zeydî gelenekte nübüvvet‹n ‹spatı: hâdî ‹le`l-hak örne⁄‹

advertisement
‹slâmî ‹limler Dergisi, Y›l 1, Say› 1, Bahar 2006 (177-187)
ZEYDÎ GELENEKTE NÜBÜVVET‹N ‹SPATI:
HÂDÎ ‹LE’L-HAK ÖRNE⁄‹
Mehmet Ümit*
Abstract
Proving the Prophet in Zeydi Tradition: The Case of al-Hâdi Ila’l-Hakk
The article examines how al-Hâdî Ila’l-Hakk Yahya Ibn al-Husayn, the establisher of the Zaydi government, proved the prophecy especially the
prophecy of Mohammad. al-Hâdî Ila’l-Hakk is the person who wrote at first
on this issue among the Zaydis. And also his views were accepted by the
later Zaydis. He affirms that necessity of the institution of prophecy is
known by reason, but the prophecy of a particular person will only be
known by miracles which the ordinary people aren’t able to execute. It is
seen that he attempts to prove the prophecy of Muhammad to Christians
and Jews.
Key Words: Zaydism, Hâdî ila’l-Hak, prophecy, miracle.
1.Girifl
Zeydiyye, Zeyd b. Ali (122/740)’nin taraftar› olup, imâmetin Ali-Fat›ma soyundan gelen, alim, cesur, zahid ve imametini ilan edip, bizzat k›l›ca sar›larak mücadele meydan›na ç›kan kiflilerin hakk› oldu¤una inanan topluluktur.
Siyasi olarak Zeyd b. Ali ile ortaya ç›ksa da, teflekkülünü Kâs›m b. ‹brâhim
er-Ressî (246/860) ile tamamlam›fl ve Hâdî ile’l-Hak Yahya b. el-Hüseyin
(298/911) ile yeni bir boyut kazanm›flt›r. fiia içerisindeki ilk ayr›lan grup olan
Zeydiyye’nin temel ilkeleri, Tevhid, adl, el-va’d ve’l-vaîd, el-menziletü beyne’lmenzileteyn, el-emru bi’l-ma’rûf ve’n-nehyu ani’l-münker ve imâmettir. Görüldü¤ü üzere benimsemifl olduklar› esaslar –ayr›nt›larda fark olsa daMu’tezile ile ayn›d›r. Onlardan farkl› olarak, Zeydiyye’nin ay›rt edici niteli¤i
olan imâmet esas›n› benimserler. Günümüzde Yemen’de yaflarlar. Biz makalemizde, Yemen’de Zeydî devletini kuran Hâdî ile’l-Hak’›n nübüvveti nas›l ispat etti¤i konusunu ele alaca¤›z.
Nübüvvet, dünya ve ahiret sorumluluklar› hakk›nda ak›l sahibi kullarla
Allah aras›nda yap›lan elçilik anlam›na gelir.1 ‹slâm Tarihinde daha Hz. Mu-
*
1
Dr., Hitit Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Ö¤retim Görevlisi.
Râg›b el-‹sfehânî (425/1034 civar›), Müfredâtu elfâzi’l-Kur’an, (thk. Safvan Adnan Dâvûdî), Dâru’l-Kalem-Dâru’fl-fiâmiyye, D›meflk-Beyrut 1997, 789.
178
‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹
hammed hayatta iken nübüvvet iddias›nda bulunan veya onun peygamberli¤ini reddedenler oldu. Ama bunlar fazla etkili olamad› ve belli bir süre sonra
varl›klar›n› yitirdiler. Hulefâ-i Râflidîn ve sonraki dönemlerde yap›lan fetihlerle ‹slâm co¤rafyas›n›n s›n›rlar› geniflledi. Farkl› kültür, medeniyet ve dinlere
mensup insanlar Müslümanlarla birlikte yaflamaya bafllad›. Bu ortamda çeflitli teolojik konularda, gerek Müslümanlar›n kendi aralar›nda gerekse Müslümanlarla di¤er din mensuplar› aras›nda tart›flmalar yap›ld›. Bu çerçevede
II./VIII. yüzy›l›n sonlar› III./IX. yüzy›l›n bafllar›ndan itibaren nübüvvet ve
özellikle Hz Peygamberin peygamberli¤i, fikrî olarak elefltirilmeye bafllad›. Buna karfl› Müslüman bilim insanlar›, hem bu elefltirilere cevap hem de nübüvveti ispat çabas› içine girdiler. Bu eserler, genellikle isbâtu’r-rusul, isbâtu’nnübüvve, Kitâbu’l-hücce ve’r-rusul,2 A’lâmü’n-nübüvve,3 Delâilü’n-nübüvve,4
Beflâirü’n-nübüvve5 gibi bafll›klar tafl›r. Bunlar d›fl›nda yaz›lan Reddiyeler ve
Kelam kitaplar›n›n nübüvvetle ilgili k›s›mlar›nda da nübüvvetin ispat› hususuna de¤inilmifltir. Bununla birlikte konuya iliflkin müstakil ilk eserler, D›rar b. Amr (200/815) taraf›ndan yaz›lm›flt›r.6 Günümüze kadar ulaflan en erken tarihli eser ise, Amr b. Bahr el-Câh›z (255/869)’a aittir.7
Nübüvvetin ispat›na iliflkin eser yazanlardan biri de, Yemen Zeydî Devleti’nin kurucusu Hâdî ile’l-Hak Yahya b. el-Hüseyin (298/911)’dir. O, bu konuya iliflkin Zeydiyye içerisinde müstakil eser yazan ilk alimdir. Biz çal›flmam›zda, Hâdî ile’l-Hak’›n nübüvveti nas›l ispat etti¤i hususunu ortaya koymaya çal›flaca¤›z. Ancak daha önce, onun zaman›na kadar ki dönemde Zeydiyye içinde nübüvvetin ispat› hususuna k›saca de¤inmenin yararl› olaca¤› kanaatindeyiz.
2. Zeydî Gelenekte Nübüvvetin ‹spat›
Zeydî gelenek içinde Hâdî ile’l-Hak’tan önce dedesi Kâs›m er-Ressî
(246/860), er-Redd ale’n-Nasârâ adl› eserinde8 nübüvvet meselesine de¤inir.
2
3
4
5
6
7
8
Ebu’l-Ferec Muhammed b. Ebî Ya’kub ‹shak en-Nedîm (385/995), Kitâbu’l-fihrist, (thk. R›za
Teceddüd), Dâru’l-Mesîra, 1988, 36, 86 206, 211, 214-215, 229, 252.
Alâmü’n-Nübüvveler ile ilgili bilgi için bkz. Yusuf fievki Yavuz, “A’lâmü’n-Nübüvve”, Türkiye Diyanet Vakf› ‹slâm Ansiklopedisi (D‹A), ‹stanbul 1989, II, 337-338.
Delâilü’n-Nübüvvelerle ilgili bilgi için bkz. Yusuf fievki Yavuz, “Delâilü’n-Nübüvve”, D‹A, ‹stanbul 1994, IX, 115-118.
Beflâirü’n-Nübüvve ile ilgili olarak bkz. Mehmet Ayd›n, “Beflâirü’n-Nübüvve”, D‹A, ‹stanbul
1992, V, 549-550.
Onun bu konudaki eserlerinin isimleri flunlard›r: Kitâbu isbâti’r-rusul, Kitâbu’l-esbâb ve’l-›lm
ale’n-nübüvve, Kitâbu’r-redd ale’l-Mu¤îriyye ve’l-Mansûriyye fî kavlihâ enne’l-arda lâ yahlû min
nebiyyin ebeden. Bkz. Nedîm, el-Fihrist, 215.
Onun risalesinin ismi, Kitâbu’l-hücce ve’n-nübüvve’dir. Bkz. Nedîm, Fihrist, 211. Bu risale, Resâilu’l-Câh›z er-resâilu’l-kelâmiyye (Takdim ve fierh, Ali Ebû Mülhim), Dâr ve Mektebetü’l-Hilâl, Beyrut 1987, içinde Kitâbu hüceci’n-nübüvve (ss. 125-161) bafll›¤›yla yay›nlanm›flt›r.
Kâs›m b. ‹brâhim er-Ressî (246/860), er-Redd ale’n-Nasâra, (thk. ‹mâm Hanefî Abdullah), Dâru’l-Âfâk›’l-Arabiyye, Kahire 2000.
Zeydî Gelenekte Nübüvvetin ‹spat›: Hâdî ‹le’l-Hak Örne¤i
179
O burada, üç H›ristiyan mezhebi Bizantîler, Nesturîler ve Ya’kubîler taraf›ndan kabul edilen Teslis ö¤retisini elefltirir.9 Onlar›n Hz. ‹sa hakk›ndaki anlay›fllar›n› tashih etmeye çal›fl›r.
Teslis ö¤retisine karfl› delillendirmesinde, vücuda getirilen her fleyin vücuda getirene (babas›na) benzeyece¤ini ve bir fleyin parças›n›n onun kayna¤›n›n
tafl›d›¤› niteli¤i tafl›mas› gerekti¤ini tart›fl›r.10 O¤lun, zat ve s›fatlarda ilah olan
babaya benzemesi gerekir. Bu durumda s›fatlar›nda eflit olan iki kadim ilah
olur. Bu ise tasavvur olunamaz.11 Ayn› zamanda ilah, bir o¤ula sahip olursa
o zaman o¤ul muhdes olur.12 E¤er ‹sa ilah olursa annesinin de ilah olmas› gerekir, zira annesi de özde ona benzer. Ancak hiçbir H›ristiyan, ‹sa’n›n ilah oldu¤unu iddia ettikleri gibi ‹sa’n›n annesinin ilah oldu¤unu öne sürmez; onun
bir insan oldu¤unu söyler. E¤er annesi bir insan ise, ‹sa’n›n tabiat› da ona
benzer. Ayr›ca bütün insanlar ‹sa’n›n bir insan gibi davrand›¤›n› kabul ederler.13 Kâs›m delillendirmesine, ‹sa’n›n insan oldu¤una iflaret eden Kur’an
ayetlerini de14 ilave eder.15
Kâs›m’›n bu tart›flmas›, asl›nda nübüvvetten ziyade peygamber olan Hz.
‹sa’n›n ilah olarak benimsenmesi anlay›fl›na bir elefltiridir. Kâs›m’dan sonra
nübüvvet meselesine de¤inen ve konuyu sistematik bir tarzda ele alan, Hâdî
ile’l-Hak’›n e¤itiminde önemli bir yeri olan amcas› Muhammed b. Kâs›m b. ‹brâhîm er-Ressî (284/897)’dir. Muhammed b. Kâs›m, bu konuyu, el-Usûlü’ssemâniyye adl› eserinde beflinci esas olan, ‘Ma’rifetü’l-Enbiya’ bafll›kl› bölümde inceler.16 O, burada nebilerin, ancak insanlar› aciz b›rakan, Allah’›n onlar› tasdik için yaratt›¤› mucizeler yoluyla bilinebilece¤ini ifade eder. H›ristiyanlar›n ve Müflebbihe’nin peygamber anlay›fllar›n› elefltirir. Her peygamberin
kendine mahsus mucizelerinin, vas›f olarak farkl› olabilece¤ini fakat mucize
olma, yani insanlar›n onlar› yapmaktan aciz olmalar› yönünden ortak olduk9
10
11
12
13
14
15
16
Kâs›m er-Ressî, er-Redd ala’n-Nasâra, 35 vd. Kâs›m bu ö¤retiyi flu flekilde tarif eder: “Allah, üç
ayr› flah›st›r ve bu üç flah›s bir ve ayn› tabiatt›r.” Baba, o¤ul ve Kutsal Ruh zat ve tabiatta tek
flah›st›r. Ancak kifliler olan bu ekânim, say›da üçtür. Baba vücuda getirilmedi¤i (do¤rulmad›¤›), o¤ul do¤du¤u ve do¤ruldu¤u, üçüncü mevcut Kutsal Ruh, ne vücuda getirdi¤i ve ne de vücuda getirildi¤i için baba, o¤ul de¤ildir ve o¤ul Kutsal Ruh de¤ildir. Bu üç flahsiyetin hepsi say›da daima üçtür. Onlardan hiçbiri var olmada di¤erine tekaddüm etmez. Bu üç flahsiyet aras›nda ilahl›kta, ezelilikte, kudrette, idare ve iradede fark yoktur. Bkz. age, 33.
Kâs›m er-Ressî, er-Redd ale’n-Nasârâ, 39 vd.
Kâs›m er-Ressî, er-Redd ale’n-Nasârâ, 17-8.
Kâs›m er-Ressî, er-Redd ale’n-Nasârâ, 28-30.
Kâs›m er-Ressî, er-Redd ale’n-Nasârâ, 20.
Maide 5/75, Mü’minûn 23/33-34.
Kâs›m er-Ressî, er-Redd ale’n-Nasârâ, 21-2.
Muhammed b. el-Kâs›m b. ‹brâhîm b. ‹smâil b. ‹brâhim b. el-Hasen b. el-Hasen b. Ali b. Ebî
Tâlib (284/897), el-Usûlü’s-semâniyye, (thk. Abdullah b. Hammûd el-Izzî), Müessesetü’l-‹mam
Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye, Amman 2001, 53-58.
180
‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹
lar›n› belirtir. Bunu Hz. Musa, Hz. ‹sa ve Hz. Muhammed’in mucizeleriyle örneklendirir. Buradan hareketle Hz Musa’n›n peygamberli¤ini, mucizeleri vas›tas›yla kabul eden Yahudîlerin, Hz. ‹sa ve Hz. Muhammed’in peygamberli¤ini de kabul etmeleri gerekti¤ini, zira Allah’›n, nübüvvetlerini ortaya koymak
için onlarda da mucizeler yaratt›¤›n› ifade eder.
Bu metninde Muhammed b. el-Kâs›m, nübüvveti, özellikle Hz. Peygamberin nübüvvetini daha çok Yahudîlere karfl› ispata giriflir. Zeydiyye içinde Muhammed b. el-Kâs›m’dan sonra nübüvvet meselesi ve onun ispat›n› Hâdî ile’lHak ele al›r.
2.1.Hâdî ile’l-Hak’›n Hayat›
Yemen’de Zeydî devletini kuran Ebu’l-Hüseyin Yahya b. el-Hüseyin b. elKâs›m b. ‹brâhîm el-Hasanî, 245/859 y›l›nda Medine’de do¤du.17 O, Zeydî
mezhep esaslar›n› ilk defa sistematize eden Kâs›m b. ‹brahim’in torunudur.
Babas› el-Hüseyin b. el-Kâs›m b. ‹brahim, annesi ise Ümmü’l-Hasan Fât›ma
bintü’l-Hüseyin b. Muhammed b. Süleyman b. Davud b. Hasan b. Hasan b.
Ali b. Ebî Tâlib’tir. Yahya, amcalar› Hasan, Süleyman ve özellikle f›khî, kelamî görüfllerinin flekillenmesinde önemli bir yeri olan18 Muhammed b. Kâs›m
b. ‹brahim’den ders ald›. Ayr›ca dönemindeki meflhur muhaddis ve fukahâdan dersler ald›. Bu çerçevede onun, dinî konularda çok baflar›l› oldu¤u ve
yaklafl›k olarak on yedi yafl›na geldi¤inde F›k›hta ba¤›ms›z hükümler verip, ilmî eserler yazabilecek dereceye ulaflt›¤› söylenir.19 Derin bilgisi, fizikî gücü ve
gözü pekli¤i ile herkesin takdirini toplayan Yahya,20 içlerinde amcalar›n›n da
yer ald›¤› ailesi taraf›ndan Zeydî imâmet için en uygun aday olarak kabul
edildi. Muhtemelen 270/884-275/889 y›llar› aras›nda faaliyetlerini sürdürmek için, Zeydî Ali o¤ullar›ndan Muhammed b. Zeyd’in idaresinde olan Taberistan’›n Âmul flehrini ziyaret etti.21 Aç›kças› bu ziyaret, dedesi Kâs›m b. ‹b17 Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk Yahya b. el-Hüseyin b. Hârun el-Hârûnî el-Hasenî (424/1033), el-‹fâde fî târîhi eimmeti’z-Zeydiyye, (thk. Muhammed Yahya Salim ‹zân), Dâru’l-Hikmeti’l-Yemâniyye, Sa’de 1996, 128; Ebû Muhammed Abdullah b. Hamza b. Süleyman b. Hamza b. Ali b. Hamza b. el-Hasan b. Abdirrahman b. Yahya b. Abdillah b. el-Hüseyin b. el-Kâs›m b. ‹brahim b. ‹smail b. ‹brahim Tabâtabâ b. el-Hasan b. el-Hasan b. Ali b. Ebî Tâlib (614/1217), Kitâbu’fl-flâfî, I-IV (iki ciltte), Mektebetü’l-Yemeni’l-Kübrâ, San’a 1986, I, 303; Ebû’l-Hasan Hüsâmuddîn
Hamîd b. Ahmed el-Muhallî (652/1254), Kitâbu hadâiki’l-verdiyye fi menâk›b› eimmeti’z-Zeydiyye, I-II, Yazmadan t›pk› bas›m, Dâru Üsâme ts. , II, 13.
18 Abdulfettah fiây›f Numân, el-‹mâm el-Hâdî Veliyyen ve Fakîhan ve Mücâhiden, yy. . 1989, 71.
19 Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fâde, 131; Muhallî, Hadâiku’l-verdiyye, II, 14, 19.
20 Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fâde, 129; Abdullah b. Hamza, Kitâbu’fl-flâfî, I, 303; Muhallî, Hadâiku’l-verdiyye, II, 14-15.
21 Ebû’l-Abbas Ahmed b. ‹brahim b. el-Hasan b. ‹brahim b. ‹brahim b. Muhammed b. Süleyman
b. Davud b. el-Hasan b. el-Hasan b. Ali b. Ebî Tâlib el-Hasenî (353/964), el-Mesâbîh, (thk. Abdullah b. Abdullah b. Ahmed el-Havsî), Müessesetü’l-‹mam Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye-Mektebetü’l-‹mam Zeyd b. Ali, Amman- San’a 2002, 568-9; Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fade, 134-135;
Abdullah b. Hamza, Kitâbu’fl-flâfî, I, 305; Muhallî, Hadâiku’l-verdiyye, II, 17.
Zeydî Gelenekte Nübüvvetin ‹spat›: Hâdî ‹le’l-Hak Örne¤i
181
râhîm’in ö¤retisini benimseyenlerin desteklerini kazanmaya matuftu.22 Onun
bu hareketi, k›sa sürede Muhammed b. Zeyd’in kuflkular›n› uyand›rd› ve hemen oray› terk etmeye zorland›.23 Hâdî, 280/894 y›l›nda aralar›ndaki kan
davalar›na son verebilir diye Sa’de yöresindeki kabileler taraf›ndan davet edildi¤i Kuzey Yemen’e geldi.24 Ancak taraftarlar›n›n pek çok itaatsizlikleriyle
karfl›laflmas› sonucu Medine’nin güneybat›s›nda bir günlük mesafede bulunan Fer’a’ye dönmeye karar verdi. Üç y›l sonra acil olarak tekrar ça¤r›ld›. Bunun üzerine Hâdî ile’l-Hak, 284/897 y›l›nda hareketinin merkezi haline gelen
Sa’de’ye geldi.25
Sa’de bölgesinde hakimiyetini sa¤lad›ktan sonra ayn› y›l, Necran’› ald›.26
Oradaki z›mmîlerle özel bir antlaflma yapt›. Sonra Hayvan, Zimâr, Haysan’›
zaptetti. San’a’y› da ald› fakat elinde tutamad›. Peygamberlik iddias›nda bulunan Ali b. Fadl liderli¤indeki Karmatîlerle pek çok defa çarp›flt›.27 Gerek f›khî gerekse itikadî konulardaki görüfllerinin ço¤unlu¤u kendisinden sonraki
Zeydîler taraf›ndan benimsenen Hâdî ile’l-Hak, 298/910 y›l›nda, elli üç yafl›nda vefat etti.28
2.2.Hâdî ile’l-Hak’›n Nübüvveti ‹spat›
Hâdî ile’l-Hak yukar›da ifade etti¤imiz üzere Yemen’de H›ristiyan ve Yahudîlerle bir arada yaflam›flt›r. Nitekim Necran H›ristiyanlar›n›n problemleriyle
ilgili olarak Kitâbu cevâbi mesâili’n-Nasârâ Necrân isimli bir eser yazm›flt›r.29
Nübüvvet iddias›nda bulunan Karmatî lider Ali b. Fadl ile pek çok defa çarp›flm›flt›r. Dolay›s›yla gerek H›ristiyan ve Yahudîlerin nübüvvet ve özellikle
Hz. Peygamber hakk›ndaki anlay›fllar›n›n, gerekse Ali b. Fadl’›n peygamberlik iddias›nda bulunmas›n›n onun nübüvvetin ispat› için eser yazmas›nda etkili oldu¤unu düflünüyoruz. Ayr›ca ders ald›¤› amcas› Muhammed b. el-Kâs›m’›n bu husustaki delillerinden de haberdar olmal›d›r. Zira o, amcas›n›n
delillerini biraz daha sistematize ederek sunmufl ve bir tak›m ilavelerde bulunmufltur.
Hâdî ile’l-Hak, nübüvvet meselesini çeflitli eserlerinde ele al›r. Telif etti¤i
Zikru Hatâya’l-Enbiyâ isimli risale ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere peygamber22 Wilferd Madelung, “al-Hâdî Ila’l-Hakk” (EI(2), Leiden 1980, 334-335.
23 Ebu’l-Abbas el-Hasenî, el-Mesabîh, 568-569; Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fade, 134-135; Muhallî, Hadâiku’l-verdiyye, II, 17.
24 Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fâde, 135-136; Abdullah b. Hamza, Kitâbu’fl-fiâfi, I, 303.
25 Ali b. Muhammed b. Ubeydullah el-Abbâsî el-Alevî, Siretü’l-Hâdî ile’l-Hak Yahya b. el-Hüseyin,
(thk. Süheyl Zekkâr), Beyrut 1972, 41; Ebu’l-Abbas el-Hasenî, el-Mesâbîh, 577-578.
26 Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fâde, 136; Madelung, “al-Hâdî Ila’l-Hakk” (EI(2), 335.
27 Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fâde, 136-137; Abdullah b. Hamza, efl-fiâfî, I, 303-305.
28 Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk, el-‹fâde, 145; Abdullah b. Hamza, efl-fiâfî, I, 307.
29 Abdullah b. Hamza, Kitâbu’fl-flâfî, I, 304.
182
‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹
lerin hatalar› üzerinedir.30 Bu ve di¤er çal›flmalar›nda peygamberlerin ismeti,
mucizeleri, dereceleri, fetret dönemlerinde nas›l hareket edilmesi gerekti¤i,31
peygamberler muhtar m›, muhtarsa tebli¤ vazifesini terk edebilirler mi, vahiyde de¤ifliklik yapabilirler mi, gibi nübüvvetle ilgili çeflitli sorunlar› tart›flm›flt›r.32 Bununla birlikte o, tespit edebildi¤imiz kadar›yla Zeydiyye içinde nübüvvetin ispat›na iliflkin müstakil risale yazan ilk kimsedir: Cevâbu mes’eleti’n-nübüvve ve’l-imâme ve ‹sbâtü’n-nübüvve.33
Onun nübüvvetin ispat edilmesi hususundaki delillerini flöyle s›ralayabiliriz.
Peygamber göndermenin nedenini flöyle aç›klar; Allah, kullar›na karfl› bir
delil olsun, kendisine nas›l ibadet edeceklerini onlara tebli¤ etsinler diye elçileri gönderdi. Çünkü onun farzlar›, ak›l yoluyla ve nakil yoluyla (sem’i olarak)
bilinebilecek k›s›mlardan oluflur. Bunlardan naklî olan k›sm›, onlar› tebli¤
edecek elçiler vas›tas›yla bilinebilir.34
Sonra Hâdî ile’l-Hak, nübüvvetin aklen gereklili¤ini ortaya koymaya çal›fl›r. Ona göre Yarat›c›ya taatin nas›l yap›laca¤›n› bilmek ancak vahiyle (haberle) mümkündür. Allah’tan bilgi almak ise, O’nunla görüflerek mümkün olmad›¤›ndan sadece, fiillerinde ve alametlerinde beflerden temayüz eden bir elçi
arac›l›¤›yla olur. Böylece akl› bafl›nda olgun bir insan›n, Allah’›n bir elçisi olmas› gerekti¤ini, haber verenlerin bildirmesi yoluyla de¤il, mant›ken bilmesi
gerekir. Ayr›ca gönderilen elçiler insanlardan seçilir. Peygamberlikleri de, Allah’›n onlar›n elinde yaratt›¤› ve beflerin aciz oldu¤u delillerle benimsenir. Onlar›n yaflad›¤› as›rdan sonrakiler için elçileri bilmek, getirdiklerini onaylamak
ve davet ettikleri yolu benimsemek, farkl› ›rklardan, farkl› yerlerden, farkl› zamanlardan, farkl› meflguliyetlerden yalan söylemesi mümkün olmayan insanlar›n nakletti¤i mütevâtir haberler vas›tas›yla olur.35
Burada Hâdî ile’l-Hak, nübüvvetin gereklili¤ini aklen bilmek gerekti¤ini
savunur. Bir nebinin peygamberli¤inin, Allah’›n kendisini tasdik etmek için
30 Hâdi ile’l-Hakk Yahya b. el-Hüseyin, Zikru hatayâ’l-enbiyâ, [amlf. , Mecmûu resâil-i imâm Hâdî ile’l-Hakk Yahya b. el-Hüseyin b. el-Kâs›m b. ‹brâhîm Resâilu’l-Usûliyye, (thk. Abdullah b.
Muhammed efl-fiazelî), Müessesetü’l-‹mam Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye, Ammân 2001, içinde], ss.
439-459.
31 Hâdi ile’l-Hakk, Mecmûu resâil, 45-47, 186-187.
32 Hâdi ile’l-Hakk, Kitâbu’r-redd ale’l-Hasan b. Muhammed b. el-Hanefiyye (Mecmûu resâil, içinde ss. 267-421), 272-276.
33 Hâdi ile’l-Hakk, ‹sbâtü’n-nübüvve, (Mecmûu resâil, içinde), ss. 422-427; amlf. , Cevâbu
mes’eleti’n-nübüvve ve’l-imâme, (Mecmûu resâil, içinde), ss. 428-435; Abdullah b. Hamza, Kitâbu’fl-flâfî, I, 304.
34 Hâdî ile’l-Hakk, Mecmûu resâil, 556-557.
35 Hâdî ile’l-Hakk, Kitâbu bâli¤i’l-müdrik, (Mecmûu resâil, içinde ss. 41-48), 42-43.
Zeydî Gelenekte Nübüvvetin ‹spat›: Hâdî ‹le’l-Hak Örne¤i
183
onun elinde yaratt›¤› ve beflerin yapmaktan aciz oldu¤u mucizelerle do¤ruland›¤›n› belirtir. Peygamberden sonraki dönemde yaflayanlar için ise, yalan
söylemeleri mümkün olmayan kimselerin bu mucizeleri nakletmeleriyle
mümkün oldu¤unu ifade eder.
Hâdî ile’l-Hak, nebilerin nübüvvetlerinin “hak etme” ile oldu¤unu ifade
eder. Bu hak etme ise, Allah için taatte bulunmalar›, Allah’›n hoflnut olaca¤›
fleyleri yapmaya çal›flmalar›, Allah’›n kullar›na nasihat etmeleri ile olur. Zira
Allah, elçi olarak seçip gönderdi¤inde emirlerine uyacak kiflileri seçer ve onlarla birlikte onlar›n, Allah’›n kullar›na gönderdi¤i elçileri oldu¤una delalet
eden alamet ve delili ortaya koyar. Nebilerin alamet ve delili ise, getirmifl olduklar› mucizelerdir. Elçiler, hiçbir insan›n gösteremeyece¤i mucizeleri Allah’tan peygamberliklerine delil olarak izhar ederler. Mesela, Hz. Musa’n›n
gösterdi¤i elini cebine sokup, beyaz olarak ç›karmas›, asan›n bir canl›ya dönüflmesi mucizeleri ile, Hz. ‹sa’n›n, Allah’›n izniyle beflikteyken konuflmas›,
ölüleri diriltmesi, âmây› iyilefltirmesi36 gibi mucizeleri buna örnek olarak zikredilir.
Hâdî ile’l-Hak, peygamberlere vasî olman›n da “hak etme” ile oldu¤unu iddia eder. Ona göre bu “hak etme”, yaflad›klar› ça¤›n insanlar›na göre faziletli/üstün olmalar›, hepsinden ilim, din, takva, Allah’›n emirleri hususunda
çaba göstererek temayüz etmeleridir. Vasîlerin alamet ve delilleri, peygamberlerin ilminin kapal› k›sm›n› bilmeleri, elçilerin gizli s›rlar›na muttali olmalar›,
Allah’›n nebilerine tahsis etti¤i fleyleri kapsaml› bir flekilde bilmeleri, yaflad›klar› dönemde kendilerinden baflkas›nda bu hususlardan bir fleyin bulunmamas›d›r. Bu çerçevede Hz. Musa’n›n ve Hz. ‹sa’n›n vasîleri yan›nda bulunan,
onlar d›fl›nda ça¤dafllar›ndan kimse de bulunmaz. Hz. Muhammed’in vasîsi
Ali b. Ebî Tâlib’in yan›nda bulunan Cifr kitab›n›n bilgisini, K›yamet gününe
kadar olacaklar›n ilmini, Allah’›n nebisini muttali k›ld›¤› ve nebisinin de vasîsini bilgilendirdi¤i fleylerin bilgisini ondan baflka kimse Hz. Peygamberden
ö¤renmedi.37
Hâdî imamlar›n imametini de nübüvvet meselesine k›yas ederek temellendirir. Ona göre imamlar›n imameti, Allah taraf›ndan kendilerine verilen “hak
etme” hasletleriyle olur. Bu “hak etme” nitelikleri ise, Resulün soyundan olma, ilim, takva, zühd, Allah’a davet, k›l›çla ortaya ç›kmak, zalimlerden ayr›lmak, hadleri gerekti¤i gibi uygulamak, zekat ve sadakalar› al›nmas› gereken
yerlerden al›p, Allah’›n verilmesini uygun gördü¤ü yerlere harcamak, insan-
36 Hâdî ile’l-Hakk, Cevâbu mes’eleti’n-nübüvve ve’l-imâme, 429-430.
37 Hâdî ile’l-Hakk, Mes’eletü’n-nübüvve, 430-431.
184
‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹
lar›n korktuklar› anlarda cesaret göstermek, kafirlerle mücadele etmek gibi
niteliklerdir.38
‹mamete iliflkin zikretti¤i di¤er delillerin yan›nda en dikkat çekeni fludur:
Ona göre Allah, ak›l ve nakille anlafl›lacak fleylerle kendisine kulluk edilmesini ister. Aklî olan k›s›m araflt›rma ve inceleme ile elde edilir. Nakli (sem’î)
olan k›s›m ise, nebî, vasî veya hidayet imam›n›n bildirmesi ile olur. fiayet Allah bu nakli bilgi ile kendisine kulluk edilmesini farz k›lm›flsa, bunu bildirecek, aç›klayacak birinin yani imam›n varl›¤› flartt›r.39
Görüldü¤ü üzere Hâdî ile’l-Hak, yukar›da belirtilen nübüvvete iliflkin aklî
delillendirmesini burada imam ve vasî için uyarlam›flt›r. Dolay›s›yla nübüvvet temelinde imamete iliflkin bu tarz bir delillendirme, tespit edebildi¤imiz
kadar›yla ilk defa Hâdî ile’l-Hak taraf›ndan öne sürülmüfltür.
Hâdî ile’l-Hak, nübüvvete iliflkin bu genel delillendirmesi d›fl›nda Hz. Peygamber’in nübüvvetine getirilen elefltirileri cevaplayarak onun peygamberli¤ini ispata giriflir.
2.3.Hz. Muhammed’in Nübüvvetini ‹spat›
Hâdî ile’l-Hak, Hz. Peygamberin nübüvvetini ispat hususunu, bir zimmî
taraf›ndan soruldu¤u varsay›lan “Hz. Muhammed’in peygamberli¤i nas›l sabit olur?” sorusuna cevap sadedinde ispat etmeye çal›fl›r.
Ona göre, Hz. Muhammed’in nübüvveti, Hz. Musa ve Hz. ‹sa’n›n nübüvvetlerinin sahih oldu¤u gibi sahih olur. ‹srail o¤ullar› içinde onlar›n nübüvvetlerini sabit k›lan ve onlara itaati zorunlu k›lan fley, Hz. Muhammed’in nübüvvetini de sabit k›lar.
Onlar›n nübüvvetlerini do¤ru k›lan fley ise, getirdikleri mucizelerdir. Bu
mucizelere mahlukattan hiç biri güç yetiremez, zira bunlar sadece Allah’tan
gelir. Bu hususta zimmiye de Müslümana da verilecek cevap ayn›d›r. Hz. Musa ve Hz. ‹sa’n›n mucizeleri, kendi ümmetlerine onlar›n peygamberliklerini ispat etti¤i gibi, Hz. Muhammed’in mucizeleri de bütün mahlukata onun nübüvvetini ispat eder. Mucizeler, Allah ve resulü için, ümmete bir delil olarak
ikame olur. Bir zimmînin Hz. Muhammed’in nübüvvetini ikrar› ile, kendi peygamberinin nübüvvetini kabul etmesi sahih olur.40
Hâdî ile’l-Hak, zimmînin, “Hz. Muhammed’in peygamberli¤ini, gösterdi¤in
delil karfl›s›nda kabul etmek zorunday›m. Fakat o, sizin peygamberinizdir, bize gönderilmifl bir peygamber de¤ildir” fleklindeki itiraz›na; Hz. Peygamberin,
38 Hâdî ile’l-Hakk, Mes’eletü’n-nübüvve, 431-432.
39 Hâdî ile’l-Hakk, Mes’eletü’n-nübüvve, 432-433.
40 Hâdi ile’l-Hakk, ‹sbâtü’n-nübüvve, (Mecmûu resâil, içinde), 422.
Zeydî Gelenekte Nübüvvetin ‹spat›: Hâdî ‹le’l-Hak Örne¤i
185
hem onun hem de atalar›n›n peygamberi oldu¤unu, zira nebîlerin kendi bafllar›na bir fley getirmelerinin, sonra bunu Allah’a atfetmelerinin mümkün olmad›¤›n›, böyle bir fley yapm›fl olsalard› bunun Allah’a atfedilmifl bir yalan
olaca¤›n›, Allah’›n elçilerinin de bundan uzak olduklar›n› ifade eder.
Hâdî ile’l-Hak, zimmî, Hz. Muhammed’in getirmifl oldu¤u Kur’an’›n Allah’tan oldu¤unu kabul ettikten sonra “Ancak Kur’an bize de¤il, size gönderilen kitapt›r” diye itiraz edebilece¤ini söyler. O, zimmînin bu itiraz›na, Hz.
Muhammed’in peygamberli¤ini, getirdi¤i kitab›n Allah’tan oldu¤unu kabul etti¤ine göre Kur’an’da, Hz. Muhammed’in ve getirdi¤i kitab›n onlara da gönderildi¤inin tasdikinin bulundu¤unu ifade ederek cevap verir. Bu hususa delil
olarak da flu ayetleri aktar›r: ‘Biz seni flâhid, müjdeleyici ve uyar›c› olarak
gönderdik. Ki Allah’a ve Resûlüne inanas›n›z, O’nu destekleyesiniz. O’na sayg› gösteresiniz ve sabah akflam O’nu tesbih edesiniz.’41; ‘De ki: ‘Ey insanlar,
ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi Allah’›n elçisiyim. O’ndan baflka
tanr› yoktur. O, diriltir, öldürür. Gelin Allah’a ve O’nun ümmî peygamberi
olan elçisine inan›n –ki o da Allah’a ve O’nun sözlerine inanmaktad›r-, O’na
uyun ki do¤ru yolu bulas›n›z!’42; ‘Sizin yan›n›zda bulunan› do¤rulay›c› olarak
indirmifl bulundu¤um (Kur’an)a inan›n ve onu inkâr edenlerin ilki olmay›n;
ayetlerimi birkaç paraya satmay›n ve benden sak›n›n.’43
Hâdî ile’l-Hak bu ayetleri aktard›ktan sonra zimmîye, bu ifadelerin hepsinin, Allah’tan oldu¤unu kabul etti¤i kitapta bulundu¤unu, o kitab›n bir k›sm›n› inkar ederse hepsini inkar etmifl olaca¤›ndan Allah’›n emrini tasdik
edip, ona uymas› gerekti¤ini ifade eder.44
Daha sonra Hâdî ile’l-Hak, Hz. Muhammed’in nübüvvetinin delillerine geçer. Bu hususta önce Hz. Muhammed’in nübüvvetine iliflkin delilin ne oldu¤u meselesinin, inkar eden bir kimsenin de¤il, tevhid ve nübüvvet hususunda bizimle ittifak eden Ehl-i Kitap’tan birinin sorunu oldu¤unu, çünkü inkar
edenlerin Peygamberleri gönderen Allah’› kabul etmediklerini ifade eder. Daha sonra Yahudî, H›ristiyan ve Allah’›n birli¤ini kabul eden Ehl-i Kitaptan biri bunu sorarsa; bu husustaki delilin, mahlukattan herhangi birinin yapmaktan aciz oldu¤u ve peygamberi tasdik için sadece Allah'›n gerçeklefltirebildi¤i mucizeler oldu¤unu ifade eder.45 Daha sonra da pek çok oldu¤unu ifade etti¤i Hz. Peygamberin mucizelerinden flunlar› zikreder: Az miktardaki su
41
42
43
44
45
Feth 48/8-9.
A’râf 7/158.
Bakara 2/41.
Hâdi ile’l-Hakk, ‹sbâtü’n-nübüvve, 424.
Hâdi ile’l-Hakk, Mecmûu resâil, 425.
186
‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹
ile pek çok sahabînin su ihtiyac›n› karfl›lamas›, az bir yiyecek ile pek çok insan› doyurmas›, kurtun Hz. Peygamberin nübüvvetini ifade etmesi, emri ile
a¤ac›n yerinden ç›k›p yan›na gelmesi ve yine emri ile eski yerine geri dönmesi, zehirli butun konuflmas›.46
Hâdi ile’l-Hak, yukar›da zikredilen ola¤an üstü hadiselerin Hz. Peygamberin getirdi¤i mucizeler oldu¤una dair delilin, farkl› yerlerden gelen, ilgileri
farkl›, meflguliyetleri farkl›, dilleri, renkleri farkl›, kendilerinden flüphe edilmesi mümkün olmayan bir toplulu¤un bildirdikleri mütevâtir haberler oldu¤unu belirtir.47
Hâdî ile’l-Hak, Hz. Muhammed’in nübüvvetine en güçlü delil olarak,
Kur’an’› gösterir. Hz. Peygamber döneminden kendi zaman›na kadar ki bela¤at ve fesahat ustalar›ndan kimsenin onun veya ondan bir surenin benzerini getiremediklerini ifade eder. Ayr›ca Hz. Peygamberin içlerinden ç›kt›¤›
Araplar›n, biricik gurur duyduklar› husus, fliir, bela¤at, hitabet olmas›na ra¤men ve Kur’an onlar›n hepsine birden bir surenin mislini getirmeleri hususunda meydan okumas›na ra¤men bunu yapamad›klar›n› belirtir. Bu durumun ise, Kur’an’›n, Allah’›n elçisine indirdi¤i bir kitap oldu¤una delalet etti¤ini söyler.48
Gördü¤ümüz üzere Hâdî ile’l-Hak’›n nübüvveti ve özellikle Hz. Muhammed’in nübüvvetini ispat hususundaki delillendirme tarz›, amcas› Muhammed b. el-Kâs›m’›n tarz›na çok benzemektedir. Dolay›s›yla hocas› da olan amcas› Muhammed b. el-Kâs›m’dan etkilenmifl gözükmektedir. Ondan farkl› olarak yukar›da belirtmifl oldu¤umuz nübüvvetin gereklili¤i hususunu mant›kî
yönden gerekçelendirmifl ve nübüvveti ispat›yla, peygambere vasîli¤i ve imameti temellendirmifltir. Hâdî ile’l-Hak, nübüvvetin ispat› hususunda kendisinden sonraki Zeydî alimleri de etkilemifltir. Hatta baz›lar›, onun ispat tarz›n› aynen benimsemifllerdir.49
3.Sonuç
‹slâm Tarihinde II./VIII. asr›n sonlar›ndan itibaren nübüvveti ve Hz. Peygamberin nübüvvetini ispat etme hususunda eserler yaz›lmaya bafllanm›flt›r.
46
47
48
49
Hâdi ile’l-Hakk, Mecmûu resâil, 425-426.
Hâdi ile’l-Hakk, Mecmûu resâil, 426.
Hâdi ile’l-Hakk, Mecmûu resâil, 427.
Ebû Tâlib Nât›k bi’l-Hakk Yahya b. el-Hüseyin b. Hârun el-Hârûnî (424/1033), fierhu’l-bâli¤i’lmüdrik, (thk. Muhammed Yahya Sâlim ‹zân), San’a 1997, 67-74; Kâs›m b. Muhammed b. Ali
ez-Zeydî (1029/1620), el-Esâs liakâidi’l-ekyâs fî ma’rifeti rabbi’l-âlemîn, (thk. ‹sa Do¤an), Samsun 1998, 86 vd.
Zeydî Gelenekte Nübüvvetin ‹spat›: Hâdî ‹le’l-Hak Örne¤i
187
Zeydiyye içinde nübüvveti ispat etmek için ilk müstakil eser yazan Hâdî ile’lHak’t›r. O, akl› bafl›nda olgun bir insan›n, peygamberlik müessesesinin gereklili¤ini akl›yla bilmesi gerekti¤ini, fakat bir nebînin peygamberli¤inin sadece beflerin yapmaktan aciz oldu¤u mucizeler yoluyla bilinebilece¤ini ifade
eder. Onun bu anlay›fl›, sonraki baz› Zeydîler taraf›ndan da benimsenmifltir.
Görüldü¤ü kadar›yla Hâdî ile’l-Hak, Hz. Muhammed’in peygamberli¤ini Ehl-i
Kitab’a yani, H›ristiyan ve Yahudîlere karfl› ispat etmeye çal›flm›flt›r. Ayr›ca o,
nübüvveti ispat tarz› temelinde imameti delillendirmeye çal›fl›r.
Download