gölgeli konak - Bilkent University

advertisement
GÖLGELİ KONAK
Bu hafta okuduğum kitap, Gölgeli Konak, Nalan Kiraz’ın kısa öykülerini
topladığı ve 2014 yılında yayımlanan öykü kitabı. Bu kitabı okurken gerçekten çok
yoğun bir dille anlatılan öykülerin karmaşası içinde kaybettim kendimi. Gerçekten
öykülerde ima edilen anlamlara ulaşabilmek için insanın kendisini kitaba tamamen
vermesi ve kitabı bitirdikten sonra da okuduklarının üzerinde gerçekten düşünmesi
gerekiyor.
Kitabın kapağını açtığınızda sizi ilk olarak ‘Süvari’ adlı öykü karşılıyor. Daha
girişte böylesine soyut bir öykü ile karşılaşmak insanda gerçekten soğuk duş etkisi
yaratıyor. Çünkü kitabın ismini gördüğümde aklımda canlananlar çok farklıydı.
Benim zihnimde tek başlık altında tek bir ana metni olan bir şey okumak vardı.
Ama öyle olmadığını kitabı inceledikten sonra fark ettim. Neyse, öyküye dönecek
olursak, yazar başlarda bir kuyunun içindeki ölü bir süvariden bahsediyor. Onun
kurtlanmış bedeninden ve üzerindeki kurtlardan bahsediyor. Hatta betimlemeyi
artırarak göz bebeklerini yemiş ve içinde gezinen kurtçuklara bile değiniyor: Bazı
okurlar için bunu kaldırmak zor olabilir açıkçası. Sonra onun atından ve oturduğu
evden bahsediyor. Bu kısımdan anladığımız kadarıyla bizim mevtanın bir beyin
yanında çalıştığını öğreniyoruz. Son kısımlara doğru ise Süvari’yi öldürenlerin 7 – 8
kişi civarında eşkıyaların olduğu ve önce atından düşürüp sonra sopalarla döverek
öldürdüğünü anlıyoruz. Yani anlayacağınız elimize bir cinayeti araştıran ve etrafı
sorgulayan bir polisin eline geçebilecek verilerden fazlası geçmiyor ve öykü bu
şekilde sonlanıyor.
Peki, buradan bir mana çıkarmaya çalışsak ya da yazılış amacını anlamak
istesek elimize ne mi geçer? Açıkçası, ben pek bir şey anlayamadım. Bence yazar
içinden geçenleri o anki ruh hali ile kâğıda dökmeye karar vermiş ve sonra da
bunları yayımlamış.
Ama ikinci öyküden itibaren hem yazarın üslubu hem de kurgu daha anlaşılır
ve akıcı bir hale geliyor. Bu öyküden itibaren yazar artık olayları kahramanın
gözünden anlatmaya başlıyor. Bizi o ilk başlardaki anlam kargaşasından alıyor ve
herkesin rahatça anlayabileceği sade ve bütün olaylara geçiş yapıyor. Anlatım dili ve
kurgudaki değişim okuyucunun kitabı bir çırpıda bitirmesini sağlıyor. Ayrıca bu
öyküden itibaren hikâyelerin konuları arasında bir bütünlük sağlanıyor. Bu da
okuma ve anlama sürecini kolaylaştırıyor. Ayrıca, konular biraz daha Anadolu’ya
yöneliyor. Bir başka deyişle, konular biraz daha Anadolu insanının hayatına iniyor.
Nehrin taşması sonucu köydeki birçok kişinin hem maddi hem manevi açıdan zarar
görmesi ve bu durumun yazara hatırlattığı tatsız olaylar, küçük yaşta boğularak ölen
bir kız çocuğunun hikâyesi gibi konular bizim tanıdık olduğumuz ve günlük hayatta
karşımıza çıkan hadiseler. Bu konu bakımından da az önce değindiğim gibi kitap
Anadolu insanının bağrını yakan olaylara değiniyor ve tam anlamıyla her kesimden
okura hitap ediyor.
Kitabın ikinci öyküsü olan ‘Üşümek’ de anlatıcı, yıllar sonra döndüğü
memleketinde bir taşkından sonra köylünün psikolojik durumunu, selin ardında
bıraktıklarını, o zorlu durumun kendisini sürüklediği karamsar psikolojik durumu ve
köyden ayrılma sebebi olan vahim hadiseden bahsediyor. Aslını söylemek gerekirse
yazarın bu öyküsünü çok beğendiğimi söyleyebilirim. Çünkü o kadar karmaşık ve
çeşitli olaylar dizisini kısacık bir öykünün içine sığdırmayı başarmış yazar. Bence
bunu yapabilmek gerçekten yazarlık kabiliyeti isteyen bir iştir. Başka bir deyişle
yazar ilk öyküsünün tam aksine -ikinci öykü başta olmak üzere- hem diğer
öykülerinde herkesin başına gelmesi muhtemel olan hem de herkesin kolayca
anlayabileceği ve de aralarında anlam bütünlüğü kurulabilecek öyküler kaleme
almayı başarmış. Bu yüzden de ustalıklı bir anlatım tarzı diyebiliriz.
Sonuç olarak, Nalan Kiraz tarafından yazılan ve kısa öykülerinden oluşan
Gölgeli Konak adlı eser, bazı eksikleri olsa da okunmaya değecek bir yapıttır ve
okurken zevk aldığımı söyleyebilirim. Saygılar…
Ceyhun Murathan ÜNLÜ
Download