Keşfedilmeyi Bekleyen Konser salonundan içeri giriyorum. İlk defa canlı bir klasik müzik konseri dinleyecek olmanın heyecanıyla yerime oturuyorum. Klasik müzik dinlemenin güzelliğini fark ettiğimden beri ayrı bir değer verdiğim konser başlıyor ve beni alıp götürüyor. Evet klasik müzik dinlemenin güzelliğini fark ettiğimden beri diyorum, çünkü bunun değerini kavrayamayışıma yandığım zamanlarım oldu. Nasıl bu kanıya vardığımı veya neden bu konu üstünde bu kadar durduğumu merak ediyor olmalısınız.Siz de azıcık sabredin canım, oraya da geleceğiz! Müziğin bir dil olduğunu biliyorum. Bunu görüyorum. Beni ne karda kolay etkilediğinden, düşüncelerimi, ruh halimi bu kadar değiştirebildiğinden kavrıyorum bunu. Ve işte başlıyor hareketlenmeler. Sanırım bu seferki bir olayı anlatıyor. Ama nasıl bir olay? Tatlı bir yan flüt sesi işitiyorum sanki. Bu ses bana huzuru, sevgiyi çağrıştırıyor. İki sevgilinin birbirine sevgi dolu bakışlarını görecekmişim hissi uyanıyor içimde. Hani birbirini seven iki kalp yan yana oldu mu, sonsuz bir an oluşur ya aralarında.Gözlerine tesir eder kalplerindeki aşkla bezenmiş maya,bir bakış yeter anlamaya bu iki kalbin aslında bir olduğunu. Tam da o an! Gerginlik hüküm sürüyor müzik aletleri arasında.Yoksa bir şeyler ters mi gidiyor? Bilmiyorum, üzülmeli miyim yoksa heyecanlanmalı mı? Neler oluyor, birileri ayıracak mı iki güvercin gibi birleşen yürekleri? Hasretlik mi baş gösterecek? Birbirinden vazgeçmenin korkusuyla çırpınıyorlar sanki avuçlarım arasında. Sanırım tam ortalarına düşmüş bulunmaktayım hikâyelerinin! Kendilerinden vazgeçmemem hususunda yalvaran kanatlar gözlerimde aksediyor. Kim bilir belki de aralarına girmek isteyen birileri vardır? Ya da kendilerine tahammül edemeyip saf sevgilerini kirletmek isteyen haydutlar peydah olmuştur etrafta? Ne olursa olsun bir şeyler yapmalıyım sanırım. Evet onlara yardım etmeliyim! En güzel sevgi,korunmaya değer olandır çünkü.Dünyadan bir güzelliğin silinip gitmesine göz göre göre izin veremem! Heyecanlı bir ritim aksediyor konser salonunda.Bizim gençler kendilerini kurtaracak bir yol buldu da bana mı anlatmaya çalışıyorlar acaba? Beni yanlarına çağırıyorlar adeta birileri gelmeden. Ne yapmalı, nasıl kurtulmalı? Planlar yapıyor bir nota olup aralarına süzülüyorum sanki içine karıştığım melodilerin. Sesimle savaşıyor, sonuna kadar savunuyorum bu iki şahsiyet timsali genci. Yeterince kirlenmiş bir dünyada kaybolup gitmelerini istemiyorum. Saf kalmışlığın böylesi nadir görüldüğü hatta arandığı şu zamandan bakınca görevime daha sımsıkı sarılıyor, elimden geleni yapıyorum.Yapıyor muyum yoksa yapmak istediğim kadarını mı yapabiliyorum bilmiyorum. Sadece yapıyorum. Uzun süren, merak dolu maceramız sona ermek üzere. Ümit dolu sesler duymaktayım. Başardık mı yoksa? Bilmiyorum, belki de samimi bir yürekle karşı koyuşumuzun karşılığını alıyoruzdur. Heyecanla kıvranan keman yaylarının cızırtısı bize bir şeyler anlatıyor. İşte oldu! Yine kuş cıvıltılarını andıran flüt sesleri! Başardık! Bu güzel konser sona ermek üzere iken hayallerimden sıyrılıyorum. Salonda müthiş alkış sesleri. Teşekkür ediyorum içimden bu güzel müziği besteleyene de, çalanlara da. Herkesin kendince anlamlandırabileceği, içindeki özlemleri hayallerinde gerçekleştirebileceği mükemmel bir sahne hazırlama fırsatı veriyor bu müzik. Sonra da soruyorlar popüler kültür müziklerinden neden hoşlanmıyorsun diye! Bu güzellikler bırakılıp içinde neredeyse kayda değer hiçbir anlam barındırmayan, duygularımı coşturmayan, ruhumu inceltmeyen müzik dinlenir mi? Ne yazık ki bu ancak bir tanıtım konseriydi, uzun sürmedi. Müzisyenler bizleri selamlayıp yerinden ayrılırken, ne ilginç, kimse yerinden kıpırdamıyordu! Sanırım onlar da benim gibi düşüncelerinin en derinlerinde birileri ile beraberler ve o dünyadan ayrılmak istemiyorlar! Dakikalarca bekleyişin ardından konserin bittiği –sonunda- algılanınca kimse kahkahasını tutamadı! Demek içimizde arada ilgilenilmesi, buluşulması gereken kimseler taşıyoruz. Bunu sağlayacak ortamı bulduğumuzda ise bırakmak istemiyoruz. Keşfedilmesi gereken bir dünyamız varsa, ne duruyoruz? Biz de keşfe çıkalım! Aramazsak bilemeyiz, içimizde keşfedilmeyi bekleyenleri... Hayatımızı nasıl değiştirecekler, bize nasıl bir ufuk kazandıracaklar, bilemeyiz…Ne demişler: Aramakla bulunmaz ama bulanlar ancak arayanlardır… Süreyya Güder (Mozart,Wolfgang Amadeus, Le Nozze di Figaro ouverture)