TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR ORHAN EREN BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/3003) Karar Tarihi: 9İllimi Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/3003 : 9/3/2017 BİRİNCİ BÖLÜM KARAR Başkan : Burhan ÜSTÜN Üyeler : Serruh KALELİ Hicabi DURSUN Haşan Tahsin GÖKCAN Yusuf Şevki HAKYEMEZ Raportör : Akif YILDIRIM Başvurucu : Orhan EREN Vekili : Av. Abdulhekim GİDER I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, tutukluluğunun uzun sürmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltında müdafi atanmaması nedeniyle müdafi yardımından faydalanma hakkının; müdafi yokluğunda ve işkence altında alınan ifadelerin hükme esas alınması, sunulan delillerin dikkate alınmaması, eksik soruşturma yapılması, savunma için yeterli zamanın tanınmaması nedenleriyle hakkaniyete uygun yargılanma ve savunma haklarının; yargılamanın uzun sürede sonuçlandırılması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 24/2/2014 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir: 8. Hizbullah terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen soruşturma kapsamında 16/8/2002 tarihinde başvurucu hakkında gıyabi tutuklama karan verilmiştir. 9. Başvurucu 11/10/2002 tarihinde gözaltına alındığını belirtmiştir. Başvurucu hakkmdaki gıyabi tutuklama kararı 13/10/2002 tarihinde vicahiye çevrilmiştir. 2 Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/3003 : 9/3/2017 10. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, 9/1/2002 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'm cebren kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kamu davası açmıştır. 11. Başvurucu hakkındaki yargılamanın sonraki aşamalarda (kapatılan) İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) E.2004/173 sayısına kaydedildiği anlaşılmaktadır. 12. Mahkeme, 4/4/2008 tarihli ve E.2004/173, K.2008/75 sayılı kararıyla dosyanın M.S. isimli kişinin öldürülmesine ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/112 sayılı dosyasıyla resen birleştirilmesine karar vermiştir. 13. Yargıtayın dosyaların birleştirilmesinin uygun olmadığına ilişkin kararının ardından dava, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/308 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. 14. (Kapatılan) İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) 11/6/2012 tarihli ve E.2008/308, K.2012/131 sayılı karan ile başvurucunun anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs suçundan mahkûmiyetine hükmetmiştir. 15. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 18/12/2013 tarihli ve E.2013/7008, K.2013/14931 sayılı ilâmıyla kararı düzelterek onamıştır. 16. Başvurucu, nihai kararın gerekçesinden 12/2/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir. Dosya içinde başvurucunun daha erken bir tarihte kararı öğrendiğini gösteren bir belgeye rastlanmamıştır. 17. Başvurucu 24/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. 18. Bireysel başvuru sonrasında (kapatılan) İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli), 26/10/2016 tarihli ve E.2008/308, K.2012/131 sayılı ek kararı ile başvurucu hakkında infazın durdurulmasına ve yukarıda belirtilen davada yargılamanın yenilenmesine karar vermiştir. Ek kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir: "Dosyadaki belgelerden ve beyanlardan anlaşüacağı üzere, hükümlü hem soruşturma safhasında müdafii olmaksızın dinlenmiş, kendisi her aşamada işkenceye maruz kaldığını iddia etmiş ve yine kovuşturma safhasında da müdafii yokluğunda yargılaması yapılarak hakkında hüküm tesis olunmuştur. Keza gerekçeli karar incelendiğinde de müdafii olmaksızın, işkence altında alındığı tüm safha boyunca dile getirilen bu beyanlara itibar olunduğu belirtilmiştir. Dosyanın diğer sanığı ve hükümlü Orhan Eren [başvurucu] ile aynı delil durumu içerisinde olan B. Ş. hakkında Anayasa Mahkemesi, adli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna, müdafi yardımından faydalanma açısından hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğine, yine makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik tespitleri ile yargılanmanın yenilenmesine hükmetmiştir. Hükümlü Orhan Eren [başvurucu] açısından durum değerlendirildiğinde; özellikle müdafii olmaksızın işkence altında alındığını sürekli dile getirdiği soruşturma beyanlarına ve yine kovuşturma safhasında esasa ve mütaala ilişkin savunma safhasında da müdafi yardımı olmaksızın alınan beyanlarına hüküm tesis olunurken itibar olunması, makul sürede yargılamanın bitirilememesi gözetildiğinde, temel haklarının ihlal edildiği aşikar olduğu, her ne kadar Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu başvuru sonuçlanmasa da aynı durumdaki sanık B. Ş. hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararının emsal teşkil ettiği, bireysel başvurunun sonucunun beklenilmesine telafisi olunmayacak zararlara yol açabileceği, mevcut hak ihlalinin onarılmasının zaruret olduğu anlaşılmakla, talebin kabulüne yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." 3 Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/3003 : 9/3/2017 IV. İNCELEME VE GEREKÇE 19. Mahkemenin 9/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü: A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia 20. Başvurucu, tutukluluğunun makul süreyi aştığını ve tutukluluğunun uzun sürdüğünü belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 21. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir. İlk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının anılan yetkinin başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra verilmiş olması gerektiği, bu tarihten önce verilen bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından yetki dışında kaldığı kabul edilmiştir {Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142,9/1/2014, §§ 24-29). 22. Somut olayda başvurucunun bir suç isnadına bağlı tutukluluk durumunun İlk Derece Mahkemesinin karar verdiği 11/6/2012 tarihinde yani bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden önce sona erdiği anlaşılmıştır. 23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia 24. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 1. Kabul Edilebilirlik Yönünden 25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. 2. Esas Yönünden 26. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken, sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34) 27. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29) 28. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 11 yıl 4 ay 2 günde tamamlanan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir. 29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alman makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. C. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları 30. Başvurucu, gözaltındayken kendisine müdafi atanmayarak avukata erişiminin sağlanmadığını, müdafi yokluğunda ve işkence altında alınan ifadelerin hükme esas alındığını, eksik soruşturma yapıldığını, savunmasını hazırlaması için gerekli zaman ve 4 Başvuru Numarası Karar Tarihı : 2014/3003 : 9/3/2017 kolaylıklar tanınmadığım, delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi suretiyle haksız olarak mahkûm edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 31. Anayasa’nm 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin yerine getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,26/3/2013, § 16). 32. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarım zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17). 33. Somut olayda başvurucu hakkında verilmiş olan karar, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 18/12/2013 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Ancak başvurucunun bireysel başvurudan sonra 19/9/2016 tarihli dilekçe ile olağanüstü kanun yolu niteliğinde olan yargılamanın yenilenmesi talebiyle karan veren mahkemeye yaptığı başvuru kabul edilmiştir. 34. Yargılamanın yenilenmesi, olağanüstü bir kanun yolu olarak düzenlenmişse de mahkemece yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi hâlinde yapılacak duruşma sonucunda dava hakkında yeniden hüküm verilecektir. Anılan hükme karşı kanun yollarına başvurulması imkânı da bulunmaktadır. Dolayısıyla bu süreçte adil yargılanma hakkına yönelik ihlal iddialarının öncelikle derece mahkemelerince incelenmesinin beklenilmesi Anayasa Mahkemesinin ikincil nitelikteki rolüne uygun olacaktır. 35. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. D. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden 36. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir: “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir... (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir. ” 37. Başvurucu 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. 5 Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/3003 : 9/3/2017 38. Somut olayda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. 39. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 14.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. 40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir. V. HÜKÜM Açıklanan gerekçelerle; A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, 2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA 3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alman makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE, C. Başvurucuya net 14.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE, D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA, F. Kararın bir örneğinin bilgi için (kapatılan) İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin yerine bakan Mahkemeye (E.2008/308, K.2012/131) GÖNDERİLMESİNE, G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. Başkan Burhan ÜSTÜN Üye Serruh KALELİ Üye Haşan Tahsin GÖKCAN Üye Hicabi DURSUN Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ 6