Seni aldatmalarına izin verme

advertisement
Öteki- Dünya
Pazar, 18 Ağustos 1996
Enver Paşa'nın Mustafa Kemal'e yazdığı yayınlanmamış mektup
*77^
Çegan Tepesi eteklerinde 1922
Ağustos’unda oynanan dramın son
perdesi, önceki hafta indi... Enver
Paşa’nın kemiklerinden artakalanlar
İstanbul’a getirilip H ürriyetti
Ebediye Tepesi’ne defnedildi... Paşa,
ebedi uykusuna 74 yıllık aradan sonra
artık vatanında devam edecek...
Bu mezar nakli, bir Enver Paşa
modası başlattı basmda... Hakkında
bilen bilmeyen yazdı; Sarıkamış’ta 90
bin kişinin kanma girmesinden tutun
da kahramanlıktan maceraperestliğe,
dehadan beceriksizliğe ve hatta
ihanete uzanan binbir kalıba sokuldu
Paşa...
Paşa gerçeğini sadece bir kişinin
yazdıklarında, Taha Akyol’un
Milliyet’teki köşesinde bulabildim...
Geçmişteki hadiselerin zamanının
şartlarıyla değerlendirilmesi
gerektiğini anlatmış, Enver Paşa’nın
da devrinin icabım yerine getirdiğini
söylemişti...
İşin doğrusu da buydu... Birinci
Dünya Savaşı’na girmesek bile
ortadan kaldırılacak, iştahı kabarmış
Avrupa'nın nüfuz alanlarına taksim
edilecektik... Bu taa 19. asırdan,
Reval mülakatından beri böyleydi...
Paşa Almanya’yla ittifak öncesinde
İngilizlerle, Fransızlarla anlaşmayı
denemişti ama
kapılar yüzüne
kapanmış,
Berlin’den başka
çare kalmamıştı
onun için...
Ve bütün
bunların
üzerinde,
nedense hemen
MURAT
hiç durulmadı
BARDAKÇI önceki hafta...
Sarıkamış’ta 90
bin askerin tek kurşun bile atmadan,
soğuktan can vermesinden sorumlu
tutuldu Paşa... Belki doğruydu ama,
İstiklal Savaşı yıllarında Kâzım
K arabekir’in kumandasında zaferden
zafere koşup bugünkü doğu
sınırlarımızı çizen ordunun Enver
Paşa’nın kurduğu ve zamanın en
modem silâhlarıyla donattığı aynı
ordu olduğundan da sözedilmedi...
Aniden esen bu Enver Paşa
rüzgarında, bir başka şey daha
farkettim: P aşa’nın unutulduğunu;
ismini artık bir değil sonîki neslin
bile bilmediğini... Sonra, Refik
Halid’in sürgün yıllarındaki bir
yazışım hatırladım... “Siyaset
nedir?” diye başlıyordu yazı...
“Başardığın sürece övülme, ikram
ve saygı; am a başaram adığın
zam an aşağılanm a, hakaret ve
şikâyetL.B ugünün m edhedilenleri
y a n n kötü, dün nefret edilenler
şimdi yücelerde! Politikada
bahtsız ona derler ki bahtlı
günlerinde sevilmez,
düşükünlükte can verir... Onlar
için fatiha yerine b ir aşağılam a
duası edilir; ’Ölmüşlerinizi hayırla
yadedin’ değil, ’kötülükle yadedin’...
Fakat bütün bu övüşlerin ve
kötülem elerin gerisindeki gerçeği,
zaman m eydana çıkarır...”
Ve bütün bunlardan sonra, Enver
P aşa’nın 1921 ilkbaharında,
Moskova’dan Ankara’ya, bir ömür
boyunca rakip gördüğü eski silâh
arkadaşına, M ustafa Kemal Paşa’ya
gönderdiği çok uzun bir mektubun
bazı bölümlerini yayınlayayım
dedim... Tamamı hiçbir yerde
çıkmamış olan mektupta Paşa bazan
resm;, bazan senli-benli oluyordu...
Metni teksir ederek İttihatçı
arkadaşlarına dağıtmıştı; ben
onlardan birinin ailesinden
sağlamıştım ve ifadeyi bozmamaya
çalışarak dilini bugünün Türkçesi’ne
uyarladım...
İşte mektup... Okuyun, yorumunu
siz yapın...
i l , •„
n0
Türkiye'de 74 yıl aradan so bir Enver Paşa rüzgarı esti ve
hakkında doğrusuyla, eğrisiyle bir hayli yazılıp çizild i... Ben
de onun 1921 ilkbaharında Mustafa Kem al'e gönderdiği, iç
dünyasının bir tür raporu olan bilinm eyen bir mektubunun
bazı bölüm lerini yayınlayayım dedim ...
İşte, Enver Paşa’nın Mustafa Kemal
Paşa’ya 1921 ilkbaharında yazdığı son
mektubundan bazı bölümler...
ederim : Bizim hiçbir m evkide ve memuriyette
gözümüz yoktur. Ben yalnız bir ideal takip
edeceğim . O da, İslâm 'ı ezen Avrupa
canavarlarıyla pençeleşm ek için
M üslüm anlar'ı harekete getirmek. Bunun için
benden çekinm eyin ve hele dövüşerek
düşm anlarım ıza memlekette yeni bir m ücadele
çıkacak üm idini verdirm eyin, lüzum suz şiddeti
bırakın...
K O M Ü N İS T O L M A Y A L IM ...
R U S LA R D A N S İL A H ... Ankara
delegeleri, Ruslar'dan 200 bin tüfek vesaire
istediler. Vaziyetlerini Polonya cephesinde
gördüğüm Ruslar'ın bunu verem eyeceğini ve
işin sürüncemede kalacağını farkedip ne
verirlerse kabul edeceğim izi söyledim ve işi
yapılabilir hale getirmeye çalıştım . Bu suretle
bir m iktar altın parayla 15 bin tüfek vesairenin
alınm ası sağlandı. Ben, Anadolu'nun kazandığı
başarının şerefini üzerim e alm ayı hiçbir zam an
düşünm edim . Anadolu hükümeti nam ına
resmen bir işe girişmediğim halde, M oskova'ya
geldiğim iz zam an Anadolu heyeti üyelerinin
her önüne gelen Rus'a "Enver Paşa'nın ve
arkadaşlarının bizimle münasebeti yoktur"
dem elerinin sebebini de anlayam adım . Hatta
arkadaşların film i çekilirken Ruslar benim de
bulunm am ı ısrar ettikleri halde, bütün şerefin
bunu resmen yapanlara ait olduğunu ileri
sürerek kabul etm edim ...
SEN İ A LD A T M A S IN L A R ...
Şim di bütün bunlara rağmen, siz karşınızda
hasm ınız varm ış gibi hareket ediyorsunuz.
Evvelce de dediğim gibi ben ve arkadaşlarım
iki seneden beri memleketin ve İslâm 'ın
kurtarılm ası em elini güdüyoruz. Eğerzât-ı
Küçük
ilanlardaki
sahte prensler
Fransız
gazetelerinde, iM-üç
ayda bir garip bir ilan
çıkar: “Türk
İm paratorluk Prensi
Salih Bey” diye
birisinin verdiği ilan...
Ya Fransa’daki
“Osmanlı ve İslam
toplumu”nun yeni
yılını veya bayramım
Il v a deux in s, il a plu
kutlar, yahut
à Dieu de rappeler te
ailesinden birinin
prince
öldüğünü duyurur,
Jocques SA U H BEY
Müslümanlar’m dua •
arriére-arnere-petit-fils de
etmesini ister... Bu
S..M. le sultan calife
Abdul Medjid Khan l*r
“Prens Salih Bey”in
Sa m ém oire est rappeiee
aux m usulm ans et
bir ilanından, daha
aux ottomans,
önce sözetmiştim...
de la parr de son dem i-frère
SAJ. ottom ane le
Yılbaşında bir tebrik
prince SaJih Bey,
aine de la branche,
yayınlamış, isminin
president des cercles
ottomans.
altına da “OsmanlIlar
France. Europe.
Klübü Başkanı”
12 juillet 1944unvanı koymuştu...
12 juillet 1996.
İyi, güzel ve hatta
oldukça nazik bir
hareketti bu ilan amâi işin garip tarafı Paris’te yaşayan
“Prens Salih Bey” isminde bir padişah torununun
olmamasıydı... İlâm gören “gerçek” torunlardan biri,
ismini bile işitmediği bu “akrabasıyla” tanışmaya gitmiş
fakat tanışma şerefine erememişti... Prens Salih Bey’in
sekreteri, “M ajestelerinin randevusuz gelenlerle
görüşmediğini” ama “OsmanlIlar Klübü”ne üye
olabileceğini söylemişti ziyaretçiye... Sadece 25 bin frank,
yani 400 küsur milyoncuk tutan aidat ödeyecekti, o kadar.
İşin aslı, sonradan öğrenildi: Salih Bey Kuzey Afrika
memleketlerinden birinden kalkıp Paris’e gelmiş,
“prensliğini” ilan etmiş ve asalet düşkünü Fransızlar
sayesinde de yolunu bulmuş, hem de iyi bulmuştu...
Aynı “Prens Salih Bey”, geçenlerde Figaro
gazetesine bir başka ilan daha verdi... İki sene önce ölen
üvey kardeşi “Jacques Salih Bey”in hatırasını
yadediyordu... “Sultan-Halife Birinci Abdülmecid”in
soyundan geldiklerini söylüyordu ama Halife’nin
“Birinci” değil, “İkinci Abdülmecid” olduğundan bile
habersizdi...
Bu işin, Fransa versiyonu, bir de İstanbul kısmı var...
İki hanım, “sultanlıklarını” ilan etmişler
bugünlerde... Sultan Vahideddin’le Halife
Abdülmecid’in torunu “gerçek” Neslişah ve Hanzade
Sultanlar’ın isimlerini takınmış, o davet senin bu
kokteyl benim dolaşıp el-etek öptürmedeymişler...
Bu işi niçin ettiklerini bilmiyorum ama, benim bu
düzmece sultanlardan küçük bir istirhamım var...
Lütfetsinler, isimlerini değiştirip başka ad bulsunlar
kendilerine... Zira “gerçek” Neslişah Sultan’la
Hanzade Sultan kardeştirler, sadece Türkiye’nin değil
dünya sosyetesinin de en hoş, en güzel, en zarif
hanımlarından sayılırlar ve sahte Neslişah’ın iriliğiyle
düzmece Hanzade’nin kısalığı, efsaneyi bir hayli
bozmaktadır...
Aklıma, şimdilik iki isim geliyor: “Nimcihan” ve
“Tirid Sultan” olabilirler meselâ...
Tarihin
arka
odasp
Seni aldatmalarına izin verme...
Anadolu'ya im dadın o anda ancak
Rusya'dan geleceğini anlayarak Rusya'ya
hareket ettim . Bir yıl içinde iki defa
yakalanm ak, beş ay boyunca hapsedilm ek ve
altı defa tayyareden düşmek suretiyle nihayet
M oskova'ya ulaştım . ...Kâzım Karabekir Paşa
ve siz komünistliği kabul eder görünmüştünüz.
Ankara'dan aldığım mektuptan ve Üçüncü
Enternasyonal'e gelen delegelerden sizin,
Çerkeş Edhem'in ve diğer bazı arkadaşların
Ankara Komünist Fırkasını kurduğunuzu
anladım . Kom ünistliğin sosyal ve ekonom ik
durum um uz için doğru ve mümkün
olm adığını bilm ekle beraber, alem e karşı
gülünç olm am ak için hiç olm azsa komünist
görünmüş arkadaşların bu fikirde sebat
etm eleri gerektiğini söyledim .
13
âlin iz bizi rakib sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Bu, aklım ızdan geçmemiştir. Bizce esas olan,
memleketin kurtulm asıdır. Bunu değil sizin
gibi uzun seneler beraber çalıştığım ız bir
arkadaş, Ferid Paşa gibi haris bir ihtiyar bile
yapabilseydi, ona da aynı hürmeti besler ve
başarısına yardım ederdik. A llah 'ın size yaver
kıldığı talihe biz de hürmet ederiz. Yalnız bir
ricam var. Sizi cidden seven bir kardeş gibi rica
ediyorum . M evkiinize bakarak sizi aldatacak
olanlara uyup memlekette bir şahsın veya bir
kısm ın tahakküm üne doğru gitm eyiniz...
B A S K IY A G ER EK Y O K ... Senin
başarın, Anadolu'nun başarısı demektir. Am a
şimdiden kanunsuz hareketlere ve lüzum suz
şiddetlere giderseniz, korkarım ki hayırlı netice
verm ez. M illet, Sultan Hamid zam anındaki
m illet değildir, artık tahakküm e dayanam az.
Bak, seni bütün arkadaşlarım namına temin
M U T LA K A G E L E C E Ğ İM ... Şimdi
sen, başta ben olm ak üzere arkadaşların
memlekete gelmesini istemiyorsun değil mi?
Sebep de güya bizim gelm em izle ikilik çıkacak
diyorsun, öyle mi? Halbuki ben ve
arkadaşlarım memlekette bulunsaydık, bugün
devam eden lüzum suz baskılara hiç hacet
kalm ayacaktı. Şunu da itiraf etmemiz lâzım :
Memleketten hiçbir kanuni sebebe
dayanmadan sürülm em iz yolundaki arzunuza
ilelebed tahammül etmek, bize hakikaten pek
ağır, sefilâne geliyor. D olayısıyla, dışarıda
kalm am ızın başta Türkiye olm ak üzere
kurtarm aya çalıştığım ız İslâm alem i için
gereksiz ve tehlikeli olduğunu hissettiğim iz an
memlekete geleceğiz! İşte, bu kadar!..
Yine hürmetle gözlerinden öper, cenâb-ı
hakdan senin için yücelikler, İslâm 'a ve vatana
faydalı büyük başarılar dilerim kardeşim
efendim ..."
KARUN'UN KUŞU MECLİS'TE
Geçen hafta K arun H azineleri’nden bahsetmiş,
K arun’un Amerika’ya kaçırılan ve M etropolitan
Müzesi’nden binbir mücadeleyle geri getirttiğimiz
hâzinesindeki kuşun “uçtuğunu” yazmıştım... ANAP
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı, Ankara’daki
Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki bu hırsızlığı
Meclis’e götürdü, Kültür Bakanı’na soru önergesi
verdi... K arun’un kuşunun nerelerde kanat çırptığı
bakalım ortaya çıkacak mı?
Taha Toros Arşivi
* 0 0 1 5
1 4 8 3 0 0 0 6
*
Download