T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADĐ KONUK EĞĐTĐM VE ARAŞTIRMA HASTANESĐ Aile Hekimliği Koordinatörü ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi Dr. Sami HATĐPOĞLU Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Doç. Dr. E. Can TÜFEKÇĐ TOTAL HĐSTEREKTOMĐLĐ KADINLARIN BENZER YAŞ GRUBUNDAKĐ HĐSTEREKTOMĐ OLMAYAN KADINLARLA CĐNSEL ĐŞLEVLER AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI AĐLE HEKĐMLĐĞĐ UZMANLIK TEZĐ Dr. Alper Kızıltepe Đstanbul-2006 TEŞEKKÜR Hastanemiz başhekimi Sn. Uz. Dr. Zafer Çukurova ve önceki başhekimlerimiz Sn. Prof. Dr. Ali Đhsan Taşçı ve Sn. Prof. Dr. Erşan Aygün’e, eğitimim boyunca yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği Şefi ve Aile Hekimliği Koordinatörü Uz. Dr. Sami Hatipoğlu’na, Tezimi hazırlamamda büyük emekleri geçen Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Sn. Doç. Dr. Can Tüfekçi’ye ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği başasistanı Sn. Op. Dr. Osman Batur’a, Sn. Op. Dr. Hürkan Akyol’a, Sn. Op. Dr. Sevda Đdil’e, Eğitimim süresince bana emeği geçen Đç Hastalıkları Kliniği Şef Yardımcısı Sn. Uz. Dr. Zeynep Öner Özcan’a, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Sn. Doç. Dr. Kadir Savan’a, Bakırköy Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi Sn. Doç. Dr. Mehmet Emin Ceylan’a saygı ve teşekkürlerimi sunarım. Eğitimim boyunca birlikte çalışma olanağı bulduğum tüm uzman ve asistan arkadaşlarıma ve tüm hastane çalışanlarına teşekkür ederim. Tezim için yardımlarından dolayı Menopoz polikliniği hemşiresi Nakiye Özçan’a teşekkür ederim. Sevgili eşim Dr. Fulya Kızıltepe’ye sabrı ve desteği için, aileme her zaman yanımda oldukları için sonsuz teşekkür ederim. i ĐÇĐNDEKĐLER A-Giriş ve Amaç……………………………………………………………………………...............................1 B-Genel Bilgiler…………………………………………………………………………………........................3 1.Tarihçe……………………………………………………………………………………………………...3 2.Anatomi…………………………………………………………………………………………………….4 3.Kadında cinsel yanıt evreleri………………………………………………………..……………………8 4.Kadında cinsel nörohormonal fizyoloji…………………………………………………………………11 5.Cinsel işlev bozuklukları………………………………………………………………………………...13 6.Cinsel işlev bozukluğu için risk faktörleri……………………………………………………………...16 7.Menopoz………………………………………………………………………………………………….18 8.Histerektomi………………………………………………………………………………………………21 C-Gereç ve Yöntemler………………………………………………………………………………………….23 1. Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği (ACYÖ)…………………………………………………………….24 2. Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği (GRCDÖ)……………………………………………………25 D-Bulgular……………...…………………………………………………………………...............................26 E-Tartışma……………………………………………………………………………………………………….34 F-Özet……………………….……………………………………………………………...……………………39 G-Ek……………………………………………………………………………………………………………...40 H-Kaynaklar………………..…………………………………………………………………………………....45 ii A. GĐRĐŞ VE AMAÇ Đnsanlar örtünüp beslendikten sonra cinselliği düşünmeye başlarlar. K’ung Fu-Tzu (Konfüçyus MÖ 551-479) Cinsellik, sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla belirlenmiş biyolojik, psikolojik, sosyal yönleri olan özel bir yaşantı olarak tanımlanabilir. Biyolojik boyut temel olarak üremeyi içerir. Hayvan türlerinde neslin devamlılığına hizmet eden cinsel dürtülenmenin kuvveti dikkate alındığında, biyolojik boyutun anlamı ortaya çıkar. Sosyal boyut ise bir yandan iki insanın birlikte oluşu, diğer yandan toplumsal değer yargılarıyla kendini göstermektedir. Cinsellik, bireyin seçtiği, tasarladığı ve zaman zaman erteleyerek de olsa yaşadığı bir boyuttur. Yakınlaşma, bütünleşme, bir olma gereksinim ve isteği belirgindir.1 Cinsel yaşantının yaşam kalitesini arttırma kapasitesi olduğundan, cinsel kaygıların, işlev bozukluklarının algılanarak önlenmesi ve tedavi edilmesi tüm insanlığa fayda açısından çok önemlidir. Kadınlarda cinsel problemler; kadının ruhsal durumu, özgüveni, yaşam kalitesi ve diğer kişilerle arasındaki ilişkilerde derin etkilere sahip olan ve sık rastlanılan bir durumdur.2 Erkekteki cinsel işlev bozuklukları tedavisinde, özellikle erektil disfonksiyonun oral farmakoterapisinde alınan yol, son yıllarda kadın cinsel işlev bozukluğu üzerine olan ilgiyi arttırmıştır. Kadın cinsel işlevleri üzerine araştırmalar ve teorilerde sürekli ilerlemeler vardır. Ancak konu üzerinde yanıtı netleşmemiş birçok sorular mevcuttur. Kadın cinsel işlev bozuklukları üzerine artan ilgi ve ilerlemelere rağmen tanımlamalarda, işlev bozukluklarının sınıflandırılmasında ve tedavilerde hala anlaşmazlıklar mevcuttur.2 1 Tüm dünya için geçerli olan bir gerçek, cinsellik üzerine araştırma yapmanın oldukça zor olduğudur. Cinsellikle ilgili kantitatif veri elde etmek güçtür. Elde edilebilen kalitatif veriler de uluslararası karşılaştırmalı analizlere çok uygun olmamaktadır. Eskiden beri cinsellik üzerine diye kastedilen, aslında gebelik, infertilite, kontrasepsiyon, AIDS, evlilik-boşanma verileri üzerine kurulu olarak cinsellikten çok üreme işlevi üzerine olan birçok çalışmalar yapılmıştır.2 Bu kohort tipi, tek merkezli, kontrol gruplu çalışmayı yaparken amacımız total histerektomize olan kadınlarla benzer yaş grubundaki histerektomize olmamış kadınları cinsel işlevler açısından karşılaştırmaktı. Yani bir kadına histerektomi endikasyonu konduğunda hekime soracağı sorulardan biri olan “bu operasyon sonucunda cinsel yaşantım bu durumdan ne şekilde etkilenecek ?” sorusuna yanıt aramaktı. Çalışmayı yaparken bizim avantajımız kliniğimizde menopoz polikliniğinin mevcut olması ve gelen hasta populasyonunun çalışmamıza uygunluğuydu. 2 B. GENEL BĐLGĐLER 1. TARĐHÇE Alfred Kinsey 1948’de Sexual Behavior in the Human Male, 1953’te de Sexual Behavior in the Human Female adlı kitaplarını yayımlayarak cinsellik üzerine olan çalışmaları modern çağa taşımıştır. Kinsey birçok cinsel problemin kaynağında memelilerin cinsel eğilimlerinin doğasına aykırı olan sosyal eğitimin olduğunu düşünmüştür. William Masters ve Virginia Johnson 1966’da Human Sexual Response (Đnsanda Cinsel Davranış) ve 1970’te Human Sexual Inadequacy’yi yayımlamışlardır. Projelerinde 10 yıllık bir dönemde 382 kadın ve 312 erkekten oluşan denek grubunda 14000’den fazla cinsel birleşmeyi gözlemleyip değerlendirmişlerdir. Cinsel yanıt döngüsünde heyecan, plato, orgazm, çözülme evrelerini içeren dört evre modelini ele almışlardır. Bu modelde cinsel istek evresini gözardı etmiş olmalarına rağmen hala birçok kaynakta bu model temel olarak kabul görmektedir. Psikiyatrist olan Harold Lief, Masters ve Johnson’un sınıflandırmasına işlev bozukluklarında “azalmış cinsel istek” teriminin eklenmesini istemiştir. Cinsel terapist olan Helen Singer Kaplan da, cinsel istek evresinin çok önemli olduğunu ve tedavileri sırasında cinsel işlev bozukluklarının üç kategoride odaklandığını, bu yüzden cinsel işlev döngüsünün istek, heyecan ve orgazm evreleri olarak sınıflandırılması gerektiğini, bu evrelerden birinde inhibisyon varken diğerlerinin devam edebileceğini belirtmiştir.2 John Bancroft, cinsel uyarılma evresini dört alt evreye ayırarak değerlendirmiştir. 1. Cinsel yönelim 2. Merkezi uyarılma 3. Genital yanıtlar 4. Periferik uyarılma.3 3 1998 yılında AFUD (American Foundation of Urologic Disease) tarafından, tanımlamalarda klinik bulgulara göre değişiklikler yapılarak güncel kadın cinsel işlev bozuklukları sınıflandırması oluşturulmuştur. Bu çalışma 2000 yılında ortak bildiri şeklinde yayımlanmıştır.4 Bu sınıflamada cinsel döngü; temel olarak cinsel istek, uyarılma, orgazm ve çözülme evreleri üzerine kuruludur. 2. ANATOMĐ On yedinci yüzyılda De Graaf’ın çalışmalarına kadar kadın genital anatomisiyle ilgili kapsamlı bir çalışma yoktu. Klitoris ve labia minörlerin sınırı henüz tarif edilememişti. De Graaf klitoris teriminin kullanılmasına ön ayak oldu.2 Vücut içerisinde yer alan üreme organları olan overler, uterus, fallop tüpleri iç genital organlar, cinsellik veya üreme ile ilgili vücut dışındaki veya dışa açılan organlar dış genital organlar olarak tanımlanır. Kadınlarda ürogenital yarığı çevreleyen dış genital organlar vulva adını alır. Vulva; mons pubis, klitoris, labia majora ve minoradan oluşur. Mons pubis, vulvanın anterosuperior sınırını yaparken, labia majora sağ ve solda ilerleyerek posteriorda perinede sonlanır. Yüzey anatomisi kadınlarda çeşitlilik gösterir. Bazılarında labia aralanmadığında sadece labia majora ve mons pubis görülebilirken, diğerlerinde labia minora ve klitoris görülebilmektedir. Labia minoralar arasındaki alana vestibül (introitus vaginae, vaginal açıklık) denir. Mons pubis, simfizis pubisin üzerini saran yüzeyi kıllarla kaplı bir tümsektir. Mons pubisin derin yağ dokusu içinde klitorisin gövde ve glansına doğru uzanan yelpaze şeklinde fibröz-yağ dokusu tabakası mevcuttur. 4 Labia majora, ürogenital yarığın her iki yandaki ana oluşumlarıdır. Yaşamın değişik dönemlerinde şekli ve büyüklüğü değişkenlik gösteren yağlı bağ dokudan yastık yapısındadır. Labia majora ön tarafta, klitorisin önünde birleşerek kommissura anterioru, arkada birleşerek kommissura posteroru oluştururlar. Kommissura posterior, anüsün yaklaşık 2,5 cm önündedir. Labiumların dış yüzeyinde pigmente, uyarılmamış durumda iken kırışık olan, üzeri kıllarla kaplı cilt vardır. Pubertede büyür ve kıllanır, menapozdan sonra hem büyüklüğü hem de kılları azalır. Đç yüzeyinde sebase bezlerden zengin, parlak, düzgün yüzey mevcuttur. Labiumlar oldukça iyi kanlanır ve büyük bölümünü arteria pudenda eksterna kanlandırır. Ayrıca femoral arterin superior dalından da bir miktar kanlanır.2 Labia minora, subkutanöz yağ dokusu olmayan, elastik cilt yapılı, sebase bezlerden zengin, kılsız yapılardır. Önden arkaya kadar vaginal açıklığı takip eder. Labia minorun pembe iç yapısı vaginal mukoza ile devam eder ve bir çok duyusal sinir uçlarını içerir. Labia minoranın büyüklük ve görünümleri kişiden kişiye değişir. Labium minora ön tarafa doğru ilerledikçe iki tabakaya ayrılır. Önde praeputium klitoridisin ön tarafını oluşturur ve glans klitoridisin tabanını çevreleyerek destekler. Arka tabaka ise frenulum klitoridisi oluşturur. Klitoris, kompleks, erektil bir yapıdır. Penisin karşılığı olarak genital tüberkülden gelişir. Temel olarak üç kısımdan meydana gelir. Glans, korpus ve kurura (korpora kavernoza). Yüzeyden dışarıda olan bölümü sadece küçük bir kısmı olan glans klitoridistir. Glans klitoridis, labia minoranın önde birleşen tabakaları arasından dışarı çıkar. Glans klitoridis, korpus klitoridisin distal uzantısıdır. Korpus klitoridis, orta hatta birleşen iki gövdeden oluşur. Arkus pubis altında ayrılarak kurus klitoridis adını alır. Klitoral korpora kavernoza tek kat tunika albuginea ile sarılıdır bu nedenle cinsel 5 uyarıda venöz oklüzyon olamayacağından ereksiyon yerine konjesyon olur. Klitorise sagittal düzlemde bakıldığında bumerang şeklindedir. Bu eğriliği sağlayan ligamentum suspensorium klitoridisin derin bileşenidir.2,5 Bulbus klitoridis, korpus klitoridisin posteroinferiorunda bulunur. Vagina ve çevresinde perineden klitorise doğru lifleri uzanan muskulus bulbospongiosusun derinlerine doğru uzanır. Bulbus klitoridisin işlevi henüz tam olarak açığa kavuşmamıştır. De Graaf’ın açıkladığı penisin konsepsiyon sırasında kavranması işlevi olduğu düşüncesinden öteye gidilememiştir.2 Klitoris bir çok sinir ucu içerir. Dokunma, basınç ve sıcaklık duyularına oldukça duyarlıdır. Sempatikler T11-L2, parasempatikler S2-4'den gelir. Somatik duyusal siniri pudendal sinir içinde devam eder. Pudendal sinir ve damarların sonlanmaları dorsal klitoral ve perineal sinir ve damarlarla olur. Dorsal klitoral nörovaskuler demet ramus iskiopubikus’un periostuna yapışık olarak kurus klitoridis boyunca yükselir. Bu demet kurus, korpus ve glans klitoridis ve labiumların yüzeyel bölümlerini innerve eder ve kanlandırır. Bulbus klitoridis ve üretra, perineal nörovasküler demetler ile desteklenir. Nervus dorsalis klitoridis, ramus iskiopubikus altında oluştuktan sonra anterosuperomediale doğru yol izler ve ilgili bölümlere gider. Perineal demetler bulbus klitoridise ulaşabilmek için daha medial ve horizontal olarak seyreder. Kavernöz nörovaskuler demet ise üretranın yanında seyreder ve ön vaginal duvarın pelvik bölümünde yayılır. Klitoris yüzeyel ve derin asıcı ligamanlarla dışarıdan desteklenir. Derin ligaman, ramus iskiopubikusun alt yüzeyinden ve simfizis pubisten çıkar. Klitoris derinde, üretra, vagina ve bunların kemik pelvis ve pelvik tabana olan bağlantıları ile desteklenir. Cinsel uyarılar ile klitoriste kan akımı iki kat artar, boy ve çapı artar, glans protrüze olur. Ostium uretra eksternum, klitoris ile vaginal açıklık arasında orta hatta 6 yer alır. Görünümü ince, belli belirsiz, vertikal bir çizik görünümünden yarımay ve yıldız görünümüne, hatta yuvarlak bir çıkıntı şekline kadar değişik şekillerde olabilir. Distal üretra çevresinde paraüretral bezler (Skene bezleri) bulunur. Bunların prostat spesifik antijen ve prostat spesifik asit fosfataz salgıladıkları tespit edildiğinden erkekteki prostat bezinin analoğu olduğu düşünülmektedir.6 Bazı kadınlarda orgazm sırasında üretradan idrardan farklı bir sıvı atılımın meydana geldiği saptanmıştır. Bu olayın kadında ejakulasyon olduğu yazılmıştır.7 Vaginal açıklık vertikal olarak üretral meanın altından derine doğru uzanır. Himen düzeyinde vagina düzensiz yapıya sahiptir. Ön ve arka vagina duvarları H veya W harfleri şekillerini alacak biçimde birbirine yaklaşır. 7-9 cm’lik fibromusküler bir tüp kabul edilen vagina, serviks uteri ve forniks posteriora kadar uzanır ve ön, arka, sağ ve sol olmak üzere dört duvara sahip olduğu kabul edilir. Cinsel ilişki ve doğumda kolayca genişler. Vagina, çok sayıda ruga denen mukozal katlantılar içerir ve bu yapılar fazlaca genişlemeye imkan sağlarken seksüel ilişkide de sürtünmeye bağlı uyarılmayı artırırlar. Serviks uteri, vagina proksimal bölümüne doğru çıkıntı yaparak anterior, posterior ve lateral fornikslerin oluşmasına neden olur. Vagina ön duvarı üretra ile, arka duvarı proksimalde rektouterin poşu döşeyen periton ile komşudur. Vagina katmanları; mukoza, lamina propria ve içte dairesel ve dışta uzunsal bir düz kas tabakasından oluşur. Vaginal mukoza; hormona duyarlı, siklik değişikliklere uğrayan, müköz tip strafiye nonkeratinize squamoz hücrelerden oluşur. Musküler tabakanın yanlarında bir venöz pleksus mevcuttur. Genç kadınlarda bu venöz pleksusun kalınlığı muhtemelen hormonal etkilere bağlı olarak yaşlılara göre daha kalın olmaktadır. 7 Superior ve inferior vesikal arterlerin dalları üst ve orta 1/3 vaginayı kanlandırır ve bunlar uterin arter dalları olan vaginal arterlerle anastomoz yapar. Alt 1/3 vagina, internal pudendal arterin dalı olan bulbar arterin dalları, dorsal klitoral arter ve arteria rektalis inferior ile beslenir. Vaginanın otonomik sinirleri hipogastrik pleksustan (sempatik, T11-L2, n.hipogastrikus) ve pelvik pleksustan (parasempatik, S2-4, n.pelvicus) uterosakral ve kardinal ligamentler içinde gelir ve vagina duvarında vasküler elemanlara eşlik ederek dağılırlar. Somatik siniri, n. pudendalis, hem iskiokavernöz, bulbokavernöz kasları innerve eder hem de perineal bölgeye duyusal lifler verir. Hymen vaginae, vagina girişinde ince bir müköz membran kalıntısıdır ve görünümü çok çeşitlidir. Hiç bulunmayabilir, cinsel aktivite ile yırtılabilir veya esnekliği sayesinde yırtılmayabilir; spor aktiviteleri gibi cinsel işlevlerle ilgisiz olaylarda bile yırtılabilir. Yırtıldıktan sonra artıkları karunkula himenales adını alır. Bartolin bezleri, distal vagina posterolateral duvarında yer alır. Bunların kanalları labium minor ile hymen arasından yüzeye açılır. Cinsel uyarılma sırasında bu tuboasiner salgı bezlerinin lubrikasyonda görev aldığı düşünülmektedir.2 3. KADINDA CĐNSEL YANIT EVRELERĐ Masters ve Johnson, cinsel uyarıya gösterilen fizyolojik yanıtı 4 ayrı evreye ayırmışlardır.8 Bu evreler sırasıyla 1. Uyarılma (Heyecan) evresi 2. Plato evresi 3. Orgazm evresi 4. Çözülme evresidir. Masters ve Johnson’a göre cinsel yanıt döngüsü Grafik I’de gösterilmiştir. Grafik I’de kadın cinsel yanıt döngüsü açıklanırken 3 farklı örnek yanıt gösterilmiştir. Halbuki 8 yanıtın süresi ile birlikte yoğunluğu da dikkate alındığında sonsuz çeşitte cinsel yanıt olabileceği anlaşılacaktır. Grafik I : Masters ve Johnson’a göre kadında cinsel yanıt döngüsü.8 Cinsel istek, cinsellik dürtüsünün ortaya çıktığı ve cinselliği ifade etme arzusunun hissedilmesidir. 1.Uyarılma evresi: Đnsanda cinsel yanıt sürecinin Masters ve Johnson’a göre ilk evresi olan uyarılma evresi herhangi bir somatojenik ve psikojenik uyarılma sonucu ortaya çıkabilir. Sürecin ilerlemesi için gerekli olan cinsel gerilimin yeterli oranda artması uyarıcı etkiye bağlıdır. Uyarı, bireysel gereksinimi karşılayacak düzeyde ise yanıtın yoğunluğu genellikle kısa sürede artış gösterir. Uyarılma süresini bu şartlar belirler. Uyarı yaklaşımı fiziksel ya da psikolojik olarak uygunsuz ise ya da ara verilmişse, uyarılma evresi uzayabilir hatta kaybolabilir.8 Uyarılma evresindeki fizyolojik değişikliklerden ileride bahsedilecektir. 9 2. Plato evresi: Etkili cinsel uyarının devam etmesi durumunda, uyarılma evresinin ardından kadın plato evresine girer. Burada gerilim yükselir ve giderek kişinin orgazma geçebiliceği uç noktaya kadar sürer. Plato evresinin süresi büyük oranda uyarının etkinliğine ve cinsel gerilim artışının bireysel dürtü ile desteklenmesine bağlıdır. Uyarı ya da dürtü yetersizse ya da uyarı tümüyle sona erdiyse, kişi orgazmik rahatlamaya ulaşamayacak ve yavaş plato evresindeki gerilimin yerini çözülme evresi alacaktır.8 Günümüzde kadın cinsel işlev bozukluklarının sınıflandırılmasına uygun olarak plato evresi kullanılmamaktadır. Bu evre uyarılma fazı içinde yer almaktadır. 3. Orgazm evresi: Masters ve Johnson, orgazmı cinsel uyarı sonucu oluşmuş olan vazokonstriksiyon ve myotoninin rahatladığı birkaç saniye ile sınırlı evre olarak tanımlamışlardır.8 Schiavi ve Segraves ise, orgazmı perinede ve üreme organlarında ritmik kasılmalar, kardiyovasküler ve solunum değişiklikleri, cinsel gerilimin düşmesi ile cinsel hazzın doruk yapması olarak tanımlamışlardır. Bu istemdışı doruğa, her olguda en yüksek gerilim artışı sağlandığı düzeyde ulaşılır. Kişi, orgazmı öznel olarak pelviste odaklanmış biçimde algılar. Orgazm hissi özellikle klitoral bölge ve vaginada yoğunluk kazanır. Süresi ve yoğunluğu konusunda bireysel farklılıklar çok fazladır. 4. Çözülme evresi: Yüksek orgazmik evreden sonra ortaya çıkan, cinsel döngünün son evresidir. Đstem dışı oluşan bu gerilim kaybı sırasında kişi sırasıyla evrelerde geri giderek uyarılmamış duruma geri döner. Kadınlarda, etkili uyarıyı yeniden alma durumunda çözülme evresinin herhangi bir noktasından bir başka orgazm evresine girme potansiyeli vardır.8 10 Günümüzde cinsel döngü AFUD’un ( American Foundation for Urologic Disease) 2000 yılında öngördüğü şekilde (1) Cinsel istek (2) Uyarılma (3) Orgazm (4) Çözülme evreleri şeklinde ele alınmaktadır. Plato evresi kullanılmamaktadır.9 4. KADINLARDA CĐNSEL NÖROHORMONAL FĐZYOLOJĐ Korku ve anksiyete oluşturan ortamlardan uzak olunduğunda, östrojen ve progesteronun etkisi altında dişi memelilerde çiftleşme davranışı ortaya çıkar. Normal dişi siklüsünde bu üreme davranışı ovulasyonla senkronizedir.2 Merkezi sinir sisteminde hipotalamus cinsel işlevler üzerindeki etkisi en iyi bilinen bölgedir. Hipotalamus eşlerin birbirleriyle olan ilişkilerini, seks hormonlarının salınımını düzenleyen limbik sistemin bir parçasıdır.10 Dopaminerjik uyarı bu sistemi aktive eder, serotonerjik uyarı ise inhibe eder.11 Hipotalamusa iç ya da dış uyaranlar ulaşır. Uyarılmayı görsel, işitsel, taktil öğeler ve düşünme tetiklemektedir. Hipotalamustaki paraventriküler nükleus vazopressin ve oksitosin salgılayarak diğer sistemlerle bağlantı kurar, limbik sistemi etkiler. Ventromedial nükleus kadınlarda özellikle önemlidir. Burası östrojen ve progesteron reseptörlerinden zengindir.12,13 Gelen cinsel uyarılara cevap olarak merkezi sinir sisteminde uyarılar; median ön beyin demeti, mezensefalon, pons, spinal kord, pelvik pleksus aracılığı ile genital organlara ulaşmaktadır. Hipogastrik (sempatik) ve pelvik (parasempatik) sinirlerden lifler alan pelvik ganglion, mesane, üretra, vagina, uterus ve klitorise dallar verir. Pelvik ganglionun en büyük dalı olan kavernozal dalı kliorisi innerve eder. Kavernozal sinirin uyarılması ile klitoriste NO (Nitrik oksit) aracılı vazodilatasyon olur. Pudendal sinir, perine, klitoris ve üretranın duyusal innervasyonunu sağlar. Östrojenin bu sinirin 11 duyarlılığını arttırıcı etkisi bulunmaktadır. Pelvik ve hipogastrik sinirler ise iç genital organların duyusunu almaktadır. Cinsel uyarı sırasında sinirsel uyarılar ile vaginada kanlanma artarken, aynı zamanda venöz drenaj da azalarak vazokonjesyona ve engorjmana neden olmaktadır. Cinsel uyarı ile vaginal epitelden lubrikasyona yardım eden bir miktar nörojenik transüda oluşur. Oluşan tabaka ile vagina pH’ı bir miktar artar. Vaginal kanlanmanın artışı VIP (Vazointestinal polipeptit) , transudasyon ise CGRP (kalsitonin geni ilişkili peptit) ile artan kapiller geçirgenlik sayesinde olur.14 Nöropeptit Y ise vazokonstriksiyon yaparak venöz dönüşü azaltır.15 Vaginal dokuda nitrik oksit sentazın az miktarda olduğu, bu yüzden NO’in vaginal kan akımında klitoriste olduğu gibi önemli bir rol oynamadığı düşünülmektedir. Cinsel uyarılar ile klitoral ve labial arterlerde kan akımında artışla intrakavernozal basınç artışı, klitoral ve labial engorjman meydana gelir. Klitoristeki düz kas gevşemesindeki sorumlu nörotransmitterin NO olduğu gösterilmiştir.16 Uyarılma sırasında genital sistem dışında diğer sistemlerde bazı değişiklikler olur. Bunlar; taşikardi, kan basıncında artış, vücutta kızarıklıklar, kas tonusu artışı, hiperventilasyon, memelerde büyüme, meme başı ereksiyonudur.8 Uyarılma fazında ortaya çıkan uterin kontraksiyonlar, orgazm sırasında hipogastrik sinir aracılığı ile sempatik sistemin kontrolü altında düzenli kontraksiyonlar halini alır. Yeterli cinsel uyarılma sonucu orgazm ortaya çıkar. Orgazmda paraventriküler nükleus anahtar rol oynar. Orgazm sırasında paraventriküler nükleus komşuluğunda oksitosin salgılanır. Oksitosinin artan kas tonusu ve ritmik kasılmalarla ilişkili olduğu kabul edilmektedir.17 Orgazm sürecinde sempatik sistem baskındır. Epinefrin ve norepinefrin orgazm sırasında pik yaparlar. Hemen sonrasında ise düşmeye 12 başlarlar. Orgazm esnasında 0,8 sn aralıklı pelvik çizgili kas kontraksiyonları oluşur. Bu kontraksiyonlar 5-60 sn sürer. 18,19 5. CĐNSEL ĐŞLEV BOZUKLUKLARI Endokrinolojik sistem bütünlüğüne ek olarak, düzgün işleyen bir nörolojik ve vasküler sistemin varlığında sağlıklı cinsel işlevlerden söz edilebilir. Bu sistemlerin herhangi birindeki bozukluk cinsel sağlığı etkiler. Bu nedenler dışında sosyal nedenler (örneğin evde bir yaşlının bakımı), hastalık durumları (örneğin Diabetes Mellitus) ve uyku bozuklukları (ateş basmalarına bağlı) da cinsel sağlığı etkiler. Bütün bunlara ek olarak aile yapısı, sosyal çevre, dinsel inançlar, geçmişteki cinsel deneyimler, yaşanılmış ya da halen yaşanılan cinsel istismar, aile içi şiddet gibi kadın cinsel işlev bozukluğuna neden olabilen durumlar mevcuttur.2 Kadın cinsel işlev bozukluğu çok boyutlu ve çok etkenli bir problemdir. ABD’de yapılan bir çalışmada yaklaşık her üç kadından birinde cinsel ilgi kaybı olduğu ve yaklaşık dört kadından birinin orgazmı yaşamadığı tespit edilmiştir.20 Ülkemizde Çayan ve arkadaşları tarafından yapılan prevalans çalışmasında kadın cinsel işlev bozukluğu görülme sıklığı 18-27 yaş arası %21,7 , 28-37 yaş arası %25,5 , 38-47 yaş arası %53,5 , 48-57 yaş arası %65,9 ve 58-67 yaş arası %92,9 olarak saptanmıştır.21 Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yayımladığı Đnternational Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems’da (ICD-10) cinsel işlev bozukluğu, bireyin umduğu cinsel ilişkiyi yaşayamaması durumu olarak tanımlanır.22 Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırladığı DSM-IV’te cinsel işlev bozuklukluğu kişilerarası ilişkileri zorlaştıran, belirgin sıkıntı yaratan, cinsel yanıt döngüsünü 13 karakterize eden psikofizyolojik değişiklikler ve cinsel istekte meydana gelen bozukluk olarak tarif edilir.23 AFUD (American Foundation of Urologic Disease) tarafından 1998 yılında , beş ülkeden cinsel işlev bozukluğu üzerine uzman 19 bilim adamı toplanarak DSM-IV’ün mevcut çerçevesi üzerinde çalışarak, özellikle tanımlamalarda bazı değişiklikler yaparak güncel kadın cinsel işlev bozuklukları sınıflandırması oluşturulmuştur. Bu çalışma 2000 yılında ortak bildiri şeklinde yayımlanmıştır.24,25 Bu sınıflandırma Tablo I’de gösterilmiştir. Bu sınıflandırmanın yanında, ayrıca tüm tanıların yaşam boyu veya edinsel , yaygın veya durumsal ve kaynağına göre organik, psikojenik, karışık veya bilinmeyen alt tipleri mevcuttur. Bu sınıflandırmada belirtilen her bozukluğa psikolojik, vasküler, musküler, nörojenik ve endokrin faktörler neden olabilmektedir.25 Tablo I: AFUD Cinsel Đşlev Bozuklukları Sınıflandırması AFUD Cinsel Đşlev Bozuklukları Sınıflandırması 1. Cinsel istek bozukluğu a. Hipoaktif (azalmış) cinsel istek bozukluğu b. Cinsel tiksinti bozukluğu 2. Cinsel uyarılma bozukluğu 3. Orgazm bozukluğu 4. Cinsel ağrı bozuklukları a. Disparoni b. Vajinismus c. Diğer cinsel ağrı bozuklukları 14 1. Cinsel Đstek bozuklukları: 1.1. Hipoaktif cinsel istek bozukluğu, Cinsel fantezi veya düşüncelerin ve/veya cinsel aktivite veya cinsel aktiviteye yanıt verme arzusunun, kişisel sıkıntıya neden olacak şekilde, kalıcı veya tekrarlayan kaybı (veya yokluğu) olarak tarif edilmiştir.24 1.2. Cinsel tiksinti bozukluğu, Kalıcı veya tekrarlayıcı olarak, bir partnerle olan cinsel ilişkiye fobik tiksinti hissi duyma ve ondan uzak durma ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması halidir.24 Bu tip bozukluk genellikle fiziksel veya cinsel istismar ile çocukluk çağı travmaları ile ortaya çıkar. 2.Cinsel uyarılma bozukluğu: Kalıcı veya tekrarlayıcı olarak; subjektif heyecanın, genital (lubrikasyon/kabarıklık) veya diğer somatik yanıtların yokluğuyla belli olan, yeterli cinsel heyecana ulaşamama veya sürdürememe ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması durumudur.24 Cinsel uyarılma bozukluğu, üç alt tipe ayrılır: 2.1. Genital cinsel uyarılma bozukluğu, genital cinsel uyarılmanın olmadığı ya da yetersiz olduğu, minimal vulvar kabarıklık veya vaginal lubrikasyonla karakterize durumdur.26 2.2. Subjektif cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel memnuniyet, heyecan ve uyarılma hislerinin hiçbir tip cinsel uyaranla ortaya çıkmayacak biçimde belirgin şekilde azalması ya da yok olmasıdır.26 2.3. Kombine subjektif ve genital cinsel uyarılma bozukluğu, genital uyarılma yetersizliği veya yokluğu şikayeti ile birlikte, cinsel uyarılmanın (subjektif cinsel heyecan ve cinsel memnuniyet) hiçbir tip cinsel uyaranla ortaya çıkmayacak biçimde, belirgin olarak yok olması ya da azalmasıdır.26 15 3.Orgazm bozukluğu: Yeterli bir cinsel uyarı ve uyarılma fazını takiben orgazma erişmenin sürekli veya tekrarlayıcı olarak güç olması, gecikmesi ya da olmaması ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması halidir.24 4.Cinsel ağrı bozuklukları 4.1.Disparoni: Tekrarlayıcı veya kalıcı olan, cinsel ilişki ile bağlantılı genital ağrıdır.24 4.2.Vaginismus: Tekrarlayıcı veya kalıcı olarak, vagina distal 1/3 kısımının kaslarının, vaginal penetrasyonu engelleyecek şekilde, istemsiz olarak kasılması ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması halidir.24 4.3 Non-koital cinsel ağrı: Tekrarlayıcı veya kalıcı olarak, non-koital cinsel uyarılarla genital ağrı oluşması durumudur.24 6. CĐNSEL ĐŞLEV BOZUKLUĞU ĐÇĐN RĐSK FAKTÖRLERĐ Amerikan Ulusal Sağlık ve Sosyal Araştırması verilerine göre, kadın cinsel işlev bozukluğu üzerine çeşitli risk faktörlerinin etkileri araştırılmıştır.20,27 Bu risk faktörleri aşağıda sıralanmıştır: 1. Sağlık sorunlarının olması cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olmaktadır. 2. Üriner sistem belirtileri cinsel ilişki sırasında ağrı ve uyarılma sorunlarına yol açmaktadır. 3. Sosyoekonomik durum diğer bir risk faktörüdür ve ekonomik durumda gerileme cinsel işlev bozukluğuna neden olmaktadır. 16 4. Tecavüz, cinsel taciz gibi travmatik olay yaşayan kadınlarda, uyarılma sorunu ortaya çıkmakta ve bu olayların cinsel işlevler üzerine uzun yıllar olumsuz etkileri sürmektedir. 5. Menopozun, kadınlarda cinsel işlevler üzerine olumsuz etkisi olmaktadır. Menopoz sonrası orgazm sorunları, lubrikasyon azalması ve disparoni sorunları ortaya çıkmaktadır. 6. Üriner inkontinans ve pelvik organ prolapsusu kadın cinsel işlevlerini olumsuz etkilemektedir. Vaginal inervasyonun bulunduğu anterior vaginal duvarı ilgilendiren vaginal operasyonların da cinsel işlevler üzerine potansiyel olumsuz etkileri vardır. 7. Partner ve partnerin cinsel sorunları, çalışma yaşamı, stres ve günlük yaşam sorunları gibi pek çok etmen kadın cinsel işlevlerini olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Kadın cinsel işlev bozukluğuna neden olabilen jinekolojik etyolojik faktörler Tablo II’de özetlenmiştir. Tablo II : Kadın Cinsel Đşlev Bozukluğunun Jinekolojik Etyolojik Faktörleri28 Kadın Cinsel Đşlev Bozukluğunun Jinekolojik Etyolojik Faktörleri Dış Faktörler CYBH * Đç Faktörler Vaginismus Vulvar distrofi Vaginal doku atrofisi Dermatit Vaginit Klitoral adezyonlar Uterin prolapsus Bartolin kisti Sistosel/rektosel Epizyotomi skarları Pelvik enflamatuar hastalık Vestibülit Uterin fibromlar Vulva kanseri Endometriyozis Liken sklerozis Myalji Kanser * Cinsel yolla bulaşan hastalıklar 17 7. MENOPOZ Menopoz, kadının üreme sistemiyle ilgili yaşlanma sürecinin geri dönüşümsüz bir bölümüdür. Yaşam kalitesinin ve beklenen yaşam süresinin giderek arttığı çağımızda menopazal dönemdeki kadın populasyonu da giderek artmaktadır. Menopoz, ovaryan işlevlerin sona ermesi sonucu adetlerin daimi olarak kesilmesi şeklinde tarif edilir ve fizyolojik olarak fonksiyonların kaybına bağlı olarak ortaya çıkan östrojen sekresyonunda azalma ile ilişkilidir. Menopoz, perimenopozal dönemin en belirgin olayı olmasına rağmen klinik olarak menopoz öncesi yıllar ve sonrası dekadların önemi daha büyüktür.29 Perimenopozal dönem kendi içinde premenopoz, menopoz ve postmenopozal dönemlere ayrılır. Menopoza genelde menstrual peryodların kaybına dayanarak retrospektif olarak tanı konur. Menopozun kesin tanısı, FSH’ın (Folikül stimülan hormon) 40 IU/lt’den yüksek olması ve hipoöstrojenemi belirtilerinin varlığında adetlerin kesilmiş olması ile konur. 7.1. Menopozda Meydana Gelen Fizyolojik Değişiklikler:30 Cilt: Ter bezleri ve sebase bezlerde aktivite azalması, azalmış taktil stimulasyon. Meme: Yağ içeriğinde azalma, cinsel uyarılma ile memelerde büyüme ve meme başı erektil yanıtında azalma. Vagina: Vaginanın kısalması ve elastisitesinin kaybı, fizyolojik sekresyonların kaybolması, vaginal pH’ın yükselmesi, epitelyal tabakaların incelmesi. Đç genital organlar: Over ve fallop tüpleri boyut olarak küçülmesi, ovaryan foliküllerin atreziye uğraması, over stromasının fibrotik hale gelmesi, uterus gövde ağırlığının %30-50 azalması, serviksin atrofiye uğraması ve mukus üretiminin azalması. 18 7.2. Menopozda ortaya çıkan bulgular:29 1. Amenore 2. Sıcak basması 3. Uyku bozuklukları 4. Vaginal ve üriner kanal değişikliklerine bağlı: Vaginal atrofi, disüri, üriner inkontinans ve tekrarlayan üriner sistem enfeksyonları. 5. Merkezi sinir sistemi: Konsantrasyon zorluğu, hafıza bozuklukları 6. Kardiyovasküler hastalık 7. Osteoporoz 7.3. Menopoz ve Cinsellik Toplumumuzda menopozal dönemdeki kadının artık cinsel yaşantısının tümüyle sona erdiği hatta artık erkekten farksız olduğuna dair yersiz inanışlar var. Halbuki günümüzde cinsellik için tanımlanmış bir üst yaş limiti yoktur ve hatta gebelik ihtimalinin ortadan kalkması nedeniyle kadının artık sadece arzularını tatmin etmek üzere cinselliğini yaşaması şansı ortaya çıkmaktadır.2 Menopozal bir kadın, cinsel hayatı gerilemekte olan bir partnerle birlikte olabilir. Bu durumda optimal cinsel işlevler için gerekli ortam doğal olarak oluşmayabilir. Dünyada ortalama beklenen yaşam sürelerinin uzaması, yaşam kalitesi ve yaşlı insanların hayattan zevk alması gibi kavramları hekimlerin sorumlulukları içine girmesine neden olmuştur.31 Menopozal dönemde ortaya çıkan kadın cinsel işlev bozuklukları sıklıkla, partnerler arası ilişkide, kadının kendine olan güveninde ve yaşam kalitesinde bozulmaya yol açar. Cinsel işlev bozukluğu olan bir kadında fiziksel, emosyonel ve sosyal alanlarda yıkım ortaya çıkabilmektedir.24 19 Menopoz döneminde kadın cinsel işlev bozukluğunun çok nedenleri vardır. Bu dönemdeki kadınlarda kadın cinsel işlev bozukluğuna sadece gonadal hormonal yetersizlik neden olmaz. Yaşlanan kadınlarda cinselliği ekileyen psikolojik ve anatomik değişikliklerin de olduğu fizyolojik bir dönemdir. Menopoza geçiş dönemindeki hormonal değişikliklerin, cinsel sağlık üzerinde negatif etkileri olsa da; bu değişikliklerin tetiklediği cinsel sıkıntıların, genç kadınlarla karşılaştırıldığında hayat kalitesi üzerine o kadar da fazla negatif etkili olmadığı görülür. Hayat döngüsünün bu noktasında çoğu kadın istediği gebeliklerini yaşamıştır ve fertilite artık konu dışıdır. Henüz reprodüktif çağda, henüz çocuk sahibi olma isteği devam eden ve cinsel işlev bozukluğu olan bir kadın ile yaşlanmış bir kadını karşılaştırırsak bu durum genç kadının yaşam kalitesinde çok daha fazla azalmaya neden olacağı açıktır.2 Menopoz dönemindeki kadın cinsel işlev bozukluklarının diğer bir negatif özelliği genellikle ilerleyici karakterde olmasıdır. Örneğin emziren bir annenin vaginal kuruluk ve disparoni şikayetleri geri dönüşümlüdür. Menopozdaki kadının aynı şikayetleri östrojen kaybına bağlı ürogenital atrofiye bağlıdır ve düzelmek bir yana giderek artar.32 Postmenopozal kadınlarda serum testosteron seviyeleri, genç kadınlardaki seviyelerin %70’i kadardır ve dolaşımdaki testosteronun %50’si over kaynaklıdır.33 Azalan testosteron seviyelerinin cinsel istek ve uyarılmada azalmaya neden olduğu düşünülmektedir ve klinik olarak kendini iyi hissetme duygusunda azalma, açıklanamayan kalıcı yorgunluk ve libido azalması ve cinsel memnuniyetsizlik şeklinde kendisini göstermektedir.31 Menopoz dışında hipopituitarizm, Adison hastalığı, kortikosteroid tedavisi, ovarian yetersizlik, ooferektomi, östrojen replasman 20 tedavisi ve oral kontraseptifler serum testosteron seviyelerini düşüren diğer nedenlerdir. 34 8. HĐSTEREKTOMĐ Uterus ve eklerinin bedenden uzaklaştırılması operasyonudur. ABD’de sezaryenden sonra, ikinci en sık uygulanan major cerrahi operasyondur. Her yaştan her 1000 kadın için histerektomi hızı 6,1 ile 8,6 arasında değişmektedir. Bu uygulamaya giden kadınlar arasında en geniş bölümü ise 20 ile 49 yaş arasındaki kadınlar oluşturmaktadır. Histerektomi olan kadınların ortalama yaşı 42,7’dir.29,35 Histerektominin depresyon, fiziksel olarak sağlığın bozulması ve cinselliğin yitimine neden olduğuna dair inanış yaygındır.36 Histerektomi sonrası oluşabilen cinsel şikayetler; cinsel isteğin kaybı, cinsel aktivite sıklığında azalma, ağrılı cinsel ilişki, cinsel yanıtlarda azalma, orgazma erişmede güçlük ve genital duyularda azalmadır. Histerektomi sonucu cinsel işlevlerde bozulma ortaya çıkması için birkaç mekanizma ortaya atılmıştır. Jewett, histerektomi sonucu vaginal boşluğun kısalması ile disparoni oluşabileceğini düşünmüştür.37 Temel olarak klitoral uyarının oluşturduğu eksternal orgazmın histerektomiden etkilenmediği, ancak uterovaginal pleksus içindeki sinir sonlanmaları aracılığı ile oluşan internal orgazmın, serviksin uzaklaştırılması ile kesintiye uğrayabileceği belirtilmiştir.38,39 Bilateral ooferektomi ile birlikte yapılan histerektominin östrojen eksikliği nedeniyle vaginal kuruluk şikayetine neden olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte bilateral ooferektomisiz yapılan histerektomilerden sonra da ovarian yetersizliğin 21 çabuklaştığı ve menopozal semptomların (vaginal kuruluk vb.) belirginleştiğine dair kanıtlar mevcuttur.40 8.1. Histerektomi Endikasyonları Histerektomi için var olan en sık endikasyon uterusun leiomyomalarıdır. Diğer endikasyonlar Tablo III’te gösterilmiştir. Tablo III : Histerektomi endikasyonları29 Histerektomi Endikasyonları 1. Acil histerektomi gerektirenler Gebelik Komplikasyonu, ciddi enfeksiyon, operatif komplikasyon 2. Benign hastalık Leiomyomalar, endometriyozis, adenomyozis, kronik enfeksiyon, adneksiyal kitle, diğer 3. Kanser veya premalign hastalık Invazif kanser, preinvazif kanser, komşu veya uzak kanser 4. Kronik veya rekürran rahatsızlık Kronik pelvik ağrı, pelvik relaksasyon, üriner stres inkontinans, anormal uterin kanama 5. Diğer durumlar Sterilizasyon, kanser profilaksisi, diğer 22 C. GEREÇ VE YÖNTEMLER Çalışma, S.B. Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum 2. Kliniği’ne bağlı olarak çalışan Menopoz Polikliniği’nde premenopoz, menopoz ve post menopozal dönemde rutin yapıldı. Polikliniğe kontrolleri için başvuran kadınlar ile hikayesinde histerektomi operasyonu bulunan kadınlardan, cinsel ilişkiye girmesini engelleyecek ağır sistemik hastalığı bulunmayan, okur yazar olan, heteroseksüel ilişkiye girebileceği bir partneri olup, jinekolojik muayenesinde cinsel yaşantısını etkileyebilecek ürojinekolojik patoloji saptanmayanlara çalışma hakkında bilgi verildikten sonra çalışmaya katılmaları teklif edildi. Çalışmaya uygun bulunup katılması teklif edilen, ancak kabul etmeyen hastalarda çalışmaya katılmamak için beyan edilen çeşitli nedenler gözlendi: Çalışmaya ayıracak vaktinin bulunmaması, yanında gözlüğü bulunmadığından okuyamaması, eşinin bu çalışmaya katılması durumunda rahatsız olacağı, kendisinin bu tür sorulara yanıt vermek istemediği vb. Katılımcılar, histerektomize olanlar ve olmayanlar (kontrol) olarak iki gruba ayrıldı. Katılımcılardan ek patolojisi bulunanlar (diabet, hipertansiyon vb.) çalışma dışına çıkarıldı. Yakın zamanda histerektomize olan hastalarda operasyondan en az 12 hafta geçmiş olmasına dikkat edildi. Çalışmaya katılmayı kabul eden hastalara isimlerinin kayda geçmeyeceği, kişisel bilgilerinin ve yanıtlarının bilimsel amaçlar dışında kullanılmayacağı anlatıldı. Sakin bir ortamda hastaya Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği kadın formu ve Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği’ni (GRCDÖ) içeren, Ek I’de görülen çalışma formu verildi. Katılımcıların formu doldururken rahatsız edilmemesine dikkat edildi. 23 Katılımcılar formu doldurduktan sonra o gün değerlendirilmemek üzere diğer formların arasına konarak, katılımcının yargılanıyor hissinden uzak kalması sağlandı. Sonuçlar SPSS for Windows 11.0 istatistik paket programı ile değerlendirildi. Çalışmada karşılaştırmalar için Student’s T, Ki-kare ve Mann Whitney U testleri kullanıldı. 1. ARĐZONA CĐNSEL YAŞANTILAR ÖLÇEĞĐ (ACYÖ) Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği (Arizona Sexual Experiences Scale) (ACYÖ), 2000 yılında McGahuey, Gelenberg, Laukes, Moreno ve Delgoda adlı araştırmacılarn psikotrop ilaç kullanan hastalarda cinsel işlevlerde ortaya çıkan değişiklikler ve bozuklukları en uygun şekilde ve kişiyi en az rahatsız edecek şekilde değerlendirmek amacıyla tasarladıkları bir ölçektir. 5 sorudan oluşan Likert tipi özdeğerlendirme ölçeği olup, kadın ve erkek formları mevcuttur.41-43 Cinsel işlevleri cinsel yönelim ve eşle olan ilişkiyi hariç tutarak değerlendirmeyi amaçlar. Çalışmada kullanılan kadın formunda sırasıyla cinsel dürtü, psikolojik uyarılma, fizyolojik uyarılma (vaginal lubrikasyon) , orgazma ulaşma kapasitesi ve orgazm sonucu doyum duygusunu irdeleyen sorular mevcuttur. Bu sorular günümüzde geçerli olan DSM-IV ve ICD-10 cinsel işlev bozuklukları tanı kriterlerini karşılamaktadır. Her sorunun 1’den 6’ya kadar değişen puanlamasıyla total skor 5’ten 30’a kadar değişir. Düşük skorlar cinsel yanıtın güçlü, kolay ve tatmin edici olduğunu gösterirken, yüksek skorlar cinsel işlev bozukluğunun varlığını gösterir. Daha yüksek skor, daha çok cinsel işlev bozukluğuna işaret eder. Ülkemizde Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği’nin geçerlilik güvenilirlik çalışması son dönem böbrek yetersizliği olan hastalarda yapılmıştır.44 24 2. GOLOMBOK-RUST CĐNSEL DOYUM ÖLÇEĞĐ (GRCDÖ) Golombok-Rust cinsel doyum ölçeği, Rust ve Golombok tarafından 1986 yılında geliştirilmiştir. Erkek ve kadın olarak toplam 56 sorudan (28 erkek, 28 kadın) oluşan, heteroseksüel ilişki yaşayan bireylerde bu ilişkinin kalitesini objektif olarak değerlendirmeyi ve cinsel işlev bozukluklarını saptamayı amaçlayan bir ölçektir. Kadın formu 7 ana başlığı irdeleyen 28 maddedden oluşur. Maddelerin cevaplandırılması beşli likert tipi bir ölçek üzerinde yapılmakta ve “hiçbir zaman”, “nadiren”, “bazen”, “çoğunlukla” ve “her zaman” seçeneklerinden oluşmaktadır. Başlıklar cinsel ilişki sıklığı, partnerle olan iletişim, cinsel ilişki sonrası doyum, cinsel ilişkiden kaçınma, dokunma, vaginismus ve anorgazmidir. Ölçeğin değerlendirilmesinde hem toplam, hem de alt boyutlardan ayrı ayrı elde edilen puanlar kullanılabilmektedir. Yüksek puanlar cinsel işlevlerdeki ve ilişkinin niteliğindeki bozulmaya işaret etmektedir. Elde edilen ham puanlar daha sonra 1 ile 9 arasında değişen standart puanlara dönüştürülmekte, hem birey için, hem de çiftler için ortak bir profil çizilebilmektedir. 5 ve üzerindeki puanlar, o alt boyutta problem olduğuna işaret etmektedir. GRCDÖ alt boyutları ile ilgili sorular Tablo IV’te gösterilmiştir. GRCDÖ oldukça duyarlıdır ve güvenilirdir.41 Ülkemizde Golombok-Rust Cinsel doyum ölçeğinin geçerlilik-güvenilirlik çalışması 1993 yılında Tuğrul ve arkadaşları tarafından yapılmıştır.45 Tablo IV GRCDÖ alt boyutları ile ilgili sorular GRCDÖ alt boyutları Đlgili sorular Sıklık Đletişim Doyum Kaçınma Dokunma Vaginismus Orgazm bozukluğu 3,15 2,16 5,10,18,22 7,13,20,23 9,12,19,25 6,11,17,24 8,14,21,28 25 D. BULGULAR Çalışmada elde edilen verilerin istatistiksel incelemesinde, SPSS for Windows 11.0 istatistik paket pogramı kullanılmıştır. Değerlendirmelerde p<0,05 istatistiksel olarak anlamlı olarak kabul edilmiştir. Öncelikle, menopoz polikliniğine başvuran, çalışma kriterlerine uygun bulunan, çalışmaya katılması teklif edilip katılmayı kabul eden 113 kadın çalışma kapsamına alınarak çalışma formları kendilerine doldurtulmuştur (55 kontrol, 58 histerektomi grubu için). Altısı kontrol, ikisi histerektomi grubu olamak üzere katılımcılardan sekizinin çalışma formlarını yetersiz doldurduğu ya da boş bıraktığı tespit edildiğinden, bu formlar çalışma dışına çıkarılmıştır. Ayrıca kontrol grubunda 19, histerektomi grubunda da 18 hastada cinsel işlevleri etkileyebilecek ek patolojilerin var olduğu tespit edilerek bu formlar da çalışma dışına alınmıştır. Değerlendirmeye toplam 68 kadın dahil edilmiştir. Bunların 30’u kontrol, 38’i histerektomi grubuna aitti. Tüm katılımcıların yaş ortalaması 49,04, katılanların en yaşlısı 62, en genci 32 yaşındaydı. Kontrol grubunun yaş ortalaması 49,97 ± 5,78 (38-62) ve histerektomi grubununki ise 48,32 ± 5,64 (32-58) olarak tespit edildi. Demografik veriler Student’s T ve Mann Whitney U testleri ile değerlendirildiğinde, gruplar arasında yaş ortalaması bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0.05). Gruplar arasında gravida ortalaması, parite ortalaması, yaşayan çocuk sayısı ortalaması bakımlarından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmedi (p>0.05). Gruplar arasında katılımcıların son adetten sonra geçen süre ortalaması bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmedi (p>0.05). Demografik veriler Tablo V’te gösterilmiştir. 26 Ki-kare testi ile yapılan karşılaştırmada gruplar arasında eğitim düzeyi ve hormon replasman tedavisi alımı açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmedi. (p>0.05) (Tablo VI). Ayrıca, grupların eğitim durumu dağılımının ayrıntıları Tablo VII’de, grupların histerektomi grubu içindeki operasyon türleri dağılımı da Tablo VIII’de sunulmaktadır. Tablo IX’da histerektomi grubunda, katılımcıların kendi ifadelerinden öğrenilen histerektomi endikasyonları dağılımı gösterilmektedir. Ayrıca kontrol grubunda da 1 katılımcının hikayesinde over kisti nedeniyle unilateral ooferektomi operasyonu mevcuttu. Tablo V : Demografik veriler KONTROL GRUBU (n=30) HĐSTEREKTOMĐ GRUBU (n=38) ortalama SS ortalama SS p Yaş (yıl) 49,97 5,78 48,32 5,64 ,240 Gravida 4,47 2,29 3,34 1,44 ,074 Parite 2,83 1,51 2,18 1,01 ,056 Yaşayan çocuk sayısı 2,50 1,11 2,13 ,91 ,136 Menopoz süresi (ay) 42,57 72,97 56,74 47,31 ,337 Tablo VI : Grupların eğitim düzeyi ve hormon replasman tedavisi alımı açısından karşılaştırılması KONTROL GRUBU HĐSTEREKTOMĐ GRUBU n % n % Đlköğretim ve altı 19 63,3 22 57,9 Lise ve üstü 11 36,7 16 42,1 Hiç almamış 19 63,3 22 57,9 Halen kullanıyor 8 26,7 8 21,1 Bir dönem kullanmış. Şu an kullanmıyor 3 10,0 8 21,1 Ki-kare p 0,20 0,649 1,57 0,455 EĞĐTĐM HRT 27 Tablo VII : Grupların eğitim durumu dağılımının ayrıntılı verileri EĞĐTĐM KONTROL GRUBU HĐSTEREKTOMĐ GRUBU Toplam n % n % n Okur yazar 2 6,7 2 5,3 4 Đlkokul 13 43,3 18 47,4 31 Ortaokul 4 13,3 2 5,3 6 Lise 7 23,3 11 28,9 18 Üniversite ve üstü 4 13,3 5 13,2 9 Tablo VIII : Histerektomi grubunda operasyon türleri dağılımı OPERASYON % n TAH + BSO % 68 n=26 TAH + USO %3 n=1 TAH % 29 n=11 Tablo IX : Histerektomi grubunda histerektomi endikasyonları ENDĐKASYON n % Leiomyoma uteri 29 Anormal uterin kanama 5 76 13 Servikal displazi 1 3 Postpartum kanama 3 8 28 Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği Sonuçları Her iki gruba verilen Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği formlarının sonuçları Student’s T, Mann Whitney U testleri ile değerlendirildi. Gruplar arasında Arizona Cinsel Yaşam Ölçeği alt boyut ve genel toplam puanları ortalamaları bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. (p>0.05) (Tablo X, Grafik II) Tablo X : Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği’nin Değerlendirilmesi KONTROL GRUBU (n=30) HĐSTEREKTOMĐ GRUBU (n=38) ortalama SS ortalama SS p ACYÖ1 (Cinsel dürtü) 3,57 1,14 3,71 1,49 0,663 ACYÖ2 (Psikolojik uyarılma) 3,70 1,37 3,84 1,28 0,661 ACYÖ3 (Fizyolojik uyarılma) 3,30 1,26 3,42 1,39 0,712 ACYÖ4 (Orgazm kapasitesi) 3,80 1,16 3,79 1,47 0,975 ACYÖ5 (Doyum) 3,07 1,48 3,11 1,86 0,926 ACYÖ Toplam 17,43 5,08 17,87 6,05 0,753 Grafik II : Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği sonuçları ACYÖ Ortalama puanları 30 29 28 27 26 25 24 23 22 21 20 19 18 17 16 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Kontrol Grubu Histerektomi Grubu Cinsel dürtü Psikolojik uyarılma Fizyolojik uyarılma Orgazm kapasitesi 29 Doyum ACYÖ Toplam Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği Sonuçları Grupların Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği sonuçlarının Student’s T testi ile yapılan karşılaştırılmasında gruplar arasında GRCDÖ toplam puan ortalaması, sıklık, iletişim, doyum, kaçınma, dokunma, vaginismus ve anorgazmi puan ortalamaları bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmedi (p>0.05) (Tablo XI, Grafik III,IV). Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeğinde 5 ve üzeri skorlar o alt boyutta problem olduğuna işaret eder. Çalışmada gruplardaki dağılıma göre (Tablo XII) sıklık açısından kontrol grubunun %13,3’ünde (n=4) patoloji varken, histerektomi grubunun %18,4’ünde (n=7) patoloji mevcuttu. Đletişim açısından kontrol grubunun %40’ında (n=12) patoloji varken, histerektomi grubunun %44,7’sinde (n=17) patoloji mevcuttu. Doyum açısından kontrol grubunun %56,7’sinde (n=17) patoloji varken, histerektomi grubunun %57,9’unda (n=22) patoloji mevcuttu. Kaçınma açısından kontrol grubunun %50’sinde (n=15) patoloji varken benzer olarak histerektomi grubunun %50’sinde (n=19) patoloji mevcuttu. Dokunma açısından kontrol grubunun %83,3’ünde (n=25) patoloji varken, histerektomi grubunun %97,4’ünde (n=37) patoloji mevcuttu. Vaginismus açısından kontrol grubunun %33,3’ünde (n=10) patoloji varken, histerektomi grubunun %42,1’inde (n=16) patoloji mevcuttu. Anorgazmi (Orgazm bozukluğu) açısından kontrol grubunun %3,3’ünde (n=1) patoloji varken, histerektomi grubunun %5,3’ünde (n=2) patoloji mevcuttu. GRCDÖ toplam puanları ele alındığında kontrol grubunun %73,3’ü (n=22) ve histerektomi grubunun %76,3’ü (n=29) cinsel işlevler açısından problemli olarak tespit edildi. Kikare testi ile değerlendirildiğinde, tüm alt boyutlar için her iki grup arasında problemli katılımcı oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmedi. 30 Ayrıca ek patolojiye sahip katılımcılar da çalışmaya dahil edilerek 49 kontrol, 56 histerektomi grubu olmak üzere toplam 105 katılımcı ile ayrı bir istatistiksel değerlendirme de yapıldı. Bu şekilde değerlendirmeyle de 68 katılımcı ile oluşan sonuçların benzerleri elde edildi. Tablo XI : Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği Sonuçları KONTROL GRUBU HĐSTEREKTOMĐ GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p Sıklık 4,10 1,56 4,32 1,63 0,583 Đletişim 5,20 2,37 5,16 2,14 0,939 Doyum 5,70 2,23 5,66 1,58 0,928 Kaçınma 5,17 1,88 5,39 2,20 0,652 Dokunma 6,97 2,17 7,63 1,42 0,133 Vaginismus 5,10 1,24 4,95 1,96 0,711 Anorgazmi 4,07 0,91 4,24 0,94 0,455 GRCDÖ Toplam 6,33 1,42 6,50 1,13 0,592 Grafik III : Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği sonuçları GRCDÖ Ortalama Puanları 9 8 7 6 5 4 3 2 1 0 GRCDÖ Toplam Sıklık iletişim Doyum Kaçınma Dokunma 31 Vaginismus Anorgazmi Kontrol Grubu Histerektomi Grubu Grafik IV : Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği grup profillerinin karşılaştırılması GRCDÖ Profil Sonuçları An or ga zm i us m Do ku nm a a Ka çı nm Do yu m ile t iş im ık Sı kl Va gi ni s Kontrol Grubu G R CD Ö To pl a m 9 8 7 6 5 4 3 2 1 0 Histerektomi Grubu 32 Tablo XII : Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği alt boyutlarının gruplardaki oranları ve karşılaştırılması Patoloji Var/Yok KONTROL GRUBU HĐSTEREKTOMĐ GRUBU n % n % Yok 26 86,7 31 81,6 Var 4 13,3 7 18,4 Yok 18 60,0 21 55,3 Var 12 40,0 17 44,7 Yok 13 43,3 16 42,1 Var 17 56,7 22 57,9 Yok 15 50,0 19 50,0 Var 15 50,0 19 50,0 Yok 5 16,7 1 2,6 Var 25 83,3 37 97,4 Yok 20 66,7 22 57,9 Var 10 33,3 16 42,1 Yok 29 96,7 36 94,7 Var 1 3,3 2 5,3 Yok 8 26,7 9 23,7 Var 22 73,3 29 76,3 Ki-kare p Sıklık 0,743 Đletişim 0,15 0,695 0,01 0,919 - - Doyum Kaçınma Dokunma 0,080 Vaginismus 0,54 0,460 Anorgazmi 0,589 GRCDÖ Toplam 33 0,08 0,778 E. TARTIŞMA Günümüzde histerektomi en sık yapılan major jinekolojik cerrahi olarak, giderek daha fazla kadının yaşantısını etkileyen bir operasyon halini almıştır. Bu operasyonun kadının sosyal ve fiziksel yaşantısı üzerine etkileri olması beklenir. Buradan hareketle, histerektominin cinsel işlevler üzerine etkisi araştırmak için yapılan çalışmada elde ettiğimiz sonuçlara göz atarsak; hem Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği, hem de Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği ile yapılan değerlendirmemizde, menopoz polikliniğine histerektomi hikayesi ile başvuranlarla, histerektomi hikayesi olmayarak başvuran katılımcılar arasında cinsel işlevler açısından istatistiksel olarak hiçbir anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeğinin, karşılaştırma amacıyla kullanıldığı ve yüksek değerlerin patolojik sonuç olarak değerlendirildiği göz önünde bulundurulursa çalışmamızdaki iki grup arasında fark olmadığını söyleyebiliriz. Sukan’ın 2005 yılında yaptığı “Vitiligo hastalarının psikiyatrik değerlendirmesi ve kronik ürtiker hastaları ve sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırılması” başlıklı tez çalışmasında kontrol grubu olarak aldığı yaşları 16-60 arasında değişen, yaş ortalaması 35,98 ± 12,49 olan 50 sağlıklı denek içindeki 25 kadına Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği’ni uyguladığında ACYÖ1 için 2,32 ± 0,95 , ACYÖ2 için 2,64 ± 0,91 , ACYÖ3 için 2,72 ± 0,84 , ACYÖ4 için 2,80 ± 0,76 , ACYÖ5 için 1,80 ± 0,96 , ACYÖ toplam değeri için de 12,28 ± 4,03 değerlerini elde etmiştir.46 Bu değerler bizim çalışmamızdaki kontrol ve histerektomi gruplarındaki değerlerle karşılaştırıldığında daha düşük olduğu görülmektedir. Bu da bizim gruplarımızın genel olarak ve her alt boyutta ayrı ayrı cinsel işlevlerde problemli olduklarını göstermektedir. Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği ile yapılan değerlendirmede, her iki grup arasında alt boyutlar ve GRCDÖ toplam puan ortalamaları açısından istatistiksel 34 olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Ancak patoloji eşik puanı 5 olarak değerlendirildiğinde, ortalamalarda özellikle dokunma alt boyutu ve toplam puanda daha belirgin olmak üzere doyum, kaçınma, iletişim ve vaginismus alt boyutlarında da her iki grupta patoloji tespit edilmiştir. Grafik III ve IV incelendiğinde vaginismus alt boyutunun kontrol grubu ortalama puanının 5 eşik değerinin çok az altında olduğu (4,95) görülecektir. Bu alt grupta, gruplar arasında istatistiksel olarak farklılık saptanmadığından bu değer de bizce patolojik olarak kabul edilmiştir. Her iki grubun da ortalama puanları dikkate alındığında anorgazmi ve sıklık alt boyutlarında patoloji tespit edilmemiştir (Tablo XII, Grafik III,IV). Yine Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği sonuçlarına bakıldığında, iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadan, iki grupta da dokunma alt boyutu ve toplam puanları patolojik çıkan katılımcı yüzdesinin fazlalığı çarpıcıdır (Tablo XIII). Kontrol grubunun %83,3’ünde, histerektomi grubunun ise %97,4’ünde dokunma alt boyutunda, kontrol grubunun %73,3’ünde ve histerektomi grubunun ise %73,2’sinde toplam GRCDÖ puanında patoloji tespit edilmiştir. Doyum alt boyutunda, kontrol grubunun %56,7’sinde, histerektomi grubunun %57,9’unda patoloji tespit edilmiştir. Ayrıca kaçınma (cinsel isteksizlik) alt boyutunda, kontrol grubunun %50’sinde, histerektomi grubunun da %50’sinde patoloji tespit edilmiştir. Đletişim alt boyutunda, kontrol grubunun %40’ında, histerektomi grubunun %44,7’sinde patoloji tespit edilmiştir. Vaginismus alt boyutunda, kontrol grubunun %33,3’ünde, histerektomi grubunun %42,1’inde patoloji tespit edilmiştir. Sıklık alt boyutunda, kontrol grubunun %13,3’ünde, histerektomi grubunun %18,4’ünde patoloji tespit edilmiştir. Anorgazmi alt boyutunda ise, kontrol grubunun sadece %3,3’ünde, histerektomi grubunun da %5,3’ünde patoloji tespit edilmiştir. 35 Çalışmamız sonuçlarına göre dokunma yani tensel temas ile ilgili alt grupta çok belirgin çıkan patoloji, katılan kadınlarca cinselliğin hala ayıp kalıbı içerisinde oturtulduğu, tensel temasın cinsellik yaşantıda önemsenmediği veya tabu olarak kabul edildiği buna bağlı olarak da sağlıklı cinselliğin ve cinsel mutluluğun yaşanamadığı yorumu yapılabilir. Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlara göre GRCDÖ anorgazmi alt boyutunda pek problem görülmemektedir. Bu sonuç kadınlarn orgazmı tam olarak tanımaması, orgazmı daha çok heyecan evresindeki fizyolojik değişikliklerle sınırlı olarak bilmesi nedeniyle olabilir. Çalışmamızda, dikkat edilirse GRCDÖ sıklık alt boyutunda da oldukça az problem görülmektedir. Sıklık alt boyutunun problemsiz olmasında partner faktörü yadsınamaz. Çalışmamızda histerektomi ve kontrol grupları oluşturulurken bazı zorluklar yaşandı. Bu da çalışmanın verilerini sorgulamamızı gerektiriyor. Çalışmaya katılmayı reddeden hastalar içinde belirgin cinsel işlev bozukluğu olup, bunu ön yargıları ya da başka bir nedenle bizimle paylaşmak istemeyen çok fazla kadın olabilir. Belki de bu kadınlar çalışmamıza katılmayı kabul etseydi, her iki ölçeğimizde de daha yüksek puanlar yani daha fazla cinsel işlev bozukluğu görebilirdik. Kılıçdağ ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada, bizim bulgularımızı destekler şekilde, total abdominal histerektomi geçiren kadınlarla, geçirmeyen kadınlar arasında FSFI (Female sexual function index) skorlamasına göre istatistiksel olarak anlamlı fark bulmamışlardır.31 Rhodes ve arkadaşlarının yaptıkları 2 yıl süren prospektif çalışmanın (Maryland Women’s Health Study) sonuçlarına göre histerektomi sonrası kadınlarda cinsel ilişki sıklığında artış, disparoni şikayeti oranında azalma, orgazm sıklığı ve şiddetinde 36 artış, vaginal kuruluk şikayetinde azalma ve libidoda artış tespit edilmiştir. Histerektomi öncesi cinsel olarak aktif olmadığı belirtilen kadınların da yaklaşık %50’sinin histerektomi sonrası ikinci yılda cinsel aktif duruma geldiği tespit edilmiştir. Histerektomi olan kadınlarda cinsel işlevlerde genel olarak bir iyileşme tespit etmişlerdir.47 Halbuki önce histerektomi olacak hastaları ilk değerlendirmeye alıp, operasyon sonrasında iki yıl boyunca sürekli takip ettiklerinden dolayı, histerektomi endikasyonu olan, cinsel işlev bozukluğuna neden olan jinekolojik patolojiden kurtulduktan sonra hastaların cinsel işlevlerinin daha iyiye gitmiş olması muhtemeldir. Asıl karşılaştırılması gereken, kadının jinekolojik patoloji oluşmadan önceki dönemdeki cinsel işlevleri ile operasyon sonrası cinsel işlevleridir. Kuppermann ve arkadaşlarının total ve supraservikal histerektomi yapılan kadınların cinsel işlevlerinin karşılaştırıldığı çalışmalarında, Rhodes ve arkadaşlarının çalışmalarına paralel olarak 2 yıl sonunda cinsel işlevlerde belirgin düzelme tespit etmişlerdir. Her iki cerrahi yöntem sonrasında cinsel işlevler bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulmamışlardır. 48 Dragisic ve arkadaşlarının yaptığı prospektif çalışmada, hastaların histerektomi sonrası cinsel istek, ilişki sıklığı, orgazm sıklığı veya orgazm şiddetinde belirgin değişiklik saptamamışlar ancak pelvik ağrı ve disparonide histerektomi sonrası çok belirgin düzelme tespit etmişlerdir. 49 Roovers ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada; vaginal, subtotal ve total abdominal histerektomi operasyonları sonrası, cerrahi teknikler arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmaksızın, cinsel işlevlerde belirgin düzelme tespit etmişlerdir.50 Thakar ve arkadaşları total ve subtotal abdominal histerektomi sonrası cinsel işlevleri değerlendirdiklerinde, her iki cerrahi teknik sonrası cinsel ilişki sıklığı, cinsel 37 istek ve orgazma ulaşma açısından belirgin değişiklik oluşmadığını gözlemlemişlerdir.Ancak iki grupta da derin penetrasyonla oluşan disparonide azalma tespit etmişlerdir. 51 Sonuç olarak histerektomi operasyonu hikayesi bulunan kadınlar ile histerektomi hikayesi bulunmayan benzer yaş grubundaki kadınlar arasında cinsel işlevler açısından anlamlı fark tespit edilmemiştir. Bizim yaptığımız bu çalışma, örneklem sayısı arttırılarak ve bazı yeni parametreler eklenerek daha ileri götürülebilir ve bu konunun aydınlatılmasına katkıda bulunabilir. 38 F. ÖZET Çalışmamızda, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum II Kliniği’ne bağlı çalışan menopoz polikliniğine başvuran hastalar arasından, en az üç ay önce histerektomi operasyonu geçirmiş olanlar (histerektomi grubu) veya rutin muayene için başvuranlardan (kontrol grubu), okuma yazma bilen, cinsel ilişkiye girebileceği partneri olan, jinekolojik muayenesinde cinsel yaşantısını etkileyebilecek ürojinekolojik patoloji saptanmayanlara çalışma hakkında bilgi verildikten sonra çalışmaya katılmaları teklif edildi. Katılmayı kabul eden 113 (55 kontrol, 58 histerektomi grubu) kadına rahatsız edilmeyecekleri ortam sağlanarak Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği ve Golombok Rust Cinsel Doyum Ölçeği kadın formlarını içeren çalışma formu doldurtuldu ve ilgili gruplara ayrıldı. Đlk değerlendirmede, 8 form (6 kontrol, 2 histerektomi) boş veya eksik doldurulduğu için, kalanlardan kontrol grubunda 19, histerektomi grubunda da 18 katılımcıda cinsel işlevleri etkileyebilecek ek patolojilerin varlığı tespit edildiği için çalışma dışı bırakıldı. Kontrol grubunda 30, histerektomi grubunda 38 katılımcının doldurduğu formlar istatistik değerlendirmeye alındı. Đki grup; yaş, gravida, parite ortalaması, yaşayan çocuk sayısı ortalaması, son adetten sonra geçen süre ortalaması, eğitim düzeyi ve hormon replasman tedavisi alımı bakımından benzerdi. Gruplar arasında ACYÖ alt boyut ve genel toplam puanları ortalamaları bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. GRCDÖ sonuçlarının karşılaştırılmasında gruplar arasında toplam ve alt boyut puan ortalamaları bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmedi. Bunun yanında, iki grupta da benzer olarak cinsel işlevlerde belirgin bozukluklar tespit edildi. Özellikle GRCDÖ dokunma alt boyutu ortalamalarında ileri derecede patoloji tespit edildi. Sıklık ve anorgazmi alt boyutları hariç diğer tüm alt boyutlarda belirgin patoloji tespit edildi. Sonuç olarak histerektomi operasyonu hikayesi bulunan kadınlar ile histerektomi hikayesi bulunmayan benzer yaş grubundaki kadınlar arasında cinsel işlevler açısından anlamlı fark tespit edilmemiştir. Her ikisinde de cinsel işlevler bozuk olarak bulunmuştur. 39 G. EK EK I Çalışma Formu Tarih Doğum Tarihi Varsa Geçirdiği Operasyon Varsa Operasyon Nedeni Varsa Operasyon Tarihi/ Son adet tarihi Öğrenim Durumu Yok Yok Ortaokul Lise TAH TAH+BSO Diğer: Đlkokul Üniversite G( )P( ) A( )C() Y( ) Hormon Replasman Tedavisi Ek Patoloji Hiç almamış Halen alıyor Var Yok 40 Daha önce almış şu an almıyor ( ) ARĐZONA CĐNSEL YAŞANTILAR ÖLÇEĞĐ (ACYÖ) KADIN FORMU Lütfen her madde için BUGÜN de dahil olmak üzere GEÇEN HAFTAKĐ durumunuzu işaretleyiniz. 1. Cinsel açıdan ne kadar isteklisiniz ? 1 Oldukça istekli 2 Çok istekli 3 4 Biraz istekli Biraz isteksiz 5 6 Tamamen Çok isteksiz isteksiz 2. Cinsel açıdan ne kadar kolay uyarılırsınız (tahrik olursunuz)? 1 Oldukça kolay 2 Çok kolay 3 4 Biraz kolay Biraz zor 5 Çok zor 6 Oldukça zor 3. Cinsel organınız ilişki sırasında ne kadar kolay ıslanır veya nemlenir ? 1 Oldukça kolay 2 Çok kolay 3 4 Biraz kolay Biraz zor 5 Çok zor 6 Asla olmaz 4. Ne kadar kolay orgazm olursunuz ? 1 Oldukça kolay 2 Çok kolay 3 4 Biraz Kolay Biraz zor 5 Çok zor 6 Asla boşalamam 5. Orgazmınız tatmin edici midir ? 1 Oldukça tatmin edici 2 Çok tatmin edici 3 Biraz tatmin edici 4 Çok tatmin etmiyor 41 5 6 Pek Orgazma tatmin ulaşamam etmiyor GOLOMBOK-RUST CĐNSEL DOYUM ÖLÇEĞĐ KADIN FORMU 0 1 2 3 4 Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman 1.Cinsel yaşama karşı ilgisizlik duyar mısınız ? 2.Eşinize cinsel ilişkinizle ilgili nelerden hoşlanıp, nelerden hoşlanmadığını sorar mısınız? 3.Bir hafta boyunca cinsel ilişkide bulunmadığınız olur mu? (Adet günleri, hastalık gibi nedenler dışında) 4.Cinsel yönden kolaylıkla uyarılır mısınız? 5.Sizce, sizin ve eşinizin ön sevişmeye (öpme, okşama vb.) ayırdığınız zaman yeterli mi? 6.Kendi cinsel organınızın eşinizin cinsel organının giremeyeceği kadar dar olduğunu düşünür müsünüz? 7.Eşinizle sevişmekten kaçınır mısınız? 8.Cinsel ilişki sırasında doyuma (orgazma) ulaşır mısınız? 9.Eşinize sarılıp, vücudunu okşamaktan zevk alır mısınız? 10.Eşinizle olan cinsel ilişkinizi tatminkar buluyor musunuz? 42 0 1 2 3 4 Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman 11.Gerekirse rahatsızlık ve acı duymaksızın, parmağınızı cinsel organınızın içine sokabilir misiniz? 12.Eşinizin cinsel organına dokunup okşamaktan rahatsız olur musunuz? 13. Eşiniz sizinle sevişmek istediğinde rahatsız olur musunuz? 14.Sizin için doyuma (orgazm) ulaşmanın mümkün olmadığını düşünür müsünüz? 15.Haftada iki defadan fazla cinsel birleşmede bulunur musunuz? 16.Eşinize cinsel ilişkinizle ilgili olarak nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığınızı söyleyebilir misiniz? 17.Eşinizin cinsel organı, sizin cinsel organınıza rahatsızlık vermeden girebilir mi? 18.Eşinizle olan cinsel ilişkinizde sevgi ve şefkatin eksik olduğunu hisseder misiniz? 19.Eşinizin cinsel organınıza dokunup okşamasından zevk alır mısınız? 20.Eşinizle sevişmeyi reddettiğiniz olur mu? 43 0 1 2 3 4 Hiçbir zaman Nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman 21.Ön sevişme sırasında eşiniz klitorisinizi uyardığında doyuma (orgazma) ulaşabilir misiniz? 22.Sevişme boyunca sadece cinsel birleşme için ayrılan süre sizin için yeterli mi? 23.Sevişme sırasında yaptıklarınızdan tiksinti duyar mısınız? 24.Kendi cinsel organınızın, eşinizin cinsel organının derine girmesini engelleyecek kadar dar olduğunu düşünür müsünüz? 25.Eşinizin sizi sevip okşamasından hoşlanır mısınız? 26.sevişme sırasında cinsel organınızda ıslaklık olur mu? 27.Cinsel birleşme anından hoşlanır mısınız? 28.Cinsel birleşme anında doyuma (orgazma) ulaşır mısınız? 44 H. KAYNAKLAR 1. Aydın H. Cinsellik ve Cinsel Đşlev. Güleç C, Köroğlu E (ed). Psikiyatri Temel Kitabı. Hekimler Yayın Birliği. Ankara, 1998:605-615. 2. Goldstein I, Meston CM, Davis SR, Traish AM. Women’s Sexual Function and Dysfunction. Florida: Taylor & Francis, 2006. 3. Bancroft JH. Human Sexuality and its problems. New York: Churchill Living Stone,1983. 4. Basson R, Berman J, Burnett A, et al. Report of the international consensus development conference on female sexual dysfunction: definitions and classifications. J Urol 2000;163:888-893. 5. O’Connell HE, De Lancey JOL. Clitoral anatomy in nulliparous healthy premenopausal volunteers using enhanced magnetic resonance imaging. J Urol 2005; 173:2060-2063. 6. Tepper SL, Jagirdar J, Heath D, Geller SA. Homology between the female paraurethral (Skene’s) glands and the prostate. Immunohistochemical demonstration. Arch Pathol Lab Med 1984; 108:423-425. 7. Krattochvil S. Orgasmic expulsion in women. Ceska Slov Psychiatr 1994; 90:7177. 8. Masters WH, Virginia EJ. Đnsanda Cinsel Davranış. Bilimsel ve Teknik Çeviri Vakfı, Đstanbul, 1994. 9.Basson R, Berman J, Burnett A, et al. Report of the international consensus development conference on female classifications. J Urol 2000;163:888-893. 45 sexual dysfunction: definitions and 10. Waxman SG, De Groot J: The Limbic System. In Correlative Neuroanatomy, 22nd edn, Prentice Hall Int. New Jersey, 1995:240-251. 11. Sakakibara R, Fowler CJ. Cerebral control of bladder. Neurology of bladder, bowel and sexual dysfunction. Butterworth-Heinemann, Maryland, 1999:229-243. 12. Faus JG, Kleopoulos SP, Mobbs CV, Gibbs RB, Pfaff DW: Sexual stimulation activates c-fos within estrogen concentrating regions of the female rat forebrain. Brain Res. 1993; 624:253-267. 13. Pfaff dw, Schwartz-Giblin S, Mc Carthy MM, Kow LM: Cellular mechanism of female reproductive behaviour. Physiology of Reproduction, 2nd edn. Raven Press, New York, 1994. 14. Hayle CH, Stones RW, Robson T, Whitly K, Burnstock G: Innervation of vasculature and microvasculature of the human vagina by NOS and neuropeptide containing nerves. J Anatomy 1996;188:633-644. 15. Levin RJ: Sex and the human female reproductive tract- what really happens during and after coitus. Int J Impot Res 1998;10(1):14-21. 16. Burnett Al, Calvin DC, Silver RI et al. Immunohistochemical description of nitric oxide synthase isoforms in human clitoris. J Urol 1997;158:75-78. 17. Meston CM, Frohlich PF. The neurobiology of sexual function. Arch Gen Psychiatry. 2000;57(11):1012-1030. 18. Levin RJ: Sex and the human female reproductive tract- what really happens during and after coitus. Int J Impot Res 1998;10(1):14-21. 19. Meston CM, Hull E, Levin RJ. Disorders of Orgasm in Women. Journal of Sexual Med, 2004,1(1):66-68. 20. Laumann EO, Paik A, Rosen RC. Sexual dysfunction in the United States: prevalence and predictors. JAMA, 1999;281:537-544. 46 21. Çayan S, Akbay E, Bozlu M. The prevalance of female sexual dysfunction and potential risk factors that may impair sexual function in Turkish women. Urol Int 2004;72(1):52-57. 22. World Health Organization. ICD-10: Đnternational Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems. Geneva: World Health Organization, 1992. 23. American Psychiatric Association. DSM-IV: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4th edn. Washington, DC: American Psychiatric Pres, 1994. 24. Basson R, Berman J, Burnett A, et al. Report of the international consensus development conference on female sexual dysfunction: definitions and classifications. J Urol 2000;163:888-893. 25. Berman JR, Goldstein I. Female sexual dysfunction. Urol Clin North Am 2001;28(2):404-416. 26. Lewis RW, Fugl-Meyer KS, Bosch R. Epidemiology/Risk Factors of Sexual Dysfuntion. Journal of Sexual Med 2004;1(1):35-39. 27. Demirezen E. Birinci basamakta kadın cinselliğinin değerlendirilmesi. STED 2006;15(5):80. 28. Phillips NA. The clinical evaluation of dyspareunia. Int J Impot Res 1998;10(2):117-120. 29. Berek JS. Novak Jinekoloji. 13. baskı.Đstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2004. 30. Phillips NA. Female Sexual Dysfunction. Am Fam Physician 2000;62:127-36,141142. 31. Kılıçdağ EB, Bağış T, Tarım E. Histerektomi veya ooferektomi menopozal kadınlarda cinsel fonksiyonu etkiler mi? Türk Fertilite Dergisi 2002;10(4):288-292. 32. Lightner DJ. Female sexual dysfunction. Mayo Clin Proc 2002; 77:698-702. 33. Davis S. Testosterone deficiency in women. J Reprod Med. 2001;46:291-296 47 34. Pauls RN, Kleeman SD, Karram MM. Female sexual dysfunction: Principles of dignosis and therapy. Obstet Gynecol Surv 2005;60(3):196-205. 35. Benrubi GI. History of Hysterectomy. J Fla Med Assoc 1988;75:533-538. 36. Greer G. The change: women, ageing and the menopause. London: Penguin Books, 1992. 37. Jewett JG. Vaginal length and incidence of dyspareunia following total abdominal hysterectomy. Am J Obstet Gynecol. 1952;63(2):400-407. 38. Hasson HM. Cervical removal at hysterectomy for benign disease. Risks and benefits. J Repod Med. 1993;38(10):781-790. 39. Lowenstein L, Yarnitsky D, Gruenwald I. Does hysterectomy affect genital sensation? Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2005;119(2):242-245. 40. Kaiser R, KuscheM, Wurz H. Hormone levels in women after hysterectomy. Arch Gynecol Obstet. 1989;244(3):169-173. 41. Maruish, Mark E. Use of Psychological Testing for Treatment Planning and Outcomes Assessment, Volume 3 (3rd edn). Mahwah, NJ, USA: Lawrence Erlbaum Associates, Incorporated, 2004:630-633. 42. McGahuey CA, Gelenberg AJ, Laukes CA, Manber R, McKnight Km, Moreno FA, Delgado PL: The Arizona Sexual Experience Scale: Validity and reliability, in New Research Program and Abstracts, 150th Annual Meeting of the American Psychiatric Association. Washington, DC, APA, 1997:116. 43. McGahuey CA, Gelenberg AJ, Laukes CA, Moreno FA, Delgado PL: The Arizona Sexual Experience Scale (ASEX) : Reliability and validity. Journal of Sex & Marital Therapy 2000;26:25-40. 48 44. Soykan A.: The reliability and validity of Arizona sexual experiences scale in Turkish ESRD patients undergoing hemodialysis. Int J Impot Res. 2004 Dec;16(6):531-4. 45. Tuğrul C, Öztan N, Kabakçı E. Golombok-Rust Cinsel Doum Ölçeği’nin Standardizasyon Çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi 1993;4(2):83-88. 46. Sukan MY, Vitiligo Hastalarının Psikiyatrik Değerlendirilmesi ve Kronik Ürtiker Hastaları ve Sağlıklı Kontrol Grubu ile Karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi. Đstanbul, 2005. 47. Rhodes JC, Kjerulff KH, Langenberg PW, Guzinski GM. Hysterectomy and sexual functioning. Journal of the American Medical Association 1999;282(20):1934-1941. 48. Kuppermann M, Summitt RL, Varner RE. Sexual functioning after total compared with supracervical hysterectomy: A randomised trial. The American College of Obstetricians and Gybecologists 2005;105(6):1309-1318 49. Dragisic KG, Milad MP. Sexual functioning and patient expectations of sexual functioning after hysterectomy. American Journal of Obstetrics and Gynecology 2004;190:1416-1418. 50. Roovers JPWR, van der Bom JG, van der Vaart CH. Hysterectomy and sexual wellbeing: prospective observational study of vaginal hysterectomy, subtotal abdominal hysterectomy, and total abdominal hysterectomy. BMJ 2003;327:774-778. 51. Thakar R, Ayers S, Clarkson P. Outcomes after total versus subtotal abdominal hysterectomy. N Engl J Med 2002;347:1318-1325. 49