e TÜTÜNCÜ.qxd - Medical Network

advertisement
Kahve Molasý
müziğimde doğunun duygusu var.
Doğulu ve batılı insan birbirinden çok
farklı olduğu için bu dikkat çeken bir
olay oluyor.
ACME: En son 2005 yılında Pa na yır albümünü çıkardınız değil
mi?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Evet. Yılın son
günlerinde..
Ayşe TÜTÜNCÜ
Caz piyanisti Ayşe Tütüncü çalışmalarıyla hem Tür ki ye’ de
hem de yurtdışında adından övgüyle bahsettiren bir sa natçı. 2005 yılında çıkardığı ‘Panayır’ albümüyle piya no sunun sesine klarnet ve saksofonu aynı anda ekleyen
Tütüncü, Avrupa basınından da büyük ilgi gördü. ‘Ayşe
Tütüncü Üçlüsü’ ve ‘Panayır’ albümü hakkında dünyanın
önde gelen gazetelerinden The Guardian, ‘Bu kesinlikle
dikkat edilmesi gereken bir grup’ derken, The Sunday
Times ise ‘Heyecan verici, çok kışkırtıcı’ yorumunu yaptı.
Bu röportajın yapıldığı iki saat boyunca onun masmavi
gözlerinden ışıltı ve yüzünden gülümseme hiç eksik olma dı, müziğine de yansıyan renkli kişiliği ve açıklığıyla ce vapladığı sorular merakla okuyacağınız bu yazıya dönüştü.
Röportaj: Beste BULAK
ACME:Çalışmalarınızdan Av ru pa’daki müzik otoriteleri övgü
ile bahsediyor. Onların ilgisini
çeken ne sizce?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Türkiye’de müzikle ilgilenen insanlar, aldıkları eğitim
ve içinde bulundukları zengin kültürel
ortam sayesinde, dünyanın birçok yerindeki müzikseverlere hitap edebilir.
Mesela ben, klasik piyano okudum
ama kulağım başka şeylerle de dolu.
Yaptığım müzik neden bir Avrupalının
dikkatini çekiyor diye düşünecek olursam, onun anlayabileceği bir dili ve ar-
TEMMUZ 2007
moniyi kullandığım için diyebilirim.
Ve müziğimi kocaman bir caz çerçevesi içinde yapıyorum. Bir insanın yeni
bir şeye heves duyup dinlemesi için o
müzik iki unsuru barındırmalı. Birincisi, onun ulaşabileceği kadar tanıdık olmalı, ikincisi bilmediği ama hoş bir şey
olmalı. Dolayısıyla bir nevi köprü olan
o tanıdık şeye bakarak tanımadığı yeni
şeyi merak edebilir. Ben de Avrupalılara onların tanıdığı bir üsluptan hareketle, tanımadığı bir müziği sunmuş oluyorum. Müziğimde herşeyle beraber
doğuya dair melodi ve ritim var. Bir de
ACTUAL
MEDICINE
ACME: Panayır albümünüz ile
bir değişim söz konusu. Bu al bümde size perküsyon grubu
de ğil, iki nefesli eşlik etti. Böy le ce ‘Ayşe Tütüncü Üçlüsü’ doğ du. Bu geçiş süreci nasıl oldu?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Üçlüde klarnetleri Oğuz Büyükberber, saksofonları ise
Yahya Dai çalıyor. Zaten Piyano Perküsyon Grubu’nda her ikisiyle de çalışıyordum. Ama biri olduğu zaman diğeri olmuyordu. Çünkü o grupta sadece bir nefesliye yer vardı. İkisinin de çalışını tanıyordum ve değerlendirebiliyordum. Onlara göre birşeyler yazabiliyordum. Bir keresinde, Piyano Perküsyon Grubu’nun bir performansında,
ikisi birden sahneye çıktı. O gün duyduğum ses sonucu ‘İkisi ile birlikte birşey yapabilirim’ dedim. Kısaca bu ses
beni cezbetti. Böylece Ayşe Tütüncü
Üçlüsü ortaya çıktı.
ACME: Albümdeki parçalar bu
iki nefesli, bir piyano üçlüsüne
göre mi oluşturuldu?
Ayşe TÜTÜNCÜ: İlk önce böyle bir
üçlü fikri doğdu. Ondan sonra en son
bestelerim arasından bu üçlüye uygun
düşebilecek olanlarını seçip, özel olarak
bu gruba göre düzenledim.
ACME: Albümün adı niye pana yır?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Sözüm ona, şu
anda son derece hızlı, dolu hayatlar ya-
85
şıyoruz ya, panayır tam tersi daha sakin
bir zamana ait. Panayırın nostaljik bir
tarafı var. Çünkü o zamanlar biraz geride kaldı. Ama o sakinliği bir biçimde
hala sürdürebilirsek, şenlikleri tekrardan hayatımıza katmak iyi olur diye
düşünüyorum. Panayır o yüzden benim için çok güzel çağrışımları olan bir
söz. Hem sesi de çok güzel. Panayır demek hoşuma gidiyor. Farkettim ki, panayırın bir sürü insan üzerinde de böyle bir etkisi var. Sanki benzer çağrışımlar onlara da geliyor.
müzik parçasında duyduğum, bir buluş, bir içerik o kadar hoşuma gider ki,
‘Aaa buna benzer bir şeyi ben de yapmalıyım’ derim. Mesela bir müzisyenin bir parçasında müzik geliyordu, geliyordu, bir anda beklenmedik bir yerde duruyordu. Bu benim çok hoşuma
gitti. Ben de buna benzer bir şey denemek istedim. Gerçi sonradan niteliği
değişti ama… bu fikri ‘Bir Şeyin Hikayesi’ parçasında yaptım. Diğer yandan
psikoloji dünyasına dair şeyler de benim müziğimi besler.
ACME: Bu albüm için kendinizi
en iyi ifade ettiğiniz albüm diye bilir miyiz? Çünkü bestelerin
yüzde sekseni size ait.
Ayşe TÜTÜNCÜ: Beste ağırlığı olarak baktığımızda haklısınız. Ama yine
de ben ‘Beni en iyi ifade eden albüm
bu’ diye ayıramam. ‘Çeşitlemeler’ de
çok severek yaptığım bir albümdü.
Ona da emek verdim, o da beni ifade
ediyor. ‘Panayır’da sadece beste ağırlığı
epeyce artmış durumda ve bunu bir gelişme olarak not edebiliriz.
ACME: Yaptığınız müzikte Ana do lu motifleri hemen dikkat çe kiyor.
Ayşe TÜTÜNCÜ: Aslında ritim
olarak da, melodi olarak da insanın kulağı küçüklükten beri Anadolu ezgileriyle dolu. Biz bunları itmezsek ve kovalamazsak insanın kulağına yerleşmiş
o kadar çok şey var ki. İkincisi, Anadolu müziklerini seviyorum. Eskiden
kulağıma kendileri çarpıp yerleşiyordu,
artık ben üzerine gidiyorum. 2000 yılından itibaren daha bilerek ve araştırarak dinliyorum.
ACME: Yaptığınız müziği neler
besliyor?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Başka sanat dallarından etkilenebiliyorum. Bir filmde
izlediğim bir sahne, okuduğum romandaki bir bölüm ya da direkt başka bir
86
ACME: Siz neler dinliyorsunuz?
Ayşe TÜTÜNCÜ: L.Tristano, K.
Jarrett, C.Corea, Bach, Prokofiev,
Brahms, Bartok, Lynne Arriale, Julia
Hülsmann, Bojan Z., Shirley Horn,
Mikhail Alperin... bunlar hemen aklıma gelenler ve sonra bazı eski müzikler
ve etrafımızı çevreleyen bu koca havzada cirit atan bir sürü yörenin çeşit çeşit
müziği…
ACME: Sizin için ‘Yazılı müzik
ile emprovize müziğin tam orta sında’ diyorlar. Bunun sebebi
nedir?
Ayşe TÜTÜNCÜ: ‘Panayır’ albümünde içinde emprovizasyon olmayan
tek bir parça var. O da ‘Girit’e Mek-
ACTUAL
MEDICINE
tup’. Geriye kalan parçalarda, ya notası yazılmış melodiler var, yani bunlar
düzenlemeye katılan unsurlar. Ve sonra bazı yerler var, oradan sonrası o günkü serbest doğaçlamaya kalmış. Yazının yanında yapılan doğaçlamalar var
hep, belli kuralları olan doğaçlamalar
da var. Kimi kurallara uyarak, kimi tam
serbest. Dolayısıyla parçanın yazılmış,
belirlenmiş kısımlarıyla, o an’a özgü
kısmı peşpeşe geliyor. Bu yüzden öyle
diyorlar herhalde.
ACME: Ayşe Tütüncü’yü müzik
dışında yaşama bağlayan pence reler neler?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Edebiyat ve psikoloji gibi geniş iki alanı söyleyebilirim. İnsan psikolojisine dair her şeyle
ilgileniyorum. Diğer yandan sokakta
olan şeyler de benim dikkatimi çeker.
Bu sokak müziği olabilir, sokakta bulunmak olabilir. Çünkü sokağın hayatımızda hak etmediği kadar geride durduğunu düşünüyorum. Bizde sokak hep
‘cız’ bir şey. Halbuki biz bir Akdeniz
ülkesiyiz ve sokakta yaşamak Akdeniz
kültürüne dair bir şey. Ben küçüklüğümden hatırlıyorum, o zamanlar açıkhava sinemaları vardı, sokakta oturup
laflamalar vardı. Ama şimdi bunlar
yok. Biz müthiş bir nimete sahibiz, toplum hayatını mükemmel bir şekle çevirebiliriz.
ACME: Türkiye’deki az sayıdaki
kadın müzisyenlerden birisiniz.
Neden bu kadar az kadın müzis yen var?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Çünkü özendirilmiyor. Siz hiç ‘Benim kızım müzisyen
olacak’ diye övünen bir baba duydunuz
mu? Bazı meslekler böyledir. Şarkıcı kadın görürüz, ama çok sık davulcu bir
kadın görür müsünüz? Eskiden ‘Bazı
alanlar yasak diye biliniyor herhalde’
diye düşünürdüm. Ama giderek daha
ince bir şey fark ettim. Sizin bir yere
TEMMUZ 2007
meyil etmemeniz için o yerin yasak olması gerekmiyor, o yerin sizi ‘gel gel’
diye çağırmaması da yetiyor. Belli meslek dalları kızlar için özendirici değildir
ve kimse bunun hikayesini anlatmaz.
Mesela 8 yaşındaki bir kız pazar kahvaltısını hazırladıysa, annesi ‘ah teyzesi işte kızım pazar sabahı çok güzel bir
kahvaltı hazırladı bize’ diye herkese
anlatır. Bu hikaye o kız çocuğunu teşvik
eder. Ama siz hiç ‘kızım konserde bir
solo attı, davulda bir atak yaptı’ diye
bir hikaye anlatıldığını duydunuz mu?
Kız çocukları bazı şeyleri yapması konusunda teşvik edilmiyor. Ama kazayla yapsa da hikayeler yoluyla bunun arkası gelmiyor. O zaman zihinde üremeyen, büyümeyen bir şey hayatta da
üremez.
ACME: Peki kadın müzisyen ol manın zorlukları ne?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Sizin için öngörülmemiş, teşvik edilmemiş bir şeyi
yaptığınız zaman, yeri açılmamış bir
alanı yaratmaya çalışıyorsunuz. Türkiye’de oturmuş, tekerleği dönen bir müzik piyasası olduğunu da söyleyemeyiz.
Düşe kalka yürüyen, her ekonomik
krizde bir tokat daha yiyen bir müzik
sektörü var. Bu durumdaki bir sektörde
de caza ve kadına ayrılmış bir bölümün
çok büyük olmadığını fark edebilirsiniz. Önce bu işi yapmayı seçene kadar
kadın olmanın zorlukları var. Ama bu
işi yapmaya karar verdikten sonra da
kadın ya da erkek için piyasanın koşulları neredeyse eşit.
ACME: Bir röportajınızda ‘Ço cuk luğumda hiç yakan top oyna yamadım. Çünkü benim o sırada
piyano çalışmam gerekiyordu’
demişsiniz. Çocukluğumu yaşa yamadım dediğiniz oldu mu?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Yaşayamadım
demem. Çünkü o da bir yaşama türü.
Piyano başında geçirdiğim saatler bir
şekilde bana mutluluk vermeseydi, ge-
TEMMUZ 2007
çirmezdim. Hatta annem bana şöyle
bir diyaloğu hatırlatmıştı. Ben 9 yaşındayken bir yaz günü, annem pencereden bütün çocukların bahçede oynadığını görmüş. Ben de o sırada piyano çalışıyormuşum. Beni müziğe başlatan o
ya, içi acımış. Yanıma gelip ‘Ayşeciğim, hadi sen çalışmayı bırak, git oyna.
Sen hep piyanonun başında oturup çalışıyorsun. Acaba biz mi seni böyle
zorladık. Bak, kimse sana baskı yapmıyor. İstediğin gibi karar ver. İstersen,
ben bıktım bu işten, oyun oynayacağım de’ demiş. Ben de annemin yüzüne bakmışım bakmışım ‘Çok geç artık’
olacak. Ama içinde bir iki sürpriz de
olacak. Daha sonra bir piyano-şarkı albümü çıkarmak istiyorum. Bir de içinde kontrbas ve gitar olan yeni bir grup
projem var. Tabi proje üretmek kolay
ama bunları hayata geçirmek zaman istiyor.
ACME: Biraz sağlıktan bahset mek istiyorum. Sağlığınızla ara nız nasıl?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Sağlığımla aram
iyidir. Seve seve ilgilenirim. Hani bazı
insanlar vardır, orası burası ağrır, aylarca ilgilenmez. Ben öyle değilimdir.
Biran önce ilgilenirim. En azından orada ne olduğunu merak ederim. Bu nedenle de bende sağlığıma karşı bir farkındalık hali gelişti. Ancak pimpirikli
de değilimdir. Çok fazla abartmam.
ACME: Kronik bir hastalığınız
var mı?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Dişetlerim ile ilgili bir sorun yaşıyorum. Dikkat etmezsem dişetlerimde iltihap oluşuyor. Üşüyebiliyorlar…
demişim. Ben bu konuşmayı hatırlamıyorum. Müziğe başladığım zaman 5
yaşında olduğuma göre, demek ki 4 yıl
içinde müzik bayağı kanıma girmiş.
Ben de böyle farklı bir çocukluk geçirdim. Tabi piyano gibi taşınamayan bir
enstrümanla uğraştığınız zaman sizi
sosyal hayattan epey koparıyor. Ama
ne yapabiliriz ki…
ACME: Önümüzdeki dönemde
neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Stüdyoda ya da sahnede…
Ayşe TÜTÜNCÜ: Yıl sonuna kadar
bir albüm çıkarmayı planlıyoruz. Piyano Perküsyon ekibinin ikinci albümü
ACTUAL
MEDICINE
ACME: Son olarak eklemek iste diğiniz bir şey var mı?
Ayşe TÜTÜNCÜ: Bizim tarzımızda
müzik yapan sanatçıların, müziklerinin
desteğe çok ihtiyacı var. Bizim tarzımızda derken, popçu veya türkücü olmayan, satış garantisi olmayan her tür yapımdan bahsediyorum. Gerekli desteği
göremediği için kolay kolay yapımına
girilemeyen projelerimiz oluyor. Ben
doktorlar arasında müziğe çok düşkün,
inanılmaz müzik arşivleri olan insanlar
tanıyorum. Kendi zevklerinde müziklerin ortada gezmesini isteyen doktorlar
eminim vardır ve bizlere irili ufaklı çeşitli destekler sağlayabilirler. Çok çeşitli ve basit sponsorluk yolları da var.
Hem gösterilen destekler ülkemizdeki
müzik hayatını daha da renklendirebilir. Daha geniş bilgi için web sitesi: www.aysetutuncu.com
87
Download