Hatalı tartıştığımızda hatayı tartışamayız

advertisement
On5yirmi5.com
Hatalı tartıştığımızda hatayı tartışamayız
Eğer bir şeyi televizyonda sahneliyorsanız, o aygıtın ve sahnesinin şatlarına göre
davranmanız gerekir. Diğer bir söyleyişle kullandığınız form, yaptığınız faaliyetin
mahiyetini belirler.
Yayın Tarihi : 4 Haziran 2017 Pazar (oluşturma : 10/10/2017)
Ömer Lekesiz Yenişafak gazetesindeki yazısında TRT 1'de yayınlanmakta olan "Kur'an-ı Kerimi
Güzel Okuma Yarışması"nı değerlendirirken : "Televizyonda, bir eğlence programının formatında
Kur'an okuma yarışması yapmak, İslam'ın özüyle bağdaşması mümkün olmayan bir suretlendirmeye neden olduğu, İlahi olanı seyirlik bir nesneye dönüştürdüğü için hatalıdır." diyor.
İşte o önemli yazı..
Bir televizyon kanalı Kur'an okuma yarışması yapıyor.
Camilerde, hafızlık kurslarında alışageldiğimiz şekliyle yapılan, güzel kıraatın sahiplerini (seçme
değil) belirleme etkinliklerinden biri değil.
Mekan bir televizyon sahnesi.
Eğer bir şeyi televizyonda sahneliyorsanız, o aygıtın ve sahnesinin şatlarına göre davranmanız
gerekir. Diğer bir söyleyişle kullandığınız form, yaptığınız faaliyetin mahiyetini belirler.
Televizyon son tahlilde bir eğlence aracıdır. Dolayısıyla onun sahnesine neyi taşırsanız taşıyınız,
nihai maksat da eğlenceye ve eğlendirmeye tekabül etmek zorundadır.
Bu nedenle, orada Kur'an okumanın adı öncelikle yarışmadır/ yarıştırmadır.
Televizyondaki yarışmalarda hangi formatın esas alınacağı ise bellidir.
En son hangi okuma'nın yarışması en fazla göz doldurmuşsa, beğeni kazanmışsa, o format biraz
daha farklılaştırılarak, eksiklikleri giderilerek, yeni yarışmanın gerektirdiği özel değişiklikler yapılarak
benimseniverir.
Tam adıyla "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması" da bu cümleden bir yarışmadır.
Acun Medya tarafından yapılagelen "O Ses Türkiye" yarışmasının formatı, burada da büyük oranda
esas alınmıştır. Jüri'nin konumlanışı ve işlevi ona benzediği gibi, oylamanın taraflarından olan seyircilerin tipleri,
oturma biçimleri, el ayalarını kızartan coşkulu alkışlarıyla sahnenin cazibesini yükseltmeye katkıları
da hemen hemen aynıdır.
Bu aynılık karilerin (okuyucuların) tanıtım videolarından, sahneye çıkarken uğradıkları malzeme
sandıklarından, koçlarından, jüri üyelerinin "okuyuşunuz kalbime dokundu" ya da "aferin kalbinizden
okunuz" yollu söyleyişlerindeki aynılığa ve buradan jüri üyelerinin tıpkı şarkı yarışmasındaki jüri
üyelerinin yaptıkları gibi bir ezgiyi havalandırarak yarışmacılardan rol çalmalarına kadar öğretilmiş
(daha doğru ifadeyle: kurgulanmış) bir aynılıktır.
Sahnedeki rahle, Kur'an'a dair yaygın imgelerinden biri oluşundan hareketle, okuyucu oturduğunda
meleksileşen bir görünürlüğe terfi ettirilmiş; Işık düzeniyle de adeta uhrevi olanı, cennetsi bir
şaşaayı imaen, televizyonal bir uhreviyet imgesi üretilmiştir.
Bunca gayretkeşlikle kotarılmış söz konusu imge düzeninin, bir bar taburesi ile sığlaştırılması ise,
proje sahipleri bakımından açık bir talihsizlik değilse, eğlence yayıncılığı açısından tam bir
görgüsüzlük olsa gerektir.
İlgili yarışmanın formatı konusunda naklettiğim bu genel bilgilerden sonra, beyan edilmesi gereken
ilk şey, bu eğlence programının tepeden tırnağa hatalı olduğudur.
Ancak bu hatanın nedenini ararken, ilk başta Kur'an okuma yarışması bir şarkı yarışması gibi
olmamalı şeklinde bir itirazdan hareket edersek diğer bir hatanın daha kucağına düşmüş oluruz. Çünkü iki ayrı mahiyetteki, niyetteki, maksattaki okumayı eşitleyerek, İlahi olanı dünyevi (seküler)
olanla kıyaslamış olacağımız gibi, bir eğence aracı olan televizyonu da bununla birlikte dini
faaliyetin önemli ve gerekli bir nesnesi olarak olumlamış, meşrulaştırmış oluruz.
Bu durumda hata kaydı meselenin öz'üne değil, formuna mahsus bir belirlemeye evrilmiş olacağı
gibi, bu da "hiç yoktan iyidir, bunun yerine bir Hollywood filmi seyretseydik daha mı iyiydi" vb. gibi
domuzdan tüy koparma mantığına saplanmamıza ve haliyle daha başlangıçta söz konusu hatayı,
hatalı tartışmamıza neden olur. Bu durumda ise hatayı tartışmış olmayız, sadece meşkuk bir durumu
hatalı tartışmış oluruz ki bundan da derde derman olacak hiçbir sonuç çıkmaz.
O halde hatayı doğru bir şekilde ortaya koyalım: Televizyonda, bir eğlence programının formatında
Kur'an okuma yarışması yapmak, İslam'ın özüyle bağdaşması mümkün olmayan bir suretlendirmeye neden olduğu, İlahi olanı seyirlik bir nesneye (nazara sunulmuş bir manzaraya)
dönüştürdüğü için hatalıdır.
Şuradan bakalım: Suret yapmayı / yaratmayı mündemiç bir fiil olduğu gerekçesiyle resimle
uğraşmanın, kerih (hatta haram) sayıldığı malumdur. Bu kanaatte, resim serbestisinden yana
olunursa giderek Tanrı'nın suretini yapmanın da meşru hale gelebileceği ve dolayısıyla, dinin
şiddetle kaçınılmasını emrettiği idolleştirme (putlaştırma) endişesinin etkili olduğu da açıktır.
Mezkur program ise, bu kanaate, ilgili tüm hassasiyetlere ve buna ilişkin tartışmalara da rahmet
okutacak kadar, hatta ondan bin kat daha eşed bir suretlendirmenin, bakışa sunmanın ürünü olması
bakımından hatalıdır.
Tekrar söylemek zorundayım: Yüz yüze bulunduğumuz durum, televizyon yarışması yoluyla
Kur'an'ın geniş kitlelere ulaştırılmasına, onu okumanın ve dinlemenin özendirilmesine dair bir
hatanın ya da sevabın konuşulması değildir.
Buradaki hata, İslam'ın surete, suretlendirmeye, sahnelemeye mahsus, diğer dinlerle olan büyük
farkının ortadan kaldırılmasına, bu manadaki berrak zihniyetinin bulanıklaştırılmasına, ilgili
kültürünün benzeştirme yoluyla modern medyatik kültüre kurban edilmesine, sekülerleşmenin
şirinleştirilmesine mahsus bir cürümden ibarettir.
Konuyu bu düzeyde ele al(a)mayanlara, modern eğlenme ayinleri arasına dini de katarak...
yazının devamını okumak için...
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Hatalı tartıştığımızda hatayı tartışamayız
Download