“VİRA BİSMİLLAH” DİYELİM! Balık

advertisement
DİDEM ENGİN’DEN HÜKÜMETE ÇAĞRI:
BALIKÇILARIN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ İÇİN “VİRA BİSMİLLAH” DİYELİM!
Balıkçılar için 1 Eylül 2016 tarihinde yeni av sezonunun başladığını hatırlatan CHP
İstanbul Milletvekili Didem ENGİN, hazırladığı bir araştırma önergesi ile balıkçıların
sorunlarını Meclis gündemine taşıyarak sürdürülebilir balıkçılık için gerekli tedbirlerin bir
an evvel alınması gerektiğini belirtti.
Ülkemizin deniz ve su kaynakları açısından oldukça zengin bir coğrafyaya sahip olduğunu
belirten Didem ENGİN, "Böyle bir doğal zenginlikle, balıkçılık ve su ürünleri üretimi açısından
dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olmamız gerekirken, ne yazık ki mevcut durum
beklenenin aksidir. Kendimize özgü ekosistemimiz, zengin su kaynaklarımız ve dünyanın en
önemli denizlerine kıyılarımız olmasına rağmen balıkçılarımız, emeklerinin karşılığında gereken
verimi alamamaktadır" dedi.
TÜİK verilerine göre, su ürünleri üretimi 2015 yılında 672,241 ton olarak gerçekleşmiştir. Cari
fiyatlar üzerinden balıkçılık sektörünün Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)'ya katkısını
değerlendiren Didem ENGİN, 1999 yılında %0.3 olan bu oranın, TÜİK’in en güncel verisi olan
2012 yılında %0.2'ye gerilediği belirtti. Balıkçılığın üst başlığı olan tarım, ormancılık ve
balıkçılık sektörünün payı da 2000 yılında %10.1 ve sektörel büyüme hızı %53.2 iken, 2014
yılında bu oranlar sırasıyla %7.1 ve %7.7'ye geriledi.
Balıkçılık Can Çekişiyor, Balık İthalatı Artıyor!
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre 2002 yılında 566,682 ton olan su ürünleri
avcılığının 2015 yılında 431,907 tona gerilediğini belirten Didem ENGİN, aynı yıllar arasında
61,165 ton olan su ürünleri yetiştiriciliğinin ise 240,334 tona çıktığını, su ürünleri ithalatının da
22,532 tondan 110,761 tona yükseldiğini söyledi. "Bu kıyaslama da açıkça göstermektedir ki
ülkemizde 2002 yılından bugüne, su ürünleri sektöründe avcılıktan ziyade yetiştiricilik teşvik
edilmiş, balıkçılar göz ardı edilerek balık çiftlikleri desteklenmiştir. Yetiştiricilikle kullanılan
yemlerin çoğunlukla denizden avlanılması ise, zaten azalan balık stokunun daha da azalmasına
neden olmaktadır. Bu nedenle açık deniz balıkçılığı desteklenmeli, yetiştiricilikte de alternatif yem
geliştirme ve yeni balık türlerinin yetiştirilmesi gibi çalışmalar yürütülmelidir" dedi.
Su Ürünleri Sektörü Kurumsal Yapılanması Güçlendirilmeli!
Ülkemizde balıkçılık sektörü çalışmalarının Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı bir
Genel Müdürlük yapılanması ile yürütüldüğünü de hatırlatan Didem ENGİN, balıkçıların yıllardır
ayrı bir bakanlık kurulması yönündeki taleplerini de dile getirdi. Mevcut Genel Müdürlüğe bağlı
taşra teşkilatlanmasının dahi hala tamamlanmamış olması sebebiyle, taşradaki balıkçılarımızın
muhatap bulmakta zorlandığını belirten Didem ENGİN, su ürünleri sektörüyle ilgili bakanlıklar
arasında işbirliği ve koordinasyon eksikliğinin de sektörü olumsuz etkilediğini vurguladı.
Kaçak Avcılıkla Yeterli Mücadele Yok!
Ülkemizde balık stokunun azalmasının önemli bir sebebinin de kaçak ve kayıt dışı avcılığın
önlenememesi olduğunu söyleyen Didem ENGİN, "Hükümetin kayıt dışı avcılıkla mücadelede
etkin bir tutum sergileyememesi, hangi teknenin ne kadar balık tuttuğunun takip edilememesine
sebep olmakta, bu da kota sorununun aşılmasını önlemektedir. Kayıtlı avcılık yapan balıkçılar
düşük gelirle ayakta kalmaya çalışırken, kayıt dışı avcılık yapanlar yüksek gelirler kazanarak
haksız rekabet yaratmaktadır. Denizlerimizdeki denetimlerden sorumlu kuruluş olan Sahil
Güvenlik Komutanlığı’nın kaçak avcılıkla mücadelede etkin denetim yapması sağlanmalı, tekne
izleme kontrol noktaları sayısı artırılmalı, gerekli personel alımları bir an evvel yapılmalıdır"
dedi.
Küresel Isınma Tehlikesi Göz Ardı Ediliyor
Tüm dünyanın çözüm bulmak için mücadele ettiği küresel ısınma konusunda AKP
Hükümetlerinin etkin bir tutum sergilememesini de eleştiren Didem ENGİN, deniz kirliliğinin
önlenememesi gibi sorunların da ekosistemde ciddi bozulmalara sebep olduğunu belirtti.
Balıkların Boğaz'ı duraklama bölgesi olarak kullanmaktan vazgeçmesi sebebiyle çeşitli balık
türlerinin ülkemiz kara sularında ciddi bir azalma tehdidi ile karşı karşıya olduğunu hatırlatan
Didem ENGİN, 10. Kalkınma Planı Su Ürünleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda da aşırı
avlanma, çevre kirliliği ve istilacı türlerin çoğalması sebebiyle denizlerimizdeki uskumru ve
kolyoz, orfoz/lahos gibi bazı türlerin tükenme noktasına geldiğinin, önceden Karadeniz ve
Marmara Denizi’nde görülen kılıç ve orkinoslara artık rastlanmadığının belirtildiğini söyledi.
"Ekosistemde kaybolan ya da varlığı azalan bir türün zincirleme etki ile diğer türleri de etkilediği
göz önüne alındığında, ekosistemin yapısının tekrar sağlıklı bir hale getirilmesi için bir an evvel
gerekli tedbirler alınmalı, sanayi, evsel ve tarımsal kirleticilerin denizlerimizi tehdit etmesinin
önüne geçilmelidir" diyen Didem ENGİN, balıkçılık sektöründeki ihmal edilmişlik görüntüsünün
bir an evvel giderilerek, devletin gerek destekler ve teşvikler, gerekse su ürünlerinin denizdeki
avcılığından tezgâhtaki satışına kadarki her aşamada etkin denetimlerle varlığını hissettirerek
sektörü canlandırması gerektiğini vurguladı.
Herkes Gider Mersin'e, AKP Gider Tersine!
13 Ağustos 2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan Su Ürünleri Avcılığının Düzenlenmesi
hakkında tebliğlerin vahametine de değinen Didem ENGİN, geçtiğimiz yıllarda kamuoyunun
büyük duyarlılığı sonucunda asgari avlanma boyu 20 cm'e çıkarılan lüferin asgari avlanma
boyunun tekrar 18 cm'e indirilmesine de tepki gösterdi. "Belirlenen bu asgari avlanma boyu ile
lüferlerin üreme imkânı kısıtlanmakta, sürdürülebilir balıkçılık kavramı devlet eliyle yok edilmek
istenmektedir. Ayrıca söz konusu tebliğler ile kısmi sınırlamalar olsa dahi ışıkla avlanma ve trol
avcılığı gibi uygulamalara fırsat tanınmaktadır. Bu ve benzeri uygulamaların serbest bırakılması
ve üreme boyundaki balıkların avlanılmasına imkân tanınması balıkçılığın sonunu getirebilecek
uygulamalardır" dedi.
Hükümetin balık popülasyonunu koruma ve ekosistemin sağlıklı sürdürülebilirliği amacıyla
başlattığı balıkçı teknelerinin satın alınması projesinin de balıkçılar tarafından başarısız bir
girişim olarak nitelendirildiğini belirten Didem ENGİN, 90'lı yılların sonunda 7 binlerde olan
balıkçı teknesi sayısının, 2015 yılı itibariyle, 18.602 adede yükseldiğini hatırlattı. Bu sayıyı
sürdürülebilir bir seviyeye çekmek isteyen AKP Hükümeti'nin, 2012 yılında yeni bir uygulama
başlatarak, denizdeki balıkçı teknelerinin sayısını azaltmayı amaçladığını, bu çerçevede ödenecek
destekleme tutarının 129.1 milyon lirayı bulmasının tahmin edildiğini hatırlatan Didem ENGİN,
"Ancak verilen desteklerin sonucunda küçük balıkçılar teknelerini satmış, büyük balıkçılar ise
sektörde kalmaya devam etmiştir. AKP Hükümeti balıkçılık filosunun azalmasını hedeflerken,
uyguladığı yanlış yöntemler sebebiyle verilen destekler sonuçsuz kalmıştır" dedi.
Balıkçıları sıkıntıya sokan bir başka sorun alanı olarak düzenli gelir kaynaklarının olmamasını
belirten Didem ENGİN, Avrupa Birliği’nde uygulanan taban-tavan fiyat uygulamasının
ülkemizde uygulanmadığını, bunun da fiyat dengesizliğine yol açtığını söyledi. Banka kredisi
faizlerinin yeniden yapılandırma imkânlarının sınırlı olmasının ve faizlerin ertelenmemesinin,
balıkçılarımızın finansman kaynaklarını sınırlandırdığını belirten Didem ENGİN, ilgili
kooperatiflerin de işlevsellik anlamında yetersiz kaldığını, banka kredisi alamayan balıkçıların
çoğu zaman sezon başında kabzımallarla anlaşma yoluna giderek komisyonculara bağımlı hale
geldiğini vurguladı.
Devletten yeterli teşvik ve desteği göremeyen balıkçılık sektörünün hedeflenen modern seviyeye
ulaşamadığını söyleyen Didem ENGİN, Avrupa Birliği tarafından da benzer uyarılar yapıldığını
belirtti. Yapısal eylemler ve devlet desteklerindeki yetersizlik ile Ortak Balıkçılık Politikası'na
uygun adımların atılması gereğinin Avrupa Birliği tarafından da vurgulandığını hatırlattı.
250 binden fazla kişiye istihdam sağlayan, kırsal ve yerel kalkınmaya, yoksullukla mücadeleye ve
gıda güvenliğine önemli etkisi olan su ürünleri sektörünün, devletten gerekli ilgi ve uzmanlık
desteği görmeden ayakta durmaya çalıştığını belirten Didem ENGİN, su ürünleri ve su ürünleri
mühendisliği bölümü mezunlarının da bilgi ve tecrübesinden yeterince yararlanılmadığını,
atamalarının gerekli sayılarda gerçekleştirilmediğini belirtti. Mezunların iş bulamaması ve meslek
kanununun olmaması sebebiyle bu bölümlere ilginin azaldığını, balıkçılık sektöründeki
uzmanlaşmanın da bu nedenle sekteye uğradığını belirten Didem ENGİN, "Hâlbuki ülkemizin bu
alanda dünyada fark yaratabilmesi için modern balıkçılık teknikleri ve sürdürülebilir balıkçılık
konularında eğitim almış kalifiye uzmanların istihdam edilmesi son derece önemlidir" dedi.
Dünya Ortalamasının Yarısı Kadar Bile Balık Yiyemiyoruz!
Çocuk ve yetişkin beslenmesinde önemli yeri olan su ürünlerinin 2015 yılında kişi başına düşen
yıllık tüketiminin ülkemizde 6.2 kiloya indiğini belirten Didem ENGİN, bu oranın Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre dünya genelinde 20 kiloyu aştığını hatırlattı.
Sıralanan sorun alanlarının ciddiyetle ele alınması ve gerekli çözüm yollarının uzmanlar ve sektör
temsilcileri ile sektörün emek verenlerinin görüşlerine başvurularak tespit edilmesi gerektiğini
belirten Didem ENGİN, "Balıkçılık ve su ürünleri sektörünün sürdürülebilir bir şekilde
kalkınması, hem balıkçıların hem de tüketicilerin lehine olacak, vatandaşlarımızın beslenme
kültürlerinde önemli bir yer tutan su ürünlerine erişimin daha uygun fiyata ve kaliteli bir şekilde
olmasını da sağlayacaktır" diyerek bu konuda Meclis’te bir araştırma komisyonunun kurulması
için önerge verdi.
Download