Portföy YönetİMİ BÜLENT TOPBAŞ Temettü Yoksa Pasta Yesinler T ürkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin 2014 yılı raporu taze çıktı. Tabloya hızlıca bir göz atalım: Halka açık şirket değerlerinin GSMH’ye oranı yüzde 27 olmuş. Bu oran ABD’de yüzde 125, Asya-Pasifik’te yüzde 90, Avrupa-Afrika-Ortadoğu Bölgesi’nde ise yüzde 64 seviyelerinde. ABD hanehalkı tasarruflarının yüzde 42’sini, Avrupa ortalama yüzde 30’unu, Japonya ise yüzde 18’ini hissede tutuyor. Aynı ligdeki ülkeler arasında kültür farklılıkları mevcut olsa da nihayetinde gelişmiş ekonomilerde tasarrufların önemli kısmı, büyüyen şirketler için uzun vadeli fon sağlama işlevini yerine getiriyor ve sermaye tabana yayılıyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise genelde hisse yatırım kültürünün eksikliğini görüyoruz. Bu ekonomilerdeki hanehalkı, tasarruflarını genelde mevduat ya da gayrimenkul veya altın gibi fiziki varlıklarda tutuyor. Türkiye az gelişmiş bir ülke olarak bu tablonun kötü tarafında yer almanın yanısıra, kültürel ve yapısal birtakım nedenlerle kendi ligindeki ekonomilere göre de iyi bir yerde durmuyor. Hanehalkı hisse yatırımlarının toplam hanehalkı tasarrufları içindeki payı Hindistan’da yüzde 8, Brezilya’da yüzde 15, Çin’de yüzde 14, Türkiye’de ise yüzde 6 civarında. Uluslararası karşılaştırmalarda Türk hisse senedi piyasasının küresel ölçeklere çıktığı tek husus “işlem hacmi/piyasa” değeri rakamları olarak görülüyor. Yüzde 168 işlem hacmi/piyasa değeri ile dünya standartlarının hayli üzerindeyiz. 2014 yılında yabancı yatırımcıların Türk hisse senetlerini elde tutma süresi 290 gün olurken yerli yatırımcının ortalama elde tutma süresi sadece 41 gün olmuş. Yani hisseye yatırım yapmayı çok sevmiyoruz ama hissede işlem yapmaya bayılıyoruz. “Borsada oynamak” tabirinin dilimize boş yere yerleşmediğini bu rakamlar da teyit ediyor. Kısaca diyebiliriz ki birçok konuda olduğu gibi hisse yatırımında da altyapımız Avrupalı, kafalar Ortadoğulu, hayaller ise Amerikalı! 128 | forbes MAYIS, 2015 Eğer vadeli ve opsiyon piyasalarımızın vahim durumunu saymazsak tablonun en kötü tarafı ise yatırım fonları büyüklüğümüzde. Yatırım fonlarının GSMH’ye oranı ABD’de yüzde 75, Asya-Pasifik’te yüzde 17 ve AvrupaAfrika’da yüzde 44 iken bu oran Türkiye’de sadece yüzde 1,8. İşin kötüsü bu büyüklüğün dağılımı da sorunlu. Yatırım fonları, gelişmiş ülkelerde hisse, tahvil-bono ve para piyasası fonları olarak kendi içinde dengeli dağılırken Türkiye’de hisse fonlarının bütün yatırım fonlarına oranı sadece yüzde 4. Bütün bunların neticesinde İstanbul Sanayi Odası’nın ilan ettiği ilk 100 sanayi kuruluşumuzdan da sadece 35’i şimdiye kadar halka açılabilmiş durumda. Bu tablonun oluşmasına neden olan hem bireysel hem de kurumsal yatırımcı kaynaklı sorunlara bu sayfalarda elimden geldiğince değindim. Peki bu tablonun oluşmasında halka açık şirket yönetimlerinin ne kadar payı var? Kurumsal yönetim kalitesi ve hakim ortak etiği en önemli sorunlardan biri elbette. Ama bu başka bir yazı konusu olsun. Şimdi halka açık şirketlerde yatırımcıları mutsuz eden diğer bir ana etmen olan “düşük temettü dağıtımı” konusuna bir göz atalım. “Temettü dağıtmalı mı?” sorusu aslında “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?” mevzusu gibi paradoksal olup akademinin de içinden çıkamadığı bir husus. Bu konuda birçok görüş ve birbirine zıt teori söz konusu. Üstüne üstlük Türk hisse senetleri görece yüksek enflasyon, yetersiz fon kaynakları ve yüksek büyüme ortamında faaliyet sürdürdükleri için sorun biraz daha karmaşık hal alıyor. Bütün bunlara ilave olarak ana hissedar için vergisel birtakım çekinceler söz konusu. Ayrıca ana hissedarla azınlık hissedarı arasında “eldeki kuş ve daldaki kuş” değerlemesi de farklılaşabiliyor. Yani belli bir noktaya kadar temettü dağıtımında muhafazakar davranan yönetimlere hak vermek mümkün. Örneğin Pegasus Hava Taşımacılığı A.Ş.’yi ele alalım. Pegasus son dönemlerdeki önemli halka arzlardan biriydi. Portföy YönetİMİ hala kayda değer biçimde artmamasından da belli zaten. Şirket kötü bir halka arz furyasının ardından şanssız bir Nitekim hiç temettü ödememiş şirketlerimiz var. Zarar dönemde piyasaya geldi. Arzda başarısızlık riski almamak eden, yatırım bütçesi veya işletme sermayesi ihtiyacı çok için gayet yatırımcı dostu bir piyasa değeri belirleme politiyüksek olan şirketleri anlamak mümkün ancak kar eden, kası izlenildi. Ve bu yüzden halka arz sonrası performansı borcu olmayan ve hazır nakdi olan şirketler neden nakit son dönemlerde yatırımcı güvenine pozitif katkı yapan temettü ödemez? O zaman bu şirketlerin hakim ortaklarına nadir halka arzlardan biri oldu. Yani Pegasus yönetimi belli sormak gerekir: Neden halka açıldınız? ki azınlık hissedarı dostu bir yönetim. Ancak o dönemlerde Halbuki halka açılarak fon kaynaklarına daha kolay Ali Sabancı’nın “Ben şahsen temettü almayı çok severim erişmiş olan şirketler temettü ödeme kapasitelerini de artıama Pegasus genelinde önümüzdeki dönemde, orta vadede rabilirler. Optimal bir temettü oranını ödemeyi alışkanlık temettü ödemeyi düşünmüyoruz. Halka yatırımların çok haline getiren şirketlerin nakit paranın üzerinde oturan daha üstünde getiri sağlama sözü veriyorum” dediğini şirketlere göre finansal süreçlerini yönetmede çok daha hatırlıyorum. Yani Ali Bey demek istedi ki “Benim aktif iyi olduğunu da görüyoruz. Nasıl aşırı borçluluk karlılığı karlılığım sermaye maliyetimden daha yüksek. Büyüme geriye çekerse, fazla nakit olmak da aktif karlılığını bozar konusunda da önüm açık. Şimdi temettü vermek yerine ve şirket değerini aşağıya çeker. Yüksek nakde sahip, karlı bu katmadeğer potansiyelimi artırırım ve ileride böylece olan ama temettü vermeyen şirketlere bakın, beklentinin ortaklara fazlasıyla şirket değer artışı olarak bunu geri dönaksine iskonto ile işlem görürler. Temettü dağıtma yani dürürüm.” kazancı azınlık hissedarlarla paylaşma konusunda alışkanAli Bey’in düşüncesi azınlık hissedarı açısından da gayet lığı olmayan şirket hileli transfer konusunda da şüphelidir adilce, öyle değil mi? Türkiye gerçekten de demografik yayatırımcının gözünde. pısı, sektörlerdeki düşük penetrasyon Refah artışı ve hisse senedi yatırıoranları ve özelleştirme hamleleri ile mı kültürünün artışı arasında güçlü şirketlere hızlı büyüme olanakları su“kurabiye canavarları” ilişkiler söz konusu. “Piyasa değernuyor. İşin kötüsü Türkiye ekonomisi hiç olmazsa lemeleri düşük, yatırımcı gelmiyor, şirketlere böyle verimli bir büyüme yatırımlarını uzun vadeli yatırım yapılmıyor ve ortamı sunarken ne yazık ki büyümetatlandırıyor. ya siz? kurumsal yatırımcı hisseye uzak nin finansmanı konusunda elverişli duruyor” diye hep birlikte dert yabir ortam sunamıyor. Şirketlerimiz nıyoruz. Hisse piyasalarımızın arzu genelde ömürlerinin baharında ve ettiğimiz yere gelmesi için bireysel ve kurumsal yatırımyüksek kaldıraçlı şirketler. Bu yüzden tekrar söylüyorum, cılar kadar şirketlerin de derslerini alıp üzerlerine düşeni Türkiye’de düşük temettü dağıtım oranını bir noktaya yapmaları gerekir. Pegasus gibi şirketler büyürken sermaye kadar haklı görebiliriz. Bu azınlık hissedarının da lehinedir. karlılığını bozmadan da küçük yatırımcısına kar payı dağıŞirketlerin temettü ödeme kapasitesi karlılık, büyüklük, tabilir. Periyodik bir gelir akışı küçük yatırımcının hissede yatırım evresi ve borçluluk gibi unsurlara göre değişiklik kalma süresini uzatırken büyük kurumsal yatırımcıyı da gösterecektir. İlla her şirket temettü verecek diye bir kaide hisse yatırımına teşvik edecektir. Bu da şirketin piyasa dede yok. Bir şirket yönetiminin haddinden fazla temettü ğerini ana hissedar için iyi bir yere çıkaracaktır. Halka açılödeyerek şirketin büyümesini, karlılığını ve likiditesini mak bir sorumluluk, bir taahhüt ve bir paylaşımdır. Halka riske atması beklenemez. Bu durum sadece ana hissedarı arz edilen şirket yönetimlerinin temettü konusunda diğer değil azınlık hissedarları da mutsuz eder. şirketlerden bir ton daha farklı düşünmesi gerekir. Ancak Türk şirketlerinin kötü temettü performansHalka açık şirket genel kurullarına gidenler fark etlarını bir yere kadar faaliyette bulunduğu ekonomik ve mişlerdir, bu genel kurulları kendisine iş edinmiş çok finansal koşullara bağlayabiliyoruz. Bir yerden sonra halka ilginç bir bireysel yatırımcı tipi vardır. Bu insanların tüm açıklık kültürünün gelişmemiş olması devreye giriyor. amacı toplantılardaki ikramdan en yüksek oranda yararŞirketlerimiz ağırlıkta aile şirketi ve halka açıklık oranları lanmaktır. Bu “kurabiye canavarları” sadece birer hisse düşük. Halka açılmışlar ama bunun getirdiği sorumluluk alarak bir genel kuruldan diğerine koşarlar. Şaka değil! bilincine sahip olan şirket sayısı çok az. Kazandıklarını Ama hiç olmazsa onlar azınlık hissedarı oldukları şirketyatırımcıyla paylaşmayı ve şirketin dışına para çıkmasını ler temettü dağıtmasa da yedikleri kurabiyelerle yatırımiçlerine sindiremiyor. Bunun bir kültür sorunu olduğu, larına bir şekilde tatlandırıcı sağlamış oluyorlar. Peki ya reel ve nominal faizlerin düşmüş ve finansman kaynakları diğer yatırımcılar? iyileşmiş olmasına rağmen temettü dağıtım alışkanlığının 130 BÜLENT TOPBAŞ, [email protected] | forbes MAYIS, 2015