6 Milliyet m Orly Davasında Prof. Soysal, 3 Ermeni avukatına fırsat vermedi Altan ÖVMEN P a r i s 't e n fflU flr iK o r Milliyet yazarı, şeytan vergesi m at etti ARİS’in banliyösü Creteil' deki Ağır Ceza Mahkeme­ sinde Orly faciasının sanık­ larının duruşmasına dün de devam edildi ve yazarımız Prof. Mümtaz Soysal, uzman tanık olarak konuş­ tu ve sanık avukatlarının tüm so­ rularını yanıtlayarak iddialarını çürüttü. Birleşmiş M illetler’in “ soykırım” tanımına göre Türki­ ye'de Ermenilere karşı geçmişte iş­ lenmiş bir soykırım bulunmadığını, ancak Ermeni teröristlerin bugün Türk diplomatlarına ve genel ola­ rak Türklere karşı girişlikleri sis­ temli suikastlerin gerçek, bir soykırım sayılabileceğini belirtti. Prof. Soysal’ı sanık avukatları Verges, Bourget ve Ermeni asıllı Zavrlyan soru yağmuruna tuttular ve cevaplarını en inandırıcı biçimde aldılar. Fransızca konuşarak, “ Kim­ senin sözcüsü olmadığını, bir bilim adamı ve gazeteci olarak konuş­ tuğunu” belirten Soysal, Ermeni davası güdenlerin sahte belgeler dü­ zenlediklerini, tarihi gerçekleri sap­ tırd ık ların ı belirtti ve şöyle konuştu: “ Uçağa bomba konulacak, içindekiler ölecek. Niçin? Çünkü onlar Türktür. Kurşun atılacak, si­ lah çekilecek... Çünkü onlar Türk­ tür. Asıl işte burada etnik, ırksal ve dini bir grubu hedef alan niyet ve kasıt vardır. Asıl soykmm budu r.” Fransız basını, Orly konusunda dikkat çekiyor "Mam, unutturulmak isteniyor ► Orly duruşm alarına geniş yer ve­ ren Fransız gazeteleri, üç Erm e­ ni san ığın ve a v u k a tla rın ın , ayrıntılarla uğraşarak dikkatleri başka yöne çekm eye ve polis so­ ruşturm alarında hatalar bulm aya çalıştıklarını yazdılar • Ahmet SEVER - PARİS RANS17. basını. Uç Ermeni sanığın vc avukaılarının. dikkatleri başka-vöne çekn.e. ay____um ularla uğraşma ve polis soruşturmaların­ da hatalar bulma çabalarına dikkat çekti. I.e Figaro gazetesi. "korkunç suikast unuttu­ rulmak isitnişor" d n e ya/arkeu, France Soir, "po­ lis »e eksper raporları sıkıştırıyor" ifadesini kullandı. Le Matin gazetesi ise, "polisin soruştur­ malarında hata bulmak için özel çaba harçanıyor" derken, L'Humanité, "cinayet masası eski şefi Genthial’ın Garbicşan'ın basit bir militan değil, şef olduğunu göstermek için somut verilere dayandığı­ nı” bildirdi. Sağ eğilimli Le Figaro gazetesi, sanıkların Ver­ ges aracılığıyla engeller çıkararak, ayrıntılara gi­ rerek korkunç katliamı unutturmak istediklerini yazdı ve "Birkaç gündür ayrıntılarla o kadar çok uğraşılıyor ki nerdeyse duruşmaların neden yapıl­ dığı unutulur hale gelindi” dedi. Gazete, ayrıca ya­ zısında dikkatlerin başka yöne çekilmesi için çaba gösterildiğini de belirtti. Komünist Partisi'nin yayın organı L’Huınanile, daha Önce istihbarat teşkilatı eski Başkan Yar­ dımcısı Baklotıti ve polis müfettişlerinin ileri sürdükleri açıklamaları ispatlamak için gerekli bel­ geleri öne sürçmemelerine karşın, eski Cinayet Ma­ sası Şefi GentMal’ın somut verilere dayanarak ilginç açıklamalarda bulunduğunu yazdı ve “ Garhicyan' ın basit bir militandan öte ASALA’nın askeri şefi olduğunu” bildirdi. İktidar yanlısı Le Matin gazetesi de, duruşma­ lar başladığından beri, savunma avukatlarının "po­ lis soruşturmalarında hatalar bulm a" şeklinde tanımlanan taktiklerini hiç değiştirmediklerini ya­ zarak, Türk basınının Fransız Hükümeti'ne karşı bayıak açtığını ve özellikle Milliyet’in “ Fransa' nın teröristlerin ikinci ikametgahları haline geldi­ ği” yolundaki görüşüne yer verdi. France Soir ise, polis ve eksper raporlarının sanıkları sıkıştırdığım ve Polis Müfettişi VleUar'ın Orly’de kullanılan bombanın ASALA'ya özgü olduğunu söylediğini yazdı. * Le Monde ise, "Gizli istihbarat teşkilatı rapor­ larında kirmeni gizli ordusu" başlığı altında duruş­ madaki gelişmeleri anlattı. Sabah oturumu Oturumun öğleden önceki bö­ lümünde, Orly Katliamı sırasında Paris emniyetinde cinayet masası şef yardımcılığı yapan Ermeni asıllı komiser Çiviciyan dinlendi. Olaydan sonra Paris polisi ta­ rafından başlatılan geniş çaplı so­ ruşturma sırasında gözaltına alınan yaklaşık 50 Ermeninin ifadesini alan, bu arada Garbicyan’ın ilk sorgusunda bulunan Çiviciyan, te­ rörist tarafından daha önce, "baskı yaptığı” gerekçesiyle suçlanmıştı. Çiviciyan, önceki görgü ta­ nıklarının da belirttikleri gibi, Garbicyan’ın ASALA'nın "basit" bir üyesi değil, F ra n s a ’ daki "askeri şefi” olabileceğini söyledi. Mümtaz Soysal, tarih dersi verdi B rü ksel Ü niversitesi p ro fesö rlerin d en R obert A nciaux, E rm e n ile rin tarih İle p ro pag andayı k a rıştırd ıkların ı söylüyor ve 1915'teki olayların gerçek yüzünü d e ğ iş tird ik le rin i kaydediyor... ü Batılı tarihçiler de, 1915 O layları’nın ‘‘y ozlaştınldığı99 görüşünde ... "Grmeniler, yalan söylüyor" Ahmet SEVER- BRÜKSEL ELÇİKA ve İsviçre tele­ vizyonlarının geçtiğimiz yıllarda Ermeni sorunu üzerine düzenlediği program lara katılarak, soykırım iddialarının asılsız olduğunu savunan, T ürki­ ye ve Ortadoğu tarihini çok iya bilen ve Türkçe’yi iyi konuşan Brüksel üniversitesi T arih ve Sosyoloji profesörlerinden Ro­ bert Anciaux, Ermenilerin tarih ile propagandayı birbirine karış­ tırdıklarım söyledi ve “ Tarihte geçen 1915 O laylan’nın gerçek yüzü Ermeniler tarafından poli­ tik amaçlarla değiştirilm iştir” dedi. Ermenilerin “ Ermeni soykı­ rım ı” ifadesini İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra politik amaçlar­ la kullanm aya başladıklarını ve İsrail devletinin kuruluş şekli­ ni kendilerine örnek aldıklarını belirten Profesör Anciaux, “ Yahudilerin, Avrupa ülkelerinin desteğiyle, bir soykırım tazminatı olarak toprak elde etmelerinden sonra, Ermeniler birden soykırım ifadesinde eski bir soruna gün­ cellik kazandırma olasılığı keşfet­ mişler, ortaya şaşırtıcı rakam lar atarak , kendilerinin de Türkler tarafından 1915’te soykırıma uğ­ ratıldıklarını söylemeye ve bunu Avrupa ülkelerine kabul ettirme çabalarına girmişlerdir” şeklin­ de konuştu. Siyonist örgütlerin Yahudi soykırım ım çok iyi kullanarak tazm inat şeklinde toprak elde et­ melerini Ermenilerin taklit ettik­ lerini, aym yöntemi kullanarak aynı sonuca varmayı planladık­ larım anlatan Anciaux, “ Ancak, tarihi gerçekler ortada durm ak­ tadır” dedi ve 1915’te geçen olayların aslını şöyle açıkladı: B S o v ye tle rle k a lk a n b a lığ ı g ö rü şm e le ri b a ş la d ı ____ AN KARA , ÖZEL I T İ ° RK bal'M a r m ın , Sov| X [vetler’in K arad e n iz ’de ¡lan ettiği 200 millik eko­ nom ik bölge içinde kalkan avı­ na çıkabilmelerini sağlamaya yönelik görüşmelere M oskova’ da başlandı. Dışişleri B akanlığından edi­ nilen bilgiye göre, Dışişleri Çoktaraflı İlişkiler Dairesi Başkanı Rıza Tiilmen’in başkanlık ettiği görüşm elerde, Türk balıkçıları­ nın bölgede kalkan balığı avlayabilmeleri için Sovyetlerle özel bir anlaşma yapılması konusu ele almıyor. Moskova'nın da böyle bir an­ laşmaya hazır olduğu belirtiliyor. 0 Brüksel üniversitesi tarih ve sosyoloji profesör­ lerinden Robert Anciaux, "Başka ülkelerde çıkan ayaklanm alar da sert b içim d e bastırıldı, ancak Erm enilerden başka kimse 'soykırım ' iddiasın­ da bulunm adı" dedi “ OsmanlI İm paratorluğu, 1915’ te iyice zayıflamıştı. Üstelik, sa­ vaş içindeydi. Bundan yararla­ nan Ermeniler, Batı ülkelerinin de kışkırtmasıyla ayaklandılar. Varlığını ve egemenliğini ko ru ­ mak isteyen Osmanlı İm parator­ luğu da bu ayaklanm ayı, o gü­ nün yetersiz altyapı koşullan içinde bastırdı Ermeni isyanını bastırırken, çok sayıda Ermeni’nin öldüğünü de belirten profesör, “ A ncak, karşılıklı çatışma şeklinde geçen bu olayın adı kesinlikle soykm m değildir” dedi. H er olayı zam anın koşullan içinde incelemenin gerekliliğini vurgulayan Türkiye tarihi uzma­ nı Profesör Anciaux, “ O dönem­ de Çarlık Rusyası’nda, Prusya, Avusturya ve Ingiliz im parator­ luktan içinde de bir sürü isyan­ lar çıkmış, bu isyanlar oldukça sert biçimde bastınim ıştır. A n­ cak, Erm enilerden başka kimse sovkınm sözünü etmemiş­ tir” hatırlatm asını yaptı. "Soykm m ” , “ insan haklan” r gibi konularda kolayca etki altı­ na alınabilen Batı kam uoyuna bir “ Ermeni soykm m ı” olduğu­ nu benimsetmek için, Ermenilerin tarihle propagandayı birbi­ rine karıştırarak, kam panya açtıklannı, bu yolda tarihçiliklerin­ den kuşku duyulabilecek Yves T em on gibi teorisyenlerden ya­ rarlandıklarım belirten, konu hakkında en ufak bir inceleme yapm ayanların bile konuşur ha­ le geldiğini söyleyen Profesör Anciaux, “ Türkiye, artık gerçek­ leri ortaya çıkaracak ve Ermeni iddialannı çürütecek belgeleri y a y ın la m a lıd ır” ö n e ris in d e bulundu. B atı’da konu hakkında cid­ di bir tarihi incelemenin yapılma­ dığına da dikkati çeken Anciaux, “ Türkiye, uluslararası alanda durum unu güçlendirmek için ar­ şivlerini tarihçilere açmalıdır, ö r ­ neğin, UNESCO bünyesinde ku­ rulacak bir uluslararası tarihçi­ ler komisyonuna arşivlerini açıp, gelin gerçekleri ortaya çıkarın dem elidir” şeklinde konuştu. Orly duruşmasının dünkü bö­ lümünde uzman tanıklarla moral tanıkların dinlenmesine başlandı. Tanık kürsüsüne ilk önce, “ uz­ man tanık” olarak Prof. Mümtaz Soysal davet edildi. Soysal, Fran­ sızca olarak verdiği ifadede gerçe­ ği söyleyeceğine dair yemin etti ve sözlerine şöyle başladı. “ Beni buraya mudahil avukat­ lar, “ uzman tanık” olarak çağır­ dılar. Ama “ moral tanık” olarak da gelebilirdim. Çünkü ASALA te­ rörüyle öldürülen 31 diplomattan bir kısmı arkadaşım, bir kısmı öğrencimdi. Diplomatlar genellikle benim ders verdiğim Siyasal Bilgi­ ler Fakültesi’nden çıkar. Öldürü­ lenlerin büyük kısmını tanıyorum. Bu bakımdan moral tanıklığım da söz konusü olabilirdi. Ama ben hukukçu olarak, me­ seleye hukuki açıdan bakmak isti­ yorum . O rtada, öteden beri devamlı olarak tekrar edilen bir “ jenosid” (soykuım) kelimesi var. 1915 Olayları için bu kelime kul­ lanılabilir mi, o konu üzerinde du­ racağım. Çünkü basın aracılığıyla izlediğim duruşmada söylenen bazı sözler, bunu gerekli kılıyor. BM Genel Kurulu, 1928 yılın­ da “ jenosid” kelimesinin tanımı­ nı yapmıştır. Buna göre, bir olayın jenosid sayılması için: 1. Etnik gruba, millete ve dini gruba karşı yönelmiş olması, 2. Bu gruplara karşı bazı fiil­ lerin işlenmesi, 3. Bunun önceden tasarlanarak ve kasıtla, bir etnik grubu, ya da dini grubu ortadan kaldırma niyeti taşıması gereklidir. Söz konusu olayda bu şartlar mevcut mudur? Tarih gösteriyor ki, 1915 yılın­ da Osmanlı İmparatorluğu zama­ nında, geçen olayların ne böyle bir niteliği vardır, ne de kasıt taşımak­ ladırlar.” Barış içinde ortak yaşam “ Türk ve Ermeni toplumu, yüzyıllar boyunca birlikte yaşamış­ lardır. Osmanlı İmparatorluğu yö­ netim inde, aralarında kavga, gürültü, çatışma olmaksızın, keli­ menin tam anlamıyla “ sulh içinde birlikte yaşama”yı gerçekleştirmiş­ lerdir. Ermenilerden aralarında se­ firler, bakanlar da olmak üzere devletin en yüksek kademelerine kadar yükselmiş kişiler vardır.” Prof. Soysal, Türk ve Ermeni toplumları arasındaki sosyal ve ► E rm enilerin yıllardır sürdü rd üğü soykırım iddi­ alarını belgelerle çü rü ten Profesör M üm taz Soysal, savunm a avukatlarını, soru sordukları­ na pişman ederek, kendilerine ta m bir tarih ve hukuk dersi verdi kültürel ilişkilerin de her zaman iyi olduğunu, iki toplumun ortak ba­ zı yanlarının bulunduğunu belirte­ rek, bazı Ermeni isimlerinin Türkçe kelimelerden üretildiğini, bazı Er­ meni sanatçıların Türk sanatında, müziğinde önemli yerler aldığını söyledi ve 1915 Olayları öncesin­ deki gelişmeleri de şöyle anlattı: “ 19. yüzyıldan itibaren Avru­ pa’da da olduğu gibi, bütün top­ luluklar arasında milliyetçilik cereyanları gelişmeye başlamış, Ez­ meni toplumunda da böyle geliş­ meler olmuştur. Osmanlı yönetimi, bu gelişmelere karşı, kendi yöne­ tim anlayışına aykırı geldiği du­ rumda, tedbirler almıştır. Bunlar, hiçbir zaman sert tedbirler olma­ m ıştır." Ermenilerin, işbirliği Ruslarla "Bu gelişmeler sürerken, 1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu, İn g ilte re, F ransa ve Ç arlık Rusyası’na karşı, Almanya ve Avusturya-Macaristan’la birlikte Birinci Dünya Sıvaşı’na girmiştir. Bu savaş sırasında’Çarlık Rusyası, Ermeni milliyetçilik hareketle­ riyle ilgilenmeyi kendi çıkarına »yKU« görmüş, bir kısım Ermeni çevreleri de, böyle bir işbirliğini kendi açılarından tercih etmişler­ dir.” Olağan önlemler Bu sırada cereyan eden olayın bir savaş olduğunu tekrar vurgu­ layan Prof. Soysal, İm paratorlu­ ğun bu gelişmelere karşı önlemler aldığını ifade etti. Soysal, önlem­ ler arasında Ermenilerin silahtan tecrit edilmeleri, Doğu Anadolu’ daki bir kısım Ermenilerin yerleri­ nin değiştirilmesi gibilerinin de bulunduğunu anlattı. Yer değiştir­ me sırasında, Ermenilerin yeni bölgelerine giderken geçtikleri yol­ ların dağlık olması, çeşitli salgın­ ların etkisini göstermesi ve iki top­ luluk arasında olaylar çıkması do­ layısıyla facialar yaşandığını, an­ cak bunun, savaş şartları içinde iki tarafı da etkilediğini belirtti. Sahte belgelerle gerçek saptırılamaz Ermenilerin Anadolu’nun hiç­ bir yerinde hiçbir zaman çoğunlu­ ğa sahip olmadığını, azınlıkta bulunduklarını kaydeden Prof. Mümtaz Soysal, bu kahırların "sa­ vaş hali İçinde genel emniyet mü­ lahazasıyla alındığını” ifade ederek, 1915’te meydana geldiği One sürülen iddiaların sahte belge­ lerle gerçeği değiştirme niyeti taşı­ dığım söyledi ve şöyle dedi: Soykmm yok “ O rta d a görüldüğü gibi “ jenosid” (soykırım) kelimesinin kullanılması için gerekli şartların hiçbiri yoktur. Osmanlı İmparator­ luğu yönetiminin savaş sırasında aldığı önlemler, bir etnik gruba, bir millete, ya da dini gruba karşı de­ ğildir. Çünkü böyle olsa, İm para­ torlu ğ u n batı bölgelerinde, İstanbul’da. İzmir'de yaşayan Er­ menilere karşı da yapılırdı. Halbu­ ki bunlar hakkında hiçbir tedbir alınmamıştır, daha sonraki hayat­ larında da işlerini-güçlerinl Türk­ ler gibi sürdürmüşlerdir. Ortada bu amaçla işlenmiş bir fiil de olmadı­ ğı gibi, bir etnik grubu, milleti, ya da dini grubu hedef alan bir niyet deftıevcut değildir. Hal böyleyken. “ jenosid” ke­ limesinin kullanılması, insan hak­ larına saygılı olan dünya kamu­ oyunun sempatisini toplamak için­ dir.” Yalan haberler Daha sonra Türkiye'deki Erme­ ni topluluğunu İstiklal Savaşı’ndan sonraki durumunu da anla­ tan Soysal, bu konuda çıkan abart­ malı haberlerin hiçbirinin doğru olmadığını söyledi ve Türkiye'de­ ki Ermeni okullarının Ermenice isimlerini saydı. Soysal, ASALA terörizminin giriştiğisuikastlerle il­ gili olarak da, şunları söyledi: “ Birinci Dünya Savaşı sırasın­ da iki ta rif için de zor olan günler geçtikten sonra Ermeni topluluğu­ nun birinci kuşağı, Osmanlı İmpa­ ra to rlu ğ u yetkililerine karşı suikastler düzenledi. İkinci kuşak, yerleştikleri yer­ lerde, kendi yeteneklerini göstere­ rek, kimliklerini muhafaza etmeye çalıştılar, sanat alanında ve daha birçok alanda başarılı oldu. Üçüncü kuşağın bazı mensup- r\ özdağlar'm sekreteri de ifad e verdi ► Bugün özel Kalem M üdürü Tekinel'in ifade­ sine başvurulacağını ve baba özdağlar'm ne zaman dinleneceğine karar verileceğini be­ lirten kom isyon Başkanı, çalışm aların tatil gün lerinde de süreceğini açıkladı Asıl soykırımı Ermeniler yapıyor Profesör Soysal sözlerinin so­ nunda, sözü Türklere karşı işlenen cinayetlere ve patlatılan bombala­ ra getirerek şunları söyledi: “ Uçağa bomba koyulacak, içindekiler ölecek, niçin? Çünkü onlar Türktür. Kurşun atılacak, si­ lah çekilecek, niçin, çünkü onlar Türktür. Asıl işte burada etnik, ırk­ sal ve dini bir grubu hedef alan o niyeti ve kastı taşıyan bir jenosid hareketi vardır. Asıl soykırım budur.” mg İsm a il Ö zdağlar O layı ile ilg ili olarak Büyük A nkara O teli per­ soneli d e dün K om isyon 'da ifa d e verdi. (Soldan) M e h m e t D u­ ru, G ö n ü l im re ve M a b e t Taşkıran, K o m isyo n 'd a b ilg i verdikten sonra çıkarken görülüyor. J Kostantinopol değil, İstanbul Soysal’ın açıklam alarından sonra sanık avukatı Verges söz al­ dı, yerinden kalkarak ve artistik jestlerle yargıçlar kürsüsünün önü­ ne gelip hem hâkimlere hem jüri­ ye hitap ederek, Soysal’m ‘Hukuki açıklamalarını çok garip karşıladı­ ğını, 1915’te geçen olayın böyle bir hukuki sinizm çerçevesi içine gi­ remeyeceğini” ileri sürdü ve “ Sa­ yın Profesör bu hukukçuluğun içinde asıl gerçeği bir yana bırak­ tı. Gerçek şudur: 1915’te Türkiye’ de 1.5 milyon Ermeni öldürül­ müştür, bu bir soykırımdır.” Zavriyan, bu defa 24 Nisan 1915’te “ Kostantinopol” da, yak­ laşık 600 Ermeni’nin öldürülmek için tutuklandığını öne sürerek, SoysaJ’a "Bu konuda ne düşünü­ yorsunuz” diye sordu. Mümtaz Soysal, önce "Konstantinopol” sözünü düzeltti: "Koııslantinopol değil, İstan­ bul” dedikten sonra, şöyle devam etti: “ O tarihte Osmanlı Impatorluğu savaş halindeydi. Sözünü etti­ ğiniz Em eniler, bir devrimci örgütün üyesiydiler. Kendilerine önce izin verilmişti. Fakat Çarlık Rusya’sıyla işbirliğine giderek, yö­ netimin karşısına çıktılar ve tutuk­ landılar. Bu tutuklama, öldürül­ mek içn değildi. Bu tür önlemlere savaş halinde bulunan her ülkenin başvurduğuna dair pekçok örnek vardır.” Sanık avukatına bir şamar da Soysal’dan 2.5 milyon Müslüman da öldü Profesör Soysal, yargıçtan izin alarak: "O zamanki bütün uluslararası belgelere göre, tüm Ermenilerin nü­ fusu 1.5 milyon değildir. Bizzat Fransız Hükümetj’den gelen ve Er­ meniler tarafıdan gönderilen rapor­ lar da bunu kanıtlam aktadır. 1915’le ilgili iddialar işte böyle saptırılmaktadır” cevabını verdi. Verges, bu sefer Ermenilerle il­ gili kitap yazmış olan kişilerin isim­ lerini sıralamaya başladı. 1915Tİ yıllarda, İstanbul’da Amerikan Bü­ yükelçiliği yapmış olan Morgenthau'ın yayınlanmış bir kitabından pasajlar okudu. Soysal buna kar­ şı da: Zavriyan’ın Ermeni yanlısı ki­ taplara dayanarak iddialarını sür­ dürmesi üzerine, Soysal, bu id­ diaların tam tersi görüşleri içeren dergiler de olduğunu, belirterek: "O yıllarda, 2.5 milyon Müslü­ m an'ın öldüğü de belgelerdedir. Tabii, bu ölümlerin sebepleri çeşitlidir” dedi. Zavriyan, daha sonra, Türkler­ le, Ermeniler arasında geçen olay­ ları Almanya’da Yahudilere karşı yapılan kıyımlarla karşılaştırmaya kalktı. Soysal, şöyle dedi: “ Burada kurmaya çaiışüğınız paraleli kabul edemem. Bu iki olay, bir biriyle hiçbir şekilde kıyaslanam az.” Artist Verges “ Laf çok, detil yok” “ Morgenthau, savaştan sonra İstanbul’u işgal altında bulunduran müttefiklerin yaptığı araştırmala­ rı etkileş erek durumdaydı. Bunları o zaman niçin ortaya atıp belgele­ rinin bulunmasını sağlamamıştır? Osmanlı Imparatoriuğu'nun bütün belgeleri o sırada işgal kuvvetleri­ nin elinde bulunuyordu. Nasıl İkin­ ci Dünya Savaşı’nda Fransa, Al­ man işgali altında bulunmuşsa ve Fransız belgeleri nasıl işgal kuvvet­ leri tarafından kontrol altına alt­ mışsa, Osmanb belgeleri de İs­ tanbul'u işgal eden kuvvetlerin elindeydi. Nitekim o zaman böyle iddiaların soruşturmasını yapmış­ lar, ama bunların hiçbir delilini bu­ lamamışlardır. Sanık avukatı, Ermeniler tara­ fından yazılmış ya da Ermeni id­ dialarını benimsemiş kişilerin kitaplarını öne sürüyor. Ben de Türkler tarafından, daha başkaları tarafından yazılmış pek çok kitap gösterebilirim. Bunları tek taraflı olarak bir gerçek gibi kabul eden sanık avukaü onları da bilmelidir.'' Sahte telgraf Verges’ten sonra savunma avu­ katlarından Bourget, Talat Paşa’ nın Halep Valisi’ne Emenileri or­ tadan kaldırma yolunda emir ver­ diği iddialarına dayanarak çekilen telgraf metninden bahsedince, Prof. Mümtaz Soysal, buna da karşılık verdi: “ Bu telgraf sahtedir. Bu, Birin­ ci Dünya Savaşı’nın ertesinde, Ta­ lat Paşa’nın bir Ermeni terörist tarafından öldürülmesinden sonra Berlin’de açılan dava sırasında or­ taya çıkü. Sonradan icat edilmiş bir metindir. Türk arşivleri incelene­ rek ispat edildi ki, telgrafın üzerin­ deki tarih, OsmanlIların kullandığı takvime uymamaktadır. Bu telgra­ fın gönderildiği tarih olarak gös­ terilen tarihte adı geçen Halep Valisi, Halep’te bulunmuyordu. Telgraf diye gösterilen kâğıt, Os­ manlIların kullandığı kâğıda uymu­ yordu, ayrıca telgrafın üzerinde valinin imzası olarak gösterilen im­ za da sahteydi. Bu da tarihin sah­ te belgelerle sa p tırılm a k istendiğinin delilidir. Yoksa başka bir şeyin değil.” Duruşma sırasında bitmez tü­ kenmez sorular sormakla ünlü Bo­ urget, Soysal’dan, 1915’te bir katliam olmadığını mı iddia ettiğini sordu. Kimsenin sözcüsü değilim Zavriyan, Soysal’a Başbakan Turgut Özal’ın geçen hafta içinde verdiği bir demecin Le Monde ga­ zetesine yansıyan şeklinden bahse­ derek, bu açıklam aları nasıl değerlendirdiğini sordu. Soysal, buna karşı da şunları söyledi: ’’Savunma avukatları, beni bir hükümet sözcüsü gibi göstermek­ te ısrar ediyor. Ben tekrar ediyo­ rum. Kimsenin sözcüsü değilim. Ben burada bilim adamı sıfatıyla bulunuyorum” dedi ve şöyle de­ vam etti: “ Meydanı boş buldular” "Türkiye'de üzerinden 70 yıl geçmiş olan bu Ermeni sorunu üze­ rinde fazla konuşulmadıysa, bunun nedeni, geçmişin acılarını deşme­ mek düşüncesidir. Bazı Ermeni çevreleri, bundan faydalanarak, meydanı boş bulup birtakım iddi­ aları dünya kamuoyuna yerleştir­ meye çalıştılar. Ama artık bizde de bu meselenin konuşulması ve ger­ çeklerin ortaya çıkaniması zama­ nı geldi. Şimdiye kadar bu konuda yeteri kadar araştırma yapılmamış­ tır. Okullarımızda tarihin bazı bö­ lümleri yeteri kadar anlatılma­ mıştır. Ben bunu bir eksiklik ola­ rak savıyorum. Ama bu eksikliğin giderilmesi zamanı gelmiştir.” Doçent Sina Akşin: “ İddialar yalan” Profesör Soysal'ın soru ve ce­ vaplarla iki saatten fazla süren ifa­ desinden sonra. Doçent Sina Akşin çağırıldı. Akşin, 1915’e kadarki dönem içinde Osmanb İmparatorluğum­ daki Ermenilerin durumu ve olay­ ların gelişmesiyle ilgili bilgiler verdi, “ Ermenilerle, Yunanlılar, Anadolu’nun burjuvazisini oluştu­ ruyorlardı. Askerlikten muaftılar. Müslümanlarla iyi ilişkiler içindey­ diler. Bu, yüzyıllar boyunca böyle gitmiştir. 19. yüzyılın ikinci yan­ sından itibaren, Baü'dan gelen mil­ liyetçilik akımlarının etkisi altında ve Osmanlı Impatorluğu'nun zayıf­ lamasıyla dış güçlerle ilişkilere ve işbirliğine girmeleri, Birinci Dün­ ya Savaşı'yla birlikte içlerinden ba­ zı grupların ayaklanmalan, bir­ takım tedbirlerin alınmasını ge­ rektirdi” dedi, ancak alınan tedbir­ lerle One sürülen iddiaların hiçbir ilgisi olmadığını vurguladı. Lozan’la çizilen sınırlardan kimse hak iddia edemez Soysal, buna: “ O dönemde olanlar karşılıklı insanlık trajedileri oluşturuyor. Sa­ vaş şartlan İçinde iki tarafta da zor durumlar yaşanmış, facialar ol­ muştur. Ama daha önce de belirt­ tiğim gibi bu hiçbir şekilde bir soykırım sayılamaz. Bu idriialan öne sürenler ‘soykırım’ kelimesi altında Tük devletini ceza,andırma hakkını elde etmeye çalışıyorlar. Bütün bu yapılanların nedeni budur. Ama buna hiçbir şekilde hak­ lan yoktur.” Daha sonra konuşan Dbçent H aşan Koni de, Erm enilerin 1915’ten sonra, 1923 yılına kadar olan durumlarını ve siyasi gelişme­ leri anlatırken, “ Türkiye’nin sınır­ ları Lozan Anlaşması ’yla çizil­ miştir, kimsenin bu sınırlar içeri­ sinde bir hak iddia etmesi söz ko­ nusu olamaz” şeklinde konuştu. Başkan Saurel, Doç. Köni'niıı ifadesini vermesinden sonra, du­ ruşmayı bugüne erteledi. Türk ta­ rafının "uzm an tanığı" Prof. TUkkaya Ataöv'le "moral tanığı” Doç. Avedis Hacınyan, bu sabah­ ki oturumda dinlenecekler. Azınlıklara örnek yaşam Paris Büyükelçimiz Başka bir soru üzerine Mümtaz Soysal, Osmanlı Dcvleti’nde azın­ lıkların dünyaya örnek olacak şe­ kilde iyi koşullar altında yaşadığını belirtti ve, “ 1492 yılında Ispanya’ da engizisyondan kurtularak o ül­ keden aynlan Yahudilerin, Osman­ Dünkü duruşmaya, Paris’teki Türk Büyükelçisi Adnan Bulak başta olmak üzere. Büyükelçilik mensupları da katıldı. Daha önce­ ki günlerde davayı izlemeye az sa­ yıda gelmiş olan Ermenilerin sayı­ sının da bu defa çoğaldığı görüldü. Savaşta facia yaşanır ANKARA,ÖZEL ZDACLAR hakkındaki rüşvet vc görevini kötüye kullan­ mak iddilarmı araştıran TBMM Soruşturma Komisyonu, dün de 5’i Büyük Ankara Oteli personeli, 4'ü de Bakan­ lık görevlisi olan 9 kişinin ifadesini aldı. homisyon’un dün sabah saat Ifi.OO’da başlayan toplantısı yak­ laşık 10 saat sürdü. Toplantıda ilk olarak Uğur Mengenecioğlu'nun Ö/dağlar ile görüşmek üzere Ankara’ya geldiği gün kaldığı Büyük Ankara Oteli'nin personeli dinlendi. Mehmet Duru, Gö­ nül tmre, Mabet Taşkıran, Gürcan Atik vc Erdoğan Demirer adlı olel personeli, olay günü Uğur Mengenecioğlu ile karşılaştıkla­ rını söylediler. Komisyonun öğleden sonraki toplantısında ise, İsmail Özdağlar'm sekreteri Barış Görür ile özel kalemde görev­ li 3 makam odacısı dinlendi. Toplantıdan sonra bir açıklama yapan Komisyon Başkanı Mustafa Uğur Ener, bugünkü toplantıda özel Kaİem Müdürü Nurhan Tekinel'in dinleneceğini, baba Ali Özdağlar'm ne zaman dinleneceğine de karar verileceğini söyledi. Başbakan Turgut Özal'ın dinlenmesi konusunda bir öneri gelirse kendisinin de olum­ lu oy vereceğini kaydeden Ener, süre azaldığı için cumartesi ve paza? günlerinde de çalışmalarını sürdüreceklerini bildirdi. lan ise, kimliklerini ispat yolunu terörde aradılar, terör yoluyla dün­ ya kamuoyuna seslenmek istediler. Aslında bu, kolay bir yoldu. Zor olan ikinci kuşağın yaptığı gibi çe­ şitli alanlardaki yeteneklerini gös­ tererek, varlıklarını, kimliklerini belirleyecek çalışmalar yapmak, başarılar kazanmaktı.” lI lınparatorluğu’na gelip yerleşe­ rek orada yeni hayatlanna başla­ malarının 500. yıldönümü kutlana­ cak. Osmanlı tm paratorluğu’nu itham etmeden önce, bu gerçekle­ ri bilmek lazımdır. Azınlıkların Türkiye’de kötü muamele gördük­ leri id d iaların ı kesin olarak reddederim” dedi. Avukat Bourget, bu arada KUrtlerin “ Bir azınlık olup olmadıklarını” sordu. Prof. Mümtaz Soysal, bu soru­ yu cevaplandırmak üzereyken ve Türkiye’de Türk vatandaşlarının bulunduğunu belirtirken Yargıç Saurel, avukatı ikaz ederek görüşü­ len konunun dışına çıkmamasını istedi. Savunma avukatlarının sorula­ rına Ermeni asıllı avukat, Ermeni asıllı Mişel Zavriyan da katıldı. Prof. Soysal’a: “ Daha önce başka davalarda Tük devletinin tanıklığını yaptınız mı?” diye sordu. Prof. Soysal: “ Ben hiç kimsenin sözcüsü de­ ğilim. Burada öğretim üyesi olarak bulunuyorum . Aynı zam anda gazeteciyim” dedi. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi