TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Muharrem Kayhan`ın

advertisement
TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi
Başkanõ
Muharrem Kayhan'õn Yüksek
İstişare Konseyi konuşmasõ
11 Haziran 2003, Sabancõ Center
Sayõn konuklar, değerli üyeler, değerli basõn mensuplarõ,
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanlõk Divanõ adõna hepinizi saygõyla selamlõyorum.
Ocak ayõnda gerçekleştirdiğimiz Genel Kurul’dan bu yana geçen 5 ay içinde, gelişmeler, son
derece yüksek yoğunluklu bir seyir izledi. Bu dönemde, bölgemiz başta olmak üzere, tüm
uluslararasõ ilişkiler dünyasõnõn yeniden şekillenmesine ilişkin ilk adõmlar atõldõ.
Bu aşamada tespit etmemiz gereken en önemli gerçek, bugün için gelişmelerin hâlâ bizim
dõşõmõzda seyrettiğidir. Bugün için diyorum, çünkü, Türkiye konumu gereği bu gelişmelerin
içinde olmasõ gereken bir ülkedir ve gerekli insiyatiflerin alõnmasõ halinde, bunu sağlamak
olanaksõz değildir.
TÜSİAD yönetiminin ABD’deki temaslarõ şu gerçeği bir kez daha ortaya koydu: Ortadoğu ile
ilgili düşünceler henüz olgunlaşma safhasõnda. Türkiye, öncelikle ve ivedilikle, bölge ile ilgili
vizyonunu belirlerse, bu yalnõzca Irak’õn yeniden yapõlandõrõlmasõ sürecine aktif ve yapõcõ
şekilde katõlmamõzõ değil, yeni Ortadoğu vizyonunun şekillenmesine katkõda bulunmamõzõ da
sağlayacaktõr.
Dõşişleri Bakanõmõz Abdullah Gül’ün İslam Konferansõ’nda yaptõğõ konuşmaya uluslararasõ
çevrelerde gösterilen tepki, Türkiye’den böyle bir katkõ beklendiğini göstermektedir.
Sayõn Abdullah Gül’ün Tahran’da yaptõğõ, mükemmel zamanlamasõ olan, tarihi bir
konuşmadõr. İslam dünyasõna içerden seslenerek, çağdaş normlarõ, akõlcõlõğõ, iyi yönetimi,
temel hak ve özgürlükleri, cinsiyet eşitliğini öne çõkaran bu konuşma, pek çok kesim
tarafõndan, “İslam Dünyasõ içinde bu sözleri Türkiye’den başka söyleyebilecek ülke yok,”
denerek karşõlanmõştõr.
Biz, batõ referanslarõyla demokrasimize baktõğõmõzda, güçlendirilmesi gereken pek çok yönü
olduğunu söylüyoruz. Gerektiğinde acõmasõzca eleştiriyoruz. Ancak bu yaklaşõm, bölge
ölçeklerine göre bakõldõğõnda Türk demokrasisinin örnek olma özelliğini yadsõmõyor.
Benzetmenin sõnõrlarõnõ zorlamamak kaydõyla, demokrasimizin, bölgede, stratejik değeri en
yüksek ihraç malõmõz olduğunu söyleyebiliriz.
Yani, ne ulaştõğõmõz aşamayõ küçümseyelim, ne de bugün vardõğõmõz nokta ile yetinelim.
Türkiye’nin hem demokrasisini güçlendirmesi, hem de yapõsal ekonomik reformlarõnõ
tamamlamasõ, Ortadoğu’da oynayacağõ rol açõsõndan çok önemli. Bundan böyle Türkiye’nin
stratejik önemi piyasa ekonomisinin ve demokrasisinin gelişmesine paralel olarak
şekillenecektir.
Böyle bir ortamda, 6. Uyum Paketi ile Ulusal Programõn önemi ve ivediliği bir kez daha
ortaya çõkmaktadõr. Gündemi böylesine belirgin bir siyasal ortam, bu gündemin hayata
geçirilmesini sağlayabilecek güçte böylesine bir parlamenter yapõ mevcutken, bu adõmlarõ
atma kararlõlõğõnõ göstermekle, ülke yönetimi tarih önündeki sorumluluğunu yerine getirmiş
olacaktõr.
Avrupa Birliği ile entegrasyonun Türkiye’ye katacağõ ekonomik ivmenin boyutlarõnõ bugüne
kadar kamuoyuyla defalarca paylaştõk. Ekonomide sağlanacak istikrar ve sürdürülebilir
büyümenin siyasal ve sosyal sorunlarõmõzõn çözümünde bize çok güçlü bir destek getireceğini
dile getirdik.
2
Türkiye’nin bölgesel boyutta gücünü pekiştirmesi, demokrasisi ile piyasa ekonomisi ile
Avrupa standartlarõnõ yakalamõş örnek bir ülke olmasõ da, hiç kuşkusuz, bu sürecin başarõyla
sonuçlanmasõyla yakõndan ilgili.
Bu çerçevede, Terörle Mücadele Yasasõ ile ilgili değişiklikler gibi hassas konularõn da,
Avrupa’ya uyum sürecinin bakõş açõsõyla değerlendirilerek üstesinden gelinebileceğine,
Türkiye’nin bunu sorunsuzca gerçekleştirebilecek güce sahip bir büyük devlet olduğuna
yürekten inanõyoruz.
Terörle mücadele, her demokrasinin en meşru hakkõdõr. Ancak demokrasiyi demokrasi yapan,
bu mücadeleyi düşünce özgürlüğünü zedelemeden gerçekleştirebilmesidir. Diğer Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi, düşünceyi suç olmaktan çõkarõrken, eylemi en sert ve baskõcõ
yöntemlerle cezalandõrmak, istihbarat ve güvenlik birimlerini bütçe, insan kaynaklarõ ve
teknolojik altyapõ açõlarõndan iyice güçlendirmek demokrasiyi güçlendirirken terörle
mücadeleyi de etkinleştirmek bakõmõndan en doğru tercih olacaktõr.
Aynõ şekilde, insan haklarõ ihlalleri ile ilgili olarak, Türkiye aleyhine çalõşan dõş lobilerin elini
güçlendiren uygulamalarõn önünü alabilirsek, bu gruplarõn etkisini de minimuma indirmiş
olacağõz. Zaten, geçen yõldan beri ivme kazanan demokratik reformlar bu yönde bir karşõ etki
ortaya koymaya başlamõştõr.
Türkiye, ulusal çõkarlarõ açõsõndan mutlaka başarmasõ gereken bir demokrasi sõnavõna giriyor.
Türk demokrasisinin, 3 Ağustos 2002’de TBMM’de, o günün parçalõ siyasi yapõsõna rağmen
atabildiği büyük adõmõ, bugün, tek parti iktidarõ altõnda haydi haydi atabilmesi gerekir.
Bu noktada, biz sivil toplum örgütlerine düşen, karar mercilerine hiçbir şüpheye yer
vermeyecek şekilde destek sağlamaktõr. TÜSİAD da, ülkenin ileri gelen sivil toplum
kuruluşlarõyla birlikte bu desteği hükümete ve parlamentoya vermiş ve basõn ilanlarõ yoluyla,
“Biz AB’ye tereddütsüz ‘EVET’ diyoruz ve başta 6. Paket olmak üzere, Türkiye’yi AB
üyeliğine taşõyacak tüm adõmlarõ destekliyoruz,” demiştir.
Önümüzdeki sorunlarõn sürece işlerlik kazandõracak biçimde çözülmesiyle elde edilecek
gelişme ivmesi, Türkiye’yi daha etkin ve daha güçlü bir yapõya kavuşturmada lokomotif işlevi
görecektir. TÜSİAD, 6. Uyum Paketi çevresindeki tartõşmalara bu perspektiften
yaklaşmaktadõr.
Bize göre değişime EVET demek, gelişime EVET demektir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi bir kez daha saygõyla selamlõyorum.
3
Download