·HRISIIYAN SÖMÜRG . ''SEN, RABB'İNİN YOUUNA, BİKMETLE VE GÜZEL ÖGÜTLE iliGI, li VE MISYO fAAliYEilERi \ (·*) DAVET ET" .. Dr. Ali Arslan AYDIN ' ÜSLÜl\:lA.N konu§macı Prof. Dr. İs~ail Faruki tebliitlılln ikinci kısmında; önce müşterek b. azı esaslap. beya.ı:i ettikte!l sonra, İslam ve Hristiyan §.lemlerin yeni bir anlayışla birbirine yakla§abilmesi için, bu iki alemi asırtar boyu birbirine düşman eden bazı ma~atıı çalı§ma ve faaliyetlere son vermek gerektiğini ifade etti. Bu önemli mes'eleler hakkındaki fikir ve düşüncelerini özetieyetek makalemizi tamamlamak istiyoruz. M DIYANET DERGISI .e.. HRİSTİYAN SÖMÜRGEOn.tGt MES'ELESİ: D'r. Faruki'nin bu mühim konudaki sözlerini şöyle özetleyebiliriz: "Çağınuz müslümanlarının en büyük dü§manı ol~ Sömürgecilik ve Mlııyoneriikten, Hristiyan Alemi mes'uldilr, Hristiyanlık değil. Sömürgeciler, istismar ettikleri· ülkelerdeki her insa.:ıiın şahsi tek§.mülünü . engellemişlerdir. Hristiyan alemi de; sö.ınürgecilik vasıtasıyle müslümanların: konU§mıi. ve fikir hürriyetlerini, ·toplantı ve her· türlü . . çalışma hürriyetlerini, hatta onların ve çocuktarının eğitim hürriyetini ClLT: . XV SAYI: EYLÜL EKIM KASIM ARALIK 1976 (•) Bu yazını:ıZın ntişti~ ilk b!llümlerl, Diyanet Gazetesi 188-144. sayılarında neşredil- . 339 5-6 gasbetıni§tir. Çok hallerde ise, yerli halk toprağından ve yurdundan HRİSTİYAN RGECİLİGİ, SYONERLİGİ . VE . bNERLERİN · ~!YETLEJR! sürulerek yerlerine ecuebiler getirilip yerleştirilmiştir. Bunun misalini Kuzey Afrika'da bizzat gördüm. Fakat en canlı ve taribi ınisali; Şehid Filistindir. .Orada insanlığa, insan şeref ve haysiyetine yapılaniar, bütün dünya milletlerinin gözleri önünde hala devam etmektedir. İşlenen bu cinayet ve zulme Hrlstiyanlık · karşı ise de, Hristiyanla~ maalesef yardımcı ve destek olmuşlardır. Hristiyanlarla Müslümanların işbirliği yaparak bu şeytani zulrrıü kaldırmalan, ahlaki ve dini bir vazifedir. Filistin'dekille benzer sömürgecilik misallerini; Halici Arabi'de, t Rodezya'da, Cenubi Mrika'da; Singafor'da, J}Ialaj1a'da,. Endonezya'da ve Kıbrıs'ta görmekteyiz. Bütün bu sömürgecilik ve zulümler mutlaka önlenmelidir. isıanı- Hristiyan muhil.veresi; bütün Hristiyan ve J}Iüslüman milletleri, sömürgeci hükümetleri takbihe ve onlara karşı mlJkavemete davet etmelidir. sarili ve kesin. bir beyanat vermesi, Hristiyanla;rın sömürgeci kendi Hükümetlerine karşı kesin tavır takınmalarında büyük' rol oyn-ayacaktır. Hatta, Papanın bu daveti; saıı:ıimi Hristiyarilann söz ve güç birliği yapmalanna, mazlumlarm haklannı ve kaybolan insanlık haysiyetlerini tekrar kazanmalanna yardımcı olmalannı temin edecektir." Bu konuda dini Papa'nın duygularının uyanmasında, .tt ımiSTIYAN MiSYONERtlGi :M:ES'ELESi: "Tebşir ve Misyonerlik, Hristiyan Alemin, insan hürriyeti aleyhine açtığı ikinci cephedir. Aslında tebşir, ahiakl ve dini bir husustur. Çünkü insan; mübeşşirin sahip olduğu yüce hikmetlerden ve dini hakikatlardan, başkalannın da faydalanması için çalışır. Bu sebeple tabiatında tebşir ve irşad bulunan Hristiyanlık ta, İslaıniy_et te, sahip olduklan itikadi ve diğer dini hakikatları, münıkün olduğu kadar çok insanlara öğretmeye çalışmaktadır. O halde gerçekte tebşir ve irşad, fıtrat dininden bir cüzdür. Bu manada Hristiyanlık ve İslfun, birinci dereceden birer tebşir dini_dir." , "Fakat,_ Hristiyan alemi; Misyoner hey)etlerini, Hristiyaıılığı tebşir iı;in Müslünıa.ıılar3. göndermekle İslam'a ihanet etmişlerdir. Bu hiyanet, Hristiy~ığa değil, tenısilclleri .olan ve çok defa sömürgecilerin - ' menfaatına. alet olan Hristiyan misyoneriere aittir. Nitekim misyonerler, sömürgecilerle işbirliği yaparak -onlarla yardııiılaşmaktad~rlar.DIYANET- DERGiSl ClLT: XV SAYI: .5-6 EYLÜL EKiM KASIM ARALI i< 1976 34G Sömürgecileri kovarak istiklaline kavuşan ülkelerde ise; misyonerler, . nifak elbiselerini. çıkararak, tıpta, eğitimde, ziraatta, mühendislikte ve sosyal işlerde _uzman sıfatıyla tekrar dönmüşler ve yeni kurulan devletin bu konulardaki şiddetli- ihtiyaçlarını istismar etmişl~_rdir. Bu gibi hallerde gaye- ilahi tebşir ·değll, milletlerine siyasi, iktisadi ve kültij.rel meıifaatlar · sağlamaktır ..." · 1• . . '"Gerçek şudur .:ki; -Hrlstiyan aleminin, islam alemindeki misyonerlik faaliyetleri, asla .iyi niyete dayanmaz. Çünkü mazide ve halde, sömürgecileriu, gittikleri yeri tahrip ederek menfaat sağladıklan v~ bu hususta, misyonerlerle işbirliği yaptıltıarı bilinen bir gerçektir_.'_ _ Nitekim ,Filistin'de ve Halici ..Arabi'de bu hal -hala mevcuttur, Bu sebeple, İslau.ı ineminde, Hristiyan misyonerlerinin faaliyetlerine şüphe . 1 HR!STİYAN · SÖMÜRGEC!L!t MİSYONERLİG VE ile bakılroakta ve nefretle karşılanmaktadır.. Bu sebeplere biıi.aen, iSlam alemindeki Hristiyau misyonerliğine mutlaka ve tamamen son vermek . §arttır. Çünkü misyonerierin İslam ülkelerindeki mevcudiyeti, :İslam ve Hristiyan alemleri arasındaki yakla§ma ve yardınıla§maya. büyük bir engel olarşk kabu ledilniektedir..." e MİSYO:mnRLEF FAALİYETLER HRİSTİYAN M"PSTEŞRİKLERİ MES'ELESİ: İstişrak; Hrlstiyan alemin, İslamiyeti önce aıiliı.mak, sonra omi yıkmak hususundaki gayretleridir ki, Hristiyanlık birndan beridii". 19. Asırda 'Avrupa üniversitelerinin ortaya Çılrmasi. ile, Yahfıdi.ıerdell;; mülhidlerden . · ·ve dint hükümleri tanımayanlardan birtakıriı. §ahıslar, İsl§.m Dinini ve Medeniyetini tetkik hususunda. Hristiyanlarla anla§tılar. !ıılami klasik 'metinlerin tesbit, tahkik ve ne§rinde müste§riklerin hizmetleri inkar edilemez.. Ancak, lslamı §erh ve tefsir eden. müsteşrik,. ilim adına yapbğı . tahrifat ile iki §eyi hedef almı§tır: · Birincisi; İslanıı İkincisi; İslann Müslümanlar nazarmda yılrmak, tahrif ve tezyi:f ederek, Hristiyanlar nazarında .karalamak ve değersiz hale getirmek ... Müste§rikler bu hedeflerini tahakkuk ettirebilmek için; Kur'an-ı Kerlm'e ve Hz. Muhammed A.S. nın §ahsiyetine hücum etmi§ler, Hadislerin sihhati .etrafında §Üpheler uyandırıııi§lar, Aslıab-ı Kiram'ı §ahsi menfaat ve çıkarcılıkla itharn etmi§ler, dini .bid'atlan ve bazı sapık tarikatlan te§Vik ve müdafaa ederek,· müslümanlar arasında fitne ve tefrika çıkarmışlar ve nihayet İslam Medeniyetini de inkar ederek, onti, Bizans ve İran Medeniyetlerinin kopyası saymı§lardır. Vatikan Devleti, misyoner hey'etlerinin faaliy~tlerini durdurabilir. Daha çok 'üniversiteler bünyesindeki ~üsteşrik hareketıerini de, yapmakta olduğıı · maddi yardımlan keserek, ayrıca, İslam ve Hristiyan Alimlerine 'mü§terek te'lif eserler yazdırarak; İslann doğrU olarak anlatmak ve tefsir etmek yoluna girebilir. Böylece mazide yapılan hatalan tashih eder ve İslam· aleyhindEıki taassubu kaldırabilir..." Dr. Faruki sonra; dünyamızın çe§itli kıt'alarında yaşayan asnmız insanının birçok insani problemlerine girdi. · Bu problemlere ai:ıcak, 'üçüncü Dünya'nın ve gelişen ülkelerin bah liderlerinin ilgi. gö'sterdiğini. fakat bıınlann kısa ömürlü olduğunu söyledi. . i . ·Daha sonra, bilgi '."e ahlak teorilerine, Yunan Felsefesinin batı insanının dü§Üllce sistemindeki tesirlerine ve Kilisenin baskısı sonunda Avrup·alınıiı yaptığı Rönesans'a, Hristiyan §.le:rhinde Kilise ve din işlerinin dünya· işlerinden ayrıldığına, aynı konulardaki İslam'ın gBrü§Ülle, ferd, §.ile ·ve cemiyetle' ilgili diğer probleİnlere temas ederek sözlerinişöyle bağladı: DiYANEl DERGiSi ClLT: "İslam· ve Hristiyanlık; · dünyamıZ da yaşayan büyuk insan topluluğunUn bağlandığı rahmet, bereket, ümit ve iyimserlik din~dir. Bu iki dine cephe . SAYI: alan ilhad ve materyalist akımlar karşısında; Müslüman: ve Hiistiyanlaniı mü§terek bir·metod ve gaye ile .hareket ederek, insanlİğın probiemlerini · halledeceklerini ve daha kuvvetli bir hale geleceklerini üılıit ediyoriız..." EKIM. Müslünian alim ve dinler tariheisi Dr. ·Fai'l.llti'nüı bilhassa ·sömürgecilik; misyoner ve müsteşrik faaliyetleri hakk.ı:ıidaki' bu ilmi; sarili ve· gerçekçi konuşması; Müslüman temsilcilerini ne kadar menmun etti ise, Vatikan XV 5-6 EYLÜL KASIM ARALIK 1976 341" ...... - •.. ... ~-··· ..... ····-·- ·--· j HR!ST!YAN ioiGEC!L!G!, !SYONERL!Q.! VE rONERLER!N !A.L!YETLER! ' Hey'etini o derece rahatsız edip, müşkll durumlara soktu. .Ak§am eelsesinde Hristiyan hey'etten söz alanlar, bilhassa misyonerliği savunarak, misyonerierin yaptığı hizmetleri övmeye çabaladı iseler de, bu sözler mesnetsiz ve indi mütalaa.lardan ileri gitmedi. Söz alanlar arasında, !sHl.m felsefesi üzerinde yaptığ'ı ara§i:ırınalar ve bazı ne§riyatla meşhur, :Mısır tab'alı Dr. Anawati de vardı. Seminerde fasih arapça konuşan ikinci Hristiyan Rahipti. Hey'etteki .Afrikalı rahiplerden birinin, misyonerleri sözde müdafaa ederken, kendisinin aslında Müslüman bir ll.ile çocugıt oldugunu, nihay~t hidayete ererek ;ı:ıristiyan olduğ'unu söylemesi, hayret ve tebessümle kar§llandı. Dr. Faruki'nin; söylediklerini . bu rahibin fiilen tasdik etm~ oidugıinu bildirınesi, mezkür rahibe çok mantıld bir cevap teşkil etti. Nihayet son sözü alan Dr. Faruki'nin cevabı, bu arada, kendisinin Hristiyan Lahut Fakültesinden mezun oldugunu ve eğ'er Hristiyan olsaydı, kendileri gibi R1l.hip olabileceğini belirtmesi, hepsini susturdu ve c else, "İslAmın Zaferi" ile sorui. ·erdi. Bu arada Lübnanlı bir rahlb'in söz olarak konuşması ve ''lA illi.he . iliallah Mnhammeden R~nlullah" (Allah'dan başka il1l.h yoktur, Muhammed, Allah'ın Resuludür) demesi, bu' zaferin ilanı gibi oldu. "~en büyüktür ve hanıdü senA O'na mahsustnr'' denlierek celse sona erdi. :8 SOSYAL ADALET, ALLAB'A İMANIN BİR SEMERESİDİR. !slam-Hristiyan Tarih! Muhaveresi'nin dördüncü günü, üzerinde fikir teatisi .yapılan mülıim mevzu; ·bütün dünya milletlerinin hassasiyet gösterdiğ'i ve birçok iktisadi doktrinlerin doğ'masına sebep olan, "Sosyal Adalet" ve nasıl temin edilecegi. me.s'elesi idi. Programa göre sabah celsesinde; önce İslam Hey'etinden, Hey'et Sözcüsü Libyalı genç alim Dr. !brabim El-Güveyi, sonra Hristiyan heyetinden r1l.hip Dr. ~ulp Camps konu§i:ular. Müslüman alim ,mevzuu çok etraflı işlemişti. Tebliğin arapçası 54 sayfaydı. Bu sebeple, birbuçuk saat içinde paşarıyla özetledi. R1l.hip · Camps'ın tebliği ise, oldukça muhtasar ve ıriüfiddi. · DIYANETDERGİS( CiLT: XV SAYI: 5-6 EYLÜL EKiM KASIM ARAtlK 1976 341 Hillasa olarak her iki konuşmacı; sosyal adaletin, Allah'a iman etmenili tabit bir neticesi ve meyvası oldugıt görüııünde birle§i:iler. Zira bütün şekilleriyle zulüm, dİiliD. ruhuna ve il1l.hi naslarına aykırıdır. Dr. Güveyi ayrıca:, !slam'ın getirdlgi insanı, içtimai ve iktisadi ~izamın, insanlığ'ın istediğ'i en mütek1l.mil bir "İçtimai Adalet Müessesesi" olduğ'unu ·beyan etti. Dr. Camps ise; Hristiyanlığ'ın sosyal adaleti gerçekleşirmek için, insanların yaşadıkları yerlere kadar giderek onlara yard.ım.ci olduğunu, Kilisenin sosyal adaleti öğ'retmek maksa~yla birçok ça:Iışmaları ve teşebbüsleri bulundugıinu açıkladı. Biz bu maka:lemizde; genç Müslüman alimin İslam'ın üstünlüğünü ortaya koyan ilml _tebliğinden b1l.zı kısımlan okuyucularımıza özetiernekle yetinecegi.z. Dr. Güveyi ara§tırma.sına; arapça bir kelime olan ve Kur'an-ı Kerim'de geçen "Adl" (adalet) kelimesinin lügil.t manasını söyleyerek, sonra '"!çtiınai adil.let''in terim olarak tarifilli yaparak girdi. Lügatte, çok defa müsavat (e§itlik) ve takat nisbetinde muil.dele (denkleme) manalanna gelen adaletin; bir §ey bozulduktan sonra onu doğrultarak eski haline getirmek, ancak düzeltirken, herhangi bir tarafa meyletmemek yahut zulmetınemek olduğunu belirtti ve özetle: "İçtiınai ,. imanın VE MİSYONERLEI FAALİYETLEE denklik ve denkle§tirmektir. İçtimai sosyal ad{Uetin çerçevesi sayılır ve Allah'a semeresidir." dedi. adalet adil bir bir karde§liktir. gerçek ERİSTİYAN SÖMüRGECİLt MİSYONERL!G müsavattır; Bıı.nlar, Sonra sosyal adaletle ilgili bil.zı konulara girdi. Sosyal adaletin temininde rol oynayan ana esa.slan, bu arada, İslam'ın getirdiği iktisadi tedbirleri, ferdierin her çeşit sosyal güve~iğini, içtinıai genel yardımla§llla ve dayanı§illayı sağlayan İslami müesseseleri, özellikle "Zekat Müessesesi''ni ana hatlanyla beyan etti. Bu arada, mülkiyet hakkı ve hududu, ·servet millkiyeti, aile ve aile hukuku hakkında İslamm görü§ünü belirtti. Bütün bunların ba§ında; İsiami kilitürün önemini, Allah'a imanın, ubudiyet ve teslimiyetin, müslümana nasıl §alısiyet . ve kemal kazandırdığmı, onu ba§kalanna kul o'!nJa esaretinden nasıl kW:tardiğını anlattı. Bu konuda özetle §Öyle dedi: "İslil.m'da temel kültür, önce; yakini, kesin ve sabit imana, yani yalnız Allil.h'a ubüdiyyete dayanır. Öyle ki, bu ubfidiyyet, 'müslüman için, hür ve adil bir iktisadi nizamın nüvesini ve esasını te§kil eder. Çünkü İsliima göre insanın Allah'a ubüdiyy~ti, onu diğer ubüdiyyetlerin hepsinden ve kula kul olmaktan kurtarır. Halbuki kapitalist ve demokratik sosyal ferdi mezheplerde, yalnız kendi nefs! için mülkiyet vardır. İŞte Allah'a bu ubüdiyyet, ona, ba§kasına asla kul olmayacağını, -Hz. Ali (R.A.) nın dediği gibi- Allah'ın insanlan hür olarak yarattığını hatırlatır. Hz. Ali diyor ki: "Ba§kasma :ıml olma; Çünkü Allah, seni hür olarak yaratmıştır.'' Aynca ona; kendisi ile ba§kalannın aynı e§it şartlar içinde olduğunu öğretir; ba§kalarını köle gibi kullanmayı nefsine mubah görmez. Onu, Hz. ömer Radıyallahu anh'ın inkar ettiği' gibi inkar eder ve Hz. ömer ile beraber: "Anaların hür olarak doğurduğu insa.n:ıa.ci, kendinize ne za.m.an köle yaptınız?" der. Bundan anla§!lıyor ki, İslam'da hürriyet fikri, biZi sıkı sıkıya müsavil.t '(e§itlik) prensibine bağlıyor. Bu ikisinin, Allil.h'a ubüdiyyet esası ile irtibatı ise, ayııi derecede kuvvetlidir. DiYANET DERGtsi CiLT: XV SAYI: 5-6 Bu irtibat ve Allah'a ubüdiyyetten, ba§ka bir esas doğmaktadır. o da, hilafet emanetidir. Zira insan, Allah'ın yeryüzünde halifesidir, Dünyayı . iina:r ve ıslah etmek ona emanet edilmiştir. Kaipatta her §ey onun emrine musahhar kıhnmı§, hizmetine verilmi§ ve faydalamna, hakkı tanınmı§tır .Sonunda A.llalh!a dönecek ve yaptıklarınuı hesalıını. verecektir. EYLÜL EKiM KASIM ARALIK O halde hürriyet; ba§kasına karde§lik şnnrn ile bağh olmayı ve verilen sayısız nimetlerden faydalanmayı, !{Rlı§mayı, Allah'a şükretmeyi ve 'Sosyal zulümden kaçmmayı gerektirir. A.Uah'a ve Peygamberleriıie iman, hakka nyınakta ve adil olınakta esastır. 1976 343 . ~-- ..... ·-···-· --·· ------·-. HRİSTİYAN I!GEC!L!Q!. 3YONERL!Q.! ' VE ONERLERiN I.L1YETLERİ ' ! ݧte bu İslami kültür, insanın; Allah'a ve Sünnetullah'a iman etmesını, O'na harndederek teslim olmasını, böylece muttaltl ve muhsin derecesine çıkmasını sağlar' .Bu esaslar; İslam kültürünü, çağımızın maddi esasa dayanan diğer kültür ve doktrinlerinden · ayınr. Çünkü İslam kültürü, insanı yalnız maddeye dayanan doktirin ve prensipiere teslim etmez; insanın insandan ba§ka bir. şeyle deği§tirilmesini istemez. Belki o, hayat hakkında verdiği fikri ve manevi ·kaidelere göre, maddeye dayanan prensipierin insan içiıı deği§tirilmesini ister. Diğer madd~ci doktirinler ise, bunun aksine ~larak, maddi genel prensipiere sonsuz hürriyet tanımak ve özel mülkiyete geni§ imkan vermek suretiyle mes'eleyi hallettiğini sanmaktadır. Bu iddia yanlıştır. Çünkü; maddeci bir düşüneeye dayanarak ve serbest iktisadi nizamın ve· ferdi hürriyetlerin gölgesine sığınarak servete hakim olan kapitalist zümre, sahip olduğu sermayeyi, özel mülkiyeti kaldırarak bütün mallan devletle§tiren bir hükümete teslim etmek mecburiyatinde kaldığı za.ıi:ıan, sonuç değişmiyecekir. Zira maddeci kapitaliZin gidecek, yerine, ·aynı hayat prensipler~e inanş,n maddeci bir zümreden teşekkül eden ateist bir devlet nizarnı (Komünizm) gelecektir. Küçük büyük kapitalierin -birleştirilerek büyük bir kapital (sermaye) halinde devlete teslim edilınesi, maddeci kapitalizmin mıilızurlannı önlerneyeceği gibi, bÜtün milleti, tek bir şirketin işçisi halii:ıe getirir ve hepsinin hayatını ve · §erefini bu reSmi §irketin yönetici patranıanna teslim eder. Verdiğimiz bu özet bilgiden; Kapitalizm ve Komünizm, materyalist bir dünya görii§üne dayandığından, her ikisinin de, çağımız insanının iktisadi problemlerini halledecek kudrete sahip olmadığı anlaşılınaktadır." Müslüman konu§macıya göre insan, içinde bulunduğu buhrandan, ancak, ferd ve topluma değer veren ve her ikisinin menfaati arasında muvazeneyi esas alan İslam'ın getirdiği içtimai, ahlaki ve iktisadi nizarn ile kurtularak saadete kaVU§abilir. Bu nizam; önce AlÜlh'a iman ve O'na . ubüdiyyet esasına, sonra İslam'ın enırettiği d!ni kültüre, ahlaka ve iktisadi nizarnı uygulamaya dayanır. Bu nizamın en. önemli esası; ferdi ve içti..mai müllrlyet felsefesidir. İslfun'a göre, yer ve gökleri yaratan Allah, her ilrlsiııde mevcut vrurlık ve millkün ger!}ek sahibidir. İnsanoğlu,· yeryüzünde Allah'ın Halifesidir. · .DIYANET DERGISI ClLT: ·XV SAyi: 5-6 EYLÜL EKIM KASIM ARALIK 1976 344 Yani insana verilen akıl ve irade sayesinde, yeryüzünü imar ve islah etmek; çalı§arak mal mülk sahibi ·olmak kudreti verilmiştii:. N:iteltim Yüce Allah, kainattaki her §eyi insanın emrine ve hiZinetine vermişt~.. Ancak, insana verilen bu mülkiyet hakkı, geçici ve sınırlıdır. İnsan kazanarak elde ettiği serveti, önce nefsi ve ailesi için kullanır; sonra onu din kardeşlerinin ve cemiyetin haynna 'olan yerlere ölçülü olarak sarfeder. Servetini, fakir ve muhtaçlara, yetim ve yoksullara, borç~ulara "\Te yolda · kalınışiara sarfedebileceği gibi, umumun menfaatına, din, millet ve vatan uğruna yeri geldikçe kullanınakla mükelle~tir. Bu, İslam a_hlakının bir icabıdır. Kendisi öldükten sonra ise, malının ıiıülkiyeti miras yqluyla Çocuklarına ve torunlarına veya başkalarına intikal eder. O halde malın millkün gerçek sahibi, herşeyin halıkı olalı Allahtır, iıısaina düşen; gücü . yettiği kadar çalışmak, kazandığı malı işletmek ve onu insanlığın hizmetinde kullanmak, ayrıça, niılı:etin gerçek sahibine daima şükretmektir. Yani; mülkte, Allah'ın mülb.-iyetine dayanan bir devamlılık vardır. Kur'an-ı Kerim'in beyanma göre bütün bu meziyet ve nimetiere mazhar olan insan, başka herhangi bir varlığın emrine verilınemiştir. İnsanlar arasmda sınıf ve tabaka yoktur. İnsanın şeref ve üstünlüğü, takva ile, yani Allah'ın emirlerine sımsıkı sarılmak, yasaklarmdan dikkatle kaçınmak iledir. !slil.m'.da ırk ve renk·ayırımı veya sosyal bir sınıf yoktur. Din kardeşliği ve 'sosyal y3;rdımlaşma ve dayanışma vardır. HR!STİYAN SÖMORGEC!L:tl M!SYONERL!Qj VE M!SYONERLER FAALİYETLER: Mülkiyet ve sosyal dayanışmanın üç esası şunlardır: 1 - İnsan'ın yemek, içmek ve mesken ihtiyacını karşılanıası ve nefsini bu üç ihtiyacın sıkıntısından koruması, 2 - İnsanlık şeref ve itibarını gözetmesi, 3 - 1ktisadt ve insan! sahalarda her ferdin çalışması, kendi emeği ile · verim elde etmeye (istilisale) gayret göstermesi ve manevi _ ahlaki yüce · değerleri korumasıdır. !sUl.m'a göre özel mülkiyet, devletin ikrarı ile sabit olur ve şahst gayret ve çalışınakla veya miras· yoluyla .elde edilir. Zira ferdt mülkiyete; şalıs1 teşebbüsle, emek ve çalışınakla sci.hi.p olunur. Ancak, bu millkü çalıştırarak faydalanmak ve kar sağlamak şarttır. Ferdi mülkiyet, toplumun ·çalışanları bir nevi takdir etmesidir. i® İSLAM'DA ZEKAT, SOSYAL DAYANIŞMA MüESSESESIDİR. Müslüman konuşmacı; İslam'da !ktisadi Nizam, Sosyal Dayanışma, Sosyai Güven ve Sosyal Sigorta ile il,oili konularda geniş bilgiler '!erdikten sonra, insa'nlarm hayn ve saadeti için Islam'ın 14 asır önce getirdiği en mükemmel sosyal dayanışmaıun, karşılıklı güven ve yardımlaşmanm, "ZEKAT MÜESSESESİ" ile tahakkuk ettiğini anlattı. !slam'a göre, cemiyette yaşıyan insanlardan birini fakru zanıret içinde bırakarak onu kendi haline terketmek, Allah'ın halrkına. tecavüz sayılır. Bu bakmıdan, Islam'da Zekat, fakirin hakkıdır ve namazdan sonra gelen ikinci büyük rükündür. Nitekim, Hz. Ebubekir (R.A.) in Zekat vermeyeniere kar§l açtığı savaş, İslam tarihinde, içtimai dayanışma müessesesini korumak için .devletin açtığı ilk savaştır. Çünkü devletin başta gelen görevi, fakir ve yoksulları korumak, yardıma muhtaç olanlara yardım etmek, sosyal huzur ve güveni temin etmektir. BU: bakınıdan ·zekat, zengin müslümanlara farz kılınmış, devletin bazı hizmetleri yapmak için aldığı vergilerden ayrı olarak toplanınası ve .Kur'lln-ı. Kerim'de bildirilen yerlere sarfedilmesi emredilmiştir. Zekat verilecek mallarm nevileri, zekat nisap ve nisbetleri hadislerle tesbit edilmiştir. Zekat miktarı, mevcut malın sene sonundaki durumu ile orantİlı olarak artmakta veya eksilmektedir. Servet ve gelir elde edilirken yapılan masraflar ve emek dikkate aiııı;maktadır. Mesela, yalııız yağmur suyu ile elde edilen malısulde zekat miktarı, "Öşür" %10 iken, sulanarak· ernekle yetiştirilen rnahsülde zekat, yirmide bir (%5) dir. ()zel emek ve çalışmakla-elde edilen ticil.ret mallarmda ve kazanılan nakit paralarda ise zekat ·nisbeti, altın ve gümüşte olduğu gibi, kirkta bir, ya,ni yüzde ikibuçuktur. Büyük ve küçük baş hayvanlardaı yetiştirme errieği ·ve .(1) Koyun, keçi,_ sı~ır, manda ve deve. DiYANET· DERGiSI ClLT:· XV SAYI: 5-6 EYLÜL· EKIM .KASIM ARALIK 1976 345 btSTİYAN rı~~\Wı VE :'mRLERİN fİYETLER1 bakım masraflan dikkate alınarak, zekat miktar ve ni.sbeti Zekat, en az miktardır. Onl.ın dışında, mal üzerinde devlet ve milletin başka haklan da vardır. Diğer vergi nevileri gibi... Aynca, yapılan her türlü hayırlar, vakıf ve teberrular, müslümanlar arasında kaşılıklı sevgi ve saygıyı perçinler. Paranın saklanmasını, riba ve faizciliği önler; yatırımlan teşvik eder ve verimi artırarak iktisadi hayata canlılık kazandınr. Borç para vermek (Karz-ı Hasen) de, tsıamın tavsiye ettiği bir husustuıtı. değişınektedir. Kur'an-ı Kerim ile tesbit edilens "Zekatm dikkattir; ·ıe sarfedileceği yerler" çok calib-i ZEKATlN SARFEUİLECEGİ YERLER: Kur'an-ı Kerim ile tesbit edilen "Zekatm sarfedileceği yerler" çok calib-i dikkattir. Bunlar, sekiz sınıftır: Fakirler, miskinler, zekat memurları, kalpleri İslaİn'a ısındınlmak istenenler, köleler, borçiular, Allah yolunda (cihat için) yapılan harcamalar ve yolda kalmış olanlardı.r4. · Fakir; geliri zarfiri ihtiyacını karşılamayan ve ni.sap miktan malı olmayan kimselerdir. Zamanımızdaki işsizler ve geçinerneyen ihtiyaç sahipleri de, bu zümreye dahildirler.. Miskin ise; iht~yaç içinde kıvranan, hiç bir şeyi bulunmayan ve dilenrnek mecburiyatinde kalan.·kimselerdir. Çalışınaktan aciz olan yaşlılar ve müzmin hastalar, bu guruba girerler. Devletin, bu iki zümreden olanlara yardım etmesi zarüridiT. Bunlara, fakirlik' ve miskinlikten çıkararak nefsini ve ailesini geçindirecek miktarda zekat veril~bilir. Bu iki zümre, yukarda beyan edilen sosyal dayamşmanın üç esasından birincisini temsil eder. Yukardaki .esaslardan ikincisi olan, insanlık şeref ve itibanm gözetmeye ·misal olarak, kölelere ve borçiniara yapılan yardım gösterilebilir. Köle, belki her türlü ihtiyacını giderecek maddi imkanlara sahiptir; fakat ·hürriyetine sahip değildir. Onun için hürriyetine kavuşınak, en büyük ihtiyaçtır. Böyle olanlara yardım ederek onlan· kölelikten kurtarmak, en büyük insani vazifesidir. İşleri bozularak borçlanan, bazan iflasa sürükleriecek duruma düşenleri bu halden kurtararak, yeniden iktisadi hayata iade etmek, devletin ve ~engin müslüıruiıiların dini ve milli görevidir. Memleketinde zehgin iken yolculuk sırasında darda kalan din kardeşini bu Sıkıntıdan kurtarmak, ayni yüksek . gayeyi hedef almaktadır. DIYANET DERGiSI :ILT: XV AYI: 5-6 EYLÜL •EKiM KASIM ARALIK 1976 346 "Yukarda belirttiğimiz sosyal dayanışmanın üç ana hedefi, zekatın sarf mahallerinde dikkate alınmış, bilhassa "Allah yolunda" yapılan çeşitli harcamalar, düŞmanla savaşan gazi ve mücahitleri teçhiz etmek ve amme hizmeti için maddi yardımda bulumnak, müslüman toplumun ve devletin himayesini, kuvvetlenerek kalkınmasını ve huzura kavuşmasim ön görmektedir. (2) HüHl.sa zekat; mülkiyette kuvvet dengesini sağladığından, para !stokunu önler ve toplumda bir orta sınıfın meydana gelmesini telnin eder. Bu bakundan zekat, bir nevi sosyal güvenlik ve sosyal sigortadır. (3) Tevbe Sfu'esl, Ayet. : 6.0. · (4) Tevbe sfu'esl Ayet.: 60. HR.!ST!YAN SÖMÜRGECtL!G!, MtSYONERL!G! VE MİSYONERLERİN FAALİYETLERİ e İSLAM-HRiSTİYAN DlYALOGU ·sEMi:NERlNDE ALINAN KARARLAR VE TAVSiYELER ı -6 Şubat 1976 tarihleri arasmda Libya'nın ba§kenti Trablus'ta aktolunan "İslam - Hristiyan Muhaveresi" çalı§malan hakkında, ol.myucularıınıza dıilia önce özet bilgiler vermiştik. :i:sıaın•m ve müslümanlarm kesin zaferi ile neticelenen bu çalı§malar s.onunda hazırlanan ve alkı§larla kabul edilen ortak bildiride yer alan 24 maddelik karar ve tavsiyeleri, okuyucularıınızm bilgilerine sunarak bu yazı dizisini bitirmiş olacağ12;. Diyanet gazete ve dergisi'nin bize ayırabildiği sayfalarda, başta· teşkilatımız mensubu değerli meslekdaşlanmıza olmak üzere, aziz okuyuculanmıza faydalı olabildikse; kendimizi bahtiyar sayacağız5. Şimdi; bu tarihi serninerin toplanma maksadinı ve çalııımalarmı özetleyen bildirinin giriş kısmını ve alınan karar ve tavsiyeler bölümünü arapça metinden dilimize aynen terceme ediyoruz: · ·8 RABMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADI :I;LE Libya Arap Cumhuriyeti ve Vatikan Devleti'nin davetleri üzerine; !slam- Hristiyan Diyaloğu Semineri: · ifsen, Rabb'inin yolUna, bikınetle ve güzel öğÜtle davet et" ve "O halde, banş ve karde§liği kuvvetlendirecek §eyleri aramalıyız" Pankartlan altında; gerçek bir tehditle karşı karşıya· bulunan insanlığın geleceği ile ilgili müşterek sorumluluk duygusu ve karşılıklı iüven havası içinde, M.l-6 Şubat. 1976, H.l-6. Safer. 1396 tarihlerine ·rastlayan günlerde, Libya Arap CumhUriyeti'nin Başkenti Trablus'ta toplandı. Bu toplantıya; bir çok dünya ülkelerinden İslam ve Hristivan fikir adamlarmdan meydana gelen hey'etler iştirak ettiler. Gözlemci· olarak ta; dünya devletlerinden altmıştan fazla devlete mensup · ülkelerden, !slam din. alimleri ile, Katolik, Ortodoks ve Protestan olmak üzere tanınmış Hristiyan din, fikir ve siyaset adamları ve basın me~plan katıldılar. DIYANET DERGISI ClLT: XV SAYI: · 5"6 Bu seminerierin yapılmasından maksad; İslam alemi ile Hristiyan alemi arasmda karşılıklı yeni bir güven hayası tesisine gayret etmektir. Bu ise; çeki§me, çatışma ve sömürgecilik dönemlerinden arta kalan çe§itli (5) Bu yazılann. gıı.zete s~yfalarında kalmaması ve. dalıa gen1:;ı bir okuyucu kitlesin1n faydalanmasını ·temin maksadıyla, bazı okuyucularımızın tavsiyelerine . de uyarak buulan bir cep kitabı halinde neşr etmek arzusundayız. Yazı dizisin1n fazla uzamanıası icin atladı.!Pmız bazı kısım ve konu:;ımalaıı da. .ana hatlan ile. !lzetleyerek kitaba illl.ve etmek düı:ıüncesindeylz. EYlÜl EKIM KASIM ARALIK 1976 347 --·. . ·--·-- -- --·-·- .. HR!STİYAN i'ORGEC!L!Q!, ISYONE~!Q! VE fONERLERİN :ALİYETLER! 1 . - sorun ve problemleri izale etmeye çalışmak, bunların hakiki sebepleri üzerinde durarak ortak bir çalışma ile onları ortadan kaldırmak ve çağdaş insan'ın karşılaştığı maddi manevi bulıranlan · anlamak ve onlara pratik çözümler getinneğe yardım edecek uygun .bir ortam bulmaktır. Bu da ancak, her iki dinin müntesibleri arasında, anlayış ve yardımlaşmaya dayanan manevt bir köprü kunnakla 'mümkün olacaktır.. Taraflar; kesinlikle i:ç.anıyorlar ki, bunlan başaracak yegane asil 'kaynak, ilaht dindir. Zira din; sadece mılneVi birtakım değerlerden ibaret değil, belki o> maddi şartlarla, ruht arzular arasında ·koordine temin. etme inıkil.nına da sahiptir. . ' ' Bu gün insanlık, bir çok haksızlıklarm ızdırabmı çekmektedir... Günümüzün insanı; sürekli bir boşluk, huzursuzluk ve rüht yalııızlık içinde, mutluluktan uzak bir hayat geçirmektedir. İıi.sanlık .bu gün, dünyayı kaplayan maddi tuğyanm sebebiyet verdiği cehennemı bir atmosfer içinde kıvraıımaktadır. Bu maddi tuğyan'ın kök saldığı damarlar; iyilik, liak ve rahmet kaynaklarını- kurutınaya başlamıştır. Kurotulmak istenen bu· kaynaklarm gerçek ve asil kökl! ise, dine dayalıdır. İnsan'ın cehalet, zulüm, istibdat ve istismar'ın her türlüsünden kurtulınası için yapılan çalışmanın asıl kaynağı da dindir. Dolayısiyle, her dindar'ın görevini teşkil eden bazı ·yüce değerler vardır ki; hiç bir din'in onlan dikkate alınaması, ya da iliİnal etmesi mümkün değildir. İnsan haysiyeti, yaşama hakkı 1 hürriyet, müsavat ve adalet hakkı, bunların bir kısmını temsil eder. İşte bu mılna ve kavramıann mevzular ele alındı: 1) ışığı altında, tartışma konusu olarak şu Din hayat için ideoloji olabilir mi? 2) İki dindeki müşterek inanç esaslan ve hayatm bütün sahalarmda birlestikleri noktalar. 3) Sosyşl adalet, Allah'a inanmanın bir. semeresidir. 4} Bizi hala ayınnakta olan geçmişteki güvensizlikleri nasıl giderebiliri2;? yanlış hükümleri ve -Her konunun izahını; Müslüman ·ve Hri~tiyanlardan birer araştırmacı,. temsil ettikleri cilıetin görüŞ açısından yaptılar. Fikir hürriyeti ile birlikte, şahst sorumluluk havası içinde cereyan eden ve- sarahat ve açıklığın hil.kim olduğu bu yapıcı seminerde her iki taraf; dinin; çağın gelişen ve değişen şartlarmı ihata ve halledebilecek bir kudrete sahip olduğunu tekiden beyan ettiler. DiYANEl DERGISI ClLT: SAYI: XV 5-6 · EYLÜL EKiM KASIM ARALIK· 1976 348- Taraflar; dinin, bütün doktriıılerden daha üstün olduğu konusunda da görüş birliğine vardılar. Aynca; !slamiyeti temsil eden taraf; İslam'ın her zaman ve mekana uygun bir hayat ve toplum nizarnı kurabilme kudretinde olduğunu, bunui:ı da, İslamiyet'in ·hayat ve kainata şümullü ve il1atalı bakışındaki asalet, ahenk ve gerçekçilikten ileri gı;ıldiğini te'kid· etti. . Hristiyan taraf da; Hristiyanlığm birinci derecede rüht yöne önenı verdiğini, din olınası hasebiyle de, doktrinlere ilham kaynağı olduğunu beyan etti. Aynca, taraflar; iki dindeki itikadla ilgili problenıleri gö_zden geçirip, _bazı inanç meselelerinde farklı görü§lere sahip alınakla birlikte1 her j.ki · HR!STİYAN dinin, '.'Bir ve Tek olan Alla.h'a İman'' konusunda .birle§tiklerini te'kid ederek, ruhi ve manevi değerlerin, ahlaki kuralların ve insan mutluluğunun gelişmesi için müşterek çalı§illalarda bulunma zarf:ıretini belirttiler. SÖMÜRGEC:!L!Q!. M!SYONERL!G! VE M!SYONERLERll FAALİYETLERİ Her iki taraf da; i9ti.miü adaletin, AlliUı'a imAn'ın tabii bir meyvası olduğu husfısunda görüş birliğine vardılar. Zira bütün §ekilleriyle zulüm; dinin ruhuna ve ilahi naslarına aykırıdır, İsl1l.miyeti temsileden taraf ayrıca; İslam'ın; insani, içtimat ve iktisadi en mütekii.mil bir "İçtimat Adalet Nizamı'' sunduğunu te'kid ettiler. yönleriyle insanlığa Hristiyan tarafı. da;. Hıistiyanlığın, sosyal adaleti öğretmek ve tatbik etmek için insanları ya§adıkları yerlerde karşıladığını ve Kilisenin, sosyal adaleti tahakkuk ıettirmek mi:ı.ksadıyla birçok teııebblisleri bulunduğunu açıkladı. yaınlan hataları unutmak hususundaki samimi ve sarih iStek içinde, yardımla§illa ve anlayı§a dayalı yeni bir çığır_ açma arzıiSu ile iki taraf; dli§manlık, §Üphe ve güvensizliğe sebeb olan ve İslam alemi ile Hristiyan aleminin arasını açan birçok mes'eleleri gözden Mii.zide havası geçirıni§lerdir. İslam tarafı ayrıca; İkinci Vatikan KiliSeler Meclisinde ·kabul edilen bir kararı, özellikle mÜSlümanlara· yeni bir anlayııı tarzı ile bakılınayı öngören fıkraları sevinçle dinlemi§, bÖyle bir kararın, artık tarihe mal olınU§ meselelerin kapanmasında güzel bir ba§langıç olacağını tesbit etmiştir, Ve nihayet, İslii.m ve Hristiyan taraflar; insanlığın hayrı ve saAtieti i9in mܧterek çalışma, yardımlaşma ve saygıya dayalı yeni bir dönemin a!,}ılması husüsunda görüŞ birliğine vardılar. Bu diyaloğun yapılınasında müessir olan ~ce maksatların 'gerçekle§mesi için, Seminer. çalı§ınaları sonunda §U karar ve tavsiyeler alınmı§tır. ı. Her iki taraf; bir ve tek olan Allalı'a fuıan1arıiıı te'kid eder; dini ve ahlaki değerleri nefislerde kökleştirmek için tek bir saf halinde ve tek cephe olarak devamlı çalı§Iri.a yap~ayı tavsiye eder. ,• 2. Taraflar; Semavı: Dinlerin hepsinde adı ge9en bütün Peygamberler ve Enbiya'ya ihtiramlarmı bildiri!', onlara dil uzatanları veya yüksek makamlarını tezyife kalkı§anları takbih eder. Çünkü Peygamberlere karşı yapılan ,bu hareket, onları irsal buyuran Cenab-ı Allah'ın iradesine kar§l DiYANET DERGISi CİLT:. XV SAYI: 5-6 çıkmaktır, 3. Her iki taraf; dinin cevheri itibariyle, ablaki soruınlnluğun kaynağını teşkil ettiğini, fertlerin, toplumların ve devletlerin hareket ve davranı§lah için temel esasların dinde bulunduğunu beyan ederler. EYLÜL EKIM KASIM ARALIK 1976 4. · insanlığa, hidii.yet .ve doğruluk yollarını gö'steren dinden ayrı olarak hayat nizarnını temin etmek münikün olınayacağı cihetİe, taraflar; Dmin, yapılan doğru kanunların t-emelini teşkil ettiğini, insan'in kenCU başına vaz ettiği kanunların ise, kemal mertebesine ula§amıyacağını tekit ederler. · : '""' ~ .. ' 349 ~--·· :ımtsT!YAN mR GEc:tr...:tcı.r. ISYONERL!Cl-! 1 . VE YONERLERİN LAL!YETLERİ • 5. Her iki taraf; Allah'a inum etmenin; nerde olursa olsun, hakla beraber olmayı, insana yardım etmeyi, insanların haysiyeti ve saadeti için çalışmayı gerektirdiğini beyan eder. Taraflar dünyada zillmün her türlüsüne kar§l çıkmak ve insan hürriyetine, refahına ve mutluluğuna yardımcı olmak için bu fikirlerin, fertlerin, toplumlann, Millet ve· Devletlerin hayatında yer etmesini temine çalışan bütün hayır kuvvetlerinin gayretlerini tazimle yad eder. · 6. İnsanın şeref ve haysiyetine destek olmak gayesiyle taraflar; . Allah'ın mükerrem kıldığı insan haysiyetini zedelediği içm, IRK AYIRIMPnı, bütün tarz ve §ekilleİi ile red ve takbih ederler. 7. ·. Taraflar; insanlık refahını temin makSadıyla; planlama, dağıtun ve devletler . arası ilişkiler bakunından beşeriyetın menfaatma olan kalkınma programlannı yürürlüğe koymak için çalı§J.nalannı birleştirme . zaruretini ısrarla .beyan ederler. Çünkü Djinyada milyonlarca ·aç ve çıplak insanın bulunması, bütün insanlığın alnında. yüz kızartıcı bir lekedir ve bunda, bütün dini değerlere kar§J. bir saygısızlık varçlır. Binaenaleyh; her iki taraf; üretinıin artmasıyla ilgisi olan bütün devletlere, hey'etlere ve beynelmilel kurulU§lar~, bu hususları birinci . derecede göz önünde bulunmalannı hatırlatır. Taraflar, dini inanç hürriyetinin zarmi olduğunu, dini esaslara ailelerin çocuklarını dini_ .terbiye üzere yetiştirme hakkı bulunduğunu belirterek, dini inan:~ ötürü yapılan her türlü baskıyı protesto ederler. Mü'minlere baskı yapılmasına izin veren bütün kanun ve nazariyeleri nefretle karşılarlar. . 8. uyıılması gerektiğini, Her iki taraf; barışui, dinin temel prensiplerinden olduğunu bunun .hak ve adalet esasları üzerinde gerçekleşmesini ümit ederler. Öldürücü silahiara malik olan devletlerden, ·bu tür silahların ima.Iinden vaz geçip, insanlığın hayır ve saadetinin tahakkuku için imkanlarını barı§ amaçlarında seferber etmesini isterler. 9. hatırlatır,· DIYANET DERGiSi .ClLT: XV SAYI: 5-6 EYLÜL EKIM KASIM ARALIK 1976 35() 10. Taraflar; dinin, hayat ve varlık alemini içine a.lıı.n şOmnllü bir fikir sistemi olduğuna inanır. Yine iki taraf; ilmin, din'den bir ciiz olduğu, ilim alanmda görülen her ilerlemenin, Minatı en mükemmel şekilde yaratıp, kan«;« ve nizamlara göre onu idalre .eden A.ııalı.'m azametine yeni de1iller teşkil ettiği ve ilmin bu kanunları her gün biraz daha açıklığa ımvn§iurduğn kanaatini taşırlar. llim; daima dinin hizmetinde olmalı, onun değer prensiplerine sadık kalmalı ve ins;:ı.nlığın hizmetine yönelik bulunmalıdır. Ancak· o zaman, ilmin dine aykırı olduğu yolunda yanl~§ bir dfi§üceye sahip olan dünyamızın büyük gençliğini tahrip eden dinsizlik ve sapıklıktan onları korumak mümkün olur. İlim, · imam kuvvetlendirdiği zaman, gençliğin birçok problemlerini çözebilecektir. ·11. Geleceğin yapisında gençlerin büyük rolü ()ldu~u düşünen taraflar, okullarda ve enstitülerde eğitim programiarına E?hemmiyet vermenin zarfiretine inanır ve bu programiann ana g~yesinin; insa,nlara dini ve ahlaki değeriefi aşılamayı, akide ve ahi:ik anlayışına zarar yermemeYi ve milletierin yakınla§lnasına menfi tesir yapmamayı hedef almasım tavsiye eder. Her iki taraf; Semavi kitapların bütün dillere terceme edilmesini eder. Dünya'nın neresinde olursa olsıuı, bu kitaplann neşrini ve okunmasını yasaklayan veya mUsaderesini isteyen bütün giri.§imleri takbih eder. 12. teşvik taraftan Kitab-ı Mukaddes'le iigili tarihi aı:aştırma ve açıklamalan, ilmi ve doğru esaslar . çerçevesinde değerlendirmeye devam etmesini temenni eder. 13. 14. Hıristiyan taraf; İslAm tarafı İslAm da; Hıristiyan taraftan; Kurtuba Cfuniinden Kilise'yi ayırma yollindaki gayretlerini m~tün olduğu kadar kısa süre içinde gerçekleştirmesini HR!STİYAN SöMüRGEC1L!I M!SYONERL!G: VE M!SYONERLEE FAALİYETLER arzu eder. 15. Her iki taraf; ·ders programlarında ve okul kitaplarında ve' bazı alim ve müsteşriklerin eserlerinde her iki tarafın inanç esasları etrafında vaki olan hata ve. fıkraları tesbit edip, tarafların itikadlarma göre · düzeltmek için müşterek çalışmanın zarfiri olduğunu beyan· eder. İslam tarafı; Hıristiyan tarafının, kendisine tabi olan okullarda İslamiyete dair yazı.lımak hususlarda· Müslüman Alimierin görüşünü almayı taahhüt etmesini takdirle karşılar. 16. Kültür ve medeniyet mirası, bütün insanlığın mülküdür. Bu mirası doğru olarak alması, insanlığİn tabii hakkıdır. İslam alemi ile Hıristiyan alemi arasında dalıa evvel mevcut olan kuşku verici durumların bulunnıası sebebiyle her iki taraf; din ve ilAhiyat üniversite ve enstitülerinde her iki dinden ö.ğretim üyelerini· dil.vet ve misafir ettirmeyi tavsiye ederler. . 17. İslam dünyası ile Hristiyan dünyası arasında gerçek yardımla§Inayı . temin maksadıyla taraflar; Müsliimanlan inançlarmdan caydırmayı hedef alan faAliyetten Hristiyan:ıarm vazgeçmesini veya Uristiyaniari inançlarındaaı döndürmeyi hedef alan çalışmalardan Müslümanların vazgeçmesini tavsiye eder. 18. Müslüman ve Hristiyanlann gönüllerinde değerli bir yeri .olan Lübnan, binlerce ma'sum kişinin kurban gittiği bir fitne ile karşı kar;rıyadır. Gerek Lübnan'ın içinde, gerekse dışındalll bil_.zı çıkarcılar bu kavgayı; Müslümanlarla Hristiyanlar arasında cereyan eden din ve mezhep kavgası. olarak göstermek istiyorlar. Bu iftiı:a, sadece Lübnan müslüman ve hristiyanlarının arasını açınakla kalmayıp, aynı zamaiı.da İslam alemi ile Hristiyan alemi arasındaki saı:niıni ve ciddi yakıniaşmak girişimlerini de baltalamaktadır. Bu sebeple taraflar; Lübnan'da alevlenen fitneyi protesto ederler ve bunun bir dini taife kavgası şeklinde gösterilmesine karşı çıkarlar. İki taraf; Lübnan'da ayrı dini inançlara sahip aileler arasında karşılıklı müsamalıa ve sulh içinde sürdürülen yaşayışı gölgelemek veya kötü göstermek amacını taşıyan her ·türlü girişinıi takbilı ederler. 19. İlim'de ileri gelişmiş devletlerle, gelişmekte olan devletler ar~dalti uçurumu daraltmak maksadıyla ve bütün milletierin ilerleme hakkına sahip olduklan inancıyla taraflar, devletler arası eğitim, ilim ve kültür teşkilatı olan "Unesco''dan, ilmi gelişme ve teknoloji alanlanndaki bütün metotlardan yararlanıp ilerierne hakkına salıip olduğunu garantileyen, · Birleşmiş Milletler'in de onaylayacağı, özellikle üçüncü dünya devletlerinin bu gibi haklardan malırum bırakılmamasını belirten bir beyanname yayınlamasını ·talep eder. Aynca, ilti taraf, "Unesco"dan; ham.inadde · konusunu görüşen bütün kongrelerde, bu maddeleri üreten gelişmekte olan ülkelere teknolojlli imkanlar sağlamanın gereği üzerlıide durm:asını isterler. · . "Üçüncü Dünya Devletleri'' ile, "GeliŞ:ı:niş Olan Ülkeler'' arasında vukuu muhtemel olan ilıtihlfın önlenmesi, ancak bu suretle sağlanabilir. DIYANET DERGISI ClLT: XV SAYI: EYLÜL EKiM·KASIM ARALIK 1976 351 5-6 HRİST!YAN 0RGEC1L1Q.1, SYONERL1(;I ı ~­ ıo~RLERİN . 20. Ta~aflar; bütün S&mavi Dlıilere saygı ve ihtiramla bakarlar. Bıi sebeple; düşmanlık' ve ırkÇılık esaslarına dayanan, ayrıca FilistiJı ve bütün Orta Doğu bölgesinin yabancısı olan, siyonizm ile yahudiliği birbirinden ayırırlar. U.!YETLERİ 1 21. Hak ve atliHete bağlılık, barl§a yerilen önem ve milletleriı;ı kendi geleceğini kendi tayin etme ilkesine iman ve tarafların; Filistin halkının milli haklarına sahip olmaları ve ülkelerine dönmeleri gerektiği hususundaki kanaatlarını tekid ederler. \ . ; Her iki taraf; Kudüs şehrinlıı. a.raplığını iıikar eden ve Kudüs'ünı yaht'ıdileşmesini, bölünmesini veya devletlerarası bir statüye sahip bir şehir _haline getirilmesini hedef alan ·pliiJ.ıları ve mukaddes yerlerin kntsiyetini çiğlleyen girişiınİeri reddeder. Taraf}.ar; başta Hristiyan ve Müslüman din adamları olmak üzere, Filistin'deki mahbusların serbest bırakılınasını ve zaptedilen bütün Filistin toprakiannın iade edilmesini talep eder. İki taraf; Müslüman ve Hristiyanlara ait olan mukaddes yerlerin şeklini değiştiren girişimleri inceleyip, dünya kanıu oyu önünde açıklaması için bir "Dl!imi Komisyon" Jru:r:ulmasım teklif eder. Filipinler•de olduğu gibi, başka yerlerde zor durumların ortaya çıkması halinde taraflar; adalet ve insafa dayanan münasip hııJ çaresini bnlınak üzere müşterek ve olnmlu çalışmalar yapmayı kabt'ıl ederler. 22. 23. İki taraf; adı geçen karar ve tavsiyeleri uygulamak) aynı :ımfar -ve tavsiyelerle ilgili yeni problemleri izlemek ve mürnasil toplantıların hazırlanmasına. çalışmak üzere~ taraflarm temsilcilerinden meydana . gelen_ müşterek, bir ''Daimi Komisyon''un knrnlınasını kararlaştırdı. ' Her iki taraf; bıi toplantıYı hLrnajre eden, niünakaşalanna, fillen katılan ve başanya ula§masında büyük tesiri olan Libya Devrim Konseyi Başkanı Ekselans Muanınıer el-Kaddafi kardeşe takdir ve ta'zinı dolu ·§üliranlannı sunar. 24. İslii.~ ve Hristiyan taraflar; sen')inerin mana, maksat ve kuralları üzerinde gösterdikleri anlayış neticesinde bu karariarın alınması ve 'tavsiyelerin yapılması hususunda ittifak etmişlerdir. ·- dtni temsil ·eden Muhavirler, bu serninerin gayesinin; tarafların, karşılıklı olarak yekdiğerlerinin dini, tarihi, medeniyeti ve· sair halleri hakkında bilgilerini artırmak, düşünce ve anlayışlarını geliştinnek olduğu 1ki. DIYANET DERGiSI ClLT: XV SAYI: 5-6 EYLÜL ·EKiM KASIM ARALIK 1976· 'hususunda anlaştılar. Taraflar; bu vesile ile, kendi inançlarıı:U, sorunıluluk 've şartlarını dikkate alarak, sa.mim.l: bir hava içinde ve ilıni tarafsız bir metotla, aralarındaki ittifak ve ihtilaf noktal'annı tesbit etmek fırsatını bulduklarını beyan ederler. Serninere katılan iki taraf Muhavirleri; bu mübarek vesile 'ne, toplantııa.İ'a gözlemci veya toplantuiın başarılması için başka bir görevle iştirak edenlerin hepsini?, çalışmalan ne ka,dar mütevazı oiursa olsun, bütün iştirii.kçilere en samimi şükranlarını sunarlar.· · münakaşacı, İslAm- Hristiyan diyaloğunun' yapıldığı günler boyUnca tam bir karde§lik içinde Trablus'ta yaşama fırsatını bize lO.tfeden Yüce Allii.h'a hamd.-ü senft ederiz. havası 352