olmak Bkz. Kehhale, a.g.e., XIII, s. 296; Mazıoğlu, Hasibe, "Sinan Paşa", MEB. lslam Ansiklopedisi, X, s. 670; Zirikli, Hayrudd.in, a.g.e., IX, s. 304; Kiki, Yusuf Mesut, "Sinan Paşa", s. 103; Yıldırım, a.g.e., s. 68-69 23 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR 32 üzere birkaç tane de tefsir, fıkıh, matematik ve felsefe ile ilgili eseri olduğu anlaşılmaktadır. 2- Türkçe Yazdığı Eserleri Sinan Paşa, Sivrihisar kadılığından sonra Sultan II. Bayezid tarafından tekrar Edirne Daru.lhadis'ine müderris olarak atarımıştır. Bundan sonra yazdığı üç eseri Türkçe olarakkaleme almıştır. Kısaca onlan tanımaya çalışalım. a- Tazarru'name \ Türkçe eserlerinin ilki ve en ünlüsüdür. Tazarru'at-ı Sinan Paşa, Dara'atname gibi isimlerle de anılır. O, ders vermekten arta kalan zamanım boş geçirmeyip birkaç ay içerisinde bu eseri meydana getirdiği­ ni, Hakk'ın övgüsünde aklına gelenleri yazdığını belirtir. Maaruname'sinde ise, Tazarru'name adlı eserinden bahisle şöyle demektedir: "Esas-ı usal-i meşayih-i hakikat üzerine vurulup durur ve binası kavaid-i ehl-i tarikat üzerine konulup durur" (Temelleri, hakikat önderlerinin yolları üzerine atılmış­ tır ve binası tarikat erlerinin dayanakları üzerine kurulmuştur) .24 Bu ifadeleriyle, Tazarru'name'nin tasavvufi bir mahiyet taşıdığını belirtir. Eserde önce Cenab -ı Hakk'tan sonra peygamberlerden, Hz. Muhammed'in al ve ashabın­ dan, dört fikıh imarnından ve tarikat ehlinden istirndat/yardım dilemektedir.25 Tazarru'name, klasik edebiyatta süslü nesir çığırını açan ilk eserdir. Esrin ilmi neşrini A. Mertol Tulum gerçekleştirmiştir (Ankara, 2001). Yine Eser, yakın zamanda aynı müellif tarafından gürıümüz Türkçesine çevrilerek neşredilmiştir.26 Biz de Tazarru'name'sinde kaydedilen hadisleri tetkik ederek Sinan Paşa'nın hadis kilitürünü ortaya koymaya çalışacağız. Sinan Paşa'nın b-Maarifname Sinan Paşa'nın ahlaka dair yazdığı bu eser, Nasihatname ve Ahlakname adıyla da anılır. Eserde dünyanın kötülükleri, nefsin hileleri, iyi Sinan Paşa, Maarifname, nşr., İsmail Hikmet Ertaylan, İstanbul, 1961, s. 25. Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü'l-arifin esmau'l-müellifln ve asaru'l-musannifin, III, İstanbul, 1955, II, s. 562; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, I-III, İstanbul, 1972, III, s. 345; Koç, Aylin, "Sinan Paşa, DlA, XXXVII. İstanbul, 2009, s. 230; Yıldırım, a.g.e., s. 70. 26 Sinan Paşa, Yakarışlar Kitabı (Tazarru'name), Günümüz diline aktaran Mertol Tulum, TDVYayınları, Ankara, 2011. 24 25 HADİS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME: ''TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 33 ahlak, hik.metler, ahiret, dervişler ve aşıklar gibi çeşitli konulardan söz edilmektedir. Eser İslam ahlakının esaslannı öğretmeyi amaçlamakla beraber içinde filozoflardan, özellikle Eflatun'un nasihatlerinden nakiller de bulun- maktadır. Eser, İsmail Hikmet Ertaylan tarafından neşredilrniştir (İstanbul, 1961).27 c- Tezkiratü'l-evliya Eser yirmi sekiz evliyanın m~nakı.bından meydana gelmiştir. Bu eserini Maarifname'den sonra yazmıştır. Eserin ilmi neşrini Emine Gürsoy Naskali gerçekleştirmiştir (Ankara, 1987).28 C- Vefab Hayatında inişli çıkışlı bir süreci yaşayan Sinan Paşa, 891/1486 tarihinde vefat etmiştir. Onun Edirne veya İstanbul'da vefat ettiği konusunda ihtilaf edilmiştir.29 Vefat ettiğinde evinde yakacak odunun bile olmadığı, çünkü savurganlık derecesine varacak düzeyde cömert bir kimse olduğu kaydedilrniştir. 30 Şimdi de onun hadisçiliğini Tazarru'name adlı eserinde zikrettiği hadisleri tetkik ederek ortaya koymak istiyoruz. II- Hadis Kültürü Üzerine Bir Değerlendirme: Tazarru'name Örneği A- Eserin Muhtevası Sinan Paşa, sadece çağının değil, Türk Ed,ebiyatının en büyük söz ustalarından ve en kudretli nesir sanatkarlarındandır. Eserlerinde kullandığı dil ve üslup, kendisinden sonraki hiçbir yazar tarafınaan taklit edilememiş, benzeri meydana getirilememiştir. ilahiyat alanına giren konularla felsefi, tasavvufi düşünce ve meselelerin böylesi bir dil yapısı ve anlatım tarzıyla sunulması şaşırtıcıdır. Tazarru'name, nazım ve nesir karışımı bir eserdir. Sinan 27 Bkz. Bağdatlı, a.g.e., II, s. 562; Bursalı, a.g.e., III, s. 345; Koç, a.g.e., DİA, XXXVII, s. 230; Yıldınm, a.g.e., s. 70. Bkz. Bağdatlı, a.g.e., II, s. 562; Bursalı, a.g.e., m, s. 345; Koç, a.g.e., DİA, XXXVII, s. Yıldınm, a.g.e., s. 70. 29 Bkz. Mecdl, a.g.e., I, s. 196; Kehhale, a.g.e., XIII, s. 296; Bağdatlı İsmail Paşa, a.g.e., Il, s. 562; Mazıoğlu, Hasibe, a.g.e., MEB. İslam Ansiklopedisi, X, s. 667; Yıldırım, a.g.e., s. 66. 30 Bkz. Taşköprülüzade, a.g.e., s. 176. 28 230; OSMANLI İLİM, DÜŞÜNGE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR 34 Paşa vezinli ve kafiyeli söz söylemekte son derece rahat, sözü vezne uydurmakta ustadır; kafiye bulmakta ise hiç zorlanmaz.31 Eser, hayatının ikbal günlerinden sonra çileli günler geçirmiş bir müellifin, ilim ve peşinden gelen ızdırapla yoğrulan düşünce dünyasının tasavvufi bir kalıp içinde, Yüce Allah'a yakarışiarını yansıtmaktadır. Tazarru'name, münacaat (Yüce Allah'a yakanş) bölümü ile başlar. Tevhid, mar'rifet, şeybin gerekliliği, havf ve reca (korku ve ümit), zühd, tövbenin gerekliliği, İslam, abdest, namaz gibL.konularla devam eder.32 Eserin ikind bölümünde, Peygamberlere övgüler (na'tlar) bulunmaktadır. Bu bölümde, Adem (as), İdris. (as), Nuh (as), İbrahim (as), Musa (as), İsa (as), Hz. Muhammed (sa) il~ ilgili na'tlar yer almaktadır. 33 Eserin üçüncü bölümünde, aşere-i mübeşşere, dört halife, Hasan ve Hüseyin (ra), dört mezhep imamı, Sahihayn müellifi Buhari ve Müslim'e yönelik övgüler yer almaktadır. Eserde son olarak Sinan Paşa'nın şeyhi İbnü'l-Vefa'nın na'ti aniatıldıktan sonra Arzı tazarru' (yakarış ve yalvarış) konusuyla eser son34 bulmaktadır. B - Eserde Geçen Hadislerin Değerlen dirilmesi Sinan Paşa, eserinde önemli hadisçilerden İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel'i dört, niezhep imaını içinde, onlardan sonra da Buhari ve Müslirn'i övmektedir. İmam Malik'ten söz ederken, şöyle demektedir: "Sünnetlerin tashihinde çok gayret gösterdi. Ravilerin tenkirlinde çok çaba harcadı. Hadiste ilk itibar gören kitap, onun Sahih'iydi (Muvatta'). O dönemde kabul edilen isnad, onun tashih ettikleriydi.''35 Ahmed b. Hanbel'den söz ederken, "ruhsata ruhsat vermezdi. Halka fetva verse de bu ruhsatla kendi amel etmezdi. "Kur'an hadistir" diye ona baskı yaptılar. Bu yolda birçok eziyet ettiler" diyerek mihne dönemine işaret etrnektedir.36 Buhari hakkında ise "o, öyle bir hadis üstadıdır ki, Allah'ın kitabından sonra okunınası gereken kitap, onun eseridi. Bu eser baştan sona, her ne niyetle okunursa gerçekleşir. Her ne dilek 31 Bkz. Sinan Paşa, Maô.rifname, 9, 10 alınmışbr). Sinan Paşa, Tazarru'name, s. 29-231. Sinan Paşa, a.g.e., s. 233-264. 34 Sinan Paşa, a.g.e., s. 265-295. 35 Sinan Paşa, a.g.e., s. 283. 36 Sinan Paşa, a.g.e., s. 283. • 32 33 (Naşir A. Mertol Tulum'dan inhtisaren HADİS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE.BİR DEGERLENDİRME: "TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 35 için okunursa yerine gelir, hasta için okunsa sağlık verir, hangi aciz için okunsa güç verir. Her derde şifadır, her hastalığa devadır, her belaya kalkan olur, her kazaya karşı durur"37 demektedir. Bu ifadeler bize, Hatmu'l-Buhari geleneği ile bu alanda yazılan eserleri hatırlatmaktadır. Yukarıda işaret edilen hususların gerçeklernesi ümidiyle, İslam dünyasında Sahilı-i Buhar! hatimieri yapılmıştır. 38 İmam Müslim'in Sahih'inin, Buhari'nin eserinden sonra ikinci kaynak olduğunu, hadislerin ·tashihinde çok emek harcadığıru, bu sebeple onun eserinin de beğenilip rağbet gördüğünü, iki (hadis) üstadından biri olup insanların gönlünde yer ettiğini belirtir.39 Sinan Paşa'nın bu ifadelerinden onun bu dört önemli ilimin, hadis alanındaki otoritesini kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu önemli hadisçileri kitabına alıp öven Sinan Paşa eserinde, hadisleri zikrederken, ne bu müelliflerden söz eder, ne hadislerin geçtiği kaynaklara işaret eder. Hatta hadislerin sahabi ravisini bile zikretmez. Bunun da ötesinde hadisleri aktarırken, onları Hz. Peygamber'e atfetme gereği de duymamaktadır. Kendi edebi ifadeleri içinde, iktihas ettiği rivayetleri kendi cümleleri içine yerleştirerek kaydeder. Dolayısıyla onun hadisleri zikrederken kaynakları belirtme ihtiyacı duymadığını görmekteyiz. Teknik açıdan değerlen­ dirildiğinde bu şekilde hadis aktanını hadisçilere göre ilmi bir yaklaşım değildir. Çünkü bir hadisin sıhhatirıi tespitte, öncelikle onun sağlam bir senedle gelip gelmediğinin tespiti gereklidir. Bu ise ancak aktarılan hadisin senedinin bilinmesiyle veya en azından hadisin geçtiği kaynağın belirtilmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu durumda hadislerin gecrtlği kaynakların tespit edilerek, onlara göre bir değerlendirme yapılması önümüzdeki yegane çaredir. Sinan Paşa'nın eserinde geçen rivayetleri, güvenilir kaynaklarda geçenler, zayıf ve mevzG.' rivayetlerin toplarup incelendiği_ eserlerde bulunabilenler şeklinde iki grup halinde değerlendirmek istiyoruz. 1- Güvenilir Kaynaklarda Geçen Rivayetler Biz burada güvenilir kaynaklar derken, Kütüb-i tis'a gibi Ehl-i sünnet tarafından genel olarak kabul gören kaynakları kastetmekteyiz. Elbette bu Sinan Paşa, a.g.e., s. 285. Konu ile ilgili bilgi ve çalışmalar için bkz., Sandıkçı, S. Kemal, Sahih-i Buhari Ozerine Yapılan Çalışmalar, Ankara, 1991, s. 126- 130. 39 Sinan Paşa, a.g.e., s. 285-286. 37 38 36 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR eserlerde yer alan bazı rivayetlerin zayıf hatta mevzu olarak kabul edildiği de bir gerçektir. Ama bir edebi eserdeki rivayetler için belli ölçüde zayıf rivayetlerin olması makul karşılanmalıdır. Sinan Paşa'nın Tazarru'name'si, mutlaka sahlh hadislerin olması gereken bir akaid veya fıkıh kitabı değildir. Hadis llimleri, terğib ve terhib gibi insanlara nasihatte bulunma amacıyla yazılan eserlerde belli ölçüde zayıf rivayetlerin bulunmasını makul karşılamışlardır. Tazarru'name de genel olarak tasavvufi tefekkürle kaleme alınan bir nasihat kitabı olarak değerlendirilebilir. Sinan Paşa'nın eserinde geçen hadislerin on beşi, muteber kaynaklarda bulunmaktadır. Biz bunlardan seçtiğimiz birkaç tanesini örnek olarak zikretmek istiyoruz. . . Sinan Paşa, "Anlar Hak Teala hazretinün birkaç sıfatına mazhar oldılar ise, insan-ı kamil, cemi'i esmai ilahiyyeye mazhardur ki, ( rd ~ iiıl 0! .u.J_,....,. ı.)c) Muhakkak Allah, Adem'i onun suretinde yaratmıştır" demekte40 dir. Burada da görüldüğü gibi hadisi, Nebi (s)'e nispet etmeden vermektedir. Bu hadis, Buhari, Müslim ve Ahmed b. Hanbel tarafından tahric olunmuş­ tur.41 Muteber kaynaklarda zikredilen bu rivayet, müteşabih sayılan ve üzehadislerdendir.42 Halbuki hadisin vürtld sebebine bakılınca bunun böyle olmadığı anlaşılmaktadır. Bir adamı kendi kölesini döverken gören Rasulullah (s), ona "sizden birisi Müslüman kardeşiyle kavga ederse, onun yüzüne vurmaktan sakınsın. Çünkü Allah, (ilk insan olan) Hz. rinde tartışmanın olduğu Sinan Paşa, Tazarru'niime, s. 55. Buhari, Muhammed b. İsmail, Sahihu'l-Buhiiri, thk: Abdulaziz b. Abdullah b. Baz, I-VIII, Beyrut, 1994 İsti'zfuı, 1 (6227); Müsli.m, b. Haccac el-Kuşeyri, Sahihu Müslim, I-V, thk. M.Fuad Abdulbaki, Kahire,l991, Birr, 115; Cennet, 28 (2841); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I-VI, Beytü'l-Efkan'd-Devliyye, Amman, 2002, Il, 244, 251,315. 42 Bazı alimler hadisin sonundaki zamitin Allah'a raci olduğunu söyleyerek, -haşa -Allah, Ademi kendi suretinde yarattı demişlerdir. Nitekim Sinan Paşa ve eseri neşreden A. Mertol Tulum da, hadise bu şekilde mana vermişlerdir. Bkz. Sinan Paşa, Tazarru'niime, 55, 6 nolu dipnot Konu ile ilgili tartışmalar için bkz. İbn Kuteybe, Abdullah, Kitabu te'vilü muhtelifi'l-hadis, thk. Nurullah, Şevket, Beyrut, 1429, 595600. 40 41 HADİS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDiRME: "TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 37 Adem'i (as): onun suretinde yarattı" buyurmuştur.4 3 Bu açıklama hadisin sonunda geçen zaınirin Allah'a değil, o adamın dövdüğü kölesine raci' olduğunu, Adem'in (as) de Allah'ın değil, o adamın suretinde yaratıldığını göstermektedir. Dolayısıyla Sinan P_aşa'nın da, eseri neşreden A. Mertol Tulum'un da hadisi doğru anlayamadıkları görülmektedir. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini, hiçbir eksiğirıin olmadığını anlatan Sinan Paşa, "Allah, insanl~ra bir rahmet açtı mı, onu tutan olamaz. Onun tuttuğunu da ondan sonra salacak yoktur."44 ayetini zikrettikten sonra, hiçbir atıfta bulunmadan "senin verdiğini, engelleyecek, engellediğini verecek, açtığı­ nı kapatacak ve lutfettiğini geri çevirecek kimse yoktur" hadisini aktarmıştır.45 Eseri neşreden Tulum ise, bunun bir hadis olduğunu fark edemeyerek, "metnin aslındaki Arapça sözün tercümesi" demiştir. 46 Halbuki bu hadis, Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbn Mace, Nesai, Darimi ve Ahmed b. Hanbel tarafından tahric edilıniştir. Buhari ve Müslim'in yanı sıra Kütüb-i tis'a müelliflerinden beş tanesirlin daha hadisi tahric etmeleri, onun sıhhati üzerinde hadis otoritelerinin ittifak ettiğini göstermektedir. · 47 Sinan Paşa, "bedenini cefa kılıcına siper etmek gerek, insanların en şiddetli bela ile imtihan olunanlcırz, peygamberlerdir. Sonra onları, (şiddetli imtihan olunmada) en çok kendilerine benzeyenleri takip eder" diyerek kendi sözü ile Hz. Peygamber'in hadisini birlikte zikretmektedir. Muhtemelen bu ~ Bkz. Müslim, Birr, 115; İbn Hamze el-Huseyni, İbrahim b. Muhammed, el-Beyan ve't-ta'riffl esbabi vüriidi'l-hadfsi'ş-şerij, I-II, Beyrut, 1401, Il, 36. « Fatır suresi, 35/2. 45 Sinan Paşa, Tazarru 'niime, 84. 46 Bkz. Sinan Paşa, Yakarışlar, 131, (63. dipnot), 465 (63. dipnotun açıklaması). 47 Buhari, Ezan, 155 (844); i'tisam, 3 (7292), Müslim, Salat, 194, 205, 206, Mesacid, 137, 138; Ebu Davud, Süleyman b. Eş'as es-Sicistani, Sünenü Ebf Davud, 1-N, thk, Sıdki Muhammed Cemil, Beyrut, 1414/1994, Salat, 140 (847), Vitr, 25 (1505); · İbn Mace, Muhammed b. Yezid Kazvini, Sünenü lbn Miice, I-II, thk, Sıdkl Cemil Attar, Beyrut, 1415/1995,1kame, 18 (879); Nesai, Ahmed b. Şuayb, Sünenü'n-Nesiıf, I-IX, (S mücelled), 3. bsk. Beyrut, 1414/1994, Sehv, 85(1349), 89 (1346); Tatbik, 25 (1068); D3.riml, Abdullah b. Abdurrahman, Sünenü'd-Diirimi, thk., Mahmud Ahmed Abdülmuhsin, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, 2000, Salat, 71 (1318) 88 (1355; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., N, 93, 95, 97. 43 38 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR üsluptan hareketle eseri neşreden Tulum da, bunun bir hadis olduğuna Tazarru'name baskısında işaret etmiş, ancak onun sadeleştirip neşrettiği Yakarışlar'da ise "Söyleyeni bilinmeyen meşhur sözlerdendir" demiştir.48 Halbuki bu söyleyeni bilinmeyen bir söz değil, Buhari, Tirmizi, İbn Mace, Darimi ve Ahmed b. Hanbel tarafından tahric edilen bir hadistir. 49 Sinan Paşa, cennetten bahsederken şöyle demektedir: "İlahi, biz senin iyiliklerini iyice anladık ki, (orada) hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir kimsenin gönlünden geçmeyen (nimetler) vardır. Cennet iyilikleri'de bize müjde için gelmiştir"50 Burada da yine müellifin hadise işa­ ret etmeden kendi cümleleri arasında rivayeti aktarmakta olduğunu görüyoruz. Eserin naşiri . Tulum, bu hadis için kaynak olarak Suyüti'nin (ö. 911/1505) el- Camiu's-sağir'ini göstermektedir.51 Halbuki bu hadisi, daha muteber kaynaklar olan Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Mace ve Ahmed b. Hanbel tahric ederek eserlerine almışlardır. 52 Sinan Paşa'nın eserinde geçen hadislerden muteber kaynaklarda tahric olunanları bunlardan ibaret değildir. Bunların dışında onun eserinde kaydettiği, "(Allahım!) senin kendini methettiğin, övgüler sınırsızdır, onları sayamam",53 "Büyüklük, benim ridam (örtümdür)",54 "Allah, sizin suretierinize ve mallarınıza bakmaz (önem vermez), ancak sizin kalpterinize ve amellerinize 48 Krş. Sinan Paşa, Tazarru'name, 132; a.mlf., Yakarışlar, s. 209, 468 (lll. dipnotun açıklaması). Bkz. Buhari, Merda, 3; Tirmizi, Muhammed b. İsa, Sünenü't-Tirmizi, I-V, thk. Ahmed Muhammed Şakir, Fuad Abdulbaki, Abdulkad.ir İrfan Hassô.ne, Beyrut, 1414/1994, Zühd, 57 (2406); İbn Mace, Fiten, 23 {4023); Darimi, Rikak, 67 (2785); Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s. 172, 174, 180. soSinan Paşa, Tazarru'name, 144. sı Bkz. Sinan Paşa, Yakarışlar, i30, 469 (123. dipnotun açıklaması). sı Bkz. Buhari, Bed'u'l-halk, 8 {3244); Müslim, Cennet, 2 (2824); Tirmizi, Tefsir, 32 (3208); İbn Mace, Zühd, 39(4328); Amed b. Hanbel, a.g.e., V, 334. sl Bkz. Müslim, Salat, 222 (486); Ebu Davud, Salat, 148 (879), Vitr 5 (1427); Tirmizi, ·Deavat, 75 (3504); Nesru, Taharet, 119 (169), Tatbik, 47 (1100); İbn Mace, Dua, 3 (3841); Malik b. Enes, el-Muvatta', tlk, Said el-Lehhaın, Beyrut, 1409, Messu'lKur'an, 31 (497); Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, 96; Sinan Paşa, Tazarru'name, 71; 54 Bkz. Müslim, Birr, 136 (2620); Ebu Davud, Libas, 26 (4090); İbn Mace, Zühd, 16 (4174); Ahmed b. Hanbel, a.g.e., Il, 246, 377; Sinan Paşa, a.g.e., 73. 49 HADİS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME: "TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 39 bakar"55 "Oruç, benim için (tutulan bir ibadet)tir. Onu ben mükafatlandırı­ rım"56 gibi bazı hadislerin de güvenilir kaynaklarda geçtiği görülmektedir. Sinan Paşa, genellikle hadisleri bölerek (taktiu'l-hadis) aktarmaktadır. Bazen _ bölerek aktardığı hadisler de akta~ılan kısım hadise tam olarak delalet etmemektedir. Mesela, "(4....;:.y.,ı c:~ l.,ı.i.l!l) Dünya, bir sinek kanadı"57 şeklinde aktarılan hadisin tam metnine göre anlamı, "Şayet Dünya'nın Allah katında, bir sinek kanadı kadar değeri olsaydı. ondan kafi re bir damla su içirmezdi"58 buyr:ulmaktadır. Taktiu'l-hadis ile ak_tarılan hadislerde, anlam bütünlüğünün gözetilmemesi bir hata olarak kabul edilmektedir. Sinan Paşa'nın eserindeki hadislerin, yarıya yakını bu tür eserlerde geçmektedir. Her ne kadar Sinan Paşa, ne hadislerin alındığı kaynaklara ve sözün sahibi Hz. Peygamber'e atıfta bulunmadan hadisleri kendi sözleri arasında kaydetmişse de önemli ölçüde muteber kaynaklara vakıf olduğu anlaşılmaktadır. Ancak eserinde yer alan rivayetlerin hepsi bu tür kaynaklarda bulunmamaktadır. Bir kısmı ise, zayıf ve mevzu rivayetlerin derlendiği eserlerde bulunabilmektedir. Şimdi de onları, bazı örnekler üzerinden ele almak istiyoruz. 2- Zayıf ve Mevzu Haberlerin Rivayetler Toplandığı Eserlerde Bulunabilen Sinan Paşa, sahih ve hasen rivayetlerde olduğu gibi, zayıf ve mevzu olan hadisleri aktarırken de, ne hadisi aldığı kaynağa ne de sözün sahibine atıfta bulunmaksızın rivayetleri nakletmektedir. ~unları da birkaç örnekle ele almak istiyoruz. Sinan Paşa, Na'tı Muhammed Rasulullah bölümünde, "Adem (as) su ile çamur arasında iken ben peygamberdim" rivayetini aktarmaktadır. 59 Ebu Bkz. Müslim, Birr, 33; İbn Mace, Zühd, 9 (4143); Ahmed b. Hanbel, a.g.e., li, 28S, S39; Sinan Paşa, a.g.e., 8S. 56 Bkz. Buhari, Tevhid, 3S (7492); Müslim, Sıyaro, 164; Tirmizi, Savın, SS (864); İbn Mace, Sıyaro, 1 (1638); Nesai, Sıyam, 42 (2213); Darirni, Savm, S7 (1776); Sinan Paşa, a.g.e., 109. 57 Bkz. Sinan Paşa, a.g.e., 144. 58 Buhari, Tefsir, 18 (4729); Müslim, Münafikfın, 18 (278S); Tirmizi, Zühd, 13 (2327); İbn Mace, Zühd, 39 (4110). 59 Bkz. Sinan Paşa, a.g.e., 2Sl. 55 40 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR Hureyre'nin aktardığı bir rivayete göre, (Sahabe) Rasulullah'a, sana ne zaman peygamberlik görevi verildi diye sorunca o da, "Adem (as), ruh ile cesed ara- · sındayken verildi" buyurmuştur. Bu rivayeti aktaran Tirmizi, hadisi hasen, sahih ve garib olarak değerlendirmiştir.60 Hadis metinleri arasında 'benzerlik varsa da iki rivayet birebir aynı değildir. Zerkeşi (ö. 794/1392), Sinan Paşa'nın zikrettiği bu rivayet hakkında, "la asla leh" (sağlam hiçbir senedi olmayan veya senedinde hadis uyduran ravi olan rivayet) diyerek değerlendir­ miş ve bu konuda Tirmizi'nin tahric ettiği hadise işaret etmiştir. 61 Sehavi (ö. 902/149}), böyle bir rivayeti görmediğini (mevzu) oldu~u söylemiştir.62 Semhıldi (ö. 911/1505) ise İbn Hacer'in bu lafızla sahih bir rivayet görmedim, bu rivayet çok zayıftır dediğini aktarmıştır.63 Kavukci (ö. 1305/1887) de, Sehavi'nin değerlendirmesini nakletmiştir. 64 S~an Paşa'nın eserine aldığı bu rivayetin ise bir senedinin bulunmadığı ve mevzu olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Tazarru'name'de Hz. Ali'nin na'tı bölümünde "ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır" hadisi nakledilmektedir.65 Bu rivayeti Kütüb-i Sitte müelliflerinden sadece Tirmizi tahric etmiştir.66 Bu rivayetin senedinde geçen Muhammed b. Ömer b. Rılmi hakkında Ebu Zür'a, "leyyin", Ebıl DavCıd, "zayıf' değerlendirmesi yapmış, Buhari ise es-Sahih'i dışındaki eserlerinde onun kanalıyla aktarılan rivayetlere yer vermiştir.67 Ebu Zür'a ve Ebıl Davıld tarafından zayıf görülen bu raYiden gelen rivayeti, eserinde tahric eden 60 Tirmizi, Menakıb, ı (3629). Muhammed b. Abdullah, et-Tezkira fi'l-ahadlsi'l-müştehira, thk., Mustafa Abdullcadır Ata', Beyrut, 1406, 172. 62 Bkz. Sehavi, Muhammed b. Abdurrahman, el-Mekasıdu'l-hasene fi beyani kesiri n mine'l-ahadisi'l-müştehira ale'l-elsine, tlk., Abdullah Muhammed Sıddik, Beyrut, 1407,332. . 63 Bkz. Semhudi, Nureddin, el-Gummaz ale'l-lümmaz, thk., Mustafa Abdulkadır Ata', Beyrut, 1406, 171. 64 Kavukci, Muhammed b. Halil, el-Lü'lüü'l-mersCı' fima la asla Ieh ev bi aslihi · mevzCı', Beyrut,l415, 142-143. 65 Bkz. Sinan Paşa, a.g.e., 273. 66 Tirmizi, Menak.ıb, 20 (3744). 67 Zehebi, Muhammed b. Ahmed, El-Muğni fi'd-duafa, I-11, thk. Ebu Zelıra Haşim Kadi, Beyrut, 1418, II, 355. 61 Zerkeşi, HADiS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DliGERLENDİRME: "TAZARRU'NAM'E"ÖRNEGİ 41 Tirmizi ise 'hadis için "garib, münker" olduğuna hükrnetmiştir. değerlendirmesi yapmış yani zayıf 68 Hakim Neysabun bu rivayeti, "ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır. Kim şehre ulaşmak isterse kapıya gelsin" lafzı ile tahric etmiş ve hadisin isnadının sahih olduğunu, senetteki ravilerden Ebu's-Salt'ın da sika (güvenilir) bir ravi olduğunu belirtmiştir.69 Ancak Zehebi, hadis mevzu (uydurma)dır ve Ebu's-Salt da sika ve güvenilir ~ir ravi değildir, diyerek70 Hakim'in değerlen­ dirmesine muhalefet etmiştir. İbnu'l-Cevzi (ö. 597/1201), hadisin Hz. Ali, İbn Abbas ve Cabir b. Abdullah tarafından nakledilen on yedi ayrı rivayetini kaydederek, her bir seneddeki mecruh raviye işaret etmiştir. 71 İbn Teymiye (ö. 728/1328), hadisin zayıf hatta hadis ilminde ihtisas sahibi olanlara göre mevzu olduğunu belirtirken,n Zerkeşi ise (ö. 794/1392) Zehebi'nin değerlen­ dirmesini nakletmiştir. 13 tariklerini inceledikten sonra, şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Bunların hepsinin isnadı, zayıf ve metinlerinde ifade bozukluğu vardır. Onların en sağlamı, İbn Abbas hadisi olup hasendir." 74 İbn Arrak (ö. 963/1556) hadisin hasen olduğuna hükmedilmesi gerektiğini belirtmektedir.75 Aliyyülkari (ö. 1014/1605) ve ondan nakilde bulunan Kavukci (ö. 1305/1887), Ebu Said Alai'nin hadisi değerlendirirken, "Tariklerine göre doğru olan görüş, onun hasen olmasıdır, ne sahih ne de Sehavi (ö. 902/1497) hadisin çeşitli '! 68 Tirmizi, Menak.ıb, 20 (3744). Hakim Neysaburi, Muhammed, El-Müstedrek ale's-sahfhayn, I-V, Beyrut, 1986, III, 126-127. 70 Zehebi, Muhammed b. Ahmed, a.g.e., a.y. 71 Ebu'l-Ferec ibnu'l-Cevzi, Abdurrahman b. Ali, Kittibu'l-mevzuat, I-III, 2. bsk, Dımaşk, 1403, I, 349-354. n İbn Teymiye, Takıyyüddin Ahmed b. Abdulhalim, Ahadfsü'l-kusstis, thk. Muhammed Sabbağ, Beyrut, 1392, 62. 73 Zerkeşi, Bedrüddin Muhammed b. Abdullah, et-Tezkira fi'l-ahadisi'l-müştehira, thk. Mustafa Abdulkadir Ata, Beyrut, 1406/1986, 163. 74 Sehavi, el-Mekasıdu'l-hasene, 114-115. 75 İbn Arrak, Ali b. Muhammed Kinaru, Tenzihu'ş-şerfati'l-meifCıa ani'l-ahadisi'şeniati'l-mevzaa, I-II, Beyrut, 1401, I, 378. 69 42 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR zayıftır" dediğini belirtmişlerdir. 76 Bu üzerinde tartışma olan bir rivayet olsa da, onun hasen bir hadis olduğu söylenebilir. Böyle bir rivayetin de edebi bir eserde yer alması gayet tabii bir durum olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte bu hadise ciddi eleştirilerin yöneltildiği de göz ardı edilmemı!lidir. Sinan Paşa, Allahu Teala'ya atıila kudsi hadis olarak "gizli bir hazine idim, bilinmek istedim de mahlukatı yarattım" rivayetirıi nakletmektedir.77 Bu rivayet hakkında İbn Teymiye, bu peygamberin sözü değildir. Onun sahih veya zayıf bir senedi yoktur demiştir.18 Zerkeşi, İbn Teymiyye'nin adını vermeden bazı hadis hafızları diyerek onun söylediklerini aynen aktarmış­ tır.19 Sehavi, İbn Teymiyye'nin görüşlerini aktardıktan sonra üstadımız (İbn Hacer) ve Zerkeşi de ona tabi olmuşlardır demektedir.80 Aliyyülkari ise İbn Teymiyye'nin görüşünü aktarır ve "ancak manası 'Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım'81 ayetinin muhtevasına göre doğru­ dur" demektedir. 82 Kavukd de İbn Teymiyye'nin görüşünü aktardıktan sonra, manasının sahih olduğunu ve bunuı:ı. sufiler arasında yayılmış olduğunu nakletmektedir.83 Suyuti (ö. 911/1505) ise bu rivayetin aslının olmadığını söylemiştir.84 Aclftni (ö. 1162/1749), İbn Teymiyye'nin ve Aliyyülkari'nin görüşlerini aktardıktan sonra bunun sufiler arasında çokça geçtiğini ve kendi anlayışlarını bun"un üzerine bina ettiklerini söylemektedir.85 Önemli hadis münekkitleri, halk arasında çokça zikredilen bu rivayetin, jttifakla mevzu olduğunu söylemektedirler. Aliyyülkan ve Kavukci'nin manasının sahih olduğunu söylemeleri, bu rivayetin sahih olduğu anlamına gelmemektedir. Allah'ın söylemediği bir şeyin ona nispet edilmesinin savu76 Aliyyülkarl, Nuruddin b. Ali (1014/1605), El-Esraru'l-merfCıa fi'l-ahbari'l-mevzCıa, thk. M. Said Besyı1n1 Zağlıll, Beyrut, 1985, 71-72 (251); Kavukci, a.g.e., 49-50. Bkz. Sinan Paşa, a.g.e., 43. 78 İbn Teymiyye, a.g.e., 55. 79 Zerkeşi, a.g.e., 136. 80 Sehavi, a.g.e., 332. sıZariyat suresi, 51/56. ,sı Aliyyülkari, a.g.e., 179. 83 Kavukci, a.g.e., 143. 84 Suyuti, Celaluddln, ed-Düraru'l-müntesira, thk. M. Abdulkadir Ata', Kahire, 1987, 77 342. s; Acltıni, İsmali b. Muhammed, Keşfu'l-hafa ', I-II, Beyrut, 1408, II, 132. HAD İS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME: "TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 43 nulacak bir tarafı da yoktur. Kaldı ki, Aliyyülkari'nin dayanak olarak zikrettiği ayetle hadisin muhtevası arasından bir uyum da söz konusu değildir. Bu rivayeti Sinan Paşa'nın eserine Allah'a izafe ederek alması açık bir hatadır. Böylesine açık tenkitlere uğrayan bu mevzu rivayetin hala günümüzde camilerimizde, mevlit programlarında aktarılması da ciddi bir problemdir. Sinan Paşa'nın eserinde zikrettiği mevzu rivayetler, bunlarla sınırlı değildir. Bunların dışında "mü'~inin kalbi, Rahman'ın arşıdır",86 "fakr (muhtaç olduğunu idrak etmek), dünya ve ahirette yüzdeki ben gibi (değerlidir)",87 "sen olmasaydın, alemleri yaratmazdım" 88 gibi başka mevzu rivayetlerin de zikredildiği görülmektedir. Bu tür rivayetlerin mevzu olduğuna dikkat çekilmeksizin, nakledilmeleri caiz görülmemektedir. Sinan Paşa'nın eseri, edebi bir eser olarak alanında saygın bir yer edinmiştir. Ancak eserinde mevzu rivayetlere yer vermesi ise hadis ilmi açısından tenkide açık bir durum arz etmektedir. Meselenin günümüze bakan yönünü dikkate aldığımızda şunlar söylenebilir: Fedailü'l-a'mal ve iyi arnellere teşvik, kötü arnellerden sakındırmak amacıyla zayıf hadislerin aktanlabileceği kabul edilmektedir. Halka yönelik yazılan bazı dini eserlerde sıkça karşılaşılan mevzu rivayetlerin, ilmi imkanların böylesine yaygınlaştığı bir dönemde artık terk edilmesi gerekmektedir. Sinan Paşa, kendi döneminde ilmi ve siyasi olarak önemli bir rol oynamış, ikbal günlerinden sonra çileli bir hayat sürmüştür. Onun yazdığı eserler dikkate alındığmda, kendisi bir Daru'l-hadis hocası olduğu halde, hadis 4 alanıyla ilgili bir eser telif etmemiştir. Onun çalışmalarının, astronomi, matematik gibi fen bilimleri ile akaid, fıkıh, tefsir gibi temel İslami ilimler ile ilgili olduğu görülmektedir. Eserleri dikkate alarak söylemek gerekirse o, meslekten bir hadisçi değildir. Tazarru'name'sinde hadisleri aktarırken, ravilerini, geçtiği kaynakları, rivayetin kime ait olduğunu belirtme ihtiyacı duymarnaktadır. Bu aktardığı Bkz. İbn Teymiyye, a.g.e., 55; Semhudi, a.g.e., 163; Aliyyülkari, a.g.e., 170; Kavukci, a.g.e., 134; Sinan Paşa, a.g.e., 55. 87 Bkz. Sağani, Hasan b. Muhammed, el-MevzCttlt, Beyrut, 1405, 14; Semhtıdi, a.g.e., 183; Aliyyülkari, a.g.e., 146; Kavukci, a.g.e., 130; Sinan Paşa, a.g.e., 157. 88 Bkz. Sağanl, a.g.e., 14; Aliyyülkari, a.g.e., 194; Kavukci, a.g.e., 154; Sinan Paşa, a.g.e., 257. 86 44 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR bir edebi eser için normal karşılanabilir. Ama meseleye hadis ilmi açısından baktığımızda, bu doğru bir tutum değildir. Bu eserde geçen rivayetlerin yarı­ ya yakınını, bugün de itibar gören önerrili kaynaklarda bulma imkanı vardır. Yarıdan fazlasının ise, zayıfhatta mevzu rivayetler olduğunu söyleyebiliriz. Elbette bir insanın her alanda başarılı olmasını bekleyemeyiz. Onun diğer eserlerinin tespit ve tetkiki, bu konuda daha net şeyler söylemeye imkan verecektir. Bu vesile ile merhum Sinan Paşa'yı hayıda yad ediyor ve ona Yüce Mevla'dan rahmet ve mağfiret diliyoru~'" Bizi dirıleme nezaketi gösteren hazınlna• teşekkür ederek tebliğimizi bitiriyoruz. ILIDİS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DEGERLENDiRME: ''TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 45 Kaynakça Ach1ru, İsmail b. Muhammed (1162/1749), Keşfu'l-haja ve müzilü'l-ilbas am~ mine'l-ahadis ala elsineti'n-nas, Beyrut, 1408. me'ştehera Ahmed b. Hanbel, (241/855), El-Müsned, Beytü'l-Etkan'd-Devliyye, I-VI, Amman, 2003. Aliyyülkan, Nururldin b. Ali (1014/1605), El-Esraru'l-merfoa fi'l-ahbari'lmevzua, thk. M. Said Besyılni Zağhü, Beyrut, 1985. Bağdatlı İsmail Paşa (1339/1920), Hediyyetü'l-arifın esmau'l-müellifın ve iısiıru'l-musannifin, I-II, İstanbul, 1955. Bayram, Hülya Mercimekçi, Taşköpriziıde'nin eş-Şekiıiku'n-Nu'maniyye fi Ulemai'd-Devleti'l-Osmaniyye Adlı Eserinde Adı Geçen Muhaddislerin Incelenmesi, (Yayımlanmaınış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2006. Beşir Çelebi (855/1451), Tarih-i Edirne, İstanbul, 1960. Bursalı Mehmed Tahir (1344/1925), Osmanlı Müellifleri, I-III, İstanbul, 1972. BUgı;, Mustafa, lik Osmanlı Medrese/eri, İstanbul, 1984. Bozkurt, N ebi, "Daru'l-hadis", DİA, VIII, İstanbul, 1993. Buhari, Muhammed b. İsmail (256/870), Sahihu'l-Buhiıri, thk Abdulaziz b. Abdullah b. Baz, I-VIII, Beyrut, 1994. Darimi, Abdullah b. Abdurrahman (25.5/869), Mahmud Ahmed Abdülmuhsin, Beyrut, 2000. Sünenü'd-Diırimi, thk., ~ Ebu Davud, Süleyman b. Eş'as Sicistaru (275/888), Sünenü Ebi Davud, I-IV, thk: Sıdki Muhammed Cemil, Beyrut, 1414/1994. Ebu'l-Ferec İbn Cevzi, Abdurrahman b. Ali (597~1201), Kitabu'l-mevzüat, IIII, 2. bsk, Dımaşk, 1403/1983. Emecen, Feridun, Beydilli, Kemal vd., Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, Editör, Ekıneleddin İhsanoğlu, I-II, İstanbul, 1994-1998. Ertuğrul, Özkan, "Darulhadis Külliyesi", DİA, VIII, İstanbul, 1993. GökbUgin, M. Tayyib, "Edirne", DİA, X, İstanbul, 1994. --------,"Edirne", MEB.lsliım Ansiklopedisi, I-XIII, Eskişehir, 2001. Gül, Ahmet, Osmanlı Medreselerinde Eğitim- Öğretim ve Bunlar Arasında Daru'l-hadislerin Yeri, Ankara, 1997. 46 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR Hakim Neysabfui, Muhammed (405/1014), El-Müstedrek ale's-sahihayn, I-V, Beyrut, 1986. Hoca Sadeddin (1008/1599), Tacu't-tevarih, I-V, İstanbul, 1974. İbn Arrak, Ali b. Muhammed Kinarn (963/1556), ani'l-ahadisi'-şeniati'l-mevzua, Tenzihu'ş-şeriati'l-merfUa I-II, Beyrut, 1401. İbn Hamze el-Huseyni, İbrahim b. Muhammed (1120/1708), el-Beyan ve'tta'riffı esbabi vürodi'l-hadisi'ş-şerij, I-II, Beyrut, 1401. İbn Kuteybe, Abdullah b. Müsli.m (276/887), Kitabü te'vfli muhtelifi'l-hadis, ' thk., N urullah Şevket, Beyrut, 1429. . İbn Mace, Muhammed b. Yezid Kazvi.ni (273/886), Sünenü İbn Mace, I-II, thk, Sıdki Cemü Attar, Beyrut, 1415/1995. İlmiye Salnamesi, İstanbul, 1334. İnalcık, Halil, "Murad II", MEB Islam Ansiklopedisi, I-XIII, Eskişehir, 2001. Kavukci, Muhammed b. Halil (1305/1887). el-Lü'lüü'l-mersu' flma la asla leh ev bi aslihi mevzu', Beyrut,l415. Kaydu, Ekrem, "Osmanlı Devletinde Şeyhülislamlık Müessesesinin Ortaya Çıkışı", Atatürk Üniversitesi İsltimi Ilimler Fakültesi Dergisi, sy. II, 201-210, Erzu- rum, Jl977. Kehhale, Ömer Rıza (1324/1905), Mu'cemü'l-müellifln teracimü musannifi'lkütübi'l-arabiyye, I-XIV, Beyrut, trs. Kiki, Yusuf mesut," Hızır Bey" Diyanet Ilmi Dergi, c. XXXII, sy., 4, Ankara, 1996. ---------,"Sinan Paşa", Diyanet İlmi Dergi, c. XXXIII, sy., 2, Ankara, 1997. Koç, Aylin, "Sinan Paşa, DİA, XXXVII, İstanbul, 2009. Malik b. Enes (179/795), el-Muvatta', tlk, Said el-Lehham, Beyrut, 1409. Mazıoğlu, Hasibe, "Sinan Paşa", MEB. İslam Ansiklopedisi, X, Eskişehir, 2001. Mecdi, Mehmed (999/1591), Hadaiku'ş-şekaik, I-II, İstanbul, 1979. Memiş, İbrahim, "Anadolu Hadis Geleneğinde Edirne Dam'I-hadis'nin Yeri", Anadolu'da Hadis Geleneği ve Daru'l-hadisler Senıpozyumu, 30 Nisan- Ol Mayıs 2011, Samsun, 2011. HADiS KÜLTÜRÜ ÜZERİNE.BİR DEGERLENDİRME: ''TAZARRU'NAME"ÖRNEGİ 47 Müsliıiı b. Haccic Kuşeyri (261/875), Sahihu Müslim, I-V, thk. M. Fuad Abdulbaki, Beyrut, 1375/1956. Nesa!, Ahmed b. 1414/1994. Şuayb (303/915), Sünenü'n-Nesai, I-IX, 3. bsk. Beyrut, Okiç, Muhammed Tayyib (1397/1977), Bazı Hadis Meseleleri Üzerine Tetkikler, İstanbul, 1959. Öngören, R~şat, "Muslihiddin Mustafa", DİA, XXXI, İstanbul, 2006. Sağfuıi, Hasan b. Muhammed! (650/1252), el-Mevzuat, Beyrut, 1405. Sandıkçı, S. Kemal, Sahih-i Buhdri Üzerine Yapılan Çalışmalar, Ankara, 1991. Sehavi, Muhammed b. Abdurrahman, el-Mekasıdu'l-hasene fi beyani kesirin ale'l-elsine, tlk., Abdullah Muhammed Sıddik, Beyrut, mine'l-ahadisi'l-müştehira 1407. Sehi Bey (955/1548), Tezkira (Hest Behişt), İstanbul, 1980. Semhıidi, Nureddin (911/1505), el-Gummilz ale'l-lümmilz, thk., Mustafa Abdulkadu Ata', Beyrut, 1406. Sinan Paşa {891/1486), Maarifname, nşr., İsmail Hikmet Ertaylan, İstanbul, 1961. ---------------, Tazarru'name, nşr. A. Mertol Tulum, İstanbul, 1971. ., ---------------, Yakanslar Kitabı (Tazarru'name), ' Ankara, 2011. · Yayınları, nşr. A. Mertol Tulum, TDV ~ Suyuti, Celaluddin (911/1505), ed-Dürarü'l-müntesira, thk. M. Abdulkadir Ata', Kahire, 1987. Taşköprülüzade, Nu'maniyye 1985. fi Isamuddin Ahmed Efendi (968/1561), eş-Şekaiku'n­ Ulemai'd-Devleti'l-Osmaniyye, nşr., A.hnled Suphi Furat, İstanbul, Tirmizi, Muhammed b. İsa (279/892), Sünenü't-Tirmizi, I-V, thk. Ahmed Muhammed Şakir, Fuad Abdulbaki, Abdulkadir İrfan Hassfıne, Beyrut, 1414. Yardım, Ali, "Darulhadis" DlA, VIII, İstanbul, 1993. Yazıcıoğlu, Mustafa Said, "Hızır Bey'', DİA, XVII, 413-414, İstanbul, 1998. Yılduım, Selahattin, derrisleri, İstanbul, 2001. Osmanlı ilim Geleneğinde Edirne Dilru'l-hadisi ve Mü- 48 OSMANLI İLİM, DÜŞÜNCE ve SANAT DÜNYASINDA BALKANLAR Zehebi, Muhammed b. Ahmed {748/1347), El-Muğni fi'd-duafa, I-II, thk. Ebu Kadi, Beyrut, 1418. Zelıra Haşim Zerkeşi, Bedrüddin Muhammed b. Abdullah (794/1392), et-Tezkira fi'lahadisi'l-müştehira, thk. Mustafa Abdulkadir Ata, Beyrut, 1406. Zirikli, Hayruddin (1396/1976}, el-A'lam karnusu teracimili eşheri'r-rical mine'l-arab ve'l-müstağribin ve'l-müsteşrikin, I-Xl, Beyrut, 1969.