tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü özel hukuk anabilim dalı

advertisement
T.C
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÖZEL HUKUK ANABİLİM DALI
İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU BİLİM DALI
İŞ HUKUKUNDA CİNSEL TACİZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Görkem KEYSAN
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Hamdi MOLLAMAHMUTOĞLU
Ankara - 2010
ONAY
Görkem KEYSAN tarafından hazırlanan “İş Hukukunda Cinsel Taciz” başlıklı
bu çalışma 09.06.2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği
ile
başarılı bulunarak jürimiz tarafından Özel Hukuk Anabilim Dalı / İş ve Sosyal
Güvenlik Hukuku dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.
Prof. Dr. Hamdi MOLLAMAHMUTOĞLU
Prof. Dr. Adnan TUĞ
Prof. Dr. Kadir ARICI
i
ÖNSÖZ
İş Hukukunda cinsel taciz konusu, 1475 sayılı İş Kanunu’nda
doğrudan düzenlenmiş bir konu değildi. Ancak, uygulamada gerek işçi
gerekse işveren cinsel tacize uğradıkları durumlarda iş sözleşmesini, ahlak
ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri kapsamında haklı
nedenle feshedebiliyorlardı. 4857 sayılı İş Kanunu ile açıkça cinsel taciz haklı
bir fesih nedeni olarak iş hukukuna girmiş oldu. Ancak, 4857 sayılı yasada
cinsel tacizin tanımına yer verilmemiştir. Nihayetinde iş hukukunda cinsel
tacize maruz kalınması halinde iş sözleşmesinin her iki tarafı açısından yasal
bir teminat getirilmiş oldu. Bununla birlikte cinsel tacizin hukuki tanımının ve
temellerinin kanunda gösterilmemesi beraberinde birçok tartışmayı da
getirmiştir.
İşyerinde cinsel taciz, hem işveren hem de işçi açısından yarattığı
toplumsal ve hukuksal sonuçlar nedeniyle son derece önemli bir konudur.
Ayrıca, cinsel tacizin suç olarak Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş olması
duruma ayrı bir boyut kazandırmıştır. Bu durumda iş hukuku uygulamasında
haklı fesih nedeni olarak düzenlenmiş olan cinsel tacizin ceza hukuku
uygulamasındaki yerinin ne olacağı, bu bağlamda suç oluşturmasının gerekip
gerekmeyeceği ve her iki hukuk alanındaki kavramsal farklılıklarını ortaya
koymak oldukça önem taşımaktadır. Genel olarak Türk Hukukunda oldukça
yeni bir kavram olan cinsel tacizin yargısal uygulamalardaki yerini
belirleyerek kavramın hukuki sınırlarını çizebilmek gerekmektedir. Zira cinsel
tacizin iş hukukunda yarattığı sonuçları tespit etmek ve çözümlemek için
kavramın hukuki tanımının ve sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir.
Oldukça yeni bir konu olması nedeniyle uygulamada ve öğretide cinsel
tacizin çok tartışılmadığını ve kavramın net olarak kesin bir hukuki çerçeveye
oturtulmadığı söylenebilecektir. Cinsel taciz daha çok sosyolojik boyutuyla
ele alınmış ve tartışılmış bir konu olarak ortada durmaktadır. Bu nedenle
konunun hukuki yanını ilgilendiren çokça kaynak ve araştırmanın olmadığını
söylemeliyiz. Tezimizde iş hukukunda cinsel taciz genel olarak kavramsal
ii
kolaylık açısından işyerinde cinsel taciz kavramı ile ifade edilmiş, kavramın
gerek iş hukuku gerekse yeri geldiğinde ceza hukuku bakımından
incelenmesine çalışılmış ve kavramın hukuksal sınırları belirlenmeye
çalışılarak sonuçları üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda yargı uygulamaları
ile teorik çalışmalardan yararlanılarak faydalı bilgiler verilmeye çalışılmıştır.
İş hukukunda cinsel taciz konusunu ele alan bu bilimsel çalışmanın
hazırlanmasında bana yol gösteren ve değerli katkılarını esirgemeyen
danışman hocam Prof. Dr. Hamdi MOLLAMAHMUTOĞLU’na, tezle ilgili
olarak
yayınlanmamış
Yargıtay
kararlarına
ulaşmamda
yardımlarını
esirgemeyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimlerine ve nihayet tezin
yazımındaki katkılarından dolayı değerli meslektaşım Pazar Cumhuriyet
Savcısı Eyüp GÖĞÜŞ’e buradan teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
iii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................i
İÇİNDEKİLER ................................................................................................iii
KISALTMALAR .............................................................................................vi
GİRİŞ ..............................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
CİNSEL TACİZ KAVRAMI, TARİHSEL GELİŞİMİ, TANIMI, TÜRLERİ VE
ULUSAL, ULUSLARARASI HUKUKTAKİ TEMELLERİ İLE KORUNMA
YOLLARI
1. CİNSEL TACİZ KAVRMI, TANIMI, TÜRLERİ VE TARİHSEL
GELİŞİMİ............................................................................................3
1.1. Tarihsel Gelişim........................................................................3
1.2. Cinsel Taciz Kavramı................................................................6
1.2.1. Genel Olarak .....................................................................6
1.2.2. Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukuk açısından...........8
1.2.3. Türk Hukuku Açısından .................................................13
1.3. Cinsel Tacizin Türleri..............................................................16
2. CİNSEL TACİZİN ULUSAL VE ULUSLARARASI HUKUKTAKİ
TEMELLERİ İLE KORUNMA YOLLARI ..............................................18
2.1.Ulusal Hukuktaki Temelleri ve Korunma Yolları ..................18
2.1.1. Anayasa ..........................................................................18
2.1.2. Ceza Hukuku...................................................................19
2.1.3. Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku ................................24
2.1.4. İş Hukuku ........................................................................27
2.2. Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Temelleri ile
Korunma Yolları.............................................................................30
2.2.1. Uluslararası Hukuktaki Temelleri ve Korunma
Yolları ........................................................................................30
2.2.2. Karşılaştırmalı Hukuktaki Temelleri
ve Korunma Yolları ..................................................................35
iv
İKİNCİ BÖLÜM
İŞYERİNDE CİNSEL TACİZ
1. GENEL OLARAK ............................................................................39
2. CİNSEL TACİZİN İŞ HUKUKU KAPSAMINDAKİ DAYANAKLARI. 40
2.1. İşçiyi Cinsel Tacize Karşı İşverenin Koruma
Yükümlülüğünün Dayanakları ve Hukuki Sorumluluğu ............40
2.1.1. İşverenin İşçiyi Koruma ve Gözetme Borcu.................40
2.1.1.1. Genel Olarak ........................................................40
2.1.1.2. Cinsel Taciz ve İşçiyi Koruma Borcu.................42
2.1.1.3. Borçlar Kanunun Tasarısı Kapsamında ............43
2.1.1.4. İşverenin Hukuki Sorumluluğu ..........................46
2.1.2. İşverenin Eşit İşlem Yapma Borcu................................50
2.1.2.1. Genel Olarak ........................................................50
2.1.2.2. Cinsel Taciz ve Eşit İşlem Borcu ......................52
2.1.2.3. İşverenin Hukuki Sorumluluğu ve Tazminat
Yaptırımı............................................................................53
2.2. Cinsel Taciz Bağlamında İşçiye Düşen Yükümlülükler ve
Sadakat Borcu ...............................................................................55
3. İŞYERİNDEKİ CİNSEL TACİZİN YÖNELDİĞİ KİŞİLER .................58
3.1. İşçiye Yönelen Cinsel Taciz ...................................................58
3.1.1. İşverenin İşçiye Cinsel Tacizde Bulunması .................58
3.1.2. İşçinin İşçiye Cinsel Tacizde Bulunması......................61
3.1.3. Üçüncü Kişinin İşçiye Cinsel Tacizde Bulunması .......66
3.2. İşverene veya İşveren Vekiline Yönelik Cinsel Taciz..........67
4. İŞYERİNDEKİ CİNSEL TACİZİN İŞ HUKUKU ve CEZA HUKUKU
YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI ....................................................69
v
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İŞYERİNDE CİNSEL TACİZİN HUKUKSAL SONUÇLARI VE İSPATI
1. İŞÇİ YÖNÜNDEN HUKUKSAL SONUÇLAR ...................................76
1.1. İşi Yapmaktan Kaçınma Hakkı ...............................................76
1.2. İşçinin İş Sözleşmesini Haklı Olarak Feshetmesi. ...............77
1.2.1. Genel Olarak ...................................................................77
1.2.2. Fesih Beyanı, Şekli ve Süresi........................................78
1.3. Tazminat Talep Etme Hakkı ...................................................80
1.3.1. Kıdem Tazminatı.............................................................80
1.3.2. Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı..................................81
1.3.2.1. Maddi Tazminat Hakkı.........................................81
1.3.2.2. Manevi Tazminat Hakkı .......................................84
1.4. Medeni Kanun Kapsamında Açılabilecek Davalar ...............85
1.4.1. Genel Olarak ..................................................................85
1.4.2. Saldırıya Son Verilmesi Davası .....................................85
1.4.3. Saldırının Hukuka Aykırılığının Tespiti Davası ............86
2. İŞVEREN YÖNÜNDEN HUKUKSAL SONUÇLAR ..........................86
2.1. İşverenin İş Sözleşmesini Haklı Olarak Fesh Etmesi ..........86
2.1.1. Genel Olarak ...................................................................86
2.1.2. Fesih Beyanı, Şekli ve Süresi........................................87
2.2. Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı ..........................................89
2.2.1. Maddi Tazminat Hakkı....................................................89
2.2.2. Manevi Tazminat Hakkı ..................................................90
2.3. Medeni Kanun Kapsamında Açılabilecek Davalar ...............91
3. CİNSEL TACİZİN İSPATI .................................................................92
SONUÇ .........................................................................................................97
KAYNAKÇA ...............................................................................................101
ÖZET ..........................................................................................................105
ABSTRACT ................................................................................................107
vi
KISALTMALAR CETVELİ
•
ABD.
: Amerika Birleşik Devletleri
•
a.g.e
: adı geçen eser
•
a.g.m
: adı geçen makale
•
BK.
: Borçlar Kanunu
•
Bkz.
: bakınız
•
C.
: Cilt
•
CD
: Ceza Dairesi
•
E.
: Esas
•
HD.
: Hukuk Dairesi
•
HGK.
: Hukuk Genel Kurulu
•
ILO.
: International Labour Organisation
•
İş K.
: İş Kanunu
•
K.
: Karar
•
Md.
: madde
•
MK.
: Medeni Kanun
•
S.
: Sayı
•
s.
: sayfa
•
TCK.
: Türk Ceza Kanunu
•
TMK.
: Türk Medeni Kanunu
•
TUHİS.
: Türkiye Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu
İşverenleri Sendikası Dergisi
•
UÇÖ.
: Uluslararası Çalışma Örgütü
•
vd.
: ve devamı
•
Yarg.
: Yargıtay
GİRİŞ
Toplumsal hayatta özellikle bir arada yaşamanın getirmiş olduğu
sonuçlardan biri olan cinsel taciz, hukuki, ahlaki, dini ve sosyolojik boyutları
bulunan bir kavramdır. Genel olarak hayatın her alanında ortaya çıkabilen bu
olgu özellikle çalışma hayatında iş ilişkisinin kişisel bağımlılık yaratan özelliği
ve güçler dengesinin işçi aleyhine olması nedeniyle daha sık görülmekte ve
daha bir önem taşımaktadır. İş yaşamında gerçekleşen cinsel taciz genel
olarak kişilik haklarının ihlali yanında, cinsiyet ayrımcılığına da yol açmakta
ve bireyin Anayasal hakkı olan çalışma hakkını ihlal etmektedir.
İş ilişkisinde ortaya çıkan cinsel tacizin mağdurları genellikle kadınlar
olmaktaysa da erkekler ve çocuklar da bu suçun mağdurları olabilmektedir.
Özellikle çalışma hayatında meydana gelmesi halinde maruz kalanların
ruhsal ve fiziksel sağlıklarını bozması, iş performansını etkilemesi ile birlikte
iş verimini düşürmesi nedeniyle hayati öneme haiz bir konudur. Böylelikle
işyerinde gerçekleşen cinsel taciz hem işçi hem de işveren açısından
olumsuz sonuçlara yol açmaktadır.
Cinsel taciz yalnızca iş hukukunun konusuna girmemekte, taşıdığı
önem nedeniyle ceza, borçlar ve medeni hukuk alanında da karşımıza
çıkmaktadır. Bununla birlikte hukuksal düzenlemelerde kavramsal bir
tanımının yapılmamış olması ve hukuksal sınırının net olarak belirlenmemesi
beraberinde birçok sorunu getirmiştir. Öğreti ve uygulamada cinsel tacizin
hukuksal sonuçlarını, temellerini ve sınırlarını belirleyebilmek için öncelikli
olarak bu olgunun tanımının yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte çok
yönlü bir konu olması nedeniyle cinsel tacizin hukuksal sorumluluğu da çok
tartışılmaktadır. O halde, ezcümle cinsel tacizin kavramsal bir tanımı
yapılarak, hukuksal sınırlarının belirlenmesi ve buna bağlı olarak da hukuksal
temeli ile sonuçlarının dikkatlice irdelenmesi gerekmektedir. Bunların yanında
cinsel taciz olgusunun ispatı da taşıdığı güçlükler nedeniyle önemli bir yere
sahiptir.
2
İşyerinde ve dolayısıyla iş hukukunda cinsel taciz konulu tezimiz üç
bölümden oluşmaktadır.
Cinsel tacizin tarihsel gelişimi, tanımı, türleri ve korunması başlıklı ilk
bölümde öncelikle gerek ulusal gerekse uluslar arası hukuk ve karşılaştırmalı
hukuk açısından kavramın tanımı belirlenerek hukuksal temeli üzerinde
durulmuştur. Kavramın özellikle birden çok yönü bulunması nedeniyle tüm
hukuk alanları açısından değerlendirilmeye çalışılmış, hukuksal korunmanın
farklı yönleri ortaya konulmuştur. Bu yapılırken uluslar arası sözleşmelerden
de yeri geldiğinde faydalanılmıştır.
Tezimizin işyerinde cinsel taciz başlıklı ikinci bölümünde öncelikli
olarak cinsel tacizin iş hukuku uygulamasındaki yeri ve temeli üzerinde
durulmuştur. Cinsel tacizin iş sözleşmesindeki yeri ve dayandığı hukuksal
temel belirlenmiş bu bağlamda hukuki sorumluluğun dayanakları ortaya
konulmuştur. Ayrıca iş ilişkisi içerisinde cinsel tacizin yöneldiği kişiler
belirlenerek ayrı ayrı hem işçi hem işveren açısından ortaya çıkan
görünümleri üzerinde durulmuştur. Bu bölümün son kısmında ise cinsel
tacizin aynı zamanda ceza hukuku yönünden suç oluşturması nedeniyle iş
hukukundaki yeriyle ceza hukukundaki yeri kavramsal açıdan ortaya
konularak, her iki hukuk alanındaki farklılıkları ve benzerlikleri tartışılmıştır.
Bu yapılırken cinsel taciz olgusu ile ilgili gerek ceza, gerekse iş hukuku
alanındaki yargı kararlarından faydalanılmıştır.
Tezimizin cinsel tacizin hukuksal sonuçları ve ispatı başlıklı son
bölümünde ise, iş hukukunda cinsel tacizin, gerek işçi gerekse işveren
açısından hukuksal sonuçları üzerinde durularak tarafların maruz kalmaları
durumunda dayanabilecekleri hukuksal korunma yolları açıklanmıştır. Daha
sonra konunun en önemli ve çözümü zor sorunlarından biri olan ispatı
hususuna değinilmiştir. Özellikle gerçekleşme biçimi nedeniyle genellikle gizli
kalan ve ispatı da oldukça güçlük taşıyan cinsel tacizin ortaya çıkarılmasında
yararlanılan hukuksal teoriler ve karineler üzerinde yargı uygulamalarından
yararlanmak suretiyle durularak, ispat sorunu çözümlenmeye çalışılmıştır.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
CİNSEL TACİZ KAVRAMI TARİHSEL GELİŞİMİ, TANIMI, TÜRLERİ VE
ULUSAL, ULUSLARARASI HUKUKTAKİ TEMELLERİ İLE KORUNMA
YOLLARI
1. CİNSEL TACİZ KAVRAMI, TANIMI, TÜRLERİ VE TARİHSEL
GELİŞİMİ
1.1. Tarihsel Gelişim
Kadınların özellikle sanayi devrimi ile birlikte çalışma hayatına
katılımlarının artması ile birlikte cinsel taciz de gerek toplumsal gerekse
hukuksal bir sorun olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Özellikle iş ilişkisinin
kişisel bağımlılık kuran özelliği, güçler dengesinde işçi aleyhine olan çalışma
ortamı, işçinin iktisadi bağımlılığı, işverenin otoritesi altında çalışmak zorunda
oluşu buna bağlı olarak işverenin denetimi ve kontrolü altında olması gibi
etkenler göz önüne alındığında işyeri cinsel tacizin oldukça yaygın olarak
gerçekleşebileceği bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte
cinsel tacizin ispatlanması sorunu,işçinin iktisadi geleceğini tehlikeye atması,
misillenme korkusu,olayın duyulması halinde tacize uğrayan hakkında
oluşabilecek önyargıların etkisiyle toplum tarafından dışlanmaya neden
olabilecek olması gibi nedenler, cinsel tacizin gizli kalmasına,kamuoyuna ve
yargıya yansımamasına neden olmaktadır.
Bu noktadan hareketle işyerinde cinsel taciz olayları tarih boyunca
nadiren belgelenmiştir. İlk olarak özellikle ABD’de cinsel tacizle ilgili federal
düzeydeki belgeler 1860’lara kadar uzanmaktadır. Hukuksal anlamda
yüzeysel ifadeler içeren bu belgeler bir yana bırakılacak olursa 19. ve 20.
yüzyıl başlarındaki çalışma koşullarının cinsel sömürüye açık olduğu
görülmekte,cinsel taciz mağdurlarını koruyan düzenlemeler çok sınırlı
kalmakta; hatta çoğu zaman işyerinde cinsel taciz sorunu göz ardı
4
edilmekteydi.1Özellikle
ABD’de
oranlarda işgücüne katılımları ile
kadınların
ekonomik
nedenlerle
artan
Amerikan feminist akımlarının,feminist
hukuk düşüncesinin ,kadın hakları konusunda faaliyet gösteren sivil toplum
kuruluşlarının yoğun çalışmaları ve nihayet Amerikan medyasının konuya
gösterdiği yoğun ilgi2 sonucunda ilk kez cinsel taciz (sexual harassment)
kavramı 1975 yılında bu ülkede kullanılmıştır.Ayrıca 1964 yılında kabul edilen
Yurttaş Hakları Kanunu istihdamda cinsiyet ayrımcılığı da dahil olmak üzere
çeşitli ayrımcılık hallerini yasaklamış,bu ayrımcılık hallerini soruşturmakla
görevlendirilmiş olan İstihdamda Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulmuştur.Bu
komisyon da işyerinde cinsel tacize yer veren ilk hukuksal belge olan 1980
tarihli Rehber Kuralları’nda cinsel tacizin tanımına ve türlerine yer vermiştir.3
Kadın ve erkeğin çalışma yaşamına eşit koşullarla katılımı Avrupa
Birliğinin temel ve öncelikli konuları arasında bulunmasına karşın, cinsel taciz
1980’li yıllara kadar Avrupa’nın ilgisini çekmiş değildir.Özellikle 1990’lı
yıllarda Avrupa Komisyonu,çalışmalarını yoğunlaştırmış ancak kesin bir
sonuç alamamıştır.4Avrupa Konseyi’nin 1961 tarihli sosyal Şartının yerine
geçmek üzere yürürlüğe koyduğu 1996 tarihli “Gözden geçirilmiş Avrupa
Sosyal Şartı”nın 26.maddesinin ilk paragrafı işyerinde veya işle ilgili cinsel
taciz konusunu ilk kez ayrıntılı olarak düzenlemiştir. 5
Avrupa Birliği eşitlik ve ayrım yasağına ilişkin olarak 1975,1976,1986
yıllarında bir çok yönerge ortaya çıkarmış ancak açıkça cinsel tacize yer
vermemiştir. Bununla birlikte kadın ve erkeğe eşit işlem uygulanması
ilkesinden hareket eden 1976 tarihli ve 207 sayılı Eşit İşlem Yönergesi,
cinsiyet ayrımcılığını yasaklamasına rağmen cinsel tacizden bahsetmemiştir.6
Bu yönergeye dayanılarak çıkarılan 27 Kasım 1991 tarih ve 92/131 sayılı
1
Ufuk Aydın, İş Hukukunda İşçinin Kişilik Hakları, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları No.
1343, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları No. 175, 2002, s. 89.
2
Erdem Özdemir, “ İşyerinde Cinsel Taciz ”, Çalışma ve Toplum Dergisi, Sayı 11, 2006/4,s.87.
3
Kadriye Bakırcı, İş Hukuku açısından İşyerinde Cinsel Taciz, İstanbul, Yasa Yayınları, 2000,
s.41,91.
4
ÖZDEMİR, a.g.m., s. 84.
5
Ali Güzel, Emre Ertan, “ İşyerinde Psikolojik Tacize(Mobbinge) Hukuksal Bakış:Avrupa Hukuku ve
Karşılaştırmalı Hukuk ”, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Dergisi , İstanbul, Sayı 14, 2007, s.513.
6
BAKIRCI ,a.g.e., s.55.
5
Avrupa Birliği tavsiye kararında, cinsel tacize yer verilmiştir.7 Bu tavsiyeye
göre, cinsel taciz içeren davranış ister işveren, isterse iş arkadaşlarından
kaynaklanmış
olsun
76/207
sayılı
yönergenin
3,4,5.
maddelerinde
düzenlenen eşit işlem ilkesine aykırıdır ve önlenmesine yönelik gerekli
tedbirler alınmalıdır.8 Bu tavsiye kararından sonra, Avrupa Birliği cinsel
tacizle ilgili olarak kapsamlı bir şekilde düzenlemeler içeren 2002/73 ve
2006/54 sayılı yönergeleri yürürlüğe koymuştur. Her iki yönerge üzerinde de
aşağıda daha ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz üzere yoğun bir şekilde
Amerikan etkisi mevcuttur.
Uluslararası Çalışma Örgütü’ nün(ILO) gündemine ise cinsel taciz ilk
olarak 1985 yılında, Uluslararası Çalışma Konferansının Kadın ve Erkeklere
Eşit Davranma ve Fırsat Eşitliği konusuna yönelik yapılan çalışmalarla ve ILO
Genel konferansı tarafından kabul edilen bağlayıcılığı bulunmayan karar ile
girmiştir.9 Konferans tarafından alınan kararın sonuç bildirgesinde, eşitliğin
sağlanması için işyerinde cinsel tacizin önlenmesi ve cinsel tacizle savaşmak
için gerekli önlemlerin alınması zorunluluğuna dikkat çekilmiştir.10
Birleşmiş Milletlerin, işyerinde cinsel tacizle ilgili çalışmalarının temelini
1979 tarihli Kadınlara Karşı Her Çeşit Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
oluşturmaktadır.Bu sözleşmede kadınlara yönelik ayrımcılık yasaklanmakla
beraber işyerinde cinsel tacize ya da kadınlara yönelik şiddete yer
verilmemiştir.Bununla birlikte bu sözleşmeyi takiben 1985 yılında Nairobi’de
yapılan Üçüncü Dünya Kadınlar Konferansı’nda kadınlara yönelik cinsel
tacize ilişkin temel esasların belirlenmesine çalışılmış ve toplantı bildirgesinin
139.maddesinde, “Kadınların Çalışma Koşulları iyileştirilecektir…..İşyerinde
cinsel
7
tacizin
ve
cinsel
istismarın
önlenmesi
için
uygun
önlemler
Emine Tuncay Kaplan/Senyen, Kadın İşçinin İş İlişkisinden Doğan Hakları ve Korunması,
Ankara, Dayınlarlı Yayıncılık,1999,s.174.
8
Kaplan/Senyen, a.g.e., s. 174,176.
9
Bakırcı, a.g.e., s. 52.
10
Aydın, a.g.e., s. 97; Bakırcı, ,a.g.e., s. 52.
6
alınacaktır.”hükmüne yer verilerek11 cinsel taciz konusu Birleşmiş Milletler
gündemine alınmıştır.
Ülkemizde ise özellikle toplumumuzdaki erkek egemen anlayışın da
etkisiyle ancak 1990’lardan itibaren cinsel taciz kavramı güncel olmaya
başlamışsa da yasal mevzuat açısından konunun gündemine gelmesi ve
düzenlenmesi için 10/06/2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu
beklemek gerekmiştir. Bu kanunda işyerinde cinsel tacizin önlenmesi ve
tacize uğrayan işçinin korunması amacına yönelik olarak ilk kez özel
düzenlemelere yer verilmiştir. Her ne kadar 765 sayılı Türk Ceza Kanununda
yer alan sarkıntılık ve söz atma suçları cinsel taciz olarak görülse de genel
olarak cinsel tacizin kavramsal açıdan ceza hukuku yönünden suç olarak
düzenlenmesi de 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu ile olmuştur.
Tüm bu anlatılanlar ışığında toparlayacak olursak görüldüğü kadarıyla
cinsel taciz kavramının ortaya çıkış yerinin ABD olmasıyla birlikte kavramın
zamanla Avrupa’ya ve diğer ülkelere de yayıldığını, ulusal ve uluslararası
belgelere de böylelikle konu olmaya başladığını, tanımlandığını,nihayetinde
çalışma hayatında önemli bir sorunsal olarak yakın bir tarihte yerini aldığını
ve tartışılmaya başladığını söyleyebiliriz.
1.2. Cinsel Taciz Kavramı
1.2.1. Genel Olarak
Taciz sözlük anlamı olarak Arapça “acz”den türemiştir. Buna göre bir
kimseyi “tedirgin etme, canını sıkma,güç duruma düşürme ve bir şey
yapamaz hale” getirmektir.12 Taciz ırka, milliyete, kişinin rengine,dinsel veya
siyasi görüşe,dış görünüşe gibi kısaca bir çok nedene dayanabilir.13
11
Aydın, a.g.e., s. 96; Bakırcı, ,a.g.e., s. 49.
Pars Tuğlacı, Okyanus Ansiklopedik Sözlük, VII.cilt, İstanbul, Cem Yayınevi, 1971, s. 2747.
13
Kadriye Bakırcı, “ İşyerinde Cinsel Taciz ve Türk Ceza Kanunu Öntasarısı ”, İstanbul Barosu
Dergisi, cilt 75, sayı 1, 2001, s.35.
12
7
Cinsel taciz de genel olarak tacizin türlerinden biri olmakla birlikte
cinselliğe, cinsel tercihe ya da cinsiyete dayalı olması ile özellikle işyerinde
çalışma koşulu haline gelerek, mağdurun çalışma hak ve özgürlüğünü ihlal
ettiği ve dolayısıyla ekonomik özgürlüğünü ve özerkliğini tehdit ettiği için
işyeri dışında gerçekleşen ve cinsiyete dayanmayan diğer taciz türlerinden
ayrılmaktadır.14
Özellikle çalışma hayatında gerek işçi gerekse işveren açısından
olumsuz ve istenmeyen sonuçlara neden olan cinsel tacizin mağdurlarının
büyük ölçüde kadınlar olduğu bilinmekle birlikte cinsel tacizin ortaya çıkması
açısından mağdurun kadın olması bir zorunluluk değildir. Bu anlamda
mağdurlar erkekler, eşcinseller hatta çocuklar dahi olabilmektedir.15
Cinsel taciz kavramını şekillendiren sosyolojik etkenler ve bu kavramın
gelişiminde
etkili
olan
ideolojik
nedenler,
kadın
hareketleri
bunun
tanımlanmasını son derece güç kılmaktadır.16Bu nedenle cinsel tacizin
bütüncül ve kesin bir tanımıyla birlikte kapsamı konusunda henüz tam bir
anlaşma bulunmamaktadır. İstihdamda cinsiyet ayrımcılığı olarak kendisini
ortaya koyan “ işyerinde cinsel taciz” olgusu ise bu özelliğinden dolayı
“ekonomik tecavüz” olarak bile adlandırılmıştır.17
İşyerinde cinsel taciz rıza dışında gerçekleşen, namus ve onuru ihlal
eden, işçinin ve işyerinin çalışma koşullarını etkileyip bozan hukuka aykırı bir
eylemdir.
Bu
nedenle
iş
hukukunu
ilgilendirdiği
kadar
suç
olarak
gerçekleşmesi şartıyla ceza hukukunu ve de nihayet kişilik haklarına dair bir
saldırı olarak borçlar ve medeni hukuku ilgilendiren bir özelliğe de sahiptir.18
14
Bakırcı, a.g.m., s.35.
Aydın, a.g.e., s. 90.
16
Özdemir, ,a.g.m., s. 89.
17
Başar Baypınar, “ İşyerinde Cinsel Taciz ”, İşgüç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları
Dergisi, sayı 2, 2003, s.25.
18
Melek Onaran Yüksel, Karşılaştırmalı Hukuk Işığında Türk İş Hukukunda Kadın-Erkek
Eşitliği, 1.baskı, İstanbul, Beta Yayınevi, 2000, s. 263.
15
8
Cinsel Tacizin tanımı mağdurların olayı tespiti açısından olduğu kadar,
çalışanlar ile toplumun bilinçlendirilmesi,hukuki sonuçlarının ve temellerinin
belirlenmesi açısından oldukça önemlidir.19
Tüm bu anlatılanlar ışığında öncelikle cinsel taciz olgusunu ve
kavramını ortaya koyabilmek için ulusal ve uluslararası hukukta yapılan
tanımlamaları ve kavramın gelişimini ortaya koyarak genel bir analiz
yapmamız daha doğru olacaktır.
1.2.2. Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukuk açısından
Cinsel taciz kavramını ortaya koyarken öncelikle yukarda ifade
ettiğimiz üzere kavramın ilk ortaya çıkış yeri olan ABD hukukuna bakmak
doğru olacaktır.ABD’de cinsel taciz, Civil Rights Act’ın ayrımcılık konusunu
düzenleyen VII.Kitabında ele alınmıştır.Buna göre Amerikan Hukukunda,
cinsel taciz net olarak “cinsiyet temeline dayalı bir ayrımcılık” olarak
tanımlanmaktadır20.1980 tarihli olan Rehber kuralları’nda işyerinde cinsel
taciz
iki
türe
ayrılarak,
“
istenmeyen(rıza
gösterilmeyen)
cinsel
yaklaşımlar,cinsel ilişki talepleri ve diğer cinsel nitelikli sözsel veya fiziksel
davranışlar” olarak tanımlanmıştır.21
ABD öğretisi ile yargı kararlarına göre cinsel ayrımcılık olarak cinsel
taciz hukuksal açıdan iki türe ayrılmaktadır. Buna göre ilk olarak cinsel
rüşvet/gözdağı( quid pro quo) olarak tanımlanan taciz bulunmaktadır.Bu tür
taciz, işveren veya amir konumundaki bir kişinin otoritesini kullanarak ast
konumdaki bir işçinin, işini veya işiyle ilgili bazı kazanımlarını elde etmesini
veya elde tutmasını ,cinsel talepleri kabul etmesi koşuluna bağlaması veya
bu taleplere boyun eğmeyen işçinin bir zarara uğratılmasıdır.Bu durumda
işverenin cinsel taleplerinin işçi tarafından kabulü karşısında işverence ona
birtakım menfaatler,ayrıcalıklar veya olanaklar sağlanmaktadır.22 Bu tür
19
Bakırcı, a.g.m., s.40.
Özdemir, a.g.m., s.87.
21
Bakırcı, a.g.e., s.91.
22
Bakırcı, a.g.m., s.40; Özdemir, a.g.m., s. 88; Onaran, a.g.e., s.263.
20
9
tacizin özelliği ve tanımı gereği taciz edenler genelde işveren,amir,işveren
vekili ile hiyerarşik açıdan üst konumda bulunanlardır.ABD hukukunda kabul
edilen ikinci tür taciz ise “hostile work environment” olarak ifade edilen
“düşmanca
çalışma
ortamı
olarak”
Türkçeye
çevrilebilecek
taciz
türüdür.Buna göre cinsel içerikli söz ve davranışlar bireyin veya işçinin
çalışma
ortamını
etkilemekte,ahlak
dışı,saldırgan,utanç
verici
veya
düşmanca bir çalışma ortamı yaratmaktadır.23Düşmanca çalışma ortamı
yaratan cinsel tacizde genellikle işçinin birlikte çalıştığı iş arkadaşları veya
üçüncü kişiler işçinin cinsiyetinden dolayı hoşuna gitmeyecek davranışlar
içerisine girerek rahatsız edici bir çalışma ortamı yaratarak, çalışma ortamını
kirletirler. ABD hukukunda bu tür tacize örnek olarak, cinsellikle kaplı işyeri
de verilmektedir.24Cinsellikle kaplı işyeri, terfi ve işle ilgili kazanımların cinsel
kayırmacılığa dayandığı veya işyerinde cinsel nitelikte resimlerin asıldığı
hallerde söz konusu olur.25 Yine düşmanca çalışma ortamı, istenmeyen
cinsel temas, dokunuş veya sözleri tehditleri de kapsayabilir.26
Avrupa Birliği Hukuku’nun dayandığı en önemli ilkelerden birinin de
eşitlik ilkesi ve ayrım yasağı olduğunu yukarda söylemiştik. Bu kapsamda
Avrupa Birliği’nin üye olan tüm ülkelerin uygulamaya koymak ve yürütmekle
yükümlü olduğu politikaları gösteren birçok yönergesinde de eşitlik ilkesi ve
ayrım yasağı ile birlikte cinsel taciz de düzenleme konusu yapılmıştır.
Öncelikle Avrupa Birliği’nin 2002/73 sayılı Yönergesinin 2.maddesinin
2.fıkrasında taciz ile cinsel taciz cinsiyet temeline dayalı bir ayrımcılık olarak
nitelenmekte ve böyle bir davranışın kadın ve erkek arasında ayrımcılık kabul
edileceği belirtilmektedir.Direktifin 2.maddesine göre cinsel taciz “Kişinin
onurunu çiğnemeyi amaçlayan özellikle yıldırıcı, düşmanca, değersizleştirici,
aşağılayıcı ya da incitici bir ortam yaratan veya o sonucu doğuran,
istenmeyen
23
sözlü, sözlü olmayan ya da fiziksel her türlü cinsel içerikli
Bakırcı, a.g.m., s .41; Özdemir, a.g.m., s. 88; Onaran, a.g.e., s.264.
Örneğin, işyerinde gerçekleşen cinsel nitelikli konuşmalar,şakalaşmalar veya işyerinin herkese açık
kısmına asılan cinsel materyal,karikatür ve müstehcen resimler,posterler,takvimler cinsellikle kaplı
işyerinin görünüm biçimlerindendir.( Bakırcı, a.g.e., s. 131.)
25
Bakırcı, a.g.e., s.129.
26
Özdemir, a.g.m., s.88.
24
10
tavırdır” şeklinde tanımlanmıştır.27Bu tanıma göre cinsel tacizin üç temel
unsuru bulunmaktadır. Bunlar; İstenilmeyen, İnsan onuruna aykırı ve
suiistimal edilen çalışma ortamıdır.Direktifin bu tanımı incelendiğinde biraz
önce bahsettiğimiz Amerika Birleşik Devletleri Hukukunda bahsi geçen
tanımlama ile örtüştüğü söylenebilecektir.Bununla birlikte “insanlık onuru”
kavramının bahsi geçen tanıma Avrupa Birliği Hukukunun katkısı olduğu da
söylenmelidir.28Bu yönergeden sonra yürürlüğe giren, kadın ve erkek
eşitliğine ilişkin bir çok yönergeyi ortadan kaldıran 5 Temmuz 2006 tarihli
2006/54
sayılı
İş
ve
İstihdamda
Eşit
Davranma
İlkesinin
Hayata
Geçirilmesine İlişkin Yönerge’nin 2.maddesinin 1.fıkrasının (d) bendinde ise
cinsel taciz “kişinin onurunu zedelemeyi; bilhassa yıldırıcı, düşmanca,
aşağılayıcı, küçültücü veyahut rencide edici bir ortam yaratmayı amaçlayan
veya bu sonucu doğuran; bedensel,sözlü veya sözlü olmayan,cinsel arzuları
içeren tüm davranışları ifade eder.”29, şeklinde tanımlanmıştır. Böylelikle her
iki yönergede de cinsel taciz,tıpkı ABD hukukunda olduğu gibi cinsiyet
temeline dayalı, cinsel ayrımcılık olarak kabul edilmiştir.
Avrupa
Birliği
tarafından
çıkarılan
benzer
nitelikteki
her
iki
yönergedeki tanım incelendiğinde, “düşmanca, aşağılayıcı, utandırıcı ve
saldırgan bir ortam yaratmak” hallerinin hangi koşullarda oluşacağına ilişkin
olarak bir açıklık içermemektedir.30Amerika Birleşik Devletleri hukukundan
ithal edilmiş bulunan bu kavramların ilgili ülkenin yargı kararları da
incelendiğinde şunu ifade ettiği söylenebilecektir: “Bu nitelikteki davranışların,
işçinin çalışma koşullarını etkileyecek derecede ciddi ve ahlaksızca olması
durumunda düşmanca bir ortamdan bahsedilecektir.”31 Yine Amerikan
yargısına göre, bir davranışın bu nitelikte olup olmadığının belirlenmesinde,
işyerinin özellikleri ve özellikle sosyal ve kültürel yapının dikkate alınması
gerekmektedir.Nitekim Oncale v.Sundowner kararında,belirtildiği üzere bir
27
Özdemir, a.g.m., s .84.
Özdemir, a.g.m., s. 85.
29
Güzel/Ertan, a.g.m., s.514,515.
30
Özdemir, a.g.m., s.85.
31
Özdemir, a.g.m., s.85.
28
11
profesyonel
futbol antrenörünün oyuncusu maça girerken kalçasına
dokunması normal olsa da , aynı hareketi sekreterine karşı yapması
suiistimal edici bir davranış olarak nitelendirilebilecektir. 32
Uluslar arası Çalışma Örgütü ( ILO) 111 sayılı İş ve Meslek
Bakımından Ayrımcılık Sözleşmesi içerisinde cinsel tacizin tanımı doğrudan
yapılmış değildir. Bununla birlikte ILO Uzmanlar Komitesi 1988 tarihli Genel
İncelemesinde işyerinde cinsel tacizin 111 sayılı Sözleşme’nin 1.maddesi
anlamında cinsiyet ayrımcılığı olduğu sonucuna varmıştır. Bu sözleşmeye
göre cinsiyet ayrımcılığı ise, “ cinsiyete dayalı olarak yapılan iş ve meslek
bakımından fırsat ve işlem eşitliğini yok etme ya da bozma etkisine sahip her
türlü ayrıcalık gözetme,dışlama ya da üstün tutmadır ”. 33
Birleşmiş Milletler tarafından 1979 yılında
kabul edilen Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ile kadınlara
yönelik ayrımcılık yasaklanmakla beraber, işyerinde cinsel tacize ya da
kadınlara yönelik şiddete yer verilmemiştir.34 Bu sözleşmenin uygulanmasını
sağlamak üzere sözleşmenin 17.maddesine göre kurulan Komite 1992
yılında yayımladığı 19 No.lu Genel Tavsiye kararı ile kadınlara yönelik
şiddetin ve bu kapsamda yer alan cinsel tacizin Sözleşmenin 1.maddesi
anlamında kadınlara yönelik ayrımcılık olduğunu kabul etmiş, sözleşmenin
çalışma yaşamında ayrımcılığı yasaklayan 11 inci maddesinin kadınlara
işyerinde yöneltilen cinsel şiddet biçimlerinden biri olan cinsel tacizi
yasakladığı sonucuna varmıştır.35 Bu Tavsiyeye göre cinsel taciz , “ fiziksel
temas ve yaklaşımlar,cinsel nitelikteki sözler,pornografik anlatımları gösterme
ve söz veya davranışlarla cinsel taleplerde bulunma gibi istenmeyen cinsel
nitelikli davranışları ” kapsamaktadır.36
32
Özdemir, a.g.m., s. 85.
Şükran Ertürk, Türk Hukukunda Çalışma Hayatında Kadın Erkek Eşitliği, Ankara, Belediye İş
Sendikası, 2009, s. 192.
34
Bakırcı, a.g.e., s.48.
35
Bakırcı, a.g.e., s.50.
36
Bakırcı, a.g.e., s.95.
33
12
Belçika İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 32.maddesinin 1.fıkrasının
3.bendinde cinsel taciz şu şekilde tanımlamaktadır: “Kişinin onurunu
zedelemeyi veya korkutucu,düşmanca aşağılayıcı,küçük düşürücü veya
rencide edici bir ortam yaratmayı amaçlayan veya böyle bir sonucu doğuran
cinsel çağrışımlı her türlü istenmeyen sözlü,sözlü olmayan veyahut bedensel
davranış şeklini.”37Belçika hukukundaki cinsel tacize ilişkin tanım dikkatle
incelendiğinde, Avrupa Birliği’nin yukarda cinsel tacize yönelik her iki
yönergede yer alan tanımlarla benzerlik gösterdiği ve hemen hemen aynı
olduğu söylenebilecektir. Zira Avrupa Birliği’nin 5 Temmuz 2006 tarih ve
2006/54 sayılı Yönergesi’nin 33.maddesinin ilk fıkrasında açıkça üye
devletlerin en geç 15 Ağustos 2008 tarihine kadar direktife uymak için
gereken kanun, tüzük ve idari hükümleri yürürlüğe sokması gerektiği ifade
edilmiştir.38
Alman Hukuku’nda ise 12.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren Eşit
Davranma Yasası’nın 1.maddesinde cinsel kimlik temeline dayalı ayrımcılık
yasaklanmış, devamında ise aynı yasanın 3.maddesine göre de taciz şu
şekilde tanımlanmıştır: “ 1’de anılan nedenlerle bağlantılı olmak koşuluyla
kişinin onurunu zedelemeyi amaçlayan ve bu sonucu doğuran veyahut
korkutma,düşmanca davranma,aşağılama,küçültme ya da hakaretten oluşan
bir ortama neden olan istenmeyen davranış tarzlarından oluşan taciz de bir
ayrımcılıktır.”39 Görüldüğü gibi Alman Hukukunda da cinsel taciz ayrımcılık
temeli üzerinden dolaylı bir şekilde Avrupa Birliği yönergeleriyle uyumlu bir
şekilde tanımlanmıştır.
Toparlayacak
olursak,
gerek
uluslar
arası
metinlerde
ve
sözleşmelerde, gerekse karşılaştırmalı hukukta devletlerin iç mevzuatlarında
cinsel tacizin kişilik haklarının ihlali yanında ayrımcılığın bir türü olarak
düzenlendiğini, bu bağlamda temelinde cinsiyete dayalı ayrımcılığın yattığını
37
Hediye Ergin, Emre Ertan, “ Belçika İşçi Sağlığı ve İş güvenliği Yasası ”, Legal iş hukuku ve
Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, sayı 16, 2007, s. 1473.
38
Avrupa Birliği Resmi Gazetesi, ( Erişim) http://www.ksgm.gov.tr/Pdf/direktifler/13-2006-54.doc,
20 Şubat 2010.
39
Güzel/Ertan, a.g.m., s.544.
13
söylemek doğru olacaktır. Her ne kadar cinsel tacizin cinsel bir yarar sağlama
amacının ötesinde cinsellik taşıyan öğelerle çalışanlar üzerinde baskı
kurulmasını, cinsel bir menfaat sağlanmasa da cinselliğin kullanılarak baskı
yapılması ve rahatsız edici ortam yaratılması anlamına gelecek bu tanımın
tartışma yaratacağı40 iddia edilse de kanımızca özellikle iş ilişkisindeki işçinin
kişisel bağımlılık unsuru, çalışma yaşamındaki değişim ve gelişmeler,güçler
dengesi,işverenin
otoritesi
altında
çalışma
gibi
hususlar
birlikte
değerlendirildiğinde, cinsel tacizin her türlü cinsiyet temeline dayanan bir
ayrımcılık olduğunu kabul etmek gerekecektir.Zira iş hukukunun işçiyi
koruyucu amacı gereğince çalışma hayatındaki bu tip tacizlerin kapsamının
genişlemesinin iş ilişkisinin zayıf tarafı olan işçiye daha fazla güvence
sağlayacağı gerçeği de unutulmamalıdır.
1.2.3. Türk Hukuku Açısından
Türk Hukuku’nda mevcut yasal metinler incelendiğinde işyerinde
cinsel taciz kavramı yabancı hukuk düzenlerinde olduğu gibi kavramsal
açıdan tanımlanmadığı gibi cinsel taciz cinsiyet ayrımcılığı kuramına da
dayandırılmamıştır.
1475 sayılı İş Kanunu’nda cinsel taciz kavramı teknik açıdan dahi
düzenlenmiş değildi.4857 sayılı İş Kanunu’nda ise işyerinde cinsel tacizin
önlenmesi ve tacize uğrayan işçinin korunması amacına yönelik olarak özel
düzenlemelere yer verilmiş olsa da cinsel tacizin ne olduğu ve neyi ifade
ettiği ile kapsamı konusunda düzenlemelere yer verilmemiştir.Bununla birlikte
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yerine 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe
giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ise cinsel taciz 105.maddede suç
olarak
40
düzenlenmiş
ancak
madde
hükmünde
herhangi
bir
tanım
Cinsel taciz açısından kabul edilen bu tanım kavramın boyutunu oldukça genişletmiş olmakla,
özellikle iç hukukumuz açısından toplumsal kültür ve anlayışımızla uyumlu değildir.( Özdemir,
a.g.m., s. 90.)
14
yapılmamıştır.Madde gerekçesine göre ise cinsel taciz, “ kişinin vücut
dokunulmazlığının ihlali niteliği taşımayan hareketler” olarak tanımlanmıştır.41
Öğretide ise cinsel tacize ilişkin çeşitli tanımlar yapılmıştır. Buna göre
işyerinde cinsel taciz, “mevcut mevzuat açısından (TMK ve TCK) mağdurun
veya aile üyesinin kişilik haklarını ihlal eden ya da doğrudan bir kişiye yönelik
olmamakla beraber rahatsız edici bir çalışma ortamı yaratan, işyeri düzenini
bozan,hapsi gerektirecek bir suç veya ahlak ve iyi niyet kurallarına
aykırı,cinsel nitelikli,cinsiyet ya da cinsel tercih temeline dayalı davranışlar”
olarak tanımlanabilir.42 Bu tanıma göre şüphesiz ki cinsel taciz içeren eylem
ve davranışların belli bir kişiye yönelik olması gerekmediği gibi,cinsel amaçla
ya da saikle işlenmiş olması da gerekmez.O halde cinsel tercihe dayanan
hakaret ya da sövme eyleminin cinsel taciz oluşturacağını kabul etmek
gerekir.43Kanımızca bahsi geçen tanım cinsel tacizin kapsamını oldukça
geniş tutmuştur. Bu tanıma göre işyerinde veya çalışma ortamında
gerçekleşecek her türlü cinsiyete ya da cinsel temele dayalı eylem cinsel
taciz olarak değerlendirilebilecektir.
Diğer bir tanıma göre ise, “cinsel taciz, yasalar veya başka bir usul ile
korunmakta
edilmesidir”.
olan
44
bireyin
kişisel
haklarının
tecavüz
edilmesi,
ihlal
Burada yazar cinsel tacizi geleneksel şahsi hakların ihlali
dolayısıyla kişilik haklarına yapılan bir tecavüz olarak tanımlamaktadır.
Bir başka görüş ise cinsel tacizi, tıpkı Avrupa Birliği hukukundaki gibi, “
kişinin
onurunu
çiğnemeyi
amaçlayan
özellikle
yıldırıcı,
düşmanca
değersizleştirici, aşağılayıcı ya da incitici bir ortam yaratan ve kişinin isteği
41
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu gerekçesi, (Erişim) http// www.ceza-bb.adalet.gov.tr, 20 Şubat
2010.
42
Bakırcı, a.g.e., s.101.
43
Bakırcı, a.g.e., s.101.
44
Berin Ergin, “ Türk Hukuk Sisteminde Cinsel Suçlar-Taciz ve Çalışma Hayatı ”, MESS Sicil
Dergisi, sayı 7, 2007, s. 147.
15
dışında gerçekleşen sözlü, sözlü olmayan ya da fiziksel her türlü cinsel
içerikli tavır” olarak tanımlamıştır.45
Yine cinsel tacizi tanımlayan bir başka yazara göre cinsel taciz, “
mağduru kadın ekseninde düşünerek, kadınların kendi rızaları dışında
kendilerine rağmen bedenlerine ve cinselliklerine yönelik her türlü davranış”
olarak açıklamaktadır.46
Cinsel taciz kavramına ceza hukuku yönünden bakan bir başka tanıma
göre ise cinsel taciz, “birey veya bireylerin cinselliklerine yönelen sözlü veya
yazılı vücuda temas içermeyen rahatsız edici nitelikte cinsel amaçlı her türlü
harekettir”.47
Nihayet cinsel tacizi
tanımlayan
başka bir görüşte “Cinsel tacizi,
işçiden, cinsel temas olmaksızın, cinsel çıkar sağlamak amacıyla kişiliğine,
ruhsal ve vücut bütünlüğüne yönelik, aşağılatıcı, onur kırıcı her türlü davranış
olarak”48 tanımlamıştır.
Görüldüğü üzere Türk Hukuk öğretisinde cinsel taciz iş hukuku ve
ceza hukuku yönüyle çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır. Tanımları inceleyecek
olursak benzerlikler barındırmakla birlikte kesin ölçütlerle ortak bir tanım
üzerinde görüş birliğine varılmamış olduğunu görmekteyiz. O halde cinsel
tacizin ceza hukukundaki görünümünü bir yana bırakacak olursak ki bu
konuyu daha sonra inceleyeceğimizden burada genel bir bilgi vermekle
yetindik, cinsel tacizin üyelik müzakerelerimizin de devam ettiği Avrupa Birliği
Hukukunda yapılan tanımına benzer bir biçimde :“ İnsan onurunu ihlal etme
amacına yönelen veya bu sonucu doğuran,istenilmeyen,her türlü cinsel
nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya cinsel nitelikte fiziksel ve özel olarak
düşmanca aşağılayıcı,utandırıcı ve saldırgan bir ortam yaratan davranış”
45
Ertürk, a.g.e., s.193.
Ali Rıza Okur, “ İşyerinde Cinsel Taciz ”, Argumentum, sayı 42, 1994, s.1.
47
Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 8.baskı,
Ankara, Turhan Kitabevi, 2007, s. 181.
48
Hamdi Mollamahmutoğlu, İş Hukuku, Gözden Geçirilmiş Yenilenmiş 3.baskı, Ankara, Turhan
Kitabevi, 2008, s. 612.
46
16
olarak tanımlamak mümkündür.Zira bu tanımla birlikte cinsel taciz,kişilik
haklarının ihlali yanında, ayrımcılık temeline oturtulmakta ve böylelikle, ilerde
görüleceği üzere işçi lehine mevcut mevzuatımız açısından bir takım lehine
kazanımlar sağlanmasını mümkün kılabilmektedir.Burada unutulmamalıdır ki
cinsel
taciz
aynı
zamanda
kişilerin
maddi
ve
manevi
kişisel
haklarını,şerefini,saygınlığını da ihlal etmektedir.
1.3. Cinsel Tacizin Türleri
Cinsel taciz eylemleri özellikle iş yaşamında farklı biçimlerde ortaya
çıkabilmektedir. Bu bağlamda sözlü şaka ya da hakaretten başlayarak,porno
fotoğraf göstermeye,el şakasına,şantaja hatta cinsel tecavüze kadar
gidebilmektedir.49
Cinsel taciz türlerini gerçekleşme şekilleri bakımından, fiziksel
olmayan,fiziksel olan ve şiddet kullanımı ile birlikte fiziksel tacizler grubu
olmak üzere üç grupta toplamak mümkün olabilir.Buna göre fiziksel olmayan
cinsel tacizlere,anlamlı histerik bakışlar,laf atma,ıslık çalma,cinsel içerikli ima
veya bakışlar örnek olarak verilebilir.Diğer yandan fiziksel nitelikli cinsel
tacizlere ise zorla cinsel bölgelere dokunma,sarılma,kucaklama,öpme,zorla
cinsel ilişki kurma veya teşebbüs etme örnek olarak verilebilecektir.Öte
yandan son olarak şiddet kullanımı ile birlikte fiziksel cinsel taciz kapsamına
ise
dövme
ve
dayak
davranışlarıyla
gerçekleşen
taciz
eylemleri
girebilmektedir.50
Bununla birlikte hangi tür davranışların cinsel taciz teşkil ettiği
hususunda bir kesinliğin bulunmadığı ve belirtilen bu davranışların cinsel
taciz olarak nitelendirilebilmeleri için çalışma koşulu olarak veya çalışmanın
öncelikli koşulu olarak algılanması,bu konuda alınan kararları etkilemiş
olması,mesleki verime zarar vermesi veyahut bu tür eylemlere maruz kalan
kişiyi aşağılamış, onuruna saldırmış ya da yıldırmış olması gerektiği de
49
50
Kaplan, a.g.e., s.167.
Kaplan, a.g.e., s.168.
17
ayrıca belirtilmelidir.51Öğretide bir davranışın cinsel taciz olup olmadığının
belirlenmesinde, davranış ya da eylemin karşı tarafın iç dünyasını bozması
ve maruz kalan kişinin çalışma ortamında güven içerisinde kendisini işe
vermesini engelleyici, psikolojik bozukluk yaratacak yoğunlukta olması
gerektiği belirtilerek, yargıcın somut eylemi, çevre gibi her türlü etmenleri göz
önüne alarak karar vermesi gerektiği ifade edilmiştir.52
Sonuç olarak cinsel tacizin çeşitli şekillerde ortaya çıkabildiği
unutulmamalı bununla birlikte her cinsel nitelikli eylemin cinsel taciz olup
olmadığının belirlenmesinin de özellikle cinsel tacizin gerçekleştiği toplumun
sosyal ve kültürel özellikleriyle ilgili olduğu da kabul edilmelidir. Nitekim
ABD’de 2001 yılında yapılan bir araştırmada, mavi ve beyaz yakalı işçiler
arasında dahi,kadın-erkek ilişkileri bakımından ciddi anlayış farklılıkları
olduğu ortaya konulmuştur.53Yine ABD hukukunda bir davranışın cinsel taciz
olup olmadığının saptanmasında, makul bir insan ya da makul bir kadın(
reasonable person-reasonable woman) ölçütü kullanılmaktadır.54Bu ölçüte
göre, mahkemeler, tacizin ciddi ve yaygın olup olmadığına karar vermede,
mağdurun öznel bakış açısını göz önünde bulundurmayarak, bunun yerine
makul bir kişinin nesnel bakış açısını ölçüt olarak kabul etmişlerdir. Bu
durumda eğer davranış, makul bir kişinin çalışma ortamını esaslı derecede
etkilemiyorsa, ortada dava edilebilir bir cinsel taciz bulunmamaktadır.55
51
Fatma Burcu Savaş, İşyerinde Manevi Taciz, İstanbul, Beta Yayınevi, 2007, s.36.
Mustafa Kılıçoğlu, Kemal Şenocak, İş Kanunu Şerhi, II.cilt, İstanbul, Legal Yayın, 2008, s.278.
53
Özdemir, a.g.m., s.85.
54
Aydın, a.g.e., s.102.
55
Bakırcı, a.g.e., s.141.
52
18
2. CİNSEL TACİZİN ULUSAL VE ULUSLARARASI HUKUKTAKİ
TEMELLERİ İLE KORUNMA YOLLARI
2.1.Ulusal Hukuktaki Temelleri ve Korunma Yolları
2.1.1. Anayasa
Anayasa, kuşkusuz olarak normlar hiyerarşisinde tüm kaynakların
üzerinde yer almaktadır. Bu nedenle 1982 Anayasası, Türk İş Hukukunun da
anayasal kaynağını oluşturmaktadır. Anayasa’nın 11.maddesine göre,“
Anayasa hükümleri, yasama,yürütme ve yargı organlarını,idare makamlarını
ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”Bu hükümden
hareketle Anayasal hükümler nitelikleri ile bağdaştığı ölçüde bireyler arası
ilişkilere de uygulanabilecektir.56
Anayasanın 10.maddesinin 1.fıkrasına göre, “Herkes, dil, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din mezhep ve benzeri sebeplerle
ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. ”Aynı şekilde Anayasanın 10.
maddesinin 2. fıkrasına göre de, “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Ayrıca
Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, aynı maddenin üçüncü fıkrasında
ise kimseye işkence veya eziyet yapılamayacağı, insan haysiyetiyle
bağdaşmayan
bir
cezaya
veya
muameleye
tabi
tutulamayacağı
belirtilmektedir. Bunlarla birlikte Anayasa’nın herkesin kişi özgürlüğüne ve
güvenliğine sahip olduğunu belirten 19. özel yaşamın gizliliğini öngören 20.,
ve de nihayet küçüklerin ve kadınların çalışma koşulları bakımından özel
olarak korunacağını hükme bağlayan 50. maddeleri ile çalışma hak ve
özgürlüğünü düzenleyen 48. ile 49. maddeleri de genel olarak çalışanların
kişilik ve çalışma haklarını koruyan düzenlemeler içermektedir.
56
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.44.
19
O halde yukarda genel olarak bireylerin özel olarak ise Anayasanın
yatay etkisi nedeniyle çalışma yaşamındaki işçilerin kişilik haklarını koruyan,
cinsel eşitliklerini güvence altına alan ve kişisel değerlerine saygı
göstermekle yükümlü tutan maddeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde
işverenin, işçinin kişilik haklarına, yaşamına, vücut bütünlüğüne ve sağlığına
yönelik tehditlere karşı işçiyi korumakla yükümlü olduğu, cinsiyet ayrımı
yapmadan eşit davranma yükümlülüğü altında bulunduğu söylenebilecektir.
Bu şekilde çalışanlar özellikle cinsel tacize karşı Anayasal hükümler ile eşitlik
ile temel hak ve özgürlükler başlığı altında korunma altına alınmış olmaktadır.
Kuşkusuz cinsel taciz stresli, huzursuz ve düşmanca bir çalışma ortamı
yaratmak suretiyle çalışanların elverişli ve güvenli bir yerde çalışmasına
engel olmakta, çalışanların cinsel tacize uğrama korkusuyla çalışma
yaşamına girmekten kaçınmalarına neden olmakta ve sonuç olarak işten
ayrılma veya çıkmalarına sebebiyet vermek suretiyle de Anayasa ile güvence
altına alınan çalışma hak ve özgürlüklerini ihlal etmektedir.57
2.1.2. Ceza Hukuku
Cinsel suçlar 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 2. kitabının 8. babında,
“Genel Ahlak ve Aile Düzeni Aleyhine Cürümler” başlığı altında düzenlenmiş
ve bu çerçevede ırza geçme, ırza tasaddi, sarkıntılık ve söz atma suçlarına
yer verilmişti. Buna göre, cinsel taciz her ne kadar suç olarak terminolojik
açıdan yer almasa da öğreti ve yargı uygulamalarında bu suçun karşılığını
“söz atma ve sarkıntılık” oluşturmaktaydı.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda ise, 2. kitabının “Kişilere karşı suçlar”a yer veren ikinci kısmının
“Cinsel Dokunulmazlığa karşı suçlar” başlıklı altıncı bölümünde cinsel saldırı
(TCK m.102), çocukların cinsel istismarı (TCK m.103), reşit olmayanla cinsel
ilişki (TCK m. 104) ve cinsel taciz suçları (TCK m.105) düzenlenmiştir. Bu
şekilde yasa koyucu 765 sayılı TCK’nun sisteminden ayrılarak haklı bir
57
Bakırcı, a.g.m., s.39.
20
şekilde söz konusu cinsel suçları, kişilere ve cinsel dokunulmazlığa karşı
işlenen suçlar arasına almıştır.58
Cinsel taciz yukarda belirtildiği üzere TCK.’nun 105.maddesinde suç
olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte madde içerisinde cinsel tacizin tanımı
yapılmış değildir. Madde gerekçesine göre ise cinsel taciz, “mağdurun vücut
dokunulmazlığının ihlali niteliği taşımayan davranışlar” olarak ifade edilmiş ve
cinsel taciz halinde mağdurun cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak
rahatsız edildiği belirtilmiştir.59 Aynı maddenin 1. fıkrasına göre, “ Bir kimseyi
cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç
aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur.”
hükmüne yer verilmiştir. Cinsel taciz suçunun nitelikli veya ağırlaştırıcı
halini60 düzenleyen 2. fıkrasında ise, “Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim
ve öğrenim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan
yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıda fıkraya göre verilecek ceza yarı
oranında arttırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur işi bırakmak, okuldan veya
ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz.”
hükmüne yer verilmiştir.
Bizim de katıldığımız görüşe göre, Türk Ceza Hukuku açısından cinsel
taciz, “birey veya bireylerin cinselliklerine yönelen sözlü veya yazılı, vücuda
temas içermeyen, rahatsız edici nitelikte, cinsel amaçlı her türlü harekettir.”61
Aynı zamanda Yargıtay uygulamalarına da baktığımızda, vücuda temas
içermeyen, cinsel karakterli hareketlerin cinsel taciz olarak nitelendirildiğini
görmekteyiz. Buna göre; Yargıtay bir kararında “sanığın mağdureye yaklaşıp
hiçbir bedensel temasta bulunmaksızın cinsel organını çıkarıp oynatarak
58
Artuk/Gökcen/Yenidünya, a.g.e., s.135.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu gerekçesi.
60
Yazara göre, burada bağımsız bir yaptırım değil, cezanın artırımı düzenlenmiştir. Bu nedenle suçun
nitelikli hali değil ağırlaştırıcı nedeni vardır. (İsmail Malkoç, Türk Ceza Kanunu Uygulamasında
Cinsel Suçlar, Ankara, Malkoç Kitabevi, 2009, s.311.)
61
Artuk/Gökcen/Yenidünya, a.g.e., s.181.
59
21
göstermekten ibaret eylemini62”, diğer bir kararında ise, “sanığın, evinin
penceresinden müştekilere cinsel organını göstermesi63” eylemini, yine
“sanığın yönetimindeki araç ile okul sorma bahanesiyle mağdureye yaklaşıp,
hiçbir bedensel temasta bulunmaksızın cinsel organını çıkarıp oynatarak
göstermekten ibaret64” eylemi , “sanığın, mağdureye arkadaşlık ve buluşma
teklifini içeren
65
” eylemini, “sanığın, mağdureye yaklaşıp okulun önünde el
sallaması ve eliyle öpücük göndermesi şeklindeki66” eylemini, “sanığın, olay
tarihinde mağdureyi evine davet ederek götürdükten sonra çok güzelsin seni
öpmek istiyorum,67” demekten ibaret eylemini, “sanığın, durakta beklemekte
olan müştekiye cinsel amaçlı olarak boş musun? Dolu musun?68” Şeklindeki
söylemini, “sanığın, mağdureyi cep telefonundan arayarak Aksaraylı birisiyim,
Eşme Kayaya geldim, evinizin önündeyim, dışarıya çık, seni maddi ve
manevi tatmin edeceğim, şeklindeki sözlerini69”, “müştekinin evine giden
sanığın, herkese şapur şupur, bize gelince mi yok70” şeklindeki sözlerini,
cinsel taciz olarak nitelendirmiştir.
Bu şekilde, yukarıda görüldüğü üzere gerek Yargıtay uygulamaları,
gerekse yasa metniyle öğreti görüşleri birlikte değerlendirildiğinde, cinsel
tacizin Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesi kapsamında vücuda temas
içermeyen cinsel nitelikli eylemleri kapsadığı anlaşılmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise, bahsi geçen cinsel
taciz içeren suçun, hiyerarşi veya hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuzun
kötüye kullanılması suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı
kolaylıktan
62
yararlanılarak
işlenmesi
halinde
nitelikli
hâl
olarak
Yarg.5.CD 04.06.2007, 3731/4315.(Corpus Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, Erişim,
http//www.cdmy.com.tr, 15 Şubat 2010.)
63
Yarg. 5. CD. 15.12.2008, 8266 /10959. ( Malkoç, a.g.e., s.329.)
64
Yarg. 5. CD. 04.06.2007, 3731 /4315. ( Malkoç, a.g.e., s.359.)
65
Yarg. 5. CD. 25.01.2007, 13423 / 278. ( Malkoç, a.g.e., s.344.)
66
Yarg. 5. CD. 17.10.2005, 1567 /21248. ( Malkoç, a.g.e., s.346.)
67
Yarg. 5. CD. 07.12.2005, 2304 /22711. ( Malkoç, a.g.e., s.348.)
68
Yarg. 5. CD. 26.09.2005, 7639 /20230. ( Malkoç, a.g.e., s.348.)
69
Yarg. 5.CD. 15.11.2005, 7620 / 22186. ( Ali Parlar, Muzaffer Hatipoğlu, Türk Ceza Kanunu
Yorumu, I.cilt, Ankara, Yayın Matbaacılık, 2007, s. 866. )
70
Yarg. 5.CD. 08.02.2007,8395 /1700. ( Mustafa Artuç, Kişilere karşı suçlar, 2.baskı, Ankara,
Adalet Yayınevi, 2008,s.749. )
22
düzenlenmesidir. Buna göre, belirtilen iş ilişkisinden kaynaklanan nüfuzun
kötüye kullanılması suretiyle atılı suçun işlenmesi hâlinde suçun nitelikli
hâlinin gerçekleştiği kabul edilecektir. Burada hizmetin yapılma şekline,
zamanını, koşullarını ve ücretini düzenlemek yetkisinde olanlar, emirlerindeki
personeli yukarıda belirtildiği üzere tacize katlanmak veya iş şartlarının
anormal değişim ve ağırlaşması arasında tercih yapmak durumunda
bırakmaktadırlar71. Atılı suçun nitelikli hâli olarak düzenlenen bu kısmının
soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine tabi değildir. Bu
husus madde gerekçesinde ”cinsel taciz suçunun nitelikli unsurlarının
gerçekleştiği durumlarda, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun
şikayetine tabi değildir.” 72şeklinde belirtilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ayrıca,
bu suç açısından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesinin
3. fıkrası uyarınca uzlaşma yoluna gidilmesi de mümkün değildir. Yine aynı
maddenin 2. fıkrasına göre, cinsel taciz suçunda mağdurunun bu tacize
dayanamayarak işini bırakmak zorunda kalmış olması hâlinde cezanın 1
yıldan az olamayacağı belirtilmiştir. Burada düzenlenen “zorunda kalmak”
ibaresini, suça maruz kalan mağdurun ayrılmasında mecburiyet olmasa ya
da böyle hissetmese bile ortaya çıkan huzursuzluk ortamı onun sağlıklı bir
şekilde işe devamını engelliyorsa ve zorluklara katlanmasını gerektiriyorsa
“ayrılmak zorunda kalmış olması” olarak anlamak doğru olur.73
Bu
değerlendirmeyi de mağdurun kişisel ve sosyal konumu, iş şartları, işte
kalmaya
devam
edip
edemeyeceği
gibi
sorunları
bütünü
itibariyle
değerlendirme konusu yaparak belirlemek uygun olacaktır.74 Aynı şekilde
şüphesiz ki bu nitelikli unsurun uygulanabilmesi için mağdurun işini bırakmak
zorunda kalması ile cinsel taciz fiili arasında nedensellik bağının bulunması
gerekir.75Madde metninde ayrıca cinsel taciz suçunun aynı işyerinde
çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi halinin de nitelikli
hal olarak kabul edildiği görülmektedir.
71
Malkoç, a.g.e., s.316.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gerekçesi.
73
Malkoç, a.g.e., s.318.
74
Malkoç, a.g.e., s.318.
75
Artuk/Gökcen/Yenidünya, a.g.e., s.186; Malkoç, a.g.e., s.318.
72
23
Kanunda tanımlanan cinsel taciz suçunun oluşması için eylemin bir
kimseye yönelmiş olması gerekmektedir.Bu durumda bir kimseye ve kişiye
yönelmeyen cinsel nitelikte eylem Türk Ceza Kanunun 225.maddesinde
tanımlanan hayasızca hareketler suçunu oluşturur.Bu maddeye göre “alenen
cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar
hapis cezasına çarptırılır.”Madde gerekçesinde de bu husus kişinin belli bir
kimseyi hedef almaksızın cinsel organını veya vücut bölgelerini teşhir etmesi
olarak tanımlanmıştır.76
Yukarda belirtilen cinsel taciz suçu dışında Türk Ceza Kanunu’nda
cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi
durumunda
ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 102.maddesinde tanımlanan
cinsel saldırı suçunun oluşacağı
ifade edilmiştir. Bu suçun 18 yaşından
küçük,ergin olmayanlara karşı işlenmesi halinde ise Türk Ceza Kanunu’nun
103.maddesinde tanımlanan cinsel istismar suçu oluşacaktır. Her iki suç
açısından ortak nokta ise tıpkı cinsel taciz suçunda olduğu gibi bu suçlarda
da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması halinde bu eylemin
suçun nitelikli hali olarak düzenlenmesi olmaktadır. Buradaki hizmet ilişkisini
de mağduru işe alma,çıkarma,ücretini veya diğer sosyal haklarını belirleme
yetkisi nedeniyle,üzerinde otorite kurma ve söz geçirmeye yetkili failin,bu
hiyerarşik üstünlüğünü kötüye kullanmak suretiyle fiili gerçekleştirmesi
şeklinde anlamak doğru olacaktır.77
Cinsel
tacizi
aynı
zamanda
cinsiyet
ayrımcılığı
olarak
düşündüğümüzde ise bu şekilde gerçekleşen bir eylem Türk Ceza Kanunun
122.maddesinde tanımlanan ayrımcılık suçunu da oluşturabilecektir. Bu
maddenin 1.fıkrasına göre kişinin işe alınması veya alınmaması konusunda ,
“Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım yapılırsa yapan kimse hakkında altı
aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.” hükmü yer
76
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gerekçesi.
İhsan Akcin, “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ”, Yargıtay Dergisi, cilt 32, sayı 1-2, 2006,
s.116.
77
24
almaktadır.
Bu
maddede
açıklanan
ise,
hiç
kimsenin
ayrımcılık
yapamayacağı ve yasalar karşısında eşitliğin asıl olduğu erkek ve bayan
cinsinin eşit haklara sahip bulunduğu ile cinsler arasında hiçbir ayrımcılığın
olamayacağıdır.78
Tüm bu anlattıklarımızı toparlayacak olursak, o halde çalışma
hayatında kişinin cinsel tacize uğramasının da belirli koşullar altında Türk
Ceza Kanunu’nda tanımlanan suçlara vücut verebileceğini ve sonucunda
cezai yaptırımlara konu olabileceğini, bununla birlikte bu suçların özellikle
çalışma hayatında iş ilişkilerinin sağladığı kolaylıklarla işlenmesi halinin de
suçların nitelikli unsurları olarak daha ağır yaptırımlara bağlandığını ve
soruşturulması
ile
kovuşturulmasının
şikayete
bağlı
tutulmadığını
söyleyebiliriz.
2.1.3. Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku
Kişilerin kişi olma niteliğine bağlı olan ve hukuk düzeni tarafından
korunan maddi, manevi ve iktisadi varlıkları ile bu varlıkları üzerinde birtakım
hakları vardır.79
Kişinin maddi varlıkları içerisine hayatı, sağlığı gibi beden bütünlüğünü
oluşturan unsurlar, manevi varlıklarının içerisine ise kişinin toplumdaki şerefi,
haysiyeti, saygınlığı ve mahremiyeti gibi unsurlar girmektedir. Bununla birlikte
kişinin iktisadi faaliyetlerini kapsayan iktisadi varlıkları da kişilik haklarının
kapsamına girmektedir.80
Türk Medeni Kanunu’nda kişiliğin genel suretle korunması Medeni
Kanunu’nun 23, 24 ve 25. maddelerinde hüküm altına alınmıştır. Ayrıca
kişiliği oluşturan bazı haklar ise, örneğin isim hakkı gibi özel olarak
78
Ergin, a.g.m., s. 151.
Jale Akipek, Turgut Akıntürk, Türk Medeni Hukuku Yeni Medeni Kanuna Uyarlanmış
Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku, II.cilt, İstanbul, Beta Yayınları, 2002, s.357.
80
Akipek/Akıntürk, a.g.e., s.359.
79
25
korunmuştur. (Medeni K. md. 26) Kişilik hakları şahsa sıkı sıkıya bağlı mutlak
haklardandır. Medeni Kanunun 23. maddesinin 1. fıkrasında “kimse hak ve fiil
ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez” hükmü 2. fıkrasında ise, “kimse
özgürlüklerinde vazgeçemez veya onları hukuka yada ahlaka aykırı olarak
sınırlayamaz” hükmü düzenlenmiştir. Medeni Kanunun 23. maddesinde kişilik
hakları öncelikle kişinin kendisine karşı korunmuştur. Bu şekilde kişiler kendi
yaşam ve hayat haklarından hiçbir surette vazgeçemezler. Yine sağlıklarını
beden
bütünlüklerini
çiğneyecek
veya
bozacak
surette
sözleşmeler
düzenleyemezler.81 Bu konuda gösterilen rıza da geçerli değildir. Bunun
istisnaları ise aynı maddenin 3. fıkrasında belirtilmiştir (Üstün amaç, tıbbi
müdahale vb.).Ayrıca yine Medeni Kanun 23. maddeye göre kişinin şerefi,
haysiyeti gibi manevi nitelikteki haklarından da vazgeçmesi mümkün değildir,
buna ilişkin olarak sözleşme yapamaz.82
Medeni Kanunu’nun 24. maddesine göre kişilik hakları 3. kişilerin
haksız saldırılarına karşı korunmuştur. Bu maddeye göre kişiler saldırıda
bulunanlara karşı kusurlu olup olmadıklarına bakılmaksızın hâkimden
korunma
isteyebilirler.
Böylelikle
kişiliğin
dışa
karşı
korunması
da
düzenlenmiştir. Kişinin maddi, manevi veya iktisadi varlıklarına yönelik bir
saldırı olduğu takdirde açabileceği davalar ise Medeni Kanunu’nun 25.
maddesinde yer alır. Bu maddeye göre kişilik hakları saldırıya uğrayan kişi
saldırıya son verilmesi, saldırı tehlikesinin önlenmesi ve saldırının hukuka
aykırılığının tespiti davalarını açabilir.
Kişinin işyerinde cinsel tacize uğraması nihayetinde kişilik haklarının
da ihlali sonucunu doğurmaktadır. Cinsel tacize maruz kalan kişinin, öncelikli
olarak şeref ve haysiyeti ihlal edilir. Toplumdaki itibarı, erişmiş olduğu
saygınlığı zedelenir. Çalışma yaşamında iş arkadaşları önünde değeri ve
itibarı küçük düşer. Bununla birlikte cinsel taciz eylemi bedensel ve ruhsal
sağlığını da etkileyebilir. Vücuda fiziksel bir temas şeklinde gerçekleştiği
takdirde beden tamlığına yönelik maddi kişilik değerlerine yapılan bir saldırı
81
82
Akipek/Akıntürk, a.g.e., s.380.
Akipek/Akıntürk, a.g.e., s.387.
26
niteliğini alır. Sonuç olarak kişinin cinsel tacize uğraması da bir bütün halinde
kişilik haklarının ihlalini oluşturur. Bu şekilde kişilik hakları ihlal edilen birey
Medeni Kanunda düzenlenen hukuki korumalardan yararlanabilir.
İşyerinde cinsel tacize maruz kalan kişinin eylem fiziksel bir temasla
gerçekleştirildiği takdirde maddi bütünlüğüne yapılan bu saldırı sonucunda
uğradığı zararların giderilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bedensel
bütünlüğü ve sağlığı ihlal edilen kişi bu nedenle bazı masraflar yapmak
zorunda kalabilir. Bunların içerisine tedavi masrafları hastane giderleri, yol
giderleri gibi masraflar girer. Ayrıca çalışma gücünü kısmen veya tamamen
kaybetmiş olması halinde bundan doğacak zararlar da bu kapsama girer. Kişi
maruz kaldığı eylem nedeniyle bedeninde meydana gelebilecek bir zarar
sonucunda çalışma gücünü geçici ya da sürekli kaybedebilir.83 Bunların
yanında kişinin maruz kaldığı cinsel taciz eylemi iş gücüne doğrudan doğruya
etki yapmasa da onun gelecekte bir takım iktisadi zorluklar yaşamasına da
neden olabilir. İktisadi geleceğinin sarsılması olarak tabir edilen bu zararlar
da maddi zararlar kapsamına girer.84İşte böyle bir tacize maruz kalan kişi
Borçlar Kanunu 46.maddesine göre meydana gelen maddi zararlarının
tazminini de talep edebilir.
Tüm bu anlatılanların yanında cinsel tacize maruz kalan kişi, şeref ve
haysiyetine yönelik olarak da eylem nedeniyle ruhi elem ve üzüntü yaşamış
olabilir.85 Bu acı veya elemin karşılığını da manevi zararlar oluşturur. Bu
manevi zarar kişinin beden bütünlüğünün ihlali sonucunda gerçekleşirse,
Borçlar Kanunu 47. maddeye dayanarak manevi tazminat talebinde
bulunabilir. Bununla birlikte bedensel bütünlük ihlal edilmeksizin cinsel taciz
eylemi nedeniyle manevi acı duyan, ruhsal dengesi bozulan veya yaşam
83
Sermet Akman, Haluk Burcuoğlu, Atilla Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. baskı,
İstanbul, Filiz Kitabevi, 1993, s.604.
84
Akman/Burcuoğlu/Altop, a.g.e., s.612.
85
Akman/Burcuoğlu/Altop, a.g.e., s.655.
27
sevinci azalan kişi de Borçlar Kanunu 49. maddeye dayanarak manevi
zararının tazminini tacizde bulunandan isteyebilir.86
Görüldüğü üzere cinsel taciz eylemi kişilik haklarının ihlali sonucunu
doğurduğundan Medeni Kanunun yanında Borçlar Kanunu anlamında da
özel olarak korunmuştur. Böylelikle cinsel tacize maruz kalan kişi Borçlar
Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca maddi ve manevi zararlarının tazmini
için dava açabilecektir.
2.1.4. İş Hukuku
Türk İş Hukuku’nda işyerinde cinsel tacizin hukuki dayanağını
işvereninin koruma ve gözetme borcunun oluşturduğu söylenebilir..Bununla
birlikte cinsel ayrımcılık olarak da bakıldığında ise cinsel taciz aynı zamanda
işverenin eşit işlem yapma borcuna aykırılık oluşturmaktadır.
Her ne kadar İş mevzuatında gerek 1475 sayılı gerekse 4857 sayılı İş
Kanunu’nda işverenin cinsel tacizden dolayı sorumluluğunun kaynağı ifade
edilmese de öğretide hukuksal sorumluluğun kaynağının işverenin işçiyi
koruma ve gözetme borcu olduğu ifade edilmiştir.87
İş akdinde işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcu işçinin sadakat
borcunun karşılığını oluşturmaktadır. Buna göre iş akdinin işçi ile işveren
arasında kişisel ilişki kuran özelliği gereğince işveren işçiye yardımcı olmak,
işçinin çıkarlarının zedelenmesine yol açabilecek hareketlerden kaçınmak ve
işçinin yerine getirdiği iş dolayısıyla uğrayabileceği zararlara karşı gerekli
önlemleri almakla yükümlüdür.88Öğretide89 haklı olarak belirtildiği üzere
işverenin koruma ve gözetme borcu geniş kapsamlı bir borç olarak
tanımlanmıştır. Buna göre işverenin yükümlülüklerini önceden kesin olarak
belirlemek mümkün değildir. Ancak bu borcun kapsamına, işçinin kişiliğinin,
yaşam ve vücut bütünlüğünün,sağlığının korunması ve gerekli önlemlerin
86
Akman/Burcuoğlu/Altop, a.g.e., s.666.
Aydın, a.g.e., s.103; Bakırcı, a.g.e., s.155; Mollamahmutoğlu, a.g.e., s. 533; Onaran, a.g.e., s.275.
88
Sarper Süzek, İş Hukuku, 5.baskı, İstanbul, Beta Yayınevi, 2009, s.346.
89
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.530; Süzek, a.g.e., s.346.
87
28
alınması girmektedir.90İşverenin bu borcunun kaynağı da 818 sayılı Borçlar
Kanunu’nun 332.maddesi ile işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin İş Kanunun
77.maddesi oluşturmaktadır. Borcun sınırları ise Türk Medeni Kanunu
2.maddesi uyarınca iyiniyet kurallarına göre belirlenecektir. Nihayet cinsel
taciz içeren eylemlerin işçinin şerefine, saygınlığına, onuruna ve hatta vücut
bütünlüğüne yönelik ihlal olduğu da düşünüldüğünde işvereni koruma ve
gözetme borcu çerçevesinde sorumlu tutmak mümkün olabilecektir.
Cinsel tacizi aynı zamanda cinsiyet temelli bir cinsel ayrımcılık olarak
düşündüğümüzde ise,
Anayasa’nın 10.maddesinde tanımlanan eşitlik
ilkesinin iş hukukundaki uyarlaması olan İş Kanunu 5.maddesine göre
işveren haklı nedenler olmadıkça işçileri arasında farklı davranmama,haksız
ayrımda bulunmama ve haklı nedenler varsa ayrım yapma yükümlülüğü
altındadır.91Eşit davranma borcu olarak kabul edilen bu düzenlemeye göre
işyerinde gerçekleşen cinsel taciz, gerçekleşme biçimi ve taşıdığı unsurlar
bakımından cinsiyet ayrımcılığı oluşturduğu takdirde aynı zamanda eşit işlem
ilkesinin de ihlal edilmesi sonucunu doğurabilecektir.92Aynı şekilde işçi de iş
sözleşmesinin gereği olarak işverene olan sadakat borcu çerçevesinde
işverenin kişilik haklarına saygı göstermelidir. Bu bağlamda işverene veya
vekiline cinsel tacizde bulunmama borcu altındadır.
O halde cinsel tacize ilişkin İş Kanunu’ndaki mevcut düzenlemelere
geçmeden önce cinsel tacizin cinsiyet temelli ayrımcılık bağlamında hem
kişilik haklarının ihlali hem de cinsiyet ayrımcılığı olarak ortaya çıktığını
söyleyebiliriz. Bu durumda cinsel tacize ilişkin olarak işverenin İş hukukundan
doğan işçiyi koruma ve gözetme borcu ile eşit davranma borcunu ihlal ettiğini
söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak mevcut pozitif hukukumuzdaki
düzenlemelere bakıldığında, cinsel tacizin kişilik haklarının ihlali kapsamında
düzenlendiğini ve cinsiyet ayrımcılığı olarak kabul edilmediğini söylemek
gerekmektedir.
90
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.530; Süzek, a.g.e., s.346.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.536.
92
Onaran, a.g.e., s.273.
91
29
1475 sayılı İş Kanunu’nda cinsel taciz teknik açıdan terminolojik
olarak düzenlenmiş değildi. Özellikle kadın işçinin, işyerinde,maruz kaldığı
her kimden gelirse gelsin cinsel tacize karşı korunmasına dair iş
mevzuatımızda özel bir düzenleme bulunmamaktaydı.93Bu dönemde İş
Kanununda cinsel taciz kapsamına girebilecek bazı davranışlara hizmet
akdinin işçi veya işveren tarafından haklı nedenle feshini düzenleyen kanun
hükümleri içerisinde yer verilmişti.941475 sayılı İş Kanunun “işçinin bildirimsiz
fesih hakkını” düzenleyen 16.maddesinin , “Ahlak ve İyiniyet Kurallarına
Uymayan haller ve Benzerleri” başlığını taşıyan II. Bendinde işçiye haklı
nedenle fesih hakkı tanıyan haller örnekler verilerek açıklanmıştı. Bu
kapsamda
açıkça cinsel taciz ifadesi bulunmamasına rağmen,işyerinde
cinsel taciz,işverenden veya diğer işçilerden kaynaklansa bile ahlak ve
iyiniyete aykırı davranış niteliği taşıdığından,işçinin İş Kanunu 16/2. maddesi
çerçevesinde derhal fesih hakkının varlığını kabul etmek gerekiyordu.Aynı
şekilde işverenin de işçiden kaynaklı cinsel taciz eylemleri karşısında 1475
sayılı İş Kanunu 17/2.maddesi uyarınca “Ahlak ve İyiniyet Kurallarına
Uymayan haller ve Benzerleri” başlığını taşıyan hükümler uyarınca haklı
nedenle fesih hakkının varlığından söz edilmekteydi.95Öğretide bazı yazarlar
tarafından işçinin işyerinde cinsel tacize uğraması durumunda durumu
işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması halinde cinsel
kayırmacılığa maruz kalan işçinin işverenin temerrüdü hükümlerine ( BK md.
90;325) dayanarak işi yapmaktan kaçınma hakkına sahip olduğu da
savunulmaktaydı.96
İşyerinde cinsel taciz ve cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağı ilk defa
2003 yılında 4857 sayılı İş Kanunu ile iş hukuku mevzuatına girmiş
bulunmaktadır. İş Kanununda hem işçi hem de işveren açısından haklı
nedenle feshi düzenleyen maddelerde “cinsel taciz” ibaresine açıkça yer
verilmiştir. Buna göre İş Kanunu 24/2-d hükmü gereğince, işçi diğer bir işçi
93
Emine Tuncay KAPLAN, “ Kadın İşçinin Feshe Karşı Korunması ”, Prof. Dr.Nuri Çelik’e
Armağan, cilt 2, İstanbul, 2001, s. 1224.
94
Onaran, a.g.e., s.271.
95
Bakırcı, a.g.e., s.179.
96
Aydın, a.g.e., s.106; Bakırcı, a.g.e., s.184.
30
veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğradığı takdirde ve bu
durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması
durumunda iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshedebilecektir. Belirtelim
ki,cinsel tacizin işveren tarafından gelmesi durumu da işçiye haklı nedenle
derhal fesih hakkı verir.Bununla birlikte İş Kanunu’nun 25/2-c bendi hükmüne
göre de, “işçinin işverenin diğer bir işçisine cinsel tacizde bulunması” işveren
yönünden haklı bir fesih nedeni olarak kabul edilmiştir.Feshe karşı koruyucu
bu hükümler dışında ayrıca İş Kanunu 5.maddesi ile de eşit işlem ilkesi ve
işverenin eşit davranma borcu yasal olarak düzenlenmiş,bununla iş
ilişkilerinin yapılmasında, devamında ve sona ermesinde cinsiyete dayalı
ayrımcılık yapılamayacağı belirtildikten sonra,yaptırım olarak da tazminat
yükümlülüğü
getirilmiştir.Bunların
güvencesine
tabi
işçiler
düzenleyen hükümlerden
haricinde
açısından,iş
yine
İş
sözleşmesinin
Kanun’unda
geçerli
iş
feshini
18.maddenin 3.fıkrasında işçinin cinsiyetinin
sözleşmenin feshinde geçerli neden olamayacağı açıkça ifade edilmiştir.
2.2. Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Temelleri ile
Korunma Yolları
2.2.1. Uluslararası Hukuktaki Temelleri ve Korunma Yolları
Avrupa Konseyi’nin iş hukukuna en önemli katkısı Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin ekonomik ve sosyal haklarla tamamlanması isteğini
yerine getiren ve çalışma yaşamının temel ilkelerini kapsayan 1961 tarihli
Avrupa Sosyal Şartını kabul etmesi olmuştur. Avrupa Konseyi’nin 1961 tarihli
sosyal şartının yerine geçmesi için yürürlüğe koyduğu 1996 tarihli “Gözden
Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı” nın 26. maddesi açıkça işyerinde insan
onurunun korunması hakkını tanımakta ve üye devletleri toplumda bu konuda
duyarlılığı geliştirme, bilgilendirme ve önlemeye davet etmektedir.97 Şarta
göre, “Onurlu Çalışma Hakkı” başlığını taşıyan 26. maddenin 1. fıkrası , “akit
taraflar, tüm çalışanların onurlu çalışma haklarını etkili bir biçimde
kullanılmasını sağlamak amacıyla işverenlerin ve çalışanların örgütlerine
97
Güzel/Ertan, a.g.m., s.513.
31
danışarak, 1. çalışanların işyerinde ya da işle bağlantılı cinsel taciz
konusunda bilinçlenmesi, bilgilenmesi ve bunun engellenmesini desteklemeyi
ve çalışanları bu tür davranışlardan korumaya yönelik tüm uygun önlemleri
almayı taahhüt ederler”.98 hükmüne yer vermiştir. Ülkemizde gözden
geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nı 27.09.2006 tarihli ve 5547 sayılı yasayla
onaylamayı uygun bulmuş ve Bakanlar Kurulu’nun 22.03.2007 tarihli ve
2007-11907 sayılı kararıyla da onaylamış bulunmaktadır.99
Avrupa Birliği Hukuku’na baktığımızda ise, Avrupa Birliği’nin çalışma
yaşamına ilişkin olarak eşitlik ve ayrım yasağı ile ilgili birçok yönerge ortaya
çıkarmış olduğunu görmekteyiz. Bu yönergelerden birçoğunu Avrupa
Parlamentosu ve Avrupa Konseyi’nin “İstihdam ve İş yaşamında Kadınlar ve
Erkekler Arasında Fırsat Eşitliği ve Eşit Davranma İlkesi” başlığını taşıyan 05
Temmuz 2006 tarih ve 2006/54 sayılı yönerge tek bir kapsamda
birleştirilmiştir.100 Buna göre, yönergenin 6. ve 7. bentlerinde, taciz ve cinsel
taciz konusunda şu esaslara yer verilmiştir: “Taciz ve cinsel taciz kadın ve
erkeklere eşit davranma ilkesiyle bu yönergenin amaçları açısından cinsiyete
dayalı ayrımcılık ilkesine aykırılık oluşturur. Bu türdeki ayrımcılık sadece
işyerinde değil, aynı zamanda işe alınma sırasında, mesleki eğitim ve
mesleki ilerleme aşamalarında da söz konusu olur. Öyle ise, ayrımcılığın bu
tarz görünümleri yasaklanarak; ölçülü ancak etkili ve caydırıcı yaptırımlara
bağlanması gerekmektedir. Bu bağlamda işverenleri ve mesleki eğitim
sorumlularını, cinsiyet temeline dayalı ayrımcılığın her türüyle mücadele için
ve özellikle işyerinde, işe girişte, mesleki eğitimde ve mesleki ilerlemede taciz
ve cinsel tacize karşı önleyici önlemleri, ulusal hukuk ve ulusal uygulamalar
doğrultusunda almaya teşvik etmek gerekir.” hükmü yer almıştır.101 Bahsi
geçen yönergenin 18. maddesine göre, cinsiyet temeline dair ayrımcılığa
maruz kalarak zarar görmüş kişilere zararlarıyla orantılı ve caydırıcı olacak
şekilde gerçek ve etkin bir tazminat ile telafi sağlamanın gerektiği, yine bu
98
Güzel/Ertan, a.g.m., s.513.
Güzel/Ertan, a.g.m., s.513.
100
Güzel/Ertan, a.g.m., s.514.
101
Güzel/Ertan, a.g.m., s.514.
99
32
çerçevede verilecek tazminata önceden bir üst sınır belirlemek suretiyle
kısıtlanması yoluna gidilmemesi gerektiği de belirtilmiştir.102 Yine, aynı
yönergede
ayrımcılığın
ispatına
ilişkin
olarak
amaçlanan
korumanın
sağlanması amacıyla birtakım kolaylıklar getirilmiştir. Buna göre, yönergenin
19. maddesinde kişilerin eşit muamele ilkesinin ihlaline ilişkin olarak
mahkemeye
başvurarak
doğrudan
veya
dolaylı
ayrımcılığın
gerçekleştirildiğine dair ortaya bazı esaslar sunduklarında, eşit muamele
ilkesinin ihlal edilmediğine ilişkin ispat yükümlülüğünün karşı tarafa geçtiği
kabul edilmektedir.103 Aynı şekilde ispat yükümlülüğünün hafifletilmesine
ilişkin olarak getirilen bu düzenleme 4857 sayılı İş Kanunumuzun 5.
maddesinin son fıkrasında da yer almıştır. Eşit davranma borcuna ilişkin
olarak getirilen bu düzenlemede de ispat yükü işçiye ait olsa da, işçi bir ihlalin
varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde ortaya koyduğunda işveren böyle bir ihlalin
mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlüdür. Ne var ki, ispat hususuna
ilişkin olarak getirilen bu olumlu düzenlemeyi aynı maddenin 6. fıkrasında
getirilen ayrımcılık tazminatı ile ilgili olarak söylemek pek mümkün değildir.
Zira, bu madde de tazminat miktarı işçinin 4 aya kadar ücreti ile sınırlı
tutulmuştur, bu düzenlemenin yönergede belirtilen tazminata ilişkin olarak üst
sınırın belirlenmemesine yönelik hükümle bağdaştığını söylemek oldukça
güçtür. Toparlayacak olursak, cinsel tacizle ilgili olarak bahsi geçen yönerge
ile Avrupa Birliği’ne üye devletlere, kadın ve erkek eşitliğini sağlayıcı, teşvik
edici tedbir ve önlemlerin alınması ile çalışma hayatındaki kurum ve
kuruluşlarla sosyal diyalogun kurulması önerisi getirilmekte, cezaların etkin,
orantılı ve caydırıcı olması gerektiği de açıkça ifade edilmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun 04 Haziran 1958 kabul tarihli
ayrımcılık (İş ve Meslek) sözleşmesi, cinsel tacizle ilgili olarak doğrudan
düzenlemeler getirmemiştir. Ancak, Uluslararası Çalışma Örgütü Uzmanlar
Komitesi 1988 tarihli genel incelemesinde işyerinde cinsel tacizin 111 sayılı
102
103
Avrupa Birliği Resmi Gazetesi.
Avrupa Birliği Resmi Gazetesi.
33
sözleşmenin 1. maddesi anlamında cinsiyet ayrımcılığı olduğu sonucuna
varmıştır.104
111 sayılı sözleşmeye göre, cinsiyet ayrımcılığı, cinsiyete dayalı olarak
yapılan iş ve meslek bakımından fırsat ve işlem eşitliğini yok etme ya da
bozma etkisine sahip olan her türlü ayrıcalık gözetme, dışlama ya da üstün
tutmadır. Sözleşmenin 1. maddesine göre ayrım; “Irk, renk, cinsiyet, din,
siyasal inanç, ulusal veya sosyal menşe bakımından yapılan iş veya meslek
edinmede veya edinilen iş veya meslekte tabi olunacak muamelede eşitliği
yok edici veya bozucu etkisi olan her türlü ayrılık gözetme, ayrı tutma veya
üstün tutmayı” ifade eder. Ayrıca sözleşmenin 2. maddesinde bu sözleşmeyi
onaylayan devletlere iş ve meslek bakımından her türlü ayrımcılığa son
vermek amacıyla ulusal bir politika izlemeleri gerektiği taahhüt edilmiş
olmaktadır.105 Nihayetinde ülkemiz de bu sözleşmeyi 13.12.1966 tarih ve
811 sayılı yasayla onaylamış bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 18.12.1979 tarih ve 34-180
sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Ayrıca, ülkemiz bu sözleşmeyi de 11.06.1985
tarih ve 3232 sayılı yasa ile katılmayı uygun bulmuş ve Bakanlar Kurulu
tarafından sözleşmenin 24.07.1985 tarihinde onaylanması kararlaştırılarak bu
sözleşme
de
nihayet
14.10.1985
tarihinde
Resmi
Gazete’de
yayımlanmıştır.106 Sözleşmenin 1.maddesine göre, kadınlara karşı ayrımcılık
kavramı
tanımlanarak
ayrımcılık,
“Medeni
durumlarına
bakılmaksızın
kadınların ve erkeklerin eşitliklerinin sağlanmasına ilişkin politik, ekonomik,
sosyal, kültürel, medeni veya diğer alanlardaki insan hakları ve temel
özgürlüklerinin kadınlar tarafından tanınması, kullanılması ve yararlanılması
konusunda engelleyici veya ortadan kaldırıcı etki veya amaca sahip cinsiyet
temeline dayalı olarak yapılan her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlama ”
104
Bakırcı, a.g.e., s.213; Ertürk, a.g.e., s. 192.
Bakırcı, a.g.e., s.217.
106
Bakırcı, a.g.e., s.208.
105
34
olarak tanımlanmıştır.107 Sözleşmenin 2. maddesinde de bu sözleşmeye taraf
devletlere yükümlülükler yüklenerek sözleşmenin 11. maddesine göre
kadınlara karşı yapılan ayrımların önlenmesine ve kadın erkek eşitliğinin
sağlanmasına yönelik atılması gereken adımlar düzenlenmiştir. 1989 yılında
Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan kadınlara yönelik her çeşit
ayrımcılığın önlenmesi komitesi 1992 yılında yayınladığı 19 nolu tavsiye
kararı ile üye devletlere işyerinde cinsel taciz karşısında cezai ve hukuki
sorumluluğa ilişkin düzenlemeler yapmalarını ve tacizi önlemek için gerekli
önlemleri almalarını tavsiye etmiştir. Bahsi geçen tavsiye kararı da kadınlara
karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi kapsamında alınmış bir
karar olmaktadır.108 Tavsiye kararında belirtilen hususlar yine 1995 tarihli
Pekin 4. Dünya Kadınlar Konferansında da bildirgeyle duyurulmuştur.
Bildirgeye göre, üye devletlere işyerinde cinsel tacize karşı gerekli hukuki ve
cezai düzenlemeleri yapmaları önerilmiştir.109
Görüldüğü üzere, ülkemizin de imzalayarak onaylamış olduğu
yukarıda belirtilen uluslararası sözleşmelere göre cinsel taciz, kişilik
haklarının ihlali yanında cinsiyet temeline dayalı bir ayrımcılık olarak da
düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre, ülkemiz de yukarıda belirtilen
sözleşmeler doğrultusunda cinsel tacizi aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığı
olarak düzenlemek durumundadır. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken bir
husus da Uluslar arası sözleşmelerin iç hukuktaki bağlayıcılığı sorunudur.
1982 Anayasasının 90/f.1 maddesine göre, “Türkiye Cumhuriyeti adına
yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların
onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun
bulmasına bağlıdır.” Buna göre, uluslararası anlaşmaların çoğunlukla soyut
ve genel nitelikli olması nedeniyle, sözleşme kanunla iç hukukumuza intikal
etse de, onaylamanın uygun bulunduğu beyanından ibaret olan onay kanunu
ile uluslararası sözleşmenin iç hukukta derhal kendiliğinden uygulanması
Türk Hukukuna göre mümkün görünmemektedir. O halde özellikle çalışma
107
Ertürk, a.g.e., s.53.
Aydın, a.g.e., s.96.
109
Aydın, a.g.e., s.96; Bakırcı, a.g.e., s.203.
108
35
yaşamına ilişkin genel ve soyut program hüküm içeren sözleşmelerin iç
hukukta uygulanabilmesi için ayrıca kanuni düzenleme yapılması gereği
ortaya çıkmaktadır.110Bu nedenle ülkemiz açısından cinsel tacizi, cinsiyet
temeline dayalı ayrımcılık olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bunun için
hukukumuzda, öncelikle bahsi geçen genel nitelikte olan uluslar arası
sözleşmelerin iç hukukta hüküm doğurabilmeleri amacıyla onay kanunu ile
yetinilmemesi ve cinsel tacizin cinsiyet ayrımcılığı olarak kabulüne ilişkin
yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
2.2.2.Karşılaştırmalı Hukuktaki Temelleri ve Korunma Yolları
Belçika Hukukunda İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası ile işyerinde
cinsel tacize karşı işçiyi koruyucu hükümler getirilmiştir. Yasanın 32.
maddesinin 1. fıkrasında cinsel taciz tanımlandıktan sonra bu yasanın
sadece iş sözleşmesi ile çalışanlar sınırlı olmaksızın memurlar, kamu
görevlileri yerel iş büroları tarafından ödünç verilen işçiler ile gönüllü
çalışanlara da uygulanacağı ifade edilerek korumanın kapsamı geniş
tutulmuştur.111 Yasanın 5. maddesi ile işverene işçilerin iş görme edimlerinin
ifası sırasında sağlık ve güvenliklerinin korunması için gerekli olan önlemleri
alma yükümlülüğü getirilmiştir. Ayrıca, aynı yasanın uygulanmasına yönelik
olarak kraliyet kararnamesi çıkarılarak burada da cinsel tacize karşı işverene
yükümlülükler yüklenmiştir.112 Bahsi geçen yasa ve kraliyet kararnamesi ile
işverenlere
işyerinde
cinsel
tacizle
ilgili
olarak
şikayetleri
inceleyip
tavsiyelerde bulunmak üzere önleme danışmanı atanması zorunluluğu
getirilmiştir.113 Ayrıca, işverene bu yükümlülüklerinin ihlali halinde oldukça
ağır cezai yaptırımlar düzenlenmiştir.114 Aynı yasada bununla birlikte tacizin
ispatına ilişkin olarak yukarıda ifade ettiğimiz Avrupa Birliği Yönergesine
uygun bir şekilde işçi lehine düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre, işçi cinsel
tacizin varlığından kuşku duyulmasına yol açacak olayları yetkili bir hukuki
110
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.92,93; Süzek, a.g.e., s.86.
Güzel/Ertan, a.g.m., s.523.
112
Güzel/Ertan, a.g.m., s.522.
113
Güzel/Ertan, a.g.m., s.525.
114
Güzel/Ertan, a.g.m., s.527.
111
36
organ önünde ileri sürdüğü takdirde bu olayların meydana gelmediğini ispat
yükü karşı tarafa ait olacaktır.115
Hollanda Hukukunda cinsel tacize ilişkin düzenlemeler İş Koşulları
Yasası’nda bulunmaktadır. Bu yasanın 3. ve 1. maddelerinde cinsel tacizin
tanımı ve işçilerin işyeri kaynaklı tacize karşı korunma yükümlülüğü açık bir
şekilde ifade edilmiştir. Ayrıca yasanın 4. maddesinde işverene cinsel tacize
karşı gerekli önlemleri içeren işçi sağlığı ve iş güvenliği yönetimi izlemesi
yükümlülüğü getirilmiştir.116
Alman Hukukunda 14.08.2006 tarihinde kabul edilen ve 12.12.2006
tarihinde yürürlüğe giren Eşit Davranma Yasasının 1. maddesinde ayrımcılık
halleri sayılarak cinsiyet ayrımcılığı da bu kapsamda düzenlenmiş ve
yasanın 3. maddesinde de cinsel taciz bir ayrımcılık olarak tanımlanmıştır.117
Yasanın 14. maddesinde cinsel tacize maruz kalan işçinin çalışmaktan
kaçınma hakkı, 15. maddede ise tazminat hakkı düzenlenmiştir.118 Buna
göre, işveren işyerinde cinsel tacize karşı hiç veya yeterli ölçüde önlem
almıyorsa, bu tür eylemlerden korunmasının gerekli olduğu durumlarda
mağdur işçi ücret kaybına uğramadan iş görme borcunu yerine getirmekten
kaçınabilir. Bu şekilde işçiye çalışmadığı süre için ücret talep etme hakkı
tanınmış olmaktadır.119
ABD Hukukunda ise cinsel taciz cinsiyet ayrımcılığı temeline dayalı
olarak cinsel rüşvet/gözdağı (quid pro quo) ile düşmanca ortam yaratan taciz
olmak üzere iki hukuksal biçime ayrıldığını yukarıda ifade etmiştik. Bu şekilde
Amerikan Hukukunda her iki tür tacizde yasaklanmaktadır. Ayrıca, işyerinde
cinsel tacize ilişkin ABD İstihdamda Fırsat Eşitliği Komisyonu 1980 tarihli
rehber kurallarında işyerinde cinsel tacizi tanımlayarak cinsel tacizin belirtilen
iki türünü de kabul etmekte ve bunları yasaklamaktadır.120 Rehber kurallar
115
Güzel/Ertan, a.g.m., s.532; Ergin/Ertan, a.g.m., s.1479.
Güzel/Ertan, a.g.m., s.536.
117
Güzel/Ertan, a.g.m., s.543,544.
118
Güzel/Ertan, a.g.m., s.544.
119
Güzel/Ertan, a.g.m., s.544.
120
Bakırcı, a.g.e., s.91.
116
37
uyarınca cinsel taciz “rıza gösterilmeyen cinsel yaklaşımlar, cinsel ilişki
talepleri ve diğer cinsel içerikli sözsel veya fiziksel davranışlardır.”121
Amerikan
Hukukunda
cinsel
rüşvet/gözdağı
tacizinde,
işveren
doğrudan sorumlu olmakla birlikte işyerinde çalışan amirlerinin ya da işveren
vekillerinin de tacizinden doğrudan doğruya sorumlu olacağı belirtilmiştir.122
Bu şekilde işverenin sorumluluğu geniş olarak düzenlenmiş işyerinin
cinsellikle kaplı olması veya cinselliğin işyeri kültürü olması durumlarında
işverenin doğrudan sorumluluğu öngörülmüştür.123 Bahsi geçen cinsellikle
yüklü işyeri kültürünü işyerindeki yakışıksız cinsel nitelikte konuşmalar,
şakalaşmalar, işyerinde sergilenen cinsel motifli resimler, posterler veya
karikatürler olarak anlamak gerekmektedir. Zira bu durum Amerikan
Hukukuna
göre
oluşturmaktadır.
124
düşmanca
Bu
ortam
kapsamda
yaratan
işyerinin
cinsel
tacize
örnek
cinsellikle
yüklü
olduğu
durumlarda rahatsızlık duyan erkek veya kadın işçilerin kişisel olarak
kendilerine yöneltilmemiş olsa da, bu durum dolayısıyla dava açabilecekleri
öngörülmüştür. Düşmanca ortam yaratan cinsel tacizde işverenin işçiler ya
da üçüncü kişiler tarafından gerçekleşen cinsel tacizden sorumlu olabilmesi
için tacizi bilmesi veya bilmesi gerekmesi ile tacizi önlemekte başarısız
kalması ve durumu düzeltici önlemleri almaması koşuluna bağlanmıştır.125
Nihayet Amerikan Hukukundaki düzenlemelere bakıldığında cinsel tacizin
tıpkı uluslar arası hukukta kabul edildiği üzere cinsiyet temelli ayrımcılık
olarak
düzenlendiğini,
sorumluluğunun
kapsamının
oldukça
geniş
tutulduğunu ve son olarak cinsel tacizin cinsel içerikli olmak koşuluyla
oldukça geniş olarak tanımlandığını kabul etmek uygun olacaktır.
Nihayetinde, karşılaştırmalı hukukta devletlerin cinsel tacizi, kişisel
hakların ve insan onurunun ihlali ile birlikte cinsiyet temeline dayalı bir
121
Bakırcı, a.g.e., s.91.
Bakırcı, a.g.e., s.124.
123
Bakırcı, a.g.e., s.131.
124
Bakırcı, a.g.e., s.131.
125
Bakırcı, a.g.e., s.145,146.
122
38
ayrımcılık olarak tanımladığını ve hukuki sorumluluğun temeline evrensel
hukukun ayrılmaz bir ilkesi olan ayrımcılığı oturttuğunu görmekteyiz.
39
İKİNCİ BÖLÜM
İŞYERİNDE CİNSEL TACİZ
1. GENEL OLARAK
Önceki bölümde hatırlanacağı üzere işyerindeki cinsel taciz eyleminin
aynı zamanda kişilik haklarının ihlali, unsurları gerçekleşmişse ceza
yaptırımına bağlanmış bir suç ve de tazminat yükümlülüğü doğuran haksız fiil
olduğuna değinmiştik. Burada ise üzerinde duracağımız nokta işyerindeki
cinsel tacizin iş hukuku açısından sorumluluğunun belirlenmesi olacaktır.
İşyerinde cinsel taciz öncelikle çalışma ortamını bozan, işin ve
işyerinin verimliliğini etkileyen ,maruz kalan açısından ruhsal ve bedensel
sağlığını
bozan,moralini,iş
performansını
olumsuz
etkileyen
bir
durumdur.Cinsel taciz bu şekilde çalışma ortamında gerek çalışan gerekse
işveren açısından bir çok olumsuzluklara yol açar.İşçi açısından bakıldığında
bu olumsuzlukların
başında öncelikle işçinin çalışmak istememesi,iktisadi
geleceğini tehlikeye atması,işinde yükselme şansını yitirmesi ve hatta işini
kaybetmesi
olabilecekken,işveren
açısından
ise
işçinin
performans
düşüklüğüne bağlı olarak işletme verimliliğinin düşmesi,iş kazalarına yol
açarak işverenin sorumluluğuna yol açabilmesi olmaktadır.İşte bu nedenlerle
çalışma hayatında cinsel taciz son derece önem taşıyan bir sorundur.
İşyerinde cinsel tacizi yukarda ifade ettiğimiz üzere, “insan onurunu
ihlal etme amacına yönelen veya bu sonucu doğuran, istenilmeyen, her türlü
cinsel nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya cinsel nitelikte fiziksel ve özel
olarak düşmanca,aşağılayıcı,utandırıcı ve saldırgan bir ortam yaratan
davranış” olarak tanımlamıştık.Bu tanıma göre cinsel tacizi, hem kişilik
haklarının
ihlaline
hem
de
cinsiyet
ayrımcılığına
dayandırmak
olanaklıdır.Cinsel taciz kavramını ortaya koyduktan sonra iş hukukundaki
dayanakları ile bu kavramın gerçekleşme türlerini ortaya koymak hayati
öneme sahiptir.Zira bu şekilde çalışma yaşamında meydana gelen cinsel
40
tacizin hukuksal açıdan sorumluluğunu ve sorumlularını belirlemek mümkün
olabilecektir.
2. CİNSEL TACİZİN İŞ HUKUKU KAPSAMINDAKİ DAYANAKLARI
2.1. İşçiyi Cinsel Tacize Karşı İşverenin Koruma Yükümlülüğünün
Dayanakları ve Hukuki Sorumluluğu
2.1.1. İşverenin İşçiyi Koruma ve Gözetme Borcu
2.1.1.1. Genel Olarak
Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere iş ilişkisini diğer hukuki ilişkilerden
ayıran en önemli unsur bağımlılık unsurudur. Bağımlılık unsurunda (intuitus
personae)
işverenin
denetimi
ve
gözetimi
altında
ve
de
onun
iş
organizasyonları içerisinde işin görülmesi yatmaktadır. Bu unsur aynı
zamanda işçiye işverene karşı sadakat borcunu yüklerken işverene de bunun
karşısında işçisini koruma yükümlülüğü yüklemektedir.126 İşverenin işçiyi
koruma ve gözetme borcunun kapsamına, işçinin sağlığını ve güvenliğini
koruması dışında yaşamını, vücut bütünlüğünü, kişiliğini, kişisel değerlerini
koruması da127 girmektedir. İşçinin kişiliğine ilişkin değerler şahsa bağlı
maddi ve manevi nitelikte mutlak haklardandır. İşverenin işçinin şahsiyetine
ve kişilik değerlerine riayet etmesi koruma borcunun bir gereğidir.128 İşçinin
kişiliğinin, kişisel değerlerinin ve bu kapsamda manevi haklarının korunması
borcunun kaynağını anayasanın kişi hak ve ödevlerini düzenleyen 17.
maddesi ile Medeni Kanunu’nun kişiliğin korunmasına ilişkin hükümler içeren
23 vd. aynı şekilde Borçlar Kanunu’nun 49. maddeleri oluşturmaktadır.
Öğretide bu borcun geniş kapsamlı bir borç olduğu ve sınırlarının da Medeni
126
İbrahim Aydınlı, İşverenin Sosyal Temas ve İş İlişkilerinden doğan Edimden Bağımsız
Koruma Yükümlülükleri ve Sonuçları, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2004, s.113.
127
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.531; Süzek, a.g.e., s.347.
128
İbrahim Aydınlı , “ İşçinin Kişiliğinin Korunmasına Yönelik Düzenlemeler ve Borçlar Kanunu
Tasarısının Konuyla ilgili Maddelerinin Değerlendirilmesi ”, Tühis İş Hukuku ve İktisat Dergisi,
cilt 19, sayı 6, 2005, s.21.
41
Kanunun 2.maddesi uyarınca iyiniyet kurallarıyla belirlenmesi gerektiği de
ifade edilmektedir.129
İş Hukuku mevzuatındaki düzenlemelere baktığımızda ise, bu
anlamda açık bir hükme yer verilmediği görülmektedir. Buna göre, işçinin
kişiliğini koruyan düzenlemeler 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/2 (b), (c), (d)
fıkraları ile tazminat haklarını düzenleyen md. 26/f.2 hükümleri sayılabilir.
Ayrıca, işçinin özlük dosyasına ilişkin olarak düzenlemeler yapan 75.
maddenin 2. fıkrası da bu kapsamda sayılabilir.130
Kuşkusuz bu
düzenlemeler işçinin kişiliğinin korunmasına ilişkin iş hukukunda özel kurallar
koymaktadırlar. Öğretide işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcunun haklı
olarak geniş kapsamlı bir borç olduğu düşünülmüştür.131 İşverenin işçiyi
koruma ve gözetme borcunun kaynağını Borçlar Kanunu 332/1.maddesindeki
“akdin hususi halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde
kendisinden istenebileceği derecede, çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı
tehlikelere karşı icap eden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma
mahalleri tedarikine mecburdur.” Hükmüne dayandırıldığı görülse de aynı
madde ile İş Kanunu 77. maddesinde düzenlenen işçi sağlığı ve güvenliğine
ilişkin hükmün sadece işçiyi maddi kişilik değerleri itibariyle (işçi sağlığı ve iş
güvenliği açısından) korunmasını içermesi, bunun haricinde işçinin kişiliğinin
korunmasına ilişkin hükümlerini içermediği düşünülmektedir.132 Ancak, yine
de bu borcun kapsamının geniş yorumlanması suretiyle işverenin işçinin
kişilik değerlerini de korumakla yükümlü olduğu sonucuna varılmıştı.133
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bir kararında134, İş hukukunun işçiyi
koruma amacının, işçinin maddi ve ekonomik hakları yanında kişiliğinin ve
onurunun korunmasını da kapsadığını açıkça ifade etmiştir.
129
Bakırcı, a.g.e., s.155; Süzek, a.g.e., s.346.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.533.
131
Süzek, a.g.e., s.346.
132
Aydınlı, a.g.m., s. 38; Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.531.
133
Süzek, a.g.e., s.347.
134
Yarg. HGK. 17.12.2003, 9-789/785. ( Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.1089.)
130
42
Yasal düzenlemeler ve yargı kararlarıyla birlikte işverenin isçiyi
gözetme borcunun kaynağını; isçinin sadakat borcunun karşılığı olarak, iş
sözleşmesinin, kişisel ilişki kuran ve bu nedenle isçinin korunması gerektiği
ilkesine dayandırabiliriz.135Buna göre, iş ilişkisinin içinde yer alan koruma
yükümlülüğü çerçevesinde, BK md.332. maddede açıkça belirtilmemiş olsa
da işverenin isçinin sağlığı, vücut bütünlüğü, gizli ve özel hayat alanları ile
şeref, haysiyet, mesleki itibarı gibi kişisel değerlerini korumakla yükümlü
olduğu kabul edilmelidir.136
Sonuç olarak İşverenin işçiyi koruma ve gözetme borcu işçinin fiziksel
ve ruhsal sağlığının, şeref ve haysiyetinin korunmasını da kapsamaktadır. O
halde işveren işçinin kişiliğine saygı göstermeli ahlaka uygun güvenli ve
sağlıklı
bir
çalışma
ortamı
sağlamalı,
işçinin
ahlak
değerlerinin
zedelenebileceği davranışlardan kaçınarak işçinin onur ve namusuna
gelebilecek tehlikeleri de uzaklaştırmakla sorumludur. Bu kapsamda işveren
sadece kendisi tarafından değil işyerinde bulunan işveren vekili, diğer bir
işçisi ya da müşterisinden gelen eylemlere karşı da işçisini korumakla
yükümlüdür.137
2.1.1.2. Cinsel Taciz ve İşçiyi Koruma Borcu
İşçinin
işyerinde
cinsel
tacize
uğraması,
fiziksel
eylemlerle
gerçekleşmesi şartıyla hem maddi varlığını, hem de manevi varlığını zarara
sokar. Bu şekilde işçinin maddi ve manevi kişilik hakları saldırıya uğramış
olur. Gerçekleşen eylem hem işçinin vücut bütünlüğüne hem de şeref ve
haysiyetine yapılmış haksız bir saldırı olarak gerçekleşir. İşçinin kişilik
haklarına yapılmış bir saldırı olarak cinsel tacizin korunması işverenin işçiyi
koruma ve gözetme borcunun kapsamına girer. Burada cinsel taciz fiili
doğrudan işverenden gelebileceği gibi işveren vekilinden, işverenin diğer bir
135
Emine Tuncay Kaplan, “ İşverenin Koruma ve Gözetme Borcunun Kapsamı ”, Kamu-İş, 2003, cilt
7, sayı 2, 2003, s.7.
136
Kaplan, İşverenin Koruma ve Gözetme Borcunun Kapsamı, s.7.
137
Onaran, a.g.e., s.275.
43
işçisinden ve hatta işyerine gelen 3. bir kişiden de kaynaklanabilir.138
İşyerinde işçinin cinsel tacize uğraması durumunda işveren gerekli önlemleri
almalı, bunun sona erdirilmesi için gereğini yapmalıdır. Bu işverenin koruma
ve gözetme borcu kapsamındaki yükümlülüğüdür.
Cinsel tacizin işyerinde gerçekleşmesi de şart olmayıp, işyeri ve iş
saatleri dışında da gerçekleşmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay da bir
kararında139 “işçinin işyeri telefonu ile işyeri çalışanlarından bir bayan
personeli defalarca arayıp, özellikle gece saatlerinde rahatsız edici
konuşmalarda bulunmasını” haklı fesih nedeni olarak kabul etmiştir.
Nihayetinde cinsel tacizin işveren veya vekilinin ya da işverenin
üzerinde kontrol ve etki hakkı bulunan diğer bir işçisi veya müşterisi
tarafından işyerinde ve iş saatleri ile belli koşullar altında işyeri dışında
yapılması halinde işveren için işçiyi koruma yükümlülüğü doğmaktadır.140 İş
saatleri ve işyeri kavramını Yargıtay’ın da kararında belirttiği üzere geniş
yorumlamak ve işyeri dışında da gerçekleşen eylemlerden işvereni sorumlu
tutmak doğru olacaktır. Bu kapsamda işveren veya vekilinin iş saatleri
dışında da işçinin kişiliğine saygı gösterme yükümlülükleri devam etmektedir.
İş saatleri dışındaki işçiye yapılan cinsel tacizin, işverenin koruma
yükümlülüğünü doğurabilmesi için de ciddi ve sık tekrarlanan bir davranış
halini almasının gerektiği düşünülmektedir.141
2.1.1.3. Borçlar Kanunun Tasarısı Kapsamında
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yerini alacak olan ve şuan Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminde bulunan Türk Borçlar Kanunu Tasarısında
416-419 maddeleri arasında işçinin iş ilişkisinde kişiliğinin korunmasına
yönelik olarak özel düzenlemeler getirilmiştir. Buna göre, işçinin kişiliğinin
korunması “İşverenin Borçları” ana başlığı altında “İşçinin Kişiliğinin
138
Aydınlı, a.g.e., s. 118.
Yarg.9. HD. 01.07.2008, E 2007-22753 , K 2008/18639. (Yayımlanmamış Yargıtay Kararı)
140
Aydınlı, a.g.m., s.33; Bakırcı, a.g.e., s.158.
141
Aydınlı, a.g.m., s.33; Bakırcı, a.g.e., s.158.
139
44
Korunması” alt başlığında Borçlar Kanunun 332. maddeye karşılık gelecek
şekilde tasarıda 416. maddede düzenlenmiştir. Buna göre: “işveren hizmet
ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek, sağlığını gerektirdiği
ölçüde gözetmek ve işyerinde ahlaka uygun bir düzenin gerçekleştirilmesini
sağlamakla, özellikle kadın ve erkek işçilerin cinsel tacize uğramamaları ve
cinsel tacize uğramış olanların daha fazla zarar görmemesi için gerekli
önlemleri almakla yükümlüdür.” Tasarı maddesinin 1. fıkrasında işverenin
işçinin kişiliğine yönelik sorumluluğu; “işçinin kişiliğinin korunması ve saygı
gösterilmesi” ile “işyerinde ahlaka uygun bir düzenin kurulması” şeklinde
belirlenmiştir.
Buradaki
ahlak
kavramı
borç
ilişkilerinin
içeriğinin
sınırlandırıldığı ahlaka aykırılıktaki sosyal etik142 anlayışıdır. Aksine işverenin
kendisinin veya işçilerinin sübjektif ahlak anlayışı bu kapsama girmez.143
Borçlar Kanunu Tasarısının 416/2. maddesinde ise, “işveren işçinin
yaşamını, sağlığını ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri
almakla yükümlüdür, buna göre işveren hizmet ilişkisinin ve yapılan işin
niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen
deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin
özelliklerine
uygun
olan
önlemleri
almakla
yükümlüdür”
şeklinde
düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre, işverenin sorumluluğun çerçevesi ve
kapsamı “gerekli önlemleri almak” şeklinde belirtilmiştir.144
Tasarının gerekçesinde işverenin işçisinin kişiliğini korumaya yönelik
olarak benzer tedbirler “işverenin işçisinin sağlığını korumak amacıyla
hastalandığında onu çalışmaya zorlamaması, tedavisi için gerekli izinleri
vermesi, gerektiğinde işyerinde acil tedavi olanaklarının sağlanması gibi”
şeklinde sayılarak somutlaştırılmıştır.145 Gerekçenin devamında işverenin
koruma yükümlülüğünün amacının ahlaka uygun bir düzeni gerçekleştirmek
142
Sosyal Etik Bir ülkede belirli bir zamanda toplumun genelinin benimsediği davranış normlarıdır.
Sosyal etik aynı zamanda bireysel ve grup ahlaklarının üzerinde genel bir ahlak anlayışıdır.( Adnan
Güriz, Hukuk Felsefesi, 6.baskı, Ankara, Siyasal Kitapevi, 2003, s.14,15.)
143
Aydınlı, a.g.m., s.26.
144
Aydınlı, a.g.m., s.26.
145
Aydınlı, a.g.m., s.26.
45
ve bu şekilde işçilerin rahat ve huzur içinde çalışabilecekleri bir ortamın
sağlanması olduğu ifade edilmiştir.146 Anılan maddenin 1. fıkrasının
gerekçesinin son kısmında ise, işçilerin cinsel tacize yönelik olarak
korunması yükümlülüğünün içeriği ve alınacak benzer tedbirler ele alınmıştır.
Buna göre, “işveren bu amaçla işçilerin derhal yardım isteyebilecekleri bir
güvenlik sistemi kurma, güvenlik personeli bulundurma gibi, cinsel tacizle
karşılaşma tehlikesinin ortadan kaldırılmasına yönelik uygun önlemleri
almakla
yükümlüdür”
denilmek
suretiyle
uygulamaya
ilişkin
örnekler
verilmiştir.147
Borçlar Kanunu tasarısının 416. maddesinde cinsel tacize ilişkin olarak
özel düzenlemeler yapılmıştır. Yukarıda da ifade edildiği üzere bu bağlamda
işçinin kişilik haklarının korunması amaçlanmıştır. İşverene işçilerin cinsel
tacize uğramaları ve cinsel tacize uğramış olanların daha fazla zarar
görmemeleri için gerekli önlemleri alma yükümlülükleri getirilmiştir.148 Borçlar
Kanunun tasarısında bu düzenleme ile işçinin iş ilişkilerinde maddi kişilik
değerleri yanında manevi kişilik değerlerinin de korunması düzenlenerek
işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcunun kapsamı yasal olarak açıkça
ifade edilmiştir. Tasarının bu maddesinin kaynağını oluşturan mehaz İsviçre
Borçlar Kanununun 328/1. maddesi uyarınca, işverenin işçiyi koruma ve
gözetme borcu; işçinin yaşamının, bedensel bütünlüğünün ve sağlık
değerlerinin yanında; işçinin şeref ve haysiyetinin, özel yaşam ve gizlilik
alanının ve de mesleki saygınlığının korunmasını da içermektedir.149
Sonuç olarak Borçlar Kanunu tasarısında getirilen işverenin işçiyi
koruma ve gözetme borcuna ilişkin olarak yapılan düzenleme ile İş
Kanununun cinsel tacize ilişkin olarak işçiyi koruyan düzenlemeleri arasında
paralellik sağlanmış ancak, cinsel taciz, işçinin kişilik haklarına yönelik bir
saldırı olarak düzenlenmiştir. Bu şekilde hukukumuzda cinsel tacizin daha
146
Aydınlı, a.g.m., s.26.
Aydınlı, a.g.m., s.26.
148
Aydınlı, a.g.m., s.34.
149
Fuat Bayram, “ Borçlar Kanunu Tasarısı Işığında İşverenin, İşçinin Kişiliğini Koruma Borcu ”, İş
Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi 30. Yıl Armağanı, Ankara, 2006, s.14.
147
46
çok kişilik haklarının ihlali kapsamında düşünüldüğünü, buna nazaran
uluslararası hukuk ve Avrupa Birliği hukukundaki gibi cinsiyet ayrımcılığı
temeline oturtulmadığını görmekteyiz.
2.1.1.4. İşverenin Hukuki Sorumluluğu
İşveren, işçiye zarar verici her türlü davranıştan kaçınma yükümlülüğü
altında bulunmakla birlikte ayrıca yanında çalışanlar ile 3. kişilerin de işçiye
zarar verici davranışlarını önlemekle yükümlüdür. İşveren bu yükümlülüklerini
yerine getirmediği takdirde işçinin cinsel tacize uğraması nedeniyle Borçlar
Kanunu 96. maddesi gereğince akde aykırılık nedeniyle sorumlu olur.
İşverenin cinsel taciz içeren hukuka aykırı fiili aynı zamanda işçiye
karşı haksız fiil de teşkil eder. O halde tacize uğrayan işçi işvereni Borçlar
Kanunu 96. maddesi uyarınca akde aykırılık nedeniyle sorumlu tutabileceği
gibi Borçlar Kanunun 41. madde uyarınca haksız fiil nedeniyle de sorumlu
tutabilir. Bununla birlikte, işçi açısından işvereni borca aykırılık esaslarına
göre sorumlu tutmak işçinin daha lehine olmaktadır. Şöyle ki, Borçlar
Kanunun 96. maddesi uyarınca akde aykırılık nedenine dayanılacak tazminat
talebi Borçlar Kanunu 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir,
oysa haksız fiilden doğan talepler Borçlar Kanunu 60. maddesi uyarınca 1
yıllık zamanaşımı süresine tabidir. İşverenin cinsel taciz eyleminin borca
aykırı davranışından kaynaklandığı hallerde kusuru kanıt yükü, haksız fiil
sorumluluğunda olduğu gibi zarar görene düşmez; tam aksine zarar veren
işveren B.K. 96. maddeye göre kusursuz olduğunu kanıtlamak zorundadır.
Çünkü, işverenin kusurlu olduğu sözleşmeden doğan sorumlulukta karine
olmaktadır.150 Görüldüğü üzere, burada işverenin doğrudan kendi eylemi
nedeniyle gerçekleştirdiği cinsel tacizde sorumluluğu yönünden akitten doğan
sorumluluk ile haksız fiilden doğan sorumluluğun birbiriyle yarışması söz
150
Bakırcı, a.g.e., s.160.
47
konusudur.151 İşçi her iki hükümden istediğine dayanarak cinsel taciz eylemi
nedeniyle işverene dava açarak zararlarının tazminini isteyebilir.
İşyerinde işveren vekili, 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 4.
fıkrasına göre, “ İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin
yönetiminde görev alan kimselere” denir. 854 sayılı Deniz İş Kanununda da,
kaptan veya işveren adına ve hesabına harekete yetkili olan kimselere
işveren vekili denmektedir. İş Kanunun 2. maddesinin 5. fıkrasına göre
işveren için öngörülen her çeşit sorumluluklar ve zorunluluklar işveren
vekilleri hakkında da uygulanır. Burada Borçlar Kanunu 32. maddesi uyarınca
doğrudan doğruya temsil durumu söz konusudur. Bu nedenle işveren
vekillerinin yaptıkları hukuki işlemlerden işçilere karşı doğrudan doğruya
işveren sorumlu olmaktadır. İş Kanununun 2. maddesinin 4. fıkrasında bu
durum
açıkça
ifade
edilmiştir.152
Bu
hükme
göre
işveren
vekili
yükümlülüklerine aykırı olarak işçiye cinsel tacizde bulunursa ve bu şekilde
işçinin kişilik haklarını ihlal ederse ya da tacizden işvereni haberdar etmez,
gerekli önlemleri de almazsa işveren bu fiillerden dolayı doğrudan doğruya
sorumlu olur.153 Nihayetinde Borçlar Kanununun 32. maddesindeki temsil
hükümleri ve İş Kanununun 2. maddesindeki işveren vekilleri hakkındaki
düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde işveren vekilinin işçiye karşı
gerçekleştirmiş olduğu cinsel taciz eyleminden dolayı doğrudan doğruya
işvereni sorumlu tutmak mümkündür.
Öğretide işveren vekillerinin işçiler karşısındaki sorumluluk ve
zorunlulukları, kendisine yönetim konusunda tanınmış görev ve yetkilerle
sınırlı olmasına rağmen, gözetme borcu kapsamındaki bazı yükümlülüklerin;
astı statüsündeki işçilerin kişiliğini koruma ve saygı gösterme, ahlak ve
iyiniyet kurallarına uygun davranma, tüm işveren vekillerinin görev ve yetkileri
dahilinde olduğunu kabul etmek gerektiği ifade edilmiştir.154
151
Bakırcı, a.g.e., s.161; Onaran, a.g.e., s.277.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.189; Süzek, a.g.e., s.169, 170.
153
Bakırcı, a.g.e., s.163.
154
Bakırcı, a.g.e., s.163; Onaran, a.g.e., s.278.
152
48
İşveren vekilinin cinsel taciz nedeniyle gözetme borcunu ihlal edici
nitelikteki haksız fiili ile akde aykırı işleminden doğrudan doğruya işverenin
sorumlu olacağını belirtmekle birlikte cinsel taciz eyleminin suç oluşturması
halinde cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca işveren vekilinin cezai yönden
sorumlu olacağını söyleyebiliriz.
İşverenin bizzat kendisi işçinin kişilik haklarına tecavüz edemeyeceği
gibi, 3. kişilerin ve yanında çalışanların işçiye karşı rahatsız edici saldırgan ve
kişilik haklarına müdahalede bulunan davranışlarından da sorumludur. Şöyle
ki, işyerinde cinsel tacize maruz kalan işçinin huzursuz ve ahlaka uygun
olmayan bir ortamda çalışmaya devam etmesinin beklenilmesi dürüstlük
kurallarına aykırıdır. İşçi böyle bir durumu işverene bildirmeli gerekli
önlemlerin alınmasını istemelidir. Ancak, işveren bu şikâyetleri dikkate almaz,
tacizleri önlemek ve sona erdirmek için gerekli önlemleri yerine getirmez veya
yetersiz ve geç önlem alırsa gözetme borcuna aykırı davranmış olur. Bu
durumda da işverenin akde aykırılık nedeniyle Borçlar Kanunu 96. maddesi
uyarınca sorumluluğu söz konusu olur.155 Bu durum 4857 sayılı İş
Kanununun 24. maddesinin 2. fıkrasında da açıkça somutlaşmıştır. İşçinin
işverene maruz kaldığı cinsel tacizi bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin
alınmaması haklı fesih nedeni olarak düzenlenmiştir. İşçi böyle bir durumda
koşulları varsa manevi tazminat talebinde bulunabileceği gibi maddi
zararlarına ilişkin olarak da işverene dava açabilir. Ancak unutulmamalıdır ki
işverenin işyerine gelen 3. kişilerin eylemlerinden sorumlu olabilmesi için
tacizi bilmesine rağmen gerekli olanaklar dâhilindeki mümkün olan önlemleri
almaması şartının gerçekleşmesi gerekmektedir.156 Şüphesiz işverenin
buradaki sorumluluğu da akde aykırılığa dayanan bir sorumluluktur. İşveren
işçileri
için
rahat
ve
güvenli
bir
ortamda
çalışmalarını
sağlamak
durumundadır. Aksi halde bunun sonuçlarına katlanacağı aşikârdır.
İşverenin yukarıda belirtilen durumlardaki sorumluluğu aynı zamanda
haksız fiil oluşturan cinsel taciz eylemi nedeniyle hem akdi hem de haksız fiil
155
156
Bakırcı, a.g.e., s.164; Onaran, a.g.e., s.280.
Bakırcı, a.g.e., s.165.
49
sorumluluğudur. Burada akdi ve haksız fiil sorumluluğun yarışması durumu
bulunmaktadır.
Borçlar Kanunu tasarısının 416. maddesinin son fıkrasında, işverenin
kişilik haklarının ihlaline dayanan zararlardan sözleşmeye aykırılıktan doğan
sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Maddeye ilişkin Adalet
Komisyonu raporunda; işçinin onur ve saygı gösterilmek dahil bütün kişilik
değerlerinin korunması yükümlülüğünün düzenlendiği, cinsel tacizin yanında
psikolojik tacizin de kişilik değerlerinin ihlali kapsamına alındığı belirtilerek İş
Kanununun 77. maddesi ile Borçlar Kanununun konuya ilişkin düzenlemeleri
arasında bütünlük sağlandığı ve bu şekilde hizmet akdinden kaynaklanan
sorumluluğun
hukuki
niteliği
konusunda
yaşanan
tartışmaların
sona
erdirilerek kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden
doğan sorumluluk hukuku hükümlerinin uygulanacağının kararlaştırıldığı
belirtilmiş ve bu şekilde işverenin sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan
sorumluluğunun hakkaniyet veya kusursuz sorumluluk olduğu yönündeki
tartışmalara son verildiği belirtilmiştir.157 Bu şekilde işverenin koruma ve
gözetme yükümlülüğünün,
sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayandığı
düzenlenerek işverenin sorumluluğunun kusur sorumluluğu olduğu esası
kabul edilmiştir.158 Bununla birlikte öğretide bazı yazarlar, Borçlar Kanunu
tasarısının
416.
maddesindeki
düzenlemenin
işverenin
hakkaniyet
derecesinde kendisinden beklenen ve deneyimlerin zorunlu kıldığı teknik
açıdan uygulanabilir önlemleri almakla yükümlü olduğuna ilişkin hükümden
hareketle buradaki sorumluluğun hukuki niteliğinin hakkaniyet sorumluluğu
olduğu bu nedenle tasarının 66. maddesindeki hakkaniyet sorumluluğuna
ilişkin düzenleme ile birlikte düşünüldüğünde de işverenin sorumluluğunun
kusursuz sorumluluk olduğu fikrini savunmuşlardır.159
Kanaatimizce gerek mevcut Borçlar Kanunu gerekse Borçlar Kanunu
tasarısı
157
birlikte
değerlendirildiğinde
işverenin
sorumluluğunun
kusur
Ömer Ekmekçi, “ Türk Borçlar Kanunu Tasarısının İş Sözleşmesine ilişkin Belli Başlı Hükümleri
”, MESS Sicil Dergisi, sayı 13, Mart, 2009, s.27.
158
Ekmekçi, a.g.m., s. 28.
159
Aydınlı, a.g.m., s.26, 27.
50
sorumluluğuna dayandığı kabul edilmelidir. Çünkü tasarının 416. maddesinde
açıkça işçinin kişilik haklarının korunmasına ilişkin hükümlerde sözleşmeden
doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıca, istisnai bir
sorumluluk türü olan kusursuz sorumluluk ilkesinin kabulü için kanunda açık
bir hüküm bulunması gerekir. Oysa İş Kanununda işverenin sorumluluğunun
niteliğine ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte, genel kanun niteliğindeki
Borçlar Kanunun 332. maddesinin 1.fıkrası ile kusur sorumluluğunun
benimsendiği açıkça görülmektedir.160
2.1.2. İşverenin Eşit İşlem Yapma Borcu
2.1.2.1. Genel Olarak
Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin İş hukukuna
yansıması olarak da değerlendirilen 4857 sayılı yasanın 5. maddesinde
tanımlanan eşitlik ilkesi işverenin iş ilişkilerindeki eşit işlem borcunun
kaynağını oluşturmaktadır. Bununla birlikte yukarda da ifade ettiğimiz üzere
eşitlik ve ayrım yasağına ilişkin olarak ülkemizin de onaylamış olduğu
Birleşmiş Milletler“ Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi”, Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün “111 sayılı İş ve Meslek
Bakımından Ayrım Hakkındaki Sözleşmesi” ,Avrupa Konseyi Avrupa Sosyal
Şartı ile konuya ilişkin düzenlemeler içeren Avrupa Birliği yönergelerinin de
bu borcun kaynağını oluşturduğunu söyleyebiliriz.
İş
Kanunun
5.
maddenin
1.fıkrasına
göre
“
İş
ilişkilerinde
dil,ırk,cinsiyet,siyasal düşünce,felsefi inanç,din ve mezhep ve benzeri
sebeplerle ayrım yapılamaz”. Ayrıca aynı maddenin 3-5.fıkralarında işverenin
iş akdinin kurulmasında,ücret ve çalışma koşullarında,sözleşmenin sona
erdirilmesinde
cinsiyet
nedeniyle
farklı
işlem
yapamayacağı
ifade
edilmiştir.Bahsi geçen maddenin diğer fıkralarında ise işçinin işyerindeki
mesleki durumu bakımından eşit davranma borcuna ilişkin düzenlemelere yer
verilmiştir. Bu şekilde İş Kanunun 5. maddesinde genel bir eşitlik kavramı
160
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.995.
51
ifade edilmiş olsa da, maddenin ağırlıklı olarak cinsiyet ayrımcılığını
düzenlediği söylenebilecektir.161
4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinde getirilen düzenleme ile İş
hukukumuzda önceden de varlığı kabul edilen eşit işlem borcu yasal olarak
ifade edilmiştir. Eşit Davranma borcunu mutlak bir biçimde yani, tüm işçilere
eşit davranma yükümlülüğü olarak algılamak doğru değildir. Ayrımı haklı
kılan objektif nedenlerin varlığı durumunda doğal olarak işçiler arasında
ayrım yapılabilecektir.O halde bu borcu en genel anlamıyla haklı nedenler
olmadıkça işverenin işçilere farklı davranmaması, haklı ve objektif nedenlerin
varlığı halinde ise farklı davranma zorunluluğunda bulunması olarak
tanımlamak mümkündür.162 Zira işveren yönetim hakkını kullanırken işçinin
performansı, kıdemi ve tecrübesi gibi nedenlerle işçileri arasında farklı işlem
yapabilir.163 Bu durumda eşit davranma borcunun bahsi geçen nedenler
haricinde mutlak bir özellik taşıdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Yani eşit
davranma borcu bazı hallerde mutlak bir özellik taşımaktadır. Buna göre, kişi
hak ve özgürlüklerine mutlak anlamda uyulması gereken cinsiyet, cinsel
eğilim, ırk, dini inanç, siyasi düşünce gibi nedenlerin varlığı halinde işveren
hiçbir şekilde işçileri arasında ayrım yapamaz.164 Ayrım yasaklarından
sayılan cinsiyeti Avrupa Birliği Adalet Divanı, sadece iki cinsten birine ait
olmakla değil, cinsiyet değiştirmelerden kaynaklanan ayrımları da kapsar
nitelikte düşünmektedir.165
Toparlayacak olursak işverenin diğer nedenler bir yana bırakılacak
olursa cinsiyet nedeniyle eşit davranma borcunun kapsamının içerisine; iş
ilişkisinde, işe girişte, çalışma koşullarında, uygulanmasında, işçinin ücretinin
belirlenmesinde ve iş sözleşmesinin sona ermesinde ayrım yapamayacağına
ilişkin esaslar girmektedir.
161
Serkan Odaman, “ Ayrımcılık Tazminatının Diğer Tazminatlarla Birlikte Mevcudiyeti Sorunu
Üzerine Görüşler ”, MESS Sicil Dergisi, sayı 14, Haziran, 2009, s.78.
162
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.537.
163
Kübra Doğan Yenisey, “ İş Kanununda Eşitlik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı ”, Çalışma ve Toplum
Dergisi, sayı 11, 2006/4, s.67.
164
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.538.
165
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.546.
52
2.1.2.2. Cinsel Taciz ve Eşit İşlem Borcu
İşyerinde cinsel taciz oluşturan bir fiilin gerçekleşme biçimi ve içerdiği
unsurlar itibariyle işçinin kişilik haklarının ihlali yanında cinsiyet ayrımcılığı da
oluşturması, bu şekilde eşit işlem ilkesini ihlal etmesi de mümkündür.
Özellikle işverenin kadın işçiye cinsel içerikli tekliflerde bulunması,cinsel
isteklerinin kabulü yönünde zorlamada bulunması,işçinin çalışma koşulları ile
çalışma şartlarını ilgilendiren konularda ki bunlar; terfi,ücret artışı olabilir,
karar almayı veya yararlandırmayı bu isteklerinin veya tekliflerinin kabulüne
bağlı
tutması
veya
bu
sebeplerle
diğer
işçilerle
arasında
çalışma
şartları,ayrıcalıkları ve haklar bakımından farklılık yaratması halinde,kadın
işçiye karşı cinsiyet ayrımcılığı yaratmış olur.166Bu halde kişilik haklarının
ihlali ile cinsiyet ayrımcılığı iç içe geçmiş olmaktadır. Nihayet cinsel temele
dayanan davranışlarla eşit işlem borcu ihlal edildiğinde işçinin kişilik
haklarının ihlali de gerçekleşmiş olmaktadır.167
Tüm bu anlatılanların yanında işyerinde cinsel içerikli konuşmaların
yapılması, işyerine müstehcen resimlerin asılması, bunların bir işyeri kültürü
haline gelmesi ve çalışma ortamının özellikle kadın işçiler açısından
huzursuz ve güvensiz bir yer haline gelmesi halinde ortada cinsiyete dayalı
ayrımcılık meydana getiren bir durumun varlığından söz etmek mümkün
olabilecektir. Bu durumda,
işçi açısından fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü
etkileyen bir çalışma ortamı ortaya çıkacaktır168. Böyle bir ortamda çalışmak
durumunda kalan işçinin şüphesiz ki, özellikle kadın olması halinde
cinsiyetinden ötürü bir ayrımcılığa maruz kaldığı da söylenebilecektir.
İş Kanununun “Eşit İşlem İlkesi” başlıklı 5. maddesinin 2. fıkrasında “
İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir
işçiye,
iş
sözleşmesinin
yapılmasında,
şartlarının
oluşturulmasında,
uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle
doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz” hükmü yer almaktadır. Bu somut
166
Onaran, a.g.e., s.273.
Onaran, a.g.e., s.273.
168
Onaran, a.g.e., s.276.
167
53
düzenlemeden hareketle,
öğretide aksi yönde düşünenler169 olsa da
işverenin işyerinde çalışmakta olan işçisine cinsiyetine yönelik olarak
gerçekleşecek bir eylemi ya da cinselliğini istismar edecek bir işyeri ortamı
yaratması veya yaratılmasına müsaade etmesi halinde yapılan eylem cinsel
taciz olarak değerlendirilecek ve işverenin eşit işlem ilkesinin ihlali sonucunu
doğuracaktır. Tabi ki bu sonuca ulaşabilmemiz öncelikle cinsel tacizin iç
hukukumuzda, tıpkı ABD ve Avrupa Birliği hukukunda kabul edildiği üzere
cinsiyet ayrımcılığı olarak kabulü ile mümkün olabilecektir. İş mevzuatımızda
cinsel tacizin tanımı yapılmadığı gibi cinsiyet ayrımcılığı olarak kabul
edilebilmesine olanak verecek bir düzenleme de mevcut değildir. Türk Hukuk
öğretisinde de bu yönde bir eğilimin olduğunu söylemek güçtür. Yine aynı
şekilde görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu tasarısının 417.maddesinde
de cinsel taciz, işçinin kişilik haklarının içerisinde yer almış, işverenin de
koruma ve gözetme borcu kapsamında değerlendirilmiştir.Bu düzenlemeyle
de yasa koyucunun cinsel tacizi Türk Hukukunda henüz cinsiyet ayrımcılığı
bağlamına oturtmadığını söylemek de yanlış olmayacaktır.
2.1.2.3. İşverenin Hukuki Sorumluluğu ve Tazminat Yaptırımı
4857 sayılı İş Kanununda işverenin eşit işlem borcuna aykırı davranışı
halinde ödemek zorunda kalacağı özel bir tazminat yaptırımı düzenlenmiştir.
İş Kanunun 5.maddesinin 6. fıkrasına göre, “ İş ilişkisinde veya sona
ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya
kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı
haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi
hükümleri saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir.
Öğretide170 “Ayrım” veya “Ayrımcılık Tazminatı” da denilen bu
tazminata göre işçi, iş ilişkisinde veya sona ermesinde eşit davranma
borcunu ihlal eden işverenden dört aya kadar ücreti tutarında bir tazminat
169
Yazara göre İş kanunun 5.maddesi sadece 1.fıkrasında belirtilmiş konularda iş ilişkisinde
ayrımcılığın yapılması halinde uygulanmalıdır. Cinsel taciz işin ifa edilmesine yönelik bir ayrımcılık
değildir. ( Ergin, a.g.m., s.153.)
170
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.553.
54
isteyebileceği gibi yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilecektir. Bu
tazminatın talep edilebilmesi için mutlaka iş sözleşmesinin sona ermiş olması
da gerekmez. Ayrıca madde gerekçesinde de belirtildiği üzere burada esas
alınacak ücret işçinin asıl ücreti olup, ikramiye,prim ve paraya ilişkin sosyal
yardımlar ücret ekleri dahil değildir.171
Bu maddede işverenin ayrım yapmama borcunu ihlal etmesi hukuksal
yaptırıma bağlandığı için, teknik anlamda bir tazminattan söz edilemez. Bu
nedenle işçinin bu tazminatı talep edebilmesi için ayrım oluşturan eyleme
maruz kalması yeterli olup ayrıca bir zarara uğraması da aranmaz.172Bununla
birlikte işçi işverenin eşit işlem ilkesine aykırı davranışı sonucunda bu
tazminatla karşılanamayan başkaca bir zararı varsa genel hükümler
çerçevesinde maddi ve manevi tazminat da talep edebilecektir. Nispi
emredici nitelikte olan bu tazminatın işçi lehine arttırılmasında da bir engel
bulunmamaktadır.173
Burada
dikkat edilmesi gereken bir husus da , işçinin talep
edebileceği tazminat miktarının dört aya kadar ücreti ile sınırlı tutulmasıdır.
Zira yukarda da incelediğimiz üzere Avrupa Birliği’nin 2006/54 sayılı
yönergesinde cinsel ayrımcılık halinde tazminata bir üst sınır getirilmemesi
gerektiği ifade edilerek, yaptırımın caydırıcı ve etkin olması gerektiği
belirtilmişti.Bu anlamda düzenlenen “Ayrımcılık Tazminatının” yönergeyle
uyumlu olduğunu söylemek de pek mümkün görünmemektedir.
Eşit davranma borcuna aykırılığın ispatına ilişkin İş Kanunun
5.maddesinin son fıkrasında ise ispat yükünün işçiye düştüğü ifade edilerek,
ispat yükünün işçinin ihlalin varlığını güçlü bir biçimde ortaya koyması halinde
yer değiştirerek, işverenin böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle
yükümlü olduğu ifade edilmiştir. Böylelikle işçiye ispat kolaylığı sağlanılarak,
Avrupa Birliği yönergeleriyle uyumlu bir düzenleme yapılmıştır.
171
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.553; Süzek, a.g.e., s.414,415.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.553; Süzek, a.g.e., s.415.
173
Odaman, a.g.m., s.79.
172
55
İşyerinde cinsel taciz açısından düzenlemeye baktığımızda ise cinsel
tacizi cinsiyet ayrımcılığının ihlali olarak kabul ettiğimizde, ortada eşit
davranma borcunun ihlali mevcut olacak ve cinsel tacize maruz kalan işçi
diğer hakları yanında eşit işlem borcuna aykırılığın yaptırımı olan “Ayrım
Tazminatını” da işverenden talep edebilecektir. Böyle bir düzenleme
durumunda işçi İş Kanunun 5.maddesinin son fıkrasında düzenlenen ispat
kolaylığından da yararlanabilecektir.174Ancak böyle bir durumda işçinin cinsel
tacize maruz kalması halinde talep edebileceği tazminatın dört aya kadar
ücreti ile sınırlı tutulmasının uygun bir uygulama olmayacağı ve tavan
uygulaması ile haksızlıkların meydana gelebileceği de savunulmuştur.175
Kanımızca mevcut İş hukuku mevzuatımıza göre cinsel tacizi kişilik
haklarının ihlali yanında cinsiyet ayrımcılığı olarak kabul etmemiz mümkün
görünmemektedir. Bu nedenle mevcut mevzuatımıza göre işçinin, cinsel
tacize maruz kalması durumunda eylemin cinsiyete dayalı eşit işlem ilkesinin
ihlali olduğunu iddia ederek, işverenden “Ayrımcılık Tazminatı” talep etmesi
de mümkün değildir.
2.2. Cinsel Taciz Bağlamında İşçiye Düşen Yükümlülükler ve
Sadakat Borcu
İş ilişkisinin kurduğu süreklilik ve kişisellik özelliği, sözleşmenin
tarafları arasında karşılıklı sadakatin varlığını da gerekli kılar. Buna göre
işveren açısından koruma ve gözetme borcunun karşılığını, işçinin işverenin
ve işyerlerinin çıkarlarını koruma,işverene ekonomik,ticari ve mesleki
bakımdan zarar verebilecek her çeşit davranıştan kaçınma şeklinde kendini
gösteren sadakat borcu oluşturur.
176
Sadakat borcunun kapsamının önceden
kesin olarak belirlenmesi ve tek tek neler olduğunun sayılması da mümkün
değildir. İşçi sadakat borcunun gereği olarak bazı davranışları yapmakla
yükümlüyken, bazılarını ise yapmamakla yükümlüdür. Nihayetinde sadakat
borcunu, işverenin iyi niyet kuralları kapsamında menfaatlerinin korunması
174
Özdemir, a.g.m., s.91.
Ergin, a.g.m., s.153.
176
Süzek, a.g.e., s.303.
175
56
için gerekli olan davranışların yapılması, bu menfaatlerini ihlal edici nitelikteki
davranışların ise yapılmaması şeklinde tanımlamak mümkündür.177
Hukuk sistemimizde isçinin sadakat borcu İş Kanunu ve diğer
kanunlarda genel bir başlık altında düzenlenmemiştir.178 Bununla birlikte
isçinin sadakat borcunu doğuracak yükümlülükler değişik kanunlarda yer
almıştır. Bu şekilde işçinin sadakat borcunun kaynağını, BK md.321,425, MK
md.2 ve İş K md.25/2.maddede bulabilmek mümkündür.179
Yapmama borcu öncelikle, iş düzenini bozmama yükümlülüğü şeklinde
kendini gösterir. İşyerinde, iş görme borcunu yerine getiren işçi, işin devamını
aksatacak işyerinde düzeni ve huzuru bozacak davranışlardan kaçınmak
zorundadır.180 Bu yükümlülük, sadece iş süreleri içerisinde değil, iş süreleri
dışında da isçiyi takip etmektedir. Buna göre işçi hem iş süreleri içinde, hem
de iş süreleri dışında işverene ve işyerine zarar verici davranışlardan uzak
durmak zorundadır.181
İşçinin sadakat borcu kapsamındaki yapma borcuna; işyerindeki
üretimsel aksaklıkları derhal işverene bildirmesi, yangın tehlikesini önlemek
için gerekli tedbirleri alması, işyerinde suç işlendiğinde bunu doğrudan
işverene bildirmesi, yapmama borcuna ise; işverenin güvenini kötüye
kullanmaması, işyerinde suç işlememesi, meslek sırlarını ifşa etmemesi
örnek olarak verilebilir.182 Şüphesiz, işçinin işyerinde veya dışında işverene
ya da bir başka işçiye cinsel tacizde bulunması eylemi de sadakat borcu
çerçevesinde bir yapmama borcunun ihlali olarak kendini gösterir.
Özellikle 4857 sayılı İş Kanunu 25.maddesinin 2.bendinde yer alan
işverenin haklı nedenle fesih hakkını düzenleyen hükümlerin büyük bir kısmı
işçinin sadakat borcuna ilişkindir. Yine aynı maddenin 2.bendinin (e) alt
177
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.455.
Fevzi Demir, Gönenç Demir, “ İşçinin Sadakat Borcu ve Uygulaması ”, Kamu-İş, cilt 11, sayı 1,
2009, s.3.
179
F. Demir/ G.Demir, a.g.m., s.3.
180
F. Demir/ G.Demir, a.g.m., s.16.
181
F. Demir/ G.Demir, a.g.m., s.16.
182
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.455.
178
57
bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak,işverenin
meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi
davranışlarının da işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir.Burada
sayılan haller sınırlı olmayıp,genel açıdan işçinin iş ilişkisinde sadakat
borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışlarıdır.Yargıtay yeni tarihli bir
kararında183, işçinin kullandığı bilgisayar ile mesai saatleri içinde bahis ve
cinsel
konulu
sitelere
girmesini
sadakat
borcuna
aykırılık
olarak
değerlendirerek işverenin bu nedenle sözleşmeyi haklı nedenle fesih
edebileceğine karar vermiştir. Şüphesiz ki, işçinin cinsel içerikli sitelere
girmesi eyleminin, cinsel taciz olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
İşçinin iş ilişkisi içerisinde sık rastlanılmasa da işverene ya da işveren
vekiline cinsel tacizde bulunması da mümkündür. Bu duruma ilişkin olarak İş
Kanununda açık bir hükme yer verilmiş değildir. Ancak yukarda açıklandığı
üzere işçinin bu nitelikte bir davranışının sadakat borcuna aykırılık
oluşturacağı da aşikardır. İş Kanunun 25.maddesinin 2.bendinin (b) alt
bendinde, “İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve
namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması yahut
işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda
bulunması” ,(d) alt bendinde ise “İşçinin işverene yahut onun ailesi
üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84 üncü
maddeye aykırı hareket etmesi” halleri düzenlenmiştir.Bu maddelere göre
işçiden işverene yönelen cinsel taciz yerine göre sataşma veya şerefe
dokunacak sözler kapsamında düşünülerek işveren açısından haklı nedenle
fesih nedeni olarak sayılabilecektir.
183
… 4857 sayılı İş Kanunun 25. maddesinin 2. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan
haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının
olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin ikinci bendinin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye
kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa
uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere
yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve
davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır. Somut olayda davacının kullandığı bilgisayarda mesai
saatleri içinde bahis ve cinsel konulu sitelere girdiğine ilişkin tutanak düzenlenmiştir. Tutanak içeriği
tutanak tanıklarınca doğrulanmıştır. Kaldı ki davacı savunmasında bu somut olgu inkar edilmemiştir.
Fesih haklıdır. Kıdem tazminatının reddi gerekir iken kabulü hatalıdır… Yarg. 9.HD 04.02.2009, E
2007 / 36107,K 2009/1518. ( Yayınlanmamış Yargıtay kararı )
58
İşçinin cinsel taciz oluşturan sadakat borcuna aykırı bir eylemi haklı
fesih yanında, İş Kanunu 26/2.maddesi uyarınca tazminat yaptırımını da
doğurur. Zira eylem aynı zamanda akde aykırılık da oluşturur. Bu durumda
kişilik haklarına aykırılık yanında, Borçlar Kanunu 96. ve 345.maddeleri
uyarınca, işçi sadakat borcuna aykırı fiilleri sonucunda işverenin iş
sözleşmesini haklı olarak feshetmesi dolayısıyla, yoksun kaldığı zararlarını
da içine alan bir tazminatı ödemek zorunda kalacaktır. 184
3. İŞYERİNDEKİ CİNSEL TACİZİN YÖNELDİĞİ KİŞİLER
3.1. İşçiye Yönelen Cinsel Taciz
3.1.1. İşverenin İşçiye Cinsel Tacizde Bulunması
İşverenin işçiye yönelik cinsel tacizde bulunması 4857 sayılı İş
Kanununun 24/2-b alt bendinden düzenlenmiştir. Bu bende göre, “işverenin
işçinin veya aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde
sözler sarf etmesi veya cinsel tacizde bulunması” işçiye iş sözleşmesini haklı
nedenle fesih imkânı verir.
İşverenin işçiye cinsel tacizinin işyerinde yöneltilmesi şart değildir.
Cinsel taciz içeren eylem işyeri dışında da gerçekleşebilir. Ayrıca, işveren
vekillerinin işçiye yönelik cinsel taciz eylemleri de bu bende girer.185 Şöyle ki,
işveren vekilleri İş Kanununun 2. maddesinin 4. bendi uyarınca İşveren adına
hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan
kimselerdir. Bununla birlikte ayrıca işveren için öngörülen her çeşit
sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekili hakkında da uygulanır. İşveren
vekillerinin işçiye cinsel tacizde bulunmasının işverenden farklı tutulması
gerektiği ve bu nedenle bu bent kapsamında değil, aşağıda değinileceği
184
185
F. Demir/ G.Demir, a.g.m., s.35.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.608; Süzek, a.g.e., s.651.
59
üzere İş Kanununun 24/2-d maddesi bağlamında işçinin işçiye cinsel tacizi alt
bendinde sayılması gerektiği de ileri sürülmüştür.186
Daha sonra da üzerinde durulacağı üzere, cinsel taciz içeren eylemin
Türk Ceza Kanunu anlamında suç olması gerekmediği gibi eylemin
mahkeme kararıyla suç olduğunun kesinleşmiş olması da gerekmez.187
Bununla birlikte işverenin işçiye cinsel tacizde bulunması aynı şekilde
koşulları oluştuğu takdirde Türk Ceza Kanunu’nda, hizmet ilişkisinin sağladığı
nüfuzun
kötüye
kullanılması
suretiyle
cinsel
taciz
suçunu
da
oluşturabilecektir.
Öğretide işçinin cinsel taciz eylemine razı olmaması, onu teşvik
etmemiş bulunması gerektiği düşünülse de188 kanımızca cinsel taciz
eylemlerinde haksız tahrik hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından
böyle bir durumda işçinin eylemleri teşvik etmiş ya da davetkâr davranmış
olmasının bir öneminin olmadığı söylenebilecektir. Bununla ilgili olarak
Yargıtay ceza hukukuna yönelik verdiği bir kararında ırza geçme suçlarında
haksız
tahrik
hükümlerinin
uygulanmasının
mümkün
olmadığına
hükmetmiştir.189
Şüphesiz, cinsel tacizin varlığından bahsedebilmek için ortada
mağdurun veya saldırıya maruz kalan kişinin rızası bulunmamalıdır. Rızanın
varlığı durumunda cinsel tacizden bahsetmek mümkün değildir. Bununla
birlikte işyerinde özellikle işveren veya vekili tarafından gerçekleştirilecek
cinsel taciz eylemlerinde “rıza” unsuruna ayrıca değinmek gerekmektedir.
Zira Yargıtay, “Bölge müdürü olarak görev yapan işçinin işyerinde çalıştığı
sırada sekreter olarak görev yapan bir bayan işçinin üzerinde işten
çıkarmakla tehditte bulunarak baskı sonucu cinsel taciz eylemlerine girişmesi
186
Yazara göre, işveren vekilliği sıfatı İş Kanunun 2.maddesi uyarınca işçiler için öngörülen hak ve
sorumlulukları ortadan kaldırmaması nedeniyle işveren vekilinin işçiye cinsel tacizde bulunmasını,
işçinin işçiye cinsel tacizi olarak değerlendirmek gerekir.( Öcal Kemal Evren, “ İş Hukukunda Cinsel
Taciz ”, Terazi Hukuk Dergisi, sayı 28, Aralık, 2008, s.25.)
187
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.609; Süzek, a.g.e., s.649.
188
Ercan Akyiğit, İçtihatlı ve Açıklamalı 4857 Sayılı İş Kanunu Şerhi, I.cilt, 2.baskı, Ankara,
Seçkin Yayınevi, 2006, s.921.
189
Yarg. 5.CD. 29.03.2006, 402 / 2577. (Malkoç, a.g.e., s.154.)
60
bu şekilde işçiyi işten çıkarmakla tehdit etmekle, eylemlere göz yummasını
sağlaması ve işçiyi bu şekilde ilişkiye zorlaması eyleminin cinsel taciz olarak
değerlendirileceğini, her ne kadar işçinin rızasıyla bu eylemlere devam
etmişse de, bölge müdürü konumundaki kişinin baskısı nedeniyle ses
çıkarmadığını belirterek eylemin doğruluk ve bağlılığa aykırı
nitelikte
olduğuna”190 karar vermiş ve cinsel tacizde bulunan işçinin iş sözleşmesini
feshini haklı bulmuştur. Dolayısıyla çalışma ortamı içerisinde ABD hukukunda
da üzerinde durulduğu ve tanımı yapıldığı üzere üst konumunda olan kişinin
ast konumunda bulunan işçiye üzerinde baskı kurmak ve tehdit etmek
suretiyle cinsel rüşvet-gözdağı tacizinde bulunması da haklı nedenle fesih
nedeni olarak değerlendirilmiştir. Böyle bir durumda işçinin eylemlere razı
olması işçinin özgür iradesinin ürünü olamayacağından cinsel tacizin
oluşmadığını ve rızanın bulunduğunu ileri sürmek doğru değildir. Zira bu
durumda hukuken geçerli bir rızadan bahsetmek de pek mümkün
görünmemektedir.
İşverenin
işçisine
cinsel
tacizde
bulunduğu
yerin
önemi
bulunmamaktadır. Eylem işyeri içerisinde gerçekleşebileceği gibi işyeri
dışında da gerçekleşebilir. Bununla birlikte cinsel taciz eylemi şüphesiz
devam eden bir iş ilişkisi içerisinde gerçekleşmelidir.191Yargıtay konunun
ceza hukukunu ilgilendiren yönüne ilişkin olarak verdiği bir kararında “Sanığın
dükkânında çırak olarak çalıştıktan sonra işten ayrılan mağdura yaklaşık bir
ay kadar sonra nitelikli cinsel istismarda bulunması eyleminde suç tarihi
itibariyle arada hizmet ilişkisinin bulunmaması nedeniyle bu ilişkinin sağladığı
nüfusun kötüye kullanılması unsurunun somut olayda gerçekleşmediğine”
hükmetmiştir.192
190
Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.1095.
Akyiğit, a.g.e., s. 922.
192
Yarg. 5.CD. 20.09.2007, 7481 / 6548. (Malkoç, a.g.e., s.339.)
191
61
3.1.2. İşçinin İşçiye Cinsel Tacizde Bulunması
İşverenin koruma ve gözetme borcunun gereği olarak işçiler için
işyerinde ahlaka uygun bir çalışma düzeni sağlaması ve işçilerin cinsel tacize
uğramamaları için gerekli önlemleri almakla yükümlü olduğunu yukarıda ifade
etmiştik.
4857 sayılı İş Kanununda işçiden bir başka işçiye yönelen cinsel taciz
çift taraflı olarak hem işçi hem de işveren açısından haklı fesih nedeni olarak
ayrı ayrı düzenlenmiştir. Cinsel taciz, İş Kanunun 24/2. maddesinin (d) alt
bendinde işçi açısından haklı fesih nedeni olarak düzenlenirken, İş
Kanununun 25/2 (c) alt bendinde ise, işveren açısından haklı fesih nedeni
olarak düzenlenmiştir.
İşçinin İş Kanunun 24/2.maddesi (d) alt bendi uyarınca haklı fesih
hakkını kullanabilmesi için cinsel taciz içeren eylemin işyerinde olması
gerekmektedir. Buradaki işyeri kavramını İş Kanununun 2. maddesi uyarınca
işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan
unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim, işyeri olarak kabul edilmeli ayrıca
işverenin mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan aynı yönetim
altında örgütlenen yerlerde işyeri kavramına dâhil edilmeli bu şekilde
işverenin iş organizasyonunun içerisinde yer alan dinlenme yerleri, yemek,
uyku, çocuk emzirme yerleriyle birlikte eklentilerle araçlar da işyeri
kavramının içerisinde düşünülmelidir.
4857 sayılı İş Kanunun 24/2. maddesinin d bendine göre, “işçinin diğer
bir işçi veya 3. kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu
durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması” işçi
lehine haklı nedenle fesih hakkı olarak düzenlenmiştir. Bu bende göre işçinin
işyerinde sadece cinsel tacize uğraması yeterli değildir. İşçinin işyerinde
gerçekleşen cinsel tacizi işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin
alınmamış olması da gerekir. Maddede geçen “gerekli önlemler” kavramını
işverenin, cinsel taciz içeren eylemin tekrar etmemesi için çaba göstermesi,
62
örneğin işçinin çalıştığı yeri değiştirmesi ya da tacizin ağırlığına göre tacizci
işçinin işine son vermesi olarak algılamak gerekir.193Bununla ilgili olarak
Yargıtay, “işçinin işyerinde başka bir işçi tarafından cinsel tacize uğraması
sonucunda işverene durumu bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin
alınmayarak, tacize uğrayan işçinin iş sözleşmesinin işveren tarafından fesh
edilmesini haksız fesih olarak nitelendirmiştir.194 Şüphesiz cinsel tacize
uğrayan işçinin bayan ya da erkek olması da bu fesih nedeni açısından önem
taşımamaktadır. Yargıtay da bir kararında195 “Bayan işçinin işyerinde bazı
çalışanlar hakkında ağır ithamlarda bulunarak, karşı cinsten bir işçiye cinsel
nitelikte sözler söylemesini” İş Kanunun 25/2-c.bendi uyarınca haklı fesih
nedeni olarak kabul etmiştir.
Bu madde uyarınca işverenin gerekli önlemleri alabilmesi için cinsel
taciz içeren eylemi bilmesi veya bilmesi gerekmesi, buna rağmen önlem
almaması veya aldığı önlemlerin geç ya da yetersiz olması gerektiği
belirtilmiştir.196 Bu bende göre, işverenin gerekli önlemleri almamış olması
yeterlidir. İşçinin yeniden cinsel tacize uğraması da gerekmez.197 İşverenin
işçinin böyle bir cinsel tacize ilişkin şikayeti halinde durumun içeriğine göre
bir soruşturma yapması gerekebilir. Yapılan soruşturma cinsel taciz eyleminin
niteliğine göre uygun bir süreyi aşmamalıdır. İşveren soruşturma süresince
geçici olarak işçiyi koruyucu tedbirler alabilir. Burada işverenin soruşturmaya
başlamakla birlikte ara önlemleri almaması da sorumluluğunu doğurabilir.198
Dolayısıyla işveren öncelikle iddia edilen cinsel taciz eyleminin varlığı ya da
yokluğu konusunda idari bir soruşturma yapmalı ve soruşturmanın sonucuna
göre iddianın ciddi olduğu kanaatine varırsa gerekli önlemleri almalıdır.
Burada işverenin önlem alması için gereken süreyi Medeni Kanun 2. maddesi
uyarınca dürüstlük kuralları gereği makul bir süre olarak değerlendirmek
193
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.612; Süzek, a.g.e., s.652.
Yarg. 9. HD. 19.09.2007, E 2006/23760, K 2007/27233. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
195
Yarg. 9. HD. 07.11.2005, 17939 /35097. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
196
Bakırcı, a.g.e., s.187.
197
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.613.
198
Bakırcı, a.g.e., s.188.
194
63
gerekir.199 Yargıtay bu konuda verdiği bir kararda200, “ işçinin, işyerinde
çalışan başka bir bayan işçinin yanına giderek cinsel yönden rahatsız edip,
tehdit etmesi üzerine,işçi hakkında işverence tutanak tutulup,ihtar verilmesine
rağmen,işçinin
eylemlerine
devam
etmesi
nedeniyle
konunun
tekrar
araştırılıp,işçinin iş sözleşmesinin İş Kanunun 25/2-c bendi uyarınca cinsel
taciz nedeniyle feshedilmesini haklı bulmuştur.
İşçinin, cinsel tacize maruz kalması durumunda gerekli önlemlerin
alınması için işverene yapacağı bildirimin şekli konusunda bir düzenleme
yasada bulunmamaktadır. Ancak, ispat konusunda sıkıntı doğmaması için
işçi bildirimi yazılı yapabileceği gibi tanık huzurunda da yapabilir.201
Aynı şekilde yasada çift taraflı düzenlenen işçiye yönelen cinsel taciz
eylemine göre, işçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması
4857 sayılı İş Kanununun 25. maddesinin ikinci fıkrasının c alt bendi uyarınca
işveren için haklı bir fesih nedeni olarak düzenlenmiştir. Bu bende göre
işveren, işçinin başka bir işçiye cinsel tacizde bulunması halinde iş
sözleşmesini haklı olarak feshedebilir. Burada tacize uğrayan işçinin tacizci
işçi ile aynı işyerinde çalışıyor olması da şart değildir.202 Aynı şekilde cinsel
taciz işyeri dışında gerçekleşmiş olsa da, işveren iş sözleşmesini haklı olarak
feshedebilir.203 Burada önemli olan aynı işverenin işçisi olmak yani aynı
işverenin otoritesi altında çalışıyor olmak gerekli ve yeterli bir koşuldur. Öyle
ki, Yargıtay işçinin işyerindeki stajyere cinsel tacizde bulunmasını da haklı
fesih nedeni olarak kabul etmiştir.204 O halde işçinin işverenin başka bir
işçisine olabileceği gibi ödünç aldığı işçiye veya işyerinde çırak, stajyer gibi
başka bir sıfatla çalışan kişiye yönelttiği cinsel tacizi de bu kapsamda
değerlendirmek mümkündür.205 Aynı şekilde alt işveren işçisine yönelik cinsel
taciz de bu bendin kapsamına girer. Bununla ilgili olarak Yargıtay da bir
199
Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.1094.
Yarg. 9. HD. 20.04.2008, E 2008 /27826, K 2009 /11265. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
201
Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.271.
202
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.624.
203
Ertürk, a.g.e., s.195.
204
Yarg. 9. HD. 19.06.2006, 13620-17779. (Akyiğit, a.g.e., s.1054,1055.)
205
Akyiğit, a.g.e., s.1150.
200
64
kararında206 , işçinin, işyerinde kozmetik firmasına yönelik reyonda alt işveren
işçisi olarak çalışan bayan işçiye sözle ve elle cinsel tacizde bulunması
nedeniyle iş sözleşmesinin feshini haklı fesih olarak değerlendirmiştir.
Bu bentte cinsel tacizin nerede yapılacağı konusunda yasada açık bir
hüküm bulunmamaktadır. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz üzere işyeri
dışında gerçekleşen cinsel taciz eyleminin de bu kapsamda değerlendirilmesi
mümkündür. Şöyle ki, Yargıtay da “işçinin işyeri ve mesai saati dışında bir
otelde aynı cinsten iş arkadaşına tacizde bulunmasını207”, aynı yönde “işçinin
iş yeri dışında ve çalışma saatleri haricinde başka bir işçiye, kaldıkları otel
odasında
ahlaken
uygun
olmayan
davranışlar
sergileyerek
tacizde
bulunmasını”208, “ işçinin bir başka işçiye gece saatlerinde arayıp, rahatsız
edici konuşmalarda bulunmasını209” , “işçinin aynı işyerinde çalışan başka bir
işçiye cep telefonu ile uygunsuz mesaj göndermek suretiyle cinsel tacizde
bulunmasını210” da bu kapsamda haklı fesih nedeni olarak değerlendirmiştir.
İşyerinde işçi tarafından diğer bir işçiye yönelik olarak gerçekleşen
cinsel taciz eylemi suç oluşturduğu takdirde,
aynı zamanda Türk Ceza
Kanunun 105.maddesinin ikinci fıkrasına göre aynı işyerinde çalışmanın
sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenilen nitelikli cinsel taciz suçunu
oluşturur.
Burada üzerinde durulması gereken diğer bir nokta da, işyerinde
çalışan iki işçi arasındaki duygusal ilişkinin ya da gönül ilişkisinin bu
kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorunudur. Kuşkusuz böyle
bir durumu yasanın öngördüğü anlamda cinsel taciz olarak değerlendirmek
mümkün değildir.Yargıtay da
bu konuda verdiği bir kararında211, işçinin
işyerinde çalışan bayan bir işçiyle gönül ilişkisine girmesinin cinsel taciz
olarak değerlendirilemeyeceğini,bununla birlikte somut olayda bayan işçinin
206
Yarg. 9.HD. 10.11.2005, 6471/ 35643. (Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.387,388.)
Yarg. 9.HD. 26.01.2005, 33501/1542. (Akyiğit, a.g.e., s.1150.)
208
Yarg. 9.HD. 14.02.2005, 1827/4204. (Malkoç, a.g.e., s.316.)
209
Yarg. 9.HD. 01.07.2008, E 2007/22753, K 2008/18639 .( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
210
Yarg. 9.HD. 18.12.2008, E 2007/34563, K 2008/34121. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
211
Yarg. 9.HD. 12.01.2007, 9643/21252. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
207
65
işyerinden istifa etmesi nedeniyle durumun işyerinde olumsuzluklara yol
açtığını,bu olumsuzluklarında da işyerinde gönül ilişkisine giren işçinin
davranışlarından kaynaklandığını belirterek işçinin iş sözleşmesinin geçerli
nedenle fesih edilebileceğini belirtmiştir.Yine başka bir kararda, işyerinde
eşcinsel gönül ilişkisi içerisinde bulunan iki işçinin aralarındaki cinsel tercihi
aşar
nitelikteki
ilişkinin
iş
verimini
olumsuz
etkileyecek
ulaşması,nihayetinde aralarında hakaretleşmeye kadar gitmesi
sözleşmelerinin haklı nedenle feshini uygun bulmuştur.
212
düzeye
nedeniyle
O halde Yargıtay’ın
da kabul ettiği üzere işyerinde iki işçi arasında gerçekleşen gönül ilişkisi,
işyerinin düzenini ve verimini etkilemediği, işyerinde olumsuzluklara yol
açmadığı sürece haklı fesih nedeni olarak kabul edilemez. Zira böyle bir
durum gerçekleşse dahi bu fesih ancak işyeri düzenini olumsuz etkilediği
takdirde geçerli fesih nedeni olarak kabul edilebilecek,haklı fesih nedeni
olarak değerlendirilemeyecektir.
Nihayet işçinin iş sözleşmesinin bu bent hükümlerine göre fesh
edilebilmesi için, eylemin cinsel taciz şeklinde gerçekleşmiş olması
gerekecektir. Şöyle ki cinsel taciz niteliğinde bulunmayan eylem bu bent
hükümlerine göre değil, İş Kanunun 24/2-d bendi uyarınca sataşma
nedeniyle haklı nedenle fesih hakkı olarak kabul edilebilir. İş Kanunun
24.maddesinin 2.fıkrasının (d) alt bendine göre işçinin işverenin başka bir
işçisine sataşması da haklı nedenle fesih sebebidir. Nitekim Yargıtay da bir
kararında, “ işçinin aynı işyerinde çalışan bayan işçiye iş çıkışında arabanın
içerisinde yalnızken evlilik ve cinsellikle ilgili sözler söylemesini”213, yine
“işçinin başka bir işçiye seni seviyorum şeklinde beyanda bulunmasını”214
sataşma olarak değerlendirmiştir. Şüphesiz buradaki eylemleri cinsel taciz
olarak değerlendirmek, cinsel tacizin kapsamını oldukça geniş tutmak
olacaktır.
212
Yarg. 9.HD. 19.09.2005, 654/ 30275. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
Yarg. 9.HD. 18.10.2004, 6529/23507. ( Sabahattin Şen, “ Psikolojik Taciz ve İş Kanunu Boyutu ”,
Çimento İşveren Dergisi, cilt 23, sayı 5, Eylül, 2009, s. 61.)
214
Yarg. 9.HD. 21.11.2002, 7403/21982. (Akyiğit, a.g.e., s.1151.)
213
66
3.1.3. Üçüncü Kişinin İşçiye Cinsel Tacizde Bulunması
İş Kanununun 24. maddesinin 2 fıkrasının (d) alt bendi uyarınca işçinin
işyerinde diğer bir işçi tarafından cinsel tacize uğraması yanında, 3. bir kişi
tarafından da cinsel tacize maruz kalması haklı fesih nedeni olarak
düzenlenmiştir.
Bu durumda da tıpkı işçinin diğer bir işçi tarafından cinsel tacize
uğraması durumunda olduğu gibi cinsel tacizin fesih için haklı neden
olabilmesi için, işçi durumu işverene bildirmeli buna rağmen gerekli
önlemlerin alınmamış olması gerekir. Gerekli önlemler konusunda yukarıda
bahsettiğimiz hususlar burası için de aynen geçerlidir. Örnek vermek
gerekirse bir bankada çalışan işçinin müşterisi tarafından cinsel tacize
uğraması durumunda olayın niteliğine göre işveren işçinin müşteriyle
muhatap olmaması için gerekli önlemleri almalı gerekirse bu kişiyle arasında
mevcut olan ticari ilişkiyi sonlandırmalıdır.215
Bu bende göre 3. kişi deyiminden işverenle iş ilişkisi içerisinde
olmayan ve işyerine yabancı bir kişi anlaşılmalıdır. Bu kişi işverenle
bağlantısı olmayan başka bir işçi olabileceği gibi işyerinin bir müşterisi,
yakını, arkadaşları ve hatta ziyaretçileri de olabilir.216 Burada işverenin
sorumlu tutulabilmesi için işverenin 3. kişiler üzerinde kontrol ve etki sahibi
olması gerektiği bu şekilde kontrol ve etkileme olanağı bulunmayan 3.
kişilerin cinsel tacizinden sorumlu tutulmaması gerektiği ileri sürülmektedir.217
İşçinin 3.kişinin eylemi nedeniyle haklı fesih hakkının doğumu için
cinsel taciz eyleminin işyerinde olması gerektiği kanunda açıkça ifade
edilmiştir. Buna göre, işyeri kavramını yukarıda da açıkladığımız üzere, İş
Kanununun 2.maddesi uyarınca değerlendirmek ve geniş tutmak doğru
olacaktır. Aynı şekilde işçi böyle bir durumu işverene bildirmeli ve gerekli
önlemlerin alınmasını istemelidir. İşveren de bu tacizi sona erdirmek için
215
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.613.
Bakırcı, a.g.e., s.165.
217
Bakırcı, a.g.e., s.165.
216
67
uygun, gerekli ve olanaklar dâhilindeki tüm önlemleri almak durumundadır.218
Ayrıca işçinin, işverene yapacağı bildiriminin şekli ve usulü konusunda
yukarıda söylediklerimiz aynen geçerlidir.
İşçinin işyerinde 3. kişinin cinsel tacizine maruz kalması durumunda
bunun tespiti büyük önem taşımaktadır. Şöyle ki, böyle bir durumun varlığını,
ilgili işçi inandırıcı ve ciddi delillerle ispatlamak durumundadır. Örneğin, cep
telefonuna gelen mesaj, kamera kayıtları ve hatta tanık ifadelerine de
dayanılabilir. Aynı şekilde işveren de böyle bir iddia karşısında öncelikle iddia
edilen cinsel taciz eyleminin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair soruşturma
yapmalıdır. Bu soruşturma yapılırken ilgili 3. kişinin kişilik haklarının
zedelenmemesine de ayrıca dikkat edilmelidir.219
3.2. İşverene veya İşveren Vekiline Yönelik Cinsel Taciz
4857 sayılı İş Kanununda işçinin işverenine yönelik cinsel taciz eylemi
açıkça düzenlenmiş değildir. Kanunda bu hususa ilişkin bir hüküm
bulunmamaktadır.
Kanımızca
çalışma
hayatında
çok
sık
olarak
rastlanılmadığı için İş Kanununda bu duruma ilişkin düzenleme yapılması
yoluna gidilmemiştir. Bununla birlikte çalışma hayatında işçinin işverenine
veya işveren vekiline de cinsel taciz eyleminde bulunması mümkündür.
İşveren vekilliği sıfatı İş Kanununun 2. maddesinin 5. fıkrası uyarınca işçilere
tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmadığından işçinin işveren
vekiline yönelik cinsel taciz eylemini işçinin diğer bir işçiye cinsel taciz
kapsamında değerlendirmek uygun olacaktır. Bu konuda yukarıda işçiden
işçiye yönelen cinsel tacize ilişkin söylediklerimiz aynen geçerlidir.
İş Kanununun 25/2-b maddesine göre, işveren iş sözleşmesini işçinin
kendisi veya aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler
sarf etmesi veya davranışlarda bulunması ile kendisi hakkında şeref ve
haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması nedeniyle haklı olarak
feshedebilir. Nihayetinde cinsel taciz eylemi de kişinin şerefi ve namusuna
218
219
Bakırcı, a.g.e., s.165.
Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.1094, 1095.
68
dokunan, onurunu ve haysiyetini zedeleyen bir eylemdir. Nitekim bununla
ilgili olarak Yargıtay yeni tarihli bir kararında, “işçinin çalışmakta olduğu
işyerinin genel müdürü ve eşi ile ilgili olarak genel müdürün yaşlı, eşinin ise
genç olduğu bu nedenle eşinin cinsel fantezilerinin olamayacağı cinsel
yönden kendisinin eşiyle daha iyi olacağı gibi sözler söylemesini” ayrıca,
çalışma saatleri içerisinde genel müdürün eşini gördüğünde ne gibi fanteziler
kurduğunu ifade etmesi şeklindeki eylemini fantezilerin düşünce olmaktan
çıkıp işverenin şeref ve haysiyetine yönelik bir saldırı olmasından hareketle
işçinin iş sözleşmesinin bu bent hükmüne göre haklı olarak feshedilmesini
doğru bulmuştur.220
İşçinin işverenine yönelik cinsel taciz eylemi İş Kanununun 25.
maddesinin 2. fıkrasının b bendi uyarınca haklı bir fesih nedenidir. Buna
göre, işveren işçiden kendisine yönelen cinsel taciz eylemi nedeniyle işçinin
iş sözleşmesini haklı olarak feshedebilir.221
Kuşkusuz bu fesih nedeninin uygulanabilmesi için işçinin işverene
yönelik cinsel taciz eylemini işyerinin dışında yapmış olup olmaması da önem
taşımaz.222
İşçinin işyerinde işveren veya vekili dışında üçüncü bir kişiye cinsel
tacizde bulunması ise kanımızca bu bent kapsamına değil, İş Kanunun 25/2e maddesi kapsamına,yani
işçinin doğruluk ve bağlılığa uymayan
davranışlarının içerisine girer.Buna göre işçinin işyerinde üçüncü bir kişiye
cinsel tacizde bulunması halinde iş sözleşmesi doğruluk ve bağlılığa
uymayan
haller
nedeniyle
işverence
haklı
nedenle
derhal
fesh
edilebilir.Örneğin işyerinde hasta bakıcı olarak çalışan işçinin bir hasta
yakınına cinsel tacizde bulunması gibi.
220
Yarg. 9.HD. 22.06.2006, E 2005/36222, K 2006/18325. (Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.625; Süzek, a.g.e., s.637.
222
Süzek, a.g.e., s.637.
221
69
4. İŞYERİNDEKİ CİNSEL TACİZİN İŞ HUKUKU VE CEZA HUKUKU
YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI
Türk Ceza Kanununda cinsel taciz eylemi belli koşullar altında suç
olarak 105.maddede düzenlenmiştir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, suç
olarak ceza kanununda düzenlenen cinsel taciz, vücuda temas içermeyen,
kişilerin cinselliklerini hedef alan rahatsız edici nitelikte bulunan cinsel amaçlı
hareketlerdir. Cinsel taciz suçuna ilişkin olarak yukarıda yapmış olduğumuz
açıklamalar aynen geçerlidir.223 Bu nedenle bunları burada tekrar etmiyoruz.
Cinsel nitelikli eylem vücuda temas içermesi halinde ise cinsel saldırı suçunu
oluşturur. Cinsel saldırı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanununun 102.
maddesinin 1. fıkrasına göre, “cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut
dokunulmazlığını ihlal eden bir kişi mağdurun şikayeti üzerine 2 yıldan 7 yıla
kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” ayrıca aynı maddenin 2. fıkrasında
suçun nitelikli hali düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre, “fiilin vücuda organ yada
sair cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda 7 yıldan 12 yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde soruşturma
ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.”
Cinsel saldırı suçunda cinsel arzuların tatmini amacına yönelik cinsel
davranışlarla kişilerin vücut dokunulmazlığı ihlal edilmektedir. Bu suçun basit
şeklinde cinsel davranışlar cinsel ilişki düzeyine ulaşmaz. Cinsel saldırı
suçunun vücuda organ veya sair cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi
ise nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.224 Yargıtay uygulamada, “sanığın
birlikte alkol aldığı müştekinin vücudunu okşamaktan ibaret eylemini”225,
“sanığın metro istasyonunda bekleyen mağdurenin arkasından yaklaşarak
sürtündükten sonra başını ensesine dayayıp oh ne güzel kokuyorsun buranın
havası değişti şeklindeki eylemini”226, “sanığın müştekinin bacağını okşaması
eylemini”227, “sanığın otobüste yolculuk yapmakta olan mağdurenin kalça ve
223
Bkz., s.19,20,21.
Artuk/Gökcen/Yenidünya, a.g.e., s.139.
225
Yarg. 5.CD. 07.05.2008, 3696/4127. (Corpus Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası)
226
Yarg. 5.CD. 20.02.2006, E 2004/1293, K 2006/939. (Corpus Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası.)
227
Yarg. 5.CD. 17.12.2008, 6268-11377. (Malkoç, a.g.e., s.329.)
224
70
bacağını
elleyerek
tutmak
şeklindeki
eylemini”228,
“sanığın
gece
karanlığından yararlanarak mağdurenin arkasından sessizce yaklaşıp
omuzlarından tutarak cinsel organını bacaklarının arasına değdirme
şeklindeki eylemini”229, “sanığın mağdurenin bahçede elini tutup öpmeye
çalışması eylemini”230, “sanığın telefon arızası için geldiği evde mağdurenin
yanağını sıkarak kocan ne iş yapıyor seni arayabilir miyim? Şeklindeki
eylemini”,231, “sanığın şirkette sekreter olarak çalışan mağdureye cinsel
içerikli sözler söyledikten sonra göğsüne eliyle dokunması, tokasını çıkararak
saçını ve tişörtünden elini sokarak sırtını okşaması şeklindeki eylemini”232
cinsel saldırı olarak nitelendirmiştir. O halde cinsel saldırı suçundaki maddi
unsur kişinin vücut dokunulmazlığının fiziksel nitelikteki temas içeren
eylemlerle ihlal edilmesidir. İşte bu durum Türk Ceza Kanunundaki cinsel
taciz ve cinsel saldırı suçunu ayıran unsurdur.
Türk Ceza Kanununda düzenlenen cinsel taciz ve cinsel saldırı
suçlarının her ikisi içinde “hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye
kullanılması” suretiyle işlenmesi hali ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiş
ve suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde atılı suçların
işlenmesi halinde suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı
değildir. Soruşturma re’sen yapılacaktır. Ayrıca, cinsel taciz suçunda aynı
işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıkla işlenmesi de suçun nitelikli hali
olarak düzenlenmiştir. Burada işyerlerinde çalışma konumu ve çalışılan yer
itibariyle aynı yerde bulunmak bir arada yakın olmak ve çalışma ortamındaki
hareketler failin mağdura tacizde bulunmasını kolaylaştırabileceğinden
hareketle suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.233 Ayrıca hizmet ilişkisinin
sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle suçun işlenmesi hali de faille
mağdur arasındaki bağımlılık ilişkisinin bulunması ve failin bu ilişkinin
sağladığı kolaylıktan yararlanma imkanına sahip olması, fiilin tekrarlanma
228
Yarg. 5.CD. 26.05.2008, 5423-5006 (Malkoç, a.g.e., s.330.)
Yarg. 5.CD. 26.05.2008, 5696-5064. (Malkoç, a.g.e., s.330.)
230
Yarg. 5.CD. 28.04.2008, 3388-3673. (Malkoç, a.g.e., s.331.)
231
Yarg. 5.CD. 26.05.2008, 5687-5066. (Malkoç, a.g.e., s.332.)
232
Yarg. 5.CD. 03.12.2007, 12347-9494. (Malkoç, a.g.e., s.334.)
233
Malkoç, a.g.e., s.317.
229
71
olasılığının bulunması nedenleriyle nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.
Buradaki hizmet ilişkisinin ücretli veya ücretsiz, geçici veya sürekli olması da
önem taşımaz. Önemli olan failin mağdur üzerinde hizmet ilişkisi nedeniyle
nüfuza sahip olmasıdır.234 Mağduru işten çıkarma, yükselmesini, ücret ve
çalışma şartlarını düzenleme yetkisinde olan ve üstün konumdaki görevliler
hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfusa sahiptirler. Alt ve muhtaç durumunda
bulunan
kişinin
bu
bağımlılığı
ve
durumunun
zayıflığından
yararlanmaktadırlar. Böylelikle mağdur, ilişkiye razı olmak ya da işini
kaybetmek risklerinden birini tercih etmek durumunda bırakılmaktadır.235
Şöyle ki, aynı konumda bir işyerinde çalışan ve aralarında astlık üstlük ilişkisi
bulunmayan kişiler arasında işlenen cinsel taciz ya da saldırı suçunda bu
nitelikli hal uygulanamayacaktır. İşyerinde gerçekleşen cinsel rüşvet/gözdağı
tacizi bu duruma tipik örnek oluşturmaktadır.
İş hukukunda ise, ifade ettiğimiz gibi cinsel taciz açıkça tanımlanmış
değildir.
Öğretide
cinsel
tacize
ilişkin
çeşitli
tanımların
yapıldığına
değinmiştik. Buna göre, bizim de katıldığımız görüş doğrultusunda cinsel
tacizi “insan onurunu ihlal etme amacına yönelen veya bu sonucu doğuran,
istenilmeyen, her türlü cinsel nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya cinsel
nitelikte fiziksel ve özel olarak düşmanca aşağılayıcı, utandırıcı ve saldırgan
bir ortam yaratan davranış” olarak tanımlamak mümkündür. O halde iş
hukukundaki cinsel tacizi ceza hukuku anlamındaki cinsel tacizden daha
geniş kapsamlı olarak düşünebiliriz. Bu konuda Yargıtay uygulamasına
baktığımızda da bu görüşümüzü destekler nitelikteki kararları görmek
mümkündür. Yargıtay’ın çok yeni tarihli çarpıcı bir kararında bu husus açıkça
ifade edilmiştir. Şöyle ki, Yargıtay kararında236 “işçinin aynı işyerinde birlikte
234
Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku,
Ankara, Seçkin Yayınevi, 2007,s. 290.
235
Malkoç, a.g.e., s.72.
236
…Taraflarca dosyaya sunulan deliller birlikte değerlendirildiğinde: olayın akabinde görgü tanığı
durumunda olan N. Kasap’ın gerek davalı işveren tarafından yapılan idari soruşturmada, gerekse,
duruşmadaki ifadesi birbirini tamamlar ve doğrulayan durumdadır. Bu tanık beyanında her ne kadar
olayın doğrudan görgü tanığı olmasa da, “temizlik görevlisi Hatice’nin ağladığı, kendisine sorduğunda
davacı işçinin kendisine arkadan sarıldığını ve öpmeye çalıştığını, kendisinin de onu itip yukarı
çıktığını bu nedenle ağladığını” söylediğini beyan etmiştir. Öte yandan davacı işçi idari
72
çalıştığı diğer bir bayan işçiyi arkadan sarılarak öpmeye çalışması ve daha
sonra bayan işçinin tacizci işçiyi iterek olay yerinden ayrılması şeklinde
gerçekleşen eylemde” işçinin bu şekilde diğer işçiyi vücuduna temas içerecek
şekilde elle tacizde bulunmasını 4857 sayılı İş Kanununun 25/2-c maddesi
uyarınca cinsel taciz olarak
tanımlamış ve işçinin bu nedenle iş
sözleşmesinin feshini haklı neden olarak görmüştür. Oysa burada Türk Ceza
Hukuku anlamında Türk Ceza Kanununun 102/1. maddesinde tanımlanan
cinsel saldırı suçu bulunmaktadır. Dolayısıyla işçinin eylemi cinsel saldırı
suçunu oluşturmasına rağmen iş hukuku anlamında cinsel taciz olarak
değerlendirilebilecektir. Bu durumda İş Hukukundaki cinsel tacizin, ceza
hukuku anlamında cinsel taciz ve cinsel saldırı suçunu da kapsamına aldığını
söylemek gerekir. O halde Türk Ceza Kanununda tanımlanan cinsel taciz
suçunun İş Hukuku uygulamasındaki cinsel tacizle aynı kavramı ifade
etmediğini söyleyebiliriz. Yine benzer nitelikte Yargıtay’ın bir kararında237
ifade ettiği üzere,
işçinin başka bir bayan işçiye cinsel içerikli sözler
söylemesi de Türk Ceza Kanunu anlamında cinsel taciz suçunu oluşturmasa
da, İş Hukuku anlamında cinsel taciz olarak değerlendirmeye müsaittir. Bu
şekilde cinsel içerikli her söylenen kelime İş Hukuku uygulamasında cinsel
taciz olarak nitelendirilmeye uygundur. Oysa Türk Ceza Hukuku anlamında
eylemin suç oluşturması için failin özel kastla yani cinsel amaçla hareket
etmiş olması gerekmektedir. Zira cinsel taciz suçunda özel kast olarak cinsel
amaçlı hareket etmek aranmaktadır.238 Bu durumda hakaret amaçlı olarak
gerçekleştirilen
cinsel
içerikli
bir
eylem
Türk
Ceza
Kanununda
125.maddesinde tanımlanan hakaret suçunu oluşturduğu halde, İş Hukuku
anlamında cinsel motifli olmasından hareketle cinsel taciz kapsamında
soruşturmadaki beyanında: Aceleyle telefona koşarken elinin kendisine çarptığını, kendisine terbiyesiz
gibi birkaç söyleyerek odadan çıktığını söylemiştir. Olayın gelişimi dikkate alındığında, davacı işçinin
haklı feshe konu olan davranışı işlemiş olduğu dosya kapsamına göre somut delillerle ispat edildiği
sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle işveren için 4857 sayılı yasanın 25/2-c maddesi uyarınca işçinin
başka bir işçiye cinsel tacizde bulunması durumunda iş akdini haklı olarak fesih imkanı doğar… ”
Yarg. 9.HD. 11.02.2009, E 2007/36469, K 2009/2201. (Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
237
Yarg. 9.HD. 07.11.2005, 17939/35097. (Corpus Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası)
238
Artuk/Gökcen/Yenidünya, a.g.e., s.184.
73
değerlendirilebilecektir. Buna örnek olarak da işçinin işyerinde bir başka
işçiye sinirlenerek cinsel organını göstermesi düşünülebilir.
Tüm bu anlatılanların yanında, işyerinde bir kişiye yönelik olmayan
cinsel nitelikli konuşmaların işyerine pornografik resim ve karikatürler
asmanın da ceza hukuku açısından cinsel taciz suçunu oluşturması
düşünülemez çünkü burada doğrudan bir kişiye yönelen cinsel amaçlı bir
eylem bulunmamaktadır. Bu suç yerine göre Türk Ceza Kanununun 225.
maddesinde tanımlanan hayâsızca hareketler ya da 123. maddede
düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu oluşabilir. Bununla
birlikte İş Hukuku anlamında işçinin işyeri ve çalışma ortamını etkilemesi ve
de ahlaka uygun olmayan çalışma ortamı yaratması nedeniyle cinsel motif
içeren resim ve posterlerin asılmasını, cinsel taciz olarak değerlendirmek
mümkündür.
Nihayet
anlattıklarımızı
toparlayacak
olursak
İş
Hukuku
uygulamasındaki cinsel tacizi ceza hukukuna göre çok daha geniş kapsamlı
olarak yorumlamak ve değerlendirmek gerekecektir. Ceza hukukunda cinsel
taciz olarak düzenlenen ya da başka bir suç oluşturan birçok eylem de iş
hukukunun aradığı anlamda cinsel taciz olarak değerlendirilmeye müsaittir.
Cinsel taciz ve cinsel saldırı suçunun işyerinde bizzat işveren
tarafından işçiye yönelik olarak gerçekleştirilmesinin suçun nitelikli hallerini
oluşturduğu ve cezai soruşturmanın da şikâyete bağlı olmadığını söylemiştik.
Ayrıca, cinsel taciz suçunun, aynı işyerinde çalışıyor olmanın sağladığı
kolaylık nedeniyle işlenmesi hali de suçun nitelikli ve şikâyete bağlı olmayan
hali olarak düzenlenmiştir. Bu durumda, işçi işyerinde böyle bir suça maruz
kaldığında eylemi öğrenen, gören veya bilgi sahibi olan herkes yetkili
makamlara durumu bildirmekle yükümlüdür. İşyerinde gerçekleşen böyle bir
suçu yetkili makamlara bildirmeyen işveren veya işçi, Türk Ceza Kanununun
278. maddesinde tanımlanan “suçu bildirmeme” suçunu işleyebilecektir.
Böylelikle yasa koyucunun işyerinde gerçekleşen cinsel suçları daha bir
özenle düzenlediği ve koruma altına aldığı söylenebilecektir.
74
Ayrıca, cinsel taciz eylemi işyerinde gerçekleştiğinde iş hukuku
anlamında haklı fesih nedeni olabilmesi için mutlaka ceza hukuku anlamında
suç olarak gerçekleşmiş olması da şart değildir. Aynı şekilde ceza
yargılamasında da eylemin suç olarak mahkeme kararıyla kesinleşmiş olması
da gerekmez. Burada Borçlar Kanununun 53. maddesine değinmek uygun
olacaktır. Bu maddeye göre, “Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız
fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza
Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza
Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka
Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini
hususunda dahi Hukuk Hakimini takyit etmez” hükmü öngörülmüştür. Bu
hükme göre, kural olarak hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş
kararları karşısında ilke olarak bağımsız tutulmuştur. Bu nedenle ceza
mahkemesi tarafından işçi hakkında verilen beraat kararı, kusur ve derecesi,
zarar tutarı, temyiz gücü ve illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlaması
mümkün değildir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da bir
kararında239 açıkça belirttiği üzere, hukuk hâkimi, ceza hâkiminin tespit ettiği
maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile bağlıdır. Diğer
bir anlatımla maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan Ceza Mahkemesi
kararı taraflar yönünden kesin delil niteliği taşımaktadır. Bu durumda Ceza
Mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda kesinleşmiş
bir kabul karşısında aynı konunun Hukuk Mahkemesinde yeniden tartışılması
mümkün değildir. Bu nedenle beraat kararı ile maddi olgu saptanmış ise,
hukuk yargılamasında bu durum dışlanamaz ve aksi benimsenemez. O
halde, ceza hakimi suçun sanık tarafından işlenmediğini tespit etmesi halinde
beraat kararı verirse bu durum hukuk hakimini bağlar, ancak sanığın
yüklenen suçu işlediği yolunda kesin delil bulunmaması halinde verilen
beraat kararı hukuk hakimini bağlamayacaktır. Bu durumda cinsel tacizle ilgili
olarak her ne kadar eylemin Türk Ceza Hukuku açısından suç olarak
gerçekleşmesi gerekmese de, işçi hakkında aynı şekilde suç olan cinsel taciz
239
Yarg. HGK. 24.05.2006, E 2006-9-280 ,K 2006-319. (Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.362.)
75
nedeniyle açılan kamu davası suçu işlemediğinin sabit olması nedeniyle
beraatla sonuçlanmış ise bu durumun hukuk mahkemesi ve dolayısıyla İş
Mahkemesi hâkimini de bağlayabileceğini kabul etmek doğru olacaktır.
Ayrıca cinsel taciz suçunun işlendiğinin sabit olması nedeniyle verilen
mahkumiyet kararı da kesinleştiğinde hukuk hakimini bağlayacaktır.
Aynı
şekilde bahsi geçen cinsel taciz eylemi için Cumhuriyet Savcılığınca dava
açılması, yapılan ceza yargılaması ve buradaki delillerin, iş yargılaması
açısından bağlayıcı olmasa da, emare niteliğinde olduğunu kabul etmek
gerekir.
76
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İŞYERİNDE CİNSEL TACİZİN HUKUKSAL SONUÇLARI VE İSPATI
1. İŞÇİ YÖNÜNDEN HUKUKSAL SONUÇLAR
1.1. İşi Yapmaktan Kaçınma Hakkı
Öğretide işçinin, işveren veya vekili ile diğer işçiler ya da işyerine
yabancı üçüncü kişiler tarafından cinsel tacize uğraması durumunda,
işverenin alacaklı sıfatıyla temerrüdüne ilişkin hükümlere dayanarak işi
yapmaktan kaçınabilme hakkına sahip olduğu savunulmuştur.240
Buna göre işçi, işverenin koruma ve gözetme borcunu Borçlar Kanunu
332.maddeye göre hiç veya gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle, Borçlar
Kanunu 81.maddesinde düzenlenen “ ifa edilmezlik defi” hakkına dayanarak
işi yapmaktan kaçınabilir ve çalışmaksızın ücrete hak kazanır.241
Öğretide savunulan bu görüşle birlikte İş Kanununda, işçinin cinsel
tacize maruz kalması durumunda çalışmaktan kaçınma hakkına ilişkin bir
düzenleme mevcut değildir. Bununla birlikte işçinin, işçi sağlığı ve güvenliği
önlemlerinin alınmaması durumunda belli şartlarda kaçınma hakkının
bulunduğuna ilişkin olarak İş Kanunu 83.maddede bir düzenleme mevcuttur.
Kanımızca, işçinin cinsel tacize maruz kalması halinde yasa koyucu işçinin
çalışmaktan kaçınma hakkı olduğunu kabul etmiş değildir. Zira böyle bir
düşüncede olsaydı açıkça İş Kanununda düzenleme yapabilirdi.İş Kanunu
83.maddesi karşısında iş hukukunda boşluk olduğunu ve Borçlar Kanunu
81.maddenin
uygulanabileceğini
de
düşünmek
pek
mümkün
görünmemektedir. Nihayetinde mevcut düzenlemeler ışığında işçinin cinsel
tacize uğradığında işi yapmaktan kaçınma hakkının olduğunu söylemek
güçtür.
240
Aydın, a.g.e., s.106; Bakırcı, a.g.e., s.182,183; Kaplan, İşverenin Koruma ve Gözetme
Borcunun Kapsamı, s. 12.
241
Aydın, a.g.e., s.106; Bakırcı, a.g.e., s.182,183; Kaplan, İşverenin Koruma ve Gözetme
Borcunun Kapsamı, s. 12.
77
1.2. İşçinin İş Sözleşmesini Haklı Olarak Feshetmesi
1.2.1. Genel Olarak
Haklı nedenle fesih hakkı, objektif iyiniyet kuralları gereğince iş
ilişkisinin devamının kendisinden beklenemeyecek tarafa, belirli veya belirsiz
süreli iş sözleşmelerini derhal feshetme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran
bir haktır.242 Bu durumda haklı nedenle fesih hakkının doğumu ile birlikte
fesih hakkına sahip olan taraftan sözleşmeye devam etmesi ve bağlı kalması
beklenemez.243
Haklı nedenle fesih hakkı, hukuki dayanağını Borçlar Kanunun 344.
maddeden almıştır. Borçlar Kanunu 344. maddeye göre, “Muhik sebeplerden
dolayı gerek işçi gerek iş sahibi, bir ihbara lüzum olmaksızın her vakit akdi
feshedebilir. Ezcümle ahlaka müteallik sebeplerden dolayı, yahut hüsnüniyet
kaideleri noktasında iki taraftan birini artık akdi icra etmemekte haklı gösteren
her hal, muhik bir sebep teşkil eder.” Hükmü yer almıştır. Şüphesiz Borçlar
Kanunundaki bu düzenleme ancak, genel hüküm niteliğinden dolayı İş
Kanununa tabi olmayan iş sözleşmeleri hakkında uygulanacaktır. Bununla
birlikte İş Kanununda haklı nedenin tanımı yapılmamıştır. Haklı nedenler
gerek işçi gerekse işveren açısından sınırlayıcı olmayan bir şekilde İş
Kanununun 24 ve 25. maddelerinde sayılmıştır. Bu durumda Borçlar
Kanununa tabi iş sözleşmelerinde haklı neden açısından Borçlar Kanunu
344. madde, İş Kanununa tabi iş sözleşmelerinde ise İş Kanununun 24, 25 ve
26. maddeleri uygulanacaktır.
İşçi, iş sözleşmesini işveren veya vekili tarafından cinsel tacize
uğraması durumunda İş Kanununun 24/2-b maddesi, işyerinde diğer bir işçi
veya işyerine yabancı 3. kişi tarafından cinsel tacize uğraması halinde ise İş
Kanununun 24/2-d maddesi uyarınca durumu işverene bildirmesine rağmen
gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle haklı nedenle feshedebilir.
242
243
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.587; Süzek, a.g.e., s.632.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.587.
78
1.2.2. Fesih Beyanı, Şekli ve Süresi
Haklı nedenle fesih hakkı tek taraflı karşı tarafa varması gereken bir
irade beyanı ile kullanılır. Bu irade beyanı karşı tarafa ulaşmasıyla hukuki
sonuçlarını
doğurur.
Bu
nedenle
karşı
tarafın
kabulüne
de
gerek
bulunmamaktadır.244
İşçi tarafından yapılacak haklı nedenle feshin belirli bir şekle uyularak
yapılması şart değildir. Burada İş Kanununun 109. maddesi uygulama alanı
bulmaktadır. Bu maddeye göre, ispat şartı olarak fesih bildiriminin ilgiliye
yazılı ve imza karşılığında yapılması uygundur.245
Sözleşmeyi haklı nedenle fesheden taraf bildirmiş olduğu fesih nedeni
ile bağlıdır daha sonra başka bir nedeni fesih nedeni olarak ileri süremez.246
Borçlar
Kanunu
344.
maddeye
göre,
bu
kanuna
tabi
iş
sözleşmelerinde haklı nedenle fesih hakkının kullanılması için bir süre
öngörülmüş değildir. Bu maddeye göre sözleşme “her vakit” sona erdirilebilir.
“her vakit” ibaresini haklı nedenin niteliğine göre uygun bir süre olarak
anlamak doğru olacaktır.247
İş Kanununun 26. maddesinin 1. fıkrasına göre ise işçi iş sözleşmesini
cinsel taciz nedeniyle fesih hakkını, bu davranışı öğrendiği tarihten itibaren 6
iş günü ve olayın meydana geldiği tarihten itibaren de 1 yıl içinde
kullanmalıdır. Fesihte öngörülen bu süreler hak düşürücü sürelerdir. Bu
nedenle bu sürenin geçmesinden sonra yapılacak fesih, haksız fesih olarak
nitelendirilir.248 Faili bilinmeyen bir cinsel taciz olayında ise hak düşürücü
sürenin başlangıcını olayın öğrenildiği tarih değil, failin kim olduğunun
öğrenildiği tarih olarak kabul etmek uygun olur.249 Ayrıca fesih nedeni
oluşturan cinsel taciz olayı devamlı bir nitelik taşıyor ve zincirleme bir şekilde
244
Süzek, a.g.e., s.661.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.590.
246
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.591; Süzek, a.g.e., s.663.
247
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.592.
248
Süzek, a.g.e., s.658.
249
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.594.
245
79
sürüyorsa, bu durumda hak düşürücü süre işlemez. Bu halde süre en son
davranışın sona ermesinden itibaren işlemeye başlar.250Bununla ilgili olarak
Yargıtay da haklı nedenle fesihlerde, fesih nedeni oluşturan eylemin süreklilik
göstermesi durumunda hak düşürücü sürelerin işlemeye başlamayacağını ve
her zaman bu hakkın kullanabileceğini, sürenin de eylemin bittiği tarihte
başlayacağına hükmetmiştir.
251
Aynı şekilde cinsel taciz eylemi ceza hukuku
anlamında suç oluşturursa 1 yıllık hak düşürücü süre yargılamanın her
aşamasında kendiliğinden dikkate alınır.252
İşçi iş sözleşmesini cinsel taciz eylemi nedeniyle haklı nedenle
feshettiği takdirde işverenden bir zarara uğramışsa genel hükümlere göre İş
Kanununun 26/2. maddesi uyarınca tazminat talep edebilir. Bunun yanında
işçi işyerinde bir yıldan fazla çalışmış olması şartıyla kıdem tazminatına da
hak kazanır. Ancak sözleşmeyi fesheden tarafın ihbar tazminatına hak
kazanması mümkün olmadığından bu durumda işçinin ihbar tazminatını talep
etmesi mümkün değildir.
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da toplu iş
sözleşmeleri
veya
iş
sözleşmeleriyle
haklı
nedenle
fesih
hakkının
sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı sorunudur. Kuşkusuz fesih hakkını
tamamen
ortadan
kaldıracak
nitelikte
hükümlerin
sözleşmelerle
düzenlenmesi ve sınırlandırılması mümkün değildir.253 Ayrıca, kişilik hakkına
tecavüz niteliği taşıyan ve suç olarak meydana gelmesi de mümkün olan
cinsel tacize ilişkin İş Kanunundaki haklı nedenle fesih imkânı veren
düzenlemelerin mutlak emredici nitelik taşıdığını, bu nedenle toplu iş
sözleşmeleri ve iş sözleşmeleri ile aksinin kararlaştırılmasının mümkün
olamayacağı söylenebilir. Mutlak emredici hükümler işçi lehine de olsa
değiştirilemezler. Bununla birlikte sözleşmelerle haklı nedenle fesih hakkının
kullanımı belli bir şekle veya usule tabi kılınabilir. Bu durumda örneğin işçinin
250
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.594; Süzek, a.g.e., s.659.
Yarg. 9.HD. 18.03.2009, E 2007/38632 , K 2009/7333. (Şahin Çil, İş Hukuku Yargıtay İlke
Kararları, Ankara, Turhan Kitabevi, 2009, s.344.)
252
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.594.
253
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.598.
251
80
cinsel taciz halinde, iş sözleşmesinin ancak disiplin kurulu kararı ile haklı
nedenle feshedebileceğinin düzenlenmesi mümkündür.254
1.3. Tazminat Talep Etme Hakkı
1.3.1. Kıdem Tazminatı
Kıdem tazminatını, kanunda öngörülen hallerden biriyle iş sözleşmesi
sona eren isçiye belirli bir kıdemi bulunması koşuluyla, miktarı isçinin hizmet
süresine ve ücretine göre değişen ve işveren tarafından ödenmesi gereken
para olarak tanımlamak mümkündür.255 Kıdem tazminatına ilişkin hüküm
1475 sayılı Kanunun 14. maddesinde yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu
ile 1475 sayılı İş Kanunun 14. maddesi dışındaki diğer hükümleri yürürlükten
kaldırılmıştır (İş K. m. 120). Şu halde 1475 sayılı İş Kanunu’nun kıdem
tazminatını düzenleyen 14. maddesi halen yürürlüktedir.
Kıdem tazminatını işçinin işyerine bağlılığının karşılığı olarak kendisine
yapılan bir ödeme olarak değerlendirmek uygundur.256 Bu niteliği nedeniyle
kıdem tazminatını kanundan doğan kendine özgü özellikleri bulunan bir
hukuki kurum olarak kabul etmek mümkündür.257
Kıdem tazminatının koşullarını, işçinin İş Kanununa tabi olması, iş
sözleşmesinin kanunda öngörülen hallerden biriyle sona ermiş olması ve
nihayet işçinin en az bir yıllık kıdeminin bulunması olarak saymak
mümkündür. İş Kanununun 14. maddesinin 1. fıkrasına göre, işçi iş
sözleşmesini İş Kanununun 24/2. maddesinde düzenlenen ahlak ve iyiniyet
kurallarına
uymayan
haller
vb.
nedeniyle
feshettiği
takdirde
kıdem
tazminatına hak kazanacaktır. O halde işçi işyerinde gerek işveren veya vekili
gerekse başka bir işçi ile işyerine yabancı 3. bir kişinin cinsel tacizine maruz
kalması halinde gerekli önlemler alınmamış olduğu takdirde İş Kanununun
254
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.600; Süzek, a.g.e., s.674.
Ünal Narmanlıoğlu, İş Hukuku Ferdi İş İlişkileri I, 3.baskı, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Döner Sermaye İsletmesi yay. No: 91, 1998, s.405.
256
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.786.
257
Süzek, a.g.e., s.680.
255
81
24/2-(b) ve (d) alt bentleri uyarınca iş sözleşmesini haklı nedenle
feshettiğinde kıdem tazminatına hak kazanacaktır. Bu durumda şüphesiz
işçinin fesih hakkının yukarıda ifade ettiğimiz üzere kanunda belirtilen hak
düşürücü sürüler içerisinde kullanması gerekmektedir.
Bununla birlikte işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için
işyerinde işe başladığı tarihe göre belirlenecek şekilde en az bir yıl çalışmış
olması gerekir. Burada işe başlamayı işyerinde fiilen çalışmaya başlama
olarak kabul etmek gerekmektedir.258
İşveren tarafından işçinin iş sözleşmesinin, İş Kanununun 25/2.
maddesi uyarınca ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller vb.
nedenleriyle feshedilmesi halinde İş Kanununun 14/1. maddesi uyarınca işçi,
işverenden kıdem tazminatı talep edemez. O halde işveren, işçinin iş
sözleşmesini başka bir işçiye cinsel tacizde bulunması (İş Kanunu 25/2-c)
veya işçinin kendisine yönelik cinsel taciz eylemi nedeniyle (İş Kanunu 25/2b) haklı olarak feshederse işçi kıdem tazminatına hak kazanamayacaktır.
1.3.2. Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı
1.3.2.1. Maddi Tazminat Hakkı
İşverenin iş ilişkisi içerisinde işçiyi koruma ve gözetme borcunun
gereği olarak işçinin kişiliğine saygı göstermesi gerektiğini, işçiyi işyerinde
cinsel taciz oluşturan eylemlere karşı korumakla yükümlü olduğunu ifade
etmiştik. İşverenin bu yükümlülüklere aykırı davranması halinde Borçlar
Kanunu 96. maddesi gereğince sözleşmeden doğan sorumluluğu gündeme
gelir. Aynı zamanda eylem Borçlar Kanunu 41.maddesi uyarınca haksız fiil
de teşkil eder. Zira, İş Kanununun 26. maddesinin 2. fıkrasında da işçinin iş
sözleşmesini, cinsel taciz nedeniyle haklı olarak feshettiği takdirde tazminat
hakkının doğacağı açıkça ifade edilmiştir.
258
Süzek, a.g.e., s.693.
82
İşçi işyerinde maruz kaldığı cinsel taciz eylemi nedeniyle malvarlığında
bir azalma meydana gelmişse bu zararını işverenden talep edebilir. İşçinin
işverenden talep edebileceği maddi zararın kapsamına, cinsel taciz eyleminin
niteliği ve ağırlığına göre, beden ve ruh bütünlüğünün ihlali neticesinde
yapmış olduğu tedavi masrafları, çalışma gücünün yitirilmesi ve iktisadi
geleceğinin sarsılmasına ilişkin zararlar, taciz eylemi nedeniyle işe
gidemediği için yoksun kaldığı ücreti veyahut iş sözleşmesini feshetmek
zorunda kalması nedeniyle yeni bir iş bulamaması nedeniyle kazanç elde
etmekten mahrum kalması gibi hususlar girer.
İşçinin işverenden talep edebileceği maddi zararın kapsamı ve biçimi
gibi hususlar genel hükümlere göre tespit edilir.259 Tazminat miktarının
belirlenmesi konusunda Borçlar Kanununda hakime takdir yetkisi verilmiştir.
Hakim hatanın niteliğine ve ağırlığına göre zarar görenin yapmış olduğu
masrafları da göz önüne alarak uygun bir tazminat miktarı belirleyecektir.260
Tazminatın hesabında Borçlar Kanunu 44. maddeye göre hâkime
tazminatı indirme imkânı da tanınmıştır. Bu maddeye göre zarar gören zarara
razı olmuş, kendi fiili ile zararın doğmasına ya da çoğalmasına yardım etmiş
ise ve hatta zarar verenin durumunu da ağırlaştırmışsa hâkim tazminatı
indirebileceği gibi, tazminata karar vermekten tamamen de vazgeçebilir.261
Cinsel taciz kişinin cinsel özgürlüğüne ve kişilik haklarına müdahale
demektir. Medeni Kanunun 23. maddesinin 2. fıkrasına göre kimse
özgürlüğünü yasaya ve ahlaka aykırı olarak sınırlayamaz. Ayrıca cinsel
tacizin niteliği gereği istenmeyen bir davranış olması nedeniyle buna rıza
gösterilmesi de düşünülemez. Ortada mağdurun rızası varsa cinsel taciz
olarak nitelendirilebilecek bir eylem de yoktur. Ancak, işyerinde cinsel taciz
eylemlerinde üzerinde durduğumuz cinsel rüşvet/gözdağı tacizinde işçi böyle
bir tacize işveren veya vekilinin baskısı sonucunda işten çıkarılma korkusuyla
razı olmak zorunda kalabilir. Böyle bir durumdaki rızayı da kabul etmek
259
Bakırcı, a.g.e., s.191.
Ergin, a.g.m., s.154.
261
Bakırcı, a.g.e., s.191.
260
83
mümkün
değildir.262
Dolayısıyla
ortada
hukuken
geçerli
bir
rıza
bulunmamaktadır. Bu nedenle Borçlar Kanununun 44. maddesinin 1.
fıkrasının özellikle işyerindeki cinsel taciz eylemlerinde uygulanması pek
mümkün
görünmemektedir.
Bununla
birlikte
ortak
kusur
olarak
nitelendirebileceğimiz zarar görenin kusuruna da değinmek gerekir. Zarar
görenin davranışı sorumluluğu doğuran olayla birlikte zararının doğumunda
veya artmasında rol oynadığı takdirde ortada zarar görenin kusuru vardır.263
Zarar görenin kusuru, ağırlığına göre Borçlar Kanunu 44. maddesi gereğince
tazminattan indirim nedeni olabileceği gibi tamamen tazminattan mahrum
kalınmasına da neden olabilir.
İş yerinde cinsel taciz eyleminin gerçekleşmesi durumunda zarar
görenin kusur durumuna dikkatli yaklaşmak gerekmektedir. Zira, böyle bir
durumda özellikle işçinin dekolte tarzındaki giyimi dahi ortak kusur olarak
değerlendirilebilecektir. O halde işyerinde gerçekleşen ağır bir nitelik taşıyan
ve özellikle fiziksel içerikli cinsel tacizlerde giyimin ortak kusur olarak
nitelendirilmesi uygun değildir. Bununla birlikte sözle gerçekleşen hafif nitelikli
cinsel taciz eyleminde dekolte bir giyim tarzının ortak kusur olarak dikkate
almak mümkündür.264
Öğretide işçinin cinsel taciz nedeniyle uğradığı maddi
zararın
kapsamını belirlemenin çok güç olduğu, bu nedenle işvereni caydırıcı ve
önlem almaya sevk edici ciddi bir tazminata hükmedilmesi gerektiği
belirtilerek,işçinin maddi zararının
kapsamında olduğunun
karşılığı olarak cinsel tacizin ayrımcılık
kabul edilmesi suretiyle, “Ayrımcılık Tazminatını”
düzenleyen İş Kanununun 5.maddesine ek bir fıkra getirilerek,İsviçre
Hukukunda olduğu üzere, “Ayrımcılık,cinsel taciz biçimde gerçekleşir ise,bu
tazminat işçinin 6 aya kadar ücreti tutarında hükmedilir.” Şeklinde bir
düzenleme yapılmasının uygun olduğu savunulmaktadır.265
262
Bakırcı, a.g.e., s.194.
Bakırcı, a.g.e., s.195.
264
Bakırcı, a.g.e., s.196.
265
Özdemir, a.g.m., s.93.
263
84
Mevcut hukuk sistemimizde, cinsel tacize ilişkin olarak İş Kanunu ve
Borçlar Kanunundaki düzenlemelerle birlikte Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
birlikte değerlendirildiğinde, işyerinde cinsel tacizin Avrupa Hukukunda
olduğu
gibi
cinsiyet
değerlendirilmediğini,
daha
temeline
çok
dayalı
kişilik
ayrımcılık
haklarının
ihlali
kapsamında
kapsamına
oturtulduğunu, bu nedenle işçinin cinsel tacize maruz kalması halinde bunun
aynı zamanda cinsiyet nedeniyle eşit işlem borcuna aykırılık olduğunu ileri
sürerek
“Ayrımcılık
Tazminatı”
talebinde
bulunamayacağını söylemek
mümkündür.
1.3.2.2. Manevi Tazminat Hakkı
İşyerinde cinsel tacize maruz kalan bir işçi onurunun kırılması,
itibarının zedelenmesi ve psikolojik açıdan çöküntüye uğraması sebebiyle
manevi zararlarının tazminini de işverenden talep edebilecektir. Şüphesiz
cinsel taciz eylemi kişinin Medeni Kanunun 23. maddesinde korunan kişilik
haklarının, şerefinin ve onurunun ihlalidir.
Medeni Kanununda kişilik hakları tek tek sayılmamıştır. Uyuşmazlık
halinde yargıç ihlal edildiği iddia edilen hakkın kişilik hakkı olup olmadığını
araştıracak ve gerektiği takdirde Medeni Kanunun 1. maddesi gereğince
kendisi hukuk kuralı koyarak karar verecektir.266
Manevi tazminatla ilgili olarak Borçlar Kanunu 47 ve 49. maddelerinde
hükümler mevcuttur. Borçlar Kanunu 47. maddede manevi tazminata ilişkin
özel bir hüküm düzenlenmiştir. Buna göre, “Yargıç özel durumları göz önüne
alarak bedensel zarara uğrayan kimseye ve adam ölmesi durumunda ölünün
ailesine, manevi zarar karşılığı olarak adalete uygun bir tazminat verilmesine
karar verebilir.” Borçlar Kanunu 49. maddesi ise 47. maddeye göre genel
nitelikte bir hükümdür. Bu maddeye göre de, “kişilik hakkı hukuka aykırı bir
şekilde tecavüze uğrayan bir kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi
tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir”. O halde kişinin
266
Bakırcı, a.g.e., s.197.
85
vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan manevi zararlar Borçlar Kanunu 47.
maddeye, kişinin kişisel, mesleki, şeref ve haysiyetini içeren kişilik haklarının
tecavüze uğramasından duyduğu manevi elem ve ıstırabına yönelik zararlar
ise Borçlar Kanunu 49. maddenin kapsamına girer. Nihayetinde işçi cinsel
tacize uğraması durumunda eğer vücut bütünlüğü de ihlale uğrarsa Borçlar
Kanunu 47. maddesi uyarınca, diğer kişilik değerlerinin ihlale uğraması
durumunda ise Borçlar Kanunu 49. maddesi uyarınca işverenden manevi
zararlarının tazminini talep edebilir.267
Mahkeme manevi tazminata hükmederken Borçlar Kanunu 49.
maddenin 2. fıkrasına göre tarafların sıfatını, işgal ettikleri mevkiiyi ve diğer
sosyal ekonomik durumları da dikkate alacaktır.
1.4. Medeni Kanun Kapsamında Açılabilecek Davalar
1.4.1. Genel Olarak
Türk Medeni Kanununun 25. maddesi kişiye, kişilik haklarının ihlali
halinde kişiliğinin korunmasına yönelik olarak düzenlemeler içeren birtakım
dava hakları tanımıştır. Bu maddeye göre, kişilik haklarının bir ihlali olarak
cinsel tacize maruz kalan bir kişi saldırıya son verilmesi ve saldırının hukuka
aykırılığının tespiti davalarını tacizde bulunana karşı açabilir.
1.4.2. Saldırıya Son Verilmesi Davası
Saldırıya son verilmesi davası kişilik haklarına yönelmiş ve halen
devam etmekte olan bir saldırının durdurulması ve tekrarına engel olunması
amacıyla açılabilir.268 Cinsel taciz yoluyla kişilik hakları tecavüze uğrayan kişi
eylemin hukuka aykırı olması ve dava açıldığı anda tacizin halen devam
etmesi şartıyla bu davayı açabilecektir.
Sona ermiş olan cinsel taciz eylemi nedeniyle bu davayı açmak
mümkün
267
268
değildir.
Dava
Bakırcı, a.g.e., s.198.
Akipek/Akıntürk, a.g.e., s.415.
sonucunda
devam
etmekte
olan
saldırının
86
durdurulmasına ve bir daha böyle bir saldırıda bulunulmamasına ilişkin olarak
karar verilir.269
Bu davada saldırıda bulunan kişinin kusuru aranmadığı gibi ortada bir
zararın doğmuş olması da aranmaz.
1.4.3. Saldırının Hukuka Aykırılığının Tespiti Davası
Bu dava, kişiye yönelik fiil veya davranışın hukuka aykırı olduğunun
tespitine yönelik olarak açılabilir. Kişilik hakları tecavüze uğrayan kişi yapılan
şeref ve haysiyetine yönelik saldırının hukuka aykırı olduğunun tespitini
mahkemeden isteme hakkında sahiptir.270
Mahkemeye tespit davası açabilmek için kişinin kişilik haklarına karşı
gerçekleştirilmiş olan ve etkileri de halen devam eden hukuka aykırı bir
davranış mevcut olmalıdır. Şüphesiz cinsel tacize maruz kalan kişi de
koşulları gerçekleştiği takdirde mahkemeden yapılan davranışın hukuka
aykırı olduğunun tespitini isteyebilir. Bu davanın açılabilmesi için ortada
mevcut bir zararın doğmuş olması aranmadığı gibi hukuka aykırı davranışta
bulunan kişinin kusuru da aranmaz.
2. İŞVEREN YÖNÜNDEN HUKUKSAL SONUÇLAR
2.1.
İşverenin İş Sözleşmesini Haklı Olarak Fesh Etmesi
2.1.1. Genel Olarak
Tıpkı işçi gibi iş sözleşmesinin diğer bir tarafı olan işveren de işçi
tarafından cinsel tacize uğraması veya başka bir işçisinin diğer bir işçiye
cinsel tacizde bulunması durumlarında işçinin iş sözleşmesini süresi belirli
olsun ya da olmasın derhal haklı nedenle feshedebilir.
4857 sayılı İş Kanununda açıkça belirtilmese de işçinin işverene
cinsel tacizde bulunması İş Kanununun 25. maddesinin 2. fıkrasının (b) alt
269
270
Akipek/Akıntürk, a.g.e., s.416.
Akipek/Akıntürk, a.g.e., s.418.
87
bendi uyarınca haklı fesih nedenidir. Yine işçinin işverenin başka bir işçisine
yönelik cinsel tacizi de İş Kanununun 25. maddesinin 2. fıkrasının (c) alt
bendi uyarınca işverene iş sözleşmesini haklı nedenle feshetme hakkı verir.
Zira, işveren açısından böyle bir durumun varlığı halinde iş ilişkisinin
sürdürülmesi dürüstlük kuralları gereği kendisinden beklenemez. Böyle bir
durumun varlığı halinde işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp
yararlanmaması da önem taşımaz.
2.1.2. Fesih Beyanı, Şekli ve Süresi
Haklı nedenle fesih hakkı karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı
bir irade beyanıdır. Bununla ilgili olarak yukarıda işçi tarafından iş
sözleşmesinin feshi kısmında söylediklerimiz aynen geçerlidir. Bununla
birlikte; burada üzerinde durulması gereken bir nokta daha bulunmaktadır.
Öncelikle, iş güvencesi hükümlerinden yararlanan işçilerin belirsiz süreli iş
sözleşmeleri geçerli bir nedenin yanında ancak İş Kanununun 19.
maddesinde belirtilen usullere uygun olarak feshedilebilir. İş Kanununun 19.
maddesine göre işveren tarafından iş sözleşmesi feshedilirken, işçinin
savunması alınmalı, fesih bildirimi yazılı yapılmalı ve nihayet fesih nedeni
açık ve kesin bir biçimde belirtilmelidir. Ancak, iş sözleşmesinin işveren
tarafından haklı nedenle feshini düzenleyen 25. maddesinin son fıkrasında İş
Kanununun 19. maddesi kapsam dışında tutulmuştur. Bu durumda işveren
tarafından yapılacak haklı fesihlerde geçerli fesihte düzenlenen usullerin
uygulanmaması sorunu ortaya çıkmaktadır.
Yargıtay uygulamalarına baktığımızda birçok kararda açıkça ifade
edildiği üzere iş güvencesi kapsamındaki işçilerin iş sözleşmelerinin haklı
nedenle
fesihlerinde
fesih
bildiriminin
yazılı
yapılması
ve
işçinin
savunmasının alınması zorunluluğu bulunmamaktadır. Buna ilişkin olarak
Yargıtay bir kararında271, işçinin bir başka işçiye cinsel tacizde bulunduğu
söylentisi çıkması üzerine iş sözleşmesinin İş Kanunun 25/2.maddesi
uyarınca haklı feshinde işçinin savunmasının alınmadığı, bu nedenle yapılan
271
Yarg. 9.HD. 16.04.2007, 9470/10631. (Yayınlanmamış Yargıtay kararı )
88
feshin haksız olduğuna ilişkin olarak, “ 4857 sayılı İş Kanunun 19/2 ve 25/son
maddeleri uyarınca, iş sözleşmesinin aynı yasanın 25/2.maddesindeki
nedenlerle feshi halinde, işçinin savunmasının alınmasına gerek olmadığına,
bu nedenle mahkemenin davacı işçinin savunmasının alınmadığı,bu nedenle
feshin haksız olduğuna ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığına” karar
vermiştir.Bu durumda işçinin savunmasının alınmasına gerek olmadığı gibi
fesih bildiriminin yazılı yapılması da geçerlilik şartı değil sadece ispat şartıdır.
Ancak, öğretide bu durum haklı olarak eleştirilerek işveren tarafından iş
sözleşmelerinin haklı nedenle feshinde de işçinin savunmasının alınması
gerektiği272 ve de fesih bildiriminin tıpkı geçerli fesihlerde olduğu gibi yazılı
yapılmasının
geçerlilik
koşulu
olarak
kabul
edilmesi
gerektiği
ifade
edilmektedir.273
İşveren tarafından işçinin iş sözleşmesinin cinsel taciz nedeniyle
feshinde diğer ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallerde olduğu gibi hak
düşürücü süreler bulunmaktadır. Tıpkı işçinin haklı feshinde olduğu üzere
işveren de cinsel taciz nedeniyle iş sözleşmesini, İş Kanununun 26/1.
maddesine göre eylemi öğrendiği günden başlayarak 6 iş günü ve her halde
fiilin gerçekleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde feshedebilir. Yargıtay’a
göre274 ise hak düşürücü süreler geçirildikten sonra yapılan fesih, eğer işçinin
eylemleri işyerinde olumsuzluklara yol açabilecek bir nitelikteyse ve de
geçerli fesih nedeni olarak kabul edilebilecek bir nedene dayanıyorsa haksız
olarak değerlendirilmemeli, geçerli fesih olarak kabul edilmelidir.Bu şekilde
haklı nedenle fesih geçerli feshe dönüşmüş olmaktadır. Ancak, işveren
açısından cinsel taciz olayının öğrenilmesi ve tespit edilebilmesi bir
soruşturmayı veya incelemeyi gerekli kılıyorsa bu süre soruşturmanın bitimi
ile başlar.275 Zira cinsel taciz şeklinde gerçekleşen eylemlerin tespiti çoğu
zaman nitelikleri gereği genellikle bir soruşturma yapmayı gerekli kılabilir. Bu
şekilde olayın tespitinin soruşturmayı gerekli kıldığı hallerde Yargıtay’ın da bir
272
Süzek, a.g.e., s.662.
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.590.
274
Yarg. 9.HD. 19.06.2006, 13620/17779 (Corpus Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası),Yarg. 9.HD.
0202.2009, E 2008/9790, K 2009/1003. ( Çil, a.g.e., s.345,346.)
275
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.593; Süzek, a.g.e., s.659.
273
89
çok kararında276 belirttiği üzere hak düşürücü süre feshe yetkili kişi yada
organın soruşturma sonucunu öğrendiği tarihten itibaren başlar. Yine olay
disiplin kuruluna intikal ettirildiğinde bu süre disiplin kurulu kararının
öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.277 Bu durumda feshe
yetkili organ ya da kişi disiplin kurulu kararını öğrendiği tarihten itibaren 6 iş
günlük hak düşürücü süre içerisinde fesih hakkını kullanabilir.278
Burada önem taşıyan diğer bir husus ise, işverenin işçinin kendisine
veya vekiline yönelik cinsel taciz eylemi yada işçinin diğer bir işçiye cinsel
tacizinden dolayı işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshi halinde işçi, İş
Kanununun 14. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kıdem tazminatına hak
kazanamaz. Bu husus kıdem tazminatını düzenleyen İş Kanununun 14/1.
maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Bununla birlikte işveren cinsel taciz
eylemi nedeniyle işçinin iş sözleşmesini İş Kanununun 25/2. maddesi
uyarınca feshettiği takdirde genel hükümlere göre koşulları oluşmuşsa İş
Kanununun 26/2. maddesi uyarınca işçiden, maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunabilir.
2.2. Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı
2.2.1. Maddi Tazminat Hakkı
İşveren açısından,
iş sözleşmesinin kişisel ilişki kuran niteliğinden
kaynaklanan işçiyi koruma ve gözetme borcunun işçi açısından karşılığı da
sadakat borcudur. Buna göre işçi de iş ilişkisi içerisinde işverene ekonomik,
ticari veya mesleki bakımdan zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak
zorundadır.279Aynı şekilde işçi, işverenin kişiliğine, şerefine ve haysiyetine de
saygı göstermekle yükümlüdür. Aksine davranışlar akde aykırılık veya haksız
fiil esaslarına göre sorumluluğa yol açar.
276
Yarg. 9.HD. 02.06.2008, E 2007/21798 , K 2008/13460. ( Çil, a.g.e., s.351.)
Yarg. 9.HD. 30.05.2008, E 2007/17483, K 2008/13312. ( Çil, a.g.e., s.352.)
277
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.593.
278
Mollamahmutoğlu, a.g.e., s.593.
279
Süzek, a.g.e., s.303.
90
İşveren, işçinin kendisine veya vekiline cinsel taciz eyleminde
bulunması halinde iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshedebilir. Aynı
şekilde işçinin bir başka işçisine cinsel taciz eyleminde de haklı nedenle fesih
hakkı vardır. Bu durumda İş Kanunun 26/2.fıkrası gereğince işveren haklı
fesih yanında,
zarara uğraması halinde işçisinden genel hükümlere göre
tazminat talep etme hakkına sahiptir.
Borçlar Kanunu 46.maddesi maddi tazminat talep hakkını ve içeriğini
düzenlemiştir. Bu maddeye göre işveren cinsel taciz eylemi nedeniyle
“cismani bir zarara” uğrarsa yapmış olduğu masrafları, çalışma gücünün
kaybından
doğan
ve
de
iktisadi
geleceğinin
sarsılmasından doğan
zararlarının tümünün tazminini işçiden isteyebilecektir.
İşveren maruz kaldığı cinsel taciz eylemi nedeniyle beden ve ruh
sağlığında bozulma meydana gelmesi halinde, ilaç
giderlerini , sağlık
kurumu giderlerini ve de yol giderlerini tedavi giderleri altında işçiden
isteyebilir.Bunun yanında koşulları oluşmuşsa maddi tazminat kapsamı
içerisinde diğer zararlarını da talep etmesi mümkündür.
Hakim tazminatı belirlerken, Borçlar Kanunun 44.maddesi uyarınca
zarar görenin eyleme razı olması ve zararın doğumunda ve artmasında
kusuru olması şartıyla indirim de yapabilir. Buna göre Hâkim Borçlar Kanunu
43.maddeye göre tazminatın şekline ve kapsamına ilişkin olarak kusur
durumu
ve
saldırının
işleniş
biçimine
göre
uygun
bir
tazminata
hükmedecektir.280
2.2.2. Manevi Tazminat Hakkı
Manevi zarar kişinin uğradığı haksız fiil sonucunda kişisel değerlerinde
uğradığı kayıpları belirtir. Ayrıca kişinin bu kaybı haksız fiil yanında
sözleşmeden de kaynaklanabilir. Borçlar Kanunu 98/f.II’ de “Haksız fiillerden
mütevellit mes’uliyete müteallik hükümler kıyasen akde muhalif hareketlere
280
Akman/Burcuoğlu/Altop, a.g.e., s.600.
91
de tatbik olunur.” hükmünün yaptığı yollama ile manevi zararın tazminine
ilişkin haksız fiil kısmındaki düzenleme akde aykırılık hallerinde de uygulama
alanı bulacaktır.281
Kişi uğramış olduğu cinsel taciz eylemi nedeniyle bedeni acılarla
birlikte ruhi elem ve üzüntüler çekmiş olabilir.Bunun sonucunda da manevi bir
zarara uğrar.Yukarda da ifade ettiğimiz üzere kişiye yapılan saldırı, maddi
kişisel varlıklarına yönelikse Borçlar Kanunu 47.maddesine göre,maddi
nitelikte olmayan kişisel varlıklarına yönelik olması halinde ise Borçlar
Kanunu 49.maddeye göre manevi tazminat talebinde bulunabilecektir..282
İşveren cinsel taciz eylemine maruz kalması halinde, bu eylem onun
şeref ve haysiyetine yapılmış bir saldırı olarak ortaya çıkar. Bu durumda
işveren eylemin niteliğine göre işyerinde mesleki itibarını ve kişisel
saygınlığını yitirebilir.Diğer işçileri arasında küçük düşerek işyerindeki şeref
ve haysiyeti ihlal edilir.Böyle bir durumda şüphesiz kişisel hakkı ihlale
uğrayan işveren meydana gelen manevi zararlarının tazmini için işçiye
tazminat davası açabilecektir.
Mahkeme manevi zararın tazmininde Borçlar Kanunu 49.maddesinin
2.fıkrası uyarınca tarafların sosyal ve ekonomik durumlarıyla, sıfatları ve
konumlarını da dikkate alır.
2.3. Medeni Kanuna Kapsamında Açılabilecek Davalar
İşveren de, tıpkı işçiler açısından ifade ettiğimiz üzere cinsel tacize
maruz kalması halinde kişisel haklarının ihlali nedeniyle Türk Medeni
Kanunun 25.maddesinde düzenlenmiş olan kişiliğin korunmasına yönelik
davaları tacizde bulunan kimseye karşı açabilir. Bu kapsamda işveren,
yapılan hukuka aykırı saldırının tespiti ve saldırının sona erdirilmesi
davalarını açmakta serbesttir. İşçi açısından yukarda bu davalara ilişkin
281
Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.baskı, Ankara, Turhan Kitabevi, 2007,
s.312.
282
Kılıçoğlu, a.g.e., s.313,312.
92
söylediklerimiz aynen geçerli olduğundan, burada tekrar etme gereğini
duymuyoruz.283
3. CİNSEL TACİZİN İSPATI
Usul hukuku ilkelerine göre normal ve mutad bir duruma dayanan taraf
iddiasını ispat etmek durumunda değildir. Normal durumun aksini iddia eden
taraf bu durumu ispat etmelidir. O halde iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi
halinde ispat yükü iş ilişkisinin normal bir biçimde sürdüğünü iddia eden
tarafta değil, aksine karşı tarafın haklı bir fesih nedeni yaratarak iş ilişkisinin
devamını çekilmez hale getirdiğini ileri süren ve bu iddiada bulunan tarafa
düşer.284 Cinsel taciz eylemi nedeniyle de gerek işçi, gerekse işveren iş
sözleşmesini haklı nedenle feshettiği takdirde bu durumu ispat etmekle
yükümlüdür. Şüphesiz haklı nedenle fesihte bulunan kişi bu iddiasını hukuka
uygun her türlü delille ispatlayabilir.
İşyerinde cinsel tacizin gerçekleştiğinin ispatlanması çoğu zaman çok
zor ve hatta imkânsızdır. Cinsel tacizin ispatlanması işyerinde cinsel taciz
sorununun çözümü en zor kısmıdır. Çoğu kez cinsel taciz eylemi kapalı
kapılar ardında, mağdur ve fail arasında yaşanan ve sadece onlar tarafından
bilinen bir eylem olarak gerçekleşmektedir.285 Aynı şekilde işini kaybetme
korkusu, toplumdaki ahlaki yapı gibi nedenlerle de cinsel taciz eyleminin gizli
kalması ve mahkemelere taşınmaması sonucu da doğmaktadır. Bu
bağlamda cinsel taciz eyleminin varlığını ortaya koymak oldukça güçtür. Aynı
şekilde Yargıtay da bir kararında286 sarkıntılık eylemlerinin çoğu zaman gizli
yapıldığını ve niteliği itibariyle görgü tanıklarıyla ispatının mümkün olmadığını
belirtmiştir.
Cinsel taciz eylemlerinde özellikle ispat hususunda yaşanan bu
güçlükler nedeniyle Yargıtay’ın sorunun çözümünde bazı fiili karineler ortaya
283
Bkz., s.83,84.
Süzek, a.g.e., s.672.
285
Bakırcı, a.g.e., s.202.
286
Yarg. 9 HD. 19.02.1998, E 1997/21644, K 1998/2236 ( Cevdet İlhan Günay, İş Kanunu Şerhi,
Ankara, Yetkin Yayınları, 2005, s.765.)
284
93
koyduğunu ve bu şekilde ispat yoluna gittiğini söyleyebiliriz. Bunların başında
özellikle cinsel tacizin ceza hukukuna yönelik kararlarında belirtilen “kadının
iffetini, namusunu nedensiz ortaya atmayacağı” karinesi gelmektedir. Bu
karineye göre kişi suç isnadında bulunması için ortada herhangi bir neden
yoksa iffetini ortaya koyarak kişiye iftirada bulunmaz. Bununla ilgili olarak
Yargıtay’ın ceza hukukuna ilişkin verdiği bir kararında287, mağdurun
öğretmeni olan sanığa kendi iffetini ortaya atarak iftirada bulunması için hiçbir
nedenin bulunmaması karşısında mağdurun beyanına itibar ederek sanık
hakkında verilen delil yetersizliğinden beraat kararını bozmuştur. Yine
Yargıtay başka bir kararında288 “suç atması için ileri sürülüp ispatlanmış
hiçbir nedeni bulunmayan müştekinin samimi anlatımına itibar edilerek”
ibaresini kullanmak suretiyle sadece mağdurun beyanına itibar ederek
sanığın cinsel taciz eylemini işlediğine karar vermiştir. Yargıtay diğer bir
kararında da aynı şekilde sanığa iftira atması için ciddi bir nedeni
bulunmayan
mağdurenin
aşamalarda
değişmeyen
beyanlarına
itibar
etmiştir.289 Ancak, bu görüşü mutlak bir karine olarak da kabul etmek doğru
değildir. Kişiler bu düşünceyi kötüye kullanabilirler. Dolayısıyla peşin bir
önyargıyla her anlatım ve iddiayı doğru kabul etmek mümkün değildir. Her
somut olay ayrıntılı olarak ele alınmalı, cinsel taciz iddiasında bulunan
mağdurun beyanı dikkatlice değerlendirilmeli ve nihayet ortada iftira
eyleminin bulunup bulunmadığı dikkatlice incelenmelidir. Aksi takdirde bu
şekilde bir fiili karine suistimal edilebilir.290
Yargıtay’ın uygulamada cinsel taciz eylemlerinin ispatında başvurduğu
diğer bir fiili karine ise genel yaşam tecrübelerinden yola çıkarak “hayatın
287
… mağdurenin aşamalardaki istikrarlı samimi anlatımları, müştekinin beyanı ve mağdurenin
ortaokuldan öğretmeni olan sanığa kendi iffetini ortaya atarak iftira etmesi için hiçbir nedenin de
bulunmaması karşısında; sanığın olay tarihinde mağdureyi evine davet ederek götürdükten sonra “çok
güzelsin seni öpmek istiyorum” dediği, mağdurenin karşı çıkması üzerine ısrarla teklifini yinelediği
bu suretle isnat edilen suçları işlediği anlaşılmakla sanığın beraatine dair karar bozmayı
gerektirmiştir… Yarg. 5.CD. 07.12.2005, E 2004/2304, K 2005/22711. ( Artuç, a.g.e., s.749.)
288
Yarg. 5.CD. 26.09.2005, 7639-20230. (Malkoç, a.g.e., s.348.)
289
…iftira etmesi için bir neden bulunmayan mağdurenin tüm aşamalarda samimiyetini şüpheye
düşürecek bir tutarsızlık görünmeyen iddiaları ile bunu doğrulayan tanık Ahmet Şen’in anlatımlarına
göre sanığın yükletilen suçun sübuta erdiği… Yarg. 5.CD. 26.09.2005, 7801/20235. (Malkoç, a.g.e.,
s.347.)
290
Malkoç, a.g.e., s.105.
94
olağan akışı” karinesidir. Yargıtay verdiği bir karara291 ilişkin olayda, işyerinde
ustabaşı olarak çalışan işçinin iş sözleşmesi aynı işyerinde çalışan üç bayan
işçiye sarkıntılıkta bulunması nedeniyle feshedilmiştir. Yargıtay yapılan bu
feshi haklı bularak, işyerinde çalışan üç bayan işçinin de tanığı bulunmayan
olayda ayrıntılı biçimde ifade vermelerini ve bu şekilde kendilerine sarkıntılık
yapıldığı konusunda iftirada bulunmalarının da hayatın olağan akışına uygun
olmadığını belirtmiştir. Yine Yargıtay benzer nitelikte başka bir kararında
da292, işyerinde çalışan bayan bir işçinin işverenine yazdığı mektupta ayrıntılı
bir şekilde bir başka işçi tarafından cinsel tacize uğradığı yönündeki
iddialarını da, bu şekilde ayrıntılı olarak açıklamada bulunmanın hayatın
olağan akışına uygun olmadığından hareketle doğru bularak, işçinin iş
sözleşmesinin feshinin haklı olduğuna karar vermiştir.
Bu kararlardan da anlaşılacağı üzere Yargıtay cinsel taciz eyleminin
saptanmasında tarafların davranışları ve eylemlerini “hayatın olağan akışı”
ölçütü kapsamında değerlendirmeye tabi tutarak bir sonuca ulaşmaya
çalışmaktadır. Şüphesiz bu fiili karineyi de mutlak bir karine olarak kabul
etmemek ve her somut olayın kendine has özellikleri bağlamında cinsel
tacizin varlığı konusunda sonuca ulaşmak doğru olacaktır.
Yukarıda ifade ettiğimiz fiili karineler haricinde cinsel tacizi başka
delillerle de ispatlamak mümkündür. Bununla ilgili olarak olayı gören varsa bu
tanık ifadeleri, cep telefonu mesajları, kamera kayıtları ve hatta bilgisayar
291
…davacının fiili ve sözlü tacizine maruz kaldıklarını açıklayan bayan işçiler işverene verdikleri
yazılı dilekçeler ile bu olaya bağlı olarak işyerinden ayrıldıklarını belirtmişler ve işverence tutulan
tutanaklara göre aynı gün işyerinden ayrılmışlardır. Bu şahıslar mahkemece de tanık olarak
dinlenmişler ve olayları yer belirtmek suretiyle ayrıntılı biçimde açıklamışlardır. Diğer davalı tanıkları
da davacının bu tür eylemlerinden söz etmişlerdir. Davacı ise işyerinden ayrılan üç bayan işçinin
tazminat alabilmek için bu tür iddiada bulunduklarını ileri sürmüş olmakla birlikte, bu şahıslar
tazminatlarını almadıklarını açıklamışlar, davalı işverene karşı açılmış herhangi bir davadan da söz
edilmemiştir. Mahkemece dinlenen davacı tanıkları ise olayları bilmediklerini belirtmekle belirtmişler
somut bir anlatımda bulunmamışlardır. İşyerinde çalışan üç bayan işçinin de ustabaşını suçlayan
dilekçeler vererek işyerini terk etmeleri dikkat çekicidir. Bayan işçilerin kendilerine sarkıntılık
yapıldığı konusu da bu şekilde iftirada bulunmaları da hayatın olağan akışına uygun olmayan bir
durumdur. Bütün bu olgular birlikte değerlendirildiğinde davacının sözlü ve fiili sarkıntılık
eylemlerini gerçekleştirdiği ve bunun üzerine davacı işverence sözleşmesinin haklı olarak sona
erdirildiği anlaşılmaktadır… Yarg. 9.HD. 10.04.2000, 412/5944 ( Akyiğit, a.g.e., s.1151.)
292
Yarg. 9.HD. 08.03.2005, 13286-7706. (Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.1095.)
95
kayıtları da delil olarak kullanılabilir. Burada üzerinde durulması gereken
diğer bir konuda görgüye dayanmayan tanık beyanlarıdır. Yukarıda
bahsettiğimiz üzere cinsel taciz eylemlerinde çoğu kez kapalı kapılar ardında
gerçekleşmesi nedeniyle görgüye dayanan tanık beyanları bulabilmek
mümkün olmamaktadır. Genellikle duyuma dayanan tanık beyanları bulunur.
Kural olarak hukuki bir olgunun ispatında duyuma dayanan tanık beyanlarına
itibar etmek mümkün değildir. Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bir
kararında
293
işine devamsızlık yapan işçinin iş sözleşmesinin haklı nedenle
feshedilmesine ilişkin olayda, işçinin devamsızlık tarihlerinde işe devamına
engel olan mazereti olduğuna yönelik duyuma dayanan tanık beyanlarına
itibar edilemeyeceğine karar vererek, iş sözleşmesinin devamsızlık nedeniyle
işverence feshini haklı bulmuştur. Bununla birlikte cinsel taciz eylemlerinin
özelliği gereği duyuma dayanan tanık beyanları önem taşımaktadır.
Doğrudan tanıkların çoğu kez bulunmadığı bu gibi durumlarda, taciz
olayından hemen sonra mağdurun durumunu gören veya mağdurun olayı
anlattığı bir meslektaşı veya doktoru gibi bir kişinin, veya mağdurun
davranışlarında veya failin mağdura karşı davranışlarında bir değişikliği
gören veya fail tarafından taciz edilmiş olan bir başka kişinin tanıklığı
destekleyici bir delil oluşturur.294 Nitekim Yargıtay
295
işyerinde bayan bir
işçinin bir başka işçi tarafından cinsel saldırıya maruz kalması üzerine
ağlayarak olaydan sonra durumu anlattığı tanığın beyanına, “her ne kadar
olayın doğrudan görgü tanığı olmasa da” ibaresine yer vererek olayın
gelişimiyle birlikte değerlendirmek suretiyle cinsel taciz eyleminin somut
delillerle ispat edildiğine karar vermiştir. Görüldüğü gibi duyuma dayanan
tanık beyanları başkaca delil olmayan cinsel taciz eylemlerinde olayın ortaya
çıkış şekline açıklık getirerek dışa yansımasında önemli rol oynar. Bu şekilde
mağdurun olayın hemen sonrasında durumu anlattığı tanığın beyanı cinsel
tacizin ispatlanmasında yararlanılan önemli bir delildir.
293
Yarg. HGK. 20.12.2006, E 2006/9-803 , K 2006/808. ( Kılıçoğlu/ Şenocak, a.g.e., s.362.)
Bakırcı, a.g.e., s.117.
295
Yarg. 9. HD. 11.02.2009, E 2007/36469,K 2009/2201. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı )
294
96
Tüm bu anlatılanlarla birlikte Yargıtay’ın296 da çoğu kararında ifade
ettiği şekilde cinsel taciz mağdurunun aşamalardaki değişmeyen ve tutarlı
anlatımları da cinsel tacizin ispatında önemli rol oynamaktadır. Zira, Yargıtay’
da bir kararında297 tacize uğrayan iki bayan işçinin öncelikle işverene durumu
bildirmelerine, devamında mahkeme aşamasında da aynı beyanlarını
doğrular nitelikteki ifadelerine itibar ederek, tacizci işçinin iş sözleşmesinin
haklı feshini uygun bulmuştur.
296
Yarg. 5.CD. 16.11.2005, 789/22184. (Malkoç, a.g.e., s.347.)
… davacının hizmet akdi çalışanlara cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle 4857 sayılı yasanın
25/2-c maddesi gereğince feshedilmiştir. Mahkemece davalının savunmasının kanıtlanmadığı
gerekçesiyle davacının kıdem, ihbar tazminatı ve manevi tazminat istekleri hüküm altına alınmış ise
taciz olayının mağdurları olan Ayşegül Yavuz ve Seyhan Karakaşlıoğlu davacının kendilerine karşı
vaki taciz fiillerini mahkemedeki ifadelerinde de doğrulamışlardır. Tüm deliller birlikte
değerlendirildiğinde davacının iş akdinin işveren tarafından haklı nedenle feshedildiğinin kabulü
gerekir… Yarg. 9.HD. 04.05.2006, E 2005/33604, K 2006/12494. ( Yayınlanmamış Yargıtay Kararı)
297
97
SONUÇ
Çalışma hayatında, iş ilişkisinin kişisel bağımlılık kuran özelliği ve
işçinin işverenin iş organizasyonunda, emir ve otoritesi altında, iş görme
borcunu yerine getirmesi nedeniyle genel anlamda temel hak ve özgürlüklerin
korunması büyük önem taşımaktadır. Cinsel taciz de aynı zamanda kişilerin
cinsel özgürlüklerine ve kişilik haklarına yapılmış bir saldırıdır. Çalışma
hayatında gerçekleşen cinsel taciz ise kişilerin çalışma hak ve özgürlüklerini
ihlal etmekte, cinsiyet temeline dayalı olarak gerçekleştiği takdirde ise, cinsel
ayrımcılığa neden olmaktadır. Uluslar arası ve karşılaştırmalı hukuktaki
gelişmeler incelendiğinde cinsel tacizin kişilik haklarının ihlali yanında cinsiyet
ayrımcılığı
temeline
oturtulmaya
çalışıldığı
görülecektir.
Özellikle
iş
hukukunda cinsel tacizin, maruz kalanın ruhsal ve fiziksel sağlığını etkilemesi
yanında işyerinin verimini de düşürmesi nedeniyle çok önemli sonuçları
vardır. Toplumsal yaşamdaki yanlış anlaşılma korkusu ve ispat güçlüğü
cinsel tacizin çoğu zaman gizli kalmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda
ispat sorunu da cinsel taciz olgusunda çok önemli bir yer işgal etmektedir.
Türk İş Hukukunda oldukça yeni bir kavram olan cinsel taciz, 4857
sayılı İş Kanunu ile ilk kez iş hukukuna girmiş bulunmaktadır. 4857 sayılı
yasanın işçi ve işveren açısından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshini
düzenleyen 24/2 ve 25/2. maddelerinde cinsel tacize açıkça yer verilmiştir.
Buna göre, işçi veya işveren, işyerinde yahut belli şartlar altında işyeri
haricinde cinsel tacize maruz kaldıklarında iş sözleşmesini haklı nedenle
feshedebilirler. Bunun yanında yapılan eylem, tarafların iş sözleşmesinden
doğan karşılıklı koruma ve sadakat borçlarına aykırılık oluşturması nedeniyle
genel hükümlere göre maddi ve manevi tazminat hakkını da doğurmaktadır.
Aynı şekilde 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza
Kanununda da cinsel taciz suç olarak düzenlenmiş böylelikle iş kanunu
hükümleriyle paralellik sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, şu anda Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminde bulunan Türk Borçlar Kanunu tasarısında
98
da cinsel taciz kavramına işçinin kişiliğinin korunması başlığı altında 416.
maddede yer verilmiştir.
Tüm
bu
cinsel
tacize
yönelik
olumlu
sayılabilecek
hukuksal
düzenlemelerle paralellik sağlanmaya çalışılmış olsa da kavramsal açıdan
cinsel taciz olgusunun açık ve net bir tanımı yapılmamıştır. Hukukumuzda
cinsel taciz kişilik haklarının ihlali olarak kabul edilmek suretiyle, Avrupa
Birliği ve uluslar arası hukuktaki cinsiyet temelli ayrımcılık boyutu dışarıda
tutulmuştur. Cinsel taciz meydana gelme şekliyle birçok batı ülkesinde ve
Avrupa Birliği’nde kişilik haklarının ihlali yanında cinsiyet ayrımcılığı olarak da
görülmüş ve bu yönüne yönelik olarak hukuki düzenlemeler yapılmıştır. İş
Hukukumuzda İş Kanununun 5. maddesi ile cinsiyet temelli ayrımcılık
yasaklanarak yaptırım olarak ayrımcılık tazminatı öngörülmüş olmakla birlikte
cinsel taciz olgusu cinsel ayrımcılık olarak kabul edilmemiştir. Oysa cinsel
taciz temelinde cinsiyete dayanan bir ayrımcılıktır. Sonucunda bir cinsin diğer
bir cinse göre çalışma hayatında mağdur olmasına yol açar. Aynı şekilde
cinsel taciz cinsiyet ayrımcılığı olarak kabul edildiği takdirde maruz kalan
açısından bir takım kazanımları da beraberinde getirir. En başta cinsel tacize
maruz kalan işçi İş Kanunu 5. maddeye göre cinsel ayrımcılık nedeniyle
“Ayrımcılık Tazminatı” talep edebilir. Diğer taraftan İş Kanunu 5. maddesinde
düzenlenen ispat kolaylığından yararlanılarak cinsel tacize maruz kaldığını
güçlü delillerle ortaya koyduğunda ispat yükü yer değiştirir. Bu şekilde cinsel
tacizin özellikle ispatında yaşanan güçlükler ciddi biçimde hafifletilmiş
olacaktır.
Cinsel taciz kavramının iş hukukundaki sınırları ile ceza hukukundaki
sınırları da ciddi biçimde birbirinden ayrılmaktadır. İş hukuku anlamında
cinsel taciz, kanunda suç olarak düzenlenen cinsel tacizi kapsadığı gibi Türk
Ceza Kanunundaki diğer cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçları da
kapsayabilir. Ayrıca, eylem suç olarak meydana gelmese bile iş hukuku
uygulamasında cinsel taciz olarak değerlendirilmesi de mümkündür. O halde,
iş hukukunda eylemin cinsel taciz olup olmadığına karar vermede ceza
99
hukukunda
tanımlanan
cinsel
taciz
suçuyla
sınırlı
bir
inceleme
yapılmayacaktır. Ceza hukukunda suç oluşturan cinsel taciz sadece bu
olgunun küçük bir parçasını oluşturmaktadır. Ancak, mevcut birçok tartışmayı
ortadan kaldırabilmek amacıyla cinsel tacizin iş kanununda net bir tanımının
yapılması bu şekilde diğer hukuk dallarındaki kavram karışıklığına son
verilmesi ve cinsiyet temeline dayalı ayrımcılık olarak düzenlenmesi bizce
yararlı olacaktır.
Cinsel tacizin en önemli ve çözülmesi güç kısımlarından biri de
şüphesiz ispat sorunudur. Bu konuda özellikle yargı uygulamalarında tacize
maruz kalan açısından ciddi kolaylıklar ve fiili karineler düzenlenmiş
bulunmaktadır. Cinsel taciz bu fiili karineler yardımıyla ispatlanmaya
çalışılmaktadır. Bununla birlikte fiili karineleri cinsel tacizin ispatında
kullanırken çok dikkatli davranmak ve her somut olayın kendine has
özelliklerini gözden kaçırmamak gerekmektedir. Aksi takdirde bu karineler
suistimal edilerek kişilerin temel hak ve hürriyetlerini ciddi biçimde
zedeleyebilecektir.
Çalışma hayatında ve iş hukukunda cinsel taciz olgusunu salt cinsiyet
temeline dayanan ayrımcılık olarak kabul etmek de tek başına sorunların
çözümünde yeterli değildir. Bu anlamda Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi
cinsel tacizi, ayrı bir işçi sağlığı ve güvenliği yasasında düzenlemek, tanımını
yapmak ve sınırlarını çizmek gerekmektedir. Bu yasanın uygulanmasına
ilişkin olarak çıkarılabilecek bir tüzük veya yönetmelikle de işyerinde
meydana gelen cinsel taciz sıkı ve etkili bir bir hukuki koruma kazanmış
olacaktır.
Tüm bunların yanında yapılacak yasal düzenlemelerle birlikte
toplumda cinsel tacize karşı ciddi bir bilinçlendirme ve eğitim politikası
yürütülmesi de gerekmektedir. Çalışma hayatında ve özellikle işyerinde
cinsel tacizle mücadele etmek amacıyla işveren öncülüğünde komiteler
kurulmalı, şikayet mekanizmaları geliştirmeli, işyerinde belli aralıklarla cinsel
tacize karşı işçilerin hakları konusunda eğitim seminerleri düzenlenmelidir.
100
Ayrıca, sendikalar da bu konuda hassas davranmalı, toplu iş sözleşmelerinde
konuyu gündeme almalı ve eğitim programlarında cinsel tacizin önlenmesine
yönelik düzenlemeler yapmalıdırlar. Şüphesiz cinsel tacizi sadece haklı fesih
nedeni olarak kabul ederek, maruz kalan açısından yeterli hukuki koruma
sağlanabileceğini düşünmek pek mümkün görünmemektedir.
101
KAYNAKÇA
AKÇİN, İhsan; “ Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ”, Yargıtay dergisi, cilt
32, sayı 1-2, 2006, s.99-144.
AKİPEK, Jale, AKINTÜRK,Turgut; Türk Medeni Hukuku Yeni Medeni
Kanuna Uyarlanmış Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku, II.cilt, İstanbul,
Beta Yayınları, 2002.
AKMAN, Sermet, BURCUOĞLU, Haluk, ALTOP, Atilla; Borçlar Hukuku
Genel Hükümler, İstanbul, Filiz Kitabevi, 7. Baskı, 1993.
AKYİĞİT, Ercan; İçtihatlı ve Açıklamalı 4857 Sayılı İş Kanunu Şerhi, I.cilt,
Ankara, Seçkin Yayınevi, 2. Baskı , 2006.
ARTUÇ, Mustafa; Kişilere Karşı Suçlar, Ankara, Adalet Yayınevi, 2.Baskı,
2008.
ARTUK, Mehmet Emin, GÖKCEN, Ahmet, YENİDÜNYA, Caner; Ceza
Hukuku Özel Hükümler, Ankara, Turhan Kitabevi, 8.Baskı, 2007.
AYDIN, Ufuk; İş Hukukunda İşçinin Kişilik Hakları, Eskişehir,Anadolu
Üniversitesi Yayınları No. 1343, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları
No. 175, 2002.
AYDINLI, İbrahim; “ İşçinin Kişiliğinin Korunmasına Yönelik Düzenlemeler ve
Borçlar Kanunu Tasarısının Konuyla ilgili Maddelerinin Değerlendirilmesi ”,
Tühis İş Hukuku ve İktisat Dergisi, cilt 19, sayı 6, Kasım, 2005, s.21-42.
AYDINLI, İbrahim; İşverenin Sosyal Temas ve İş İlişkilerinden doğan
Edimden Bağımsız Koruma Yükümlülükleri ve Sonuçları, Ankara, Seçkin
Yayıncılık, 2004.
BAKIRCI, Kadriye; “ İşyerinde Cinsel Taciz ve Türk Ceza Kanunu Öntasarısı
”, İstanbul Barosu Dergisi, cilt 75, sayı 1, Mart, 2001,s.35-44.
102
BAKIRCI, Kadriye; İş Hukuku açısından İşyerinde Cinsel Taciz, İstanbul,
Yasa Yayınları, 2000.
BAYPINAR, Başar; “ İşyerinde Cinsel Taciz ”, İşgüç Endüstri İlişkileri ve
İnsan Kaynakları Dergisi, cilt 5, sayı 2, 2003, s.137-145.
BAYRAM, Fuat; “ Borçlar Kanunu Tasarısı Işığında İşverenin, İşçinin Kişiliğini
Koruma Borcu ”, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli
Komitesi 30. Yıl Armağanı, Ankara, 2006, s.11-48.
ÇİL, Şahin; İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, Ankara, Turhan Kitabevi,
2009.
DEMİR, Fevzi, DEMİR, Gönenç; “ İşçinin Sadakat Borcu ve Uygulaması ”,
Kamu-İş, cilt 11, sayı 1, 2009, s.1-37.
DOGAN YENİSEY, Kübra; “ İş Kanununda Eşitlik ilkesi ve Ayrımcılık Yasağı
”, Çalışma ve Toplum Dergisi, sayı 11, 2006/4, s.63-81.
EKMEKÇİ, Ömer; “ Türk Borçlar Kanunu Tasarısının İş Sözleşmesine ilişkin
Belli Başlı Hükümleri ”, MESS Sicil Dergisi, sayı 13, Mart, 2009, s.19-40.
ERGİN, Berin; “ Türk Hukuk Sisteminde Cinsel Suçlar-Taciz ve Çalışma
Hayatı ”, MESS Sicil Dergisi, sayı 7, Eylül, 2007, s.145-165.
ERGİN, Hediye , ERTAN, Emre; “ Belçika İşçi Sağlığı ve İş güvenliği Yasası
”, Legal iş hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, sayı 16, 2007, s.
1473-1492.
ERTÜRK, Şükran; Türk Hukukunda Çalışma Hayatında
Kadın Erkek
Eşitliği, Ankara, Belediye İş Sendikası, 2009.
EVREN, Öcal Kemal; “ İş Hukukunda Cinsel Taciz ”, Terazi Hukuk Dergisi,
sayı 28, Aralık, 2008, s. 19-29.
GÜNAY, Cevdet İlhan; İş Kanunu Şerhi, Ankara, Yetkin Yayınları, 2005.
103
GÜRİZ, Adnan; Hukuk Felsefesi, Ankara, Siyasal Kitapevi, 6.Baskı, 2003.
GÜZEL,Ali, ERTAN,Emre; “ İşyerinde Psikolojik Tacize (Mobbing) Hukuksal
Bakış:Avrupa Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukuk ”, İş Hukuku ve Sosyal
Güvenlik Dergisi , sayı 14, 2007, s.509-550.
KAPLAN, Emine Tuncay; “ Kadın İşçinin Feshe Karşı Korunması ”, Prof.
Dr.Nuri Çelik’e Armağan, cilt 2, İstanbul, 2001, s.1224-1238.
KAPLAN, Emine Tuncay; “ İşverenin Koruma ve Gözetme Borcunun
Kapsamı ”, Kamu-İş, cilt 7, sayı 2, 2003, s. 2-16.
KAPLAN/SENYEN, Emine Tuncay; Kadın İşçinin İş İlişkisinden Doğan
Hakları ve Korunması, Ankara, Dayınlarlı Yayıncılık, 1999.
KILIÇOĞLU, Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Turhan
Kitabevi, 8.Baskı, 2007.
KILIÇOĞLU, Mustafa, ŞENOCAK, Kemal; İş Kanunu Şerhi, II.cilt, İstanbul,
Legal Yayın, 2008.
MALKOÇ, İsmail; Türk Ceza Kanunu Uygulamasında Cinsel Suçlar,
Ankara, Malkoç Kitabevi, 2009.
MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi; İş Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi,
Gözden Geçirilmiş Yenilenmiş 3.Baskı, 2008.
NARMANLIOĞLU, Ünal; İş Hukuku, Ferdi İş İlişkileri I, İzmir, Dokuz Eylül
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Döner Sermaye İsletmesi yay. No: 91, 3.Baskı,
1998.
ODAMAN, Serkan; “ Ayrımcılık Tazminatının Diğer Tazminatlarla Birlikte
Mevcudiyeti Sorunu Üzerine Görüşler ”, MESS Sicil Dergisi, sayı 14,
Haziran, 2009, s.77-83.
104
OKUR,Ali Rıza; “ İşyerinde Cinsel Taciz ”, Argumentum, sayı 42 , 1994, s.145.
ÖZDEMİR, Erdem; “ İşyerinde Cinsel Taciz ”, Çalışma ve Toplum Dergisi,
sayı 11, 2006/4, s.83-96.
PARLAR, Ali, HATİPOĞLU, Muzaffer; Türk Ceza Kanunu Yorumu, I.cilt,
Ankara, Yayın Matbaacılık, 2007.
SAVAŞ, Fatma Burcu; İşyerinde Manevi Taciz, İstanbul, Beta Yayınevi,
2007.
SÜZEK, Sarper; İş Hukuku, İstanbul, Beta Yayınevi, 5.Baskı, 2009.
ŞEN, Sabahattin ; “ Psikolojik Taciz ve İş Kanunu Boyutu ”, Çimento İşveren
Dergisi, cilt 23, sayı 5, Eylül, 2009, s. 46-68.
TEZCAN, Durmuş, ERDEM, Mustafa Ruhan, ÖNOK, Murat; Teorik ve Pratik
Ceza Özel Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2007.
TUĞLACI, Pars;
Okyanus Ansiklopedik Sözlük, VII.cilt, İstanbul, Cem
Yayınevi, 1971.
YÜKSEL,
Melek
Onaran;
Karşılaştırmalı
Hukuk Işığında
Türk İş
Hukukunda Kadın-Erkek Eşitliği, İstanbul, Beta Yayınevi, 1.Baskı, 2000.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu gerekçesi, (Erişim) http//www.cezabb.adalet.gov.tr, 20 Şubat 2010.
Corpus Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, ( Erişim), http//www.cdmy.com.tr,
15 Şubat 2010.
Avrupa Birliği Resmi Gazetesi, (Erişim),
http://www.ksgm.gov.tr/Pdf/direktifler/13-2006-54.doc, 20 Şubat 2010.
105
ÖZET
KEYSAN, Görkem, İş Hukukunda Cinsel Taciz, Yüksek Lisans
Tezi,Ankara,2010.
İş hukukunda, cinsel tacize uğrayan işçi veya işveren iş sözleşmesini
haklı olarak feshedebilir ve bununla bağlantılı olarak karşı taraftan kişilik
haklarının ihlali nedeni ile maddi ve manevi zararlarının tazmini için dava
açabilir. Bu durumda, cinsel taciz iş hukukunda kişilik haklarının ihlali olarak
görülmektedir. Kaynağını da iş sözleşmesinin kişisel bağımlılık kuran
özelliğinden almaktadır. İşçi ve işveren iş sözleşmesinden doğan koruma ve
gözetme borcu ile sadakat borcu çerçevesinde karşılıklı olarak birbirlerinin
kişilik haklarına saygı göstermekle yükümlüdürler. Bu noktadan hareketle
cinsel tacize maruz kalan kişi Anayasa ile korunmuş olan kişilik haklarına
saldırı nedeniyle fesih dışında Medeni Kanunda kişiliğin korunmasına ilişkin
davaları açma hakkına da sahiptir. Aynı şekilde cinsel taciz eylemi Türk Ceza
Kanununda
suç
olarak
düzenlenmiştir.
Bununla
birlikte
iş
hukuku
uygulamasındaki cinsel taciz, Türk Ceza Kanununda düzenlenen cinsel
tacizden kesin olarak ayrılmaktadır. Zira iş hukukundaki kapsamı çok daha
geniştir. Bu durumda Türk Ceza Kanununda cinsel dokunulmazlığa karşı
işlenen diğer suçları kapsayabildiği gibi suç teşkil etmeyen cinsel içerikli
eylemleri de iş hukuku anlamında cinsel taciz içine almaktadır. Tüm bunların
yanında genel olarak Türk Hukukunda cinsel taciz, cinsiyet temeline dayalı
ayrımcılık kapsamına oturtulmamıştır. Bu nedenle özellikle işyerinde cinsel
tacize maruz kalan işçi iş kanununda düzenlenen ayrımcılık tazminatına hak
kazanamadığı
gibi,
ayrımcılığın
yarattığı
ispat
kolaylığından
da
yararlanamamaktadır. Hâlbuki Uluslar arası ve Karşılaştırmalı hukukta cinsel
taciz, kişilik haklarının ihlali yanında cinsiyet temeline dayalı bir ayrımcılık
olarak kabul edilmektedir. Cinsel tacizin çözümü en zor ve sıkıntılı kısmı ise,
şüphesiz ispat sorunudur. Genellikle maruz kalanın beyanı dışında delilin
bulunmadığı cinsel taciz eyleminin ispatı yüksek yargının kabul etmiş olduğu
birtakım fiili karineler yoluyla ispatlanmaya çalışılmaktadır. Cinsel tacizin salt
106
kişilik haklarının ihlali temeline oturtulması işçi açısından yetersiz bir
korunmaya neden olmaktadır. Bu nedenle hukukumuzda, öncelikli olarak
cinsel taciz eylemi cinsiyet temeline dayanan bir ayrımcılık olarak kabul
edilmeli ve cinsel tacizin daha etkili korunmasına yönelik olarak başta tanımı
olmak üzere, hukuki temeli ve sınırları yasal düzenlemelerle belirlenmelidir.
Anahtar Sözcükler
1. Cinsel Taciz
2. Cinsiyet Ayrımcılığı
3. Kişilik Hakkı
4. Haklı Fesih
5. Ayrımcılık Tazminatı
107
ABSTRACT
KEYSAN, Görkem, Sexual Harassment in Labour Law, Master Degree
Thesis, Ankara,2010
According to labour law, an employee or employer who is subjected to
sexual harassment can annul his/her labour contract justifiably and claim for
material damages and damages for mental anguish because of violation of
his/her personal rights. Accordingly, sexual harassment is considered as the
violation of personal rights, and it grounds on the feature of labour contract
which provides personnel dependence. Employers and employees are
obliged to respect to the personal rights of one another within the frame of
requirements of protecting and observing and the requirement of loyalty
which are contractual requirements of labour contract. Therefore, the person
who is subjected to sexual harassment can open cases before the court of
law within the Civil Law for the protection of his/her rights apart from
annulling the labour contract due to the violation of his/her Constitutional
rights. Similarly, the sexual harassment is crime in accordance with the
Turkish Penal Code. Thus, the place of sexual harassment in the labour law
is clearly different from that in Turkish Penal Code. Because this issue is
more comprehensive in labour law. Some sex-including which are not
considered as crime by the Turkish Penal Code are considered as sexual
harassment in the labour law. So, the employees who are subjected to
sexual harassment especially in their workplaces are granted the right to
open a case for discrimination according to the labour law also benefits from
the easiness of proving which is resulted from discrimination. On the contrary
sexual harassment is considered as the violation of personal rights as well
sexual based discrimination in International Law and Comparative Law. The
most difficult part in solving the sexual harassment is difficulty in proving.
Sexual harassment which leaves no evidence to prove it apart from the
statement of the person who is subjected to the sexual harassment, can be
proved by means of some presumptions of fact. The fact that sexual
108
harassment is considered as the violation of personnel rights makes an
insufficient way of protection. Therefore, sexual harassment should be
considered a sexual based discrimination in our and its definition, its legal
base and legal boundary should be determined for better protection.
Key Words:
1. Sexual Harassment
2. Sex Discrimination
3. Personal right
4. Justified annulment
5. Discrimination Damage
Download