ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 ĐKV'DEN HAFTAYA BAKIŞ Kasım başı itibarıyla AB’de önemli bir engel aşıldı. Bu engel Çek Cumhuriyeti Başkanı Vaclav Klaus’un Lizbon Antlaşması’nı imzalamaktaki çekimserliğinden kaynaklanıyordu. Geçtiğimiz Mayıs ayında Parlamento’nun onayından sonra Antlaşma’nın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekiyordu. Ancak Klaus bunun için Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekleyeceğini bildirmişti. Anayasa Mahkemesi’nin Antlaşma’nın anayasa ile uyumlu olduğu yönündeki kararı ertesinde Vaclav Klaus Antlaşma’ya imzasını koydu ve 27 üye devletin onayından geçen Lizbon Antlaşması’nın 1 Aralık itibarıyla yürürlüğe girmesinin önünde engel kalmadı. Klaus Antlaşma’nın ulusal egemenliği tehdit ettiğini ve bir süper devlet yaratmak amacını taşıdığın düşünüyordu. Son aşamada Klaus, Lizbon Antlaşması ile yasal olarak bağlayıcı hale gelen Temel Haklar Şartı’ndan muaf tutulma (opt-out) hakkını Üye Devletler ve Dönem başkanı Đsveç ile başarıyla müzakere etti. Klaus’un endişesi Đkinci Dünya Savaşı sonrası Naziler ile işbirliği yaptıkları gerekçesi ile mülklerine el koyulan ve Çekoslavakya’dan sınır dışı edilen Almanların bıraktıkları mülklerini geri almak üzere Şart’a dayanarak harekete geçebilecekleri ya da tazminat talep edebilecekleri endişesi idi. Böylece Çek Cumhuriyeti, Đrlanda, Polonya ve Đngiltere’den sonra Temel Haklar Şartı’nın uygulanmasından kısmen muaf olan dördüncü üye devlet oldu. Diğer ülkelerde sosyal haklar, çalışma hayatı, aile hukuku ve eşcinsel evlilikleri gibi bazı ahlaki çekinceler sebebiyle Temel Haklar Şartı’nın uygulanmasına kısıtlama getirilmek istenmişti. Lizbon Antlaşması’nın 1.12.2009 itibarıyla yürürlüğe girmesi ile Laeken AB Konsey’inde temelleri atılan ve 2000 yılında Almanya Dış işleri Bakanı’nın Berlin’de yaptığı AB’nin geleceğine dair konuşma ile gündeme gelen AB’nin Anayasal reform süreci amacına ulaşmış oldu. Kuşkusuz Lizbon, AB’nin kurumsal reformlarının sonuncusu olmayacak. Karar alma mekanizmalarını ve kurumsal yapıyı hem daha etkin hem de daha demokratik hale getirmek amacıyla reformlar sürecek. Ancak özellikle Maastricht Antlaşması sonrası dönemde giderek derinleşen ve genişleyen AB’nın bu konularda oydaşma sağlaması ve halkın desteğini alması giderek zorlaşmaya başladı. Bu da AB’nin halka inmesi ve halkın kimlik ve aidiyet yönelimlerini de etkileyen sahici temellere kavuşması gereğini ortaya koyuyor. 1 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 TOBB, ĐKV VE ECAS ĐŞBĐRLĐĞĐNDE DÜZENLENEN “VĐZE ŞĐKAYET HATTI” PROJESĐNĐN UYGULAMASINA BAŞLANDI Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelere girişte Türk vatandaşlarına uygulanan vize zorunluluğunun ortaya çıkardığı ciddi sorunlar, kamuoyunda uzun süredir tartışılıyor. Toplumun farklı kesimlerinden ve meslek gruplarından kişiler, AB ülkelerine seyahat ederken vize uygulamasından kaynaklanan çeşitli zorluklar yaşıyor. Bu çerçevede, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) desteği ve Brüksel merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan European Citizen Action Service (ECAS) işbirliği ile yürüttüğümüz “Vize Şikayet Hattı” Projesi kapsamında vatandaşlarımızca karşılaşılan sorunların bir dökümünün yapılması; vize işlemleri sırasında başta iş dünyası olmak üzere, Türk vatandaşlarından talep edilen belgeler; karşı karşıya kaldıkları prosedürler; muhatap oldukları muamele ve başa çıkmak zorunda kaldıkları diğer zorlukların sistematik bir biçimde tespit edilerek incelenmesi amaçlanıyor. “Vize Şikayet Hattı” Projesi kapsamında, 17 Kasım 2009 tarihinde işlemeye başlayan vize şikayet hatları (0212 324 51 88 – 0212 324 51 99) ve elektronik posta adresi [email protected] aracılığıyla Türk vatandaşlarının vize başvurularında karşılaştığı sorunların tam bir dökümünün çıkarılmasının yanı sıra vize işlemlerinin başlatılması için talep edilen belgeler, uygulanan prosedürler, maruz kalınan muamele ve diğer tüm zorlukların sistematik ve kategorik bir biçimde tespit edilerek incelenmesi ve raporlanarak AB’de uygulamadan sorumlu birimlere iletilmesi hedefleniyor. Bir ay sürmesi öngörülen bu çalışmanın sonuçları bir rapor haline getirilerek, başta Avrupa Komisyonu olmak üzere, AB’de ve Türkiye’de karar alıcı ve politika yapıcıların dikkatine sunulacak. Türkiye-AB ilişkilerinde başlıca sorunlu alanlardan biri olan Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulaması konusunda çözüm üretebilmek amacıyla kurduğumuz “Vize Şikayet Hattı” Projesinin başarıya ulaşmasında toplumun farklı kesimlerinden gelecek şikayetler büyük önem taşıyor. Bu çerçevede, projemize vereceğiniz destekten ötürü şimdiden teşekkür ederiz. VĐZE ŞĐKAYET HATTI Haftaiçi her gün 9:00 ila 18:00 saatleri arasında (0212) 324 51 88 / 324 51 99 ya da [email protected] 2 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 ÇEK CUMHURĐYETĐ CUMHURBAŞKANI ANTLAŞMASI’NI ĐMZALADI VACLAV KLAUS, LĐZBON 3 Kasım 2009 tarihinde, Çek Anayasa Mahkemesi tarafından Lizbon Antlaşması’nın Anayasaya uygun olduğuna ilişkin kararın açıklamasının ardından, Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, Lizbon Antlaşması’nı imzaladı. Vaclav Klaus’un talebi üzerine, Çek Cumhuriyeti’nin 29 Ekim tarihli AB Konseyi’nde Avrupa Temel Haklar Şartı’ndan muafiyet elde etmesi karşılığında, beklenen Anayasa Mahkemesi kararının olumlu olması halinde, Antlaşma’yı imzalayacağını taahhüt eden Klaus, böylelikle sözünü yerine getirmiş oldu. Konuyla ilgili düzenlenen basın toplantısında, Vaclav Klaus, bir süredir Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklediğini ve temel olarak söz konusu kararı onaylamamasına karşın, saygı göstereceğini belirtti. Klaus, ayrıca, Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle, Çek Cumhuriyeti’nin egemen bir devlet olmaktan çıkacağını kaydetti. AB Dönem Başkanı Đsveç’in Başbakanı Fredrik Reinfeldt, konuya ilişkin açıklamasında, Cumhurbaşkanı Klaus’un Antlaşma’yı imzalamasından ötürü memnuniyet duyduklarını ifade ederek, Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte kurumsal zorlukların aşılacağı, daha demokratik, şeffaf ve etkili bir Birlik olma yolunda önemli bir adım atılacağını dile getirdi. Avrupa Komisyonu Başbakanı Jose Manuel Barroso ise Antlaşma’nın yürürlüğe girmesinin netleşmesiyle birlikte daimi AB Konseyi Başkanlığı ile AB Dışişleri ve Güvenlik Yüksel Temsilciliği’ne yapılacak atamalara ilişkin istişarelerin ve yeni Komisyon üyelerinin belirlenmesine yönelik çalışmaların en kısa sürede başlatılacağını kaydetti. Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus’un Lizbon Antlaşması’nı imzalamasıyla, Lizbon Antlaşması’nın onay süreci sona erdi. 27 üye ülke tarafından onaylanan Antlaşma’nın 1 Aralık 2009’da yürürlüğe girmesi bekleniyor. DIŞĐŞLERĐ BAKANI DAVUTOĞLU ESKĐ FĐNLANDĐYA CUMHURBAŞKANI MARTTĐ AHTISAARI ĐLE GÖRÜŞTÜ Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 18 Kasım’da Bağımsız Türkiye Komisyonu Başkanı eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari ve Komisyon üyeleriyle görüştü. Görüşmelerde TürkiyeAB ilişkileri, Kıbrıs'taki son gelişmeler ve Türkiye'nin dış politikası konularının yanı sıra Türkiye'nin Kafkasya politikası, Orta Doğu politikası ve dış politikasına ilişkin son güncel konular ele alındı. 3 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Ahtisaari'nin hem Türkiye'nin AB sürecine, hem de dünya barışına katkısı bulunduğunu, çalışmalarından dolayı 2008'de Nobel Barış Ödülü aldığını belirten Davutoğlu, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı’nın 1999'da Türkiye'nin AB üyeliğine aday ülke statüsü almasında da çok büyük katkıları olduğunu vurguladı. Davutoğlu, Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun yayımladığı objektif raporlarla Türkiye'nin AB üyelik sürecini en iyi şekilde analiz ettiğini ve en doğru yönlendirmelerde bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin de Komisyon’un çalışmalarına verdiği büyük önemi dile getirdi. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMĐL ÇĐÇEK, KKTC'YE GĐTTĐ Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, KKTC'nin 26. kuruluş yıldönümü tören ve etkinliklerine katılmak üzere 14 Kasım 2009 tarihinde Adaya gitti. KKTC’nin, 26 yaşında genç bir cumhuriyet olduğunu belirten Çiçek, 26. yıl armağanı olarak Türkiye’den KKTC’ye deniz altından su projesinin gerçekleştirileceğini belirtti. KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu da, Çiçek’in Türkiye’de önemli sorumlulukları bulunduğunu, KKTC’nin sorunlarını da üstlenerek kendilerine sağladıkları büyük destek için Çiçek’e teşekkür etti. Eroğlu’nun son Ankara ziyaretinde önemli bir karar alındığını anımsatan Çiçek, Kıbrıs Türklerinin refahı için adanın su sorununa değindi. Su taşıma işinin ihaleye çıkarılacağı bilgisini verdi ve yıl sonuna kadar ihalenin sonuçlandırılarak temelinin 2010 yılı başında Eroğlu ile atma arzusunda olduklarını söyledi. Kutlamalarda Kıbrıs sorununa ilişkin olarak da değerlendirilmelerde bulunan Çiçek Kıbrıs’ta her şeye rağmen çözüm istediklerini ancak Kıbrıs Türklerinin meşru haklarından vazgeçmelerine yol açacak bir çözüm istemediklerini belirtti. Kıbrıs sorununda hedef olan kapsamlı çözümün, adanın iki eşit toplum, iki kesimlilik, siyasi eşitlik, eşit statüde iki kurucu devlet temelinde bir araya getirilecek yeni bir ortaklık biçiminde ortaya çıkması gerektiğini ifade etti. Çiçek ayrıca, çözümün bütünlüğünün AB içinde aşındırılmasına asla imkan tanımayacaklarını ve bu sürecin ne kadar önemli ve anlamlı olduğunun iyice değerlendirilmesi gerektiğini savundu. DIŞĐŞLERĐ BAKANI DAVUTOĞLU ĐSPANYA'YA GĐTTĐ Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 2010’un ilk yarısında AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenecek olan Đspanya’yı 14-16 Kasım tarihlerinde ziyaret etti. Davutoğlu Endülüs bölgesinin Cordoba kentinde Đspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos ile bir araya geldi. 4 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Görüşmede genel anlamda Đspanya’nın, Türkiye’ye AB üyeliği konusunda verdiği destek dikkati çekerken Orta Doğu ve Akdeniz’de yapılan işbirliğinin Afrika ile Güney Amerika’ya da taşınmasının gerekliliği, Kıbrıs ve PKK sorununa değinildi. Yalnızca siyasi değil ekonomik ve kültürel anlamda da işbirliğinin “mükemmel düzeyde” olduğuna vurgu yapılırken, Türkiye’nin AB üyelik sürecini “geri dönülmez bir yola sokmak için” ellerinden geleni yapacaklarını belirten Moratinos, Đspanya dönem başkanlığı sırasında enerji, rekabet, eğitim ve kültür fasıllarının açılması konusunda Türkiye ile aynı fikirde olduğunu belirtti. Moratinos, Türkiye’nin özellikle komşularıyla ilişkiler konusunda yürüttüğü dış politikayı hayranlıkla izlediklerini de ekledi. Đspanya’nın AB dönem başkanlığından Türkiye'nin "büyük beklentileri ve umudu" olduğunu söyleyen Davutoğlu, Đspanya'nın AB dönem başkanlığının Türkiye ile AB arasında sadece yeni fasıllar açılmasında değil, siyasi olarak yakınlaşma bağlamında da etkisini göstermesini beklediklerini ifade etti. Kıbrıs ile ilgili olarak taraflar arasındaki müzakerelerin devam etmesine Türkiye ve Đspanya'nın destek verdiğini kaydeden Davutoğlu, Kıbrıs sorununun çözümü için Đspanya'nın da müzakerelerin devam etmesine büyük destek verdiğini söyledi. Orta Doğu ve Akdeniz'de Đspanya ile yapılan bölgesel işbirliğinin Afrika ve Latin Amerika'da da yapılmasını da görüştüklerini kaydeden Davutoğlu, Đspanya ile işbirliğinin Medeniyetler Đttifakında olduğu gibi küresel boyutta devam edeceğini ve yeni işbirlikleri yapılacağını bildirdi. Davutoğlu Đspanya ziyareti sırasında ayrıca, programında olmadığı halde, Kral Juan Carlos tarafından da kabul edildi. Davutoğlu Barselona'da faaliyete geçen Türk Başkonsolosluğu'nun da resmi açılışını gerçekleştirdi ve Madrid’de Nueva Economia Forum adlı sivil toplum örgütü tarafından düzenlenen toplantıya katıldı. Medya, kanaat önderleri, işadamları ve kordiplomatik üyelerinin hazır bulunduğu toplantıda Davutoğlu, "Türkiye ve Đspanya, Akdeniz'in iki Yakası; Küresel Barış ve Güvenliğe Ortak Katkılar" konulu bir konuşma yaptı. BAŞBAKAN ERDOĞAN ĐTALYA’YA GĐTTĐ Başbakan Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’le birlikte 1618 Kasım tarihlerinde Đtalya'ya gitti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi ile Gıda ve Tarım Örgütü'nün 36. Konferansı'na katılan Başbakan Erdoğan, hükümet olarak ulusal ve uluslararası düzeyde gıda güvenliği noktasında çok ciddi çalışmaları bulunduğunu ve bu sürece çok önem verdiklerini söyledi. Geçtiğimiz Temmuz ayında Đtalya'nın L'Aquila şehrinde düzenlenen ve Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı G-8 Zirvesi'nde, L'Aquila Gıda Güvenliği Girişimi Deklarasyonu kabul edilmişti. 5 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Bu deklarasyonda sürdürülebilir küresel gıda güvenliğinin önemi vurgulanarak, tarımsal yatırımların artırılması, resmi kalkınma yardımları taahhütlerinin gerçekleştirilmesi ve DOHA Kalkınma müzakerelerinin tamamlanması gibi konularda fikir birliği sağlanmıştı. Ayrıca gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelere teknik ve mali yardımların artırılmasının da bu amacın sağlanmasına katkıda bulunacağı belirtilmişti. Çok sayıda ülkeden liderlerin katılımıyla Roma'da gerçekleştirilen FAO Zirvesi’nde, gıda güvenliği konusuna odaklanıldı. Gıda, ekonomik ve finansal krizlerinin dünya gıda güvenliği üzerindeki olumsuz etkilerinin nasıl minimize edileceği konuları ele alındı. Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi’nin ardından Gıda ve Tarım Örgütü'nün 36. Konferansı'nda onur konuğu olarak bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan, Đtalya ziyareti esnasında Đtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ile de görüştü. Görüşmeden sonra Erdoğan Đtalya’dan AB süreci ve Kıbrıs’la ilgili olarak verdikleri desteğin artarak devam etmesini istediklerini belirtti. MACARĐSTAN’LA ĐYĐ NĐYET PROTOKOLU ĐMZALANDI Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Macaristan Ulusal Kalkınma ve Ekonomi Bakanı Istvan Varga ile 16 Kasım’da Đyi Niyet Protokolü imzaladı. Bakan Ergün, protokolün imzalanmasından önce Macaristan Ulusal Kalkınma ve Ekonomi Bakanı Istvan Varga ile görüştü. Đyi Niyet Protokolünün ardından açıklamada bulunan Ergün, dünyada yaşanan ekonomik krizden, Türkiye'nin Macaristan ile olan ekonomik ilişkilerinin de olumsuz etkilendiğini belirtti. Đki ülke bakanlarının bir araya gelmesinin somut sonuçlar doğurması gerektiğini ifade eden Bakan Ergün, bunun en önemli somut göstergesinin düzenlenen Türkiye-Macaristan Đş Konseyi olduğunu vurguladı. Dış Ekonomik Đlişkiler Kurulu (DEĐK) tarafından 17 Kasım’da düzenlenen TürkiyeMacaristan Đş Konseyi'nin açılış konuşmasını yapan Ergün, küreselleşme sürecinin damgasını vurduğu günümüz dünyasında ekonomik sınırların ortadan kalktığını ve rekabet yarışının ön plana çıktığını belirtti. Türkiye ile Macaristan'ı birbirine yaklaştıran bir diğer ekonomik unsurun da Nabucco projesi olduğunu anlatan Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, ülkelerin buradaki ortaklığının, dostluğu ve işbirliğini pekiştiren stratejik bir partnerlik zemini oluşturduğunu söyledi. Türkiye'nin ekonomik ve stratejik önemine de değinen Ergün, Türkiye'nin, hem yatırımcılar hem diğer ülkeler hem de AB gibi entegrasyonlar için de her zaman vazgeçilmez, güvenli ve güçlü bir partner olduğunu ifade etti. 6 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Macaristan Ulusal Kalkınma ve Ekonomi Bakanı Istvan Varga da, Türkiye ile Macaristan arasında 2008 yılında yakalanan 2 milyar dolarlık ticaret hacminin sevindirici bir gelişme olduğunu dile getirerek, bunun bu yıl yüzde 50 gerilemesinin ise global ekonomik krizden kaynaklandığını, dünyada ekonomik krizin etkilerinin azalmasıyla birlikte ticaret hacminin normale döneceğini söyledi. ĐTALYA CUMHURBAŞKANI GĐORGĐO NAPOLĐTANO TÜRKĐYE’YE RESMĐ ZĐYARETTE BULUNDU Türkiye’ye resmi ziyaret amacıyla gelen Đtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano 17 Kasım’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü. Görüşmede iki ülke ilişkileri ve Türkiye'nin AB üyelik süreci ele alındı. Đtalya'nın, Türkiye'nin çok değer verdiği, Akdeniz havzasında ortak çıkarları paylaştığı dost ve müttefik bir ülke olduğunu ifade eden Gül, gerek ikili ilişkiler gerek çok taraflı işbirliğinin sağlam ve güçlü bir zeminde giderek derinleştiğini söyledi. Türkiye ile Đtalya arasındaki ilişkileri ''mükemmel'' olarak tanımlayan Gül, iki ülke arasında siyasi sorun bulunmadığına ve iki ülkenin uluslararası kuruluşlarda birbirini güçlü bir şekilde desteklediğine işaret etti. Türkiye ile Đtalya arasında enerji alanında da büyük bir işbirliğinin söz konusu olduğunu bildiren Gül, bunun gelişmesine önem verdiklerini karşılıklı olarak teyit ettiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ile Đtalya'nın 2010 yılında bir çok kültürel faaliyet gerçekleştireceğini, Türkiye'nin 2012 yılında Đtalya'da kültürel etkinlikler yapacağını anlattı. Đtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano da Türkiye-Đtalya ilişkilerinin çok iyi gittiğini, ancak daha ileriye götürülebileceğini belirtti. Savunma sanayi alanında çok önemli fırsatlar bulunduğunu ifade eden Napolitano, KOBĐ'lerin rolünün önemine dikkat çekerek, Türkiye'nin Đtalya'nın zengin KOBĐ birikiminden faydalanmasının mümkün olduğunu, Đtalyan sanayinin özünün KOBĐ'ler olduğunu bildirdi. Đtalya Cumhurbaşkanı, iki ülkenin uluslararası kuruluşlarda da birlikte çalıştığını hatırlatarak, Đtalya ile Türkiye'nin BM reformu konusunda tümüyle hemfikir olduğunu belirtti. Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine de değinen Napolitano AB’nin artık ahde vefa kavramını algılaması ve bunu takip etmesi gerektiğine işaret etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Đtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano birbirlerine karşılıklı olarak devlet nişanı takdim ettiler. 7 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 AB, ABD VE MEKSĐKA ÇĐN’Đ BAZI HAMMADDELERE KISITLAMA GETĐRMESĐ NEDENĐYLE DTÖ’YE ŞĐKÂYET ETTĐ Haziran ayında görüşmelerin kesilmesinin ardından, Avrupa Birliği 4 Kasım 2009 tarihinde Dünya Ticaret Örgütü’nden Çin’in bazı hammaddelere getirdiği kısıtlamalara ilişkin şikayetini ele almak üzere bir panel oluşturmasını istedi. Konuya ilgili açıklama yapan Avrupa Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Catherine Ashton Çin’in bazı hammaddelere getirdiği kısıtlamanın rekabeti engellediğini, küresel fiyatları artırdığını ve kriz ortamında AB şirketleri için daha zor bir ekonomik ortam yarattığını belirtti. Çin’le ilgili benzer sorunlar yaşayan ABD ve Meksika da AB örneğini izlediler. ABD, Meksika ve AB iş dünyası temsilcileri Çin tarafından kota, ihracat vergisi ve özellikle çelik, alüminyum ve kimya endüstrileri için önemli olan hammaddelere asgari ihracat fiyatları uygulanması gibi ticarete getirilen teknik engellerden şikayetçi oluyorlar. AB’NĐN HĐNDĐSTAN ĐLE SERBEST TĐCARET ANLAŞMASI GÖRÜŞMELERĐ Güney Kore ile başarılı bir şekilde sonuçlanan Serbest Ticaret Anlaşmasını (STA) takiben, Avrupa Komisyonu’nun bütün dikkati Hindistan ile yapılması planlanan STA’ya yöneldi. 2007 yıllında başlayan STA müzakerelerinde yavaş ilerleme kaydedilmesi üzerine Baş Müzakereci Ignacio Garcia Bercero, müzakereleri ilerletmek amacıyla New Delhi’ye iki ziyarette bulundu. Müzakerelerde yeni bir başlangıç için ümit veren iki gelişme ortaya çıktı. Biri, bu yılın başında yapılan seçimler sonrasında istikrarlı ve güçlü bir hükümetin Hindistan’da kurulmuş olması. Diğer etkili unsur ise, Güney Kore ile başarılı bir şekilde sonuçlanan STA müzakereleri. Ancak müzakerelerin ilerlemesini yavaşlatan iki konu bulunuyor. Bunlardan ilkini, ticaretin serbestleştirilmesi konusunda yaşanan sorunlar oluşturuyor. Bu alanda, Hindistan AB’nin kendilerine daha fazla tarife indirimi uygulamasını istiyor. Ancak Hindistan’ın bu yöndeki talepleri başta Almanya ve Macaristan olmak üzere bazı ülkelerin beklentileri ile bağdaşmamakta. Bir diğer konu ise, kamu ihaleleri. Bu bağlamda, Hindistan’ın kamu ihalelerinin sadece federal düzeyde serbestleştirilebileceği açıklaması AB’nin beklentilerini karşılayamadı. Bir başka hassas konu ise, hizmetler alanında ortaya çıkıyor. Hindistan, bilgi teknolojileri alanlarında hizmet sunan tedarikçiler olmak üzere iş amacıyla Avrupa Birliği’ne gidenler için vize kolaylığı istemekte. Hindistan’ın diğer Asyalı ülkelerle imzaladığı STA’ların içerikleri göz önüne alındığında, Avrupa Komisyonu’nun Hindistan ile yürüttüğü STA sonucunda Güney Kore ile ulaşılmış olan ticari serbestleştirme seviyesinin yakalanamayacağı belirtiliyor. 8 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 AVRUPA KONSEYĐ VE PARLAMENTOSU ENERJĐ VERĐMLĐLĐĞĐ PAKETĐ ÜZERĐNDE UZLAŞMAYA VARDI Avrupa Konseyi ve Parlamentosu temsilcileri 17 Kasım 2009 tarihinde Enerji Verimliği Paketi üzerinde uzlaşmaya vardı. Konuyla ilgili açıklama yapan Đsveç Dönem Başkanlığı, paket üzerinde kısa sürede uzlaşmaya varılmasından duydukları memnuniyeti dile getirerek, bunun iklim değişikliği konusunda sözlerden eyleme geçişin en önemli kanıtı olduğunun altını çizdi. Pakette yer alan Etiketleme Yönergesi ve binaların enerji performansı konularında varılan uzlaşmanın AB’nin enerji verimliliği ve karbondioksit emisyonları konusundaki hedeflerini yakalayabilmesi için son derece önemli olduğunu belirten Avrupa Komisyonu’nun Enerjiden Sorumlu Üyesi Andris Piebalgs ekonomik açıdan da önemli kazançlar elde edileceğini belirtti. Varılan uzlaşma neticesinde öncelikle Etiketleme Yönergesi’nin kapsamı ev eşyalarından tüm enerjiyle ilintili ürünlere genişletildi. Yönerge enerji etiketlemesinin temel unsurlarını belirliyor. Buna göre ürünler, enerji kullanım performanslarına göre A-G arasında etiketlenecekler. Teknolojik gelişmenin mümkün kılması halinde bir ürün A+++ etiketi alabilecek ve bu koyu yeşil renk ile gösterilecek. Bunun yanında ürünlerin kullandıkları enerji miktarı ve fiyatlarıyla ilgili bilgileri içeren reklâmlarda ürünün enerji verimliliği sınıfına da yer verilecek. Binaların enerji performansıyla ilgili olarak varılan uzlaşma uyarınca mevcut yönergenin kapsamı genişletilecek, yeni binalar için iddialı sıfır enerji hedefi benimsenecek. Binaların enerji sertifikaları sadece potansiyel kiracı ya da alıcılara sunulmakla kalmayacak, satış ve kira reklâmlarında da yer alacak. Bilindiği üzere AB içerisinde toplan enerjinin %40’ı binalarda tüketiliyor; karbondioksit salımının %36’sı da binalardan kaynaklanıyor. Binaların enerji performansıyla ilgili yönergenin uygulanmasıyla sera gazı emisyon oranlarında AB’nin mevcut Kyoto hedefinin %70’ine denk düşen bir indirim sağlanacağı tahmin ediliyor. Bunun yanında vatandaşların hane başına yıllık 300 Avro tasarruf edeceği, Avrupa’da inşaat ve renovasyon sektörünün büyümesi öngörülüyor. KUZEY AKIM PROJESĐ ĐVME KAZANDI Finlandiya ve Đsveç Hükümetlerinin 5 Kasım 2009 tarihinde Kuzey Akım boru hattının kendi münhasır ekonomik alanlarından geçmesine yeşil ışık yakmalarıyla proje ivme kazandı. 1223 km’si Baltık Denizi’nden geçecek olan boru hattının Finlandiya münhasır ekonomik alanına giren kısmı 374 km, Đsveç münhasır ekonomik alanına giren kısmı ise 506 km uzunluğunda. 9 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Hatırlanacağı üzere Danimarka boru hattının inşası için ilk onay veren ülke olmuş, onayını da Ekim ayı sonunda açıklamıştı. Ancak Kuzey Akım boru hattının inşası için halen Finlandiyalı ekoloji uzmanlarının onayı gerekiyor. Bunun yanında projenin büyük ortakları Rusya ve Almanya’da onay sürecinin henüz tamamlanmadığı görülüyor. Tüm onayların bu yılın sonunda tamamlanacağı böylece boru hattının inşasına 2010 yılının ilk yarısında başlanabileceği öngörülüyor. Boru hattının ilk bölümü 2010 yılı sonunda ikinci bölümü ise 2012’de tamamlanacak ve toplamda 55 milyar metreküp doğalgaz taşınacak. KRĐZ AB’DE YASADIŞI GÖÇ AKIŞINI YAVAŞLATTI AB Dış Sınır Koruma Ajansı, Frontex direktörü Gil Arias Fernandez, ekonomik kriz nedeniyle sene başından beri Avrupa Birliği sınırlarında önlenen yasadışı göçmen sayısında fark edilir bir düşüş olduğunu açıkladı. Fernandez, Madrid’deki basın toplantısında, yılın ilk altı ayında AB’nin kara ve deniz sınırlarında durdurulan toplam yasadışı göçmen sayısının 51,600 olduğunu ve bunun 2008 yılının aynı periyodu ile kıyaslandığında %17’lik bir düşüşe denk geldiğini belirtti. Frontex temsilcisi, bu durumu öncelikle ekonomik kriz nedeniyle potansiyel göçmenlerin gözünde Avrupa’da iş bulmanın zorlaşmasına ve göçmenlerin seyahatlerini sağlayacak maddi imkanları bulamamalarına bağladı. Ancak, ekonomik durumun gittikçe iyileşmesi ile yasadışı göçlerin de artacağına dikkat çekti. Toplamda %70 ile Yunanistan, sene başından beri en fazla yasadışı göçmenin durdurulduğu ülke olarak liste başı. Yunanistan’ı %13 ile Đtalya, %9 ile de Đspanya takip ediyor. Sene başından beri Đspanya ve Đtalya’da deniz yolu ile yasadışı göç edenlerin sayısı büyük ölçüde azaldı. Fernandez, bu durumu büyük ölçüde Frontex’in ve Đspanyol sivil güvenliğinin çabaları ve Đspanya’nın Moritanya ve Senegal ile sağladığı işbirlikleri ile açıkladı. Aynı şekilde Đtalya ve Libya arasında da işbirliği olabileceğini vurguladı. Diğer yandan, Fernandez 2008 yılının ilk altı ayında Afgan ve Somali vatandaşlarının göçü nedeniyle AB’ye gelen yasadışı göçmenlerin sayısının hızla 9,500’den 14,000’e yükseldiğini belirtti. Bu artışın da Türkiye ile işbirliğinde eksiklikler olduğu için ortaya çıktığını vurguladı. (Belirtilen rakamlar havaalanlarından geri yollanan kişileri kapsamamaktadır). EUROBAROMETER ANKETĐNE GÖRE EKONOMĐK KRĐZ ĐŞYERĐNDE YAŞA GÖRE AYRIMCILIĞI ARTIRIYOR Avrupa Komisyonu’nun kamuoyu araştırma raporlarından üçüncüsü olan ve Avrupalıların ayrımcılığa nasıl baktıklarına ilişkin Eurobarometer raporu 9 Kasım’da yayımlandı. 10 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 29 Mayıs - 15 Haziran tarihleri arasında düzenlenen ankete 27’si AB üyesi olmak üzere Türkiye, Makedonya ve Hırvatistan da dahil 30 Avrupa ülkesinden 26,756 kişi katıldı. 2007 ve 2008’de de düzenlenen bu seneki anket, eşitlik için işbirliği konusunda ulusal makamların, sendikaların, işverenlerin ve medyanın katılımıyla 16-17 Kasım 2009’da Stockholm’de düzenlenen Avrupa Eşit Haklar Zirvesi’nden önce hazırlandı. Eurobarometer 2009 anketi insanların hakları olduğunu ve ayrımcılığın yasadışı olduğunu gösteriyor. Anket aynı zamanda farklılıkların yararlı olduğu ve insanların engellenmemesi gerektiğine işaret ediyor. Anketin amacını, insanları toplumun çeşitlilik içerdiğine ve bunun olumlu bir özellik olduğuna ikna edilmesi teşkil ediyor. 2009 anketi bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında çıkarılması gereken dersler şu şekilde: 1) En çok bahsedilen ayrımcılık çeşitleri: En çok belirtilen ayrımcılık tipi (%61) etnik köken üzerinden yapılanı. Bunu yaş üzerinden yapılan (2009’da %58, 2008’de %42) ve engellilere karşı yapılan (%53, 2007’de %45) ayrımcılık takip ediyor. Toplamda Avrupalılar’ın %16’sı ırka, dine, yaşa, engelli olmaya, cinsiyete veya cinsel seçimlere dayalı ayrımcılık kurbanı olduklarını söylüyorlar. Cinsel tercihlere dayalı ayrımcılığı algılayanların sayısı 2008’de %4 iken %3’e düşmüştür. 2) Avrupalılar haklarının farkındalar mı? Avrupalıların dörtte üçü, konu ayrımcılık ve tacize geldiğinde haklarının farkında. ancak ülkeden ülkeye büyük farklılıklar görülüyor. Finlandiya’da ankete katılanların %63’ü haklarının farkında. Komisyon’un açıklamasına göre 2008 ile karşılaştırıldığında farkındalıkta bir miktar artış kaydedildi. Đngiltere (%8’lik artış), Fransa (%7’lik artış), Đrlanda ve Đsveç (%6). Fakat Polonya (%12) ve Portekiz’de (%11) düşüş gözlenmekte. Cinsel tercihlere gelindiğinde Đstihdam, Toplumsal Sorunlar ve Eşit Haklar Genel Müdürlüğü uzmanı kişinin cinsel tercihleri konusunda Hollanda’da konuşabildiği gibi Litvanya’da konuşamadığına ve üye ülke vatandaşlarının farkındalıklarını erkenden arttırmanın stereotip yaratmaya karşı savaşmakta ve insanlara haklarını öğretmekte önemli olduğuna işaret etti. 3) Ekonomik krizle bağlantı: Ankete katılan Avrupalılar’ın %64’üne göre ayrımcılık ve ekonomik kriz arasında çok bariz bir ilişki var. Ankete göre bu kişiler ekonomik durgunluğun iş yerinde yaş ayrımcılığını arttıracağı görüşündeler. %57’lik bir kesime göre durgunluk ırkçılığın artmasına neden olacak %56’ya göre engellilere karşı ayrımcılık artacak. Komisyon’un yorumuna göre insanların en büyük korkusu ekonomik krizin gençler için iş bulma umutlarını geriletmesi, yaşlılar için iş yerindeki konumlarını tehlikeye atması. 4) Birisi ayrımcılığa uğradığını düşünüyorsa kime başvurmalı? Avrupalılar’ın çoğu (%55) önce polise gitme taraftarı iken %35 kendi ülkelerinin eşit haklar bürosuna, %27’si sendikaya gideceğini söylüyor. Komisyon ayrımcılıkla uğraşan organizasyonların ülkeden ülkeye büyük değişiklikler gösterdiğine işaret ediyor. 11 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 5) Đnsanların tepkilerini etkileyen etkenler: Çeşitlilik arz eden sosyal ağlar, eğitimli olmak ve bir azınlığa ait olmak ayrımcılık hakkındaki farkındalığı oldukça arttırıyor. Ankete katılanların %69’una göre, engellilere karşı ayrımcılık konusu medyada yeteri kadar yer almıyor. 6) AB düzeyinde güçlü etki oluşturma: Farkındalığı arttırmak için Komisyon iki konuya odaklanmalı: (1) Yasama. Komisyon, ulusal makamların AB direktiflerine saygı duymalarını sağlamalı ve direktiflerin düzgün bir şekilde uygulandıklarından emin olmalı. Đlave direktifler geçerli kuralları desteklemeli (bu özellikle ırkçılık bazlı ayrımcılık için yapılmalı. Komisyon kısa bir süre içinde konu üzerine bir ilerleme raporu yayınlayacak. Komisyon, AB Đspanya Dönem Başkanlığı sırasında ortak bir karara varılmasını umuyor. (2) Üye devletlerin eşit haklar komisyonları gibi bu alandaki baş aktörlerin, AB ve ulusal seviyede farkındalığı arttırmaları zaman alan ve çok çalışma gerektiren bir süreç. Komisyon pan-Avrupa farkındalık arttırma kampanyası başlattı: “Farklılık Đçin, Ayrımcılığa Karşı.” Ayrıca Gelişme programı altındaki projelere de fon sağlayan Komisyon, AB’de (özellikle daha fazla ayrımcılık gözlenen ülkelere) ulusal kampanyalar kapsamında 35 projeye 5,6 milyon Avro sağladı. AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NDEN ĐKLĐM GÖRÜŞMELERĐNDE HERKESĐN ÜSTÜNE DÜŞENĐ YAPMA ÇAĞRISI YAPILDI 2012 sonrası dönem için global anlaşmaya varmak üzere düzenlenecek Kopenhag Konferansı öncesinde iklim görüşmelerine ilişkin 2 Kasım’da Barselona’da gerçekleştirilen son Birleşmiş Milletler hazırlık oturumunda Avrupa Birliği liderleri bir araya geldi. AB liderleri AB’nin kendi üzerine düşeni yaptığı ve diğer tarafların da sorumlu şekilde davranıp Kopenhag görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmaması için bu son şansı iyi değerlendirmeleri gerektiği hususlarını vurguladılar. Đsveç Çevre Bakanı Andreas Carlgen, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve yoksul ülkelere global finansman sağlanmasına ilişkin AB tutumunu ortaya koydu ve özellikle sanayileşmiş ülkelerin orta vadede emisyon azaltma kapasitelerini arttırmaları gerektiğini söyledi. Ayrıca Kyoto Protokolü temel alınarak ve gelişmekte olan ülkelerin de emisyonlarını azaltmasına yönelik hedefleri içeren hukuki bağlayıcı kararlar alınması gerektiğinin önemini vurguladı. Ülkesi Kopenhag konferansına ev sahipliği yapacak olan Danimarka Enerji ve Đklim Bakanı Connie Hedegaard ise konferansa katılan bakanlardan 35’e yakınıyla görüşüp onlardan görüşmelerde biraz daha esnek olmalarını istedi ve ortak bir anlaşmaya varmanın zor olduğunu, fakat bunun ilerleyen yıllarda daha da zor hale geleceğini açıkladı. 12 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Đsveç Başbakanı ve Avrupa Konseyi Başkanı Fredrik Reinfeldt, Đsveç basınında yayınlanan makalesinde AB’nin ekonomik krize rağmen sorumluluk alarak bir karara varmasını olumlu karşıladığını belirtti. Ancak küresel iklim değişikliği ile mücadele için sadece AB’nin çabasının yeterli olmadığını, Kopenhag’da bütün tarafların desteğiyle ortaya çıkacak ortak kararla başarılı olunabileceğinin altını çizdi. Amerika, Çin ve Hindistan bu görüşmeler içinde anahtar rol oynuyor. Reinfeldt Obama dönemi ile ABD’nin iklim değişikliği konusunda rolünün olumlu bir şekilde değiştiğini açıklayıp, Çin ve Hindistan ile bütün sorunlar çözülmese bile geleceğe yönelik bir ilerlemenin temelinin atılabileceğini açıkladı. AVRUPA SANAYĐ EMĐSYONLARINA ĐLĐŞKĐN VERĐLERĐN YER ALDIĞI SĐTE E-PRTR INTERNETTE KULLANIMA AÇILDI Avrupa Komisyonu ve Avrupa Çevre Ajansı (EEA) tarafından oluşturulan ve Avrupa’da çevresel kirleticilerin salımı ve transferine ilişkin bilgilerin yer aldığı yeni kayıt sistemi 9 Kasım’da tanıtıldı. Kısa adı E- PRTR olan ve http://prtr.ec.europa.eu adresinden ulaşılabilen sistem Avrupa çevresel kirleticiler salımı ve transferine ilişkin bilgileri içeriyor. Sistemde, 27 AB ülkesinin yanı sıra, Đzlanda, Lihtenştayn ve Norveç’te 65 ekonomik faaliyet alanında toplam 24.000’den fazla sanayi kuruluşu ve fabrikadan hava, su ve toprağa karışan 91 çeşit kirletici madde hakkında veri bulunuyor. Daha önce EPER adıyla hizmet veren site geliştirilerek yenilendi. Yeni site (E-PRTR) adını, Aarhus Konvansiyonu’na taraf ülkelerce 2003 yılında kabul edilen ve 8 Ekim 2009’da yürürlüğe giren Avrupa Çevresel Kirleticiler Salımı ve Transferine ilişkin Protokol’den alıyor. Avrupa Komisyonu’nun Çevreden Sorumlu Üyesi Stavros Dimas’ın basın açıklamasında belirttiği üzere, yeni kayıt sisteminin vatandaşlara Avrupa’daki tesislerden yapılan emisyonlar hakkındaki bilgilere doğrudan ulaşma ve çevreyi etkileyen kararlarda aktif bir şekilde söz sahibi olma imkânı sağlaması öngörülüyor. Avrupa Çevre Ajansı Başkanı Jacqueline McGlade ise yeni kayıt sistemi sayesinde herkesin bölgesindeki tesislerden havaya ve suya ne kadar kirliliğin karıştığını görebileceğini ifade ederek bu sayede Aarhus Konvansiyonu’nun gereklerinin yerine getirildiğini belirtti. Yeni kayıt sistemi AB27 ve Norveç’teki nitrojen oksit (NOx) emisyonlarının %30’unu ve sülfür oksit (SOx) emisyonlarının %76’sını kapsıyor. Sistem, sınıraşırı nakiller de dahil olmak üzere, başka bölgelere nakledilen atık ve atık su miktarını izlemeye ve suya karışan çeşitli zararlı atıkları takip etmeye de olanak sağlıyor. 13 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Sistemin internet sitesinin bir veya daha fazla kriterle veya bir harita aracı kullanarak araştırma yapılmasına olanak sağlayan güçlü bir arama motoru bulunuyor. Ziyaretçiler, bir ülkedeki tesislerden nakledilen atık (atık araması) ve isim veya bölgeye göre sanayi tesislerinden (tesis araması) salınan atık miktarını öğrenebiliyorlar. Kayıt sisteminin içerdiği veriler sanayi tesisleri tarafından ulusal makamlara ve ulusal makamlarca Avrupa Komisyonu’na iletilerek toplandı. 2010 yılından başlayarak E-PRTR’deki bilgiler her yıl Nisan ayında güncellenecek. ULUSLARARASI KARAYOLU TAŞIMACILIĞI BĐRLĐĞĐ 2030 YILINA KADAR KARBONDĐOKSĐT SALIMINI YÜZDE 30 ORANINDA AZALTMAYI TAAHHÜT ETTĐ 5 kıtadan 74 ülkenin kamyon, otobüs, vagon ve taksi operatörlerini temsil eden Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği, 6 Kasım 2009’da Cenova’da toplanarak, önümüzdeki 20 yılda, sektörün karbondioksit salımının yüzde 30 oranında azaltılması yönünde oybirliğiyle karar aldı. Basın açıklamasında, hedeflenen yüzde 30’luk oranın, ton/km ve yolcu/km olmak üzere ulaştırma performansı temelinde ve 2007 yılı değerleri baz alınarak hesaplanacağı bildirildi. Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği Başkanı Polonyalı Janusz Lacny basın açıklamasında, hükümetlerin uzlaşmaya varmakta ve karbondioksit salımını sınırlamakta zorlandığı bu dönemde, karayolu taşımacılığı sektörünün daha iyisini sunma ve karayolu taşımacılığındaki çevresel etki sorununu çözme konusunda açık olarak belli bir taahhüt altına girdiğini belirtti. Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği üyeleri, aynı toplantıda önemli bir karar daha aldılar. Adı geçen kararla, ilgili devletlere, özellikle TIR sisteminin uygulanmasına ilişkin unsurlar başta olmak üzere veri değişiminde, IT (information technology - bilişim teknolojisi) iletişim ve veri protokollerini uyumlaştırma ve standartlaştırma çağrısında bulunuldu. Avrupa Birliği’ne ve Avrupa Birliği’nden taşımacılık faaliyetinde bulunan bütün TIR taşıyıcılarına, TIR bilgilerini elektronik ortamda AB giriş - çıkış noktalarındaki topluluk gümrük ofislerine göndermelerini zorunlu tutan düzenlemenin 1 Ocak 2009’da yürürlüğe girmesinden sonra bu veri değişimi mecburi hale geldi. Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği, ilgili düzenlemeyle yetkilileri, gümrük teşkilatları arasında kullanılan veri değişimi ile aynı iletişim protokollerini uygulamaya davet ediyor. Birlik, TIR sözleşmesinin tüm tarafları için, protokoller ve iletilen mesaj ve bilgilerin şekli ve formatına ilişkin, yerinde IT standartlarının uygulanması konusunda ısrar ediyor. 14 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Bilindiği üzere TIR (Fransızca Uluslararası Karayolu Taşımacılığı’nın -Transports Internationaux Routiers- kısaltması) uluslararası gümrük geçiş sistemidir. TIR, tedarik zinciri boyunca gümrük kontrol kabulüyle, ürünlerin menşei ülkesinden varış ülkesine, damgalanmış yük kompartımanlarında geçişine izin veren tek evrensel geçiş sistemidir. Bu sistem idari ve mali yükleri azaltmaktadır. AVRUPA ULUSLARARASI HAVALĐMANLARI KONSEYĐ, HAVACILIK SEKTÖRÜNE YENĐ BĐR ĐVME KAZANDIRMAK ĐÇĐN TOPARLANMAYA YÖNELĐK TEDBĐRLERĐN HAYATA GEÇĐRĐLMESĐNĐ ĐSTĐYOR Avrupa Uluslararası Havalimanları Konseyi, 12 Kasım perşembe günü yayınlanan, finansal krizin havacılık sektörü üzerindeki etkilerini inceleyen raporunda, 2010 yılının ilk dönemlerinde hava trafiğinde cılız bir büyüme gerçekleşeceğini öngörüyor. 2010 yılının ikinci yarısı itibariyle toparlanmanın daha sürdürülebilir bir şekilde gerçekleşeceği düşünülüyor. 2009’un ilk dönemlerinde kaydedilen düşüş yolcu trafiğinde yüzde 7, navlunda ise yüzde 15 oranındaydı. Bu, Avrupa havalimanlarındaki yolcu sayısında, bir önceki seneye göre 105 milyonluk bir düşüşe tekabül ediyor. Raporun onaylanmasıyla birlikte, Avrupa Uluslararası Havalimanları Konseyi, ulusal otoritelere ve Avrupa kurumlarına, havacılık endüstrisine ek masraflar yüklemeden hava trafiğindeki toparlanmayı teşvik etmeleri ve politikalarını uzun vadeli sorunlar üzerine yoğunlaştırmaları çağrısında bulunurken, Avrupa’daki havacılık sektörüne yeni bir ivme kazandırmak için gerekli önlemlerin kabulüne yönelik talebini yineliyor. Yukarıda sözü edilen amaçlara paralel olarak, yolcuların yanlarında bulundurabilecekleri sıvı miktarı üzerinde halen uygulanan kısıtlamaların kaldırılması tavsiye ediliyor. Üye ülkelerin, Avrupa düzeyindeki mevcut yasaları tamamlamak adına hava güvenliği önlemlerini finanse etmesi, havacılıkla ilgili ulusal vergilerin kaldırılması (özellikle Đngiltere, Fransa ve Đrlanda’da uygulanan) ve hava navigasyon hizmetlerinin serbestleştirilmesinin gerekliliği üzerinde duruluyor. Rapor, hava trafiğinin iyileştirilmesinin teşvik edilmesi amacıyla bölgesel havalimanlarından yeni uçuşların gerçekleştirilmesinde başlangıç maliyeti yardımına ilişkin izin verilen sürenin 3 yıldan 5 yıla çıkarılmasını ve Avrupa hava pazarının genişletilmesini tavsiye ediyor. Raporda Pan-Avrupa ve Akdeniz Havacılık Alanının 2010 itibariyle kurulabilmesi için Avrupa Birliği’ne komşu ülkelerle yürütülen müzakerelere hız kazandırılması yönünde çağrıda bulunuluyor. Benzer şekilde Atlantik ötesi hava trafiğinin tamamen serbestleştirilmesi amacıyla (mülkiyet hakları ve kontrol önlemleri de dâhil olmak üzere) ABD ile de müzakerelerin yürütülmesi isteniyor. Benzer müzakerelerin Çin, Brezilya, Rusya ve Hindistan ile de yürütülmesi gerektiği vurgulanıyor. Raporda belirtildiği şekliyle, stratejinin kabul edilmesinin üzerinden 6 aydan fazla bir süre geçtikten sonra, söz konusu önlemler meşru ve haklı olmaya devam edecek ve bu önlemler bütün Avrupa hava sisteminin uygulanabilirliği ve uzun vadeli rekabet edilebilirliğinin güçlendirilmesine katkıda bulunacak. 15 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 AVRUPA YARATICILIK VE ĐNOVASYON YILI ELÇĐLERĐ BĐR MANĐFESTO SUNDU Avrupa Yaratıcılık ve Đnovasyon Yılı elçileri, Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barosso’ya 12 Kasım’da Avrupa Birliği’nin gelecek on yılda yaratıcılık ve inovasyon alanında stratejisinin belirlenmesine katkıda bulunmak amacıyla bir “manifesto” sundular. Söz konusu manifesto, yedi öncelik içeriyor. Sunulan raporda öne sürülen öncelikler: 1) teori ve pratiğin beraber yürütüldüğü hayat boyu öğrenme sürecinde yaratıcılık alanlarını desteklenmek; 2) okulları ve üniversiteleri öğrenciler ve öğretmenler için yaratıcı düşünceye teşvik eden ve pratik ağrılıklı öğrenime yönlendiren yerler haline getirmek; 3) işyerlerini birer öğrenim alanına dönüştürmek; 4) kültürlerarası diyalogu destekleyen bağımsız ve güçlü bir kültürel sektör oluşturmak; 5) bilimsel araştırmaları ve inovasyonu teşvik edip, kişilerin yaşam standartlarını yükseltmek; 6) endüstriyel tasarımın yapılandırılmasını güçlendirmek; 7) Toplumsal refah ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen iş hayatında inovasyonu geliştirmek. Bu çerçevede değişimlerin gerçekleştirilmesi için etkinliklilerin yer alabileceği 7 eylem alanı ortaya konuyor: 1) bilgiye yatırım, 2) eğitimin yeniden keşfedilmesi, 3) girişimlerin ödüllendirilmesi 4) kültürün desteklenmesi, 5) inovasyonun teşvik edilmesi, 6) küresel boyutta düşünmenin teşvik edilmesi 7) Ekonominin ekolojik hale getirilmesi Avrupa Komisyonu sunulan manifestoyu memnuniyetle karşılarken, manifestoda yer alan önceliklerin Komisyon’un 2020 yılı için sunduğu önceliklerle uyuştuğunu vurguladı. ROMANYA’DA DOMUZLARDA GÖRÜLEN H1N1 VĐRÜSÜ NEDENĐYLE DOMUZ ETĐNE ĐLĐŞKĐN TEDBĐRLER AB Gıda Zinciri ve Hayvan Sağlığı Daimi Komitesi, Romanya’da görülen hastalığın seyrindeki genel iyileşmeye dayanarak hayvanlarda görülen domuz gribine ilişkin kurallarda değişiklik getiren bir taslak kararı 4 Kasım’da oybirliğiyle destekledi. Böylece Romanya’da işlenen domuz etinin ve domuz etinden üretilen ürünlerin pazarlamasına sıkı denetim önlemleri altında izin verilebilecek. Ancak, Romanya’daki durum halen hayvan sağlığına ilişkin bazı ek kontrol önlemlerini gerektiriyor. 16 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 TÜRKĐYE’DEN ĐTHAL EDĐLEN ARMUTLARA DAHA SIKI AB KONTROLÜ ĐSTENDĐ AB üye ülkelerinden uzmanları bir araya getiren Besin Zinciri ve Hayvan Sağlığı Daimi Komitesi, 4 Kasım’da Türkiye’den ithal edilen armutların kontrolünün arttırılmasına karar verdi. Bu karar, meyvede bir bitki sağlığı maddesi ve tarım ilacı olan amitrazın yüksek miktarda bulunması sonucunda verildi. Bu karar doğrultusunda, bundan böyle tüm AB ülkeleri Türkiye’den ithal ettikleri armutların en az %10’unu içinde amitraz olup olmadığına ilişkin kontrol etmek zorunda kalacak. Ayrıca, şu anda pazarda olan meyveler de uygun bir resmi kontrolden geçmek zorunda. Karar ayrıca, üye ülkelerin meyvelerin laboratuar analizlerinden sonra amitraz seviyesinin olması gerektiği seviyeyi geçtiği herhangi bir durumda Komisyon’u hemen bilgilendirebilmek için Hızlı Uyarı Sistemi’ni kullanması gerektiğini de belirtiyor. H1N1 GRĐBĐNĐN DOMUZLARA GEÇMESĐNĐN ENGELLENMESĐ ĐÇĐN BĐR REHBER BELGE KABUL EDĐLDĐ AB üye ülkeleri, Besin Zinciri ve Hayvan Sağlığı Daimi Komitesi’nde domuzları H1N1 salgın grip virüsüne karşı korumak amacıyla kontrol ve denetim önlemlerine ilişkin bir rehber belgeyi onayladı. Amaç, çiftçileri, veterinerleri ve sağlık yetkililerini herhangi bir salgına karşı hazırlamak ve halk arasında oluşabilecek asılsız panik riskini azaltmak. Avrupa Komisyonu, basın açıklamasında virüsün domuz çiftliklerine girmesi halinde veterinerlik hizmetleri, hedeflenen denetim ve sürdürülebilir hareket kontrolleri ile H1N1 virüsünün zamanında tespit çalışmalarına odaklanılması gerektiğini belirtti. Komisyon birkaç aydır, H1N1 salgın grip virüsünün domuzlara bulaşması ihtimali ve böyle bir durumun yol açacağı sorunlarla mücadeleye ilişkin çalışmalarını sürdürüyordu. Buna örnek teşkil eden durumlar, muhtemelen virüsün insandan domuzlara bulaşmasıyla, şimdiye kadar Kanada, Arjantin ve Avustralya’da görüldü. Her ne kadar bu ülkelerde virüsün insanlara bulaşmasında domuzların etkili olmadığı görülse de hastalığın Avrupa’da domuzlarda görülmesi ve yayılması halk arasında asılsız endişenin artmasına sebep oluyor. Ayrıca muhtemelen insandan bulaşan H1N1 salgın grip virüsü Şili’deki hindilerde de tespit edildi. Komisyon durumu yakından takip ediyor. 17 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 AB PDO VE PGI LĐSTELERĐNE GĐREN YENĐ ÜRÜNLER Avrupa Komisyonu 11 Kasım’da Korunmuş Menşe Đşareti/ (Protected Designation of Origin – PDO) ve Korunmuş Coğrafi Đşaretler (Protected Geographical Indications – PGI) listelerine yeni eklenen tarım ve gıda ürünlerini açıkladı. Açıklamaya göre Đtalyan pirinci ‘Riso del Delta del Po’, Đspanyol unlu mamülü ‘Sabao Pasiego’, Đtalyan limon türü ‘Limone Interdonato Messina’ listeye yeni eklenen ürünler. Bu ürünler PGI ve PDO ile ilgili düzenlemeler sonucunda korunan ve listelenen toplam yaklaşık 850 ürünün arasına katıldı. AB VE TÜRKĐYE YASADIŞI GÖÇE ĐLĐŞKĐN ĐŞBĐRLĐĞĐNE KARAR VERDĐ Türkiye ve Avrupa Birliği ortak bir basın açıklaması ile ortak sorunları olan göç akışları ile mücadeleye ilişkin bir işbirliği kurmak için anlaştıklarını açıkladı. Basın açıklaması 5 Kasım’da, Đçişleri Bakanı Beşir Atalay, Avrupa Komisyonu’nun Adalet, Özgürlük ve Güvenlikten Sorumlu Üyesi, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Jacques Barrot ve Đsveç’in Đltica ve Göçten Sorumlu Bakanı Tobias Billström arasında gerçekleşen toplantı sonrasında yayınlandı. Türkiye ve AB arasında şu konularda anlaşma sağlandı: - - - hareketlilik, göç, iltica ve vize konularında düzenli bir diyaloğun kurulması; topluluklar arasındaki teması arttırmak için vize politikasına ilişkin işbirliğinin sağlanması. Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin, hizmet sunma serbestisi nedeniyle Türk vatandaşlarına vize uygulamaması gerektiğini belirten AB Adalet Divanı’nın Şubat 2009 tarihli Soysal/Savatlı kararına saygı duyulacağını taahhüt etti; geri kabul anlaşmalarının imzalanması ve bir an önce uygulanmaları için tüm gerekliliklerin yerine getirilmesi ve bir çok ilk ve transit ülke ile (Pakistan) geri kabul anlaşmalarının bir sonuca ulaştırılması için bir güç birliğine varılması; Türkiye ve Frontex arasında, teknik seviyeyi konu alan resmi bir iş anlaşmasının imzalanması ve uygulanması. AB, bu anlaşmanın göç, sınır yönetimi ve denetimi, yasadışı göç ve insan ticareti ile mücadele ve mülteciler ile sığınmacılar için yardım amaçlı ek teknik ve finansal yardıma ilişkin olacağını belirtti. GM OPEL’Đ SATMAKTAN VAZGEÇTĐĞĐNĐ AÇIKLADI Geçtiğimiz aylarda General Motors’un (GM) Avrupa’daki bağlı şirketi Opel’in yeniden yapılandırılması amacıyla Kanadalı Manga şirketine satılması konusunda anlaşmaya varılmıştı. Ancak 3 Kasım’da GM’den yapılan açıklamada Opel’in satışından vazgeçildiği bildirildi. 18 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Bu durumda Almanya’nın daha önce potansiyel alıcılara Opel’in yeniden yapılandırılması için vermeyi planladığı 4,5 milyar Avro tutarındaki yardımın GM’ye verilmesi gündeme gelebilecek. Küresel ekonomik kriz bağlamında geçici olmak üzere çıkarılan AB düzenlemelerine göre, yeniden yapılandırma yardımlarının önceden Komisyon tarafından onaylanmasına gerek bulunmamakta. Ancak Komisyon bu satış işlemiyle ilgili olarak yapılacak devlet yardımlarını izleme ve AB kurallarına uygunluğunu denetleme hakkını saklı tutmuştu (bkz. 14-20 Eylül 2009 tarihli ĐKVe-bülteni). AVRUPA KOMĐSYONU ÜÇÜNCÜ ÜLKELER TARAFINDAN UYGULANAN TĐCARETĐ SINIRLAYICI ÖNLEMLERE ĐLĐŞKĐN RAPORUNU YAYIMLADI Komisyonun 6 Kasım 2009 tarihinde yayımladığı ticareti sınırlayıcı tedbirlere ilişkin 5. Raporda, Ekim 2008-Ekim 2009 tarihleri arasında üçüncü ülkeler tarafından 223 adet önlem alındığı belirtiliyor. Ticaretten sorumlu Komiserliğin sözcüleri tarafından yapılan açıklamada, alınan önlemlerin daha önceki kriz ve durgunluk dönemlerinde alınanlara oranla daha sınırlı olduğu ve son dönemde alınan korumacı önlemlerin Aralık 2008Temmuz 2009 döneminde arttığı, bu tarihten sonra ise azalma eğilimi gösterdiği ifade edildi. Đthalatın yasaklanmasından gümrük vergilerinin arttırılmasına ve yerli ürünlerin alınmasını teşvik eden politikalara kadar değişen önlemlerin özellikle Rusya (48), Arjantin (35), Endonezya (27), ABD (16) ve Çin (13) tarafından alındığının belirtildiği raporda, en çok önlem alınan sektörlerin tarım ve gıda (44), çelik ve diğer metal ürünler (30), otomotiv (28), hizmetler (26) ve tekstil/hazır giyim (22) olduğu açıklandı. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları nedeniyle, ithalat yasakları ve gümrük vergilerinin arttırılması gibi önlemlerin AB ihracatını % 5,2 gibi sınırlı bir oranda etkilediğinin yer aldığı raporda, kamu ihaleleri gibi DTÖ kurallarının daha gevşek olduğu “sınır gerisindeki” ticaret kısıtlamalarının daha da arttığına yer veriliyor. Bununla birlikte G20 çerçevesinde alınan taahhütlere uyulmasıyla, daha yüksek düzeyde korumacılığın ortaya çıkmasının önlenebildiği, ancak krizin bitmesinden sonra dahi özellikle DTÖ üyesi olmayan ülkelerin korumacı önlemleri uygulamaya devam etmeleri riskinin de mevcut olduğu raporda vurgulanıyor. AVRUPA KOMĐSYONU 2009 SONBAHAR DÖNEMĐ EKONOMĐK TAHMĐN RAPORU YAYIMLANDI Avrupa Komisyonu’nun Bahar ve Sonbahar dönemlerinde olmak üzere yılda iki kez düzenlendiği Ekonomik Tahmin Raporu’nun sonbahar dönemine ilişkin olanı 3 Kasım’da yayımlandı. Avrupa’da ekonomilerin yavaş yavaş büyüme sürecine dönmeye başladığı belirtilen raporda 2009’un ikinci yarısından itibaren durgunluktan çıkış sinyallerinin alındığı 19 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 açıklanıyor. 2009 yılı bütün olarak değerlendirildiğinde GSYĐH’da Avro Alanı’nda %4 ve AB27’de %4,1 düşüş kaydedilmekle birlikte gelecek yıl Avro Alanı ve AB27’de %0,7 büyüme ve 2011’de Avro Alanı ve AB27’de sırasıyla %1,5 ve %1,6 büyüme beklendiği belirtiliyor. Avrupa Komisyonu’nun Ekonomik ve Mali Đşlerden Sorumlu üyesi Joaquin Almunia da ekonomik iyileşmenin başta Asya olmak üzere uluslararası ekonomik koşulların iyileşmesi, ülkelerin bütçe destek önlemleri ve para politikaları koşullarında görülen iyileşmeden kaynaklandığını belirtiyor. Ancak, güven endeksinde görülen düzelme ile kendini gösteren ekonomik faaliyette toparlanmanın ise halen büyük ölçüde geçici faktörlere bağlı olduğu kaydediliyor. Yatırımların 2011’den önce toparlanmayacağı, özel tüketimin ise istihdam artışındaki sorunlardan etkilenmeye devam edeceği belirtiliyor. Komisyon üyesi Almunia 2010’da genel toparlanmanın hızlanacağı ve 2011’de de devam edeceğini ifade etti. Durgunluğun şimdiye kadar işsizlik üzerine olumsuz etkisinin tahmin edilenden daha az olmasına karşın gelecek çeyrek dönemlerde durumun tersine dönmesi bekleniyor. Bu yıl işsizlik oranının Avro Alanı’nda % 9,5 ve AB-27’de % 9,1 ve 2010’da sırasıyla %10,7 ve %10,3; 2011’de ise %10,9 ve %10,2’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. 2010’da 10 kadar ülkenin işsizlik oranının çift haneli sayılara ulaşması beklenirken Đspanya’da %20, Đrlanda’da %14 olacağı tahmin ediliyor. Söz konusu yüksek işsizlik oranlarının, ücret seviyelerinin de düşük olmasında neden olması bekleniyor. Avrupa Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı hedefiyle daha orantılı düzeyde olması beklenen enflasyon oranının 2009’da Avro Alanı’nda %0,3 ve AB-27’de %1’den, 2010’da sırasıyla %1,1 ve %1,3’e; 2011’de ise %1,5 ve %1,6’ya yükselmesi bekleniyor. Komisyon öngörülerine göre enflasyon oranlarında üye ülkeler arasında derin farklar bulunmuyor ve deflasyon riski de muhtemel görünmüyor. Komisyon’un söz konusu raporuna şu linkten ulaşılabilir: http://ec.europa.eu/economy_finance/thematic_articles/article16051_en.htm#documents AB PROJE ÇAĞRILARI IPA (KATILIM ÖNCESĐ YARDIM) 2009 BĐLGĐ VE ĐLETĐŞĐM PROJE ÇAĞRISI AB politikaları hakkında aday ve potansiyel aday ülkelerde yayınlanan TV programlarının kalitesini artırma, AB üyelik sürecine dair kamuoyu tartışmalarına şekil verme, medyanın bağımsızlığını ve televizyon programlarının standartlarını, ortaklık kurma ve program, bilgi değişimi yoluyla geliştirme amacında gerçekleştirilecek projeleri AB tarafından destekleniyor. Son başvuru tarihi 19 Ocak 2010 olan projeye tüzel kişiler, aday ve potansiyel aday ülkelerden kamu ya da özel televizyon kuruluşları ve prodüksiyon şirketleri başvurabilir. 20 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Proje kapsamında AB politikalarını tanıtıcı programın bir ya da birkaç katılım öncesi yardım paketi (IPA) yararlanıcı ülkesinde yayınlaması şartı aranıyor. Proje ile ilgili ayrıntılı bilgi ve dökümanlar şu linkte bulunabilir: http://ec.europa.eu/enlargement/how-does-it-work/grants-tenders/grants/index_en.htm PRINCE 2009 PROJE ÇAĞRISI AB genişleme süreci konusunda toplumun, genişleme takvimi hakkında kamuoyu tartışmalarını şekillendirerek bilgilendirilmesi, aday ve potansiyel aday ülkelerin güncel durumunun AB vatandaşlarına tanıtılması amacını taşıyan proje çağrısının son başvuru tarihi 30 Kasım 2009. Proje kapsamında gerçekleştirilecek etkinlikler, prodüksiyon ve görsel-işitsel programların yayınlanması ya da AB genişleme süreci ile ilgili münazara ve çeşitli iletişim aktivitelerini artıran organizasyonlar olmalı. Projeye, kamu veya özel sektör kuruluşları başvurabilirler. 27 AB üyesi ülkeden birinde kayıtlı olan kurumların bunu belge ile ispatlanmaları gerekiyor. Başvuran kuruluşların doğrudan projenin hazırlanışı ve yönetiminde sorumlu da gerekiyor. Proje ile ilgili ayrıntılı bilgi ve dökümanlar şu linkte bulunabilir: http://ec.europa.eu/enlargement/how-does-it-work/grants-tenders/grants/index_en.htm ALMAN BASININDA TÜRKĐYE’YE ĐLĐŞKĐN HABERLER Almanya’da Paralel Toplumlar Yok Die Welt, Almanya Entegrasyon ve Göç için Danışma Konseyi temsilcisi Klaus J.Bade’in bir konuşmasından alıntı yayınladı. Almanya’ya işçi göçünün 50. yıl kutlamalarında Frankfurt Paulskirche’de konuşan Bade bugün Almanya’da misafir işçilerin göç tarihini özetliyor ve göçmenlerin bugünkü durumunu ortaya koyuyor. Almanya’da paralel toplumlar olmadığını belirten Bade, aslında, Almanya’nın diğer göç alan ülkelerle karşılaştırıldığında entegrasyonun oldukça başarılı olduğunu belirtiyor. Bade, açıklamalarını Essen’de bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı ile Würzburg’da bulunan deneysel eğitim araştırma enstitüsünün araştırmalarına dayandırıyor. Söz konusu araştırmalarda, Türk göçmenlerin eğitim düzeyinin hala düşük olduğunu ortaya koymakla birlikte bu araştırmalara eski misafir işçilerin de dahil edildiğinin dikkate alınması gerektiği belirtiliyor. Bu misafir işçiler çok iyi 21 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 eğitimli değiller fakat Almanya’ya ağır işçi olarak gelmiş bulunuyorlar. Buna rağmen, Türk kökenli kişilerin sadece yüzde 6’sının bir eğitim derecesi yokken, yüzde 17’si üniversiteden mezun. Genç nesil ile ebeveynleri arasında büyük farklılıklar bulunuyor, bu da entegrasyonun başarılı bir şekilde gerçekleştiğini gösteriyor. Ayrıca kadınlar erkeklerden daha başarılı. Türk kökenli Almanların yüzde 75’ten fazlası Almancayı iyi veya çok iyi konuştuklarını belirtiyorlar. Đstanbul'da Almanca kursları Die Welt’de 3 Kasım’da yayınlanan bir makalede özellikle eşlerinin yanına gitmek üzere Almanya’ya göç etmek isteyen Türklerin Đstanbul’da Goethe-Enstitüsü’nde Almanca kurslarını takip ettiklerini yazıyor. Almanya’ya gidecek göçmenlerin Almanca test sınavını geçmeleri gerekiyor. Makalede söz konusu testi geçmek için Anadolu’dan Đstanbul ya da Ankara’ya gelerek hazırlık sınıflarına katılmanın güçlüğünden söz ediliyor. Kurslara katılmanın maliyetinin yanı sıra Almanca testinden geçmeleri halinde bile başvuru sahiplerinin Alman Konsolosluğu tarafından dil eğitimlerinin yeterli olmadığı gerekçesiyle geri çevrilebildikleri belirtiliyor. Türkiye’nin Dış Politikası ve El-Beşir’i Daveti Financial Times Almanya(FTD) tarafından yayınlanan bir makalede Türkiye’nin dış politikasındaki değişim ele alınıyor. Türkiye’nin Đran’la ilişkilerinin iyileşirken Đsrail ile yaşanan zorlukların artmasına ilave olarak, Türkiye’nin Sudan Devlet Başkanı Ömer Hassan El-Beşir’i konferansa davet etmesinin AB’de endişeleri artırdığı belirtiliyor. Türkiye’nin ElBeşir’in davete katılmayacağını açıklamasına karşın yakın zamanda AB’de yeni Türk dış politikasının Batı’dan uzaklaştığına dair bir izlenim uyandığı, ABD ve Đsrail’in bu durum nedeniyle AB’yi suçladığı belirtiliyor. AB’nin geçmişte Türkiye’nin üyeliğini desteklemediği, Türkiye’nin AB’ye yaklaştırılması ve AB’den uzaklaşmasının önlenmesi için şu anda AB’ye katılım sürecinde yeni bir dinamik yaratılması gerektiği yorumunda bulunuluyor. Tagesspiegel ise hakkında uluslararası tutuklama kararı bulunan El Beşir’in Türkiye tarafından davet edilmesini yazdı. AB’nin söz konusu davetin geri çevrilmesini istediği belirtilen yazıda, Uluslararası Ceza Mahkemesi Koalisyonu Koordinatörü Avukat Özlem Altıparmak’ın Türkiye’nin davranışını eleştirdiğine yer veriliyor. Frankfurter Rundschau El- Beşir’in uluslararası protestodan sonra Türkiye’ye ziyaretini iptal ettiğini yazıyor. Türk’nin Kıbrıs girişimi Tagesspiegel’in haberine göre Türkiye Suriye ve Ermenistan gibi komşu ülkelerle ilişkilerini iyileştirdikten sonra Kıbrıs sorununu ele almaya başladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin AB’ye üyelik şansını arttırmak amacıyla çözüme yaklaşmaya çalışıyor. Söz konusu yeni politika kısmen Türk Büyükelçilerinin, sorunun çözümüne ilişkin fikir teatileri sonucu ortaya çıktı. KKTC lideri Mehmet Ali Talat yeni stratejiyi öğrenmek üzere Ankara’yı ziyaret etti. Konu üzerinde görüşmek üzere Başmüzakereci Egemen Bağış Atina’ya, 22 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Başbakan Recep Tayip Erdoğan ise Washington’a gitti. Ankara Talat’tan daha uzlaşmacı bir pozisyon almasını istedi. Türk Hükümetinin aceleci davranmasının sebebi Talat’ın sürekli güç kaybetmesi ve Nisan ayında yapılacak olan seçimlerde başarısız olabilme ihtimali. Davutoğlu AB’nin Türkiye’nin limanlarını Kıbrıs Rum gemilerine açması için AB’nin KKTC’ye uyguladığı boykotu gevşetmesini istiyor. Yeni Kıbrıs politikası kısmen Davutoğlu’nun sıfır problem politikasının bir parçasını teşkil ediyor. Türk Öğrencileri Đsrail’i Eleştirdi Spiegel, Trabzon’daki bir üniversitede öğrencilerle Đsrail Büyükelçisi Gabby Levy arasında geçen olayı yayınladı. Öğrenciler Levy’nin arabasına yumurta attı ve katil Đsrail şeklinde bağırdı. Gösteriyi yapan kişi tutuklandı. Levy çocukların katledilmesi ve işgal politikası nedeniyle Rize’de eleştirildi. Öcalan’ın Hapishane Koşulları Đyileştirildi SüddeutscheZeitung’un bildirdiğine göre PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Đmralı’daki hücre hapsi sona erdi. Diğer sekiz mahkumun adaya yerleşeceği ve Öcalan’ın onlarla yürüyüşleri sırasında konuşulabileceği belirtiliyor. Öcalan’ın koşulları, TV sağlanması ve diğer tutuklularla beraber el sanatları çalışmalarına izin verilmesi şeklindeki gelişmelerle tutukluluk koşulları iyileştirilecek. Hapis koşullarındaki söz konusu iyileştirme Kürt sorununa ilişkin Türk politikasının bir parçası çerçevesinde gerçekleşiyor. Hamburg Türkiye Đle Ticaret Đçerisinde Die Welt’in bildirdiğine göre Türk Hava Yollarının kar oranı yıl başından bu yana %23 artış gösterdi. Kapasite kullanım oranı yaklaşık %80 olan THY’de Hamburg ile Türkiye arasında günde 2 kere, yaz döneminde 4 kere uçuş yapılıyor. Diğer pek çok havayolu kriz nedeniyle zararda. Yönetim kurulu başkanı Temel Kotil bu başarılı sonucun büyük ölçüde Türkiye ile Hamburg arasındaki artan ticaretten kaynaklandığını belirtti. Hamburg Uluslararası Ticaret Odası Başkanı Corinna Nienstedt, Türkiye’nin büyük bir pazar olduğunu, Hamburg’tan giden insanlar için coğrafi konumu nedeniyle ilginç geldiğini söyledi. 2007 yılından Hamburg’tan Türkiye’ye 820 milyon Avro, Türkiye’den Hamburg’a 320 milyon Avro değerinde mal gittiğini belirtti. Erdoğan Kürt Sorununda Çözümü Hedefliyor Sol ve Liberal görüşlü birçok Alman gazetesi, Türk Hükümeti’nin Kürt nüfusun haklarını güçlendirmeyi planladıklarını bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Meclis’te planını açıkladı. Planda, 24 saat Kürtçe yayın yapabilecek TV istasyonlarının kurulmasına izin verilmesi, üniversite ve okullarda Kürtçenin öğretilmesi öngörülüyor. Plan ayrıca, şehir ve sokaklara Kürtçe isimlerinin geri verilmesi ve Güney Doğu Anadolu’da askeri varlığın azaltılmasını da içeriyor. Ancak planda herkese daha fazla özgürlük tanıması öngörülmüştü. Alman gazeteciler DTP başkanı Ahmet Türk’ün Meclis’te yaptığı konuşmayı tarihi olarak nitelediler (Tagesspiegel, Süddeutsche Zeitung). Gazeteciler atılan adımların Kürtler için yetersiz, Türkler için ise çok fazla olabileceği yorumunda bulundular. 23 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Türkiye Đran’ın Nükleer Programı Konusunda Uzlaşmayı Destekliyor Die Zeit’ın haberine göre Türkiye Đran’ın düşük kaliteli uranyumunu, Rusya’dan sivil amaçlar için kullanılacak uranyum gönderilene kadar saklama önerisinde bulundu. Bu çözümün Đran tarafından kabul edilme ihtimali bulunuyor. Đran Rusya’ya düşük kalite Uranyumu gönderdikten sonra, yüksek kalitede uranyumu alamama ihtimalinden çekiniyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Hürriyet gazetesine verdiği demeçte, Batı ve Đran arasında bir uzlaşmaya varabilmek için, Türkiye’nin Đran’ın düşük kaliteli uranyumunu saklayabilecek imkanı ve isteği bulunduğunu bildirdi. Davutoğlu bu öneri hakkında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndan Muhammed El Baradei, Đran Dışişleri Bakanı Manutschehr Mottaki ve Amerikan başkanı Barack Obama ile görüşüldüğünü açıkladı. Rolan Koch’un Türkiye Ziyareti Frankfurter Rundschau gazetesinin haberine göre Almanya Hessen Eyaleti Başbakanı Roland Koch ve entegrasyon bakanı Jörg-Uwe Hahn Türkiye gezilerini başarılı olarak değerlendirdiler. Ekonomik ve politik ilişkilerin derinleştiğini sözlerine eklediler. Dahası Türkiye’de Hessen’e kardeş şehir bulmak için önemli adımlar atıldığını söylediler. Đkili, özellikle Đzmir ile ilgilenip olumlu karşılık aldıklarını belirtti. Koch ve Hahn ayrıca Erdoğan ve Davutoğlu’yla da görüştü. Günümüz Türkiye’sinde Atatürk Etkisi Frankfurter Allgemeine Zeitung Mustafa Kemal Atatürk’ün günümüz Türkiye’sine olan etkilerini inceleyen bir makale yayınladı. Karen Krüger Atatürk’ten her politik gücün kendi politik görüş ve taleplerini desteklemek için yararlandığını açıkladı. Erdoğan bile Atatürk’ün derslerinin Türkiye’nin geleceği için önem taşıdığını belirtti. Krüger, Erdoğan’ın haklı veya ciddi olup olmadığının tartışabilineceği yorumunu yaptı. Günümüzde Türk düşünürleri Kemalist Dogma’nın politik hayatın normalleşmesi sürecinde bir engel olabileceğini bildiriyorlar. Yazar ise bu konu hakkında Kemalizmin çelişkileriyle yüzleşmek için bütün Atatürk tabularından arınılması gerektiğinin önemini belirtti. Türkiye’de Kardelen’in Katili için Dava Gazeteler 12 Ocak 2009’da Paderborn’da cinsel tacize uğradıktan sonra öldürülen 8 yaşındaki Kardelen cinayeti hakkındaki davanın başlamasını bildiriyor. Şüpheli Ali K.’nın (30) ömür boyu hapis cezası alması bekleniyor. Dava Cuma günü Türkiye’de, Söke’de başladı. Ali K.’nın Türkiye’ye kaçması ve burada yakalanması nedeniyle dava Türkiye’de görülüyor. Ali K. 21 yaşında Almanya’ya gelmiş ve burada iş bulmayı başaramamıştı. 24 ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI HAFTALIK E-BÜLTEN 2-15 KASIM 2009 Hessen’de Okullarda Đslam Dersleri Frankfurter Rundschau gazetesinin haberine göre, Hessen Entegrasyon Bakanı Jörg-Uwe Hahn göçmenlerin başvurabileceği bir entegrasyon merkezi kurulması projesini açıkladı. Hahn konuşmasında Okullarda Đslam ile ilgili derslerin bilgilendirme amacından çok inanca yönelik olması gerektiğini söyledi. Bunun gerçekleşebilmesi için ise Müslüman toplumun organize olması gerektiğini sözlerine ekledi. Berlin’de Đstanbul Sergisi Der Tagesspiegel Berlin’de başlayan “Istanbul New Wave” sergisini bildirdi. Berlin Đstanbul’un ortak şehri olarak Türk sanatçılarla birlikte 3 sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergiler, 17 Ocağa kadar Gropius-Bau ve Hanseatenweg ve 3 Ocağa kadar Akademie der Künste Pariser Platz ta gezilebilecek. Đslam ve Cinsellik Üzerine Seyran Ateş’in Yeni Kitabı Die Welt Seyran Ateş’in yeni kitabı hakkında haber yaptı: “Der Islam braucht eine sexuelle Revolution” (“islam’ın cinsel devrime ihtiyacı var”) Seyran Ateş, Almanya’da müslüman kadınlarının haklarını savunan bir avukat. Kitabında kendi tecrübelerinden bahsediyor ve iyi bir Müslüman olup hem de serbestçe cinsellik yaşanabileceğinin mümkün olduğunu belirtiyor. Tanrı’nın kadınların ezilmesini istemediğini ekliyor. 25