Evet, Kur`ân-ı Mu`cizü`l-Beyânın … manzum

advertisement
Sorularlarisale.com
"Evet, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın … manzum olmadığının
diğer bir sebebi de budur ki: Ayetlerinin herbir necmi,
vezin kaydı altına girmeyip, tâ ekser âyetlere bir nevi
merkez olsun ve kardeşi olsun,.." cümlesi hakkında,..
a. Bu ifadede; esasında Kur’anın manzum olması icap ederken niçin
manzum olmadığının hikmetleri mi anlatılıyor?
b. Ayrıca ayetlerin vezin kaydı altına girmemesi , “semadaki her bir
yıldızın kayıt altına girmeyip, çoğu yıldızlara bir nevi merkez olmasına”
benzetiliyor. Bu hususu biraz daha açabilir misiniz?
a. Cahiliye döneminde şiire büyük rağbet gösterilmesine rağmen Kur’an-ı Kerim
nazım olarak inzal olmamış ve yepyeni bir üslupla, bütün nazım ve nesirleri belagat
noktasında geri bırakmıştır. Nazirinin getirilmesi konusunda muarızlara açıkça
meydan okunmuştur.
b. Şiirde, özellikle de aruz vezninde bir kelime vezne uyum gösterecek şekilde
seçilir. Aynı manayı kendisinden daha güzel ifade edecek bir başka kelime varken,
vezin kaydı o faydalı kelimeyi dışarıda bırakır. Bir mısrada yer alan bir kelime, bir
sonraki mısra ile de az çok ilgili olsa bile daha sonrakilerle, kelime olarak bir ilgisi
kalmaz. Mana bütünlüğü noktasında şiirin tümüyle ilgisi devam edebilir.
Gökteki yıldızlar da şiir şeklinde dizilmiş olsalardı, onlarda da bu hüküm geçerli
olurdu. Halbuki onlar böyle bir kayda girmedikleri için her bir yıldız bütün yıldızlara
merkez olarak düşünülebilir. Üstat Hazretleri, her bir Kur’an ayetinin sadece
bulunduğu sayfayla, sureyle değil, bütün Kur’an’la ilgisi bulunduğunu söyleyerek
buna yıldızları örnek veriyor. Her bir ayet de bir yıldız gibidir ve bütün ayetlerle “ya
sarahaten, ya remzen, işareten, ya imaen,…,” ilgisi vardır.
"Ehl-i hakikatın çok ileri giden bir kısmı, Kur'anın kelimatında pek
çok münasebatı ve sair âyetlerdeki cümlelere bakan vücuhları,
alâkaları göstermişler. Hususan ülema-i ilm-i huruf daha ileri gidip,
bir harf-i Kur'anda, bir sahife kadar esrarı, ehline beyan ederek
isbat etmişler. Hem madem Hâlık-ı Külli Şey'in kelâmıdır; herbir
kelimesi, kalb ve çekirdek hükmüne geçebilir. Etrafında, esrardan
müteşekkil bir cesed-i manevîye kalb ve bir şecere-i maneviyeye
çekirdek hükmüne geçebilir.” (Mektûbat, On Dokuzuncu Mektup)
page 1 / 1
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download