Peyami Safa, Hitlerci miydi?

advertisement
On5yirmi5.com
Peyami Safa, Hitlerci miydi?
Yayın Tarihi : 13 Mayıs 2010 Perşembe (oluşturma : 10/10/2017)
Kürşat Bumin, Yeni Şafak'ta geçen salı günü yayımlanan "Hitler Severlik Konusunda Arşiv
Gerçekten Kabarık" başlıklı yazısında, benim bir sözüme de atıfta bulunarak bugün "muhafazakâr",
"İslâmcı muhafazakâr" yahut "milliyetçi muhafazakâr" diye nitelenen bazı yazarların bir zamanlar
Hitler hakkında çok iyi duygular beslediklerini yazdı.
Örnek olarak gösterdiği isimler Peyami Safa ve Nurettin Topçu...
Kapsamlı bir biyografisini yazdığım Peyami Safa'nın 1937 yılında yaklaşık bir ay süren Avrupa
seyahatinden dönerken uğradığı Almanya'da, "bir ideal etrafında birleşip birbirine kenetlenerek tek
irade ile hareket etme ihtiyacı"ndan doğan disipline hayran olduğu bir gerçektir. O tarihte,
toplumların "uzviyet gibi bütünü ve parçaları aynı zamanda teşekkül eden, parçaları bütünün
emrinde ve istikametinde gelişen tabii varlıklar" olduğunun anlaşıldığını, bu sebeple Birinci Dünya
Savaşı'ndan beri yapılan bütün inkılâpların tek şefli, tek partili ve totaliter bir cemiyet bünyesi
doğurduğunu düşünüyordu. Böylece kendi düşünce çerçevesinde Milli Şef rejimini meşrulaştıran
Peyami Safa, Almanya'ya sempati duysa da, asıl mânasında bir "faşist" değildi; Türkiye'nin kendi
millî, ekonomik ve jeopolitik bünyesinin Hitlerizm'in prensiplerine çok yabancı olduğunu ve yabancı
kalması gerektiğini açıkça yazmıştı.
Şurası bir gerçektir ki, 1940'larda antikomünist aydınların çoğu ve başta Cumhuriyet olmak üzere
hemen bütün antikomünist basın, sıcak denizlere inme hayalinden vazgeçmeyen Sovyetler
Birliği'nin tehdidi yüzünden Almanya'nın yanında yer almıştı. Perde Aralığından adlı hatıratında
başından beri Hitler muhalifiymiş gibi bir izlenim uyandırmaya çalışan Nadir Nadi'nin
başmakalelerinde Alman taraftarlığı çok belirgindir. Hatta bu makalelerden birinde Alman taraftarı
basın "hakiki Türk matbuatı", aydınlar da "hakiki münevverler" diye nitelendirilir.
Kürşat Bey, delil olarak, Nadir Nadi'nin adı geçen hatıratında Peyami Safa'nın radyodan Hitler'in ünlü
Danzig nutkunu dinlerken heyecana kapılarak bayıldığına dair anlattıklarını nakletmiş. Nadir Nadi
diyor ki:
"Sıkıldığım için radyo başından ayrıldım. Odama gitmek üzere kapıyı açarken tek kelime Almanca
bilmeyen Peyami'yi bir köşeye büzülmüş, heyecandan yüzü sapsarı, kendini kaybetmişçesine,
parazitlerin daha da bozduğu o histerik sesi dinler gördüm. Biraz sonra arkadaşlar onu ispazmoza
tutulmuş bir hâlde, bütün kasları gerilmiş olarak yarı baygın odama getirecekler ve telefonla acele
bir sinir doktoru çağıracaklardı. Bir kelimesini anlamadığı Danzig nutku ile Peyami mest olmuştu."
Nadir Nadi'nin anlattığı bu hadise, o yıllarda yeni unsurlar ilave edilip süslenerek ağızdan ağza
yayılır. Mesela 1943 yılında En Büyük Tehlike adlı broşürüyle şiddetli bir tartışmaya yol açan Faris
Erkman, Peyami Safa'nın Hitler'i dinlerken "Bu ne ses, bu ne ses Yarabbim!" diyerek heyecan ve
sevinçten düşüp bayıldığını yazmıştır. Niyazi Berkes de Unutulan Yıllar adlı hatıratında aynı rivayeti
Nadir Nadi'ye atıfta bulunarak kitap boyunca beş altı defa zikreder.
O gün Peyami Safa'nın yanında olan Vecdi Bürün, Peyami Safa ile 25 Yıl adlı kitabında hadiseyi çok
farklı anlatmıştır: 1939 Haziranı'nda Merve'ye hamile olan Nebahat Hanım'ın durumu ağırlaşır ve
hastahaneye kaldırılır. Doktorlar doğumun an meselesi olduğunu söyledikleri için Peyami Safa
geceleri geç saatlere kadar hastahanede kalmaktadır. Vecdi Bürün, dostunu hiç yalnız bırakmadığını,
üç gece arka arkaya hastahanede sabahladıklarını, nihayet Merve'nin dünyaya geldiğini ve bu
sevinç verici hadiseden sonra gazeteye gidebildiklerini anlatır ve şöyle devam eder:
"İkimiz de yorgunduk (...) Yazı işleri müdürü Feridun Osman'ın odasındaki radyodan sesler geliyordu.
Peyami Safa, sinirleri son derece gergin bir halde radyoyu dinlemek istedi. Odada Ahmet Hidayet
Reel'den başka Fikret Adil de vardı. Fikret Adil dedikoduculuğu ile ün yapmış bir edebiyat
meraklısıydı. Radyo Adolf Hitler'in konuşacağını bildirdi. Almanya'nın Führer'i dehşet verici bir sesle
konuşmaya başladı. Hitler'in konuşmasından bir dakika kadar sonra, Peyami Safa'nın oturduğu
koltuktan yana doğru kaykıldığı görüldü. Bayılmıştı. Hemen sular, kolonyalar koşturuldu. Gömleğinin
yakası açıldı, şakakları ve bilekleri kolonya ile ovuldu. İki üç dakika sonra üstadın gözleri açıldı.
Durumun ne olduğunu hemen anlamıştı (...) Bu bayılmanın sebebi besbelliydi. Zaten zayıf bünyeli
olan Peyami Safa hastahanede uzun geceler beklemekten gelen yorgunluğa dayanamamıştı. Fikret
Adil bu olayı etrafa şöyle yayacaktı: Hitler konuşurken Peyami Safa öyle heyecanlandı, öyle
heyecanlandı ki, sonunda koltuğa yığılıp kaldı!"
Dikkat edilirse, Vecdi Bürün'ün anlatımında Peyami Safa'nın baygın halde Nadir Nadi'nin odasına
taşındığına dair bir ifade yok. Bayılmış bir adamı kucaklayıp niçin onun odasına götürsünler? Belli ki
hadiseyi Nadir Nadi de başkasından dinlemiş, hatıratında bizzat görmüş gibi anlatmıştır. Kendi
Alman taraftarlığını gizleyen bir yazarın Peyami Safa'nın bilmediği bir dilde yapılan bir konuşmayı
dinlerken bayıldığına dair söylediklerine niçin inanalım?
Unutmamak gerekir ki, Peyami Safa o tarihte Cumhuriyet'in yazarlarındandı. Nadir Nadi, Hitler
muhalifi idiyse, Hitlerci bir yazarı gazetesinde niçin tutuyordu?
Zaman
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Peyami Safa, Hitlerci miydi?
Download