سیف بن

advertisement
‫ﻣﺆﺳﺴﻪ ﻓﺮﻫﻨﮕﯽ ﻫﻨﺮﯼ ﻋﻠﺎﻣﻪ ﻋﺴﮑﺮﯼ‬
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ »ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺄ« ﺗﻮﺳﻂ »ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ« ﭼﯿﺴﺘ )ﺗﺮﺟﻤﻪ ﺍﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻟﯽ‬
‬
: (‫ﭘﺮﺳﺶ و ﭘﺎﺳﺦ )ﺗﺮﺟﻤﻪ ﺍﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻟﯽ ﻣﺘﻦ ﻓﺎﺭﺳﯽ‬
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭ ﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺎ ﺗﻮﺳﻂ ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ ﭼﯿﺴﺘ‬
Porsemsn.net
‫ (یسراف نتم یلوبناتسا همجرت) خساپ و شسرپ‬:
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭ ﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺎ ﺗﻮﺳﻂ ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ ﭼﯿﺴﺘ‬
Porsemsn.net
Soru Özeti
‭ Seyf b. Ömer tarafından üretilen Abdullah b. Sebe hikâyesinin sahte oluşu hakkında Şia
âlimlerinin delili nedir?
Soru
Şia âlimleri Abdullah b. Sebe ile ilgili tarihte beyan edilenleri – bu naklin aktarıcıları silsilesinde
Seyf b. Ömer olduğu gerekçesiyle – ret edip onu yalan uyduran meşhur biri olarak
tanıtmaktadırlar. Onun bu vasıfla şöhret kazanmasına neden olan bu uydurulan yalanlardan
kaynak vererek birkaç örnek vermenizi rica ediyorum.
Kısa Cevap
Gerçek İslam Şiiliğin kendisidir. Hz. Ali (a.s) onun öğretilerini Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a)
almış ve takipçilerine ulaştırmıştır. Şii düşüncesinin Abdullah b. Sebe adındaki Yahudi bir şahsa
dayandırılması aklî ve naklî deliller ile tamamıyla yalandır. Bu hikâyenin aktarıcısı sıfatıyla
“Seyf b. Ömer”’in varlığı bu iddianın boş oluşunun delillerinden biridir. Yalnızca bu delil
iddiamıza yönelik doğru bir tanık olacak niteliktedir; çünkü Seyf b. Ömer sadece Şia âlimleri
arasında itibarsız değildir, bilakis birçok Ehli Sünnet âlimi de onun hadislerini zayıf bilmiş ve
kendisinin yalan uydurduğunu söylemişlerdir. Bazıları da onu hadislerde oynama yapan bir
zındık (Manevi mezhebine mensup) bilmiştir. Bu şahıs, âlimler nezdinde itibarsız olması
nedeniyle onun kitap ve aktarmaları da değerden yoksundur.[1]
________________________________________
[1] Bkn: Abdullah b. Sebe Ve Diger Efsanehay-ı Tarihî, Allame Seyyid Murteza Askerî.
Ayrıntılı Cevap
6 / 1 ‫ﺻﻔﺤﻪ‬
‫ﻣﺆﺳﺴﻪ ﻓﺮﻫﻨﮕﯽ ﻫﻨﺮﯼ ﻋﻠﺎﻣﻪ ﻋﺴﮑﺮﯼ‬
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ »ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺄ« ﺗﻮﺳﻂ »ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ« ﭼﯿﺴﺘ )ﺗﺮﺟﻤﻪ ﺍﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻟﯽ‬
‭ Şiilik Kur’an ile eş dönemli bir ekoldür; zira Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) en yakın kişi Hz. Ali
(a.s) idi. O, Kur’an ayetlerinin inişinin ilk günlerinden itibaren Kur’an öğretilerini Hz.
Peygamber’den (s.a.a) direkt olarak almış ve diğerlerine ulaştırmıştır. Bazı bilgisiz ve veya
kasıtlı yazarlar, Şiiliğin Osman’ın hilafetinin son dönemlerinde ortaya çıktığını söylemişlerdir.
Onlar, Abdullah b. Sebe adındaki bir fertten bahsedip şöyle demişlerdir: “O, gerçekte Yahudi
dinine mensuptu ama Osman’ın hilafeti zamanında kendini İslam’ı kabul etmiş göstermiş ve
gerçekte ise İslam dinini zedeleme hedefi gütmüştür. Bu hedefle o, Ali’nin (a.s) aralıksız hilafet
ve imametini dile getirmiş, masumiyeti imamın şartlarından biri olarak bilmiş ve gerçekte
siyasi ve normal bir mesele olan imamete kutsiyet süsü vermiştir. Aynı şekilde önceki
halifelerin hilafetinin gasıp edilerek ve haksız olduğu konusunu ortaya atmış ve insanları
halifenin aleyhine kışkırtmıştır. Bunun neticesinde ayaklananların eliyle üçüncü halife
katledilmiştir. Bundan dolayı, Şii mezhebi onun yapı ve ürünüdür.”[1] Aynı şekilde İbn Sebe’yi
Sebaiyye adında bir fırkanın kurucusu olarak da bilmekte ve Ebuzer Ğaffari, Ammar Yasir,
Abdurrahman b. Adis, Sasaâ b. Suhan, Muhammed b. Ebu Hanife, Muhammed b. Ebubekir ve
Malik Eşter gibi büyük şahsiyetleri de bu uydurulmuş fırkanın üyeleri saymışlardır.[2] Ama bu
isnadın büyük bir yalan ve namertçe bir iftira olduğu aklî ve naklî delillere müracaat etmeyle
açıklık kazanacaktır. Bu hikâyenin aktarıcısı sıfatıyla “Seyf b. Ömer”’in varlığı onun uydurulmuş
oluşunun sadece delillerinden biridir. İlerde buna işaret edilecektir. Burada bu aklî ve naklî
delillerinden bazılarına işaret edilecektir:
1Şiiliğin kaynağı Allah’ın kitabı ve Peygamberin (s.a.a) sünneti ve aklın hükmü dışında bir
şey değildir.[3] Velayet Ayeti (Maide / 55), Tebliğ Ayeti (Maide / 67), İkmal Ayeti (Maide / 3),
Hayru’l-Beriyye Ayeti (Beyyine / 7) gibi ayetler ve aynı şekilde Gemi Hadisi, İki Emanet Hadisi,
Ğadir Hum Hadisesi gibi rivayetler ve birçok başka ayet ve hadis yukarıdaki iddiayı
ispatlamaktadır. Bahse konu olan soru gereğince bunlara değinme fırsatı bulunmamaktadır ve
kendi yerinde ve ilgili kitaplarda bu konu yeterince işlenmiştir.
2Şia hadisleri ve dinler ve mezhepler kitaplarında Abdullah b. Sebe’den Hz. Ali’nin (a.s)
ulûhiyetine inanan aşırı bir fert sıfatıyla bahsedilmiş ve İmam Ali’nin (a.s) onu şiddetlice
cezalandırdığı söylenmiştir. İlk önce onu sürgüne yollamış ve sonra da onun ölüm hükmünü
vermiştir.[4] Aynı şekilde bu şahıs birçok hadiste imamların (a.s) lanetine uğramıştır.[5] Böyle
bir şahsın Şiiliğin kurucusu olamayacağı açıktır.
3Şia âlimleri masum imamlara (a.s) uyarak bu şahsı her zaman kınamış ve
lanetlemişlerdir. Örneğin merhum Kaşifu’l-Ğıta, İbn Sebe hakkında şöyle yazmıştır: Kendisini
Şia’ya ve Şia’yı da kendisine isnat ettikleri Abdullah b. Sebe’yi birçok Şia kitabı lanetlemiş ve
dışlamıştır. Şia’nın rical âlimlerinin onun hakkında söyledikleri en küçük söz, Abdullah b.
Sebe’nin zikredilmeyecek kadar melun biri olduğudur.[6] Oysaki Şiiliğin kurucusu olsaydı, Şia
âlimlerinin onu yücelterek kendisinden bahsetmeleri gerekirdi.
4Bu varsayımın gereği, İslamî hilafet sistemini gerçek ve hadiselerden habersiz veya İslam
ve Müslümanların kaderine itinasız veyahut komplolar karşısında kifayetsiz ve yetersiz
bilmemizdir. Oysaki tarihî veriler, halifenin (Osman) ve devlet yetkililerinin sahabelerin önde
gelenlerinden olmalarına rağmen muhaliflere karşı şiddetlice davrandıklarını aksettirmektedir.
Nitekim Ebuzer Ğaffari’yi Rebeze’ye sürgüne göndermiş ve Ammar Yasir’i de şiddetlice dövmüş
ve kendisine bedensel darbeler indirmişlerdir. Hal böyleyken hilafet sisteminin bu varsayımın
taraftarlarınca öne sürülen böyle büyük bir komplo karşısında suskun ve tepkisiz kalması nasıl
açıklanabilir?[7]
5İşaret edildiği gibi Ebuzer, Ammar, Muhammed b. Ebubekir vb. büyük şahsiyet ve
sahabeler, İbn. Sebe taraftarları ve Sebaiyye fırkasının üyeleri sayılmışlardır. Bu da bu
efsanenin yalan olduğunun diğer bir delilidir. Ebuzer gibi fertlerin Yahudi İbn. Sebe’nin takipçisi
olması nasıl mümkün olabilir? Oysaki Ebuzer Müslüman olan dördüncü şahıstır ve Peygamber
(s.a.a) onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Mavi gökyüzünün gölgelediği ve yeryüzünde yaşan
hiçbir söz ehli Ebuzer’den daha doğru sözlü olmamıştır.”[8] Bir başka yerde de şöyle
buyurmuştur: “Allah beni Ebuzer’i sevmekle memur kıldı…”[9] Ammar hakkında ise şöyle
6 / 2 ‫ﺻﻔﺤﻪ‬
‫ﻣﺆﺳﺴﻪ ﻓﺮﻫﻨﮕﯽ ﻫﻨﺮﯼ ﻋﻠﺎﻣﻪ ﻋﺴﮑﺮﯼ‬
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ »ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺄ« ﺗﻮﺳﻂ »ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ« ﭼﯿﺴﺘ )ﺗﺮﺟﻤﻪ ﺍﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻟﯽ‬
buyurmuştur: “Ammar’ın doğası imanla dolmuştur.”[10] Ve “Ey Ammar seni asi bir topluluk
öldürecektir”[11] ve…
6Eğer söyledikleri özellikler ile Abdullah b. Sebe adında bir fert var olsaydı, Alevilere
düşman olan ve onların çehresini lekelemek için hiçbir çaba ve propagandadan geri
kalmayanların konuşma ve yazılarında neden böyle bir fert ve hikâyeden bahsedilmemiştir?
Şüphesiz eğer bu hikâye gerçek olsaydı, herkesten çok Muaviye ve taraftarları, Alevi ve Şiileri
bastırmak için ondan istifade ederdi. Oysaki bu konuya yönelik hiçbir tarihî veri ve işaret
mevcut değildir.[12]
7İbn. Sebe efsanesini nakleden ilk ve en genel kaynak, Taberî Tarihi’dir (vefat: 922). İbn.
Esir (vefat: 1233), İbn. Kesir (vefat: 1373) ve İbn. Haldun (vefat: 1406) bu hikâyeyi Taberî
Tarihi’nden nakletmişlerdir. Taberi’nin senedi de yalnızca Seyf b. Ömer’in naklidir.[13] Oysaki
Taberî, kitabının mukaddimesinde şöyle demektedir: “Geçmiştekiler hakkında kitabımızda
naklettiğimiz ve okuyucunun inkâr ettiği ve de duyanın doğru ve gerçekle mutabık olmada delil
yokluğu nedeniyle dışladığı hususların bizden olmadığı bilinmelidir ve… Biz bu hususları sadece
bize ulaşan şekliyle aktarmışızdır.”[14] Bu şekilde o, bazı tarihî verilerinin doğru olmayışını
itiraf ederek, bunun sorumluluğunu geçmiştekilerin üzerine atmaktadır. Öte taraftan Osman’ın
hilafet dönemindeki hadiseleri nakleden ve onun öldürülmesini işleyen İbn. Sad’ın Tabakat’ı,
Belazeri’nin Ensabu’l-Eşraf vb. diğer önemli kaynaklar, İbn. Sebe hikayesini
nakletmemişlerdir!!.[15]
8Merhum Allame Askerî gibi bazı araştırmacılar ve büyük şahsiyetler rivayet ve tarih
kaynaklı delil ve kanıtlara atıfta bulunarak İbn. Sebe ile ilgili rivayetleri zedelemiş, esasen
tarihte İbn. Sebe’nin varlığını inkâr etmiş ve onu sadece Seyf b. Ömer’in uydurduğu ve
ürettiğine kanaat getirmişlerdir.[16]
9İşaret edildiği gibi bu efsaneyi ilk nakleden kaynak Taberî Tarihi’dir. Hal böyleyken bu
hikâyenin aktarıcı silsilesindekilerin tümü meçhul ve tanınmamış veya rical ilmi âlimlerinin
nezdinde değer ve itibardan yoksun kimselerdir. Rivayetin silsilesi şudur: 1. Seri. 2. Şuayb. 3.
Seyf b. Ömer. 4. Atiyye. 5. Yezid Fekasî. Biz kısa olması için sadece Taberî’nin vasıtasız olarak
kendisinden rivayet ettiği “Seri”nin şahsiyetini incelemeye alacağız. Sonra da tarihin bu yalan
uyduran şahsiyetine yani Seyf’e işaret edeceğiz.
“Seri”: Taberî’nin Seri’den rivayette bulunduğu esnada onun baba ve aşiret adını vermemesi
ve sadece bir yerde şifahi olarak “Seri b. Yahya”’dan naklettiğini söylemesi[17] nedeniyle onun
diğer konularda ve bu cümleden olmak üzere İbn. Sebe hikâyesinde “Seri”den kastının “Seri b.
Yahya” olduğu belli olmaktadır. Bununla birlikte henüz bu şahıs meçhuldür; çünkü “Seri b.
Yahya”nın birkaç kişi arasından kimin olduğu müphemdir.
1Seri b. Yahya b. Ayas: Bu şahıs, 784 yılında ölmesi ve Taberî’nin 839 yılında doğması
sebebiyle Taberî ondan nakilde bulunmuş olamaz.
2Seri b. Yahya b. Seri İbn. Ehi Henad b. Seri: Bu şahıs Taberî’nin çağdaşı olsa da ne
kimseden rivayet nakletmiştir ve ne de kimse ondan rivayet nakletmiştir. Aynı şekilde hiç kimse
onu hadisçi sıfatıyla anmamış ve hayatı da rical kitaplarında yer almamıştır. Dolayısıyla meçhul
olması nedeniyle eğer Taberî ondan nakilde bulunmuşsa, güvenilir değildir.
Öte taraftan bazıları, Taberî’nin rivayette bulunduğu şahsın Şa’bî’nin amcaoğlu ve kâtibi Seri
b. İsmail Hemedanî Kufî olduğuna inanmaktadır. Ama bu inanç doğru olamaz; çünkü birincisi,
Şa’bî 722 yılında vefat etmiş ve Taberî ise belirtildiği gibi 839 yılında doğmuştur. O halde
Şa’bî’ni kâtibi Seri, Taberî’yi görmüş olamaz. İkincisi, Seri b. İsmail’in Taberî’yi görmüş
olduğunu farz etsek de sorun yine hallolmamaktadır; çünkü bu şahıs rical âlimleri arasında
itibardan yoksun olup kendisini hileci ve güvenilir olmayan biri saymışlardır. Bir başka grup ise
Taberî’nin Seri b. Asım b. Suhel Ebuasım Hemedanî’den rivayette bulunduğuna inanmaktadır.
Bu şahıs Taberî’nin çağdaşı olsa da rical bilginleri nezdinde itibar taşımamaktadır. Bazıları, onu
rivayet hırsızı, yalancı vb. olarak tanıtmışlardır.[18] Netice itibariyle Seri, meçhul bir şahsiyete
sahiptir ve meçhul olan bir şahıs rical âlimleri nezdinde güvenilir değildir. İbn Sebe rivayetinin
silsilesindeki diğer fertler de Seri ile benzer durumdadırlar. Bilgi edinmek için rical kitaplarına
6 / 3 ‫ﺻﻔﺤﻪ‬
‫ﻣﺆﺳﺴﻪ ﻓﺮﻫﻨﮕﯽ ﻫﻨﺮﯼ ﻋﻠﺎﻣﻪ ﻋﺴﮑﺮﯼ‬
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ »ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺄ« ﺗﻮﺳﻂ »ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ« ﭼﯿﺴﺘ )ﺗﺮﺟﻤﻪ ﺍﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻟﯽ‬
müracaat edilebilir.[19]
‭
‭Seyf b. Ömer:
‭ Âlimler, Seyf’in hayatı hakkınsa şöyle demişlerdir: O, Bağdatlı ve soy itibariyle de Kûfelidir.
Hadis ve sözleri zayıf ve güvenilir değildir. 787 yılında Harun Reşit’in hilafeti zamanında
ölmüştür. Onun el-Fethu’l-Kebir ve’r-Redde ve el-Cemel ve Mesir-ı Ayşe adında iki kitabı vardır.
Birinci kitapta vefattan Osman’ın hilafet zamanına kadarki yakın tarihî hadiseleri, ikinci kitapta
ise Osman aleyhine yapılan ayaklanma, onun öldürülmesi ve Cemel savaşını işlemiştir. Bu
şahsın âlimlerin nezdinde muteber olmaması nedeniyle onun kitap ve rivayetleri de değerden
yoksundur.[20] Aşağıdaki noktalara dikkat etmek akıl sahipleri için Seyf b. Ömer’in mahiyetini
açığa kavuşturacaktır:
A: Bilim ehli ve rical ilmi âlimlerinin Seyf hakkındaki görüşlerine dikkat etmeyle, bu şahsın
yalan uyduran biri olduğu ve İbn. Sebe efsanesinin onun zihninin kurguladıklarından sadece
biri olduğu açığa çıkacaktır. Bazı Ehli Sünnet âlimlerinin Seyf hakkındaki görüşleri şudur:
1Yahya b. Muin: Onun hadisi zayıf ve gevşektir. Hadislerinden bir hayır yoktur.[21]
2Sahih yazarı Nisayî: Zayıftır. Onun hadislerini terk etmişlerdir. Ne güvenilir ve ne de
emindir.[22]
3Ebu Davut: Değersiz ve çok yalancıdır.[23]
4İbn. Hammad Akılî: Onun rivayetlerine tabi olunmaz. Onun çok olan rivayetinin hiçbirine
tabi olunmamalıdır.[24]
5İbn. Ebi Hatem: Sahih hadisleri tahrip ederdi ve bu nedenle onun hadisine güvenmemiş
ve terk etmişlerdir.[25]
6İbn. Habban: Kendi uydurduğu hadisleri güvenilir bir ferdin dilinden naklederdi. Ve şöyle
demektedir: Seyf Zındıklık ile itham edilmiş ve hadis uydurduğu söylenmiştir.[26]
7Dar Katnî: Zayıftır. Hadisini terk etmişlerdir.[27]
8Hâkim: Onun hadisini terk etmişlerdir ve Zındıklık ile itham edilmiştir.[28]
9İbn. Udey: Onun bazı hadisleri çok meşhurdur. Lakin bana göre hadislerinin tümü
güvenirlikten yoksundur. Bu nedenle hadislerine tabi olunmaz.[29]
10- Kamus yazarı Firuzabadi, İbn. Hacer[30] ve Safiyuddin[31]: Zayıftır.
11- Zehebî: Tüm İslam bilgin ve âlimleri onun zayıf ve hadisinin metruk olduğu hususunda
görüş birliği ve ittifakı içindedir.[32]
Diğer âlimler de onun hakkında benzer görüşler taşımaktadır. Lakin bu kadarıyla yetiniyoruz.
B: Bu şahıs, hiçbir somut varlığı olmayan ve tümü zihninin ürün ve mahsulü olan bir takım
fert, şehir ve hadisenin adını vermektedir. Araştırmacı yazar Allame Askerî (r.a) dört ciltlik
Yeksed-u Pencah Sehabi-i Sahtegi ve üç ciltlik Abdullah b. Sebe adlı kitaplarında bunların
bazılarını incelemiştir ve biz cevabın uzamasını engellemek için sadece iki örneğe işaret
ediyoruz:
1Seyf Ermas, Eğvas, Amas, Lus, Tavus vb. adındaki bir takım şehirlerden söz etmiştir.
Coğrafya kitapları arasında sadece Hamavî (vefat: 1229) Mu’cemü’l-Buldan’da onları Seyf’ten
(vefat: 787) nakletmiştir. Ama şehirler hakkında yazılan İbn Haik Yakubî’nin
Sıfatu’l-Cezierti’l-Arab eseri, Belazerî’ni Fütûhu’l-Buldan eseri, İbn. el-Fakih’in
Muhtasaru’l-Buldan eseri,Ebu Reyhan Birûnî’nin el-Asaru’l-Bakiyye Ani’l-Kuruni’l-Haliyye
eseri,Bikrî Vezîrî’nin Mu’cem Ma Este’cem eseri ve İsmail Sahib Hamat’ın Takvimu’l-Buldan
eserinde belirtilen şehir ve bölgelerin adları yer almamıştır. Yakın zaman yazar ve
oryantalistlerinden Buldanu’l-Hilafeti’i-Şarkiyye kitabının yazarı “Lostrenc” ve Şibh-ı Cezire-i
Arabistan kitabının yazarı “Ammar Rıza Kehhale”[33] Hamavî’nin tespitlerine itina etmemiş ve
6 / 4 ‫ﺻﻔﺤﻪ‬
‫ﻣﺆﺳﺴﻪ ﻓﺮﻫﻨﮕﯽ ﻫﻨﺮﯼ ﻋﻠﺎﻣﻪ ﻋﺴﮑﺮﯼ‬
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ »ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺄ« ﺗﻮﺳﻂ »ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ« ﭼﯿﺴﺘ )ﺗﺮﺟﻤﻪ ﺍﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻟﯽ‬
bu şehirleri kitaplarında zikretmemişlerdir.
2Seyf, Yevmu’l-Cerasim,veya kurak gün, Yevmu’l-Nahib, Ermas, Yevmu’l-Ebakir (sığırlar
günü) vb. günlerden bahsetmekte ve bu hususta bir hikaye uydurmuştur. Özeti şudur: Saad b.
Ebu Vakkas, Fars savaşında Azibu’l-Hecanet denilen bir suyun kenarına gelir ve Asım b. Amr’ı
Fırat’ın aşağı yakasına gitmesi için görevlendirir. O, bir koyun yahut sığır bulmak ister ama
başaramaz. Bir müddet sonra bir ferde rastlar ve ondan sığır veya koyun bulabileceği bir yeri
göstermesi için kılavuzluk ister. O şahıs sazlıkta olan bir sürünün çobanı olduğu halde yalan
yemin içerek Asım’a bilmediğini söyler. O anda sazlıktaki bir sığır bağırır ve şöyle der: Allah’a
yemin olsun ki bu şahıs yalan atmaktadır ve biz buradayız ve… Haccac zamanında bu olayın
haberi kendisine ulaşır ve o bugünü sığırlar günü ilan eder. Allame Askerî bu efsanenin
eleştirisinde şöyle yazmaktadır: “Sığırlar günü rivayetinin senedinde Abdullah b. Muslim Akalî
ve Kerb b. Ebi Kerb Akalî’nin adları yer almaktadır. Seyf’in kendilerinden rivayette bulunduğu
birçok aktarıcı gibi bu iki aktarıcıdan da rical ilmi âlimlerinin ve senet bilimi kitaplarında bir ad
ve nişane bulamadık. Belazerî (Fütûhu’l-Buldan sayfa 265’te Fars savaşında Sad’ın ordusunun
hikâyesini) şöyle aktarmaktadır: Sad’ın ordusu erzaka ihtiyaç duydukları her vakit gidip Fırat’ın
aşağı yakasından erzak yağmalaması için bir grup süvariyi görevlendirirdi ve Ömer de
Medine’den onlara sığır ve koyun gönderirdi.”[34] Bunlar Seyf b. Ömer’in uydurduğu yalanların
sadece bir kısmıdır. Bu kısa bilgilerden detayları artık siz tahmin edin! Bu açıklananlar
karşısında nasıl böyle bir ferdin söz ve iddialarına inanılabilir ve Abdullah b. Sebe ile ilgili
konular kesin gerçekler olarak algılanabilir?
‭ [1] Rabbanî Gülpayganî, Ali, Der Amedî Ber Şia Şinasi, s. 64.
[2] Birinci kaynağa bakın.
[3] İnanç kitaplarına müracaat edin.
[4] Rabbanî Gülpayganî, Ali, Der Amedî Ber Şia Şinasi, s. 66; İhtiyar-u Marifeti’r-Rical (Rical-ı
Keşi) Ba Ta’lika-i Mir Damad, s. 323.
[5] İbid, s. 324.
[6] Kaşifu’l-Ğıta, Aslü’ş-Şia ve Usuliha, s. 72.
8 Rabbanî Gülpayganî, Ali, Der Amedî Ber Şia Şinasi, s. 64.
[8] el-İsabe, c. 4, s. 64 ve Müsned-ı Ahmed, c. 2, s. 163.
[9] Biharu’l-Envar, c. 23, s. 326.
[10] Biharu’l-Envar, c. 22, s. 326.
[11] İbid.
[12] Rabbanî Gülpayganî, Ali, Der Amedî Ber Şia Şinasi, s. 65.
[13] eş-Şeyh Esed Haydar, Abdullah b. Sebe Min Manzur-ı Ahir, s. 40.
[14] Tarih-ı Taberî, c. 1, s. 5.
[15] Abdullah Feyyaz, Peydayeş Ve Gostereş-ı Taşayyu’, s. 124.
[16] Bkn: Abdullah b. Sebe Ve Diger Efsanehay-ı Tarihî, Allame Seyyid Murteza Askerî.
[17] Tarih-ı Taberî, c. 3, s. 213.
[18] Abdullah b. Sebe Min Manzur-ı Ahir kitabından iktibas, s. 52-54.
[19] Tehzibu’l-Kemal, c. 13, s. 324 ve Abdullah b. Sebe Min Manzur-ı Ahir, s. 54-56.
[20] Bkn: Abdullah b. Sebe Ve Diger Efsanehay-ı Tarihî, Allame Seyyid Murteza Askerî.
[21] Kitabu’l-Zuafa, c. 2, s. 245.
[22] ez-Zuafa ve’l-Metrukin, s. 51, no. 215.
[23] Tehzibu’l-Tehzib, c. 4, s. 295.
[24] ez-Zuafau’l-Kebir, c. 2, s. 175.
6 / 5 ‫ﺻﻔﺤﻪ‬
‫ﻣﺆﺳﺴﻪ ﻓﺮﻫﻨﮕﯽ ﻫﻨﺮﯼ ﻋﻠﺎﻣﻪ ﻋﺴﮑﺮﯼ‬
‫ﺩﻟﯿﻞ ﻋﻠﻤﺎﯼ ﺷﯿﻌﻪ ﺩﺭﺑﺎﺭﻩ ﺳﺎﺧﺘﮕﯽ ﺑﻮﺩﻥ ﻗﻀﯿﻪ »ﻋﺒﺪﺍﻟﻠﻪ ﺑﻦ ﺳﺒﺄ« ﺗﻮﺳﻂ »ﺳﯿﻒ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ« ﭼﯿﺴﺘ )ﺗﺮﺟﻤﻪ ﺍﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻟﯽ‬
[25] el-Cerh ve’l-Ta’dil, c. 7, s. 136.
[26] el-Mahrucin, c. 1, s. 345.
[27] Tehzibu’l-Tehzib, c. 4, s. 296.
[28] İbid.
[29] İbid.
[30] Tehzibu’l-Tehzib, c. 4, s. 295.
[31] Hulasatu’l-Tehzib, s. 126
32] el-Mana fi’l-Zuafa, c.1, s. 292.
[33] Abdullah b. Sebe Ve Diger Efsanehay-ı Tarihî, s. 301.
[34] İbid, s. 283.
6 / 6 ‫ﺻﻔﺤﻪ‬
Download