SAHTE İSLAMCILAR ÖZET: Cemalettin Bektaş: “Müslümanlık adı altında kendi çanağını doldurmaya çalışan, taraftar bulup egolarını tatmin eden, dini bozan, İslam’ın hükümlerine ters, İslam’ın kanunlarına zıt, Kuran-ı Kerime ve sünnetlere hiç uymayan sahte hocalar İslam bölgelerinde cirit atmaktadır. Bu hocalar bir takım sapık fikirlerle gençleri ailelerinden koparmakta, İslam örf ve adetlerinden uzaklaştırmakta, İslam inancını değiştirmeye çalışmaktadırlar. İslamiyet’e saldırılar artık yeni bir boyut kazanmıştır. Haçlı seferleri sonucunda Vatikan yüzyıllardır süre gelen politikalarını gözden geçirmiş, Müslümanlara yaptıkları saldırılar sonucunda kenetlendiklerini görmüş ve politikalarını değiştirme kararı almıştır. Bunun en büyük örneği ise İslamiyet inancıyla savaşmayıp kaynaşması gösterilebilir. Dinlerin ortak buluşması ve hoşgörü politikaları altında, İslam bölgelerine Dinler Arası Diyalog inancını yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Dinler Arası Diyalogdan bahsederken şunu söylemeliyim ki, İslamiyet’in doğuşundan ber i böyle bir yapılanma vardır. Yıllardır devlet kademelerine yerleştirilen, kadrolaşan cemaat olguları devletimizin politikalarıyla ne derece oynadığını görmekteyiz. İngilizlerin yüzyıllardır içimizde bulunan ajanlarının beslemeleri devlet erkânlarında görev almakta ve Türkiye Cumhuriyetinin temel yapı taşlarıyla oynamaktadır. Bunlar artık sadece İngilizler değil, Amerikalılar, Ruslar, AB politikalarına hizmet etmekte olan ufak etnik gruplar. Hepsi Türkiye Cumhuriyetinin yükselişini yavaşlatmak, Orta Doğu liderliğini İsrail’in elinden almamızı engellemeye çalışmaktadır. Buna çanak tutan gene bizim muhafazakâr milletimizdir. ANAHTAR KELİMELER: Cemalettin Bektaş, İslam, Müslüman, dinler arası diyalog, sahte islamcılar ABSTRACT: CemalettinBektaş reports ‘Fake preachers who try to fill their pockets in the name of Islam, who flatter their egos with followers, who deteriorate the religion, who never follow Quran, Sunnah, the laws and the rules of Islam are teeming in the Muslim world. These preachers lure the youth away from their families with some deviant ideas, from the traditions and rules of Islam and they try to change the Islamic belief. The attacks to Islam are in a new dimension now. Following the crusades Vatican reviewed its policies for centuries and observed that the muslims clamp together at the attacks, so they decided to change their policies. The most significant example of this is that it does not make war but wants to be friend with Islamic belief. It tries to convince the Interfaith Dialogue in the Muslim regions in the name of toleration policies and meeting of the religions. I should state that there has been a kind of structuring like interfaith dialogue since the birth of Islam. It can be observed that how much the community concept, who were staffed at the high levels of government, has threatened the government policies for years. The English agents who have been among us for centuries have been staffed at government and play tricks on the fundamental constituents of the Republic of Turkey. These are not only Englishmen but also Americans, Russians and other small ethnic groups that serve to the policies of EU. All of them try to slow the growth of the Republic of Turkey and deter us from taking the lead of Middle East from Israel. The ones who support this are also our conservative nation. (Translated by BURDİL) KEYWORDS: CemalettinBektaş, Islam, Muslim, interfaith dialog, fake Islamists. Günümüz dünyasının en büyük sorunlarından biri İslami terördür. Dünyanın hangi bölgesine baksanız bakın, İslami cihat adı altında terör ve anarşizm kol gezmektedir. Bu anarşinin sonucunda dünya gündeminde İslam inancı terör ve anarşizmle anılır duruma gelmiştir. Bu terör ve anarşizm dalgasında insanları yönlendirenler kimlerden emir almaktadır? Kimler cihat adı altında insanlara zülüm ettirmektedir? Müslümanlık adı altında kendi çanağını doldurmaya çalışan, taraftar bulup egolarını tatmin eden, dini bozan, İslam’ın hükümlerine ters, İslam’ın kanunlarına zıt, Kuran-ı Kerime ve sünnetlere hiç uymayan sahte hocalar İslam bölgelerinde cirit atmaktadır. Bu hocalar bir takım sapık fikirlerle gençleri ailelerinden koparmakta, İslam örf ve adetlerinden uzaklaştırmakta, İslam inancını değiştirmeye çalışmaktadırlar. İslam dünyasının karşısında her daim düşmanlığını en ön safta gösteren İngilizler, Vatikan ve Yahudi Lobileri olmuştur. İngiliz Entilejans servisi elemanlarından Hempher hatıratında (1730) İslam ülkelerinde beş binin üzerinden elemanlarının bulunduğunu yazmaktadır. İslam dünyasının içinde birçok fitne ve görüş ayrılıklarına neden olup kargaşalık çıkmasına, akabinde kardeş kanının dökülmesine neden olmuştur. İngilizler Muhammet bin Abdulvahap adlı bir Arap’ı kendileri yetiştirmiş, Vehabbilik inancını Necd bölgesinde yaymışlardır. Günümüzde bu mezhep kendi mezheplerinin dışındaki bütün mezhepleri kâfir olarak görmektedir. Mezhebin Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 3 içine bakıldığında ise ilme, fenne ve ahlaka uygunsuz davranışlar ve fikirler yerleştirildiği göz önündedir. Osmanlı Devletinden beri devam eden İslamiyet’e saldırı sadece İngilizler tarafından değil, Yahudi lobileri vasıtasıyla da devam etmektedir. Irak’ da çok büyük bir alana yayılan sözde İslami cihat örgütü IŞİD’in lideri Bağdadi, İran basının haberlerine göre bir Yahudi’dir. Irak’ da binlerce insan öldüren, başlarını kestikleri insanların kafalarıyla top oynayan, yüzlerce türbeyi havaya uçuran, Türkiye’yi İstanbul’u almakla tehdit eden, Kâbe’yi yıkacağız küstahlığını gösteren bu örgütün liderinin herhalde Müslüman olması beklenemezdi. Habere göre gerçek Bağdadi’nin öldüğü, yerine Mossad tarafından yetiştirilmiş olan bir ajanın geçtiğini İran haber kaynakları fotoğraflarla servis etti. IŞİD örgütünün İsrail’in Filistin’de yaptığı zulme bir tepki vermemesinin sebebi de bu olabilir. İttihat ve Terakkinin önde gelenleri ve Avrupa’ya gönderilen gençlerin, oradaki Yahudi lobilerince beyinlerinin yıkandığı aşikârdır. Yahudilerin Filistin’den toprak isteklerine çok sert cevap veren Sultan Abdulhamid Han’a, Jön Türklerin takmış oldukları Kızıl Sultan lakabıyla ve karalama kampanyalarıyla nasıl bir ihanet içersin de oldukları ortaya çıkmıştır. İslamiyet’e saldırılar artık yeni bir boyut kazanmıştır. Haçlı seferleri sonucunda Vatikan yüzyıllardır süre gelen politikalarını gözden geçirmiş, Müslümanlara yaptıkları saldırılar sonucunda kenetlendiklerini görmüş ve politikalarını değiştirme kararı almıştır. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 4 Bunun en büyük örneği ise İslamiyet inancıyla savaşmayıp kaynaşması gösterilebilir. Dinlerin ortak buluşması ve hoşgörü politikaları altında, İslam bölgelerine Dinler Arası Diyalog inancını yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Dinler Arası Diyalogdan bahsederken şunu söylemeliyim ki, İslamiyet’in doğuşundan beri böyle bir yapılanma vardır. Çünkü Müslümanlar asırlarca Yahudilerle ve İsevilerle iç içe yaşamıştır. Alışveriş yapmışlar, dostluklar kurmuşlardır. Lakin dini vecibelerinde ve konularda bir arada hiçbir zaman ve hiçbir şekilde yer almamışlardır. Diyalog konusunu sadece din adamları ele almışlar fakat hiçbir zaman ibadetlerinde bir araya gelmemişlerdir. O zaman şunu sormak lazım değil mi? Müslümanlar için iftar yemeği İslam inancına göre emrettiği şekilde ve İslami ölçülere göre yapılıyorsa bir papazın bu yemekte ne işi var? Aynı şekilde Yortu ve Noel Hristiyanlar için bir ibadetse bu ibadette bir Müslümanın ne işi var? Peki, batı diyalog hakkında neler söylemiştir. 2. Paul’un 1991 yılında ilan ettiği Kurtarıcı Misyon isimli genelgede; ‘’Dinler arası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır.’’ Kardinal Francis Arinze ise bu konuda; “Papa VI. Paul’un vizyonu gerçekleşmektedir. Çünkü dinler arası diyalog, Kilise misyonunun normal bir parçası olarak görülmektedir” (Bulletin, 59/XX - 2, 1985, 124). Görüldüğü üzere Vatikan’ın bu konu üzerinde ne derece önemle durduğu aşikârdır. Türkiye’de ‘’Paralel Yapı’’ olarak gündeme gelen belli bir cemaatin lideri konumunda ki Fetullah Gülen Papayı ziyareti sırasında; “Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz.” (F. Gülen’in Papa’ya mektubundan, Zaman,10.2.1998). Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki hak din olan İslam dininin dini görevlileri haricinde başka bir dine mensup din görevlilerini yüceltmek ne derece doğrudur. Yıllardır devlet kademelerine yerleştirilen, kadrolaşan cemaat olguları devletimizin politikalarıyla ne derece oynadığını görmekteyiz. İngilizlerin yüzyıllardır içimizde bulunan ajanlarının beslemeleri devlet erkânlarında görev almakta ve Türkiye Cumhuriyetinin temel yapı taşlarıyla oynamaktadır. Bunlar artık sadece İngilizler değil, Amerikalılar, Ruslar, AB politikalarına hizmet etmekte olan ufak etnik gruplar. Hepsi Türkiye Cumhuriyetinin yükselişini yavaşlatmak, Orta Doğu liderliğini İsrail’in elinden almamızı engellemeye çalışmaktadır. Buna çanak tutan gene bizim muhafazakâr milletimizdir. Milletimiz o kadar asil, temiz ve saf ki, yüzyıllardır ağlayan mazlumun yanında olduğunu sanmıştır. Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde ‘’Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka cennete, yetmiş iki fırka ise ateştedir’’ buyurmuşlardır. Bakıldığı üzere bırakın dünyayı sadece Türkiye sınırları içerisinde beş bin iki yüzden fazla cemaat ve tarikat olduğunu düşünürsek İslamiyet’i yaşayanların ve doğru yolda ilerleyenlerin az bir sayıda olduğunu görebiliriz.