FELSEFE 1 ÜN‹TE I I B‹LG‹ FELSEFES‹ A. B‹LG‹ FELSEFES‹N‹N KONUSU 1. Bilgi Kuram› a. Bilgi Kuram›n›n Temel Kavramlar› b. Bilgi Kuram›n›n Temel Sorular› 2. Mant›k B. B‹LG‹ KURAMININ TEMEL PROBLEM‹ 1. Do¤ru Bilginin ‹mkans›zl›¤› 2. Do¤ru Bilginin ‹mkan› a. Rasyonalizm (Ak›lc›l›k) b. Empirizm (Deneycilik) c. Kritisizm (Elefltiricilik) ç. Pozitivizm (Olguculuk) d. Analitik Felsefe (Çözümleyici Felsefe) e. Pragmatizm (Faydac›l›k) f. Fenomenoloji (Öz Bilimi, Görüngü Bilim) TEST II 21 FELSEFE 1 ☞ BU BÖLÜMÜN AMAÇLARI Bu bölümü çal›flt›¤›n›zda; * Bilgi Kuram› hakk›nda bilgi sahibi olacak, * Bilgi Kuram›n›n Temel Kavramlar›n› ö¤renecek, * Rasyonalizm (Ak›lc›l›k), Empirizm (deneycilik), Kritisizm (Elefltiricilik), Pozitivizm (olguculuk), Analitik Felsefe (Çözümleyici Felsefe), Pragmatizm (Faydac›l›k), Fenomenoloji ( Görüngübilim) kavramlar› hakk›nda bilgi sahibi olacaks›n›z. NASIL ÇALIfiMALIYIZ? ✍ Bu bölümü kavrayabilmek için; * Konu içerisinde ilk kez karfl›laflt›¤›n›z kavram ve deyimleri, konu içersindeki tan›mlardan veya kitab›n›z›n sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun. * Sorular› cevaplay›n›z. * Uyar›lar› dikkatle okuyun, gerekiyorsa yaz›n›z. * Konuyu daha ayr›nt›l› ö¤renmek için kitab›n›z›n sonundaki kaynaklardan yararlan›n› z. 22 FELSEFE 1 ÜN‹TE II B‹LG‹ FELSEFES‹ HAZIRLIK ÇALIfiMALARI ☛ 1. Kitab›n›z›n sözlük bölümünden veya bir felsefe sözlü¤ünden afla¤›da s›ralanan kavram ve terimlerin anlamlar›n› ö¤reniniz. ak›lc›l›k gerçekçilik sofist dogma idea sonsal (aposteriori) do¤a felsefesi numen temellendirme do¤ruluk önsel (apriori) yazg›c›l›k (fatalizm) fenomen sezgi 2. Bilgilerimizi ak›l yoluyla m›, yoksa deney ve gözlem yoluyla m›? elde ederiz. Düflününüz. 3. Bilgilerimizin do¤rulu¤undan kuflku duyar m›y›z? Tart›fl›n›z. A. B‹LG‹ FELSEFES‹N‹N KONUSU Felsefenin, ilk kez Akdeniz kültür çevresinde ‹zmir'in güneyindeki Milet kentinde, ünlü filozof Thales'le bir “do¤a felsefesi” olarak ortaya ç›kt›¤›n› söyleyebiliriz. Ç›k›fl tarihi yaklafl›k olarak MÖ 7. yüzy›ld›r. Thales do¤ay› meydana getiren temel ögenin ne oldu¤unu merak etmifl onu araflt›rm›flt›. Do¤ay› ve oluflumunu kavrama çabas›ndan do¤an bu felsefeye önce “ilk felsefe” daha sonra “do¤a felsefesi” ve “metafizik” denilmifltir. Demek oluyor ki ilk filozoflar varl›k, do¤a üzerine yönelmifller, do¤ay› anlamaya çal›flm›fllard›r. Orta ça¤›n sonuna kadar da temel araflt›rma alan› genel olarak bu olmufltur. 23 FELSEFE 1 17. yüzy›lda Kolomb'un keflifleri, Rönesans, Reform hareketleri ve yeni bilim anlay›fl›n›n do¤mas› ile birlikte felsefe, “bilgi kuramsal dönemeç” diye adland›r›lan bir döneme girdi. Önde gelen filozoflar varl›k hakk›nda bir iddiada bulunmadan önce baflka baz› sorular sormam›z gerekti¤ini ileri sürmeye bafllad›lar. Örne¤in: “‹nsani varl›k neyi bilebilir?, “Bilgi nedir?, “Bir fleyi bilmek ne demektir?”, “‹nsan bilgisinin s›n›rlar› var m›d›r?” ...vb. Bunun sonucunda bilginin ne oldu¤unu, nas›l ve ne yollardan elde edildi¤ini araflt›ran bilgi felsefesi (epistemoloji) do¤mufltur. Epistemoloji, Yunanca “do¤ru bilgi, sistematik bilgi, kan›tlanabilir bilgi” anlam›na gelen “episteme” ile ak›lsal aç›klama anlam›na gelen “logos” kelimelerinden türemifl bir sözcüktür. Bilgi felsefesinin belli bafll› kurucular› Frans›z filozof Descartes (Dekart, 1596-1650), ‹ngiliz filozof John Locke (Con Lok, 1724-1804) ve Alman filozof Immanuel Kant (‹mmanuel Kant, 1632-1704)'t›r. 1. Bilgi Kuram› Bilgi kuram› (teorisi), epistemoloji ya da bilgi felsefesi fleklinde adland›r›l›r. Genel olarak flöyle tan›mlanabilir; bilginin kayna¤›n›, ilkelerini, yöntemini ve çeflitli bilgi dallar›n› araflt›ran bir felsefe dal›d›r. John Locke'a göre bilgi kuram›, “bilginin kökenini, do¤rulu¤unu ve s›n›rlar›n›, buna göre de inanç, kan› ve yarg›lar›m›z›n temellerini araflt›r›r.” Epistemoloji ya da bilgi kuram›, insan bilgisini ele alan felsefe dal› olarak da tan›mlanabilir. Epistemolojinin ana problemleri hakk›nda genifl aç›klamaya geçmeden önce, bilgi kuram›n›n temel kavramlar› hakk›nda bilgi vermek yararl› olacakt›r. a. Bilgi Kuram›n›n Temel Kavramlar› Bilgi kuram›n›n temel kavramlar›; bilgi, süje (özne, insan), obje (nesne), do¤ruluk (hakikat), gerçeklik (realite) ve temellendirmedir. 24 FELSEFE 1 * Bilgi; Daha öncede tan›mland›¤› gibi bilgi; Bilen varl›k yani özne ile bilinmek istenen varl›k yani nesne aras›ndaki iliflkinin sonucunda ortaya ç›kan üründür. * Süje; bilgiyi ortaya koymak için nesneye yönelen insand›r. * Obje; bilgisini edinmek için yöneldi¤imiz her fleydir. Bir fleyin bilgi nesnesi olabilmesi için öznenin ona yönelmifl olmas› gerekir. Bilgi nesnesi, bazen zamanda ve mekanda gerçek olarak var olan olur bazen de hak, adalet, demokrasi, dikdörtgen gibi düflünsel olarak var olabilmektedir. * Gerçeklik; Belirli bir zamanda ve mekanda var olan her fleydir. ‹nsan bilincinden ba¤›ms›z olarak var olan varl›klard›r. Günlük yaflamdaki anlam›yla bilgi kuram›ndaki anlam› farkl›d›r. Günlük yaflamda gerçek kavram› do¤ruluk kavram›yla kar›flt›r›lmakta bu iki kavram birbirlerinin yerine kullan›lmaktad›r. Örne¤in karfl›m›zdaki birinin bir iddias›n› do¤ru bulmad›¤›m›z› belirtmek istedi¤imizde “Senin bu sözün gerçek de¤il.” dedi¤imiz olur. Asl›nda söylemek istedi¤imiz fludur; “Senin bu sözün yanl›fl.” ya da “Senin bu sözün do¤ru de¤il.” * Do¤ruluk(hakikat); alg›lar, kavramlar, bilimsel kuramlarla nesnel gerçek aras›ndaki uygunluktur. Do¤ruluk bilgiye iliflkin bir özelliktir. Ortaya konan ürün yani bilgi do¤ru olabilir. Do¤ruluk, zihnin üretti¤i önermenin gerçeklikteki objeye, duruma tam olarak uymas›d›r. Örne¤in, “Kar beyazd›r.” önermesi gerçekte var olan bir fleyi oldu¤u gibi yans›tt›¤›, kara gerçekten de sahip oldu¤u bir özelli¤i yükledi¤i için do¤rudur. Yani kar gerçekte de beyaz oldu¤u için bu önerme do¤rudur. * Temellendirme; belli bir bilgiyi ortaya koyan önermelerin gerekçelendirilmesi ve do¤rulanmas›d›r. K›sa yoldan sonuca varmak felsefenin oldu¤u gibi onun bir dal› olan bilgi felsefesinin de özelli¤i de¤ildir. Felsefe de bilgi kuram› da ele ald›¤› kavram› yada soruyu, derinlemesine araflt›r›r ve ayd›nlatmaya çal›fl›r. Buradaki temel amaç temellendirmektir. b. Bilgi Kuram›n›n Temel Sorular› Bilgi kuram›n›n temel sorular› iki grupta toplanabilir: 1) Bilginin de¤erine iliflkin sorular; “Do¤ru bilgiye ulaflmak mümkün müdür?”, “Bilgimiz kesin midir?”, “E¤er bilgimiz do¤ru bilgi ise bunun ölçütü nedir?” gibi sorulard›r. 2) Bilginin kayna¤›na iliflkin sorular; “Bilginin kayna¤› nedir?”, “Bilgilerimizin kayna¤› deney mi, ak›l m› yoksa sezgi midir?” gibi sorulard›r. Bilgi kuram›n›n temel sorular› aras›nda “Do¤ru bilginin ölçütü nedir?” sorusu önemli bir yere sahiptir. Bu soruya birbirinden farkl› yan›tlar verilmifltir. Verilen bu yan›tlardan baz›lar› flöyle s›ralanabilir: * “Akla dayanan bilgi do¤ru bilgidir.” (rasyonalizm = ak›lc›l›k) * “Deneye dayanan bilgi do¤ru bilgidir.” (emprizm = deneycilik) 25 FELSEFE 1 * “Yarar sa¤layan bilgi do¤ru bilgidir.” (pragmatizm = faydac›l›k) * “Olguya dayanan bilgi do¤ru bilgidir.” (pozitivizm = olguculuk) * “Sezgiye dayanan bilgi do¤ru bilgidir.” (entüisyonizm = sezgicilik) * “Fenomeni dile getiren bilgi do¤ru bilgidir.” (fenomenoloji = görüngü bilim) Görüldü¤ü gibi yukar›da s›ralanan önermelerin her biri bilginin kayna¤› konusunda farkl› yaklafl›mlar› dile getirmektedir. 2. Mant›k Do¤ada oldu¤u gibi düflüncelerimiz aras›nda da bir iliflki ve düzen vard›r. Bu düzeni sa¤layan yasalar, ilkeler taraf›m›zdan bilinmedi¤i zaman bile görevlerini sürdürmüfller, sürdürmeye de devam etmektedir. Do¤a olaylar›n› yöneten do¤a yasalar›n› bulmak do¤a bilimlerinin (fizik, kimya, biyoloji...) iflidir. Düflünceler aras›ndaki iliflki ve düzeni sa¤layan yasa ve ilkeleri bulma iflini de mant›k görev edinmifltir. Günümüzde bilgi kuram›n›n içinde say›lan pek çok konu geçmiflte mant›k taraf›ndan ele al›nm›fl, incelenmifltir. Bu bak›mdan bu iki alan aras›nda yak›n iliflki vard›r. Bilgi kuram›n›n ortaya koydu¤u bilginin mant›k ilkelerine ayk›r› olmamas› gerekti¤i düflünülürse söz konusu yak›n iliflkinin nedeni daha iyi anlafl›lmaktad›r. Ancak bu iki disiplin aras›nda ciddi ayr›l›klar olsa da bilgi kuram› ile mant›k birbirini tamamlayan iki disiplindir. Mant›k bilginin formuyla, bilgi kuram› ise bilginin içeri¤i ile ilgilenir. Mant›k, do¤ru düflünmenin ilkelerini, yöntemini belirleyen bir disiplindir. Do¤ru düflünmenin temel yasalar›n› (özdefllik, çeliflmezlik, yeter neden ve üçüncü halin olanaks›zl›¤›) belirler. K›saca do¤ru düflünmenin kurallar›n› ö¤reten bilgi diye tan›mlayabiliriz. Mant›k, yarg›lar› içerik bak›m›ndan de¤erlendirmez. Onun için önemli olan yarg›lar›n do¤rulu¤u de¤il, önceden belirlenen mant›k ilkelerine uyup uymad›¤›d›r. Mant›k için baflta gelen yarg›lar ars› iliflkilerin do¤rulu¤udur. Burada üzerinde durulan temel kavram do¤ruluktur. Do¤ruluk iki türlüdür; mant›¤›n ulaflmaya çal›flt›¤› “mant›ksal do¤ruluk” ve bilimlerin ulaflmaya çal›flt›¤› “bilgisel do¤ruluk”. Mant›k do¤rusu ayn› zamanda bilgi do¤rusu olabilir. Ancak bu durum her zaman böyle olmayabilir. Mant›ksal do¤ruluk, önermeler aras›nda iliflki kurularak, mant›k kurallar›na uygun ak›l yürütmeler ile elde edildi¤i için “biçimsel do¤ruluk” olarak da adland›r›l›r. Örne¤in; Bütün insanlar ölümsüzdür. 26 (öncül) Ali insand›r. (öncül) O hâlde Ali de ölümsüzdür. (sonuç) FELSEFE 1 B. B‹LG‹ KURAMININ TEMEL PROBLEM‹ (Do¤ru Bilginin ‹mkân› Problemi) ‹lk Ça¤'da insanlar, duyu organlar› arac›l›¤› ile ulaflt›klar› her bilgiyi do¤ru kabul etmifllerdir. Bu dönemde insanlar; insan zihninden ba¤›ms›z bir gerçekli¤in oldu¤una, insan zihninin bu gerçekli¤i kesin olarak bilebilece¤ine ve bu bilgiyi duyularla elde edebilece¤ine kesin olarak inanm›fllard›. Bilginin kayna¤› yaln›zca duyu organlar›na dayand›r›ld›¤› için buna “naiv empirizm”(yöntemsiz ve sistemsiz bir empirizm) denilmifltir. Bu dönemde bilgi felsefi bir sorun olarak görülmemifltir. Bunun yerine varl›¤›n bilgisini elde edilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bilgi konusuna kay›ts›z kalma modern felsefe döneminde son bulmufltur. Bu dönemde bilgi kuram› bafll› bafl›na bir felsefi disiplin haline gelmifltir. ‹nsanlar bilgi üzerine düflünmeye bafllad›klar›nda karfl›lar›na flu türden sorular ç›km›flt›r: “‹nsan; varl›¤› ve nesneleri gerçekten bilebilir mi?”, “Bilgi nesneyi do¤ru olarak yans›t›r m›?”, “Bilgi kesin olabilir mi?”, “Bilgi kesin olabilirse ölçütü nedir?”. Bu ve benzeri sorular üzerinde düflünmek demek bilginin de¤erini araflt›rmak demektir. Öte yandan bilginin de¤eri üzerine geçerli ve tutarl› fleyler söyleyebilmek, bilginin nereden kaynakland›¤›n› ve nas›l do¤du¤unu sorgulamay› gerektirmifltir. Bu gereklilik de flu sorular› ortaya ç›karm›flt›r: “Bilgimiz nas›l olufluyor?”, “Bilgimizin oluflmas›nda rol oynayan etkenler nelerdir: ak›l m›, deney mi, sezgi mi yoksa baflka bir fley mi?”, “Bilgi hangi kaynak ya da kaynaklardan do¤maktad›r?” Bu ve benzeri sorunlar üzerinde düflünmek ise bilginin kayna¤›n› araflt›rmak demektir. ❂ ‹lk ça¤ filozoflar› bilginin kayna¤›n› sorgulamadan önce bilginin de¤eri, yani do¤ru ve kesin bir bilginin olup olmad›¤› sorunu üzerinde durmufllard›r. Filozoflardan baz›lar› do¤ru bilginin imkâns›zl›¤›n› yani insan›n gerçekli¤in bilgisine eriflemeyece¤ini savunmufltur. Bu görüfle septisizm (flüphecilik) denir. Baz› filozoflar da do¤ru bilginin mümkün oldu¤u görüflünü savunmufllard›r. Buna da dogmatizm ad› verilir. 1. Do¤ru Bilginin ‹mkâns›zl›¤› “Genel geçer do¤ru bir bilgi var m›d›r?” sorusu ‹lk Ça¤dan bu yana sorulmufltur. Ancak bu dönemde filozoflar tüm varl›klara temel olan, tüm varl›klar›n kendisinden ç›kt›¤› ana maddenin ne oldu¤unu araflt›rm›fllard›r. Onun için antik felsefenin ilk dönemi do¤a felsefesi olarak adland›r›l›r. Do¤a filozoflar›n›n, ayn› konuda farkl› sonuçlara ulaflmalar› kuflkuculu¤un ortaya ç›kmas›nda etkili olmufltur. Örne¤in Thales'e göre, evrenin kendisinden ç›kt›¤› ana madde “su” iken Anaksimenes'e göre “hava”d›r. Yine Herakleitos'a göre evrende sürekli bir de¤iflim vard›r, Parmenides'e göre evrende de¤iflme yoktur. Filozoflar›n ayn› konuda farkl› hatta çeliflik sonuçlara ulaflmalar›, insanlar›n d›fl dünyan›n bilgisini elde edemeyeceklerini düflünmelerine neden olmufltur. 27 FELSEFE 1 Kuflkuculuk ak›m›n› etkileyen görüflleri k›saca belirtmekte yarar vard›r. Bunlardan biri “Zenon (M.Ö. 490-430)'a aittir. Zenon paradoks(çat›flk›)lar› diye bilinen, hareketin imkans›zl›¤›n› gösteren “ok” kan›t› flöyledir: At›lan bir okun hareket etti¤ini san›r›z. Oysa ok, hedefe varmak için at›lm›fl oldu¤u yer ile hedef aras›ndaki mesafenin her noktas›n› tek tek geçmek, yani ayr› ayr› her noktada bulunmak zorundad›r. Bulunmas› demek ise Zenon'a göre durmak demek oldu¤undan, ok bütün bir uçufl süresince duruyor, yani hareket etmiyor demektir. Zenon'un bu kan›t› kuflkuculuk aç›s›ndan önem tafl›r, çünkü o söz konusu kan›t›yla, insanlar›n kesin olarak bildikleri bir konuda yani yaydan ç›kan okun hareket etti¤i konusunda kuflkuya düflmelerine neden olur. Atomcu filozof Demokritos (M.Ö. 460-360)'a göre de duyularla elde edilen bilgi ve d›fl dünyadaki somut varl›klar gerçekte var de¤ildir. Gerçekte var olan fleyler yaln›zca renksiz, kokusuz atomlard›r. Atomlar ise alg›lanamaz, alg›lanamayaca¤› için de gerçek olan bilinemez. Sofistlere göre de bilgilerin kayna¤› duyumlard›r. Duyum ve alg›lar ise özneldir. Kifliden kifliye de¤iflir. Bu nedenle herkesin kabul etmesi gereken genel geçer do¤rular yoktur. Sofist düflünürler Eski Yunan'da kentleri dolaflarak para karfl›l›¤› ders veren ö¤retmenlerdi. ‹nsanlara güzel konuflma ve politikada baflar›l› olman›n yollar›n› ö¤retiyorlard›. Sofist düflünürlerin en ünlüleri Protagoras (482-411) ve Gorgias (M.Ö. 483-375) d›r. Protagoras'a göre “insan her fleyin ölçüsüdür.” Buna göre herhangi bir konuda genel geçer bir yarg›da bulunamay›z. Herkesin üzerinde uzlaflabilece¤i do¤ru ya da yanl›fl hiçbir fley yoktur. Gorgias ise; “1) Hiçbir fley var de¤ildir. 2) Bir fley olsa bile, bilinemez. 3) Bir fley var olsa ve bilinebilse bile, bu bilgi baflkalar›na aktar›lamaz.” görüflüyle genel geçer do¤runun olmad›¤›n› belirtmifltir. 28 FELSEFE 1 ❂ ❂ Genel geçer do¤ru bilginin insan için olanaks›z oldu¤unu dile getiren ak›ma, kuflkuculuk (septisizm) ad› verilir. Bu ak›m›n önde gelen temsilcileri, ilkça¤ felsefesinde Phyrrhon (Piron, M.Ö. 365 - 275), Timon (M.Ö. 320-230), Arkesilaus (M.Ö. 216-241) ve Karneades (M.Ö. 214-129)'tir. Septisizm denilince bilgi, varl›k ve de¤erin var oldu¤undan flüphe eden ve bunlar›n bilgisine ulafl›labilece¤ine kuflkuyla bakan felsefe anlafl›l›r. Bu anlay›fla göre; duyular›m›z›n bize sa¤lad›¤› bilgi karmafl›kt›r, atlat›c›d›r, de¤iflkendir. Oysa do¤ru bilginin mutlak, aç›k ve genel geçer bir bilgi olmas› gerekir. fiüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan ilk filozof Phyrrhon'dur. Bu yüzden septisizme Pyrrhonizm de denir. Ona göre varl›klar›n bizzat kendilerini hiçbir zaman bilinemez. Biz, varl›klar› yaln›zca bize göründükleri flekliyle bilebiliriz ve bu görünüfllerin ötesine geçemeyiz. Varl›klar›n, nesnelerin ne olduklar› insan için bilinmez bir konudur. Pyrrhon'a göre, bilgimizin kayna¤› duyumdur. Duyumlar ise sübjektif (öznel) olup, kifliden kifliye farkl›l›k gösterir. Dolay›s›yla sübjektif duyumlardan hareketle, objektif (nesnel) bir gerçekli¤in bilgisine var›lamaz. Phyrrhon'un bu görüflleri, daha sonra ö¤rencisi Timon ve Aenesidemos (Enesidemos, M.S. 1. yüzy›l) temellendirilerek ayr›nt›l› hâle getirilmifltir. Bu kan›tlardan baz›lar› flunlard›r: 1) ‹nsanlarda baz› yap›sal farkl›l›klar vard›r. 2) Duyu organlar›, insandan insana farkl›l›k gösterir. 3) Farkl› koflullar özneyi farkl› flekilde etkiler. 4) Nesnelerin yeri ve uzakl›¤›, duyumu olumsuz bir biçimde etkiler. 5) Yasalar›n, gelenek ve göreneklerin insanlar›n üzerinde farkl› etkileri olur. S›ralanan bu nedenlerden dolay›, ayn› fleyler farkl› insanlara, farkl› flekillerde görünebilece¤i için do¤ru bilgiye ulaflmak mümkün de¤ildir. Arkesilaus, duyular ve ak›l yoluyla elde edilen bilginin genel geçer bilgi oldu¤una inanmam›z için kan›t›n bulunmad›¤›n› savunur. Ona göre; “Do¤ru dedi¤imiz bilgiler gerçekten do¤ru de¤il, do¤ruya benzer bilgilerdir.” Karneades'e göre de “Do¤ru için elimizde güvenilir bir ölçüt yok, bütün bilgilerimiz yaln›zca olas›l›k de¤erindedir, kesin bilgi de¤ildir.” Görüldü¤ü gibi septisizm, insan zihninin kesin bilgiye ulaflamayaca¤›n›, gerçe¤in özünü bilemeyece¤ini, bunun için herhangi bir konuda özellikle ana madde, tanr›, ruh gibi konularda olumlu yada olumsuz yarg›da bulunman›n yersiz oldu¤unu ileri süren bir ö¤retidir. 29 FELSEFE 1 Septisizm hakk›nda yanl›fl anlafl›lmalar› gidermek için birkaç noktan›n aç›klanmas›nda yarar vard›r. Septisizm gerçe¤i bütünüyle inkâr etmek de¤ildir. ‹nkâr etmek bir yarg›da bulunmak olaca¤›ndan septik filozoflar, hiçbir konuda kesin yarg›da bulunmazlar. Ayr›ca septik filozoflar›n ileri sürdükleri görüfller gündelik olaylarla ve pratik ifllerle ilgili de¤il, felsefi gerçeklikler ve ilkelerle ilgilidir. Septiklerin flüphe anlay›fl›n› Descartes'›n flüphe yöntemiyle kar›flt›rmamak gerekir. Çünkü septiklerde flüphe amaçt›r; (do¤ru bilgiye ulaflma mümkün de¤ildir) Descartes'ta ise do¤ru ve kesin bilgiye ulaflmak için bir araç ve yöntemdir. Descartes, insan için kesin ve mutlak bir bilgiye ulaflman›n mümkün oldu¤unu savunur. ‹flte söz konusu kesin ve mutlak bilgiye ulaflmak için, kuflkuyu bir yöntem olarak kullan›r. Günümüzde, bilim ve teknoloji h›zla geliflmekte, her bilim dal› alanlar›yla ilgili say›s›z do¤ru bilgi ortaya koymaktad›r. Bunun sonucunda “Do¤ru bilgi mümkün müdür?” sorusu ortadan kalkm›fl ve septisizm bir felsefi ö¤reti olarak varl›¤›n› koruyamam›flt›r. 2. Do¤ru Bilginin ‹mkân› Bu bafll›k alt›nda; varl›k hakk›nda do¤ru bilgiye ulaflman›n mümkün oldu¤unu savunan çeflitli görüfller ele al›nacakt›r. Do¤ru bilgiye ulaflman›n mümkün oldu¤unu güçlü ve mutlak bir inançla savunduklar› için, filozoflar›n tav›rlar› dogmatizm olarak ifade edilir. Do¤ru bilgiye ulaflman›n mümkün oldu¤u konusunda ayn› tavr› benimseyen, bununla birlikte, bilginin kayna¤› konusunda ayr›lan, farkl› düflünen bu görüfller flunlard›r: rasyonalizm, emprizm, kritisizm, pozitivizm, analitik felsefe, entüisyonizm, pragmatizm ve fenomenoloji. a. Rasyonalizm (Ak›lc›l›k) Rasyonalizm (ak›lc›l›k, usçuluk) kavram›n› günlük dildeki anlam› ile felsefedeki anlam› farkl›d›r. Günlük dilde rasyonalizm; ak›l ve mant›k süzgecinden geçmemifl görüflleri kabul etmemek, önyarg›lardan ve duygusal saplant›lardan ar›nm›fl olmak anlam›na gelir. Felsefede ise rasyonalizm, do¤ru bilginin kayna¤›n›n ak›l oldu¤unu savunan görüfltür. Rasyonalizm; bilginin do¤ufltan gelen ak›l ve onun bir görevi olan düflünme gücü ile meydana geldi¤ini benimser ve do¤ru bilginin kayna¤›n› da duyularda de¤il, ak›lda gören ö¤retidir. Ona göre akl›m›z do¤ufltan birtak›m ilkeler ve yetilerle donat›lm›flt›r. Evreni oluflturan tüm nesneler hakk›nda kesin bilgi edinmemiz için yaln›zca bu ilkelere uygun biçimde mant›¤›m›z› kullanmam›z yeterlidir. Rasyonalistlere göre matematik ve mant›k bilgileri ak›lsal (ussal) oldu¤u için, de¤iflmeyen, herkes için do¤ru bilgilerdir. Filozoflar da ayn› yöntemle evrenle ilgili tüm gerçekleri bilebilir. 30 FELSEFE 1 Felsefe tarihinde ‹lk Ça¤dan bu yana bilgi konusunda, temelde rasyonalist görüflü savunan ancak farkl› yaklafl›mlar› olan birçok filozof vard›r. Bunlardan Platon, Aristoteles, Fârâbî, Descartes ve Hegel'in görüfllerini ele al›p inceleyelim. Sokrates (M.Ö. 469-399) Sokrates ‹lk Ça¤ felsefesinin çok önemli filozoflar›ndan biridir. Kendisinin yaz›l› bir eseri yoktur. Düflüncelerini günümüze ulaflt›ran ö¤rencisi platon olmufltur. Sokrates yaz k›fl Atina sokaklar›nda dolafl›r, herkesle her konuyu tart›fl›rd›. “Sorgulanmam›fl yaflam yaflanmaya de¤mez.” sözünden yola ç›kar ve her fleyin sorgulanmas› gerekti¤ini ö¤ütler. Tart›flt›¤› kiflilere, de¤er yarg›lar›na körü körüne inanman›n yanl›fll›¤›n› göstermeye çal›fl›rd›. Ona göre, “Erdem bilgidir.” Ancak her bilgi erdem de¤ildir. Erdem olan bilgi, insan› kendisini gerçeklefltirmeye ve mutlulu¤a götüren bilgidir. Sokrates, tart›flma yöntemi olarak diyalektik yöntemini kullan›rd›. Bu yöntem maiotik (do¤urtma)ve ironi (alay)den oluflur. Tart›flt›¤› kiflilerin özelliklerine göre yöntemleri kullan›rd›. Hiçbir fley bilmedi¤ini söyleyen kiflilere, maiotik yöntemiyle asl›nda birçok fley bildi¤ini gösterir. Her fleyi bildi¤ini sanan kiflilere de ironi yöntemiyle gerçekte bir fley bilmedi¤ini gösterirdi. “Bildi¤im bir fley var, o da hiçbir fley bilmedi¤imdir” sözüyle ve sergiledi¤i ö¤renme ve bilgiye susam›fll›k haliyle karfl›s›na ald›¤› kiflilere gerçekte bilgisiz olduklar›n› iflaret ederdi. Sokrates'in bu düflüncelerinde ebe olan annesinin etkisi olmufltur. Bunu flöyle ifade eder; “Annem, nas›l var olan bir bebe¤in dünyaya gelmesine yard›mc› oluyorsa ö¤retmen de ö¤rencisine yeni bir fley ö¤retmez; ancak onun akl›nda var olan bilgileri gün ›fl›¤›na ç›kar›r. Çünkü bilgiler akl›m›zda do¤ufltan vard›r.” Böylece kesin ve genel geçer bilginin var oldu¤unu ve bilginin do¤ufltan geldi¤ini savunur. 31 FELSEFE 1 Platon (M.Ö.427-347) Sokrates'in ö¤rencisi Platon kesin, genel geçer bilginin var oldu¤unu ve bu bilginin do¤ufltan geldi¤ini savunur. Ona göre, de¤iflen hiçbir flekilde bilinemeyece¤i için, insan zihninden ba¤›ms›z olan, de¤iflmez bir varl›k olmal›d›r. Platon'a göre sabit, kal›c› ve de¤iflmez olan birtak›m varl›klar olmal›d›r. O bu de¤iflmez, sabit ve kal›c› varl›klara idealar ad›n› verir. Platon'un bilgi konusundaki görüfllerini aç›klayabilmek için, varl›k görüflünü aç›klamakta yarar vard›r. Platon, var olanlar› ikiye ay›rarak, iki ayr› dünyan›n var oldu¤unu ileri sürer: Birincisi, befl duyu organ›yla alg›lad›¤›m›z, somut varl›klardan oluflan insanlar›nda içinde yaflad›¤› dünyad›r. Platon'un görünüfller dünyas› ya da “nesneler dünyas›” ad›n› verdi¤i bu dünyada mutlak bir de¤iflme hüküm sürer. Nesneler dünyas›ndaki varl›klar, sürekli olarak de¤ifltikleri için bilinemez, çünkü de¤iflen bir fley bilinemez. Nitekim befl duyu ile alg›lad›¤›m›z dünyadaki varl›klar belli bir zamanda belli bir fley iken, baflka bir zamanda baflka bir fley olacakt›r. Bu nesne sürekli de¤iflti¤i için onun do¤ru bilgisine, tasvirine ulaflmak mümkün de¤ildir. Befl duyu yoluyla yaln›zca somut nesneler hakk›nda birtak›m inanç ve ya san›lar›m›z olabilir. ‹kincisi, Varl›klar›n ilk örneklerinin yer ald›¤› idealar dünyas›d›r. Bu dünya öncesiz ve sonras›z olan idealar›n dünyas›d›r. ‹dea de¤iflmez öz, fleylerin ilk örnekleridir. As›l gerçek olan idealar›n dünyas›d›r. Her fleyin asl› oradad›r. As›l gerçeklik, idealar oldu¤undan do¤ru bilgi idealar›n bilgisidir. ‹dealar dünyas› ancak ak›lla kavranabilir. Nesneler dünyas›, idealar dünyas›n›n bir kopyas›, bir gölgesidir. Platon'a göre idealar de¤iflmez, gözle görülemez, duyularla alg›lanamaz. Ancak onlar ak›l yoluyla bilinebilir. ‹dealar hakk›ndaki bilgilerimiz do¤ufltan gelmektedir. Aristoteles (M.Ö.384-322) Aristoteles ile ö¤retmeni Platon'un bilgi anlay›fllar› çok fazla farkl›l›k göstermez. Aristoteles'e göre de bilgi de¤iflmez olan›n bilgisidir. Baz› konularda ö¤retmeni Platon'dan farkl› düflünür. Platon gerçek varl›klar›n idealar oldu¤unu ve idealar›n nesneler dünyas›n›n d›fl›nda oldu¤unu ileri sürmüfltü. Aristoteles bu görüfle karfl› ç›kar. Ona göre idealar, Platon'un ileri sürdü¤ü gibi nesnelerin d›fl›nda, zaman ve uzay›n ötesinde de¤ildir. 32 FELSEFE 1 ‹dealar, varl›klar›n içinde bulunan “öz”lerdir. Aristoteles'e göre varl›klar›n bir “öz”ü bir de “form”u (biçimi) vard›r. Form (biçim) Platon'un idea dedi¤i fleydir. Bu söylemiyle Aristoteles idealar›n varl›¤›n› kabul eder. Ancak, idealar› baflka bir evrende de¤il, nesnelerin içindeki “öz”le beraber oldu¤unu düflünür. Ona göre insan›n do¤ufltan getirdi¤i bilgileri yoktur. Ama, duyu organlar› arac›l›¤› ile elde etti¤i verileri iflleme ve tümel kavramlar› oluflturma yetene¤i vard›r.Bu görüflünü flöyle dile getirir; “Bilgi duyumla bafllar, ancak bilgi duyum de¤ildir. Bilgide duyumun yan›nda baflka bir ögenin, akl›n ifle kar›flmas› söz konusu olmazsa asla bilim ve felsefe meydana gelmez.” Aristoteles'e göre bilgi edinme yetisi ak›ld›r. Ak›l da edilgin (pasif) ve etkin (aktif) olmak üzere ikiye ayr›l›r. Bilginin malzemesini edilgin ak›l yani duyular verir, onu biçimlendiren ise etkin ak›ld›r. ‹nsan akl›nda do¤ufltan getirdi¤i baz› temel kal›plar (kategoriler) vard›r. ‹flte bu kal›plar sayesinde insan bilgiyi biçimlendirir, genel kavramlar biçiminde ortaya koyar. Aristoteles'e göre gerçekte var olanlar tek tek fleylerdir: ‹nsan, yaz› tahtas›, yoldaki otobüs vb. Görmedi¤imiz idealar›n gerçekli¤i yoktur. Ancak tek tek var olanlar› bir kavram alt›nda birlefltirerek tümel önermeler elde etmek gerekir. Çünkü bu tümel önermeler sayesinde bilgiye ulafl›labilir. Tümel önermeler, tekil önermelerden olufltu¤undan yap›lmas› gereken tekilleri tümellerden üretmektir. Bu ak›l yürütme biçimine ise tümden gelim (dedüksiyon) ad›n› verir. Fârâbî (870-950) Fârâbî Türk as›ll› bir filozoftur. ‹slam felsefesinin kurucusu say›lan Fârâbî Aristoteles'in ve Plotinos'un görüfllerinden yararlanarak kendi sistemini kurmufltur. Felsefesinin amac› ‹slam dinini felsefi bir temele oturtmaya çal›flmakt›. Fârâbî'nin bilgi konusundaki görüflleri Aristoteles'in görüflleriyle uygunluk gösterir. Ona göre bilginin üç kayna¤› vard›r. Bunlar; duyu, ak›l ve nazard›r. Duyusal bilgiler duyu organlar› arac›l›¤› ile al›nan tekil olan bilgilerdir. Ak›l sayesinde kendi iç dünyam›zda olanlar›, zihin durumlar›m›z› gözlemleriz. Nazar ise do¤ufltan getirilen düflüncelere karfl›l›k gelir. Derinli¤ine düflünmeyi ifade eden nazar yoluyla ak›lda 33 FELSEFE 1 do¤uflta bulunan düflünceleri kavrar›z. Duyu ve ak›l do¤rudan , nazar ise dolayl› bilgi verir. Duyu organlar›yla alg›lanan d›fl dünyaya ait tekil bilgiler do¤ru bilgiler de¤ildir. Bu bilgiler sadece do¤ru bilginin malzemesini oluflturur. Tekil bilgiler nazar yani derinli¤ine düflünme, ak›l yürütme yoluyla biçimlendirilerek genel kavramlara, yarg›lara dönüfltürülür. Böylece kesin ve genel geçer bilgilere ulafl›lm›fl olur. Fârâbî'ye göre insan zihninde do¤ufltan getirilen düflünceler vard›r. ‹nsan akl›nda bulunan sezgi gücü sayesinde bu düflünceleri kavrar. Sezgi, kesin ve genel geçer bilgiye ulaflma arac›d›r. Rene Descartes (Röne Dekart, 1596-1650) Descartes, modern felsefenin ve analitik geometrinin kurucusu olarak kabul edilir. Felsefeyi, her türlü dinsel ve siyasal otoritenin bask›s›ndan kurtarmaya çal›flm›fl önemli bir filozoftur. Felsefe alan›nda önemli eserler vermifltir. En önemli eserleri; “Yöntem Üstüne Konuflma”, “Felsefenin ‹lkeleri” ve “Metafizik Düflünceler”dir. 34 FELSEFE 1 Descartes'e göre bilgi üç yoldan: duyu organlar›ndan, düfl (hayal) gücünden (yapma bilgi) ve do¤ufltan gelir. Tanr›, ruh, uzay ve tüm matematik düflünceler do¤ufltan gelir. Do¤ufltan gelen düflünceler t›pk› irsî hastal›klara benzer. Nas›l bu tür hastal›klar her yeni do¤an bebeklerde kesin olarak ortaya ç›kaca¤› anlam› tafl›mad›¤›; ama hastal›¤a yakalanma olas›l›¤›n›n yüksekli¤ini gösterdi¤i gibi do¤ufltan gelen düflünceler de do¤du¤umuzda haz›r olan düflünceler de¤ildir. ‹nsanda bu düflünceleri ortaya ç›karan sa¤duyu gibi yetenekler vard›r. Descartes'e göre zihnimizin duyumlarla ve deneyle elde etti¤i bilgiler ile düfl gücü ile ilgili bilgiler olas›l›¤› içerir, her zaman aç›k ve seçik de¤ildir. Çünkü bu tür bilgilerimizin gerçek bir nesne karfl›l›¤› yoktur. Bu iki bilgi türü ile elde edilen bilgiler, zihnin hayal ve fantezileriyle oluflturulmufl kurgulard›r. Ona göre yaln›zca do¤ufltan gelen bilgiler do¤rulu¤u aç›k ve seçik olan bilgilerdir. Bu tür bilgiler do¤as› gere¤i genel geçer, do¤ru ve zorunlu bilgilerdir. Descartes, do¤ufltan gelen bilgileri en de¤erli bilgi kabul etmekle dogmatik rasyonalizmi benimsemifl bir bilgi kuramc›s›d›r. Descartes'e göre duyular›m›z ve anlama yetimiz bizi yan›ltabilirler. Yan›lman›n varl›¤› insan› her fleyden flüpheye götürür. fiüphe ede ede flüphe edemeyece¤imiz bir yere gelebiliriz. O da “flüphelenmekte oldu¤umdan flüphe edemem.” “fiüphe etmek, düflünmek demektir.” Böylece Descartes, ünlü sözü “Düflünüyorum öyleyse var›m.” önermesine ulafl›r. Düflünüyor olmam var oldu¤umdan yani düflünen bir “ben”in var oldu¤undan emin olmam› sa¤lamaktad›r; çünkü var olmasayd›m düflünemezdim. Bu kan›tlamas›yla Descartes, do¤rulu¤undan aç›k seçik bir biçimde emin oldu¤u bir önerme bulundu¤unu göstermifl olur. Bununla flüphecili¤in, hiçbir fley bilinemez, biçimindeki temel düflüncesini çürütmüfl olur. Demek oluyor ki bilmek olanakl›d›r. Yukar›da aç›kland›¤› gibi apaç›k do¤ru bilgiye ak›l ile ulaflt›¤› için Descartes rasyonalisttir. Hegel (1770-1831) Alman filozof George Wilhelm Friedrich Hegel (Georg Vilhelm Fridrih Hegel) rasyonalizmi doruk noktas›na ulaflt›rm›fl bir filozoftur. Hegel'e göre, insan varl›k hakk›nda, duyular› hiç kullanmaks›z›n, yaln›zca ak›l yoluyla gerçek ve apaç›k bir bilgiye ulaflabilir. Çünkü, akl›n yasalar›yla, varl›¤›n yasalar› bir ve ayn›d›r. Yine ona göre nesnenin kendisi de özne gibi ussal'd›r.(ak›lsald›r) Hegel varl›kla, düflünce aras›ndaki bu özdeflli¤i flöyle ifade etmifltir: “Akla uygun olan gerçek, gerçek olan ise akla uygundur. 35 FELSEFE 1 Hegel'e göre temel bilim mant›k bilimidir. Do¤ru bilgiye yaln›zca mant›k yoluyla ulafl›labilir. Mant›k bilimi, akl›n yaln›zca kendisinden türetti¤i kavramlar›n ortaya konmas›, aç›klanmas› ve gelifltirilmesinden oluflur. Düzgün düflünme, do¤ru düflünme kurallar›n›n ve formlar›n›n bilgisidir. Bir fleyin baflka bir fleyden ç›kt›¤› ya da baflka bir fleyin sonucu oldu¤u gibi ba¤lant›lar› inceleyen formel disiplindir. Descartes'e göre bütün evren, mant›¤›n kavramlar› yani genel belirlenimleri ve çerçevesi içinde infla edilmifltir. Mant›k hakikatin apaç›k göründü¤ü aland›r. Hegel'in felsefesinin temelinde geliflme ve de¤iflme kavram› bulunur. Felsefedeki önemi, her fleyin de¤iflim ve hareket halinde, birbirine ba¤l› oldu¤unu söylemesi ve diyalektik yöntemini gelifltirmesidir. Ona göre düflünce (ruh) ve madde (evren) sürekli de¤iflim içindedir. Her tür yaflam›n ve hareketin temelinde de¤iflme ve geliflme vard›r. Hegel'e göre de¤iflmede düflüncenin yani ruhun yeri ve önemi öndedir. Yani düflüncede meydana gelen de¤iflmeler maddedeki de¤iflmelere yol açar. Hegel'e göre bu dünya, bu dünyay› meydana getiren ve bilgimizin konusu olan nesneler insan zihninden baflka bir zihnin eseridir. Hegel bu mutlak zihne (mutlak ak›l) “Geist” ad›n› verir. Geist, kendi kendisine yeten, kendi kendisinin bilincinde olan bir varl›kt›r. Ona göre her fley üç aflamal› bir geliflme sonucu meydana gelir. Bu aflamalar; tez, antitez ve sentezdir. Her fley karfl›t› arac›l›¤› ile geliflir, de¤iflir. Her tez, antitezini gerektirir, bu ikisinin iliflkisi daha yüksek düzeyde senteze ulafl›r. Geist'›n diyalektik hareketinin birinci ad›m›nda O, kendisindedir(tez). Kuvvet halindedir ve gücünü henüz gerçeklefltirmemifltir. Bununla birlikte Geist'in kendisini bilmesi, tan›mas› için gerçeklik kazand›rmas› gerekir. Geist, bu amaçla kendisini ilk olarak do¤ada gerçeklefltirir (antitez). Hegel'e göre do¤a farkl›laflm›fl “Geist”tir. O flimdi kendisinden baflka bir fley olmufl, özüne ayk›r› düflmüfltür. Geist do¤ada kendisine yabanc›laflm›fl, kendi özü ile çeliflik duruma düflmüfltür. Bu çeliflki diyalektik sürecin üçüncü basama¤›nda kültür dünyas›nda ortadan kalkar(sentez aflamas›). Bununla da Geist kültür dünyas›nda yeniden kendini bulur, kendine döner, bilincine tam olarak varm›fl ve özgürlü¤üne kavuflmufltur. 36 FELSEFE 1 b. Empirizm (deneycilik) Empirizm, bilgimizin kayna¤›nda, yaln›zca deneyin bulundu¤unu söyleyen ak›md›r. Empirizme göre insan akl›nda do¤ufltan gelen hiçbir bilgi yoktur. Baflka bir de¤iflle mant›k ilkeleri yada düflünmenin yasalar› da denilen; özdefllik, çeliflmezlik, yeter neden, üçüncü halin olanaks›zl›¤› ilkeleri; matematikteki kavramlar; tanr› fikri vb. akl›m›zda do¤ufltan hiçbir bilgi yoktur. ‹nsan zihni do¤ufltan bofl bir levha gibidir. Yine empirizme göre sahip oldu¤umuz tüm bilgilerimizi deney ve gözlemlerle, duyular arac›l›¤› ile elde ederiz. Çocuk, soban›n yada ateflin s›cak oldu¤unu ve kendisini yakabilece¤i bilgisine deney ve gözlem arac›l›¤› ile ulafl›r. Empirizmin ilk ve en yal›n biçimini ‹lk Ça¤ filozoflar›ndan Epikuros (M.Ö.341270)'ta görürüz. Epikuros , “Mühür, bal mumuna nas›l t›pat›p kendi izini b›rak›rsa eflya da bizde belli izler b›rak›r.” sözüyle bilgilerin ilk kayna¤›n›n duyu oldu¤unu savunmufltur. Ona göre bizi yan›ltan duyular de¤il, akl›n ekledi¤i yarg›lard›r. Empirizmin iki ünlü temsilcisi vard›r: biri kurucusu da say›lan John Locke di¤eri David Hume'dur. fiimdi bu düflünürlerin görüfllerini ana hatlar›yla aç›klayal›m. John Locke (Con Lok, 1632-1704) Empirizmin kurucusu Locke, bilginin kayna¤›nda tecrübenin, deneyin bulundu¤unu söyler. Ona göre insan zihni dünyaya bofl bir levha (tabula rasa) olarak gelir. Tüm bilgilerimizin kayna¤› deney ve al›flkanl›klard›r. Ona göre bilgilerimiz do¤ufltan olsayd›, cahil yada budala olarak gördü¤ümüz kiflilerin de ak›l ilkeleri, matematik kavramlar ve tanr› hakk›nda bilgisi olmas› gerekirdi. Nitekim bugün öyle toplumlar vard›r ki tanr› konusunda hiçbir düflüncesi ya da onu anlatacak sözcükleri dahi yoktur. 37 FELSEFE 1 ❂ Locke'a göre bilginin iki kayna¤› vard›r. Birincisi d›fl dünyay› duyularla tan›mam›z› sa¤layan d›fl deney (duyum), ikincisi ise zihnimizin çeflitli ifllemlerini bize bildiren iç deney (refleksiyon)dir. Ona göre bütün bilgi ve düflüncelerimiz bu iki kaynaktan elde edilir. Kayna¤› deney olan bu tür bilgilere felsefede aposteriori bilgiler denir. Onda her tür bilgi aposterioridir. Locke'a göre bilginin meydana gelebilmesi için flu yetilere ihtiyaç vard›r: 1) Zihnimize gerekli tasar›mlar› sa¤layan alg›, 2) Zihnimize gelen tasar›mlar› saklayan bellek, 3) Tasar›mlar› yada düflünceleri birbirinden ay›rmam›za yarayan ay›rt etme yetisi, 4) Tasar›m ve düflünceleri birbiriyle karfl›laflt›rmam›z› sa¤layan karfl›laflt›rma yetisi, 5) Bir çok tasar›m› ve düflünceyi birlefltirmemizi sa¤layan birlefltirme yetisi ve 6) Benzer düflünce ve tasar›mlardaki ortak ögeyi bulup ç›karmaya yarayan soyutlama yetisi. Locke'a göre üç tür bilgi edinme yolu bulunur: a) Sezgisel bilgi: Bu bilgi edinme yoluyla insan kendi varl›¤›n›n bilgisine sahip olur. Bu tür bilgiler kesin ve sa¤lam bilgilerdir. b) Duyusal bilgi: Bu bilgi edinme yoluyla insan d›fl dünyadaki varl›klar›n bilgisine sahip olur. Bu tür bilgiler kesin ve sa¤lam bilgi de¤ildir. c) Tan›tlay›c› bilgi: Tan›tlama, metallerin genleflmesini ›s›ya dayand›rma, cisimlerin düflüflünü yer çekimine ba¤lama iflleminde oldu¤u gibi, ortak terimleri bulunmayan önermeler aras›nda bir nedensellik ba¤›nt›s› kurma ifllemidir. Bu tür bilgi edinme yoluyla da insan Tanr›'n›n varl›¤›n› kan›tlar. Görülüyor ki Locke rasyonalistlerin görüfllerine karfl› ç›km›fl, deneyden gelmeyen birtak›m bilgilere sahip oldu¤umuz varsay›m›n› bir düfl, bir yan›lg› olarak görmüfl ve tüm bilgilerimizin deneyden geldi¤ini göstermeye çal›flm›fl bir filozoftur. David Hume (Deyvid Hiyum, (1711-1776) Hume, insan›n her fleyi alg› yoluyla bildi¤ini söyler. Ona göre alg›lar iki flekilde ortaya ç›kar. Bunlar; - ‹zlenimler ve - ‹deler (kavramlar ve düflünceler)dir. ‹zlenimler; duyumlar, duygulanmalardan oluflur. Görürken, iflitirken, severken yada nefret ederken alg›lad›klar›m›z ve hissettiklerimiz bu grupta yer al›r. ‹zlenimler canl› ve güçlü olur. ‹deler ise duyum ve duygulan›mlar›n soluk izleri veya kopyalar›d›r. Bunlar›n fark›na herhangi bir izlenime yönelip onun üzerinde düflündü¤ümüzde var›r›z. Zihinde bulunan her fleyin, tüm izlenim, kavram ve düflüncelerin temelinde, d›fl dünyan›n duyular yoluyla alg›lanmas› vard›r. Bu alg›larda belli özellikler bulundu¤u zaman bunlar birbirleriyle birlefltirilir. Böyle bir birlefltirme faaliyetinin sonucunda, ise daha karmafl›k düflünceler ve bilgiler ortaya ç›kar. 38 FELSEFE 1 Hume'a göre düflüncelerin birbirleriyle birlefltirilmesini sa¤layan üç özellik vard›r: 1) Benzerlik: Buna göre, bir heykel bizi heykeli yap›lan fley üzerinde düflünmeye sevk eder. 2) Süreklilik: Buna göre, bir futbol tak›m›nda bir futbolcudan söz edilmesi bize baflka futbolcular› düflündürür. 3) Neden -sonuç ba¤lant›s›: Buna göre de, bir ameliyat yaras› üzerinde düflünme bizi yaran›n ard›ndaki ac›ya götürür. Bütün bilgilerimiz, nedensellik ilkesine dayan›r. Fakat, Hume nedensellik ilkesinin temellendirilemeyece¤ini ve bilinemeyece¤ini savunur. Nedensellik ilkesi fiunlar› savunur: Her fleyin bir nedeni vard›r ve belirli koflullar alt›nda ayn› neden daima ayn› sonucu do¤urur. Hume bu ilkeye kat›lmaz. Ona göre bu ilkeye ulaflabilmek için do¤adaki her olay› birer birer gözden geçirip bir neden-sonuç zinciri oluflturmak gerekir. Oysa böyle bir çal›flma, ne kuramsal olarak ne de pratik olarak mümkün de¤ildir. Hume'a göre nedensellik ilkesi al›flkanl›ktan ibarettir. Örne¤in; ateflin üzerine konan her suyun kaynad›¤›n› gördü¤ümüz için “Atefl suyun kaynama nedenidir.” deriz. Yine A ve B olaylar› aras›nda her zaman birbirini izleyen bir iliflki gözlemledi¤imiz için bu iki olay aras›nda nedensellik iliflkisi oldu¤una inan›r›z. Oysa bunlar bir bilgi de¤il bir inanç ve al›flkanl›kt›r. Buna ba¤l› olarak Hume, nedensellik ilkesinin deneyin sonucu olan bir düflünce olmas› gerekti¤ini söyler. Yani bir baflka anlat›mla nedensellik bir zorunluluk de¤il, bizim bir al›flkanl›¤›m›zd›r. David Hume, Baconla bafllayan ve daha sonra Locke ile geliflen empirizmi doruk noktas›na ç›karm›fl kendisinden sonra gelen düflünürleri büyük ölçüde etkilemifltir. 39 FELSEFE 1 c. Kritisizm (Elefltiricilik) Do¤ru bilgiye sadece ak›lla ulafl›labilece¤ini iddia eden rasyonalizm ve duyularla elde edilece¤ini söyleyen empirizmi elefltirdi¤i için kristizm ad› verilmifltir. Felsefesini hem empirizme hemde rasyonalizme dayand›ran kritisizm do¤ru bilgiye ulaflabilmemiz için deney, gözlem ve akl›n bir arada bulunmas› gerekti¤ini savunan bir ö¤retidir. Ayn› zamanda insan zihninin güçlerine ve insan›n neyi bilip bilemeyece¤ine iliflkin bir araflt›rmadan meydana gelen felsefi yaklafl›md›r. Kurucusu Kant't›r. * Immanuel Kant (1724 - 1804) : Felsefede rasyonalizm ve ampirizm ak›mlar›n›n bir sentezini yapm›flt›r. Kant'a göre, Deneyden önce gelen hiçbir bilgi yoktur. Fakat bu bütün bilgilerimizin deneyden geldi¤i anlam›na gelmez. Bütün bilgilerimiz deneyle bafllar fakat yaln›zca deneyin ürünü de¤ildir. Yani bilgi deneyle bafllar fakat deneyle sona ermez. Bilgi için deneyin yan›nda deney verilerini düzene sokacak bir öge daha gereklidir ki bu da ak›ld›r. Kant, insan zihninde apriori (önsel) bir bilgi oldu¤unu savunur. Do¤ufltan var oldu¤unu söyledi¤i fley akl›n kategorileri (formlar›)dir. Kant'a göre, ak›l deneyden gelen hammaddeyi, malzemeyi bu kategoriler sayesinde biçimlendirir ve bilgiye dönüfltürür. Bir k›s›m bilgi de aposteriori olarak sonradan elde edilir. ‹nsan, bilgi sürecinde, pasif olmay›p aktif bir biçimde duyular yoluyla gelen izlenimleri s›n›flar, kal›plara yerlefltirir ve yorumlar. Kant'a göre insan bilgisi s›n›rl›d›r. ‹nsan zihni, nesneleri ve olaylar› gerçekte olduklar› flekliyle bilemez. Nesneler, zihnin imkanlar›na, yap›s›na ve formlar›na göre bilinebilir. ‹nsan zihni fenomenleri (görüngü) bilebilir. Kant'a göre bilgilerimizin iki kayna¤› vard›r. Bunlar ak›l ve deneydir. Deney, d›fl dünyaya iliflkin bilgilerimizin ham maddesini, içeri¤ini verir. Ak›l ise bu hammaddeyi düzenler, belli bir kal›ba sokar. Kant bu düflüncesini k›saca flu sözleriyle aç›klar: Kavramlar, deneyden gelen malzeme olmaks›z›n bofl, deneyden gelen ham madde ise kavramlar olmaks›z›n kördür. 40 FELSEFE 1 Kant insan zihnini bir fabrikaya benzetir. Herhangi bir fabrikaya gelen bir ham madde, birtak›m ifllemlerden geçtikten yani ifllendikten sonra maddeye dönüflür. Örne¤in pamu¤un ifllendikten sonra kumafla dönüflmesi gibi. Kant'a göre biz yaln›zca fabrikadan ç›kan kumafl› bilebiliriz. Onun ifllenmeden önceki halini bilemeyiz. ‹flte Kant varl›klar›n zihnimizde ifllenmeden önceki haline “numen” ad›n› verir. Numen varl›klar›n gerçek durumu, bizim asla bilemeyece¤imiz durumudur. Varl›klar›n zihnimizde birtak›m ifllemlerden geçtikten sonraki haline ise “fenomen” ad›n› verir. Fenomen, varl›klar›n bizim taraf›ndan bilinen yönüdür. ç. Pozitivizm (olguculuk) Pozitivizm modern bilimi temel alan bilim d›fl› her türlü spekülasyonu reddeden bir felsefe ak›m›d›r. Bu felsefi görüfle göre, d›fl dünyay› yaln›zca duyu deneyi yoluyla bilebiliriz. ‹nsan için önemli olan olgular› ve bunlar aras›nda var olan de¤iflmez iliflkileri araflt›rmak ve ortaya koymakt›r. Rönesansla bafllayan ve 18. yy Ayd›nlanma Ça¤› ile devam eden süreç 19. yy. da pozitivizmi ortaya ç›karm›flt›r. ‹nsan bu ça¤da kal›plardan kurtulmufl, akl›n özgürleflme yolu aç›lm›flt›r. Bu anlay›fla göre ak›l do¤an›n iflleyifl yasalar›n› bulmakla yükümlüdür. Pozitivizmin ilk temsilcisi Saint Simon (Sen Simon, 1760-1825) olup bu düflünceyi sistemli bir felsefe haline getiren Auguste Comte (Ogüst Komt) olmufltur. Auguste Comte (1798-1857) Comte Frans›z devrimi sonucunda yaflanan karmaflay› ortadan kald›rmak istemifl, toplumu bilim yoluyla yeni bafltan düzenlemeyi amaçlam›flt›r. Ona göre düflüncelerdeki anarflinin toplumda karmaflaya yol açt›¤› bir ça¤da, toplumun kurtuluflunu sa¤layacak tek çözüm pozitivizmdir. Onun pozitivizminin en önemli özelli¤i, do¤a olaylar›n› do¤a üstü güçlerin yönlendirdi¤i düflüncesini reddetmesidir. ‹kinci olarak duyular›m›z›n bize sa¤lad›¤› olgulardan hareket ederek, insan taraf›ndan gözlenemeyen özlerini, gizli nedenlerini bulma çabalar›ndan vazgeçmesidir. 41 FELSEFE 1 Felsefenin deneysel bilimleri örnek almas› gerekti¤ini öne süren Comte'a göre felsefenin amac› olgular aras›ndaki de¤iflmez iliflkileri ya da do¤al yasalar› bulmakt›r. Bu amaç ise ancak gözlem ve deney yoluyla gerçeklefltirilebilir. Gözlem ve deney yoluyla kazan›lan bilgi pozitif bilgidir. Pozitif bilgi tarihsel evrimin sonucu olan bir bilgidir ve insanl›¤›n ulaflabilece¤i en yüksek düzeydir. Bu bilgi, Comte'un ünlü üç hal yasas›nda üçüncü evreye karfl›l›k gelen bilgidir. Comte'a göre toplumlar bu bilimsel düflünme (pozitif) aflamas›na uzun bir tarihsel sürecin sonunda ulaflm›fllard›r. Bu yasaya göre insan düflüncesi üç evreden geçerek ilerler. 1) Teolojik evre: Tüm olay ve olgular›n tanr›yla ya da kutsal say›lan varl›klarla aç›kland›¤› evredir. Bu evrede olaylar›n arkas›nda do¤a üstü nedenler bulundu¤una inan›l›r. Örne¤in, deprem gibi do¤al bir felaketin, Tanr›'n›n insanlar› cezaland›rmas›n›n sonucu oldu¤u düflünülür. 2) Metafizik evre: Ruh, ölümsüzlük vb. do¤aüstü, soyut kavramlar›n ve gizli güçlerin temel belirleyici oldu¤u aflamad›r. Örne¤in, a¤›r nesnelerin düflmesi, do¤adaki yerlerini alma çabas› ya da boflluktan korkma ile aç›klanm›flt›r. 3) Pozitif Evre: ‹nsan bu evrede yaln›zca gözlenebilir olana yönelmifl, olay ve olgular aras›ndaki de¤iflmez ba¤lar› ve yasalar› araflt›rm›flt›r. Örne¤in, bu evrede bir nehrin en afla¤›ya inmek istedi¤i için de¤il evrensel çekim yasas›n›n etkisinde oldu¤u için akmakta oldu¤u bilimsel görüflü ile aç›klanm›flt›r. Görülüyor ki Comte pozitif bilime büyük de¤er vermekte ve onun yard›m›yla hem do¤ay› hem de toplumu düzenlemeyi amaçlamaktad›r. Bu arada felsefenin de pozitifleflmesini istemektedir. Felsefenin pozitifleflmesi demek düflünmenin teolojik ve metafizik ögelerden ar›nd›r›lmas› demektir. O zaman da felsefenin konusu, bilimlerin yöntemi ve ilkeleri üzerinde düflünmek olacakt›r. d. Analitik Felsefe (Çözümleyici Felsefe) Analitik felsefe, pozitivizmin 20. yy. da ça¤dafl bir görünüm alm›fl fleklidir. 1. Dünya savafl›ndan sonra bir grup bilim adam› Viyana'da bir araya gelerek bu ak›m› oluflturmufl, daha sonra ‹ngiltere ve Amerika'da geliflerek yay›lm›flt›r. Neopozitivizm (yeni olguculuk) ya da mant›kç› pozitivizm olarak da bilinir. Bu ak›ma göre felsefenin as›l u¤rafl alan› dildir. Analitik filozoflara göre felsefenin görevi dil çözümlemeleri yapmakt›r. Çünkü onlara göre do¤ru bilgi ancak böyle elde edilebilir. Analitik felsefeye göre felsefe varl›k, de¤er ve Tanr› üstüne do¤rulu¤u test edilemeyen görüfller öne sürmemelidir. Felsefenin görevi dildeki kavramlar› çözümlemektir. Dildeki kavramlar çözümlendi¤i taktirde kafa kar›fl›kl›¤› yaratan geleneksel felsefe problemleri de çözümlenebilir. Bu ak›m›n bafll›ca temsilcileri, Ludwig Wittgenstein (Ludvig Vitgenfltayn), Moritz Schlick (Moris fiilik, 1882-1936), Rudolph Carnap (Rudolf Karnap, 1891-1970) ve Hans Reichenbach (Hans Rayh›nbah, 1891-1953)'t›r. Bu temsilcilerden k›sa yaflam›nda büyük etkiler b›rakm›fl olan Wittgenstein'in görüfllerini aç›klayal›m. 42 FELSEFE 1 Ludwig Wittgenstein (1889-1951) Ludwig Wittgenstein (Ludvig Vitgenfltayn) tüm felsefe problemlerini bir dil problemine indirger, bu nedenle onun felsefesinin merkezinde dilin kapsam›n› ve s›n›rlar›n› belirleme vard›r. Ona göre felsefe ayn› zamanda dili s›n›fland›rma ve sadelefltirme çabas›d›r. Dil anlaml› cümlelerle resmetti¤imiz bir gerçeklik teorisidir. Wittgenstein'na göre, dil dünyay› resmeder, resmetti¤i için de dünyay› temsil eder. Bunun için önermeler, olgular›n tasvirleri, olgular›n resimleridir. Bir baflka anlat›mla olgular›n dildeki karfl›l›klar› önermelerdir. Beri yandan önermeler düflüncelerin dile getirilmesidir. Dil ayn› zamanda düflüncelerin araçlar›d›r. Dil ile gerçeklik ayn› yap›ya sahip oldu¤u için dilin analizi gerçekli¤in analizi demektir. Dil ile ifade edilemeyen fleyler ise bilinemez. Wittgenstein daha sonraki y›llarda bu görüfllerinden vazgeçmifl, önceleri yads›d›¤› etik, estetik, dinsel ve metafizik önermelerin de anlaml› olabilece¤ini ileri sürmüfltür. e. Pragmatizm (Faydac›l›k) ❂ Do¤rulu¤u ve gerçekli¤i tek yanl› olarak, yaln›zca eylemlerin sonuçlar› ile de¤erlendiren ve onlara yaln›zca sa¤lad›¤› “fayda” aç›s›ndan bakan ak›ma felsefede, pragmatizm ad› verilir. Bu ak›ma göre gerçeklik ve do¤ruluk insan›n bak›fl aç›s›ndan, kanaatlerinden, dolay›s›yla da eylemlerinden ba¤›ms›z de¤ildir. Bundan dolay›, gerçeklik, do¤ruluk ve insan eylemlerinin sonuçlar›, sa¤lad›¤› baflar› ve yararlarla de¤erlendirilir. Pragmatizm, özellikle ABD ve ‹ngiltere'de yayg›nlaflm›fl ve toplumun yaflam felsefesi haline gelmifltir. E¤itimi ve ekonomiyi derinden etkilemifltir. Bu görüflün önde gelen temsilcileri; Amerikal›, William James, John Dewey ve ‹ngiliz Shciller'd›r. 43 FELSEFE 1 William James (Vily›m Ceymis, 1842-1910) James'e göre insan›n temel amac› kendini korumakt›r. ‹nsan davran›fllar›n›n hepsi kendi ç›kar›n› korumaya yöneliktir. Bu anlay›fl›n insan›n do¤as›nda var oldu¤unu savunur. Bu inan›fl›n gere¤i James, “Ne ki yararl›d›r o do¤rudur, ne ki do¤rudur o yararl›d›r.” Sözüyle do¤ru olan›n yararl› oldu¤unu savunmufltur. James, geleneksel felsefecilerin dogmalarla, kuramlarla u¤raflt›klar›n›, ilk nedenlere kafa yorduklar›n› fakat ormandaki tek tek a¤açlar› göremediklerini, pratik sonuçlar› göz ard› ettiklerini savunur. Bilim, felsefe ve teolojide hiçbir tan›m ya da formül kesin de¤ildir. Çünkü bunlar dogmatik teorilerdir. Pragmatizm ise hiçbir dogmas› olmayan yaln›zca insan›n eylemlerini ölçü alan bir ö¤retidir. E¤er bir kuram ya da formül bir problemi çözemiyorsa o kuramdan vazgeçilmelidir. James'e göre, bir kuram›n do¤rulu¤u söz konusu kuram›n ifle yararl›¤› ile belirlenir. John Dewey (Con Dövi, 1859-1950) Dewey'ye göre, bir düflüncenin do¤rulu¤u, o düflüncenin ifle yararl›l›¤›na ba¤l›d›r. Bir baflka anlat›mla e¤er bir bilgi yararl›ysa do¤rudur, yararl› de¤ilse do¤ru de¤ildir. 44 FELSEFE 1 ❂ Dewey Pragmatizmin ve bilimsel yöntemin ö¤retilmesinin en etkili savunucular›ndand›r. Ona göre gerçek bilgi bilimsel bilgidir ve do¤a bilimlerinin yöntemiyle ulafl›lmayan bilginin de¤eri yoktur. Eylemlerimize temel olacak bilgiyi yaln›zca deney alan›nda aramam›z gerekir. Dewey'ye göre dünyada hiçbir düflüncenin kendi bafl›na de¤eri yoktur. Ona göre bir düflünce ancak baflar›l› sonuçlar› varsa do¤rudur. Dewey, bilimsel yasa, kuram ve kavramlar› birer alet olarak gördü¤ü için, onun ö¤retisine enstrümantalizm (aletçilik, araçç›l›k) de denir. Dewey'ye göre birer alet olan bilimsel yasa ve kuramlar, uygulamada bir ifle yararsa iyi ve do¤rudur. Uygulamada bir ifle yaramaz ya da bir farkl›l›k yaratmaz ise yanl›flt›r. O bu tezini ormanda kaybolmufl bir insan benzetmesiyle aç›klar. Kaybolan insan için bir tek gerçeklik vard›r; ormanda kaybolmas› olay›d›r. Amac› ise kayboldu¤u ormandan sa¤ salim kurtulabilmek dolay›s›yla da bu durumun yaratt›¤› korku ve tedirginlikten kurtulmakt›r. Ormandan kurtulmak için oluflturdu¤u tüm kuramlar ve denemeler birer araçt›r. Kaybolan adam›n ormandan ç›k›fl yolu ile ilgili planlar›, tahminleri uygulamada bir ifle yarar ve kurtuluflu sa¤larsa do¤rudur. f. Fenomenoloji ( Görüngübilim) Yirminci yüzy›l›n önemli felsefi ak›mlar›ndan biri de fenomenolojidir. Bu ak›ma göre fenomenler ve bilincin verileri incelenerek fenomenlerin içindeki öz bilinebilir. As›l varl›k fenomenlerin içinde gizli olan “öz”dür. Öz varl›¤› varl›k haline getiren ; onu o fley yapan temel nedendir. Bu görüfle göre “öz” fenomenin içinde vard›r ve bilinç onu sezgiyle kavrayabilir. Fenomenoloji ayn› zamanda öze ulaflmak için kullan›lan bir yöntemdir. Bu yöntemle bir fenomenin “öz”ünü bilebilmek için önce bütün verilmifl bilgileri “bir ayraç (parantez) içine al›p” yok saymak gerekir. Bu yöntemi kullanan düflünür, toplumsal yaflamdan, dini inançlar›ndan ve bilimsel yolla elde edilen tüm görüfllerinden, kan›lar›ndan ve önyarg›lar›ndan ar›nmak durumundad›r. Ancak bu yolla duyularla alg›lanan nesnelerin ötesinde bulunan “öz” kavranabilir. Edmund Husserl (“Edmond Huserl”, 1859- 1938) Huserl'e göre özü anlaman›n yolu fenomeni bilmekten geçer. Fenomenden hareketle “öz”'e ulafl›l›r. Fenomenoloji öze ulaflmak için kullan›lan bir yöntemdir. Bu yöntemle herhangi bir nesnenin özüne ulaflabilmek için önce bütün verilmifl bilgileri ayraç (parantez) içine al›p yok saymak gerekir. Ancak bu yolla duyularla alg›lanan nesnelerin ötesinde bulunan özlere ulafl›labilir. Öz bilinç taraf›ndan do¤rudan bilinebilir. Sezgi sayesinde fleylerin özünü, t›pk› duyu deneylerindeki do¤al cisimler gibi, do¤rudan, arac›s›z olarak bilebiliriz. Buradan da anlafl›laca¤› gibi o, felsefede özneden yola ç›kar ve ona göre öznenin temeli bilinçtir. Bilinç, devinim ve nesnesine yönelim içinde bulunan bir varl›kt›r. Bu nedenle bilinç, sadece bir ses ya da bir renk gibi duyusal özellikleri kavramakla yetinmez, ayn› zamanda nesnelerin saf anlamlar›n› ve mant›ksal özlerini de kavrayabilir. Husserl'e göre özler sezgi yoluyla kavranabilirler. Öz, bir nesneyi baflka bir fley de¤il de, kendisi yapan fleydir, özelliktir, anlamd›r. Öz, fenomenin içindedir ve bilinç bu özü sezgi yoluyla kavrayabilir. 45 FELSEFE 1 Fenomenoloji, ayn› zamanda öze ulaflabilmek için kullan›lan bir yöntemdir. Bu yöntemde, varl›¤›n özünü meydana getirmeyen somut özellikler ay›klan›r. Varl›¤›n somut özellikleri “parantez içine al›narak ay›klan›r., böylece varl›¤›n özüne ulafl›l›r. 46 FELSEFE 1 ÖZET Bilgi, ‹lk Ça¤dan itibaren ele al›nmaya bafllanm›fl bir konudur. Bu konunun felsefi bir sorun olarak alg›lanmas› ve temellendirilmeye çal›fl›lmas› ancak Yeni Ça¤da gerçekleflmifltir. Bu dönemden itibaren bilgi felsefesi, bilginin kayna¤›n›, de¤erini ve s›n›rlar›n› inceleyen felsefe dal› olarak varl›¤›n› sürdürmektedir. Bilgi felsefesinin temel kavramlar›, do¤ruluk (hakikat), gerçeklik ve temellendirmedir. Do¤ruluk, düflüncenin yada ileri sürülen sav›n nesnesine uygun olmas›d›r. Gerçeklik, zaman ve mekan içinde var olanlar›n tümüdür. Temellendirme ise ortaya konulan sava dayanak ve gerekçe bulma iflidir. Bilgi felsefesinin temel sorular›, do¤ru bilgi olanakl› m›d›r?, insan gerçe¤i tam ve kesin olarak bilebilir mi?, bilginin kayna¤› nedir? ...vb. dir. Bilgi felsefesinin iki temel alanda bu sorular› yan›tlad›¤›n› görürüz. Birincisi, bilginin kayna¤› ile ilgilidir. ‹nsan›n bilgiyi nas›l elde etti¤i sorusuna farkl› yan›tlar verilmifltir. Kimine göre bilginin kayna¤› duyu verileri, kimine göre ak›l, kimine göre sezgi, kimine göre deney ve gözlemdir. ‹kincisi bilginin de¤eri ile ilgilidir. Burada da neler bilgi olarak kabul edilebilir, neyi ne kadar bilebiliriz, bilginin yaflam içindeki önemi vb. sorular›na yan›tlar aran›r. Do¤ru bilgi olanakl› m›d›r? Sorusuna verilen yan›tlar iki grupta toplanabilir. Birinci grupta do¤ru bilgi olanaks›zd›r diyenler (sofistler, septikler ve akademi kuflkucular›) yer al›r. Sofistler göre, bilgiler yaln›zca duyular arac›l›¤› ile elde edilir. Duyu bilgisi bulan›k ve karanl›k bilgidir. Ayr›ca duyular›n sa¤lad›¤› bilgiler kifliden kifliye de¤iflti¤i için bilgilerimiz görecelidir. Dolay›s›yla kesin ve genel geçer bilgiye ulaflmak mümkün de¤ildir. Bu görüflü savunan filozoflar, Protagoras ve Gorgias'd›r. ‹kinci grupta do¤ru bilgi olanakl›d›r (rasyonalizm, ampirizm, kritisizm, entüisyonizm, pozitivizm, Analitik felsefe, fenomenoloji ve pragmatizm) diyenler yer al›r. 47 FELSEFE 1 . TEST I I 1. Epistemoloji (bilgi felsefesi), bilgiyi genel olarak ele al›p bilginin de¤erini, kayna¤›n›, do¤ru bilginin olanakl› olup olmad›¤›n› inceler. Ontoloji (varl›k felsefesi)’den sonra felsefenin sistemli ve ayr› bir konu olarak gördü¤ümüz alan› epistemolojidir. Bu aç›klamaya göre afla¤›dakilerden hangisi epistemolojinin sordu¤u bir soru de¤ildir? A. Do¤ru ve mutlak bilgi var m›d›r? B. Çoklu¤un arkas›ndaki ana madde nedir? C. Varl›¤›n bilgisine hangi yolla ulaflabiliriz? D. Bilgilerimiz gerçek varl›¤›n bilgileri midir? 2. Pyrrhon ve Karneades gibi septik filozoflar, herhangi bir fleyin do¤ru bilgisini edinmenin mümkün olmad›¤› görüflünden hareketle, hiçbir konuda yarg›da bulunmamak ve do¤ru bilgi iddias›nda olan tüm yarg›lardan flüphe etmek gerekti¤ini savunurlar. Bu aç›klamaya göre, septiklerin flüphe anlay›fllar›na iliflkin afla¤›dakilerden hangisi söylenebilir? A. Bilgi elde etmeye yönelik tüm faaliyetlerin zorunlu sonucudur B. Kesin bilgilere ulaflmada kullan›lan yöntemsel bir araçt›r. C. Psikolojik bir yöntemdir D. Kiflisel bir tav›rd›r 3. Do¤ru bilginin imkan› var m›d›r? Sorusuna olumsuz yan›t veren Sofist Protagoras’a göre, “do¤ru” olarak herkesin üzerinde anlaflaca¤› ortak bir yarg›ya varman›n olana¤› yoktur. Protagoras’›n bu görüflüne dayanarak, onun bilgi anlay›fl› hakk›nda afla¤›dakilerden hangisi söylenebilir? A. Zaman içerisinde de¤iflime u¤rar B. Do¤rulu¤u ve yanl›fll›¤› kan›tlan›r C. Kifliden kifliye de¤iflir D. Gözlem ve deneye konu olur 48 FELSEFE 1 4. - Akla dayanan bigi do¤ru bilgidir - Deneye dayanan bilgi do¤ru bilgidir - Fayda sa¤layan bigi do¤ru bilgidir Yukar›da verilen yarg›lar, bigi felsefesindeki hangi problemin çözümü olmak iddias›yla ortaya konulmufl olamaz? A. Bilgini kayna¤› B. Do¤ru bilginin ölçütü C. Bilginin nas›l temellendirilece¤i D. Bilginin gerekli olup olmad›¤› 5. Rasyonalizme karfl› tutum sergileyen ampirist Locke’a göre ideler (fikir ve kavramlar), Descartes ve Leibniz’in söyledi¤i gibi do¤ufltan gelmezler. Ak›l, do¤ufltan “tabular asa” (bofl levha)d›r. ‹deler, duyular arac›l›¤› ile kazan›lan d›fl dünya alg›lar›ndan ya da biyolojik durumumuza iliflkin içsel alg›lardan oluflur. A. Do¤rulu¤un ölçütleri B. Bilginin de¤eri problemi C. Bilginin kayna¤› problemi D. Bilginin imkan› problemi 6. Latin flair ve düflünürü Tarentius’a göre “Ne kadar insan varsa, o kadar kanaat vard›r.” Tarentius’un bu görüflüne dayanarak bilgiyle ilgili afla¤›daki yarg›lardan handisine ulafl›labilir? A. ‹nsan bilgisi göreli bir do¤rulu¤a sahiptir B. Bilgimizin kayna¤› ak›ld›r C. ‹nsan bilgisi maddi dünyayla s›n›rl›d›r D. ‹nsan bilgisinin as›l kayna¤› sezgidir 49 FELSEFE 1 7. Alman ayd›nlanmas›n›n büyük düflünürü Kant, bilginin deneyden geldi¤ini ancak sa¤lam bilginin akl›m›z›n biçim vermesi sonucunda olufltu¤unu söyler. Bu görüflüyle Kant, rasyonalizm ile ampirizm birlefltirmeye çal›flm›flt›r. Buna göre, afla¤›dakilerden hangisi Kant’ta bilginin oluflma biçimini verir? A. Bilgiye ulaflmada duyumlar ve deney yeterlidir B. Bilgi, deney verilerinin ak›lsal kategorilerle düzenlenmesiyle oluflur C. Ak›lsal kategorilerde var olan bilgi deneye baflvurularak oluflur D. Bilgilerimiz sonradan kazan›l›r, do¤ufltan gelmez 8. I. ‹nsan do¤ru bilgiye nas›l olafl›r? II. Güzelli¤in ölçütü nedir? III. Bilginin kayna¤› nedir? IV. Do¤ada hangi tözler vard›r? V. Evren sonlu mu sonsuz mudur? Yukar›daki sorulardan hangi ikisiyle epistemoloji ilgilenir? A. I ve II B. II ve III C. III ve IV D. I ve III 9. Pozitivizmin kurucusu Frans›z düflünür Comte’a göre, toplumlar gibi insan akl› da teolojik ve metafizik aflmalardan geçerek pozitif döneme ulaflm›flt›r. Art›k bu dönemde do¤al ve toplumsal olaylar›n gizemli do¤aüstü güçlerle de¤il olgusal faktörlerle aç›klanmas› gerekir. Çünkü, teolojik ve metefizik güçlere dayan›larak yap›lan aç›klamalar›n hiçbir bilgisel de¤eri yoktur. A. ‹nsan bilgisi olgusal dünyayla s›n›rl›d›r B. Bilginin kayna¤› ak›l ve deneydir C. Metafizik bilgilere ulaflmak mümkündür D. Bilginin gerçek kayna¤› bilgidir 50 FELSEFE 1 10. Bir düflünür, duyular› küçümseyen salt ak›lc› görüfle karfl›, duyular›n a¤z›ndan flöyle seslenmektedir:” Zavall› ak›l, beni çürütmek için dayand›¤›n kan›tlar› yine benden al›yorsun.” Düflünürün bu sözle anlatmak istedi¤i afl¤›dakilerden hangisidir? A. Duyular, duyu organlar›na ba¤l› oldu¤u için s›n›rl›d›r, ak›l ise maddesel olmad›¤› için s›n›rs›zd›r. B. Duyular bize olaylar›n gerçek nedenini söyleyemez, olaylar›n özü ancak ak›lla kavranabilir. C. Duyulardan gelen bilginin do¤ru olup olmad›¤›, yine duyulardan gelen baflka bilgilerin kullan›lmas›yla anlafl›l›r. D. Do¤adaki her fley, duyularla alg›lanmas› olanaks›z olan ve hiçbir zaman de¤iflmeyen bir ilk maddeden oluflmufltur. 51