ikv e-bülten 2-15 Kasım 2009

advertisement
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
ĐKV'DEN HAFTAYA BAKIŞ
Kasım başı itibarıyla AB’de önemli bir engel aşıldı. Bu engel
Çek Cumhuriyeti Başkanı Vaclav Klaus’un Lizbon
Antlaşması’nı
imzalamaktaki
çekimserliğinden
kaynaklanıyordu. Geçtiğimiz Mayıs ayında Parlamento’nun
onayından sonra Antlaşma’nın Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanması gerekiyordu. Ancak Klaus bunun için Anayasa
Mahkemesi’nin kararını bekleyeceğini bildirmişti. Anayasa
Mahkemesi’nin Antlaşma’nın anayasa ile uyumlu olduğu
yönündeki kararı ertesinde Vaclav Klaus Antlaşma’ya
imzasını koydu ve 27 üye devletin onayından geçen Lizbon
Antlaşması’nın 1 Aralık itibarıyla yürürlüğe girmesinin
önünde engel kalmadı.
Klaus Antlaşma’nın ulusal egemenliği tehdit ettiğini ve bir süper devlet yaratmak amacını
taşıdığın düşünüyordu. Son aşamada Klaus, Lizbon Antlaşması ile yasal olarak bağlayıcı hale
gelen Temel Haklar Şartı’ndan muaf tutulma (opt-out) hakkını Üye Devletler ve Dönem
başkanı Đsveç ile başarıyla müzakere etti. Klaus’un endişesi Đkinci Dünya Savaşı sonrası
Naziler ile işbirliği yaptıkları gerekçesi ile mülklerine el koyulan ve Çekoslavakya’dan sınır
dışı edilen Almanların bıraktıkları mülklerini geri almak üzere Şart’a dayanarak harekete
geçebilecekleri ya da tazminat talep edebilecekleri endişesi idi.
Böylece Çek Cumhuriyeti, Đrlanda, Polonya ve Đngiltere’den sonra Temel Haklar Şartı’nın
uygulanmasından kısmen muaf olan dördüncü üye devlet oldu. Diğer ülkelerde sosyal haklar,
çalışma hayatı, aile hukuku ve eşcinsel evlilikleri gibi bazı ahlaki çekinceler sebebiyle Temel
Haklar Şartı’nın uygulanmasına kısıtlama getirilmek istenmişti.
Lizbon Antlaşması’nın 1.12.2009 itibarıyla yürürlüğe girmesi ile Laeken AB Konsey’inde
temelleri atılan ve 2000 yılında Almanya Dış işleri Bakanı’nın Berlin’de yaptığı AB’nin
geleceğine dair konuşma ile gündeme gelen AB’nin Anayasal reform süreci amacına ulaşmış
oldu. Kuşkusuz Lizbon, AB’nin kurumsal reformlarının sonuncusu olmayacak. Karar alma
mekanizmalarını ve kurumsal yapıyı hem daha etkin hem de daha demokratik hale getirmek
amacıyla reformlar sürecek. Ancak özellikle Maastricht Antlaşması sonrası dönemde giderek
derinleşen ve genişleyen AB’nın bu konularda oydaşma sağlaması ve halkın desteğini alması
giderek zorlaşmaya başladı. Bu da AB’nin halka inmesi ve halkın kimlik ve aidiyet
yönelimlerini de etkileyen sahici temellere kavuşması gereğini ortaya koyuyor.
1
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
TOBB, ĐKV VE ECAS ĐŞBĐRLĐĞĐNDE DÜZENLENEN “VĐZE ŞĐKAYET HATTI”
PROJESĐNĐN UYGULAMASINA BAŞLANDI
Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelere girişte Türk vatandaşlarına uygulanan vize zorunluluğunun
ortaya çıkardığı ciddi sorunlar, kamuoyunda uzun süredir tartışılıyor. Toplumun farklı
kesimlerinden ve meslek gruplarından kişiler, AB ülkelerine seyahat ederken vize
uygulamasından kaynaklanan çeşitli zorluklar yaşıyor.
Bu çerçevede, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) desteği ve Brüksel merkezli bir
sivil toplum kuruluşu olan European Citizen Action Service (ECAS) işbirliği ile yürüttüğümüz
“Vize Şikayet Hattı” Projesi kapsamında vatandaşlarımızca karşılaşılan sorunların bir
dökümünün yapılması; vize işlemleri sırasında başta iş dünyası olmak üzere, Türk
vatandaşlarından talep edilen belgeler; karşı karşıya kaldıkları prosedürler; muhatap oldukları
muamele ve başa çıkmak zorunda kaldıkları diğer zorlukların sistematik bir biçimde tespit
edilerek incelenmesi amaçlanıyor.
“Vize Şikayet Hattı” Projesi kapsamında, 17 Kasım 2009 tarihinde işlemeye başlayan vize
şikayet hatları (0212 324 51 88 – 0212 324 51 99) ve elektronik posta adresi [email protected]
aracılığıyla Türk vatandaşlarının vize başvurularında karşılaştığı sorunların tam bir
dökümünün çıkarılmasının yanı sıra vize işlemlerinin başlatılması için talep edilen belgeler,
uygulanan prosedürler, maruz kalınan muamele ve diğer tüm zorlukların sistematik ve
kategorik bir biçimde tespit edilerek incelenmesi ve raporlanarak AB’de uygulamadan
sorumlu birimlere iletilmesi hedefleniyor. Bir ay sürmesi öngörülen bu çalışmanın sonuçları
bir rapor haline getirilerek, başta Avrupa Komisyonu olmak üzere, AB’de ve Türkiye’de karar
alıcı ve politika yapıcıların dikkatine sunulacak.
Türkiye-AB ilişkilerinde başlıca sorunlu alanlardan biri olan Türk vatandaşlarına yönelik vize
uygulaması konusunda çözüm üretebilmek amacıyla kurduğumuz “Vize Şikayet Hattı”
Projesinin başarıya ulaşmasında toplumun farklı kesimlerinden gelecek şikayetler büyük
önem taşıyor. Bu çerçevede, projemize vereceğiniz destekten ötürü şimdiden teşekkür ederiz.
VĐZE ŞĐKAYET HATTI
Haftaiçi her gün 9:00 ila 18:00 saatleri arasında
(0212) 324 51 88 / 324 51 99
ya da
[email protected]
2
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
ÇEK CUMHURĐYETĐ CUMHURBAŞKANI
ANTLAŞMASI’NI ĐMZALADI
VACLAV
KLAUS,
LĐZBON
3 Kasım 2009 tarihinde, Çek Anayasa Mahkemesi tarafından
Lizbon Antlaşması’nın Anayasaya uygun olduğuna ilişkin kararın
açıklamasının ardından, Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav
Klaus, Lizbon Antlaşması’nı imzaladı. Vaclav Klaus’un talebi
üzerine, Çek Cumhuriyeti’nin 29 Ekim tarihli AB Konseyi’nde
Avrupa Temel Haklar Şartı’ndan muafiyet elde etmesi karşılığında,
beklenen Anayasa Mahkemesi kararının olumlu olması halinde,
Antlaşma’yı imzalayacağını taahhüt eden Klaus, böylelikle sözünü
yerine getirmiş oldu.
Konuyla ilgili düzenlenen basın toplantısında, Vaclav Klaus, bir süredir Anayasa
Mahkemesi’nin kararını beklediğini ve temel olarak söz konusu kararı onaylamamasına
karşın, saygı göstereceğini belirtti. Klaus, ayrıca, Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe
girmesiyle, Çek Cumhuriyeti’nin egemen bir devlet olmaktan çıkacağını kaydetti.
AB Dönem Başkanı Đsveç’in Başbakanı Fredrik Reinfeldt, konuya ilişkin açıklamasında,
Cumhurbaşkanı Klaus’un Antlaşma’yı imzalamasından ötürü memnuniyet duyduklarını ifade
ederek, Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte kurumsal zorlukların aşılacağı,
daha demokratik, şeffaf ve etkili bir Birlik olma yolunda önemli bir adım atılacağını dile
getirdi. Avrupa Komisyonu Başbakanı Jose Manuel Barroso ise Antlaşma’nın yürürlüğe
girmesinin netleşmesiyle birlikte daimi AB Konseyi Başkanlığı ile AB Dışişleri ve Güvenlik
Yüksel Temsilciliği’ne yapılacak atamalara ilişkin istişarelerin ve yeni Komisyon üyelerinin
belirlenmesine yönelik çalışmaların en kısa sürede başlatılacağını kaydetti.
Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus’un Lizbon Antlaşması’nı imzalamasıyla,
Lizbon Antlaşması’nın onay süreci sona erdi. 27 üye ülke tarafından onaylanan Antlaşma’nın
1 Aralık 2009’da yürürlüğe girmesi bekleniyor.
DIŞĐŞLERĐ BAKANI DAVUTOĞLU ESKĐ FĐNLANDĐYA CUMHURBAŞKANI
MARTTĐ AHTISAARI ĐLE GÖRÜŞTÜ
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 18 Kasım’da Bağımsız Türkiye
Komisyonu Başkanı eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti
Ahtisaari ve Komisyon üyeleriyle görüştü. Görüşmelerde TürkiyeAB ilişkileri, Kıbrıs'taki son gelişmeler ve Türkiye'nin dış
politikası konularının yanı sıra Türkiye'nin Kafkasya politikası,
Orta Doğu politikası ve dış politikasına ilişkin son güncel konular
ele alındı.
3
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Ahtisaari'nin hem Türkiye'nin AB sürecine, hem de dünya barışına katkısı bulunduğunu,
çalışmalarından dolayı 2008'de Nobel Barış Ödülü aldığını belirten Davutoğlu, eski
Finlandiya Cumhurbaşkanı’nın 1999'da Türkiye'nin AB üyeliğine aday ülke statüsü almasında
da çok büyük katkıları olduğunu vurguladı. Davutoğlu, Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun
yayımladığı objektif raporlarla Türkiye'nin AB üyelik sürecini en iyi şekilde analiz ettiğini ve
en doğru yönlendirmelerde bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin de Komisyon’un
çalışmalarına verdiği büyük önemi dile getirdi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMĐL ÇĐÇEK, KKTC'YE GĐTTĐ
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek,
KKTC'nin 26. kuruluş yıldönümü tören ve etkinliklerine
katılmak üzere 14 Kasım 2009 tarihinde Adaya gitti.
KKTC’nin, 26 yaşında genç bir cumhuriyet olduğunu belirten
Çiçek, 26. yıl armağanı olarak Türkiye’den KKTC’ye deniz
altından su projesinin gerçekleştirileceğini belirtti.
KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu da, Çiçek’in Türkiye’de önemli sorumlulukları bulunduğunu,
KKTC’nin sorunlarını da üstlenerek kendilerine sağladıkları büyük destek için Çiçek’e
teşekkür etti.
Eroğlu’nun son Ankara ziyaretinde önemli bir karar alındığını anımsatan Çiçek, Kıbrıs
Türklerinin refahı için adanın su sorununa değindi. Su taşıma işinin ihaleye çıkarılacağı
bilgisini verdi ve yıl sonuna kadar ihalenin sonuçlandırılarak temelinin 2010 yılı başında
Eroğlu ile atma arzusunda olduklarını söyledi.
Kutlamalarda Kıbrıs sorununa ilişkin olarak da değerlendirilmelerde bulunan Çiçek Kıbrıs’ta
her şeye rağmen çözüm istediklerini ancak Kıbrıs Türklerinin meşru haklarından
vazgeçmelerine yol açacak bir çözüm istemediklerini belirtti. Kıbrıs sorununda hedef olan
kapsamlı çözümün, adanın iki eşit toplum, iki kesimlilik, siyasi eşitlik, eşit statüde iki kurucu
devlet temelinde bir araya getirilecek yeni bir ortaklık biçiminde ortaya çıkması gerektiğini
ifade etti. Çiçek ayrıca, çözümün bütünlüğünün AB içinde aşındırılmasına asla imkan
tanımayacaklarını ve bu sürecin ne kadar önemli ve anlamlı olduğunun iyice
değerlendirilmesi gerektiğini savundu.
DIŞĐŞLERĐ BAKANI DAVUTOĞLU ĐSPANYA'YA GĐTTĐ
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 2010’un ilk yarısında AB
Dönem Başkanlığı’nı üstlenecek olan Đspanya’yı 14-16 Kasım
tarihlerinde ziyaret etti. Davutoğlu Endülüs bölgesinin Cordoba
kentinde Đspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos ile bir
araya geldi.
4
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Görüşmede genel anlamda Đspanya’nın, Türkiye’ye AB üyeliği konusunda verdiği destek
dikkati çekerken Orta Doğu ve Akdeniz’de yapılan işbirliğinin Afrika ile Güney Amerika’ya
da taşınmasının gerekliliği, Kıbrıs ve PKK sorununa değinildi. Yalnızca siyasi değil
ekonomik ve kültürel anlamda da işbirliğinin “mükemmel düzeyde” olduğuna vurgu
yapılırken, Türkiye’nin AB üyelik sürecini “geri dönülmez bir yola sokmak için” ellerinden
geleni yapacaklarını belirten Moratinos, Đspanya dönem başkanlığı sırasında enerji, rekabet,
eğitim ve kültür fasıllarının açılması konusunda Türkiye ile aynı fikirde olduğunu belirtti.
Moratinos, Türkiye’nin özellikle komşularıyla ilişkiler konusunda yürüttüğü dış politikayı
hayranlıkla izlediklerini de ekledi.
Đspanya’nın AB dönem başkanlığından Türkiye'nin "büyük beklentileri ve umudu" olduğunu
söyleyen Davutoğlu, Đspanya'nın AB dönem başkanlığının Türkiye ile AB arasında sadece
yeni fasıllar açılmasında değil, siyasi olarak yakınlaşma bağlamında da etkisini göstermesini
beklediklerini ifade etti.
Kıbrıs ile ilgili olarak taraflar arasındaki müzakerelerin devam etmesine Türkiye ve
Đspanya'nın destek verdiğini kaydeden Davutoğlu, Kıbrıs sorununun çözümü için Đspanya'nın
da müzakerelerin devam etmesine büyük destek verdiğini söyledi. Orta Doğu ve Akdeniz'de
Đspanya ile yapılan bölgesel işbirliğinin Afrika ve Latin Amerika'da da yapılmasını da
görüştüklerini kaydeden Davutoğlu, Đspanya ile işbirliğinin Medeniyetler Đttifakında olduğu
gibi küresel boyutta devam edeceğini ve yeni işbirlikleri yapılacağını bildirdi.
Davutoğlu Đspanya ziyareti sırasında ayrıca, programında olmadığı halde, Kral Juan Carlos
tarafından da kabul edildi. Davutoğlu Barselona'da faaliyete geçen Türk Başkonsolosluğu'nun
da resmi açılışını gerçekleştirdi ve Madrid’de Nueva Economia Forum adlı sivil toplum
örgütü tarafından düzenlenen toplantıya katıldı. Medya, kanaat önderleri, işadamları ve
kordiplomatik üyelerinin hazır bulunduğu toplantıda Davutoğlu, "Türkiye ve Đspanya,
Akdeniz'in iki Yakası; Küresel Barış ve Güvenliğe Ortak Katkılar" konulu bir konuşma yaptı.
BAŞBAKAN ERDOĞAN ĐTALYA’YA GĐTTĐ
Başbakan Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’le birlikte 1618 Kasım tarihlerinde Đtalya'ya gitti. Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü FAO’nun Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi ile Gıda
ve Tarım Örgütü'nün 36. Konferansı'na katılan Başbakan
Erdoğan, hükümet olarak ulusal ve uluslararası düzeyde gıda
güvenliği noktasında çok ciddi çalışmaları bulunduğunu ve bu
sürece çok önem verdiklerini söyledi.
Geçtiğimiz Temmuz ayında Đtalya'nın L'Aquila şehrinde düzenlenen ve Başbakan Erdoğan’ın
da katıldığı G-8 Zirvesi'nde, L'Aquila Gıda Güvenliği Girişimi Deklarasyonu kabul edilmişti.
5
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Bu deklarasyonda sürdürülebilir küresel gıda güvenliğinin önemi vurgulanarak, tarımsal
yatırımların artırılması, resmi kalkınma yardımları taahhütlerinin gerçekleştirilmesi ve DOHA
Kalkınma müzakerelerinin tamamlanması gibi konularda fikir birliği sağlanmıştı. Ayrıca
gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelere teknik ve mali yardımların artırılmasının da bu
amacın sağlanmasına katkıda bulunacağı belirtilmişti.
Çok sayıda ülkeden liderlerin katılımıyla Roma'da gerçekleştirilen FAO Zirvesi’nde, gıda
güvenliği konusuna odaklanıldı. Gıda, ekonomik ve finansal krizlerinin dünya gıda güvenliği
üzerindeki olumsuz etkilerinin nasıl minimize edileceği konuları ele alındı. Dünya Gıda
Güvenliği Zirvesi’nin ardından Gıda ve Tarım Örgütü'nün 36. Konferansı'nda onur konuğu
olarak bir konuşma yaptı.
Başbakan Erdoğan, Đtalya ziyareti esnasında Đtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ile de görüştü.
Görüşmeden sonra Erdoğan Đtalya’dan AB süreci ve Kıbrıs’la ilgili olarak verdikleri desteğin
artarak devam etmesini istediklerini belirtti.
MACARĐSTAN’LA ĐYĐ NĐYET PROTOKOLU ĐMZALANDI
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Macaristan
Ulusal Kalkınma ve Ekonomi Bakanı Istvan Varga
ile 16 Kasım’da Đyi Niyet Protokolü imzaladı. Bakan
Ergün,
protokolün
imzalanmasından
önce
Macaristan Ulusal Kalkınma ve Ekonomi Bakanı
Istvan Varga ile görüştü.
Đyi Niyet Protokolünün ardından açıklamada bulunan Ergün, dünyada yaşanan ekonomik
krizden, Türkiye'nin Macaristan ile olan ekonomik ilişkilerinin de olumsuz etkilendiğini
belirtti. Đki ülke bakanlarının bir araya gelmesinin somut sonuçlar doğurması gerektiğini ifade
eden Bakan Ergün, bunun en önemli somut göstergesinin düzenlenen Türkiye-Macaristan Đş
Konseyi olduğunu vurguladı.
Dış Ekonomik Đlişkiler Kurulu (DEĐK) tarafından 17 Kasım’da düzenlenen TürkiyeMacaristan Đş Konseyi'nin açılış konuşmasını yapan Ergün, küreselleşme sürecinin damgasını
vurduğu günümüz dünyasında ekonomik sınırların ortadan kalktığını ve rekabet yarışının ön
plana çıktığını belirtti.
Türkiye ile Macaristan'ı birbirine yaklaştıran bir diğer ekonomik unsurun da Nabucco projesi
olduğunu anlatan Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, ülkelerin buradaki ortaklığının, dostluğu ve
işbirliğini pekiştiren stratejik bir partnerlik zemini oluşturduğunu söyledi. Türkiye'nin
ekonomik ve stratejik önemine de değinen Ergün, Türkiye'nin, hem yatırımcılar hem diğer
ülkeler hem de AB gibi entegrasyonlar için de her zaman vazgeçilmez, güvenli ve güçlü bir
partner olduğunu ifade etti.
6
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Macaristan Ulusal Kalkınma ve Ekonomi Bakanı Istvan Varga da, Türkiye ile Macaristan
arasında 2008 yılında yakalanan 2 milyar dolarlık ticaret hacminin sevindirici bir gelişme
olduğunu dile getirerek, bunun bu yıl yüzde 50 gerilemesinin ise global ekonomik krizden
kaynaklandığını, dünyada ekonomik krizin etkilerinin azalmasıyla birlikte ticaret hacminin
normale döneceğini söyledi.
ĐTALYA CUMHURBAŞKANI GĐORGĐO NAPOLĐTANO TÜRKĐYE’YE RESMĐ
ZĐYARETTE BULUNDU
Türkiye’ye resmi ziyaret amacıyla gelen Đtalya Cumhurbaşkanı
Giorgio Napolitano 17 Kasım’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
ile görüştü. Görüşmede iki ülke ilişkileri ve Türkiye'nin AB
üyelik süreci ele alındı. Đtalya'nın, Türkiye'nin çok değer verdiği,
Akdeniz havzasında ortak çıkarları paylaştığı dost ve müttefik bir
ülke olduğunu ifade eden Gül, gerek ikili ilişkiler gerek çok
taraflı işbirliğinin sağlam ve güçlü bir zeminde giderek
derinleştiğini söyledi.
Türkiye ile Đtalya arasındaki ilişkileri ''mükemmel'' olarak tanımlayan Gül, iki ülke arasında
siyasi sorun bulunmadığına ve iki ülkenin uluslararası kuruluşlarda birbirini güçlü bir şekilde
desteklediğine işaret etti. Türkiye ile Đtalya arasında enerji alanında da büyük bir işbirliğinin
söz konusu olduğunu bildiren Gül, bunun gelişmesine önem verdiklerini karşılıklı olarak teyit
ettiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ile Đtalya'nın 2010 yılında bir çok kültürel
faaliyet gerçekleştireceğini, Türkiye'nin 2012 yılında Đtalya'da kültürel etkinlikler yapacağını
anlattı.
Đtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano da Türkiye-Đtalya ilişkilerinin çok iyi gittiğini,
ancak daha ileriye götürülebileceğini belirtti. Savunma sanayi alanında çok önemli fırsatlar
bulunduğunu ifade eden Napolitano, KOBĐ'lerin rolünün önemine dikkat çekerek, Türkiye'nin
Đtalya'nın zengin KOBĐ birikiminden faydalanmasının mümkün olduğunu, Đtalyan sanayinin
özünün KOBĐ'ler olduğunu bildirdi.
Đtalya Cumhurbaşkanı, iki ülkenin uluslararası kuruluşlarda da birlikte çalıştığını hatırlatarak,
Đtalya ile Türkiye'nin BM reformu konusunda tümüyle hemfikir olduğunu belirtti. Türkiye'nin
AB ile tam üyelik müzakerelerine de değinen Napolitano AB’nin artık ahde vefa kavramını
algılaması ve bunu takip etmesi gerektiğine işaret etti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Đtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano birbirlerine
karşılıklı olarak devlet nişanı takdim ettiler.
7
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
AB, ABD VE MEKSĐKA ÇĐN’Đ BAZI HAMMADDELERE KISITLAMA GETĐRMESĐ
NEDENĐYLE DTÖ’YE ŞĐKÂYET ETTĐ
Haziran ayında görüşmelerin kesilmesinin ardından, Avrupa Birliği
4 Kasım 2009 tarihinde Dünya Ticaret Örgütü’nden Çin’in bazı
hammaddelere getirdiği kısıtlamalara ilişkin şikayetini ele almak
üzere bir panel oluşturmasını istedi. Konuya ilgili açıklama yapan
Avrupa Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Catherine
Ashton Çin’in bazı hammaddelere getirdiği kısıtlamanın rekabeti
engellediğini, küresel fiyatları artırdığını ve kriz ortamında AB
şirketleri için daha zor bir ekonomik ortam yarattığını belirtti.
Çin’le ilgili benzer sorunlar yaşayan ABD ve Meksika da AB örneğini izlediler. ABD,
Meksika ve AB iş dünyası temsilcileri Çin tarafından kota, ihracat vergisi ve özellikle çelik,
alüminyum ve kimya endüstrileri için önemli olan hammaddelere asgari ihracat fiyatları
uygulanması gibi ticarete getirilen teknik engellerden şikayetçi oluyorlar.
AB’NĐN HĐNDĐSTAN ĐLE SERBEST TĐCARET ANLAŞMASI GÖRÜŞMELERĐ
Güney Kore ile başarılı bir şekilde sonuçlanan Serbest Ticaret
Anlaşmasını (STA) takiben, Avrupa Komisyonu’nun bütün
dikkati Hindistan ile yapılması planlanan STA’ya yöneldi. 2007
yıllında başlayan STA müzakerelerinde yavaş ilerleme
kaydedilmesi üzerine Baş Müzakereci Ignacio Garcia Bercero,
müzakereleri ilerletmek amacıyla New Delhi’ye iki ziyarette
bulundu.
Müzakerelerde yeni bir başlangıç için ümit veren iki gelişme ortaya çıktı. Biri, bu yılın
başında yapılan seçimler sonrasında istikrarlı ve güçlü bir hükümetin Hindistan’da kurulmuş
olması. Diğer etkili unsur ise, Güney Kore ile başarılı bir şekilde sonuçlanan STA
müzakereleri. Ancak müzakerelerin ilerlemesini yavaşlatan iki konu bulunuyor. Bunlardan
ilkini, ticaretin serbestleştirilmesi konusunda yaşanan sorunlar oluşturuyor. Bu alanda,
Hindistan AB’nin kendilerine daha fazla tarife indirimi uygulamasını istiyor. Ancak
Hindistan’ın bu yöndeki talepleri başta Almanya ve Macaristan olmak üzere bazı ülkelerin
beklentileri ile bağdaşmamakta. Bir diğer konu ise, kamu ihaleleri. Bu bağlamda, Hindistan’ın
kamu ihalelerinin sadece federal düzeyde serbestleştirilebileceği açıklaması AB’nin
beklentilerini karşılayamadı. Bir başka hassas konu ise, hizmetler alanında ortaya çıkıyor.
Hindistan, bilgi teknolojileri alanlarında hizmet sunan tedarikçiler olmak üzere iş amacıyla
Avrupa Birliği’ne gidenler için vize kolaylığı istemekte. Hindistan’ın diğer Asyalı ülkelerle
imzaladığı STA’ların içerikleri göz önüne alındığında, Avrupa Komisyonu’nun Hindistan ile
yürüttüğü STA sonucunda Güney Kore ile ulaşılmış olan ticari serbestleştirme seviyesinin
yakalanamayacağı belirtiliyor.
8
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
AVRUPA KONSEYĐ VE PARLAMENTOSU ENERJĐ VERĐMLĐLĐĞĐ PAKETĐ
ÜZERĐNDE UZLAŞMAYA VARDI
Avrupa Konseyi ve Parlamentosu temsilcileri 17 Kasım 2009
tarihinde Enerji Verimliği Paketi üzerinde uzlaşmaya vardı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Đsveç Dönem Başkanlığı, paket
üzerinde kısa sürede uzlaşmaya varılmasından duydukları
memnuniyeti dile getirerek, bunun iklim değişikliği konusunda
sözlerden eyleme geçişin en önemli kanıtı olduğunun altını çizdi.
Pakette yer alan Etiketleme Yönergesi ve binaların enerji performansı konularında varılan
uzlaşmanın AB’nin enerji verimliliği ve karbondioksit emisyonları konusundaki hedeflerini
yakalayabilmesi için son derece önemli olduğunu belirten Avrupa Komisyonu’nun Enerjiden
Sorumlu Üyesi Andris Piebalgs ekonomik açıdan da önemli kazançlar elde edileceğini belirtti.
Varılan uzlaşma neticesinde öncelikle Etiketleme Yönergesi’nin kapsamı ev eşyalarından tüm
enerjiyle ilintili ürünlere genişletildi. Yönerge enerji etiketlemesinin temel unsurlarını
belirliyor. Buna göre ürünler, enerji kullanım performanslarına göre A-G arasında
etiketlenecekler. Teknolojik gelişmenin mümkün kılması halinde bir ürün A+++ etiketi
alabilecek ve bu koyu yeşil renk ile gösterilecek. Bunun yanında ürünlerin kullandıkları enerji
miktarı ve fiyatlarıyla ilgili bilgileri içeren reklâmlarda ürünün enerji verimliliği sınıfına da
yer verilecek.
Binaların enerji performansıyla ilgili olarak varılan uzlaşma uyarınca mevcut yönergenin
kapsamı genişletilecek, yeni binalar için iddialı sıfır enerji hedefi benimsenecek. Binaların
enerji sertifikaları sadece potansiyel kiracı ya da alıcılara sunulmakla kalmayacak, satış ve
kira reklâmlarında da yer alacak. Bilindiği üzere AB içerisinde toplan enerjinin %40’ı
binalarda tüketiliyor; karbondioksit salımının %36’sı da binalardan kaynaklanıyor. Binaların
enerji performansıyla ilgili yönergenin uygulanmasıyla sera gazı emisyon oranlarında AB’nin
mevcut Kyoto hedefinin %70’ine denk düşen bir indirim sağlanacağı tahmin ediliyor. Bunun
yanında vatandaşların hane başına yıllık 300 Avro tasarruf edeceği, Avrupa’da inşaat ve
renovasyon sektörünün büyümesi öngörülüyor.
KUZEY AKIM PROJESĐ ĐVME KAZANDI
Finlandiya ve Đsveç Hükümetlerinin 5 Kasım 2009 tarihinde Kuzey
Akım boru hattının kendi münhasır ekonomik alanlarından
geçmesine yeşil ışık yakmalarıyla proje ivme kazandı. 1223 km’si
Baltık Denizi’nden geçecek olan boru hattının Finlandiya münhasır
ekonomik alanına giren kısmı 374 km, Đsveç münhasır ekonomik
alanına giren kısmı ise 506 km uzunluğunda.
9
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Hatırlanacağı üzere Danimarka boru hattının inşası için ilk onay veren ülke olmuş, onayını da
Ekim ayı sonunda açıklamıştı. Ancak Kuzey Akım boru hattının inşası için halen Finlandiyalı
ekoloji uzmanlarının onayı gerekiyor. Bunun yanında projenin büyük ortakları Rusya ve
Almanya’da onay sürecinin henüz tamamlanmadığı görülüyor. Tüm onayların bu yılın
sonunda tamamlanacağı böylece boru hattının inşasına 2010 yılının ilk yarısında
başlanabileceği öngörülüyor. Boru hattının ilk bölümü 2010 yılı sonunda ikinci bölümü ise
2012’de tamamlanacak ve toplamda 55 milyar metreküp doğalgaz taşınacak.
KRĐZ AB’DE YASADIŞI GÖÇ AKIŞINI YAVAŞLATTI
AB Dış Sınır Koruma Ajansı, Frontex direktörü Gil Arias
Fernandez, ekonomik kriz nedeniyle sene başından beri Avrupa
Birliği sınırlarında önlenen yasadışı göçmen sayısında fark edilir bir
düşüş olduğunu açıkladı. Fernandez, Madrid’deki basın
toplantısında, yılın ilk altı ayında AB’nin kara ve deniz sınırlarında
durdurulan toplam yasadışı göçmen sayısının 51,600 olduğunu ve
bunun 2008 yılının aynı periyodu ile kıyaslandığında %17’lik bir
düşüşe denk geldiğini belirtti.
Frontex temsilcisi, bu durumu öncelikle ekonomik kriz nedeniyle potansiyel göçmenlerin
gözünde Avrupa’da iş bulmanın zorlaşmasına ve göçmenlerin seyahatlerini sağlayacak maddi
imkanları bulamamalarına bağladı. Ancak, ekonomik durumun gittikçe iyileşmesi ile yasadışı
göçlerin de artacağına dikkat çekti. Toplamda %70 ile Yunanistan, sene başından beri en fazla
yasadışı göçmenin durdurulduğu ülke olarak liste başı. Yunanistan’ı %13 ile Đtalya, %9 ile de
Đspanya takip ediyor. Sene başından beri Đspanya ve Đtalya’da deniz yolu ile yasadışı göç
edenlerin sayısı büyük ölçüde azaldı. Fernandez, bu durumu büyük ölçüde Frontex’in ve
Đspanyol sivil güvenliğinin çabaları ve Đspanya’nın Moritanya ve Senegal ile sağladığı
işbirlikleri ile açıkladı. Aynı şekilde Đtalya ve Libya arasında da işbirliği olabileceğini
vurguladı. Diğer yandan, Fernandez 2008 yılının ilk altı ayında Afgan ve Somali
vatandaşlarının göçü nedeniyle AB’ye gelen yasadışı göçmenlerin sayısının hızla 9,500’den
14,000’e yükseldiğini belirtti. Bu artışın da Türkiye ile işbirliğinde eksiklikler olduğu için
ortaya çıktığını vurguladı. (Belirtilen rakamlar havaalanlarından geri yollanan kişileri
kapsamamaktadır).
EUROBAROMETER ANKETĐNE GÖRE EKONOMĐK KRĐZ ĐŞYERĐNDE YAŞA
GÖRE AYRIMCILIĞI ARTIRIYOR
Avrupa Komisyonu’nun kamuoyu araştırma raporlarından üçüncüsü
olan ve Avrupalıların ayrımcılığa nasıl baktıklarına ilişkin
Eurobarometer raporu 9 Kasım’da yayımlandı.
10
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
29 Mayıs - 15 Haziran tarihleri arasında düzenlenen ankete 27’si AB üyesi olmak üzere
Türkiye, Makedonya ve Hırvatistan da dahil 30 Avrupa ülkesinden 26,756 kişi katıldı. 2007
ve 2008’de de düzenlenen bu seneki anket, eşitlik için işbirliği konusunda ulusal makamların,
sendikaların, işverenlerin ve medyanın katılımıyla 16-17 Kasım 2009’da Stockholm’de
düzenlenen Avrupa Eşit Haklar Zirvesi’nden önce hazırlandı.
Eurobarometer 2009 anketi insanların hakları olduğunu ve ayrımcılığın yasadışı olduğunu
gösteriyor. Anket aynı zamanda farklılıkların yararlı olduğu ve insanların engellenmemesi
gerektiğine işaret ediyor. Anketin amacını, insanları toplumun çeşitlilik içerdiğine ve bunun
olumlu bir özellik olduğuna ikna edilmesi teşkil ediyor. 2009 anketi bir önceki yıl ile
karşılaştırıldığında çıkarılması gereken dersler şu şekilde:
1) En çok bahsedilen ayrımcılık çeşitleri: En çok belirtilen ayrımcılık tipi (%61) etnik
köken üzerinden yapılanı. Bunu yaş üzerinden yapılan (2009’da %58, 2008’de %42) ve
engellilere karşı yapılan (%53, 2007’de %45) ayrımcılık takip ediyor. Toplamda
Avrupalılar’ın %16’sı ırka, dine, yaşa, engelli olmaya, cinsiyete veya cinsel seçimlere dayalı
ayrımcılık kurbanı olduklarını söylüyorlar. Cinsel tercihlere dayalı ayrımcılığı algılayanların
sayısı 2008’de %4 iken %3’e düşmüştür.
2) Avrupalılar haklarının farkındalar mı? Avrupalıların dörtte üçü, konu ayrımcılık ve
tacize geldiğinde haklarının farkında. ancak ülkeden ülkeye büyük farklılıklar görülüyor.
Finlandiya’da ankete katılanların %63’ü haklarının farkında. Komisyon’un açıklamasına göre
2008 ile karşılaştırıldığında farkındalıkta bir miktar artış kaydedildi. Đngiltere (%8’lik artış),
Fransa (%7’lik artış), Đrlanda ve Đsveç (%6). Fakat Polonya (%12) ve Portekiz’de (%11) düşüş
gözlenmekte. Cinsel tercihlere gelindiğinde Đstihdam, Toplumsal Sorunlar ve Eşit Haklar
Genel Müdürlüğü uzmanı kişinin cinsel tercihleri konusunda Hollanda’da konuşabildiği gibi
Litvanya’da konuşamadığına ve üye ülke vatandaşlarının farkındalıklarını erkenden
arttırmanın stereotip yaratmaya karşı savaşmakta ve insanlara haklarını öğretmekte önemli
olduğuna işaret etti.
3) Ekonomik krizle bağlantı: Ankete katılan Avrupalılar’ın %64’üne göre ayrımcılık ve
ekonomik kriz arasında çok bariz bir ilişki var. Ankete göre bu kişiler ekonomik durgunluğun
iş yerinde yaş ayrımcılığını arttıracağı görüşündeler. %57’lik bir kesime göre durgunluk
ırkçılığın artmasına neden olacak %56’ya göre engellilere karşı ayrımcılık artacak.
Komisyon’un yorumuna göre insanların en büyük korkusu ekonomik krizin gençler için iş
bulma umutlarını geriletmesi, yaşlılar için iş yerindeki konumlarını tehlikeye atması.
4) Birisi ayrımcılığa uğradığını düşünüyorsa kime başvurmalı? Avrupalılar’ın çoğu
(%55) önce polise gitme taraftarı iken %35 kendi ülkelerinin eşit haklar bürosuna, %27’si
sendikaya gideceğini söylüyor. Komisyon ayrımcılıkla uğraşan organizasyonların ülkeden
ülkeye büyük değişiklikler gösterdiğine işaret ediyor.
11
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
5) Đnsanların tepkilerini etkileyen etkenler: Çeşitlilik arz eden sosyal ağlar, eğitimli olmak
ve bir azınlığa ait olmak ayrımcılık hakkındaki farkındalığı oldukça arttırıyor. Ankete
katılanların %69’una göre, engellilere karşı ayrımcılık konusu medyada yeteri kadar yer
almıyor.
6) AB düzeyinde güçlü etki oluşturma: Farkındalığı arttırmak için Komisyon iki konuya
odaklanmalı: (1) Yasama. Komisyon, ulusal makamların AB direktiflerine saygı duymalarını
sağlamalı ve direktiflerin düzgün bir şekilde uygulandıklarından emin olmalı. Đlave direktifler
geçerli kuralları desteklemeli (bu özellikle ırkçılık bazlı ayrımcılık için yapılmalı. Komisyon
kısa bir süre içinde konu üzerine bir ilerleme raporu yayınlayacak. Komisyon, AB Đspanya
Dönem Başkanlığı sırasında ortak bir karara varılmasını umuyor. (2) Üye devletlerin eşit
haklar komisyonları gibi bu alandaki baş aktörlerin, AB ve ulusal seviyede farkındalığı
arttırmaları zaman alan ve çok çalışma gerektiren bir süreç. Komisyon pan-Avrupa
farkındalık arttırma kampanyası başlattı: “Farklılık Đçin, Ayrımcılığa Karşı.” Ayrıca Gelişme
programı altındaki projelere de fon sağlayan Komisyon, AB’de (özellikle daha fazla
ayrımcılık gözlenen ülkelere) ulusal kampanyalar kapsamında 35 projeye 5,6 milyon Avro
sağladı.
AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NDEN ĐKLĐM GÖRÜŞMELERĐNDE HERKESĐN ÜSTÜNE
DÜŞENĐ YAPMA ÇAĞRISI YAPILDI
2012 sonrası dönem için global anlaşmaya varmak üzere
düzenlenecek Kopenhag Konferansı öncesinde iklim
görüşmelerine ilişkin 2 Kasım’da Barselona’da
gerçekleştirilen son Birleşmiş Milletler hazırlık
oturumunda Avrupa Birliği liderleri bir araya geldi.
AB liderleri AB’nin kendi üzerine düşeni yaptığı ve diğer
tarafların da sorumlu şekilde davranıp Kopenhag
görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmaması için bu son
şansı iyi değerlendirmeleri gerektiği hususlarını
vurguladılar.
Đsveç Çevre Bakanı Andreas Carlgen, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve yoksul ülkelere
global finansman sağlanmasına ilişkin AB tutumunu ortaya koydu ve özellikle sanayileşmiş
ülkelerin orta vadede emisyon azaltma kapasitelerini arttırmaları gerektiğini söyledi. Ayrıca
Kyoto Protokolü temel alınarak ve gelişmekte olan ülkelerin de emisyonlarını azaltmasına
yönelik hedefleri içeren hukuki bağlayıcı kararlar alınması gerektiğinin önemini vurguladı.
Ülkesi Kopenhag konferansına ev sahipliği yapacak olan Danimarka Enerji ve Đklim Bakanı
Connie Hedegaard ise konferansa katılan bakanlardan 35’e yakınıyla görüşüp onlardan
görüşmelerde biraz daha esnek olmalarını istedi ve ortak bir anlaşmaya varmanın zor
olduğunu, fakat bunun ilerleyen yıllarda daha da zor hale geleceğini açıkladı.
12
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Đsveç Başbakanı ve Avrupa Konseyi Başkanı Fredrik Reinfeldt, Đsveç basınında yayınlanan
makalesinde AB’nin ekonomik krize rağmen sorumluluk alarak bir karara varmasını olumlu
karşıladığını belirtti. Ancak küresel iklim değişikliği ile mücadele için sadece AB’nin
çabasının yeterli olmadığını, Kopenhag’da bütün tarafların desteğiyle ortaya çıkacak ortak
kararla başarılı olunabileceğinin altını çizdi.
Amerika, Çin ve Hindistan bu görüşmeler içinde anahtar rol oynuyor. Reinfeldt Obama
dönemi ile ABD’nin iklim değişikliği konusunda rolünün olumlu bir şekilde değiştiğini
açıklayıp, Çin ve Hindistan ile bütün sorunlar çözülmese bile geleceğe yönelik bir ilerlemenin
temelinin atılabileceğini açıkladı.
AVRUPA SANAYĐ EMĐSYONLARINA ĐLĐŞKĐN VERĐLERĐN YER ALDIĞI SĐTE
E-PRTR INTERNETTE KULLANIMA AÇILDI
Avrupa Komisyonu ve Avrupa Çevre Ajansı (EEA) tarafından oluşturulan ve Avrupa’da
çevresel kirleticilerin salımı ve transferine ilişkin bilgilerin yer aldığı yeni kayıt sistemi 9
Kasım’da tanıtıldı.
Kısa adı E- PRTR olan ve http://prtr.ec.europa.eu adresinden ulaşılabilen sistem Avrupa
çevresel kirleticiler salımı ve transferine ilişkin bilgileri içeriyor. Sistemde, 27 AB ülkesinin
yanı sıra, Đzlanda, Lihtenştayn ve Norveç’te 65 ekonomik faaliyet alanında toplam 24.000’den
fazla sanayi kuruluşu ve fabrikadan hava, su ve toprağa karışan 91 çeşit kirletici madde
hakkında veri bulunuyor. Daha önce EPER adıyla hizmet veren site geliştirilerek yenilendi.
Yeni site (E-PRTR) adını, Aarhus Konvansiyonu’na taraf ülkelerce 2003 yılında kabul edilen
ve 8 Ekim 2009’da yürürlüğe giren Avrupa Çevresel Kirleticiler Salımı ve Transferine ilişkin
Protokol’den alıyor.
Avrupa Komisyonu’nun Çevreden Sorumlu Üyesi Stavros Dimas’ın basın açıklamasında
belirttiği üzere, yeni kayıt sisteminin vatandaşlara Avrupa’daki tesislerden yapılan emisyonlar
hakkındaki bilgilere doğrudan ulaşma ve çevreyi etkileyen kararlarda aktif bir şekilde söz
sahibi olma imkânı sağlaması öngörülüyor.
Avrupa Çevre Ajansı Başkanı Jacqueline McGlade ise yeni kayıt sistemi sayesinde herkesin
bölgesindeki tesislerden havaya ve suya ne kadar kirliliğin karıştığını görebileceğini ifade
ederek bu sayede Aarhus Konvansiyonu’nun gereklerinin yerine getirildiğini belirtti.
Yeni kayıt sistemi AB27 ve Norveç’teki nitrojen oksit (NOx) emisyonlarının %30’unu ve
sülfür oksit (SOx) emisyonlarının %76’sını kapsıyor. Sistem, sınıraşırı nakiller de dahil olmak
üzere, başka bölgelere nakledilen atık ve atık su miktarını izlemeye ve suya karışan çeşitli
zararlı atıkları takip etmeye de olanak sağlıyor.
13
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Sistemin internet sitesinin bir veya daha fazla kriterle veya bir harita aracı kullanarak
araştırma yapılmasına olanak sağlayan güçlü bir arama motoru bulunuyor. Ziyaretçiler, bir
ülkedeki tesislerden nakledilen atık (atık araması) ve isim veya bölgeye göre sanayi
tesislerinden (tesis araması) salınan atık miktarını öğrenebiliyorlar.
Kayıt sisteminin içerdiği veriler sanayi tesisleri tarafından ulusal makamlara ve ulusal
makamlarca Avrupa Komisyonu’na iletilerek toplandı. 2010 yılından başlayarak
E-PRTR’deki bilgiler her yıl Nisan ayında güncellenecek.
ULUSLARARASI KARAYOLU TAŞIMACILIĞI BĐRLĐĞĐ 2030 YILINA KADAR
KARBONDĐOKSĐT SALIMINI YÜZDE 30 ORANINDA AZALTMAYI TAAHHÜT
ETTĐ
5 kıtadan 74 ülkenin kamyon, otobüs, vagon ve taksi
operatörlerini temsil eden Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Birliği, 6 Kasım 2009’da Cenova’da
toplanarak,
önümüzdeki
20
yılda,
sektörün
karbondioksit salımının yüzde 30 oranında azaltılması
yönünde oybirliğiyle karar aldı. Basın açıklamasında,
hedeflenen yüzde 30’luk oranın, ton/km ve yolcu/km
olmak üzere ulaştırma performansı temelinde ve 2007
yılı değerleri baz alınarak hesaplanacağı bildirildi.
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği Başkanı
Polonyalı Janusz Lacny basın açıklamasında,
hükümetlerin uzlaşmaya varmakta ve karbondioksit
salımını sınırlamakta zorlandığı bu dönemde, karayolu taşımacılığı sektörünün daha iyisini
sunma ve karayolu taşımacılığındaki çevresel etki sorununu çözme konusunda açık olarak
belli bir taahhüt altına girdiğini belirtti.
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği üyeleri, aynı toplantıda önemli bir karar daha
aldılar. Adı geçen kararla, ilgili devletlere, özellikle TIR sisteminin uygulanmasına ilişkin
unsurlar başta olmak üzere veri değişiminde, IT (information technology - bilişim teknolojisi)
iletişim ve veri protokollerini uyumlaştırma ve standartlaştırma çağrısında bulunuldu. Avrupa
Birliği’ne ve Avrupa Birliği’nden taşımacılık faaliyetinde bulunan bütün TIR taşıyıcılarına,
TIR bilgilerini elektronik ortamda AB giriş - çıkış noktalarındaki topluluk gümrük ofislerine
göndermelerini zorunlu tutan düzenlemenin 1 Ocak 2009’da yürürlüğe girmesinden sonra bu
veri değişimi mecburi hale geldi. Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği, ilgili
düzenlemeyle yetkilileri, gümrük teşkilatları arasında kullanılan veri değişimi ile aynı iletişim
protokollerini uygulamaya davet ediyor. Birlik, TIR sözleşmesinin tüm tarafları için,
protokoller ve iletilen mesaj ve bilgilerin şekli ve formatına ilişkin, yerinde IT standartlarının
uygulanması konusunda ısrar ediyor.
14
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Bilindiği üzere TIR (Fransızca Uluslararası Karayolu Taşımacılığı’nın -Transports
Internationaux Routiers- kısaltması) uluslararası gümrük geçiş sistemidir. TIR, tedarik zinciri
boyunca gümrük kontrol kabulüyle, ürünlerin menşei ülkesinden varış ülkesine, damgalanmış
yük kompartımanlarında geçişine izin veren tek evrensel geçiş sistemidir. Bu sistem idari ve
mali yükleri azaltmaktadır.
AVRUPA
ULUSLARARASI
HAVALĐMANLARI
KONSEYĐ,
HAVACILIK
SEKTÖRÜNE YENĐ BĐR ĐVME KAZANDIRMAK ĐÇĐN TOPARLANMAYA
YÖNELĐK TEDBĐRLERĐN HAYATA GEÇĐRĐLMESĐNĐ ĐSTĐYOR
Avrupa Uluslararası Havalimanları Konseyi, 12 Kasım perşembe günü yayınlanan, finansal
krizin havacılık sektörü üzerindeki etkilerini inceleyen raporunda, 2010 yılının ilk
dönemlerinde hava trafiğinde cılız bir büyüme gerçekleşeceğini öngörüyor. 2010 yılının ikinci
yarısı itibariyle toparlanmanın daha sürdürülebilir bir şekilde gerçekleşeceği düşünülüyor.
2009’un ilk dönemlerinde kaydedilen düşüş yolcu trafiğinde yüzde 7, navlunda ise yüzde 15
oranındaydı. Bu, Avrupa havalimanlarındaki yolcu sayısında, bir önceki seneye göre 105
milyonluk bir düşüşe tekabül ediyor. Raporun onaylanmasıyla birlikte, Avrupa Uluslararası
Havalimanları Konseyi, ulusal otoritelere ve Avrupa kurumlarına, havacılık endüstrisine ek
masraflar yüklemeden hava trafiğindeki toparlanmayı teşvik etmeleri ve politikalarını uzun
vadeli sorunlar üzerine yoğunlaştırmaları çağrısında bulunurken, Avrupa’daki havacılık
sektörüne yeni bir ivme kazandırmak için gerekli önlemlerin kabulüne yönelik talebini
yineliyor.
Yukarıda sözü edilen amaçlara paralel olarak, yolcuların yanlarında bulundurabilecekleri sıvı
miktarı üzerinde halen uygulanan kısıtlamaların kaldırılması tavsiye ediliyor. Üye ülkelerin,
Avrupa düzeyindeki mevcut yasaları tamamlamak adına hava güvenliği önlemlerini finanse
etmesi, havacılıkla ilgili ulusal vergilerin kaldırılması (özellikle Đngiltere, Fransa ve
Đrlanda’da uygulanan) ve hava navigasyon hizmetlerinin serbestleştirilmesinin gerekliliği
üzerinde duruluyor. Rapor, hava trafiğinin iyileştirilmesinin teşvik edilmesi amacıyla bölgesel
havalimanlarından yeni uçuşların gerçekleştirilmesinde başlangıç maliyeti yardımına ilişkin
izin verilen sürenin 3 yıldan 5 yıla çıkarılmasını ve Avrupa hava pazarının genişletilmesini
tavsiye ediyor. Raporda Pan-Avrupa ve Akdeniz Havacılık Alanının 2010 itibariyle
kurulabilmesi için Avrupa Birliği’ne komşu ülkelerle yürütülen müzakerelere hız
kazandırılması yönünde çağrıda bulunuluyor. Benzer şekilde Atlantik ötesi hava trafiğinin
tamamen serbestleştirilmesi amacıyla (mülkiyet hakları ve kontrol önlemleri de dâhil olmak
üzere) ABD ile de müzakerelerin yürütülmesi isteniyor. Benzer müzakerelerin Çin, Brezilya,
Rusya ve Hindistan ile de yürütülmesi gerektiği vurgulanıyor.
Raporda belirtildiği şekliyle, stratejinin kabul edilmesinin üzerinden 6 aydan fazla bir süre
geçtikten sonra, söz konusu önlemler meşru ve haklı olmaya devam edecek ve bu önlemler
bütün Avrupa hava sisteminin uygulanabilirliği ve uzun vadeli rekabet edilebilirliğinin
güçlendirilmesine katkıda bulunacak.
15
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
AVRUPA YARATICILIK VE ĐNOVASYON YILI ELÇĐLERĐ BĐR MANĐFESTO
SUNDU
Avrupa Yaratıcılık ve Đnovasyon Yılı elçileri, Avrupa
Komisyonu Başkanı José Manuel Barosso’ya 12 Kasım’da
Avrupa Birliği’nin gelecek on yılda yaratıcılık ve inovasyon
alanında stratejisinin belirlenmesine katkıda bulunmak
amacıyla bir “manifesto” sundular.
Söz konusu manifesto, yedi öncelik içeriyor. Sunulan raporda öne sürülen öncelikler:
1) teori ve pratiğin beraber yürütüldüğü hayat boyu öğrenme sürecinde yaratıcılık alanlarını
desteklenmek; 2) okulları ve üniversiteleri öğrenciler ve öğretmenler için yaratıcı düşünceye
teşvik eden ve pratik ağrılıklı öğrenime yönlendiren yerler haline getirmek; 3) işyerlerini birer
öğrenim alanına dönüştürmek; 4) kültürlerarası diyalogu destekleyen bağımsız ve güçlü bir
kültürel sektör oluşturmak; 5) bilimsel araştırmaları ve inovasyonu teşvik edip, kişilerin
yaşam standartlarını yükseltmek; 6) endüstriyel tasarımın yapılandırılmasını güçlendirmek; 7)
Toplumsal refah ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen iş hayatında inovasyonu
geliştirmek.
Bu çerçevede değişimlerin gerçekleştirilmesi için etkinliklilerin yer alabileceği 7 eylem alanı
ortaya konuyor: 1) bilgiye yatırım, 2) eğitimin yeniden keşfedilmesi, 3) girişimlerin
ödüllendirilmesi 4) kültürün desteklenmesi, 5) inovasyonun teşvik edilmesi, 6) küresel
boyutta düşünmenin teşvik edilmesi 7) Ekonominin ekolojik hale getirilmesi
Avrupa Komisyonu sunulan manifestoyu memnuniyetle karşılarken, manifestoda yer alan
önceliklerin Komisyon’un 2020 yılı için sunduğu önceliklerle uyuştuğunu vurguladı.
ROMANYA’DA DOMUZLARDA GÖRÜLEN H1N1 VĐRÜSÜ NEDENĐYLE DOMUZ
ETĐNE ĐLĐŞKĐN TEDBĐRLER
AB Gıda Zinciri ve Hayvan Sağlığı Daimi Komitesi, Romanya’da görülen hastalığın
seyrindeki genel iyileşmeye dayanarak hayvanlarda görülen domuz gribine ilişkin kurallarda
değişiklik getiren bir taslak kararı 4 Kasım’da oybirliğiyle destekledi. Böylece Romanya’da
işlenen domuz etinin ve domuz etinden üretilen ürünlerin pazarlamasına sıkı denetim
önlemleri altında izin verilebilecek. Ancak, Romanya’daki durum halen hayvan sağlığına
ilişkin bazı ek kontrol önlemlerini gerektiriyor.
16
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
TÜRKĐYE’DEN ĐTHAL EDĐLEN ARMUTLARA DAHA SIKI AB KONTROLÜ
ĐSTENDĐ
AB üye ülkelerinden uzmanları bir araya getiren Besin Zinciri
ve Hayvan Sağlığı Daimi Komitesi, 4 Kasım’da Türkiye’den
ithal edilen armutların kontrolünün arttırılmasına karar verdi. Bu
karar, meyvede bir bitki sağlığı maddesi ve tarım ilacı olan
amitrazın yüksek miktarda bulunması sonucunda verildi.
Bu karar doğrultusunda, bundan böyle tüm AB ülkeleri Türkiye’den ithal ettikleri armutların
en az %10’unu içinde amitraz olup olmadığına ilişkin kontrol etmek zorunda kalacak. Ayrıca,
şu anda pazarda olan meyveler de uygun bir resmi kontrolden geçmek zorunda. Karar
ayrıca, üye ülkelerin meyvelerin laboratuar analizlerinden sonra amitraz seviyesinin olması
gerektiği seviyeyi geçtiği herhangi bir durumda Komisyon’u hemen bilgilendirebilmek için
Hızlı Uyarı Sistemi’ni kullanması gerektiğini de belirtiyor.
H1N1 GRĐBĐNĐN DOMUZLARA GEÇMESĐNĐN ENGELLENMESĐ ĐÇĐN BĐR
REHBER BELGE KABUL EDĐLDĐ
AB üye ülkeleri, Besin Zinciri ve Hayvan Sağlığı Daimi
Komitesi’nde domuzları H1N1 salgın grip virüsüne karşı
korumak amacıyla kontrol ve denetim önlemlerine ilişkin bir
rehber belgeyi onayladı.
Amaç, çiftçileri, veterinerleri ve sağlık yetkililerini herhangi bir salgına karşı hazırlamak ve
halk arasında oluşabilecek asılsız panik riskini azaltmak. Avrupa Komisyonu, basın
açıklamasında virüsün domuz çiftliklerine girmesi halinde veterinerlik hizmetleri, hedeflenen
denetim ve sürdürülebilir hareket kontrolleri ile H1N1 virüsünün zamanında tespit
çalışmalarına odaklanılması gerektiğini belirtti.
Komisyon birkaç aydır, H1N1 salgın grip virüsünün domuzlara bulaşması ihtimali ve böyle
bir durumun yol açacağı sorunlarla mücadeleye ilişkin çalışmalarını sürdürüyordu. Buna
örnek teşkil eden durumlar, muhtemelen virüsün insandan domuzlara bulaşmasıyla, şimdiye
kadar Kanada, Arjantin ve Avustralya’da görüldü. Her ne kadar bu ülkelerde virüsün
insanlara bulaşmasında domuzların etkili olmadığı görülse de hastalığın Avrupa’da
domuzlarda görülmesi ve yayılması halk arasında asılsız endişenin artmasına sebep oluyor.
Ayrıca muhtemelen insandan bulaşan H1N1 salgın grip virüsü Şili’deki hindilerde de tespit
edildi. Komisyon durumu yakından takip ediyor.
17
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
AB PDO VE PGI LĐSTELERĐNE GĐREN YENĐ ÜRÜNLER
Avrupa Komisyonu 11 Kasım’da Korunmuş Menşe Đşareti/ (Protected Designation of Origin
– PDO) ve Korunmuş Coğrafi Đşaretler (Protected Geographical Indications – PGI) listelerine
yeni eklenen tarım ve gıda ürünlerini açıkladı. Açıklamaya göre Đtalyan pirinci ‘Riso del Delta
del Po’, Đspanyol unlu mamülü ‘Sabao Pasiego’, Đtalyan limon türü ‘Limone Interdonato
Messina’ listeye yeni eklenen ürünler. Bu ürünler PGI ve PDO ile ilgili düzenlemeler
sonucunda korunan ve listelenen toplam yaklaşık 850 ürünün arasına katıldı.
AB VE TÜRKĐYE YASADIŞI GÖÇE ĐLĐŞKĐN ĐŞBĐRLĐĞĐNE KARAR VERDĐ
Türkiye ve Avrupa Birliği ortak bir basın açıklaması ile ortak
sorunları olan göç akışları ile mücadeleye ilişkin bir işbirliği
kurmak için anlaştıklarını açıkladı. Basın açıklaması 5
Kasım’da, Đçişleri Bakanı Beşir Atalay, Avrupa
Komisyonu’nun Adalet, Özgürlük ve Güvenlikten Sorumlu
Üyesi, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Jacques Barrot
ve Đsveç’in Đltica ve Göçten Sorumlu Bakanı Tobias Billström
arasında gerçekleşen toplantı sonrasında yayınlandı. Türkiye
ve AB arasında şu konularda anlaşma sağlandı:
-
-
-
hareketlilik, göç, iltica ve vize konularında düzenli bir diyaloğun kurulması;
topluluklar arasındaki teması arttırmak için vize politikasına ilişkin işbirliğinin
sağlanması. Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin, hizmet sunma serbestisi nedeniyle
Türk vatandaşlarına vize uygulamaması gerektiğini belirten AB Adalet Divanı’nın
Şubat 2009 tarihli Soysal/Savatlı kararına saygı duyulacağını taahhüt etti;
geri kabul anlaşmalarının imzalanması ve bir an önce uygulanmaları için tüm
gerekliliklerin yerine getirilmesi ve bir çok ilk ve transit ülke ile (Pakistan) geri kabul
anlaşmalarının bir sonuca ulaştırılması için bir güç birliğine varılması;
Türkiye ve Frontex arasında, teknik seviyeyi konu alan resmi bir iş anlaşmasının
imzalanması ve uygulanması. AB, bu anlaşmanın göç, sınır yönetimi ve denetimi,
yasadışı göç ve insan ticareti ile mücadele ve mülteciler ile sığınmacılar için yardım
amaçlı ek teknik ve finansal yardıma ilişkin olacağını belirtti.
GM OPEL’Đ SATMAKTAN VAZGEÇTĐĞĐNĐ AÇIKLADI
Geçtiğimiz aylarda General Motors’un (GM)
Avrupa’daki
bağlı
şirketi
Opel’in
yeniden
yapılandırılması amacıyla Kanadalı Manga şirketine
satılması konusunda anlaşmaya varılmıştı. Ancak 3
Kasım’da GM’den yapılan açıklamada Opel’in
satışından vazgeçildiği bildirildi.
18
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Bu durumda Almanya’nın daha önce potansiyel alıcılara Opel’in yeniden yapılandırılması
için vermeyi planladığı 4,5 milyar Avro tutarındaki yardımın GM’ye verilmesi gündeme
gelebilecek. Küresel ekonomik kriz bağlamında geçici olmak üzere çıkarılan AB
düzenlemelerine göre, yeniden yapılandırma yardımlarının önceden Komisyon tarafından
onaylanmasına gerek bulunmamakta. Ancak Komisyon bu satış işlemiyle ilgili olarak
yapılacak devlet yardımlarını izleme ve AB kurallarına uygunluğunu denetleme hakkını saklı
tutmuştu (bkz. 14-20 Eylül 2009 tarihli ĐKVe-bülteni).
AVRUPA KOMĐSYONU ÜÇÜNCÜ ÜLKELER TARAFINDAN UYGULANAN
TĐCARETĐ SINIRLAYICI ÖNLEMLERE ĐLĐŞKĐN RAPORUNU YAYIMLADI
Komisyonun 6 Kasım 2009 tarihinde yayımladığı ticareti
sınırlayıcı tedbirlere ilişkin 5. Raporda, Ekim 2008-Ekim
2009 tarihleri arasında üçüncü ülkeler tarafından 223 adet
önlem
alındığı
belirtiliyor.
Ticaretten
sorumlu
Komiserliğin sözcüleri tarafından yapılan açıklamada,
alınan önlemlerin daha önceki kriz ve durgunluk
dönemlerinde alınanlara oranla daha sınırlı olduğu ve son
dönemde alınan korumacı önlemlerin Aralık 2008Temmuz 2009 döneminde arttığı, bu tarihten sonra ise
azalma eğilimi gösterdiği ifade edildi. Đthalatın yasaklanmasından gümrük vergilerinin
arttırılmasına ve yerli ürünlerin alınmasını teşvik eden politikalara kadar değişen önlemlerin
özellikle Rusya (48), Arjantin (35), Endonezya (27), ABD (16) ve Çin (13) tarafından
alındığının belirtildiği raporda, en çok önlem alınan sektörlerin tarım ve gıda (44), çelik ve
diğer metal ürünler (30), otomotiv (28), hizmetler (26) ve tekstil/hazır giyim (22) olduğu
açıklandı.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları nedeniyle, ithalat yasakları ve gümrük vergilerinin
arttırılması gibi önlemlerin AB ihracatını % 5,2 gibi sınırlı bir oranda etkilediğinin yer aldığı
raporda, kamu ihaleleri gibi DTÖ kurallarının daha gevşek olduğu “sınır gerisindeki” ticaret
kısıtlamalarının daha da arttığına yer veriliyor. Bununla birlikte G20 çerçevesinde alınan
taahhütlere uyulmasıyla, daha yüksek düzeyde korumacılığın ortaya çıkmasının önlenebildiği,
ancak krizin bitmesinden sonra dahi özellikle DTÖ üyesi olmayan ülkelerin korumacı
önlemleri uygulamaya devam etmeleri riskinin de mevcut olduğu raporda vurgulanıyor.
AVRUPA KOMĐSYONU 2009 SONBAHAR DÖNEMĐ EKONOMĐK TAHMĐN
RAPORU YAYIMLANDI
Avrupa Komisyonu’nun Bahar ve Sonbahar dönemlerinde olmak üzere yılda iki kez
düzenlendiği Ekonomik Tahmin Raporu’nun sonbahar dönemine ilişkin olanı 3 Kasım’da
yayımlandı. Avrupa’da ekonomilerin yavaş yavaş büyüme sürecine dönmeye başladığı
belirtilen raporda 2009’un ikinci yarısından itibaren durgunluktan çıkış sinyallerinin alındığı
19
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
açıklanıyor. 2009 yılı bütün olarak değerlendirildiğinde GSYĐH’da Avro Alanı’nda %4 ve
AB27’de %4,1 düşüş kaydedilmekle birlikte gelecek yıl Avro Alanı ve AB27’de %0,7
büyüme ve 2011’de Avro Alanı ve AB27’de sırasıyla %1,5 ve %1,6 büyüme beklendiği
belirtiliyor. Avrupa Komisyonu’nun Ekonomik ve Mali Đşlerden Sorumlu üyesi Joaquin
Almunia da ekonomik iyileşmenin başta Asya olmak üzere uluslararası ekonomik koşulların
iyileşmesi, ülkelerin bütçe destek önlemleri ve para politikaları koşullarında görülen
iyileşmeden kaynaklandığını belirtiyor. Ancak, güven endeksinde görülen düzelme ile kendini
gösteren ekonomik faaliyette toparlanmanın ise halen büyük ölçüde geçici faktörlere bağlı
olduğu kaydediliyor. Yatırımların 2011’den önce toparlanmayacağı, özel tüketimin ise
istihdam artışındaki sorunlardan etkilenmeye devam edeceği belirtiliyor. Komisyon üyesi
Almunia 2010’da genel toparlanmanın hızlanacağı ve 2011’de de devam edeceğini ifade etti.
Durgunluğun şimdiye kadar işsizlik üzerine olumsuz etkisinin tahmin edilenden daha az
olmasına karşın gelecek çeyrek dönemlerde durumun tersine dönmesi bekleniyor. Bu yıl
işsizlik oranının Avro Alanı’nda % 9,5 ve AB-27’de % 9,1 ve 2010’da sırasıyla %10,7 ve
%10,3; 2011’de ise %10,9 ve %10,2’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. 2010’da 10 kadar ülkenin
işsizlik oranının çift haneli sayılara ulaşması beklenirken Đspanya’da %20, Đrlanda’da %14
olacağı tahmin ediliyor. Söz konusu yüksek işsizlik oranlarının, ücret seviyelerinin de düşük
olmasında neden olması bekleniyor.
Avrupa Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı hedefiyle daha orantılı düzeyde olması beklenen
enflasyon oranının 2009’da Avro Alanı’nda %0,3 ve AB-27’de %1’den, 2010’da sırasıyla
%1,1 ve %1,3’e; 2011’de ise %1,5 ve %1,6’ya yükselmesi bekleniyor. Komisyon
öngörülerine göre enflasyon oranlarında üye ülkeler arasında derin farklar bulunmuyor ve
deflasyon riski de muhtemel görünmüyor.
Komisyon’un söz konusu raporuna şu linkten ulaşılabilir:
http://ec.europa.eu/economy_finance/thematic_articles/article16051_en.htm#documents
AB PROJE ÇAĞRILARI
IPA (KATILIM ÖNCESĐ YARDIM) 2009 BĐLGĐ VE ĐLETĐŞĐM PROJE ÇAĞRISI
AB politikaları hakkında aday ve potansiyel
aday ülkelerde yayınlanan TV programlarının
kalitesini artırma, AB üyelik sürecine dair
kamuoyu tartışmalarına şekil verme, medyanın
bağımsızlığını ve televizyon programlarının standartlarını, ortaklık kurma ve program, bilgi
değişimi yoluyla geliştirme amacında gerçekleştirilecek projeleri AB tarafından destekleniyor.
Son başvuru tarihi 19 Ocak 2010 olan projeye tüzel kişiler, aday ve potansiyel aday
ülkelerden kamu ya da özel televizyon kuruluşları ve prodüksiyon şirketleri başvurabilir.
20
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Proje kapsamında AB politikalarını tanıtıcı programın bir ya da birkaç katılım öncesi yardım
paketi (IPA) yararlanıcı ülkesinde yayınlaması şartı aranıyor.
Proje ile ilgili ayrıntılı bilgi ve dökümanlar şu linkte bulunabilir:
http://ec.europa.eu/enlargement/how-does-it-work/grants-tenders/grants/index_en.htm
PRINCE 2009 PROJE ÇAĞRISI
AB genişleme süreci konusunda toplumun, genişleme takvimi hakkında kamuoyu
tartışmalarını şekillendirerek bilgilendirilmesi, aday ve potansiyel aday ülkelerin güncel
durumunun AB vatandaşlarına tanıtılması amacını taşıyan proje çağrısının son başvuru tarihi
30 Kasım 2009.
Proje kapsamında gerçekleştirilecek etkinlikler, prodüksiyon ve görsel-işitsel programların
yayınlanması ya da AB genişleme süreci ile ilgili münazara ve çeşitli iletişim aktivitelerini
artıran organizasyonlar olmalı. Projeye, kamu veya özel sektör kuruluşları başvurabilirler. 27
AB üyesi ülkeden birinde kayıtlı olan kurumların bunu belge ile ispatlanmaları gerekiyor.
Başvuran kuruluşların doğrudan projenin hazırlanışı ve yönetiminde sorumlu da gerekiyor.
Proje ile ilgili ayrıntılı bilgi ve dökümanlar şu linkte bulunabilir:
http://ec.europa.eu/enlargement/how-does-it-work/grants-tenders/grants/index_en.htm
ALMAN BASININDA TÜRKĐYE’YE ĐLĐŞKĐN HABERLER
Almanya’da Paralel Toplumlar Yok
Die Welt, Almanya Entegrasyon ve Göç için Danışma Konseyi temsilcisi Klaus J.Bade’in bir
konuşmasından alıntı yayınladı. Almanya’ya işçi göçünün 50. yıl kutlamalarında Frankfurt
Paulskirche’de konuşan Bade bugün Almanya’da misafir işçilerin göç tarihini özetliyor ve
göçmenlerin bugünkü durumunu ortaya koyuyor. Almanya’da paralel toplumlar olmadığını
belirten Bade, aslında, Almanya’nın diğer göç alan ülkelerle karşılaştırıldığında
entegrasyonun oldukça başarılı olduğunu belirtiyor. Bade, açıklamalarını Essen’de bulunan
Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı ile Würzburg’da bulunan deneysel eğitim araştırma
enstitüsünün araştırmalarına dayandırıyor. Söz konusu araştırmalarda, Türk göçmenlerin
eğitim düzeyinin hala düşük olduğunu ortaya koymakla birlikte bu araştırmalara eski misafir
işçilerin de dahil edildiğinin dikkate alınması gerektiği belirtiliyor. Bu misafir işçiler çok iyi
21
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
eğitimli değiller fakat Almanya’ya ağır işçi olarak gelmiş bulunuyorlar. Buna rağmen, Türk
kökenli kişilerin sadece yüzde 6’sının bir eğitim derecesi yokken, yüzde 17’si üniversiteden
mezun. Genç nesil ile ebeveynleri arasında büyük farklılıklar bulunuyor, bu da entegrasyonun
başarılı bir şekilde gerçekleştiğini gösteriyor. Ayrıca kadınlar erkeklerden daha başarılı. Türk
kökenli Almanların yüzde 75’ten fazlası Almancayı iyi veya çok iyi konuştuklarını
belirtiyorlar.
Đstanbul'da Almanca kursları
Die Welt’de 3 Kasım’da yayınlanan bir makalede özellikle eşlerinin yanına gitmek üzere
Almanya’ya göç etmek isteyen Türklerin Đstanbul’da Goethe-Enstitüsü’nde Almanca
kurslarını takip ettiklerini yazıyor. Almanya’ya gidecek göçmenlerin Almanca test sınavını
geçmeleri gerekiyor. Makalede söz konusu testi geçmek için Anadolu’dan Đstanbul ya da
Ankara’ya gelerek hazırlık sınıflarına katılmanın güçlüğünden söz ediliyor. Kurslara
katılmanın maliyetinin yanı sıra Almanca testinden geçmeleri halinde bile başvuru
sahiplerinin Alman Konsolosluğu tarafından dil eğitimlerinin yeterli olmadığı gerekçesiyle
geri çevrilebildikleri belirtiliyor.
Türkiye’nin Dış Politikası ve El-Beşir’i Daveti
Financial Times Almanya(FTD) tarafından yayınlanan bir makalede Türkiye’nin dış
politikasındaki değişim ele alınıyor. Türkiye’nin Đran’la ilişkilerinin iyileşirken Đsrail ile
yaşanan zorlukların artmasına ilave olarak, Türkiye’nin Sudan Devlet Başkanı Ömer Hassan
El-Beşir’i konferansa davet etmesinin AB’de endişeleri artırdığı belirtiliyor. Türkiye’nin ElBeşir’in davete katılmayacağını açıklamasına karşın yakın zamanda AB’de yeni Türk dış
politikasının Batı’dan uzaklaştığına dair bir izlenim uyandığı, ABD ve Đsrail’in bu durum
nedeniyle AB’yi suçladığı belirtiliyor. AB’nin geçmişte Türkiye’nin üyeliğini desteklemediği,
Türkiye’nin AB’ye yaklaştırılması ve AB’den uzaklaşmasının önlenmesi için şu anda AB’ye
katılım sürecinde yeni bir dinamik yaratılması gerektiği yorumunda bulunuluyor.
Tagesspiegel ise hakkında uluslararası tutuklama kararı bulunan El Beşir’in Türkiye
tarafından davet edilmesini yazdı. AB’nin söz konusu davetin geri çevrilmesini istediği
belirtilen yazıda, Uluslararası Ceza Mahkemesi Koalisyonu Koordinatörü Avukat Özlem
Altıparmak’ın Türkiye’nin davranışını eleştirdiğine yer veriliyor.
Frankfurter Rundschau El- Beşir’in uluslararası protestodan sonra Türkiye’ye ziyaretini iptal
ettiğini yazıyor.
Türk’nin Kıbrıs girişimi
Tagesspiegel’in haberine göre Türkiye Suriye ve Ermenistan gibi komşu ülkelerle ilişkilerini
iyileştirdikten sonra Kıbrıs sorununu ele almaya başladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
Türkiye’nin AB’ye üyelik şansını arttırmak amacıyla çözüme yaklaşmaya çalışıyor. Söz
konusu yeni politika kısmen Türk Büyükelçilerinin, sorunun çözümüne ilişkin fikir teatileri
sonucu ortaya çıktı. KKTC lideri Mehmet Ali Talat yeni stratejiyi öğrenmek üzere Ankara’yı
ziyaret etti. Konu üzerinde görüşmek üzere Başmüzakereci Egemen Bağış Atina’ya,
22
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Başbakan Recep Tayip Erdoğan ise Washington’a gitti. Ankara Talat’tan daha uzlaşmacı bir
pozisyon almasını istedi. Türk Hükümetinin aceleci davranmasının sebebi Talat’ın sürekli güç
kaybetmesi ve Nisan ayında yapılacak olan seçimlerde başarısız olabilme ihtimali. Davutoğlu
AB’nin Türkiye’nin limanlarını Kıbrıs Rum gemilerine açması için AB’nin KKTC’ye
uyguladığı boykotu gevşetmesini istiyor. Yeni Kıbrıs politikası kısmen Davutoğlu’nun sıfır
problem politikasının bir parçasını teşkil ediyor.
Türk Öğrencileri Đsrail’i Eleştirdi
Spiegel, Trabzon’daki bir üniversitede öğrencilerle Đsrail Büyükelçisi Gabby Levy arasında
geçen olayı yayınladı. Öğrenciler Levy’nin arabasına yumurta attı ve katil Đsrail şeklinde
bağırdı. Gösteriyi yapan kişi tutuklandı. Levy çocukların katledilmesi ve işgal politikası
nedeniyle Rize’de eleştirildi.
Öcalan’ın Hapishane Koşulları Đyileştirildi
SüddeutscheZeitung’un bildirdiğine göre PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Đmralı’daki hücre
hapsi sona erdi. Diğer sekiz mahkumun adaya yerleşeceği ve Öcalan’ın onlarla yürüyüşleri
sırasında konuşulabileceği belirtiliyor. Öcalan’ın koşulları, TV sağlanması ve diğer
tutuklularla beraber el sanatları çalışmalarına izin verilmesi şeklindeki gelişmelerle tutukluluk
koşulları iyileştirilecek. Hapis koşullarındaki söz konusu iyileştirme Kürt sorununa ilişkin
Türk politikasının bir parçası çerçevesinde gerçekleşiyor.
Hamburg Türkiye Đle Ticaret Đçerisinde
Die Welt’in bildirdiğine göre Türk Hava Yollarının kar oranı yıl başından bu yana %23 artış
gösterdi. Kapasite kullanım oranı yaklaşık %80 olan THY’de Hamburg ile Türkiye arasında
günde 2 kere, yaz döneminde 4 kere uçuş yapılıyor. Diğer pek çok havayolu kriz nedeniyle
zararda. Yönetim kurulu başkanı Temel Kotil bu başarılı sonucun büyük ölçüde Türkiye ile
Hamburg arasındaki artan ticaretten kaynaklandığını belirtti. Hamburg Uluslararası Ticaret
Odası Başkanı Corinna Nienstedt, Türkiye’nin büyük bir pazar olduğunu, Hamburg’tan giden
insanlar için coğrafi konumu nedeniyle ilginç geldiğini söyledi. 2007 yılından Hamburg’tan
Türkiye’ye 820 milyon Avro, Türkiye’den Hamburg’a 320 milyon Avro değerinde mal
gittiğini belirtti.
Erdoğan Kürt Sorununda Çözümü Hedefliyor
Sol ve Liberal görüşlü birçok Alman gazetesi, Türk Hükümeti’nin Kürt nüfusun haklarını
güçlendirmeyi planladıklarını bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Meclis’te planını
açıkladı. Planda, 24 saat Kürtçe yayın yapabilecek TV istasyonlarının kurulmasına izin
verilmesi, üniversite ve okullarda Kürtçenin öğretilmesi öngörülüyor. Plan ayrıca, şehir ve
sokaklara Kürtçe isimlerinin geri verilmesi ve Güney Doğu Anadolu’da askeri varlığın
azaltılmasını da içeriyor. Ancak planda herkese daha fazla özgürlük tanıması öngörülmüştü.
Alman gazeteciler DTP başkanı Ahmet Türk’ün Meclis’te yaptığı konuşmayı tarihi olarak
nitelediler (Tagesspiegel, Süddeutsche Zeitung). Gazeteciler atılan adımların Kürtler için
yetersiz, Türkler için ise çok fazla olabileceği yorumunda bulundular.
23
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Türkiye Đran’ın Nükleer Programı Konusunda Uzlaşmayı Destekliyor
Die Zeit’ın haberine göre Türkiye Đran’ın düşük kaliteli uranyumunu, Rusya’dan sivil amaçlar
için kullanılacak uranyum gönderilene kadar saklama önerisinde bulundu. Bu çözümün Đran
tarafından kabul edilme ihtimali bulunuyor. Đran Rusya’ya düşük kalite Uranyumu
gönderdikten sonra, yüksek kalitede uranyumu alamama ihtimalinden çekiniyor. Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu, Hürriyet gazetesine verdiği demeçte, Batı ve Đran arasında bir
uzlaşmaya varabilmek için, Türkiye’nin Đran’ın düşük kaliteli uranyumunu saklayabilecek
imkanı ve isteği bulunduğunu bildirdi. Davutoğlu bu öneri hakkında Uluslararası Atom
Enerjisi Kurumu’ndan Muhammed El Baradei, Đran Dışişleri Bakanı Manutschehr Mottaki ve
Amerikan başkanı Barack Obama ile görüşüldüğünü açıkladı.
Rolan Koch’un Türkiye Ziyareti
Frankfurter Rundschau gazetesinin haberine göre Almanya Hessen Eyaleti Başbakanı Roland
Koch ve entegrasyon bakanı Jörg-Uwe Hahn Türkiye gezilerini başarılı olarak
değerlendirdiler. Ekonomik ve politik ilişkilerin derinleştiğini sözlerine eklediler. Dahası
Türkiye’de Hessen’e kardeş şehir bulmak için önemli adımlar atıldığını söylediler. Đkili,
özellikle Đzmir ile ilgilenip olumlu karşılık aldıklarını belirtti. Koch ve Hahn ayrıca Erdoğan
ve Davutoğlu’yla da görüştü.
Günümüz Türkiye’sinde Atatürk Etkisi
Frankfurter Allgemeine Zeitung Mustafa Kemal Atatürk’ün günümüz Türkiye’sine olan
etkilerini inceleyen bir makale yayınladı. Karen Krüger Atatürk’ten her politik gücün kendi
politik görüş ve taleplerini desteklemek için yararlandığını açıkladı. Erdoğan bile Atatürk’ün
derslerinin Türkiye’nin geleceği için önem taşıdığını belirtti. Krüger, Erdoğan’ın haklı veya
ciddi olup olmadığının tartışabilineceği yorumunu yaptı. Günümüzde Türk düşünürleri
Kemalist Dogma’nın politik hayatın normalleşmesi sürecinde bir engel olabileceğini
bildiriyorlar. Yazar ise bu konu hakkında Kemalizmin çelişkileriyle yüzleşmek için bütün
Atatürk tabularından arınılması gerektiğinin önemini belirtti.
Türkiye’de Kardelen’in Katili için Dava
Gazeteler 12 Ocak 2009’da Paderborn’da cinsel tacize uğradıktan sonra öldürülen 8 yaşındaki
Kardelen cinayeti hakkındaki davanın başlamasını bildiriyor. Şüpheli Ali K.’nın (30) ömür
boyu hapis cezası alması bekleniyor. Dava Cuma günü Türkiye’de, Söke’de başladı. Ali
K.’nın Türkiye’ye kaçması ve burada yakalanması nedeniyle dava Türkiye’de görülüyor. Ali
K. 21 yaşında Almanya’ya gelmiş ve burada iş bulmayı başaramamıştı.
24
ĐKTĐSADĐ KALKINMA VAKFI
HAFTALIK E-BÜLTEN
2-15 KASIM 2009
Hessen’de Okullarda Đslam Dersleri
Frankfurter Rundschau gazetesinin haberine göre, Hessen Entegrasyon Bakanı Jörg-Uwe
Hahn göçmenlerin başvurabileceği bir entegrasyon merkezi kurulması projesini açıkladı.
Hahn konuşmasında Okullarda Đslam ile ilgili derslerin bilgilendirme amacından çok inanca
yönelik olması gerektiğini söyledi. Bunun gerçekleşebilmesi için ise Müslüman toplumun
organize olması gerektiğini sözlerine ekledi.
Berlin’de Đstanbul Sergisi
Der Tagesspiegel Berlin’de başlayan “Istanbul New Wave” sergisini bildirdi. Berlin
Đstanbul’un ortak şehri olarak Türk sanatçılarla birlikte 3 sergiye ev sahipliği yapıyor.
Sergiler, 17 Ocağa kadar Gropius-Bau ve Hanseatenweg ve 3 Ocağa kadar Akademie der
Künste Pariser Platz ta gezilebilecek.
Đslam ve Cinsellik Üzerine Seyran Ateş’in Yeni Kitabı
Die Welt Seyran Ateş’in yeni kitabı hakkında haber yaptı: “Der Islam braucht eine sexuelle
Revolution” (“islam’ın cinsel devrime ihtiyacı var”) Seyran Ateş, Almanya’da müslüman
kadınlarının haklarını savunan bir avukat. Kitabında kendi tecrübelerinden bahsediyor ve iyi
bir Müslüman olup hem de serbestçe cinsellik yaşanabileceğinin mümkün olduğunu
belirtiyor. Tanrı’nın kadınların ezilmesini istemediğini ekliyor.
25
Download