Hukuk eğitimi almış, demokratik Cumhuriyete ve hukuk devletine

advertisement
Trabzon Barosu Başkanı Av. Mehmet ŞENTÜRK' ün 2013/2014 yargı yılı açılış mesajıdır.
Hukuk eğitimi almış, demokratik Cumhuriyete ve hukuk devletine bağımsız
savunma ve bağımsız yargıya inananlar olarak yasaların bize verdiği "Hukukun
üstünlüğünü insan haklarını savunmak, korumak" ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak
amacıyla "eksiksiz demokrasi, özünde hukuka bağlı devleti, bağımsız ve tarafsız
yargı ile bağımsız savunma" hedefimiz doğrultusunda:
2013/2014 yargı yılının ülkemize, milletimize ve camiamıza uğurlu olmasını
diliyorum.
Bağımsız savunma ile, bağımsız yargı gerçek hukuk devletinde; gerçek hukuk
devleti de ancak demokrasisinin eksiksiz işlediği yönetimlerde bulunur.
Toplumun bütünüyle dönüşümü anlamında kalkınmayı gerçekleştirebilecek tek
çözüm, tam ve işleyen daha doğru anlatımla "eksiksiz demokrasi " ile mümkündür.
İyi yönetim; sosyal ve siyasal katılımı arttıran politikalar ile toplumsal refahı
gerçekleştirecek kamu hizmetleri ve fiziksel ait yapıdır.
Çağdaş toplum; kendisi hakkında düşünme yeteneğine sahip olan, bugününü ve
yarınını planlayabilen toplumdur.
Eksiksiz demokrasi; içinde bütün özgürlükleri sağlayacak olan; vatandaşlar
arasında din, dil, ırk farklılıkların belirgin şekilde ortaya çıkmamasıdır. Ülkemiz;
birikimi, dinamik yapısı ve yaşadığı deneyimlerle zengin sosyal ve kültürel yapısı ile
toplumu farklı etnik ve kökenlerden gelse bile bunun bütünlüğünü sürdürebilecek,
beklenen ve artık bir ihtiyaç olan değişim ve dönüşümleri gerçekleştirebilecek donanıma
ve birikime sahiptir.
Eksiksiz demokrasi ve demokratik hukuk devleti; birlikteliğimizin ve bütünlüğümüzün
en sağlam güvencesidir. Milletimizin en önemli özelliği kurtuluş ve kuruluş felsefesinde
olduğu gibi ortak akıl etrafında sağduyu ile birleşebilmesidir.
Ülkemizde sıkça ve periyodik olarak yaşanan müdahaleler siyasal sistemin
gelişimine olanak vermemiş, parlamenter sistemin gelişimini etkilemiş, demokrasi
kültürümüzün olgunlaşmasını ertelemiştir. Bu kültürün ürünü olarak ortaya çıkan, siyasi
alışkanlıklar ile sosyal hayat ve siyasetteki biat kültürü demokrasimizin gelişimi
açısından acilen kurtulmamız gereken en önemli olumsuz unsurdur.
Hukuk; bireyin meşru ve savunma hakkının kolektif organizasyonu, bireysel ve
toplumsal yaşamın en sağlam güvencesidir.
Kuruluş amacı bireysel ve toplumsal yaşamı en yararlı işletmek şekilde olan devletin bu
amacı gerçekleştirmede en önde gelen gücü, olanağı ve temel dayanağı hukuktur.
Hukuk devletinde bu güç ve olanağı bireysel ve toplumsal gelişim için kullanan,
kendi otoritesini kendi koyduğu hukuk kuralları ile sınırlayan çağdaş devlettir.
Parlamentoların sürekli kanun yapması, bu kanunların yürürlükte olması o
devletin gerçek anlamda hukuk devleti olduğunu göstermez. Devleti yönetme
durumumda olanların kanun yaparken ve uygularken kanun devleti olmaktan çıkıp,
hukuk devleti olmayı gerçekte istemeleri ve özümsemeleri gerekir.
Vatandaşların adil yargılanıp haklarının sağlanacağı bağımsız ve tarafsız
mahkemelerin bulunduğuna inanmaları toplumda adalete olan inancın en temel
koşuludur.
Gerçek hukuk devletine ulaşmamızı engelleyen eksik demokrasimiz yargımızın da
tam bağımsızlığa ulaşmasını engellemektedir.
Artık ülkemiz ara rejimlerin baskıcı ve dayatmacı anayasalar ile yönetilmeyi hak
etmemektedir.
Mevcut anayasal sistemin ülkemizde eksiksiz demokrasiyi, yargı bağımsızlığını
ve bağımsız savunmayı gerçekleştirmekten uzak olduğu tartışmasız gerçektir.
Ulusumuzun hak ettiği ufuk acıcı, özgürlükleri geliştirici hukuk devletini esas alan, ara
rejim ürünü olmayan, bağımsız sivil ve katılımcı bir anayasaya olan ihtiyacı
tartışmasızdır.
Yargının siyasallaşmaması veya siyasetin yargıya müdahale etmemesine özen
gösterilmeli bu konuda gerekli düzenlemeler yer verilmelidir. Ancak, yargı
mensuplarının da siyasete müdahale ye davetiye çıkartacak uygulamalardan kaçınmaları
yargı erkine yaraşır şekilde durmaları da gözden kaçırılmamalıdır.
Üyesi olma yolunda aşırı çaba sarf ettiğimiz Avrupa Birliği rapor ve
tavsiyelerinde; "kurumsal ve işlevsel açıdan yargı bağımsızlığının henüz Türk Adalet
sisteminin bir özelliği olmadığı" vurgusunun hala güncelliğini koruması üzüntüsünü
taşımaktayız.
Tam bağımsız olmadığı için kurumlaşamayan ve bağımsız olmadığı iddiaları ile muhatap
olan yargının savunma unsuru Avukatlar bağımsız savunmayı oluşturamamanın
sıkıntısını yaşamaktadır.
Yargı bağımsızlığına, gerçek hukuk devletine ve eksiksiz demokrasiye olan inancımızla,
bu doğrultuda çabalarımızı sürdürürken ayrıca "savunmayı savunmak" zorunda
kalmamızın zorluğunu yaşamaktayız.
Savunmanın anayasal güvenceye kavuşturulması hukuk devleti adına temel
talebimizdir. İstenildiği kadar yasalar mesleğimize haklar tamsa da bunların kâğıt
üzerinde kaldığı, yasa ile verilenlerin yönetmelikle ve fiili uygulamalar ile geri alınmaya
çalışıldığı yargının kurucu unsuru olarak görülmekte engeller yaşandığı gerçekleri ile yüz
yüzeyiz.
Hiçbir sınav ve değerlendirmenin olmadığı, üzerindeki sayısal baskının her
geçen gün arttığı " Mevlana mesleği " haline gelen avukatlık mesleği ile bu uğurda
çaba sarf edilemeyeceğinin bilinmesini de isteriz. Bağımsız savunmanın önemini
algılayamayanların savunma mesleğini yargının kurucu unsur olarak değil de
karıştırıcı bir yükü olarak görmeye kendilerini zorlamaları demokrasimiz için ciddi
bir engel ve tehdittir.
Dünyayı ve ülkemizi giderek hukukun üstünlüğü kavramının saygınlığından uzaklaştıran
temel gelişmeler eşitsizlikten kaynaklanan yoksulluk farkı ve terörizm kaynaklı güvenlik
kaygısıdır. Bu sorunlar, bazen hukukun önüne geçebilmektedir. Kaygımız bu alandaki
hak ihlallerini bazı gerekçelerle giderek artması ve hukuk dışı alanlardaki arayışın devam
etmesidir.
Hukukun gücünü sindirmeyenler, " tutuklu yargılama konusunda işine geldiği gibi
davranıp yön vermeye, etkili olmaya çalışan siyasiler " gücün hukukunu oluşturup
egemen kılmak için son derece vahim ve kaygı verici açıklama ve davranışlar
sergilemektedirler. Bu gelişme hukuk ve onun üstünlüğünü güçlü otorite karşısında yok
kılan bir durumdur.
Ne yazık ki dünya devletleri dünyada yaşanan hukuksuzluklara, katliamlara,
kimyasal silah kullanımlarına, darbelere karşı müdahil olmak bir yana seyirci ve
destek olmaktadır. İki vahim olay arasında tercih yapıp, dilediklerinin yasını
tutmaya yönlendirilmiş bulunmaktadırlar.
Yargısal faaliyetlerin fizik açıdan en uygun koşullarda yürütülmesi bireyin
yargıya olan güveninde önemli etkendir. Ülkemiz gerçeğinde yargı hizmetlerinin genel
bütçedeki payının düşüklüğü yargı hizmetlerinin fiziki açıdan da zor yürütülmesi
gerçeğini doğurmaktadır.
Son zamanlarda yaşanan yaraşır ve yakışır adli hizmetler ile ilgili yaşanan olumlu
gelişmelerin yeterli olmadığını, sadece binalar ile ve " adalet sarayları " ile adaletin
tecelli edemeyeceğini belirtmekte yarar görüyoruz.
Bu düşüncelerle 2013/2014 yargı yılının,
Adalete olan güvenin arttığı, demokratik hukuk devleti sürecindeki
adımların hızlandığı, toplum için adalet anlayışının yerleştiği,
Tam ve eksiksiz demokrasinin yargı bağımsızlığı ve bağımsız savunmayla
oluşabileceğine olan inancın arttığı, Adaletin temeli olan savunmanın ve savunma görevi
yapan yargı mensuplarının yargının kurucu unsuru olduğu gerçeğinin içselleştirildiği,
Kurumsal ve işlevsel açıdan yargı bağımsızlığının Türk Adalet sisteminin bir
özelliği olduğunun evrensel kabul gördüğü,
Elitlerin yer değiştirmesini değil, " Herkes için Adalet, Adalet için Avukat "
prensibinin hakim olduğu,
Bir yıl olmasını dilerim. 02 Eylül 2013
Download