BÜYÜK HAYALLERİM VE ÇİKOLATA Yedinci sınıf muhtemelen

advertisement
BÜYÜK HAYALLERİM VE ÇİKOLATA Yedinci sınıf muhtemelen yaramazlık yıllarımın doruk noktasıydı. Ergenlik deyin, tembellik deyin ne isterseniz deyin, bu gerçekten büyük bir sorundu. Kaç öğretmen kaç kere annemle babama beni şikâyet etmiştir anlatamam. Sınıfta sürekli konuşuyordum, bir de yetmezmiş gibi diğer arkadaşlarımı da konuşturuyordum. O dönemin en sevilen filmi -­‐ya da en azından ben bayılıyordum-­‐ Lise Müzikali’ni izleyip hiç ders çalışmazdım. Kendimi Hannah Montana olacağıma, Zack ve Cody’yle tanışacağıma o kadar inandırmıştım benim için gerisi önemsizdi. Disney Channel’da her zaman yerim olduğunu biliyordum. Öyle olmalıydı. Dünyanın yarısı gibi ben de şarkı söyleyebiliyor, dans edebiliyor ve tiyatro yapabiliyordum. Benden başka o kanala katılmak isteyen muhtemelen sadece üç milyar kadar insan vardı. Yani hedefime çok yakındım. E hayal kurmak bedava. Ama ne yapıyordum? Hiçbir şey. Böyle bir yolda ilerleyeceğimi sadece kendi kendime tekrar ediyordum. Kimseye –arkadaşlarım dışında-­‐ bu delice hayalimden bahsetmiyordum. Çünkü bir Hollywood yıldızı olma hayalleri kurduğumu itiraf etme fikri beni utandırıyordu. Kimsenin buna ihtimal vermeyeceğini çok iyi biliyordum. Ben de aslında zaman zaman kendime: “Saçmalama! O kadar kolay olsaydı herkes televizyonda olurdu.” diyordum. Ama yine de ben farklıydım, biliyordum. Buraya ait değildim. Müzikallere, filmlere, tiyatrolara, danslara aittim. Bu yüzden matematik çalışmak çok aptalcaydı. Ben bir yıldız olacaktım. O zaman kimse bana matematik sorusu sormayacaktı. Bu düşüncelerimi bir türlü değiştiremiyor, okulda çeneden başka bir şey yapmıyordum. Babam bunların hepsinin farkındaydı. O yüzden hayal dünyamdan çıkmam gerektiğini tekrar tekrar söylüyordu. Dünyada bir sürü yetenekli insan vardı ve ben de onlardan biriydim. İşin kötüsü ben aslında derslerde de iyiydim. Sadece hayal kurmaktan ne yaptığımın farkında değildim. Aklım bir karış havadaydı. Bu arada SBS döneminden geldiğimi söylemeyi unuttum. Üç sene boyunca hafta sonlarımız dersanelerde geçti. Nasıl unuttuysam bu küçük detayı. Ama çok güzel vakit geçiriyordum. Harika arkadaşlarım vardı. Ekin ve Mehmet’le (Batı Dersanesi’ne gidiyordum o zamanlar) Batı Haber Bülteni yapıp bunları aralarda videoya çekiyorduk. Bütün sınıf da buna dahildi. Bize alışmışlardı zaten. Haberin bir parçası olmak artık herkes için günlük bir iş olmaya başlamıştı. Tahmin edeceğiniz üzere üçümüz de Disney kapılarının bize açılacağını sanıyorduk ama açılacak tek kapı sanırım hazirandaki sınav kapısı olacaktı. Ama daha sınava vardı canım. Korkmaya gerek yoktu. Dersaneye aslında ikinci sınıftan başlamıştım. Ekin ve Mehmet’le yüksek tembelliğim sonucu dördüncü sınıfa düşüşümle tanıştık. Bir daha da sınıf çıkamadım zaten. Hatta çocuğun biri bir sınıf yükselme sınavından sonra yanıma gelip bana: “Ben de seni akıllı bi’şey sanmıştım.” demez mi? Her neyse, daha ikinci sınıftaki akıllı öğrenciyken, yine günlerden bir dersane günü Türkçe öğretmenimiz Dilek, bize kitaptan bir öykü okuyacaktı. Ama okumak yerine onu canlandırmamızı istedi. Bir dakika! Canlandırmak mı? Biri galiba: “Alara hadi sen gel!” dedi. Bana mı öyle geliyordu? Hiç düşünmeden kalktım tabii ki. Öykünün adı Çikolata’ydı. Sınıftan birini kardeşim olarak seçtik, Dilek öğretmen de öyküdeki çingene kız olacaktı. İşte en çok sevdiğim ders neden Türkçe artık çok açık. Her zaman bir drama, bir senaryo, bir kompozisyon hâlindeydi. Dil bilgisine kapak açmıyordum size o kadar söyleyeyim. Benim için çocuk oyuncağıydı. Türkçe’yi çok seviyordum. Küçük çaplı tiyatromuza başlamıştık. Aslında benim için bu çok inanılmaz bir olaydı. Çünkü dersanedeydik ve sadece yazıp okumamız gerek sanıyordum. Ama bu sefer başka olacaktı. Canlandırma kısmı çok güzel geçiyordu evet ama öyküyü de bir yandan dinliyordum. Beni o kadar etkilemişti ki hâlâ o son kısmını düşündükçe o küçük çingene kızının o çikolata çöpüyle oynayışı gözümün önüne geliyor. O çocukluk duygusu ne kadar güzel işlenmiş aslında. O çöpü açıp çikolatanın tadını almaya çalışan çocuğu kalbimden bir türlü silemiyorum doğrusu. Sonra da bunca Hollywood saçmalığı hayallerimi düşünüp kendime kızmıştım. Bir sürü çocuk daha çikolatanın adını da, tadını da bilmezken ben önüme hazır konmuş geleceği elimin tersiyle itiyordum. O gün bunları düşüne düşüne eve dönmüştüm. ALARA IŞIKCI 21402113 IR 
Download