2012 alan bilgisi soruları.indd

advertisement
2012 - KPSS / AB
HUKUK
1. Bu testte 40 soru vardır.
2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının Genel Yetenek Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
1.
1982 Anayasası’na göre, yasama dokunulmazlığı
ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A)
2.
Milletvekili olmayan bakanlar yasama dokunulmazlığından faydalanamazlar.
B)
Yasama dokunulmazlığının kaldırılması milletvekilliğini sona erdirmez.
C)
Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin
karara karşı Anayasa Mahkemesine başvurulabilir.
D)
Yasama dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekili
tekrar seçilirse yargılanabilmesi için dokunulmazlığının yeniden kaldırılması gerekir.
E)
Siyasi parti grupları, yasama dokunulmazlığı ile
ilgili görüşme yapamaz, karar alamaz.
1982 Anayasası’na göre, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeyapılan aşağıdaki oylamaların hangisinde nitelikli çoğunluk aranmamaktadır?
A)
Kamu Başdenetçisinin seçimi
B)
Seçimlerin yenilenmesi kararı
C)
Devamsızlık sebebiyle milletvekilliğinin düşürülmesi kararı
D)
Yüce Divana sevk kararı
E)
Anayasa Mahkemesine üye seçme kararı
Çözüm: 1982 Anayasası'na göre TBMM oylamalarında,
nitelikli çoğunluk aranan haller,
•
Anayasa değişikliği (iki oran vardır, Meclis üye
tamsayısının 2/3'ü - 3/5'i)
Çözüm: Yasama dokunulmazlığı; seçimden önce veya
sonra bir suç işledği ileri sürülen bir milletvekilinin, meclisin kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi, tutuklanamaması ve yargılanamamasıdır.
•
Meclis başkan seçimi (1. ve 2. oylama Meclis üye
tamsayının 2/3'ü, 3. oylama meclis üye tam sayı
salt çoğunluğu, 4. oylama en çok oy alan)
•
Yüce Divana sevk kararı (TBMM salt çoğunluğu)
•
•
Cumhurbaşkanının vatana ihanet suçlaması ile
Yüce Divana sevki (meclis üye tamsayısının 3/4'ü)
•
Genel ve özel af ilanı (meclis üye tamsayısının
3/5'i)
TBMM Kamu Baş Denetçisi seçimi (1. ve 2. oylama
Meclis üye tamsayısının 2/3, 3. oylama TBMM salt
çoğunluğu, 4. oylama en fazla oy alan)
Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin
karara karşı Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir.
(7 gün içinde başvurulur, mahkeme de 15 gün
içinde karar verir.)
•
TBMM'deki siyasi parti gruplarınca, yasama
dokunulmazlığı ile görüşme yapılamaz ve karar
alınamaz.
•
•
Yasama dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekili
tekrar seçilirse, yargılanabilmesi için dokunulmazlığın yeniden kaldırılması gerekir.
Anayasa Mahkemesine üye seçimi
•
•
TBMM üyesi hakkında seçimden önce veya sonra
verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır, üyelik süresince
zamanaşımı işlemez.
Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden
önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesindeki durumlar bu
hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam
durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM'e
bildirmek zorundadır.
•
Yasama dokunulmazlığının kaldırılması milletvekilliği sona erdirmez.
•
Yasama dokunulmazlığından sadece milletvekilleri
değil, aynı zamanda milletvekili olmayan bakanlar
da faydalanır.
•
1. oylama meclis üye tamsayısının 2/3'ü
•
2. oylama TBMM salt çoğunluğu
•
3. oylama en fazla oy alan
•
Meclis çalışmalarına devamsızlık nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesi (TBMM salt çoğunluğu)
•
Gensoru sonucunda güven oylaması (TBMM salt
çoğunluğu)
›
Seçimlerin yenilenmesi kararı için nitelikli çoğunluk
aranmaz, olağan karar yeter sayısı ile karar verilir.
Cevap B
Cevap A
1
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
3.
1982 Anayasası’na göre, Yüksek Seçim Kurulu ile
ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
4.
1982 Anayasası’na göre, Anayasa Mahkemesi ile
ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A)
Üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.
A)
B)
Kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamaz.
Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapma yetkisi
vardır.
B)
Kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetleme
görevi vardır.
C)
Yüksek Mahkemeler arasında yer alır.
D)
Üyelerinin tümü Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçilir.
E)
Siyasi partilerin kapatılması davalarına bakar.
C)
Yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur.
D)
Seçim konularıyla ilgili şikâyet ve itirazları inceleme görevi vardır.
E)
Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul
etme görevi vardır.
Çözüm: Yüksek Seçim Kurulu
Çözüm: Anayasa Mahkemesi,
•
•
17 üyeden oluşur. 3 üye TBMM tarafından, 14
üye Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. (Üyeler
12 yıl için seçilirler).
•
Kanunları, KHK ve Meclis içtüzüğünü şekil ve
esas bakımından denetler.
•
Yüce Divan sıfatıyla yargılama yetkisi vardır.
•
Yüksek Mahkemeler arasında yer alır.
•
Siyasi partilerin mali denetimini yapar.
•
Bireysel başvuruları karara bağlar.
•
Anayasa değişikliklerini şekil bakımından denetler.
•
Bazı parlamento kararlarının, Anayasa ve
içtüzüğe aykırılıkları nedeniyle yapılan iptal
iştemlerini karara bağlar.
•
Kararları kesindir, Resmi Gazete'de yayımlanır.
•
İki bölüm ve genel kurul halinde çalışır.
Seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin
düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün
işlemleri yapma ve yaptırma seçim süresince
ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün
yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin
karara bağlama ve TBMM üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını
kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur.
•
Kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamaz.
•
Kararları kesindir.
•
7 asil, 4 yedek üyeden oluşur.
•
Üyelerinin 6'sı Yargıtay, 5'i Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının
salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir.
Cevap A
Cevap D
2
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
5.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi, kamu tüzel kişilerinin özelliklerinden biri değildir?
6.
Merkezî yönetim taşra teşkilatı ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi yanlıştır?
A)
Kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur.
A)
B)
İl yönetimi Anayasa'da öngörülmüştür.
B)
Yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli
ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür.
C)
İlçe yönetimi Anayasa'da öngörülmüştür.
D)
İl ve ilçe adlarının değiştirilmesi kanunla olur.
E)
Bir ilçenin başka bir “il”e bağlanması kanunla
olur.
C)
Mülkiyetlerinde bulunan malların tamamı kamu
malıdır.
D)
Kamusal yetki ve ayrıcalıklarla donatılmışlardır.
E)
Kamu yararına faaliyette bulunurlar.
İl ve ilçe kanunla kurulur.
Çözüm: Merkez Yönetimin Taşra Teşkilatı,
Çözüm: Kamu tüzel kişilerinin özellikleri,
•
İllerin kurulması, kaldırılması, isimlerinin değiştirilmesi kanunla olur.
•
İlçelerin kurulması, kaldırılması, merkezinin belirlenmesi, isimlerinin değiştirilmesi kanunla olur.
•
Kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.
•
Bir ilçenin bir ilden alınıp bir başka ile bağlanması
da kanunla olur.
•
Kamusal yetki ve ayrıcalıklarla donatılmışlardır.
(Kamu gücü ayrıcalıklarına sahiptir.).
•
•
İdare hukuku kurallarına ve idari yargı denetimine
tabiidir.
İl idaresi, üç bölümden oluşur. Bunlar, vali, il idare
şube başkanları ve il idare kuruludur. İl idaresinin
başı validir. İl yönetimi Anayasa'da öngörülmüştür.
•
•
Düzenleme yapabilme yetkisine sahiptir.
•
Yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür.
İlçe idaresi; kaymakam, ilçe idare şube başkanları
ve ilçe idare kurulundan oluşur. Kaymakam, ilçe
idaresinin başıdır.
•
Kamu yararına faaliyette bulunurlar.
•
Tüzel kişiliğe sahiptir. (Hak-borç sahibi olma, davacı, davalı olabilme)
Anayasa'nın 126. maddesine göre, Türkiye, merkezi idare
kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre iller; iller de
diğer kademeli bölümlere ayrılmıştır. İlçeler Anayasa'da
öngörülmemiştir.
Cevap C
Kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan tüm mallar
kamu malları değildir. Özel mallar da vardır. Kamu malları kamu tüzel kişilerinin kamu yararına tahsil edilmiş olan
mallardır. Özel malar, kamu tüzel kişilerinin kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan mallardır.
Cevap C
3
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
7.
8.
I.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine
getirilmez.
II.
Anayasa hükümlerine aykırı emir, yazı ile yenilense bile yerine getirilmez.
III.
Yönetmelik hükümlerine aykırı emir, memur tarafından yerine getirilmemeli, aykırılık emri verene
bildirilmelidir.
IV.
Israr edilen ve yazı ile yenilenen emri yerine getiren memur, emrin yerine getirilmesinden sorumlu
değildir.
İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi için eylem tarihinden 3 ay sonra doğrudan idare
mahkemesine açılan tam yargı davasında, mahkemenin vereceği karar aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Süre aşımından davanın reddine
B)
Öncelikle idareye başvurulması için davanın
reddine
C)
Davayı esastan inceleyerek davanın kabul veya
reddine
D)
Dava dosyasının görevli idari merciye tevdiine
E)
Görev yönünden davanın reddine
Kanunsuz emir ile ilgili yukarıdaki ifadelerden
hangileri yanlıştır?
A) Yalnız II
D) I ve IV
B) Yalnız IV
C) I ve II
Çözüm: Tam yargı davası, idari eylem ve işlemler neticesinde kişisel hakları doğrudan doğruya ihlal edilmiş olan
kişilerin uğradıkları zararın giderilmesi istemiyle idari yargıda açtıkları davalardır.
E) II ve IV
İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava
açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her
halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurma haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir.
Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu
konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya
istek hakkında 60 gün içinde cevap verilmediği taktirde
bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava
açılabilir.
Çözüm: Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle
çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik,
tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görünürse
yerine getirmez çünkü kanunsuz emirdir. Bu aykırılığı o
emri verene bildirir. Ancak üstü emrinde ısrar eder ve bu
emrini yazı ile yenilerse emir yerine getirilir; bu halde emri
yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Buna göre idari eylemden uğranılan zararın giderilmesi
için eylem tarihinden 3 ay sonra, doğrudan idare mahkemesine açılan tam yargı davasında mahkeme, dava dosyasının görevli idari merciye tevdiine karar verir.
Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.
Cevap A
Cevap D
4
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
9.
Aşağıdakilerden hangisine karşı açılacak iptal
davası, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda
görülür?
A)
Rektör atama işlemine
B)
Kaymakam atama işlemine
C)
TOKİ arsa satış ihalesi işlemine
D)
İçişleri Bakanlığı tarafından Büyükşehir Belediye
Başkanının görevden uzaklaştırılması işlemine
E)
10. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Antalya ilinde
bulunan bir taşınmaz için alınan yıkım kararına karşı,
taşınmazın maliki olan ve İstanbul’da ikamet eden A
dava açmak istemektedir.
Buna göre A, işlemin iptali için aşağıdakilerin
hangisinde dava açmalıdır?
A)
Müsteşarın görevden alınmasına ilişkin müşterek kararnameye
Ankara İdare Mahkemesi
B)
Antalya İdare Mahkemesi
C)
İstanbul İdare Mahkemesi
D)
Danıştay
E)
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Çözüm: İlk derece mahkemesi olarak Danıştay da görülecek davalar:
•
Bakanlar Kurulu kararları,
•
Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemler,
•
Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki
alanına giren işler,
•
Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu
kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı
işlemleri,
•
Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca
verilen kararlar, üzerine uygulanan eylem ve işlemler,
•
Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu kurum
ve kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müşterek
kararnameler (görevden alınmasına ilişkin olanlar
da dahil)
Çözüm: İptal davası, idari işlemler hakkında yetki sebep,
konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı, iptalleri için hakları veya menfaatleri ihlal
edilenler tarafından açılan davalardır.
İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan
gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında
veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına
ilişkin idari davalarda yetkili mahkeme taşınmaz malların
bulunduğu yer İdare Mahkemesi'dir. Buna göre taşınmaz
Antalya'da olduğu için Antalya İdare Mahkemesi'nde dava
açılır.
Cevap B
Cevap E
5
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
11. 5237 sayılı TCK’ye göre, bir suç nedeniyle kişinin
yabancı ülkeye geri verilmesi ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi yanlıştır?
12. Suçun konusunda yanılgıya düşülmesi, aşağıdaki
hata türlerinden hangisinin kapsamında değerlendirilir?
A)
Geri vermeye, kişinin bulunduğu yer ağır ceza
mahkemesi karar verir.
A)
Maddi unsurlarda hata
B)
Hukuka uygunluk nedenlerinde hata
B)
Ağır ceza mahkemesi geri verme talebinin kabul
edilebilir olduğuna karar verse de bu kararın yerine getirilip getirilmemesi, Bakanlar Kurulunun
takdirine bağlıdır.
C)
Kusurluluğu etkileyen nedenlerin maddi şartlarında hata
D)
Saik hatası
C)
Geri verme hâlinde, kişi ancak geri verme
kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı
yargılanabilir.
E)
Yasak hatası
D)
Türk vatandaşlarına karşı işlenen suçlar bakımından da geri verme talebi kabul edilebilir.
E)
Geri verilmesi istenen kişi hakkında koruma
tedbirlerine başvurulmasına, Türkiye’nin taraf
olduğu ilgili uluslararası sözleşme hükümlerine
göre karar verilebilir.
Çözüm: Genel anlamıyla hata, dış dünyaya ait bir şeyin
gerçekte olduğu gibi değil, yanlış bir biçimde tanınmasına,
bilinmesine neden olan zihinsel bir durumdur.
Hata, kural olarak, iradenin oluşum sürecine etki eder
ve bu durumda irade, gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru
veya bilinmesi ile bozulmuş olarak doğar.
Suçun maddî unsurlarında hata TCK'nin 30. maddesinde
düzenlenmiş ve somut bir olayda suçun maddî unsurlarına ilişkin bilgisizliği, eksik veya yanlış bilgiyi ifade eder.
Bu hata, suça ilişkin kastı ortadan kaldırır. Kast, suçun
kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek
gerçekleştirilmesidir. Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise maddî
unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın
varlığına engel olur. Örneğin, kişi vestiyerden kendisininki zannederek başkasının paltosunu alır. Keza, kişi gece
karanlığında vahşi bir hayvan zannıyla hareketli bir cisme
ateş eder. Ancak, gerçekte bu hareket eden cisim bir insandır ve dolayısıyla bu insan ölür veya yaralanır. Örnek
olarak verilen bu olaylarda failin bilgisi gerçeğe uysaydı
işlediği fiil haksızlık teşkil etmeyecekti. Bu nedenle hata
hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir kimsenin suçun konusunda yanılgıya
düşmesi maddi unsurlarda hata olarak nitelendirilebilir.
Çözüm: TCK' nin 18. maddesine göre yabancı bir ülkede işlenen veya işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle
hakkında ceza kovuşturması başlatılan veya mahkûmiyet
kararı verilmiş olan bir yabancı, talep üzerine, kovuşturmanın yapılabilmesi veya hükmedilen cezanın infazı amacıyla geri verilebilir. Ancak, geri verme talebine esas teşkil
eden fiil;
a)
Türk kanunlarına göre suç değilse,
b)
Düşünce suçu veya siyasî ya da askerî suç niteliğinde ise,
c)
Türkiye Devletinin güvenliğine karşı, Türkiye
Devletinin veya bir Türk vatandaşının ya da Türk
kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına
işlenmişse,
d)
Türkiye’nin yargılama yetkisine giren bir suç ise,
e)
Zaman aşımına veya affa uğramış ise geri verme
talebi kabul edilmez.
Cevap A
Yabancı ülkenin geri verme talebi hakkında öncelikle kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesi karar verir.
Mahkeme geri verme talebini reddederse bu karar Bakanlar Kurulunu bağlar ve kişi geri verilemez. Mahkeme geri
verme talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verirse bu
karar Bakanlar Kurulunu bağlamaz. Bu durumda Bakanlar
Kurulu kişiyi geri verebileceği gibi siyasi bir sebep göstererek geri vermeyebilir.
Ayrıca özellik ilkesi gereği geri verme halinde, kişi ancak
geri verme kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı
yargılanabilir veya mahkum olduğu ceza infaz edilebilir.
Geri verme talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi halinde, mahkeme tutuklama veya diğer koruma
tedbirlerine başvurabilir.
Cevap D
6
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
13. Haksızlık teşkil eden fiili işlemesi dolayısıyla kişi
hakkında yapılan kınama yargısından ibaret olan
ve failin cezalandırılmasını sağlayan ceza hukuku
ilkesi aşağıdakilerden hangisidir?
15. Aşağıdakilerden hangisi, bir savcı işlemi değildir?
A)
Kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek
B)
İddianame düzenlemek
Kanunsuz suç ve ceza olmaz
C)
Esas hakkında mütalaa vermek
B)
Ceza sorumluluğunun şahsiliği
D)
Şüphelinin gözaltına alınmasına karar vermek
C)
Kusurluluk
E)
Tutuklama kararı vermek
A)
D)
Kıyas yasağı
E)
Şüphenin sanığın aleyhine yorumlanması
Çözüm: Tutuklama, hakim kararıyla, Anayasa ve yasada
belirtilen koşulların gerçekleşmesi ile bir kişinin suçluluğu
hakkında henüz kesin karar verilmeden önce özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Tutuklama, kişi hak ve özgürlüklerini
en ağır biçimde sınırlandıran bir koruma tedbiri olması
sebebiyle sadece hakim tarafından uygulanabilir. Soruşturma evresinde tutuklama kararı Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma
evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine veya resen hakim tarafından verilir. Dikkat edecek olursak kolluk
veya Cumhuriyet savcısı tutuklama kararı veremez, tutuklama kararı sadece hakim tarafından verilebilir ancak
tutuklanmış bir kişiyi savcı resen serbest bırakabilir.
Çözüm: Haksızlık teşkil eden bir fiil işlemesi dolayısı ile
kişi hakkında ceza verilmesi yani haksız fiil işleyen bir kişinin cezalandırılması ceza hukukunun "Kusursuz suç ve
ceza olmaz." ilkesi olarak da adlandırdığımız kusur ilkesinden kaynaklanmaktadır.
Bu ilkeye göre; failin cezalandırılabilmesi için yapmış olduğu eylemin en azından haksız fiil derecesinde olması
yani kusurlu olması gerekmektedir. Failin haksızlık oluşturan eylemini gerçekleştirmesinde kusuru olmadıkça ceza
yaptırımına maruz kalmayacaktır. Kusur; bir eylemin isnat
kabiliyeti bulunan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek
ya da en azından bilerek yapılmasıdır. Bilmeden ya da
istemeden yapılan bir hareketten dolayı kimse cezalandırılamaz.
Cevap E
Bu ilkenin üç önemli sonucu vardır:
_
Kusursuz bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz.
_
Ceza failin kusurunun derecesini aşamaz.
_
Ceza failin hak ettiğinden az olamaz.
Cevap C
14. Aşağıdakilerden hangisi hâkimin reddi talebinde
bulunabilecek kişilerden biri değildir?
A) Cumhuriyet savcısı
B) Tanık
C) Sanık
D) Müdafi
E) Katılan
Çözüm: CMK'nin 24. maddesinde hakimin reddini
gerektiren sebepler düzenlenmiştir. Maddeye göre
hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde ve tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı hakimin
reddi istenebilir denmektedir. Kanunda sayılan hakimin
reddini isteyebilecek kişiler ise
•
Cumhuriyet savcısı;
•
şüpheli,
•
sanık veya bunların müdafii;
•
katılan veya vekilidir. Tanık hakimin reddini isteyemez.
Cevap B
7
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
17. Aşağıdaki işlemlerden hangisi, sınırlı ehliyetsizin
bizzat yapabileceği işlemlerden biri değildir?
16. Yüklenen suçun, hukuka aykırı fakat bağlayıcı
emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi durumunda fail hakkında aşağıdakilerden hangisine
karar verilir?
A)
Kendi serbest mallarıyla ilgili işlemler
B)
Karşılık olmaksızın kendilerini yükümlülükten
kurtaran sözleşmeler
A)
Beraatine
B)
Mahkûmiyetine
C)
Trampa sözleşmesi
C)
Davanın reddine
D)
Alacaklı sıfatıyla kefalet sözleşmesi
D)
Davanın düşmesine
E)
Soy bağının reddi davası açma
E)
Kusuru bulunmadığı için ceza verilmesine yer
olmadığına
Çözüm: Sınırlı ehliyetsizler, fiil ehliyetinin bütün şartlarına sahip olmayan kişilerdir. Sınırlı ehliyetsizler kategorisine giren kişiler, ayırt etme gücüne sahip küçükler ile ayırt
etme gücüne sahip kısıtlılardır. Bu kişiler, fiil ehliyetinin
en önemli şartı olan ayırt etme gücüne sahiptirler. Fakat
bunlardan bir kısmı ergin değildir, bir kısmı ise kısıtlıdır.
Bu itibarla da bunların ehliyetleri yoktur. Fakat kanun koyucu bu kişileri tam anlamıyla ehliyetsiz saymayı da uygun görmemiş, bazı bakımlardan onları kısmen ehliyetli
saymıştır. Sınırlı ehliyetsizlerin yapabileceği işlemleri tek
başına yapabileceği işlemler, yasal temsilcisinin izni ile
yapabileceği işlemler ve hiç yapamayacağı işlemler olarak ayırmak mümkündür. Bu işlemleri başlıklar halinde
açıklamak gerekirse:
Çözüm: Ceza yargılamasında duruşmanın sona erdiği
açıklandıktan sonra mahkeme somut gerçeğe ulaşmakla birlikte verdiği hükmü açıklar. CMK madde 223'e göre.
"Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi
kararı, hükümdür. Bunlar içerisinde;
Beraat kararı;
a)
Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış
olması,
b)
Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin
sabit olması,
c)
Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin
bulunmaması,
d)
Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine
rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin
bulunması,
e)
1)
Hiç yapamayacağı işlemler:
• önemli bağışlamada bulunma,
• vakıf kurma,
• kefil olmadır.
2)
Kendi başlarına yapabileceği işlemler:
•
Sınırlı ehliyetsizler, kendilerini borç altına sokmayan, sadece menfaat sağlayan işlemleri, örneğin karşılıksız kazanımları (ivazsız iktisapları)
yasal temsilcilerinin rızasına muhtaç olmaksızın
kendi başlarına yapabilirler.
•
Yönetimi kendilerine bırakılmış olan mallarla
(serbest mallarla) ilgili hukuki işlemleri, kendilerini borç altına sokacak mahiyette olsalar dahi
kendi başlarına yapabilirler.
•
Kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılmasında
da kural olarak yasal temsilcilerinin rızasına
muhtaç değildirler. Nitekim sınırlı ehliyetsiz
küçük 15 yaşını doldurmuşsa yasal temsilcinin
iznini almaksızın ergin kılınma için başvuruda
bulunabilir. Aynı şekilde, ayırt etme gücüne sahip kısıtlı da izne gerek olmaksızın soy bağının
reddi davası açabilir.
•
Aile dışında yaşayan sınırlı ehliyetsiz kazancını
dilediği gibi harcayabilir.
•
alacaklı sıfatı ile kefalet sözleşmesi yapabilir.
Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit
olmaması hallerinde verilir.
Sanık hakkında;
a)
Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü,
akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici
nedenlerin bulunması,
b)
Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin
yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya
da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,
c)
Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş
nedeniyle aşılması,
d)
Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi
hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.
Cevap E
3)
Yasal temsilcisinin izni ile yapabilecekleri işlemler:
Sınırlı ehliyetsiz, kendisini borç altına sokan hukuki işlemleri, yasal temsilcisinin izni olmadan yapamaz. Örneğin,
kendisini borç altına sokan satım sözleşmesi, kira sözleşmesi, istisna sözleşmesi ya da trampa sözleşmesini tek
başına yapamazlar.
Cevap C
8
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
18. Ayşe ile kocası Ali’nin erkek kardeşi Mehmet
arasındaki hısımlığın türü bakımından aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A)
İkinci dereceden yarım kan yan soy hısımlığı
B)
Üçüncü dereceden tam kan yan soy hısımlığı
C)
Üçüncü dereceden kayın yan soy hısımlığı
D)
İkinci dereceden kayın yan soy hısımlığı
E)
İkinci dereceden tam kan yan soy hısımlığı
19. Aile konutu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
Çözüm: Kayın hısımlığı (sıhrî hısımlık), evlenme dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır. “Eşlerden biri ile diğer
eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları
olur.” O halde karının anası, babası, kardeşleri, kardeş
çocukları, büyük ana ve babaları ile koca, kayın hısmıdır.
Aynı şekilde karı da kocasının bu tür hısımlarıyla kayın
hısmıdır ve bu hısımlığın derecesi, kocasının onlarla olan
hısımlığının derecesinin aynıdır. Soruda Ayşe ile kocası
Ali'nin erkek kardeşi Mehmet arasındaki hısımlık sorulmaktadır. O halde öncelikle Ali ile Mehmet arasındaki hısımlığa bakmak gerekir. Ali ile kardeşi Mehmet arasındaki
hısımlık ikinci dereceden yan soy hısımıdır. Bu hısımlık
derecesine göre de Ali'nin eşi Ayşe'nin Mehmet'le hısımlığı ikinci dereceden yan soy kayın hısımlığıdır.
A)
Sağ kalan eş, miras payına mahsuben aile
konutunun mülkiyetinin kendisine verilmesini
talep edebilir.
B)
Aile konutu üzerinde her hâlde eşlerin paylı
mülkiyet hakkı vardır.
C)
Bir taşınmazın aile konutu niteliğini taşıyabilmesi
için mutlaka tapu kütüğüne şerh verilmiş olması
gerekir.
D)
Malik olmayan eşin onayı olsa bile aile konutunun mülkiyet hakkının devredilebilmesi mümkün
değildir.
E)
Aile konutu kavramı sadece eşler arasında
edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulandığı
hâllerde karşımıza çıkar.
Çözüm: Aile konutu, ailenin devamlı olarak ikametine
ayrılan konuttur. Medeni Kanun'un 19. maddesinde aile
konutunun bulunduğu yere “yerleşim yeri” adı verilmiştir.
Buna göre; yerleşim yeri, bir ailenin sürekli kalmak niyetiyle oturduğu yerdir. TMK 194'e göre "Eşlerden biri diğer
eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya
aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." Rıza sağlamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu
şerhi, bütün evliliklerde geçerlidir. Aile konutu şerhi, tapu
kütüğüne işlendiğinde konutun maliki olan eş, diğer eşin
rızasını almadan taşınmazı 3. şahıslara satamamaktadır.
Aile konutunun eşler açısından edinilmiş mal ya da kişisel mal olmasının (evlilik öncesi edinilmiş mal) ya da paylı
mülkiyetinde bulunmasının uygulamasında önemi yoktur.
Hemen belirtelim ki ikincil nitelikte olan konutlar aile konutu sayılamaz. Yazlık, yayla evi gibi. Kural olarak tek konut
aile konutu olabilir. Eşlerin çeşitli sebeplerle yaşamsal
faaliyetlerle eşdeğer seviyede geçirdikleri yerlerdeki konutları da aile konutu olabileceğine göre ancak koşulları
ispatlandığında birden çok konuta aile konutu şerhi verilebilir. Kanun koyucu aile konutu ile ilgili başka bir düzenlemeye de mirasın paylaşım biçimini tanımlarken TMK
652. madde de yer vermiştir. Murisin ölümünün ardından
mirasçılar tarafından mirasın paylaştırılmasında tereke
malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları
konut(aile konutu) varsa, sağ kalan eş, bunlar üzerinde
kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir demiştir.
Cevap D
Cevap A
9
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
21. Yasal ön alım hakkı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır?
20. Miras bırakan Ahmet, 24 Şubat 2012’de öldüğünde
geride kızı Ayşe ve oğlu Oktay kalmıştır. Ahmet’in
terekesi açıldığında bankada bulunan ¨100.000 haricinde başka bir hak ve borcun bulunmadığı görülür.
Ancak Ahmet’in oğlu Oktay, babasının ölümünden 6
ay önce arkadaşı Zeynep’e ¨200.000 bağışladığını
belirler.
Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A)
Yasal ön alım hakkı, birlikte mülkiyet türlerinden
paylı mülkiyette paydaşların sahip olduğu bir
haktır.
B)
Yasal ön alım hakkı hukuki işlemden kaynaklanan yenilik doğuran bir hak niteliğini taşır.
C)
Yasal ön alım hakkı, paydaşlardan birinin payını
bir bedel karşılığında paydaşlar dışındaki üçüncü bir kişiye devretmesi hâlinde diğer paydaşlarca kullanılabilir.
A)
Ahmet’in net terekesi ¨ 300.000’dir.
B)
Miras bırakanın ölümünden önceki bir yıl içinde
yaptığı bağışlamalar tenkise tabidir.
D)
C)
Ayşe ile Oktay’ın saklı pay oranı yasal miras
paylarının yarısıdır.
Cebrî artırmayla satışlarda yasal ön alım hakkı
kullanılamaz.
E)
D)
Ayşe ve Oktay’ın, babalarının mirasçısı olarak
almaları gereken saklı pay miktarı yetmiş beşer
bin TL'dir.
Yasal ön alım hakkı, satışın hak sahibi paydaşa
bildirildiği tarihin üzerinden 3 ay ve her hâlde
satışın üzerinden 2 yıl geçmekle düşer.
E)
Ayşe ve Oktay almaları gereken yetmiş beşer
bin TL'nin tamamını Zeynep’ten talep edebilirler.
Çözüm: Yasal ön alım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine
tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaş veya paydaşlara açacakları yenilik doğuran bir dava sonunda hâkimin vereceği kararla o payı
öncelikle satın alma yetkisi veren eşyaya bağlı bir haktır.
Başka bir deyişle, yasal ön alım hakkı, paylı mülkiyette
bir paydaşın, taşınmaz maldaki payını tamamen veya kısmen üçüncü bir kişiye satması halinde, açacakları dava
üzerine verilen kararla diğer paydaş veya paydaşlara aynı
şartlarla bu payı öncelikle satın alma ve mülkiyetini kazanma imkanı veren, kanundan doğan, eşyaya bağlı, yenilik
doğuran (inşai) dava ile kullanılan bir haktır. Ön alım hakkı; yasal ön alım hakkı, sözleşmeden doğan ön alım hakkı
olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Çözüm: Yasal mirasçılardan miras bırakana çok yakın
olanlara, miras bırakanın iradesiyle bertaraf edemeyeceği (ortadan kaldıramayacağı) bir miras payı tanınmıştır
ki bu paya saklı pay (mahfuz hisse), bu suretle kanunun
koruduğu yasal mirasçıya da saklı paylı (mahfuz hisseli)
mirasçı denir. Miras bırakan, yapacağı sağlar arası karşılıksız kazandırmalar veya ölüme bağlı tasarruflarla saklı
paylı mirasçıların saklı paylarını çiğneyemez, tasarruflarını ancak tasarruf edilebilir kısım üzerinden yapabilir.
Saklı paylı mirasçılar ve saklı payları şöyledir (MK m. 506):
1)
Miras bırakanın altsoyu için yasal miras payının
yarısı (1/2),
2)
Miras bırakanın ana ve babasından her biri için
yasal miras payının dörtte biri (1/4),
3)
Miras bırakanın sağ kalan eşi için altsoyu veya ana
baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde
miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras
payının dörtte üçü (3/4).
Medeni Kanun'a göre ön alım hakkı, eski Medenî
Kanun'da olduğu gibi özel yenilik doğuran bir hakka dayalı
irade beyanıyla değil yani hukuki işlemden kaynaklanarak
değil, kanundan kaynaklanan yenilik doğuran bir hak olarak tanımlanmıştır. Yasal ön alım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihten itibaren üç ay ve herhalde satışın
üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
Cevap B
Belirttiğimiz oranlardaki saklı paylara uyulmadan yapılan
tasarruflar ya da diğer bir deyişle saklı paylara muris tarafından tecavüz edilmesi durumunda saklı paylı mirasçılar
tenkis davası açarak alamadıkları saklı paylarını murisin
ölüme bağlı tasarruflarını iptal ederek alabilirler. Ancak
burda şunu unutmamak gerekir ki mirasçılar terekede kalan malı öncelikle alıp saklı pay miktarına ulaşılamıyorsa
eksik kalan kısım için tenkise başvurabilirler. bu bilgiler
ışığında soruya bakacak olursak Ayşe ve Oktay'ın saklı
payları yetmiş beşer bin liradır. Ayşe ve Oktay bankadaki
yüz bin lirayı aldıktan sonra saklı paylarının eksik kısımları
için Zeynep'e tenkis davası açabilirler, saklı paylarının tamamını Zeynep'ten istemeleri mümkün değildir.
Cevap E
10
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
22. Komşusu Ahmet’in nüfus cüzdanını gizlice alan Can,
üzerine kendi resmini yapıştırıp kendisini Ahmet
olarak tanıtarak, Ahmet’e ait tarlayı iyi niyetli Bülent’e
satar ve tapuda tescilini gerçekleştirir. Bülent bu tarla
üzerinde arkadaşı Mehmet’e bir alım hakkı tanır ve
tapuya bu hakkı şerh verirler. Durumu fark eden Ahmet, Bülent ve Mehmet’e karşı dava açar.
23. Aşağıdakilerden hangisi, Türk Borçlar
Kanunu’nda yer alan yazılı şekil yerine geçen
metinlerden biri değildir?
Bu olayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A)
Ahmet’in açtığı dava sicilin düzeltilmesi davasıdır.
B)
Bu dava devam ederken olası hak kayıplarını
önlemek için ayni hak iddia eden Ahmet’in, tapu
siciline geçici tescilin şerhinin verilmesini talep
etmesi gerekir.
C)
Bülent, iyi niyetli olmakla birlikte, yolsuz tescile
güvenen üçüncü kişi olmadığından tarlanın
mülkiyet hakkını kazanmamıştır.
D)
Bülent bu olayda ancak tüm koşulları mevcutsa
olağan zaman aşımı hükümlerinden yararlanarak mülkiyet hakkını kazanabilir.
E)
A)
İmzalı mektup
B)
Cep telefonu ile gönderilen mesaj (SMS)
C)
Aslı borç altına girenlerce imzalanmış telgraf
D)
Teyit edilmiş olan faks mesajı
E)
Güvenli elektronik imza atılarak gönderilen ve
saklanan belge
Çözüm: Borçlar Kanunu'na göre yazılı şeklin iki ana şartı
vardır. Bunlardan biri metin, diğeri de imzadır. Bu çerçevede seçenekleri incelediğimizde imzalı mektup, imzalanmış telgraf, elektronik imza ile saklanan belge ve teyit
edilmiş faks mesajı böylesi metinler arasına girer. Soruda
en kafa karıştırıcı seçenek faks seçeneği olmakla beraber
ifadedeki "teyit edilmiş" kısmı yeterli şartı sağlamaktadır.
Ancak cep telefonu ile gönderilen mesaj bahsi geçen bu
yazılı şekil şartlarını sağlamadığından kabul edilemez.
Cevap B
Mehmet iyi niyetli ise, tapuya şerh verildiği için
alım hakkını kazanır.
Çözüm: Tapuya güven ilkesi gereği tapu kütüğündeki
tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya diğer bir ayni
hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur (tescilin
müsbet (olumlu) hükmü). Ancak tapuya güven ilkesinin
uygulanabilmesi için bazı şartların gerçekleşmiş olması
gerekmektedir. Bunlar;
a)
Kazanım yalnızca üçüncü kişiler içindir. Adına yolsuz tescil yapılan ve onun külli halefleri dışındakiler
üçüncü kişi sayılır.
b)
Kazanım sadece ayni haklar içindir. Kişisel (nispi)
hak (ör. kira, alım hakkı, ön alım hakkı, taşınmaz
satış vaadi) kazanımları korunmaz. Böyle bir hakkın şerh verilmiş olması da durumu değiştirmez.
c)
Kazanım yalnızca sicil kaydına dayanma halinde
mümkündür. Sicil dışı bir unsura güven kapsam
dışıdır. Örneğin, sahte vekaletnameye güvenerek
işlem yapmak ya da sahte nüfus cüzdanına güvenerek işlem yapma durumunda sicile güvenden
bahsedilemez.
d)
Kazanan iyi niyetli olmalıdır.
e)
Üçüncü kişinin ayni hak kazanması için gerekli
diğer kurucu unsurlar geçerli olmalıdır. Yani adına
yolsuz tescil yapılan kişi ile 3. kişi arasındaki işlem
ehliyet, şekil vs. yönünden geçerli olmalıdır, aksi
halde 3. kişi tapuya güven ilkesinden istifade
edemez. Sorudaki olayımıza baktığımızda üçüncü
kişi olan Mehmet her ne kadar tapuya güvenden
yararlanıyor gibi gözükse de alım hakkı bir ayni hak
değil, şahsi haktır. Bu nedenle tapuya güven ilkesi
gereği alım hakkını kazanması mümkün değildir.
Cevap E
11
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
24. Genel işlem koşulları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A)
Genel işlem koşullarının düzenlendiği çok sayıdaki sözleşme metinlerinin, o koşulların genel
işlem koşulu olarak değerlendirilmesi için, özdeş
olması zorunludur.
B)
Türk Borçlar Kanunu’na göre koşulların kapsamı, yazı türü ve şekli de genel işlem koşulu
niteliğini taşımaları bakımından önemli değildir.
C)
Bir koşulun genel işlem koşulu sayılabilmesi için
ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla hazırlanmış olması gerekir.
D)
E)
25. Aşırı yararlanma sonucunda sömürülen kişiye
(zarar gören kişiye) Türk Borçlar Kanunu ile
tanınmış haklar bakımından aşağıdaki ifadelerden
hangisi doğrudur?
Bir sözleşme şartının Türk Borçlar Kanunu’na
göre genel işlem koşulu sayılabilmesi için bu
koşulun asıl sözleşmede veya sözleşme ekinde
yer alması önem taşımaz.
Sözleşmeye, sözleşme koşullarının her birinin
tartışılarak kabul edildiği yönünde konulacak hükümler tek başına o sözleşme koşullarını genel
işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
A)
Sömürülen kişi sözleşmeyi, sözleşmenin kurulmasından itibaren 1 yıl içinde iptal edebilir.
B)
Sömürülen kişinin sözleşme ile bağlı olmaması
Türk Borçlar Kanunu’na göre mümkün olmayıp
sadece oransızlığın giderilmesini talep hakkı
vardır.
C)
Sömürülen kişi, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirebilir
ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
D)
Sömürülen kişi, sözleşme ile bağlı olmadığını
aşırı yararlanmanın sebebi ne olursa olsun
sözleşmenin kurulmasından itibaren 10 yıl içinde
ileri sürmelidir.
E)
Oransızlığın giderilmesini talep etmede, sömürülen kişiye Türk Borçlar Kanunu ile tanınan kısa
süre 2 yıldır.
Çözüm: Genel işlem şartları hukukumuza 6098 Yeni Türk
Borçlar Kanunu’yla hüküm olarak girmiştir. Konuyu daha
iyi kavrayabilmek için gündelik hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız örnekten yürümek daha faydalı olacaktır. Her
gün kredi kartı başvuru formunda yazan uzun yazılarla ya
da yatırdığımız elektrik faturasının arkasındaki küçük yazılar, yeni bir ürün aldığınızda arkasında yazan küçük küçük yazılarla karşılaşıyoruz. İşte bunun gibi sözleşmelere
‘’Tip Sözleşme’’ denmektedir. Ve bu tip sözleşmeler için
getirilen genel işlem şartları şöyle sıralanabilir;
Çözüm: Gabin yeni BK’da Türkçe karşılığı ile aşırı yararlanma olarak yer almış ve birkaç hükmünde değişiklik
yapılmıştır. Aşırı yararlanma bir kişinin zor durumundan,
düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden dolayı edimler arası AŞIRI ve AÇIK oransızlık bulunması halidir. Zarar
gören kişiye tanınan iki hak vardır.
1) Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede
kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir.
1.
Ya sözleşmeyi iptal edebilir ve edimin geri verilmesini ister ya da
2.
Sözleşmeye bağlı kalırım ancak "Edimler arası
oransızlığı gider." diyebilir.
Zarar gören kişi bu haklarını ise,
2) Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin
özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.
3) Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan
genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. (Yaptırımına çok dikkat edelim.)
a)
Düşüncesizlik veya deneyimsizliği ÖĞRENDİĞİ
tarihten itibaren
b)
Ya da zor durumda kaldıysa bu zor durumun
ortadan kalkmasından itibaren 1 yıl ve her halde
sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren 5 yıllık hak
düşürücü süre içinde kullanabilir.
Soruya dönersek zaten süre ile ilgili olan D ve E seçenekleri doğrudan elenir. A seçeneğini yanlış yapan ifade
‘’….Sözleşmenin kurulmasından itibaren…’’ ifadesidir,
zira süre doğrudur. B seçeneğinde ise yanlış olan şey,
kişiye sadece oransızlığı giderme hakkının tanınmasıdır.
Yeni BK buraya vurgu yapmıştır. Açık açık ister oransızlığın giderilmesini istersin, istersen de sözleşmeyi iptal
edebilirsin demiştir.
4) Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur.
5) Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve
anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa
düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır.
Soruda doğrudan ilk seçenek bu bilgiler ışığında kendini
ele vermektedir.
Cevap C
Cevap A
12
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
26. Usta A ile çırağı B, bir binanın dış cephe tadilatını
yaparlarken çırak, ustasına uzatmak için eline aldığı
çekici aşağıya düşürür ve o sırada aşağıdan geçmekte olan C, kafasına isabet eden çekiç sebebiyle ağır
şekilde yaralanır.
27. A ve B, 25 Ocak 2012’de yaptıkları sözleşme ile A’nın
B’ye 2 ton pirinç teslim etmesini ve teslimatın bir sonraki ayın ortasında yapılmasını kararlaştırırlar.
Bu olaya göre A, 2 ton pirinci hangi tarihte teslim
etmelidir?
Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A)
Bu olayda usta A’nın C’ye karşı sorumluluğu
adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında
değerlendirilir.
B)
Adam çalıştıranın sorumluluğunun doğabilmesi
için A ile B arasında adam çalıştırma ilişkisinin
bulunması gerekir.
C)
Adam çalıştıranın sorumluluğu kusursuz sorumluluk türü olduğu için A’nın C’ye karşı sorumluluğunun doğmasında kusurlu olup olmaması
önemli değildir.
D)
Adam çalıştıranın sorumluluğu özen ilkesine
dayandığından kurtuluş kanıtı getirilebilen bir sorumluluktur; A kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulabilir.
E)
A)
14 Şubat 2012
B)
15 Şubat 2012
C)
16 Şubat 2012
D)
28 Şubat 2012
E)
29 Şubat 2012
Çözüm: 25 Ocak 2012 tarihinde yapılan bir sözleşmede
teslimatın da bir sonraki ayda yapılacağı kararlaştırıldığına göre şubat ayında teslimatın gerçekleşeceği açıktır. Bir
sözleşmede tarih olarak ayın sonu ibaresi varsa 30-31’i,
ayın ortası ibaresi varsa 15’i anlaşılır. O yüzden cevap, 15
Şubat 2012 tarihidir.
Cevap B
A’nın sorumluluktan kurtulmasında, işletmenin
çalışma düzeninin bu zararın doğmasını önleyecek yeterlilikte ve nitelikte olmasını sağlamamış
bulunması önemli değildir.
Çözüm: Adam çalıştıran;
28. Geçerli olarak kurulmuş olan ve sürekli borç
ilişkisi doğuran bir sözleşmenin sonradan ortaya
çıkan bir nedenle ileriye etkili olmak üzere sona
erdirilmesine ne ad verilir?
Gerçek/tüzel kişi olabilir. Ayırtım gücüne sahip olması
önemli değildir. Çalışan ile arasında emir talimat ilişkisi
olmalıdır ve zarar da bu işin görülmesi esnasında meydana gelmelidir. Borçlar Kanunu’nda bu haller kusursuz
sorumluluk halleri olarak geçer. İşte bu kusursuzluğun
bazı hallerinde kişilerin kurtuluş kanıtı getirme imkanı
vardır. Bunlar tahdididir. Adam çalıştıranın sorumluluğu,
hayvan idare edenin sorumluluğu ve ev başkanının sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkanı vardır. Kurtuluş kanıtı; bir anlamda, "Ben elimden geleni yaptım hatta
fazlasını yaptım ancak gene de bu kaza meydana geldi,
ne yapalım mukadderat o yüzden ben sorumlu değilim.’’
diyerek sorumluluktan kurtulmadır. Şu halde A, B, C ve D
seçenekleri doğrudur.
A)
Kesin hükümsüzlük
B)
Dönme
C)
İptal
D)
Fesih
E)
Eksiklik
Çözüm: Borç ilişkisini sona erdiren nedenler ;
Cevap E
•
Bozma,
•
Dönme,
•
Fesih,
•
İptal,
•
Rücudur.
Soruda dikkat edilmesi gereken ifade ileriye etkili olarak
sona erdirilmesi hususudur. Sözleşmeyi geçmişe değil,
geleceğe yönelik olarak ortadan kaldıran sebep ise seçeneklerde verilenlerden fesihtir. Fesih, tek taraflı bir hukuki
işlemdir.
Cevap D
13
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
30. Ticari iş ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
29. Ticari temsilcinin (ticari mümessilin) müvekkil
tacir adına ve ticari işletme ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini yapabilmesi için açıkça
yetkilendirilmesi gerekir?
A)
Taraflardan biri için ticari sayılan iş, arada sözleşme varsa diğer taraf için de ticari sayılır.
A)
Tacirin ticari işletmesine dâhil taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak kurmak
B)
Ticaret şirketi tacirin bütün işleri ticari iş niteliğindedir.
B)
Tacir adına ödünç sözleşmesi yaparak bankadan kredi çekmek
C)
C)
Tacir adına bono düzenlemek
Ticari bir borca kefalet hâlinde kanunda veya
sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsil
kefalet söz konusudur.
D)
Avukat olmasa bile ticari işlerle ilgili davalarda,
mahkemede taciri temsil etmek
D)
Bir esnaf işletmesini ilgilendiren bütün işlem ve
fiiller ticari iştir.
E)
İşletmede çalışacak işçiler ile hizmet sözleşmesi
akdetmek
E)
Ticari bir işte uygulanacak temerrüt faizi oranı
sözleşme ile kararlaştırılmamışsa avans faiz
oranı üzerinden temerrüt faizi talep edilebilir.
Çözüm: Tacir yardımcıları içerisinde, taciri temsil yetkisi en geniş olan kişi, ticarî temsilcidir. Ticarî temsilcinin
temsil yetkisinin kapsam ve sınırı kanun tarafından belirlenmiştir. ‘‘Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi
yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere,
açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir. Ticari temsilci, iyi niyet sahibi üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi
adına, kambiyo taahhüdünde bulunabileceği gibi işletme
sahibi adına, işletmenin amacına (gayesine uygun) giren
her türlü işlemi yapmakla dahi yetkilidir. Ticari temsilcinin
temsil yetkisini; yapabileceği işlemler, hiç yapamayacağı
işlemler ve özel izinle yapabileceği işlemler olarak ayırmak mümkündür.
a.
Yetki Kapsamına Dahil İşlemler:
•
Ticari işletmeye işçi alabilir veya işletmeden işçi
çıkarabilir.
•
Ticari işletmeye hammadde satın alabilir ve üretilen
malları satabilir.
•
Ticari işletmenin menkul veya gayrimenkullerini
kiraya verebilir.
•
Tacir adına poliçe, bono, çek düzenleyebilir. Yani
kambiyo taahhüdünde bulunabilir.
•
Tacir adına banka kredisi alabilir.
•
Ticari işletmenin başka faaliyetleri için ticari vekil
atayabilir.
•
Ticari işlerle ilgili davalarda davalı ya da davacı
olabilir.
b.
Özel Yetki ile Yapabileceği İşlemler veya Hiç
Yapamayacağı İşlemler
•
İşletmeye ait gayrimenkulleri devredemez.
•
İşletmeye ait gayrimenkuller üzerinde 3. kişiler
lehine ayni hak tesis edemez.
•
İşletme üzerinde rehin hakkı tesis edemez.
•
İşletmeye yeni bir ortak alamaz.
•
Tüzel kişiler için şirkette tür değişikliği yapamaz.
Çözüm: Ticarî işin belirlenmesi, TTK 3 ve 19. maddeleri
incelendiğinde mümkündür. nelerin ticari iş sayılacağı bu
maddelerde belirtilmektedir. Nelerin ticari iş sayılacağını
başlıklar halinde belirtmek gerekirse,
a.
TTK’da Düzenlenen Bütün Hususlar
b.
Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Bütün İşlem ve Fiiller
c.
Ticari İş Karinesi gereği tacirin yaptığı işler
d.
Bir Taraf İçin Ticari Sayılan İşler (yayma kriteri)
ticari iş sayılacaktır. Bunların dışında kalan işleri
ise adi iş olarak nitelendirmek ve Borçlar Kanunu
kapsamında değerlendirmek gerekir. Soruya baktığımızda “Esnaf işletmesini ilgilendiren her türlü işler
ticari iş sayılır.” ifadesi kullanılmıştır. Oysaki esnaf
işletmeleri tacir olmanın sonuçlarının bir çoğuna
tabi olmadığı gibi yaptıkları her türlü işi de ticari iş
görmek mümkün değildir.
Cevap D
Cevap A
14
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
31. Adi şirkette kâr ve zararın paylaşımı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A)
Kâr ve zarar paylaşım oranları şirket sözleşmesinde belirlenebilir.
B)
Kâr ve zarar paylaşımına ilişkin esaslar şirket
sözleşmesiyle veya ortaklar kararıyla belirlenmemişse, ortaklar kâr ve zararı sermayeye
katılım oranlarına göre paylaşırlar.
C)
Ortaklar, kâr ve zarar oranlarını belirleme yetkisini üçüncü bir kişiye bırakabilirler.
D)
Zarara katılım oranları belirlenmemişse ortakların kârın paylaşımına ilişkin olarak kararlaştırdıkları oran, zarar hakkında da uygulanır.
E)
Adi şirkete sadece emeğini sermaye olarak
getiren ortağın, ortaklar arasında etki doğuracak
şekilde, zarardan muaf tutulması kararlaştırılabilir.
32. Aşağıdaki haklardan hangisi, anonim şirkette
sadece azlık oluşturan pay sahiplerine tanınmış
olup pay oranı azlık oluşturmaya yetmeyen pay
sahipleri tarafından kullanılamaz?
A)
Kâr payı almak
B)
Genel kurul toplantısına katılmak
C)
Genel kurulda oy kullanmak
D)
Genel kurul kararının iptali için dava açmak
E)
Mali konularla ilgili genel kurul görüşmelerini
erteletmek
Çözüm: Anonim şirketlerde azlık tabirinden esas sermayenin % 10’unu temsil eden pay sahipleri anlaşılmaktadır.
Azlığın genel kurul çalışmalarında ve anonim şirketler hukukunda birtakım hakları bulunmaktadır.
Çözüm: Ortaklık sözleşmesinde herhangi bir karar verilmemiş ise kar ve zarar yasada belirtilen şekilde paylaştırılacaktır. Yasada, kâr ve zararın paylaşılmasına dair bazı
esaslar belirlenmiştir. Buna göre; kâr ve zarar, bir yıllık
hesap dönemi sonunda yapılacak bilanço ile belirlenir. Bu
sürenin uzatılmasına ilişkin sözleşmede yer alan hüküm
batıldır. Ortaklar bütün kârı aralarında bölüşmek zorundadırlar. Aksine hüküm bulunmadığı takdirde, kâr ve zarardan hisse, sermaye katılım payı değişik de olsa eşit olarak
bölüşülür. Ortaklardan biri şirkete sermaye olarak emeğini
koymuşsa bu ortağın zarara iştirak etmeyeceği şeklinde
sözleşmeye hüküm konulabilir.
Cevap B
•
Yönetim kurulu üyelerinin, şirkete verdikleri zararlar
için dava edilebilmeleri, kural olarak, şirket genel kurulunun bu yolda bir karar alması ile mümkündür.
•
Kural olarak, şirket genel kurulunu toplantıya davet
etmek yetkisi ilk olarak yönetim kuruluna ve şartların
gerçekleşmesi durumunda da denetçilere aittir.
•
Şirket genel kurulu toplantısında görüşülecek konuları
(gündemi) tespit etmek yetkisi de yönetim kuruluna
aittir. Ancak azınlık talepte bulunursa yönetim kurulu
onların istedikleri hususları da gündeme koymak
zorundadır.
•
Bilançonun onaylanması hakkındaki genel kurul görüşmeleri esnasında, azınlık talepte bulunduğu takdirde,
bu görüşmenin (en az) bir ay sonraya ertelenmesi
gerekecektir.
Örnek olarak yukarıda sayılan yetkiler azınlıklara tanınmış
yetkilerdir. Soruda seçeneklere baktığımızda bütün seçeneklerde verilen haklar azınlıklara tanınmış yetkilerdendir
fakat bunlar azınlık oluşturmayan pay sahipleri tarafından
da gerçekleştirilebilirken mali konularla ilgili genel kurul
görüşmelerini erteletmek azınlık oluşturmayan pay sahiplerine tanınmış bir yetki değildir.
Cevap E
15
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
34. Keşide ve ödeme yeri aynı olan çek, 01.02.2012
tarihinde düzenlenmiş ve aynı gün lehtara teslim
edilmiştir. Ancak çekin üzerine keşide tarihi olarak
01.06.2012 tarihi yazılmıştır.
33. Poliçe ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A)
B)
Poliçe bedeli hem yazı hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa rakam ile
gösterilen bedel üstün tutulur.
Bu çekin geçerli olarak ibraz edilebileceği son
gün, aşağıdakilerden hangisidir?
Poliçe bedeli yalnız yazıyla veya yalnız rakamla
birden çok defa gösterilmiş olup da bedeller
arasında fark bulunursa en yüksek olan bedel
geçerli sayılır.
C)
Poliçede muhatap, ancak senedi kabul ederse
ödeme yükümlülüğü altına girer.
D)
Poliçedeki imzanın el yazısı ile atılması zorunlu
değildir; güvenli elektronik imza yeterlidir.
E)
Poliçedeki imza sahiplerinden birinin poliçeden
doğan taahhütleri geçersiz olursa poliçede imzası bulunan diğer kişilerin de poliçeden doğan
taahhütleri sona erer.
A)
11.02.2012
B)
01.03.2012
C)
01.05.2012
D)
11.06.2012
E)
11.07.2012
Çözüm: Çekler görüldüğünde ödenir. Keza çekler bir ödeme aracıdır. Bu itibarla, çeklerde ne kabul ne de vade söz
konusudur. Ancak keşide ve ödeme yerleri göz önünde
tutularak çekler için ibraz süreleri tayin edilmiştir.
Çözüm: Poliçe, keşidecinin, muhataba yönelik olarak,
lehtara veya emrine, vadede belirli bir meblağı ödeme
emrini kanunun aradığı şekil şartlarını yerine getirmek
kaydıyla verdiği senettir. Poliçede taraflar keşideci lehtar
ve muhataptan oluşur. Muhatabın poliçe ilişkisi içine girmesi ve poliçeden sorumlu olması ancak kabul ile mümkündür. Kabul, muhatabı poliçenin asıl borçlusu haline
getirir. Muhatabın kabul mecburiyeti yoktur. Keşideci ile
muhatap arasında anlaşma yapılmış olması dahi sonucu
değiştirmez.
Cevap C
1)
Aynı yerde keşide edilen ve aynı yerde ödenecek
çekler 10 gün,
2)
Farklı yerde keşide edilip farklı yerde ödenecek
çekler 1 ay,
3)
Bir kıtada keşide edilen çek başka bir kıtada
ödenecekse 3 ay içinde muhatap bankaya ibraz
edilmelidir. Soruda verilen olaya baktığımızda çekin
keşide tarihi 01.06.2012 olarak belirlenmiştir ve çekin ödeme yeri ile keşide yeri aynı yerdir. Yukarıda
da belirttiğimiz üzere keşide yeri ile ödeme yerinin
aynı olduğu çek tiplerinde ibraz süresi on gündür.
Bu nedenle çek en geç 11.06.2012 tarihinde ibraz
edilmelidir.
Cevap D
16
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
35. Genel haciz yoluyla takibe itiraz ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi yanlıştır?
A)
İtiraz, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren
7 gün içinde dilekçeyle veya sözlü olarak icra
dairesine bildirilir.
B)
Kısmi itirazda borçlu, itiraz ettiği borç miktarını
ayrıca ve açıkça belirtmelidir, aksi takdirde borcun tamamını inkâr ettiği kabul olunur.
C)
Takibe itiraz edildiği, masrafı alacaklının yatırdığı
avanstan karşılanmak suretiyle 3 gün içinde bir
muhtıra ile alacaklıya tebliğ edilir.
D)
E)
37. Aşağıdakilerden hangisi İcra ve İflas Kanunu’nun
279. maddesine göre aciz nedeniyle iptal sebeplerinden biri değildir?
İtiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında alacaklının dayandığı senet metninden
anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez.
Borçlu, takibin dayanağı olan senet altındaki
imzayı reddediyorsa bunu, itirazında ayrıca ve
açıkça bildirmelidir.
36. Aşağıdakilerden hangisinde, taşınır mallarda satış
talep etme süresi doğru olarak verilmiştir?
B)
Hacizden itibaren 6 ay içinde
C)
Hacizden itibaren 9 ay içinde
D)
Hacizden itibaren 1 yıl içinde
E)
Hacizden itibaren 2 yıl içinde
B)
Borçlunun teminat göstermeyi evvelce taahhüt
etmiş olduğu hâller istisna olmak üzere borçlu
tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan
rehinler
C)
Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir
fiyat kabul ettiği akitler
D)
Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler
E)
Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya
verilen şerhler
Kanun iptale tabi işlemleri üç grup altında düzenlemiştir.
Cevap B
Hacizden itibaren 3 ay içinde
Para veya mutat ödeme vasıtalarından başka bir
yolla yapılan ödemeler
Çözüm: Tasarrufun iptali davası, borçlunun üçüncü kişilerle yaptığı, temelde mal kaçırma amacı güdüp alacaklıya zarar vermek kastıyla yapılan hukuki işlemlerin iptali
için, alacaklı tarafından açılan davadır. Alacaklı davayı
kazanırsa mal üçüncü kişi elinde iken satılır ve alacaklı
alacağını malın bedelinden alır.
Çözüm: Genel haciz yolu ile takipte borçlu ödeme emrini
aldıktan sonra 7 gün içerisinde borca itiraz edebilir. Borçlu
borca itiraz ederken borcun tamamına itiraz edebileceği
gibi borcun bir kısmına da itiraz edebilir. Borcun bir kısmına itiraz edildiği durumlarda kısmi itirazdan bahsederiz.
Ödeme emrinde kısmi itirazda bulunacak olan borçlu ne
kadarlık kısma itiraz ettiğini açık net ve anlaşılır bir biçimde yapmalıdır. Ne kadarlık kısma itiraz ettiğini belirtmeyen
borçlunun yapmış olduğu kısmi itiraz yapılmamış sayılır.
A)
A)
1)
Bunlardan birincisi ivazsız tasarruflar (karşılıksız
kazandırmalar), yani bağışlardır. Buna göre mutad
(alışılmış) hediyeler hariç olmak üzere, hacizden
veya iflasın açılmasından geriye doğru son 2 yıl
içinde yapılan bağışlar iptale tâbidir.
2)
İkinci olarak, borçlunun aciz halinde yaptığı bazı
işlemler hacizden veya iflasın açılmasından geriye
doğruya son 1 yıl içinde yapılmış olması şartıyla
iptale tabidir. Bunlar ise:
•
Para ve alışılmış ödeme vasıtaları dışında yapılan
ödemeler,
•
Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler,
•
Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler,
•
Borçlunun teminat göstermeyi daha önce taahhüt
etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere, borçlu
tarafından mevcut bir borcu temin etmek için verilen rehinler.
Ancak burada, bu tasarruflardan yararlanan üçüncü kişi,
borçlunun aciz halinde olduğunu bilmediğini ispat ederse
iptal davası reddedilir. Yani burada ispat yükü üçüncü kişiye yüklenmiştir.
Çözüm: Ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra borçlunun mal varlığı üzerinde alacaklının talebi ile haciz yapılır.
Haciz yapılmasından sonra borçlu eğer borcunu yine de
ödemiyor ise alacaklının talebi ile belli süreler içerisinde
malların satışı istenebilir. Satış talebi taşınır mallar ve
taşınmaz mallarda ayrı sürelere tabidir. Taşınır mallarda
satış isteme süresi haciz tarihinden itibaren 1 yıl, taşınmaz mallarda ise haciz tarihinden itibaren 2 yıl olarak belirlenmiştir.
3)
Üçüncü olarak, borçlunun son 5 yıl içinde alacaklıya zarar verme kastıyla yapılan işlemler, alacaklı
tarafından ispat edildiği takdirde iptale tâbidir.
Cevap C
Cevap D
17
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
40. İflasın, müflisin taraf olduğu davalara etkisi ile
ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
38. Dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan
evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklı, ihtiyati
haczi tamamlayıcı merasim anlamında hangi
süre içinde takip talebinde bulunmalı veya dava
açmalıdır?
A) 7 gün
B) 10 gün
D) 3 hafta
C) 2 hafta
A)
Şeref ve haysiyete tecavüzden doğan tazminat
davaları, iflasın açılmasıyla durmaz.
B)
Nafaka davaları mal varlığını ilgilendirdiğinden
iflasın açılmasıyla durur; bu davalara ikinci
alacaklılar toplantısından 10 gün sonra devam
edilebilir.
C)
Kişisel durumlara ilişkin davalar, iflasın açılmasıyla durmaz.
D)
Vücut üzerine ika olunan zararlardan doğan
tazminat davaları iflasın açılmasıyla durmaz.
E)
Acele hâller ve kanundaki istisnalar dışında
müflisin taraf olduğu hukuk davaları, iflasın
açılmasıyla durur ve bu davalara ancak ikinci
alacaklılar toplantısından 10 gün sonra devam
olunabilir.
E) 1 ay
Çözüm: İhtiyati haciz, bir takip veya davanın sonunda bir
para borcunun ödeneceği hususunu garanti altına almak
ve paranın zamanında ödenmesini sağlamak amacıyla,
borçlunun haczedilebilir mallarına geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyatî haciz kararı, borçlunun ikametgâhının
bulunduğu yer mahkemesi tarafından verilir. İhtiyatî haciz
kararı alan alacaklı, bu kararın yerine getirilmesi, başka
bir deyişle borçlunun mallarına ihtiyatî haciz konulması
için ihtiyatî haciz kararının verildiği tarihten itibaren on
gün içinde, ihtiyatî haciz kararını vermiş olan mahkemenin
yargı çevresindeki icra dairesine başvurabilir. Aksi halde,
ihtiyatî haciz kararı kendiliğinden kalkar. Buna göre; alacaklı, ihtiyatî haczin konulmasından itibaren ya da ihtiyatî
haciz yokluğunda konulmuş ise ihtiyatî haciz tutanağının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde, alacağı için ya mahkemede dava açmalı veya icra ya da iflâs
takibi yapmalıdır. Bunu yapmazsa borçlunun malları üzerine konulan ihtiyatî haciz kalkar. Alacaklı, yedi gün içinde
dava açar veya takip başlatırsa dava veya takibin sonuna
kadar ihtiyatî haciz devam eder.
Çözüm: İflasın açılma anı ATM’nin iflasa karar verdiği andır. İflasın açılmasıyla borçlu müflis olur ve müflisin iflasın
açılmasından kapanmasına kadar eline geçen bütün malvarlığı iflas masasını oluşturur. İflasın açılmasıyla müflisin
taraf olduğu hukuk davaları durur, 2. alacaklılar toplanmasından 10 gün sonraya kadar düşmesede durmaya devam eder. ancak istisna olarak durmayan bir takım davalar söz konusudur. bunlardan bazıları şunlardır:
Cevap A
39. İflas idaresi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A)
İflas idaresini teşkil edenler, Türk Ceza
Kanunu’nun uygulanmasında memur sayılırlar.
B)
İflas idaresi iflas masasının kanuni temsilcisidir.
C)
İflas idaresine Adalet Bakanlığınca hazırlanan
ve iki yılda bir yenilenen ücret tarifesine göre
ücret ödenir.
D)
İflas idaresi, yaptığı bütün işlemler ve kendisine
yapılan talepler ve beyanlar hakkında bir tutanak
düzenlemek zorundadır.
E)
İflas idaresi 3 asıl ve 3 yedek üyeden oluşur.
Asliye ticaret mahkemesi iflas idaresini oluşturacak kişileri seçer.
•
Nafaka davaları,
•
Haksız fiilden(cismani zarardan) doğan tazminat
davaları,
•
Şeref ve haysiyete saldırıdan doğan davalar,
•
Ceza davaları.
Görüldüğü üzere nafaka davaları iflasın açılması ile duracak davalardan değildir. Bilakis istisnai olarak iflas açılsa
dahi durmayacak davalardandır.
Cevap B
Çözüm: Birinci alacaklılar toplantısında gösterilen 6 aday
arasından 3 kişi olarak icra mahkemesince seçilen ve iflas
masasının kanunî temsilcisi olan iflas organına iflas idaresi denilir. İflas idaresi üyeleri alacaklılardan oluşabileceği
gibi üçüncü kişilerden de oluşabilir. İflas idaresi, alacaklıların ve müflisin değil, iflas masasının kanuni temsilcisidir.
İflas idaresi, iflas dairesinin denetimi altındadır.
Cevap E
18
HUKUK TESTİ BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.
2012 - KPSS / AB
İKTİSAT
1. Bu testte 40 soru vardır.
2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
1.
Klasik ve Marksist iktisadın benimsediği artık kavramı, üretimin toplam değerinden aşağıdakilerden
hangisinin çıkarılmasıyla elde edilen bir değerdir?
A)
Toplam üretim maliyeti
B)
Katma değer
C)
İş gücü maliyeti
D)
Sermaye maliyeti
E)
Toprak rantı
3.
f (K, L) = min {K,2L} şeklinde verilen bir üretim
fonksiyonunda ikame esnekliği katsayısı kaçtır?
1
A) 0
B)
C) 1
D) 2
E) ∞
2
Çözüm: f(K,L) = min(K, 2L) biçimindeki üretim fonksiyonu,
Leontief fonksiyonu kalıbındadır. Söz konusu fonksiyona
göre girdiler arasında ikame ilişkisi söz konusu olmayıp
üretim az kullanılan girdiye bağlıdır. Yani gerekli birleşim
sağlandıktan sonra tek bir girdiyi arttırmak üretimi arttırmayacaktır. Parantez içi değerler girdiler arasındaki sabit
bileşim oranını ortaya koymaktadır. Bu soruda, min(K, 2L)
ifadesi sermayenin, emeğe nazaran iki kat daha fazla kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Çözüm: “Emek-değer teorisi” özü itibariyle W. Petty’e
aittir. Daha sonraları A. Smith’in sistemleştirdiği bu kavrama göre metanın mübadele değeri bu metanın üretiminde harcanan homojen emek zamanına bağlıdır. D.
Ricardo’ya göre tek maliyet unsuru emektir, rant bir maliyet unsuru değildir.
Faktörler arası ikame esnekliği, marjinal teknik ikame
oranında meydana gelen nispi bir değişikliğin girdi bileşim oranında meydana getirdiği nispi değişikliktir. Yani
bir girdinin diğer girdiye göre verimi arttığında bu girdinin
kullanımının ne ölçüde artabildiğinin, kısaca, girdiler arası
ikame kolaylığının ölçülmesidir.
Artık kavramını elde edebilme için üretim değerinden üretim maliyetini yani emek değer teorisine göre emek maliyetini çıkarmak gerekir.
Leontief fonksiyonunda girdiler arası ikame söz konusu
olmadığından ikame esnekliği değeri her zaman sıfırdır.
Cevap C
Cevap A
2.
John Bates Clark’ın Bölüşüm Teorisi’ne göre, toprak rantını belirleyen temel etken aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
Farklı topraklar arasındaki verimlilik farkları
B)
Toprağın marjinal verimi
C)
Üretiminde toprak kullanılan malların tüketiciye
sağladığı marjinal fayda
D)
Toprağın, artık yaratan tek verimli faktör olması
E)
Toprağın miktarının sabit olması
Çözüm: J. B. Clark’ın (1847-1938) Bölüşüm Teorisi marjinal verim temelinde bölüşüm adaletini inceleyen bir yaklaşımdır. Üretim girdisi olarak yalnızca emek ve sermayenin
olduğu bir durumda üretim faktörlerinin üretme katkıları ve
üretimden elde ettikleri gelirleri marjinal verimleri kadar
olmaktadır. Bu durumda sermayenin marjinal verimi faiz
haddini; emeğin marjinal verimi ise ücret haddini belirlemektedir.
Cevap B
19
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
4.
5.
1. mal
εy < 0
2. mal
0 < εy < 1
3. mal
1 < εy
Talebin gelir esnekliğinin εy ile gösterildiği durumda, tabloda verilen mallarla ilgili aşağıdakilerden
hangisi doğrudur?
1. mal
2. mal
3. mal
A)
Lüks
Düşük
Zorunlu
B)
Düşük
Zorunlu
Lüks
C)
Düşük
Lüks
Zorunlu
D)
Zorunlu
Lüks
Düşük
E)
Zorunlu
Düşük
Lüks
Tüketici dengesinin sağlandığı durumda, aşağıdakilerden hangisi her mal için aynıdır?
A)
Tüketilen malların marjinal faydaları
B)
Tüketilen malların marjinal ikame oranları
C)
Tüketilen malların fiyatları ile marjinal faydalarının çarpımları
D)
Tüketilen malların marjinal faydalarının fiyatlarına oranları
E)
Tüketilen malların marjinal faydalarının tüketicinin gelirine oranları
Çözüm: Tüketici dengesi, tüketicinin cebindeki her kuruştan azami faydayı elde etmeyi başardığı doğru alış-veriş
noktasıdır.
Eş-marjinal fayda ilkesine göre malların marjinal faydalarının fiyatlarına oranı her mal için eşit olduğunda tüketici
dengesi söz konusu olacaktır. Örneğin, X ve Y malı tüketen bir tüketici denge şartı;
Çözüm: Talebin gelir esnekliği, gelirde meydana gelen
nispi değişiklik karşısında talepte meydana gelen nispi
değişimin ölçülmesidir. Talebin gelire hangi oranda duyarlı
olduğunun hesaplanmasıdır. Gelire veya gelir esnekliğine göre iki tür mal vardır; bunlar üstün mallar ve düşük
mallardır.
MUX MUY
biçiminde olacaktır. (MU: Marjinal fayda, P: Fi=
PX
PY
yat)
Düşük mallar gelirle talebin ters yönde değiştiği mallardır.
Düşük mallarda gelirle talep arasında ters yönlü ilişki olduğundan gelir esnekliği değeri negatif olur.
MUX
kesri X malına harcanan lira başına marjinal faydayı,
PX
MUY
kesri ise Y malına harcanan lira başına marjinal fayPY
Üstün mallar, gelirle talebin aynı yönde değiştiği mallardır. Üstün mallarda gelirle talep arasında aynı yönlü ilişki
olduğundan gelir esnekliği değeri pozitif olacaktır. Ayrıca
üstün mallar da kendi içinde lüks mallar ve zorunlu (İhtiyaç) mallar olarak ikiye ayrılır. Gelir esnekliği pozitif ancak
birden küçük mallar zorunlu, gelir esnekliği birden de büyük olan mallar ise lüks mallardır.
dayı ifade etmektedir. Kesirlerden biri diğerinden büyük
⎛
⎞
ise ⎜ MUX > MUY ⎟ bunun anlamı bu mala harcanan liraP
P
⎝ X
Y ⎠
nın faydasının diğer mala harcanan liranın faydasından
Soruda 1. mal, gelir esnekliği 0’dan küçük olduğu için düşük mal;
daha yüksek olduğudur.
Böyle bir durumda rasyonel tüketici daha faydalı malı
daha çok tüketecek ve azalan marjinal fayda yasası uyarınca tüketimi artan malın marjinal faydası azalacak ve
büyük olan kesrin değeri düşecektir. Sonunda kesirlerin
değerinin eşit olması demek, bu noktaya gelinceye kadar
daha faydalı malın daha çok tüketilmiş olması demektir.
2. mal, gelir esnekliği 0 ile 1 arasında olduğu için zorunlu
mal;
3. mal, gelir esnekliği 1’den büyük olduğu için lüks maldır.
Cevap B
Cevap D
20
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
6.
Malların fiyatları yüzde 50 ve tüketicinin geliri
yüzde 25 oranında artarsa bütçe doğrusu için
aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A)
7.
Eğimi artar.
Talep fonksiyonunun sıfırıncı dereceden homojen
olduğu durumla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi kesin olarak doğrudur?
A)
Gelir iki kat artarsa tüketici, fayda düzeyinin
sabit kalması için harcamalarını iki kat artırır.
B)
Eğimi azalır.
C)
Eğimi değişmez.
B)
Tüketici, gelirinin tamamını harcamaz.
D)
Sağa kayar.
C)
E)
Konumu değişmez.
Fiyatlar sabitken gelir iki katına çıkarsa her mala
olan talep iki katına çıkar.
D)
Gelir sabitken fiyatlar iki katına çıkarsa her mala
olan talep yarıya düşer.
E)
Fiyatlar ve gelir ikiye katlanırsa tüketim değişmez.
Çözüm: Bütçe doğrusu belli bir harcama gücüyle alınabilecek mal bileşimlerini gösteren doğrudur.
Y
Çözüm: Homojen bir fonksiyonun homojenlik derecesi, bağımsız değişkenlerin tümünde meydana gelen eşit
oranlı bir değişikliğin bağımlı değişken üzerinde yaratacağı etkidir. Sıfırıncı dereceden homojen bir fonksiyonda bağımsız değişkenlerin tümünde meydana gelen eşit
oranlı bir değişme, bağımlı değişkende bir değişiklik yaratmayacaktır. Birinci dereceden homojen bir fonksiyonda bağımsız değişkenlerin tümünde meydana gelen eşit
oranlı bir değişme bağımlı değişkende kendisi kadar bir
değişiklik yaratır. İkinci dereceden homojen bir fonksiyonda ise bağımsız değişkenlerde meydana gelen eşit oranlı
bir değişiklik bağımlı değişkende kendisinin karesi kadar
etki yaratır.
2
X
5
Yukarıdaki şekil bütçenin ¨100, Y malı fiyatının ¨50, X
malı fiyatının da ¨20 olduğu durum için çizilmiştir. ¨100
bütçeyle alınabilecek uç Y malı miktarı 2, X malı miktarı ise 5 birimdir. Bütçede meydana gelecek bir değişiklik
alınabilecek her iki malın miktarını aynı oranda etkileyeceğinden bütçe doğrusunda bir kaymaya neden olur. Bütçenin artması alınabilecek mal miktarında bir artışa neden
olacağından bütçe doğrusunu sağa, bütçenin azalması
ise sola doğru kaydıracaktır.
Sıfırıncı dereceden homojen talep fonksiyonunda; fonksiyonda bağımsız değişken olarak yer alan malın kendi fiyatı, diğer malın fiyatı ve gelirin aynı oranda değiştiği bir durumda malın talep miktarında bir değişiklik olmayacaktır.
Bütçenin değişmesi malların fiyat oranını değiştirmeyeceğinden bütçe doğrusunun eğimini etkilemeyecektir.
Cevap E
Y
2
5
X
Malların fiyatının değişmesi ise bütçe doğrusunda yukarıdaki şekildeki gibi bir değişikliğe yol açacaktır. Örneğin,
bütçenin ve Y malının fiyatının değişmediği bir durumda
yalnızca X malının fiyatı artarsa bütçe doğrusu X malı ekseninde içe doğru kayar ve bütçe doğrusunun eğimi artar. Ancak her iki malın fiyatının aynı oranda değiştiği bir
durumda bütçe değişmiş gibi olur ve eğimi değişmeden
bütçe doğrusu sağa veya sola kayar.
Soruda, her iki malın fiyatı da % 50 oranında arttığı için
bütçe doğrusunun eğimi değişmeden sola doğru kayar.
Gelirin de % 25 oranında artması ise bütçe doğrusunu
sağa doğru kaydırır. Toplamda ise bütçe doğrusu eğimi
değişmeden sola doğru kayacaktır.
Cevap C
21
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
8.
Bir monopolcü Q birim mal arz ettiğinde piyasada oluşan fiyat P = 10 − Q olmaktadır. Monopolcünün marjinal maliyeti ¨2’dir ve üretim yaptığı takdirde lisans
ücreti olarak devlete ¨ 18 ödemesi gerekmektedir.
9.
Buna göre monopolcünün, kârını en yükseğe
çıkarmak için kaç birim üretim yapması gerekir?
A) 6
B) 4
C) 3
D) 2
Cournot ve Bertrand oligopol modelleriyle ilgili
aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
Firmalar üretim miktarlarını Cournot modelinde
aynı zamanda belirlerken, Bertrand modelinde
farklı zamanlarda belirler.
B)
Firmalar üretim miktarlarını Bertrand modelinde
aynı zamanda belirlerken, Cournot modelinde
farklı zamanlarda belirler.
C)
Firmalar Cournot modelinde fiyatı belirlerken,
Bertrand modelinde üretim miktarlarını belirler.
D)
Firmalar Cournot modelinde üretim miktarlarını
belirlerken, Bertrand modelinde fiyatı belirler.
E)
Firmalar Cournot modelinde tam bilgiye sahipken, Bertrand modelinde eksik bilgiye sahiptir.
E) 0
Çözüm: Tüm piyasalarda denge şartı marjinal gelirle marjinal maliyetin eşit olmasıdır. Yani kâr sağlayan birimler bitinceye kadar üretime devam etmektir. Soruda talep fonksiyonu doğrusal olarak verildiğine göre buradan marjinal
gelir fonksiyonu elde edilebilir.
P = a − bQ ise MR = a − 2bQ olur.
Soruda talep fonksiyonu P = 10 − Q olarak verildiğine
göre marjinal gelir fonksiyonu MR = 10 − 2Q olur. Marjinal
maliyet de ¨2 olarak verildiğine göre, denge noktasında
2 = 10 − 2Q ve buradan Q = 4 olarak bulunur. Eğer üretim
yapılacaksa kesin olarak 4 birim üretim yapılacaktır ancak
soruda ¨18’lik lisans ücretinden bahsedildiğinden hiç üretim yapmamak daha iyi bir tercih olabilir.
Çözüm: Oligopol modelleri içinde Cournot modelinde
firmalar arasında üretim rekabeti vardır. Firmalardan biri
diğer firmanın davranışını değiştirmeyeceğini düşünerek
kendi marjinal geliri ve maliyetine göre dengedeki üretim
miktarını belirler. Sonra diğer firma rakip firmanın konumunu değiştirmeyeceği varsayımıyla kendi denge üretim
miktarını hesaplar. Ancak bu durum ilk firmayı etkiler ve
ilk firma kendi üretim miktarını gözden geçirir ve bu süreç
firmaların pazar payları eşitleninceye kadar devam eder.
Üretim miktarı 4 olarak bulunduğuna göre fiyat,
P = 10 − 4 = ¨6 olacaktır. Yani firma bu malların her birini ¨6’ye satacaktır. O halde firmanın toplam geliri ¨24
olacaktır. Üretim yapmanın maliyeti ise malın marjinal
maliyeti ¨2 ve üretim miktarı 4 olduğuna göre ¨8 + ¨18
lisans ücreti = ¨26 olmaktadır. Üretim yapıldığında üretim
geliri ¨24, üretim maliyeti ¨26 olduğuna göre hiç üretim
yapmamak daha iyi bir tercihtir.
Bertrand modelinde ise firmalar üretim konusunda değil,
fiyat konusunda rekabet ederler. İlk firma kendi denge
noktasına göre fiyat belirler. Sonra diğer firma biraz daha
ucuz fiyattan tüm talebi elde eder. Bunun üzerine fiyat savaşı başlar ve fiyat tam rekabet düzeyine kadar düşer.
Cevap E
Cevap D
10. Satın alınan mal miktarı değiştikçe farklı fiyatın
uygulandığı fiyat politikasına ne ad verilir?
A)
1. dereceden fiyat farklılaştırması
B)
2. dereceden fiyat farklılaştırması
C)
3. dereceden fiyat farklılaştırması
D)
İki kısımlı fiyatlandırma
E)
Marj fiyatlaması
Çözüm: Monopol piyasasında firmanın başvurabileceği
üç tür fiyat farklılaştırması söz konusudur;
Birinci derece fiyat farklılaştırmasında firma ürettiği her
birim mal için fiyat farklılaştırması uygular. Üretici her mal
için tüketicinin ödemeye razı olduğu tutarları elde eder.
İkinci derece fiyat farklılaştırması ise satış miktarına göre
yapılır. Önce firma bir miktar malı yüksek fiyattan satar,
sonraki miktarlar için daha düşük fiyatlar talep eder.
Üçüncü derece fiyat farklılaştırmasında ise firma tüketicileri talep esnekliklerine göre birbirinden ayırıp her bir
gruba ayrı fiyat uygular.
Cevap B
22
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
11. Aşağıdakilerden hangisi, tam rekabet piyasalarında görülmez?
A)
Firmaların fiyat kabul edici olması
B)
Malların homojen olması
C)
Faktör akışkanlığının tam olması
D)
Marj değerinin 1’den büyük olması
E)
Tam bilgi olması
12. Bir malın Giffen malı olarak tanımlanabilmesi
için ikame etkisi, gelir etkisi ve toplam etki hangi
yönlerde oluşmalıdır?
İkame etkisi
Çözüm: Tam rekabet piyasasının oluşum şartları şunlardır:
Gelir etkisi
Toplam etki
A)
Pozitif
Negatif
Pozitif
B)
Negatif
Negatif
Negatif
C)
Negatif
Pozitif
Pozitif
D)
Pozitif
Pozitif
Pozitif
E)
Negatif
Pozitif
Negatif
•
Atomisite olmak: Piyasada oluşan fiyatı etkileyemeyecek kadar çok sayıda alıcı ve satıcı olmasıdır.
Çözüm: Bir malın fiyatındaki değişim tüketici üzerinde iki
etkiye yol açar. Bunlar, ikame ve gelir etkileridir.
•
Homojenlik: Çok sayıda firma tarafından üretilen
mallar arasında tüketici gözünde farklılık yaratacak
hiçbir unsurun bulunmamasıdır.
•
Açıklık: Piyasadaki tüm alıcı ve satıcıların piyasa
hakkındaki tüm bilgiye sahip olmasıdır.
İkame etkisi, bir malın fiyatındaki değişmeye bağlı olarak
bu malın fiyatının diğer malların fiyatıyla arasındaki ilişkinin değişmesi nedeniyle ortaya çıkan etkidir. Örneğin,
X malının fiyatı artarsa X malının, diğer mallara kıyasla,
fiyatı artmış olacağı için bu malın talebi azalır.
•
Mobilite: Piyasaya giriş ve çıkışların maliyetsiz
olmasıdır.
İkame etkisinde mal ayrımı yoktur. Üstün mallarda da, düşük mallarda da; normal mallarda da, Giffen mallarında da
ikame etkisine göre malın fiyatıyla talep miktarı arasında
ters yönlü ilişki ortaya çıkar. Yani X malının fiyatı arttığında
X malı nasıl bir mal olursa olsun, ikame etkisine göre X
malının talep miktarı azalır.
Bu şartlar altında ortaya çıkan tam rekabet piyasasının
özellikleri ise şunlardır:
•
Gelir etkisi ise fiyattaki değişmeyle birlikte reel gelir değiştiği için ortaya çıkan etkidir. Gelir etkisi üstün mallarda ve
düşük mallarda farklı biçimde çalışır.
Tam rekabet piyasasında çok sayıda firma homojen
ürün arz ettiğinden hiçbir piyasa aktörü piyasa
fiyatını etkileyememekte, firmalar fiyat kabullenici olmakta ve firma için talep eğrisi tam esnek
olmaktadır.
Üstün mallar, gelirle talebin aynı yönde değiştiği mallardır.
Yani gelir arttığında talebi artan, gelir azaldığında talebi
azalan mallardır. Üstün mallarda gelir etkisi şöyle çalışır:
X malı fiyatı arttığında reel gelir azalır, reel gelir azaldığı
için bu mala talep de azalır. Görülüyor ki üstün mallarda
gelir etkisi, ikame etkisi gibi çalışmaktadır. Fiyat artarken
mala olan talep azalmaktadır. Fiyatla talep arasında negatif yönlü ilişki oluşmaktadır.
•
Firma talep eğrisi tam esnek olduğundan marjinal
gelir, fiyata (ortalama gelire) eşit olmaktadır.
•
Marjinal gelir fiyata eşit olduğu için tam rekabet
piyasasında firma arz eğrisi çizilebilmektedir.
•
Piyasaya giriş-çıkışların maliyetsiz olması nedeniyle uzun dönemde firmalar normal kâr elde
etmektedir.
•
Piyasaya girişlerin kolay olması ve tam esnek talep
eğrisi nedeniyle uzun dönemde firmalar tam kapasiteyle üretim yaparlar.
Düşük mallar ise gelirle talep arasında ters yönlü ilişkinin
olduğu mallardır. Yani gelir arttığında talebi azalan, gelir
azaldığında talebi artan mallardır. Düşük mallarda gelir etkisi şöyle çalışır: Malın fiyatı arttığında reel gelir azalır, gelir
azaldığı için de mala olan talep miktarı artar. İşte farklılık
yaratan nokta da burasıdır. Düşük mallarda gelir etkisine
göre fiyatla talep arasında pozitif yönlü ilişki oluşmaktadır.
•
Homojenlik ve açıklık gereği tam rekabet piyasasında reklam olmaz.
Gelire göre mallar üstün ve düşük şeklinde ikiye ayrılırken
fiyata göre mallar normal ve Giffen malı olarak ikiye ayrılır.
Normal mal, talep eğrisinin negatif eğimli olduğu yani fiyatla talep arasında ters yönlü ilişkinin olduğu mallardır.
Cevap D
Giffen malı ise talep eğrisinin pozitif eğimli olduğu yani fiyatla talep arasında pozitif yönlü ilişkinin olduğu mallardır. Bir
malın Giffen malı olabilmesi için iki şartın yan yana gelmesi
gerekir. Öncelikle mal gelire göre düşük mal olmalıdır. Üstün
mallar hiçbir şekilde Giffen malı olamaz çünkü üstün mallarda gelir etkisi de negatif yönlü çalışmaktadır. Diğer şart
ise gelir etkisinin ikame etkisinden büyük olmasıdır. Çünkü
ikame etkisi bütün mallarda negatif yönlü çalışmaktadır.
O halde Giffen mallarında;
İkame etkisi, tüm mallarda olduğu gibi negatif yönlü çalışmakta,
Gelir etkisi, her Giffen malı düşük mal olduğuna göre pozitif yönlü çalışmakta,
Toplam etki ise mal Giffen malı olduğu için pozitif yönlü
çalışmaktadır.
Cevap C
23
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
13. Yalnız bir mal tüketen bir tüketicinin toplam fayda
fonksiyonu ax − x2 dir. (x miktarı gösterirken, a pozitif
bir katsayıdır.)
15.
Tüketim
Bu tüketicinin doyum noktası 2 birim olduğuna
göre, a kaçtır?
A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
Tüketim
fonksiyonu
11,6
10,8
10
E) 5
Çözüm: Doyum noktasında toplam fayda maksimum
değeri almaktadır. Maksimum veya minimum değeri hesaplayabilmek için ilgili fonksiyonun birinci türevini sıfıra
eşitlemek gerekmektedir.
1
Harcanabilir
gelir
2
Şekilde verilen doğrusal tüketim fonksiyonuna
göre,
Fayda fonksiyonu U = ax − x2 olduğuna göre bu fonksiyonun birinci dereceden türevini alıp sıfıra eşitlersek
∂U
= a − 2x = 0 olacaktır. Doyum noktasında tüketim
∂X
miktarı 2 olduğuna göre x yerine 2 yazarsak a = 4 olarak
bulunacaktır.
Cevap D
I.
Otonom tüketim 10’dur.
II.
Marjinal tüketim eğilimi 0,8’dir.
III.
Harcanabilir gelir 3 olsaydı tüketim 12,4 olurdu.
IV.
Harcanabilir gelir 100 olsaydı tasarruflar 10 olurdu.
ifadelerinden hangileri doğrudur?
A) I ve II
B) II ve III
D) I, II ve III
C) III ve IV
E) I, II, III ve IV
Çözüm: Tüketim harcanabilir gelirin fonksiyonudur. Harcanabilir gelir ise dışa kapalı bir ekonomide tüketim ve
tasarruf fonksiyonlarının toplamıdır.
Tüketim fonksiyonunun iki bileşeni vardır; bunlar otonom
tüketim ve uyarılmış tüketimdir. Otonom tüketim, tüketim
harcamasının gelir dışındaki değişkenlere duyarlı olan
kısmıdır. Tüketim eğrisinin çıktığı noktadır. Otonom tüketimdeki değişme, tüketim fonksiyonunun yukarı veya
aşağı doğru kaydırılması ile gösterilir. Uyarılmış tüketim
ise tüketim harcamasının harcanabilir gelire duyarlı olan
kısmıdır. Tüketim fonksiyonunun eğimi marjinal tüketim
eğilimidir. Marjinal tüketim eğilimi (MPC = c) tüketimdeki
değişimin harcanabilir gelirdeki değişmeye oranıdır.
14. Bir ekonomide, gazete fiyatları ¨1’den ¨2’ye yükseldiğinde talep edilen miktarın 1 milyondan 500 bine
düştüğü gözlemlenmiştir.
Buna göre, gazete için talebin fiyat esnekliği mutlak değer olarak kaçtır?
A) 1
B) 1
C) 3
D) 2
E) 4
4
2
2
Soruda verilen grafikte tüketim fonksiyonu 10 değerinden çıktığı için otonom tüketim 10, otonom tasarruf ise
−10’dur.
Çözüm: Talebin fiyat esnekliği, talep edilen miktarın malın
kendi fiyatına hangi oranda duyarlı olduğunu ölçmektir.
Talep miktarını Q, malın fiyatını P ile; fiyat ve talep miktarının ilk hallerini 1, ikinci hallerini 2 ile gösterirsek talep esnekliği formülü ve sorunun cevabı aşağıdaki gibi olacaktır:
e=
Marjinal tüketim eğilimi ise c =
Tüketim fonksiyonu C = CO + cYD biçiminde gösterilir. Burada CO: Otonom tüketim, c: Marjinal tüketim eğilimi, YD
ise harcanabilir gelirdir. Harcanabilir gelir ¨3 iken toplam
tüketim harcaması C = 10 + 0,8(3) = 12,4 olarak hesaplanır.
Talep miktarındaki nispi değişme
Fiyattaki nispi değişme
ΔQ Q2 − Q1 500000 − 1000000 −500000
Q
Q1
1000000
= 1 =
=
= 1.000000
ΔP
P2 − P1
2 −1
−1
P1
1
1
P1
=
Harcanabilir gelir ¨100 olsaydı C = 10 + 0,8(100) = 90
olarak hesaplanırdı. Kapalı bir ekonomide harcanabilir
gelir tüketim ve tasarruf arasında bölüştürüldüğüne göre
tasarruflar da ¨10 olurdu.
−500000 1
1 olarak bulunacaktır. Soruda mutlak
⋅
=
1000000 −1 −2
değer olarak sorulduğuna göre sonuç
ΔC 0,8
=
= 0,8’dir.
ΔYD
1
Cevap E
1
olacaktır.
2
Cevap B
24
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
16. Paranın dolaşım hızının gayrisafi yurt içi hasıla
(GSYİH) deflatörüne oranı, aşağıdakilerden hangisine eşittir?
17. Yatırımın faize duyarlılığı artarsa aşağıdakilerden
hangisi gerçekleşir?
A)
Harcama çarpanı artar.
A)
Reel GSYİH / Para arzı
B)
IS eğrisi daha dik olur.
B)
Nominal GSYİH / Para arzı
C)
IS eğrisi daha yatık olur.
C)
Para arzı / Reel GSYİH
D)
LM eğrisi daha dik olur.
D)
Para arzı / Nominal GSYİH
E)
LM eğrisi daha yatık olur.
E)
Nominal GSYİH / Reel GSYİH
Çözüm: Reel ekonomi dengesini ifade eden IS eğrisi yatırımların tasarrufa eşit olduğu harcama açığı veya fazlasının olmadığı mal piyasası dengesi eğrisidir. IS eğrisi faiz
oranı ve reel GSYİH için çizilir. Artan faiz oranı yatırımları
azaltarak reel GSYİH’nin de azalmasına yol açacağından
genellikle negatif eğimli çizilir.
Çözüm: Fisher’in mübadele denklemine göre M ⋅ V = P ⋅
y olacaktır. Burada M: Para arzı, V: Paranın dolaşım hızı,
P: Fiyatlar genel düzeyi, y: Reel gelir düzeyidir. Reel gelir
fiyatlandırılarak nominal gelir elde edilir. O halde P ⋅ y çarpımı nominal gelir düzeyini verir. (Y)
r
Fisher denkleminde paranın dolaşım hızı çekilirse
P⋅y Y
bulunur.
=
V=
M
M
GSYİH deflatörü ise ülkede üretilen tüm malların fiyatındaki artış oranıdır ve nominal GSYİH’nin reel GSYİH’ye
oranlanmasıyla ⎛⎜ Y ⎞⎟ hesaplanır.
⎝y⎠
IS
Soruda paranın dolaşım hızının deflatöre oranı sorulduğu-
y
IS eğrisinin eğimini belirleyen iki faktör söz konusudur.
Bunlar yatırımın faiz esnekliği ve çarpan (çoğaltan) katsayısıdır;
Y
Y y y
na göre, M = ⋅ = olarak yani Reel GSYİH/Para arzı
Y M Y M
y
•
Yatırımın faiz esnekliği arttıkça artan faizler yatırımları ve geliri daha çok azaltacak, faiz değişiminin gelir üzerindeki etkisi artacağından IS eğrisi
yatıklaşacaktır.
•
Çarpan katsayısındaki artış da yatırım harcamasındaki değişimin gelir üzerindeki etkisini arttıracağından eğrinin yatıklaşmasına yol açacaktır.
olarak bulunur.
Cevap A
Cevap C
25
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
18. Yapışkan Ücret Modeli’ne göre, fiyat düzeyinin
beklenenden daha yüksekte oluştuğu durumda
aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmez?
20. Aşağıdakilerden hangisi, toplam arz eğrisini sağa
kaydırır?
A)
Fiyatlar genel düzeyindeki artış
A)
Toplam arz eğrisi negatif eğimli olur.
B)
Petrol fiyatlarındaki artış
B)
Reel ücretler azalır.
C)
Nominal ücretlerdeki artış
C)
Hasıla artar.
D)
Vergi oranlarındaki artış
D)
İş gücü talebi artar.
E)
İş gücü verimliliğindeki artış
E)
Nominal ücretler değişmez.
Çözüm:
Çözüm: Yeni Keynesyen Yapışkan Ücret Modeli'ne göre
nominal rijitlikler nedeniyle nominal ücretler sabit kalırken
fiyatların beklenenden daha yüksek olduğu durumda reel
ücretler azalır. Reel ücretlerin düşmesi firmaların iş gücü
talebinin ve istihdamın artmasına yol açar. Genel istihdam
düzeyinin artması da hasılanın artmasına yol açar.
P
AS
Fiyatların beklenenden daha yüksek olduğu durumda hasıla artacağına göre toplam arz eğrisi negatif eğimli değil,
pozitif eğimli olacaktır.
Y
Cevap A
Fiyatlar genel düzeyine göre çizilen toplam arz (AS) eğrisi
kısa dönemde pozitif eğimli, uzun dönemde düşeydir. Fiyatlar eksende yer aldığından fiyatların değişmesi toplam
arz eğrisi üzerinde bulunan noktayı etkileyecek, fiyat dışı
unsurlar ise toplam arz eğrisinin sağa veya sola doğru
kaymasına yol açacaktır. Üretim gücünün artması eğrinin
sağa doğru kaydırılmasıyla, üretim gücünün azalması ise
eğrinin sola doğru kaydırılması ile gösterilir.
Fiyatlar genel düzeyindeki artış eğri üzerinde gösterilirken, petrol fiyatlarındaki artış, nominal ücretlerdeki artış,
vergi oranlarındaki artış gibi maliyet artışına yol açan unsurlar eğrinin sol tarafa kaydırılmasıyla gösterilir.
İş gücü verimliliğindeki artış ise üretim gücünü arttıracağından eğrinin sağa doğru kaydırılmasıyla gösterilir.
Cevap E
19. Harcanabilir kişisel gelirin artması aşağıdakilerden hangisine sebep olur?
A)
Uyarılmış tüketimin azalmasına
B)
Uyarılmış tasarrufun artmasına
C)
Otonom tüketimin artmasına
D)
Otonom tasarrufun artmasına
E)
Marjinal tüketim eğiliminin artmasına
Çözüm: Harcanabilir gelirin artması, harcanabilir gelire
bağlı olan toplam tüketim harcamasının ve tasarruf düzeyinin artmasına yol açar. Ancak gelirin artması tüketim ve
tasarruf fonksiyonu içinde otonom kısımların değil, gelire
bağlı-uyarılmış kısımların artmasına yol açar.
Ayrıca harcanabilir gelirin artması tüketim ve tasarruf
fonksiyonlarının eğimini değiştirmeyerek, marjinal tüketim
eğilimini ve marjinal tasarruf eğilimini etkilemeyecektir.
Yalnızca, tüketim ve tasarruf fonksiyonları üzerinde bulunan noktayı değiştirecektir.
Cevap B
26
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
21. İkiz açıklar kavramı, aşağıdakilerden hangisini
ifade eder?
23. Klasik Model’e göre genişletici maliye politikasının, özel sektör harcamasını hükûmet alımlarındaki artış kadar azaltmasına ne ad verilir?
A)
Bütçe açığı ile tasarruf açığı
B)
Bütçe açığı ile dış ticaret açığı
A)
Paranın yansızlığı
C)
Dış ticaret açığı ile tasarruf açığı
B)
Fisher etkisi
D)
Bütçe açığı ile enflasyonist açık
C)
Pigou etkisi
E)
Tasarruf açığı ile enflasyonist açık
D)
Tam engelleme
E)
Nominal ücret katılığı
Çözüm: İkiz açık Keynesyen literatürde kamu bütçe açığı
ve cari işlemler açığının birlikte ortaya çıkmasıdır.
Çözüm: Bütçenin denk olduğu bir ekonomide genişlemeci maliye politikası ile birlikte bütçe açıkları ortaya çıkar.
Bütçe açıkları borçlanmayla finanse edildiğinde faiz oranı
artar ve faize duyarlı özel kesim harcamaları azalır, buna
dışlama etkisi denir. Eğer artan kamu açığı özel kesim
harcamalarını kendine eşit bir düzeyde azaltıp gelir üzerinde tümüyle etkisiz kalmışsa da buna tam dışlama veya
tam engelleme denir.
Esnek kur rejiminde uygulanan genişlemeci maliye politikası ile bütçe açıkları ile birlikte faiz oranları artar. Dışa
açık ekonomilerde artan faiz oranları ülkeye yabancı sermaye akışına ve sermayenin ucuzlayıp tersinden yerli paranın değer kazanmasına yol açar. Yerli paranın ve yerli
malların değer kazanmasıyla birlikte ihracat azalır ve cari
açık ortaya çıkar.
Cevap D
Sabit kur sisteminde de uygulanan genişletici maliye politikası ulusal gelirin ve ulusal fiyatların artmasına yol açar.
Ulusal fiyatların artması da ihracatın azalıp yine cari açığın ortaya çıkmasına yol açabilir.
24. Üretim teknolojisi veri iken sadece emek faktörü ile
üretim yapılan bir ekonomide, emek miktarı ile toplam
üretim arasındaki ilişki tabloda gösterilmiştir.
Cevap B
Emek miktarı
Toplam üretim
1
10
2
19
3
25
4
28
Buna göre bu ekonomiyle ilgili,
22. Kapalı bir ekonomide toplam vergilerin, otonom
vergiler ve reel gayrisafi yurt içi hasılaya bağlı vergiler
olarak ikiye ayrıldığı kabul edilmiştir. Toplam vergiler 100, otonom vergiler 50 ve reel gayrisafi yurt içi
hasıla 200 birimdir.
I.
Emeğin marjinal ürünü azalmaktadır.
II.
Üretimde, Azalan Verimler Kanunu geçerlidir.
III.
Dördüncü emeğin marjinal ürünü en yüksektir.
ifadelerinden hangileri doğrudur?
A) Yalnız I
Buna göre, bu ekonomideki marjinal vergi haddi
kaçtır?
A) 1
E) 1
D) 1
C) 1
B) 1
8
4
2
10
B) I ve II
D) II ve III
C) I ve III
E) I, II ve III
Çözüm:
Emek miktarı Toplam üretim
1
2
3
4
Çözüm: Soruda vergilerin iki kısımdan oluştuğu söylenmekte; otonom vergiler ve gelire bağlı vergiler. O halde
vergi fonksiyonu T = TO + tY biçimini alır. Burada T: Vergi,
TO: Otonom vergi, t: Marjinal vergi eğilimi (Gelir vergisi
oranı). Y: Gelir düzeyini vermektedir.
10
19
25
28
Marjinal
ürün
10
9
6
3
Ortalama
ürün
10
9,5
8,3
7
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi kullanılan emek
miktarı arttıkça emeğin marjinal ürünü giderek azalmakta,
emeğin marjinal ürünü azaldığı için ortalama ürün (verimlilik) de azalmaktadır. Emeğin marjinal veriminin en yüksek olduğu işçi, birinci işçidir.
O halde verilenler içinde I ve II doğru, III yanlıştır.
Soruda toplam vergiler 100, otonom vergiler 50, gelir düzeyi de 200 olarak verildiğine göre verilen değerler fonksiyonda yerine yazılarak 100 = 50 + t200 ilişkisi bulunur.
Buradan t çekilerek ¼ = 0,25 olarak bulunur.
Cevap C
Cevap B
27
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
25. Ters U şeklindeki bir getiri eğrisiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
27. Aşağıdakilerden hangisi, enflasyonun maliyetleri
arasında sayılamaz?
Vade arttıkça faiz önce artar, sonra azalır.
A)
Gelir ve servet dağılımını bozması
B)
Vade arttıkça faiz önce azalır, sonra artar.
B)
İşsizliği artırması
C)
Vade arttıkça faizler değişmez.
C)
Yatırım kararlarının ertelenmesine yol açması
D)
Vade arttıkça faizler azalır.
D)
Kaynak dağılımını bozması
E)
Vade arttıkça faizler katlanarak artar.
E)
Nakit tutma maliyetini artırması
Çözüm:
Çözüm: Enflasyonist bir ortamda gelir ve servet dağılımı
bozulur. Örneğin, enflasyonun beklenenin üzerine çıktığı bir
durumda reel ücretler azalır ve işçiler gelir kaybına uğrar.
Faiz Oranı
Enflasyonist bir belirsizlik ortamında firmaların yatırım kararları ertelenebilir.
Enflasyonist bir ortamda tüm malların fiyatı eşit artmayacağından kaynak kullanım tercihleri değişir.
Getiri
eğrisi
Enflasyonist bir ortamda nominal faiz oranları da artacağından nakit tutmanın fırsat maliyeti artar.
Vade
İşsizlik ise enflasyonun değil, enflasyonla mücadelenin
maliyetidir. Enflasyonla mücadele programı özü itibariyle
soğutucu bir programdır. Böylesi bir program yürütülürken
büyüme yavaşlar ve işsizlik seviyesi artar.
Tahvil faizinin belirlenmesinde reel faiz oranı, enflasyon
oranı, risk primi, likidite ve vade farkı belirleyicidir. İşte
bunlardan vade dışındakilerin hesaba katılmadığı bir durumda tahvil getirisinin yalnızca vadeye göre çizildiği eğriye getiri veya verim eğrisi denir.
Cevap B
Getiri eğrisinin ters U biçiminde olması vade uzadıkça tahvil faizinin önce arttığı, sonra azaldığı bir durumu gösterir.
Cevap A
28. Aynı risklilik düzeyinde, aynı ölçüde likit olan ve
aynı şekilde vergilendirilen tahvillerin değişik
vadelerdeki faiz oranlarını gösteren eğriye ne ad
verilir?
26. Devletin para basma suretiyle satın aldığı reel mal
ve hizmet miktarına ne ad verilir?
A)
Enflasyon
B)
Devalüasyon
C)
Senyoraj geliri
D)
Stagflasyon
E)
Sterilizasyon
A)
J eğrisi
B)
Laffer eğrisi
C)
Getiri eğrisi
D)
Phillips eğrisi
E)
Zamanlar arası farksızlık eğrisi
Çözüm: Tahvil faizinin belirlenmesinde reel faiz oranı, enflasyon oranı, risk primi, likidite ve vade farkı belirleyicidir.
İşte bunlardan vade dışındakilerin hesaba katılmadığı bir
durumda tahvil getirisinin yalnızca vadeye göre çizildiği
eğriye getiri veya verim eğrisi denir.
Getiri eğrisi artan, azalan veya sıfır eğimli bir eğri olabilir.
Artan olması durumunda vade uzadıkça faizin de arttığı,
uzun dönemli faizin kısa dönemli faizden yüksek olduğu
durumu ifade eder.
Çözüm: Devletin para basma tekel gücüne sahip olmasından dolayı elde ettiği gelire senyoraj geliri denmektedir.
Devletin en kolay gelir elde etme yollarından biridir. Senyoraj geliri, çıkarılan paranın nominal değerinden kağıt,
boya, işçilik maliyetinin çıkarılmasıyla bulunur.
Devletin kazandığı senyoraj geliri karşılığında halk enflasyon vergisi kadar gelir kaybına uğrar. Enflasyon vergisi
para arzının arttığı bir durumda artan fiyatlarla birlikte halkın cebinde tuttuğu reel ankesin azalmasıdır.
Azalan eğimli olması, vade uzadıkça faizin azaldığı, uzun
dönemli faizin kısa dönemli faizden düşük olduğu durumu
ifade eder. Yatay eksene paralel olması ise vade uzadıkça
faizin değişmediği, uzun dönemli faizin kısa dönemli faize
eşit olduğu durumu ifade eder.
Cevap C
Cevap C
28
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
31. Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’ne göre, bir
ülkenin belirli bir malda karşılaştırmalı üstünlüğe
sahip olduğu durumda, o malla ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi doğrudur?
29. Yurt içinde üretilmeyen bir malın ithalatına uygulanan vergilere ne ad verilir?
A)
Engelleyici tarife
B)
Spesifik tarife
C)
Koruyucu tarife
D)
Hasılat tarifesi
E)
Bileşik tarife
Çözüm: Bir malın ülke sınırları geçişi sırasında alınan
vergilere gümrük tarifesi denir. Tarife denmesinin nedeni,
farklı mallar için farklı oranların ve tutarların uygulanmasıdır. Tarifeler malın ülkeden çıkışı sırasında da alınabilir
ancak daha çok ithalat sırasında uygulanır.
Tarife uygulamanın tarihsel olarak iki amaçla uygulandığını söylemek mümkündür. Bunlardan birincisi ulusal
endüstrileri korumaktır. Gümrük tarifesi genellikle malın
fiyatına yansıtılarak ithal malının fiyatının yükselmesine
neden olur ve böyle bir durumda yerli malların rekabet
gücü artar. Yerli endüstriyi korumak amaçlı uygulanan
böylesi bir tarifeye koruyucu tarife denir. Ayrıca ithalatı sıfıra düşürecek kadar yüksek düzeyde uygulanan tarifeye
de Yasaklayıcı (Engelleyici) tarife denir.
A)
Emek / Sermaye oranının değişken olduğu bir
maldır.
B)
Emek mobilitesinin göreli olarak düşük olduğu
bir maldır.
C)
Emek mobilitesinin göreli olarak yüksek olduğu
bir maldır.
D)
Emek verimliliğinin göreli olarak düşük olduğu
bir maldır.
E)
Emek verimliliğinin göreli olarak yüksek olduğu
bir maldır.
Çözüm: A. Smith’in geliştirdiği Mutlak Üstünlükler
Teorisi'ne göre ülkelerin az kaynakla daha çok mal üretebildiği mallarda uzmanlaşması ve buna uygun bir serbest ticaret anlayışı tüm ülkelerin yararınadır. Bir malın
mübadele değerini yaratan o malın üretiminde harcanan
emek saati olduğuna göre ülkeler, diğer ülkelere göre, eşit
emekle daha çok üretebildiği malda mutlak üstün olur.
Tarife uygulamanın ikinci amacı, gelir elde etmektir. Sonuçta tarifeler bir vergi türüdür. Eğer tarife, yalnızca gelir
etme amacıyla uygulanıyorsa buna hasılat tarifesi denir.
Örneğin, ülkede hiç üretilmeyen bir mala uygulanan tarife
böyle bir tarifedir.
D. Ricardo’nun geliştirdiği Karşılaştırmalı Üstünlükler
Teorisi'ne göre ise serbest ticaretin yararlı olabilmesi için
tam bir mutlak üstünlüğe gerek yoktur. Mutlak üstünlüğün
olamadığı bir durumda bile karşılaştırmalı üstünlük, ticaret
yapabilmenin yeterli koşuludur. Buna göre ülkeler -değeri
yaratan emek olduğuna göre- emeğin en verimli olduğu
mallarda uzmanlaşırsa dünya üretim ve refahı artar.
Bunların dışında tarifeler ad-valorem, spesifik ve karma
(bileşik) olarak uygulanır. İthal edilen mala değeri oranında uygulanan tarifeye ad-valorem, ithal edilen mala birtakım fiziki ölçütler üzerinden uygulanan tarifeye spesifik,
ithal edilen mala hem ad-valorem hem de spesifik tarife
uygulanıyorsa buna karma (bileşik) tarife denir.
Cevap E
Cevap D
30. Aşağıdakilerden hangisi, serbest bölgelerin kuruluş amaçlarından biri değildir?
A)
Yabancı sermaye girişlerine uygun ortam hazırlamak
B)
Gümrük gelirlerini artırmak
C)
İhracatı artırmak
D)
Ticari ve sınai faaliyetleri teşvik etmek
E)
Transit malların diğer ülkelere satışını kolaylaştırmak
Çözüm: Serbest bölge, siyasi olarak ülke sınırları içinde
ancak gümrük hattının dışında olan bölgelerdir. Serbest
bölgeler o bölge için gümrüksüz mal ithaline olanak sağlayarak o bölgenin kalkınmasını teşvik etmek için düşünülmüştür.
Serbest bölgelerde gümrük tarifesi uygulanmadığından
gümrük gelirleri arttırmak gibi bir amaçla uygulanmazlar.
Cevap B
29
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
32. Doğal kaynakların dünya fiyatının artmasının,
bu doğal kaynakların üretimini yapan ülkelerde
geleneksel sanayi üretiminin azalmasına neden
olması aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır?
A)
Hollanda Hastalığı
B)
Linder Hipotezi
C)
Aşamalı Gelişme Teorisi
D)
Lokomotif Teorisi
E)
Metzler Paradoksu
34. Aşağıdaki endekslerden hangisi, yoksulluğu ölçmek için kullanılmaz?
A)
Kafa Sayısı Endeksi
B)
Sen Endeksi
C)
Foster-Greer-Thorbecke Endeksi
D)
Lorenz Endeksi
E)
Yoksulluk Açığı Endeksi
Çözüm: Yoksulluğu ölçmek üzere geliştirilmiş pek çok indeks mevcuttur.
Çözüm: Yeni doğal kaynakların bulunması veya mevcut
doğal kaynakların dünya fiyatının artmasıyla ülkedeki sanayi üretiminin zayıflamasına Hollanda Hastalığı denir.
Yeni doğal kaynakların bulunması veya mevcut doğal
kaynakların dünya fiyatının artması başlangıçta ülkenin
lehine sonuç yaratır. Ancak zamanla artan ihracat geliriyle
bollaşan döviz karşısında ülkenin yerli parası değer kazanır, ihracat sektörü zarar görür.
Kafa Sayısı İndeksi: Yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranıdır.
Yoksulluk Açığı İndeksi: Yoksulların, yoksulluk sınırından
ortalama uzaklığının ölçülmesidir.
Sen İndeksi: Yoksulluğun yoğunluğunu ve dağılımını tek
bir seride birleştiren indekstir.
Foster-Greer-Thorbecke P Ölçütü İndeksi: Farklı bölgelerdeki yoksul grupların ağırlıklı ortalamasıdır.
Linder’in tercihlerde benzerlik teorisi ise dış ticarette arz
koşullarından ziyade talep koşullarının daha etkili olduğunu ortaya koyan görüştür.
Lorenz Eğrisi ise yoksulluğu ölçmek için değil, kişisel gelir
dağılımını ortaya koymak için kullanılan eğridir.
W. Rostow’un Gelişme Aşamaları Kuramı ise beş aşamalık bir süreç içinde gelişmenin koşullarının incelendiği
teoridir.
Cevap D
Lokomotif Teorisi, büyük ekonomilerin dünyayı etkilemesidir. Büyük bir ekonominin büyümesi dış ticaret ilişkileriyle
diğer ülkelerin de büyümesine kolaylık sağlar.
Metzler Paradoksu ise monopsoncu bir ülkenin tarifelerini
yükseltmesi durumunda pazarını kaybetmek istemeyen
ihracatçı ülkelerin satış fiyatını düşürmesidir.
Cevap A
35. Az gelişmiş ülkelerin, fert başına sermayenin ve
fert başına çıktının düşük olduğu bir durumdan
çıkmaya çalışsa da yeniden başlangıç durumuna
dönmesine ne ad verilir?
33.
I.
Kişi başına düşen gelir
II.
Gelir dağılımı eşitsizliği
A)
Koşulsuz yakınsama
III.
İşsizlik oranı
B)
Koşullu yakınsama
IV.
Enflasyon
C)
Yoksulluk tuzağı
D)
Altın kural
E)
Feldstein-Horioka bulmacası
Kuznets’in Ters U Eğrisi’ne göre, yukarıdakilerden
hangileri arasında bir ilişki vardır?
A) I ile II
B) I ile III
D) II ile III
C) I ile IV
E) III ile IV
Çözüm: Kişi başına gelir, toplam gelirin nüfusa oranlanması ile elde edilir. Gelirin ve nüfusun arttığı bir durumda
kişi başına gelirin artabilmesi için büyüme oranının nüfus
artış oranından daha yüksek olması gerekir.
Çözüm: Kuznets’in Ters U Kuramı büyüme ile gelir dağılımı adaleti (veya adaletsizliği) arasındaki ilişkiyi inceler.
Görüşe göre büyüyen bir ekonomide sanayileşmenin sonucu olarak kent ve kır arasındaki gelir farkı artar ancak
zamanla sanayi nüfusunun artmasıyla kentteki kişi başına
gelir az artarak kentle kır arasındaki fark azalır.
O halde Ters U Kuramı, kişi başına düşen gelir ve gelir
dağılımı eşitsizliği arasındaki ilişkiyi inceler.
Büyüyen bir ekonomide nüfus artış hızı, büyüme oranından daha yüksekse kişi başına gelir artamaz, ülke yoksulluk tuzağına yakalanmış olur. Tuzaktan kurtulmanın
yolu gelir artış oranında veya nüfus artış oranında yapısal
değişiklikler yapmaktan geçer.
Cevap A
Cevap C
30
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
38. Yurt dışındaki yatırımlardan elde edilen kâr ve faiz
gelirleri, ödemeler dengesi içinde aşağıdakilerin
hangisinde gösterilir?
36. “Az gelişmiş ülkeler yeterli kaynaklara sahip değildir
ve aynı zamanda bu kıt kaynaklardan yararlanmayı
da bilmemektedir. Bu nedenle az gelişmiş ülkeler
dengesiz büyümek zorundadır.” şeklinde ifade
edilen Dengesiz Büyüme Doktrini’nin en önemli
savunucusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hirschman
B) Kuznets
D) Rostow
C) Lewis
E) Kaldor
Çözüm: Dengesiz Büyüme Kuramı’nın en önemli temsilcisi
P. Streeten ile birlikte A. Hirschman’dır. Dengesiz Büyüme Kuramı, dengeli büyüme lehine olan görüşlere karşı
oluşturulmuştur.
A)
Sermaye hesabı
B)
Finans hesabı
C)
Net hata ve noksan
D)
Cari işlemler hesabı
E)
Portföy hesabı
Çözüm: Bir ülkedeki yerleşiklerin, dış ülkelerdeki yerleşiklerle yaptıkları her türlü ekonomik sonuç doğuran faaliyetlerin sistematik kaydına Ödemeler Dengesi denir.
Dengeli büyüme teorisinde sektörlerarası bağımlılığın yaratacağı dışsallıklardan yararlanabilmek için kaynakların
ahenkli bir şekilde sektörler arasında dağıtılması görüşü
vardır. Oysa Dengesiz Büyüme Yaklaşımı’na göre böylesi
bir ahenkli kaynak dağıtım mekanizması büyümenin dinamizmini ortadan kaldırır. Sıçramalı bir şekilde büyümeyi
sağlayabilmek için ekonomide gerginlikler yaratmak gerekir.
Ödemeler Dengesi'nde, cari işlemler hesabı, sermaye ve
finans hesabı ve net hata noksan hesabı olmak üzere üç
temel hesap kalemi bulunur.
Bunlardan cari işlemler hesabı içinde; mal ticareti, hizmet
ticareti, gelirler hesabı ve karşılıksız transferler olmak
üzere dört adet alt hesap bulunur.
Mal ticareti içinde ihracat ve ithalat, hizmet ticareti içinde
turizm, sağlık ve eğitim harcamaları, lisans ve patent ödemeleri, resmi harcamalar gibi kalemler bulunur. Gelirler
hesabı içindeyse uluslararası ücret, faiz ve kâr transferleri
yer alır. Cari işlemler hesabının son kalemini oluşturan
karşılıksız transferlerde ise uluslararası bağış ve yardımlar ile dış ülkelere sürekli yerleşmiş işçilerin yolladıkları
dövizler yer alır.
Cevap A
Yabancı yatırımların kendisi finans hesabına kaydedilirken bunların gelirleri cari işlemler hesabı içindeki gelirler
hesabına kaydedilirler.
Cevap D
39. Aşağıdakilerden hangisi, tezgâh üstü bir piyasadır?
B) 66,3
C) 77,2
D) 81,8
TCMB açık piyasası
B)
TCMB interbank para piyasası
C)
İMKB tahvil ve bono piyasası
D)
İstanbul altın borsası
E)
Bankalar arası repo piyasası
Çözüm: Farklı mekanlardaki alıcı ve satıcının, belli miktarın üzerinde, borsa gibi organize olmuş piyasalar dışında,
menkul kıymet alıp sattıkları piyasalar, tezgah üstü piyasalardır.
37. TC Merkez Bankası Ödemeler Dengesi İstatistiklerine göre, 2011 yılı sonunda yıllık cari işlemler
açığı kaç milyar ABD doları olmuştur?
A) 46,6
A)
E) 89,4
Borsaya kote ettirilmemiş hisse senedi piyasası,
Bankalar arası Para Piyasası,
Çözüm: 2011 yılında Türkiye’de cari işlemler açığı 77,2
milyar dolar, sermaye ve finans hesabı fazlası (resmi rezervler hariç) 62,8 milyar dolar, resmi rezerv hesabı 1,8
milyar dolar ve net hata noksan hesabı 12,5 milyar dolar
olmuştur.
Bankalar arası Repo Piyasası,
Bankalar arası Tahvil Piyasası,
Bankalar arası Döviz Piyasası, tezgah üstü piyasalara örnek olarak verilebilir.
Cevap C
Cevap E
31
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
40.
I.
Türkiye Kalkınma Bankası
II.
Türkiye İhracat Kredi Bankası
III.
İlbank
Yukarıdakilerden hangileri, kamu sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları arasında yer alır?
A) Yalnız I
D) II ve III
B) I ve II
C) I ve III
E) I, II ve III
Çözüm: Türkiye’deki kamu sermayeli kalkınma ve yatırım
bankaları İller Bankası Türk İhracat Kredi Bankası (Eximbank) ve Türkiye Kalkınma Bankası’dır.
Özel ve yabancı sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları
ise Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Nurol Yatırım Bankası, GSD Yatırım Bankası, Aktif Yatırım Bankası, Diler
Yatırım Bankası, Bank Pozitif Kredi ve Kalkınma Bankası,
Taib Yatırım Bankası ve Merrill Lynch Yatırım Bankası’dır.
Cevap E
32
İKTİSAT TESTİ BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.
İŞLETME
2012 - KPSS / AB
1. Bu testte 40 soru vardır.
2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
1.
Teknoloji, bir organizasyonda aşağıdakilerden
hangisini etkilemez?
A) Kişileri
B) Denetim alanını
C) Örgütsel ilişkileri
D) Yönetim tekniklerini
2.
E) Hissedar sahipliğini
I.
Geçmiş deneyimler
II.
Kişilik
III.
Tutumlar
Yukarıdakilerden hangileri, algılamayı etkileyen
faktörler arasında yer alır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
D) II ve III
Çözüm: Teknolojinin en genel tanımı, bilginin insan ihtiyaçlarını karşılamak için uygulanmasıdır. Üretim yönetiminde ise mal ve hizmet üretmek için kullanılan yolyöntem, makine, takım ve teçhizattır.
C) I ve III
E) I, II ve III
Günümüz dünyasında, insanoğlunun yaşamını en çok etkileyen faktörlerin başında teknoloji gelmektedir. Teknoloji
daha yüksek yaşam standardı ve ekonomik gelişmeler için
en önemli kaynaklardandır. Şüphesiz ki organizasyonlarda da pek çok alanda etkisinden bahsetmek mümkündür.
Teknoloji, organizasyonlarda kişileri, örgütsel ilişkileri, yönetim tekniklerini, denetimi ve denetim alanını da etkiler.
Hissedar sahipliği ise organizasyonlarda teknolojinin etkilediği alanlardan biri değildir.
Çözüm: Algı, çevreden gelen uyarıcılardır. Algılama ise
bireyin beş duyu organı aracılığıyla çevreden gelen uyarıcıları kabul etmesi, duyumların yorumlanması ve uyarıcılara anlam verilmesi sürecidir. Algılamayı etkileyen
faktörler:
Cevap E
Uyarıcı faktörler
•
büyüklük,
•
renk,
•
ağırlık,
•
biçim vb. fiziksel nesne nitelikleri.
Kişisel faktörler
•
geçmiş deneyimler,
•
kişilik,
•
tutum,
•
temel güdüler,
•
beklentiler gibi bireysel nitelikler.
Cevap E
33
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
3.
İşletmenin gelecekte nerede olmak ve nasıl
görünmek istediği aşağıdakilerden hangisiyle
belirlenir?
A) Misyon
B) Hedef
D) Vizyon
5.
C) Amaç
A) Maslow
E) Politika
B) McClelland
D) Pavlov
C) Herzberg
E) Vroom
Çözüm: Misyon, işletmenin ne yapmak ve hangi amaçla
yapmak üzere kurulduğunu, kendisini nasıl görmek istediğini, işletmenin varlık nedeninin ne olduğunu ifade eder.
Çözüm: Herzberg, çalışma ortamında güdüleme ile ilgili
etmenleri güdüleyici ve hijyen (sağlık) etmenler olarak iki
grupta toplanmıştır.
Vizyon, işletmenin gelecekte nerede olmak ve nasıl görünmek istediğini belirten kavramdır. Var olan gerçekler ile
gelecekte beklenen koşulları birleştirerek işletme için arzu
edilen gelecek imajıdır.
Güdüleyici etmenler; işin içeriği ile ilgili olan bu etmenler;
iş başarma, tanıma, sorumluluk, gelişme ve ilerlemedir.
Bu etmenlerin varlığı bireyi güdülerken yokluğu bireyin
doyumu üzerinde bir etki yapmaz. Hijyen (sağlık) etmenler, işin çevresi ile ilgili olan bu etmenler; işletmenin yönetimi ve politikası, denetim ücret ve çalışma koşullarıdır. Bu
etmenlerin varlığı, güdüleme üzerinde herhangi bir etkide
bulunmazken yokluğu doyumsuzluk yaratır.
Hedef, amaçlara erişmek için gerekli olan kısa dönemli aşama durumlarıdır. Açık ve ölçülebilir özellik taşırlar.
Amaçlar soyut olabilir ancak hedefler somut ve rakamsal
olmalıdır.
Pavlov ⇒ Klasik koşullandırma
Amaç, işletmenin gelecekte ulaşmayı düşündüğü durumdur.
4.
Güdüleme etmenlerini; sağlık etmenleri ve
güdüleyici etmenler olarak sınıflandıran kuram
aşağıdakilerden hangisine aittir?
Maslow ⇒ İhtiyaçlar hiyerarşisi
Politika, faaliyetlerin yerine getirilmesinde çalışanlara yol
gösteren genel hareket planlarıdır.
McCleand ⇒ Başarı ihtiyacı teorisi
Cevap D
Cevap C
Vroom ⇒ Beklenti teorisi
Bir bütünün, kendisini oluşturan parçaların
toplamından daha fazlasını ifade ettiğini belirten
kavrama ne ad verilir?
A) Holizm
B) Höristik
D) Negatif entropi
C) Entropi
E) Etkililik
Çözüm: Holizm (sinerji): Bir bütünün kendisini oluşturan
parçaların toplamından daha fazlasını belirten bir kavramdır.
Entropi: Sistemin zaman içerisinde bozulması, yaşamsal
faaliyetlerinin kaybolup ölmesidir.
Negatif (olumsuz) entropi: Bozulan sistemin dengesini yeniden kurmak için gereken önlemlerin alınmasıdır.
Höristik: Karar verme faaliyetlerinde kişilere yardımcı olan
kestirme yollara verilen addır.
Temsil edici, kullanabilirlik, dayanak (uyarlama) olarak üç
tür höristik vardır.
Etkililik: İşletmenin elde ettiği çıktının planlamış olduğu
çıktıyla karşılaştırılmasıdır. Amaçlara ne ölçüde ulaşabildiğinin göstergesidir.
Cevap A
34
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
6.
McGregor, insan doğası ve güdüleme arasındaki
ilişkileri X ve Y Kuramları ile tanımlamıştır.
7.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi, Y Kuramı’nın
özelliklerinden biridir?
A) İnsanların çoğu yaratıcı değildir ve değişikliğe
karşı direnç gösterir.
Albert Bandura’ya göre bir davranış; bilişsel, davranışsal ve çevresel belirleyiciler arasında sürekli ve
karşılıklı etkileşimlerle açıklanabilir.
Buna göre, bu görüş aşağıdaki yaklaşımlardan
hangisinin içinde incelenmektedir?
A) Sosyal Öğrenme Kuramı
B)
Kişinin amaçlarına yönelmesi, ödülle birlikte başarı ihtiyacını tatmine yöneliktir.
B)
Şartlandırma Kuramı
C)
Etki Kanunu
C)
Ortalama bir insan, kendisine en fazla ekonomik
kazanç getirecek işi yapar.
D)
Süreç Modeli
D)
Ortalama bir insan, iş ve yükselmeye hevesli değildir.
E)
Ümit Kuramı
E)
Kişiler, kendilerini düşündükleri için örgüt amaçlarını önemsemezler.
•
Ortalama insan doğuştan çalışmayı sevmez, işten
kaçar. Yönetim tedbir almalı disipline önem vermeli,
cezalarla korkutmalıdır.
Çözüm: Sosyal Öğrenme Kuramı, Albert Bandura'nın
yaptığı çalışmalar sonucu ortaya koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Kurama göre, bireyler her zaman öğreneceklerini
bilgi, beceri ya da davranış üzerinde doğrudan çalışma ya
da bilgi, beceri ya da davranışlara ilişkin doğrudan deneyim elde etme olmaksızın diğer bireylere bu davranışlar
öğretilirken ya da diğer bireyler bu davranışları sergilerken onları gözleyerek de öğrenebilirler. Albert Bandura'ya
göre bir davranış; bilişsel, davranışsal ve çevresel belirleyiciler arasında sürekli ve karşılıklı etkileşimlerle açıklanabilir. Sosyal Öğrenme Kuramı’nda model alınan temel
nitelikleri model alma davranışına yön veren önemli bir
kriterdir. (yaş - benzerlik - cinsiyet - karakter - statü)
•
İnsanların çoğu yaratıcı değildir ve değişikliğe karşı
direnç gösterir.
Cevap A
•
Ortalama bir insan, kendisine en fazla ekonomik
kazanç getirecek işi yapar.
•
Kişiler, kendilerini düşündükleri için örgüt amaçlarını
önemsemezler.
Çözüm: Yöneticilerin astların durumları ile ilgili iki varsayımdan hareket edebileceklerini belirten McGregor X ve Y
teorilerini ortaya atmıştır.
X Teorisi Varsayımları
Y Teorisi Varsayımları
•
Kişinin amaçlarına yönelmesi, ödülle birlikte başarı
ihtiyacını tatmine yöneliktir.
•
Ortalama insan için çalışmak doğal ve haz vericidir.
•
Ceza, korkutma örgütsel amaçlara yöneltecek tek yol
değildir.
•
Koşullar sağlandığında, ortalama insan sorumluluğu
kabul etmeyi öğrendiği gibi sorumluluk istemeyi de
öğrenir.
•
Hayal gücü, organizasyon sorunlarının çözümünde
yetenek ve yaratıcılık, sınırlı değil, geniş çoğunluğa
özgüdür.
•
Çağdaş endüstri koşulları insanı ancak belirli bir konuda çalışma ve uzmanlaşmaya zorladığından, yetenek
ve becerilerinden yararlanabilmeyi sağlamaktadır.
Cevap B
35
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
8.
Aşağıdaki iletişim ağ modellerinden hangisinin
merkezîleşme derecesi en yüksektir?
A) Y biçimi
B) Zincir
D) Serbest
9.
C) Tekerlek
Aşağıdakilerden hangisi, Z tipi örgütün özellikleri
arasında yer alır?
A)
E) Çember
Çözüm: İletişim ağı Leavitt tarafından geliştirilmiştir. Bir
işletmede grupların içinde görülebilecek iletişim modelleridir.
Tekerlek (salkım), ast-üst ilişkilerinin kesin çizgilerle belirlendiği, otoriter yönetimlerde görülür. Merkezileşme derecesi yüksek, grup tatmini azdır. Grubun tüm üyelerinin
merkezi konumdaki yetkili ile bilgi alışverişinde bulunmalarına karşın kendi aralarında bir iletişim yaşanmamaktadır. Otorite ve karar alma insiyatifi örgütün en üst yöneticisinde toplanır.
Uzun süreli istihdam
B)
Bireysel karar verme
C)
Kolektif sorumluluk
D)
Hızlı değerlendirme ve yükseltme
E)
İşçiye yalnızca işçi olarak bakma
Çözüm: McGregor tarafından ortaya atılan X ve Y teorileri
büyük yankı uyandırmıştır. William OUCHI ABD'deki ve
Japonya'daki şirketlerin yapılarını karşılaştırmalı olarak
inceledikten sonra "Z teorisi"ni ortaya atmıştır. Buna göre
Z tipi örgütlenmeler oluşmuştur.
Z Tipi Örgütün Özellikleri
Y biçimi (modeli), salkım (tekerlek) modelinden sonra
merkezileşme derecesi en yüksek modeldir. Kişisel tatmin, hız ve doğruluk yüksek, haberleşme kanal sayısı ve
grup tatmini düşüktür.
Zincir, iletişim durumu iş görenlerin birbirine karşı yakınlık
durumuna göre farklılık gösterir.
Çember, demokratik bir yapıya sahiptir. İletişim yataydır,
çalışanların morali yüksektir.
Serbest, tüm haberleşme kanallarının her zaman ve herkese açık olduğu, herkesin herkese hiçbir kısıtlama olmadan iletişimde bulunduğu modeldir.
•
Uzun süreli istihdam söz konusudur.
•
Kollektif karar alma mevcuttur.
•
Yükselme hızlı değildir.
•
Kuruluşa yönelik bir uzmanlaşma vardır.
•
Çalışanlarla bir ailenin fertleri gibi ilgilenilir.
•
İşletmelerde çalışan tüm personelin üstü tarafından denetlenmeden, otonom olarak çalışabileceği,
kendilerine güvenilen bir yönetim tarzı vardır.
Cevap A
Cevap C
10. 7-S Modeli, bir işletmeyi başarılı veya başarısız yapan nedenleri bulmaya çalışır.
Aşağıdakilerden hangisi, 7-S Modeli’ni oluşturan
etmenlerden biri değildir?
A) Strateji
B) Yapı
D) Üstünlükler
C) Beceriler
E) Personel
Çözüm: 7-S modeli, bir işletmeyi başarılı veya başarısız
yapan nedenleri bulmaya çalışır. McKinsey danışmanlık
şirketi tarafından yapılan model, kuruluşların faaliyetleri,
altyapı ve etkileşimleri konularında ayrıntılı tartışmalar için
uygundur. Bu model tüm ögeleri bir araya sinerjik sıraya
konulması gerektiği görüşü ile bir kurumun yedi ana unsuru çevresinde kurulmuştur.
•
Strateji,
•
Yapı,
•
Beceriler (yetenek),
•
Personel (çalışanlar),
•
Stil,
•
Sistem,
•
Paylaşılan (ortak) değerler.
Cevap D
36
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
11.
13. Neoklasik yönetim akımının öncüsü kabul edilen
araştırma aşağıdakilerden hangisidir?
A) Harwood Araştırması
Bürokratik personelin sayısı ile yapılacak iş sayısının ters orantılı olduğunu öne süren eleştirel
fikir aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Peter İlkesi
B)
Tavistock Araştırmaları
B)
Hawthorne Etkisi
C)
Hawthorne Araştırmaları
C)
Kısıtlı Rasyonellik
D)
Porter’in Endüstri Analizi Araştırması
D)
Sinerjik Etki
E)
Woodward Araştırması
E)
Parkinson Kanunu
Çözüm: Hawthorne araştırmaları, 1920'li yıllarda krize girişin kendini göstermesi ve sosyo-politik iklimin değişimi
ile endüstride önemli adımların görülmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Elton Mayo ve arkadaşları, Western
Electric İşletmesi'nin tesislerinde çalışmaları başlatmışlardır. Yapılan araştırmanın konusu, bilimsel yönetim ilkelerinin geçerliliğinin ve iddialarının doğruluk derecesini
belirlemektir. Hawthorne araştırmaları, Neo-klasik (davranışsal) yaklaşımın öncüsüdür. Bu yaklaşımın en önemli
özelliği, yapılan seri araştırmalardır. Bu araştırmalar,
Çözüm: Parkinson Kanunu, C. N. Parkinson tarafından
ortaya atılan ve iş yükünü hafifletmek amacıyla bir örgütte
alınan yeni elemanların, tam tersi bir işlev görerek yeni işler yaratmaları sonucu amirlerin işlerin üstesinden gelmek
için yeni elemanlara ihtiyaç duymaları ve bunun sürekli
yenilenen bir süreç olarak örgütlerin genişlemesine neden
olduğunu ifaden eden yasadır. Bürokratik personelin sayısı ile yapılacak iş sayısının ters orantılı olduğunu ileri süren eleştirel fikirdir. Buna göre iş azaldıkça personel artar.
Cevap E
•
Işıklandırma Deneyleri,
•
Röle Montaj Odası Deneyleri,
•
Tek Sarma Gözlem Odası Deneyi,
•
Harwood Araştırmaları,
•
Tavistock Enstitüsü Araştırmaları.
Cevap C
14. Örgütte; karar verme, planlama ve bunların
yürütülmesinde doğru, dürüst ve adil davranılıp
davranılmadığı ile ilgili adalet olgusu, işletme literatüründe aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır?
12. Aşağıdakilerden hangisi, sinerjik etkiden faydalanmaya örnek oluşturmaz?
A)
Stratejik birlik
B)
Ortak girişim
C)
Proje tipi işler
D)
Tekel
E)
Konsorsiyum
Çözüm: Sinerji, işletme stratejisinin temel elemanlarından biridir. Sinerji iş birliğidir. Buradaki iş birliği işletmenin
her türlü faaliyetleri ve özellikle farklı üretim ve satış faaliyetleri arasındaki koordinasyonla ilgilidir. Sinerji, sisteme
giren değerlerden daha fazla değer elde etmeyi simgeler.
Büyük şirketler ve özellikle holdinglerin lehinedir. Sinerji
etki (birlikte etki), iki etkenin beraberce olan etkisinin, tek
başına etkinin toplamından fazla olmasıdır. Stratejik birlik,
ortak girişim, proje tipi işler, konsorsiyum da iş birliği stratejik etkiden faydalanmaya örnektir. Tekel, sinerjik etkiye
örnek değildir, tekelde iş birliği değil, bir ürün için üretici ya
da dağıtımcı olarak tek bir firmanın bulunması durumudur.
A)
Etkileşim adaleti
B)
İşlem adaleti
C)
Dağıtım adaleti
D)
Normatif adalet
E)
Devam adaleti
Çözüm: İşlem adaleti, örgütte karar verme, planlama ve
bunların yürütülmesinde doğru, dürüst ve adil davranılıp
davranılmadığı ile ilgili adalet olgusudur. İşlem adaleti,
örgütsel kaynakların dağıtımından sorumlu olan yöneticilerin veya kişilerin kaynak dağıtımında izlediği süreçlerle
ilgilidir. İşleme dayalı bir adalet algısı, çalışanların kararların alınma biçimine yönelik gösterdikleri tepkiler şeklinde ortaya çıkmaktadır. İşlem adaleti, dağıtım kararlarının
nasıl verildiğinin yanı sıra nesnel ve özel durumlarla da
ilgilidir.
Cevap B
Cevap D
37
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
17. Aşağıdakilerden hangisi, stok yönetim modellerinde kullanılan maliyet bileşenlerinden biri
değildir?
15. Aşağıdakilerden hangisi, talep tahmininde kullanılan regresyon yöntemiyle ilişkili bir kavramdır?
A)
Amaç fonksiyonu
B)
Bağımlı değişken
C)
Kısıt
D)
Faaliyet bolluğu
E)
Tam sayılı değişken
Çözüm: Talep tahmini, tüketicilerin gelecekte ne miktarda mal ve hizmet talep edeceklerinin kestirilmesi işlevidir. Talep tahmini, üretim, planlama çalışmasının temelini
oluşturur.
A)
Elde bulundurma maliyeti
B)
Hızlandırma maliyeti
C)
Elde bulundurmama maliyeti
D)
Sipariş verme maliyeti
E)
Toplam stok maliyeti
Çözüm: Stok yönetiminde uygulanan hesaplama yöntemlerini daha iyi anlamak için stok kontrol faaliyetlerinden etkilenen maliyet unsurlarından yararlanılır.
Regresyon yöntemi, iki veya fazla değişken arasındaki
ilişkiyi belirtmek için kullanılır, sebep-sonuç ilişkisini gösterir. İlişkinin miktarı bir sayıyla belirlenir. Regresyon yönteminin uygulanabilmesi için değişkenlerin bağımlı ve bağımsız değişken olarak ayrılması ve regresyon modelinin
kurulması gerekmektedir. Yöntem, bağımsız değişkenlerdeki değişmenin bağımlı değişkende meydana getirdiği
değişikliği ölçmek amacıyla kullanılır.
•
Miktar iskontoları,
•
Sipariş maliyetleri,
•
Direkt malzeme maliyetleri,
•
Yeni işçi alma, eğitme ve işten çıkarma maliyetleri,
Cevap B
•
Fazla kapasite maliyetleri,
•
Yıpranma-eskime maliyetleri,
•
Vergiler ve faiz masrafları,
•
Depolama maliyetleri,
•
Taşıma maliyetleri,
•
Fiyat değişiklikleri,
•
Müşterinin kaçırılması maliyetleri.
•
Direkt işçilik maliyetleri,
•
Fazla mesai veya vardiya maliyetleri,
Yukarıda sayılan maliyet unsurları, uygulama bakımından
daha rahat bir gruplamaya da tabii tutulur. Buna göre,
16. Bir işletmenin; müşteri ilişkileri, sipariş karşılama
ve tedarikçi ilişkileri süreçlerini bağlayan hizmet,
malzeme ve bilgi akışı ağı aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır?
A)
Tedarik zinciri
B)
Tedarik süresi
C)
Tedarik duyarlılığı
D)
Tedarik kanalı
E)
Tedarik kapsamı
•
Sipariş maliyetleri,
•
Stok bulundurma (elde bulundurma) maliyeti,
•
Stok bulundurmama (elde bulundurmama) maliyeti.
Cevap B
Çözüm: Tedarik zinciri, bir işletmenin müşteri ilişkileri, sipariş karşılama ve tedarikçi ilişkileri süreçlerini bağlayan
hizmet, malzeme ve bilgi akışıdır. Müşteri ihtiyaçlarını
doğru zamanda, yerde ve uygun fiyatla sunabilmek için
yapılır. Mal ve hizmetlerin tedarik aşamasından, üretimine
ve nihai tüketiciye ulaşmasına kadar birbirini izleyen tüm
faaliyetlerdir.
Cevap A
38
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
18. USB bellek montajı yapan bir işletmenin ürün başına
standart maliyeti ¨15’tir. Bunun ¨7’sini malzeme
maliyeti oluşturmaktadır. USB bellekler ¨30’dan
satılmaktadır.
19. Bir projeyi oluşturan faaliyetler, önceki faaliyetler ve
faaliyet süreleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Faaliyet
Buna göre, sadece malzeme maliyetlerini değiştirerek çok faktörlü üretkenliğini 3 düzeyine
çıkarmak isteyen işletme, bu amacına ulaşmak
için malzeme maliyetini kaç liraya düşürmelidir?
A) 6
B) 5
C) 4
D) 3
E) 2
Çözüm: Çok faktör (toplam faktör) üretkenliği, bir üretim
Süre (gün)
-
5
B
A
2
C
A
4
D
B, C
3
E
C
5
F
D, E
2
Buna göre, bu proje kaç günde biter?
faaliyeti sonunda elde edilen çıktının bu üretim faaliyetinde kullanılan tüm girdilere oranı olarak hesaplanan üretkenlik türüdür. Üretimde kullanılan tüm faktörlerin katkısını içermesi nedeniyle genel üretkenlik düzeyi hakkında
fikir verebilmektedir.
A) 10
B) 12
C) 14
D) 16
E) 18
Çözüm:
Çok faktörlü üretkenlik = 3
Standart maliyet = ¨15
(2)
Malzeme maliyeti = ¨7
B
( 3)
(5) A
Elde edilen çıktı = ¨30
(satış fiyatı)
D
(4 )
Çok faktörlü üretkenlik = Elde edilen çıktı
Tüm girdiler
3=
Önceki faaliyet
A
(2)
F
(3)
C
(5 )
E
(2)
I. YOL A → B → D → F
30
(15 − 7 ) + x
5 ⊕ 2 ⊕ 3 ⊕ 2 =12
II. YOL A → C → D → F
x=2
5 ⊕ 4 ⊕ 3 ⊕ 2 =14
Cevap E
III. YOL A → C → E → F
5 ⊕ 4 ⊕ 5 ⊕ 2 =16
Soruda verilen faaliyet ve öncelik faaliyet verilerine göre
oluşabilecek III alternatif yol vardır. Ancak verilen bilgilere
bakıldığında, F faaliyetinden önce E, E faaliyetinden önce
C'nin tamamlanması koşulu verildiğinden seçilecek yol III.
yoldur ve projenin tamamlanma süresi ise 16 gündür.
Cevap D
39
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
20. Maksimizasyon yapısındaki bir doğrusal programlama
modelinin değişkenlerinin çözüm değerleri aşağıdaki
tabloda verilmiştir.
Değişken
X1
Çözüm
değeri
3
Amaç fonksiyonu
katsayısı
7
İndirgenmiş
maliyet
0
X2
25
5
0
X3
0
3
-1
21. Öngörülmeyen talepleri karşılamak üzere tutulan
stok miktarı aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır?
A)
Buna göre, X3’ün çözüme girebilmesi için amaç
fonksiyonu katsayısının alabileceği en küçük
değer kaçtır?
A) 2
B) 3
C) 4
D) 5
Güvence stoku
B)
Müşteri stoku
C)
Talep stoku
D)
Tedarik stoku
E)
Özel stok
Çözüm:
Güvence stoku: Öngörülmeyen talepleri karşılamak üzere tutulan stor miktarıdır. Talepteki belirsiz değişimlere
karşı, talebi yine de karşılamaya yönelik stoktur.
E) 8
Cevap A
Çözüm: Doğrusal programlama, işletmecilik alanlarında
kapsamlı olarak sorunların çözümünde kullanılmaktadır.
Etkin mal-hizmet üretimi ve arzı için gelirleri maksimum
hale getirmek veya maliyet ve masrafları minimum hale
getirmekte kullanılır.
Maksimizasyon yapısındaki doğrusal programlama modeli değişkenlerine bakıldığında x1 ve x2'nin indirgenmiş
maliyeti 0'dır. Yani çözümdedir.
x3 ise çözümde değildir. Çözümde yer alması için indirgenmiş maliyet 0, çözüme girebilmesi için 0'dan büyük
yani pozitif değer olmalıdır. Soru da x3'ün çözüme girebilmesi için amaç fonksiyonu katsayısının alabileceği en
küçük değer istendiğinden bunu sağlayan sayı 4'tür. 4,
3'ten büyük en küçük değerdir ve indirgenmiş maliyeti de
1 yapar.
22. Aşağıdakilerden hangisi, kalite maliyetlerinin
ölçülmesinde kullanılmaz?
Cevap C
A)
İş gücü endeksi
B)
Maliyet endeksi
C)
Risk endeksi
D)
Satış endeksi
E)
Üretim endeksi
Çözüm: Bir mamulün maliyeti, kalite için yapılan harcamaları da içerir. Kalite maliyetlerinin ölçümü sürecinde
ağırlıklı olarak endekslerden faydalanılır. Öncelikle yönetim maliyetlerin tahminini yapar, ardından da endekslerle
açıklanır. En yaygın kullanılan endeksler;
Kalite maliyetleri
İş gücü endeksi =
Direkt işçilik saatleri
Maliyet endeksi =
Satış endeksi =
Üretim endeksi =
Kalite maliyetleri
İmalat maliyeti
Kalite maliyetleri
Satışlar
Kalite maliyetleri
Üretim miktarı
Cevap C
40
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
23. Aşağıdakilerden hangisi, kuruluş yeri seçimi sürecinde kullanılabilecek tekniklerden biri değildir?
A)
25. İhtiyaç kavramıyla ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
Taşıma modeli
A)
İhtiyaçlar insanların temel gereksinimleridir.
B)
Başabaş noktası analizi
B)
C)
Optimizasyon
İhtiyaçlar her zaman basit değildir, anlaşılması
için yorum yapılması gerekebilir.
D)
Bekleme hattı (kuyruk) modeli
C)
E)
Simülasyon
İhtiyaç, yokluğun meydana getirdiği gerilim
hâlidir.
D)
İnsanlar, yeme ve içme kadar dinlenmeye de ihtiyaç duyarlar.
Çözüm: İşletme açısından kuruluş yer seçimi, ölçülebilir
E)
maliyet unsurları ile uzun vadeli görünmeyen maliyet unsurlarının toplamını minimum yapan bir çözümün bulunmasıdır. Çözümle ilgili bilgi toplamanın belirli bir metodu
yoktur. Ancak araştırıcı genellikle sistematik çalışır. Toplanan bilgilerin sınıflandırılması ve değerlenerek analizlerinde kullanılması ile ilgili çeşitli teknikler vardır. Bu teknikler;
İhtiyaçlar belli nesnelere yönlendirildiklerinde talep ortaya çıkar.
Çözüm: İhtiyaç, en sade tanımıyla bir davranışa neden
olan içsel etkilerdir. İnsanların bazı temel doygunluklarından yoksun olduklarını hissetme durumudur.
•
Taşıma modeli (ulaştırma),
Genel özellikleri:
•
Başabaş analizi,
•
İnsanların temel gereksinimleridir.
•
Optimizasyon,
•
•
Simulasyon,
Her daim basit değildir, anlaşılması için yorum yapılması gerekir.
•
Karşılaştırmalı yöntemler,
•
Yokluğun meydana getirdiği gerilim halidir.
•
Doğrusal (lineer) programlama,
•
•
Kuruluş yeri üçgeni (ağırlık merkezi) yöntemi gibi.
İnsanlar yeme ve içme kadar dinlenmeye de ihtiyaç
duyarlar.
•
Şiddetleri birbirinden farklıdır.
Bekleme hattı (Kuyruk) Modeli yön eylem araştırması
veya yönetim biliminde en geniş uygulama alanı olan
modeldir. Müşterilere etkin bir servis sistemi oluşturmakta
yararlı bir modeldir. En iyi ve en etkin servisi sağlar. Ancak
kuruluş yeri tekniklerinden biri değildir.
•
İhtiyaç ortaya konmalı,
Cevap D
•
İhtiyacı karşılama isteği olmalı,
•
İhtiyaç karşılayacak ödeme gücü bulunmalıdır.
•
İhtiyaç tek başına talebi oluşturmaz.
Talep ise tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak belirli ürünler için satın almaya yönelik gösterdikleri isteklilik durumu
ve satın alma yeteneğidir. Talebin oluşması için,
24. Aşağıdakilerden hangisi, fiilî kapasiteye etki eden
faktörlerden biri değildir?
A)
Cevap E
Tasarım faktörü
B)
Kuruluş yeri faktörü
C)
Süreç faktörü
D)
İş gücü faktörü
E)
Dinamik faktör
Çözüm:
Fiili kapasite : İşletmenin mevcut yapısıyla belli bir dönemde gerçekleşen üretim kapasitesidir. Talep değişimi, pazar
koşulları gibi faktörlerle normal kapasitenin altında üretim
yapma halidir. Fiili kapasiteye etki eden faktörler;
•
Tasarım faktörü,
•
Kuruluş yeri faktörü,
•
Süreç faktörü,
•
İş gücü faktörü.
Cevap E
41
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
27. Aşağıdakilerden hangisi, ürün düzeyleri içinde somut ürünü oluşturan değişkenlerden biri değildir?
26. Aşağıdakilerden hangisi, pazar bölümlendirmenin
etkin olabilmesi için gerekli olan koşullardan biri
değildir?
A)
Kalite düzeyi
A)
Bölümlendirmenin ölçülebilir olması
B)
Ürün özellikleri
B)
Pazarın yeterli büyüklükte olması
C)
Tasarım
C)
Bölümlendirmenin yalnızca somut ürünler için
yapılması
D)
Garanti
D)
Pazar bölümlerinin farklılaşmaya uygun olması
E)
Marka
E)
Pazar bölümlerinin harekete geçilebilir olması
Çözüm: Ürün, belirlenen ihtiyaçları karşılayan işletme sunumlarıdır. Bir ihtiyaç veya isteği tatmin etmek için kullanıcılara sunulan nesnelerdir. Dokunulur ve dokunulamaz
niteliklerin oluşturduğu bir bütündür. Ürün kavramı üç boyutta ele alınır.
Çözüm: Pazar bölümleme, bireylerin oluşturduğu homojen grupların, pazarlama ve rekabet stratejilerinin oluşturulması amacıyla keşfedilmesi, değerlendirilmesi ve seçilmesidir. Pazar bölümlemenin etkin olabilmesi için,
•
Bölümlendirme ölçülebilir olmalı,
•
Pazar yeterli büyüklükte olmalı,
•
Farklılaşmaya uygun olmalı. Pazar sunulacak mala
olan ihtiyaç türdeş (homojen) ise bölümlemeye gerek
yoktur.
•
Pazar bölümleri harekete geçilebilir olmalı,
•
Her belirlenen pazar bölümünde alıcıların ortak ihtiyaç
ve istekleri belirlenmelidir.
•
Her pazar bölümüne hizmet sağlayabilmek için işletmenin sahip olduğu ve olması gereken olanaklar ve
yetenekler bilinmelidir.
Çekirdek(öz) ürün: Tüketicinin bir ürünü ya da malı satın
alırken neyi satın aldığını ifade eder.
Somut ürün: Çekirdek ürünü asıl malı tamamlayan kalite,
şekil, marka ve ambalaj gibi niteliklerden oluşur. Tasarım,
marka, kalite, ürün özellikleri somut ürünü oluşturan değişkenlerdendir.
Zenginleştirilmiş ürün: Mamulle birlikte sunulan ek yarar
ve hizmetler bütünüdür. Garanti süresi, bakım-onarım hizmetleri gibi.
Buna göre garanti, somut ürünün değil, zenginleştirilmiş
ürünün değişkenlerindendir.
Cevap D
Ancak bölümlendirmenin yalnızca somut ürünler için yapılması doğru ifade değildir. Ürünün somut veya soyut
olması pazar bölümlemede bir ölçü değildir.
Cevap C
42
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
28. Bir otomobilin belirli bir kilometrede kaç litre
yakıt tükettiği bilgisi, aşağıdaki güdü türlerinden
hangisiyle ilgilidir?
A)
Birincil güdüler
B)
İkincil güdüler
C)
Rasyonel güdüler
D)
Bilinçli olmayan güdüler
E)
Atıl güdüler
30. Aşağıdakilerden hangisi, tüketicilerin satın alma
davranışını etkileyen kişisel faktörlerden biridir?
A) Aile
B) Meslek
D) Rol ve statü
C) Sosyal sınıf
E) Öğrenme
Çözüm: Tüketicilerin satın alma davranışlarını etkileyen
faktörler
Kültürel ve Sosyal
Çözüm: Güdüler, tüketicilerin temel ihtiyaçlarını tanımlamaları ve geliştirmelerinde onları etkiler. Geniş bir faaliyet
ve karar alanı içinde genel anlamda davranışlara bir rehber gibi hizmet eder.
Psikolojik
• kültür
• yaş
• güdüleme
• alt kültür
• meslek
• algılama
• sosyal sınıf
• ekonomik durum
• öğrenme
• grup tutumlar
• yaşam biçimi ve
psikografikler
• inançlar ve
tutumlar
• fikir liderleri
Birincil güdüler, bir ürün kategorisinde satın almaya yol
açan sebepler.
Kişisel
• aile
• kişilik, benlik
• roller ve statü
İkincil güdüler, belirli bir markanın satın alınmasında etkili
olan sebepler.
Bilinçli olmayan güdülerin, tüketicinin gerçek güdülerini
bilememe halidir.
Cevap B
Rasyonel güdüler, tüketicinin kendi durumunu da dikkate
alarak rasyonel bir analiz sonucunda seçime yol açan sebeplerdir. Otomobilin belirli bir kilometrede kaç litre yakıt
tükettiği bilgisi gibi belli bir nedene ve mantığa dayanarak ortaya çıkarlar. Ucuzluk, dayanıklılık, kalıcılık, nitelikli
olma gibi nesnel gerekçelere dayanan güdülerdir.
Atıl güdüler, kullanılmayan güdülerdir.
Cevap C
31. Pazar bölümlendirmede, alttan üste yaklaşımının
benimsenmesiyle pazar bölümünün belirlenmesi
aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır?
29. Aynı ürün sınıfında, aynı marka ile daha yüksek
kaliteyle yeni bir ürünün üretilmesi aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?
A)
Farklılaştırılmamış pazarlama
B)
Niş pazarlama
A)
Ürün dizisinin yukarı yönlü genişletilmesi
C)
Yoğunlaştırılmış pazarlama
B)
Ürün dizisinin aşağı yönlü genişletilmesi
D)
Mikro pazarlama
C)
Markanın ileri yönlü genişletilmesi
E)
Farklılaştırılmış pazarlama
D)
Markanın aşağı yönlü genişletilmesi
E)
Çok marka stratejisi
Çözüm: Pazar bölümleme, bir heterojen pazarın daha
küçük miktarlarda homojen tüketici gruplarına bölümüdür.
Niş pazarlama, göreceli olarak benzer niteliklerde mal/hizmetlere ihtiyaç duyan bir ya da daha çok benzer özelliği
paylaşan, küçük bir tüketici kitlesinin istemlerini daha iyi
karşılamak amacıyla geliştirilen pazarlama faaliyetleridir.
Çok dar kapsamlı, küçük bir pazar bölümüdür, bir pazarın
içinde belli bir konuya odaklanmış pazarlamadır. Davranışları, geçmişleri, değerleri ve gereksinimleri benzer olan
insanların oluşturduğu alt gruplar belirlenir. Gruplar oluşturulurken alttan üste doğru bir yaklaşım benimsenmiştir.
Çözüm: Ürün dizisi birbirleriyle ilişkili mallar kümesidir.
Belirli bir ürün dizisiyle üretimi sürdüren işletmeler, kimi
zaman bu dizileri genişletebilir. Aynı ürün sınıfında, aynı
marka ile daha yüksek kaliteyle yeni bir ürünün üretilmesine ürün dizisinin yukarı yönlü genişletilmesi (yukarıya
doğru esnetilmesi) denir. İşletmelerin ürün dizilerini hem
aşağıya doğru hem de yukarıya doğru esneme kararı vermeleri söz konusu olabilir.
Cevap A
Cevap B
43
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
33. 2012 yılı başında bir yıllık spot faiz oranı % 20 ve iki
yıllık spot faiz oranı % 25’tir.
32. Piyasada satılan bazı deterjanlar, kimyasal özellikleri aynı olmasına rağmen ambalajları ve reklamları
değiştirilerek piyasaya sunulmaktadır.
Buna göre, 2013 yılı başı itibarıyla bir yıllık forward faiz oranı yüzde kaç olur?
Buna göre bir işletmenin, mevcut pazarda kendi
ürününün rakip işletmelerin ürünlerinden farklı
olduğu kanısını yaratmak için harcadığı çabalara
ne ad verilir?
A) Ürün geliştirme
A) 5
B) 20
Çeşitlendirme
C)
Pazar geliştirme
D)
Ürün hattı uzatma
E)
Ürün karmasını genişletme
E) 45
Çözüm:
2012 1 yıllık spot faiz
1
yılbaşı
2 yıllık spot %25
faiz oranı
(1 + 0,25 )
Çözüm: İşletmeler kâr ve büyüme amaçlarına ulaşabil-
Mevcut mamuller
2
= (1,20 ) ⋅ (1 + x )
= 1,3020
mek için farklı gelişme stratejileri izleyebilirler. H. Igor Ansoff tarafından geliştirilen büyüme stratejileri 4 kadranlı bir
matriste, mamul/pazar fırsat matrisi adıyla görülür.
Yeni pazarlar
D) 30
%20
B)
Mevcut pazarlar
C) 25
= 30
Cevap D
Yeni ürünler
pazara nüfuz
etme
mamul (ürün)
geliştirme
pazar geliştirme
çeşitlendirme
34. Aşağıdaki teorilerden hangisi, işletmelerde yönetici ve hissedarlar arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır?
Ürün (mamul) geliştirme stratejisinde, işletme mevcut
pazarlara yönelik olarak yeni mamuller geliştirmeye veya
mevcut mamullerde değişiklik yaparak yeni mamul haline
getirmeye çalışmaktadır.
Pazara nüfuz etme stratejisi, mevcut ürünle mevcut pazarlara daha fazla nüfuz etmedir.
Pazar geliştirmede amaç, yeni pazarlar bulmak ve geliştirmektir.
A)
Finansal Hiyerarşi Teorisi
B)
Vekâlet Teorisi
C)
Etkin Piyasalar Teorisi
D)
Eldeki Kuş Teorisi
E)
Beklentiler Teorisi
Çözüm: Vekalet teorisi, bir tarafın diğer tarafı yetkilendirmesiyle birlikte doğan vekalet ilişkilerini açıklamaktadır.
Vekalet ilişkisi, kişilerin bir başkasını hizmet üretmek ya
da kendisi adına karar vermesi için işe almasıyla ortaya
çıkar. İşletmelerde yönetici ve hissedarlar arasındaki ilişkiyi açıklar.
Çeşitlendirme stratejisinde, yeni ürünler geliştirme ve
bunları yeni pazarlara satma üzerinde durmaktadır.
Cevap A
Finansal hiyerarşi teorisi, pek çok durumda, yüksek
kârlılıkları olan firmaların neden daha az borç kullandıklarını, düşük kârlılıkları olan firmaların da neden yüksek
oranda borç kullanımı yoluyla finanslama yoluna gittiklerini açıklamaktadır.
Etkin piyasalar teorisi, finansal piyasaların bilgi açısından
etkin çalıştığını bu yüzden ticarete konu olan varlıkların zaten mevcut bütün veriyi yansıttığını ve yeni bilgiye mümkün
olan en yüksek hızla tepki verdiğini savunan tezdir.
Eldeki kuş teorisi, kâr payı dağıtım politikasının firmanın
değerini etkilediğini savunmuşlardır. Teoriye göre işletme
kâr payı dağıtmayıp oto finansman yaparsa kazancın elde
edilmesi için geçen süre uzayacak ve hisse sahiplerinin
beklenen getirileri artacaktır.
Beklentiler teorisi, geleceği hemen tümüyle öngören bir
karar alıcı varsaymaktadır. Teori makro ekonometrik modellerin optimal davranış veya karar verme biçimlerine dayandığını, oysa gerçek hayatta sonuçların, modelde yer
alan tarafların politikalarla ilgili beklentilerine göre oluştuğunu belirtir.
Cevap B
44
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
35. Aşağıdakilerden hangisi, hisse senedi opsiyonunun değerini etkilemez?
A)
36. Aşağıdakilerden hangisi, Sermaye Varlıklarını Fiyatlama Modeli’nin varsayımlarından biri değildir?
Pazar endeksi
A)
Yatırımcılar, portföylerini bir dönemlik beklenen
getiriler ve standart sapmalara göre değerlendirir.
B)
Anlaşma fiyatı
C)
Vadeye kalan süre
B)
Yatırımcılar daima daha yüksek getiri bekler.
D)
Faiz oranı
C)
Yatırımcılar riskten kaçar.
E)
Hisse senedi fiyatının oynaklığı
D)
Yatırımcılar, vergileri ve işlem maliyetlerini göz
ardı eder.
E)
Yatırımcıların, menkul kıymetlerin beklenen getirilerini anlama yetenekleri farklıdır.
Çözüm: Hisse senedi opsiyonu, belirli bir fiyata gelecekte
hisse senedi satın alma hakkı olarak adlandırılır. Opsiyon
sahibi, bir şirketin hisselerini belirli bir tarihte, belirli bir fiyata alma hakkına sahiptir. Amaç, borsadaki genel fiyat
hareketlerinden yararlanabilmektir. Hisse senedi opsiyonunu etkileyen faktörler,
•
Spot piyasa fiyatı,
•
Anlaşma fiyatı,
•
Vadeye kalan süre,
•
Faiz oranı,
•
Hisse senedi fiyatının oynaklığı (değişkenliği),
•
Temettü.
Çözüm: Sermaye varlıklarını fiyatlama modeli, bir menkul
kıymetin beklenen getirisini sistematik riskinin fonksiyonu
olarak ifade etmekte ve tüm menkul kıymetlere uygulanabilme potansiyeline de sahip olmaktadır. Başlıca varsayımları,
•
Yatırımcılar, portföylerini bir dönemlik beklenen
getiriler ve standart sapmalara göre değerlendirir.
•
Yatırımcılar, daima daha yüksek getiri bekler.
•
Yatırımcılar, riskten kaçar.
•
Yatırımcılar, vergileri ve işlem maliyetlerini göz ardı
eder.
•
Yatırımcılar, istedikleri kadar risksiz finansal varlık
kiralayabilirler.
•
Tüm finansal varlıklar mükemmel bir şekilde bölünebilir.
•
Tüm yatırımcılar fiyat alıcısı konumundadır, yatırımcıların alım/satım faaliyeti varlık fiyatını etkilemez.
Pazar endeksi hisse senedi opsiyonunu etkilemez.
Cevap A
Cevap E
45
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
37. ABC Şirketine ait hisse senedinin beklenen getirisi
0,12, getirilerinin standart sapması 0,06 ve betası
1,2’dir.
39. Zayıf tipte etkin olan piyasalarda fiyatlar aşağıdakilerden hangisini yansıtır?
A)
Buna göre, şirketin getirisinin varyasyon katsayısı
kaçtır?
A) 0,1
B) 0,5
C) 0,6
D) 2
E) 20
Çözüm: Varyasyon katsayısı, bir olasılık dağılımı için
Firmayla ilgili tüm bilgileri
B)
Halka açıklanmış tüm bilgileri
C)
Geçmiş fiyat hareketlerini
D)
Finansal tablo verilerini
E)
Halka açık olmayan bilgileri
normalize edilmiş istatiksel yayılma ölçüsüdür.
Varyans, her bir olası getirinin beklenen getiriden farklarının karesinin olasılıklarla çarpımlarının toplamı, standart
sapmasının karesidir. Riskin hem anlaşılması hem de ölçülmesi zordur. Riskin ölçümünde varyans veya standart
sapma kullanılır.
Cevap: Etkin piyasa, menkul kıymet fiyatlarının, menkul
kıymet değerleriyle ilgili tüm bilgileri yansıttığı piyasadır.
Etkin piyasa kavramı, zayıf tipte etkinlik, yarı güçte etkinlik
ve güçlü etkinlik olmak üzere 3'e ayrılır.
Zayıf tipte etkinlik, piyasa fiyatlarının; geçmiş fiyatların tarihçesinde yer alan tüm bilgileri hızla yansıttığı durumdur.
Değişim katsayısı ise standart sapmanın beklenen getiriye oranıdır.
Değişim katsayısı = Standart sapma
Beklenen getiri
(varyasyon katsayısı)
Standart sapma = 0,06
D.K =
Beklenen getiri = 0,12
Yarı güçlü tipte etkinlik, piyasa fiyatlarının halka açıklanmış tüm bilgileri yansıttığı durumdur.
Güçlü tipte etkinlik, fiyatların gerçek değerleri belirlemede
kullanılabilecek tüm bilgileri yansıttığı durumdur.
0,06
0,12
Cevap C
= 0,5
Cevap B
40. Bir şirket 2012 yılı başında ¨500 milyon tutarında bir
yatırım yapmıştır. Bu yatırımdan 2013 yılı sonunda
¨100 milyon, 2014 yılı sonunda ¨300 milyon ve 2015
yılı sonunda ¨400 milyon nakit girişi elde etmeyi
beklemektedir.
Nakit akışlarının yıl içinde aylara eşit şekilde dağıldığı varsayılırsa bu yatırımın geri ödeme süresi
aşağıdakilerden hangisidir?
38. Aşağıdakilerden hangisi, para piyasası araçlarından biri değildir?
A)
Repo
B)
Hazine bonosu
C)
Finansman bonosu
D)
Mevduat sertifikası
E)
Hisse senedi
A) 3 yıl, 9 ay
Hazine bonosu,
•
Geri satın alma anlaşması (Repo),
•
Banka mevduatı (mevduat sertifikası),
•
Finansman bonoları,
•
Banka bonosu,
•
Varlığa dayalı menkul kıymet (VDMK).
C) 2 yıl, 6 ay
E) 2 yıl
Çözüm:
Cevap: Para piyasası, kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasadır. Para piyasası araçları,
•
B) 3 yıl, 3 ay
D) 2 yıl, 3 ay
Dönemler
Nakit akışı
Kümülatif
2012 yıl başı
0
−500
−500
2012 yıl sonu
1
0
−500
2013 yıl sonu
2
+100
−400
2014 yıl sonu
3
+300
−100
2015 yıl sonu
4 ∗
+400
+300
3. yıldan sonraki nakit girişi kümülatifi artı hale getirmiştir.
Bu nedenle,
1
⎛ 100 ⎞ 100 1
3 yıl ⊕ ⎜
⎟ ⇒ 400 = 4 olduğuna göre 12 ⋅ 4 = 3 ay
⎝ 400 ⎠
Hisse senedi ise, sermaye piyasası aracıdır.
3 yıl ⊕ 3 ay
Cevap E
Cevap B
46
İŞLETME TESTİ BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.
2012 - KPSS / AB
MALİYE
1. Bu testte 40 soru vardır.
2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
1.
Kamu ekonomisinde kullanılan “ayağı ile oy
vermek” kavramıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi doğrudur?
2.
A)
Kişilerin, sunulan hizmetleri dikkate alarak oy
vermesidir.
Toplumsal yönden vergi ile fayda arasındaki ilişkiyi, “Kişilerin vergi ödemekle katlandıkları özverilerin
toplamı, ortak hareket etmekle sağladıkları toplam
faydaya eşit olmalıdır.” biçiminde özetleyen iktisatçı
aşağıdakilerden hangisidir?
B)
Kişilerin, gönüllü olarak sandık başına gitmesidir.
A)
C)
Merkezî yönetimden beklediğini alamayan seçmenin, yerel yönetimlerde başarılı kişilere yönelmesidir.
B)
Eugen Böhm-Bawerk
C)
Emil Sax
D)
William Jevons
D)
Yerel yönetimin, istediği hizmetleri vermesini
sağlayamayan vatandaşın en uygun yerel üretim
birimine göçmesidir.
E)
Leon Walras
E)
Merkezî yönetim ile yerel yönetimin sundukları
hizmetlerin farklılaştırılarak etkinliğin sağlanmasıdır.
Çözüm: Siyasal karar alma sürecinin önemi devletin eko-
Von Wiser
nomiye giderek daha fazla müdahalede bulunması veya
milli gelirin önemli bir kısmını tahsis etmesi nedeniyle artmaktadır. Öte yandan, kişisel tercihlerin politik karar alma
sürecinde esas alınması gerektiği görüşü de günümüzde
önemli bir şekilde savunulmaktadır. Gerçekten, demokratik sistemin istikrarlı bir şekilde işleyebilmesi için bireysel tercihlerin politik karar alma mekanizmasıyla iyi bir
biçimde yansıtılması gerekmektedir. Siyasal karar alma
konusu, sistemli bir şekilde ilk defa ve geçmiş yüzyılda
İtalyan iktisatçılar tarafından incelenmeye başlanmıştır.
Modern kamu ekonomisi disiplininin de temelini atan bu
iktisatçılar, kişisel tercihlerin kollektif karar alma sürecinde
esas alınması gerektiğini ilk defa ileri sürmüşlerdir. İtalyan
ekolünün bu görüşleri günümüzde, hangi malların üretileceğini ve fiyatının ne olacağını belirleyen temel unsurun,
tüketici tercihleri olduğu biçiminde formüle edilmektedir.
Ekonomide hangi malların üretileceğine ve hangi fiyattan
satılacağına karar veren unsurun tüketici tercihleri olduğunu savunan bu görüş, tüketici egemenliği adıyla savunulmaktadır. Tüketici tercihleri ile politik kararlar arasındaki
ilişki, Alman Emil Sax tarafından; vergi ödemekle kişilerin
katlandıkları fedakarlıkların toplamı ile politik karar alma
sonucu toplumun sağladığı toplam faydanın birbirine eşit
olması gerektiği ifade edilmiştir (SAX; 1962, s.178).
Çözüm: Tiebout modeli, optimal yerinden yönetim ile ilgili
çalışmalardan üzerinde en çok durulan ve varsayımları ile
de çok tartışılan bir modeldir. Tiebout mali sistem modelinin temeldeki dayanağı, yerel nitelikteki sosyal mallara
olan tercihin açıklanması ve yerel nitelikteki sosyal malların etkin sunumunun sağlanmasıdır.
Tüketicilerin aralarında seçim yapabileceği çok sayıda
topluluk vardır ve bu topluluklar arasındaki göçlerin bireylere maliyeti yoktur (Costless mobility). Tüketiciler ortaya
koydukları tüketim tercihlerini en iyi tatmin eden topluluğa
taşınabilirler. Diğer bir deyişle etkin bir kamu hizmetinin
sunumu, aynı türde kamusal mal tercihleri olan bireylerin belli yönetim bölgelerinde toplanmalarını gerektirir. Bu
husus, bireylerin tercihlerine uygun çevreyi aramaları için
bölgeler arasında hareket edebilme eğiliminden kaynaklanır. Bu “dolaşarak oylama” veya “ayakları ile oy verme”
(voting with your feet) süreci yoluyla, bireyler sosyal mallar
konusunda belli tercih kümelerine sahip bireylerin yaşadığı yönetim birimlerini arayıp bulacaklardır. Bu açıklamaya
göre “ayağı ile oy vermek”; vatandaşların yerel yönetimler
arasında en uygun yerel birime göçmesidir.
Cevap C
Cevap D
47
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
3.
Leviathan, kendi ağırlığı altında ezilen mitolojik bir
deniz canavarıdır.
5.
Buna göre, Thomas Hobbes’un kullandığı Leviathan kavramının maliye teorisindeki karşılığı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Devletin kamu harcamaları ile adalet dağıtması
Vergilemede, muafiyet ve istisna arasındaki temel
farkla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
Muafiyet vergi mükellefini, istisna ise vergi konusunu vergi dışı bırakır.
B)
Muafiyet özel tüketim vergisinde, istisna ise gelir
vergisinde geçerlidir.
C)
Muafiyet gelir vergisinde, istisna ise katma değer
vergisinde geçerlidir.
B)
Büyük bir kamu sektörünün ciddi sorunlar yaratması
C)
Gelir adaletinin vergilerle sağlanması
D)
Hacimce küçük olan devletin yeterli kamu hizmeti
sunamaması
D)
Muafiyet vergi konusuyla, istisna ise vergiyi doğuran olayla ilgilidir.
E)
Aşırı artan vergilerin adaletsizlik yaratması
E)
Muafiyet vergi borcunun tamamını, istisna ise
vergi borcunun bir kısmını ortadan kaldırır.
Çözüm: Bu model, politik kısıtların kamusal harcamaların
büyümesi üzerinde sınırlı bir etkisi olduğunu varsaymaktadır. Modele göre kamu harcamalarını asıl artıran şey
politikacıların, bakanların, bürokratların, teknokratların
yapılarında var olan giderek büyüme, genişleme eğilimidir. Çünkü bu kesimler daha fazla harcamaya önceden
beri eğilimlidirler ve hizmet sunumunun düzeyi ve mesleki standartları hep kendi menfaatlerini maksimize etme
amacına göre belirlerler. Keza kamuda çalışanların siyasal etkisi diğerlerinden daha fazladır, çünkü hükümete /
siyasilere daha yakındırlar ve politik karar alıcıları nasıl
etkileyeceklerini daha iyi bilirler. Bu etki, kamusal istihdam
arttıkça artar ve kamu çalışanlarının oyları daha belirgin
bir hal alır. Bunlar da genelde kamu harcamalarının daha
da büyümesi yönünde tercih kullanırlar. Bu da büyük bir
kamu sektörünün ciddi sorunlar yarattığını ortaya koymaktadır. Bu makro model, tek tek bürokrat, politikacı,
baskı grupları ve seçmenlerin davranışlarını teslim alan
mikro modellerden oluşur.
Çözüm:
Vergi muafiyeti; vergi kanunlarına göre vergilendirilmesi
gerekli bazı kimselerin vergi dışı bırakılmasıdır. (örneğin,
gelir vergisindeki “esnaf muaflığı”)
Vergi istisnası; vergi kanunlarına göre vergilendirilmesi
gereken bazı konuların vergi dışı bırakılmasıdır. (örneğin,
katma değer vergisindeki “ihracat istisnası”)
Muafiyet vergi mükellefini, istisna ise vergi konusunu vergi
dışı bırakmaktır.
Cevap A
Cevap B
4.
Verimi son derece düşük olduğu hâlde konusunu gizlemenin son derece güç olması nedeniyle
uygulaması kolay olan vergi aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
Motorlu taşıtlar vergisi
B)
Emlak vergisi
C)
Baş vergisi
D)
Gelir vergisi
E)
Damga vergisi
Çözüm:
Baş vergisi: Bireyler arasında ekonomik güç farklılıklarının bulunmadığı varsayımıyla kişi başına eşit miktarda
alınan vergidir. Verginin konusu ve matrahı, yükümlünün
kendisidir. Zaman içinde nüfus artışı, toplumsal ilişkilerin
gelişmesi sonucunda baş vergisinin gerçek ödeme gücünü temsil etmemesi, adil olmaması, vergiyi ilkel bir uygulama haline getirmiştir.
Cevap C
48
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
6.
Vergilemede eşitlik ilkesi çerçevesinde, toplum
için bir bütün olarak verginin uygunluğunu göz
önüne alan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Eşit mutlak fedakârlık
B)
Eşit oranlı fedakârlık
C)
Maksimum toplam fedakârlık
D)
Eşit marjinal fedakârlık
E)
En az toplam fedakârlık
7.
Çözüm: Vergilemede eşitlik ilkesine göre, bireyler genel
vergi yüküne, kendi ödeme güçlerine göre katılmalıdırlar.
Diğer bir ifade ile vergilemede eşitlik ilkesi, mükelleflerin
vergi ödeme güçlerini dikkate almak suretiyle vergilendirilmesidir. Vergide eşitlik; “Dikey Eşitlik” ve “Yatay Eşitlik”
seklindeki iki temel kriterle açıklanabilir. Vergilemede eşitlik, eşit durumda bulunan kimselerin aynı (yatay eşitlik),
sosyal ve ekonomik yönden farklı durumlarda bulunan
kimselerin ise değişik (dikey eşitlik) vergilendirilmesidir.
Aşağıdakilerden hangisi, sınıf usulü vergi tarifesinin temel sakıncalarından biridir?
A)
Alt gelir gruplarının vergi yükünü artırarak adaletsizlik yaratması
B)
Üst gelir gruplarından daha az vergi alınması dolayısıyla adaletsizlik yaratması
C)
Harcanabilir gelir açısından gelir dağılımını tersine çevirebilmesi
D)
Vergi sonrası gelir açısından alt ve üst gelir grubu
arasında aşırı fark yaratması
E)
Vergi öncesi gelir dağılımını olumsuz etkilemesi
Çözüm:
Sınıf usulü artan oranlılık(Basit artan oranlılık); vergilendirilecek matrahın dilimlere ayrılmasından sonra, her
üst dilime geçişte, o dilim için öngörülen vergi oranının
tüm matraha uygulanmasıdır. Bu uygulamada en büyük
sakınca, gelir dağılımında adaletsizliği arttırmasıdır. Bu
kapsamda değerlendirildiğinde harcanabilir gelir açısından gelir dağılımını tersine çevirebilir.
Bununla birlikte vergilemede eşitliğin sağlanabilmesi için
her zaman uygulanabilir ölçüler mevcut değildir.Teoride
mükelleflerin vergi ödeme gücünün belirlenebilmesi için,
vergi sonucu katlanacakları fedakarlığın dikkate alınmasının uygun olacağı öne sürülmüştür. Bu konuda öne sürülen görüşler; eşit fedakarlık, eşit oranlı fedakarlık ve en az
toplam fedakarlık görüşleri seklinde sıralanmaktadır.
Cevap C
Eşit fedakarlık yaklaşımına göre; ödenmesi söz konusu
vergi dolayısıyla mükelleflerin sahip oldukları toplam faydadaki azalısın aynı düzeyde olması, bu yolla katlanılan
fedakarlığın eşit kılınmasını öngörmektedir. Bu durumda,
matrahın büyüklüğüne bakılmaksızın, farklı gelire veya
varlığa sahip olan kişiler, aynı miktarda vergi ödeyebilecektir.
Eşit oranlı fedakarlık yaklaşımı, mükelleflerden varlıkları
(veya gelirleri) yüksek olanların, düşük olanlara oranla
toplumdan daha fazla fayda sağladıkları düşüncesiyle,
birincilerin gelirlerinin, düşük olanlara oranla daha fazla
vergilendirilmesi gerektiği düşüncesine dayanmaktadır.
8.
En az toplam fedakarlık yaklaşımına göre; toplumu oluşturan kişiler vergilendirilirken, bir bütün olarak toplumun
katlandığı toplam fedakarlık mümkün olan en düşük düzeyde olmalıdır. Bu yaklaşımda, mükellefler arasında vergi dolayısıyla bir eşitlik söz konusu olmamakta, verginin
toplum açısından bir bütün olarak uygunluğu göz önüne
alınmaktadır.
Belirli bir yaşa gelmiş ve çalışmakta olan kimselerden maktu olarak alınan baş vergisinin doğurabileceği sonuç aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Sınıf usulü artan oranlılık
B)
Gizli artan oranlılık
C)
Dilim usulü artan oranlılık
D)
Tersine artan oranlılık
E)
Dik artan oranlılık
Cevap E
Çözüm:
Tersine artan oranlı vergi tarifesi: Bazı vergilerde
mükelleflerin gelirleri arttıkça gelirlerine oranla ödeyecekleri vergi azalmaktadır. Burada mükelleflerin gelirleri
ile ödeyeceği toplam vergi miktarı karşılaştırılmaktadır.
Türkiye’de kaldırılan götürü usul vergilemede tersine artan oranlı tarife özelliği mevcuttur. Bu durumda belirli bir
yaşa gelmiş ve çalışmakta olan kimselerden maktu olarak
alınan baş vergisi bu sonucu doğurur.
Cevap D
49
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
9.
Aşağıdaki tabloda bir vergi tarifesi verilmiştir.
Vergi matrahı (¨)
Vergi oranı (%)
100
10
200
15
300
20
400
25
500
30
11. Kamu harcamalarının, olağanüstü olaylara bağlı
olarak katlanılabilir vergi yükü yoluyla artışını
açıklayan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Wagner Yasası
B)
Görünüşte Artış Yasası
C)
Baumal Hipotezi
D)
Peacock-Wiseman Hipotezi
E)
Ortanca Seçmen Hipotezi
Buna göre, bu vergi tarifesinde uzunluk farkı
kaçtır?
A) 5
B)20
C) 100
D) 300
Çözüm: Peacock-Wiseman’ın İngiltere ekonomisinin
1890-1955 yılları arasını kapsayan araştırması Wagner
Yasası ile test edilmiş ve yasanın geçerliliği ispatlanmıştır.
Peacock-Wiseman kamu harcamalarındaki artış eğiliminin nedenlerini, Wagner’in gösterdiklerinden daha farklı
faktörlerle açıklamıştır. Bu analize göre, savaş veya depresyon dönemlerinde kamu harcamaları artarken, siyasal
iktidarlar artan kamu harcamalarını karşılayabilmek için
vergi oranlarını çok yüksek miktarlarda arttırmış ancak
olağanüstü durumlar ortadan kalktığında toplum bu vergi
yüküne alışmış olduğundan vergiler eski seviyesine indirilmemiş ve dolayısıyla kamu harcamaları da azaltılamamıştır. Bundan dolayı kamu harcamalarının gelişme trendi
Wagner’in dediği gibi düz bir çizgi şeklinde değil, kesikli
sıçramalar şeklinde yükselme göstermiş ve bu eğilime
sıçrama etkisi denilmiştir. Kısaca, Peacock ve Wiseman’a
göre, ekonomik gelişme dönemlerinde kamu gelirlerinin
artması kamu giderlerinin artmasına neden olmakta fakat
ekonomik daralma dönemlerinde kamu giderleri eski seviyesine inmediği için sürekli olarak artmaktadır.
E) 400
Çözüm:
Uzunluk farkı: Bir vergi tarifesinde uzunluk farkını bulmak için en yüksek vergi matrahı ile en düşük vergi matrahı arasındaki farka bakılır.
500 − 100 = 400
Cevap E
Peacock ve Wiseman kamu harcamalarının savaş ve
ekonomik kriz dönemlerinde dikey, olağanüstü dönem
sona erdiğinde ise yatay bir seyir izlediğini belirtmiştir. Diğer bir ifade ile Peacock ve Wiseman kamu harcamalarının arttığını kabul etmiş ancak bu artışın Wagner’in ifade
ettiği gibi devamlı bir artış göstermediği ve kademeli bir
artış gösterdiğini belirtmiştir.
Cevap D
10. Etkin vergiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A)
Herkesten, gücüne göre alınan vergidir.
B)
Mükellefte davranış değişikliğine yol açmayan
vergidir.
C)
Fiyatlar üzerinde etkili olan vergidir.
D)
Devlete en yüksek geliri sağlayan vergidir.
E)
Toplama maliyeti düşük olan vergidir.
Çözüm: Uygulanan bir vergi; piyasanın işleyişini bozmuyor ise tarafsız vergi, mükelleflerin kararlarını değiştirmiyorsa etkin vergi olarak isimlendirilir.
Cevap B
50
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
12. Aşağıdakilerden hangisi, kamu harcamalarının
görünüşte artış nedenlerinden biri değildir?
A)
13. Özel kesime ait bir arazi veya binanın kamu
kesimi tarafından kamulaştırılması nedeniyle
ortaya çıkan harcama, aşağıdakilerden hangisinin
kapsamına girer?
Paranın satın alma gücünün düşmesi
B)
Bütçe sistemlerinin gayrisafi usule doğru evrilmesi
C)
Kamu hizmetlerinin parayla gördürülmesi
D)
Oy hakkının yaygınlaşması sonucunda seçmen
taleplerinin artması
E)
Kişi başına yapılan harcama aynı kaldığı hâlde
nüfusun artması
Çözüm: Kamu harcamalarının artışı iki kapsamda incelenebilir. Topluma sunulan mal ve hizmetin kalitesinde veya
miktarında bir artış meydana gelmemesine karşın, kamu
harcamalarının tutarında ortaya çıkan artışa “görünürde
artış” denilmektedir. Topluma sunulan mal ve hizmetin
kalitesinde veya miktarında artış yanında, kamu harcamalarının tutarının da artmasına ise “gerçek artış” adı
verilmektedir.
Para Değerinin Düşmesi,
•
Bütçe Yöntem ve Tekniğindeki Değişmeler,
•
Kamu Hizmetlerinin Yerine Getirilmesinde Ayni
Usulün Terk Edilmesi,
•
Ülke Sınırlarının ve Nüfusun Değişmesi.
Reel harcama
B)
Yatırım harcaması
C)
Kalkınma carileri
D)
İktisadi transfer
E)
Sermaye oluşumu için yapılan transfer
Çözüm: Devlet, özel kesime ait sermayeyi, kamulaştırabilmektedir. Bu durum, sadece mevcut sermayeyi temsil
eden değerlerin el değiştirmesinden ibaret olmaktadır.
Sonuçta bu tür bir harcama milli hasılada artışa yol açmamaktadır. Devlet, özel kesimden arazi, bina, makine ve
benzeri malları kiralayabilmektedir. Bu tür kiralamalarda
genellikle ödemenin bir kısmı amortisman karşılığında
olmaktadır. Amortisman karşılığı olması, bu tür malların
ekonomik ve fiziki olarak eskimeye, yıpranmaya uygun olmaları ve bu tür kayıpların karşılanması gerekliliğidir. Yeni
olan bir malın kira bedelinin içindeki amortisman payı,
satın alma bedelinin bir kısmı olarak düşünülmekte ve
dolayısıyla bu tür mallar için ödenen kiranın amortisman
payları reel harcama olarak kabul edilmektedir. Ancak
eskimiş bir malın kiralanmasında böyle bir amortisman
payının gerçek mal ve hizmet alımları içinde sayılması,
daha önceki yıllarda üretilmiş ve o yıllar milli gelir hesaplarına girmiş bir kalemin yeniden hesaplanması niteliğini
taşımaktadır. Bu bakımdan bu tür mallar için ödenen kira
bedelindeki amortisman payının, sermaye oluşumu için
yapılan transfer harcaması olarak kabulü daha doğrudur.
Yani kısaca binalar için eğer bina yapım yılı içinde devletçe satın alınıyorsa devletin yatırımı, daha önceki yıllarda
tamamlanmış bir binanın satın alınması söz konusu ise
sermaye oluşumuna yönelik transfer harcamasından söz
edilir.
Görünüşte Artış Sebepleri:
•
A)
Cevap D
Cevap E
51
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
16. Sermaye teşkili için yapılan transferler ile sosyal
transferler arasındaki temel farkla ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi doğrudur?
14. Tüketicinin alacağı mal ve eşyaların fiyatını veya
göreceği hizmetlerin bedelini azaltmak amacıyla
yapılan iktisadi yardımlar aşağıdakilerden hangisinin kapsamına girer?
A)
Dolaysız transferler
B)
Dolaylı transferler
C)
Sermaye transferleri
D)
Gelir transferleri
E)
Verimli transferler
Çözüm: Bu tür harcamalar; bazı bireylerin ya da sosyal
grupların satın alma güçlerini arttırmak amacı ile yapılmaktadır. Bireylerin satın alma güçleri üzerindeki etkileri
ise doğrudan doğruya veya dolaylı olabilmektedir. Nakdi
gelirleri doğrudan doğruya arttıran transfer harcamaları
dolaysız, dolaylı bir şekilde gelirler üzerinde etkili olanlar
ise dolaylı transfer harcamalarıdır. Ayrımdaki temel kıstas;
satın alma gücünün direkt veya endirekt bir şekilde nakledilmesidir. Sosyal amaca yönelik olarak yapılar düşük
gelirlilere, işsizlere, fakir öğrencilere yardım amaçlı ödemeler, dolaysız transferler arasında gösterilirken, tüketiciler için mal ve hizmet fiyatlarını düşürmeyi veya üretici gelirlerini arttırmayı hedef alan iktisadi amaçlı mali yardımlar
dolaylı transfer olarak kabul edilmektedir.
A)
Sermaye teşkili için yapılan transferler yatırım niteliğinde, sosyal transferler ise cari nitelikte kamu
harcamalarıdır.
B)
Sermaye teşkili için yapılan transferler firmalara
yapılan, sosyal transferler ise kişilere yapılan
transferlerdir.
C)
Sermaye teşkili için yapılan transferler bir dönem
için, sosyal transferler ise birden fazla dönem için
yapılır.
D)
Sermaye teşkili için yapılan transferler için bütçeden ödenek ayrılmazken, sosyal transferler için
bütçeden ödenek ayrılır.
E)
Sermaye teşkili için yapılan transferler karşılıklı,
sosyal transferler ise karşılıksız transferlerdir.
Çözüm: Sermaye oluşumuna yönelik transfer harcamaları karşılıksız değildir. Bu harcamalar sonucunda devlet
menkul veya gayrimenkul mal elde etmektedir. Örnek olarak özel kesimin ürettiği gayrimenkullerin devlet tarafından satın alınmasını ya da kiralanmasını gösterebiliriz. Bu
durumda sermaye teşkili için yapılan transferler karşılıklı,
sosyal transferler ise karşılıksız transferlerdir.
Cevap B
Cevap E
17. Devlet borçlarının mecburi değiştirilmesiyle ilgili
aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
15. Nüfus artışının, saf kamu mallarına yapılan harcamalar üzerindeki etkisiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
Toplam harcamayı etkilemez.
B)
Toplam harcamayı artırır.
C)
Toplam harcamayı azaltır.
D)
Kişi başına harcamayı artırır.
E)
Kişi başına harcamayı değiştirmez.
Çözüm: Gerek siyasi gelişmeler sonucunda ülke sınırlarının değişmesi gerekse nüfus artışı sonucunda artan kamu
harcamaları görünüşte olmaktadır. Çünkü bu durumda yapılan kamu harcamaları artışı kişi başına bir artış getirmemektedir. Ancak nüfus artış hızının üzerinde bir kamusal
harcama artışı söz konusu olduğunda bu artış gerçek bir
artış halini almaktadır. Nüfus artışının, saf kamu mallarına
yapılan harcamalar üzerindeki etkisi bu kapsamda değerlendirilirse toplam harcama etkilenmez.
A)
Tahvil sahibi yüksek faizli tahvili verip düşük faizli
tahvili almak zorundadır.
B)
Tahvil sahibi kısa vadeli tahvili verip uzun vadeli
tahvili almak zorundadır.
C)
Tahvil sahibi ya düşük faizli tahvili ya da erken
ödemeyi kabul eder.
D)
Düşük faizli tahvili kabul etmemesi hâlinde geçmiş faiz kazançlarını kaybedeceğinden, tahvil
sahibi gelecekteki faizden vazgeçer.
E)
Uzun vadeli tahvili kabul etmemesi hâlinde anaparasını kaybedeceğinden, tahvil sahibi değişikliğe razı olur.
Çözüm:
Mecburi Konversiyon: Mecburi konversiyon da devlet
tahvil sahiplerine tahvilini düşük faizli yenisiyle değiştirmek ya da erken ödemeyi kabul etmek gibi iki alternatif
sunmaktadır. Bu iki alternatif için belli bir süre tanınmakta
ve bu süre içinde tercih belirtmeyenlerin değişimi kabul
ettikleri varsayılmaktadır. Bu konversiyon uygulaması, gönüllü konversiyonun yarı-cebri bir şekli olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Cevap A
Cevap C
52
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
18. İhraç faizi yüzde 3 olan bir tahvilin yüzde 10
iskontoyla satılması hâlinde gerçek faiz yaklaşık
olarak yüzde kaç olur?
A) 2,5
B) 3,3
C) 4,4
D) 5,3
20. Anapara tutarına dokunmadan borç yükünün hafifletilmesi için başvurulan tedbir aşağıdakilerden
hangisidir?
E) 7,7
A)
Konversiyon
B)
Tahkim
Çözüm:
C)
Konsolidasyon
İskonto Faizi = 3 × 10/100= 0,3
D)
İtfa
Gerçek Faiz = 3 + 0,3 = 3,3
E)
Amortisman
Cevap B
Çözüm:
Konsolidasyon: Vadesi gelen bir borcun vadesinin ötelenmesidir. Başka bir deyişle kısa vadeli bir borcun uzun
vadeli hale getirilmesidir. Konsolidasyon uygulamasının
vade ve faiz oranını değiştirmesi nedeniyle borçların yapısında değişiklik meydana getiren bir işlem olduğu savunulur.
Konversiyon: Yüksek faiz oranlı tahviller düşük faiz
oranlı tahvillerle değiştirilmektedir.
Soruda verilen bilgiler ışığında borç yükünü hafifleten uygulamaya konversiyon adı verilir.
Cevap A
21. İhtiyari tahkimle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
19. Aşağıdakilerden hangisi, dalgalı borçlarda kullanılan araçlardan biri değildir?
A)
Hazine bonoları
B)
Hazine kefaletini haiz bonolar
C)
Müteahhit bonoları
D)
Kısa vadeli avanslar
E)
Kuponlu tahviller
Çözüm: Kısa vadeli borçları (dalgalı borçlar) aşağıdaki
gibi sıralamak mümkündür.
A)
Devletin, kendi iradesiyle kısa vadeli borç senedini uzun vadeli borç senediyle değiştirmesidir.
B)
Alacaklının, elindeki kısa vadeli senedi uzun vadeli senetle değiştirmekte serbest bırakılmasıdır.
C)
Alacaklının, kısa vadeli senedi satarak uzun vadeli senet satın almasıdır.
D)
Devletin, kısa vadeli borçlarını itfa ederek tahville
borçlanmaya gitmesidir.
E)
Devletin, düşük faizli borç senedini yüksek faizli
borç senediyle değiştirmesidir.
•
Hazine Bonoları,
Çözüm:
•
Hazine Kefaletine Haiz Bonolar,
•
Hazineye Kısa Vadeli Avans,
Kuponlu tahviller uzun vadeli borçlanma araçları arasında
sayılır.
Gönüllü(İhtiyari) Konsolidasyon (Tahkim): Bu konsolidasyon şeklinde kısa ve orta vadeli borç senetleri aynı
miktardaki uzun vadeli borç senetleriyle değiştirilmektedir.
En çok karşılaşılan konsolidasyon şeklidir. Tasarruf sahipleri yeni sunulan tahvillerden sağlayacakları faydaları
değerlendirerek karar verirler. Gönüllü konsolidasyonda
devlet uzun vadeli borçlanmaya gider, buradan sağladığı
kaynaklarla eski borçlarını öder. İkincisinde ise eski senetlerin yeni senet alımında kullanılmasına olanak tanır.
Cevap E
Cevap B
•
Müteahhit Bonoları,
•
Bütçe Emanetleri ve
•
Kısa Vadeli Dış Borçlar
53
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
22. Hazine kefaletini taşıyan bonolar aşağıdakilerin
hangisi tarafından borçlanma amacıyla kullanılır?
A)
24. Bütçenin hukuki işlevinin temel unsuru aşağıdakilerden hangisidir?
Hazine Müsteşarlığı
A)
Bütçe görüşmelerinin yıl sonunda yapılması
B)
Merkezî yönetim birimleri
B)
Bütçe tahminlerinin bağlayıcı olması
C)
Ticari bankalar
C)
Bütçenin bir kanun olması
D)
İktisadi faaliyette bulunan özel bütçeli kuruluşlar
D)
Bütçenin bir kanun hükmünde kararname olması
E)
Merkez Bankası
E)
Bütçenin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması
Çözüm: Bütçe ülkede mevcut bulunan hukuk sistemine
uygun olarak hazırlanır, uygulanır ve denetlenir. Bütçe bir
kanundur. Ancak bu kanun belli özellikleriyle diğer kanunlardan ayrılır. Bu özellikler şunlardır:
Çözüm:
Hazine Kefaletine Haiz Bonolar: Kamu kurum ve kuruluşları tarafından (genellikle iktisadi devlet teşekkülleri)
hazine güvencesi ile çıkarılan bu bonoların vadeleri 9 aya
kadar olup Merkez Bankasınca iskonto edilmekte ve karşılığında ilgili kurum ve kuruluşlara avans verilebilmektedir.
Cevap D
•
Bütçe süreli bir kanundur (12 ay).
•
Bütçe Cumhurbaşkanı tarafından veto edilemeyen bir
kanundur.
•
Bütçe devletin mali hayatının belirleyicisi olan bir
kanundur. Bütçede belirtilmeyen bir harcamanın yapılması ve gelirin toplanması mümkün değildir.
•
Bütçe hukuki anlamda bir yetki yasasıdır. Demokratik
parlamenter sisteme geçişin en önemli göstergesidir.
Bu anlamda hukuki fonksiyonu tanımlayacak olursak
bütçe kamu yönetimlerini bağlayıcı bir tasarruftur.
Cevap C
23. Bütçenin kaynak tahsis niteliği aşağıdakilerden
hangisiyle doğrudan ilişkilidir?
A)
Kamu kurumlarına ödenek tahsis edilmesi
B)
Belirli gelir kaynaklarının yerel yönetimlere bırakılması
C)
Bazı gelir kaynaklarının belirli hizmetlere tahsis
edilmesi
D)
Belirli hizmetlerin finansman kaynağının belirlenmesi
E)
Kamu ve özel kesim arasında paylaşılan kaynakların etkin kullanımı
25. Kamu hizmetlerinin cinsi ve tutarı ile bu hizmetleri
karşılayacak kamu gelirlerinin toplanması hakkında karar verme yetkisine ne ad verilir?
A) Bütçenin mali işlevi
B)
Hükümranlık hakkı
C)
Bütçenin siyasal işlevi
D)
Bütçe hakkı
E)
Denetim hakkı
Çözüm: Sınırlı kaynakların rasyonel şekilde dağıtılıp kullanılması kaynak dağılımı fonksiyonu kapsamında değerlendirilir. Burada amaç, toplumsal ihtiyaçları mümkün olan
en uygun bileşimdeki bütçe ile gerçekleştirmektir. Ekonomilerde en önemli sorun kaynak yetersizliği sorunudur.
Bütçe ile doğru planlamalar yapılmadığı takdirde kaynak
yetersizliği sorunu daha da derinleşebilir. Kamu ve özel
kesim arasında paylaşılan kaynakların etkin kullanımını
göstermektedir.
Bütçe Hakkı: Kamu hizmetlerinin cinsi ve tutarı ile bu
hizmetleri karşılayacak kamu gelirlerinin toplanması
hakkında karar verme yetkisine verilen isimdir. İlk olarak
İngiltere’de kabul edilmiştir.
Cevap E
Cevap D
Çözüm:
54
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
26. Tevzin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A)
28. Bütçe denkliğini, bir iktisadi konjonktür dönemi
süresince sağlamanın gereğini savunan bütçe
kuramı aşağıdakilerden hangisidir?
Gelirlerin toplanmasına ve harcamaların yapılmasına önceden yetki verilmesidir.
A)
Klasik Bütçe Kuramı
B)
Bütçede yer alan kamu gelir ve gider tahminlerinin denk olmasıdır.
B)
Devrî Bütçe Kuramı
C)
Denk Bütçe Kuramı
C)
Bütçede yer alan tahminlerin yıllık olarak yapılmasıdır.
D)
Telafi Edici Bütçe Kuramı
D)
Devletin gelir ve giderlerinin geleceğe yönelik
olarak tahmin edilmesidir.
E)
Sıfır Temelli Bütçe Kuramı
E)
Bütçede yer alan tahminlerin ilgili dönemin ekonomik şartlarıyla uyumlu olmasıdır.
Çözüm:
Devri (Konjonktürel) Bütçe Teorisi: Devri bütçe teorisi, devlet bütçesinin, ekonomideki devri hareketlerdeki
olumsuzlukları (konjonktürel dalgalanmaları) en az seviyeye indirecek bir şekilde hazırlanmasını ifade eder. Devri
hareketler, ekonomik faaliyetlerin hacminde ortaya çıkan
ve birbirini izleyen gelişme daralmaları ifade eder. Bu hareketler, ‘genişleme’, ‘duraklama’, ‘daralma’ ve ‘canlanma’
şeklinde olmak üzere başlıca dört aşamadır.
Çözüm:
Tevzin: Bütçe gelir ve giderleri denk olmak zorundadır.
Cevap B
Konjonktürel genişlemenin en üst seviyesinde, milli gelir
ve istihdam en üst noktaya ulaşır. Bu nokta, ‘boom’ diye
nitelendirilir. Bu noktadan sonra, ekonomik canlılık sona
erer ve ekonomi yeniden daralma sürecine girer. Daralma
sürecinin en düşük seviyesi, ‘depresyon’ veya ‘ekonomik
çöküntü’ olarak nitelendirilir. Depresyonun en önemli özelliği, üretim ve istihdamın hızla gerilemesi ve bunun sonucunda milli gelirin düşmesidir.
Devri bütçe teorisi, 1929 Büyük İktisat Buhranından sonra ortaya çıkmıştır. Devri bütçe, devlet bütçesinin ekonomideki üretim ve istihdam hacmindeki dalgalanmaları
asgari seviyeye indirecek seviyede hazırlanmasını esas
alan bütçe anlayışıdır. Buna göre, iktisadi hayatta zaman
zaman görülen devri hareketler (konjonktürel dalgalanmalar) karşısında, denk bütçe yetersiz kalmaktadır.
Devri bütçe teorisi, ekonominin refah döneminde, bütçe
fazlası politikası izlemesini, buna karşılık durgunluk döneminde ise açık bütçe politikası izlemesini öngörür. Bu
suretle, devri hareketlerinin yükselme döneminde meydana gelen bütçe fazlası, durgunluk döneminde ortaya çıkan
açıkların kapatılmasında kullanılabilir. Bu nedenle, devri
bütçe teorisinde esas olan, yıllık bütçe denkliği değil, ekonomideki iki refah dönemi arasındaki denkliktir.
27. Aşağıdakilerden hangisi, bütçenin temel unsurlarından biri değildir?
A) Taahhüt
D) Tahmin
B) Tahdit
C) Tasdik
E) Tevzin
Çözüm: Bütçeye ilişkin olarak yapılan tanımlar bizi bütçenin 4 temel özelliğine götürmektedir.
Cevap B
Tahmin: Bütçe kamu gelir ve giderlerinin bir tahminini ortaya koymaktadır.
Tahdit: Bütçe kanunları belirli bir süreyle sınırlı olan kanunlardır. Bu döneme genel olarak mali yıl adı verilmektedir.
Tasdik: Bütçe parlamentoda onaylanarak yürürlüğe girer.
Bütçe tüm kamu birimlerini bağlayan bir tasarruftur. Bütçede belirtilmeyen harcamalar yapılamaz, gelirler toplanamaz.
Tevzin: Bütçe gelir ve giderleri denk olmak zorundadır.
Cevap A
55
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
29. Bakanlar Kuruluna, aşağıdaki konulardan hangisiyle ilgili değişiklik yapma yetkisi verilemez?
A)
31. Aşağıdaki durumların hangisinde, ikmalen tarh
koşulları oluşmuş sayılır?
Verginin konusu
B)
Verginin oranları
C)
Verginin istisnaları
D)
Vergi muafiyeti
E)
Vergi indirimleri
Çözüm: Bakanlar Kuruluna verginin konusu ile ilgili değişiklik yapma yetkisi verilemez.
A)
Mükellefin, kanuni süresi geçmiş olmasına rağmen beyanname vermemiş olması
B)
Tasdiki zorunlu bir defterin tasdik edilmemiş olması
C)
Tutulması zorunlu bir defterin tutulmamış olması
D)
Mükellefin, süresinde vermiş olduğu beyannameye rağmen matrah farkına yol açmış olması
E)
Mükellefin, beyannamesinde matraha ilişkin bilgileri vermemiş olması
Cevap A
Çözüm:
İkmalen Vergi Tarhı: Vergi Usul Kanunu’nun 29. maddesine göre ikmalen vergi tarhı “Her ne şekilde olursa olsun
bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak
meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni
ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya
matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.”
İkmalen vergi tarhı tamamlayıcı nitelikte bir tarhtır. Bunun
için daha önceden bir tarhın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İkmalen vergi tarhı, genellikle vergi incelemeleri
sonucu bulunan matrah farkları üzerinden yapılmaktadır.
İkmalen tarh edilen vergi ihbarname ile mükellefe tebliğ
edilir. Mükellefin tebliğ tarihinden başlayarak 30 gün içinde dava açma hakkı vardır. Verginin tahakkuku ancak davanın sonuçlanması ile olabilir.
Cevap D
30. Vergi Usul Kanunu’na göre, yapılan vergi stopajını
vergi dairesine yatırma yükümlülüğü aşağıdakilerden hangisine aittir?
A)
Fiilî mükellef
B)
Müteselsil sorumlu
C)
Vergi sorumlusu
D)
Vergi taşıyıcısı
E)
Vergi yüklenicisi
Çözüm:
32. Vergi borcunun vadesinde ödenmesi veya hacze
gidilmesi hâlinde çok zor durumda kalabilecek
vergi borçlusu için uygulanabilecek tecil süresi
en çok kaç aydır?
Vergi Sorumlusu: Vergileme ile ilgili maddi ve şekli yükümlülüklerin kural olarak vergi yükümlüsü tarafından
yerine getirilmesi gerekmektedir. Ancak bu kural, vergi
yükümlüsünün reşit (ergin), mümeyyiz (temyiz gücüne
sahip) ve kısıtlı olmayan gerçek kişi yükümlüler bakımından ve bunların bazı vergilerle ilgili yükümlülükleri dolayısıyla geçerli olabilecektir. Buna karşın, aşağıda belirtilen
gerekçelerin bulunması durumunda vergilendirme ile ilgili
yükümlülüklerin (maddi ve şekli) yerine getirilmesi bakımından üçüncü kişiler (vergi sorumlusu) muhatap olarak
alınabilmektedir.
A) 3
B) 12
C) 24
D) 36
E) 48
Çözüm: Vergi borcunun vadesinde ödenmesi veya hacze
gidilmesi hâlinde çok zor durumda kalabilecek vergi borçlusu için uygulanabilecek tecil süresi en çok otuz altı aydır.
Cevap C
Cevap D
56
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
33. 20 Eylül 2011 tarihinde tebliğ edilen vergi ihbarnamesine karşı mükellefin dava açabileceği en son
tarih aşağıdakilerden hangisidir?
A)
20 Ekim 2011
B)
15 Ekim 2011
C)
10 Ekim 2011
D)
4 Ekim 2011
E)
27 Eylül 2011
35. Mali uyumun miktarına ilişkin Ortodoks Kural ile
Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım arasındaki temel
fark aşağıdakilerden hangisidir?
Çözüm: Vergi ihbarnamesine karşı mükellefin dava açabileceği süre 1 aydır. Bu durumda 20 Ekim 2011 dava açılabilecek en son tarihtir.
A)
Ortodoks Kural kamu açığının tümden ortadan
kaldırılmasını savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım bunun gerekli olmadığını, hatta daraltıcı etkisi olacağını savunur.
B)
Ortodoks Kural bütçe denkliğini savunurken,
Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım bütçe denkliğinin çoğaltan yoluyla enflasyonist olacağını savunur.
C)
Ortodoks Kural kamu açıklarının tedricî olarak
düşürülmesini savunurken, Keynesyen Telafi
Edici Yaklaşım kısa sürede düşürülmesini savunur.
D)
Ortodoks Kural mali uyumun daraltıcı olacağını
savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım genişletici olacağını savunur.
E)
Ortodoks Kural mali uyumun enflasyonist olacağını savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım deflasyonist olacağını savunur.
Cevap A
Çözüm: Mali uyum politikası, bütçe açıklarının finansmanı anlamında kullanılır. Ortodoks kuralda, kamu açıklarının tümden ortadan kaldırılması savunulur. Keynesyen
Telafi Edici Yaklaşım'da ise kamu açık bütçe politikası ile
çalışmaktadır. Mali uyum politikaları ekonomide daraltıcı
etkiler doğurmaktadır.
Cevap A
34. Aşağıdakilerin hangisinde, resen tarh edilen bir
verginin kesinleşmesi söz konusu olmaz?
A)
Mükellef, davasından feragat etmişse
B)
Mükellef, dava açma sürecini kaçırmışsa
C)
Mükellef, vergi mahkemesi kararına karşı temyiz
yoluna gitmemişse
D)
Mükellef, karar düzeltme yoluna başvurmamışsa
E)
Vergi mahkemesi mükellefin aleyhine karar vermişse
Çözüm: Soruda verilen seçenekler dikkatlice incelenecek
olursa vergi mahkemesi mükellefin aleyhine karar vermişse resen tarh edilen bir verginin kesinleşmesi söz konusu
olmaz.
Cevap E
57
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
36. İşsizlik sigortasının otomatik istikrarlandırıcı özelliği hangi mekanizmayla ortaya çıkar?
38. Devletin, finansal kaynakları stratejik sanayi
sektörlerine tahsis etmesiyle ekonomik büyümenin hızlanacağını savunan görüş aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
İşsizlik sigortası fonunda biriken paraların devlete harcama gücü kazandırması
B)
İşsizlik sigortası maaşlarının daralma döneminde
telafi edici etki yaratması
A)
Monetarizm
B)
Keynesyen Yaklaşım
C)
İşsizlik sigortası primlerinin daralma döneminde
telafi edici etki yaratması
C)
Merkezî Planlama
D)
Müdahaleci Maliye Teorisi
D)
İşsizlik sigortası maaşlarının enflasyonist dönemde daraltıcı etki yaratması
E)
Kalkınmacı Devlet Teorisi
E)
İşsizlik sigortası primlerinin enflasyonist dönemde genişletici etki yaratması
Çözüm: Braudel’in çalışmasının kalkınma çabaları ile ilgili
önemli çıkarımlara yol açabileceği ön kabulünden hareketle bu çalışma, çağdaş kalkınma çabaları ile ilgili olabilecek çıkarımları araştırmaktadır. Bu yapılırken, özellikle
2. Dünya Savaşı sonrasındaki bilinçli ve başarılı kalkınma
çabaları üzerinde esaslı açıklama gücüne sahip olduğu
düşünülen “Kalkınmacı Devlet Teorisi” bir referans olarak
alınmaktadır. Devletin, finansal kaynakları stratejik sanayi
sektörlerine tahsis etmesiyle ekonomik büyümenin hızlanacağını savunur.
Çözüm:
Otomatik Stabilizatör: Ekonomik dengenin sağlanması
ve sürdürülmesinde kendiliğinden fonksiyon gören, denge sağlayıcı etkiler yaratan mali ya da sosyo ekonomik
kurumlar otomatik stabilizatör olarak isimlendirilir. Örnek
olarak mali sistemde var olan artan oranlı vergiler, işsizlik sigortası ödemeleri, bütçe açık ve fazlaları, birey-aile
ve kurum tasarrufları ile toprak mahsullerine ödenen mali
yardımlar (Sübvansiyon) sayılabilir. İşsizlik sigortası maaşlarının daralma döneminde telafi edici etki yaratması
ortaya çıkar.
Cevap E
39. Toplam kamu gelirleri ile faiz dışındaki kamu giderleri arasındaki fark aşağıdakilerden hangisidir?
Cevap B
A)
Fiyat istikrarı - Tam çalışma
B)
Sosyal haklar - Kamu yararı
C)
Bireysel refah - Gelir dağılımı
D)
İktisadi kalkınma - Bireysel refah
E)
Tam çalışma - İktisadi kalkınma
B)
Operasyonel açık
C)
Birincil bütçe dengesi
D)
Bütçe açığı
E)
Kamu kesimi borçlanma gereksinimi
Çözüm: Birincil (İlksel, faiz öncesi, faiz dışı, temel) açık
kavramı faiz harcamalarının bütçe içerisinde yer almasının ortaya çıkardığı sorunları çözmek için geliştirilmiştir.
Bu sorunlardan temel başlıklar halinde söz edecek olursak;
37. Belirli bir refah düzeyini yakalamak için mal ve
hizmet tüketimine yönelen düşük gelirli kesimin
tasarruflarının düşük olması, maliye politikasının
hangi amaçları arasında çatışma yaratır?
A)
Bütçe fazlası
•
Enflasyonist dönemlerde nominal faiz oranlarının
yükselmesinin bütçe harcamalarını, dolayısıyla
bütçe açığını olumsuz etkilemesi
•
Geçmiş yıllarda oluşan bütçe açıklarının cari yıl
bütçesini etkilemesi
Birincil açık tanımı kullanılarak kamu sektörünün net borçluluğunun cari dönemdeki faaliyetlerinden ne kadar etkilendiği de ortaya konabilmektedir. Birincil açık kavramı en
basit haliyle şöyle formüle edilmektedir;
Çözüm: Belirli bir refah düzeyini yakalamak için mal ve
hizmet tüketimine yönelen düşük gelirli kesimin tasarruflarının düşük olması yatırımları azaltır. Bireysel refah
azalırken iktisadi kalkınmada yatırım azlığı nedeniyle gerçekleşmez.
Birincil Açık = (Bütçe gelirleri − Bütçe Harcamaları) − (Faiz
Ödemesi)
Cevap D
Cevap C
Birincil açık ölçüm yöntemine karşı yöneltilebilecek en
önemli eleştiri faiz ödemelerinin enflasyon nedeniyle aşınan kısmını dikkate almamasıdır.
58
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
40. Maliye politikası araçlarının çarpan etkisine göre,
aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
Belirli bir tutardaki devlet harcaması, aynı tutardaki verginin daraltıcı etkisinden daha genişleticidir.
B)
Belirli bir tutardaki transfer ile aynı tutardaki verginin toplam etkisi pozitiftir.
C)
Belirli bir yatırım harcamasının aynı miktardaki
vergiyle finanse edilmesi gelir üzerinde etki yaratmaz.
D)
Belirli bir kamu tüketim harcamasının aynı miktarda vergiyle finanse edilmesi gelir üzerinde negatif etki yaratır.
E)
Belirli bir transfer tutarının aynı miktarda borçlanmayla finanse edilmesi daraltıcı etki yaratır.
Çözüm: Çarpan, otonom yatırımlardaki bir artışın milli gelirde meydana getireceği artışı ifade eden bir katsayıdır.
Kamu Harcamaları Çarpanı k = 1 / 1 − c
Vergi Çarpanı kt = −c / 1 − c
Yukarıdaki formüllere dikkat edilecek olursa belirli bir tutardaki devlet harcaması, aynı tutardaki verginin daraltıcı
etkisinden daha genişleticidir.
Cevap A
59
MALİYE TESTİ BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.
2012 - KPSS / AB
MUHASEBE
1. Bu testte 40 soru vardır.
2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
1.
İşletmenin bankaya yatırdığı yabancı paranın,
Bankalar hesabına Türk lirası cinsinden kaydedilmesi, aşağıdaki muhasebe temel kavramlarından
hangisinin gereğidir?
3.
İşletmenin ithal edeceği mallar için ödeyeceği
gümrük vergisi, aşağıdaki hesapların hangisinde
muhasebeleştirilmelidir?
A)
Hesaplanan KDV
A)
Tutarlılık
B)
Verilen Sipariş Avansları
B)
Özün önceliği
C)
Ödenecek Vergi ve Fonlar
C)
Parayla ölçülme
D)
Peşin Ödenen Vergiler ve Fonlar
D)
Önemlilik
E)
Ödenecek Diğer Yükümlülükler
E)
Tam açıklama
Çözüm: İşletmenin yurt dışından ithal edeceği mallar için
ödenen gümrük vergileri malın maliyetine eklenmek üzere
Verilen Sipariş Avansları hesabının borcunda izlenir.
Çözüm: İşletmenin bankasında veya kasasında yer alan
tüm yabancı paraların ulusal para birimine göre kayıt altına alınması parayla ölçülme kavramınının gereğidir.
Cevap B
Cevap C
2.
İşletmenin 2010 yılı sonu itibarıyla öz sermayesi
960.000, yılın başında ise ¨920.000’dir.
Aynı yıl içinde işletmeden çekilen değerler toplamı ¨90.000, işletmeye eklenen değerler toplamı
ise ¨140.000 olduğuna göre, işletmenin kâr veya
zararı kaçtır?
A)
¨270.000 kâr
B)
¨90.000 kâr
C)
¨40.000 kâr
İşletmede sermaye taahhüdü yerine getirildiğinde
hangi hesaba, ne şekilde kayıt yapılmalıdır?
D)
¨50.000 zarar
A)
Sermaye hesabının borcuna
¨10.000 zarar
B)
Sermaye hesabının alacağına
C)
Ödenmemiş Sermaye hesabının borcuna
D)
Ödenmemiş Sermaye hesabının alacağına
E)
Ortaklardan Alacaklar hesabının borcuna
E)
4.
Çözüm: Bilanço karşılaştırması yoluyla kar/zararın hesaplaması
Dönem Sonu Öz Sermaye − Dönem Başı Öz Sermaye
Çözüm: İlk aşama sermayenin taahhüt edilmesi
⎛
⎞ ⎛
⎞
K/Z = ⎜Dönem sonu − Dönem sonu⎟ − ⎜Dönem başı − Dönem başı⎟
borç
varlık
borç
⎝
⎠ ⎝ varlık
⎠
___________________ /___________________
501 - ÖDENMEMİŞ SERMAYE HS.
500 - SERMAYE HS.
____________________ /____________________
− Eklenen Değerler + Çekilen Değerler
= ( 960.000 − 920.000) − 140.000 + 90.000
İkinci aşama sermaye taahhütünün yerine getirilmesi
= 40.000 − 140.000 + 90.000
___________________ /___________________
= −100.000 + 90.000
100 - İLGİLİ VARLIK HS.
501 - ÖDENMEMİŞ SERMAYE HS.
____________________ /____________________
= −10.000 zarar
Cevap D
Cevap E
60
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
5.
Bir işletmede, 2011 Mayıs ayı sonu itibarıyla İndirilecek KDV hesabının kalanı ¨245.000, Hesaplanan
KDV hesabının kalanı ¨430.000’dir.
6.
______________________ /______________________
VERİLEN AVANSLAR
KASA HS.
Ödenecek KDV tutarı ¨90.000 olarak belirlendiğine
göre, Mayıs ayı sonu itibarıyla yapılan kayıtla ilgili
olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
1500
5100
______________________ /______________________
A)
Hesaplanan KDV hesabı ¨340.000 borçlandırılır.
Hatalı olarak yapılan bu muhasebe kaydı, aşağıdakilerden hangisiyle düzeltilebilir?
B)
İndirilecek KDV hesabı ¨245.000 borçlandırılır.
A)
C)
Hesaplanan KDV hesabı ¨430.000 alacaklandırılır.
Verilen Avanslar hesabının borcuna ¨3600
kaydedilmesiyle
B)
D)
Devreden KDV hesabı ¨90.000 borçlandırılır.
Verilen Avanslar hesabının alacağına ¨3600
kaydedilmesiyle
E)
Devreden KDV hesabı ¨95.000 alacaklandırılır.
C)
Kasa hesabının borcuna ¨3600, Verilen Avanslar hesabının alacağına ¨1500 kaydedilmesiyle
D)
Kasa hesabının alacağına ¨1500 kaydedilmesiyle
E)
Kasa hesabının borcuna ¨5100 kaydedilmesiyle
Çözüm:
______________________ /______________________
391 - HESAPLANAN KDV
191 - İNDİRİLECEK KDV
430.000
245.000
190 - DEVREDEN KDV
95.000
360 - ÖDENECEK VERGİ VE
FONLAR
90.000
Çözüm: 5100 − 1500 = ¨3600 Verilen Avanslar hesabının
borcuna kaydedilerek hata düzeltilmiş olur.
Cevap A
______________________ /______________________
Normal Koşullarda mayıs ayı KDV tahakkukunda
¨185.000 ödenecek vergi çıkmaktadır. Ödenecek vergi ¨90.000 olarak belirlendiğine göre bu durum önceki
aydan devreden KDV olduğunu gösterir.
Ödenecek Vergi
185.000
Belirlenen Ödenecek − 90.000
Vergi
¨ 95.000 Devreden KDV
Cevap E
7.
Giderlerini 7/B seçeneğine göre muhasebeleştiren
bir işletme, Genel Yönetim Giderleri tutarını yansıtırken aşağıdaki hesaplardan hangisini, ne şekilde
kullanmalıdır?
A)
Gider Çeşitleri Yansıtma hesabı borçlu
B)
Gider Çeşitleri Yansıtma hesabı alacaklı
C)
Genel Yönetim Giderleri Yansıtma hesabı
alacaklı
D)
Genel Yönetim Giderleri Yansıtma hesabı borçlu
E)
Genel Üretim Giderleri Yansıtma hesabı alacaklı
Çözüm: 7/A seçeneği giderlerini fonksiyon esasına göre
muhasebeleştirirken 7/B seçeneğini kullanan işletmeler
giderlerini çeşit esasına göre muhasebeleştirir. İşletme,
ilgili Gider hesabını borçlandırırken Gider Çeşitleri Yansıtma hesabını alacaklandırılır.
Cevap B
61
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
8.
İşletme 01.08.2010 tarihinde, ¨1.000.000 nominal
değerli finansman bonolarını banka aracılığıyla
¨952.000’e satmıştır.
9.
Aşağıdakilerden hangisi, kâr yedekleri arasında
yer alır?
A)
Finansman bonoları 6 ay vadeli olduğuna göre,
2011 yılı dönem başı bilançosunda aşağıdaki hesaplardan hangisinin kullanımı doğrudur?
Özel Fonlar
B)
Hisse Senedi İptal Kârları
C)
Hisse Senetleri İhraç Primleri
A)
Finansman Giderleri - Aktif - ¨40.000
D)
İştirakler Yeniden Değerleme Artışları
B)
Menkul Kıymetler İhraç Farkı - Aktif - ¨32.000
E)
Sermaye Düzeltmesi Olumlu Farkları
C)
Menkul Kıymetler İhraç Farkı - Pasif - ¨8000
D)
Çıkarılmış Bonolar ve Senetler - Pasif - ¨992.000
E)
Çıkarılmış Bonolar ve Senetler - Pasif - ¨48.000
Çözüm: Kâr Yedekleri
1-
Yasal Yedekler
2-
Statü Yedekleri
3-
Olağanüstü Yedekler
______________________ /______________________
4-
Özel Fonlar'dan oluşur.
102 - BANKALAR
308 - MENKUL KIYMET İHRAÇ
FARKI
Cevap A
Çözüm: 01.08.2010 tarihinde yapılacak kayıt
952.000
48.000
305 - ÇIKARILMIŞ BONO VE
SENETLER
1.000.000
______________________ /______________________
48.000 ÷ 6 ay = 8000 aylık faiz
Dönem sonuna kadar
5 ay × 8000 = 40.000 TL'lik faiz Menkul Kıymet İhraç Farklarından çıkarılarak Finansman Giderleri hesabına aktarılır.
______________31/12/2010_______________
780 - FİNANSMAN GİDERLERİ
40.000
308 - MENKUL KIYMET
40.000
İHRAÇ FARKI
____________________ /____________________
(B)
MENKUL KIYMET İHRAÇ FARKI
+
−
48.000
40.000
BK 8000
10. İşletmenin, satın aldığı mal için düzenlenen fatura
karşılığında müşteri çeki ciro etmesi hâlinde,
(A)
Bu hesap Pasifi
düzenleyici aktif
karakterli bir
hesaptır.
I.
Satıcılar hesabı alacaklı,
II.
Yurtiçi Satışlar hesabı alacaklı,
III.
Alınan Çekler hesabı alacaklı,
IV.
Ticari Mallar hesabı borçlu,
V.
Hesaplanan KDV hesabı borçlu
kayıtlarından hangilerinin kullanımı doğrudur?
A) I ve IV
Cevap C
B) I ve V
D) III ve IV
C) II ve IV
E) III ve V
Çözüm: Çek ciro ederek mal alımı
___________________ /___________________
153 - TİCARİ MALLAR HS.
191 - İNDİRİLECEK KDV HS.
101 - ALINAN ÇEKLER
____________________ /____________________
Cevap D
62
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
11. Artışların borç tarafına, azalışların alacak tarafına
kaydedildiği hesaplar aşağıdakilerden hangisidir?
13. İşletmenin keşide ettiği senedin kabulü hâlinde
işletmenin yapacağı kayıtla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
Gelir hesapları
B)
Borç hesapları
A)
Alacak Senetleri hesabı borçlandırılır.
C)
Öz kaynak hesapları
B)
Alacak Senetleri hesabı alacaklandırılır.
D)
Pasifi düzenleyici hesaplar
C)
Borç Senetleri hesabı alacaklandırılır.
E)
Aktifi düzenleyici hesaplar
D)
Borç Senetleri hesabı borçlandırılır.
E)
Satıcılar hesabı borçlandırılır.
Çözüm: Bilanço hesaplarından Aktif hesaplarda, Gelir
Tablosu hesaplarından Gider hesaplarında, artışlar hesabın borcunda, azalışlar hesabın alacağında izlenirken
bilançoda yer alan pasifi düzenleyici aktif karakterli hesaplar da aynı işleyişe sahiptir.
Çözüm: Poliçe kabul edilmiş olarak alındığında
___________________ /___________________
121 - ALACAK SENETLERİ
120 - ALICILAR
____________________ /____________________
Cevap D
Cevap A
12. Satılan Ticari Mallar Maliyeti hesabına ilişkin olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
Kesin mizanda alacak kalanı verir, bilançonun
pasifinde yer alır.
B)
Kesin mizanda borç kalanı verir, bilançonun
aktifinde yer alır.
C)
Kesin mizanda borç kalanı verir, gelir tablosunda
yer alır.
D)
E)
14. İşletmenin aldığı depozito ve teminatlar, aşağıdaki
hesap gruplarının hangisinde izlenir?
A)
Mali Borçlar
Kesin mizanda alacak kalanı verir, gelir tablosunda yer alır.
B)
Ticari Borçlar
C)
Diğer Borçlar
Kesin mizanda kalan vermez, gelir tablosunda
yer alır.
D)
Alınan Avanslar
E)
Borç ve Gider Karşılıkları
Çözüm: Gelir Tablosu hesapları kesin mizan düzenlenmeden önce envanter işlemleri sırasında 690 - Dönem
Kârı/Zararı hesabına aktarılarak kapatıldığı için kesin mizanda kalan vermezler. Satılan Malın Maliyeti hesabı bir
gider hesabıdır, kesin mizanda kalan vermez.
Çözüm: Tek düzen hesap planında,
326 - “Alınan Depozito ve Teminatlar” Kısa Vadeli Yabancı
Kaynaklar “Ticari Borçlar” grubunda yer alır.
Cevap B
Cevap E
63
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
15. İşletme tarafından düzenlenen bir çekin tahsil edildiği,
bankadan gönderilen dekonttan anlaşılmıştır.
17. - 19. soruları aşağıdaki bilgilere göre
cevaplayınız.
Buna göre, yapılması gereken kayıtta aşağıdaki
hesaplardan hangisinin kullanımı doğrudur?
A)
Kasa hesabı borçlu
B)
Bankalar hesabı borçlu
C)
Alınan Çekler hesabı alacaklı
D)
Verilen Çekler ve Ödeme Emirleri hesabı borçlu
E)
Alınan Çekler hesabı borçlu
İşletmede, dönem sonu stok tutarı ¨230.000, dönem
içi alışları ¨1.870.000, yurt içi satışları ¨2.125.000’dir.
Alış iadeleri ¨85.000, satıştan iadeler ¨90.000, faaliyet giderleri ¨320.000’dir. Ticari Mallar hesabının borç
toplamı ise ¨2.190.000’dir.
17. Buna göre, işletmede dönem başı stok tutarı kaç
TL’dir?
A) 320.000
Çözüm: İşletme tarafından düzenlenen çekin bankadan
ödenmesi
B) 324.000
D) 345.000
___________________ /___________________
103 - VERİLEN ÇEK VE ÖDEME EMİRLERİ
102 - BANKALAR
____________________ /____________________
C) 336.000
E) 405.000
Çözüm:
Ticari Mallar hesabının borç toplamı
Dönem içi mal alışları
Cevap D
2.190.000
− 1.870.000
320.000
Dönem başı stok
Cevap A
18. Buna göre, işletmede satışların maliyeti kaç
TL’dir?
16. Aşağıdakilerden hangisi, amortisman hesaplama
yöntemlerinden biri değildir?
A)
Olağanüstü yöntem
B)
Normal yöntem
C)
Direkt yöntem
D)
Azalan kalanlar yöntemi
E)
Artan kalanlar yöntemi
A)
2.195.000
B)
1.960.000
C)
1.875.000
D)
1.790.000
E)
1.685.000
Çözüm:
Ticari Mallar Hs. borç toplamı
−
Alış İadeleri
Çözüm: Amortisman Hesaplama Yöntemleri,
Ticari Mallar Hs.'nın borç kalanı
2.190.000
85.000
2.105.000
1-
Normal Amortisman Yöntemi (Eşit Paylı amortisman)
2-
Azalan Bakiyeler Yöntemi
3-
Artan Bakiyeler Yöntemi
= 2.105.000 − 230.000
4-
Fevkalede (Olağanüstü) Amortisman Yöntemi
= 1.875.000
Satılan Malın Maliyeti = Tic. Mal. BK − D.S.M.M
Cevap C
Cevap C
64
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
19. Buna göre, işletmenin faaliyet kârı veya zararı
kaçtır?
21. Gelir tablosu hesapları arasında bulunan Dönem
Kârı veya Zararı hesabının alacak kalanı, aşağıdaki hesaplardan hangisine aktarılır?
A)
¨350.000 zarar
B)
¨160.000 zarar
A)
Önceki Dönem Gelir ve Kârları
C)
¨75.000 kâr
B)
Dönem Net Kârı
D)
¨160.000 kâr
C)
Dönem Net Zararı
E)
¨245.000 kâr
D)
Dönem Net Kârı veya Zararı
E)
Dönem Kârı Vergi ve Diğer Yükümlülük Karşılıkları
Çözüm:
Satışlar
(−) Satış iadesi
2.125.000
Çözüm: 690 - Dönem Kârı/Zararı hesabının alacak kalanı
işletmenin dönemi kârla kapattığını gösterir, bu hesaptan
döneme ait hesaplanan vergi tutarı 691 - Dönem Kârı Vergi ve Diğer Yasal Yükümlülük Karşılıkları ayrıldıktan sonra
kalan tutar 692 - Dönem Net Kârı / Zararı hesabına aktarılarak kapatılır.
90.000
−
NET SATIŞLAR
2.035.000
(−) SMM
1.875.000
1- BRÜT SATIŞ K/Z
(−) Faaliyet Giderleri
2- FAALİYET K/Z
160.000
Cevap D
320.000
−160.000
Zarar
Cevap B
20. Tekdüzen Hesap Planı’nda 7/A seçeneğini uygulayan bir işletme, aşağıdaki hesaplardan hangisini
kullanmaz?
A)
Direkt İlk Madde ve Malzeme Giderleri
B)
İlk Madde ve Malzeme Giderleri
C)
Hizmet Üretim Maliyeti
D)
Araştırma ve Geliştirme Giderleri
E)
Finansman Giderleri
Çözüm:
7/A Seçeneği
7/B Seçeneği
• Direkt İlk Madde ve
Malzeme Giderleri
• İlk Madde ve Malzeme
Giderleri
• Direk İşçilik Giderleri
• İşçi Ücret ve Giderleri
• Genel Üretim Giderleri
• Memur Ücret ve Giderleri
• Hizmet Üretim Maliyeti
• Dışarıdan Sağlanan
Fayda ve Hizmetler
• Araştırma ve Geliştirme
Giderleri
• Pazarlama, Satış ve
Dağıtım Giderleri
• Çeşitli Giderler
• Vergi, Resim ve Harçlar
• Genel Yönetim Giderleri
• Amortisman ve Tükenme
Payları
• Finansman Giderleri
• Finansman Giderleri
• Gider çeşitleri yansıtma
hesabı
• Üretim maliyetleri
Cevap B
65
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
22. İşletmenin düzenlediği genel geçici mizanda Satıcılar
hesabının borç toplamı ¨1.876.000, alacak toplamı
¨1.776.000 olarak belirlenmiştir. Yapılan incelemede,
bilgisayar alımı için yapılan ¨150.000 tutarındaki ön
ödemenin Satıcılar hesabına kaydedildiği belirlenmiştir.
23. İşletme, 2010 yılında alacak ve borç senetleri için
reeskont işlemi uygulamayı unutmuştur.
Bu durum, aşağıdaki muhasebe temel kavramlarından hangisine uyulmadığını gösterir?
Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A)
Parayla ölçülme
B)
Özün önceliği
A)
Verilen Avanslar hesabı ¨150.000 borçlandırılmalıdır.
C)
İhtiyatlılık
D)
Tam açıklama
B)
Verilen Avanslar hesabı ¨100.000 borçlandırılmalıdır.
E)
Tutarlılık
C)
Verilen Sipariş Avansları hesabı ¨150.000 borçlandırılmalıdır.
D)
Verilen Sipariş Avansları hesabı ¨100.000 borçlandırılmalıdır.
E)
Verilen Sipariş Avansları hesabı ¨150.000 alacaklandırılmalıdır.
Çözüm: Dönem sonunda alacak ve borç senetleri için reeskont hesaplaması dönemsellik kavramına göre yapılan
bir işlemdir. Ancak her yıl yapılan reeskont işleminin bir
yıl unutulması “tutarlılık” kavramının ihlali anlamına gelir.
Cevap E
Çözüm:
Satıcılar Hs. Borç toplamı
Satıcılar Hs. Alacak toplamı
Borç Kalanı
1.876.000
− 1.776.000
24.
100.000 TL
____________ /__________________
DİĞER ÇEŞİTLİ ALACAKLAR
BORÇ SENETLERİ
Satıcılar hesabı pasif karakterli bir hesaptır, borç kalanı
vermez, işlemde hata yapılmıştır.
XXX
XXX
____________ /__________________
Bilgisayar alımı için ön ödemenin Verilen Avanslar hesabı
yerine Satıcılar hesabına kayıt yapılmış ise
Bu kayıt, aşağıdaki işlemlerden hangisine aittir?
___________________ /___________________
SATICILAR
150.000
KASA
150.000
____________________ /____________________
Düzeltme Kaydında Satıcılar hesabı ters kayıtla alacaklandırılarak kapatılacak, yerine duran varlıkların avansında kullanılan Verilen Avanslar hesabı borçlandırılır.
___________________ /___________________
VERİLEN AVANSLAR
150.000
SATICILAR
150.000
____________________ /____________________
A)
Alacaklarla ilgili senet alınması
B)
Borç Senetleri hesabına yapılan hatalı kaydın
düzeltilmesi
C)
Diğer Çeşitli Alacaklar hesabına yapılan hatalı
kaydın düzeltilmesi
D)
Düzenlenen poliçenin kabulü
E)
Hatır senedi düzenlenmesi
Çözüm: Hatır Senedi Alınması
___________________ /___________________
Yapılan işlem sonucunda Satıcılar hesabı artık alacak kalanı verecektir.
121 - ALACAK SENETLERİ
336 - DİĞER ÇEŞİTLİ BORÇLAR
____________________ /____________________
Cevap A
Hatır Senedi Düzenlenmesi
___________________ /___________________
136 - DİĞER ÇEŞİTLİ ALACAKLAR
321 - BORÇ SENETLERİ
____________________ /____________________
Ticari bir nedene dayanmayan hatıra binayen düzenlenen
senetler ticari alacak sayılmadığından Diğer Çeşitli Alacaklar hesabında izlenir.
Cevap E
66
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
25. İşletme, sattığı malların iadesiyle ilgili olarak ortaya
çıkan taşıma giderlerini üstlenmiştir.
27. B İşletmesi, C İşletmesine olan ¨100.000 tutarındaki
senetsiz borcuna karşılık ileri vadeli ¨105.000 tutarlı
bir senet vermiştir.
Buna göre, ilgili tutar aşağıdaki hesaplardan hangisine kaydedilmelidir?
A)
Pazarlama, Satış ve Dağıtım Giderleri
Buna göre B İşletmesi, bu olayla ilgili muhasebe
kaydında,
B)
Satılan Ticari Mallar Maliyeti
I.
Alıcılar hesabı borçlu ¨100.000,
C)
Satıştan İadeler
II.
Finansman Giderleri hesabı borçlu ¨5000,
D)
Yurtiçi Satışlar
III.
Alacak Senetleri hesabı borçlu ¨105.000,
Ticari Mallar
IV.
Satıcılar hesabı borçlu ¨100.000,
V.
Borç Senetleri hesabı alacaklı ¨105.000,
Çözüm: İşletmenin satışla ilgili katlandığı tüm masraflar,
760 - Pazarlama Satış ve Dağıtım Giderleri hesabının
borcunda izlenir.
VI.
Alacak Senetleri hesabı alacaklı ¨105.000
Cevap A
B)
I, II ve V
C)
I, IV ve VI
D)
II, IV ve V
E)
II, IV ve VI
E)
kayıtlarından hangilerini yapmalıdır?
A)
I, II ve III
Çözüm: Borçlu olan B işletmesinin yapacağı kayıt
___________________ /___________________
320 - SATICILAR
100.000
780 - FİNANSMAN GİDERLERİ
5.000
321 - BORÇ SENETLERİ
105.000
____________________ /____________________
26. İşletme, mal alırken verdiği 23.000 avro tutarındaki
borç senedini ¨2,03 kuruyla kayıtlara almış, dönem
sonu kuru ise ¨2,30 olarak belirlenmiştir.
Cevap D
Buna göre, dönem sonunda yapılacak kayıtta
aşağıdaki hesaplardan hangisinin kullanımı doğrudur?
A)
Finansman Giderleri hesabı borçlu ¨6210
B)
Finansman Giderleri hesabı borçlu ¨52.900
C)
Kambiyo Zararları hesabı borçlu ¨6210
D)
Borç Senetleri hesabı alacaklı ¨52.900
E)
Borç Senetleri hesabı borçlu ¨6210
Çözüm:
23.000 avro × 2.03 = 46.690 TL olarak kayıtlara
alınan borç senedi
dönem sonunda
değerlemeye tabi tutulur.
Dönem sonunda kurda artış söz konusu olmuştur.
(2.30 − 2.03) × 23.000 avro = 6.210
Yapılacak kayıt
___________________ /___________________
656 - KAMBİYO ZARARLARI
6.210
321 - BORÇ SENETLERİ
6.210
____________________ /____________________
Cevap C
67
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
28. İşletme; elinde bulunan demirbaşa, eşit tutarlı amortisman yöntemiyle amortisman hesaplamaktadır. Ekonomik ömrü 5 yıl olan demirbaş, dördüncü yıl içinde
¨80.000 kârla senet karşılığında satılmıştır.
29. ve 30. soruları aşağıdaki bilgilere göre
cevaplayınız.
Buna göre, birikmiş amortismanları ¨60.000 olan
demirbaşın satışı karşılığında alınan senet tutarı
kaç TL’dir? (KDV oranı % 15‘tir.)
A) 92.000
B) 120.000
D) 140.000
A İşletmesi
31.12.2010 Tarihli
Bilanço
AKTİF
DÖNEN
VARLIKLAR
C) 138.000
?
E) 161.000
DURAN
VARLIKLAR
16.650
Çözüm: Dördüncü yıl içinde satıldığına göre demirbaşın satıldığı yıl amortisman ayrılmaz. Demirbaşa 3 yıl amortisman
ayrılmıştır.
KISA VADELİ
YABANCI
KAYNAKLAR
21.150
UZUN VADELİ
YABANCI
KAYNAKLAR
ÖZKAYNAKLAR
60.000 ÷ 3 yıl = 20.000 yıllık amortisman payı
(Bin TL)
PASİF
?
12.250
?
Hizmet süresi 5 yıl olduğuna göre
?
20.000 × 5 yıl = 100.000 demirbaşın maliyetidir.
Satış kaydı bu durumda
Yukarıda bilançosu verilen A İşletmesinin vergi
öncesi kâr tutarı ¨19.260.000, finansman giderleri
¨3.690.000, vergi oranı ise % 20’dir.
___________________ /___________________
121 - ALACAK SENETLERİ
138.000
257 - BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 60.000
255 - DEMİRBAŞLAR
100.000
391 - HESAPLANAN KDV
18.000
679 - DİĞ. OL.DIŞI GELİR
VE KÂRLAR
80.000
____________________ /____________________
Demirbaşın Maliyeti
Kâr
100.000
+ 80.000
Birikmiş Amortismanı
180.000 TL
− 60.000
Satış tutarı
KDV
120.000
+ 18.000
29. A İşletmesinde Ekonomik Verimlilik oranı 0,85
olduğuna göre, Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar
toplamı kaç TL’dir?
→ %15 = 18.000
138.000
Alınan senet tutarı
Cevap C
A)
7.400.000
B)
14.500.000
C)
27.000.000
D)
31.500.000
E)
39.500.000
Çözüm:
Ekonomik Verimlilik =
Oranı
0,85 =
Vergi Öncesi Kâr + Finansman Giderleri
Öz Kaynak + UVYK
19.260.000 + 3.690.000
12.500.000 + x
UVYK = 14.500.000
Cevap B
68
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
30. A İşletmesinde Varlıkların Kârlılığı oranı kaçtır?
A) 0,21
B) 0,23
C) 0,25
D) 0,32
32.
Z İşletmesi
31.12.2010 Tarihli
Bilanço
E) 0,37
AKTİF
Çözüm:
Net Kâr
Varlıkların Kârlılığı =
Net Kâr
KVYK
ÖZK
PASİF
TOPLAM
Aktif
16.650
KISA VADELİ
YABANCI
KAYNAKLAR
21.400
UZUN VADELİ
YABANCI
KAYNAKLAR
23.450
ÖZKAYNAKLAR
15.408.000
21.150.000
14.500.000
?
?
?
+ 12.500.000
48.150.000
Yukarıda bilançosu verilen Z İşletmesinin, Finansal Kaldıraç oranı 0,39 ve Dönen Varlık / Duran
Varlık oranı 1,5 olduğuna göre, Dönen Varlıklar
toplamı kaç TL’dir?
15.408.000
48.150.000
= 0,32
Varlıkların Kârlılığı =
Cevap D
A)
44.850.000
B)
46.000.000
C)
69.000.000
D)
76.700.000
E)
103.500.000
Çözüm:
31. Bir işletmenin vergiden önceki kârı ¨2.880.000,
dönemin finansman giderleri ¨240.000, vergi oranı
ise % 25’tir.
Toplam Borç
Finansal Kaldıraç
=
Oranı
Toplam Varlık
Buna göre işletme, elde ettiği kârla finansman
giderlerini kaç kez karşılar?
A) 8
?
DURAN
VARLIKLAR
19.260.000 × %20 = 3.852.000 Vergi
− 3.852.000
Vergi Öncesi Kâr
UVYK
DÖNEN
VARLIKLAR
(Bin TL)
PASİF
B) 9
C) 10
D) 12
0,39 =
E) 13
Dönen Varlık
= 1,5 olduğuna göre eşitliği şu şekilde
Duran Varlık
kurabiliriz.
Çözüm:
1,5 . x + x = 115.000
Vergi Öncesi Kâr 2.880.000 × %25 = 720.000
Vergi Öncesi Kâr
2.880.000
Vergi
− 720.000
Vergi Sonrası Kâr
2.160.000
2,5x 115.000
=
2,5
2,5
x = 46.000 Duran Varlık
olduğu kabul
edilirse
Finansman Giderleri − 240.000
Toplam Varlık
1.920.000
Net Kâr
21.400 + 23.450
Toplam
= 115.000
Varlık
Top. Varlık
Net Kâr
Faiz Giderlerini =
Karşılama
Faiz Giderleri
Duran Varlık
115.000
− 46.000
Dönen Varlık
69.000
Cevap C
= 1.920.000
240.000
≅8
Cevap A
69
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
33.
35. İşletmenin bankadan talep ettiği altı ay (180 gün) vadeli ¨500.000 tutarındaki kredi, ¨45.000 faiz kesilerek
¨455.000 olarak ödenmiştir.
(Bin TL)
2009
2010
370 -
Dönem Kârı Vergi ve Diğer
Yasal Yükümlülük Karşılıkları
1540
3450
371 -
Dönem Kârının Peşin Ödenen
Vergi ve Diğer Yükümlülükleri
860
2410
Buna göre, bankanın uyguladığı faiz oranı yüzde
kaçtır?
A) 18,0
Yukarıdaki bilgilere göre, nakit akım tablosunda
yer alan ödenen vergi ve benzerleri kaleminin
tutarı kaç TL'dir?
A)
680.000
B)
1.040.000
C)
1.720.000
D)
1.900.000
E)
3.090.000
B) 11,1
C) 9,9
D) 9,0
E) 3,0
Çözüm:
F=
A.n.t
36.000
45.000 = 500.000 ⋅ x . 180
360
45.000
250.000 ⋅ x
=
250.000
250.000
Faiz Oranı = 0,18
Cevap A
Çözüm:
370- Ayrılan Vergi Karşılığı
371- Peşin Ödenen Vergi
2009 Yılı Ödenen Vergi
1.540
860
680
+ 2.410
−
2010 Yılı Peşin Ödenen
Nakit akım tablosunda yer
alan ödenen vergi toplamı
3.090
Cevap E
34. Aşağıdakilerden hangisi, mali yapı analizinde
kullanılan oranlardan biridir?
A)
Maddi Duran Varlıklar Devir Hızı oranı
B)
İç Kaynaklar oranı
C)
Fon Akım oranı
D)
Stok Bağımlılık oranı
E)
Cari oran
Çözüm:
Cari oran
Stok Bağımlılık oranı
Maddi Duran Varlıklar
Devir Hızı oranı
Likidite oranları
Faaliyet oranları
İç Kaynaklar (Oto finansman)
Mali Yapı oranları
Cevap B
70
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
37. Üç ortaklı bir şirkette Ortak A’nın sermayesinin Ortak
B’nin sermayesine oranı 2/5’tir. Ortak C’nin sermayesi
ise Ortak A ve Ortak B’nin sermayeleri toplamının
yarısından ¨300.000 fazladır.
36. Yalnızca pekmez alım satımı yapan işletmenin bir
dönem boyunca yaptığı alışlar aşağıda verilmiştir.
Şişe miktarı
Şişe birim fiyatı
8000 adet (5 litrelik)
¨10
25.000 adet (2 litrelik)
¨5
10.000 adet (1 litrelik)
¨3
Şirket sermayesi ¨4.500.000 olduğuna ve sermaye payları üzerinden % 11 kâr payı ödeneceğine
göre, ortakların kâr payları aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
Söz konusu alışlar için dönem boyunca katlanılan
nakliye maliyetleri KDV hariç ¨43.000 olup bu maliyet, pekmezlere litre esasıyla dağıtılmaktadır.
Buna göre, 5 litrelik şişeler hâlinde alınan pekmezin toplam maliyeti kaç TL’dir?
A)
123.000
B)
117.200
C)
97.200
D)
88.000
E)
67.800
Ortak A
Ortak B
Ortak C
A)
88.000
220.000
187.000
B)
88.000
242.000
165.000
C)
88.000
286.000
121.000
D)
44.000
297.000
121.000
E)
121.000
167.000
174.000
Çözüm:
A 2
=
B 5
10.000 adet × 1 litre
40.000
50.000
+ 10.000
Toplam
100.000
25.000 adet × 2 litre
•
A = 4K
B = 10K
⎛ A +B⎞
C=⎜
⎟ + 300.000 [
⎝ 2 ⎠
Çözüm:
• 8000 adet × 5 litre
ise
C=
]
14K
+ 300.000
2
C = 7K + 300.000
litre
4K + 10K + 7K + 300.000 = 4.500.000
43.000
× 5 litre = 2.15 litre maliyeti
100.000
21K = 4.200.000
K = 200.000
• 2.15 × 8000 adet = 17.200 5 litrelik pekmezin nakliye
maliyeti
• Toplam maliyet = 8.000 adet × 5 lt ×10 TL = 400.000
A = 4K = 4 ⋅ 200.000 = 800.000
400.000
= 80.000
• Litre maliyeti =
5
B = 10K = 10 ⋅ 200.000 = 2.000.000
• 5 litrenin nakliye maliyeti
5 litrenin maliyeti
Toplam maliyet
C = 7K + 300.000 = (7 ⋅ 200.000) + 300.000 = 1.700.000
17.200
+ 80.000
97.200
Cevap C
A×
11
11
= 800.000 ×
= 88.000
100
100
B×
11
11
= 2.000.000 ×
= 220.000
100
100
C×
11
11
= 1.700.000 ×
= 187.000
100
100
Cevap A
71
Diğer sayfaya geçiniz.
2012 - KPSS / AB
38. ¨120.000 tutarındaki paranın
40. Faizi dönem sonunda ödenecek olan 3 ay vadeli
Türk lirası mevduat hesabına ödenecek faiz tutarları, banka tarafından ay sonları itibarıyla aşağıdaki hesaplardan hangisine kaydedilmelidir?
1
3
ü ve ü farklı ban4
4
kalara yatırılarak ¨5400 faiz elde edilmiştir.
Buna göre, toplamı % 8 olan faiz oranları sırasıyla
aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) 2-6
B) 3-5
D) 5-3
C) 4-4
E) 6-2
Çözüm:
1
3
⋅ x 120.000 ⋅ × ( 8 − x )
4 +
4
= 5 ⋅ 400
100
100
A)
Karşılıklar - Türk Parası
B)
Muhtelif Borçlar - Türk Parası
C)
Alacaklı Geçici Hesaplar - Türk Parası
D)
Ödeme Emirleri - Türk Parası
E)
Faiz ve Gider Reeskontları - Türk Parası
120.000 ⋅
Çözüm: Banka muhasebesinde bankanın mevduat hesabı müşterisine olan borçları göstermektedir. Bu nedenle
hesaplanan faiz gider kaydedilecektir. Faiz ve Gider Reeskontları borçlu mevduat hesabı alacaklandırılır.
30.000 ⋅ x 90.000 ⋅ ( 8 − x )
+
= 5.400
100
100
Cevap E
30. 000 ⋅ x + 720. 000 − 90. 000 x = 54. 000
3x + 72 − 9x = 54
72 − 54 = 9x − 3x
18 6x
=
6
6
x=3
8−3 =5
Cevap B
39. Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 23) Borçlanma
Maliyetleri Standardı’na göre, aşağıdakilerden
hangisi özellikli varlıklar arasında yer almaz?
A)
Stoklar
B)
Menkul kıymetler
C)
Yatırım amaçlı gayrimenkuller
D)
Maddi olmayan duran varlıklar
E)
İmalat tesisleri
Çözüm: (TMS 23) Borçlanma Maliyetleri Standardına
Göre Özellikli Varlıklar amaçlanan kullanıma veya satışa
hazır duruma getirebilmesi zorunlu olarak uzun bir süreyi
gerektiren varlıklardır.
•
Stoklar
•
İmalat tesisleri
•
Enerji üretim tesisleri
•
Maddi olmayan duran varlıklar
•
Yatırım amaçlı gayrimenkuller
Finansal varlıklar ve kısa süre içerisinde üretilen veya
imal edilen stoklar özellikli varlık değildir.
Cevap B
72
MUHASEBE TESTİ BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.
Download