Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine

advertisement
Sorularlarisale.com
"Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir
minber; o burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz
Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imana imam..." Bu
ifadeleri izah eder misiniz?
"Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o
burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün
ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün
evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkep bir halka-i
zikrin serzâkiri; bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya
tarâvettar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki, her bir dâvâsını,
mu’cizatlarına istinat eden bütün enbiya ve kerametlerine itimat
eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar."(1)
Burada Peygamberimiz (asm)'in manevi azamet ve büyüklüğüne işaret ediliyor.
Bütün dünya bir mescit kabul edilmiştir. Malum olduğu üzere, İslam'da, temiz olan
her yer mescit sayılmıştır. Bu durum peygamberler içinde, sadece Peygamberimize
ve ümmetine mahsustur. Diğer dinlerde, kilise ve havranın dışında ibadet yasaktır.
Mekke ise bu mescidin mihrabıdır. Yani, Peygamberimizin (asm), bütün
ümmetine imamlık ettiği mevkidir. Diğer bir mana ise, ibadetin kıblesi olan kabeye
işaret ediliyor.
Medine ise, minberdir. Yani, bütün insanlığa Peygamberimiz (asm)'in hakkı ve
hakikati beyan edip, hitap ettiği yerdir. Dinin esasını ve teferruatını Medine'den
insanlığa duyurmuştur.
Ehli imana imam olması, Onun son peygamber, son nebi olmasıdır.
Bütün insanlara hitap etmesi ise, onun nübüvveti, sadece kavmine olmayıp,
bütün insanlığa olmasına işarettir.
Bütün enbiyaya reis olması ise, fazilet ve kulluk noktasında hepsinden ileri
olmasına işaret eder.
Bütün evliyaya seyyid olması ise, onun sünneti dışında hak bir yolun olmadığına,
Allah’a dost ve evliya olmanın yolu, onun sünnetine tabi olmaktan geçtiğine
işarettir.
page 1 / 2
Bütün enbiya ve evliyadan mürekkep bir halka-i zikrin serzâkiri olması ise, bütün
kainat, bütün enbiya, bütün evliya, büyük ve geniş bir kulluğun halkasıdır. Bu
halkanın başı ve temsilcisi ise hazreti Peygamberimizdir (asm).
"Bütün enbiya, hayattar kökleri, bütün evliya tarâvettar semereleri
bir şecere-i nuraniyedir ki, herbir dâvâsını, mucizatlarına istinat
eden bütün enbiya ve kerametlerine itimat eden bütün evliya tasdik
edip imza ediyorlar."(2)
Burada, nübüvveti, nurani bir ağaca benzetirsek; kökleri, ondan önce gelmiş bütün
peygamberlerdir. Onun gelmesine zemin hazırlıyorlar. İnsanlığı ona hazırlıyorlar ve
nebilik kurumunu tesis edip mucizeleri ile teyit ediyorlar ki, insanlık geleneği o
kuruma yabancı kalmasınlar.
Evliyalar ise, o nurani ağacın tatlı ve hayatlı meyveleridir. Bir ağacın hayatlı
ve sağlam olmasına en büyük delil, meyvesindeki taravet ve tazeliktir. İslam
ağacının taze ve taravetli meyveleri ise, milyonlar evliyalardır. Her birisi, kerametleri
ile buna şahitlik etmişlerdir.
İşte, geçmişteki nebiler, gelecekteki evliyalar, o mübarek gövde olan Peygamber
Efendimiz (asm)'in müjdecileri ve meyveleri olursa, onun manevi azameti ve Allah
katında habibiyet makamını almasının manası bir parça anlaşılır.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, On dokuzuncu Söz.
(2) bk. a.g.e.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download