ISTANBUL TICARET ODASI BAVUL TICARETI ILE BAŞLAYAN TEKSTIL D ı Ş TICARETININ SORUNLARı VE ÇÖZÜME YÖNELIK BEKLENTILERI YAYIN N O : 2008-54 İstanbul, 2008 Copyright © ÎTO Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO'nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir. ISBN 978-9944-60-332-4 (Basılı) ISBN 978-9944-60-336-2 (Elektronik) İTO Ç A Ğ R I M E R K E Z İ T e l : (212) 444 0 486 İTO yayınları için ayrıntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir. Tel Faks E-posta İnternet : (212) 455 63 29 : (212) 512 06 41 : [email protected] : www.ito.org.tr Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz. YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT E N T E G R E M A T B A A C I L I K A N O N İ M ŞİRKETİ Sanayi Cad. No:17 34196 Çobançeşme-Yenibosna / İSTANBUL Tel: (212) 451 70 70 (pbx) Faks: (212) 451 70 55 www. euromat. com. tr ÖNSÖZ Bilindiği üzere, 1990'lı yıllardan itibaren dağılması Sovyetler Birliği'nin ve Doğu Bloku'nda serbest piyasa ekonomisinin giderek önem kazanması ile birlikte başta Rusya Federasyonu olmak üzere bu bölgelerden gelen ziyaretçilerin, kendi ülkelerinde satmak amacıyla, yolcu beraberinde ülkelerine mal götürmeleri sonucu bavul ticareti gelişmiştir. Bu uygulama, 1998 yılı ekonomik krizine kadar Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında önemli bir ticaret şekli olmaya devam ederken aynı zamanda iki ülkedeki KOBİ'lerin gelişimine de ön ayak olmuştur. Ekonomik kriz, Rus makamlarının gümrük vergisi kayıplarını önleme amacıyla sözkonusu ticareti kontrol altına alma yönündeki uygulamaları ve yabancı yatırımın ülkeye akışı sonucunda son yıllarda bavul ticaretinin hacmi önemli ölçüde azalmıştır. Dış ticaretimizde önemli bir yer tutmakta iken belirtilen nedenlerle ciddi boyutta azalan bavul ticaretinde Rusya Federasyonu'nun taleplerini karşılayacak hızlı bir dönüşüm sürecinin devletin de desteğiyle hayata geçirilmesi tekstil sektörü açısından büyük önem arz etmektedir. " Bavul Ticareti ile Başlayan Tekstil Dış Ticaretinin Sorunları ve Çözüme Yönelik Beklentileri " konusunun ele alındığı zümre toplantısında Moskova Büyükelçiliği, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve sektörel dernek temsilcileri ile birlikte sektörde yer alan firmaların katılımıyla gerçekleştirilmiş olup uygulamalar, sorunlar ve öneriler konusundaki görüşlerin paylaşılarak tartışıldığı toplantı notları sektörel çalışmalara kaynak olması amacıyla kitap haline getirilmiştir. 3 Zümre toplantısı çalışmasına değerli katkılarından dolayı 25 No.lu Mensucat Meslek Komitesi Başkan ve üyelerine ve toplantıyı düzenleyen Meslek Komiteleri Şubesi Uzmanı Ebru Ayverdi'ye teşekkür ederim. Dr. Cengiz Ersun Genel Sekreter 4 İÇİNDEKİLER Abdullah Çınar 7 İTO Yönetim Kurulu Üyesi ve İTO 25 N o ' l u Mensucat Meslek Komitesi Meclis Üyesi Ayhan Karahan Laleli Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı 9 A d n a n Danışman. İTO 30 N o ' l u Hazır Giyim ve Konfeksiyon Meslek Komitesi Başkanı 18 Ercan Tan Merter Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı 21 Bahri Can Çalıcıoğlu Moskova Büyükelçiliği Ticaret Başmüşaviri 25 Fatih Turan 36 D T M Anlaşmalar Genel Müdürlüğü Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri Daire Başkanı Selahattin Aldemir 42 İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdür Vekili Soru-Cevap 45 Yayın Listesi 73 5 6 ABDULLAH ÇINAR İTO Y Ö N E T İ M K U R U L U Ü Y E S İ V E İTO 25 N O . L U M E N S U C A T MESLEK KOMİTESİ MECLİS ÜYESİ Değerli misafirlerimiz, İstanbul Ticaret O d a s ı ' n m kıymetli meclis ve komite üyeleri, değerli iş adamları, bugün son zamanlarda yeniden sohbet konularımızın önünde gelen tekstilin önemli bir boyutunu görüşeceğimiz bu toplantımıza teşrifiniz dolayısıyla, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinize hoş geldiniz diyorum ve verimli sonuçlara ulaşması temennilerimle toplantıyı başlatıyorum. Efendim, bavul ticareti malumunuz en geniş tanımıyla, Sovyetler Birliği'nin dağılması ile, belki bizim aktif olarak bir gayretimizle ortaya çıkmayıp, icapkabul şeklinde ortaya çıkan bir ticaret şeklidir. Başlangıçta, ağırlıklı olarak Sovyetler Birliği olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinden gelen ziyaretçilerin, kendi ülkelerinde satmak amacıyla, yolcu beraberinde eşya götürmelerinin genel bir tanımıdır. Şimdi, elbette bugün aramızda h e m devlet ricalinden, konunun mevzuatının uygulayıcısı olan değerli dostlarımız, hem de sizlerin temsilcisi arkadaşlarımız bulunmaktadır. Konuyu tüm yönleriyle, hem olan sorunları ortaya koymaya çalışacaklar, hem de ticaretin şeklinin değişimi konusunda nasıl pozisyon alması gerektiğimiz hususunda çözüm önerilerini dillendireceklerdir. Aslında bu ticaretin, genel ticaretimiz içerisindeki rolüne ve tekstilde işgal ettiği boyutuna ilişkin sadece birkaç kelime ile yetinmek istiyorum. Malum, ülkemiz ihracatı artık 100 milyar doları aşan bir boyuta ulaştı. Bunun yanında ithalatımızın çok daha aşırı artmasının, beraberinde başka sorunları da getirdiği muhakkak. Cari açık dediğimiz sıkıntı, temelde bunun karşılanmayan kısmı ve bugün iktisadımızdaki ortaya çıkan sorunların da belki temelini oluşturuyor. 7 Dış ticaret dengesinde de önemli bir rol ifade eden bavul ticareti dediğimiz ticaret, 2006 yılından 2007 yılma, biraz daha performansını düşürerek aktarmış gibi görünüyor. Aslında geçmiş yıllarda daha yüksek performans seviyelerini de yakaladığı muhakkak. Elbette, bunda inisiyatif bizde değil de muhatap ülkelerde olduğu için, çok daha gelişimi ve seyri konusunda tam müessir olamadığımız boyutlar içeriyor. Geçen yıl bu toplam ticaret rakamı 6 milyar 400 milyon dolar gibi bir seviyeye ulaşmış. A m a 2007 yılma geldiğimizde, ciddi bir daralma ile 6 milyar dolar seviyelerine gerilemiş, ihracatımız 85 milyar $'dan 107 milyar $'a artarken, bavul ticareti beklenenin gerisinde bir performans göstermiş. Şüphesiz bavul ticaretinin normal ticari kanallara, uluslararası standartlara uygun bir yapıya doğru yönelmesi gerektiği aşikârdır. A m a mevcut durumun ne kadar sürdürülebilir olduğu, bunun sürdürülmesinin ülkemiz açısından ne gibi değerler ifade ettiği ve sürdürülmesinin gerekli olup olmadığına dair hem sektör temsilcileri h e m de değerli uzman arkadaşlarımız izahatlarda bulunacaklar. Ben konunun detaylarını, sektör temsilcilerine bırakmak maksadıyla, öncelikle bu konuda elbette bavul ticaretine konu olan eşya cinsleri, sadece tekstilden ibaret değil. Tekstilin yanı sıra gıdaya kadar varan geniş bir kompozisyona sahip. A m a tekstil en büyük ağırlığı teşkil etmekte ve burada da ülkemizin pek çok şehri söz konusu ticarette rol almakla beraber, daha ziyade İstanbul'da Laleli ve O s m a n b e y ' d e yoğunlaşmaktadır. Bunun yanı sıra Merter, Zeytinburnu'nda da elbette belli bir büyüklük ihtiva etmektedir. Bu piyasanın önemli temsilcilerinden biri olan değerli dostumuz Ayhan Karahan'ı öncelikle kürsüye davet etmek istiyorum. Ayhan bey buyurun lütfen. 8 AYHAN KARAHAN L A L E L İ SANAYİCİ V E İ Ş A D A M L A R I D E R N E Ğ İ B A Ş K A N I Değerli başkanım, kıymetli konuşmacılar, değerli hazinin, bugünkü bavul ticareti konulu toplantımıza hoş geldiniz. Öncelikle ticaretin taraflarını, bu salonda çok daha yoğun bir şekilde görmeyi gönlümüz arzu ederdi. A m a zannediyorum dün bir futbol takımımızın 100 yıllık tarihi içerisinde çok önemli bir başarıya imza atıldı. Fenerbahçelilerin kutlamalar neticesinde uykusuz kalmaları dolayısıyla, bugünkü toplantıya katılamadıklarını düşünüyorum. Öncelikle Fenerbahçemize buradan, bundan sonraki süreçte başarılar diliyorum. Evet, toplantıya davet edilirken, sizlere gönderilen davetiyede yine bavul ticaretinin sorunları olarakbahsediyoruz ve çözüm önerilerini ifade edeceğimizi söylüyoruz. Ben 12 yıllık dernek mücadelemde, muhataplarıma, konuları aktarırken artık sorun adam olarak tanımlanıyorum. 12 yıldır sorunlardan bahseden, sorunları konuşan, sorunları dile getiren bıkmadan, usanmadan gündemi takip eden sorunlu bir adam olarak görünüyor, biliniyorum. Tabii sorunlarımızı gündeme getirmekle beraber, sorunlarımızın beraberinde reçetesini de sunuyoruz, çözümünü de sunuyoruz. Çözüm de görev alacak aktörleri de belirliyoruz. A m a öncelikle aktörlerin çözüm yolunda rollerini gereği üzerine yerine getirmemeleri neticesinde, sorunların bugüne kadar devam ederek geldiğini de görüyoruz. Sorunların çözümü noktasında, kabahat sadece aktörlerde mi? Aktörlere, her verilen roller, aktörler tarafından yerine getirilmiyor mu? A m a bürokratik yapılanma içerisinde rol almak da o kadar zor ki, çözüm noktasında mevzuatta bir değişiklik yapılması, dönüşümün gerçekleşmesi noktasında çözümü elde 9 edebilmek gerçekten zor. Tabi burada çözüm üreten taraf açısından, bir ticaretin tarafları, iki devletin tarafı olarak ifade edersek, burada u y u m u bazen zamanlama ve hızlanma açısından kaybettiğimiz dönemleri de yaşadık. Bavul ticaretinin çok kısa olarak tanımını ifade etmek istiyoruz. Bunu biz görmezden de gelsek, bu bizim bir gerçeğimiz. Ülkemizin ve bölgemizin bir gerçeği bavul ticareti, yaklaşık 1980 yılından beri devam eden bir ticaret. 1990'lı yıllarda Sovyetler Birliği'nin dağılması sürecinde, potansiyeli hızla artan, 1996 yılı rakamları ödemeler dengesinde yaklaşık 9 milyar dolara ulaşan ki -o dönemde çok daha yüksek idi- ülkeye belki 100 milyarlarca dolar, bir döviz girdisi sağlayan Türkiye'nin özellikle tekstil hazır giyim sektöründe dünyanın ilk 5 sektörü içerisine girmesinde çok ciddi bir ivme kazandıran bir ticaret aracı. Özellikle ticaretin bizim bölgemizde döndüğünü ve akabinde Osmanbey, Merter ve diğer bölgelerin de buna dahil olduğunu düşünürsek, çok ciddi bir pazara sahibiz. Uluslararası moda pazarları buralar. B u pazarlardan alışveriş yapan ülkelere baktığımızda, yaklaşık 6 0 ' a yakın ülke, bölgelerimize gelerek alışverişlerini yapmakta ve bölgemizden aldıkları ürünleri, kendi ülkelerinde pazarlayarak, bu ticareti bir dönüşüm haline getirmektedirler. B u ticaretin başlangıçta ne belirleyicisi biz olduk, ne de ne de şartlarını belirleyenbiz olduk. Buticaretbizim tercihimiz değildi. Yakın coğrafyamızdaki konjonktürel değişimler neticesinde, böyle bir ticareti kucağımızda bulduk ve böyle bir ticaret bizim topraklarımızda gerçekleşirken, Türkiye'nin o dönemlerde toplam ihracatının 2 milyar dolar olduğu ve geçmişteki üretim gücümüzü ifade etme noktasında, bir toplu iğneyi dahi üretemeyen ülke olarak tanımlanıyorduk. Bir toplu iğneyi dahi üretemeyen bir ülke olarak tanımlanan bu ülke, kucağında bulduğu bu ticareti kaçıramazdı. Biz bu ticaretin gereklerini 10 ve şartlarını yerine getirerek bugünlere kadar devam ettirdik, bu ticaretin tamamen şartlarını karşı ülkeler belirledi. Karşı ülkelerin belirlediği şartlara göre, bizler pozisyonlarımızı bugüne kadar devam ettirdik. Sayın Başkanımızın biraz önce de güncel rakamlarla ifade ettiği gibi, ülkemiz ekonomisinde bavul ticaretinin yerinin, 2007 yılında yaklaşık 6 milyar dolar olduğunu, ödemeler dengesine yansıyan rakamın 6 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Bir önceki seneye oranla kaybımız, yaklaşık % 10 olarak gözüküyor. A m a 2007 yılının ikinci yarı yılı 6 aylık kaybımızın ise, ülkemizde yaşanan dövizdeki düşüş nedeniyle, maliyet yapamaz bir konuma gelmemiz neticesinde, yaklaşık % 30 civarında olup, bu rakamın da yaklaşık 1 milyar 100 milyon dolar olduğudur. Türkiye ihracatının artış trendine göre hazır giyim sektöründe, 2007 yılı artış trendi yaklaşık % 16 iken, bizim kaybımız yaklaşık % 30'luk bir rakama tekabül ediyor. Ve bu kaybın Türkiye'deki tekstil hazır giyim sektörünü ne kadar etkilediğini sektörün içerisinde olanlar bizatihi yaşamaktadır. Türkiye'de şu anda sektörler içerisinde en fazla sıkıntı yaşayan ve bir darboğazın içinde olduğunu hisseden sektörlerin başında tekstil ve hazır giyim sektörü gelmektedir. Bizim piyasamızda oluşan bir daralmayı, Türkiye'nin hemen hemen bütün sektörleri hissedebilmektedir. Biz, eğer bölgemizde nezleye yakalanıyorsak diğer bölgelerde ve sektörlerde bu zatürreye dönüşebilmektedir. Öncelikle kaybettiğimiz pazarları yeniden nasıl kazanabiliriz, pazardaki payımızı, nasıl ve ne şekilde artırabiliriz? Öncelikle bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Bizde yaşanan daralma, bizden mi kaynaklanıyor, yoksa pazardaki daralmadan mı kaynaklanıyor? Pazarlarımıza baktığımız anda, en büyük pazarımızın Rusya Federasyonu olduğunu görüyoruz. Rusya Federasyonu'nun özellikle ekonomik alanda 11 gelişmesi, halkın refah düzeyinin artması neticesinde, pazarda alım gücünün arttığını gözlemliyoruz. Başta Rusya pazarı olmak üzere, özellikle eski Doğu Avrupa ülkelerinin 10 tanesi, Avrupa Birliği ülkesi oldu biliyorsunuz. B u pazarlarda da bir genişleme söz konusu. A m a bizim ticaretimizdeki daralmayı gördüğümüz zaman, bunu neyle izah edeceğiz, bunun altını çok iyi çizmemiz lazım. Pazarlardaki payımız azalıyor. Pazarlardaki payımızın azalmasına neden olan en temel unsurlardan bir tanesi, ne kalitesizliğimiz ne hizmetteki yetersizliğimiz ne de fiyattaki pahalılığımız. Bizim pazardaki kaybımızın en temel unsurlarından bir tanesi, sevkıyatı gerçekleştiremememizdir. B u pazarlardaki sevkıyat boyutunu sağlıklı bir yapıya kavuşturamadığımız için, malını teslim alamayan bir müşteriye siz malınızı bedava dahi verseniz bu malı talep etmiyor. Öyleyse bizim birinci manada çözmemiz gereken, Türkiye' de üretilen ürünlerin ihracatında bu ülkelerdeki sevkıyat problemlerini çözebilmek, sevkıyatın önündeki engelleri kaldırabilmektir. Bu noktada sayın katılımcılarımız, hem Moskova Başmüşavirimiz, h e m Dış Ticaret M ü s t e ş a r l ı ğ ı n d a n temsilcimiz Fatih bey, hem İstanbul Gümrükleri Başmüdürümüz Selahattin bey olsun, kendilerinin şahsında, Gümrük Müsteşarlığımız, Dış Ticaret Müsteşarlığımız, Maliye Bakanlığımız olsun, sevkıyatların sağlıklı bir boyuta dönüşmesi noktasında, her türlü çalışmayı birlikte ve beraber gerçekleştirdik. Sevkıyattaki en önemli problemimiz, çözüm noktasında mevzuatta iyileştirmeler yapılmış olmasına rağmen, bunu uygulama alanına sokacak olan alıcı ve satıcı, bu ticaretin aktörlerinin, ezberlerini bozma noktasında alışkanlıklarını terk edememeleridir. Bizim çalışmış olduğumuz ülkelerin, altını özellikle çiziyorum, eski Doğu Avrupa ülkeleri artık Avrupa Birliği ülkesi. Bir Almanya'ya, bir Fransa'ya, bir İtalya'ya ihracat nasıl gerçekleşiyorsa, bu 12 ülkelere yapılan ihracat da aynı statüde. Gümrük vergisi sıfırlanmış, sadece o ülkenin mecburen KDV'sinin ödendiği ve ithalatın gerçekleştiği bir boyut. Rusya'ya dönüşümü gerçekleştirirsek, Rusya Federasyonu, ithalat alt yapısının oluşturulması, gümrük düzenlemelerinin gerçekleşmesi hususunda eksikliklerini olabildiğince tamamlamıştır. Dış ticaretini uluslararası boyutta ve normlarda gerçekleştirme noktasında eksikliklerini hızla gideren bir ülke olmuştur. Rusya Federasyonu kendi ticaretini denetim ve kayıt altına alabilmek adına, en alt noktaya kadar indirgemiş durumdadır. Rusya Federasyonu'nun uygulamış olduğu gümrükteki referans fiyatların yüksekliği gerçekliğini her birimiz biliyor ve bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Rusya'nın gümrüklerde ithalat işlemlerini rahatlatmak adına getirdiği kolaylıkları, bu kulvarda ihracatını gerçekleştiren firmalar olarak, fazlaca bir sıkıntıyla karşılaşmadan teslimatlarını gerçekleştirdiğini görüyoruz. Rusya Federasyonu'na dış ticaret boyutunda ihracatın gerçekleşmesinde teslim süresi, 10 güne kadar inmiştir, 1 hafta ile 10 gün arasında teslimat gerçekleşmiştir. Ancak bizim R u s y a ' y a yapmış olduğumuz ihracatlarda dış ticaret boyutunda, bu kulvara girmeden alıştığımız düzende ticaretimize devam ettiğimizde, aylardır teslim edilemeyen ürünlerimizle karşı karşıya kaldığımızı bu ticareti gerçekleştiren taraflar çok iyi bilmektedir. Artık piyasamızda malların teslim edilememesi hikaye haline dönüşmüştür, efsaneleşmiştir. Aylarca teslim edilemeyen ürünler, aylarca teslimatı gerçekleştirilemeyen ürünler. Satış halkasının sağlıklı bir sevkıyat sistemi üzerine oturtulamayan ticaretin, arka planında sevkıyatın yapılamayacağı bir noktada, firmaların yatırımlarını neye göre plan ve programladıkları hususunu hayretle takip etmekten başka insanın aklına bir şey gelmiyor. Rusya Federasyonu'na sevkıyatlarda, üretici 13 firmaya, ithalatçı firmaya gümrük açısından maliyeti konusunda rakamsal olarak bazı örnekler vermek istiyorum. Rusya Federasyonu'nun uyguladığı gümrük vergilerinde, asgari referans taban fiyatı uygulanmaktadır ve kilogram bazında, gümrük vergisi hesaplanmaktadır. Burada ürünleri kategorize ederek, pamuklu, polyester ürünler, yünlü ürünler, keten ürünler ve ipekli ürünler olarak hazır giyimi kategorize etmiştir. En ucuz referans fiyatın uygulandığı ürün cinsi, pamuklu ürünlerdir ve referans fiyatı kilogram bazında 19 dolardır. 19 dolarlık referans fiyat baz alındığı zaman buna uyguladığı asgari vergi K D V dahil 8 dolar 5 centtir. Polyester ürüne uyguladığı referans fiyat, 19 dolar, ödenen vergi, 10 dolar 78 cent'tir. Yünlü ürüne uyguladığı referans fiyat 39 dolar, buna tekabül eden vergi 15 dolar 65 cent'tir. İpekli ürüne uyguladığı referans fiyat 45 dolar, buna isabet eden gümrük vergisi ise, yaklaşık 19 dolardır. Pamuklu ürünü kendimize baz olarak alırsak, 19 dolardan hesaplanan bir ürünün 8 dolar gümrük vergisi ile kargo boyutunda teslimatı gerçekleştirilen ürünün fiyatı arasında makas oldukça daralmıştır. B u ticaretin geleceğinin şekillenmesinde, firmalarımızın malının ilgili pazarlara zamanında teslim edilmesini sağlama noktasında alıcıları ikna ederek kargo boyutundan çıkıp, hızlı bir şekilde dış ticaret boyutuna dönüşmeleri gerekmektedir. Biz eski alışkanlıklarımıza devam edip, önü kapalı olan bir yoldan gitmeye ısrar ettiğimiz sürece, açık yolu bilenler, o yolda hızla ilerlemektedir. A m a biz, bilgiye ve tecrübeye en az değer veren bir milletiz. Bizim milletimizin nezdinde, bilginin ve tecrübenin hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır ve her şeyi kendimiz denemek ihtiyacındayız. Yaşanacak acı tablolar, bizim başımıza geldikten sonra biz durumun vahametinin farkında oluyoruz. Kilometrelerce öteden biri kalkıp, bu yoldan giderseniz önünüz tıkalı, sağdan gidin derse, kimse o sağdan gidin diyene itibar etmez. O kapalı olan yola gidecektir. Kapalı olduğunu görecek ve geri dönecektir. Bunu her birimiz 14 hayatımızın çeşitli evrelerinde görüyoruz. Bizim alışkanlıklarımızla, Rus halkının alışkanlıkları hemen hemen aynı. Aynı coğrafyada bulunuyoruz, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Dönüşümün, değişimin bu kadar zor olduğu, bu kadar sıkıntılı yaşandığı bir anı gerçekten yaşamadım. Burada kaybeden taraf, gerçekten bizler oluyoruz. Ürünümüzü teslim edemediğimiz için, bu pazarlar ürünsüz kalmıyor. Bu pazarlar ürünlerini sağlıklı yoldan teslim eden firmalar tarafından dolduruluyor. Bu, ister bizim ülkemizden olsun, ister diğer farklı ülkelerden olsun, hayat boşluk kabul etmiyor. Hele ticaret asla boşluk kabul etmiyor. Mutlaka sizin oluşturduğunuz boşluğu birileri dolduruyor. Dış Ticaret Müsteşarlığımız ve Moskova Büyükelçiliğimiz ile, Rusya Federasyonu'nda uygulanmakta olan referans fiyatların aşağı indirilmesi noktasında, ciddi çalışmalar sarf ettik ve bu yapılan çalışmaların neticesinde, referans fiyatlar aşağı inmemekle beraber, ihracatçı firmalara kolaylık sağlayan bir düzenleme getirdiler. B u düzenleme ile ihracatçı firma, Rusya'nmbelirlediği asgari referans fiyatların altında ürün ihraç ediyorsa ve bu ürünün fiyatını belgeliyor ise, Rusya'daki gümrük idaresi, referans fiyatın altındaki beyan edilen düşük ürünlü fiyatlarla, ithalat vergisini hesaplamaktadır. Bizim uzunca zamandır referans fiyatların düşürülmesi noktasındaki çabalarımızın karşılığında, Rusya Federasyonu böyle bir düzenleme yapmıştır. Bu noktada ürünü, Rusya Federasyonu'nun belirlediği referans fiyatların altında olan firmalar, bu imkândan istifade ederek, rekabette bir avantaj sağlama fırsatına sahip olacaklardır. Abdullah Çınar: Ayhan bey toparlayabilirsek. Ayhan Karahan: H e m e n toparlıyorum. Öncelikle dış ticaretteki konumuz, bavul ticaretinden dış ticarete dönüşümü sağlamak, bu noktada Rusya Federasyonu bunun alt yapısını hızla oluşturmakta ve ticaretin taraflarını buna 15 kanalize etme noktasında bir çabanın, gayretin içerisinde, bu yola girmeyenler açısından kaybeden bu yola girmekte inat edenler olacaktır. Onların girmediği yola bir şekilde birileri girip, o boşlukları dolduruyordur, bunu özellikle ifade ediyorum. Diğer bir boyut, Rusya'nın İskandinav ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkelerle oluşturduğu yeşil koridor hattının Türkiye ayağının oluşturulması noktasında da Rusya Federasyonu'nun bir çalışması bulunmaktadır. Geçtiğimiz haftalarda bu noktada h e m Gümrük Müsteşarlığımızı h e m Türkiye İhracatçılar Meclisini, Rusya gümrük idaresinden yetkililer ve beraberindeki şirketler ziyaret etmişlerdir. Bu noktada da bir kulvarın oluşturulması çabalan, gayretleri bulunmaktadır. Bizim de öncelikle Maliye Bakanlığı'mızın bavul ticaretine konu olan eşyanın y olcuberaberinde sevkıyatını dış ticaret boyutuna indirgemeknoktasmday oğun bir çalışması vardır. Sanıyorum yakın zamanda bu çalışma da neticelenecektir. Zannediyorum konuşma süremin sonuna yaklaşıyorum, biz ticaretin tarafları olarak gelişmeleri sağlıklı bir şekilde takip edebilirsek ve sürece ayak uydurabilirsek, pazardaki kayıplarımızı artıya dönüştürebileceğiz. Önemli olan fotoğrafı doğru okuyabilmektir ve ona göre pozisyon alabilmektir. Fotoğrafın diğer bir boyutu ise, yıllardır hazır giyim ürünü olarak pazarladığımız bu ülkelerde, artık üretim bandında da yer almanın vakti gelmiş ve geçmektedir. Önümüzde çok geniş pazarlar var. B u pazarlarda üretime geçerek, ürünlerimizi orada üretirsek, çok ciddi bir manada vergi avantajına dönüştürmüş olacağız. Sadece bunun örneğini veriyorum. Biraz önce baz olarak ifade ettiğim pamuklu üründe, kilogramı hazır mamulde 8 dolar iken, kumaştaki vergisi 60 cent. Artık bu ülkeler gelin burada üretin diyor, gelin üretiminizi burada 16 gerçekleştiriri diyor. İster ortaklarınızla, Rus ortaklarınızla beraber, ister kendiniz ve üretime ciddi manada destek veriyor. Teşvik ediyor. Eğer biz buralarda da üretimi yakalayamazsak. buralardaki boşluğu yine başkaları dolduracaktır. Ticaretimizi doğru okuyup, tercihlerimizi doğru yola kanalize edebilirsek, pozisyonumuzu doğru alabilirsek, gelecek güzel günler bizleri bekliyor. Sektörümüzün moralinin bozuk olduğu bir dönemde yeni açılımları gerçekleştirebilmek adına bizim pazarlarımız yeni ufuklar veriyor. Laleli'nin uluslararası bir pazar olma noktasında, birçok firmamıza bugüne kadar büyük imkânlar, büyük avantajlar sağlanmıştır. Bana verilen süre içerisinde ifade edebildiklerim bunlardır. Teşekkür ediyorum. Abdullah Çınar: Ayhan bey, çok çok teşekkür ediyorum. Zannediyorum değerli misafirlerimiz not almışlardır. Dile getirilen sorunlara cevaplar vereceklerdir. Doğrusu öncelikle yaptığı öz eleştiri dolayısıyla bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Sorun temelde orada yatıyor. Çünkü normal ticaret kanallarına geçmeyi, önce o zihinsel dönüşümü başarabilirsek, herhalde pazardan çok daha iyi istifade edeceğiz gibi görünüyor. Evet, şimdi İstanbul Ticaret O d a s ı ' n m 30 No.lu Hazır Giyim ve Konfeksiyon Meslek Komitesi başkanı Sayın Adnan Danışman'ı davet ediyorum. Buyurun. 17 ADNAN DANIŞMAN İTO 30 N O . L U HAZIR GÎYİM VE KONFEKSİYON MESLEK KOMİTESİ BAŞKANI Sayın başkan, değerli konuklar, doğrusu bugünkü toplantıyla ilgili bana konuşma fırsatı verdikleri için İTO 25. No.lu Mensucat Meslek Komitesinin başkanı ve üyelerine teşekkür ediyorum. B u konuda da bir hazırlık yapmadığımı ifade edeyim. Hazırlık yapmadım çünkü ben zaten Laleli esnafıyım, bavul ticaretini bizzat yaşayan bir insanım. Dün yapılan 30 No.lu Meslek Komitesi toplantımızda arkadaşlarıma söz verdiğim için değinmeden geçmeyeyim. Gaziosmanpaşa'da yaşanılan müessir bir olayı sanırım hepimiz biliyoruz. Son 1 haftadır Gaziosmanpaşa K ü ç ü k k ö y ' d e bütün atölyeler kapalı durumda. Yaşanmaması gereken bir olaydan kaynaklanan ama devletin de kurum şovenizmi ile hareket edip, oradaki esnafa dünyayı dar etme çabası doğru bir yaklaşım değildir. Bunu belirttikten sonra, bavul ticaretine geçmek sanırım doğru olacak. Abdullah Çınar: Efendim, Çalışma Bakanlığı'nm son günlerde başlattığı operasyonu kastediyor, anlamış olmalısınız. D e v a m edin, buyurun. Adnan Danışman: Evet. Şimdi, bavul ticaretinin sorunlarını konuşuyoruz, doğrusu Ayhan beye çok teşekkür ediyorum. Çok değerli bilgiler verdiler. A m a dinlerken de şunu düşünmeden kendimi alıkoyamadım. İyi de sorun nerede? Her şey yolunda gibi gözüküyor. Hiçbir problem yok. Sorun şu, değişim ve dönüşümü sağlamak. İlkel ticaret anlayışından, medeni ticaret anlayışına doğru yönelmek. Bu, zaten kaçınılmaz olarak önümüzde duruyor ve başka da bir yolu, yöntemi yok. A m a biz bavul ticaretinden bahsederken, neden bahsettiğimizi biliyor muyuz? Bu durumu iyi tespit 18 edersek, sanırım bu dönüşümün nasıl sağlanması gerektiği üzerinde daha dikkatli düşünmemiz gerekecek. Bavul ticareti derken, İstanbul'un varoşlarından bahsediyoruz. Bavul ticareti derken, sosyal dokunun bozulmasından bahsediyoruz. 1980'li yıllardan sonra başlayan, Türkiye'de gerçekten kayıt dışı ekonomiyi de teşvik eden, merdiven altı üretimi teşvik eden, ama özellikle İstanbul'da, varoşlara nefes aldıran, sosyal dokunun bozulmasını bir nebze de engelleyen bir yapı. Şimdi bu yapı giderek bitiyor. 2007 yılında tekstil ve hazır giyim ihracatındaki artışa Ayhan bey değindi, % 16 gibi bir artıştan bahsedildi. A m a İstanbul'un şöyle varoşlarına Bağcılara, Çağlayan'a, o taraflara gittiğimizde şunu görürüz. Bütün atölyelerin kapandığını, artık hazır giyimde konfeksiyonda istihdam edilen insanların neredeyse yarıya düştüğünü, bunu gözlerimizle görürüz. Pekala, % 16 artış varken, ne oldu da bu azalmalar yaşanıyor. Rakamlarla her türlü oynanabilir. O farklı bir şey. Esas olan burada gerçekten bavul ticaretinin yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğudur. 9 milyar dolardan 6 milyarlara düşüş, bu direk İstanbul varoşlarından eksilen bir yapı. Onun için bavul ticaretini gerçekten ciddi bir şekilde önemsemek gerekiyor. Evet değişim ve dönüşüm mutlaka sağlanmalıdır. A m a bu değişim ve dönüşümü sağlamak bavul ticaretinde gelirleri, kazançları sağlayan yapıları yok etmekle m ü m k ü n olmaz. Maliye Bakanlığı'nm çalışmalarından bahsettiler. Örneğin, bir çalışmadan bahsedeyim. Şimdiye kadar bavul ticareti adı altında yapılan kargo taşımacılığı için, uçak şirketlerine ton başına 100 dolar teşvik verilirdi, 25 Nisan 2008 tarihinden sonra bu 100 dolar kaldırılıyor. Eğer, biz böyle cezalandırarak, medeni ticarete geçeceğimizi düşünüyorsak, bu bir değişim, dönüşüm olmaz. Bu, yok etme hareketi olur. 19 Elbette ki sanırım burada olan herkes değişim ve dönüşümden yanadır. Elbette ki hepimiz medeni ticaretten yanayız. A m a bu değişimi yaparken, sağlıklı zeminler oluşturmak ve şu anda mevcutta olanların dönüşümünü sağlamak üzere çaba harcamak. A m a onları yok ederek ve yerlerine başka kurumlar kurgulayarak değil. Şimdiki gidişat, var olan bavul ticaretini yok etmeye meyillidir. Oysa yok etmek değil, değiştirmekle yükümlüyüz. Sözü fazla uzatmak istemiyorum. Teşekkür ediyorum. Abdullah Çınar: Adnan beye teşekkür ediyorum. Efendim bugün ilan ettiğimiz konuklarımızdan, Gaffar bey teşrif edemediler, fakat bir konuğumuz daha var aramızda, yine İstanbul'un önemli bölgelerinden birinde yer alan bir sivil toplum kuruluşunun değerli başkanı, Merter'de yerleşik Merter Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Sayın Ercan Tan. Ercan bey, buyurun lütfen. 20 ERCAN TAN M E R T E R SANAYİCİ V E İ Ş A D A M L A R I D E R N E Ğ İ B A Ş K A N I Değerli başkanım, değerli konuklar hepinize teşekkür ediyorum. Bugünlerde bu tür toplantılara çok ihtiyacımız olduğu malum. Hepimizin değişik dönemlerde, değişik fikirleri var. Biz Merter olarak da bavul ticaretinden etkilenen bir konumdayız. Ancak, bizim geçmişimiz de ihracat ağırlıklı olduğu için, ihracatı çok iyi bilen ekiplerimiz ve firmalarımız olduğu için, biz diğer arkadaşlarımız kadar fazla etkilenmedik. Bizim hızla bunu hazmetmeye, özümsemeye başladığımızı düşünüyorum. Merter çok daha çabuk ihracata yöneldi. Bugünkü toplantıya, Laleli Sanayici ve İşadamları Derneği ile Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği yetkililerinin davet edilmesi, Merter Sanayici ve İşadamları Derneği'nin davetli olmaması, herhalde bizim bir adım önde olmamızdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Bunun dışında, Ayhan bey, yurt dışında Rusya'da, diğer ülkelerde imalat konusunu dile getirdi. Biz öncelikle Türkiye'deki imalatı desteklemeyi düşünüyor ve istiyoruz. Burada yine Ayhan başkanıma da katılıyorum. Burada devletimizin, potansiyelimizi artırmasıyla, sigorta primlerimizi biraz indirmesiyle, değişik asgari ücret uygulamasıyla önce bizi desteklemesini istiyoruz, ondan sonra haklısınız, biz de sizlerle beraber, dışarıda beraber olmaya razıyız. Sizin de konuşmanızda efendim, varoşlardan çok bahsettik, biliyorsunuz ben de tekstilciyim, benim de oralarda atölyelerim var, çalışmalarım var. A m a elektrik kaçak, su kaçak, sigorta primi yok. Hep amcaoğlu, dayıoğlu, halaoğlu, aynı yerde kalıyor arkadaşlarımız, dolayısıyla vergi kaçağı oluyor, biz vergilerimizi öderken, oradaki arkadaşlarımızın da kaçırma hakkı olmadığını düşünüyorum. O çevrelerin su parası, elektrik parası ödemediklerini siz benden 21 çok daha iyi biliyorsunuz. Bunların da ödemeleri gerektiğini düşünüyorum. Bir anda çıktım buraya, başka da söyleyecek bir sözüm yok, hepinize teşekkür ediyorum. Tekstil için çakılan en ufak çivinin biz de arkasındayız. Hepinize saygılar sunuyorum. Buyurun efendim. Abdullah Çınar: Peki, onlar ayrı bir tartışma konusu. Teşekkür ediyorum. Ercan beyin hakkı olan alkışı da esirgemeyelim lütfen. Çok teşekkür ediyorum. Şimdi arkadaşlar, aşıklar bayramı yapılır, aşıklar bayramında gelen hatırlı zevattan birisi, aşıklara bir şey söyler, ayak verme denir. Ondan sonra onun üzerine aşık da dörtlük düzer, tabi bugün buradaki konuklarımız sadece ayak verdiler. Şimdi dörtlüğü sizler düzeceksiniz. Mutlaka soracağınız sorular da olacaktır ama, değerli konuklarımızda birikmiş olan epeyce sorular, sorunlar var. Tabi burada Ayhan beyin çok özet geçtiği ana hatlarıyla ifade ettiği, aslında meselenin ana eksenini tarif eden bir kurgu vardı. Bavul ticareti öncelikle bizim tercihimiz olan bir şey değil, bir ticaret tarzı değildi. Ben de konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, adeta icap-kabul tarzı gelişen bir ticaret olarak karşımızda bulduk. Bununla ilgili çok enteresan örnekleri, şehir efsaneleri vardır. Rusya'dan adamcağız belki cebinde parasıyla geldi, orada doğru dürüst rafı dolu market görmemiş birisi, gemiden indiği yerde bir arabanın üzerinde domatesleri gördüğü zaman, herhalde Türkiye'nin en büyük domates tüccarı dedi, o da uyanık çıktı, bir gemi domates sattı. Böyle ticaretleri de duyduk, gördük. Hakikaten o dönemin şartlarında, 1980'li yıllarda Türkiye'nin henüz 2 milyar doların altında olan dış ticaretinin -ihracat rakamları bile değil- toplam rakamı o seviyelerdeydi. Birden bire bavul ticareti çok yüksek bir ivme kazandı ve üretim refleksinin buna çok kayıtlı bir biçimde ayak uyduramadığı da başka bir vakıa. 22 A m a şüphesiz bu sektörün içindeki herkesin kayıt dışı olduğu anlamına da gelmez. Doğrusu belki Laleli'de başlangıçta daha çok yerleşik tüccarın o disiplinli, Mahmutpaşa eğitiminden geçen tüccarın değil de, belki daha başka unsurların başlattığı, ama zamanla kurumsallaşan bir ticaret olduğunu da akıldan çıkarmamak gerekir. Doğrusu orada da belli bir ticari ciddiyet zaman içerisinde kendisine alan bulabilmiştir. Şimdi neyi konuşuyoruz? Ayhan bey konuşmalarında söz etmişti. 1996 yılında neredeyse 9 milyar dolara yaklaşan, resmi kayıtlara göre 8.842 ama enteresan bir seyir grafiği var. 1999 yılında dip vuruyor 2.255'e düşüyor. Birdenbire 3-4 yıl içerisinde neredeyse 9 milyar dolar mertebelerinden 2 milyar 200 milyon mertebelerine düşüyor. Niçin? Çünkü inisiyatif bizde değil. Belirleyicisi biz değiliz, muhatabımız olan ülkelerdeki siyasi gelişimler, konjonktürel gelişimler elbette bu hususta tesirli oluyor. Elbette o ülkelerin ticari hayatındaki yapısallaşmanın belirli bir seviyeye ulaşamamış olması da bunda önemli tesirlerden birisi. Yöneticilere bağlı, yöneticilerin inisiyatif kullanmalarına bağlı olarak, çok rahat etkilenebilen devasa bir ticaretten bahsediyoruz. Doğrusu bu konuda, İstanbul Ticaret Odası yıllar içerisinde üzerine düşen pek çok şeyi yapmaya gayret etmiştir. Muhataplarına her müracaatında bir değerlendirme var Sonuç olarak, bize şu ifade ediliyor. Artık bu bavul ticaretini biz gittikçe azaltmayı düşünüyoruz ve ticaret rejimine dönmek hedefindeyiz. Resmi rakamlara göre Rusya' daki gümrüklerden alman vergiler yaklaşık 110 milyar dolar civarında ve bu da o ülkenin devlet bütçesinin, toplam gelirlerinin değil, devlet bütçesinin % 4 0 ' m ı oluşturuyor. Tabi onlar da bunun kayıt altına alınması durumunda, daha yüksek rakamlara ulaşacağı beklentisiyle, ticareti bavuldan artık T I R ' a çevirmek niyetindeler. Buradaki aktörlerimiz de bunu 23 istiyorlar. Doğrusu hiç kimse bavul yok olsun demiyor ama bu T I R ' a dönüşsün istiyor. Artık, bavul bunu taşıyamıyor. Aramızda kıymetli dostlarımız var. İlan edilen gündemde gördünüz, ben öncelikle bu dostlarımızdan hem R u s y a ' y a ilişkin bir alt yapı oluşsun, kendilerine kısaca söz fırsatı tanıyacağım. A m a Rusya ile ilgili altyapıyı oluştursun, Rusya tarafının meseleye nasıl baktığına ilişkin bize daha doğru okumalarda bulunur ümidiyle, Moskova Ticaret Başmüşavirimiz değerli Bahri Can Çalıcıoğlu'na söz vermek istiyorum. Buyurun Bahri bey, M o s k o v a ' d a durum nasıl? R u s y a ' d a nasıl bir gelecek bizi bekliyor? 24 BAHRİ CAN ÇALICIOĞLU MOSKOVA BÜYÜKELÇİLİĞİ TİCARET BAŞMÜŞAVİRİ Teşekkür ederim sayın başkan, öncelikle size, konuşmacı arkadaşlara ve katılımcı müteşebbislerimize, Moskova Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği adına saygılarımı sunuyorum. Açıkçası Rusya ile ilgili çok kapsamlı bilgiler verecek tarzda bir konuşma yapmayı düşünüyordum ama L ASİ A D Başkanı Ayhan bey burada konuştuktan sonra, ben Türkiye'de bu resmin net bir şekilde görüldüğünü fark ettim. Nitekim, başkanın konuşması sırasında, daire başkanı Fatih bey arkadaşımıza döndüm bunun, bu konuşmanın mümkünse deşifresini alıp arşivimize koymak isteriz. Burada çok doğru tahliller vardı, çok doğru okumalar vardı. Ben bunu belirtmiş olayım öncelikle ve müsaade ederseniz, Rusya nereye gidiyor, genel olarak, arkadaşlarımızın bilmesi bakımından. 3-5 cümle sarf etmek istiyorum. Rusya siyaseten istikrarı yakaladı. Özellikle 2000 yılından bu yana, siyasi istikrarı ve ekonomik istikrarı yakaladı. Bizim bavul ticaretimiz, R u s y a ' y a yönelik olarak da 1980'li yıllarda başladı. Rusya'yı irdelerken, Rusya'nın tarihini ikiye bölmemiz gerekiyor. Bu süreci ikiye bölmemiz gerekiyor. 2000 yılından önceki dönem, 2000 yılından sonraki dönem. Artık Rusya, petrol zengini bir ülke, gelirlerini artıran bir ülke, gayri safi yurt içi hasılası 1.3 trilyon dolara ulaşmış bir ülke, kişi başı milli geliri resmi rakamlara göre 9 bin dolara ulaşmış bir ülke. Rusya dolu dizgin gidiyor. Ekonomik istikrarı da sağladı. Türk-Rus ilişkilerine baktığımız zaman, siyasi alanda pek ciddi bir problem gözükmüyor. Hatta birtakım bölgesel ve uluslararası sorunlara yaklaşımlarımız da paralellik arz ediyor. Onun da ötesinde bundan 3 yıl kadar önce iki ülke 25 , cumhurbaşkanının imzaladığı bir belge var önümüzde. Bu belge, iki ülke ilişkilerini, çok boyutlu, güçlendirilmiş, derinleştirilmiş ortaklık hedefine doğru götürmeye ilişkin bir deklarasyon. Bugün geldiğimiz noktada, bu deklarasyonun her iki tarafa yüklediği ödevler büyük ölçüde yerine getirilmiş durumda ve yapılan son seçimler neticesinde M e d v e d e v ' i n devlet başkanı olarak seçilmiş olmasından sonra, Türkiye'den yapılan kutlama mesajlarında bunu artık stratejik ortaklığa taşıyalım diye irade beyanı var. Şimdi bu noktada ilerliyoruz. Pekala, Rusya ile ticaret, ekonomi nasıl gidiyor? 2007 yılı rakamlarını vermek istiyorum. 28 milyar 200 milyon dolar resmi ticaret hacmimiz var karşılıklı olarak. Vakıa bunun büyük kısmı tabi ki bizim aleyhimize olan ticaret açığı, bunu biliyoruz. Fakat buna mukabil Türk müteahhitleri, geçtiğimiz yıl, 2007 yılında, R u s y a ' d a 6 milyar dolarlık yeni proje üstlendiler. Kontrat imzaladılar. Bakıyoruz, ilk defa 2 milyon turistin üzerine çıkılarak 2.5 milyon da aşıldı, Türkiye, Rus turistlerin, A l m a n y a ' d a n sonra, en fazla ziyaret ettiği ülke konumunda. Türk yatırımcıları, R u s y a ' d a bugüne kadar 6 milyar doların üzerinde yatırım gerçekleştirmişlerdir ve bunların birçoğu o ülkede bir ilkin ifadesidir. Örneğin, Enka'nın gayrimenkul yatırımları. Enka Türkiye'de küçülürken, R u s y a ' y a gitmiştir ve dünya çapında bir firma haline gelmiştir. 2007 yılı kira gelirleri sadece M o s k o v a ' d a 507 milyon dolar. Bakıyorsunuz, Anadolu grubu gitmiş, Efes Pilsen artı 14 tane yerel markayla birlikte, pazarda yer almış ve 2008 yılı cirosu, Türkiye'deki cirosunun iki katma ulaşacak. Türkiye'de bira sektöründe herhalde pazarın büyük kısmı Anadolu grubunundur. 26 Arkasından bakıyoruz, Şişecam. 2008 yılında 5 milyar şişe üretecek, en yakın Rusya'daki rakibi 300 milyon üretiyor. Kimsenin yakalaması m ü m k ü n değil. Dönüp bakıyorsunuz, Ramstoreler bir ilkin ifadesi, piyasa değeri 1.2 milyar dolar. Şimdi demek ki bu ülkede sektörler doğru seçilir ve kurgular doğru yapılırsa para kazanmamak m ü m k ü n değil. Para kazanmak, kazanmamaktan daha kolay. Bunu, dikkatlerinize getirmek istedim. Size Rusya ile ilişkilerimizde birçok sektörde çok iyi konumda olduğumuzu söyledim» Fakat bir tek açmazımız var. Bize göre, bu da lojistik darboğazı. Maalesef Türkiye'nin yakın çevresiyle yaşadığı lojistik darboğazı, en katı bir şekilde en derin bir şekilde Rusya federasyonu ile yaşıyoruz. Bugün, Türkiye Rusya Federasyonu'na en pahalı taşımayı yapan ülke. Burada konumuz taşıma değil ama, Türk sanayicisi, Türk üreticisi, malına sahip çıkmak zorunda, inisiyatifi elinde tutmak zorunda. B u bağlamda, Rusya Federasyonu ile Türkiye arasındaki ticari ekonomik münasebetlerin, çok üst düzeylere taşınabilmesi için, lojistik alanında çok ciddi tedbirler alınması gerekiyor ve bu alanın geliştirilmesi gerekiyor. Örneğin, parsiyel yük taşımacılığı ki, sektörün en önemli sorunlarından bir tanesi. Orada brokerlik yapan firmalarımızı güçlendirebiliriz. Orada ithalatçı olabiliriz. Hepsinden önemlisi, birlik ve beraberlik içerisinde hareket edebilmek. Belki biraz konu dışı olacak ama sayın başkanım, çok önem atfettiğimiz için ben arkadaşların dikkatine getirmek istiyorum. Türkiye'de makine sektörü çok güzel bir çalışma yaptı. Hatta, bunun bayraktarlığını da Dalgakıran kompresörleri Adnan Dalgakıran yaptı.Oturdular, hesap kitap yaptılar. Rakamları afaki veriyorum. 2 milyar dolar makine ihracatımız var. Bu ihracatı 27 yapabilmek için 1 milyar dolar ithalat yapıyoruz. N e kadar rulman ithalatımız var. Oturuldu bütün üyelere soruldu. Kimse söylemiyor tabi. B u ticari sır, bakın burada ticari sır diye bir şey kalmadı. Ortak hareket edemezsek, büyüyen dünya ölçeklerinde hepimiz tek tek yok olup gideceğiz. B u anlatıldı. Nihayet herkesin rulman ihtiyacı, ithalatı, alt alta kondu, toplandı. Bakıldı ki, yine rakamı afaki söylüyorum, 50 milyon dolarlık bir ithalat söz konusu. Toplandı. Nereden yapılıyor? % 85'i, Alman Siemens'ten yapılıyor. Bir ortak ithalat şirketi kurdular ve bu ortak şirket, belirtilen evsaf ve miktarda rulman istiyorum diye Siemens'ten teklif istedi. Gelen teklif şu: Türkiye'ye verdiğim minimum değerden tamamını veririm Bir kere minimum değerin üzerindeki krema Türkiye'de kaldı. Sonra bu şirket döndü Japonya'ya, A B D gruba, bizim belirtilen evsaf ve miktarda rulman ihtiyacı bulunduğundan teklif istedi. Şimdi A B D , pazarın Alman firmalarının elinde olduğunu biliyor. Alman firmalarını pazardan sökebilmek için belki de fiyatları indirdi ve 30 milyon dolar teklif verdi. Bugün, 50 milyon dolara mal ettiğimiz bir kalem 30 milyon dolara düştü, ithalatta fiyatlar % 40 düştü, girdi maliyetleri düştü. Şimdi diyor ki, biz bütün ithalatımızı tekelden yapabilirsek, girdilerimizi ucuzlatırız ve ihracattaki rekabet şansımızı yükseltiriz. 1 milyar dolar ithalat yapıp, 2 milyar dolar ihracat yapmak yerine, 1.5 milyar dolar ithalat yapıp, 3.5 milyar dolar ihracat yaparız. Büyürüz ve o noktaya geldiğimizde bir de ortak ihracat şirketi kurarız. Ben x firması olarak 3 bin tane kompresör üretiyorum diyelim, diğer firma 2 bin tane. Fakat dünyada çok büyük ölçekli ihaleler açılıyor, 10 bin-20 binlik ihaleler açılıyor. Türkiye'de, bu ihalelere hiçbirimiz giremiyoruz. Hepimizin toplam üretimi 50 bin, fakat tek başımıza 20 binlik ihaleye giremiyoruz. Ortak bir ihracat şirketi kurarak, büyük ihalelere de girmek suretiyle, bu sektörde bir atılım yapmayı düşünüyorlar. 28 H e m ithalat şirketine, h e m ihracat şirketine % 10 komisyon alıyorlar ve bunu havuzda biriktiriyorlar. Hedef pazarları Rusya. Hesaba göre havuzda bir yılda birikecek para ile gelip bir arazi satın alacaklar, ikinci yılda biriken parayla binayı yapacaklar. M o s k o v a ' d a inşaatın metrekaresi 1.000 dolar, A tipi ofisin kirası yıllık 1.500 2 dolar/metre Enka, bu nedenlerle orada yatırımcı. Üçüncü yılda da binanın arkasına depoyu yapacak ve üyelerini M o s k o v a ' d a mülk sahibi yapacaklar. B u inanılmaz bir proje. B u sanki liberal ekonomik sistemlerde pek uygulanmaz gibi gözükse de dünyada yapılmaktadır. Dünya, sermaye birikimini yapmış, İtalya, Almanya, vs. onun karşısına tek başımıza çıkamıyoruz. B u birlik ve beraberliği bütün sektörlerde yaratmakta sonsuz yarar var diye düşünüyorum. Lojistik konusuna tekrar dönmek gerekirse, Türkiye'de lojistik dendiği zaman, kara taşıması hep akla gelir. Bu tabi çok farklı bir konu. O konuya girip kara taşımacılarını da üzmek istemem açıkçası. A m a özellikle uluslararası taşıma, sadece Ulaştırma Bakanlığı'nın inhisarına bırakılmayacak kadar önemli bir konu. Bu dış ticaretçinin konusu, bu sanayicinin üreticinin konusudur. Mala sahip çıkılacak. B u bağlamda Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde yaklaşık bir yıl kadar önce, Dış Ticarette bir Lojistik Dairesi kuruldu. Lütfen bu daireyle arkadaşlarımız kontak halinde olsunlar. Çok güzel çalışmalar yapılıyor ve Rusya bağlamında da birtakım projeler mevcuttur. Bunlardan bir tanesi, Rusya'nın Karadeniz'deki Portkafkas Limanı ile, Samsun Limanımız arasında, bir trenferi hattı oluşturulması. Protokol hazır, imza aşamasına geldi. İş adamlarımızın buna destek vermesini hassaten istirham ediyorum. Yapılan kaba fizibiliteye göre, kabaca yapılan hesaplara 29 göre, TIR taşımacılığına oranla, dörtte bir mertebesinde navlun ödenecek ve T I R ' d a n daha çabuk M o s k o v a ' y a ulaşacak. Portkafkas'tan M o s k o v a ' y a 2 günde ulaşıyor ve Samsun'dan karşı tarafa da 18 saatte geçiyor. Vagon taşımacılığı yapılacak. Örneğin, bunun desteklenmesi gerek. Yine bir başka konu, Rusya'nın muayyen yerlerinde lojistik merkezleri kurulması konusu, bunlar ticaretin önünü açıcı tedbirler ve kendi inisiyatifimizle yapabileceğimiz konular. Bu konulara Ruslar da çok yatkınlar. Ben fazla uzatmadan bir not almışım, pazar ülkelerde yatırım konusu. L A S İ A D başkanı, gidip oralarda da konumlanmamız gerektiğini işaret etti, yanlış hatırlamıyorsam, Merter Sanayici ve İş Adamları Derneği başkanımız da bunun tersini söyledi. Şimdi bir şey ne siyahtır, ne de beyazdır. Arada tonlar da vardır. Dolayısıyla bakarken bu füme de olabilir, gri de olabilir, açık gri de olabilir. Size bir örnek daha vermek istiyorum. 1990'lı yıllarda biliyorsunuz Karaman bölgesinde Rusya Federasyonu'na, Orta Asya'ya, B D T ülkelerine bisküvi ihraç etmek amacıyla çok ciddi üretim tesisleri kuruldu. O zamanlar yine ilk görev yerimiz Moskova idi, bisküvi işi yapan firmalara naçizane olarak şunu söylüyorduk, tedrici olarak fabrikalarınızı sökün ve M o s k o v a ' y a getirin, M o s k o v a ' d a hububat sıkıntısı yok, R u s y a ' d a aşağı tarafta, Rostov, Krastador bölgesinde, Şamara bölgesinde, Stavrapol'de buralarda hububat yetiştiriyorlar zaten, pancar zaten var ülkede, un var, şeker var, su da var. Bu bisküviyi bunlar yapacaktır. Biz hep Rusya'yı yanlış analiz ettik. Ruslar, Sovyetler 1991 yılında travma geçirdiler. Bir süre sonra kendilerine geldiler. Ticaret erbabı yok, üretim dibe vurmuş, kapıları mecburen açtılar ve en yakın yardım edebilecek el de 30 Türkiye idi. Ruslar bu konuda zaten Türkiye'ye medyunu şükran olduklarını her platformda söylüyorlar. Özellikle bavul ticaretiyle iştigal eden Türk iş adamlarına medyunu şükranlar, bunu söylüyorlar. Fakat diyorlar ki, "1990'lı yıllarda bizi giydiren, hatta yedirip içiren Türkler, 2000'li yıllarda niye frene bastı. Biz sistemimizi dönüştürürüz, gelin proaktif olun ve bu sistem içerisinde yer alın. Biz sizin dost elinizi unutmadık. " Bunu açıkça büyükelçi düzeyinde, başbakan düzeyinde dile getiriyorlar zaten. Şimdi 1990'lı yılların başındaki o travma dönemi atlatıldı artık, 1997 yılında gümrük teşkilatlarını kurdular. Fakat akabinde 1998 krizi gelmeseydi, bavul ticareti çok önceden bitiyordu zaten. Bana göre bavul ticareti diye de bir şey kalmadı. Yolcu beraberi eşya vardır ve resmi ticaret vardır. Resmi ticarete biz kargo diyebiliyoruz. Kargo resmi gitmiyorsa, başka bir isimle gidiyorsa, onun ismi soru işaretidir zaten, o bavul değildir. Bisküviciler gitmediler, peki istihdam ne olacak? Bakın b u çok basit bir şey, yarın sermaye birikimi olur, burada üretirler, her şey var yaparlar ve yaptılar. Ubiley marka, Bolşevik marka, bir yığın markaları da var şimdi. Türkiye, bugünRusyaFederasyonu'nabisküvi ihraç edemiyor, bu görünüyordu zaten. N e yapmak lazımdı? Ülkenin de buna ihtiyacı var. 142 milyon nüfusu var, o zaman gideceğiz ve orada değer yaratıp Türkiye'ye kazandıracağız. Türkiye'nin en önemli meselesi nedir? Kaynaklarımız kısıtlı, bize yetmiyor. Bizim dışarıdan kaynak aktarmamız gerekli. Ya dış borçlanma yapılarak siyasi taahhütlerin altına gireceksiniz, yada dışarıdan kaynak bulunacak. 31 Türk müteşebbisi bu konuda çok esnek, çok kıvrak. Gidiyor, dışarıda her türlü işi yapabiliyor. Ancak, sektörler doğru tespit edilmek kaydıyla gidilecek, dışarıda bu yapılacak. Bisküvide bunu yapamadık, yapamadığımız gibi, şimdi Bolşevik markası, gümrük birliği ve lojistik avantajı değerlendirilerek Orta A s y a ' d a cirit atıyor. Ruslar, Orta A s y a ' d a bizi vurdular. Demek ki dış yatırımlar konusunda çok fazla siyah ve çok fazla beyaz olmaya gerek yok. Sektörler doğru tespit edilmek kaydıyla, Türkiye dış yatırımlara acilen yönelmeli zaten. Tıkanacağınız sektörleri, tıkanmadan önce tespit edin, tedrici olarak dışarıya doğru açılmakta yarar var. Tekstilin belki her dalı olmayabilir ama, bu araştırılabilir. B u konuda bir fizibilite yaptırılabilir. Oturulur ciddi bir araştırma şirketi bulunur. Bizler orada katkı sağlarız, Rusya nereye gidiyor, hangi alanlarda, hangi bölgelerde yatırımlar yapılabilir konularında bir fizibilite yapılabilir. Özbekistan, Tacikistan pamuklu vb belli alanlarda değerlendirilebilir. Çünkü orada pazar bizi zorluyor artık. Yatırımlar M ı s ı r ' a doğru kaymaya başladı. Abdullah Çınar: Neyse, bu tabi ayrı bir tartışma. Bugünün tamamı da ona yetmez sanıyorum. Bahri bey siz tamamlayın. Bahri Can Çalıcıoğlu: Başkanım hemen tamamlıyorum. Bir de Türkiye'de ben maalesef şunu görüyorum. Markalaşalım diyoruz. 25 yıl önce Türkiye tekstilde hangi durumdaydı, bugün hangi noktaya geldi? Taşımacılıkta hangi noktadaydı, hangi noktaya geldi? Avrupa'nın en büyük TIR filosu bizde diyoruz, bununla övünüyoruz. Bu, eğer hakikaten çok karlı bir iş olsa, Avrupa bu işi bize bırakmazdı zaten. Bunu bize taşere ettiler ve çeyrek yüzyıl geçti. Biz bu işi Kafkasya ve Orta 32 A s y a ' y a taşere edemiyoruz. Israr ediyoruz ve o ısrarımız, bugün Türkiye'nin ticaretinin önünü tıkar hale geldi. İtalyan firmasına fason üretiyoruz, oy sa Rusya' da ciddi markalar oluşturulabilir. B u zamandan sonra Almanya'da, Amerika'da.marka oluşturmak o kadar kolay değil ama R u s y a ' d a hala pazar açık. Markalaşmaya gidilebilir, 10-15 markamız olur. Bazı üreticilerimiz, özellikle küçük kapasitedeki üreticilerimiz bizim Türk markalarına fasonculuk yapabilirler. Marka yapalım dediğimiz zaman, en az 10 bin tane tekstil firması ayağa kalkıyor, benim zaten markam var gerekçesiyle. Onun için açık olmak, paylaşımcı ve katılımcı olmak gerekir diye düşünüyorum naçizane. Katılıp ortaklaşa sinerji yaratıp sürdürmek gerektiğini düşünüyorum. Teşekkür ederim. Abdullah Çınar: Çok teşekkür ediyorum Bahri bey. Tabi gerçekten özellikle şu konunun ayrı bir toplantıda değerlendirmeye ihtiyacı olduğunu belirtmem gerekir. Çünkü, yabancı yatırım konusunu biz, hiçbir zaman serinkanlılıkla değerlendiremedik, hep ideolojik söylemlerin gölgesi altında bir şeyler ifade edildi. Doğrusu burada güven eksikliğinin de önemli payı olduğunu ifade etmek gerekiyor. H e m e n yanı sıra bakın, Türkiye'nin cari dengesinde transfer gelirleri başlığının altına yazabileceğiniz çok fazla bir şey yoktur. Müteahhitlik hizmetleri vardır. Başka ne var? Yurt dışında Türkiye'nin yabancı yatırımcısı çok fazla yoktur. Bugün ülkemizdeki pek çok yabancı yatırımın, özelleştirme marifetiyle alman olsun yada gelip kriz dönemlerinde edinilen yatırımlar olsun, doğrusu bunları öncelikle sıcak paradan daha saygıdeğer bulduğumuzu da hemen ifade etmek gerekiyor. A m a bir süre sonra bileceğiz ki, artık milyar dolarlar, milyon dolarlar o ülkelere gelir olarak gitmeye başlayacak. 33 Türkiye'nin böylesi gelir kalemleri yok. Niye yok? B u konular hep dediğim gibi adeta sloganik söylemlerle tartışıldığı için yada tartışılamadığı için. Aslında, Rusya'daki dönüşümü iyi okuyamamak. Ticaret yaparken istifade etmek ama ticaretin devamı olması gereken süreçte rol almayı talep etmemek, böyle bir pozisyonda bıraktı bizi. Dolayısıyla orada var olmaya devam edememek gibi bir sonucu doğurdu. Yabancı yatırıma onun için peşin yaklaşmak çok da doğru bir yaklaşım değil. A m a bunu hakikaten serinkanlı bir şekilde değerlendirmeye ihtiyaç var. Şüphesiz sloganların faydası vardır, motive edici faydası vardır. Demek ki, bu konuda tartışacak kadar malzeme var. Komite yöneticisi arkadaşlara istirham ediyorum, müteakip bir toplantının gündemi Türkiye' deki istihdamla birlikte değerlendirmek şartıyla yabancı yatırımlar konusu olsun, herhalde serinkanlı da bir ortam olursa, ama sloganlar her zaman iyi değildir, savaşlarda işe yarar tabi, bir bayrak açmak gibidir ancak motive etmekten öte fazla bir faydası olmaz. Evet, bunları ayrıca değerlendirebiliriz. Değerli dostlar, sadece Avrupa Birliği ülkelerinde tekstil sektöründe çalışan sayısı, 2 milyon civarında. Türkiye'de istihdama ilişkin rakamlar genellikle el yordamıyla ifade edilir, 4 milyon civarında denilir ama yüksek rakamlar yalan söylemez. Üretilen tekstilin toplam büyüklüğünden, çalışan sayısına doğru bir analiz yaptığınız zaman, 2 milyonlar civarında olduğunu görürsünüz. Türkiye'de de Avrupa Birliği üyesi 15 ülkede de 2 milyon civarında insan, bir sektörde istihdam ediliyor. Peki üretilen değerler nedir? Türkiye'deki ihracat rakamlarını koyun, iç piyasayı koyun, bavulu koyun üst üste. Sağdan, soldan sayın. Yaklaşık olarak maksimum 30 milyar Euro gibi bir rakama ulaşabiliyorsunuz. Avrupa Birliği üyesi 15 ülkede tekstilin değeri arkadaşlar 200 milyar Euro. Aynı istihdam yapısı mı var? Hayır. 34 Dolayısıyla bizim hedef almamız gerekenin, mutlaka niteliksiz istihdam olmadığının da farkında olmamız gerekiyor. Israrımızın kazanmaktan yana olması gerekir. Mutlaka bildiğimiz işi yapmak şeklinde ezberimizi bozmadan gidersek doğru bir yere çıkmama ihtimalimiz artar zannederim. Yargıya varmaksızın bunu ifade etmiş oluyorum. Elbette, Türkiye'deki mevcut istihdam yapısının niteliği itibariyle, mevcut konvansiyonel tekstile uzunca bir süre daha ihtiyacı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Şüphesiz buna ihtiyacımız olmaya devam edecek. Değerli arkadaşlar, şimdi diğer değerli dostumuza söz vermek istiyorum. Konuşulanlar çerçevesinde kendi zaviyesinden kendi görev alanıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmak üzere, Dış Ticaret Müsteşarlığı Anlaşmalar Genel Müdürlüğü Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri Daire Başkanı Sayın Fatih Turan'a söz veriyorum. Fatih bey buyurun lütfen. 35 FATİH TURAN DIŞ TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ ÜLKELERİ MÜSTEŞARLIĞI BAĞIMSIZ DAİRE ANLAŞMALAR DEVLETLER GENEL TOPLULUĞU BAŞKANI Teşekkür ederim sayın başkan, öncelikle tüm katılımcıları ve iş adamlarımızı, kendim ve müsteşarlığım adına saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Esas itibariyle sorunun teşhisi, sektör tarafından ortaya konuldu. Nereden başladık, nereye geldik? B u arada neler yapmamız gerekiyordu? Bunların ne kadarını yaptık, ne kadarını yapamadık? Hepsi masaya yatırıldı. Moskova Ticaret Baş Müşavirimiz tarafından Rusya'nın dönüşüm süreci çok gerçekçi bir yapıda anlatıldı. Rusya'nın 1990'lı yıllarda nasıl başlayıp bugün nasıl bir düzeye geldiği ortaya konuldu. Bu çerçevede Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ilişkilerin de kısa bir değerlendirmesi yapıldı. Esas itibariyle bana söyleyecek çok da fazla bir şey kalmadı. Ancak genel değerlendirmelere girmeksizin, doğrudan konumuz olan bavul ticaretine geçeceğim izin verirseniz. Daha önce de belirtildiği gibi, özellikle tekstil konfeksiyon, gıda ürünleri gibi, sektörlerde kuralları ithalatçı ülkeler koyuyor. Bunun için yapabileceğimiz bir şey yok. Eğer bu ülkelere mal satmak istiyorsak, onların kurallarına göre oynamayı öğrenmemiz, onların kurallarına hızlı bir şekilde adapte olmamız gerekiyor. 1990'lı yıllar gerçekten bizler için çok büyük bir şanstı, çünkü ticaret yapmayı bilmeyen çok ciddi nüfusa sahip bir coğrafyaya hitap ettik. O dönemde 9-10 milyar dolarlık rakamlara ulaşan bir bavul ticaretinden söz ettik ki, bu rakamlar gerek bizim ihracatımız içindeki oranları açısından baktığımızda ve gerek o ülkelerin ithalatı içindeki oranları açısından baktığımızda gerçekten çok ciddi bir düzeyi temsil ediyordu. 36 Ancak bugün geldiğimiz noktada, 6-6.5 milyar dolarlık bir bavul ticaretinden söz ediyoruz. Yine çok ciddi bir rakam doğrudur. Ancak, bizim ihracatımız içindeki payına baktığımız zaman hızla aşağı doğru düşmüştür. Rusya'nın ithalatı içindeki payına baktığımız zaman, hızla aşağı düşmüştür. Demek ki burada bir şeyler yanlış gitmiş. O zaman ne yapacağız? Sektörün zaten kendisinin de açıklıkla beyan ettiği gibi, hızlı bir dönüşüm sürecini hayata geçireceğiz. Şimdi burada, bu dönüşüm süreci ne kadar acılı olacak? Artık onun bir projeksiyonunu yapmamız gerekiyor. Bahri bey, makine sanayinden bir örnek verdi. Ben de size R u s y a ' y a yönelik yaş, meyve, sebze ihracatımızdan bir örnek vereyim izin verirseniz. 2000-2004 yılları arasında, bizim Rusya Federasyonuna yönelik yaş, meyve, sebze, turunçgiller, domates, üzüm, şeftali vs.ihracatma baktığımız zaman, 2000 yılında 60 milyon dolardan başlayıp, 2004 yılında 240 milyon dolar civarına ulaştığını görüyoruz. 2005 yılında Rusya Federasyonu dönüyor Türkiye'ye diyor ki " Sizin bize gönderdiğiniz yaş meyve, sebzelerde Akdeniz meyve sineğinden geçilmiyor, pestisit kalıntıları, uluslararası kabul edilebilir sınırların çok üzerinde, ben bunları kendi tüketicime yediremem ve yasaklıyorum. Bundan sonra siz benim kriterlerimi karşılaymcaya kadar da ben sizden bu ürünleri ithal etmeyeceğim." Bunu sadece Türkiye 'ye mi yapıyor? Hayır. Avrupa ülkelerine de yapıyor, Asya ülkelerine de yapıyor. O dönemde bakanlarımız devreye giriyor, başbakanımız devreye giriyor. Putin nezdinde girişimler yapılıyor ve iki aylık bir yasaklama döneminin ardından kontrollü bir şekilde tekrar sevkıyatlarımız başlıyor. Ancak bu dönemde Rus tarafı diyor ki, "evet biz kapımızı size açtık ama benim kriterim bunlar, yazılı olarak veriyor. Bunları karşılayamayan sevkıyatları ben kapımdan içeri sokmam." 37 2005 yılının Mayıs ayında başlayan bu yasaklamanın ardından, Türkiye'de Rusya Federasyonu'na yönelik tarımsal ürün ihracat sektöründe öylesine hızlı bir dönüşüm yaşanıyor ki, çünkü canı yanıyor sektörün. Bu dönüşümü gerçekleştiremediği takdirde artık Rusya pazarında hiçbir şansı olmadığını ve pazarı başka ülkelere kaptıracağını biliyor. Öyle hızlı bir dönüşüm yaşanıyor ki, tüm bu yasaklamalara, tüm bu kısıtlamalara rağmen, 2007 yılına geldiğimiz zaman 2005 yılındaki ihracatımızın 2 katma ulaştığımızı görüyoruz. Çünkü Türkiye bu dönüşümü yaparken çok sevinerek söylüyorum, Avrupa ülkeleri, R u s y a ' y a ihracatta bu dönüşümü, Türkiye kadar hızlı yapamıyor. Biz, onların pazar payını almaya başlıyoruz. Eğer bu süreci çok akılcı bir şekilde yönetebilirsek, Rusya pazarında özellikle tarımsal ürünler ihracatında 2-3 milyar dolar, 7-8 milyar dolarlık rakamlara ulaşılmasının çok da zor olmadığı söyleniyor. Şimdi bu örneği bavul ticaretine, tekstil ticaretine getirelim. Evet, biz burada dönüşüm yapacağız. Ancak arzu ediyoruz ki, bu dönüşümü Rusya bizi zorlamadan, iyice zorlamadan, kapıları kapatmadan yapalım ki, Uzakdoğu ülkelerine, Avrupa ülkelerine bavul ticareti konusunda kapılar kapandığı zaman, burada, bu sektörde hakim olan ülke biz olalım. Bunu nasıl yapacağız? Bunu yapabilmemiz için biraz önce Bahri bey de söyledi. Birincisi ölçeği büyütmemiz lazım. Maliyetleri aşağıya indireceğiz, çok küçük yapılanmalardan, daha organize çalışan bir yapılanmaya doğru gitmemiz lazım. Türkiye' de derneklerin önderliğinde belki sevkıyat merkezleri kuracağız, R u s y a ' d a bu sevkıyatların toplanma merkezlerini, gümrüklerime merkezlerini kuracağız, oradan belki alıcısına dağıtacağız. Lojistik konusu en önemli konu, bunu hep birlikte aşacağız, bu sadece sektörün işi değil, tabi ki devlet burada çok ciddi bir destek verecek sektöre. Beraber 38 hareket edeceğiz, beraber bir plan alacağız. Rus tarafında karşılaştığımız sıkıntılarda, biz gireceğiz devreye, Büyükelçiliğimiz girecek, Dış Ticaret Müsteşarlığı girecek, Dışişleri Bakanlığı girecek. Rus tarafından evet, biz sizin kurallarınıza uygun düzenlemelerimizi yapıyoruz, ancak bu dönüşüm sürecinde de sizden taleplerimiz şunlar, şunlar, şunlardır diye bir tabloyu önlerine koyacağız, bunu da eğer biz dönüşüm sürecine başladığımızı ve resmi ihracata hızla geçtiğimizi somut delillerle ortaya koyabilirsek, karşı tarafın buna çok da fazla itirazı olacağını zannetmiyorum. Kısacası şunu söylemek istiyorum. Biz artık Rusya'nın geleceğine oynamak zorundayız. Bugünkü şartlara göre değil, bundan önceki şartlara göre de değil. Bundan 5 yıl sonra Rusya nasıl bir ülke olacak? Önce onu bir tahayyül etmemiz lazım. Dünyadan ne alacak? Dünyanın süper devleri, süper ikinci devi zaten ve hızla da yükseliyor. İthalat rakamlarına bakıyoruz, 200 milyar dolarlık resmi ithalatı var. B u rakam her sene katlanarak çıkıyor. En yakın ülke olan ve üretim açısından da en uygun ülke olan Türkiye ise bu potansiyeli yeterince değerlendirebiliyor mu? Hayır. 200 milyar dolarlık ithalat içinde bizim 5 milyar dolarlık ihracatımız yanılmıyorsam % 2.5 oranına tekabül ediyor. Bu, aslında biraz bizim ayıbımızdır. D e m e k ki biz Rusya pazarını çok iyi okuyamamışız, onların taleplerini karşılayacak bir organizasyonu, yapılanmayı çok iyi yapamamışız. Bunda devletin de muhakkak ki kabahati olmuştur. Gerekli yol haritasını iş adamlarının önüne koyamamıştır. İş adamlarının hatası olmuştur, projeksiyonunu, önünü görecek, geleceği görecek bir projeksiyon yapıp, ona göre hesaplarını, kitaplarını yapamamışlardır. 39 Biz diyoruz ki, evet bugün bir sıkıntı ile karşı karşıyayız, ama hiçbir şey için hala çok geç değil. Gelin hep beraber Ticaret Müşavirliğimiz, sektör, Gümrük Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı oturalım, önce zaten yapılmış olan bu teşhisi tekrar bir gözden geçirelim ve hastalığın tedavisi için nasıl bir reçete uygulayacağımızı alt alta yazalım. Elbette ki ayakları yere basan, uygulanabilir bir reçete olsun ve bu yol haritasını oluşturduktan sonra da biz üzerimize düşeni yapalım. Sizler de üzerinize düşeni yapın. Sözkonusu dönüşüm sürecini en az acılı şekilde tamamlayıp, Rusya'nın tekstil konfeksiyonu ithalat pazarında bir numara biz olalım. Teşekkür ederim. Abdullah Çınar: Evet. Ben biraz somuta hizmet etmek adına, daha önceki çalışmalardan da ortaya çıkan bir öneriyi dillendirmek istiyorum. Kastettiğinizin böyle olup olmadığını da sormak isterim. M a l u m şu anda temel sorun aslında malın beğendirilmesi, satılması değil, temel sorunumuz lojistik, bir malın sevk edilmesi. Karşımızda, satıcıların kurumsal yapılaşmadan kaçınmaları gibi bir problem ve alıcıların da ithalatla ilgili formalitelerden kaçınmaları sorunu olması dolayısıyla sektörel dış ticaret şirketi benzeri yapılanmalar marifetiyle buradan küçük paketlerin birleştirilerek oraya intikali, orada kurulacak mukabil bir yapı marifetiyle de dağıtımı sağlanmalıdır. Bunun uygulanabilirliği konusunda mevzuat açısından zorluklar var mıdır, yada kolaylaştırmak için neler yapılabilir? Onu da bir sormak isterim. Fatih Turan: Sayın başkan izin verirseniz çok kısa buna bir cevap vereyim. Bu konunun uygulanabilirliği açısından hiçbir sorun yok önümüzde. B u hususu, biz sektörde de 3-4 yıllık bir dönem zarfında diyeyim, çok tartıştık, genel değerlendirmesini yaptık. Hatta bu yönde bazı küçük oluşumlar da başladı diye biliyorum. 40 Ancak burada sadece sektörel dış ticaret şirketi kurmak yetmeyecek. Bu şirketin toplayacağı ürünleri, birleştireceği ürünleri yine Türkiye'de bir sevkıyat merkezinden R u s y a ' d a bir sevkıyat merkezine, karşılıklı iki lojistik merkezi arasındaki bağı kuracak, organizasyonu yapmamız da gerekecek. İlk aşaması dediğiniz gibi sektörel dış ticaret şirketleri kurulması suretiyle ürünlerin toplulaştırılması ve bu şekilde h e m üretim hem lojistik maliyetlerinin aşağı indirilmesi, ikincisi ise karşı taraftaki alıcıların hâlâ bizim tanımladığımız şekilde ithalatçı olmadıkları dikkate alınarak, orada da bir toplanma merkezinde bunun alıcılarına dağıtılması, gümrüklemelerinin yapılması gibi bir yapıdır kastettiğimiz. Abdullah Çınar: Peki çok teşekkür ediyorum. Şimdi değerli arkadaşlar iki konuğumuza da söz verdikten sonra, mutlaka soru cevaba fırsat vereceğim. Öyle tahmin ediyorum ki, soru cevap bölümünde arada korsan tebliğleri de alacağız gibime geliyor, vaktimiz var. Şimdi lojistiğin bu taraftaki kapısına dönmek istiyorum. Aramızda hem İstanbul Gümrükler Muhafaza Baş Müdürümüz h e m de Karaköy Yolcu Salonu Gümrük Müdürümüz var. Ben kısaca kendi görev alanları itibariyle meseleyi değerlendirmelerini isteyeceğim. Önce İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdür vekili sayın Selahattin A l d e m i r ' d e n istirham ediyorum. Buyurun Selahattin bey. 41 SELAHATTİN ALDEMİR İSTANBUL G Ü M R Ü K VE MUHAFAZA BAŞMÜDÜR VEKİLİ Sayın başkan, şahsınızda tüm katılımcıları saygıyla selamlıyorum. Türkiye'nin toplam 260 milyarlık dış ticaret hacminin 110 milyar doları İstanbul'da gerçekleşiyor. Bunun 65 milyar doları ithalat, 45 milyar doları ihracat. 6 milyar dolar olduğu belirtilen bavul ticareti bu rakamların içinde, İstanbul'dan yapılan 45 milyar dolarlık ihracatın içinde değil. Çünkü bizim literatürümüzde bavul ticareti, bedelsiz ihracat olarak görülmekte. Resmi kayıtlara girmediği sürece de istatistiklerimize girmemekte, ağırlıklı olarak bavul ticareti, İstanbul'da, Karaköy, Zeyport, Atatürk Havalimanı, Sabiha Gökçen sanıyorum bir miktar da Halkalı ve Ambarlı'dan yapılıyor. Biz Ayhan bey ve ekibiyle birkaç defa bir araya geldik. Şimdi, gümrükler cari işlem açığı veren bir ülke olduğumuz için, ithalat defans ve kaleci rolünü oynuyor, ihracat da forvet ve golcü olmaya çalışıyor. Futbolu dün çok yaşadığımız için bizim bavul ticareti, karambolden gol atmaya benziyor. H a k e m her zaman buna müsaade etmez. Bavul ticareti, uluslararası literatürde geçerli olan bir ticaret yöntemi değil. Tabi dünyanın birçok ülkesi, Çin bize karşı bu ticareti yapmakta, bavul ticareti ismiyle değil de, düşük kıymetli, miktar fazlalığı, standart dışı mallar, kalitesiz mallar diyebiliriz, birçok şey söyleyebiliriz. Rusya açısından baktığınız zaman, kendinizi onların yerine koyduğunuz zaman, ben kalite açısını tartışmıyorum ama uluslararası ticaret kurallarına baktığımız zaman biraz faullü ticaret sayılabilir. Onun için tüm katılımcılar dönüşümden bahsediyor. Bu bizim için memnuniyet vericidir. Çünkü biz gümrüklerdeki uygulayıcı kuruluşuz, bütün bu konuşmalar doğrudan, daha çok kendi aranızda ve kararlaştıracağınız usullerdir ama gümrüklerde birtakım yenilikler her zaman vardır. 42 Biz zaman zaman Ayhan bey olsun, diğer temsilciler olsun bir araya geldiğimizde şunu ifade ediyoruz. Küçükküçükihracatlar, gümrük formaliteleri problemi çıkarabilir. A m a bir araya gelip büyük bir dış ticaret sermaye şirketi olabilir, bir sektörel dış ticaret şirketi olabilir. Gümrüklerin bazı kolaylıkları var. Onaylanmış kişi, gümrüğe kendisini ispatlamış, dosyasıyla, siciliyle, sermaye yapısıyla, yapmış olduğu ihracat dış ticaretiyle ispatlamış kişilere, A sınıfı, B sınıfı, C sınıfı onaylanmış kişi unvanı veriliyor. Bu, özellikle gümrük formalitelerini azaltıyor. Dolayısıyla, çıkışlar daha kolay, daha basit hale geliyor. A m a bunun olması için de kayıtlı ihracat yapmak gerekiyor. Bir defa L A S Î A D ' ı n dış ticaret sermaye şirketi olarak piyasaya girmesi bunun çok muhteşem bir başlangıcı bana göre. Mutlak surette, daha önceki konuşmacılar da ifade etti. R u s y a ' d a ticaret bu şekilde sürmüyor ve problemlerin çıktığını hepiniz yaşıyorsunuz. Biz malı gönderiyoruz, elimizden geldiği kadar da ihracatı destekleme adına dediğim gibi, faullü gol atmak için biz sadece size hakem olarak gol diyoruz, ama sonuçta tartışmaları devam ediyor. Rus gümrükçülerle, Türk gümrükçüler bir araya geldiği zaman, sürekli olarak bizden veri talep ediyor arkadaşlar, biz kayıtlı olduğunu belirtiyoruz. Diplomatik lisanla ne kadar izah edilirse, biz yasal zeminde konuşuyoruz, fakat bu bavul ticaretiyle ilgili, ileriye dönük sıkıştırmalar olduğu takdirde problem doğacaktır. Ama zaten sizler gördüğüm kadarıyla farkındasınız ve dönüşümden bahsediyorsunuz, bu da ilerideki süreçte bizim işimizi kolaylaştırır. Şimdilik söyleyeceklerim bunlar, teknik olarak bir problemle karşılaştığınızı ifade ederseniz, biz cevaplarız. Bavul ticareti dediğim gibi, bedelsiz ihracat, yolcu beraberi olması gerekir. A m a yolcu olmasa bile, biz ihracatımızı destekleme adına yolcu beraberi olarak onların çıkışma müsaade ediyoruz ancak bunun 43 bu şekilde gitmeyeceği görülüyor. Siz de farkındasınız. Teknik problemler varsa cevaplandırırız, teşekkür ediyorum. Abdullah Çınar: Evet. Selahattin bey teşekkür ediyorum. Ben son olarak Karaköy Yolcu Salonu Gümrük Müdürümüzün de ilave etmek istedikleri varsa, yok mu, tamam. Evet, değerli arkadaşlar kürsü sizin. Şimdi tekstilin derdi pek çok bunu biliyoruz ama ben m ü m k ü n olduğunca bugünkü gündemle sınırlandırmayı başarabilirsek mutlu olacağımı ifade etmek istiyorum. Tekstilin genel sorunlarının tartışılmasına bugünün ve gündemin tahammülü olmadığını da bilmemiz lazım. Dolayısıyla biraz önce ifade ettiğim şeyler de herhangi bir yargıdan uzak ama serin kafalığa davet eden hususlar, onları da iyi anlamak lazım. Evet değerli hazinin, bavuldan konteynere doğru olan süreçte neleri ifade etmek ister? Oktay bey buyurun. Mikrofonu verelim. Kendinizi de tanıtırsanız. 44 SORU-CEVAP Oktay Özdemir: Venice markasının ceosu ve yönetim kurulu üyesiyim, aynı anda da toplantının başından beri konuştuğumuz ortak hareket etme konusunda son dönemde Türkiye'de ilk defa Türkiye'yi sevmek, Türkiye'de üretmektir diyerek Laleli, Osmanbey, Merter ve Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki orta ölçekli markayı bir araya getirerek, ortak hareket stratejisi oluşturma adına hareketi başlatan Merter Markalar Birliğinin de genel koordinatörüyüm. Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bahri beyin ilk söylediği şeylere tamamen katılıyorum. Artık güç birliği ve işbirliği dönemi. Bizim bireysel hareket ederek veya sadece firmamız üzerinde projeler geliştirerek dünyaya ve global sermayeyle rekabet etme şansımız yok. Muhakkak ve muhakkak işbirliği yapmalıyız. B u anlamda birikimlerimizi, stratejilerimizi ve bilgilerimizi bir araya getirerek geleceğe doğru yaklaşımlar ortaya koyabiliriz. Geçen hafta Salı günü, bin iş adamı bir araya geldik ve bu konuda ilk adımı attık. Yaklaşık 120 toptan mağaza bir araya gelerek ve bu orta ölçekli firmalar aynı anda da siparişlerini birleştirerek Türkiye'deki büyük üreticilere sipariş geçme, Türkiye'de duran fabrikaları yeniden çalıştırma konusunda bu hareketliliği getirdik. Yakın zamanda Kahraman Maraş'ta bir çalışmamız var, Denizli'de bir çalışmamız var. Artık biz Türk tekstili olarak söylemden daha çok işbirliği ve güç birliği dönemine adım atmak zorundayız. Fakat bununla birlikte akıllı toptan dediğimiz, özelikle bavul sisteminin sunumu ve pazarlama noktasında biz hep lojistikten bahsettik, lojistik gerçekten çok önemli bir problem. Ancak, sorunumuz, sadece lojistik değil, biz bugüne kadar o ülkelere sunum noktasında hiç doğru bir yaklaşım ortaya koymadık. Müşterinin talebi konusunda veya müşterinin kendi inisiyatifiyle gelip bizi yakalaması dışında biz sadece fiyat belirleyici değil, aynı anda müşteriye kendimize çekecek bir satın alma psikolojisi oluşturamadık. 45 Bir ay önce İtalya'da bir fuar vardı, gözlerimize inanamadık. M u a z z a m bir Rus müşteri talebi. Özellikle bu konuda bavul ticareti yapan firmalarımız, biz de zamanında yaptık ve biz bu dönüşümün de çok önemli bir örneğiyiz. Örneğin biraz önce atölyelerin nasıl resmileşeceği konusunda bir tartışma oldu. Mesela biz Basel II sürecinde, çalıştığımız atölyelerin yaklaşık % 90'ı gayri resmi çalışan atölyelerdi ve bir çalışma yaptık, şu anda bizimle çalışan atölyeler % 100 resmiye döndü, ikna ettik, onlara verimlilik eğitimi verdik, insan kaynakları eğitimi verdik ve şu anda çalıştığımız her atölye bugün resmileşmiş vaziyette bu çok önemli bir not. Abdullah Çınar: Evet. Peki, Oktay bey çok teşekkür ediyorum. Biz şu ana kadar sizden istifade ettik. A m a sizi istifadeye davet edeyim. Hazır burada konuklarımız varken, siz de istifade etmek isterseniz, onlara soracağınız varsa, onu alalım. Oktay Özdemir: Sununla tamamlayıp, sorumu sormak istiyorum. Gerçekten çok doğru bir dönem, ama dönüşümü yaparken, bugün bakıyoruz Laleli'yi konuşuyoruz ve salon boş. Bugün şu salona bakıyorum ve artık şu gerçeği söylemek istiyorum. % 90'ı dernek temsilcisi. Artık, gerçek manada bu sorunu yaşayanları salonlara çekmek zorundayız. Biz kendimiz aramızda neyi konuşursak konuşalım, bir kere sorunu yaşayanları gerçek işi yapanlara yansıtmadığımız sürece, sözlerimiz havada ve afaki kalır. Bu iletişim kanallarını yeniden gözden geçirmemiz lazım. B u çok önemli. Tekstil sektöründe bugün Türkiye'nin muazzam üretim avantajları var. Maliyetleri şu anda Uzakdoğudan daha uygun hale getirmiş vaziyetteyiz. Bugün bunu Türkiye'de yapıyoruz ve gerçekleştiriyoruz, onun için işbirliği ve paylaşımla gelişebiliriz. 46 Sormak istediğim şey şu, özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığ'mızdan şunu bekliyoruz. Zaten ismi Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye'nin ana açmazı, sadece bu değil. Bakın sadece Rusya değil, Yunanistan bugün Çin'den ürün getirerek, toptan sistemler kurmuş. Bizim h e m Laleli'de, h e m Osmanbey'de, h e m M e r t e r ' d e mağazamız var, bire bir toptan sistemi sattığımız Laleli'de bavul ticareti alan müşterilerde % 8 K D V kesiyoruz kendi cebimizden, çünkü şunu biliyoruz evet bu kayıt dışılıktan çıkmalı, fakat geçerken bir sürece ihtiyacımız var. Abdullah Çınar: Artık soruya geçelim lütfen. Oktay Özdemir: Çünkü bunları niçin söylüyorum? Abdullah Çınar:. Soruya gelin artık lütfen. Oktay Özdemir: Şunu söylemek istiyoruz. Özellikle, çevremizdeki ülkelerle mevcut birçok problem iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Biz burada özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığı'na Laleli, Osmanbey ve M e r t e r ' d e birebir bu işi yapanlarla bir iletişim kanalı oluşturulabilmesi için nasıl bir çalışma yapılacağını sormak istiyoruz, bunu oluşturmadığımız sürece, sadece dernek bazında kalır, bakın bu gerçek. Abdullah Çınar: Soru anlaşıldı. Evet, ben soruyu Fatih beye yönlendirmek istiyorum. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın bu konuda bir düşüncesi, bir eylem planı hatta, somutlaştırdığı bir planı var mı? Buyurun. Fatih Turan: Teşekkür ederim. Oktay beyin tespitlerine ben de katılıyorum, doğru. En çok da katıldığım yön şu; Şimdiye kadar biz hiç müşteriye gitmedik, hep müşteri bize geldi. Evet, ancak artık bu sistemin değiştiğini siz kendiniz de söylüyorsunuz. Şimdi Laleli ve O s m a n b e y ' d e bu işle iştigal eden ne kadar iş adamımız var bilmiyorum. A m a herhalde ki, binlerle ölçülen bir rakamdan bahsedeceğiz. Şimdi, Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak bizim iş adamlarımıza tek tek ulaşmamızın eğer pratik bir yolu varsa, siz bize söyleyin hemen ulaşalım. Hiç tereddüdünüz olmasın. 47 Oktay Özdemir: Var. Fatih Turan: Ancak burada temel nokta, eğer sistemli bir şekilde bu işi götürmek istiyorsak, dernekler aracılığıyla götürmemizin daha olacağı, birlikler aracılığıyla götürmemizin daha uygun olacağıdır. uygun Burada bir Merter İş Adamları Derneği var, L A S İ A D var,OTİAD var. Daha birçok da derneğimiz var. Şimdi bu derneklerimiz kendi üyelerine ulaşmakta bir sıkıntı mı yaşıyorlar? Zannetmiyorum. Herhalde ki rahatlıkla ulaşabiliyorlardı^ İş adamlarımızın sorunları, bu derneklerimiz vasıtasıyla bize süreli geliyor mu? Evet, geliyor. Biz de bunlara yönelik kendi tespit ve çözüm önerilerimizi iletiyoruz. Ancak yine dediğim gibi, eğer siz bire bir ulaşmanın daha etkin bir çözüm olacağını düşünüyorsanız, bu konuda da o zaman mesela siz Merter İş Adamları Derneği olarak siz kendi üyelerinizin katılımıyla bir toplantı düzenleyin, biz gelelim, yine bütün arkadaşlarımızla birlikte, bire bir o derneğin sorunlarını dinleyelim. Artı L A S İ A D bir toplantı düzenlesin, o derneğin üyelerinin sorunlarını dinleyelim. Ancak biraz önce de belirtildiği gibi, bu toplantıların başarılı olabilmesi için de katılımı en üst düzeyde tutmamız şart. Siz eğer böyle bir düzenleme yaparsanız biz seve seve kendi çözüm önerilerimizle, sizin sorunlarınızı gerek bürokratik, gerekse siyasi makamlara taşıyacak mekanizmalarla birlikte gelip sizinle çalışmaya hazırız. Abdullah Çınar: Peki teşekkür ediyorum. Şevket bey, 25 No.lu Mensucat Meslek Komitesi başkanımız, onun da söyleyecekleri var. Tabi değerli dostlar, burada bir sivil toplum örgütü mensubu olmak bir nakısa değil, tam tersine artı bir değerdir, çünkü buradaki tüm arkadaşlarımız aynı zamanda iş adamı olan sektör içinden gelen temsilciler ama beri taraftan sivil toplum faaliyetinin içinde olan değerli dostlarımızdır, evet Şevket bey buyurun. 48 Şevket Aydın: Sayın başkan, değerli arkadaşlar, hepiniz hoş geldiniz. Arkadaşımız katılımdan bahsetti, iletişimsizlikten bahsetti. Aslında bir iletişim problemi yok. İnsanlarımızın bir ilgisizliği söz konusu, biz her yıl zümre yapıyoruz, ancak böyle az sayıda arkadaşlar katılıyorlar. Söz konusu dönüşümün yapılabilmesi için devletin ve ilgili kurumların öncülük yapması lazım. Aksi halde hasar çok daha büyük olacak. Ben L A S İ A D ' m gerçekten çok ciddi çalışma yaptığını biliyorum. Ayhan beyle yakından da konuşmuşluğumuz oldu. Fakat işin bir derneği aşan boyutu var. Fatih beyin güzel bir çağrısı oldu ama, bu çağrıda Dış Ticaret Müsteşarlığı, devletimiz ne kadar öncülük yapabilecek? Ben bu anlamda odamızda bir çalışma grubu oluşturularak belki dernekler ile devletteki yetkililer arasında köprü kurulması gerektiğini düşünüyorum. Bir de A m e r i k a ' y a ihracat için Mısır örneğinden söz edildi. Bize de sürekli Rusya gösteriliyor. Evet hiçbir şey beyaz veya siyah değil ama, biz aslında burada ne kadar üretebiliriz? Çünkü ülkemizde çok ciddi bir istihdam sorunu var. Eğer biz buradan insanlarımızı oralara yönlendirirsek, tabi ki gitmek isteyenlere engel çıkarmak durumunda değiliz ama, böyle bir teşviğin seslendirilmesinin de çok doğru olmadığını düşünüyorum. Teşekkür ederim. Abdullah Çınar: B u söylem alkışlanır, hakikaten kahrolsun Mısır demeyiz, diyemeyiz tabi, şüphesiz Mısır'la alakalı birkaç kelime söylemek artık zaruret haline geldi. Doğrusu oradan yarı kamusal kurumumuzun yöneticilerinin başlattığı bir hareket diyeyim, yeteri kadar belki tanıtılamadığı için hakikaten tepki ile karşılandı. B u bir vakıa. A m a onun tepkiyle karşılanması, hatta istifhamlar doğru bile kabul edilse, bu türden yatırımların tamamına karşı olunması gibi bir önerme içermemeli bence. Türkiye'de hâlâ işsizlik sorun olarak devam ederken, dillendirilmesi kolay olmayan bir şey şüphesiz. A m a 49 bir pazardan istifade, Rusya örneği çok enteresan bir örnek arkadaşlar, Mısır başka bir yerle karşılaştırılacak gibi değil. Bizim dış ticaretimizde hepimiz biliyoruz ki, tekstil sektörü hoca oldu bir defa. Diğer sektörler, tekstil sektöründeki birikimlerle mesafe kat ettiler. Tekstil sektöründeki bu atılımın temel, o muharrik nedenlerinden bir tanesi de yine Rusya ile yapılan ticaretti. Şimdi o dönemde ticarette belli bir yere gelip, sonrasını getirememek bu zihinsel ket vurmalardan dolayı oldu. Bunu da bir realite olarak kabul etmek gerekiyor. Mutlaka yurt dışına yatırımı önermek, onu teşvik gibi bir anlam da içermez bu. A m a realitenin gerektirdiği her türlü şeyi de değerlendirmeye almak icap eder. Evet, başka söz isteyen değerli dostumuz? Hazır bu kadar değer varken, birisini M o s k o v a ' d a n davet ettik, sağ olsunlar geldiler, bir diğer dostumuz Ankara'dan geldiler, hazır bulmuşken istifade etmeye gayret edelim ve diğer gümrükten gelen dostlarımızı da tabi ki. Önce kendinizi tanıtırsanız. İzak Surijon: Rikkoteks Tekstil. Ben zaman zaman Laleli Sanayici ve îş Adamları Derneğinin toplantılarına katıldım, bir ara orada üyeydim. Değerli başkanımızdan çok iyi fırsatlar yakaladık, çok iyi şeyler öğrendik. Ancak şu anda görüyorum ki, Merter'deki iş adamları da çok kıymetli şeyler yapıyorlar. Örnek olarak atölyecilerini % 100 kayıtlı sisteme çevirebilmişler. Şu anda ben O s m a n b e y ' d e üyeyim ancak Merter'deki arkadaşların yaptıklarından bir haberim yok. Merter'dekilerin Laleli'dekilerin yaptıklarından bir haberi yok. Osmanbey'dekiler tamamen ayrı. Bana göre öncelikle dernekler üstü bir kuruluşun olması lazım. Tabana bu şekilde yayılması lazım. Derneklerin yaptıklarından herkesin istifade etmesi lazım diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. 50 Abdullah Çınar: Evet. Ben teşekkür ederim, sağ olun. Başka, sorunları bitirdik mi arkadaşlar? Evet hemen yanındaki dostumuz, sonra hanımefendi var arkada. Göksel Günal: Günal Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetim Kurulu başkanıyım. Türkiye'den R u s y a ' y a bütün taşıma sektörlerini kullanarak, taşıma işleri organizatörlüğü yapıyoruz, R u s y a ' d a da gümrük brokerliği ve Rusya içerisi teslimat konusunda intikal ediyoruz. Bugün buradaki sektörlerin birçok temsilcileriyle zaman zaman belirli ortamlarda bizden olan talepleri üzerine görüşmeler yapıyoruz ve bu görüşmelerde yaptığım tespitlerin hemen hemen tamamı bugün dile getirildi. Şimdi burada şöyle bir şey görüyoruz. Kargo, bavul ticareti bitiyor. 6 milyar dolarlık bavul ticareti, resmi ticarete dönecek ve dolayısıyla bunlar TIR'la, konteynerle, trenle, vagonla, uçakla, bir şekilde resmi yollarla R u s y a ' y a sevk edilecek. Rusya ile faaliyetlerimiz olduğu için söylüyorum, 2007 yılında Rusya adına mevcut lojistik imkânlarımızda çok ciddi problemler yaşandı. TIR tedariklerinde sorunlar yaşandı, mevcut geçiş belgesi isteminden dolayı konteyner sevkıyatlarında sorunlar yaşandı, Rusya'daki ithalat limanlarındaki yoğunluklardan dolayı sorunlar yaşandı, mevcut sistemde vagon hattı yok. Burada öncelikli olarak Bahri beye şöyle bir soru sormak istiyorum. Siz Rusya tarafı olarak, Rus tarafının lojistik daralmaları, lojistik problemleri çözüm için herhangi bir projeleri var mı? Örneğin limanlarda yaşanan sorunları çözmeyi düşünüyorlar mı? Liman kapasitelerini artırmayı düşünüyorlar mı? Novorosk Limanı şişmiş durumda, St. Petersburg limanı şişmiş durumda. Karayolu taşımacılığı ile ilgili olarak Türkiye'den gelecek olan malların önünü açmayı düşünüyorlar mı? Böyle bir projeleri var mı, kayıtlarda zaten 5 milyar dolarlık resmi ihracatımız var. 51 2007 yılında 5 milyar dolarlık ihracatta bile loj istik sıkıntılar yaşadık.. Bunları sizler duymuşsunuzdur, Fatih bey de muhakkak bunlara şahit olmuştur. Şimdi bavul ticareti bitti, 5 milyar dolar demek ki 10 milyar dolar olacak. Örneğin 1 milyar doların elendiğini düşünelim, adapte olamadığını düşünelim. 10 milyar dolar olunca lojistik sıkıntı daha da artacak. Perşembe'nin geleceği, Çarşamba'dan bellidir. Biz Türkiye tarafı olarak, bavul ticaretini tamamen ortadan kalktıktan sonra, muhtemelen yaşanacak olan lojistik ve taşımacılık, lojistik çok daha genel bir kapsam, sorunlarına bugünden master planlar yapmalıyız ve Rus tarafından talepkâr olmalıyız diye düşünüyorum. Ayrıca Bahri beye sorumu da ilettim zaten. Abdullah Çınar: Güzel bir soru çok teşekkür ediyorum. Normal ticarete döneceğiz diyoruz da, acaba sistem ona hazır mı gerçekten? Tabi Selahattin beyin de belki bu konuyla ilgili söyleyecekleri vardır. Önce Bahri beyden alalım. Bahri Can Çalıcıoğlu: 1996 yılında 50 bin tane TIR'ımız Rusya'ya sorunsuz bir şekilde giriş yaptı. Gelinen noktada 1999 tarihi itibariyle kara taşımacılığında Rusya bu pastadan ben de pay almak istiyorum diye yıllara sari talebinde ısrarcı oldu ve bonus belgesi diye bir belge ortaya çıkartarak bu pazardan benim pay almam lazım dedi ve kotayı 3 bine düşürdü. Geçmişte ihtiyaç duyduğumuz bütün kotayı verirdi, ilave 2 bin verin derdik verirdi, 3 bin verin verirdi, arada bir paralı verirlerdi. Belge başına 250 dolar gibi. Bir ara Uluslararası Nakliyeciler Derneği o belgenin pazarlamasını yapmıştı, oradan 2 0 0 ' e alıp, burada 2 5 0 ' y e satıp, biraz da işletme sermayesi yapıyorlardı. Şimdi geldiğimiz noktada bu tıkanıklık çok doğru. Fakat şunu da söyleyeyim. Arkadaşlarımızın bilmeyenlerini bilgilendirmek açısından, Rusya, Türk TIR geçişi için günümüz itibarıyla 5 bin tane belge 52 veriyor. Bunları 1250' şerlik partiler halinde, 3 ayda bir verir. Sonra, Türkiye'den yüklenen her bir Rus plakalı araç için de 4 tane Türk T I R ' m m girişine izin verir. Bakın Rus tarafı bunu 15 Ekim 1999 tarihinde önerdiği zaman, sektörün meslek kuruluşu Uluslararası Nakliyeciler Derneği, çok bağışlayın beni, hemen kabul dedi fakat hiçbir taahhüdün altına girmeden. Taahhüdün altına Ulaştırma Bakanlığı'nı hükümet adına koydu. Ancak, bir süre sonra o yüklemeler gerçekleşmedi. Şimdi de dönüyor deniliyor ki, biz bu yolu nasıl açacağız? 1990'lı yıllarda nakliyeden çok güzel paralar kazanıldı oradan. Bakın 50 bin sefer yapıyorsunuz, o yıllarda Türkiye'nin toplam sefer sayısı 250 bin. Avrupa dahil. % 2 0 ' si tek pazardan. Cironuzu oluşturuyorsunuz, bisküvi örneği veya başka bir örnekte, belki bavulda da olduğu gibi, bir aşama sonrası hesap edilemedi. Halbuki oradan elde edilen gelirlerin, belki yine beyefendi karşı çıkacak ama, elde edilen gelirlerin makul bir kısmı, R u s y a ' d a TIR yatırımına dönüştürülmüş olsaydı, biz bugün bu meseleyi yaşamazdık. 1991 yılında Rusya'nın karayollarında, uluslararası karayollarına çıkabilecek bir tane T I R ' ı yoktu, hepsi K a m a z ' d ı , Kamazlar Avrupa'da standart dışıdır. Ya Volvo alacak, ya Scania, ya Man, yada Mercedes, vs. alacak. A m a bugün Rusya, R u s y a ' y a yönelik kara taşımacılığının % 4 0 ' m ı eline geçirdi. 1.5 milyon TIR karnesi çözülüyor ülkede, 600 bin taşıma yapılıyor. Bugün bakalım Türk TIR taşımacıları 300 bin, 350 bin seviyelerindeler mi? Rusya bugün Türkiye'den fazla kara taşımacılığı yapar hale geldi. B u sektör görünüyordu, bomboş bir alandı. Bizim 25 yılda edindiğimiz bir k n o w - h o w ' ı m ı z vardı, güzel bir filomuz vardı. Bunu gidip Rus pastasından kazanalım buraya getirelim. Gözler kapatıldı ve bugün o kendi ülkesindeki kara taşımacılığı pastasının % 4 0 ' m ı elinde tutan Rus diyor ki, Türkiye'den 53 de % 4 0 ' m ı elime geçireceği. B u böyle yok diyor. İtalya da yükümü kendim taşıyorum diyor ve Türkiye'yi sıkıştırıyor. Şimdi biz de alternatif şeyler geliştirmeye çalışıyoruz. Bir de şu konu var. Türkiye'de maalesef en önemli sorun, koordine olamıyoruz. 1997 yılından sonra, geçmişte bir masada enerjisi, ulaştırması, müteahhitliği vs. ticaretin bütün kolları bir masada konuşulurken, çalışma gruplarına bölündük. Böldüler, parçaladılar ve dışarı çıktık ki, hepimizin kolu, ayağı sargı içerisinde. Anlatabiliyor m u y u m ? İşte bu koordinasyon eksikliği. Enerjide veriyorsan, lojistikte alacaksın. Rusya bugün Türkiye'ye en fazla bizim ithal kanallarımız içerisinde doğal gaz ihraç ediyor değil mi? Taşıma moduyla birlikte ihraç ediyor. Bana Samsun'da teslim ediyor. Öbürü de Kırkağaç'ta teslim ediyor. A m a ben malımı oraya götüremiyorum. Bakın işte kim çözecek? Çok basit bir örnek. 1998 yılında imzalanan mavi akıma, bir parantez açılabilseydi, 25 yıllık bir anlaşmadır. Bu anlaşma yürürlükte kaldığı sürece karşılıklı olarak taraflar birbirine ulaştırmanın bütün alanlarında, hiçbir kısıtlama uygulamayacaktır. O anlaşmanın büyüklüğü içerisinde, bu devenin kulağı bile değildir anlatabiliyor m u y u m ? Değildi, ama o orada konuşuluyor, öbür konu burada konuşuluyor. Ulaştırmayı genel olarak konuşturmuyor size, kara ulaştırmasını alıyor orada bölüyor. Kara ulaştırması ayrı, hava ulaştırması ayrı. Bugün hava ulaştırmasında Rusya'nın üstünlüğü var. Anlatabiliyor m u y u m ? Fakat, özel sektör kuruluşları da bir araya gelip, bir sinerji yaratıp, ortak bir politika belirleyip gidelim. Bakın burada yaşanan hadiseleri biraz anlatsak, m e m u r olarak bize yakışmaz. Samimi söylüyorum. O konuda iğneyi biraz kendimize batırmamız gerekiyor. Günal bey. 54 Abdullah Çınar: Evet, peki teşekkür ediyorum. Ben Selahattin beyin de ekleyecekleri var mı diye ona dönmek istiyorum. Buyurun. Selahattin Aldemir: Tabi bavul ticareti yapılıyor diye sonuçta lojistik yapılıyor, taşımacılık yapılıyor. Yasal ticarete geçti diye, bavul ticaretiyle yapılan taşımacılık yapılamayacak diye bir şey söz konusu değil. Bilakis avantajlarınız olacaktır. Çünkü, yasa belgeyle gittiğiniz zaman, Türkiye'nin gerçekte cari işlem açığını verdiği en yüksek ülke Rusya'dır. Rusya'dan biz 20 küsur milyar dolarlık mineral yakıtlar, doğalgaz ve petrol alıyoruz, bizim onlara kayıtlı ihracatımız 5 milyar dolar. 5 milyar dolar da bavul ticaretini varsaysak, herkes Çin'den bahsediyor. Bizim gerçek cari işlem açığımızı verdiğimiz en büyük ticari partnerimiz Rusya'dır. Dolayısıyla bu masaya yasal olarak geldiği zaman bir pazarlık konusu yapılır orada tabi, Bahri beyin söyledikleri doğrudur. Konuşulur, anlaşılır ama ben de Türkiye'de kamu adına bir özeleştiri yapayım. K a m u kurumları, dış ticareti yeni öğreniyor, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığı dış ticareti biliyor, ama Ulaştırma Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Enerji Bakanlığı hakkında çok fazla bilmediğim için bir şey söylemiyorum ama Sağlık Bakanlığı son birkaç yıldır dış ticareti öğrenmeye başladı. Şimdi konunun dışında olmakla size bir örnek vereceğim. Yılbaşında, Ocak ayında çok yaygın gazetelere düşen bir elektronik sigara örneği var. Sanayi Bakanımız bunu basında yasakladım dedi, bizim arkadaşlarımız da ithalatına bir süre müsaade etmediler. Resmi bir belge yok elimizde arkadaşlar. Sonra kendi inisiyatifimi kullanarak dedim ki, resmi bir belgeye ulaşmayarak, bir gazete manşetine dayanılarak ithalatı yasaklanamaz, serbest bırakın. Bir süre sonra Sağlık Bakanlığı, hâlâ resmi olarak sizin haberiniz yok ama kapalı bir yazıyla elektronik sigaranın nikotin içerdiğinden, ithalatına izin verilmemesi gerektiği düşünülmektedir diye bir yazı yazdı. Biz, henüz resmi 55 gazetede yayınlanmamış bir yazıya dayanarak ithalatı yasakladık. Elektronik sigara iki yıla yakındır dünya piyasasında var. Sağlık Bakanlığı'nın anında buna müdahale etmesi gerekmez mi? Eğer ithaline izin verilmesi gerekiyorsa veya k a m u adına bir özeleştiri yapıyorum. Bizim de vardır ben de zaman zaman çuvaldızı, iğneyi kendime batırırım. Burada hatalarımız olabilir diye. Burada kayıtlı ticarete döndüğümüz takdirde, Rus'larla daha iyi konuşma imkânımız olacaktır. Limanınızı yapın, konteynerleri sağlıklı olarak indirelim denilecektir. Sonuçta dış ticaret çok hızlı büyüyor. İstanbul gümrüklerinden bahsedeyim kısaca. Halkalı Gümrük Müdürlüğü, Erenköy Gümrük Müdürlüğü, hatta ondan vazgeçtim, Ambarlı Gümrük Müdürlüğü 2000'li yıllarda yapıldı. Ambarlı limanı, yapıldığı yıllarda acaba bu büyük liman İstanbul'a büyük m ü gelecek derken, şu anda küçük geliyor arkadaşlar, dış ticaret hacimsel olarak o kadar hızlı büyüyor. Halkalı Gümrük Müdürlüğü, Erenköy Gümrük Müdürlüğü kurulduğu yıllarda, Türkiye'nin dış ticaret hacmi 10 milyar dolarken, bugün Halkalı Gümrük Müdürlüğü'nün dış ticaret hacmi 33 milyar dolar, hesaplanamamış. 20 yılda bir ülkenin ticaret hacmi, bir gümrük müdürlüğü bu kadar büyüyebilir mi? 1985 yılında Türkiye'nin dış ticaret hacmi 10 milyar, 2008 yılında Halkalı Gümrük Müdürlüğü'nün dış ticaret hacmi 33 milyar dolar. Dolayısıyla sahalar yetmiyor. Bunu sadece Rusya'nın problemi olarak algılamamamız gerekir. Bizim de benzer sorunlarımız var. A m a sonuçta bu ticaret de gerçekleşiyor. Kayıtlı belgelerle daha iyi pazarlık konusu yapılabilir. Doğrudan gümrük bir partner olarak katılıyor ama daha çok Ulaştırma Bakanlığı'nın bünyesi altında Rus-Türk kara ulaştırması, deniz ulaştırması, hava ulaştırması, gümrük temsilcileri, dış ticaret temsilcileri ve ilgili sektör temsilcisi, ağırlıklı olarak 56 da U N D katılıp orada bu sorunları konuşup, çözeceklerdir. Mutlak suretle yoğunlaştığınız zaman çözüme ulaşırsınız, çünkü Rusya'nın mala ihtiyacı var, siz de üreticisiniz ve o oraya gidecektir. Abdullah Çınar: Peki, teşekkür ediyorum. Öncelik hanımefendinin, siz içeridensiniz, biraz tahammül edebilirsiniz. Neval Aras: K u ş a m Tekstil ve Enisgis firması dış ticaret sorumlusuyum. Teşekkür ederim. Benim öncelikle bir teşekkürüm var. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığına teşekkür ediyorum. Her iki müsteşarlığımıza da teşekkür ediyorum. Çünkü kendilerinden ne zaman nasıl bir veri talep edersek edelim, hızlı ve eksiksiz bir şekilde mutlaka geri dönüşler oldu. Özellikle anlaşmalar masasından, çünkü hepimizin bildiği gibi, belli ülkelerle ticaret anlaşmalarında vergi oranları düşümlü olarak belli yıllar dahilinde yürürlüğe giriyor ve b u konularda da gazetede, resmi gazetede yayınlanma döneminden önce anlaşmalar masasından bu verileri sağlıklı bir şekilde alabiliyoruz. Biz Kuşam Tekstil olarak önemli bir çalışma yaptık. B u çalışmada ihracat yapmışolduğumuzülkelerbazmdaithalatçıolanmüşterilerimizibilgilendirmek ve onları biraz daha b u sisteme adapte etmek adına yapılmış bir çalışmaydı, çünkü sizlerin de söylediği gibi, bir ihracat, bir de ithalat ayağı var, her ikisinin koordinasyonlu bir şekilde ilerlemesi lazım. B u çalışmayı yaptığımız zaman görmüş olduğumuz önemli noktalardan bir tanesi ve soruma vesile olan husus da şudur. Lojistikten ziyade, müşterilerinizin, mevzuat ve gümrük alanında ülkelerde yaşamış olduğu sıkıntılar. Bugüne kadar, kargo şirketleri aracılığıyla bavul ticareti dolayısıyla ilerleyen bir nakliye zaten devam etmekte, ama biz bu çalışmaya lojistiği de dahil ederek neticesinde şunu gördük. İhracat yapılan resmi gemi armatörleri 57 olsun veya kara lojistikçileri, hava forwerderlan olsun, çok çok iyi navlunlar yakalayabiliyoruz. Hatta kargo şirketlerinin çok daha ötesinde düşük navlunlar yakalayabiliyoruz. Ancak, bizim müşterimizin, ithalatçımızın sorunu, gümrükte ödediği vergilerde. Ben özellikle bunu sormak istiyorum. Lojistikte bu kadar problem var ama neden biz Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak veya ülkeler arası anlaşmalar olarak, ithalatçıları bilinçlendirmek yada mevzuatta birtakım ortak noktalar bulma yolunda ilerleyemiyoruz. Buna vesile olmamız, ufacık bir şey daha var. Örneğin, Tunus ile yapmış olduğumuz bir serbest ticaret anlaşması var. Türkiye bu konuda Resmi Gazete'de yayınlanma tarihinden itibaren, vergileri sıfırlama oranına gitti ama Tunus 9 yıl dahilinde bildiğim kadarıyla, belli düşümlerle bu vergiyi sıfırlama yoluna gitti. Biz neden karşılıklı, eş zamanlı olarak bunu sıfırlayamıyoruz? Abdullah Çınar: Peki. Hak veriyorum. Fatih Turan: Çok teşekkür ederim. Hanımefendi gerçekten çok önemli konulara değindi. Lojistiğin tabi önemi çok açık ancak bir de bunun mevzuat ve vergi boyutu muhakkak ki var. Resmi ihracata geçişte firmalarımızın ilgili ülkenin mevzuatını bilmemekten kaynaklanabilecek sıkıntıları muhakkak ki olacaktır. Ancak burada biz şöyle bir yardımda bulunabiliriz. Örneğin şu anda Rusya'yı konuştuğumuza göre, Rusya'nın ithalat ve gümrük mevzuatına ilişkin bilgileri, biz elektronik ortamda ilgili derneklerimize gönderip, üyelerine dağıtılmasını sağlayabiliriz. Bunların Türkçeleri de İngilizce olarak mevcut. Zaten w e b sitelerimizde var ama, onu biz gönderelim. Bütün üyelerinize de dağıtılır ve bu şekilde firmalarımız da resmi ihracata geçildiği zaman, nasıl bir gümrük ve vergi mevzuatıyla karşı karşıya olacaklarını az çok görmüş olurlar. Şimdi ikinci boyutu, mesela bizim Rusya Federasyonu ile yürüttüğümüz şu andaki en önemli proje, amacımız, bir serbest ticaret anlaşması imzalanmasıdır. 58 Biz bu konuda gerekli tüm çalışmalarımızı yaptık. Anlaşma taslaklarımızı hazırladık. Rus tarafına genel çerçeveyi içeren metinlerimizi ilettik ve müzakerelere başlama talebimizi ilettik. Ancak Rusya da kendi öncelikleri açısından konuya baktığı için, biliyorsunuz Rusya enerji ve hammadde ihracatçısı bir ülke. İmzalayacağı bir serbest ticaret anlaşması daha çok imzaladığı ülkenin lehine olacaktır gibi bir yaklaşım sergiliyor. Ancak burada biraz önce Bahri beyin de söylediği bir politika izliyoruz. Nedir o? Konuları bir bütün halinde değerlendirmek. Çünkü, olaya bir serbest ticaret anlaşması olarak baktığınız zaman, ben de Rusya'nın yerinde olsam, Türkiye ile bunu imzalamam. A m a eğer onun yanında bir enerji pazarlığı söz konusu ise, oradan birtakım kazançları olacaksa, ulaştırmada birtakım kazançları olacaksa, elbetteki bunları kendileri de dengeleri sağlıklı bir analize gideceklerdir. Bu yönde Rusya Federasyonu ile çalışmalarımız mevcut. Onun dışında bakın bugün Gürcistan'la bir serbest ticaret anlaşması imzalandı. Henüz parlamentoda onay sürecinde, yakında yayınlanacak. Önümüzdeki hafta Kırgızistan ile tercihli ticaret anlaşması müzakerelerine başlayacağız, Kırgızistan pazarının Türk ihracatçısına açılmasına yönelik çalışmaları yürüteceğiz. Nisan ayının başında, Azerbaycan ile tercihli ticaret anlaşması müzakerelerine başlayacağız. Şimdi tüm bunları bir araya koyduğunuz zaman, Rusya ve çevresindeki ülkelerle serbest ticaret veya tercihli ticareti öngören birtakım düzenlemeleri, en geç bir iki yıllık bir dönem içerisinde hayata geçireceğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Bavul ticaretinin resmi ihracata dönüştürülmesi sürecini, serbest ticaret anlaşmalarıyla birlikte değerlendirdiğimizde, eğer biz bu 59 dönüşümü, olabildiğince hızlı ve sağlıklı bir şekilde yapabilirsek, bu anlaşmaların sağlayacağı vergi kolaylıklarıyla da birlikte pazarda oldukça etkin bir yere ulaşacağız. Teşekkür ederim. Abdullah Çınar: Çok teşekkür ediyorum, gayet tatminkâr bir açıklama oldu. Sayın başkan buyurun. Murat Doğan: Efendim, İTO 33 No.lu Örme Meslek Komitesi Başkanı Murat Doğan. Benim az önce soracağım sorunun çoğunu, sağ olsun Fatih bey cevaplandırdılar. Ben şunu söyleyecektim. B u az önce Bahri beyin de dediği gibi, bir parantez içine, şöyle yazılsaydı, belki bugünkü olaylar daha değişik olacaktı demişti. Biz bundan sonra Rusya ile b u tırnak işaretini koyamaz mıyız, açamaz mıyız ama Turan beyin de bahsettiği, Fatih beyin de bahsettiği koşullarda. Şu anda Rusya ile sözkonusu serbest ticaret anlaşması konusunda ciddi çalışmalar olduğu söyleniyor. Bana geçen hafta bir Makedon müşterim geldi, Makedonya ile yapılan serbest ticaret anlaşmasıyla şu anda tamamen, gümrük olayı kalkmış, kendilerinin de sevine sevine Türkiye'den daha bol miktarda, daha rahat bir şekilde alışveriş yapabileceğini söyledi. B u çok sevindirici bir olay. Bir de şunu sormak istiyorum. Şu anda Rusya ile sözkonusu olan ticaret anlaşması belki gecikebilir, belki daha uzun sürebilir. Ancak, şu tarifelerde, az önce Bahri beyin de bahsettiği gibi, mesela kilo başına pamuklu ürünlerde 7 dolar, dünya standartlarına göre çok yüksek bir tarife midir? Yoksa normal midir? Gerçekten bugün ihraç ettiğimiz mallarda 7 dolar maliyeti içine koyduğumuz zaman, bizden malı alan müşterilerimiz çok güç bir duruma düşüyor. Son bir sorum da sizlere Abdullah bey, konunun başından beri bahsedilen olaylarda, organizasyon yok deniliyor. B u çok güzel bir tespit. Pekala, dışarıdan birileri mi gelecek bize b u organizasyonu kuracak? Yoksa, Türkiye 60 çapında çok büyük bir kuruluş olan bizler İstanbul Ticaret Odası nerede? N e yapabiliyoruz? N e yapmamız lazım? Teşekkür ediyorum. Abdullah Çınar: Teşekkür ediyorum Murat bey. Evet önce sorunun cevaplarını alalım. Buyurun. Bahri Can Çalıcıoğlu: 7 dolar yüksek midir, değil midir? Buna, Rusya'nın uygulamaları çerçevesinde bakarken Ayhan bey burada birtakım örnekler verdi. Pamukluda şu kadar, bunda bu kadar, bakıyorsunuz, bu Türkiye'ye uyguladığı fiyat. İşin özü de şudur. Biz eski adıyla devlet gümrük komitesi, yeni adıyla federal gümrük servisiyle, bu konuları, sıkça görüşüyoruz ve onların ifadesi şudur. Bu sizin bahsettiğiniz rakamlar, oranlar vs. referans fiyat değildir diyorlar. Bu bir gösterge fiyat. Gümrüğüme diyorum ki, örneğin pamuklu pantolon 19 dolardan aşağıda deklare ediliyorsa, aklında soru işareti belirsin, incele. Bu uyarıyı yapmak için söylüyorum diyor. 19 doların altındaysa da birtakım belgelerle tevsik edilmek kaydıyla, zaten buna izin veriyor. Şimdi b u ayrı bir konu, sorunuza gelelim. Sözkonusu pantolon için ülkemize 19 dolar üzerinden vergilendirme yaparken, Ç i n ' d e n geleni 15 dolar üzerinden, Avrupa'dan geleni de 25 dolardan vergilendirmektedir. Oturup burada bir düşünmemiz lazım. Konuşurken hep Avrupa kalitesinde üretim yaptığımızı söylüyoruz ve buna da inanarak söylüyoruz, inanıyoruz da. A m a fiyatta Çin'le rekabet ediyoruz. Şimdi burada sanki sıkıntı biraz bizden kaynaklanıyor gibi, kendimizi oraya iyi anlatamıyoruz. Bu bağlamda ben yeri gelmişken bir konuyu sizlerin de bilgilerinize sunayım. 2007 yılı Türkiye'de Rus Kültür Yılı olarak kutlandı. Sessiz, sedasız. Şimdi 2008 yılı da R u s y a ' d a Türk Kültür Yılı. 8 Nisan tarihinde Kültür Bakanımızın da katılımıyla, bu süreç, bu tanıtım başlatılacak ve yıl içerisinde birtakım kültürel sosyal etkinlikler yapılacak. 61 Biz, Dış Ticaret Müsteşarlığımızla koordineli olarak şöyle bir çalışma yapmak istiyoruz ve akşam A n k a r a ' y a geçtiğimizde, yarın, öteki gün o konuları konuşacağız. Şimdi biz hakikaten birçok sektörde Avrupa kalitesindeyiz fakat fiyatta Rusya pazarında Çin'le rekabet ediyoruz. Bizim bu aradaki makası biraz kapatmamız lazım. Türkiye'yi iyi tanıtmamız lazım. Hazır orada birtakım kültürel, sanatsal etkinliklerle kamuoyunda Türkiye'ye yönelik dikkatler çekilmeye başlamışken, Ekim ayında bir Türk milli fuarı, ama Türk ihraç ürünleri fuarı değil, Türk milli fuarı, Turkish National Fear yapalım diyoruz. Burada ne yapalım. Şimdi R u s y a ' d a bizim görebildiğimiz kadarıyla, ki anketler de bunu doğruluyor. Halk arasında yapılan anketlerde, endüstri deyince hangi ülke geliyor aklınıza diye sorulduğunda, Almanya diyor, deri deyince İtalya diyor, kozmetik deyince Fransa diyor, inşaat deyince Türkiye diyor, turizm deyince Türkiye diyor. İnşaatta ve turizmde Türkiye artık orada marka olmuş durumda. Biz salt Türkiye ihraç ürünleri fuarı yaparak. Abdullah Çınar: Tekstilde durum ne? Bahri Can Çalıcıoğlu: Efendim, tekstil kalitemiz Avrupa, fiyat olarak Çin. Biz tekstilde arada bir yerdeyiz, kesinlikle Çin'den çok iyi durumdayız, insanlar biliyorlar artık. Bazı pazarlara gittiğiniz zaman, Çerkizovskiyi, Luzniki vs. bu niye pahalı diyoruz? Bu Türk malı diyor. A m a orada standda, konteynerde İtalyan malı yok, Çin malı var, Türk malı var, bu ucuz, bu pahalı. Bu niye pahalı? Bu Türk malı. Türk malı, Çinliye göre pahalı. Çünkü kaliteli. Bunu halk biliyor ama beyefendi söyledi, Made In Italy yazıyor, bir tane deri ceket koyuyor, bir ayakkabı koyuyor, ülkeyi tanıtıyor orada. Biz de markaları tanıtmaya çalışıyoruz. Orada marka olduğumuz iki tane hizmet sektörü var. Halbuki Türkiye, örneğin tersanecilikte de çok iyi, her ne 62 kadar son günlerde işçilere yönelik birtakım olumsuzluklar olduysa da, bugün Soçi bölgesi turizm bölgesidir. Orada bir yat ihtiyacı var, buraya gidebilir. Türkiye özel sağlık kurumlarında hiç de kötü bir yerde değil. R u s y a ' d a doktorun koyduğu 3 teşhisten, iki tanesi yanlış çıktı. Yapılan bir araştırmaya göre, mesela özel hastanelerimiz gidebilirler, özel eğitimciler gidebilirler. Türkiye hizmetler ayağına da önem vermek zorunda. Asıl istihdamı sağlayan önemli boyut hizmetler alanındadır zaten. Bu fırsatı kaçırmamak gerekir. Bunlar, Türkiye'nin orada üst düzeyde tanındığı, imaj yaptığı sektörlerdir. Bunları yapalım tekstilimiz, derimiz, makinemiz vs. ama 10 tane sektörden en büyük sözgelimi Turqualty markasını kullanan 15 firma, bu konuda meslek teşekkülleri yardımcı olsun, 150 firma katılsın bir kere, teşvik alıyor. Efes, orada Türk milli fuarına katılmayıp bireysel fuarlara katılmakta, artık böyle yapmayarak ben de Türküm diyebilsin. Böyle yapalım ve bunun açılışını başbakanımıza yaptıralım. Sayın Putin'de zaten başbakanlığa oturacak. Ekim ayında olsun ve Ekim ayma kadar özel sektör kuruluşlarıyla kapsamlı bir çalışma yapalım. Sorunları reel ama tarafsız olarak, objektif olarak ortaya koyalım. Çözüm önerilerini birlikte geliştirelim. Toplantının başından beri ulaştırma diyoruz, başbakanımız 11 E k i m ' d e gidecekse, Ulaştırma Bakanı 9 E k i m ' d e gitsin, Karma Ulaştırma Komisyonunu bakan düzeyinde toplayalım ve protokol başbakanların huzurunda imzalansın. Örneği Karma Ekonomik Komisyon. Aynı şekilde yapalım. Rusya Federasyonunun bu dönemde eş başkanını getirelim, bütün konular masaya yatırılmak suretiyle Dış Ticaret Bakanımıza götürelim. Kürşat bey, kendi görevine karşılık gelen Rusya'daki bakan ile otursunlar, gümrükteki sorunlar, ticaretteki referans fiyatlar, başka konular hakkında ama 63 kapsamlı bir çalışma yapılsın ve üst düzeyde bu temas sağlanırken, oturalım tıkaçlar neredeyse bu siyasi iradeye çözdürmeye çalışalım. A m a Rusya şunu diyecek, sen bana yeni ne getirdin ki, benden bunları istiyorsun? Orada yeni bir şey bulmamız gerekli . Resmi rakamlara göre 18-19 milyar dolar, ticaret açığı söz konusu. A m a dönüp bakıyorsunuz, hammaddeyi çıktığınız anda, sizin lehinize bir dengesizlik var. Aldığınız hammaddede özellikle doğalgaz uzun vadeli kontratlar çerçevesinde, al yada öde şeklinde imzalanmış kontratlardır. B u hususları, bu istatistikler içerisinde bu mukayeseyi yaparken tutmamız gerekiyor mu, gerekmiyor mu? O ayrı bir değerlendirme konusu. A m a bence bunların hepsini bir kenara bırakıp, Rusya ile yeni bir şeyler konuşmamız gerekmektedir. Bakın, örneğin iki hattan gaz alıyoruz, Mavi A k ı m daha önce 1984 yılında imzalanıp, 1987 yılında akmaya başlayan. Batı Hattı dediğimiz, Romanya, Bulgaristan vs. üzerinden gelen hattın süresi 2011 yılında doluyor. Bugün aldığımız gazın yarısını oradan çekiyoruz. 2011 yılma az bir süre kaldı. Bu kontrat uzatılacak mı, uzatılmayacak mı? R u s y a ' y a bağımlılığını azalt diye Amerikanın baskısı var. Ancak alternatifi de 2011 yılına kadar oluşturulmuş olacak mı? Türkiye'nin ihtiyacı da artıyor. B u konular bir koordinasyon içerisinde, Enerji Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Ulaştırma Müsteşarlığıyla vs. hepsiyle oturulur konuşulur. 2011 kontratının uzatılıp uzatılmayacağı bugünden konuşulabilir. hükümete giderek bu konuyu doğru bir şekilde Sektörler aktarılmasına katkı sağlayacaklar, kendi zaviyelerinden konuyu aktaracaklar, biz bürokrasi zaviyesinden. A m a bakılacak ki, iki taraf da aynı şeyi istiyor. Oturulacak ve doğru bir şekilde müzakereler yürütülerek bunun önü açılacak. Lojistik konusu da yarım kaldı, o aslında hakikaten çok önemli bir konu. 64 Ben size sadece bir örnek vereceğim. İsrail bizim Konya Ovası kadar yok. Bakın bizim R u s y a ' y a 600, 700 milyon dolar yaş, meyve, sebze ihracatımız var. İsrail'in çok daha düşük, bizim dörtte birlerimiz, beşte birlerimiz mertebesinde, ama net kârı bizden fazla. Siz İsrail'in domatesin kilosunu M o s k o v a ' y a 17 cente taşıdığını biliyor musunuz? Biz 65 cente taşıyoruz, sadece navlun. Bunun bir ekonomik izahı olabilir mi? İsrail, Moskova'ya, Türkiye'den daha yakın bir ülke değil. Bir de ben bu soruyu soruyorum kocaman bir soru işaretiyle birlikte. Bakın demiryolu konusu var. Bu konu çok önemli ve biz bize konuşuyoruz diyorum artık çok samimi olduk, protokol bir oraya gidiyor, bir buraya gidiyor. Bir türlü imzalanmıyor. Neden? B u neden imzalanmıyor? Bugün Rusya'nın 35 milyon ton çimento açığı var. Bizim bu sene 4 tane yeni fabrika devreye giriyor, çimento fazlam var. Bunu buluşturamıyoruz. Halbuki bu tren çalışsa, kömürü getirecek İç A n a d o l u ' y a bırakacak, İç Anadolu'nun çimentosunu alıp R u s y a ' y a götürecek, anlatabiliyor m u y u m ? Fakat bu her ne hikmetse, bir soru işaret. Niye imzalanmaz bu? Konteynerciler niye bu pazara fazla ilgi göstermezler? Limanlar dediniz Bugün Rusya, Soçi bölgesine ticari limanları artık kapatıyor. Soçi diyor turizm bölgem, tek bölgem burası kaldı diyor. Novorossisk en önemli limanıdır. Fakat bugün Rus donanması Sivastopol'da. U k r a y n a ' y a bağlı kırım özerk bölgesinde üslenmiştir, aralarında da Ukrayna ile sıkıntı var. Şimdi ona da güvenemiyor. Geçmişte 1997 yılında bir anlaşma imzaladılar. 2.5 milyar dolarlık gaz alacağına karşılık, o üssü 20 yıllığına kiraladı. 2017 yılında süre doluyor. Çoğu gitti, azı kaldı. Şimdi donanmayı Karadeniz'e, kendi kıyılarına çekiyor ve üs olarak da Novorossisk'i seçtiler. Novorossisk en büyük ticari limanlarıydı. Daha batıya doğru kayıyoruz, gittikçe liman azalıyor. 65 Türkiye'nin burada önlem alıp, liman olabilecek bölgelerde arazileri kapatması gerekiyor. Yarın bir gün Karadeniz kapısı bize kapanırsa, biz R u s y a ' y a ticaret yapamayız. İşin doğrusu da şudur, biz R u s y a ' y a ticaretimizi, doğrudan Rus deniz limanları üzerinden veya hava limanları üzerinden yapmak zorundayız. Bakın bugün Gürcistan'la sıkıntıları var, Gürcistan üzerinden bir hat oluşturmamız m ü m k ü n mü? Asla. Gürcistan ile sıkıntıları var, Ukrayna ile de sıkıntıları var. Gidip geliyor, Ukrayna bir orada, bir burada. Görünen o ki, gidecek gibi. N e yapacağız? O zaman bizim, Karadeniz'de ve Azak denizinde konuşlanmamız gerekiyor. Oralarda Türk lojistik merkezlerini kurmamız gerekiyor. Birçok sektörde de hatta ileride tekstil için de bu geçerli olacak. Bizim R u s y a ' d a güneyde gümrükleme yapmamız gerekecek. Güneyde depolarımızı kuracağız, narenciyesi ayrı, yaş meyve sebzesi ayrı, hepsi bir alanda da olabilir. Hatta küçük ufak tefek paketleme tesisleri bile düşünülebilir oralarda gireceğiz ucuz bir şekilde, dökme götüreceğiz gerekiyorsa, ambalajımızı orada yapacağız, oradan Sibirya'ya göndereceğiz. Örneğin demiryollarında millileşmiş malı Rus demiryolları % 50 ucuza taşıyor. Millileşmiş mala avantaj sağlıyor Kapıda gümrüklemenin bir avantajı ortaya çıkıyor. Onun için Karadeniz'de bizim çok acilen üslenmemiz gerekiyor. Gerçi buna alaka gösteren firmalar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladılar. Yer vs. aranıyor. A m a bu lojistikçi firmaların o bölgelerde konuşlanmalarını da onların işvereni pozisyonundaki üretici ve ihracatçının teşvik etmesinde yarar var, onları en azından manen biraz desteklemekte, gidin, çalışırız gibi teşvik etmekte yarar var diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. Abdullah Çınar: Peki, çok teşekkür ediyorum. Birikim taşıyor tabi. Ben son iki soru alacağım ondan sonra Sayın Murat başkanımın bana dönük 66 sorusuna cevap vereceğim. Tabi öyle anlıyorum ki, kötü bir moderatörlük yapıyorum, konuşmacı gibi algılandım, espri yapıyorum canım dur. Panelist gibi algılandığım için bana da soru geldi demeye çalışıyordum. Espri yaptım. Evet Aslan bey buyurun. Aslan Öztaş: İTO 33 No.lu Örme grubu meclis üyesiyim. Bahri beye sorum olacak. R u s y a ' d a gerek şahsi can güvenliği, gerekse ticari faaliyet güvenliğinin durumu nedir? Teşekkür ederim. Bahri Can Çalıcıoğlu: Yılbaşından iki gün öncesine kadar ırkçı saldırılar nedeniyle, maalesef 23 yabancı hayatını kaybetti. Fakat dönüp bakıyoruz bunların arasında Türk var mı? En azından son iki yılı takip edebildiğimiz kadarıyla Novorossisk'te bir Türk inşaat işçisi öldürüldü. A m a 2 yılın bilançosu da 150 kayıp civarında. 12 ve 18 yaş arasındaki genç bir grup, kendilerini neofaşist olarak Neonazi olarak adlandıran bir grup bu tip eylemleri yapıyor. A m a asıl hedefleri, daha çok Tacik, Kırgız ve Kafkasyalılar, güney Kafkasyalılar. Bunlar tabii kriminal olaylar, bunları geçiyoruz ama onun haricinde, 2 yıl içerisinde, doğru çalışan, kayıtlı çalışıp da bir sıkıntı yaşamış olan hiçbir firmamız bize gelmedi. A m a kayıtsız çalışanlardan gelenler oldu. Ofisimiz basıldı, bilgisayarımıza el kondu veya malımız geldi, Şeremotva'da el koydular vs. gibi şikayetler geldi. Kayıtlı çalışana hiçbir sıkıntı yok. İş adamlarına yönelik eskiden 1990'lı yıllarda olduğu gibi birtakım mafya diyebileceğimiz tarzdaki yaklaşımlar yok. Artık devlet otoriteyi ele aldı. Çok rahatlıkla gelebilirsiniz. Abdullah Çınar: Evet son soruyu alacağım arkadaşlar, ondan sonra toparlayacağız inşallah. İsmail Taşdemir: Esra Tekstil. Ben Fatih beye soruv soracaktım. Lojistik olayını burada kuralım, bunlar yine lafta mı kalacak? Yoksa yapılacak mı çünkü 67 ben daha önce de katılmıştım. Yine katılımın az olduğunu söylüyorlar. Esnaf olarak biz inanmıyoruz, onun için katılım az oluyor. Teşekkür ediyorum. Fatih Turan: Lojistik merkezini kuralım konusu çok ciddi bir konudur. Maliyeti oldukça yüksek olacak bir konudur muhakkak ki. Bunu devlet kursun gibi bir yaklaşım eğer var ise, gerçekleşme ihtimali açık söyleyeyim çok fazla olmaz. Çünkü artık özel sektörün bu taşın altına elini koyması gerekiyor. Evet, devlet teşviklerini verir, mevzuat açısından gerekli düzenlemelerini yapar, Rusya kanalıyla yapılacak ilişkilerin yasal ve pratik düzenlemesini yapar. Ancak özel sektör dernekler eliyle mi olur, birlikler eliyle mi olur? Veya iki üç tane özel firma, sermaye bulup, bu işin altına elini mi koyar? Bilemem, ama muhakkak ki özel sektörün bu taşın altına elini koyması gerekiyor. Bakın daha önce Bahri bey de bilir, M o s k o v a ' d a bir Türk Ticaret Merkezi kuralım dedik. Şu anda bir Türk Ticaret Merkezi var ancak ondan bahsetmiyorum. Daha çok lojistik ağırlıklı olacak, show roomları olacak, depolama sistemleri olacak bir lojistik merkezi kuralım dedik. Bu konuya ilişkin olarak Rus tarafı ile müzakerelerimizi yaptık. Prensip mutabakatına vardık. Yola doğru yavaş yavaş çıkılmaya başlandı. Ancak bu konuda özel sektörümüzden ayakları yere basan bir proje bize gelmedi. Çünkü bizim devlet olarak bir proje yapıp bunu özel sektöre dağıtmamız söz konusu olmaz. Ancak buradaki kârı, verimliliği görecek olan özel sektör kendi projesiyle gelir ve bu proje çerçevesinde ne gibi destekleri var ise, bunları da devlet kendi mevzuatı çerçevesinde karşılayabildiği ölçüde karşılar. Dediğim gibi önümüze ciddi bir proje gelmedi. Şimdi güney R u s y a ' d a bir lojistik merkezi kurulması konusunda, bu sefer devlet özel sektörden 3 adım daha önde gidiyor. Nasıl önde gidiyor? Devlet, bunun yaptırıyor, buna kaynak ayırdı. 68 fizibilitesini Bahri beyin de bahsettiği gibi, Müsteşarlığımız bünyesinde kurulmuş olan Lojistik Hizmetleri Dairesinin öncülüğünde şu anda güney R u s y a ' d a bir Türk Lojistik Merkezi kurulmas için fizibilite çalışması yapılıyor. Sözkonusu fizibilite çalışması yapıldıktan sonra, elbette ki bu yine özel sektöre döndürülecek. Bakın durum tespiti bu. Şu kadarlık ihtiyaç, şu kadarlık getiri, götürü muhasebe vs. hepsi ortaya konulacak. Ondan sonra özel sektör elbette ki bu projeye girecektir diye tahmin ediyoruz. Çünkü özel sektörün Rusya'daki bekasının en önemli ayaklarından bir tanesi, bu lojistik merkezleri olacak. Biraz önce de belirttiğimiz gibi Rusya Dünya Ticaret Örgütü üyesi değil. Kendi şartlarını kendi koyma imkânına sahip bulunmaktadır. Rusya, Dünya Ticaret Örgütüne üye olduğu zaman, ne gibi vergi indirimleri yapacağı belli. Ancak bir anda üye olur olmaz vergileri sıfıra indirecek diye bir şey beklemememiz gerekir. Bunlar bir geçiş dönemiyle gidecek. Yalnız olaya şöyle bakalım. Ülkemizin Rusya Federasyonu'na ihracatında vergi yükü ne kadardır? Örneğin; 100 birimlik ihracatımızda, vergi yükü bizi ne kadar etkiliyor? Lojistik ne kadar etkiliyor? İthalat ölçek ekonomisi olmamamız ne kadar etkiliyor? Bunların hepsini bir yan yana koyalım, bakın siz de göreceksiniz ki, vergi faktörü bunların en düşük olanı çıkacaktır karşımıza. Biz eğer bir TIR kamyonunu 6500, 7000 dolara ancak Rusya Federasyonu'na gönderebiliyorsak, bakın 100 bin dolarlık mal koyduğunuzu düşünün, 6500 dolar navlun veriyorsunuz, % 6.5 navlun vergisi ödüyorsunuz. Bunun gümrük vergisi ne kadar % 7. Çalışmalarımızı, bir serbest ticaret veya tercihli ticaret anlaşması yapma yönünde sürdürüyoruz. Bunda başarı süremizi, kısaltabilmemizin yolu da yine hep konuştuğumuz gibi, bütün konuları bir bütün halinde değerlendirecek, 69 al ver mekanizmasını kurabilecek, koordinasyon eksikliğimizi gidermemize bağlı. A m a şunu tekrar ediyorum, vergi yükünün yüksek olduğu doğrudur, Rusya'nın yüksek. Ancak genel maliyetler içinde baktığınız zaman, bugün Rusya vergileri sıfırlasa, kendi sorunlarımızı çözmeden bizim R u s y a ' y a ihracatımız kat be kat mı artacak? Hayır diye düşünüyorum. Abdullah Çınar: Evet, peki. Efendim çok çok teşekkür ediyorum. Toplantıyı bitirirken öncelikle değerli katkıları için dostlarımıza, katılımcılarımıza hepsine çok çok teşekkür ederim. Murat beyin dillendirdiği, aslında bir nebze Şevket beyin de değindiği bir konu vardı. İstanbul Ticaret O d a s ı ' n m bu koordinasyonda nerede durması gerekir. Belki onu konuşmak lazım. Odamızın bünyesinde oluşturulmuş bir Tekstil İhtisas Komitemiz var. Tekstil İhtisas Komitesi, diğer tüm tekstil komitelerinden, meclis üyeleri, komite üyeleri hatta sektörden arkadaşların da olduğu bir yapılanma. Tabi bu komite, Yönetim Kurulu'na kararlarında yardımcı olmak maksadıyla kurulmuş istişari bir organ. B u mantıkla kurulmuş olan pek çok ihtisas komitemiz var ama içlerinde en yoğun çalışanı olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Reklamlara girecek belki ama başkanıyım diye demiyorum, Tekstil İhtisas Komitesi şu anda İstanbul Ticaret O d a s ı ' n m en sıkı çalışan ihtisas komitesi olma özelliğini sürdürüyor. Aşağı yukarı tekstildeki her duruma vaziyet etmek gibi bir anlayışla hareket ediyoruz. Tabi, biz sadece buraya seçilmiş olan insanlar değil, sektörden burada olmayı arzu edenlere de kapılarımızı açıyoruz. Dahası, bu dönem başlattığımız bir şey daha var. Sivil toplum kuruluşlarını da bu meselelerde partner olarak görüyoruz ve bizim her türlü faaliyetimiz, etkinliğimiz sektörüne göre, yada genel durumlar kapsamında, tüm sivil toplum kuruluşlarını da meseleye ortak edebileceğimiz şekilde kurgulanıyor. Dolayısıyla bu dönem sivil toplum kuruluşlarıyla da fevkalade yakın işbirliği halinde çalışmaya gayret ediyoruz. Bu yönden, somut projelerin hayata 70 geçirilmesinde örneğin loj istik merkezi gibi bir proj enin hayata geçirilmesinde Ticaret Odası direk olarak yüklenici bir rol üstlenemez ama bu noktada koordinasyonu, ilişkileri kurmaya tabi ki gayret eder. Tekstil İhtisas Komitesinin gündemindeki meselelerden biri de, bugün gerçi 25 No.lu Mensucat Meslek Komitesinin bir etkinliğindeyiz ama Tekstil İhtisas Komitesinin de gündeminde yine Rusya ile ticaret, daha doğrusu Rusya ile ticaret diye kastettiğimiz, geniş bir parantez, başka boyutları da içermektedir. Belki, tüm bağımsız devletler topluluğu da var, Orta Asya'sı da var. Dolayısıyla bunlar gündemimiz olmaya devam eden hususlar. Orada olmayı arzu eden tüm dostlarımıza da açık olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Efendim ben tekrar katılımınız için hepinize çok çok teşekkürler ediyorum. Umarım burada ortaya konan ufuk, en azından geleceğe ilişkin, iş adamlarımızın pozisyon alması noktasında faydalı tesirler meydana getirmiştir diye ümit ediyorum. Tekrar hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. 71 72 İTO YAYINLARI (2007) 2007-1 Sigortacılık Yasa Tasarısının Getirdikleri 2007-2 İstanbul Tehlikeli Atık Bertaraf Projesi Fizibilite Etüdü 2007-3 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması 2007-4 Kimyasal Ambalaj ve Atıkların Çevreye Etkileri ve Zararlarının Önlenmesi 2007-5 Türkiye'de Kalıpçılık Sektörünün Bugünü ve Yarını 2007-6 Otomotiv Sektöründe Grup Muafiyeti ve Yeni D ö n e m 2007-7 K O B İ Borsaları 2007-8 2007 Yılı İndirimli Kuruluşlar Rehberi 2007-9 Kredi Kartı Kullanımının Tüketici Alışkanlıklarına ve Alışverişlerin Yer, Zaman ve Marka Tercihlerine Etkisi 2007-10 Fiyat İndeksleri 2007-11 Yeni Zelanda İhracat Pazar Araştırması 2007-12 Müzik Eserleri Üzerindeki Telif Hakları ve Uluslararası Uygulamalar 2007-13 Bilirkişi Bilgilendirme 2007-14 Otomotiv Yan Sanayi Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-15 Hazır Giyim Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-16 Ayakkabı ve Deri Çanta Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-17 Mobilya Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-18 İnşaat Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 73 2007-19 Konfeksiyon Yan Sanayi Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-20 Ev Tekstili Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-21 Makine Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-22 Oyuncak Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-23 Kırtasiye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-24 Züccaciye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-25 Türkiye Pirinç Piyasasının Sorunları ve Çeltik Üretim Potansiyeli 2007-26 Lisanslı Depoculuğun ve Teslimata Bağlı İşlemlerin Türkiye Tarım Ürünleri Piyasasına ve Vadeli İşlemlere Olası Etkileri 2007-27 Küreselleşen Ekonomi İçerisinde Ortaya Çıkan Yeni Dağıtım Kanalları:Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2007-28 Ülkemizde Atık Yönetimi İdaresine İlişkin Düzenlemeler ve Kazançlı Çevre İdaresi 2007-29 Enerji Sektörünün Geleceği, Alternatif Enerji Kaynakları ve Türkiye'nin Önündeki Fırsatlar 2007-30 100 Soruda Mortgage Uygulamaları 2007-31 Rami Gıda Toptancılarının Rekabet Gücünün Geliştirilmesi 2007-32 Ekonomik Göstergeler 2007-33 Türkiye'de Şeker ve Şekerpancarı Üretiminde Kota Sistemine Geçiş, Bugünkü Durum ve Geleceği 2007-34 İstihdam Perspektifinde A B Sürecinde Türk Tarımının Sorunları ve Çözüm Önerileri 74 Genel 2007-35 Müzakere Süreci ve A B Müktesebatma U y u m u n İş Dünyasına Etkileri 2007-36 Türkiye'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlayışının Gelişiminde Meslek ve Sivil Toplum Kuruluşları 2007-37 İstanbul'un Rekabetçi Sektörleri 2007-38 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları 2007-39 l.İTO Tekstil Şurası 2007-40 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar K a n u n u ' n u n Alınışının 8O.Y1I1 2007-41 Yeni Müşteri 2007-42 Eski Eser Binaların Yapımında Yaşanan Bürokratik Zorluklar 2007-43 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi 2007-44 Turkey in Figures 2007-45 International Commercial Arbitration L a w Comparative Survey 2007-46 Asgari Ücrette Esnek Modelleme: Bölgesel Asgari Ücret Yaklaşımı 2007-47 Avrupa Birliği'nin Türk KOBİ'lerine Yönelik Programları Rehberi 2007-48 Nasıl E-ticaret Yapılır? 2007-49 Yargıtay Kararları Işığında Sorularla 4857 Sayılı İş Yasası 2007-50 Avrupa Birliği Fonları ve Türkiye'nin Kullanım Koşulları Rehberi 2007-51 Türkiye İçin Model Olabilecek Ülkelerde Uygulanan Uygulamaları ve Ülkemize Uygulanabilirliği 2007-52 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri 2007-53 Social and Economic Indicators of İstanbul 75 Teşvik 2007-54 Başarılı İhracatçılar'2006 (kitap+cd) 2007-55 Türkiye ve Avrupa Birliği'nde Sermaye Şirketleri Reformu 2007-56 Elektronik İmza ve Uygulamaları 2007-57 Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti 2007-58 Tarım Envanteri ve Alternatif Ürünler Geliştirilmesi 2007-59 Başarılı Vergi Mükellefleri 2006 2007-60 İstanbul Ticaret Odası: görev ve hizmetler 2007-61 Risk Sermayesi Finansman Yönetimi 2007-62 Dünyada ve Türkiye'de Akıllı Tekstiller 2007-63 2006 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması 2007-64 İnternet Üzerinde Güvenlik Sorunları ve Güvenli Ticaret Yapmanın Yolları 2007-65 Ekonomik Rapor 2007-66 Porselen, Seramik Sofra ve Süs Eşyasında Portekiz Örneği 2007-67 Turkey Your Business Partner 2007-68 Gümrük Birliği'nin Getirdikleri ve Götürdükleri: Dış Ticaret Vergileri ve İhracat Gelirleri Analizi 2007-69 Türkiye'de Turizm Ekonomisi 2007-70 Elektronik İmza Uygulamasının Mobil Sistemler Üzerinde Kullanımı 2007-71 Tekstil Aksesuarları Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri 2007-72 Jenerik İlacın Önemi ve Sorunları 76 2007-73 Dünden Bugüne İstanbul'un İşgücü ve İstihdam Yapısı 2007-74 Ekonometrik Rekabet Modelleme, Pazar Tepki Analizi ve Talep Tahmini 2007-75 Economic Report İTO YAYINLARI (2008) 2008-1 Türkiye'nin Küreselleşmesi Fırsatlar ve Tehditler (3 cilt) 2008-2 İnternet Üzerinde Hukuki Yükümlülükler Bilişim Suçları 2008-3 Avrupa Birliği'ne U y u m Sürecinde Otomotiv Sektörü Rehberi 2008-4 Türkiye'de KOBİ'lerin B A S E L H'ye U y u m Süreci ve Öneriler 2008-5 Orta A s y a ' d a Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2008-6 Lonca'dan O d a ' y a Nadir Eserler Katalogu 2008-7 Organik Pamuk ve Tekstil Sanayii 2008-8 İş Dünyasına Yönelik Bilgi Merkezleri 2008-9 İstanbul Ticaret Odası Görev ve Hizmetler 2008-10 Uluslararası Hizmet Ticaretinde Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye 2008-11 İstanbul'da Şiddet ve Şiddetin Sosyolojik Arka Planı 2008-12 İhracat Yönelimli Yabancı Yatırım Ortamı: Karşılaştırmalı Bir Analiz ve Politika Önerileri 2008-13 A B ve Diğer Uluslararası Birlikler ile İlişkilerde Türkiye'nin Seçenekleri (2 cilt) 77 2008-14 Yöneticilerin Toplantı Yönetimi Becerileri ve Çalışanların Kararlara Katılma Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi 2008-15 Yöneticilerin Liderlik Stilleri, Değişim Yönetimi ve Ekip Çalışması Arasındaki İlişkilerin Çok Yönlü Olarak Değerlendirilmesi 2008-16 Kozmetik, Güzellik ve Itriyat Sektörünün Sorunları, Çözüm Önerileri ve Geleceği 2008-17 Fiyat İndeksleri 2008-18 Öğrenci Yönetmeliği 2008-19 Yeni Başlayanlar İçin Tüccarlığın Prensipleri 2008-20 Dersaadet / İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'nda Kayıtlı Olan Banker, Tüccar ve Komisyoncuların İsimleri 2008-21 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası 2008-22 Sigortacılık Yasası, Yeni Yönetmelikler, Yeterlilik Belgesi ve Levhalar 2008-23 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Yönelik Vergi Teşvik Politikası 2008-24 Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve Türkiye'de KOBİ'ler 2008-25 Sigorta Sektörünün, Sigorta Düzenleme ve Denetleme Yasasından Beklentileri ve Vergi Problemleri 2008-26 Türkiye'de Sınır Ticaretinin Gelişimi ve Mevcut Durumu 2008-27 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Eksik ve Aksak Yönleri ile Tadiline İlişkin Çözüm Önerileri 78 2008-30 Solvent ve Baz Yağların Kullanımına Yönelik Karşılaşılan Sektör Sorunları 2008-31 Enerji ve Çevre U y u m u 2008-32 Dünyada Türkiye ve İstanbul (Broşür) 2008-33 Turkey & İstanbul in the World (broşür) 2008-34 Türkiye'de Kongre Turizmini Geliştirme İmkanları 2008-35 Sahra Altı Ülkeleri Pazar Araştırması: Senegal, Mali, Fildişi Sahili, Gana 2008-36 Avrupa Birliği Vergi Sisteminde Gelişmeler 2008-37 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları (2.baskı) 2008-38 20 Soruda Reach: A B ' n i n Yeni Kimyasallar Stratejisi 2008-39 Mikroenerji santralleri 2008-40 A B ve Türkiye'de Sosyal Diyalogun Gelişimi 2008-42 Milano Ulusal ve Uluslararası Tahkim Odası Tahkim Kuralları 2008-43 Makro Ekonomik Göstergeler 2008-44 K a m u İhale K a n u n u ' n a Göre Sağlık ve İnşaat Sektörlerinde Teklif Hazırlama ve Sözleşme Yönetimi 2008-45 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi 2008-46 istanbul in Figures 2008-47 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Arapça) 2008-48 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Rusça) 2008-49 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması 79 2008-50 Türk Bankacılık Sektöründe Yabancılaşma: Risk mi, Fırsat mı? 2008-51 Uluslararası Finans Merkezi Olarak İstanbul'un Yapılanması ve Finans Kümelenmesi • Kasım itibariyle. Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yayınlarımıza internet sitemizden tam metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir. 80