Tarih Topluluğu Aylık Bülteni - Tarih Bölümü

advertisement
Sayı:3 | Mart 2013
K
Çankırı
Tarih Topluluğu Aylık Bülteni
rsitesi
ive
Çankırı Karatekin Üniversitesi
atekin Ün
ar
2010
ÇANAKKALE ÖZEL SAYISI
Başyazı
Çanakkele’den Bir Hatıra
Bizim Kalem
Ceddin İzinde
Öznur SEVGEN
Kadriye BAYRAM
18 Mart 2012 tarihinde Çankırı Karatekin
Üniversitesi'ni temsilen, Çanakkale 18 Mart
Üniversite'nin düzenlemiş olduğu Çanakkale
Zaferi'nin 97. Yıl dönümü kutlama programına
katılma şerefine nail oldum. Çanakkale'de zaferin
kazanıldığı günün yıl dönümünde bulunuyor olmak
tarif edilemez bir duyguydu. Bir tarafta vatan
toprağını kaybedilmemiş olması, düşman askerinin
topraklarımızdan def edilmiş olmasının verdiği
gurur ve sevinç, diğer taraftan da vatan toprağı
uğruna canını vermiş, üzerinde bulunduğum
toprağın her karışına kanını akıtmış binlerce şehir
uğruna dökülen gözyaşları…
S e l a m s a n a
mübarek kanlarıyla
seni oluşturan özgür
bayrağım, şehidim,
gazim, Anafartam,
Conk bayırım,
Çanakkalem.
Şehitlikleri gezerken dudaklardan dökülen dualar
gözlerden süzülen yaşlar ve hıçkırıklar… O gün bu
şehitlikleri memleketin her yerinden insanlar
ziyarete gelmişlerdi; tıpkı savaşta dil, din, ırk ayrımı
yapmaksızın kardeşçe düşman askerlerine karşı
omuz omuza sırt sırta savaşıp toprağa kanını akıtan
aziz şehitlerimiz gibi! Kimi şehitlerimizin ismi
yazıyor anıtlarda, kimi şehitlerimiz ise isimsiz
kahramanlar olarak kalmış toprakta. Nice kınalı
kuzular, nice canlar verildi bu yüce memlekete.
Gelibolu Yarımadası'nda dolaşırken yıllar geçmesine
rağmen hala rüzgârın, toprağın ve denizin acı acı
uğuldayarak yas tuttuğunu anlıyor insan. Bu vatanın
bir evladı olarak daha nice şeyler anlatmak geliyor
içimden ancak Çanakkale Zaferi'nde can veren
binlerce Mehmetçik, kınalı kuzularla ilgili her insan
ne dese anlatamaz minnettarlığını ve bitiremez
dilinden onlar için hiç düşmeyecek olan dualarını.
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan
Çanakkale Zaferi Batılı devletlerin Türk ulusuna önce
Avrupa topraklarından, daha sonra da Anadolu' dan
atma emellerinin sonsuza dek yok olduğu, düşmana
hafızasından asla silinmeyecek bir mağlubiyet
verilerek topraklarımızdan def edildiği bir zaferdir
Çanakkale!
Ruhlarınız Şâd olsun…
Selam olsun, bana
bu yaşanası, hür ve güzel bir ülke bırkabilmek
aşkıyla canlarını, kanlarını, cananlarını feda eden
temiz yürekli, başı dik inançlı ve kararlı ceddim.
Sana sonsuz selamlar olsun.
Şehitlerimin içinde "Çanakkale
Şehitler"im…Tarihteki yeriniz, şanınız bir başka
anlamlı. Bir başka atıyor yüreğim Çanakkale adını
duyduğumda. Şehitlerim, sizler bizleri görmeden,
tanımadan "gelecek nesiller"e gelecek umutlar
sevdasıyla çıkmışsınız düşman karşısına. Ben de
sizleri görmeden duyduklarımla, okuduklarımla
tanıyorum. Ama ben de sizlerin yolunda
ilerliyorum, bu vatan bizim ve geleceğimizin
diyerek hareket ediyorum.
Her ağızdan ülkemizde aydın yok, biz
batının gerisindeyiz sözleri yankılanıyor
kulaklarımda. Onlar biliyorlar mı ki henüz lise
birinci sınıf öğrencilerinin Çanakkale'nin
bağrında bedenlerini sergileyişlerini. Evet bu
millet belki dönemine göre geri kaldı fakat ruh
dünyalarıyla ve vatan sevdalarıyla en ön
saflardaydı.
Şehidim,bak yine Mart'ın on sekizi. Bugün
senin huzurla yattığın, benimse göğsümü gererek
mutluluk göz yaşları döktüğüm gün. Ceddim,
Ecdadım, Atam sizleri özlüyorum,
maneviyatlarınız bende daim.
Aziz şehitlerim, sizleri minletle, şükranla
anıyorum ve saygılarımı ve bir o kadarda
sevgilerimi sizlere yolluyorum. Mezarınızda rahat
uyuyun,emanetiniz emin ellerde.
Bölümde Bu Ay
“İyi ki Tarih Okuyoruz”
Tarih 2. sınıf öğrencileri Çanakkale
Savaşı’nı konu alan “Taş Mektep”
filminde bir araya geldiler. Erhan
hocamız ile filmi izleyen bölümümüz
öğrencileri filmin sonunda duygu dolu
anlar yaşadılar ve “iyi ki Tarih
okuyoruz, iyi ki varsın Tarih”
yorumunda bulundular.
Tarih Öğrencilerinden
Emir Karatekin Ziyareti
Bölümümüz II. sınıf öğrencileri
Çankırı Kalesinde üniversitemize
adını veren Emir Karatekin Bey’i
ziyaret etti. Ziyaretin ardından şehre
hakim bir noktada bir araya gelip çiğ
köfte ve börekler eşliğinde Erhan
METİN ve Aydın EFE hocalarımızın
da iştirakiyle doyumsuz bir sohbet
gerçekleştirildi. Kale görevlisi
İrfan ağabeyimizin çay ikramının
ardından sohbet son buldu.
Tarih Bölümü Yaren’de
Tarih bölümü dördüncü sınıf
öğrencileri Çankırı Belediyesi
işbirliğiyle düzenlenen Yaren
Gecesine katıldı. Yaren Kültürünün
uygulamalı olarak müşahede
edildiği törende bölümümüz
akademisyenleri de yer aldı.
Geleneksel orta oyunlarının
sergilendiği sohbet geleneksel
yemeklerin ardından son buldu.
BÖLÜM KİTAPLIĞI
Osmanlı, Osmanlı'yı yapan özel ilgi alanlarına
inilmeden, bu kimliği yapan unsurlara dikkat edilmeden
anlaşılamaz. Bu unsurlar arasında siyasetin ve Osmanlı'nın
başka ülkelerle girdiği politik ilişkilerin büyük yeri vardır. Bu,
Osmanlı'nın diplomasi yönünü bize verir. Osmanlı diplomasi
tarihi incelenirken, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren
izlediği dış politika ve iç politik gelişmelerin dış politikaya ne
derece tesir ettiği hakkında bazı ana noktaların ele alınıp
değerlendirilmesinde yarar vardır. Araştırmacının önündeki en
büyük engel ise, Osmanlı kültür mirasının henüz büyük bir
kısmının araştırılmamış olmasıdır.
XIX. Yüzyılın Başında Bir Ayanın Yaşamından Kesitler
Zile Âyanı İlbaşıoğlu
Küçük Ahmed Ağa
Mehmet BEŞİRLİ
Osmanlı Devleti'nin taşrasında XVIII. yüzyıl ile XIX.
yüzyılın başlarında ayanlar, nüfuslarını gittikçe artırmışlardır.
Keza ve çevresindeki bazı mukataaları da voyvoda, muhassıl v.b.
sıfatlarla ele geçiren ve resmi hüviyet kazanan bu yerel güçler;
zenginleşip, şehirlerden kırsal kesimlere kadar taşra toplumu
üzerinde baskı kurmuşlardır.
Sözün Bittiği Yer
ÇANAKKALE
Yayın Kurulu
Öznur SEVGEN
Ramazan KARAKAŞ
Yunus Emre ÇAKIR
Grafik-Tasarım
Yunus Emre ÇAKIR
İletişim
0376 254 12 05
Talep eden herkes güncel,
popüler ve akademik
konularda bültenimize
yazı gönderebilir.
Gönderilen yazılar
yayınlansın
yayınlanmasın iade
edilmez. Gönderilen
yazıda gerekli editöryal
değişiklik yapılabilir.
Yayınlanan yazılardan
yazarları sorumludur.
Göndermek İçin:
[email protected]
[email protected]
[email protected]
atekin Ün
ar
rsitesi
ive
Bu kitap, Tokat, Zile, Turhal ve çevresinde etkili olan ve
çeşitli sebeplerle inanılmaz servetler yığan Zile ayanı İlbaşıoğlu
Küçük Ahmed Ağa'nın yaşamından kesitler sunmaktadır. Prof.
Dr. Mehmet Beşirli, Tokat Şer'iye sicilleri ve Başbakanlık
Osmanlı Arşivi'ndeki vesikalar ışığında Ahmed Ağa'nın
yaşamını, bölge halkı, diğer yerel güçler ve devlet ilişkisi
çerçevesinde ele almaktadır.
Editör
Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN
K
Ali İbrahim SAVAŞ
Çankırı
Karatekin
Üniversitesi
Tarih
Topluluğu
Aylık Bülteni
Çankırı
Osmanlı Diplomasisi
Erhan METİN
“Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul
olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı vak’asını anlatmadan
geçemeyeceğim. Karşı siperler arasında mesafe yedi sekiz
metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler hiç
kurtulamamacasına bütünüyle düşüyor, ikincidekiler,
onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilmeye değer bir
soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor,
üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile
göstermiyor, Sarsılma yok! Okuma bilenler ellerinde Kur’an’ı
Kerim cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler kelime-i
şahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh
kuvvetini gösteren hayret ve tebriğe değer bir örnektir. Emin
olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek
ruhtur.”
K. ATATÜRK
Bu bölümde
bölümümüz
akademisyenleri
ve öğrencilerinin
yayınları
ile katıldıkları
bilimsel
etkinlikler yer
almaktadır.
Bizim Kalem
Osmanlı İmparatorluğunda İnsan Hakları
Mehmet SÜREK
İnsanlara saygı, haklarına
saygı duyularak ve aralarında
herhangi bir ayrım yapmamakla
mümkündür. Bu makalemizde
Osmanlı hanedanı ile bazı
Avrupa ülkeleri arasındaki insan
hakları ile ilgili farklılıklara
değineceğiz. Bilindiği gibi
Avrupa ülkeleri ile Osmanlı
hanedanı arasında tarihsel bakış
açısı ile insan hakları konusunda
önemli farklar vardır. Her zaman
batı ve doğu arasında önemli
farklılıklar olmuştur tarihsel
süreç boyunca bu farklılıklar
zamandan zamana değişim
göstermiştir. Tarihsel terimler ile
Avrupa ülkelerinde insanların
özgürlüğü ve adalete saygıları
1215'te yazılan Magna Carhta ve
1789'daki Fransız devrimine
dayanmaktaydı. Bu iki önemli
faktör bütün dünyada
bilinmekteydi. Bir diğer taraftan
Osmanlılar insanların hakları ile
ilgili herhangi bir endişeye sahip
olmadan önce bu haklar Osmanlı
devleti için gösterildiği zaman
Osmanlılar topraklarında
yaşayanlara din, dil ve ırk ayrımı
yapmayarak herkese eşit
davranmıştır. Osmanlı
hanedanlığında önemli bir
faktörü Müslümanlar oluşturur.
Ayrıca İslam dünyasında Hz.
Muhammed ilk bildirisinde
insan haklarından bahseder.
Herkese eşit davranmak İslam
inancından gelir. Avrupa
dünyasına geri döndüğümüz
zaman 1848'de endüstri devrimi
ile insanların özgürlüğü ve insan
hakları gelişmeye başlamıştır.
Önceki tarihlerinde feodalizmin
yaygın olduğu zamanlarda
insanlar sınıflara ayrılmaktaydı.
Bu feodal rejimde en alt tabakayı
Serfler(köleler) oluşturur. Bir
toprak sahibi sadece toprağın
sahibi değil ayrıca da
topraklarında yaşayan insanların
da sahibi konumundaydı. Bu
sebepten dolayı kurallar kral ve
senyörler ve hatta toprak
sahipleri tarafından
düzenlenmekteydi. Avrupa'daki
bu durumun zıttına Osmanlı
imparatorluğu döneminde her
kişi eşit haklara sahipti. Fakat,
tımar sistemiyle ilgili bir yanlış
anlaşılmaya müsaade edecek bir
durum vardır. Tımar sistemini
feodalite ile karşılaştırmamız
doğru değildir çünkü ikisi farklı
şeylerdir. Magna Carhta
duyurulmadan önce insan
haklarından bahsetmek
imkânsızdır.
Magna Carhta
insan haklarından
bahsetmemektedir ama bir nevi
insanlar ile krallar arasında bir
denge bulması bakımından insan
haklarının gelişmesi için bir ilk
adım sayılabilir. Bir diğer yandan
Osmanlı devletinde en önemli
şey din ve vicdan özgürlüğüdür.
Bunun sebebi ise Osmanlı
devletinin sadece insanların hak
ve özgürlüğüne değil ayrıca da
onların yaşam tarzına, kültürüne
ve geleneğine saygı duymasıydı.
Bunu şu örnekle açıklayabiliriz;
Fatih Sultan Mehmet, Sırbistan
kapısına geldiğinde Sırp kralı
George Brankovic, Osmanlı
imparatorluğu ile Macar
imparatorluğu arasında onların
yönetimine girmesi için bir
tercih yapmak zorundaydı.
Bunun için Sırp Kralı ilk önce
Macar imparatorluğuna kendi
dinsel yaşamları hakkında bir
mektup gönderir. Macar
imparatorluğu mektubu şu
şekilde yanıtlar; “Bütün
Ortodoks kiliselerin yakılıp
yerine bütün sırp topraklarinda
Katolik kiliseler inşa edilmesini
söyler.” Bu mektubun aynısı
Osmanlı imparatorluğuna
gönderilir. Bunun üzerine Fatih
Sultan Mehmet, George
Brankovic'e cevaben şunları
söyler; “Ben her caminin
yanında bir kilise inşa
edeceğim.” Sözlerini sarf
ettiğinde George Brankovic çok
etkilenmişti. Daha sonra Sırplar
bu etki ile Osmanlı
imparatorluğunun kontrolü
altına girmeyi kabul ederler.
Bunlara ek olarak Osmanlı
devletinde insanlar renklerine,
dinlerine ve dillerinden herhangi
bir ayrım yapılmaksızın
suçlarına göre cezalandırılırdı.
Bu “Şer-i Şerif” olarak
adlandırılmaktaydı. Osmanlı
topraklarında Müslüman
olmayanlar “Zımmi” diye
adlandırılmaktaydı. Bu insanlar
da aynı davranışı ve hakları
görürlerdi. Bunların yanında bir
Müslüman zekat vermeliydi ama
bu zımmiler (gayrımüslimler)
için geçerli değildi.
Ayrıca
onların Osmanlı devletinde
asker olma yükümlülüğü yoktu.
Aynı zamanda Zımmiler
yaşamları, özellikleri ve onurları
bir müslümanınki gibi
dokunulmazdı. Ayni zamanda
İstanbul Fatih Sultan Mehmet
tarafından fethedildiği zaman
Fatih gayrımüslimlerin din ve
yaşamlarını ilgilendiren
“ahidname” 'yi bildirmişti.
Sonuç olarak Ortaçağ
Avrupada insanlar sınıflara
ayrılıp eşit haklara sahip
olmamasının zıttına Osmanlı
imparatorluğu insanlara eşit
haklar ve özgürlükler vererek
onlara değer verdiğini gözler
önüne sermektedir.
Bir Zaferdir Çanakkale
Öznur SEVGEN
Şanlı Türk tarihinin zaferlerinden birisi olan Çanakkale
Zaferi, Gelibolu Yarımadası üzerinde kazanıldı. I. Dünya Savaşı
içinde olan düşmanlarımız Fransa ve İngiltere, Çanakkale
Boğazı' nı ve başkent İstanbul' u ele geçirmek niyetiyle sinsice
planladıkları savaşa başladılar.
Gelibolu Yarımadası' nın Türk tarihinde önemli bir yeri
vardır. Türklerin Avrupa' ya ilk geçtiği ilk bölge, Avrupa Kıtası'
nda sahip olduğumuz ilk toprak, Avrupa' ya attığımız ilk
adımdır! Gazi Süleyman Paşa tarafından 1354 yılında Türk
topraklarına kazandırılmıştır. Böyle bir toprak parçasına
düşman askerlerinin sancağı dikilemezdi.
Türk Milleti birçok müdahaleye girmiş, içinde bir uhde
gibi kalan Balkan Harbi' ni yaşamıştı. Ancak ordu
toparlanmalıydı, vatan toprağını korumalıydı. Türk ordusu bu
Balkan faciası neticesinde bir yıl sonra toparlandı ve eski gücüne
kavuştu, alnımıza sürülen bu kara lekeyi temizleyecek güce
erişti.
Çanakkale Zaferi, en ağır şartlarda savaştığımız halde
şanlı bir zafer elde ettiğimiz, en çok insan kaybına uğradığımız
savaş olmuştur. Hemen hemen her evden bir iki şehir
verilmiştir. Türk Milleti binlerce okumuşunu, aydınını bu
savaşta kaybetmiştir. Anadolu' dan özellikle de İstanbul' dan
akın akın gönüllü mülkiyeli, tıbbiyeli öğrenciler, öğretmenler,
Türk Ocakları' nda yetişmiş okur-yazarlar, aydınlar bu savaşa
dahil olmuş ve şehit düşmüşlerdir. Bu savaşa toplam 400.000
kadar vatan uğruna canını verecekler katılmış ve 250.000' i
şehit olmuştur. Çanakkale' de bir nesli kaybettik; Gelibolu' ya bir
nesli gömmüş olduk!
Çanakkale' de, o dönemin süper güçleri olan İngiltere ve
Fransa ile savaşılmıştı. Bu süper güçler 600.000 askerle
Gelibolu Yarımadası' na gelip 252.000 zayiyat vererek Gelibolu'
yu terk etmişlerdir. İngilizlerin gururunu kırmayı, İngiltere ve
Fransa gibi iki büyük devleti, müttefiki Almanya' dan yardım
almadan yenmeyi başaran, dünya siyasi haritasının
değişmesine neden teşkil eden Tük Milleti olmuştur.
Çanakkale Zaferi, ümmetçiliği iflas ettirmiş, İslam
birliği fikrini çökertmişti. Yerine Türk Milletçiliği fikrini
alevlendirmiştir. Osmanlı topraklarına dahil olan Müslüman
ülkelerde Cihad-ı Mukaddes ilan edilmiş fakat bunun savaş için
bir faydası olmadığı gibi İngiliz vaatleri ve altınları daha sıcak
gelmiştir. Bu Müslüman ülkelerin Osmanlı Devleti' ne
ümmetçilikle bağlı olduğu düşüncesi yerini hüsrana bırakarak,
milliyetçilik fikrinin esas olması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, Mehmetcik' le göstermiş
olduğu amansız mücadeleler sonucunda kazandığı başarılardan
sağladığı prestij ile milli mücadeleye atılmış; hakkında idam
kararı verilmesine ve askerlikten istifa etmesine ve bir sivil
olmasına rağmen, yanında kendine bağlı ve kendini bir lider
olarak benimsemiş bir ordu ile millet bulmuştur.
Atatürk, vatanın bağımsızlığını kurtarmamış, yeni
çağdaş bir Türk Devleti kurmamış, Türk' ü ümmetten millete
çevirmemiş, kadınların da insan gibi yaşamalarını sağlamamış,
fikir özgürlümüzü, yaşama standartlarımızı yükseltmemiş, aile
hayatımızı çağdaşlaştırmamış olsaydı bile bu büyük zaferdeki
payı O' nu ölümsüz kılmaya, O' nun “Milli Kahraman'' olarak
yaşamasına yeterdir.
“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber
Sana âğûşunu açmış duruyor peygamber.”
Download