Question Ali (a.s) Şıkşıkiye hutbesinde üçüncü halife hakkında şöyle demektedir: “Ta ki iki yanını doldurmuş olduğu bir halde kavmin üçüncüsü kalktı. O, defi hacet yaptığı ve beslendiği yer arasında…” Ahlak ve edep timsali olan Ali’nin (a.s) böyle bir tabir kullanması nasıl mümkün olabilir? Bu, mevcut hutbenin kendisinin olmadığına delalet etmemekte midir? Answer: Osman, kendi yaptıkları neticesinde (Müslümanların beytülmalinde israfta bulunmak ve kabilecilik yapmak vb.) Müslümanların ezici çoğunluğunun itirazına maruz kalmış bir halifedir. Öyle ki tüm Müslümanlar ona karşı ayaklanmış ve kendisinin evine hücum etmiştir. İmam Ali (a.s) İslam Peygamberinin hilafet makamını savunmak için onun öldürülmesini engellemek için önleyici ciddi teşebbüslerde bulundu ama sonunda Müslümanlar onu öldürdü. Hz. Ali’nin (a.s) Osman’ın yaşam şeklini bildirme bazında sarf ettiği sözün edepten uzak olup olmadığı hususunu ise o günkü toplum ve zamanın kültüründe incelemek gerekir. Kur’an’da dünya ehli veya Yahudi âlimleri ve inkârcılar hakkında bu türden tabirler mevcuttur; “hayvanlardan daha sapkındırlar”[1], “eşek gibidir”[2] ve “köpek gibi”[3] tabirler bunun örnekleridir. Bunlar da o günün kültüründe böyle azarlamaların normal olduğunun göstergesidir. Ayrıntılı Cevap: İslam devletinde mesuliyet kabul etmek; iman esaslarını sağlam kılmak için çalışmak, halkın refah ve asayişini sağlamak, halk arasında adaleti icra etmek, her yönden toplumun gelişmesi ve ilerlemesi için çabalamak gibi mukaddes ve yüce hedeflere nail olabilmek içindir. Bu hedeflerin tümü veya çoğuna ulaşmak yönetici ve mesullerin doğru bir şekilde vazifelerini eda etmelerine bağlıdır. Eğer yöneticiler salahiyetten yoksun olursa veya yanlış ve programsız olarak hareket ederlerse sistem ve halka en yıkıcı zararları verirler. Hatta şeriata aykırı işlere teşebbüs ederek devletin düşme, bozulma ve itibarsızlaşma etkenlerini bile hazırlayabilirler. Osman, maalesef kendi hilafet döneminde Müslümanlar tarafından kabul edilen bir icraatı olmayan bir halifeydi. Burada onun devletteki bazı icraatlarına işaret edilecektir: 1. Kabileciliğe olan aşırı ilgisi: Osman kendi hilafet döneminde Emevî kabilesine mensup akrabalarını halkın başına musallat edip Hicaz, Irak, Mısır ve diğer İslam ülkelerindeki yönetim işlerini onların eline teslim etti.[1] 2. Peygamberin (s.a.a) sürgün ettiği şahsa bakanlık vermek: Osman, Peygamber (s.a.a) tarafından sürgün edilen “Mervan b. Hakem b. As”’ı Medine’ye getirdi ve kendisine bakanlık makamı verdi. Mervan ve babası, Peygamber döneminde öylesine nifak ve bozgunculuğa boğulmuşlardı ki Peygamber (s.a.a) bu baba ve oğlu Medine’den defetmelerini emretti. Allah Resulü (s.a.a) hayatta olduğu müddetçe Mervan ve babası dışlanmış ve lanet edilmiş bir haldeydi. Osman onlar için ne kadar şefaat dilese de şefaati kabul olmadı. Kendisi halife makamına oturunca Mervan’ı Medine’ye geri getirdi ve sonra bakanlık makamı kendisine verdi. Beytülmalin beşte birini Mervan’a verdi; bu yüzden ilk olarak Müslümanların itirazına maruz kaldı.[2] 3. Müslümanların beytülmalinde savurganlık ve israf yapmak: Hilafete geldikten sonra beytülmali şahsi işlere harcamaya ve akrabalarına bağışlamaya başladı. Örneğin, Mervan’a beş yüz bin dinar, Talha’ya iki yüz bin dirhem ve Hakem b. As’a da üç yüz bin dirhem verdi.[3] 4. Halka zulüm ve haksızlık yapmak: İş, hilafet ülkesinin her yerinden şikâyetler seli akmasına vardı. Ama kendi etrafında bulunan Emevilerin ve özellikle de Mervan b. Hakem’in etkisinde bulunan halife, halkın şikâyetlerine aldırmadı.[4] Bu davranış Müslümanların ezici çoğunluğunun itirazına maruz kalmasına neden oldu; iş tüm Müslümanların (özellikle Ehli Sünnet ve birinci ile ikinci halife takipçileri) onun aleyhine ayaklanmasına ve evine hücum etmesine vardı. İmam Ali (a.s), Peygamberin halifesi ve İslam toplumunun önderi sıfatıyla Osman’ın öldürülmesinin İslam’a büyük bir darbe olacağını bildiğinden, İslam Peygamberinin hilafet makamını savunmak için Osman’ın öldürülmesini engelleme gayesiyle önleyici ciddi teşebbüslerde bulundu ve hatta evlatları İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i (a.s) onu korumak ve savunmak için yolladı ama sonunda Müslümanlar onu öldürdü.[5] Hz. Ali’nin (a.s) Osman hakkında söylediği söz, gerçeği bildiren bir haberdi ve Osman da gerçekten böyleydi ve eşrafçılık eğilimi taşımaktaydı. Sadece Müslümanların beytülmalini yemek ve ondan kendi ve akrabaları menfaatleri doğrultusunda istifade etmekle meşguldü. Bu davranış onun katledilmesine neden oldu. Hz. Ali’nin (a.s) Osman’ın yaşam şeklini bildirme bazında sarf ettiği sözün edepten uzak olup olmadığı hususunu ise o günkü toplum ve zamanın kültüründe incelemek gerekir. Kur’an’da dünya ehli veya Yahudi âlimleri ve inkârcılar hakkında bu türden tabirler mevcuttur; Yüce Allah bazı gruplar hakkında “hayvanlardan daha sapkındırlar”[6], tabirini kullanmıştır. Dünya ehli ve Hz. Musa (a.s) zamanında semavî kitap Tevrat ile amel etmeyen kimseler hakkında “eşek”[7] tabiri ve diğer gruplar hakkında ise “köpek”[8] tabirini kullanmıştır. Bunlar da o günün kültüründe böyle azarlamaların normal olduğunun göstergesidir.Refrence: [1] Furkan, 44. [2] Cuma, 5. [3] Araf, 176. [4] Yakubî Ebi Vazih, Ahmed b. Ebi Yakub, Tarih-i Yakubî, c. 2, s. 150, Çap-ı Beyrut; Tabarî, İbn. Cerir, Tarih-i Taberî, c. 3, s. 388, Neşr-i Müesse-i Alamî Beyrut. [5] Eminî, el-Ğadir, c. 8, s. 254, 260 ve 266, Daru’l-Kutubi’l-İslamiye. [6] el-Ğadir, c. 8, s. 286. [7] Tarih-i Yakubî, c. 2, s. 150; Tarih-i Taberî, c. 3, s. 397. [8] Allame Tabatabaî, Seyid Muhammed Hüseyin, Şia Dar İslam, s. 36, Defter-i İntişarat-i İslamî, Vabeste be Came-i Müderrisin-i Havzay-i İlmiye-i Kum, çap-ı devazdehom, 1376. [9] Furkan, 44. [10] Cuma, 5. [11] Araf, 176. -----------------------------Kaynak:www. islamquest.net Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır