ISTANBUL TICARET ODASI BAVUL TICARETI ILE BAŞLAYAN

advertisement
ISTANBUL
TICARET
ODASI
BAVUL TICARETI ILE
BAŞLAYAN TEKSTIL D ı Ş
TICARETININ SORUNLARı
VE ÇÖZÜME YÖNELIK
BEKLENTILERI
YAYIN N O : 2008-54
İstanbul, 2008
Copyright © ÎTO
Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO'nun
önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla
veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri
veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla,
yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir.
ISBN 978-9944-60-332-4 (Basılı)
ISBN 978-9944-60-336-2 (Elektronik)
İTO Ç A Ğ R I M E R K E Z İ
T e l : (212) 444 0 486
İTO yayınları için ayrıntılı bilgi
Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi
Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir.
Tel
Faks
E-posta
İnternet
: (212) 455 63 29
: (212) 512 06 41
: [email protected]
: www.ito.org.tr
Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak
internetten ulaşabilirsiniz.
YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT
E N T E G R E M A T B A A C I L I K A N O N İ M ŞİRKETİ
Sanayi Cad. No:17 34196 Çobançeşme-Yenibosna / İSTANBUL
Tel: (212) 451 70 70 (pbx) Faks: (212) 451 70 55
www. euromat. com. tr
ÖNSÖZ
Bilindiği üzere, 1990'lı yıllardan itibaren
dağılması
Sovyetler Birliği'nin
ve Doğu Bloku'nda serbest piyasa ekonomisinin giderek önem
kazanması ile birlikte başta Rusya Federasyonu olmak üzere bu bölgelerden
gelen ziyaretçilerin, kendi ülkelerinde satmak amacıyla, yolcu beraberinde
ülkelerine mal götürmeleri sonucu bavul ticareti gelişmiştir.
Bu uygulama, 1998 yılı ekonomik krizine kadar Türkiye ile Rusya
Federasyonu arasında önemli bir ticaret şekli olmaya devam ederken
aynı
zamanda iki ülkedeki KOBİ'lerin gelişimine de ön ayak olmuştur. Ekonomik
kriz, Rus makamlarının
gümrük vergisi kayıplarını
önleme
amacıyla
sözkonusu ticareti kontrol altına alma yönündeki uygulamaları ve yabancı
yatırımın ülkeye akışı sonucunda son yıllarda bavul ticaretinin hacmi önemli
ölçüde azalmıştır.
Dış ticaretimizde önemli bir yer tutmakta iken belirtilen nedenlerle
ciddi boyutta azalan bavul ticaretinde Rusya Federasyonu'nun taleplerini
karşılayacak hızlı bir dönüşüm sürecinin devletin de desteğiyle hayata
geçirilmesi tekstil sektörü açısından büyük önem arz etmektedir.
" Bavul Ticareti ile Başlayan Tekstil Dış Ticaretinin Sorunları ve
Çözüme Yönelik Beklentileri " konusunun ele alındığı zümre toplantısında
Moskova Büyükelçiliği, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı
ve sektörel dernek temsilcileri ile birlikte sektörde yer alan firmaların
katılımıyla gerçekleştirilmiş olup
uygulamalar, sorunlar ve öneriler
konusundaki görüşlerin paylaşılarak tartışıldığı toplantı notları sektörel
çalışmalara kaynak olması amacıyla kitap haline getirilmiştir.
3
Zümre toplantısı çalışmasına değerli katkılarından dolayı 25 No.lu
Mensucat Meslek Komitesi Başkan ve üyelerine ve toplantıyı düzenleyen
Meslek Komiteleri Şubesi Uzmanı Ebru Ayverdi'ye teşekkür ederim.
Dr. Cengiz Ersun
Genel Sekreter
4
İÇİNDEKİLER
Abdullah Çınar
7
İTO Yönetim Kurulu Üyesi ve İTO 25 N o ' l u Mensucat Meslek Komitesi
Meclis Üyesi
Ayhan Karahan
Laleli Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı
9
A d n a n Danışman.
İTO 30 N o ' l u Hazır Giyim ve Konfeksiyon Meslek Komitesi Başkanı
18
Ercan Tan
Merter Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı
21
Bahri Can Çalıcıoğlu
Moskova Büyükelçiliği Ticaret Başmüşaviri
25
Fatih Turan
36
D T M Anlaşmalar Genel Müdürlüğü Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri
Daire Başkanı
Selahattin Aldemir
42
İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdür Vekili
Soru-Cevap
45
Yayın Listesi
73
5
6
ABDULLAH ÇINAR
İTO Y Ö N E T İ M K U R U L U Ü Y E S İ V E İTO 25 N O . L U M E N S U C A T
MESLEK KOMİTESİ MECLİS ÜYESİ
Değerli misafirlerimiz,
İstanbul Ticaret O d a s ı ' n m
kıymetli meclis
ve
komite üyeleri, değerli iş adamları, bugün son zamanlarda yeniden sohbet
konularımızın önünde gelen tekstilin önemli bir boyutunu görüşeceğimiz bu
toplantımıza teşrifiniz dolayısıyla, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu ve
şahsım adına hepinize hoş geldiniz diyorum ve verimli sonuçlara ulaşması
temennilerimle toplantıyı başlatıyorum.
Efendim, bavul ticareti malumunuz en geniş tanımıyla, Sovyetler Birliği'nin
dağılması ile, belki bizim aktif olarak bir gayretimizle ortaya çıkmayıp, icapkabul şeklinde ortaya çıkan bir ticaret şeklidir. Başlangıçta, ağırlıklı olarak
Sovyetler Birliği olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinden gelen ziyaretçilerin,
kendi ülkelerinde satmak amacıyla, yolcu beraberinde eşya götürmelerinin
genel bir tanımıdır.
Şimdi, elbette bugün aramızda h e m devlet ricalinden, konunun mevzuatının
uygulayıcısı olan değerli dostlarımız, hem de sizlerin temsilcisi
arkadaşlarımız
bulunmaktadır.
Konuyu
tüm yönleriyle, hem
olan
sorunları
ortaya koymaya çalışacaklar, hem de ticaretin şeklinin değişimi konusunda
nasıl
pozisyon
alması
gerektiğimiz
hususunda
çözüm
önerilerini
dillendireceklerdir.
Aslında bu ticaretin, genel ticaretimiz içerisindeki rolüne ve tekstilde işgal
ettiği boyutuna ilişkin sadece birkaç kelime ile yetinmek istiyorum. Malum,
ülkemiz ihracatı artık 100 milyar doları aşan bir boyuta ulaştı. Bunun yanında
ithalatımızın çok daha aşırı artmasının, beraberinde başka sorunları da getirdiği
muhakkak. Cari açık dediğimiz sıkıntı, temelde bunun karşılanmayan kısmı ve
bugün iktisadımızdaki ortaya çıkan sorunların da belki temelini oluşturuyor.
7
Dış ticaret dengesinde de önemli bir rol ifade eden bavul ticareti dediğimiz
ticaret, 2006 yılından 2007 yılma, biraz daha performansını
düşürerek
aktarmış gibi görünüyor. Aslında geçmiş yıllarda daha yüksek performans
seviyelerini de yakaladığı muhakkak. Elbette, bunda inisiyatif bizde değil de
muhatap ülkelerde olduğu için, çok daha gelişimi ve seyri konusunda tam
müessir olamadığımız boyutlar içeriyor.
Geçen yıl bu toplam ticaret rakamı 6 milyar 400 milyon dolar gibi bir seviyeye
ulaşmış. A m a 2007 yılma geldiğimizde, ciddi bir daralma ile 6 milyar dolar
seviyelerine gerilemiş, ihracatımız 85 milyar $'dan 107 milyar $'a artarken,
bavul ticareti beklenenin gerisinde bir performans göstermiş.
Şüphesiz bavul ticaretinin normal ticari kanallara, uluslararası standartlara
uygun bir yapıya doğru yönelmesi gerektiği aşikârdır. A m a mevcut durumun
ne kadar sürdürülebilir olduğu, bunun sürdürülmesinin ülkemiz açısından
ne gibi değerler ifade ettiği ve sürdürülmesinin gerekli olup olmadığına dair
hem sektör temsilcileri h e m de değerli uzman arkadaşlarımız izahatlarda
bulunacaklar.
Ben
konunun
detaylarını,
sektör
temsilcilerine
bırakmak
maksadıyla,
öncelikle bu konuda elbette bavul ticaretine konu olan eşya cinsleri, sadece
tekstilden ibaret değil. Tekstilin yanı sıra gıdaya kadar varan geniş bir
kompozisyona sahip. A m a tekstil en büyük ağırlığı teşkil etmekte ve burada
da ülkemizin pek çok şehri söz konusu ticarette rol almakla beraber, daha
ziyade İstanbul'da Laleli ve O s m a n b e y ' d e yoğunlaşmaktadır. Bunun yanı sıra
Merter, Zeytinburnu'nda da elbette belli bir büyüklük ihtiva etmektedir. Bu
piyasanın önemli temsilcilerinden biri olan değerli dostumuz Ayhan Karahan'ı
öncelikle kürsüye davet etmek istiyorum. Ayhan bey buyurun lütfen.
8
AYHAN KARAHAN
L A L E L İ SANAYİCİ V E İ Ş A D A M L A R I D E R N E Ğ İ B A Ş K A N I
Değerli başkanım, kıymetli konuşmacılar, değerli hazinin, bugünkü bavul
ticareti konulu toplantımıza hoş geldiniz. Öncelikle ticaretin taraflarını, bu
salonda çok daha yoğun bir şekilde görmeyi gönlümüz arzu ederdi. A m a
zannediyorum dün bir futbol takımımızın 100 yıllık tarihi içerisinde çok
önemli bir başarıya imza atıldı. Fenerbahçelilerin kutlamalar neticesinde
uykusuz
kalmaları
dolayısıyla,
bugünkü
toplantıya
katılamadıklarını
düşünüyorum. Öncelikle Fenerbahçemize buradan, bundan sonraki süreçte
başarılar diliyorum.
Evet, toplantıya davet edilirken, sizlere gönderilen davetiyede yine bavul
ticaretinin sorunları olarakbahsediyoruz ve çözüm önerilerini ifade edeceğimizi
söylüyoruz. Ben 12 yıllık dernek mücadelemde, muhataplarıma, konuları
aktarırken artık sorun adam olarak tanımlanıyorum. 12 yıldır sorunlardan
bahseden, sorunları konuşan, sorunları dile getiren bıkmadan, usanmadan
gündemi takip eden sorunlu bir adam olarak görünüyor, biliniyorum. Tabii
sorunlarımızı
gündeme
getirmekle beraber,
sorunlarımızın
beraberinde
reçetesini de sunuyoruz, çözümünü de sunuyoruz. Çözüm de görev alacak
aktörleri de belirliyoruz. A m a öncelikle aktörlerin çözüm yolunda rollerini
gereği üzerine yerine getirmemeleri neticesinde, sorunların bugüne kadar
devam ederek geldiğini de görüyoruz.
Sorunların çözümü noktasında, kabahat sadece aktörlerde mi? Aktörlere, her
verilen roller, aktörler tarafından yerine getirilmiyor mu? A m a bürokratik
yapılanma içerisinde rol almak da o kadar zor ki, çözüm noktasında mevzuatta
bir değişiklik yapılması, dönüşümün gerçekleşmesi noktasında çözümü elde
9
edebilmek gerçekten zor. Tabi burada çözüm üreten taraf açısından, bir
ticaretin tarafları, iki devletin tarafı olarak ifade edersek, burada u y u m u bazen
zamanlama ve hızlanma açısından kaybettiğimiz dönemleri de yaşadık.
Bavul ticaretinin çok kısa olarak tanımını ifade etmek istiyoruz. Bunu biz
görmezden de gelsek, bu bizim bir gerçeğimiz. Ülkemizin ve bölgemizin bir
gerçeği bavul ticareti, yaklaşık 1980 yılından beri devam eden bir ticaret.
1990'lı yıllarda Sovyetler Birliği'nin dağılması sürecinde, potansiyeli hızla
artan, 1996 yılı rakamları ödemeler dengesinde yaklaşık 9 milyar dolara
ulaşan ki -o dönemde çok daha yüksek idi- ülkeye belki 100 milyarlarca dolar,
bir döviz girdisi sağlayan Türkiye'nin özellikle tekstil hazır giyim sektöründe
dünyanın ilk 5 sektörü içerisine girmesinde çok ciddi bir ivme kazandıran bir
ticaret aracı.
Özellikle ticaretin bizim bölgemizde döndüğünü ve akabinde Osmanbey,
Merter ve diğer bölgelerin de buna dahil olduğunu düşünürsek, çok ciddi bir
pazara sahibiz. Uluslararası moda pazarları buralar. B u pazarlardan alışveriş
yapan ülkelere baktığımızda, yaklaşık 6 0 ' a yakın ülke, bölgelerimize gelerek
alışverişlerini yapmakta ve bölgemizden aldıkları ürünleri, kendi ülkelerinde
pazarlayarak, bu ticareti bir dönüşüm haline getirmektedirler.
B u ticaretin başlangıçta ne belirleyicisi biz olduk, ne de ne de şartlarını
belirleyenbiz olduk. Buticaretbizim tercihimiz değildi. Yakın coğrafyamızdaki
konjonktürel değişimler neticesinde, böyle bir ticareti kucağımızda bulduk
ve böyle bir ticaret bizim topraklarımızda gerçekleşirken, Türkiye'nin o
dönemlerde toplam ihracatının 2 milyar dolar olduğu ve geçmişteki üretim
gücümüzü ifade etme noktasında, bir toplu iğneyi dahi üretemeyen ülke olarak
tanımlanıyorduk. Bir toplu iğneyi dahi üretemeyen bir ülke olarak tanımlanan
bu ülke, kucağında bulduğu bu ticareti kaçıramazdı. Biz bu ticaretin gereklerini
10
ve şartlarını yerine getirerek bugünlere kadar devam ettirdik, bu ticaretin
tamamen şartlarını karşı ülkeler belirledi. Karşı ülkelerin belirlediği şartlara
göre, bizler pozisyonlarımızı bugüne kadar devam ettirdik.
Sayın Başkanımızın biraz önce de güncel rakamlarla ifade ettiği gibi,
ülkemiz ekonomisinde bavul ticaretinin yerinin, 2007 yılında yaklaşık 6
milyar dolar olduğunu, ödemeler dengesine yansıyan rakamın 6 milyar dolar
olduğunu görüyoruz. Bir önceki seneye oranla kaybımız, yaklaşık % 10
olarak gözüküyor. A m a 2007 yılının ikinci yarı yılı 6 aylık kaybımızın ise,
ülkemizde yaşanan dövizdeki düşüş nedeniyle, maliyet yapamaz bir konuma
gelmemiz neticesinde, yaklaşık % 30 civarında olup, bu rakamın da yaklaşık
1 milyar 100 milyon dolar olduğudur.
Türkiye ihracatının artış trendine göre hazır giyim sektöründe, 2007 yılı artış
trendi yaklaşık % 16 iken, bizim kaybımız yaklaşık % 30'luk bir rakama
tekabül ediyor. Ve bu kaybın Türkiye'deki tekstil hazır giyim sektörünü ne
kadar etkilediğini sektörün içerisinde olanlar bizatihi yaşamaktadır.
Türkiye'de şu anda sektörler içerisinde en fazla sıkıntı yaşayan ve bir
darboğazın içinde olduğunu hisseden sektörlerin başında tekstil ve hazır giyim
sektörü gelmektedir. Bizim piyasamızda oluşan bir daralmayı, Türkiye'nin
hemen hemen bütün sektörleri hissedebilmektedir. Biz, eğer bölgemizde
nezleye
yakalanıyorsak
diğer bölgelerde
ve
sektörlerde bu
zatürreye
dönüşebilmektedir.
Öncelikle kaybettiğimiz pazarları yeniden nasıl kazanabiliriz, pazardaki
payımızı, nasıl ve ne şekilde artırabiliriz? Öncelikle bunun üzerinde durmamız
gerekiyor. Bizde yaşanan daralma, bizden mi kaynaklanıyor, yoksa pazardaki
daralmadan mı kaynaklanıyor?
Pazarlarımıza baktığımız anda, en büyük pazarımızın Rusya Federasyonu
olduğunu görüyoruz. Rusya Federasyonu'nun özellikle ekonomik alanda
11
gelişmesi, halkın refah düzeyinin artması neticesinde, pazarda alım gücünün
arttığını gözlemliyoruz. Başta Rusya pazarı olmak üzere, özellikle eski Doğu
Avrupa ülkelerinin 10 tanesi, Avrupa Birliği ülkesi oldu biliyorsunuz. B u
pazarlarda da bir genişleme söz konusu. A m a bizim ticaretimizdeki daralmayı
gördüğümüz zaman, bunu neyle izah edeceğiz, bunun altını çok iyi çizmemiz
lazım.
Pazarlardaki payımız azalıyor. Pazarlardaki payımızın azalmasına neden
olan en temel unsurlardan bir tanesi, ne kalitesizliğimiz ne hizmetteki
yetersizliğimiz ne de fiyattaki pahalılığımız. Bizim pazardaki kaybımızın
en temel unsurlarından bir tanesi, sevkıyatı gerçekleştiremememizdir. B u
pazarlardaki sevkıyat boyutunu sağlıklı bir yapıya kavuşturamadığımız için,
malını teslim alamayan bir müşteriye siz malınızı bedava dahi verseniz bu
malı talep etmiyor.
Öyleyse bizim birinci manada çözmemiz gereken, Türkiye' de üretilen ürünlerin
ihracatında bu ülkelerdeki sevkıyat problemlerini çözebilmek, sevkıyatın
önündeki engelleri kaldırabilmektir. Bu noktada sayın katılımcılarımız, hem
Moskova Başmüşavirimiz, h e m Dış Ticaret M ü s t e ş a r l ı ğ ı n d a n temsilcimiz
Fatih bey, hem İstanbul Gümrükleri Başmüdürümüz Selahattin bey olsun,
kendilerinin şahsında, Gümrük Müsteşarlığımız, Dış Ticaret Müsteşarlığımız,
Maliye Bakanlığımız olsun, sevkıyatların sağlıklı bir boyuta dönüşmesi
noktasında, her türlü çalışmayı birlikte ve beraber gerçekleştirdik.
Sevkıyattaki
en
önemli
problemimiz,
çözüm
noktasında
mevzuatta
iyileştirmeler yapılmış olmasına rağmen, bunu uygulama alanına sokacak
olan alıcı ve satıcı, bu ticaretin aktörlerinin, ezberlerini bozma noktasında
alışkanlıklarını terk edememeleridir. Bizim çalışmış olduğumuz ülkelerin,
altını özellikle çiziyorum, eski Doğu Avrupa ülkeleri artık Avrupa Birliği ülkesi.
Bir Almanya'ya, bir Fransa'ya, bir İtalya'ya ihracat nasıl gerçekleşiyorsa, bu
12
ülkelere yapılan ihracat da aynı statüde. Gümrük vergisi sıfırlanmış, sadece o
ülkenin mecburen KDV'sinin ödendiği ve ithalatın gerçekleştiği bir boyut.
Rusya'ya
dönüşümü
gerçekleştirirsek,
Rusya
Federasyonu,
ithalat
alt
yapısının oluşturulması, gümrük düzenlemelerinin gerçekleşmesi hususunda
eksikliklerini olabildiğince tamamlamıştır. Dış ticaretini uluslararası boyutta
ve normlarda gerçekleştirme noktasında eksikliklerini hızla gideren bir
ülke olmuştur. Rusya Federasyonu kendi ticaretini denetim ve kayıt altına
alabilmek adına, en alt noktaya kadar indirgemiş durumdadır.
Rusya Federasyonu'nun uygulamış olduğu gümrükteki referans
fiyatların
yüksekliği gerçekliğini her birimiz biliyor ve bunun sıkıntılarını yaşıyoruz.
Rusya'nın
gümrüklerde
ithalat işlemlerini rahatlatmak
adına
getirdiği
kolaylıkları, bu kulvarda ihracatını gerçekleştiren firmalar olarak, fazlaca
bir sıkıntıyla karşılaşmadan teslimatlarını gerçekleştirdiğini
görüyoruz.
Rusya Federasyonu'na dış ticaret boyutunda ihracatın gerçekleşmesinde
teslim süresi, 10 güne kadar inmiştir, 1 hafta ile 10 gün arasında teslimat
gerçekleşmiştir.
Ancak bizim R u s y a ' y a yapmış olduğumuz ihracatlarda dış ticaret boyutunda,
bu kulvara girmeden alıştığımız düzende ticaretimize devam ettiğimizde,
aylardır teslim edilemeyen ürünlerimizle karşı karşıya kaldığımızı bu ticareti
gerçekleştiren taraflar çok iyi bilmektedir. Artık piyasamızda malların teslim
edilememesi hikaye haline dönüşmüştür, efsaneleşmiştir. Aylarca teslim
edilemeyen ürünler, aylarca teslimatı gerçekleştirilemeyen ürünler. Satış
halkasının sağlıklı bir sevkıyat sistemi üzerine oturtulamayan ticaretin, arka
planında sevkıyatın yapılamayacağı bir noktada,
firmaların
yatırımlarını
neye göre plan ve programladıkları hususunu hayretle takip etmekten başka
insanın aklına bir şey gelmiyor.
Rusya Federasyonu'na
sevkıyatlarda, üretici
13
firmaya,
ithalatçı
firmaya
gümrük açısından maliyeti konusunda rakamsal olarak bazı örnekler vermek
istiyorum. Rusya Federasyonu'nun uyguladığı gümrük vergilerinde, asgari
referans taban fiyatı uygulanmaktadır ve kilogram bazında, gümrük vergisi
hesaplanmaktadır. Burada ürünleri kategorize ederek, pamuklu, polyester
ürünler, yünlü ürünler, keten ürünler ve ipekli ürünler olarak hazır giyimi
kategorize etmiştir.
En ucuz referans fiyatın uygulandığı ürün cinsi, pamuklu ürünlerdir ve
referans fiyatı kilogram bazında 19 dolardır. 19 dolarlık referans fiyat baz
alındığı zaman buna uyguladığı asgari vergi K D V dahil 8 dolar 5 centtir.
Polyester ürüne uyguladığı referans fiyat, 19 dolar, ödenen vergi, 10 dolar 78
cent'tir. Yünlü ürüne uyguladığı referans fiyat 39 dolar, buna tekabül eden
vergi 15 dolar 65 cent'tir. İpekli ürüne uyguladığı referans fiyat 45 dolar, buna
isabet eden gümrük vergisi ise, yaklaşık 19 dolardır.
Pamuklu ürünü kendimize baz olarak alırsak, 19 dolardan hesaplanan bir
ürünün 8 dolar gümrük vergisi ile kargo boyutunda teslimatı gerçekleştirilen
ürünün fiyatı arasında makas oldukça daralmıştır. B u ticaretin geleceğinin
şekillenmesinde,
firmalarımızın
malının ilgili pazarlara zamanında teslim
edilmesini sağlama noktasında alıcıları ikna ederek kargo boyutundan çıkıp,
hızlı bir şekilde dış ticaret boyutuna dönüşmeleri gerekmektedir.
Biz eski alışkanlıklarımıza devam edip, önü kapalı olan bir yoldan gitmeye
ısrar ettiğimiz sürece, açık yolu bilenler, o yolda hızla ilerlemektedir. A m a
biz, bilgiye ve tecrübeye en az değer veren bir milletiz. Bizim milletimizin
nezdinde, bilginin ve tecrübenin hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır
ve her şeyi kendimiz denemek ihtiyacındayız. Yaşanacak acı tablolar, bizim
başımıza geldikten sonra biz durumun vahametinin farkında
oluyoruz.
Kilometrelerce öteden biri kalkıp, bu yoldan giderseniz önünüz tıkalı, sağdan
gidin derse, kimse o sağdan gidin diyene itibar etmez. O kapalı olan yola
gidecektir. Kapalı olduğunu görecek ve geri dönecektir. Bunu her birimiz
14
hayatımızın çeşitli evrelerinde görüyoruz.
Bizim alışkanlıklarımızla, Rus halkının alışkanlıkları hemen hemen aynı. Aynı
coğrafyada bulunuyoruz, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Dönüşümün,
değişimin bu kadar zor olduğu, bu kadar sıkıntılı yaşandığı bir anı gerçekten
yaşamadım. Burada kaybeden taraf, gerçekten bizler oluyoruz. Ürünümüzü
teslim edemediğimiz için, bu pazarlar ürünsüz kalmıyor. Bu pazarlar ürünlerini
sağlıklı yoldan teslim eden firmalar tarafından dolduruluyor. Bu, ister bizim
ülkemizden olsun, ister diğer farklı ülkelerden olsun, hayat boşluk kabul
etmiyor. Hele ticaret asla boşluk kabul etmiyor. Mutlaka sizin oluşturduğunuz
boşluğu birileri dolduruyor.
Dış Ticaret Müsteşarlığımız ve Moskova Büyükelçiliğimiz ile, Rusya
Federasyonu'nda uygulanmakta olan referans
fiyatların
aşağı indirilmesi
noktasında, ciddi çalışmalar sarf ettik ve bu yapılan çalışmaların neticesinde,
referans fiyatlar aşağı inmemekle beraber, ihracatçı firmalara kolaylık sağlayan
bir düzenleme getirdiler.
B u düzenleme ile ihracatçı firma, Rusya'nmbelirlediği asgari referans fiyatların
altında ürün ihraç ediyorsa ve bu ürünün fiyatını belgeliyor ise, Rusya'daki
gümrük idaresi, referans fiyatın altındaki beyan edilen düşük ürünlü
fiyatlarla,
ithalat vergisini hesaplamaktadır. Bizim uzunca zamandır referans
fiyatların
düşürülmesi noktasındaki çabalarımızın karşılığında, Rusya Federasyonu
böyle bir düzenleme yapmıştır. Bu noktada ürünü, Rusya Federasyonu'nun
belirlediği referans
fiyatların
altında olan firmalar, bu imkândan istifade
ederek, rekabette bir avantaj sağlama fırsatına sahip olacaklardır.
Abdullah Çınar: Ayhan bey toparlayabilirsek.
Ayhan Karahan: H e m e n toparlıyorum. Öncelikle dış ticaretteki konumuz,
bavul ticaretinden dış ticarete dönüşümü sağlamak, bu noktada Rusya
Federasyonu bunun alt yapısını hızla oluşturmakta ve ticaretin taraflarını buna
15
kanalize etme noktasında bir çabanın, gayretin içerisinde, bu yola girmeyenler
açısından kaybeden bu yola girmekte inat edenler olacaktır. Onların girmediği
yola bir şekilde birileri girip, o boşlukları dolduruyordur, bunu özellikle ifade
ediyorum.
Diğer bir boyut, Rusya'nın İskandinav ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkelerle
oluşturduğu yeşil koridor hattının Türkiye ayağının oluşturulması noktasında
da Rusya Federasyonu'nun bir çalışması bulunmaktadır. Geçtiğimiz haftalarda
bu noktada h e m Gümrük Müsteşarlığımızı h e m Türkiye İhracatçılar Meclisini,
Rusya gümrük idaresinden yetkililer ve beraberindeki şirketler ziyaret
etmişlerdir. Bu noktada da bir kulvarın oluşturulması çabalan, gayretleri
bulunmaktadır.
Bizim de öncelikle Maliye Bakanlığı'mızın bavul ticaretine konu olan eşyanın
y olcuberaberinde sevkıyatını dış ticaret boyutuna indirgemeknoktasmday oğun
bir çalışması vardır. Sanıyorum yakın zamanda bu çalışma da neticelenecektir.
Zannediyorum konuşma süremin sonuna yaklaşıyorum, biz ticaretin tarafları
olarak gelişmeleri sağlıklı bir şekilde takip edebilirsek ve sürece ayak
uydurabilirsek, pazardaki kayıplarımızı artıya dönüştürebileceğiz. Önemli
olan fotoğrafı doğru okuyabilmektir ve ona göre pozisyon alabilmektir.
Fotoğrafın
diğer bir boyutu
ise, yıllardır hazır
giyim ürünü
olarak
pazarladığımız bu ülkelerde, artık üretim bandında da yer almanın vakti
gelmiş ve geçmektedir. Önümüzde çok geniş pazarlar var. B u pazarlarda
üretime geçerek, ürünlerimizi orada üretirsek, çok ciddi bir manada vergi
avantajına dönüştürmüş olacağız.
Sadece bunun örneğini veriyorum. Biraz önce baz olarak ifade ettiğim
pamuklu üründe, kilogramı hazır mamulde 8 dolar iken, kumaştaki vergisi
60 cent. Artık bu ülkeler gelin burada üretin diyor, gelin üretiminizi burada
16
gerçekleştiriri diyor. İster ortaklarınızla, Rus ortaklarınızla beraber, ister
kendiniz ve üretime ciddi manada destek veriyor. Teşvik ediyor. Eğer biz
buralarda da üretimi yakalayamazsak. buralardaki boşluğu yine başkaları
dolduracaktır.
Ticaretimizi doğru okuyup, tercihlerimizi doğru yola kanalize edebilirsek,
pozisyonumuzu doğru alabilirsek, gelecek güzel günler bizleri bekliyor.
Sektörümüzün
moralinin
bozuk
olduğu
bir
dönemde
yeni
açılımları
gerçekleştirebilmek adına bizim pazarlarımız yeni ufuklar veriyor. Laleli'nin
uluslararası bir pazar olma noktasında, birçok firmamıza bugüne kadar büyük
imkânlar, büyük avantajlar sağlanmıştır. Bana verilen süre içerisinde ifade
edebildiklerim bunlardır. Teşekkür ediyorum.
Abdullah Çınar: Ayhan bey, çok çok teşekkür ediyorum. Zannediyorum
değerli misafirlerimiz not almışlardır. Dile getirilen sorunlara
cevaplar
vereceklerdir. Doğrusu öncelikle yaptığı öz eleştiri dolayısıyla bir kez daha
teşekkür etmek istiyorum. Sorun temelde orada yatıyor. Çünkü normal ticaret
kanallarına geçmeyi, önce o zihinsel dönüşümü başarabilirsek, herhalde
pazardan çok daha iyi istifade edeceğiz gibi görünüyor. Evet, şimdi İstanbul
Ticaret O d a s ı ' n m 30 No.lu Hazır Giyim ve Konfeksiyon Meslek Komitesi
başkanı Sayın Adnan Danışman'ı davet ediyorum. Buyurun.
17
ADNAN DANIŞMAN
İTO
30 N O . L U
HAZIR
GÎYİM VE
KONFEKSİYON
MESLEK
KOMİTESİ BAŞKANI
Sayın başkan, değerli konuklar, doğrusu bugünkü toplantıyla ilgili bana
konuşma fırsatı verdikleri için İTO 25. No.lu Mensucat Meslek Komitesinin
başkanı ve üyelerine
teşekkür ediyorum. B u konuda da bir hazırlık
yapmadığımı ifade edeyim. Hazırlık yapmadım çünkü ben zaten Laleli
esnafıyım, bavul ticaretini bizzat yaşayan bir insanım. Dün yapılan 30 No.lu
Meslek Komitesi toplantımızda arkadaşlarıma söz verdiğim için değinmeden
geçmeyeyim.
Gaziosmanpaşa'da yaşanılan müessir bir olayı sanırım hepimiz biliyoruz.
Son 1 haftadır Gaziosmanpaşa K ü ç ü k k ö y ' d e bütün atölyeler kapalı durumda.
Yaşanmaması gereken bir olaydan kaynaklanan ama devletin de kurum
şovenizmi ile hareket edip, oradaki esnafa dünyayı dar etme çabası doğru bir
yaklaşım değildir. Bunu belirttikten sonra, bavul ticaretine geçmek sanırım
doğru olacak.
Abdullah Çınar: Efendim, Çalışma Bakanlığı'nm son günlerde başlattığı
operasyonu kastediyor, anlamış olmalısınız. D e v a m edin, buyurun.
Adnan Danışman: Evet. Şimdi, bavul ticaretinin sorunlarını konuşuyoruz,
doğrusu Ayhan beye çok teşekkür ediyorum. Çok değerli bilgiler verdiler.
A m a dinlerken de şunu düşünmeden kendimi alıkoyamadım. İyi de sorun
nerede? Her şey yolunda gibi gözüküyor. Hiçbir problem yok.
Sorun şu, değişim ve dönüşümü sağlamak. İlkel ticaret anlayışından, medeni
ticaret anlayışına doğru yönelmek. Bu, zaten kaçınılmaz olarak önümüzde
duruyor ve başka da bir yolu, yöntemi yok. A m a biz bavul ticaretinden
bahsederken, neden bahsettiğimizi biliyor muyuz? Bu durumu iyi tespit
18
edersek, sanırım bu dönüşümün nasıl sağlanması gerektiği üzerinde daha
dikkatli düşünmemiz gerekecek.
Bavul ticareti derken, İstanbul'un varoşlarından bahsediyoruz. Bavul ticareti
derken, sosyal dokunun bozulmasından bahsediyoruz. 1980'li yıllardan sonra
başlayan, Türkiye'de gerçekten kayıt dışı ekonomiyi de teşvik eden, merdiven
altı üretimi teşvik eden, ama özellikle İstanbul'da, varoşlara nefes aldıran,
sosyal dokunun bozulmasını bir nebze de engelleyen bir yapı.
Şimdi bu yapı giderek bitiyor. 2007 yılında tekstil ve hazır giyim ihracatındaki
artışa Ayhan bey değindi, % 16 gibi bir artıştan bahsedildi. A m a İstanbul'un
şöyle varoşlarına Bağcılara, Çağlayan'a, o taraflara gittiğimizde şunu görürüz.
Bütün atölyelerin kapandığını, artık hazır giyimde konfeksiyonda istihdam
edilen insanların neredeyse yarıya düştüğünü, bunu gözlerimizle görürüz.
Pekala, % 16 artış varken, ne oldu da bu azalmalar yaşanıyor. Rakamlarla
her türlü oynanabilir. O farklı bir şey. Esas olan burada gerçekten bavul
ticaretinin yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğudur.
9 milyar dolardan 6
milyarlara düşüş, bu direk İstanbul varoşlarından eksilen bir yapı. Onun
için bavul ticaretini gerçekten ciddi bir şekilde önemsemek gerekiyor. Evet
değişim ve dönüşüm mutlaka sağlanmalıdır. A m a bu değişim ve dönüşümü
sağlamak bavul ticaretinde gelirleri, kazançları sağlayan yapıları yok etmekle
m ü m k ü n olmaz.
Maliye Bakanlığı'nm çalışmalarından bahsettiler. Örneğin, bir çalışmadan
bahsedeyim. Şimdiye kadar bavul ticareti adı altında yapılan kargo taşımacılığı
için, uçak şirketlerine ton başına 100 dolar teşvik verilirdi, 25 Nisan 2008
tarihinden sonra bu 100 dolar kaldırılıyor. Eğer, biz böyle cezalandırarak,
medeni ticarete geçeceğimizi düşünüyorsak, bu bir değişim, dönüşüm olmaz.
Bu, yok etme hareketi olur.
19
Elbette ki sanırım burada olan herkes değişim ve dönüşümden yanadır. Elbette
ki hepimiz medeni ticaretten yanayız. A m a bu değişimi yaparken, sağlıklı
zeminler oluşturmak ve şu anda mevcutta olanların dönüşümünü sağlamak
üzere çaba harcamak. A m a onları yok ederek ve yerlerine başka kurumlar
kurgulayarak değil. Şimdiki
gidişat, var olan bavul ticaretini yok etmeye
meyillidir. Oysa yok etmek değil, değiştirmekle yükümlüyüz.
Sözü fazla
uzatmak istemiyorum. Teşekkür ediyorum.
Abdullah Çınar: Adnan beye teşekkür ediyorum. Efendim bugün ilan
ettiğimiz konuklarımızdan, Gaffar bey teşrif edemediler, fakat bir konuğumuz
daha var aramızda, yine İstanbul'un önemli bölgelerinden birinde yer alan bir
sivil toplum kuruluşunun değerli başkanı, Merter'de yerleşik Merter Sanayici
ve İşadamları Derneği Başkanı Sayın Ercan Tan. Ercan bey, buyurun lütfen.
20
ERCAN TAN
M E R T E R SANAYİCİ V E İ Ş A D A M L A R I D E R N E Ğ İ B A Ş K A N I
Değerli başkanım, değerli konuklar hepinize teşekkür ediyorum. Bugünlerde
bu tür toplantılara çok ihtiyacımız olduğu malum. Hepimizin
değişik
dönemlerde, değişik fikirleri var. Biz Merter olarak da bavul ticaretinden
etkilenen bir konumdayız.
Ancak, bizim geçmişimiz de ihracat ağırlıklı olduğu için, ihracatı çok iyi bilen
ekiplerimiz ve firmalarımız olduğu için, biz diğer arkadaşlarımız kadar fazla
etkilenmedik. Bizim hızla bunu hazmetmeye, özümsemeye başladığımızı
düşünüyorum. Merter çok daha çabuk ihracata yöneldi.
Bugünkü toplantıya, Laleli Sanayici ve İşadamları Derneği ile Osmanbey
Tekstilci İşadamları Derneği yetkililerinin davet edilmesi, Merter Sanayici
ve İşadamları Derneği'nin davetli olmaması, herhalde bizim bir adım önde
olmamızdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Bunun dışında, Ayhan bey, yurt dışında Rusya'da, diğer ülkelerde imalat
konusunu dile getirdi.
Biz öncelikle Türkiye'deki imalatı desteklemeyi
düşünüyor ve istiyoruz. Burada yine Ayhan başkanıma da katılıyorum.
Burada devletimizin, potansiyelimizi artırmasıyla, sigorta primlerimizi biraz
indirmesiyle, değişik asgari ücret uygulamasıyla önce bizi desteklemesini
istiyoruz, ondan sonra haklısınız, biz de sizlerle beraber, dışarıda beraber
olmaya razıyız.
Sizin de konuşmanızda efendim, varoşlardan çok bahsettik, biliyorsunuz ben
de tekstilciyim, benim de oralarda atölyelerim var, çalışmalarım var. A m a
elektrik kaçak, su kaçak, sigorta primi yok. Hep amcaoğlu, dayıoğlu, halaoğlu,
aynı yerde kalıyor arkadaşlarımız, dolayısıyla vergi kaçağı oluyor, biz
vergilerimizi öderken, oradaki arkadaşlarımızın da kaçırma hakkı olmadığını
düşünüyorum. O çevrelerin su parası, elektrik parası ödemediklerini siz benden
21
çok daha iyi biliyorsunuz. Bunların da ödemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Bir anda çıktım buraya, başka da söyleyecek bir sözüm yok, hepinize teşekkür
ediyorum. Tekstil için çakılan en ufak çivinin biz de arkasındayız. Hepinize
saygılar sunuyorum. Buyurun efendim.
Abdullah Çınar: Peki, onlar ayrı bir tartışma konusu. Teşekkür ediyorum.
Ercan beyin hakkı olan alkışı da esirgemeyelim lütfen. Çok teşekkür
ediyorum.
Şimdi arkadaşlar,
aşıklar bayramı yapılır, aşıklar bayramında gelen hatırlı
zevattan birisi, aşıklara bir şey söyler, ayak verme denir. Ondan sonra onun
üzerine aşık da dörtlük düzer, tabi bugün buradaki konuklarımız sadece ayak
verdiler. Şimdi dörtlüğü sizler düzeceksiniz.
Mutlaka soracağınız sorular da olacaktır ama, değerli konuklarımızda birikmiş
olan epeyce sorular, sorunlar var. Tabi burada Ayhan beyin çok özet geçtiği
ana hatlarıyla ifade ettiği, aslında meselenin ana eksenini tarif eden bir kurgu
vardı. Bavul ticareti öncelikle bizim tercihimiz olan bir şey değil, bir ticaret
tarzı değildi. Ben de konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, adeta icap-kabul
tarzı gelişen bir ticaret olarak karşımızda bulduk. Bununla ilgili çok enteresan
örnekleri, şehir efsaneleri vardır.
Rusya'dan adamcağız belki cebinde parasıyla geldi, orada doğru dürüst rafı
dolu market görmemiş birisi, gemiden indiği yerde bir arabanın üzerinde
domatesleri gördüğü zaman, herhalde Türkiye'nin en büyük domates tüccarı
dedi, o da uyanık çıktı, bir gemi domates sattı. Böyle ticaretleri de duyduk,
gördük.
Hakikaten o dönemin şartlarında, 1980'li yıllarda Türkiye'nin henüz 2 milyar
doların altında olan dış ticaretinin -ihracat rakamları bile değil- toplam rakamı
o seviyelerdeydi. Birden bire bavul ticareti çok yüksek bir ivme kazandı ve
üretim refleksinin buna çok kayıtlı bir biçimde ayak uyduramadığı da başka
bir vakıa.
22
A m a şüphesiz bu sektörün içindeki herkesin kayıt dışı olduğu anlamına da
gelmez. Doğrusu belki Laleli'de başlangıçta daha çok yerleşik tüccarın o
disiplinli, Mahmutpaşa eğitiminden geçen tüccarın değil de, belki daha başka
unsurların başlattığı, ama zamanla kurumsallaşan bir ticaret olduğunu da
akıldan çıkarmamak gerekir. Doğrusu orada da belli bir ticari ciddiyet zaman
içerisinde kendisine alan bulabilmiştir.
Şimdi neyi konuşuyoruz? Ayhan bey konuşmalarında söz etmişti. 1996 yılında
neredeyse 9 milyar dolara yaklaşan, resmi kayıtlara göre 8.842 ama enteresan
bir seyir grafiği var. 1999 yılında dip vuruyor 2.255'e düşüyor. Birdenbire 3-4
yıl içerisinde neredeyse 9 milyar dolar mertebelerinden 2 milyar 200 milyon
mertebelerine düşüyor. Niçin? Çünkü inisiyatif bizde değil. Belirleyicisi
biz değiliz, muhatabımız olan ülkelerdeki siyasi gelişimler, konjonktürel
gelişimler elbette bu hususta tesirli oluyor.
Elbette o ülkelerin ticari hayatındaki yapısallaşmanın belirli bir seviyeye
ulaşamamış olması da bunda önemli tesirlerden birisi. Yöneticilere bağlı,
yöneticilerin inisiyatif kullanmalarına bağlı olarak, çok rahat etkilenebilen
devasa bir ticaretten bahsediyoruz.
Doğrusu bu konuda, İstanbul Ticaret Odası yıllar içerisinde üzerine düşen
pek çok şeyi yapmaya gayret etmiştir. Muhataplarına her müracaatında bir
değerlendirme var Sonuç olarak, bize şu ifade ediliyor. Artık bu bavul ticaretini
biz gittikçe azaltmayı düşünüyoruz ve ticaret rejimine dönmek hedefindeyiz.
Resmi rakamlara göre Rusya' daki gümrüklerden alman vergiler yaklaşık 110
milyar dolar civarında ve bu da o ülkenin devlet bütçesinin, toplam gelirlerinin
değil, devlet bütçesinin % 4 0 ' m ı oluşturuyor. Tabi onlar da bunun kayıt altına
alınması durumunda, daha yüksek rakamlara ulaşacağı beklentisiyle, ticareti
bavuldan artık T I R ' a çevirmek niyetindeler. Buradaki aktörlerimiz de bunu
23
istiyorlar. Doğrusu hiç kimse bavul yok olsun demiyor ama bu T I R ' a dönüşsün
istiyor. Artık, bavul bunu taşıyamıyor.
Aramızda kıymetli dostlarımız var. İlan edilen gündemde gördünüz, ben
öncelikle bu dostlarımızdan hem R u s y a ' y a ilişkin bir alt yapı oluşsun,
kendilerine kısaca söz fırsatı tanıyacağım. A m a Rusya ile ilgili altyapıyı
oluştursun, Rusya tarafının meseleye nasıl baktığına ilişkin bize daha doğru
okumalarda bulunur ümidiyle, Moskova Ticaret Başmüşavirimiz değerli Bahri
Can Çalıcıoğlu'na söz vermek istiyorum. Buyurun Bahri bey, M o s k o v a ' d a
durum nasıl? R u s y a ' d a nasıl bir gelecek bizi bekliyor?
24
BAHRİ CAN ÇALICIOĞLU
MOSKOVA BÜYÜKELÇİLİĞİ TİCARET BAŞMÜŞAVİRİ
Teşekkür ederim sayın başkan, öncelikle size, konuşmacı arkadaşlara ve
katılımcı müteşebbislerimize, Moskova Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği
adına saygılarımı sunuyorum.
Açıkçası Rusya ile ilgili çok kapsamlı bilgiler verecek tarzda bir konuşma
yapmayı düşünüyordum ama L ASİ A D Başkanı Ayhan bey burada konuştuktan
sonra, ben Türkiye'de bu resmin net bir şekilde görüldüğünü fark ettim.
Nitekim, başkanın konuşması sırasında, daire başkanı Fatih bey arkadaşımıza
döndüm bunun, bu konuşmanın mümkünse deşifresini
alıp
arşivimize
koymak isteriz. Burada çok doğru tahliller vardı, çok doğru okumalar vardı.
Ben bunu belirtmiş olayım öncelikle ve müsaade ederseniz, Rusya nereye
gidiyor, genel olarak, arkadaşlarımızın bilmesi bakımından. 3-5 cümle sarf
etmek istiyorum.
Rusya siyaseten istikrarı yakaladı. Özellikle 2000 yılından bu yana, siyasi
istikrarı ve ekonomik istikrarı yakaladı. Bizim bavul ticaretimiz, R u s y a ' y a
yönelik olarak da 1980'li yıllarda başladı.
Rusya'yı irdelerken, Rusya'nın tarihini ikiye bölmemiz gerekiyor. Bu süreci
ikiye bölmemiz gerekiyor. 2000 yılından önceki dönem, 2000 yılından sonraki
dönem. Artık Rusya, petrol zengini bir ülke, gelirlerini artıran bir ülke, gayri
safi yurt içi hasılası 1.3 trilyon dolara ulaşmış bir ülke, kişi başı milli geliri
resmi rakamlara göre 9 bin dolara ulaşmış bir ülke. Rusya dolu dizgin gidiyor.
Ekonomik istikrarı da sağladı.
Türk-Rus ilişkilerine baktığımız zaman, siyasi alanda pek ciddi bir problem
gözükmüyor. Hatta birtakım bölgesel ve uluslararası sorunlara yaklaşımlarımız
da paralellik arz ediyor. Onun da ötesinde bundan 3 yıl kadar önce iki ülke
25
,
cumhurbaşkanının imzaladığı bir belge var önümüzde. Bu belge, iki ülke
ilişkilerini, çok boyutlu, güçlendirilmiş, derinleştirilmiş ortaklık hedefine
doğru götürmeye ilişkin bir deklarasyon.
Bugün geldiğimiz noktada, bu deklarasyonun her iki tarafa yüklediği ödevler
büyük ölçüde yerine getirilmiş durumda ve yapılan son seçimler neticesinde
M e d v e d e v ' i n devlet başkanı olarak seçilmiş olmasından sonra, Türkiye'den
yapılan kutlama mesajlarında bunu artık stratejik ortaklığa taşıyalım diye
irade beyanı var. Şimdi bu noktada ilerliyoruz.
Pekala, Rusya ile ticaret, ekonomi nasıl gidiyor? 2007 yılı rakamlarını vermek
istiyorum. 28 milyar 200 milyon dolar resmi ticaret hacmimiz var karşılıklı
olarak. Vakıa bunun büyük kısmı tabi ki bizim aleyhimize olan ticaret açığı,
bunu biliyoruz. Fakat buna mukabil Türk müteahhitleri, geçtiğimiz yıl,
2007 yılında, R u s y a ' d a 6 milyar dolarlık yeni proje üstlendiler. Kontrat
imzaladılar.
Bakıyoruz, ilk defa 2 milyon turistin üzerine çıkılarak 2.5 milyon da aşıldı,
Türkiye, Rus turistlerin, A l m a n y a ' d a n sonra, en fazla ziyaret ettiği ülke
konumunda. Türk yatırımcıları, R u s y a ' d a bugüne kadar 6 milyar doların
üzerinde yatırım gerçekleştirmişlerdir ve bunların birçoğu o ülkede bir ilkin
ifadesidir. Örneğin, Enka'nın gayrimenkul yatırımları. Enka Türkiye'de
küçülürken, R u s y a ' y a gitmiştir ve dünya çapında bir firma haline gelmiştir.
2007 yılı kira gelirleri sadece M o s k o v a ' d a 507 milyon dolar.
Bakıyorsunuz, Anadolu grubu gitmiş, Efes Pilsen artı 14 tane yerel markayla
birlikte, pazarda yer almış ve 2008 yılı cirosu, Türkiye'deki cirosunun iki
katma ulaşacak. Türkiye'de bira sektöründe herhalde pazarın büyük kısmı
Anadolu grubunundur.
26
Arkasından bakıyoruz, Şişecam. 2008 yılında 5 milyar şişe üretecek, en
yakın Rusya'daki rakibi 300 milyon üretiyor. Kimsenin yakalaması m ü m k ü n
değil.
Dönüp bakıyorsunuz, Ramstoreler bir ilkin ifadesi, piyasa değeri 1.2 milyar
dolar. Şimdi demek ki bu ülkede sektörler doğru seçilir ve kurgular doğru
yapılırsa para kazanmamak m ü m k ü n değil. Para kazanmak, kazanmamaktan
daha kolay. Bunu, dikkatlerinize getirmek istedim.
Size Rusya ile ilişkilerimizde birçok sektörde çok iyi konumda olduğumuzu
söyledim» Fakat bir tek açmazımız var. Bize göre, bu da lojistik darboğazı.
Maalesef Türkiye'nin yakın çevresiyle yaşadığı lojistik darboğazı, en katı bir
şekilde en derin bir şekilde Rusya federasyonu ile yaşıyoruz. Bugün, Türkiye
Rusya Federasyonu'na en pahalı taşımayı yapan ülke. Burada konumuz taşıma
değil ama, Türk sanayicisi, Türk üreticisi, malına sahip çıkmak zorunda,
inisiyatifi elinde tutmak zorunda.
B u bağlamda, Rusya Federasyonu ile Türkiye arasındaki ticari ekonomik
münasebetlerin, çok üst düzeylere taşınabilmesi için, lojistik alanında çok
ciddi tedbirler alınması gerekiyor ve bu alanın geliştirilmesi gerekiyor.
Örneğin, parsiyel yük taşımacılığı ki, sektörün en önemli sorunlarından bir
tanesi. Orada brokerlik yapan firmalarımızı güçlendirebiliriz. Orada ithalatçı
olabiliriz. Hepsinden önemlisi, birlik ve beraberlik içerisinde
hareket
edebilmek.
Belki biraz konu dışı olacak ama sayın başkanım, çok önem atfettiğimiz için
ben arkadaşların dikkatine getirmek istiyorum. Türkiye'de makine sektörü
çok güzel bir çalışma yaptı. Hatta, bunun bayraktarlığını da Dalgakıran
kompresörleri Adnan Dalgakıran yaptı.Oturdular, hesap kitap
yaptılar.
Rakamları afaki veriyorum. 2 milyar dolar makine ihracatımız var. Bu ihracatı
27
yapabilmek için 1 milyar dolar ithalat yapıyoruz. N e kadar rulman ithalatımız
var. Oturuldu bütün üyelere soruldu. Kimse söylemiyor tabi. B u ticari sır,
bakın burada ticari sır diye bir şey kalmadı.
Ortak hareket edemezsek, büyüyen dünya ölçeklerinde hepimiz tek tek yok
olup gideceğiz. B u anlatıldı. Nihayet herkesin rulman ihtiyacı, ithalatı, alt
alta kondu, toplandı. Bakıldı ki, yine rakamı afaki söylüyorum, 50 milyon
dolarlık bir ithalat söz konusu. Toplandı. Nereden yapılıyor? % 85'i, Alman
Siemens'ten yapılıyor.
Bir ortak ithalat şirketi kurdular ve bu ortak şirket, belirtilen evsaf ve miktarda
rulman istiyorum diye Siemens'ten teklif istedi. Gelen teklif şu: Türkiye'ye
verdiğim minimum değerden tamamını veririm Bir kere minimum değerin
üzerindeki krema Türkiye'de kaldı.
Sonra bu şirket döndü Japonya'ya, A B D gruba,
bizim belirtilen evsaf ve
miktarda rulman ihtiyacı bulunduğundan teklif istedi. Şimdi A B D , pazarın
Alman
firmalarının
elinde olduğunu biliyor. Alman
firmalarını
pazardan
sökebilmek için belki de fiyatları indirdi ve 30 milyon dolar teklif verdi.
Bugün, 50 milyon dolara mal ettiğimiz bir kalem 30 milyon dolara düştü,
ithalatta fiyatlar % 40 düştü, girdi maliyetleri düştü.
Şimdi diyor ki, biz bütün ithalatımızı tekelden yapabilirsek, girdilerimizi
ucuzlatırız ve ihracattaki rekabet şansımızı yükseltiriz. 1 milyar dolar ithalat
yapıp, 2 milyar dolar ihracat yapmak yerine, 1.5 milyar dolar ithalat yapıp, 3.5
milyar dolar ihracat yaparız. Büyürüz ve o noktaya geldiğimizde bir de ortak
ihracat şirketi kurarız. Ben x firması olarak 3 bin tane kompresör üretiyorum
diyelim, diğer firma 2 bin tane. Fakat dünyada çok büyük ölçekli ihaleler
açılıyor, 10 bin-20 binlik ihaleler açılıyor. Türkiye'de, bu ihalelere hiçbirimiz
giremiyoruz. Hepimizin toplam üretimi 50 bin, fakat tek başımıza 20 binlik
ihaleye giremiyoruz. Ortak bir ihracat şirketi kurarak, büyük ihalelere de
girmek suretiyle, bu sektörde bir atılım yapmayı düşünüyorlar.
28
H e m ithalat şirketine, h e m ihracat şirketine % 10 komisyon alıyorlar ve bunu
havuzda biriktiriyorlar. Hedef pazarları Rusya. Hesaba göre havuzda bir yılda
birikecek para ile gelip bir arazi satın alacaklar, ikinci yılda biriken parayla
binayı yapacaklar.
M o s k o v a ' d a inşaatın metrekaresi 1.000 dolar, A tipi ofisin kirası yıllık 1.500
2
dolar/metre Enka, bu nedenlerle orada yatırımcı. Üçüncü yılda da binanın
arkasına depoyu yapacak ve üyelerini M o s k o v a ' d a mülk sahibi yapacaklar. B u
inanılmaz bir proje. B u sanki liberal ekonomik sistemlerde pek uygulanmaz
gibi gözükse de dünyada yapılmaktadır.
Dünya, sermaye birikimini yapmış, İtalya, Almanya, vs. onun karşısına tek
başımıza çıkamıyoruz. B u birlik ve beraberliği bütün sektörlerde yaratmakta
sonsuz yarar var diye düşünüyorum.
Lojistik konusuna tekrar dönmek gerekirse, Türkiye'de lojistik dendiği zaman,
kara taşıması hep akla gelir. Bu tabi çok farklı bir konu. O konuya girip kara
taşımacılarını da üzmek istemem açıkçası. A m a özellikle uluslararası taşıma,
sadece Ulaştırma Bakanlığı'nın inhisarına bırakılmayacak kadar önemli bir
konu. Bu dış ticaretçinin konusu, bu sanayicinin üreticinin konusudur. Mala
sahip çıkılacak.
B u bağlamda Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde yaklaşık bir yıl kadar önce,
Dış Ticarette bir Lojistik Dairesi kuruldu. Lütfen bu daireyle arkadaşlarımız
kontak halinde olsunlar. Çok güzel çalışmalar yapılıyor ve Rusya bağlamında
da birtakım projeler mevcuttur.
Bunlardan bir tanesi, Rusya'nın Karadeniz'deki Portkafkas Limanı ile,
Samsun Limanımız arasında, bir trenferi hattı oluşturulması. Protokol hazır,
imza aşamasına geldi. İş adamlarımızın buna destek vermesini hassaten
istirham ediyorum. Yapılan kaba fizibiliteye göre, kabaca yapılan hesaplara
29
göre, TIR taşımacılığına oranla, dörtte bir mertebesinde navlun ödenecek ve
T I R ' d a n daha çabuk M o s k o v a ' y a ulaşacak.
Portkafkas'tan M o s k o v a ' y a 2 günde ulaşıyor ve Samsun'dan karşı tarafa da 18
saatte geçiyor. Vagon taşımacılığı yapılacak. Örneğin, bunun desteklenmesi
gerek.
Yine bir başka konu, Rusya'nın muayyen yerlerinde lojistik merkezleri
kurulması konusu, bunlar ticaretin önünü açıcı tedbirler ve kendi inisiyatifimizle
yapabileceğimiz konular. Bu konulara Ruslar da çok yatkınlar.
Ben fazla uzatmadan bir not almışım, pazar ülkelerde yatırım konusu.
L A S İ A D başkanı, gidip oralarda da konumlanmamız gerektiğini işaret etti,
yanlış hatırlamıyorsam, Merter Sanayici ve İş Adamları Derneği başkanımız
da bunun tersini söyledi. Şimdi bir şey ne siyahtır, ne de beyazdır. Arada
tonlar da vardır. Dolayısıyla bakarken bu füme de olabilir, gri de olabilir, açık
gri de olabilir.
Size bir örnek daha vermek istiyorum. 1990'lı yıllarda biliyorsunuz Karaman
bölgesinde
Rusya Federasyonu'na, Orta Asya'ya, B D T ülkelerine bisküvi
ihraç etmek amacıyla çok ciddi üretim tesisleri kuruldu.
O zamanlar yine ilk görev yerimiz Moskova idi, bisküvi işi yapan
firmalara
naçizane olarak şunu söylüyorduk, tedrici olarak fabrikalarınızı sökün ve
M o s k o v a ' y a getirin, M o s k o v a ' d a hububat sıkıntısı yok, R u s y a ' d a aşağı
tarafta, Rostov, Krastador bölgesinde, Şamara bölgesinde,
Stavrapol'de
buralarda hububat yetiştiriyorlar zaten, pancar zaten var ülkede, un var, şeker
var, su da var. Bu bisküviyi bunlar yapacaktır.
Biz hep Rusya'yı yanlış analiz ettik. Ruslar, Sovyetler 1991 yılında travma
geçirdiler. Bir süre sonra kendilerine geldiler. Ticaret erbabı yok, üretim
dibe vurmuş, kapıları mecburen açtılar ve en yakın yardım edebilecek el de
30
Türkiye idi. Ruslar bu konuda zaten Türkiye'ye medyunu şükran olduklarını
her platformda söylüyorlar. Özellikle bavul ticaretiyle iştigal eden Türk iş
adamlarına medyunu şükranlar, bunu söylüyorlar.
Fakat diyorlar ki, "1990'lı yıllarda bizi giydiren, hatta yedirip içiren Türkler,
2000'li yıllarda niye frene bastı. Biz sistemimizi dönüştürürüz, gelin proaktif
olun ve bu sistem içerisinde yer alın. Biz sizin dost elinizi unutmadık. " Bunu
açıkça büyükelçi düzeyinde, başbakan düzeyinde dile getiriyorlar zaten.
Şimdi 1990'lı yılların başındaki o travma dönemi atlatıldı artık, 1997 yılında
gümrük teşkilatlarını kurdular. Fakat akabinde 1998 krizi gelmeseydi, bavul
ticareti çok önceden bitiyordu zaten.
Bana göre bavul ticareti diye de bir şey kalmadı. Yolcu beraberi eşya vardır
ve resmi ticaret vardır. Resmi ticarete biz kargo diyebiliyoruz. Kargo resmi
gitmiyorsa, başka bir isimle gidiyorsa, onun ismi soru işaretidir zaten, o bavul
değildir.
Bisküviciler gitmediler, peki istihdam ne olacak? Bakın b u çok basit bir şey,
yarın sermaye birikimi olur, burada üretirler, her şey var yaparlar ve yaptılar.
Ubiley marka, Bolşevik marka, bir yığın markaları da var şimdi.
Türkiye, bugünRusyaFederasyonu'nabisküvi ihraç edemiyor, bu görünüyordu
zaten. N e yapmak lazımdı? Ülkenin de buna ihtiyacı var. 142 milyon nüfusu
var, o zaman gideceğiz ve orada değer yaratıp Türkiye'ye kazandıracağız.
Türkiye'nin en önemli meselesi nedir?
Kaynaklarımız kısıtlı, bize yetmiyor. Bizim dışarıdan kaynak aktarmamız
gerekli. Ya dış borçlanma yapılarak siyasi taahhütlerin altına gireceksiniz,
yada dışarıdan kaynak bulunacak.
31
Türk müteşebbisi bu konuda çok esnek, çok kıvrak. Gidiyor, dışarıda her
türlü işi yapabiliyor. Ancak, sektörler doğru tespit edilmek kaydıyla gidilecek,
dışarıda bu yapılacak.
Bisküvide bunu yapamadık, yapamadığımız gibi, şimdi Bolşevik markası,
gümrük birliği ve lojistik avantajı değerlendirilerek Orta A s y a ' d a cirit atıyor.
Ruslar, Orta A s y a ' d a bizi vurdular.
Demek ki dış yatırımlar konusunda çok fazla siyah ve çok fazla beyaz olmaya
gerek yok. Sektörler doğru tespit edilmek kaydıyla, Türkiye dış yatırımlara
acilen yönelmeli zaten. Tıkanacağınız sektörleri, tıkanmadan önce tespit
edin, tedrici olarak dışarıya doğru açılmakta yarar var. Tekstilin belki her
dalı olmayabilir ama, bu araştırılabilir. B u konuda bir fizibilite yaptırılabilir.
Oturulur ciddi bir araştırma şirketi bulunur. Bizler orada katkı sağlarız,
Rusya nereye gidiyor, hangi alanlarda, hangi bölgelerde yatırımlar yapılabilir
konularında bir fizibilite yapılabilir. Özbekistan, Tacikistan pamuklu vb belli
alanlarda değerlendirilebilir. Çünkü orada pazar bizi zorluyor artık. Yatırımlar
M ı s ı r ' a doğru kaymaya başladı.
Abdullah Çınar: Neyse, bu tabi ayrı bir tartışma. Bugünün tamamı da ona
yetmez sanıyorum. Bahri bey siz tamamlayın.
Bahri Can Çalıcıoğlu: Başkanım hemen tamamlıyorum. Bir de Türkiye'de
ben maalesef şunu görüyorum. Markalaşalım diyoruz. 25 yıl önce Türkiye
tekstilde hangi durumdaydı, bugün hangi noktaya geldi? Taşımacılıkta hangi
noktadaydı, hangi noktaya geldi? Avrupa'nın en büyük TIR filosu bizde
diyoruz, bununla övünüyoruz.
Bu, eğer hakikaten çok karlı bir iş olsa, Avrupa bu işi bize bırakmazdı zaten.
Bunu bize taşere ettiler ve çeyrek yüzyıl geçti. Biz bu işi Kafkasya ve Orta
32
A s y a ' y a taşere edemiyoruz. Israr ediyoruz ve o ısrarımız, bugün Türkiye'nin
ticaretinin önünü tıkar hale geldi.
İtalyan firmasına fason üretiyoruz, oy sa Rusya' da ciddi markalar oluşturulabilir.
B u zamandan sonra Almanya'da, Amerika'da.marka oluşturmak o kadar
kolay değil ama R u s y a ' d a hala pazar açık. Markalaşmaya gidilebilir, 10-15
markamız olur. Bazı üreticilerimiz, özellikle küçük kapasitedeki üreticilerimiz
bizim Türk markalarına fasonculuk yapabilirler. Marka yapalım dediğimiz
zaman, en az 10 bin tane tekstil firması ayağa kalkıyor, benim zaten markam
var gerekçesiyle. Onun için açık olmak, paylaşımcı ve katılımcı olmak gerekir
diye düşünüyorum naçizane. Katılıp ortaklaşa sinerji yaratıp sürdürmek
gerektiğini düşünüyorum. Teşekkür ederim.
Abdullah Çınar: Çok teşekkür ediyorum Bahri bey. Tabi gerçekten özellikle
şu konunun ayrı bir toplantıda değerlendirmeye ihtiyacı olduğunu belirtmem
gerekir. Çünkü, yabancı yatırım konusunu biz, hiçbir zaman serinkanlılıkla
değerlendiremedik, hep ideolojik söylemlerin gölgesi altında bir şeyler
ifade edildi. Doğrusu burada güven eksikliğinin de önemli payı olduğunu
ifade etmek gerekiyor. H e m e n yanı sıra bakın, Türkiye'nin cari dengesinde
transfer gelirleri başlığının altına yazabileceğiniz çok fazla bir şey yoktur.
Müteahhitlik hizmetleri vardır. Başka ne var?
Yurt dışında Türkiye'nin yabancı yatırımcısı çok fazla yoktur. Bugün
ülkemizdeki pek çok yabancı yatırımın,
özelleştirme marifetiyle alman
olsun yada gelip kriz dönemlerinde edinilen yatırımlar olsun, doğrusu bunları
öncelikle sıcak paradan daha saygıdeğer bulduğumuzu da hemen ifade etmek
gerekiyor. A m a bir süre sonra bileceğiz ki, artık milyar dolarlar, milyon
dolarlar o ülkelere gelir olarak gitmeye başlayacak.
33
Türkiye'nin böylesi gelir kalemleri yok. Niye yok? B u konular hep dediğim
gibi adeta sloganik söylemlerle tartışıldığı için yada tartışılamadığı için.
Aslında, Rusya'daki dönüşümü iyi okuyamamak. Ticaret yaparken istifade
etmek ama ticaretin devamı olması gereken süreçte rol almayı talep
etmemek, böyle bir pozisyonda bıraktı bizi. Dolayısıyla orada var olmaya
devam edememek gibi bir sonucu doğurdu. Yabancı yatırıma onun için peşin
yaklaşmak çok da doğru bir yaklaşım değil. A m a bunu hakikaten serinkanlı
bir şekilde değerlendirmeye ihtiyaç var. Şüphesiz sloganların faydası vardır,
motive edici faydası vardır.
Demek ki, bu konuda tartışacak kadar malzeme var. Komite yöneticisi
arkadaşlara istirham ediyorum, müteakip bir toplantının gündemi Türkiye' deki
istihdamla birlikte değerlendirmek şartıyla yabancı yatırımlar konusu olsun,
herhalde serinkanlı da bir ortam olursa, ama sloganlar her zaman iyi değildir,
savaşlarda işe yarar tabi, bir bayrak açmak gibidir ancak motive etmekten öte
fazla bir faydası olmaz. Evet, bunları ayrıca değerlendirebiliriz.
Değerli dostlar, sadece Avrupa Birliği ülkelerinde tekstil sektöründe çalışan
sayısı, 2 milyon civarında. Türkiye'de istihdama ilişkin rakamlar genellikle
el yordamıyla ifade edilir, 4 milyon civarında denilir ama yüksek rakamlar
yalan söylemez.
Üretilen tekstilin toplam büyüklüğünden, çalışan sayısına doğru bir analiz
yaptığınız zaman, 2 milyonlar civarında olduğunu görürsünüz.
Türkiye'de
de Avrupa Birliği üyesi 15 ülkede de 2 milyon civarında insan, bir sektörde
istihdam ediliyor. Peki üretilen değerler nedir?
Türkiye'deki ihracat rakamlarını koyun, iç piyasayı koyun, bavulu koyun üst
üste. Sağdan, soldan sayın. Yaklaşık olarak maksimum 30 milyar Euro gibi
bir rakama ulaşabiliyorsunuz. Avrupa Birliği üyesi 15 ülkede tekstilin değeri
arkadaşlar 200 milyar Euro. Aynı istihdam yapısı mı var? Hayır.
34
Dolayısıyla bizim hedef almamız gerekenin, mutlaka niteliksiz istihdam
olmadığının da farkında olmamız gerekiyor. Israrımızın kazanmaktan yana
olması gerekir. Mutlaka bildiğimiz işi yapmak şeklinde ezberimizi bozmadan
gidersek doğru bir yere çıkmama ihtimalimiz artar zannederim. Yargıya
varmaksızın bunu ifade etmiş oluyorum. Elbette, Türkiye'deki mevcut
istihdam yapısının niteliği itibariyle, mevcut konvansiyonel tekstile uzunca
bir süre daha ihtiyacı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Şüphesiz buna
ihtiyacımız olmaya devam edecek.
Değerli arkadaşlar, şimdi diğer değerli dostumuza söz vermek istiyorum.
Konuşulanlar çerçevesinde kendi zaviyesinden kendi görev alanıyla ilgili
değerlendirmelerde bulunmak üzere, Dış Ticaret Müsteşarlığı Anlaşmalar
Genel Müdürlüğü Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri Daire Başkanı
Sayın Fatih Turan'a söz veriyorum. Fatih bey buyurun lütfen.
35
FATİH TURAN
DIŞ
TİCARET
MÜDÜRLÜĞÜ
ÜLKELERİ
MÜSTEŞARLIĞI
BAĞIMSIZ
DAİRE
ANLAŞMALAR
DEVLETLER
GENEL
TOPLULUĞU
BAŞKANI
Teşekkür ederim sayın başkan, öncelikle tüm katılımcıları ve iş adamlarımızı,
kendim ve müsteşarlığım adına saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum. Esas itibariyle sorunun teşhisi, sektör tarafından ortaya konuldu.
Nereden başladık, nereye geldik? B u arada neler yapmamız gerekiyordu?
Bunların ne kadarını yaptık, ne kadarını yapamadık? Hepsi masaya yatırıldı.
Moskova Ticaret Baş Müşavirimiz tarafından Rusya'nın dönüşüm süreci çok
gerçekçi bir yapıda anlatıldı. Rusya'nın 1990'lı yıllarda nasıl başlayıp bugün
nasıl bir düzeye geldiği ortaya konuldu. Bu çerçevede Türkiye ile Rusya
arasındaki ikili ilişkilerin de kısa bir değerlendirmesi yapıldı. Esas itibariyle
bana söyleyecek çok da fazla bir şey kalmadı. Ancak genel değerlendirmelere
girmeksizin, doğrudan konumuz olan bavul ticaretine geçeceğim
izin
verirseniz.
Daha önce de belirtildiği gibi, özellikle tekstil konfeksiyon, gıda ürünleri gibi,
sektörlerde kuralları ithalatçı ülkeler koyuyor. Bunun için yapabileceğimiz
bir şey yok. Eğer bu ülkelere mal satmak istiyorsak, onların kurallarına göre
oynamayı öğrenmemiz, onların kurallarına hızlı bir şekilde adapte olmamız
gerekiyor.
1990'lı yıllar gerçekten bizler için çok büyük bir şanstı, çünkü ticaret yapmayı
bilmeyen çok ciddi
nüfusa sahip bir coğrafyaya hitap ettik. O dönemde
9-10 milyar dolarlık rakamlara ulaşan bir bavul ticaretinden söz ettik ki, bu
rakamlar gerek bizim ihracatımız içindeki oranları açısından baktığımızda ve
gerek o ülkelerin ithalatı içindeki oranları açısından baktığımızda gerçekten
çok ciddi bir düzeyi temsil ediyordu.
36
Ancak bugün geldiğimiz noktada, 6-6.5 milyar dolarlık bir bavul ticaretinden
söz ediyoruz. Yine çok ciddi bir rakam doğrudur. Ancak, bizim ihracatımız
içindeki payına baktığımız zaman hızla aşağı doğru düşmüştür. Rusya'nın
ithalatı içindeki payına baktığımız zaman, hızla aşağı düşmüştür. Demek ki
burada bir şeyler yanlış gitmiş. O zaman ne yapacağız?
Sektörün zaten kendisinin de açıklıkla beyan ettiği gibi, hızlı bir dönüşüm
sürecini hayata geçireceğiz. Şimdi burada, bu dönüşüm süreci ne kadar acılı
olacak? Artık onun bir projeksiyonunu yapmamız gerekiyor. Bahri bey,
makine sanayinden bir örnek verdi. Ben de size R u s y a ' y a yönelik yaş, meyve,
sebze ihracatımızdan bir örnek vereyim izin verirseniz.
2000-2004 yılları arasında, bizim Rusya Federasyonuna yönelik yaş, meyve,
sebze, turunçgiller, domates, üzüm, şeftali vs.ihracatma baktığımız zaman,
2000 yılında 60 milyon dolardan başlayıp, 2004 yılında 240 milyon dolar
civarına ulaştığını görüyoruz.
2005 yılında Rusya Federasyonu dönüyor Türkiye'ye diyor ki " Sizin bize
gönderdiğiniz yaş meyve, sebzelerde Akdeniz meyve sineğinden geçilmiyor,
pestisit kalıntıları, uluslararası kabul edilebilir sınırların çok üzerinde, ben
bunları kendi tüketicime yediremem ve yasaklıyorum. Bundan sonra siz
benim kriterlerimi karşılaymcaya kadar da ben sizden bu ürünleri ithal
etmeyeceğim."
Bunu sadece Türkiye 'ye mi yapıyor? Hayır. Avrupa ülkelerine de yapıyor, Asya
ülkelerine de yapıyor. O dönemde bakanlarımız devreye giriyor, başbakanımız
devreye giriyor. Putin nezdinde girişimler yapılıyor ve iki aylık bir yasaklama
döneminin ardından kontrollü bir şekilde tekrar sevkıyatlarımız başlıyor.
Ancak bu dönemde Rus tarafı diyor ki, "evet biz kapımızı size açtık ama benim
kriterim bunlar, yazılı olarak veriyor. Bunları karşılayamayan sevkıyatları ben
kapımdan içeri sokmam."
37
2005 yılının Mayıs ayında başlayan bu yasaklamanın ardından, Türkiye'de
Rusya Federasyonu'na yönelik tarımsal ürün ihracat sektöründe öylesine
hızlı bir dönüşüm yaşanıyor ki, çünkü canı yanıyor sektörün. Bu dönüşümü
gerçekleştiremediği takdirde artık Rusya pazarında hiçbir şansı olmadığını ve
pazarı başka ülkelere kaptıracağını biliyor. Öyle hızlı bir dönüşüm yaşanıyor
ki, tüm bu yasaklamalara, tüm bu kısıtlamalara rağmen, 2007 yılına geldiğimiz
zaman 2005 yılındaki ihracatımızın 2 katma ulaştığımızı görüyoruz.
Çünkü Türkiye bu dönüşümü yaparken çok sevinerek söylüyorum, Avrupa
ülkeleri, R u s y a ' y a ihracatta bu dönüşümü, Türkiye kadar hızlı yapamıyor.
Biz, onların pazar payını almaya başlıyoruz. Eğer bu süreci çok akılcı bir
şekilde yönetebilirsek, Rusya pazarında özellikle tarımsal ürünler ihracatında
2-3 milyar dolar, 7-8 milyar dolarlık rakamlara ulaşılmasının çok da zor
olmadığı söyleniyor.
Şimdi bu örneği bavul ticaretine, tekstil ticaretine getirelim. Evet, biz burada
dönüşüm yapacağız. Ancak arzu ediyoruz ki, bu dönüşümü Rusya bizi
zorlamadan, iyice zorlamadan, kapıları kapatmadan yapalım ki, Uzakdoğu
ülkelerine, Avrupa ülkelerine bavul ticareti konusunda kapılar kapandığı
zaman, burada, bu sektörde hakim olan ülke biz olalım.
Bunu nasıl yapacağız? Bunu yapabilmemiz için biraz önce Bahri bey de
söyledi. Birincisi ölçeği büyütmemiz lazım. Maliyetleri aşağıya indireceğiz,
çok küçük yapılanmalardan, daha organize çalışan bir yapılanmaya doğru
gitmemiz lazım. Türkiye' de derneklerin önderliğinde belki sevkıyat merkezleri
kuracağız, R u s y a ' d a bu sevkıyatların toplanma merkezlerini, gümrüklerime
merkezlerini kuracağız, oradan belki alıcısına dağıtacağız.
Lojistik konusu en önemli konu, bunu hep birlikte aşacağız, bu sadece sektörün
işi değil, tabi ki devlet burada çok ciddi bir destek verecek sektöre. Beraber
38
hareket edeceğiz, beraber bir plan alacağız. Rus tarafında karşılaştığımız
sıkıntılarda, biz gireceğiz devreye, Büyükelçiliğimiz girecek, Dış Ticaret
Müsteşarlığı girecek, Dışişleri Bakanlığı girecek. Rus tarafından evet, biz
sizin kurallarınıza uygun düzenlemelerimizi yapıyoruz, ancak bu dönüşüm
sürecinde de sizden taleplerimiz şunlar, şunlar, şunlardır diye bir tabloyu
önlerine koyacağız, bunu da eğer biz dönüşüm sürecine başladığımızı ve
resmi ihracata hızla geçtiğimizi somut delillerle ortaya koyabilirsek, karşı
tarafın buna çok da fazla itirazı olacağını zannetmiyorum.
Kısacası şunu söylemek istiyorum. Biz artık Rusya'nın geleceğine oynamak
zorundayız.
Bugünkü şartlara göre değil, bundan önceki şartlara göre de
değil.
Bundan 5 yıl sonra Rusya nasıl bir ülke olacak? Önce onu bir tahayyül etmemiz
lazım. Dünyadan ne alacak? Dünyanın süper devleri, süper ikinci devi zaten
ve hızla da yükseliyor. İthalat rakamlarına bakıyoruz, 200 milyar dolarlık
resmi ithalatı var. B u rakam her sene katlanarak çıkıyor. En yakın ülke olan ve
üretim açısından da en uygun ülke olan Türkiye ise bu potansiyeli yeterince
değerlendirebiliyor mu? Hayır.
200 milyar dolarlık ithalat içinde bizim 5 milyar dolarlık ihracatımız
yanılmıyorsam % 2.5 oranına tekabül ediyor. Bu, aslında biraz bizim
ayıbımızdır. D e m e k ki biz Rusya pazarını çok iyi okuyamamışız, onların
taleplerini karşılayacak bir organizasyonu, yapılanmayı çok iyi yapamamışız.
Bunda devletin de muhakkak ki kabahati olmuştur. Gerekli yol haritasını
iş
adamlarının
önüne
koyamamıştır.
İş
adamlarının
hatası
olmuştur,
projeksiyonunu, önünü görecek, geleceği görecek bir projeksiyon yapıp, ona
göre hesaplarını, kitaplarını yapamamışlardır.
39
Biz diyoruz ki, evet bugün bir sıkıntı ile karşı karşıyayız, ama hiçbir şey için
hala çok geç değil. Gelin hep beraber Ticaret Müşavirliğimiz, sektör, Gümrük
Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı oturalım, önce zaten yapılmış olan bu
teşhisi tekrar bir gözden geçirelim ve hastalığın tedavisi için nasıl bir reçete
uygulayacağımızı alt alta yazalım. Elbette ki ayakları yere basan, uygulanabilir
bir reçete olsun ve bu yol haritasını oluşturduktan sonra da biz üzerimize düşeni
yapalım. Sizler de üzerinize düşeni yapın. Sözkonusu dönüşüm sürecini en az
acılı şekilde tamamlayıp, Rusya'nın tekstil konfeksiyonu ithalat pazarında bir
numara biz olalım. Teşekkür ederim.
Abdullah Çınar: Evet. Ben biraz somuta hizmet etmek adına, daha
önceki çalışmalardan da ortaya çıkan bir öneriyi dillendirmek istiyorum.
Kastettiğinizin böyle olup olmadığını da sormak isterim.
M a l u m şu anda temel sorun aslında malın beğendirilmesi, satılması değil,
temel sorunumuz lojistik, bir malın sevk edilmesi. Karşımızda, satıcıların
kurumsal yapılaşmadan kaçınmaları gibi bir problem ve alıcıların da ithalatla
ilgili formalitelerden kaçınmaları sorunu olması
dolayısıyla sektörel dış
ticaret şirketi benzeri yapılanmalar marifetiyle buradan küçük paketlerin
birleştirilerek oraya intikali, orada kurulacak mukabil bir yapı marifetiyle
de dağıtımı sağlanmalıdır. Bunun uygulanabilirliği konusunda mevzuat
açısından zorluklar var mıdır, yada kolaylaştırmak için neler yapılabilir? Onu
da bir sormak isterim.
Fatih Turan: Sayın başkan izin verirseniz çok kısa buna bir cevap vereyim.
Bu konunun uygulanabilirliği açısından hiçbir sorun yok önümüzde. B u
hususu, biz sektörde de 3-4 yıllık bir dönem zarfında diyeyim, çok tartıştık,
genel değerlendirmesini yaptık. Hatta bu yönde bazı küçük oluşumlar da
başladı diye biliyorum.
40
Ancak burada sadece sektörel dış ticaret şirketi kurmak yetmeyecek. Bu
şirketin toplayacağı ürünleri, birleştireceği ürünleri yine Türkiye'de bir
sevkıyat merkezinden R u s y a ' d a bir sevkıyat merkezine, karşılıklı iki lojistik
merkezi arasındaki bağı kuracak, organizasyonu yapmamız da gerekecek.
İlk
aşaması
dediğiniz
gibi
sektörel
dış
ticaret
şirketleri
kurulması
suretiyle ürünlerin toplulaştırılması ve bu şekilde h e m üretim hem lojistik
maliyetlerinin aşağı indirilmesi, ikincisi ise karşı taraftaki alıcıların hâlâ
bizim tanımladığımız şekilde ithalatçı olmadıkları dikkate alınarak, orada da
bir toplanma merkezinde bunun alıcılarına dağıtılması, gümrüklemelerinin
yapılması gibi bir yapıdır kastettiğimiz.
Abdullah Çınar: Peki çok teşekkür ediyorum. Şimdi değerli arkadaşlar iki
konuğumuza da söz verdikten sonra, mutlaka soru cevaba fırsat vereceğim.
Öyle tahmin ediyorum ki, soru cevap bölümünde arada korsan tebliğleri de
alacağız gibime geliyor, vaktimiz var.
Şimdi lojistiğin bu taraftaki kapısına dönmek istiyorum. Aramızda hem
İstanbul Gümrükler Muhafaza Baş Müdürümüz h e m de Karaköy Yolcu Salonu
Gümrük Müdürümüz var. Ben kısaca kendi görev alanları itibariyle meseleyi
değerlendirmelerini
isteyeceğim.
Önce İstanbul Gümrük ve
Muhafaza
Başmüdür vekili sayın Selahattin A l d e m i r ' d e n istirham ediyorum. Buyurun
Selahattin bey.
41
SELAHATTİN ALDEMİR
İSTANBUL G Ü M R Ü K VE MUHAFAZA BAŞMÜDÜR VEKİLİ
Sayın
başkan,
şahsınızda
tüm
katılımcıları
saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'nin toplam 260 milyarlık dış ticaret hacminin 110 milyar doları
İstanbul'da gerçekleşiyor. Bunun 65 milyar doları ithalat, 45 milyar doları
ihracat. 6 milyar dolar olduğu belirtilen bavul ticareti bu rakamların içinde,
İstanbul'dan yapılan 45 milyar dolarlık ihracatın içinde değil. Çünkü bizim
literatürümüzde bavul ticareti, bedelsiz ihracat olarak görülmekte. Resmi
kayıtlara girmediği sürece de istatistiklerimize girmemekte, ağırlıklı olarak
bavul ticareti, İstanbul'da, Karaköy, Zeyport, Atatürk Havalimanı, Sabiha
Gökçen sanıyorum bir miktar da Halkalı ve Ambarlı'dan yapılıyor.
Biz Ayhan bey ve ekibiyle birkaç defa bir araya geldik. Şimdi, gümrükler
cari işlem açığı veren bir ülke olduğumuz için, ithalat
defans ve kaleci
rolünü oynuyor, ihracat da forvet ve golcü olmaya çalışıyor. Futbolu dün
çok yaşadığımız için bizim bavul ticareti, karambolden gol atmaya benziyor.
H a k e m her zaman buna müsaade etmez.
Bavul ticareti, uluslararası literatürde geçerli olan bir ticaret yöntemi değil.
Tabi dünyanın birçok ülkesi, Çin bize karşı
bu ticareti yapmakta, bavul
ticareti ismiyle değil de, düşük kıymetli, miktar fazlalığı, standart dışı mallar,
kalitesiz mallar diyebiliriz, birçok şey söyleyebiliriz.
Rusya açısından baktığınız zaman, kendinizi onların yerine koyduğunuz
zaman, ben kalite açısını tartışmıyorum ama uluslararası ticaret kurallarına
baktığımız zaman biraz faullü ticaret sayılabilir. Onun için tüm katılımcılar
dönüşümden bahsediyor. Bu bizim için memnuniyet vericidir. Çünkü biz
gümrüklerdeki uygulayıcı kuruluşuz, bütün bu konuşmalar doğrudan, daha
çok kendi aranızda ve kararlaştıracağınız usullerdir ama gümrüklerde birtakım
yenilikler her zaman vardır.
42
Biz zaman zaman Ayhan bey olsun, diğer temsilciler olsun bir araya
geldiğimizde şunu ifade ediyoruz. Küçükküçükihracatlar, gümrük formaliteleri
problemi çıkarabilir. A m a bir araya gelip büyük bir dış ticaret sermaye şirketi
olabilir, bir sektörel dış ticaret şirketi olabilir. Gümrüklerin bazı kolaylıkları
var. Onaylanmış kişi,
gümrüğe kendisini ispatlamış, dosyasıyla, siciliyle,
sermaye yapısıyla, yapmış olduğu ihracat dış ticaretiyle ispatlamış kişilere, A
sınıfı, B sınıfı, C sınıfı onaylanmış kişi unvanı veriliyor. Bu, özellikle gümrük
formalitelerini azaltıyor. Dolayısıyla,
çıkışlar daha kolay, daha basit hale
geliyor. A m a bunun olması için de kayıtlı ihracat yapmak gerekiyor.
Bir defa L A S Î A D ' ı n dış ticaret sermaye şirketi olarak piyasaya girmesi
bunun çok muhteşem bir başlangıcı bana göre. Mutlak surette, daha
önceki konuşmacılar da ifade etti. R u s y a ' d a ticaret bu şekilde sürmüyor ve
problemlerin çıktığını hepiniz yaşıyorsunuz. Biz malı gönderiyoruz, elimizden
geldiği kadar da ihracatı destekleme adına dediğim gibi, faullü gol atmak için
biz sadece size hakem olarak gol diyoruz, ama sonuçta tartışmaları devam
ediyor.
Rus gümrükçülerle, Türk gümrükçüler bir araya geldiği zaman, sürekli
olarak bizden veri talep ediyor arkadaşlar, biz kayıtlı olduğunu belirtiyoruz.
Diplomatik lisanla ne kadar izah edilirse, biz yasal zeminde konuşuyoruz,
fakat bu bavul ticaretiyle ilgili, ileriye dönük sıkıştırmalar olduğu takdirde
problem doğacaktır.
Ama
zaten
sizler
gördüğüm
kadarıyla
farkındasınız
ve
dönüşümden
bahsediyorsunuz, bu da ilerideki süreçte bizim işimizi kolaylaştırır. Şimdilik
söyleyeceklerim bunlar, teknik olarak bir problemle karşılaştığınızı ifade
ederseniz, biz cevaplarız. Bavul ticareti dediğim gibi, bedelsiz ihracat, yolcu
beraberi olması gerekir. A m a yolcu olmasa bile, biz ihracatımızı destekleme
adına yolcu beraberi olarak onların çıkışma müsaade ediyoruz ancak bunun
43
bu şekilde gitmeyeceği görülüyor. Siz de farkındasınız. Teknik problemler
varsa cevaplandırırız, teşekkür ediyorum.
Abdullah Çınar: Evet. Selahattin bey teşekkür ediyorum. Ben son olarak
Karaköy Yolcu Salonu Gümrük Müdürümüzün de ilave etmek istedikleri
varsa, yok mu, tamam.
Evet, değerli arkadaşlar kürsü sizin. Şimdi tekstilin derdi pek çok bunu
biliyoruz ama ben m ü m k ü n olduğunca bugünkü gündemle sınırlandırmayı
başarabilirsek mutlu olacağımı ifade etmek istiyorum. Tekstilin
genel
sorunlarının tartışılmasına bugünün ve gündemin tahammülü olmadığını da
bilmemiz lazım. Dolayısıyla biraz önce ifade ettiğim şeyler de herhangi bir
yargıdan uzak ama serin kafalığa davet eden hususlar, onları da iyi anlamak
lazım. Evet değerli hazinin, bavuldan konteynere doğru olan süreçte neleri
ifade etmek ister? Oktay bey buyurun. Mikrofonu verelim. Kendinizi de
tanıtırsanız.
44
SORU-CEVAP
Oktay Özdemir: Venice markasının ceosu ve yönetim kurulu üyesiyim, aynı
anda da toplantının başından beri konuştuğumuz ortak hareket etme konusunda
son dönemde Türkiye'de ilk defa Türkiye'yi sevmek, Türkiye'de üretmektir
diyerek Laleli, Osmanbey, Merter ve Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki orta
ölçekli markayı bir araya getirerek, ortak hareket stratejisi oluşturma adına
hareketi başlatan Merter Markalar Birliğinin de genel koordinatörüyüm.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bahri beyin ilk söylediği şeylere tamamen
katılıyorum. Artık güç birliği ve işbirliği dönemi. Bizim bireysel hareket
ederek veya sadece firmamız üzerinde projeler geliştirerek dünyaya ve global
sermayeyle rekabet etme şansımız yok. Muhakkak ve muhakkak işbirliği
yapmalıyız. B u anlamda birikimlerimizi, stratejilerimizi ve bilgilerimizi bir
araya getirerek geleceğe doğru yaklaşımlar ortaya koyabiliriz.
Geçen hafta Salı günü, bin iş adamı bir araya geldik ve bu konuda ilk adımı
attık. Yaklaşık 120 toptan mağaza bir araya gelerek ve bu orta ölçekli firmalar
aynı anda da siparişlerini birleştirerek Türkiye'deki büyük üreticilere sipariş
geçme, Türkiye'de
duran fabrikaları yeniden çalıştırma konusunda bu
hareketliliği getirdik. Yakın zamanda Kahraman Maraş'ta bir çalışmamız var,
Denizli'de bir çalışmamız var. Artık biz Türk tekstili olarak söylemden daha
çok işbirliği ve güç birliği dönemine adım atmak zorundayız.
Fakat bununla birlikte akıllı toptan dediğimiz, özelikle bavul sisteminin
sunumu ve pazarlama noktasında biz hep lojistikten bahsettik,
lojistik
gerçekten çok önemli bir problem. Ancak, sorunumuz, sadece lojistik değil,
biz bugüne kadar o ülkelere sunum noktasında hiç doğru bir yaklaşım ortaya
koymadık. Müşterinin talebi konusunda veya müşterinin kendi inisiyatifiyle
gelip bizi yakalaması dışında
biz sadece fiyat belirleyici değil, aynı anda
müşteriye kendimize çekecek bir satın alma psikolojisi oluşturamadık.
45
Bir ay önce İtalya'da bir fuar vardı, gözlerimize inanamadık. M u a z z a m bir
Rus müşteri talebi. Özellikle bu konuda bavul ticareti yapan
firmalarımız,
biz de zamanında yaptık ve biz bu dönüşümün de çok önemli bir örneğiyiz.
Örneğin biraz önce atölyelerin nasıl resmileşeceği konusunda bir tartışma
oldu. Mesela biz Basel II sürecinde, çalıştığımız atölyelerin yaklaşık % 90'ı
gayri resmi çalışan atölyelerdi ve bir çalışma yaptık, şu anda bizimle çalışan
atölyeler % 100 resmiye döndü, ikna ettik, onlara verimlilik eğitimi verdik,
insan kaynakları eğitimi verdik ve şu anda çalıştığımız her atölye bugün
resmileşmiş vaziyette bu çok önemli bir not.
Abdullah Çınar: Evet. Peki, Oktay bey çok teşekkür ediyorum. Biz şu ana
kadar sizden istifade ettik. A m a sizi istifadeye davet edeyim. Hazır burada
konuklarımız varken, siz de istifade etmek isterseniz, onlara soracağınız
varsa, onu alalım.
Oktay Özdemir: Sununla tamamlayıp, sorumu sormak istiyorum. Gerçekten
çok doğru bir dönem, ama dönüşümü yaparken, bugün bakıyoruz Laleli'yi
konuşuyoruz ve salon boş. Bugün şu salona bakıyorum ve artık şu gerçeği
söylemek istiyorum. % 90'ı dernek temsilcisi. Artık, gerçek manada bu
sorunu yaşayanları salonlara çekmek zorundayız. Biz kendimiz aramızda
neyi konuşursak konuşalım, bir kere sorunu yaşayanları gerçek işi yapanlara
yansıtmadığımız sürece, sözlerimiz havada ve afaki kalır.
Bu iletişim
kanallarını yeniden gözden geçirmemiz lazım. B u çok önemli.
Tekstil sektöründe bugün Türkiye'nin muazzam üretim avantajları var.
Maliyetleri şu anda Uzakdoğudan daha uygun hale getirmiş vaziyetteyiz.
Bugün bunu Türkiye'de yapıyoruz ve gerçekleştiriyoruz, onun için işbirliği
ve paylaşımla gelişebiliriz.
46
Sormak istediğim şey şu, özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığ'mızdan şunu
bekliyoruz. Zaten ismi Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye'nin ana açmazı,
sadece bu değil. Bakın sadece Rusya değil, Yunanistan bugün Çin'den ürün
getirerek, toptan sistemler kurmuş. Bizim h e m Laleli'de, h e m Osmanbey'de,
h e m M e r t e r ' d e mağazamız var, bire bir toptan sistemi sattığımız Laleli'de
bavul ticareti alan müşterilerde % 8 K D V kesiyoruz kendi cebimizden, çünkü
şunu biliyoruz evet bu kayıt dışılıktan çıkmalı, fakat geçerken bir sürece
ihtiyacımız var.
Abdullah Çınar: Artık soruya geçelim lütfen.
Oktay Özdemir: Çünkü bunları niçin söylüyorum?
Abdullah Çınar:. Soruya gelin artık lütfen.
Oktay Özdemir: Şunu söylemek istiyoruz. Özellikle, çevremizdeki ülkelerle
mevcut birçok problem iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Biz burada özellikle
Dış Ticaret Müsteşarlığı'na Laleli, Osmanbey ve M e r t e r ' d e birebir bu
işi yapanlarla bir iletişim kanalı oluşturulabilmesi için nasıl bir çalışma
yapılacağını sormak istiyoruz, bunu oluşturmadığımız sürece, sadece dernek
bazında kalır, bakın bu gerçek.
Abdullah Çınar: Soru anlaşıldı. Evet, ben soruyu Fatih beye yönlendirmek
istiyorum. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın bu konuda bir düşüncesi, bir eylem
planı hatta, somutlaştırdığı bir planı var mı? Buyurun.
Fatih Turan: Teşekkür ederim. Oktay beyin tespitlerine ben de katılıyorum,
doğru. En çok da katıldığım yön şu; Şimdiye kadar biz hiç müşteriye gitmedik,
hep müşteri bize geldi. Evet, ancak artık bu sistemin değiştiğini siz kendiniz
de söylüyorsunuz. Şimdi Laleli ve O s m a n b e y ' d e bu işle iştigal eden ne kadar
iş adamımız var bilmiyorum. A m a herhalde ki, binlerle ölçülen bir rakamdan
bahsedeceğiz. Şimdi, Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak bizim iş adamlarımıza
tek tek ulaşmamızın eğer pratik bir yolu varsa, siz bize söyleyin hemen
ulaşalım. Hiç tereddüdünüz olmasın.
47
Oktay Özdemir: Var.
Fatih Turan: Ancak burada temel nokta, eğer sistemli bir şekilde bu işi
götürmek
istiyorsak,
dernekler
aracılığıyla
götürmemizin
daha
olacağı, birlikler aracılığıyla götürmemizin daha uygun olacağıdır.
uygun
Burada
bir Merter İş Adamları Derneği var, L A S İ A D var,OTİAD var. Daha birçok da
derneğimiz var. Şimdi bu derneklerimiz kendi üyelerine ulaşmakta bir sıkıntı
mı yaşıyorlar? Zannetmiyorum. Herhalde ki rahatlıkla ulaşabiliyorlardı^ İş
adamlarımızın sorunları, bu derneklerimiz vasıtasıyla bize süreli geliyor mu?
Evet, geliyor. Biz de bunlara yönelik kendi tespit ve çözüm önerilerimizi
iletiyoruz. Ancak yine dediğim gibi, eğer siz bire bir ulaşmanın daha etkin bir
çözüm olacağını düşünüyorsanız, bu konuda da o zaman mesela siz Merter
İş Adamları Derneği olarak siz kendi üyelerinizin katılımıyla bir toplantı
düzenleyin, biz gelelim, yine bütün arkadaşlarımızla birlikte, bire bir o
derneğin sorunlarını dinleyelim.
Artı L A S İ A D bir toplantı düzenlesin, o derneğin üyelerinin sorunlarını
dinleyelim. Ancak biraz önce de belirtildiği gibi, bu toplantıların başarılı
olabilmesi için de katılımı en üst düzeyde tutmamız şart.
Siz eğer böyle
bir düzenleme yaparsanız biz seve seve kendi çözüm
önerilerimizle,
sizin sorunlarınızı gerek bürokratik, gerekse siyasi makamlara taşıyacak
mekanizmalarla birlikte gelip sizinle çalışmaya hazırız.
Abdullah Çınar: Peki teşekkür ediyorum. Şevket bey, 25 No.lu Mensucat
Meslek Komitesi başkanımız, onun da söyleyecekleri var. Tabi değerli dostlar,
burada bir sivil toplum örgütü mensubu olmak bir nakısa değil, tam tersine
artı bir değerdir, çünkü buradaki tüm arkadaşlarımız aynı zamanda iş adamı
olan sektör içinden gelen temsilciler ama beri taraftan sivil toplum faaliyetinin
içinde olan değerli dostlarımızdır, evet Şevket bey buyurun.
48
Şevket Aydın: Sayın başkan, değerli arkadaşlar, hepiniz hoş geldiniz.
Arkadaşımız katılımdan bahsetti, iletişimsizlikten bahsetti. Aslında bir
iletişim problemi yok. İnsanlarımızın bir ilgisizliği söz konusu, biz her yıl
zümre yapıyoruz, ancak böyle az sayıda arkadaşlar katılıyorlar.
Söz konusu dönüşümün yapılabilmesi için devletin ve ilgili kurumların öncülük
yapması lazım. Aksi halde hasar çok daha büyük olacak. Ben L A S İ A D ' m
gerçekten çok ciddi çalışma yaptığını biliyorum. Ayhan beyle yakından da
konuşmuşluğumuz oldu. Fakat işin bir derneği aşan boyutu var.
Fatih beyin güzel bir çağrısı oldu ama, bu çağrıda Dış Ticaret Müsteşarlığı,
devletimiz ne kadar öncülük yapabilecek? Ben bu anlamda odamızda bir
çalışma grubu oluşturularak belki dernekler ile devletteki yetkililer arasında
köprü kurulması gerektiğini düşünüyorum.
Bir de A m e r i k a ' y a ihracat için Mısır örneğinden söz edildi. Bize de sürekli
Rusya gösteriliyor. Evet hiçbir şey beyaz veya siyah değil ama, biz aslında
burada ne kadar üretebiliriz? Çünkü ülkemizde çok ciddi bir istihdam sorunu
var. Eğer biz buradan insanlarımızı oralara yönlendirirsek, tabi ki gitmek
isteyenlere engel çıkarmak durumunda değiliz ama, böyle bir teşviğin
seslendirilmesinin de çok doğru olmadığını düşünüyorum. Teşekkür ederim.
Abdullah Çınar: B u söylem alkışlanır, hakikaten kahrolsun Mısır demeyiz,
diyemeyiz tabi, şüphesiz Mısır'la alakalı birkaç kelime söylemek artık zaruret
haline geldi. Doğrusu oradan yarı kamusal kurumumuzun yöneticilerinin
başlattığı bir hareket diyeyim, yeteri kadar belki tanıtılamadığı için hakikaten
tepki ile karşılandı. B u bir vakıa. A m a onun tepkiyle karşılanması, hatta
istifhamlar doğru bile kabul edilse, bu türden yatırımların tamamına karşı
olunması gibi bir önerme içermemeli bence. Türkiye'de hâlâ işsizlik sorun
olarak devam ederken, dillendirilmesi kolay olmayan bir şey şüphesiz. A m a
49
bir pazardan istifade, Rusya örneği çok enteresan bir örnek arkadaşlar, Mısır
başka bir yerle karşılaştırılacak gibi değil.
Bizim dış ticaretimizde hepimiz biliyoruz ki, tekstil sektörü hoca oldu bir
defa.
Diğer sektörler, tekstil sektöründeki birikimlerle mesafe kat ettiler.
Tekstil sektöründeki bu atılımın temel, o muharrik nedenlerinden bir tanesi
de yine Rusya ile yapılan ticaretti. Şimdi o dönemde ticarette belli bir yere
gelip, sonrasını getirememek bu zihinsel ket vurmalardan dolayı oldu. Bunu
da bir realite olarak kabul etmek gerekiyor.
Mutlaka yurt dışına yatırımı önermek, onu teşvik gibi bir anlam da içermez
bu. A m a realitenin gerektirdiği her türlü şeyi de değerlendirmeye almak icap
eder. Evet, başka söz isteyen değerli dostumuz? Hazır bu kadar değer varken,
birisini M o s k o v a ' d a n davet ettik, sağ olsunlar geldiler, bir diğer dostumuz
Ankara'dan geldiler, hazır bulmuşken istifade etmeye gayret edelim ve diğer
gümrükten gelen dostlarımızı da tabi ki. Önce kendinizi tanıtırsanız.
İzak Surijon: Rikkoteks Tekstil. Ben zaman zaman Laleli Sanayici ve îş
Adamları Derneğinin toplantılarına katıldım, bir ara orada üyeydim. Değerli
başkanımızdan çok iyi fırsatlar yakaladık, çok iyi şeyler öğrendik. Ancak şu
anda görüyorum ki, Merter'deki iş adamları da çok kıymetli şeyler yapıyorlar.
Örnek olarak atölyecilerini % 100 kayıtlı sisteme çevirebilmişler. Şu anda
ben O s m a n b e y ' d e üyeyim ancak Merter'deki arkadaşların yaptıklarından
bir haberim yok. Merter'dekilerin Laleli'dekilerin yaptıklarından bir haberi
yok. Osmanbey'dekiler tamamen ayrı. Bana göre öncelikle dernekler üstü
bir kuruluşun olması lazım. Tabana bu şekilde yayılması lazım. Derneklerin
yaptıklarından herkesin istifade etmesi lazım diye düşünüyorum. Teşekkür
ederim.
50
Abdullah Çınar: Evet. Ben teşekkür ederim, sağ olun. Başka, sorunları
bitirdik mi arkadaşlar? Evet hemen yanındaki dostumuz, sonra hanımefendi
var arkada.
Göksel Günal: Günal Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetim
Kurulu
başkanıyım. Türkiye'den R u s y a ' y a bütün taşıma sektörlerini kullanarak,
taşıma işleri organizatörlüğü yapıyoruz, R u s y a ' d a da gümrük brokerliği ve
Rusya içerisi teslimat konusunda intikal ediyoruz. Bugün buradaki sektörlerin
birçok temsilcileriyle zaman zaman belirli ortamlarda bizden olan talepleri
üzerine görüşmeler yapıyoruz ve bu görüşmelerde yaptığım tespitlerin hemen
hemen tamamı bugün dile getirildi.
Şimdi burada şöyle bir şey görüyoruz. Kargo, bavul ticareti bitiyor. 6 milyar
dolarlık bavul ticareti, resmi ticarete dönecek ve dolayısıyla bunlar TIR'la,
konteynerle, trenle, vagonla, uçakla, bir şekilde resmi yollarla R u s y a ' y a sevk
edilecek. Rusya ile faaliyetlerimiz olduğu için söylüyorum, 2007 yılında
Rusya adına mevcut lojistik imkânlarımızda çok ciddi problemler yaşandı.
TIR tedariklerinde sorunlar yaşandı, mevcut geçiş belgesi isteminden dolayı
konteyner sevkıyatlarında sorunlar yaşandı, Rusya'daki ithalat limanlarındaki
yoğunluklardan dolayı sorunlar yaşandı, mevcut sistemde vagon hattı yok.
Burada öncelikli olarak Bahri beye şöyle bir soru sormak istiyorum. Siz Rusya
tarafı olarak, Rus tarafının lojistik daralmaları, lojistik problemleri çözüm için
herhangi bir projeleri var mı? Örneğin limanlarda yaşanan sorunları çözmeyi
düşünüyorlar mı? Liman kapasitelerini artırmayı düşünüyorlar mı? Novorosk
Limanı şişmiş durumda, St. Petersburg limanı şişmiş durumda. Karayolu
taşımacılığı ile ilgili olarak Türkiye'den gelecek olan malların önünü açmayı
düşünüyorlar mı? Böyle bir projeleri var mı, kayıtlarda zaten 5 milyar dolarlık
resmi ihracatımız var.
51
2007 yılında 5 milyar dolarlık ihracatta bile loj istik sıkıntılar yaşadık.. Bunları
sizler duymuşsunuzdur, Fatih bey de muhakkak bunlara şahit olmuştur. Şimdi
bavul ticareti bitti, 5 milyar dolar demek ki 10 milyar dolar olacak. Örneğin
1 milyar doların elendiğini düşünelim, adapte olamadığını düşünelim. 10
milyar dolar olunca lojistik sıkıntı daha da artacak. Perşembe'nin geleceği,
Çarşamba'dan bellidir. Biz Türkiye tarafı olarak, bavul ticaretini tamamen
ortadan kalktıktan sonra, muhtemelen yaşanacak olan lojistik ve taşımacılık,
lojistik çok daha genel bir kapsam, sorunlarına bugünden master planlar
yapmalıyız ve Rus tarafından talepkâr olmalıyız diye düşünüyorum. Ayrıca
Bahri beye sorumu da ilettim zaten.
Abdullah Çınar: Güzel bir soru çok teşekkür ediyorum. Normal ticarete
döneceğiz diyoruz da, acaba sistem ona hazır mı gerçekten? Tabi Selahattin
beyin de belki bu konuyla ilgili söyleyecekleri vardır. Önce Bahri beyden
alalım.
Bahri Can Çalıcıoğlu: 1996 yılında 50 bin tane TIR'ımız
Rusya'ya
sorunsuz bir şekilde giriş yaptı. Gelinen noktada 1999 tarihi itibariyle kara
taşımacılığında Rusya bu pastadan ben de pay almak istiyorum diye yıllara
sari talebinde ısrarcı oldu ve bonus belgesi diye bir belge ortaya çıkartarak
bu pazardan benim pay almam lazım dedi ve kotayı 3 bine düşürdü.
Geçmişte ihtiyaç duyduğumuz bütün kotayı verirdi, ilave 2 bin verin derdik
verirdi, 3 bin verin verirdi, arada bir paralı verirlerdi. Belge başına 250 dolar
gibi. Bir ara Uluslararası Nakliyeciler Derneği
o belgenin pazarlamasını
yapmıştı, oradan 2 0 0 ' e alıp, burada 2 5 0 ' y e satıp, biraz da işletme sermayesi
yapıyorlardı. Şimdi geldiğimiz noktada bu tıkanıklık çok doğru.
Fakat şunu da söyleyeyim. Arkadaşlarımızın bilmeyenlerini bilgilendirmek
açısından, Rusya, Türk TIR geçişi için günümüz itibarıyla 5 bin tane belge
52
veriyor. Bunları 1250' şerlik partiler halinde, 3 ayda bir verir.
Sonra, Türkiye'den yüklenen her bir Rus plakalı araç için de 4 tane Türk
T I R ' m m girişine izin verir. Bakın Rus tarafı bunu 15 Ekim 1999 tarihinde
önerdiği zaman, sektörün meslek kuruluşu Uluslararası Nakliyeciler Derneği,
çok bağışlayın beni, hemen kabul dedi fakat hiçbir taahhüdün altına girmeden.
Taahhüdün altına Ulaştırma Bakanlığı'nı hükümet adına koydu. Ancak, bir
süre sonra o yüklemeler gerçekleşmedi. Şimdi de dönüyor deniliyor ki, biz
bu yolu nasıl açacağız?
1990'lı yıllarda nakliyeden çok güzel paralar kazanıldı oradan. Bakın 50 bin
sefer yapıyorsunuz, o yıllarda Türkiye'nin toplam sefer sayısı 250 bin. Avrupa
dahil.
% 2 0 ' si tek pazardan. Cironuzu oluşturuyorsunuz,
bisküvi örneği
veya başka bir örnekte, belki bavulda da olduğu gibi, bir aşama sonrası hesap
edilemedi. Halbuki oradan elde edilen gelirlerin, belki yine beyefendi karşı
çıkacak ama, elde edilen gelirlerin makul bir kısmı, R u s y a ' d a TIR yatırımına
dönüştürülmüş olsaydı, biz bugün bu meseleyi yaşamazdık.
1991 yılında Rusya'nın karayollarında, uluslararası karayollarına çıkabilecek
bir tane T I R ' ı yoktu, hepsi K a m a z ' d ı , Kamazlar Avrupa'da standart dışıdır.
Ya Volvo alacak, ya Scania, ya Man, yada Mercedes, vs. alacak. A m a bugün
Rusya, R u s y a ' y a yönelik kara taşımacılığının % 4 0 ' m ı eline geçirdi. 1.5
milyon TIR karnesi çözülüyor ülkede, 600 bin taşıma yapılıyor. Bugün
bakalım Türk TIR taşımacıları 300 bin, 350 bin seviyelerindeler mi?
Rusya bugün Türkiye'den fazla kara taşımacılığı yapar hale geldi. B u
sektör görünüyordu, bomboş bir alandı. Bizim 25 yılda edindiğimiz bir
k n o w - h o w ' ı m ı z vardı, güzel bir filomuz vardı. Bunu gidip Rus pastasından
kazanalım buraya getirelim. Gözler kapatıldı ve bugün o kendi ülkesindeki
kara taşımacılığı pastasının % 4 0 ' m ı elinde tutan Rus diyor ki, Türkiye'den
53
de % 4 0 ' m ı elime geçireceği. B u böyle yok diyor. İtalya da yükümü kendim
taşıyorum diyor ve Türkiye'yi sıkıştırıyor. Şimdi biz de alternatif şeyler
geliştirmeye çalışıyoruz.
Bir de şu konu var. Türkiye'de maalesef en önemli sorun, koordine
olamıyoruz. 1997 yılından sonra, geçmişte bir masada enerjisi, ulaştırması,
müteahhitliği vs. ticaretin bütün kolları bir masada konuşulurken, çalışma
gruplarına bölündük. Böldüler, parçaladılar ve dışarı çıktık ki, hepimizin kolu,
ayağı sargı içerisinde. Anlatabiliyor m u y u m ? İşte bu koordinasyon eksikliği.
Enerjide veriyorsan, lojistikte alacaksın.
Rusya bugün Türkiye'ye en fazla bizim ithal kanallarımız içerisinde doğal
gaz ihraç ediyor değil mi? Taşıma moduyla birlikte ihraç ediyor. Bana
Samsun'da teslim ediyor. Öbürü de Kırkağaç'ta teslim ediyor. A m a ben
malımı oraya götüremiyorum. Bakın işte kim çözecek? Çok basit bir örnek.
1998 yılında imzalanan mavi akıma, bir parantez açılabilseydi, 25 yıllık bir
anlaşmadır. Bu anlaşma yürürlükte kaldığı sürece karşılıklı olarak taraflar
birbirine ulaştırmanın bütün alanlarında, hiçbir kısıtlama uygulamayacaktır. O
anlaşmanın büyüklüğü içerisinde, bu devenin kulağı bile değildir anlatabiliyor
m u y u m ? Değildi, ama o orada konuşuluyor, öbür konu burada konuşuluyor.
Ulaştırmayı genel olarak konuşturmuyor size, kara ulaştırmasını alıyor
orada bölüyor. Kara ulaştırması ayrı, hava ulaştırması ayrı. Bugün hava
ulaştırmasında Rusya'nın üstünlüğü var. Anlatabiliyor m u y u m ? Fakat, özel
sektör kuruluşları da bir araya gelip, bir sinerji yaratıp, ortak bir politika
belirleyip gidelim. Bakın burada yaşanan hadiseleri biraz anlatsak, m e m u r
olarak bize yakışmaz. Samimi söylüyorum. O konuda iğneyi biraz kendimize
batırmamız gerekiyor. Günal bey.
54
Abdullah Çınar: Evet, peki teşekkür ediyorum. Ben Selahattin beyin de
ekleyecekleri var mı diye ona dönmek istiyorum. Buyurun.
Selahattin Aldemir: Tabi bavul ticareti yapılıyor diye sonuçta lojistik
yapılıyor, taşımacılık yapılıyor. Yasal ticarete geçti diye, bavul ticaretiyle
yapılan taşımacılık yapılamayacak diye bir şey söz konusu değil. Bilakis
avantajlarınız olacaktır. Çünkü, yasa belgeyle gittiğiniz zaman, Türkiye'nin
gerçekte cari işlem açığını verdiği en yüksek ülke Rusya'dır. Rusya'dan biz
20 küsur milyar dolarlık mineral yakıtlar, doğalgaz ve petrol alıyoruz, bizim
onlara kayıtlı ihracatımız 5 milyar dolar. 5 milyar dolar da bavul ticaretini
varsaysak, herkes Çin'den bahsediyor.
Bizim gerçek cari işlem açığımızı verdiğimiz en büyük ticari partnerimiz
Rusya'dır. Dolayısıyla bu masaya yasal olarak geldiği zaman bir pazarlık
konusu yapılır orada tabi, Bahri beyin söyledikleri doğrudur. Konuşulur,
anlaşılır ama ben de Türkiye'de kamu adına bir özeleştiri yapayım. K a m u
kurumları, dış ticareti yeni öğreniyor, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük
Müsteşarlığı dış ticareti biliyor, ama Ulaştırma Bakanlığı, Tarım Bakanlığı,
Enerji Bakanlığı hakkında çok fazla bilmediğim için bir şey söylemiyorum
ama Sağlık Bakanlığı son birkaç yıldır dış ticareti öğrenmeye başladı.
Şimdi konunun dışında olmakla size bir örnek vereceğim. Yılbaşında, Ocak
ayında çok yaygın gazetelere düşen bir elektronik sigara örneği var. Sanayi
Bakanımız bunu basında yasakladım dedi, bizim arkadaşlarımız da ithalatına
bir süre müsaade etmediler. Resmi bir belge yok elimizde arkadaşlar.
Sonra kendi inisiyatifimi kullanarak dedim ki, resmi bir belgeye ulaşmayarak,
bir gazete manşetine dayanılarak ithalatı yasaklanamaz, serbest bırakın.
Bir süre sonra Sağlık Bakanlığı, hâlâ resmi olarak sizin haberiniz yok ama
kapalı bir yazıyla elektronik sigaranın nikotin içerdiğinden, ithalatına izin
verilmemesi gerektiği düşünülmektedir diye bir yazı yazdı. Biz, henüz resmi
55
gazetede yayınlanmamış bir yazıya dayanarak ithalatı yasakladık. Elektronik
sigara iki yıla yakındır dünya piyasasında var. Sağlık Bakanlığı'nın anında
buna müdahale etmesi gerekmez mi?
Eğer ithaline izin verilmesi gerekiyorsa veya k a m u adına bir özeleştiri
yapıyorum. Bizim de vardır ben de zaman zaman çuvaldızı, iğneyi kendime
batırırım. Burada hatalarımız olabilir diye. Burada kayıtlı ticarete döndüğümüz
takdirde, Rus'larla daha iyi konuşma imkânımız olacaktır. Limanınızı yapın,
konteynerleri sağlıklı olarak indirelim denilecektir. Sonuçta dış ticaret çok
hızlı büyüyor.
İstanbul gümrüklerinden bahsedeyim kısaca. Halkalı Gümrük Müdürlüğü,
Erenköy Gümrük Müdürlüğü, hatta ondan vazgeçtim, Ambarlı Gümrük
Müdürlüğü 2000'li yıllarda yapıldı. Ambarlı limanı, yapıldığı yıllarda acaba
bu büyük liman İstanbul'a büyük m ü gelecek derken, şu anda küçük geliyor
arkadaşlar, dış ticaret hacimsel olarak o kadar hızlı büyüyor.
Halkalı Gümrük Müdürlüğü, Erenköy Gümrük Müdürlüğü kurulduğu yıllarda,
Türkiye'nin dış ticaret hacmi 10 milyar dolarken, bugün
Halkalı Gümrük
Müdürlüğü'nün dış ticaret hacmi 33 milyar dolar, hesaplanamamış. 20 yılda
bir ülkenin ticaret hacmi, bir gümrük müdürlüğü bu kadar büyüyebilir mi?
1985 yılında Türkiye'nin dış ticaret hacmi 10 milyar, 2008 yılında Halkalı
Gümrük Müdürlüğü'nün dış ticaret hacmi 33 milyar dolar. Dolayısıyla sahalar
yetmiyor. Bunu sadece Rusya'nın problemi olarak algılamamamız gerekir.
Bizim de benzer sorunlarımız var. A m a sonuçta bu ticaret de gerçekleşiyor.
Kayıtlı belgelerle daha iyi pazarlık konusu yapılabilir. Doğrudan gümrük
bir partner olarak katılıyor ama daha çok Ulaştırma Bakanlığı'nın bünyesi
altında Rus-Türk kara ulaştırması, deniz ulaştırması, hava ulaştırması, gümrük
temsilcileri, dış ticaret temsilcileri ve ilgili sektör temsilcisi, ağırlıklı olarak
56
da U N D katılıp orada bu sorunları konuşup, çözeceklerdir. Mutlak suretle
yoğunlaştığınız zaman çözüme ulaşırsınız, çünkü Rusya'nın mala ihtiyacı
var, siz de üreticisiniz ve o oraya gidecektir.
Abdullah Çınar: Peki, teşekkür ediyorum. Öncelik hanımefendinin, siz
içeridensiniz, biraz tahammül edebilirsiniz.
Neval Aras: K u ş a m Tekstil ve Enisgis firması dış ticaret sorumlusuyum.
Teşekkür ederim. Benim öncelikle bir teşekkürüm var. Dış Ticaret Müsteşarlığı
ve Gümrük Müsteşarlığına teşekkür ediyorum. Her iki müsteşarlığımıza da
teşekkür ediyorum. Çünkü kendilerinden ne zaman nasıl bir veri talep edersek
edelim, hızlı ve eksiksiz bir şekilde mutlaka geri dönüşler oldu.
Özellikle anlaşmalar masasından, çünkü hepimizin bildiği gibi, belli ülkelerle
ticaret anlaşmalarında vergi oranları düşümlü olarak belli yıllar dahilinde
yürürlüğe giriyor ve b u konularda da gazetede, resmi gazetede yayınlanma
döneminden önce anlaşmalar masasından bu verileri sağlıklı bir şekilde
alabiliyoruz.
Biz Kuşam Tekstil olarak önemli bir çalışma yaptık. B u çalışmada ihracat
yapmışolduğumuzülkelerbazmdaithalatçıolanmüşterilerimizibilgilendirmek
ve onları biraz daha b u sisteme adapte etmek adına yapılmış bir çalışmaydı,
çünkü sizlerin de söylediği gibi, bir ihracat, bir de ithalat ayağı var, her ikisinin
koordinasyonlu bir şekilde ilerlemesi lazım. B u çalışmayı yaptığımız zaman
görmüş olduğumuz önemli noktalardan bir tanesi ve soruma vesile olan husus
da şudur. Lojistikten ziyade, müşterilerinizin, mevzuat ve gümrük alanında
ülkelerde yaşamış olduğu sıkıntılar.
Bugüne kadar, kargo şirketleri aracılığıyla bavul ticareti dolayısıyla ilerleyen
bir nakliye zaten devam etmekte, ama biz bu çalışmaya lojistiği de dahil
ederek neticesinde şunu gördük. İhracat yapılan resmi gemi armatörleri
57
olsun veya kara lojistikçileri, hava forwerderlan olsun, çok çok iyi navlunlar
yakalayabiliyoruz. Hatta kargo şirketlerinin çok
daha ötesinde düşük
navlunlar yakalayabiliyoruz.
Ancak,
bizim
müşterimizin,
ithalatçımızın
sorunu,
gümrükte
ödediği
vergilerde. Ben özellikle bunu sormak istiyorum. Lojistikte bu kadar problem
var ama neden biz Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak veya ülkeler arası anlaşmalar
olarak, ithalatçıları bilinçlendirmek yada mevzuatta birtakım ortak noktalar
bulma yolunda ilerleyemiyoruz. Buna vesile olmamız, ufacık bir şey daha
var. Örneğin, Tunus ile yapmış olduğumuz bir serbest ticaret anlaşması var.
Türkiye bu konuda Resmi Gazete'de yayınlanma tarihinden itibaren, vergileri
sıfırlama oranına gitti ama Tunus 9 yıl dahilinde bildiğim kadarıyla, belli
düşümlerle bu vergiyi sıfırlama yoluna gitti. Biz neden karşılıklı, eş zamanlı
olarak bunu sıfırlayamıyoruz?
Abdullah Çınar: Peki. Hak veriyorum.
Fatih Turan: Çok teşekkür ederim. Hanımefendi gerçekten çok önemli
konulara değindi. Lojistiğin tabi önemi çok açık ancak bir de bunun mevzuat
ve vergi boyutu muhakkak ki var. Resmi ihracata geçişte firmalarımızın ilgili
ülkenin mevzuatını bilmemekten kaynaklanabilecek sıkıntıları muhakkak ki
olacaktır. Ancak burada biz şöyle bir yardımda bulunabiliriz. Örneğin şu anda
Rusya'yı konuştuğumuza göre, Rusya'nın ithalat ve gümrük mevzuatına ilişkin
bilgileri, biz elektronik ortamda ilgili derneklerimize gönderip, üyelerine
dağıtılmasını sağlayabiliriz. Bunların Türkçeleri de İngilizce olarak mevcut.
Zaten w e b sitelerimizde var ama, onu biz gönderelim. Bütün üyelerinize de
dağıtılır ve bu şekilde firmalarımız da resmi ihracata geçildiği zaman, nasıl
bir gümrük ve vergi mevzuatıyla karşı karşıya olacaklarını az çok görmüş
olurlar.
Şimdi ikinci boyutu, mesela bizim Rusya Federasyonu ile yürüttüğümüz şu
andaki en önemli proje, amacımız, bir serbest ticaret anlaşması imzalanmasıdır.
58
Biz bu konuda gerekli tüm çalışmalarımızı yaptık. Anlaşma taslaklarımızı
hazırladık. Rus tarafına genel çerçeveyi içeren metinlerimizi ilettik ve
müzakerelere başlama talebimizi ilettik.
Ancak Rusya da kendi öncelikleri açısından konuya baktığı için, biliyorsunuz
Rusya enerji ve hammadde ihracatçısı bir ülke. İmzalayacağı bir serbest ticaret
anlaşması daha çok imzaladığı ülkenin lehine olacaktır gibi bir yaklaşım
sergiliyor.
Ancak burada biraz önce Bahri beyin de söylediği bir politika izliyoruz. Nedir
o? Konuları bir bütün halinde değerlendirmek. Çünkü, olaya bir serbest ticaret
anlaşması olarak baktığınız zaman, ben de Rusya'nın yerinde olsam, Türkiye
ile bunu imzalamam.
A m a eğer onun yanında bir enerji pazarlığı söz konusu ise, oradan birtakım
kazançları olacaksa, ulaştırmada birtakım kazançları olacaksa, elbetteki
bunları kendileri de dengeleri sağlıklı bir analize gideceklerdir. Bu yönde
Rusya Federasyonu ile çalışmalarımız mevcut.
Onun dışında bakın bugün Gürcistan'la bir serbest ticaret anlaşması imzalandı.
Henüz parlamentoda onay sürecinde, yakında yayınlanacak. Önümüzdeki
hafta Kırgızistan ile tercihli ticaret anlaşması müzakerelerine başlayacağız,
Kırgızistan pazarının Türk ihracatçısına açılmasına yönelik
çalışmaları
yürüteceğiz. Nisan ayının başında, Azerbaycan ile tercihli ticaret anlaşması
müzakerelerine başlayacağız.
Şimdi tüm bunları bir araya koyduğunuz zaman, Rusya ve çevresindeki
ülkelerle serbest ticaret veya tercihli ticareti öngören birtakım düzenlemeleri,
en geç bir iki yıllık bir dönem içerisinde hayata geçireceğimizi rahatlıkla
söyleyebilirim. Bavul ticaretinin resmi ihracata
dönüştürülmesi sürecini,
serbest ticaret anlaşmalarıyla birlikte değerlendirdiğimizde, eğer biz bu
59
dönüşümü, olabildiğince hızlı ve sağlıklı bir şekilde yapabilirsek,
bu
anlaşmaların sağlayacağı vergi kolaylıklarıyla da birlikte pazarda oldukça
etkin bir yere ulaşacağız. Teşekkür ederim.
Abdullah Çınar: Çok teşekkür ediyorum, gayet tatminkâr bir açıklama oldu.
Sayın başkan buyurun.
Murat Doğan: Efendim, İTO 33 No.lu Örme Meslek Komitesi Başkanı
Murat Doğan. Benim az önce soracağım sorunun çoğunu, sağ olsun Fatih bey
cevaplandırdılar. Ben şunu söyleyecektim. B u az önce Bahri beyin de dediği
gibi, bir parantez içine, şöyle yazılsaydı, belki bugünkü olaylar daha değişik
olacaktı demişti. Biz bundan sonra Rusya ile b u tırnak işaretini koyamaz
mıyız, açamaz mıyız ama Turan beyin de bahsettiği, Fatih beyin de bahsettiği
koşullarda.
Şu anda Rusya ile sözkonusu serbest ticaret anlaşması konusunda ciddi
çalışmalar olduğu söyleniyor. Bana geçen hafta bir Makedon müşterim geldi,
Makedonya ile yapılan serbest ticaret anlaşmasıyla şu anda tamamen, gümrük
olayı kalkmış, kendilerinin de sevine sevine Türkiye'den daha bol miktarda,
daha rahat bir şekilde alışveriş yapabileceğini söyledi. B u çok sevindirici bir
olay.
Bir de şunu sormak istiyorum. Şu anda
Rusya ile sözkonusu olan ticaret
anlaşması belki gecikebilir, belki daha uzun sürebilir. Ancak, şu tarifelerde,
az önce Bahri beyin de bahsettiği gibi, mesela kilo başına pamuklu ürünlerde
7 dolar, dünya standartlarına göre çok yüksek bir tarife midir? Yoksa normal
midir? Gerçekten bugün ihraç ettiğimiz mallarda 7 dolar maliyeti içine
koyduğumuz zaman, bizden malı alan müşterilerimiz çok güç bir duruma
düşüyor.
Son bir sorum da sizlere Abdullah bey, konunun başından beri bahsedilen
olaylarda, organizasyon yok deniliyor. B u çok güzel bir tespit. Pekala,
dışarıdan birileri mi gelecek bize b u organizasyonu kuracak? Yoksa, Türkiye
60
çapında çok büyük bir kuruluş olan bizler İstanbul Ticaret Odası nerede? N e
yapabiliyoruz? N e yapmamız lazım? Teşekkür ediyorum.
Abdullah Çınar: Teşekkür ediyorum Murat bey. Evet önce
sorunun
cevaplarını alalım. Buyurun.
Bahri Can Çalıcıoğlu: 7 dolar yüksek midir, değil midir? Buna, Rusya'nın
uygulamaları çerçevesinde bakarken
Ayhan bey burada birtakım örnekler
verdi. Pamukluda şu kadar, bunda bu kadar, bakıyorsunuz, bu Türkiye'ye
uyguladığı fiyat. İşin özü de şudur. Biz eski adıyla devlet gümrük komitesi,
yeni adıyla federal gümrük servisiyle, bu konuları, sıkça görüşüyoruz ve
onların ifadesi şudur.
Bu sizin bahsettiğiniz rakamlar, oranlar vs. referans fiyat değildir diyorlar.
Bu bir gösterge fiyat. Gümrüğüme diyorum ki, örneğin pamuklu pantolon
19 dolardan aşağıda deklare ediliyorsa, aklında soru işareti belirsin, incele.
Bu uyarıyı yapmak için söylüyorum diyor. 19 doların altındaysa da birtakım
belgelerle tevsik edilmek kaydıyla, zaten buna izin veriyor.
Şimdi b u ayrı bir konu, sorunuza gelelim. Sözkonusu pantolon için ülkemize
19 dolar üzerinden vergilendirme yaparken, Ç i n ' d e n geleni 15 dolar üzerinden,
Avrupa'dan geleni de 25 dolardan vergilendirmektedir.
Oturup burada bir düşünmemiz lazım. Konuşurken hep Avrupa kalitesinde
üretim yaptığımızı söylüyoruz ve buna da inanarak söylüyoruz, inanıyoruz
da. A m a fiyatta Çin'le rekabet ediyoruz. Şimdi burada sanki sıkıntı biraz
bizden kaynaklanıyor gibi, kendimizi oraya iyi anlatamıyoruz.
Bu bağlamda ben yeri gelmişken bir konuyu sizlerin de bilgilerinize sunayım.
2007 yılı Türkiye'de Rus Kültür Yılı olarak kutlandı. Sessiz, sedasız. Şimdi
2008 yılı da R u s y a ' d a Türk Kültür Yılı. 8 Nisan tarihinde Kültür Bakanımızın
da katılımıyla, bu süreç, bu tanıtım başlatılacak ve yıl içerisinde birtakım
kültürel sosyal etkinlikler yapılacak.
61
Biz, Dış Ticaret Müsteşarlığımızla koordineli olarak şöyle bir çalışma yapmak
istiyoruz ve akşam A n k a r a ' y a geçtiğimizde, yarın, öteki gün o konuları
konuşacağız. Şimdi biz hakikaten birçok sektörde Avrupa kalitesindeyiz fakat
fiyatta Rusya pazarında Çin'le rekabet ediyoruz. Bizim bu aradaki makası
biraz kapatmamız lazım. Türkiye'yi iyi tanıtmamız lazım. Hazır orada
birtakım kültürel, sanatsal etkinliklerle kamuoyunda Türkiye'ye yönelik
dikkatler çekilmeye başlamışken, Ekim ayında bir Türk milli fuarı, ama Türk
ihraç ürünleri fuarı değil, Türk milli fuarı, Turkish National Fear yapalım
diyoruz.
Burada ne yapalım. Şimdi R u s y a ' d a bizim görebildiğimiz kadarıyla, ki
anketler de bunu doğruluyor. Halk arasında yapılan anketlerde, endüstri
deyince hangi ülke geliyor aklınıza diye sorulduğunda, Almanya diyor, deri
deyince İtalya diyor, kozmetik deyince Fransa diyor, inşaat deyince Türkiye
diyor, turizm deyince Türkiye diyor. İnşaatta ve turizmde Türkiye artık orada
marka olmuş durumda. Biz salt Türkiye ihraç ürünleri fuarı yaparak.
Abdullah Çınar: Tekstilde durum ne?
Bahri Can Çalıcıoğlu: Efendim, tekstil kalitemiz Avrupa, fiyat olarak Çin. Biz
tekstilde arada bir yerdeyiz, kesinlikle Çin'den çok iyi durumdayız, insanlar
biliyorlar artık. Bazı pazarlara gittiğiniz zaman, Çerkizovskiyi, Luzniki vs.
bu niye pahalı diyoruz? Bu Türk malı diyor. A m a orada standda, konteynerde
İtalyan malı yok, Çin malı var, Türk malı var, bu ucuz, bu pahalı. Bu niye
pahalı? Bu Türk malı. Türk malı, Çinliye göre pahalı. Çünkü kaliteli. Bunu
halk biliyor ama beyefendi söyledi, Made In Italy yazıyor, bir tane deri ceket
koyuyor, bir ayakkabı koyuyor, ülkeyi tanıtıyor orada.
Biz de markaları tanıtmaya çalışıyoruz. Orada marka olduğumuz iki tane
hizmet sektörü var. Halbuki Türkiye, örneğin tersanecilikte de çok iyi, her ne
62
kadar son günlerde işçilere yönelik birtakım olumsuzluklar olduysa da, bugün
Soçi bölgesi turizm bölgesidir. Orada bir yat ihtiyacı var, buraya gidebilir.
Türkiye özel sağlık kurumlarında hiç de kötü bir yerde değil. R u s y a ' d a
doktorun koyduğu 3 teşhisten, iki tanesi yanlış çıktı. Yapılan bir araştırmaya
göre, mesela özel hastanelerimiz gidebilirler, özel eğitimciler gidebilirler.
Türkiye hizmetler ayağına da önem vermek zorunda. Asıl istihdamı sağlayan
önemli boyut hizmetler alanındadır zaten. Bu fırsatı kaçırmamak gerekir.
Bunlar, Türkiye'nin orada üst düzeyde tanındığı, imaj yaptığı sektörlerdir.
Bunları yapalım tekstilimiz, derimiz, makinemiz vs. ama 10 tane sektörden en
büyük sözgelimi Turqualty markasını kullanan 15 firma, bu konuda meslek
teşekkülleri yardımcı olsun, 150 firma katılsın bir kere, teşvik alıyor.
Efes, orada Türk milli fuarına katılmayıp bireysel fuarlara katılmakta, artık
böyle yapmayarak ben de Türküm diyebilsin. Böyle yapalım ve bunun açılışını
başbakanımıza yaptıralım. Sayın Putin'de zaten başbakanlığa oturacak. Ekim
ayında olsun ve Ekim ayma kadar özel sektör kuruluşlarıyla kapsamlı bir
çalışma yapalım. Sorunları reel ama tarafsız olarak, objektif olarak ortaya
koyalım. Çözüm önerilerini birlikte geliştirelim.
Toplantının başından beri ulaştırma diyoruz, başbakanımız 11 E k i m ' d e
gidecekse, Ulaştırma Bakanı 9 E k i m ' d e gitsin, Karma Ulaştırma Komisyonunu
bakan düzeyinde toplayalım ve protokol başbakanların huzurunda imzalansın.
Örneği
Karma
Ekonomik
Komisyon.
Aynı
şekilde
yapalım.
Rusya
Federasyonunun bu dönemde eş başkanını getirelim, bütün konular masaya
yatırılmak suretiyle Dış Ticaret Bakanımıza götürelim.
Kürşat bey, kendi görevine karşılık gelen Rusya'daki bakan ile otursunlar,
gümrükteki sorunlar, ticaretteki referans fiyatlar, başka konular hakkında ama
63
kapsamlı bir çalışma yapılsın ve üst düzeyde bu temas sağlanırken, oturalım
tıkaçlar neredeyse bu siyasi iradeye çözdürmeye çalışalım.
A m a Rusya şunu diyecek, sen bana yeni ne getirdin ki, benden bunları
istiyorsun? Orada yeni bir şey bulmamız gerekli . Resmi rakamlara göre
18-19 milyar dolar, ticaret açığı söz konusu. A m a dönüp bakıyorsunuz,
hammaddeyi çıktığınız anda, sizin lehinize bir dengesizlik var. Aldığınız
hammaddede özellikle doğalgaz uzun vadeli kontratlar çerçevesinde, al yada
öde şeklinde imzalanmış kontratlardır. B u hususları, bu istatistikler içerisinde
bu mukayeseyi yaparken tutmamız gerekiyor mu, gerekmiyor mu? O ayrı bir
değerlendirme konusu. A m a bence bunların hepsini bir kenara bırakıp, Rusya
ile yeni bir şeyler konuşmamız gerekmektedir.
Bakın, örneğin iki hattan gaz alıyoruz, Mavi A k ı m daha önce 1984 yılında
imzalanıp, 1987 yılında akmaya başlayan. Batı Hattı dediğimiz,
Romanya,
Bulgaristan vs. üzerinden gelen hattın süresi 2011 yılında doluyor. Bugün
aldığımız gazın yarısını oradan çekiyoruz. 2011 yılma az bir süre kaldı. Bu
kontrat uzatılacak mı, uzatılmayacak mı? R u s y a ' y a bağımlılığını azalt diye
Amerikanın baskısı var. Ancak alternatifi de 2011 yılına kadar oluşturulmuş
olacak mı? Türkiye'nin ihtiyacı da artıyor.
B u konular bir koordinasyon içerisinde, Enerji Bakanlığı, Dış Ticaret
Müsteşarlığı, Ulaştırma Müsteşarlığıyla vs. hepsiyle oturulur konuşulur.
2011 kontratının uzatılıp uzatılmayacağı bugünden konuşulabilir.
hükümete
giderek bu
konuyu
doğru bir
şekilde
Sektörler
aktarılmasına
katkı
sağlayacaklar, kendi zaviyelerinden konuyu aktaracaklar, biz bürokrasi
zaviyesinden. A m a bakılacak ki, iki taraf da aynı şeyi istiyor. Oturulacak ve
doğru bir şekilde müzakereler yürütülerek bunun önü açılacak.
Lojistik konusu da yarım kaldı, o aslında hakikaten çok önemli bir konu.
64
Ben size sadece bir örnek vereceğim. İsrail bizim Konya Ovası kadar yok.
Bakın bizim R u s y a ' y a 600, 700 milyon dolar yaş, meyve, sebze ihracatımız
var. İsrail'in çok daha düşük, bizim dörtte birlerimiz, beşte birlerimiz
mertebesinde, ama net kârı bizden fazla. Siz İsrail'in domatesin kilosunu
M o s k o v a ' y a 17 cente taşıdığını biliyor musunuz? Biz 65 cente taşıyoruz,
sadece navlun. Bunun bir ekonomik izahı olabilir mi? İsrail, Moskova'ya,
Türkiye'den daha yakın bir ülke değil.
Bir de ben bu soruyu soruyorum kocaman bir soru işaretiyle birlikte. Bakın
demiryolu konusu var. Bu konu çok önemli ve biz bize konuşuyoruz diyorum
artık çok samimi olduk, protokol bir oraya gidiyor, bir buraya gidiyor. Bir
türlü imzalanmıyor. Neden? B u neden imzalanmıyor? Bugün Rusya'nın 35
milyon ton çimento açığı var. Bizim bu sene 4 tane yeni fabrika devreye
giriyor, çimento fazlam var. Bunu buluşturamıyoruz. Halbuki bu tren çalışsa,
kömürü getirecek İç A n a d o l u ' y a bırakacak, İç Anadolu'nun çimentosunu
alıp R u s y a ' y a götürecek, anlatabiliyor m u y u m ? Fakat bu her ne hikmetse,
bir soru işaret. Niye imzalanmaz bu? Konteynerciler niye bu pazara fazla ilgi
göstermezler? Limanlar dediniz
Bugün Rusya, Soçi bölgesine ticari limanları artık kapatıyor. Soçi diyor turizm
bölgem, tek bölgem burası kaldı diyor. Novorossisk en önemli limanıdır.
Fakat bugün Rus donanması Sivastopol'da. U k r a y n a ' y a bağlı kırım özerk
bölgesinde üslenmiştir, aralarında da Ukrayna ile sıkıntı var. Şimdi ona da
güvenemiyor.
Geçmişte 1997 yılında bir anlaşma imzaladılar. 2.5 milyar dolarlık gaz
alacağına karşılık, o üssü 20 yıllığına kiraladı. 2017 yılında süre doluyor. Çoğu
gitti, azı kaldı. Şimdi donanmayı Karadeniz'e, kendi kıyılarına çekiyor ve üs
olarak da Novorossisk'i seçtiler. Novorossisk en büyük ticari limanlarıydı.
Daha batıya doğru kayıyoruz, gittikçe liman azalıyor.
65
Türkiye'nin burada önlem alıp, liman olabilecek bölgelerde arazileri kapatması
gerekiyor. Yarın bir gün Karadeniz kapısı bize kapanırsa, biz R u s y a ' y a ticaret
yapamayız. İşin doğrusu da şudur, biz R u s y a ' y a ticaretimizi, doğrudan Rus
deniz limanları üzerinden veya hava limanları üzerinden yapmak zorundayız.
Bakın bugün Gürcistan'la sıkıntıları var, Gürcistan üzerinden bir hat
oluşturmamız m ü m k ü n mü? Asla. Gürcistan ile sıkıntıları var, Ukrayna ile
de sıkıntıları var. Gidip geliyor, Ukrayna bir orada, bir burada. Görünen o ki,
gidecek gibi. N e yapacağız?
O zaman bizim, Karadeniz'de ve Azak denizinde konuşlanmamız gerekiyor.
Oralarda Türk lojistik merkezlerini kurmamız gerekiyor. Birçok sektörde
de hatta ileride tekstil için de bu geçerli olacak. Bizim R u s y a ' d a güneyde
gümrükleme
yapmamız
gerekecek.
Güneyde
depolarımızı
kuracağız,
narenciyesi ayrı, yaş meyve sebzesi ayrı, hepsi bir alanda da olabilir. Hatta
küçük ufak tefek paketleme tesisleri bile düşünülebilir oralarda gireceğiz ucuz
bir şekilde, dökme götüreceğiz gerekiyorsa, ambalajımızı orada yapacağız,
oradan Sibirya'ya göndereceğiz. Örneğin demiryollarında millileşmiş malı
Rus demiryolları % 50 ucuza taşıyor. Millileşmiş mala avantaj sağlıyor
Kapıda gümrüklemenin bir avantajı ortaya çıkıyor. Onun için Karadeniz'de
bizim çok acilen üslenmemiz gerekiyor. Gerçi buna alaka gösteren
firmalar
yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladılar. Yer vs. aranıyor. A m a bu lojistikçi
firmaların
o bölgelerde konuşlanmalarını da onların işvereni pozisyonundaki
üretici ve ihracatçının teşvik etmesinde yarar var, onları en azından manen
biraz desteklemekte, gidin, çalışırız gibi teşvik etmekte yarar var diye
düşünüyorum. Teşekkür ederim.
Abdullah Çınar: Peki, çok teşekkür ediyorum. Birikim taşıyor tabi. Ben
son iki soru alacağım ondan sonra Sayın Murat başkanımın bana dönük
66
sorusuna cevap vereceğim. Tabi öyle anlıyorum ki, kötü bir moderatörlük
yapıyorum, konuşmacı gibi algılandım, espri yapıyorum canım dur. Panelist
gibi algılandığım için bana da soru geldi demeye çalışıyordum. Espri yaptım.
Evet Aslan bey buyurun.
Aslan Öztaş: İTO 33 No.lu Örme grubu meclis üyesiyim. Bahri beye sorum
olacak. R u s y a ' d a gerek şahsi can güvenliği, gerekse ticari faaliyet güvenliğinin
durumu nedir? Teşekkür ederim.
Bahri Can Çalıcıoğlu: Yılbaşından iki gün öncesine kadar ırkçı saldırılar
nedeniyle, maalesef 23 yabancı hayatını kaybetti. Fakat dönüp bakıyoruz
bunların arasında Türk var mı? En azından son iki yılı takip edebildiğimiz
kadarıyla Novorossisk'te bir Türk
inşaat işçisi öldürüldü. A m a 2 yılın
bilançosu da 150 kayıp civarında.
12 ve 18 yaş arasındaki genç bir grup, kendilerini neofaşist olarak Neonazi
olarak adlandıran bir grup bu tip eylemleri yapıyor. A m a asıl hedefleri, daha
çok Tacik, Kırgız ve Kafkasyalılar, güney Kafkasyalılar. Bunlar tabii kriminal
olaylar, bunları geçiyoruz ama onun haricinde, 2 yıl içerisinde, doğru çalışan,
kayıtlı çalışıp da bir sıkıntı yaşamış olan hiçbir firmamız bize gelmedi. A m a
kayıtsız çalışanlardan gelenler oldu. Ofisimiz basıldı, bilgisayarımıza el kondu
veya malımız geldi, Şeremotva'da el koydular vs. gibi şikayetler geldi.
Kayıtlı çalışana hiçbir sıkıntı yok. İş adamlarına yönelik eskiden 1990'lı
yıllarda
olduğu gibi birtakım mafya diyebileceğimiz tarzdaki yaklaşımlar
yok. Artık devlet otoriteyi ele aldı. Çok rahatlıkla gelebilirsiniz.
Abdullah Çınar: Evet son soruyu alacağım arkadaşlar, ondan
sonra
toparlayacağız inşallah.
İsmail Taşdemir: Esra Tekstil. Ben Fatih beye soruv soracaktım. Lojistik
olayını burada kuralım, bunlar yine lafta mı kalacak? Yoksa yapılacak mı çünkü
67
ben daha önce de katılmıştım. Yine katılımın az olduğunu söylüyorlar. Esnaf
olarak biz inanmıyoruz, onun için katılım az oluyor. Teşekkür ediyorum.
Fatih Turan:
Lojistik merkezini kuralım konusu çok ciddi bir konudur.
Maliyeti oldukça yüksek olacak bir konudur muhakkak ki. Bunu devlet kursun
gibi bir yaklaşım eğer var ise, gerçekleşme ihtimali açık söyleyeyim çok fazla
olmaz. Çünkü artık özel sektörün bu taşın altına elini koyması gerekiyor. Evet,
devlet teşviklerini verir, mevzuat açısından gerekli düzenlemelerini yapar,
Rusya kanalıyla yapılacak ilişkilerin yasal ve pratik düzenlemesini yapar.
Ancak özel sektör dernekler eliyle mi olur, birlikler eliyle mi olur? Veya iki
üç tane özel firma, sermaye bulup, bu işin altına elini mi koyar? Bilemem,
ama muhakkak ki özel sektörün bu taşın altına elini koyması gerekiyor.
Bakın daha önce Bahri bey de bilir, M o s k o v a ' d a bir Türk Ticaret Merkezi
kuralım dedik.
Şu anda bir Türk Ticaret Merkezi var ancak
ondan
bahsetmiyorum. Daha çok lojistik ağırlıklı olacak, show roomları olacak,
depolama sistemleri olacak bir lojistik merkezi kuralım dedik. Bu konuya
ilişkin olarak Rus tarafı ile müzakerelerimizi yaptık. Prensip mutabakatına
vardık. Yola doğru yavaş yavaş çıkılmaya başlandı.
Ancak bu konuda özel sektörümüzden ayakları yere basan bir proje bize
gelmedi. Çünkü bizim devlet olarak bir proje yapıp bunu özel sektöre
dağıtmamız söz konusu olmaz. Ancak buradaki kârı, verimliliği görecek olan
özel sektör kendi projesiyle gelir ve bu proje çerçevesinde ne gibi destekleri
var ise, bunları da devlet kendi mevzuatı çerçevesinde karşılayabildiği ölçüde
karşılar. Dediğim gibi önümüze ciddi bir proje gelmedi. Şimdi güney R u s y a ' d a
bir lojistik merkezi kurulması konusunda, bu sefer devlet özel sektörden
3 adım daha önde gidiyor. Nasıl önde gidiyor? Devlet, bunun
yaptırıyor, buna kaynak ayırdı.
68
fizibilitesini
Bahri beyin de bahsettiği gibi, Müsteşarlığımız bünyesinde kurulmuş olan
Lojistik Hizmetleri Dairesinin öncülüğünde şu anda güney R u s y a ' d a bir
Türk Lojistik Merkezi kurulmas için fizibilite çalışması yapılıyor. Sözkonusu
fizibilite
çalışması yapıldıktan sonra, elbette ki bu yine özel
sektöre
döndürülecek. Bakın durum tespiti bu. Şu kadarlık ihtiyaç, şu kadarlık getiri,
götürü muhasebe vs. hepsi ortaya konulacak. Ondan sonra özel sektör elbette
ki bu projeye girecektir diye tahmin ediyoruz. Çünkü özel sektörün Rusya'daki
bekasının en önemli ayaklarından bir tanesi, bu lojistik merkezleri olacak.
Biraz önce de belirttiğimiz gibi Rusya Dünya Ticaret Örgütü üyesi değil.
Kendi şartlarını kendi koyma imkânına sahip bulunmaktadır.
Rusya, Dünya Ticaret Örgütüne üye olduğu zaman, ne gibi vergi indirimleri
yapacağı belli. Ancak bir anda üye olur olmaz vergileri sıfıra indirecek diye
bir şey beklemememiz gerekir. Bunlar bir geçiş dönemiyle gidecek. Yalnız
olaya şöyle bakalım.
Ülkemizin Rusya Federasyonu'na ihracatında vergi yükü ne kadardır?
Örneğin; 100 birimlik ihracatımızda, vergi yükü bizi ne kadar etkiliyor?
Lojistik ne kadar etkiliyor? İthalat ölçek ekonomisi olmamamız ne kadar
etkiliyor? Bunların hepsini bir yan yana koyalım, bakın siz de göreceksiniz
ki, vergi faktörü bunların en düşük olanı çıkacaktır karşımıza. Biz eğer
bir TIR kamyonunu 6500, 7000 dolara ancak Rusya
Federasyonu'na
gönderebiliyorsak, bakın 100 bin dolarlık mal koyduğunuzu düşünün, 6500
dolar navlun veriyorsunuz, % 6.5 navlun vergisi ödüyorsunuz. Bunun gümrük
vergisi ne kadar % 7.
Çalışmalarımızı, bir serbest ticaret veya tercihli ticaret anlaşması yapma
yönünde sürdürüyoruz. Bunda başarı süremizi, kısaltabilmemizin yolu da yine
hep konuştuğumuz gibi, bütün konuları bir bütün halinde değerlendirecek,
69
al ver mekanizmasını kurabilecek, koordinasyon eksikliğimizi gidermemize
bağlı. A m a şunu tekrar ediyorum, vergi yükünün yüksek olduğu doğrudur,
Rusya'nın yüksek. Ancak genel maliyetler içinde baktığınız zaman, bugün
Rusya vergileri sıfırlasa, kendi sorunlarımızı çözmeden bizim R u s y a ' y a
ihracatımız kat be kat mı artacak? Hayır diye düşünüyorum.
Abdullah Çınar: Evet, peki. Efendim çok çok teşekkür ediyorum. Toplantıyı
bitirirken öncelikle değerli katkıları için dostlarımıza,
katılımcılarımıza
hepsine çok çok teşekkür ederim. Murat beyin dillendirdiği, aslında bir nebze
Şevket beyin de değindiği bir konu vardı. İstanbul Ticaret O d a s ı ' n m bu
koordinasyonda nerede durması gerekir. Belki onu konuşmak lazım.
Odamızın bünyesinde oluşturulmuş bir Tekstil İhtisas Komitemiz var. Tekstil
İhtisas Komitesi, diğer tüm tekstil komitelerinden, meclis üyeleri, komite
üyeleri hatta sektörden arkadaşların da olduğu bir yapılanma. Tabi bu komite,
Yönetim Kurulu'na kararlarında yardımcı olmak maksadıyla kurulmuş istişari
bir organ. B u mantıkla kurulmuş olan pek çok ihtisas komitemiz var ama
içlerinde en yoğun çalışanı olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Reklamlara
girecek belki ama başkanıyım diye demiyorum, Tekstil İhtisas Komitesi
şu anda İstanbul Ticaret O d a s ı ' n m en sıkı çalışan ihtisas komitesi olma
özelliğini sürdürüyor. Aşağı yukarı tekstildeki her duruma vaziyet etmek gibi
bir anlayışla hareket ediyoruz. Tabi, biz sadece buraya seçilmiş olan insanlar
değil, sektörden burada olmayı arzu edenlere de kapılarımızı açıyoruz.
Dahası, bu dönem başlattığımız bir şey daha var. Sivil toplum kuruluşlarını
da bu meselelerde partner olarak görüyoruz ve bizim her türlü faaliyetimiz,
etkinliğimiz sektörüne göre, yada genel durumlar kapsamında, tüm sivil
toplum kuruluşlarını da meseleye ortak edebileceğimiz şekilde kurgulanıyor.
Dolayısıyla bu dönem sivil toplum kuruluşlarıyla da fevkalade yakın işbirliği
halinde çalışmaya gayret ediyoruz. Bu yönden, somut projelerin hayata
70
geçirilmesinde örneğin loj istik merkezi gibi bir proj enin hayata geçirilmesinde
Ticaret Odası direk olarak yüklenici bir rol üstlenemez ama bu noktada
koordinasyonu, ilişkileri kurmaya tabi ki gayret eder.
Tekstil İhtisas Komitesinin gündemindeki meselelerden biri de, bugün gerçi
25 No.lu Mensucat Meslek Komitesinin bir etkinliğindeyiz ama Tekstil İhtisas
Komitesinin de gündeminde yine Rusya ile ticaret, daha doğrusu Rusya ile
ticaret diye kastettiğimiz, geniş bir parantez, başka boyutları da içermektedir.
Belki, tüm bağımsız devletler topluluğu da var, Orta Asya'sı da var. Dolayısıyla
bunlar gündemimiz olmaya devam eden hususlar. Orada olmayı arzu eden
tüm dostlarımıza da açık olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Efendim ben
tekrar katılımınız için hepinize çok çok teşekkürler ediyorum. Umarım burada
ortaya konan ufuk, en azından geleceğe ilişkin, iş adamlarımızın pozisyon
alması noktasında faydalı tesirler meydana getirmiştir diye ümit ediyorum.
Tekrar hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
71
72
İTO YAYINLARI (2007)
2007-1 Sigortacılık Yasa Tasarısının Getirdikleri
2007-2 İstanbul Tehlikeli Atık Bertaraf Projesi Fizibilite Etüdü
2007-3 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması
2007-4 Kimyasal Ambalaj ve Atıkların Çevreye Etkileri ve Zararlarının
Önlenmesi
2007-5 Türkiye'de Kalıpçılık Sektörünün Bugünü ve Yarını
2007-6 Otomotiv Sektöründe Grup Muafiyeti ve Yeni D ö n e m
2007-7 K O B İ Borsaları
2007-8 2007 Yılı İndirimli Kuruluşlar Rehberi
2007-9 Kredi Kartı Kullanımının Tüketici Alışkanlıklarına ve Alışverişlerin
Yer, Zaman ve Marka Tercihlerine Etkisi
2007-10 Fiyat İndeksleri
2007-11 Yeni Zelanda İhracat Pazar Araştırması
2007-12
Müzik
Eserleri
Üzerindeki
Telif
Hakları
ve
Uluslararası
Uygulamalar
2007-13 Bilirkişi Bilgilendirme
2007-14 Otomotiv Yan Sanayi Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-15 Hazır Giyim Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-16 Ayakkabı ve Deri Çanta Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-17 Mobilya Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-18 İnşaat Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
73
2007-19 Konfeksiyon Yan Sanayi Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-20 Ev Tekstili Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-21 Makine Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-22 Oyuncak Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-23 Kırtasiye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-24 Züccaciye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-25 Türkiye Pirinç Piyasasının Sorunları ve Çeltik Üretim Potansiyeli
2007-26 Lisanslı Depoculuğun ve Teslimata Bağlı İşlemlerin Türkiye Tarım
Ürünleri Piyasasına ve Vadeli İşlemlere Olası Etkileri
2007-27 Küreselleşen Ekonomi İçerisinde Ortaya Çıkan Yeni Dağıtım
Kanalları:Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
2007-28 Ülkemizde Atık Yönetimi İdaresine İlişkin Düzenlemeler ve Kazançlı
Çevre İdaresi
2007-29 Enerji
Sektörünün Geleceği, Alternatif Enerji Kaynakları
ve
Türkiye'nin Önündeki Fırsatlar
2007-30 100 Soruda Mortgage Uygulamaları
2007-31 Rami Gıda Toptancılarının Rekabet Gücünün Geliştirilmesi
2007-32 Ekonomik Göstergeler
2007-33 Türkiye'de Şeker ve Şekerpancarı Üretiminde Kota Sistemine Geçiş,
Bugünkü Durum ve Geleceği
2007-34 İstihdam Perspektifinde A B Sürecinde Türk Tarımının
Sorunları ve Çözüm Önerileri
74
Genel
2007-35 Müzakere Süreci ve A B Müktesebatma U y u m u n İş Dünyasına
Etkileri
2007-36 Türkiye'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlayışının Gelişiminde
Meslek ve Sivil Toplum Kuruluşları
2007-37 İstanbul'un Rekabetçi Sektörleri
2007-38 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları
2007-39 l.İTO Tekstil Şurası
2007-40 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar K a n u n u ' n u n Alınışının 8O.Y1I1
2007-41 Yeni Müşteri
2007-42 Eski Eser Binaların Yapımında Yaşanan Bürokratik Zorluklar
2007-43 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi
2007-44 Turkey in Figures
2007-45 International Commercial Arbitration L a w Comparative Survey
2007-46 Asgari Ücrette Esnek Modelleme: Bölgesel Asgari Ücret Yaklaşımı
2007-47 Avrupa Birliği'nin Türk KOBİ'lerine Yönelik Programları Rehberi
2007-48 Nasıl E-ticaret Yapılır?
2007-49 Yargıtay Kararları Işığında Sorularla 4857 Sayılı İş Yasası
2007-50 Avrupa Birliği Fonları ve Türkiye'nin Kullanım Koşulları Rehberi
2007-51 Türkiye İçin Model Olabilecek Ülkelerde Uygulanan
Uygulamaları ve Ülkemize Uygulanabilirliği
2007-52 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri
2007-53 Social and Economic Indicators of İstanbul
75
Teşvik
2007-54 Başarılı İhracatçılar'2006 (kitap+cd)
2007-55 Türkiye ve Avrupa Birliği'nde Sermaye Şirketleri Reformu
2007-56 Elektronik İmza ve Uygulamaları
2007-57 Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti
2007-58 Tarım Envanteri ve Alternatif Ürünler Geliştirilmesi
2007-59 Başarılı Vergi Mükellefleri 2006
2007-60 İstanbul Ticaret Odası: görev ve hizmetler
2007-61 Risk Sermayesi Finansman Yönetimi
2007-62 Dünyada ve Türkiye'de Akıllı Tekstiller
2007-63 2006 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması
2007-64 İnternet Üzerinde Güvenlik Sorunları ve Güvenli Ticaret Yapmanın
Yolları
2007-65 Ekonomik Rapor
2007-66 Porselen, Seramik Sofra ve Süs Eşyasında Portekiz Örneği
2007-67 Turkey Your Business Partner
2007-68 Gümrük Birliği'nin Getirdikleri ve Götürdükleri: Dış Ticaret Vergileri
ve İhracat Gelirleri Analizi
2007-69 Türkiye'de Turizm Ekonomisi
2007-70
Elektronik
İmza
Uygulamasının
Mobil
Sistemler
Üzerinde
Kullanımı
2007-71 Tekstil Aksesuarları Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri
2007-72 Jenerik İlacın Önemi ve Sorunları
76
2007-73 Dünden Bugüne İstanbul'un İşgücü ve İstihdam Yapısı
2007-74 Ekonometrik Rekabet Modelleme, Pazar Tepki Analizi ve Talep
Tahmini
2007-75 Economic Report
İTO YAYINLARI (2008)
2008-1 Türkiye'nin Küreselleşmesi Fırsatlar ve Tehditler (3 cilt)
2008-2 İnternet Üzerinde Hukuki Yükümlülükler Bilişim Suçları
2008-3 Avrupa Birliği'ne U y u m Sürecinde Otomotiv Sektörü Rehberi
2008-4 Türkiye'de KOBİ'lerin B A S E L H'ye U y u m Süreci ve Öneriler
2008-5 Orta A s y a ' d a Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri
2008-6 Lonca'dan O d a ' y a Nadir Eserler Katalogu
2008-7 Organik Pamuk ve Tekstil Sanayii
2008-8 İş Dünyasına Yönelik Bilgi Merkezleri
2008-9 İstanbul Ticaret Odası Görev ve Hizmetler
2008-10 Uluslararası Hizmet Ticaretinde Gelişmekte Olan Ülkeler ve
Türkiye
2008-11 İstanbul'da Şiddet ve Şiddetin Sosyolojik Arka Planı
2008-12 İhracat Yönelimli Yabancı Yatırım Ortamı: Karşılaştırmalı Bir Analiz
ve Politika Önerileri
2008-13 A B ve Diğer Uluslararası Birlikler ile İlişkilerde Türkiye'nin
Seçenekleri (2 cilt)
77
2008-14 Yöneticilerin Toplantı Yönetimi Becerileri ve Çalışanların Kararlara
Katılma Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi
2008-15 Yöneticilerin Liderlik Stilleri, Değişim Yönetimi ve Ekip Çalışması
Arasındaki İlişkilerin Çok Yönlü Olarak Değerlendirilmesi
2008-16 Kozmetik, Güzellik ve Itriyat Sektörünün Sorunları, Çözüm Önerileri
ve Geleceği
2008-17 Fiyat İndeksleri
2008-18 Öğrenci Yönetmeliği
2008-19 Yeni Başlayanlar İçin Tüccarlığın Prensipleri
2008-20 Dersaadet / İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'nda Kayıtlı Olan
Banker, Tüccar ve Komisyoncuların İsimleri
2008-21 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası
2008-22 Sigortacılık Yasası, Yeni Yönetmelikler, Yeterlilik Belgesi ve
Levhalar
2008-23 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Yönelik Vergi Teşvik Politikası
2008-24 Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve Türkiye'de
KOBİ'ler
2008-25 Sigorta Sektörünün, Sigorta Düzenleme ve Denetleme Yasasından
Beklentileri ve Vergi Problemleri
2008-26 Türkiye'de Sınır Ticaretinin Gelişimi ve Mevcut Durumu
2008-27 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Eksik ve Aksak Yönleri
ile Tadiline İlişkin Çözüm Önerileri
78
2008-30 Solvent ve Baz Yağların Kullanımına Yönelik Karşılaşılan Sektör
Sorunları
2008-31 Enerji ve Çevre U y u m u
2008-32 Dünyada Türkiye ve İstanbul (Broşür)
2008-33 Turkey & İstanbul in the World (broşür)
2008-34 Türkiye'de Kongre Turizmini Geliştirme İmkanları
2008-35 Sahra Altı Ülkeleri Pazar Araştırması: Senegal, Mali, Fildişi Sahili,
Gana
2008-36 Avrupa Birliği Vergi Sisteminde Gelişmeler
2008-37 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları (2.baskı)
2008-38 20 Soruda Reach: A B ' n i n Yeni Kimyasallar Stratejisi
2008-39 Mikroenerji santralleri
2008-40 A B ve Türkiye'de Sosyal Diyalogun Gelişimi
2008-42 Milano Ulusal ve Uluslararası Tahkim Odası Tahkim Kuralları
2008-43 Makro Ekonomik Göstergeler
2008-44 K a m u İhale K a n u n u ' n a Göre Sağlık ve İnşaat Sektörlerinde Teklif
Hazırlama ve Sözleşme Yönetimi
2008-45 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi
2008-46 istanbul in Figures
2008-47 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Arapça)
2008-48 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Rusça)
2008-49 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması
79
2008-50 Türk Bankacılık Sektöründe Yabancılaşma: Risk mi, Fırsat mı?
2008-51 Uluslararası Finans Merkezi Olarak İstanbul'un Yapılanması ve
Finans Kümelenmesi
•
Kasım itibariyle.
Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yayınlarımıza internet sitemizden
tam metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir.
80
Download