S. A. Keziban Yılmaz - Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

advertisement
T.C
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
TÜRKİYE PİYASASINDA BULUNAN KETEN TOHUMU
YAĞLARININ KALİTE STANDARTLARININ
BELİRLENMESİ
Hazırlayan
Ecz. Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ
Danışman
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
Farmakognozi Anabilim Dalı
Bitirme Ödevi
Mayıs 2012
KAYSERİ
T.C
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
TÜRKİYE PİYASASINDA BULUNAN KETEN TOHUMU
YAĞLARININ KALİTE STANDARTLARININ
BELİRLENMESİ
Hazırlayan
Ecz. Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ
Danışman
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
Farmakognozi Anabilim Dalı
Bitirme Ödevi
Mayıs 2012
KAYSERİ
i
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK
Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde
edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kurallar ve davranışların gerektirdiği gibi, bu
çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve
referans gösterdiğimi belirtirim.
Ecz. Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ
ii
“Türkiye Piyasasında Bulunan Keten Tohumu Yağlarının Kalite Standartlarının
Belirlenmesi” adlı Bitirme Ödevi Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez
Yazma Yönergesi’ne uygun olarak hazırlanmış ve Eczacılık Fakültesi Farmakognozi
Anabilim Dalında Bitirme Ödevi olarak kabul edilmiştir.
Tezi Hazırlayan
Danışman
Ecz. Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
ONAY:
Bu
tezin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı’nın ………....…
tarih ve
…………..…… sayılı kararı ile onaylanmıştır.
………. /……../ ………
Prof.Dr. Müberra KOŞAR
Dekan
iii
TEŞEKKÜR
Tez çalışmalarım süresince desteğini ve yardımlarını esirgemeyen, bilgi ve
deneyimlerinden yararlandığım danışman hocam Prof. Dr. Müberra KOŞAR’a,
Laboratuar çalışmalarımda benden yardımını esirgemeyen, kaynak teminimde yardımcı
olan hocam Yrd. Doç. Dr. Perihan GÜRBÜZ’ e ve Arş. Gör. Selen Ertürk’ e,
Kaynak temininde ve çeviri kısmında yardımlarını esirgemeyen hocam Öğr. Gör. Dr.
Ayşe BALDEMİR’e
Yine laboratuar çalışmalarımda yardımcı olan arkadaşlarım; Büşra ELBİSTAN, A.
Kübra KARABOĞA, Kübra SÜMERLİ ve Döndü ÜNAL’ a
Hayatım boyunca bana her konuda destek olup, yardımlarını esirgemeyen aileme
Sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ
iv
TÜRKİYE PİYASASINDA BULUNAN KETEN TOHUMU YAĞLARININ
KALİTE STANDARTLARININ BELİRLENMESİ
Ecz. Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ
Erciyes Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi, Mayıs 2012
Danışmanı: Prof. Dr. Müberra KOŞAR
ÖZET
Ülkemizde bitki tohumlarından elde edilen sabit yağlar birçok amaç için sıklıkla
kullanılmaktadır. Özelikle son yıllarda bu alandaki ilgi ve kullanımın artması üretici
sayısının ve elde edilen bitkisel yağ çeşitliliğinin artmasına neden olmuştur. Bitkisel yağ
üretimindeki ve üreticiden tüketiciye kadarki sürede saflık ve kalite kontrollerinin
belirlenmesi ve bunun sağlanabilirliği, kullanılan bitkisel yağın kalitesi, güvenliği ve
insan sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
Latince adı ‘Linum usitatissimum’ çok faydalı bitki anlamına gelen keten tohumundan
elde edilen ve bezir yağı olarak da adlandırılan keten tohumu yağı, katı yağların
olumsuz etkilerinden kaçınma eğiliminden dolayı içindeki doymamış yağ asitlerinin
çokluğu sayesinde sağlıklı bir takviye kaynağı olarak gün geçtikçe artan talep ve
kullanıma sahip olmaktadır.
Bu çalışmada aktardan alınan açık ve paketteki öğütülmemiş ve paketteki toz keten
tohumlarından laboratuar ortamında çözücü olarak hekzanın kullanıldığı soxhlet aparey
ile 3 ayrı sabit yağ elde edilmiş ve % yağ miktarları hesaplanmıştır. Elde edilen bu 3
orjinal yağ ve piyasada talep edilen 11 firmaya ait keten tohumu yağının kalite
standartlarını belirlemek amacıyla yağ örneklerine fiziksel (leke, çözünürlük, İTK) ve
kimyasal testler (asit indisi, sabunlaşma indisi, ester indisi, peroksit indisi, iyot indisi)
uygulanmıştır.
Deney sonuçlarına göre; aktardan alınan farklı hallerdeki 3 keten tohumunun % yağ
verimi uygun düzeydedir. Fiziksel ve kimyasal test standartlarına açık ve paket
halindeki öğütülmemiş keten tohumundan elde edilen 2 orjinal yağ ile 3 firmaya ait
keten tohumu yağının tamamen uygunluk gösterdiği ve diğer firma yağları ile paketteki
toz keten tohumundan elde edilen yağın ise bazılarını geçemediği kaydedilmiştir.
Anahtar Kelimeler: keten tohumu, sabit yağ, alfa linolenik asit, kalite kontrol
v
DETERMINING THE QUALITY STANDARTS OF THE FLAXSEED OIL IN
TURKISH MARKET
Pharm. Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ
Erciyes University, Faculty of Pharmacy
Graduation Project, June 2012
Advisor: Prof. Dr. Müberra KOŞAR
ABSTRACT
Fixed oil obtained from plant seeds are frequently used for many purposes in our
country. Particularly, interest in this area and increasing usage in recent years has led to
an increase in the number of manufacturers and the diversity of vegetable oil which has
been obtained. In the production of vegetable oils and determination of purity and
quality controls in the process from producer to consumer, its service availability, the
quality of vegetable oil which has been used, its safety and human health has been great
importance as far as possible from.
Flaxseed oil, its Latin name 'Linum usitatissimum', which means a very useful plant
obtained from flaxseed, also called linseed oil has the increasing demand and usage as a
source of healthy reinforcement because of its tendency to avoid the negative effects of
solid fats by means of the abundance of unsaturated fatty acids day by day.
In this study, three separate fixed oils have been obtained from soxhlet apparatus used
by hexane as solvent in the lab atmosphere, from open and packaged unground and
packaged ground flaxseed bought from herbalist, and also the oil % quantities were
calculated.
The physical (stain, resolution, TLC), and chemical tests (acid, saponification, ester,
peroxide, iodine indexs) were applied to oil samples on the purpose of determining the
quality standards of the three original oil which were obtained and flaxseed oil owned
by 11 firms demanding in the market.
According to experimental results; the oil % yields of three flaxseeds were appropriate.
Two original oils obtained from open and packaged unground flaxseed and flaxseed oil
belonging the three companies had completely complied with physical and chemical
testing requirements. However, the oils belonging other companies and the oil obtained
from packaged ground flaxseed had been failed to pass some of them
Keywords: flaxseed, fix oil, alpha linolenic acid, the quality control
vi
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK SAYFASI........................................................... i
KABUL VE ONAY SAYFASI ................................................................................. ii
TEŞEKKÜR .............................................................................................................. iii
ÖZET.......................................................................................................................... iv
ABSTRACT ............................................................................................................... v
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ vi
KISALTMALAR ..................................................................................................... ix
TABLO, ÇİZELGE VE ŞEKİL LİSTESİ ............................................................. xi
FOTOĞRAF LİSTESİ ........................................................................................... xii
1. GİRİŞ VE AMAÇ .................................................................................................. 1
2. GENEL BİLGİLER ............................................................................................... 3
2.1. BOTANİK ÖZELLİKLER ............................................................................. 3
2.1.1. Linaceae Familyası................................................................................. 3
2.1.1.1. Linum L. ......................................................................................... 3
2.1.1.1.1. Linum usitatissimum .............................................................. 6
2.1.1.1.2. Linum usitatissimum’ un Kayıtlı Olduğu
Farmakope ve
Monograflar ........................................................................... 8
2.1.1.1.3. Linum usitatissimum’ un Yayılışı .......................................... 8
2.1.1.1.4. Linum usitatissimum’ un Tarihteki Yeri ve Kullanımı .......... 8
2.1.1.1.5. Linum usitatissimum’ un Depolanması ve Stabilitesi ........ 17
2.1.1.1.6. Linum usitatissimum’ un Kimyasal Bileşimi ....................... 18
2.1.1.1.7. Linum usitatissimum’ un Biyolojik Etkileri........................ 28
2.1.1.1.8. Linum usitatissimum’ un Prospektüs Bilgileri ..................... 53
2.2. SABİT YAĞLAR.......................................................................................... 61
2.2.1. Sabit Yağların Fiziksel Özellikleri ....................................................... 67
vii
2.2.2. Sabit Yağların Kimyasal Özellikleri .................................................... 68
2.2.3. Sabit Yağ Elde Yöntemleri................................................................... 69
2.2.3.1. Sıkma Yöntemi ............................................................................ 70
2.2.3.2. Ekstraksiyon Yöntemleri.............................................................. 71
3. GEREÇ VE YÖNTEMLER................................................................................ 76
3.1. DENEYSEL ÇALIŞMADA KULLANILAN MATERYALLER, KİMYASAL
MADDELER VE GEREÇLER..................................................................... 76
3.1.1. Bitkisel materyal................................................................................... 76
3.1.2. Kimyasal maddeler............................................................................... 77
3.1.3. Kullanılan aletler .................................................................................. 77
3.2. DENEYSEL ÇALIŞMA ............................................................................... 78
3.2.1. Soxhlet ile Sabit Yağ Eldesi ................................................................. 78
3.2.2. Leke Kontrolü....................................................................................... 79
3.2.3. Çözünürlük Testleri .............................................................................. 79
3.2.4. İnce Tabaka Kromotografisi................................................................. 79
3.2.5. Asitlik İndisi Tayini.............................................................................. 79
3.2.6. Ester İndisi Tayini ............................................................................... 80
3.2.7. İyot İndisi Tayini ................................................................................. 80
3.2.8. Peroksit İndisi Tayini .......................................................................... 80
3.2.9. Sabunlaşma İndisi Tayini .................................................................... 81
4. BULGULAR ......................................................................................................... 82
4.1. Soxhlet ile Sabit Yağ Eldesi .......................................................................... 82
4.2. Leke Kontrolü................................................................................................ 82
4.3. Çözünürlük Testleri ....................................................................................... 82
4.4. İnce Tabaka Kromotografisi.......................................................................... 83
4.5. Asitlik İndisi Tayini...................................................................................... 85
viii
4.6. Ester İndisi Tayini ........................................................................................ 85
4.7. İyot İndisi Tayini .......................................................................................... 85
4.8. Peroksit İndisi Tayini ................................................................................... 86
4.9. Sabunlaşma İndisi Tayini ............................................................................. 87
5. TARTIŞMA ve SONUÇ ...................................................................................... 89
6. KAYNAKLAR ..................................................................................................... 94
ÖZGEÇMİŞ............................................................................................................ 109
ix
KISALTMALAR
Sect.
: Bölüm
cm
: Santimetre
mm
: Milimetre
ESCOP
: Avrupa Bitkilerle Tedavi Birliği
M.Ö.
: Milattan önce
M.S.
: Milattan sonra
yy.
: Yüzyıl
m
: Metre
ALA
: Alfa linolenik asit
°C
: Santigrat derece
ω
: Omega
EPA
: Eikosapentaenoik asid
DHA
: Dokozahekzaenoik asit
g
: Gram
LDL
: Low density lipoprotein
SDG
: Sekoizolarisirezinol
LA
: Linoleik asit
ml
: Mililitre
ACE
: Anjiyotensin dönüştürücü enzim
HbA1c
: Glikohemoglobin
HMGCoA
: Hidroksimetilglutaril KoenzimA
COX-1
: Siklooksijenaz-1
EFA
: Esansiyel yağ asitleri
PUFA
: Çoklu doymamış yağ asitleri
x
NSAID
: Non steroidal antiinflamatuar ilaç
RNA
: Ribonükleik asit
CCl4
: Karbontetraklolür
HDL
: High density lipoprotein
MCF-7
: Michigan Cancer Foundation
ppm
: Milyonda bir birim
dl
: Desilitre
kg
: Kilogram
β
: Beta
kDa
: Kilodalton
GHz
: Gigahertz
Rf
: Retention factor
UV
: Ultraviyole
M
: Molarite
kcal
: Kilokalori
xi
TABLO, ÇİZELGE VE ŞEKİL LİSTESİ
Tablo 2.1. Türkiye’de Keten Tohumu Üretim, Verim ve Ekiliş Alanları ........................ 9
Tablo 2.2. Antik Çağdan Günümüze Keten Kronolojisi ................................................ 10
Tablo 2.3. Keten Tohumu Bileşimi ................................................................................ 19
Tablo 2.4. Çeşitli Metodlarla Ekstre Edilen Keten Tohumundaki Yağ Verimi ve Omega
9, 6, 3 içeriği……………………………………………………………………………19
Tablo 2.5. Keten Tohumu Aminoasit Bileşimi .............................................................. 22
Tablo 2.6. Keten Tohumu Vitamin İçeriği ..................................................................... 24
Tablo 2.7. Keten Tohumu Mineral İçeriği ..................................................................... 25
Tablo 2.8. Keten Tohumu Fenolik Bileşen İçeriği ......................................................... 27
Tablo 2.9. 100 gram toz ve öğütülmüş keten tohumundaki fitosterol ............................ 28
Tablo 2.10. Doymuş yağ asitleri..................................................................................... 63
Tablo 2.11. Doymamış yağ asitleri ................................................................................ 64
Tablo 2.12. Ek gruplu yağ asitleri .................................................................................. 65
Tablo 2.13. Halkalı yağ asitleri ...................................................................................... 65
Tablo 2.14. Bazı bitkisel sabit yağlar ............................................................................. 70
Tablo 3.1. Kullanılan yağların kodları ........................................................................... 77
Tablo 4.1. Çözünürlük Test Sonuçları ............................................................................ 83
Tablo 4.2. Asitlik, Ester, İyot, Peroksit, Sabunlaşma İndisi Test Sonuçları .................. 88
Çizelge 2.1. Linum usitatissimum bitkisinin sitematikteki yeri ........................................ 6
Şekil 2.1. Lini semen’ den enine kesit .............................................................................. 7
Şekil 2.2. 2004 yılında dünyadaki keten tohumu üretim yüzdesi ..................................... 8
Şekil 2.3. Basit ve karışık gliserit ................................................................................... 62
Şekil 2.4. Doymuş yağ asidi zincirinde C atomları ........................................................ 62
Şekil 2.5. Doymamış yağ asidi zincirinde C atomları .................................................... 64
Şekil 2.6. Soxhlet düzeneği ............................................................................................. 72
Şekil 2.7. Süperkritik sıvı ekstraksiyonunun şeması ve basınç- sıcaklık eğrisi .............. 73
xii
FOTOĞRAF LİSTESİ
Fotoğraf 2.1. Soğuk preslenen kanola tohumundan yağ çıkarılışı ................................. 71
Fotoğraf 3.1. Kullanılan yağlar ...................................................................................... 76
Fotoğraf 3.2. Soxhlet apareyi ......................................................................................... 78
Fotoğraf 4.1. Yağlara ait leke görüntüleri ...................................................................... 82
Fotoğraf 4.2. Yağlara ait İTK görüntüleri ...................................................................... 84
Fotoğraf 4.3. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K3 ..................................................... 85
Fotoğraf 4.4. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K4 ..................................................... 86
Fotoğraf 4.5. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K3 ..................................................... 86
Fotoğraf 4.6. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K3 ..................................................... 87
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Bitkilerle tedavi insanlık tarihi kadar eski bir iyileştirme metodudur. Bitki
tohumlarından çeşitli yöntemlerle elde edilen sabit yağlar da bu amaçla kullanılanlar
arasındadır. Özellikle tohumlarda, nadiren mezokarpta bulunan bitkisel sabit yağların
içerdikleri yağ asitlerine bağlı olarak mebranlarda yapı taşı ve hücresel yakıt maddesi
olma, hücre duvarları ve cildi koruma, bazı vitaminlerin absorbsiyonunu sağlama gibi
etkileri vardır. Ayrıca vücutta önemli görevleri olan prostaglandinlerin ön
maddesidirler.
Türkiye’ de ayçiçeği, çiğit, susam, soya fasulyesi, kolza, yer fıstığı, haşhaş, keten,
kenevir ve aspir olmak üzere 10 farklı yağlı tohum bitkisinin tarımı yapılmaktadır.
Bunlardan biri olan ve ilk kültürü yapılan bitkiler arasında yer aldığı için kurucu bir
bitki olarak kabul edilen, M.Ö. 5000 yılından bu yana çeşitli amaçlarla kullanılan,
ülkemizde de Karadeniz, Marmara, Ege ve İç Anadolu bölgelerinde kültürü yapılan
keten (Linum usitatissimum L.) Linaceae familyasının Linum cinsine aittir. Keten 20150 cm boyunda, mavi çiçekli, haziran- temmuz aylarında çiçek açan tek yıllık bir
bitkidir.
Yetiştirilme amaçlarından biri 4-6 mm uzunluğunda, yumurta biçiminde, yassı, parlak,
kırmızımsı-esmer renkli, kokusuz ve yağlı lezzette olan, öğütülmek veya yara lapası
yapılmak suretiyle, tıbbi amaçlarla da eskiden beri kullanılagelen tohumlarından yağ
elde etmektir. Doymamış yağ asitleri, fitosteroller, fosfolipitler ve vitaminler içeren,
çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin olan keten tohumu yağı diğer bitkisel
yağlardan özellikle insan organizması için önemli olduğu bulunan en yüksek düzeydeki
alfa linolenik asit içeriğiyle ayrılmaktadır. F vitamini aktivitesi gösteren doymamış yağ
asidi alfa-linolenik asit % 50’ den fazla miktardadır. Bu yüksek orandaki yağ asidi
bileşimiyle keten tohumu yağı, kardiyovasküler ve immün sistem bozukluklarında,
inflamatuar hastalıklarda, akut ve kronik konstipasyonda ve birçok fizyolojik
2
bozuklukta olumlu etkilere sahip olmakta ve böylece piyasada en çok talep edilen
bitkisel yağlar arasında yer almaktadır.
Sabit yağlara ait bu artan piyasa talebine karşılık piyasaya her geçen gün kalite
bakımından sorgulanması gereken çok sayıda ürün sürülmektedir. Bu yağların uygun
standartlarda olmaması, dahilen ve haricen kullanımlarda insan sağlığını tehdit etmekte
ve bazen de geri dönüşümü olmayan olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Bu nedenle
sadece eczanelerden ve eczacı danışmanlığında verilmesi gereken bu ürünlerin sağlık
açısından uygun standartta olması da büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla piyasada
bulunan ve yoğun tüketimi olan sabit yağların kalite standartlarının kontrolü de oldukça
önemlidir.
Bu nedenle çalışmamızın amacını piyasada bulunan ve yoğun kullanımı olan keten
tohum yağlarının kalite kontrolü oluşturmaktadır. Bu kapsamda, aktardan alınan
öğütülmemiş ve öğütülmüş hallerdeki keten tohumlarının % yağ verimleri tayin edilmiş,
elde edilen bu yağlarla piyasada en çok talep gören 11 firmanın keten tohumu yağlarının
Avrupa Farmakopesi ve diğer yağ standartları kullanılarak kalite özellikleri
incelenmiştir. Piyasa yağlarının sonuçları hem standart olarak kullanılan ve tarafımızdan
elde edilen yağlarla hem de standart değerlerle karşılaştırılmıştır.
2. GENEL BİLGİLER
2.1. BOTANİK ÖZELLİKLER
2.1.1. Linaceae Familyası
Bitkiler otsu veya çalımsıdır. Yapraklar alternat veya oppozit, tam kenarlı, stipulalar
salgı tüylerine sahip veya değil; çiçekler aktinomorfik, hermafrodit, hipogin, simoz veya
tek. Sepaller 4-5, serbesttir. Petaller buruk, 4-5, serbest veya tırnaklarla birleşik, düşücü.
Stamen 4-5, genellikle küçük verimsiz stamen demetli, altta birleşik ve diskus yoktur.
Ovaryum üst durumlu, 3-5 karpelli, eksensel plasentalanma vardır. Situluslar 3-5’tir.
Meyve 8-10 tohumlu kapsül, ovaryum gözü yalancı septalarla derinlemesine ayrılmıştır
(1).
1. Çiçekler 5 parçalı; sepaller tam kenarlı; tohumlar yassı
1. Linum
1. Çiçekler 4 parçalı; sepaller 3 parçaya ayrılmış; tohumlar yumurta şeklinde 2. Radiola
(1).
2.1.1.1. Linum L.
Otsu veya küçük çalımsı, farklı veya aynı boydadır. Yapraklar tam kenarlı, alternat veya
nadiren oppozit, stipula salgı tüylerine sahip veya değildir. Çiçekler simöz veya tek;
sepaller 5, tam kenarlı; petaller 5, serbest veya tırnaklarıyla birleşik, düşücüdür.
Stamenler 5, tabanda birleşmiş flamentler ve 5 küçük verimsiz stamen demetidir.
Kapsül 5 karpelli, çoğunlukla açılan veya kısaca gagalı, her hücre bir ikinci perdeyle
ayrılmış ve tohumlar 10, parlak tüylü, yassıdır (1).
Balkanlarda ve Anadoluda merkezileşmiş zor bir cinstir. Çok yıllık türlerde bitki tabanı
genellikle işe yarar taksonomik karakter sağlar. Bu cinsin modern monografik
çalışmaya ihtiyacı vardır. 4 bölümden oluşur;
1. Yapraklar oppozit; çiçekler küçük, beyaz; genellikle tek yıllık (Sect. Catharolinum)
38. catharticum
4
1. Yapraklar alternat (veya alt yapraklar nadiren oppozit); tek yıllık olmayanlarda
küçük, beyaz çiçekler
2. Tek yıllıklar küçük sarı çiçekli (petaller 3-8 mm); kapsüller 2-3 mm
B. Sect. Linastrum
2. Çok yıllıklar, veya tek veya iki yıllıksa çiçekler ve kapsüller daha büyük.
3. Petaller sarı veya beyaz, altta birleşmiş; çıkıntılı gövde yaprak tabanlarında aşağı
doğru kayıcı; stipula genellikle salgı tüylü; sepaller genellikle omurgalı (karinalı), hiç
olmazsa meyvede
A. Sect. Syllinum
3. Petaller mavi, leylak rengi, pembe veya beyaz, serbest veya birleşik; gövde
silindirik; stipulada salgı tüyleri yok; sepaller omurgalı değil.
4. Çiçek sapları kısa, sepaller gibi tüylü; petaller genelikle bitişik, kapsül tüylü veya
tüysüz
C. Sect. Dasylinum
4. Çiçek sapları uzu, sepaller gibi tüysüz; petaller serbest; kapsül tüysüz
D. Sect. Linum
Linum usitatissimum türü Sect. D’ de yer almaktadır (1).
D. Sect. Linum
1. Stigmalar çomaksı- ipliksi, stulusun kollarına doğru daralmış
2. Yaprak kenarı düz; sepallerde örtü tüyleri var ya da yok
3. Kapsül 5-6 mm, tamamen açılmış; sepaller 5-6 mm; tek, iki veya çok yıllık
36. bienne
3. Kapsül 7-8 mm, açılmayan veya alttan açılan; sepaller 5-9 mm; genellikle tek
yıllık
37. usitatissimum
5
2. Yaprak kenarı pürüzlü; sepallerin (en azından iç sepallerden biri) kenarı bariz
olarak salgı tüylü
4. Çok yıllık; sepaller 7-11 mm, ovat, akuminat
5. Yapraklar 3(-5) damarlı; petaller c. 25 mm
25. nervosum
5. Yapraklar 1 damarlı; petaller 12-18 mm
26. aroanium
4. Tek veya iki yıllık; sepaller 10-13 mm, daralan lanseolat
27. tmoleum
1. Stigmalar kapitat veya oblong kapitat, situlusun kollarıyla birleşmiş
6. Sepal kenarları salgı tüylü, genellikle kapsülden daha uzun; stigmalar kapitat
7. Tek yıllık; yapraklar lineer- lanseolat, 2-3.5 mm genişlikte
29. virgultorum
7. Çok yıllık; yapraklar lineer, 0.5-1 mm genişlikte
28. tenuifolium
6. Sepal kenarları örtü tüylü, kapsülden daha kısa; stigmalar oblong kapitat
8. Meyve sapları aşağı doğru kıvrık veya belirgin şekilde geri kıvrk
9. Çok yıllıklar; kapsül 5-8 mm; çiçek saparı 10-25mm
10. Otsular; gövde 30-50cm, çok çiçekli, yaprak damarları belirgin değil
34. austriacum
10. Yarı çalımsı; gövde 2-6 cm, 1-3 çiçekli; yaprak damarları belirgin
33. empetrifolium
9. Tek yıllık; kapsül 9-10 mm; çiçek sapları c.5 mm
35. peyronii
8. Meyve sapları dik
11. Gövde dik, dallanmış tabanlı; kapsül 7-9 mm
12. Dış sepaller oblong, akut ya da akuminat, 6-7 mm; yapraklar 2-5 mm
genişlikte, ortadakine ek olarak belirgin yan damarların bir çifti ile
30. meletonis
12. Dış sepaller oblong- eliptik, obtus veya subakut, 4-6 mm; yapraklar 1-2 mm
genişlikte, 1 damarlı
32. obtusatum
11. Gövde toprak üzerinde yatık olarak uzanmış, odunsu gövde, kapsül 5-6 mm
31. pcynophyllum subsp. kurdicum
(1).
6
2.1.1.1.1. Linum usitatissimum
Linum usitatissimum (keten, zeyrek, sağrek, sevelek, siyelek) Linaceae familyasının
Linum cinsine aittir. Otsu, haziran-temmuz aylarında çiçek açan tek veya iki yıllık bir
kültür bitkisidir. Bitki boyu 20-150 cm arasında olup büyük oranda genotipe bağlı
olarak değişmektedir (1, 2, 3, 4, 5). Bitkinin sitematikteki yeri Çizelge 2.1 de
gösterilmiştir.
Çizelge 2.1. Linum usitatissimum bitkisinin sistematikteki yeri (6)
Alem : Plantae
Şube : Magnoliophyta
Sınıf : Magnoliopsida
Takım : Linales
Familya : Linaceae
Cins : Linum L.
Tür : Linum usitatissimum
Lini semen ( Şekil 2.1.) olarak kodekslerde kayıtlı olan tohumlar sabit yağ ve müsilaj
bakımından zengindir (2). Bitki yapraklarını döktükten sonra toplanan kapsül şeklindeki
meyveler dövülerek olgunlaşmış olan tohumlar çıkarılır ve elenerek ayrılır. 4-6 mm
uzunluğunda, 2-3 mm genişliğinde, 1.5- 2 mm kalınlığında, yumurta biçiminde, bir ucu
sivri, diğeri yuvarlakça, yassı, parlak, kırmızımtrak, esmer renkli, pürüzsüz, kokusuz ve
yağlı tohumlar elde edilir (4,7,8). Bir lens ile dikkatli bakıldığında tohum kabuk yüzeyi
çukurlu (oyuk oyuk) görülür. Testa içinde dar, beyazımsı bir endosperm ve 2 büyük
basık, sarımsı, yağlı, radikula noktaları hiluma yakın kotiledonlardan oluşan embriyo
vardır. Bir ucu yuvarlak, diğer ucu meyilli bir nokta şeklindedir ki bu durumda hilumu
hafif basıktır (7).
7
Şekil 2.1. Lini semen’ den enine kesit (4)
Yaprakları gri-yeşil, sesil ve akuminat, 20-40 mm uzunluğunda ve 3 mm
genişliğindedir. Çiçek durumu panikula, açık mavi renkli ve sepaller petallerden daha
kısadır. Korolla ve kaliks 5’ er parçalı, stamen 5 ve ovaryum 4-5 karpellidir ( 5, 9)
Lifi için yetiştirilen keten bitkisinde gövde düz ve lif boyu uzunken; tohum elde etmek için
ekilen formun gövdesi çok dallanmıştır, dolayısıyla çok sayıda çiçek ve meyva verir.
Meyva basık küremsi, 5 gözlü ve 10 tohumludur (2, 3).
İzole edilebilen ve çeşitli kullanımları olan kök ise keten ekimine başlangıç için temel
nedenlerden biridir. Keten kökünün dallanması lifin kalitesini belirler. Birinci kalitedeki
lif yan dalları olmayan kökten elde edilir (3).
Yapılan araştırmalar sonucu; ketenin bitki boyunun birçok gen tarafından kontrol
edildiği ve bitki boyunun kışlık ekimlerde 78-11.29 cm, yazlık ekimlerde 45-90 cm
arasında değiştiği, bitki başına kapsül sayısının 20.0-35.6 adet, kapsül başına tohum
sayısının 4.3-7.0 adet,1000 tohum ağırlığının 5.4-9.2 g ve bitki başına tohum veriminin
0.9-1.3 g arasında değiştiği tohum verimi ile bitkide kapsül sayısı ve 1000 tohum
ağırlığı, kapsül sayısı, kapsülde tohum sayısı ve tohum ağırlığı arasında olumlu ve
önemli ilişki olduğu, biyolojik verim açısından bitkide kapsül sayısı ve bitki başına
verimin en yüksek etkiye sahip olduğu, verim yönünden bitkide kapsül sayısı ve 1000
tohum ağırlığının seleksiyon kriteri olarak alınması gerektiği belirlenmiştir (10,11).
L. usitatissimum L.'nin drog olarak kullanılan kısımları; kuru ve olgunlaşmış tohumları,
tohumlarından elde edilen keten tohumu yağı (bezir yağı), keten lifleri ve taze
çiçekli halde tüm bitkidir (4, 12).
8
2.1.1.1.2. Linum usitatissimum’ un Kayıtlı Olduğu Farmakope ve Monograflar
Avrupa
Farmakopesi,
Farmakopesi,
ESCOP
Çin
Farmakopesi,
Monografları,
Fransız
Komisyon
E
Farmakopesi,
Monografları,
İngiliz
Bitki
PDR
Bitki
Monografları (5)
2.1.1.1.3. Linum usitatissimum’ un Yayılışı
Dünyanın birçok ülkesinde (2004 yılındaki verilere göre yaklaşık 47 ülke) ve Avrupa’da
yetiştirilmektedir (4,10). 1994 yılından bu yana Kanada keten üretim ve ihracatında
dünya lideridir. 2004-2005 yılında Kanada istatistiklere göre 500,00 ton üretmiş ve
yaklaşık %90’ını ihraç etmiştir. 2005-2006’daki üretimi ise 1.035 milyon tondur.
Kanada keteni başlıca Avrupa, Amerika, Japonya ve Kuzey Kore’ye ihraç edilmektedir.
Kanada’yı Çin (%20), Amerika ( %16), Hindistan ( %11) izlemektedir (13, 14). (Şekil
2.2.)
Şekil 2.2. 2004 yılında dünyadaki keten tohumu üretim yüzdesi (15)
Ülkemizde ise tohum elde etmek için Batı, Kuzey ve İç Anadolu bölgelerinde kültürü
yapılmaktadır (3, 4). Ancak üretim yıldan yıla azalmaktadır (16). (Tablo 2.1.)
2.1.1.1.4. Linum usitatissimum’ un Tarihteki Yeri ve Kullanımı
Keten, M.Ö. 5000 yılından bu yana eski Mezopotamyalılar ve daha sonra da
mumyalarını keten bezle saran Mısırlılar tarafından yetiştirilmektedir (9). M.Ö. 3000
yıllarında Babil’de tarımı yapılmıştır. Bu dönemdeki mezar odaları ketenin ekimini ve
giysi olarak kullanımını tasvir etmektedir. M.Ö. 650’de Hipokrat karın ağrılarını
hafifletmek için keten kullanımından bahsetmiştir.
9
Tablo 2.1. Türkiye’de Keten Tohumu Üretim, Verim ve Ekiliş Alanları (16)
Yıllar
Ekiliş (ha)
Ekiliş
Verim(kg/ha)
Verim
Üretim
(ton)
Üretim
1994
1.335
100
487
100
650
100
1995
650
48.69
600
123
390
60
1996
355
26.59
642
132
228
35
1997
355
26.59
642
132
228
35
1998
355
26.59
521
107
185
28
1999
355
26.59
640
131
227
35
2000
320
23.97
541
11
173
27
2001
290
21.72
534
110
155
24
2002
250
18.72
520
107
130
20
2003
250
18.2
440
90
110
17
Aynı
dönemde
kullandıklarını
Theophrastus
kaydetmiştir.
öksürüğü
M.S.
1.
iyileştirmede
yy.’da
Tacitus
keteni
ketenin
müsilaj
olarak
üstünlüklerini
söylemektedir. M.S. 8. yy.’da Charlemagne ketenin sağlık için çok önemli olduğunu
kabul etmiş ve yetiştirilmesi ve tüketilmesi ile ilgili kanuni düzenlemeler yapmıştır. On
beşinci yüzyılda Hildegard von Bingen vücut rahatsızlıklarında keten tohumunu sıcak
kompres olarak kullanmıştır (14). Tablo 2.2 de ketenin kronolojisi gösterilmiştir.
Botanik adı Linum usitatissimum olan ketenin, Linnaeus’un “Species Plantarum”
kitabında verilen latince anlamı çok yararlı ipliktir. İlk kültürü yapılan bitkiler arasında
yer alan keten tohumu tıbbi özelliklerinden dolayı değerli olup kurucu bir bitki olarak kabul
edilmektedir. Eski çağ ve günümüzdeki tarihsel kayıtlar ketenin ilaç, koruyucu, besin, lif
kaynağı yönünden önemli olduğunu göstermektedir. Bugün ise yine benzer nedenlerden
dolayı değerlidir. Genellikle tohum ve lif elde etmek için ekilir (10, 12, 14, 17).
Roma, Yunan ve Mısırlılar tıbbi amaçla kullanmışlardır. Elder (M.Ö. 23-79) 30
formülasyonda
keten
tohumunun
dahilen
hafif
laksatif
enflamasyonlarda lapa olarak kullanımının olduğunu bildirmiştir.
ve
haricen
lokal
10
Tablo 2.2. Antik Çağdan Günümüze Keten Kronolojisi (17)
Tarih
Kullanım
8000
Bereketli hilal tarihinde yabani keten tohumu (Suriye, Türkiye, İran)
7000
Bereketli hilalde kurulan tarımda evcilleştirilen ilk bitkiler arasında keten
6000
Ölü deniz bölgesinde tespit edilen keten eserlerini kalıntıları
5000
En eski tarihli Mısır keten bezi
4000
Avrupa da keten kullanımı: İsviçre Gölü sakinlerinin eserleri
2000
İlk sanayi? Babiller dokuma ipi için keten lifi sardı
M.Ö
1400
1000
500
Mısırlılar mumyalarını bağlama ve mumyalamada keten ve keten yağını kullandı,
keten bezi Mısır için birincil kumaş oldu
Ürdün ve Yunanistan ekmeklerde keten tohumu kullandı
Keten tohumu Hipokrat tarafından lapa halinde laksatif olarak kullanıldı,
Fenikelilerin keten yelkenleri İngiltere’ ye keteni tanıttı
800
Charlemagne Roma’da keten üretimini kanunen öngördü
1000
Flanders keten sektörünün lider merkezi oldu
1400
Rönesans: Van Eyck yağlı boya muhafazasında keten yağı kullanılmasına öncü oldu
1500
Reformasyon: Huguenots Britanya adalarına keten üreten ustaları aldı
1600
Kolonizasyon: Fransız göçmenler Kuzey Amerika’ ya keten aldı
M.S
1800
1980
1995
Sanayi Devrimi başladı: Linolyum döşemesi İngiltere’ de tescil aldı; tahmini 1793’
de pamuğun bulunmasıyla 1920’ lerde keten endüstrisi çöktü
Tüketiciler ketenin çevre dostu olduğunu vurguladı, Kuzey Amerika ve Avrupa’da
doğal ürünler üretenler ketene ilgi duydu
Fonksiyonel bir gıda olarak keten doğdu
11
Günümüzde Çin Farmakopesi’nde konstipasyonda, kuru ve kaşıntılı ciltler için ofisinal
olarak, Ayuverdik Farmakope’de de haricen lapa olarak, dahilen demülsan ve laksatif
kullanımı
kayıtlıdır.
Amerika'daki
geleneksel
tedavi
şeklinde;
lapa
olarak
enflamasyonlarda, apsede ağrıların azaltılmasında ve veteriner hekimlikde emoliyen
olarak kullanılmaktadır (12). Amerika'da nutrasötik ürünlerin terkibine girmekte sağlıklı
yiyecek ve besleyici ürün olarak da tüketilmektedir. Almanya'da ise genelde laksatif
olarak kullanılmakta olup haricen sıcak yakısı veya lapası enflamasyonlarda
kullanılmaktadır (12, 18).
Linum usitatissimum'un olgunlaşmış ve kurumuş tohumları su içinde beklemekle şişer,
bu özelliğinden ötürü mekanik müshil olarak (hacim arttırarak) etki gösterir. Su veya süt ile
kaynatılarak dışarıdan lapa halinde, yumuşatıcı olarak kullanılmaktadır (2). L.
Usitatissimum’un tohumlarının kavrulduktan sonra düşük ısıda sıkmak suretiyle elde
edilen kızılımsı esmer veya yeşilimsi esmer renkli, özel kokulu ve havada kolay
kuruyan bir yağ olan sabit yağı ise yara ve yanık tedavisinde, veteriner hekimliğinde
müshil olarak ve boya ve muşamba imalinde kullanılmaktadır (8).
Bir gıda ürünü olarak keten tohumu: Yunanlılar tuzla kavrulmuş keten, arpa, kişniş
karışımını (ekmek yapmak için ihtiyaç duyulana kadar toprak kavanozda saklanabilen)
tercih etmişlerdir. Etiyopya’da 2.500-3.000 m yükseklikteki yaylalarda dikimi uygun
olup yemek, içecek ve mamalar için önemli bir bileşendir. Örneğin kavrulmuş keten
tohumu ezilip karıştırılır ve “w’et” adında bakliyatlı bir güveç yapılırdı. Yine kavrulmuş,
ezilmiş ve pişmiş keten tohumuna tuz ve karabiber ilave edilerek popüler bir lapa
yapılırdı. Ayrıca “ch’ilk’a” adlı içecek ise hafif kavrulmuş, öğütülmüş keten tohumunun
su, bal ve tuzla karıştırılmasıyla hazırlanırdı. Bu içecek alkollü içeceklere izin
verilmediği açlık dönemleri sırasında tüketilirdi (17).
Bugün Kuzey Amerika’daki tüketiciler keten tohumunu cevize benzer tadından dolayı
sevmektedirler ve bütün halde, yağ, kapsül, toz formlarını ve keten tohumuyla yapılan
gıda ürünlerini bütün süpermarket ve sağlık gıda mağazalarından temin etmektedirler.
Tüm veya öğütülmüş keten tohumu simit, çörek, çok tahıllı ekmek gibi pişmiş ürünler
için iyi bir katkı maddesidir. Evde pişirmeyi sevenler için öğütülmüş veya tüm keten
tohumu içeren kek, kurabiye ve çörek tarifleri mevcuttur (17).
Yemeklik yağ kaynağı olarak keten tohumu: Mısır, Hindistan ve Çin dışında eski
uygarlıklar yemeklik yağ olarak keten tohumunu nadiren kullanmıştır. Keten tohumu
12
yağı Çin’de eski çağlardan günümüze kadar kullanılan ana yemeklik yağ olmuştur.
Preslemeyle elde edilen yağ yemeklik yağ olarak tüketilmiştir. Yirminci yüzyılın ilk
yarısında iklimin zeytin ve fıstık üretimine engel olduğu Avrupa ve Kuzey Amerika’ da
yemeklik yağ kaynağı olarak keten tohumuna dönülmüştür. Dünya savaşı (1939-1945)
sırasında yemeklik yağ üzerine ithalat kısıtlamaları ve margarinin bazı vilayetlerde
yasallaşmasıyla Kanada Ulusal Araştırma Konseyi keten üzerine araştırma başlatmıştır.
1950’ lerde keten tohumu yağının gıdalarda kullanılmasını sınırlayıcı faktör tadının
diğer alternatiflerine göre farklı olmasıdır. Bu durum keten tohumu yağının yüksek
ALA içeriğiyle ilişkili bulunmuştur. Keten tohumu yağı deneysel olarak işlenince (275
°C de 8-12 saat) ALA polimerize olmuş ve bu durumun ortadan kalktığı görülmüştür.
(17).
İnsan diyetinde işlenmemiş keten tohumu yağının doğrudan kullanımı ürün stabilitesi
nedeniyle sınırlıdır. Keten yağı yüksek ALA içeriğiyle oksidasyon ve polimerizasyona
oldukça duyarlıdır. Bu özellikleri diğer endüstriyel uygulamalar için uygun iken, kanola
veya mısır yağı yerine keten yağının kullanımını sınırlamaktadır. Ketenin yağ özellikleri
çok özel olup, yemeklik yağ için stabilite, alfa linolenik asit düzeyi %1-3 oranında
olduğu zaman sağlanmaktadır. Kanada Keten Konseyi %5 den daha az ALA içeren
keten çeşitlerini SOLİN olarak adlandırmıştır. Yemeklik keten tohumu yağı kakao yağı
yerine yağ üretimine olanak sağlamaktadır. Ancak bu yağın sağlık üzerindeki yararlı
etkileri içeriğindeki ALA (% 5’ den az) miktarının düşmesinden dolayı azalmaktadır
(10).
Bugün sağlık amaçlı satılan yüksek ALA içerikli keten tohumu yağı, stabiliteyi
sağlamak için soğukta preslenmekte (35 derece altında), düşük oksijenli ortamda
işlenmekte ve ışık geçirmeyen kaplarda paketlenmektedir (17).
Hayvan yemi sektöründe keten: Bütün keten tohumu, yağ takviyesi, gövde veya yemek
halinde hayvan yemine eklenmektedir. Avrupa’da LSOM, Asya da keten tohumu
küspesi olarak bilinen yem; tohumlardan yağ ekstraksiyonu sonunda elde edilen
küspedir. Bu değerli yem geviş getiren ve getirmeyen hayvanlardaki diyeti tamamlamak
için kullanılmaktadır. Dehulling işleminin bir yan ürünü olarak elde edilen bu fraksiyon
evcil hayvan gıdası için potansiyel bir maddedir. Keten yağı kedi ve köpek gibi evcil
hayvan ve atların diyetlerine karıştırılarak kullanılabilmektedir. Keten aynı zamanda
hayvanlardaki cilt ve sindirim problemlerini azaltmaya, kuru cilt ve kepeği önlemeye
13
yardımcı olup, parlak bir kabuk oluşumuna katkıda bulunmaktadır (10).
Keten,
hayvansal ürünlerdeki omega-3 yağ asidini artırmak için eklenmektedir. Keten tohumu
ile beslenen tavukların yumurtasını yiyen erkeklerde trombosit fosfolipit ω -3 yağ asidi
içeriği önemli derecede artmıştır. Bu yaklaşım insan dokularının ω -3 içeriğini artırmak
için önemli bir stratejidir (17). Yumurtlayıcı tavukların yemindeki keten oranı %10-20
oranında artırıldığında ω -3 den zengin yumurtalar elde edilebilmektedir. Bu
diyet formulü ile üretilen yumurtalar konvansiyonellerden 3 kat daha fazla ω-3
yağ
asidi içermektedir. Tek bir omega ile zenginleştirilmiş yumurta günlük ALA
alımının yarısını ve EPA ve DHA alımının da yaklaşık 4 de birini karşılamaktadır (10).
Fonksiyonel bir gıda olarak keten tohumu: Antik çağda M.Ö. 500 yıllarında
hazımsızlığı gidermede ketenin öneminden bahsedilmiştir. Keten tohumu aynı zamanda
laksatif ve lapa olarak kullanılmaktadır. Laksatif ürün kavrulmuş keten tohumunun
öğütülüp su ile karıştırılmasıyla hazırlanmaktadır. Etiyopya’ da keten tohumu içeren bir
içecek kaşıntıyı rahatlatmak için kullanılmıştır. Kesik ve yara tedavisinde karaağaç ve
pokeberry yaprakları ile birlikte keten tohumu lapa içine konulmuştur. Linum perene
göz banyosu olarak, diğer varyeteler ise öksürük, safra taşı, akciğer rahatsızlıkları ve
sindirim bozuklukları gibi rahatsızlıklar için halk ilacı olarak kullanılmıştır (17).
Bütün keten tohumu, unu ve öğütülmüş hali çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır.
Avrupa’da yapılan bir çalışmada keten tohumunu günlük diyetlerinde 12 hafta (8 g
ALA/gün sağlayan bir çorba kaşığı) tüketen yüksek kolesterole sahip orta yaşlı
erkeklerde kan basıncının önemli derecede düştüğü görülmüştür (10).
Keten tohumu yağını 6 hafta boyunca tüketen populasyondaki protein aktivite oranının
%40 artışıyla yağın, trombozu önleyici rolü rapor edilmiştir. 12 hafta boyunca günlük 1
yemek kaşığı keten tohumu yağı tüketen yüksek kolesterole sahip 5 erkekte 12. hafta
sonunda C-reaktif proteini %48 ve serum amiloid düzeyi %32 azalmıştır (10).
Rat ve diğer hayvanlarda yapılan çalışmalar sonucunda keten tohumunun antioksidan
ve kan lipit düzeyini ile inflamasyonu azaltıcı etkileri rapor edilmiştir (10).
Bazı deneyler keten tohumu yağının total kolesterol ve LDL kolesterol üzerine etkisi
olmadığını
ortaya
çıkarmıştır.
Ancak
hayvanlar
üzerinde
ve
bazı
insan
populasyonlarında yapılan çalışmalar ALA’dan zengin keten tohumu diyetinin kan
kolesterol ve triaçilgliserol düzeylerini düşürdüğünü göstermektedir (10).
14
Keten tohumu kan şekerini düşürmektedir. Yapılan bir çalışma sonucunda 50 gram
karbonhidrat içerecek şekilde keten zamkından zengin keten tohumu unu veya buğday
unundan yapılan ekmekleri tüketen 6 sağlıklı gönüllüde keten tohumu grubunun kan
glikoz eğrisi altındaki alan %28 daha düşük çıkmıştır (17).
Meme kanseri üzerine keten tohumu etkilerini araştırmak için yapılan hayvan
deneylerinde ketendeki ana besin bileşenlerinin tümör başlangıcı ve ilerlemesine
müdahalesi görülmüştür. Keten, östrojen metabolizmasını değiştirerek ve hücre
proliferasyonunu azaltarak meme kanseri riskini olumlu etkilemektedir (10).
Lignan insanlarda antioksidan etkiye sahiptir. Diğer bitki tohumlarından 800 kat fazla
lignan içeren keten en zengin bitki lignan kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir.
Keten tohumu tüketimiyle lignan fitoöstrojenik bileşiklere dönüşür. Çalışmalar
fitoöstrojen bileşiklerinin kimyasal salınımıyla hormon duyarlı kanser aktivitesinin
bloke olduğunu ortaya koymaktadır (10).
Keten tohumunun kolon kanserini önleyici etkileri havyan deneylerinde gösterilmiştir
(18).
Keten tohumu ayrıca sindirim sistemi için önemli olan çözünür ve çözünmez lifler için
önemli bir kaynaktır. Ketendeki çözünür liflerin çoğu kolesterol düşürücü bir ajan olan
müsilajdır. Keten tohumundan ekmek, kek hatta meyve suyuna bile eklenerek
yararlanılabilmektedir. Çalışmalar ayrıca çözünmez liflerin konstipasyonu önlemeye ve
bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olduğunu göstermektedir. Almanya’ da
hükümet kabızlık, irritabl bağırsak sendromu ve genel mide rahatsızlıklarında keten
kullanımı için yetki vermiştir (10).
Keten işlevselliğinin incelenmesi ek keten ürünleri ve sağlık yararları için umut
vaat eden bir çalışma alanıdır (10).
Koruyucu olarak keten: Eşsiz yağ asidi içeriği nedeniyle keten tohumu yağı değerli bir
koruyucudur. Yağdaki çift bağlar kolayca oksitlenerek yarı saydam bir film oluşturmak
üzere polimerize olmaktadır. Bu özelliğin muhtemelen ölülerini mumyalamak için keten
tohumu yağı kullanan eski Mısırlılar tarafından bulunduğu belirtilmektedir. 10 yüzyıl
sonra Van Eyck yağlı boyalarının kalitesini korumada keten tohumunun oksidatif
polimerizasyona karşı duyarlılığından yararlanmıştır. Van Eyck’ in bu buluşu Rönesans
ile birlikte bugünün hazineleri olan başyapıtları ortaya çıkaran Avrupa’ya hızla
15
yayılmıştır. Keten tohumu yağı ayrıca basılı kelimeleri koruyarak dünya yazı ve
iletişimine katkıda bulunmaktadır (17).
Keten Tohumundaki Fonksiyonel Gıda Bileşenleri (17)
Bileşen
Sağlığa Yararları
Besleyici Lif
Çözünür Lif
Toplam kan kolesterolünde azalma
Kan glikozunda azalma
Çözünmez Lif
Alfa-linolenik asit
Laksatif etki
Toplam kan kolesterolünde azalma
Eikozanoid kaynaklı araşidonik asit üretiminde azalma
İnflamasyonda azalma
Koroner kalp hastalık riskinde azalma
Lignanlar
Kanseri önleme
Keten lifi: Keten lifi yumuşak, parlak ve esnek, pamuk lifinden daha güçlü ama daha az
elastiktir. Ketenden elde edilen lifin kimyasal bileşimi ve çapı önemli olsa da; uzunluk,
güç ve inceliğiyle ön plandadır.(10).
Yüzyıllar boyunca keten lifi tekstil sektöründe önemli bir yer işgal etmiştir. Mısırlıların
cesetlerini sarmasında kullanmasından dolayı keten işleme sanatının Mısır kökenli
olduğu düşünülmüştür. Daha sonra pamuk kullanımından önce birçok kavim tarafından
giyildiği Hindistan’da tanıtılmıştır. Amerika’ da pamuk üretimi ve alanının artmasıyla
tekstildeki keten kullanımı azalmıştır (10).
Eski uygarlıkların iyi tanıdığı keten lifi ve keten bezinin iki önemli avantajı vardır.
Birincisi uzun keten liflerinin bükülmesiyle elde edilen iplikler pamuğun iki katı kadar
güce sahiptir. İkincisi ise içi boş keten lifleri kılcal yükselme özellikleriyle çok emicidir.
Bu da sıcak iklimlerde bir soğutma etkisi yaparak keten kumaş giyiminin rahatlığını
sağlamaktadır. Ayrıca ıslanan keten lifinin gücü artmakta böylece yelken, çadır, kilim
ve ağır torbalarda arzu edilen dayanıklılık elde edilmektedir (17).
Uzun çizgili lifler yüksek değerli keten ürünü yapmada kullanılırken,
kısa lifler
battaniye, minder, paspas gibi daha düşük değerli ürünlerin yapımında kullanılmaktadır.
16
Keten, elyaf ipliği, düğme, dikiş ve ayakkabı dikiş ipliği hazırlanması için yeteri kadar
güçlüdür. Ayrıca keten Asya’da en yüksek kalitede mendil, yatak, perde, perdelik
kumaş, yastık örtüleri, duvar kaplamaları, havlu, diğer dekoratif malzemeler, takım ve
geleneksel elbise için malzemelerin yapımında kullanılmaktadır (10).
Keten lifleri otomobil ve inşaat sanayinde kullanılan kompozit malzemelerin yeni bir
parçası haline gelmektedir. Polihidroksibütirat polimerlerine dayalı keten lifinden
üretilen biyokompozitler çevre dostu ve geleneksel plastiklere biyolojik olarak
parçalanabilen bir alternatif olmaktadır (10).
Keten elyafı aynı zamanda sigara yapımı ve banknot basımı için kağıt endüstrisinde
kullanılmaktadır.
Keten
lifinin
aşındırmayan,
biyolojik
olarak
parçalanabilir,
yenilenebilir bir hammadde olması endüstriyel uygulamalarda avantaj sağlamaktadır.
Üretim maliyeti ve lif avantajlarının karşılaştırılması arasındaki ilişki büyük ölçekli
uygulamalarda keten kullanımını sınırlamaktadır (10).
Endüstride keten: Keten yağı havayla temas ettiğinde ALA’in çift bağları oksijenle
reaksiyona girer ve nispeten daha yumuşak ve dayanıklı bir filme neden olabilir.
Ketenin kuruma kalitesi olarak bilinen bu özellik vernik, muşamba, matbaa mürekkebi,
suni deri üretiminde geniş kullanım sağlamaktadır. Keten aynı zamanda ahşap
mobilyalar da bitirme yağı olarak da kullanılabilir. Ahşabın yüzeyini örtmeyip
gözeneklerin içini ıslatarak, cilalı olmayan, parlak bir yüzey bırakmaktadır. Keten
tohumu
yağı,
muşambadan
döşeme
yapmak
için
kullanılan
en
önemli
hammaddelerdendir (10).
Keten tohumu müsilajı arap zamkı ve tween 80 den daha iyi emülgatör özelliklere
sahiptir (10).
Keten tohumu zamkı ise geleneksel olarak ekmek ve dondurma ürünlerinde yumurta
beyazı yerine, son zamanlarda kozmetiklerde krem ve losyonlara düzgün bir his vermesi
için, lubrikan ve nemlendirici özellikleriyle de yapay salya hazırlanması için
kullanılmaktadır. Ayrıca kitle laksatifi, stabilizatör ve x-ray testleri için kullanılan
baryum sülfat süspansiyonlarında süspansiyon ajanı olarak da rol almaktadır. Hızlı
kuruma ve film şekillendirme özellikleri keten tohumu zamkını yararlı bir saç
şekillendirici bileşeni yapmıştır. Ayrıca tekstil, baskı ve kağıt endüstrisinde kullanımı
vardır (19).
17
Özetle; keten tohumu fırın ürünleri ve margarinde yemeklik yağ olarak; kanser, kalp
hastalıkları, hiperglisemi, inme, trombozisde fonksiyonel gıda olarak, battaniye,
halı, alaşım, mendil, hasır, şilte, havlu yapımında lifinden yararlanılarak; karasığır, kedi,
deve, köpek, at, kümes hayvanlarında yem olarak; kür ajanı, muşamba, mumlu bez
(oilcloth), boyama, yazıcı mürekkebi, vernikte sanayi ürünü olarak kullanılmaktadır (10).
2.1.1.1.5. Linum usitatissimum’ un Depolanması ve Stabilitesi
Keten tohumu %9-10 su içeriği ile 12 aydan fazla bir depolanma ömrüne sahiptir.
Üründeki kalite bozulması aşırı nem ve sıcakta olmakta, tohumdaki iç veya dış renk
değişikliği ve küf kokusuyla tanınmaktadır (20). Temiz, kuru ve kaliteli tüm keten
tohumu oda sıcaklığında 1 yıla kadar saklanabilmektedir. (14).
Toz keten tohumu tazeliğinin korunabilmesi için ihtiyaç kadar öğütülür. Bu form
buzdolabında hava geçirmeyecek opak bir konteynerda 30 günlüğüne saklanabilir (14).
Keten tohumu yağı son zamanlarda insan organizması için önemli olduğu bulunan en
yüksek alfa linolenik asit içeriğiyle diğer bitkisel yağlardan ayırt edilmektedir. Ancak
yüksek linolenik asit içeriği keten tohumu yağının zayıf oksidasyon stabilitesini
etkilemektedir (21). Hava almayan kaplarda ışıktan korunarak saklanmalıdır (7).
22°C’ de 308 gün depolanan keten tohumu örneklerinden elde edilen yağdaki ALA
yüzdesi ve peroksit değerinde önemli değişiklik görülmemiştir. Bir gramlık tüm keten
tohumu, öğütülmüş keten tohumu ve keten tohumu yağı örnekleri ayrı ayrı kapalı cam
tüplerde oda sıcaklığında 280 gün tutulmuş ve üç örnekte de yağ asidi bileşimi
değişmemiş böylece keten tohumu ALA’ nin hem ısı hem de ışıkta stabil olduğunu
düşünülmüştür. Bu küçük örnek çalışmalarından yola çıkılarak yapılan bir çalışmada ise
1 kg öğütülmüş keten tohumu 23°C’ de 128 gün kapalı ambalajlarda bekletilmiş
başlangıçta ve 30 gün aralıklarla ölçülen kimyasal indislerde önemli bir değişiklik
görülmemiştir. Öğütülmüş keten tohumu ışık geçirmeyen gevşekçe kapatılmış plastik
kaplarda oda sıcaklığında 20 ay kadar depo edildiğinde peroksit seviyesi ve ALA
içeriğinde değişiklik olmamıştır (14).
Keten tohumunda yapılan bir diğer araştırma; 40-50 derece ve %35 ve üzeri nemde
saklandığında kırmızı kahverengiden koyu kahveye doğru önemli derecede renk
değişikliklerinin olduğunu göstermiştir. Saklama koşulları ketenin son kullanımı için
etkili olabilecek tohum rengini etkileyebilmektedir. Keten tohumundaki koyuluk oranı
18
öğütülmüş tohumdaki lipitin zayıf stabilitesiyle ilişkilidir. Yüzde 2.7 ve 25 koyuluğa
sahip tohumlardaki lipit stabilitesi karşılaştırıldığında %25’lik de daha yüksek serbest
yağ asidi ve peroksit değerleri bulunmuştur. Bu da koyu keten tohumu varlığının arzu
edilmeyen kaliteye yol açabileceğini göstermektedir. Tüm keten tohumu oksidatif
olarak yıllarca stabil kalabilir ancak saklama sırasındaki nem şartları enzimatik
oksidasyonu tetikleyebilir. Lipoksijenaz (LOX) gibi enzimler keten tohumu kalitesine
etki eden oksidasyonu tetikleyebilir. LOX için pentadin sistemli substrat gerekmektedir.
Keten tohumunda ise sadece doymamış yağ asitleri LOX substratı olabilir. Yeterli
derecede nem ve zarar görmüş tohum saklama sırasındaki lipolitik aktiviteyi teşvik
edebilmektedir (13).
Keten tohumu depolama süresince böceklere tahıl taneleri gibi sıklıkla maruz
kalmamaktadır. Testere dişli tahıl böceği, karışık un böceği, tüccar tahıl böceği, kırmızı
un böceği gibi böcekler depolanan ketende meydana gelebilir. Saklama sırasında nemli
olan ketenlerde çeşitli mantar böcekleri ve çok sayıda akar bulunabilir. Araştırmalar
sonucunda bu böceğe karşı duyarlılığın keten çeşitlerinde farklı farklı olduğu
bulunmuştur. Böceklerin büyümesi için optimum sıcaklık; 30-35 °C’dır. Etkinlikleri 18
°C altında büyük ölçüde geriler. Genelde serin ve kuru olan tahılda gelişemezler (14).
2.1.1.1.6. Linum usitatissimum’ un Kimyasal Bileşimi
Yağ, besleyici lif ve proteinden zengin olan keten tohumu ortalama olarak % 52-76
linolenik asit içeren sabit yağ (%27-41), protein (%20-25), müsilaj (%3-10), steroitler,
siyanojenik glikozitler (%0.1-1.5) (linustatin, neolinustatin, linamarin, lotaustralin),
yüksek oranda çözünür ve çözünmez lif (%28), nem (%7.7), kül (%3.5), basit şeker(%1)
memelilerde bulunan enterodiol ve enterolakton adlı lignanların prekürsorları
sekoizolarisirezinol (SDG) ve matairezinol içermektedir (18, 22). Keten tohumu içeriği
genetik, yetişme ortamı, tohum işleme ve analiz yöntemine göre değişebilmektedir (22,
23). Keten tohumu kimyasal bileşimi Tablo 2.3 de gösterilmiştir.
Yağ Asitleri
Keten tohumu endospermasında %35-45 (bazı kaynaklarda ise %30-40) oranında yağ
bulunur (11, 12). Ancak bu miktar yetişme yeri, yetiştirilme ve çevresel şartlara
bağlı olarak %38-45 arasında değişmektedir (13, 23). Yağ ekstraksiyon verimi ve
yağ asidi içeriği hem yazarlar arasında biraz farklılık göstermekte, hem de ekstaksiyon
19
teknolojisine bağlı olmaktadır (24). Bu farklılık Tablo 2.4 de gösterilmiştir.
Tablo 2.3. Keten Tohumu Bileşimi (22, 23)
Enerji ve Besin Öğeleri/100g
Tüm Keten
Tohumu
Toz Keten
Tohumu
Keten Tohumu
Yağı
Enerji (kal)
450
450
884
Yağ (g)
41.1
40.7
100
ALA (g)
22.7
23.0
57
Protein (g)
20.0
20.0
-
CHO (g)
28.8
29.2
-
Posa (g)
27.7
27.6
-
Tablo 2.4. Çeşitli Metotlarla Ekstre Edilen Keten Tohumundaki Yağ Verimi ve Omega
9, 6, 3 içeriği (24)
Yağ Verimi (%)
Ekstraksiyon Metodu
40.30
Petrol eteri ile soxhlet
66.70
Linolenik Asit
(%)
Linoleik Asit
Oleik Asit
(%)
(%)
49.30
14.70
24.10
55.76
15.81
16.76
-
Ultrason yardımıyla
kloroform/metanol
eksraksiyonu
55.76
15.81
16.76
45.20
Petrol eteri ile soxhlet
-
-
-
38.80
CO2 ile süperkritik
ekstraksiyon
50.00
14.40
16.10
27.60
Metanol/amonyak/hekzan
ekstraksiyonu
18.46
38.46
31.56
20
Hemen hemen bütün yiyeceklerde bulunan organik bileşikler olan yağ asitlerinin
mükemmel bir karışımını yüksek miktarda içermesinden dolayı keten tarihsel açıdan
değerli bir bitkidir (22). Keten tohumundaki toplam lipitlerin % 96’ sını nötral lipitler
(açilgliseroller ve yağ asitleri) , % 1.4 kısmını ise polar lipitler (glikolipit ve fosfolipit)
oluşturmaktadır. Nötral lipit fraksiyonunun ise %95-98’i triaçilgliserollerdir (13).
Ketende doymamış yağ asitleri çoğunlukta olup bunlar; linoleik asit, linolenik asit, oleik
asittir. Doymuş yağ asitleri (%5-11) ise başlıca miristik, palmitik, stearik asittir (12).
Diğer bitkiler ile karşılaştırıldığında oldukça düşük doymuş yağ asiti ve zengin
esansiyel omega-3 yağ asidi (alfa linolenik asit (ALA; C18:3) içeriğiyle keten tohumu
mükemmel bir yağ asidi profiline sahiptir (10, 22). Keten tohumundaki toplam yağ
asitlerinin %9 u doymuş, %18 i tekli doymamış ve %73 ü çoklu doymamış yağ
asitleridir. Çoklu doymamış yağ asitlerinden biri olan ALA total yağ asitlerinin %57
sini oluşturur. Esansiyel omega-6 yağ asiti (linoleik asit; LA; C18:2) ise daha az
miktarda bulunmaktadır. Yüksek ALA içeriği nedeniyle keten tohumu omega-6/omega3 oranı 0.3/1 dir (10, 23). Besinlerdeki katı ve sıvı yağlardan elde edilmesi gereken bu
iki yağ asidi insan vücudunda üretilememektedir. Doymuş yağ asitlerinin en düşük
düzeyine sahip olan keten yağındaki arzu edilen tekli doymamış yağ asidi düzeyi ise
uygun seviyededir (22). Alfa linolenik asit miktarı daha düşük ancak linoleik asiti
içeriği %70’ den fazla olan keten yağı ise solin olarak adlandırılmaktadır (25).
Protein ve Enzimler
Keten tohumu protein içeriği %10.5-31 aralığında rapor edilmiştir (26). Ancak bazı
kaynaklarda %20-27 bazılarında da %20.9-41 arasındadır. Ortalama %34.5 olarak kabul
edilmektedir (12). Keten tohumundaki başlıca proteinler; albumin ve globulindir.
Globulin fraksiyonu total proteinin %73.4 ünü oluştururken, albumin yaklaşık %26.6
sını oluşturur. Youle ve Huang (1981); toplam proteinlerin %42 sini, Sammour ise
toplam protein içeriğinin %40.2 sini albuminin (2S proteinleri) oluşturduğunu rapor
etmiştir (13).
21
Globulinler seyreltik tuz çözeltilerinde çözünebilirken suda çözünmezler. Albüminler
suda çözünürler. Linin, konlinin ve luti proteinleri ise aspartik, glutamik
arginin, sistein ve glisin açısından zengindir (12). Linin gibi baskın globulinler
albuminlerden daha yüksek molekül ağırlığına sahip olup daha az çözünürler (23).
Keten tohumu yapısındaki glutaminin immün sistemi
kalp hastalıklarına
karşı
koruyucu
özelliği
bu
güçlendirici, arjininin de
bitkinin
diyette
kullanımının
önemini göstermektedir (12).
Keten tohumu proteininin aminoasit modeli (deseni) soya proteinine benzer. Tohum
kabuk renkleri farklı bile olsa iki keten çeşidinden elde edilen proteinlerin aminoasit
miktarında çok az farklılık vardır (22). Keten tohumu aminoasit bileşimi Tablo 2.5 de
gösterilmiştir.
Keten tohumu; arpa, çavdar, yulaf ve buğdayda bulunan bir protein olan gluten içermez.
Çölyak hastalığı olarak bilinen duruma yol açan glutendeki spesifik ajan prolin ve
glutamin aminoasitlerinden zengin gliadindir. Çölyak hastalığı artık kronik inflamatuar
bir hastalık olarak kabul ediliyorsa da duyarlı kişilerde glutenin gastrointestinal sistem
mukozasındaki irritasyon mekanizması tam anlaşılamamıştır. Neyse ki glutene duyarlı
kişiler diyetlerinde keten keyfini çıkarabilirler (22). Diğer yağlı tohumlarda olduğu gibi
tohumdaki protein ve yağ içeriği arasında negatif bir korelasyon gözlenmiştir. Keten
tohumu protein miktarı yağ içeriği arttıkça azalır. Aynı populasyondaki protein ve yağ
içeriği arasındaki ilişki ise yıldan yıla ve bölgeden bölgeye değişmektedir (26).
Keten tohumundan ayrıca 8-10 arasında aminoasit içeren bir dizi siklik polipeptit izole
edilmiştir. Bunlar genellikle siklolinopeptit olarak isimlendirilir. Peptitlerden en az 3’ü
(CLA, CLB ve CLE) bazı immün baskılayıcı aktivite göstermektedir. (25).
Besleyici Lifler
Lif bitki hücre duvarında bir yapı materyali olarak meydana gelmektedir ve insan
sağlığı açısından öneme sahiptir. 2 ana lif çeşidi vardır (22);
1.
Bitkideki sindirilmeyen karbonhidrat ve diğer maddelerden oluşan diyet lifi
2.
Bitkilerden elde edilen, saflaştırılmış, besinlere ilave edilen sindirilmeyen
karbonhidratlarıdır. Örneğin; keten tohumundan elde edilen müsilaj zamkı laksatiflere
ve öksürük şuruplarına ilave edilebilir (22).
22
Tablo 2.5. Keten Tohumu Aminoasit Bileşimi (22)
Kahverengi keten
tohumu (g/100g
protein)
Sarı keten tohumu
(g/100G protein)
Soya unu ( g/100g
protein)
Alanin
4.4
4.5
4.1
Arjinin
9.2
9.4
7.3
Aspartik asit
9.3
9.7
11.7
Sistin
1.1
1.
1.1
Glutamik asit
19.6
19.7
18.6
Glisin
5.8
5.8
4.0
Histidin
2.2
2.3
2.5
İzolösin
4.0
4.0
4.7
Lösin
5.8
5.9
7.7
Lizin
4.0
4.0
5.8
Metionin
1.5
1.4
1.2
Fenilalanin
4.6
4.7
5.1
Prolin
3.5
3.5
5.2
Serin
4.5
4.6
4.9
Treonin
3.6
3.7
3.6
Triptofan
1.8
Belirlenmemiş
Belirlenmemiş
Tirozin
2.3
2.3
3.4
Valin
4.6
4.7
5.2
Amino asit
Toplam lif bu ikisinin toplamıdır. İkisi de sindirilemez ve ince bağırsak tarafından
absorbe olur ve kalın bağırsağa değişmeden gelir. Başlıca lif fraksiyonu 3 çeşittir;
1. Bitki hücre duvar yapı maddesi olan selüloz
23
2. Su veya diğer sıvılarla karıştırılınca viskoz hale geçen bir polisakkarit türü olan
müsilaj zamkları
3. Odunsu bitkilerin hücre duvarında bulunan dallı bir lif olan lignindir. Ligninler
lignanlara benzer bileşikler olup lignan gibi hücre duvarının bir parçasını
oluşturur ve hücre duvarı karbonhidratları ile ilişkilidir. Lignininler hücre
duvarının büyümesine ve sertliğine katkıda bulunmaktadır.
Keten suda çözünen ve çözünmeyen lif içermektedir (22).
Çözünür Lif
Çözünmez Lif
Tüm keten tohumu (1 yemek kaşığı)
0.6 – 1.2 g
1.8 – 2.4 g
Öğütülmüş keten tohumu (1 yemek kaşığı)
0.4 – 0.9 g
1.3 – 1.8 g
Diyet lifi bağırsakta şişirme ajanı olarak rol oynar. Bağırsaktaki maddenin geçiş
zamanını azaltırken, maddenin viskozitesini ve dışkı ağırlığını artırır. Diyet lifi; iştahın
ve kan glikozunun kontrol altında tutulmasına, kan lipit düzeyinin düşürülmesine,
ayrıca kalp hastalığı, diyabet, kolorektal kanser, obezite ve inflamasyon riskinin
azaltılmasına yardımcı olmaktadır (22).
Tohum testasının epiderma hücrelerinde %10 kadar bulunan ve tohumların sıcak suda
bekletilmesiyle kolaylıkla ekstre edilebilen keten tohumu müsilajı %50-80 karbonhidrat,
%4-20 protein ve kül içerir. (4,19). Tohumun en dış katmanındaki ikincil duvar
tabakasını oluşturan müsilajda 2:1 oranında asidik ve nötral polisakkarit karışımı vardır.
Başlıca ksiloz, arabinoz ve galaktoz kalıntılarından oluşan nötral polisakkarit karışımı
ve galaktoz, ramnoz ve galakturonik asit kalıntılarından oluşan polisakkarit asitler
bulunmaktadır (19). Galaktoz, ksiloz, ramnoz, galakturonik asit majör, glikoz, arabinoz,
fukoz ise minör bileşenlerdir (12).
Keten tohumundaki asidik polisakkaritlerin nötrallere oranı kaynaklarına göre önemli
ölçüde değişebilmektedir. Asidik polisakkaritlerin nötrallere oranını kabaca gösteren
ramnoz ksiloz oranı 0.3 - 2.2 arasındadır (19).
Fraksiyonlanmamış keten tohumu müsilajı viskoz bir solüsyon oluşturmaktadır. Ancak
bu zamkın yüksek viskozite ve zayıf jel özeliklerine esas olarak nötral polisakkaritler
katkıda bulunmaktadır. Fonksiyon ve yapısıyla ilgili sınırlı bilgi nedeniyle keten
24
tohumu müsilajının kullanımı henüz çok yaygın değildir. Diğer zamklara benzer şekilde
kalınlaştırıcı, stabilizatör ve su tutma ajanı olarak kullanılabilir. Keten tohumu zamkı
soğuk suda çözünebilir. Düşük konsantrasyonda Newtonian bir akış sergiler ve yüksek
polimer konsantrasyonunda ince akışı kesilir Keten tohumu zamkı düşük-orta
viskozitelidir. Viskozite pH’dan belirgin şekilde etkilenir. Örneğin pH 6-8 de, pH 2-6
dakinden daha yüksek viskozite elde edilir. Keten tohumu zamkı yüzey aktivite
sergileyerek yağ/su emülsiyonlarını ve köpükleri stabilize eder (19).
Karbonhidratlar
Keten tohumundaki karbonhidrat miktarı düşük olup 100g başına sadece 1g elde
edilmektedir. Bu nedenle keten, karbonhidrat alımına az bir katkı sağlamaktadır (22).
Vitamin ve Mineraller
Suda ve yağda eriyen vitaminler keten tohumunda çok az miktardadır. E vitamini; hücre
protein ve yağlarını oksidasyondan koruyan, idrarla sodyum atılımını düzenleyen, kalp
hastalıkları, bazı tip kanser ve Alzheimer’daki riski azaltmaya yardımcı olan gamatokoferol formunda bulunur (22) (Tablo 2.6).
Tablo 2.6. Keten Tohumu Vitamin İçeriği (22)
Vitaminler
100g
1 silme yemek kaşığı
C vitamini (mg)
0.50
0.04
Tiamin (mg)
0.53
0.04
Riboflavin (mg)
0.23
0.02
Niasin (mg)
3.21
0.26
Pridoksin (mg)
0.61
0.05
Pantotenik asit (mg)
0.57
0.05
Folik asit (mcg)
11.00
9.00
Biotin (mcg)
6.00
0.50
Alfa-tokoferol
7.00
0.10
Delta-tokoferol
10.00
0.14
Gama-tokoferol
552.00
7.73
E vitamini (mg)
25
Keten tohumu az miktarda (0.3 mikrogram) bitki şekli olan phylloquinone formunda
bulunan K vitamini içermektedir. K vitamini kanın pıhtılaşması ve kemik yapımında rol
alan bazı proteinlerin oluşumunda önemli rol almaktadır. Bir çorba kaşığı öğütülmüş
keten tohumundaki K vitamini miktarı; 1 üçgen dilim karpuz, 1 koçan mısır ve 1 fincan
pişmiş pancardaki ile benzerdir (22).
Keten tohumu mineral içeriği ise Tablo 2.7 dedir. 1 yemek kaşığı öğütülmüş keten
tohumu 34 mg magnezyum içermekte olup bu miktar; az yağlı 250 ml meyveli
yoğurttaki, 30 g Pecan cevizi ve kızarmış yarım tavuk göğsündeki ile aynıdır. Bir
yemek kaşığı keten tohumundaki potasyum miktarı ise 66 mg olup bu da; 1 dilim
kızarmış çavdar ekmeği, 1 kupa (175ml) demlenmiş çay veya haşlanmış katı
yumurtadaki ile aynıdır. Keten tohumundaki sodyum miktarı ise düşüktür (22).
Tablo 2.7. Keten Tohumu Mineral İçeriği (22)
Mineraller
100g
1 yemek kaşığı
(11g)
Potasyum (mg)
831
66.0
Fosfor (mg)
622
50.0
Magnezyum (mg)
431
34.0
Kalsiyum (mg)
236
19.0
Sodyum (mg)
27
2.0
Demir (mg)
5
0.4
Çinko (mg)
4
0.3
Manganez (mg)
3
0.2
Bakır (mg)
1
0.1
Keten tohumunda bulunan linolenik asit ise F vitamini aktivitesi göstermektedir (4).
26
Fitokimyasallar
Siyanojenik glikozitler: Keten tohumunun tüm organlarında toplam %0.05-0.1 oranında
linamarin, linustatin, lotasutralin ve neolinustatin gibi siyanojenik glikozitler
bulunmaktadır (12, 27). Genç filiz ve genç keten meyveleri %90'dan fazla
monoglikozit, olgun meyvalar %30 oranında diglikozit, tohum ise özellikle diglikozit
içermektedir. Linustatin toplam siyanogenetik glikozit miktarının yaklaşık 2/3'ünü,
neolinustatin ise 1/3'ünü oluşturmaktadır. Monoglikozitler büyüme sürecinde,
yapraklarda yüksek orandayken, kök ve gövdede bulunmamaktadır (12).
Keten tohumundan yağ elde edildikten sonra kalan ve besin olarak kullanılan unda da
siyanojenik glikozit varlığı tespit edilmiştir. Antinutritional faktör olarak bilinen bu
glikozitler ekstraksiyon yöntemiyle uzaklaştırılmaktadır (12).
Lignanlar: Gıdalardaki lignan seviyeleri büyük değişiklik göstermektedir. En zengin
lignan kaynaklarından biri de diğer lignan içeren bitkilerden 10-100 kat daha fazla
lignan içeren keten tohumudur (28). Ketenin toplam lignanı susamdan 47 kat,
sarımsaktan 600 kat daha fazladır. Bir yemek kaşığı tüm keten tohumu yaklaşık 42 mg,
toz halindeki keten tohumu ise 30 mg lignan içermektedir. Ketenin başlıca lignanı tüm
tohumda gram başına 1-26 mg arasında bulunan sekoizolarisiresinol diglikozit’tir. Bu
geniş aralık keten çeşidine, yetiştiği bölgeye ve analiz metodundaki farklılıklara
dayanmaktadır (22). SDG memeli lignanı olarak bilinen enterodiol ve enterolaktonun
prekürsörüdür (12).
Ketende
ayrıca
matairesinol
(MAT),
larisiresinol,
hinokinin,
arctigenin,
divaniltetrahidrofuran nordihidroguaiterikasit, izolarikresinol ve pinoresinol gibi diğer
lignanlar da mevcuttur (13).
Fenolik Asit ve Diğer Asitler: Keten kilogramı başına yaklaşık 8-10 gram ya da 1 çorba
kaşığı öğütülmüş keten tozunda 64-80 mg fenolik asit içermektedir (22). Keten tohumu
fenolik bileşen içeriği Tablo 2.8 ’dedir.
Keten tohumundaki SDG molekülünde ferulik, kafeik, kumarik asit mevcuttur. Buna ek
olarak yağsız keten tohumunda da kumarik, kafeik, ferulik, sinapik asitlerin olduğu
rapor edilmiştir. Keten bitkisinin kotiledon ve genç sürgünlerinde birkaç sinnamik asit
türevi belirlenmiştir. Bunlar arasında p- kumaril quinik asit, p-kumaril glikoz, klorojenik
27
asit, glikozil kafeik asit, kafeol glikoz, glikozil ferulik asit, ferulol glikoz, bir sinnamik
asit esteri, klorojenik asit, hidroksibenzoik asit ve gallik asit bulunmaktadır (25).
Keten tohumu çeşit ve yetişme ortamına bağlı olarak %2 ila %3 arasında fitik asit de
içermektedir (25).
Tablo 2.8. Keten Tohumu Fenolik Bileşen İçeriği (mg/100g) (13)
Yağlı keten
tohumu
ekstresi
Yağsız keten
tohumu
ekstresi
Ferulik asit
161
313
Kumarik asit
87
130
Kafeik asit
4
15
Klorojenik asit
720
1435
Gallik asit
29
17
Protokateşik asit
7
7
1719
6454
Sinapik asit
18
27
Vanilin
22
42
Toplam
2767
8440
SDG
2653
4793
Fenolik Bileşenler
p-hidroksibenzoik asit
İzoprenoitler: Keten tohumu yağının sabunlaşmayan fraksiyonunda bir miktar yağda
çözünür madde tespit edilmiştir. Triterpenlerden türetilen fitokimyasallar kolesterol
(%2), sitosterol, kampesterol, stigmasterol, Δ5-avenasterol (%13), sikloartenol (%9), 24metilensikloartanol (%2) olarak tanımlanmıştır (12, 25). Keten tohumundaki fitosterol
miktarları Tablo 2.9’ dadır.
28
Tablo 2.9. 100 gram toz ve öğütülmüş keten tohumundaki fitosterol (mg) (29)
Tüm keten tohumu
Öğütülmüş keten tohumu
-sitosterol
83.6
96.0
Kampesterol
40.2
49.7
Stigmasterol
8.6
14.2
Δ5-avenasterol
21.6
20.9
Sitostanol
<1.3
<1.3
Kampestanol
2.7
2.9
Diğer steroller
26.0
26.5
Toplam fitosterol
183
210
Flavonoitler: 100 g keten yaklaşık 35-70 mg flavonoit içermektedir (1 çorba kaşığı
öğütülmüş ketendeki flavonoit miktarı da yaklaşık 2.8-5.6 mg kadardır) (22). Keten
bitkisinin farklı bölümlerinden çoğu C-glikoziti olmak üzere toplam 17 flavonoit izole
edilmiştir. Bunlar; orientin, izoorientin, viteksin, izoviteksin, visenin 1 ve 2, visenin-7ramnoglikozit, visenin-5-glikozit-7-ramnozit, lusenin 1 ve 2, lusenin-7-ramnozit,
orientin-7-ramnozit,
kemferol-3,7-O-diglukopiranozit,
kemferol-7-monoglikozit,
kemferol-7-diglikozit, herbasetin-3,7-O-dimetileter, herbasetin-3,8-O-diglikopiranozit
(12).
Linum usitatissimum'un petallerinden; delfinidin-3-glikozit, delfinidin-3-diglikozit,
delfinidin-3-triglikozit, delfidin-3-rutinozit, delfinidin- 3-glikozilrutinozit, pelargonidin3-glukozit,
glikozit,
pelargonidin-3rutinozit,
siyanidin-3-triglikozit,
pelargonidin-3-glikozilrutinozit,
siyanidin-3-rutinozit,
siyanidin-3-
siyanidin-3-glikozilrutinozit
tomurcuklarından ise; siyanidin-3,5-di-glikozit, malvidin-3,5-diglikozit, malvidin-3ksilozilglikozit,
hursitin-3-diglikozit,
hursitin-3,5-diglikozit
antosiyaninleri
izole
edilmiştir (12).
2.1.1.1.7. Linum usitatissimum’un Biyolojik Etkileri
Kan Basıncı Üzerine Etki: Soyadan elde edilen östrojen ve fitoöstrojenin hafif
hipotansif etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Keten tohumundan izole edilen SDG
29
lignanı da bir fitoöstrojen olup düşük dozlarda doza bağımlı olarak sistolik, diastolik ve
ortalama kan basıncında azalma yapmaktadır. Yapılan araştırmalarda SDG’ nin uzun
etkili bir hipotansif ajan olduğu bu etkisinin de guanilat siklaz enzim aktivitesini
uyarmasıyla gerçekleştiği ve rapor edilmiştir. Etki mekanizması nitrik oksit ile benzer
bulunmuştur (30).
Günümüzde antihipertansif aktivite gösteren çeşitli sentetik ACE inhibitörleri
kullanılmaktadır. Ayrıca gıda proteinlerinin enzimatik parçalanmasıyla elde edilen ACE
inhibitörü peptitlerin de mevcut olduğu rapor edilmiştir. İn vitro çalışmalarda ACE
inhibitörü
peptitlerin
ACE’nin
aktif
bölgesine
bağlanarak
‘hippuryl-histidyl-
leucine’’nin hippurik asite dönüşmesini inhibe ettiği kanıtlanmıştır. Keten tohumu
protein hidrolizatları da açığa çıkan hippurik asit miktarını azaltarak ACE inhibitörü
aktivitesinde düşüşe neden olmaktadır. Ham keten tohumu hidrolizatları %70 den fazla
ACE inhibitörü aktiviteye sahiptir. Bu verilerden keten tohumu proteinlerinin yüksek
kan basıncını düzenleyici rolüne sahip olduğu sonucuna varılmıştır (31).
Keten tohumunda bulunan yüksek omega-3 yağ asidi içeriğinin endotel kaynaklı
gevşetici faktör üretimi veya salınımına katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Sıçanların
mezenterik arteryel yatağında keten tohumu diyet takviyesinin endotelial fonksiyon
üzerine etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada 24 sıçan; kontrol grubu (10%
protein; 5% lif; 7% lipit), keten tohumu grubu (25%keten tohumu eklenmiş; 10%
protein; 7% fiber; 11% lipit) ve modifiye kontrol grubu (10% protein; 7% lif; 11% lipit)
olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Keten tohumu grubundaki sıçanların damar yatağında
diğer gruplara göre asetilkolin vazodilatör cevabında bir artış olurken, noradrenalin
veya nitrogliserin cevabında bir değişiklik gözlenmemiştir. Böylece keten tohumu
takviyesinin endotel kaynaklı gevşetici faktör salınımını değiştirdiği sonucuna
varılmıştır. Bu etkinin ya reseptör afinitesinde ya da efektör sistemine reseptör
bağlanmasında bir değişim ile olduğu açıklanmıştır. Çünkü Omega-3 yağ asidi
bakımından zengin diyetlerin reseptör sıklığını değiştirdiğine dair kanıtlar mevcuttur
(32).
Spontan olarak hipertansif ve normotansif sıçanlarda yüksek miktarda keten tohumu
içeren diyetin kan basıncı ve mezenterik arteriyel yatak üzerine etkisini araştırmak için
yapılan bir başka çalışmada ise her iki grubun da kan basıncında değişiklik
gözlenmemiştir. Ayrıca hipertansif sıçanlarda mezenterik arteriyel yataktaki perfüzyon
30
basıncı artışı diğer gruba göre daha yüksek çıkmış, böylece yüksek miktarda keten
içeren diyetin bu yanıtı değiştirmede başarısız olduğu görülmüştür. Sodyum
nitropurisside cevap iki grupta da benzerken, asetilkolin ve bradikinine karşı
vazorelaksan cevap yüksek miktarda keten içeren diyetle beslenen sıçanlarda daha
yüksek bulunmuştur. Ortaya çıkan bu yüksek vazorelaksan cevabın kan basıncını
değiştirmeksizin olması, keten tohumunun basınçtan bağımsız bir mekanizmayla
endotelial vazorelaksan fonksiyonunu düzelttiğini ortaya çıkarmaktadır (33).
Kan Glikoz Düzeyi Üzerine Etki: Keten tohumundan izole edilen SDG’in tip-1 ve tip-2
diyabeti önleme veya geciktirmedeki rolünün antioksidan ve ayrıca fosfoenolpiruvat
karboksikinaz (PEPCK) gen ekspresyonunu baskılayıcı aktivitesine bağlı olabileceği
rapor edilmiştir (34). Tip 2 diyabette hiperglisemi; karaciğerde glikoneogenezde hız
kısıtlayıcı bir enzim olan PEPCK ekpresyonundaki artışa bağlıdır. SDG’in PEPCK
geninin ekspresyonu üzerindeki etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada hepatosit
kültürü PEPCK gen ekspreyonunun fizyolojik bir inhibitörü olan insülin ya da SDG ile
muamele edilmiştir. RNA ekstraksiyonundan sonra yapılan Northern blot analizleriyle,
100 mikrometre konsantrasyondaki SDG’in ve 10 nm konsantrasyonundaki insülinin
PEPCK gen ekspresyonunu tamamen baskıladığı ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlardan
SDG’ in PEPCK gen ekspresyonunu baskılayarak hipoglisemik etki sağlayabileceği
rapor edilmiştir (35).
Reaktif oksijen türleri tip-1 diyabetin patogenezinde rol aldığı için antioksidan
aktiviteye
sahip
olan
SDG
ile
tip-1
diyabetin
gelişmesinin
önlenebileceği
düşünülmüştür. Yapılan bir çalışmada SDG tarafından diyabetin önlenmesinin serum ve
pankreatik malondialdehit ve akyuvar seviyesindeki azalma ve pankreatik antioksidan
rezervinde bir artış ile ilgili olduğu rapor edilmiştir (36).
Yine tip-1 diyabetin oksidatif stresle ilişkisi ve SDG’in de bunun üzerine etkisini
araştırmak için yapılan bir çalışmada SDG ile tedavi edilenlerde diyabet insidansı %
21.4 bulunmuştur. SDG’in diyabet gelişimini önlemesini serum ve pankreas
malondialdehitindeki azalma ve antioksidan rezervindeki artış ile sağladığı rapor
edilmiştir (37).
Tip-2 diyabetteki oksidatif stresin rolü ve keten tohumundan elde edilen
sekoizolarikresinol antioksidanının tip 2 diyabetteki etkisini araştırmak için yapılan bir
çalışmada SDG uygulamasının diyabet insidansını %80 azalttığı görülmüştür. SDG
31
verilen ve diyabet görülmeyen farelerde oksidatif stres, total kolesterol ve HbA1c
seviyelerinde artma olmamıştır. Bu sonuçlar tip 2 diyabetin oksidatif stresteki artışla
ilişkisini ve SDG’ in de diyabet gelişimini geciktirmekte etkisini göstermektedir (38).
Glikolize hemoglobin konsantrasyonu glisemik kontrolün doğru bir indeksidir. Tip-2
diyabetlilerde yapılan bir çalışmada hastaların 12 hafta boyunca keten tohumu lignanı
tüketimi sonucu ortaya çıkan HbA1c azalması, pirinç unu tüketen plasebo grubuna göre
daha fazla bulunurken, açlık kan glikozu, insülin konsantrasyonu ve insülin direncinde
önemli bir farklılık gözlenmemiştir (39).
Keten tohumu ve keten tohumu müsilajının kan glikoz cevabına etkisinin ayrı ayrı
araştırıldığı çalışmalardan ilkinde 6 sağlıklı gönüllüye 4 hafta boyunca günde 50 gram
karbonhidrat içeren standart beyaz ekmek ve keten tohumu unundan yapılan ekmek
rastgele verilmiştir. Tüketimden 0,15,30,45,60. dakika sonra alınan kan örnekleriyle
elde edilen kan glikoz eğrisinin altında kalan alan keten tohumu test ekmeği
tüketenlerde diğerlerine göre %28 daha düşük bulunmuştur (40). İkinci çalışmada ise
öncekinden farklı olarak gönüllülere 50 gram glikoz ve 50 gram glikoz ile karıştırılmış
25 gram keten tohumu müsilajı rastgele verilmiş ve 120 dakika sonra karşılaştırılmıştır.
Buradaki kan glikoz eğrisi altındaki alan ise müsilaj ile karıştırılmış glikoz verilenlerde
%27 daha düşük çıkmıştır. Böylece yağı alınmış keten tohumu ununun veya müsilajının
glikozdan zengin tahıl veya atıştırmalık ürünlere katılmasıyla bunların neden olduğu
kan glikozundaki artışın azaltılabileceği rapor edilmiştir (40).
Keten tohumundaki diyet lifi özelikle de çözünür lif glikoz emiliminde azalmaya yol
açarak glisemik yanıtı azaltmaktadır. Bu nedenle keten tohumunun tip 2 diyabet gelişme
riski bulunanların diyetinde faydalı olabileceği düşünülmüştür (41).
Keten tohumunun kan şeker düzeyi üzerine etkisini araştırmak için yapılan insan
çalışmaları karışık sonuçlar vermiştir. Bu sebeple keten tohumu şu anda diyabet
hastalığı için bir tedavi olarak tavsiye edilmemektedir (42).
Kan Lipit Düzeyi Üzerine Etki: Serbest oksijen radikalleri hiperkolesterolemik
ateroskleroz gelişimine yol açmaktadır. Keten tohumundaki yağ asitleri interlökin-1 (IL1), tümör nekrozis faktör (TNF), lökotrien B4 (LTB4), polimorfonükleer lökosit
(PMNL) ve monosit yoluyla da serbest radikal üretimini baskılamaktadır. Lignanlar
antitrombosit aktive edici faktör (PAF) aktivitesine sahiptir ve antioksidan özelliktedir.
PAF, IL-1, TNF ve LTB4, PMNL’ i serbest oksijen radikali üretmesi için stimüle
32
etmektedir. Keten tohumu serbest oksijen radikali miktarını azaltmakta ve böylece
serum kolesterolünü belirgin derecede düşürmeden de hiperkolesterolemik ateroskleroz
gelişimini önleyebilmektedir (43). Ayrıca platelet fonksiyonları üzerindeki etkisiyle
keten tohumu gibi alfa linolenik asitten zengin yağlar linoleik asite göre
kardiyovasküler hastalıklara karşı daha fazla koruma sağlamaktadır (44).
Kolesterol metabolizması üzerine keten tohumundan elde edilen alfa linolenik asiti
etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada 9 hafta boyunca alfa linolenik asit veya
doymuş yağ asitinden zengin %12.5 oranında lipit tüketen farelerde total kolesterol,
LDL kolesterolü, HDL kolesterolü ve LDL/HDL kolesterol oranı alfa linolenik asit
grubunda daha düşük bulunmuştur. Karaciğerdeki HDL reseptör konsantrasyonu,
HMGCoA redüktaz ve kolesterol 7α -hidroksilaz aktivitesi doymuş yağ asiti grubunda
%30-50 daha yüksek iken, kolesterol içeriği keten diyetine yanıt olarak %2.7
daha düşük çıkmıştır. Bunun aksine LDL reseptör konsantrasyonu değişmemiştir. Bu
çalışma hamster hepatik kolesterol metabolizması üzerine ALA diyetinin etkisi
olduğunun bir kanıtıdır. ALA’ ten zengin diyete yanıt olarak hamsterlar daha düşük
bir hepati kolesteril ester düzeyi ve yanı sıra daha yüksek HMGCoA redüktaz ve CYP7A
aktivitesi sergilemiştir. Artan CYP7A1 aktivitesi ise intrahepatik kolesterol havuzu
tükenmesine yol açarak safraya daha çok kolesterol sekresyonunu sağlamaktadır (45).
Ayrıca keten yağı veya perilla yağından elde edilen ALA’dan zengin diyetlerin hamster,
sıçan ve bazı insan populasyonlarında kan kolesterol ve/ veya triaçilgliserol
konsantrasyonlarını azalttığı gösterilmiştir (22).
Yağında %51-52 linolenik asit içeren ve bitki lignanlarından zengin olan keten
tohumunun serum lipitlerini %46 düşürerek hiperkolesterolemik aterosklerozu azalttığı
rapor edilmiş ve antiaterojenik aktivitenin lignan ya da alfa- linolenik asit içeriğine bağlı
olduğu öne sürülmüştür. Bu iddiayı doğrulamak için daha düşük alfa linolenik asit
içeriğine sahip keten tohumu yağı ile yapılan çalışmada serum LDL ve total
kolesterolün düşmesiyle hiperkolesteroemik aterosklerozun azaldığı görülmüştür.
Böylece keten tohumunun bu etkisinin alfa linolenik asit içeriğinden bağımsız olduğu
sonucuna varılmış ve belki de antioksidan aktiviteye sahip olan SDG içerinden
kaynaklanabileceği düşünülmüştür (46).
Sentetik arilnaftalen lignanların total serum kolesterolü ve LDL kolesterolünü
düşürürken, HDL kolesterolünü artırdığı rapor edilmiştir. Lignanların ayrıca kolesterol
33
metabolizmasında rol alan iki önemli enzim alfa hidroksilaz ve açil KoA transferazın
aktivitesini düzenlediği de gösterilmiştir (44).
Keten tohumundan elde edilen SDG lignanının plazma lipit konsantrasyonları üzerine
etkisinin araştırıldığı bir çalışmada postmenopozal 22 sağlıklı kadın lignan içeren veya
içermeyen muffinleri 6 hafta boyunca tüketmiştir. Günde 500 mg SDG sağlayan diyet
ile lignan içermeyen diyet arasında total, LDL ve HDL kolesterol düzeyleri bakımından
farklılık görülmemiştir. Bu sonuçlardan lignan kompleksinin kan lipitleri üzerinde
hiçbir etkisinin olmadığı rapor edilmiştir (47).
Yukardaki çalışmada ketenden elde edilen SDG/lignan kompleksinin kan lipit düzeyini
etkilemediği rapor edilirken, tavşanlarda yapılan bir çalışmada bu kompleksin lipit
düşürücü etkisi bulunmuştur. SDG/ lignan kompleksi ile beslenen tavşanların serum
total koleseterolü %20, LDL kolesterolü %14, serum malondialdehiti %35 ve aortik
malondialdehiti %58 azalmış ve HDL kolesterolü %30 artmıştır. Bunlarla bağlantılı
olarak ateroskleroz gelişimi %34.7 azalmıştır. Sonuç olarak diyet ile indüklenen
hiperkolesterolemik ateroskleroz oksidatif stresle ilişkilidir ve lignan oksidatif stres,
serum total kolesterol, LDL, ve Total kolesterol/ HDL oranını azaltarak, serum HDL
kolesterolünü yükselterek aterosklerozun derecesini azaltmaktadır (48).
Yine tavşanlarda yapılan benzer bir çalışma sonucunda SDG’ in serum kolesterolü,
LDL kolesterolü ve lipit peroksidasyon ürünlerini azaltma ve HDL kolesterolu ve
antioksidan rezervini artırma ile hiperkolesterolemik aterosklerozda azalmayı sağladığı
rapor edilmiştir (49).
Keten bileşeninin olası kan kolesterolünü düşürücü etkilerinden sorumlu olduğunu
araştırmak için yapılan bir çalışmada 22 erkek ve 7 postmenopozal kadın 3 hafta
boyunca günde 20 gram lif sağlayan keten tohumu (kısmen yağı alınmış) veya buğday
kepeği (kontrol grubu) tüketmiştir. Süre sonunda keten tohumunun total kolesterol,
LDL kolesterol, apolipoprotein-B ve apolipoprotein A-1’ i azalttığı ve HDL kolesterolü
üzerinde etkisinin olmadığı görülmüştür. Buradan yola çıkılarak keten tohumu
müsilajının kolesterol düşürücü etkiden sorumlu ana bileşen olduğu ve izole fenolik
lignan bileşeninin ve müsilajın test gerektirdiği kaydedilmiştir (50).
Keten tohumunda bulunan lignan, lif ve proteinler hayvan modelinde ve/veya insanlarda
kolesterolün düşürülmesinde major rol almaktadır. Keten tohumu yağındaki ALA ise
34
karaciğerde triaçilgliserol konsantrasyonunun azalmasıyla sonuçlanan hepatik yağ asit
sentezini azaltmaktadır (51).
Bütün haldeki keten tohumu tüketiminin kan lipit düzeylerine etkisinin araştırıldığı bir
çalışmada günlük 38 gram keten tohumu tüketen hiperkolesterolemik postmenopozal
kadınların LDL kolesterol düzeyleri ve kardiyovasküler hastalıkların önemli bir belirteci
olan lipoprotein A seviyesi de önemli derecede düşmüştür. Keten tohumunun kolesterol
düşürücü etkisinin bileşiminde bulunan alfa linolenik asit ve linoleik asit ile çözünür lif
ve protein yapısında olmayan bileşenler de dahil tek veya birçok bileşiğin aktivitesine
bağlı
olabileceği
bildirilmiştir.
Ayrıca
keten
tohumunda
bulunan
lignanlar
potmenopozal kadınlarda serum lipoprotein A seviyesini düşürdüğü gözlenen
östrojenler gibi östrojenik aktivite göstermekte, 7α-hidroksilaz ve açil KoA kolesterol
transferaz aktivitesini düzenleyerek kolesterolü düşürmektedir (52).
Kontrollü bir çalışmada 3 ay boyunca günlük 40 gram toz keten tohumu tüketiminin
postmenopozal kadınların lipit profili üzerine etkileri incelendiğinde keten tohumunun
koroner kalp hastalıkları için risk faktörleri olarak bilinen total kolesterol, non-HDL
kolesterol ve apo-B yi azaltmada etkili olduğu bulunmuştur. Hipolipidemik etkili keten
tohumunun bu etkisini tek bir bileşeni veya bileşenleri arasındaki etkileşimle mi
sağladığı ise net değildir (44).
Çoğu klinik çalışmada öğütülmüş keten tohumu kullanılırken, yağı alınmış keten
tohumunun kan lipitleri üzerine etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada kan
kolesterolü yüksek olan 29 kadın ve erkek kısmen yağı alınmış keten tohumu ile yapılan
muffinleri 3 hafta boyunca tükettikleri zaman deneklerin triaçilglesrolleri ise %10
artarken, total kolesterolü %5.5, LDL kolesterolü %9.7 ve apo-B %6 oranında
azalmıştır (22).
Keten tohumu statin ilaçlarıyla karşılaştırılabilir düzeyde kolesterol düşürücü etki
sağlamaktadır. Kolesterolü 240 mg/ dl’den büyük olan 240 hastayı içeren bir çalışmada
günlük 20 mg keten tohumu tüketimi bir statin ilacı ile karşılaştırılmıştır. 60 gün sonra
total koleseterol, LDL kolesterol ve total HDL kolesterolünde 2 grupta da önemli
azalma olduğu görülmüş ve 2 grup arasında yararlar açısından fark olmadığı rapor
edilmiştir (53).
Çoğu klinik çalışma keten tohumu yağı tüketiminin kan total kolesterolü ve LDL
kolesterolü üzerinde etkisinin olmadığını göstermiştir. Ancak bir çalışmada 12 hafta
35
boyunca günde 2 yemek kaşığı keten tohumu yağı tüketen erkeklerde kan total
kolesterol seviyesinde önemli bir azalma olduğu rapor edilmiştir. HDL kolesterolü
yapılan 13 çalışmanın dördünde %4 ve %10 arasında azalma göstermiştir.
Triaçilgliserolün ise bir başka 3 çalışmada % 9 ve %25 arasında azaldığı kaydedilmiştir
(22).
Keten tohumu yağının serum lipitleri ve hiperkolesterolemik ateroskleroz üzerine etkisi
araştırılmış ve yüksek kolesterol diyeti ile indüklenen aterosklerozu olan tavşanların, %
5
keten
tohumu
yağı
ile
beslenmesi
sonucunda
serum
lipit
düzeyi
ve
hiperkolesterolemik aterosklerozun derecesinde bir değişiklik gözlenmemiştir (54).
Karaciğer Üzerine Etki: Keten tohumu lignanı SDG diyete bağlı hiperkolesterolemili
farelerde yüksek yağ oranını hafifletmiştir. Buradan yola çıkılarak SDG’nin
hiperkolesterolemi ve orta derede hiperkolesterolemili erkeklerin karaciğeri üzerine
etkisi araştırmak için yapılan bir çalışmada toplam kolesterol seviyeleri 180-240 mg/dl
arasında olan 30 erkek rastgele 3 gruba ayrılmıştır. 12 hafta boyunca 2 grup SDG
kapsülleri (20 veya 100 mg/gün), diğer grup da plasebo kapsülleri almıştır. Sonuçlar
plasebo karşılaştırıldığında 12 hafta sonunda 100 mg SDG kapsülü alan grubun
LDL/HDL oranı önemli derecede azalma göstermiştir. Ayrıca bu grupta bazal seviyeye
göre glutamik pirüvik transaminaz ve γ -glutamil transpeptidaz, plasebo grubuna göre de
γ-glutamil transpeptidaz düzeylerinde ciddi oranda bir azalma görülmüştür. Bu
verilerden günlük 100 mg SDG alımının kan kolesterol seviyesini düşürdüğü ve orta
derecede hiperkolesterolemili erkeklerde hepatik hastalık riskini azalttığı sonucuna
varılmıştır (55).
CCl4’ e bağlı hepatotoksisite üzerine keten tohumu diyetinin etkisini araştırmak için
yapılan bir çalışmada Fischer 344 tipi fareler normal diyet ile beslenen dişi ve erkek
kontrol, %10 keten tohumu içeren diyetle beslenen erkek ve dişi grubu olmak üzere
dörde ayrılmıştır. Karaciğer harabiyetini belirlemede kullanılan 2 önemli enzimden;
alanin aminotransferaz artışı erkek kontrol grubunda 435, diğer grupta 119, dişi kontrol
grubunda 454, diğer grupta da 381 kat bulunmuştur. Plazma γ -glutamil transpeptidaz (γGT) düzeyi ise değişmemiş ancak aktivitesi kontrol grubuna göre diğer grupta daha
yüksek bulunmuştur. Kontrol grubunda bu karaciğer enziminin aktivitesi CCl4 ile tedavi
sonucu erkek farelerde %70, dişilerde ise %25 düşük çıkmıştır. Ancak CCl4’nin bu
etkisi keten tohumu tüketimiyle kalkmıştır. Bütün bu verilerden keten tohumu
36
tüketiminin karaciğer hasarına karşı erkeklerde dişilere göre daha fazla koruyucu olduğu
sonucuna varılmıştır. Karaciğer koruyucu etki de keten tohumundaki etkili antioksidan
olan SDG’ in glutatyon sentezi için γ-GT’ın glutatyon prekürsörlerini oluşturma
yeteneğini korumasına dayandırılmıştır (56).
Bilinen en güçlü antitümör ilaçlardan biri olan sisplatin böbreklerde spesifik doku
toksisitesine sahiptir ve yüksek dozlarda hepatotoksisite gibi daha az yaygın toksik
etkileri açığa çıkabilir. Sisplatinin karaciğer doku hasarına karşı keten tohumu yağının
koruyucu etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada fareler 10 gün boyunca normal
diyet ve keten tohumundan zengin diyetle beslenmiştir. Diyet esnasında sisplatinin (6
mg/kg vücut ağırlığı) tek bir dozu intraperitoneal olarak enjekte edilmiştir. Analiz
sonuçlarında sisplatinin katalaz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz
aktivitelerinde azalma olarak yansıyan antioksidan savunmasına neden olduğu; glikoliz,
trikarboksilik asit döngüsü, glikoneogenez, heksoz monofosfat yolundaki çeşitli enzim
aktivitelerinde değişikliklere yol açtığı ortaya çıkmıştır. Ancak bu değişiklikler sisplatin
ile tedavi edilip keten tohumu yağı ile beslenen farelerde düzgün bulunmuş ve keten
tohumunun biyokimyasal ve antioksidan özelliği ve n-3 çoklu doymamış yağ asidi
içeriğiyle böyle bir etki sağladığı rapor edilmiştir (57).
Böbrek Üzerine Etki: Keten tohumu yüksek n-3 çoklu doymamış yağ asidi profili ve
düşük n-6/n-3 oranıyla böbrekler üzerinde muhtemelen hem inflamatuar hem de
proliferatif yolakları etkileyerek önemli biyokimyasal ve histolojik etkiye ve böylece
renal hastalıkların tedavisinde de bir terapötik ajan potansiyeline sahip olmaktadır (58,
59).
Keten tohumunun renal patoloji ve klinik seyrinin değişimi üzerine etkisi incelemek için
yapılan bir çalışmada farelerin bir kısmı sütten kesildiği andan itibaren %10 keten
tohumu içeren diyet ve kontrol grubu da fare yemiyle beslenmiştir. Sekiz hafta sonunda
keten tohumu ile beslenen hayvanlarda kontrol grubuna göre serum kreatinin düzeyleri
daha düşük, renal intersisyumda kistik değişiklik ve makrofaj infiltrasyonu daha az
bulunmuştur. Tübüler epitelyal hücre apoptozu ve proliferasyonunda ise gruplar
arasında farklılık görülmemiştir. Keten tohumunun farelerde kronik intersisyel nefrit ile
ilişkili polikistik böbrek hastalığını düzelttiği ve bunu da içeriğindeki antiinflamatuar
etkili alfa linolenik asit ve lignanın renal prostanoitlerde inflamasyonu azaltmasıyla
gerçekleştirdiği sonucuna varılmıştır (60).
37
Keten tohumundaki ana lignan SDG guanilat siklaz aktivitesini stimule ederek uzun
süreli hipotansif etkiye yol açmaktadır. Keten tohumunun bu etkisiyle ve biyolojik
oksidasyon enzimlerini korumasıyla oluşturduğu renoprotektif rolünün incelendiği
çalışmada uninefrektomili fareler; kontrol grubu, renal iskemi reperfüzyonlu (RIR)
grup, RIR+ keten tohumunun etanollü ekstresi (200 mg/kg) ile beslenen grup, ve RIR+
400 mg/kg ekstre grubu olarak 4 gruba ayrılmıştır. Kontrol gurubunda RIR
görülmezken, 2., 3. ve 4. gruplarda 45 dakika boyunca renal arter tıkanıklığı ve 4 hafta
süreyle de reperfüzyon meydana gelmiştir. 400mg/kg ekstre RIR hasarından sonraki
hemodinamik değişiklikleri, böbrek ağırlığını, idrar akımını, BUN ve kreatinin
düzeyleri önemli derecede azaltmıştır. Myeloperoksidaz aktivitesi ve TNF-α düzeyleri
onarılmış
ve
RIR’
un
yol
açtığı
oksidatif
hasar
zayıflatılmıştır.
DNA
fragmentasyonundaki azalma ise diyetin antiapoptopik rolünü göstermektedir (61).
Antiaterojenik alfa linolenik asit ve platelet aktive edici faktör reseptör antagonisti
lignandan zengin olan keten tohumunun lupuslu fareler üzerindeki yararlı etkileri
görüldükten sonra lupuslu hastalara 4 hafta boyunca günlük 15, 30 ya da 45 gram
öğütülmüş keten tohumu verilmiştir. 15 gram ve 30 gram tüketen hastaların serum
kreatinini önemli derecede azalmış ve artan keten tohumu dozuyla birlikte kreatinin
klerensi de düşmüştür. Proteinüri 30 gram ve bir dereceye kadar da 40 gram
tüketenlerde azalmıştır. Kompleman C3, üç dozda da önemli ölçüde yükselmiştir. C3b
reseptörlerinin bir ölçüsü olan nötrofillerin CD11b ekspresyonu da anlamlı derecede
düşmüştür. Sonuç olarak 30 gram keten tohumunun iyi tolere edildiği ve lupus nefritinin
patogenezindeki aterojenik ve inflamatuar mekanizmalarda önemli yararlı etkileri
olduğu rapor edilmiştir (62).
Kronik böbrek hastalıkları üzerine protein diyetinin yararlı etkileri vardır. Bitkisel
protein kaynağı olarak soya fasülyesi veya soya bazlı ürünlerin tüketimi kronik böbrek
hastalıklarının gelişimini ve ilerlemesini geciktirebilir. Obezite ve tip 2 diyabetli
sıçanlarda belirli bir süre sonra diyabetik nefropatiye benzeyen nefropati gelişmiş ve
bunlara 6 hafta boyunca % 20 keten tohumu, kazein veya soya protein konsantresi
içeren diyet uygulanmıştır. Süre sonunda proteinüri, glomerüler ve tübülointersisyel
lezyonların azaldığı, keten tohumunun proteinüri ve renal histolojik anormallikleri
azaltmada daha etkili olduğu ve bu etkinin de alınan protein miktarı ve glisemik
38
kontrolden bağımsız olduğu rapor edilmiştir. Ancak keten tohumu ve soya proteinindeki
hangi bileşenin böbrek koruyucu etkiden sorumlu olduğu tayin edilememiştir (63).
Anne farelerdeki keten tohumu veya yağ takviyesi süt ve yavruların dokusunda alfa
linolenik asit miktarını artırmakta ve araşidonik asit miktarını azaltmaktadır. Keten
yağındaki yüksek alfa linolenik asit içeriği renoprotektif etkiye katkıda bulunmaktadır.
Perinatal dönemde keten tohumu yağı diyetinin yavrulardaki renal hasarın ilerlemesine
olan etkilerini araştırmak amacıyla yapılan bir çalışmada, kalıtsal kistik böbrek hastalığı
olan sıçanlara gebelik ve laktasyon süresince %7 keten tohumu veya mısır yağı içeren
diyet verilmiş, ayrıca yaşı 3 haftadan az olan yavrulara da 7 hafta boyunca aynı diyet
uygulanmıştır. Maternal dönem boyunca keten yağı diyetiyle beslenenlerde sütten
kesim sonrası beslenenlere göre renal kist büyümesi %15 daha az olmuştur. Maternal
periyottaki keten diyeti yavruların hastalıklı böbreklerinde mısır yağı diyetine göre
hücre proliferasyonu ve oksidan hasarda daha fazla azalma sağlamıştır. Her iki
dönemdeki keten yağı diyeti renal intersisyal fibrozis ve glomeruler hipertorfide düşüş
yapmıştır. Maternal dönemde verilen keten yağı diyetiyle fareler daha az proteinüri ve
daha düşük kreatin klerensi sergilemiştir (64).
Böbrek ablasyonu olan sıçanlarda yapılan bir çalışmada keten tohumu ve yağının kan
basıncı, plazma lipiti ve üriner prostaglandinler üzerindeki olumlu etkileriyle renal
fonksiyondaki düşmeyi zayıflattığı ve glomerüler hasarı azalttığı rapor edilmiştir. Bu
etkilerinin ise keten tohumunda yüksek miktarda bulunan antiaterojenik ve
antiinflamatuar özellikteki alfa linolenik asite ve trombosit aktive edici faktör reseptör
antagonisti olan lignanlara bağlı olabileceği belirtilmiştir (65).
Böbrek mesleki ve çevresel olarak kurşuna uzun süre maruz kalınca etkilenen kritik bir
organdır. Aşırı maruz kalma akut veya kronik nefrotoksik etkilere neden olabilir.
Kurşun asetat ile indüklenen renal sitotoksisitesi olan erkek farelerde kurşun asetata
bağlı parametrelerin keten tohumu yağı tedavisi sırasında önemli ölçüde değiştiği
görülmüştür. Bu etkileri keten tohumundaki linolenik asit, lif ve lignanın
sağlayabileceği ve biyolojik olarak aktif olan bu bileşiklerin kurşunun şelatlanıp
vücuttan atılmasını sağlayarak böbrek dokusunda birikmesini azaltmış da olabileceği
belirtilmiştir (66).
Kemik Metabolizması Üzerine Etki: Keten tohumu özellikle çoklu doymamış yağ
asitlerinden linolenik asit bakımından zengindir (67). Alfa linolenik asit ise doku
39
kültüründe kemik erimesinin güçlü stimülatörü olan prostoglandin sentezini inhibe
ederek kemik erime oranını ve osteoporozu azaltmaktadır (68, 69).
Alfa linolenik asitten (ALA) zengin diyet kemik oluşumu uygun düzeyde olduğu zaman
kemik erimesini azaltarak kemik sağlığının korunmasına yardımcı olmaktadır. Yirmi
erkek ve 3 kadından oluşan fazla kilolu veya obez sağlıklı gönüllülerde yapılan bir
çalışmada 6 hafta boyunca ceviz, ceviz yağı ve keten tohumu yağından elde edilen ALA
‘ten zengin bir diyet ile ortalama bir Amerikan diyeti karşılaştırıldığında tümör nekröz
faktör (TNF) alfa seviyesi ALA diyeti uygulananlarda düşük bulunmuştur. Bu sonuçlar
da keten tohumu gibi ALA içeren bitkilerin kemik oluşumunu engellemeden
rezorpsiyonunu azaltmak yoluyla kemik metabolizması üzerine koruyucu etkisinin
olabileceğini göstermektedir (70).
Keten tohumu yağı veya östrojen gibi aktivite gösteren SDG’ in böbrek hastalığı ve
sağlıklı durumdaki kemik kütlesi ve yağsız vücut ağırlığına etkisini incelemek için
yapılan çalışmada böbrek hastalığı olan ve olmayan erkek ve dişi fareler 12 hafta
boyunca SDG içeren veya içermeyen keten tohumu yağı ile beslenmiş ve SDG diyeti
uygulanan dişi farelerde daha fazla kilo kaybı gözlenmiştir. Böbrek hastalığı olan iki
cinsiyette de % yağ daha düşük çıkmıştır. Kemik mineral içeriği ve yoğunluğu hastalıklı
farelere göre keten tohumu yağı ile beslenenlerde daha yüksek ve ayrıca kemik mineral
içeriğinin SDG içeren keten tohumu yağı ile beslenen dişilerde erkeklere daha düşük
olduğu gözlenmiştir. Böylece keten tohumu yağının vücut kompozisyonu üzerine
etkisinin cinsiyete özgü, ancak kemik kütlesi üzerine etkisinin cinsiyete özgü olmadığı
saptanmış ve böbrek hastalığı olsun olmasın kemik kütlesini artırdığı ve büyümesini
sınırlamadığı sonucuna varılmıştır (59).
Keten tohumu kemik üzerinde yararlı etkileri olan tamoksifene yapı olarak benzeyen,
antioksidan aktiviteye de sahip olan lignanlar yönünden de zengindir. Yaşlanma,
osteoporoz, inflamatuar hastalıklara yol açabilen serbest radikaller üzerine yapılan in
vivo ve in vitro çalışmalar serbest radikallerin kemikte osteoklast oluşumunu ve kemik
erimesini artırdığını göstermektedir. Keten tohumu lignanı antioksidan etkisiyle
postmenopozal kadınlar tarafından yaşanan kemik kaybı oranının hızını azaltmaktadır
(67). Sadece emzirme sırasında veya yetişkinliğe kadar olan sürede keten tohumu veya
saf lignanı kemik büyüme ve gelişmesine negatif etkisinin olup olmadığı araştırılmış ve
laktasyonun başlangıcından itibaren 50 gün boyunca %10 keten tohumundaki saf lignan
40
diyeti uygulanan dişi farelerin kemik gücünde bir artış olduğu görülmüştür. Gelişen
kemik gücünün östrojen benzeri etki aracılığıyla olduğu varsayılmıştır. Buradan yola
çıkarak erkek farelere de %10 keten tohumu veya saf lignanını içeren diyet ya sadece
laktasyon sırasında ya da erken yetişkinliğe kadar uygulandığında kemik kütle ve güç
ölçüm sonuçları kontrol grubuyla benzer çıktığı için bu diyetin kemik sağlığı açısından
güvenilir olduğu sonucuna varılmıştır (71).
Fitoöstrojenlerin menopozal kadınlardaki kemik metabolizmasına etkisi tartışmalıdır.
Kemik mineral yoğunluğu üzerindeki çalışmalardan çelişkili bulgular elde edilmiştir.
Menopozal kadınlardaki kemik metabolizması üzerine yapılan çalışmalardan birinde 6
hafta süreyle günlük 38 gram keten tohumu tüketen postmenopozal kadınların
serumunda kemik erimesinin bir belirteci olan tartarata dirençli asit fosfataz
aktivitesinde ayçiçeği tohumu ile karşılaştırıldığında belirgin bir azalma görülmüştür.
Bunun aksine randomize çift kör bir çalışmada keten tohumu takviyesi (40 gram/gün 3
ay boyunca veya 25 gram/gün 4 ay boyunca) postmenopozal kadınlardaki kemik
metabolizmasının idrar ve serum belirteçlerinin düzelmesinin indüklenmesinde başarısız
olmuştur. Başka bir çalışmada ise 12 ay boyunca keten tohumu tüketen 101 ve buğday
tohumu tüketen 99 menopozal plasebo kadındaki kemik mineral yoğunluğu ölçümleri
arasında önemli farklılık bulunmadığı rapor edilmiştir. Ancak keten tohumu etkisinin
olmaması
kemik
mineral
yoğunluğunun
zaman
içinde
yavaş
değişimiyle
açıklanabileceği için uzun süreli takip gereklidir (44, 72, 73).
Antikanser Etki: Meme kanseri; Keten en zengin lignan kaynaklarından biridir.
Lignanlar
ise
insan
ve
hayvanlarda
östrojen
metabolizmasını
etkiyelebilen
fitoöstrojenlerdir. Kolondaki bakterilerin etkisi ile ana lignan SDG enterolignan veya
memeli lignanlarına yani enterodiol ve enterolaktona dönüşür. İnsan ve hayvan
çalışmaları keten ve lignanının meme kanserini önleme ve kontrolünde bir rolü
olduğunu desteklemektedir (22). Keten tohumu lignanı hormonal ve hormonal olmayan
eylemlerle antikanser etki göstermektedir. Memeli lignanı enterodiol ve enterolakton
östrojen sentezinde yer alan ve artmış meme kanseri riski ile ilişkili olan iki enzimi
inhibe etmektedir. Memeli lignanları tümör gelişmesini stimüle eden büyüme
faktörlerinin ekspresyonunu değiştirme, hücre proliferasyonunu ve anjiyogenezi inhibe
etme, antioksidan aktive gibi hormonal olamayan yollarla da etki edebilmektedir (22).
41
Keten tohumu lignanının aktivitesi endojen hormon üretim ve metabolizması üzerindeki
bazı etkileri aracılığıyla olabilir. Östrojen metabolizması 2- hidroksillenmiş ve 16ahidroksillenmiş metabolitlerin üretimini içen 2 rakip yolaktan oluşmaktadır. Bu
metabolitlerin biyolojik faaliyetlerinde öne sürülen faklılıklar nedeniyle iki yolağın
dengesi meme kanseri riski için bir belirteç olarak kullanılmaktadır. Postmenopozal
kadınlarda üriner östrojen metabolit salımı üzerine keten tohumu tüketiminin etkisini
araştırmak için yapılan bir çalışmada günlük 0.5-10 gram keten tohumu tüketimi 2hidroksiöstrojen salımı ve doğrusal olarak 2- hidroksiöstrojen /16-hidroksiöstron oranını
artırmıştır. Üriner 16- hidroksiöstron salımında ise belirgin bir farklılık görülmemiştir.
Bu sonuçlardan keten tohumunun postmenopozal kadınlarda kemoprotektif etkilerinin
olabileceğini ortaya çıkarmıştır (74).
Postmenopozal 58.049 Fransız kadın arasında yapılan prospektif bir çalışmada yüksek
miktarda lignan alımının (günde 1395 mikrogramdan fazla) meme kanseri riskinde
azalmaya yol açtığı rapor edilmiştir. Bu çalışmadaki diyet lignanlarının faydalı
etkisi östrojen reseptör pozitif ve progesteron reseptör pozitif meme kanseri
ile sınırlıdır. Bu da lignanın biyolojik etkisinin kontrolünde hormon reseptörlerinin
güçlü bir rolü olduğunu göstermektedir (22).
Keten tohumu meme kanserinin gelişme ve invazyonunu azaltma potansiyeline sahiptir.
Yeni tanı konan meme kanseri olan postmenopozal kadınlarda yapılan bir çalışmada 32
gün boyunca günlük 25 gram keten tohumu tüketimi önemli ölçüde hücre
proliferasyonunu azaltmış, apoptozu artırmış, insan meme hücrelerinde c-erbB2
ekspresyonunu azaltarak hücre sinyallerini etkilemiştir. Ayrıca plasebo grubuyla
karşılaştırıldığında keten tohumu grubunda üriner lignan salımında anlamlı bir artış
gözlenmiştir. Bu verilerden keten tohumunun bileşimindeki lignan sayesinde bu etkileri
sağladığı ve böylece meme kanseri olan hastalarda tümör gelişmesini/ büyümesini
azaltma potansiyeline sahip olduğu sonucuna varılmıştır (75).
Memede ele gelen kistleri olan 383 kadındaki meme kanseri gelişimi ve serum
enterolakton konsantrasyonu arasındaki ilişki araştırıldığında 6.5 yıllık takip süresi
boyunca meme kanseri olan 18 olguda kanseri olmayan kadınlara göre serum
enterolakton düzeyleri anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Burada lignan ve
flavonoidler yoluyla insanlardaki aromataz enziminde bir inhibisyon gözlenmiştir.
Aromataz inhibitörleri meme kanseri tedavisinde ilaç olarak kullanıldığı için lignan ve
42
flavonoidlerden zengin gıda tüketiminin artırarak bu hastalığı azaltmanın mümkün olup
olmadığı sorusu ortaya çıkmaktadır (41).
Yapılan bir araştırmada Finli kadınlarda meme kanseri oranı çok düşük bulunmuş ve bu
da onların yüksek memeli lignanlarının prekürsörü olan SDG ve mateirezinol açısından
zengin diyetle beslenmelerine bağlanmıştır (12).
Keten diyeti tüysüz farelerdeki östrojen reseptör- insan meme kanseri hücrelerinin
gelişme ve metastazını inhibe etmektedir. Farelerdeki SDG beslenmesi lenf nodları,
akciğer ve diğer organlara metastazı azaltmıştır. Keten yağı ile kombine edildiğinde ise
etkisinin daha büyük olup total metastazı %43 oranında azalttığı rapor edilmiştir (76).
Yedi hafta boyunca uygulanan %10 keten tohumu diyeti insan meme kanseri gelişme ve
metastazında önemli bir inhibisyon göstermiştir. Bu etki epidermal büyüme faktörü
ekspresyonu ve insülin benzeri büyüme faktörü-1’ in azalmasına bağlanmıştır. Östrojen
reseptör pozitif meme kanserinde enterodiol, enterolakton ve antiöstrojen ilaç
tamoksifen; kanser hücrelerinin adezyon, migrasyon ve invazyonuna karşı in vitro
inhibitör etki göstermişlerdir (41).
Keten tohumundaki SDG ve alfa linolenik asitin meme tümörünün cerrahi rezeksiyonu
sonrasında nüks ve metastazı üzerine etkisinin araştırıldığı çalışmada operasyon sonrası
keten tohumu, SDG, SDG ve keten tohumu yağı ile ayrı ayrı beslenen farelerde total
metastaz insidansı önemli derecede düşük bulunurken, tümör nüksü açısından gruplar
arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Sonuç olarak keten tohumu ve onun
bileşenlerinin tümör metastazını inhibe ettiği ve primer tümörün cerrahi eksizyon
sonrası nüksüne bir etkisinin olmadığı rapor edilmiştir. Antimetastatik etki lignanın
insülin benzeri büyüme faktörü-I ve epidermal büyüme faktör reseptörü ekspresyonu ile
modüle olan sinyal iletim yollarını veya vasküler endotel büyüme faktörü
ekspresyonunu inhibe etmesine, alfa linolenik asitin ise bu etkileri tamamlayıcı olarak
rol almasına bağlanmıştır (77).
Omega-6 ve omega-3 yağ asitlerinin dimetilbenzantrasen ile oluşturulan meme tümörü
üzerin etkisini incelemek için fareler üzerinde yapılan bir çalışmada aspir yağı, mısır
yağı, balık yağı, keten yağı gibi farklı yağların etkisi test edilmiş ve en fazla koruyucu
etkinin keten tohumu yağında görüldüğü rapor edilmiştir (78).
43
Yine benzer bir çalışmada 8 hafta boyunca keten tohumu yağı eklenmiş diyet ile
beslenen ratlar, mısır yağı ve balık yağı ile beslenenler ile karşılaştırıldığında daha
küçük tümör, daha düşük tümör ağırlığı ve daha az metastaz olduğu görülmüştür.
Ayrıca tümör büyümesi ve metastazı üzerine linolenik asitin inhibitör bir etki gösterdiği
sonucuna varılmış bu da prostaglandin sentez inhibisyonu ve hücresel sitotoksik
aktivitenin düzenlenmesi ve ekspresyonunu içeren sinyallerin stimülasyonunu eş
zamanlı olarak etkileyebilmesine bağlanmıştır (79).
Tamoksifen özellikle de östrojen reseptörü pozitif
adjuvan tedavi
(ER+) meme kanseri için
olarak sıklıkla kullanılan bir ilaçtır. Kanıtlanmış antikanser
etkisine rağmen rahatsız edici yan etkilere sahiptir. Keten lignanının tamoksifenin
antikanser etkisine müdahele mi ettiği yoksa etkilerini güçlendirdiği meme kanseri ola
kadınlar tarafından sık sorulan bir sorudur. Bu soruya cevap vermek için yapılan bir
çalışmada östrojen reseptörü pozitif insan meme kanseri hücreleri üzerine tamoksifen ve
ketenin tek başına veya kombine halde etkileri farelerde araştırılmıştır. Östrojen-bağımlı
MCF-7 hücreleri enjekte edilen farelerde keten diyeti insan ER+ hücrelerinin
büyümesini inhibe etmiştir. Keten, tümör boyutunu düşük 17β-östradiol (insan östrojeni
için bir anahtar) düzeyinde %74, yüksek 17β-östradiol düzeyinde ise %22 geriletmiştir.
Ayrıca tamoksifen ve keten kombinasyonu tek başına verilen tamoksifene göre %53
daha fazla tümör regresyonu sağlamıştır (22, 80).
Keten tohumu yağı ve epidermal büyüme faktör reseptörü 2 (HER 2) pozitif meme
kanseri için birincil ilaç olan transtuzumab (TRAS) kombinasyonunun bu tür hastalarda
nasıl bir etkiye yol açtığını incelemek için yapılan bir çalışma sonucunda keten yağının
trans-tuzumabın
tümör
tümörlerinde HER2
etki HER2
nin
azaltıcı
etkisine
müdahale
etmediği,
fakat
BT-474
büyümesini azaltarak etki gösterdiği belirlenmiştir. Bu
sinyalizasyonunun indirgenmesi üzerinden hücre proliferasyonunu azaltır
ve apoptozisi arttırır. Keten tohumu yağı ve düşük doz TRAS, yüksek doz TRAS
kadar etkili bulunmuştur (81).
8 yıl boyunca izlenen ve meme kanseri tanısı konmuş olan 280 kadında ise izoflavon ve
lignanların düşük alımı ile ilgili bir ilişki bulunmamıştır. Bu sonuca paralel
olarak Finlandiya’da meme kanseri olan 206 kadında yapılan bir çalışmada düşük
serum enterolakton konsantrasyonu ve meme kanseri riski arasında hiçbir ilişki
saptanmamıştır (41).
44
Hayvan çalışmalarından elde edilen bulgular keten ve lignanının güçlü antikanser
etkileri olduğunu göstermektedir. Klinik bulgular da ümit vermesine rağmen ketenin
antikanser etkilerini ve meme kanserinden korunmada keten alımının gerekliliğini
onaylamak için daha fazla klinik çalışma gerekmektedir (22).
Kolon kanseri; Keten tohumunda bulunan lignan ve alfa linolenik asit intestinal ve
kolon tümörü gelişiminin kimyasal korumayla sonuçlanan hücre proliferasyonunda
azalma ve apoptozda artışa yol açmaktadır (82). Laboratuar çalışmalarında lignanların
kolon tümör hücrelerinin büyümesini yavaşlatabildiği görülmüştür. Kanada dergisinde
yayınlanan bir çalışmada 1.095 kolon kanseri olan ve 1.890 kanseri olmayan kişinin
diyet ve kan örnekleri incelendiğinde yüksek miktarda lignan tüketenlerin %27 daha
düşük kolon kanser riskine sahip olduğu bildirilmiştir (83).
Keten tohumundaki SDG’in kolon kanseri riskinin bazı erken işaretlerini azalttığı
gösterilmiştir. Keten tohumunun uzun vadeli koruyucu etki gösterip göstermediğini,
beta glukuronidaz akvitesindeki değişikliğin bu etkide rolü olup olmadığını araştırmak
için farelerde yapılan bir çalışmada 6 gruba ayrılan farelere 100 günlük bazal diyet
(BD), BD + %2.5 veya %5 keten tohumu, BD + %2.5 veya %5 yağsız keten tohumu ve
BD + 1.5 mg SDG diyeti tedavileri başlamadan 1 hafta önce azoksimetan enjekte
edilmiştir. Memeli lignan üretiminin bir indikatörü olan üriner lignan salımı keten
tohumu ve yağsız keten tohumu gruplarında önemli derecede azalırken, çekal beta
glukuronidaz aktivitesi artmıştır. Aberrant crypts focus (kolon kanser prekürsörü) ise
kontrol grubuna göre önemli derecede azalmıştır. Kontrol grubunda mikroadenom ve
polip de gözlenmiştir. Total beta glukuronidaz aktivitesi üriner lignan salımı ile pozitif,
total aberrant crypts focus miktarı ile negatif ilişkilidir. Bu çalışmada keten tohumu ve
yağı alınmış keten tohumu grupları arasında önemli farklılık saptanmadığı için keten
tohumunun kolon kanserine karşı koruyucu bir etkisi olduğu bunun da SDG’ in kısmen
beta glukuronidaz aktivitesini artırmasıyla sağladığı rapor edilmiştir (84).
Yağ asidi kompozisyonu hayvan modellerindeki kolon kanseri gelişiminde hayati rol
oynamaktadır. Farelerde kimyasalla indüklenen kolon kanser gelişimini omega-6 yağ
asitleri artırırken, omega-3 yağ asitleri azaltmaktadır. Lignanların da deney
hayvanlarında kolon tümörü gelişimini önlediği gösterilmiştir. Keten tohumu yağı ve
mısır
yağının
azoksimetanla
indüklenen
kolon
tümörü
üzerindeki
etkilerini
karşılaştırmak için yapılan bir çalışmada iki gruba ayrılan farelere %15 keten tohumu
45
yağı ve %15 mısır yağı verilmiştir. Kolon tümör insidansı ve çeşitliliği mısır yağı
tüketenlerde daha yüksek, COX-1 ve 2 ekspresyonu da keten yağı tüketenlerde daha
düşük bulunmuştur. Ayrıca mısır yağı tüketenlerin kolon ve serumunda omega-6 yağ
asidi miktarı artmışken, keten yağı tüketenlerde omega-3 yağ asidi artmıştır. Bu
verilerden omega-3 yağ asidini yüksek miktarda içeren keten tohumunun omega-6 yağ
asidi içeren mısır yağına göre kolon tümör gelişimini önlemede daha etkili olduğu
sonucuna varılmıştır. Çünkü keten tohumundaki omega-3 yağ asitleri antiinflamatuar
özellikte olan, tümör insidansını ve çeşitliliğini azaltan lökotrienlerin 5 serisi ve
prostaglandinlerin trienoik serisine dönüşmekte ve böylece COX-1 ve 2 düzeyleri
azalmaktadır. Ayrıca keten tohumunda bulunan SDG, aberrant crypts focus gibi kolon
kanser belirtecinin çeşitliliğini azaltmaktadır (85).
Prostat kanseri; Erkeklerde en sık teşhis edilen kanser türü olan prostat kanseri
hormona duyarlı bir tür olup testosteron ve metaboliti dihidrotestosteron ile bağlantılı
tümör büyümesi anlamına gelmektedir (22, 83). Otuz hafta boyunca %5 keten tohumu
ile desteklenmiş bir diyet uygulanan transgenik adenokarsinom prostatlı farelerde
kontrol grubuna göre apoptozda artma ve hücre proliferasyonunda azalma görülmüştür
(86).
Prostat kanseri olan ve ameliyat için bekleyen 25 erkek yaklaşık bir ay boyunca düşük
yağlı diyetin bir parçası olarak günde 30 g öğütülmüş keten tohumu tükettiğinde kontrol
grubuna göre keten tohumu grubunda hücre proliferasyonunun azaldığı ve apoptozun
arttığı görülmüştür. Total testosteron ve serbest androjen indeksi başlangıç ve cerrahi
arasında önemli derecede azalırken, total serum spesifik antijen değerleri değişmemiştir
(87).
15 erkekte 6 ay boyunca keten tohumundan zengin yağdan kısıtlı bir diyetin benign
prostat epiteli üzerine etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada istatiksel olarak
prostat spesifik antijen miktarı ve proliferasyonda önemli azalma görülmüştür. Total
testosteron değerlerinde değişiklik olmamıştır. Bu sonuçlardan keten tohumuyla
desteklenmiş bir diyetin benign prostat hiperplazisi üzerine olumlu etkileri olduğu rapor
edilmiştir (88).
Fitoöstrojenlerin prostat kanserine karşı koruyucu etkisi izoflavonlara dayanmaktadır.
Lignanların etkisi seyrek rapor edilmiştir. Prostat kanser hücrelerinin tedavisi için
yapılan bir çalışmada enterolakton, enterodiol ve genisteinin hücre büyümesini önemli
46
derecede inhibe ettiği ve en yüksek potansiyele genisteinin sahip olduğu görülmüştür.
Ancak insan çalışmalarında tartışmalı sonuçlar elde edilmiştir. Tanı konmuş büyük
populasyonlara yapılan 2 vaka kontrollü çalışmada prostat kanseri ve serum enterolaton
düzeyi arasında bir ilişki saptanmamıştır (41).
Yağ asitlerinin tümör gelişimi üzerine etkisini araştırmak için yapılan bir çalışma
sonucunda hem ALA hem de EPA’nın insan metastatik prostat kanseri hücrelerinin
büyümesini teşvik ettiği görülmüştür. Bununla birlikte kanser hücresinin başka bir türü
olan miyeloma hücresinde ALA ve EPA test edilen tüm konsantrasyonlarda hücrelerin
büyümesini inhibe etmiştir. Fare lösemi kanser hücresi olan başka bir tip kanser
hücresinde ise DHA kanser hücreleri için çok sitotoksik iken ALA ve EPA’in kanser
hücreleri için etkili bir öldürücü olmadığı rapor edilmiştir (22).
35 bening prostat hiperplazili ve 20 prostat kanserli erkekten alınan prostat dokularında
ALA, EPA ve DHA düzeyleri ölçüldüğünde ALA ve EPA prostat kanserli dokuda daha
yüksek bulunmuştur. Ayrıca serum prostat spesifik antijen düzeyleri arttıkça prostat
dokusunun ALA içeriğinin de arttığı rapor edilmiştir. Bu da prostat spesifik antijen ve
ALA düzeyleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu desteklemektedir (89).
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar tümör gelişimini omega-6 yağ asitlerinin
desteklediğini, omega-3 yağ asitlerinin ise inhibe ettiğini göstermektedir. Yağ asitlerinin
insan prostat kanseri ile ilişkili olup olmadığını araştırmak için yapılan bir çalışmada 67
prostat kanser vakasının ve 156 kontrol grubunun eritrosit membranı omega-3 ve
omega-6 düzeyleri belirlenmiştir. Alfa linolenik asitin en düşük düzeyine göre en
yüksek düzeyinde prostat kanseri riski daha yüksek bulunmuştur. Aynı ilişki linoleik
asit için de gözlenmiştir. Sonuçlar linoleik asit içeren diğer çalışmalarla uyumludur ve
total omega-6 yağ asidi prostat kanser riskini artırmaktadır. Ancak hayvan deneylerinin
aksine alfa linolenik asit ve risk arasında olumlu ilişki bulunmuştur. Bu sebeple insan
prostat kanserinde yağ asitlerinin rolünü netleştirmek için daha fazla çalışma
gerekmektedir (90).
Yaklaşık 47.000 erkek üzerinde yapılan bir çalışma sonucunda ALA omega-3 yağ
asitlerinin ilerlemiş prostat kanseri ola erkeklerdeki prostat tümörlerinin büyümesini
stimüle edebileceği bulunmuştur (83). Ketenin prostat kanserine katkıda bulunduğuna
dair kanıt yoktur. Hatta prostat bezinde erken malign lezyonların bir işareti olan
inflamatuar lezyonları düşürerek prostat kanseri riskini azaltabilmektedir (22).
47
Keten tohumu yağında bulunan EFA, prostatın şişmesini ve iltihaplanmasını
önlemektedir. Mesane bezinin şişmesi ile belli olan prostat, yağı kullandıktan sonra
azalmaktadır. Ayrıca EFA’ lerin erkekler için kısırlık tedavisinde son derece önemli
olan sperm sağlığını da koruduğu rapor edilmiştir (83).
Diğer kanser türleri; Keten tohumunda bulunan lignanlar cilt kanserine karşı koruyucu
etkiye sahiptir (83). Cilt kanseri üzerine keten tohumu ve lignanının etkisi ilk olarak
metastaz aşamasında test edilmiş ve içeriğindeki lignanlar sayesinde keten tohumunun
deriden akciğere melanom metastazını önlediği görülmüştür (83, 91).
Bağışıklık durumunun çeşitli indeksleri üzerine n-3 PUFA’ lerin etkisini araştırmak için
yapılan bir çalışmada %21 linolenik asit içeren keten tohumu yağı ile zenginleştirilmiş
bir diyet ile beslenen erkekler, %10 linolenik asit içeren diyet ile beslenen kontrol
grubuyla karşılaştırılmıştır. Keten tohumu yağının derideki gecikmiş aşırı duyarlılık
cevabı aktivitesini azaltma eğiliminde olduğu rapor edilmiştir. İn vitro ölçümlerde keten
tohumu yağının önemli derecede hücresel bağışıklığı baskıladığı görülmüştür. Bu etki
sağlıklı insanlarda istenmemekte ancak otoimmun hastalıkların ya da iltihabi durumların
tedavisi için yararlı olabilmektedir (92).
Tiroid kanserinin östrojen bağımlı bir hastalık olduğu ve bu nedenle fitoöstrojenlerin
alımından etkilenebileceği öne sürülmüştür. Tiroid kanseri ve fitoöstrojen alımı
arasındaki ilişkiyi tayin etmek için San Francisco bölgesinde etnik bir populasyonda
yapılan vaka kontrol çalışmasında genistein ( toplam fitoöstrojenalımının yarısını teşkil
eden), daidzein ve SDG lignanı alınmasının tiroid kanseri riskindeki azalma ile ilişkili
olduğu bildirilmiştir. Menopoz öncesi ve sonrası Asyalı ve beyaz kadınlar için de
benzer bulunan bulgular diyet ve diyet dışı faktörler düzeltildikten sonra zayıflatılmıştır.
Ancak bu populasyonlardaki izoflavon ve lignan alımı çok düşüktür ( sırasıyla 2 ve 0.1
mg). Bu nedenle tiroid kanseri ile lignan ve izoflavon alımı arasındaki bu ilişkiyi
doğrulamak için daha çok çalışma gerekmektedir (91).
İmmun Sistem Üzerine Etki: Ketende bulunan ALA ve lignanlar inflamasyonu belirgin
derecede azaltmaktadır. Böylece kronik inflamasyonun önemli bir özellik olduğu
ateroskleroz, obezite, metabolik sendrom ve diğer kronik hastalıkların önlemesi ve
yönetiminde yararlı bir rol oynayarak immun reaksiyonları düzenlemektedir (14).
Bağışıklık reaksiyonlarını olumlu olarak etkileyebilen keten tohumundaki ALA ve
lignanlar proinflamatuar sitokinlerin salınımını engellemekte ve ALA’ ten zengin
48
diyetler kan C-reaktif protein düzeyini azaltmaktadır. Bu etkileri sayesinde keten
tüketimi aşırı uyarılmış bağışıklık sistemi ile karakterize ateroskleroz, obezite,
metabolik sendrom, diyabet, romatoid artrit, multipl skleroz ve sistemik lupus
eritematozu gibi düzensizliklerin önlenmesi veya tedavisine yardımcı olabilmektedir
(14).
Keten tohumu bileşeni ALA, linoleik asitten araşidonik asit sentezini ve böylece
araşidonik asitten proinflamatuar eikozanoidler üretimini inhibe etmekte ve lenfosit
proliferasyonunu ve sitokin üretimini baskılamaktadır. Keten tohumu lignanı bir iltihap
mediyatörü olan platelet aktive edici faktörü inhibe etmektedir. Bu etkileri sayesinde
keten tohumu lenfosit aktivasyonu ve aşırı uyarılmış bağışıklık yanıtı ile karakterize
romatoid artrit, sedef hastalığı, multipl skleroz ve sistemik lupus eritematoz gibi
bozuklukların tedavisinde kullanılacak potansiyele sahip olmaktadır (93).
ALA’in bağışıklık sistemini etkilemesinin bir yolu da membran fosfolipitlerinin yağ
asiti içeriğini değiştirmesidir.Yapılan klinik bir çalışmada 12 hafta boyunca günlük 2
çorba kaşığı keten tohumu yağı veya 15 gram ALA ile zenginleştirilmiş diyet uygulayan
sağlıklı erkeklerin kırmızı kan hücre membranlarının ALA içeriğinin % 225,EPA
içeriğinin %150 arttığı rapor edilmiştir. Hücre membranlarının artan omega-3 yağ asidi
içeriği ise tümör nekrozis faktör-α ve IL-1β sitokin üretimini azaltmaktadır (14, 94).
ALA’ten zengin diyet kan c-reaktif protein konsantrasyonunu azaltmaktadır. Kan
kolesterolü yüksek olan 23 kadın ve erkekte yürütülen bir çalışmada ALA’ten zengin
bir diyet ile ortalama bir Amerikan diyeti karşılaştırıldığında ALA tüketen gönüllülerde
kan c-reaktif protein konsantrasyonunun %75 azaldığı görülmüştür (95).
İnsan immunokompedansı üzerine n- yağ asitleri diyetini etkisini araştırmak için
yapılan bir çalışmada immnunokompedans indekslerinin
hem
T
hem
de
B
hücre fonksiyonlarına bağlı olduğu ve ketenin genel olarak humoral bağışıklığı
etkilemeden hücresel bağışıklığı azalttığı rapor edilmiştir (92).
Son zamanlarda et ve süt hayvanları için tam yağlı keten tohumunun kullanımına ilgi
artmıştır. Buradaki amacın et ürünlerinin omega-3 yağ asidi ve linoleik asit içeriğini ve
ALA’in immun düzenleyici etkileriyle bazı hastalıklara karşı direnci artırmak olduğu
söylenebilir (96).
49
Antiinflamatuar Etki: Keten tohumu yağı prostaglandin E2, lökotrien, histamin ve
bradikinin ile uyarılan inflamasyonu inhibe edici aktiviteye sahiptir. Yağın ayrıca
araşidonik asit metabolizmasının hem lipoksijenaz hem de sikloksijenaz yolaklarını
inhibe etme kapasitesi de vardır. Bu etkilerinin bir omega-3 yağ asidi olan alfa linolenik
asite bağlı olduğu düşünülmektedir. Çünkü alfa linolenik asit vücutta sikloksijenaz ve
lipoksijenaz yoluyla araşidonat metabolizmasını kompetetif olarak inhibe edebilen
eikosapentaenoik asite dönüşmektedir (97).
Keten tohumu yağı gibi alfa linolenik asit bakımından zengin bitkisel yağlar romatoid
artrit ve ateroskleroz gibi inflamatuar hastalıklarda rol oynayan tümör nekrozis faktör
alfa ve interlökin 1 beta mediyatörlerinin miktarını da azaltmaktadır (98).
Keten tohumundan elde edilen lignan kompleksinin inflamatuar belirteçleri üzerine
etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada sağlıklı postmenopozal kadınlara 6 hafta
boyunca günlük 500 mg SDG sağlayan keten tohumu diyeti veya SDG içermeyen diyet
verilmiştir. SDG içeren diyetle beslenenlerin C reaktif protein konsantrasyonlarında
diğer inflamatuar belirteçlerinden bağımsız bir şekilde önemli derecede azalma
olmuştur (99).
Antiülser Etki: Keten yağı lipoksijenaz inhibitörü, antihistaminik, antikolinerjik gibi
etkilerine bağlı olduğu düşünülen güçlü bir antiülser aktiviteye sahiptir. Keten yağının
farelerde aspirin, indometazin, etanol, rezerpin, serotonin ve stresle, Guinea
domuzlarında histaminle indüklenen gastrik ülser üzerine etkisi araştırılmış, yağın
deney hayvanlarında farklı ülserojenlere karşı önemli derecede antiülser aktivitesi
bulunmuştur. Sabit yağ antikolinerjik ve antihistaminik faaliyet göstererek farelerdeki
asetilkolin, domuzlardaki histamin indüklü kasılmayı inhibe etmiştir. Yağ aynı zamanda
piloru bağlanan sıçanlarda aspirin indüklü gastrik ülserasyon ve gastrik sekresyon/total
asidite üzerinde de önemli bir inhibitör etki göstermiştir. Yağın lipoksijenaz inhibitörü,
histamin
antagonisti
ve
antikolinerjik
etkileri
antiülser
aktivitesine
katkıda
bulunmaktadır. Keten yağı bu özelliklerinden antiülser aktiviteye sahip doğal kaynaklı
bir ilaç olarak düşünülmüştür (100).
Keten tohumundan elde edilen lignan ekstresinin antiülser aktivitesini araştırmak için
yapılan bir çalışmada NSAID indüklü gastrik ülseri olan farelerde beta-karoten ile
lignan aktiviteleri karşılaştırılmıştır. Farelerin mide dokusu çıkarılıp ülser indeks
seviyesi ve glutatyon seviyesi tayin edilmiştir. Sonuçlara göre lignan; farelerde NSAID
50
indüklü gastrik ülser modelinde ülser oluşumuna karşı koruma ve ülseri iyileştirme
aktivitesi göstermektedir. Ayrıca lignanın bu potansiyeli beta-karotenle karşılaştırılabilir
seviyededir. Etki mekanizması ise lignanın serbest radikal süpürücü aktivitesiyle
glutatyon oluşumunu azaltmasına dayandırılmaktadır. Keten tohumunun bu özelliğiyle
gastrik ülser boyunca bir gıda desteği olarak kullanılabileceği düşünülmüştür (101).
Keten yağı ve müsilajının etanol ile indüklenen gastrik ülseri olan farelerde antiülser
aktivitesi araştırıldığında ise hem yağ hem de müsilajın etanol ile oluşturulan gastrik
ülser sayı ve uzunluğunu önemli ölçüde azalttığı, yağın ülser sayısını azaltmada
müsilajdan daha etkili olduğu bulunmuştur. Ayrıca ülser şiddetinin azaltılmasında yağın
5mg/kg oral dozunun 50mg/kg ranitidinden daha belirgin olduğu tespit edilmiştir (102).
Antimikrobiyal Etki: Keten tohumunda bulunan lignan antibakteriyel, antifungal ve
antimitotik aktiviteye sahiptir (103).
Yüzde 52 linolenik asit içeren hidrolize edilmiş keten tohumu yağı metisiline dirençli S.
aureus suşunu inaktive edebilmektedir. Bakteriyal, viral, fungal enfeksiyonlarda keten
tohumu yağı gibi esansiyel yağ asitlerinden zengin yağlar antibiyotik eşliğinde veya
antibiyotik olmadan kullanılabilmektedir. Bu yağlar nontoksiktir ve deri veya
mukozadan kolaylıkla emilebilmektedir (104).
Yapılan bir çalışmada test mikroorgnizmalarına karşı keten tohumunun metanolik
ekstresinin antimikrobiyal etkisi artan sırayla; Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae,
Listeria monocytogenes, Enterobacter aerogenes, Streptococcus sp., Proteus vulgaris,
Bacillus subtilis, Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus olarak bulunmuştur.
Bu etkinin keten tohumunun yağ asiti içeriğine bağlı olabileceği rapor edilmiştir (105).
Keten tohumundaki çoklu doymamış yağ asitleri Lactobacillus plantarum’un bağırsak
mukozasına adezyonunda rol almaktadır. Domuz yavrularının sindirim sistemi üzerine
keten tohumu yağının etkisini araştırmak için yapılan bir çalışmada yağdaki çoklu
doymamış yağ asitlerinin L. plantarum adezyonunu stimüle etmesiyle L. plantarum’ un
Escherichia coli’ yi inhibe edici etkisinin arttığı rapor edilmiştir (106).
Keten tohumunda bulunan flavonoller S. aureus’ un RNA sentezini veya P. Vulgaris’ in
DNA sentezini inhibe etme yeteneğine sahiptir. Ayrıca flavonlar çeşitli bakterilerdeki
membran akışkanlığının azalmasını uyarabilir. Glikolize flavonlar topoizomeraz IV’ un
selektif inhibitörüdür. Flavonoid yapıları ve antimikrobiyal özellikleri ile ilişkili olarak
51
geniş bir antibakteriyel etki sağlamak ve patojen türevlerini inhibe etmek için farklı
keten tohumlarındaki fenilpraponoit türevlerinin karışımı gerekmektedir (107).
Keten tohumunun fungustatik etkisi patates dektroz agar vasatında Penicillium
chrysogenum, Aspergillus flavus ve Penicillium sp. suşuna karşı incelendiğinde sıcaklık
ve zamana bağlı olarak fungal inhibisyon gözlenmiştir (108).
Her mikroorganizma için farklı selektivite ve farklı minimal inhibitör konsantrasyonu
gösteren keten tohumundan elde edilen lignan ekstreleri gram negatiflere göre gram
pozitif bakterilere karşı daha kuvvetli inhibitör etki göstermiştir. Aktivitesi bakteri hücre
duvarıyla birleşerek mikrobiyal büyümeyi inhibe etmesine bağlanmıştır. Aspergillus
flavus ve Aspergillus niger üzerinde de orta derecede inhibitör etkiye sahip olan
lignanın antifungal etki mekanizması ise açıkça gösterilememiştir (109).
Patates dekstroz agarda keten tohumunun fungustatik etkisini araştırmak için yapılan bir
araştırmada %15 keten tohumu konsantrasyonu % 0.2 propiyonik asit ile benzer bir küf
inhibisyon aktivitesi göstermiştir. Fungustatik aktiviteden sorumlu bileşikler ise
araştırılmaktadır. Keten tohumu sağlığa yararlı etkileri ve doğal fungustatik
özellikleriyle gıda ürünlerinde çok fonksiyonlu bir madde olarak kullanılacak bir
potansiyele sahip olmaktadır. Mevcut çalışmalar keten tohumunun depolama ve
paketleme öncesi ısıl işlem görmemiş gıdalardaki küfleri inhibe etmek için
kullanılabileceğini göstermektedir (110).
Laksatif Etki: Yeterli miktarda diyet lifinin kabızlığın önlenmesi ve tedavisinde en
temel unsur olduğu bilinmektedir. Keten tohumundaki müsilaj viskoz solüsyon
oluşturarak ince bağırsakta besin absorbsiyonunu ve gastrik boşalmayı geciktirmekte ve
%40-55 oranındaki yağ içeriği ile birlikte fonksiyonel kabızlık ve kabızlığın baskın
olduğu irritabl bağırsak sendromunda lubrikan, laksatif etki göstermektedir. Uzun
zincirli yağ asitleriyle beraber safra asitleri kolonik hareketi ve sekresyonu
uyarmaktadır. Keten tohumu geleneksel tıpta yüzyıllardır kabızlığı tedavi etmek için
kullanılmasına rağmen bir laksatif olarak keten tohumu kontrollü çalışmaları nadirdir
(41).
Yüz gram kuru keten tohumunda yaklaşık 30 gram bulunan besleyici lif sayesinde tahıl
ve baklagillerde olduğu gibi laksatif etkide artış olmaktadır. Bu da özellikle ilaç
kullanımına ve/veya düşük diyet lifine, inaktiviteye bağlı olarak laksatif etki ile ilgili
kronik sorunları olan yaşlılar için önemlidir. Yaş ortalaması 78 olan 7 kişide yapılan bir
52
çalışmada 4 hafta boyunca günlük 50 gram öğütülmüş keten tohumu diyetiyle günlük
bağırsak hareketlerinin sıklığının arttığı rapor edilmiştir (111).
On sağlıklı genç yetişkinde yapılan bir çalışmada günlük 50 gram öğütülmüş keten
tohumu tozu içeren diyetle beslendikleri zaman haftada bağırsak hareketlerinin %30
arttığı görülmüştür (112).
Lupus nefriti olan 40 hastada yapılan bir randomize çalışmada hastalara günlük 30 gram
toz keten tohumu verilmiştir. İki yıllık çalışmayı tamamlayan 15 hastanın 2’ sinde
laksatif etkide artış görülmüştür (113).
Keten tohumu su ile temas ettiğinde şişerek bağırsakta demülsan bir jel haline gelmekte
ve bu şekilde feçesi yumuşatarak bağırsak hacmini artırmaktadır. Bağırsak tembelliği
olan hastalarda yapılan araştırmalar sonucu bağırsaktaki peristaltik hareketlerin
uyarılması sonucu feçes ağırlığında artış ve transit zamanında düşüş olduğu görülmüştür
(5).
Bir diğer çalışmada da 3 hafta boyunca öğütülmüş keten tohumundan sağlanan günlük 9
gram besleyici lif diyeti uygulanan 26 sağlıklı yetişkinin dışkı ağırlığında önemli ölçüde
artış olduğu rapor edilmiştir (22).
Bir kişisel bakım merkezindeki 21 kişi 2-3 hafta boyunca kahvaltıda her gün 1 yemek
kaşığı öğütülmüş keten tohumu tüketmiş ve bağırsak hareketlerinin sıklığında %30-54
arasında artış yaşamışlardır. Bu çalışma grubunda ayrıca mikro enema %33, fitil
kullanımı %35 oranında azalmıştır (22).
Karşılaştırmalı bir çift kör çalışmada da irritabl bağırsak sendromuyla ilişkili kronik
kabızlığı olan 55 hastaya 3 ay boyunca günlük keten veya karnıyarık otu tohumu
verildiğinde keten tohumu grubunun diğer gruba göre şişkinlik, kabızlık ve karın ağrısı
sorunlarını daha az yaşadığı görülmüştür (114).
Diğer Etkiler: Klinik çalışmalarda keten tohumu yağı tüketiminin fibrinojen,
plazminojen aktivatör inhibitörü-1 aktivitesi, faktör VII ve VIII, antitrombin III gibi
pıhtılaşma faktörlerini etkilemediği görülmüştür. Ancak bir çalışma sonucunda 6 hafta
boyunca keten tohumu yağı tüketen erkeklerde güçlü bir antikoagülan olan aktive
protein C oranının % 40 arttığı rapor edilmiştir. Bu da keten tohumu yağının trombozu
önlemede rolü olduğunu akla getirmektedir (22). Trombosit agregasyonu üzerine keten
etkisini değerlendirmek için yapılan çalışmalarda keten yağının etkisi görülmemiştir.
53
Öğütülmüş keten tohumunun trombin stimülasyonundan sonra %25 azalma yaptığı
kaydedilmiştir (22).
Hormon dengeleyici lignanlar ve keten tohumu yağındaki bitkisel östrojenler menstrual
sorunlarla ve menopozla mücadelede oldukça yararlıdır. Çünkü östrojen ve pogesteron
düzeyleri dengelenmektedir. Ayrıca rahim fonksiyonlarını artırmakta ve kısırlık
sorununu ortadan kaldırmaktadır (41). Keten tohumu yüksek miktarda B12 vitamini
içermektedir. Bu sebeple vejeteryanlar için son derece gereklidir. Boğaz, ağız boşluğu
ve dişeti hastalıklarında gargara olarak kullanılabilmektedir. İçeriğindeki omega-3 yağ
asitleri doygunluk hissi uyandırarak daha az yemeyi sağlamakta ve böylece kilo
vermeye yardımcı olmaktadır (41).
Keten tohumu yağındaki F vitamini olarak bilinen alfa linolenik asit içeriğiyle egzema
gibi deri hastalıkları için faydalıdır (4).
L.usitatissimum kozmetik ve veteriner hekimlikde de kullanılmaktadır. Japonyada'ki
Kokai firması aldığı patent ile keten tohumunu cilt bakım ürünlerinde kullanmaktadır.
Keten tohumu zengin alfa linolenik asit taşıması nedeniyle cilt için kullanılan
preparatlarda, antioksidan, antiinflamatuar, hücre yenileyici ajan ve UV koruyucu
maddelerle birlikte yer almaktadır (12).
Keten tohumu yağı safra taşı oluşumunu önler ve önceden oluşmuş taşları ortadan
kaldırır. Sinir sitemini ve hafızayı güçlendirir. Konsantrasyon bozukluğu ve yaşa bağlı
dikkat dağınıklığına iyi gelir. Kötü öksürüğü tedavi eder (41).
2.1.1.1.8. Linum usitatissimum’un Prospektüs Bilgileri
Terapötik endikasyonlar
Kabızlık, irrite kolon, irritabl bağırsak sendromu, divertikülit, gastrit ve enteritin kısa
süreli semptomatik tedavisinde dahili, ağrılı deri enflamasyonlarında ise harici olarak
kullanılmaktadır (115).
Dahili kullanım;
Kabızlık; 1 yemek kaşığı tüm veya kırılmış keten tohumu günde 2-3 kez en az 150 ml
su ile alınır (27).
Gastrit, enterit; 2-3 yemek kaşığı toz keten tohumu kullanılarak lapa hazırlanır (27).
54
Kronik özofajit; keten tohumu kullanmadan önce öğütülür. Yarım litre suya 2 yemek
kaşığı konur ve kaynatılır. Süzdükten sonra sıvı içilir. Ticari ürün kullanılması tavsiye
edilir. Günde birkaç kez 3-4 yudum alınır. Kahvaltıdan önce ılıkken veya gün içinde
porsiyonlar halinde tüketilir (27).
Kronik gastrit; çay karışımı; 1 kupa kaynamış suda 1 çay kaşığı keten tohumu 10 dakika
demlenir. Günde 2-3 defa 1 kupa içilir. Lapası ise ¼- ½ litre suda 1-2 yemek kaşığı
dövülmüş keten tohumu 1 gece buzdolabında ıslatılır (27).
Kronik konstipasyon; 2-4 yemek kaşığı kırılmış veya bir miktar öğütülmüş keten
tohumu meyve kompostosu ile karıştırılır. Günde 1-3 kez içilir (27).
Harici kullanım;
İnflamatuar deri hastalıkları için 125 gram toz keten tohumu ve 1 kupa su kullanılarak
lapa yapılır ve uygun bir örtü ile sarılır (27).
Yara ve yanık tedavisinde keten tohumu yağı kireç linimenti halinde kullanılır. Bu
liniment; bir şişeye bir kısım bezir yağı ve üzerine bir kısım kireç suyu ilave
edilip, kuvvetle çalkalanmasıyla hazırlanır. Meydana gelen beyaz renkli merhem
yanıklar üzerine sürülür (8).
Sinüzitte keten tohumu 1:2 oranında su ile karıştırılır. Karışım lapa için uygun kıvama
gelinceye kadar kaynatılır. Bir-iki yemek kaşığı lapa keten beze sarılır ve iki sıcak su
doldurulmuş şişenin arasına yerleştirilir. Altı-sekiz lapa toplamı yapmak için tekrarlanır.
Hastanın dayanabildiği kadar sıcak olacak şekilde nazal ve frontal sinüs bölgelerine
uygulanır. Küçük bir havlu veya yün bez ile örtülür. 4-5 dakikada bir taze lapa ile
değiştirilir. Tedavi süresi 20-30 dakikadır. Günlük 1-3 kez uygulanır (27).
Çıban tedavisinde ise küçük bir keten torbasının üçte biri keten tohumu ile doldurulur.
Torba dikilir, sonra kısa bir süre kaynatılır. Tohumlar şişince torba sıkılır ve mümkün
olduğunca sıcak bir şekilde etkilenen bölgeye uygulanır (27).
Kontrendikasyonlar
Oral yoldan yüksek miktarda keten tohumu alınması bağırsak (ileus) hareketlerinin
durmasına neden olabilir. Bu nedenle ishal, irritabl bağırsak sendromu, divertikülit veya
inflamatuar bağırsak hastalığı (crohn, ülseratif kolit) olan kişiler olası müshil etkisi
nedeniyle keten tohumundan kaçınmalıdır (116).
55
Bir çalışma sonucu ağız yoluyla alınan keten tohumu ya da keten tohumu yağının
bipolar bozukluğu olan kişilerde mani ya da hipomaniye neden olabildiğini
gösterilmiştir (116).
Keten tohumu ürünlerinin ağız yoluyla kullanıldığı durumlarda keten tohumu ve keten
tohumu yağındaki omega-3 yağ asitleri kan şekerini yükseltebilir. Ayrıca glikoz
absorbsiyonu gecikebilir. Bu sebeple diyabetiklerde dikkatli olunmalıdır (114, 116,
117).
Yemek borusu, ileus ya da bağırsak darlığı veya bağırsak tıkanıklığı olanlar keten
tohumu (yağı değil) kullanmamalıdır (116).
Kan trigliseriti yüksek olan kişiler hayvan çalışmalarındaki trigliserit üzerine belirsiz
olan etkiden dolayı keten tohumu ve yağından uzak durmalıdır (116).
Bir çalışmada ağız yoluyla günlük keten tohumu tozu alan kadınların menstrual
döneminde değişiklikler olduğu rapor edilmiştir. Keten tohumu östrojen benzeri etkisi
nedeniyle (yağının değil) endometriozis, polikistik over sendromu, miyom, rahim,
yumurtalık ya da meme kanseri gibi hormona duyarlı durumların olduğu kadınlarda
dikkatli kullanılmalıdır (116).
Önceki çalışmalara dayanarak keten tohumu ve yağının kanın pıhtılaşma zamanını
azaltarak kanama riskini artırabileceği söylenmiştir. Bu sebeple kanama bozukluğu
olanlar, kanama riskini artıran ilaç alanlar ve tıbbi, cerrahi veya diş prosedürleri
geçirmeyi
planlayanlarda
dikkatli
kullanılması
tavsiye
edilmektedir.
Hayvan
çalışmalarında keten tohumunun kırmızı kan hücrelerinin sayısını artırdığı görülmüştür
(116).
İnsanlardaki çeşitli çalışmalar sonucu keten tohumunda bulunan alfa-linolenik asitin
erkeklerde prostat kanseri riskini artırdığı rapor edilmiştir. Prostat kanseri olan
erkeklerdeki küçük bir çalışmada ise keten tohumu takviyesinin prostat spesifik antijen
düzeyini artırmadığı görülmüştür. Bu konuda daha fazla bilgi edilene kadar prostat
kanseri olan erkekler veya olma riski olanlar keten tohumu ve alfa-linolenik asit
takviyesinden kaçınmalıdır (116,117).
Hipotiroidizimli hastalarda da dikkatli kullanılması gerektiği ile ilgili ise çok az bilgi
mevcuttur (116).
56
Uyarılar
Keten tohumu inflamatuar bağırsak sendromunda kullanılacaksa kullanımdan önce
kendi ağırlığının 10 misli kadar sıvı ile şişmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde bezoar ve
bağırsak tıkanması meydana gelebilir. Hem keten tohumu hem de yağı ishale neden
olabilir (115, 117, 118). Kitle oluşturan laksatiflerin etki mekanizmasından dolayı
optimum faydayı sağlayabilmek için minimum 2-3 gün kullanılmalıdır. Abdominal ağrı
oluşursa veya 48 saat sonra herhangi bir cevap görülmezse kullanım durdurulmalı ve
tıbbi destek alınmalıdır (115).
470 kcal/100g kadar kalori içeren keten tohumunu obezite sorunu olan kişiler
öğütülmüş yerine bütün olarak kullanmalıdır (115).
Keten tohumu ya da keten tohumu yağı açık yara ya da kesilmiş cilde uygulanmamalıdır
(116).
Gebelik ve anne sütü
Keten tohumu lignan bileşeninin potansiyel hormonal aktivitesinden dolayı hamile veya
emziren kadınlar için güvenilir olmayabilir. Bir hayvan deneyinde gebe sıçanların
diyetlerinde %5-10 arası keten tohumu tüketmesinin yavruların üreme organları ve
fonksiyonları
üzerinde
değişikliklere
yol
açtığı
görülmüştür
(114).
Ayrıca
postmenopozal kadınlarda yapılan bir çalışmada keten tohumu kullanımının östrodiol ve
östron düzeylerini düşürdüğü ve serum prolaktin düzeylerini artırdığı bulunmuştur
(119).
Keten tohumu menstrüasyonu uyarabileceği veya diğer hormonal etkileriyle gebelikte
zararlı olabileceği için tohum ya da yağın gebelik ve emzirme sırasında kullanımı
tavsiye edilmemektedir. Hayvan çalışmaları olası zararlı etkileri göstermektedir ancak
insanlar hakkında çok az bilgi vardır (116).
Yan etkiler
İnsanlarda keten tohumunun güvenliği ile ilgili az sayıda çalışma vardır. Mevcut
araştırmalarda keten tohumu ve yağ takviyelerinin iyi tolere edildiği görülmektedir.
Keten tohumu ürünlerinin yan etkisi olmadan uzun süreli tarihsel kullanımı rapor
edilmiştir. Ancak olgunlaşmamış keten tohumunun zehirli olduğuna inanılmakta ve
yenilmemektedir. Ham keten tohumu ya da keten tohumu bitkisi kanda zehirli bir
57
kimyasal olan (önerilen dozda alındığında bu etki olmamaktadır) siyanür düzeyini
artırabilmektedir (116).
Keten tohumunun laksatif etkisi; diyare, artmış bağırsak hareketleri ve karın bölgesinde
rahatsızlığa neden olabilir (116).
Yirmiyedi gün boyunca % 0.1 SDG diyet takviyesi uygulanan sıçanların plazma ve
karaciğerinde E vitamini düzeyleri beklenmeyen ve önemli bir düşüş göstermiştir (120).
Yapılan çalışmalarda keten tohumuyla beslenmenin civciv ve hindilerde zayıf büyümeve
tipik B vitamini eksikliği belirtilerine yol açtığı görülmüştür. Bu etki ise inaktif
pridoksin fosfatın stabil bir türevine dönüşebilen linatine dayandırılmaktadır. Keten
tohumundaki 100 ppm linatin varlığı düşük olarak değerlendirilmektedir (41).
Teorik olarak keten tohumu (yağı değil) oksidatif stres olarak adlandırılan reaksiyondan
dolayı hücre hasarı riskini artırabilir. Bu konuda çelişkili sonuçlar rapor edilmiştir
(116).
Alerjiler
Keten tohumu alerjisi ilk kez 1930 yılında tanımlanmıştır. Ve o zamandan bu yana nadir
olarak bildirilmiştir. Günümüzde unlu mamüllerde ve laksatif olarak kullanımındaki
artışın; karın ağrısı, bulantı, diyare, yaygın ürtiker, akut dispne, burun akıntısı,
hapşırma, burun tıkanıklığı, kaşıntı ve yaygın halsizlikle seyreden anaflaksi tablosu
şeklinde ortaya çıkan alerjik reaksiyonlarda artışa yol açacağı tahmin edilmektedir.
Keten tohumu allerjenin SH2 gruplarıyla bağlanmış olan 28 kDa ağırlığındaki
monomerlerden oluşan bir dimer olduğu gösterilmiştir (121, 122, 123).
Tıbbi literatürde sadece bir avuç keten tohumuna karşı alerji rapor edilmiştir. Prevalansı
ise bilinmemektedir. Aynı şekilde diğer alerjenler ile ketenin çapraz reaksiyonu üzerine
herhangi bir veri yoktur (22).
Herhangi bir hastalık olmaksızın sağlık içeceği olarak alınan keten tohumunun çayır ve
yabani ot duyarlılığı ve alerjik hastalık öyküsü olanlarda kullanıma dikkat edilmelidir
(124).
İlaç etkileşimi
Keten tohumunun (yağının değil) oral kullanılması diğer ilaçların emilimini azaltabilir.
Bunu önlemek için keten tohumu 1 saat önce veya 2 saat sonra alınmalıdır (113, 116).
58
Lityum kullananlar dikkatli olmalıdır. Çünkü duygudurum düzenleyici ilaçların etkisini
değiştirebilir (115, 116).
Keten tohumu teorik olarak kan basıncını düşüren alfa linolenik asit içermektedir. Kan
basıcını düşüren ilaç kullanan bireyler keten tohumu alırken dikkatli olmalıdır (116).
Laksatifler keten tohumunun laksatif etkisini artırarak diyareye yol açabilir (116, 113,
125).
Keten tohumu ve yağı hayvanlarda kolesterol düzeylerini düşürmüştür ancak insanlarda
karışık sonuçlar göstermiştir. Teorik olarak keten tohumu kan lipitlerini (kolesterol ve
trigliserit) düşüren ilaçların etkisini artırmaktadır (116).
Hormonal ilaçlar etkilenebilir. Keten tohumu diyeti kanser tedavisinde kullanılan
tamoksifenin etkisini artırabilir (116). Bazı kaynaklarda östrojen ile birlikte
kullanımının güvenli olduğu belirtilmiştir (125).
Çalışmalarda çelişkili sonuçlar rapor edilmekle beraber keten tohumu ve yağındaki
omega-3
yağ
asitleri
diyabet
tedavisinde
kullanılan
insülin
ve diğer oral
antidiyabetiklerin etkisini azaltarak kan şekerini yükseltebilir (42, 116).
Doğum kontrol hapları ve diğer hormon preparatları üzerine etkisi bilinmemektedir
(42).
Niasin ile birlikte alındığında kızarmayı artırır (125).
Aspirin, antikoagülan, varfarin, heparin, antiplatelet etkili ilaçlarla birlikte alındığında
trombosit agregasyonunu imhibe ederek kanama riskini artıracağı için dikkatli
olunmalıdır (42,113).
Keten tohumu ayrıca metaxalon gibi kas gevçeticiler, lansoprozol gibi asit refleksi için
kullanılanlar veya treprostinil gibi prostaglandinler ile etkileşebilir (42).
Bitkiler ve diyet takviyeleri ile etkileşim
Keten tohumu tüketimi (yağı değil) vitamin ve diğer oral yoldan alınan takviyelerin
emilimini azaltabilir. Bu nedenle vitamin ve takviyeler keten tohumu dozundan 1 saat
önce veya 2 saat sonra alınmalıdır (42). Keten tohumu özellikle Psyllium ve E
vitamininin etkilerini değiştirebilir (42).
59
St. John's wort (Hypericum perforatum), kava (Piper methysticum) veya kedi otu
(Valeriana officinalis) ve diğer ruh halini değiştirici bitkiler ile keten tohumu
kombinasyonunda dikkatli olunmalıdır (42).
Keten tohumu kan basıncını düşüren alfa-linolenik asit içerdiği için kan basıncını
düşüren takviyeler ve bitkilerle birlikte dikkatli kullanılmalıdır (42).
Laksatif etkisinden dolayı bu etkiye sahip bitkiler ve takviyelerle dikkatli
kullanılmalıdır (42).
Tip 2 diyabetlilerin kan şekeri üzerine keten tohumu etkisi karışık olduğu için kan
şekerini yükselten takviyeler ile keten tohumu kullanımına dikkat edilmelidir (42).
Keten tohumu teorik olarak östrojen benzeri kimyasallar içermektedir. Bu sebeple
östrojen benzeri özelliğe sahip olan takviyelerle kombinasyonuna dikkat edilmelidir
(42).
İnsanlarda yapılan çalışmalar keten tohumu ve keten tohumu yağının kanama riskini
teorik olarak artırdığını gösterdiği için böyle etkiye sahip bitki ve takviyelerle
kullanıldığında dikkatli olunmalıdır (42).
Keten tohumu kan kolesterol seviyesini düşürebildiği için kan kolesterolunü düşürücü
bitki ve takviyelerle dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır. Kolesterol düzeylerinin
izlenmesi ve doz ayarlaması gerekebilir (42).
Ayrıca kanser tedavisi veya önlemesi için alınan bitki ve takviyeler ile keten tohumu
etkileşebilmektedir (42).
Doz
Yetişkin (18 yaş üstü); 10 ila 250 gram arasında oral kullanılabilir. Tüm veya
öğütülmüş keten tohumu bir sıvı ile karıştırılıp ağız yoluyla alınabilir. Genellikle bu
formun 1 çorba kaşığı 6-12 gram sıvı ile karıştırılır ve günde 3 defa ağız yoluyla alınır.
Bazı çalışmalar kişi ağırlığının kilogramı başına 60-80 gram çözünür keten tohumu
lifinin kullanılabileceğini göstermektedir. Keten tohumunun bu sıvı formları keten
tohumu yağı preparatları ile karıştırılmamalıdır (116).
Nemli bir kompres oluşturmak için keten tohumu unu sıcak ya da ılık su ile
karıştırılarak günde 3 kez deri üzerine uygulanabilir. Keten tohumu lapasının ne kadar
süre kullanılması gerektiği ise açık değildir (116).
60
Çocuklar (18 yaş altı); çocuklarda keten tohumu ya da yağının kullanımını tavsiye
etmek için yeterli bilgi mevcut değildir (116).
Günlük keten tüketimi
Diğer lifli gıdalar gibi çok fazla yenirse sindirim sistemini hızlı bir şekilde bozabilir.
Dengeli bir diyetteki günlük ALA ihtiyacını 5 g (1 çay kaşığı) keten tohumu yağı veya 8
g (1 yemek kaşığı) keten tohumu tozu karşılayabilir (14).
Keten tohumu güvenliği
Keten tohumu toksisitesi büyük oranda siyanojenik glikozitlerin varlığına bağlı olarak
gelişmektedir. Nitrilin biyotransformasyonunun bir sonucu olarak siyanojenik
glikozitlerden salınan siyanür, siyanür zehirlenmesi ve hayvanlarda büyümenin
baskılanmasına yol açabilir (41).
Bu nedenle hidrojen siyanür toksik ve letal dozun altında olmalıdır. Önerilen miktar
günlük 1-2 yemek kaşığı (yaklaşık 5-10 mg hidrojen siyanür içerir) keten tohumudur.
Yetişkinler için inorganik siyanür akut toksik dozunun 50-60 mg olduğu tahmin
edilmekte ve günlük 30-100 mg altının detoksifiye edilebildiği düşünülmektedir (13).
Siyanojenetik glikozitler taşımasına rağmen 150-300 g toz keten tohumu tek doz
halinde toksik değildir (115). Siyanür zehirlenmesinin belirtileri ise baş ağrısı, taşikardi
ve merkezi sinir sistemi bozukluklarıdır (41).
Toprak kaynaklı kadmiyum içeriği de istenmeyen toksik etkilere neden olabilecek bir
bileşen olarak ileri sürülmüştür. Finlandiya’ da gıda ürünlerindeki kadmiyum için resmi
bir limit bulunmamaktadır. Almanya’ da sınır 0.3 mg/kg’ dır. Fin halkının haftada 70
mikrogram kadmiyuma (Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen en üst sınır % 16’
dır.) maruz kalmaktadır (41). Geçmişte bazı ticari keten tohumlarında önerilen devlet
sınırlarının ötesinde kadmiyum düzeyi tespit edilmiştir. Keten tohumunun kronik
kullanımında bu göz önüne alınmalıdır. Günde 6 gram keten tohumu tüketen bir kişi ise
günlük 5 mikrogram kadmiyum almaktadır (27, 41).
Bitki lignanlarının toksisitesi ise sorgulanmaktadır. Henüz saf keten tohumu lignanı ile
yapılan bir toksisite testi rapor edilmemiştir. Bununla birlikte SDG, sinnamik asit
glikozit ve hidroksimetil-glutarik asit içeren bir lignan kompleksinin tavşanların
hemopoietik sistemi üzerinde olası etkileri 40 mg/kg 2 ay boyunca oral yoldan verilerek
61
test edilmiş ve kırmızı, beyaz kan hücreleri veya trombositler üzerine herhangi bir
olumsuz etki görülmemiştir (41).
Antipridoksin faktör olarak tanımlanan linatin civcivlerde bir problem iken insanlardaki
vitamin B6 eksikliği ile bir ilişkisi bulunmamıştır (13).
Keten tohumunun aşırı dozu solunum güçlüğü, halsizlik, nöbet, felç ve yürümede
güçlüğe neden olmaktadır (116,117).
Laboratuar notları
Keten tohumu karaciğer laboratuar sonuçlarını değiştirebilir. Kanama riskini artırabilir.
Prostat spesifik antijen ve kan pıhtılaşma testlerini değiştirebilir (117). Trigliserit
düzeyleri azalabilir ve bazı hastalarda test sonuçları hiperlipoproteinemiyi gösterebilir
(113). Kan şekeri düzeyini artırabilir. Ayrıca hayvan çalışmalarında kırmızı kan
hücrelerinin sayısını artırdığı görülmüştür (117).
2.2. SABİT YAĞLAR
Sabit yağlar doğal madde gruplarından olan lipitler altında yer almaktadır. Lipitler 2 ana
grupta incelenirler.
1. Sabunlaşabilen lipitler ( trigliserit, mum, fosfolipit, sfingolipit)
2. Sabunlaşamayan lipitler ( steroitler, prostaglandinler, terpenler) (126).
Sabunlaşabilen lipitler grubunda yer alan sabit yağlar, gliserol esterleri veya
trigliseritleri olup 3 molekül yağ asidi ile gliserin arasında oluşan esterleşme
ürünüdürler (126).
Yağların yapısı genelde trigliserit biçimindedir. Bir gliserolün her üç alkol grubuna da
aynı yağ asiti bağlanıyorsa basit (örneğin; tristearin, tripalmitin), farklı yağ asitleri
bağlanıyorsa (örneğin; oleodistearin) karışık gliserit oluşur (127, 128) (Şekil 2.3.)
62
Şekil 2.3. Basit ve karışık gliserit (127)
Sabit yağlar serbest yağ asitleri,
sabunlaşmayan kısımlar ve gliserit içerirler.
Sabunlaşmayan kısımlar, steroller ile A, D, E vitaminleri gibi yağda eriyen
vitaminlerden başka az miktarda uçucu yağ, reçine, hidrokarbür ve acı maddeler de
ihtiva ederler (4).
Sabit yağlarda bileşimin ağırlık olarak %90’ı yağ asiti, %10’ u ise gliseroldur (126).
Yağ asitlerinin genel formülü; R-(CH2)n –COOH ‘ dur. 4-36 C arasında karbon içeren,
zincirin ucunda ise karboksil grubu bulunduran uzun zincirli hidrokarbonlardır.
İçerdikleri karbon sayısına göre; kısa zincirli yağ sitleri (2-4 C), orta zincir uzunlukta
yağ asitleri (6-10 C) uzun zincirli yağ asitleri (12-26 C) olarak gruplandırılabilirler
(129). Doymuş yağ asitleri,
doymamış yağ asitleri,
ek gruplu yağ asitleri, siklik
(halkalı) yağ asitleri olmak üzere 4 sınıfa ayrılırlar.
Doymuş yağ asitleri: Karbon-karbon atomları arasında tek bir kovalent bağ bulunan ve
oda sıcaklığında genelde katı olan yağ asitleridir. (Şekil 2.4.) Bu yağ asitlerinden zengin
olan yağlar doymuş yağ olarak adlandırılır. Hiç yağ yenilmese bile bu yağ asitleri insan
vücudunda karbonhidrat metabolizması ile oluşan ürünlerden sentez edilebilir (130).
Şekil 2.4. Doymuş yağ asidi zincirinde C atomları (130)
63
En basit yağ asidi Tabloda 2.10 da görüldüğü gibi 2 karbona sahip asetik asittir. Asetik,
propiyonik ve bütirik asit, ruminant metabolizmasında önemli yere sahip olan uçucu
yağ asitleri olarak adlandırılmaktadır. Stearik ve palmitik asit ise hayvansal yağlarda en
çok bulunan doymuş yağ asitleridir (127).
Tablo 2.10. Doymuş yağ asitleri (127)
Asetik Asit
C2H4O2
CH3COOH
Propiyonik Asit
C3H6O2
CH3CH2COOH
Bütirik Asit
C4H8O2
CH3(CH2)2COOH
Kaproik Asit
C6H12O2
CH3(CH2)4COOH
Kaprilik Asit
C8H16O2
CH3(CH2)6COOH
Kaprik Asit
C10H20O2
CH3(CH2)8COOH
Laurik Asit
C12H24O2
CH3(CH2)10COOH
Miristik Asit
C14H28O2
CH3(CH2)12COOH
Palmitik Asit
C16H32O2
CH3(CH2)14COOH
Stearik Asit
C18H36O2
CH3(CH2)16COOH
Araşidik Asit
C20H40O2
CH3(CH2)18COOH
Behenik Asit
C22H44O2
CH3(CH2)20COOH
Lignoserik Asit
C24H48O2
CH3(CH2)22COOH
Serotik Asit
C26H52O2
CH3(CH2)24COOH
Montanik Asit
C28H56O2
CH3(CH2)26COOH
Doymamış yağ asitleri:
Karbon zinciri üzerinde çeşitli konumlarda karbon-karbon
atomları arasında bir veya daha fazla kovalent çift bağ içeren yağ asitleridir. (Şekil 2.5.)
Bu yağ asitlerinden zengin olan yağlar doymamış yağ olarak isimlendirilir. Bu yağlar
64
vücudun gereksinim duyduğu zorunlu yağ asitlerinden olup oda sıcaklığında sıvıdır ve
büyük bir kısmı bitkisel kaynaklıdır (130).
Şekil 2.5. Doymamış yağ asidi zincirinde C atomları (130)
Doymamış yağ asitleri yapılarındaki çift bağdan dolayı doymuş yağ asitlerine göre daha
reaktiftirler. Çift bağ sayısı arttıkça reaktivite artar. Doymamış yağ asitleri yapılarındaki
çift bağ sayısına göre tekli doymamış ve çoklu doymamış yağ asidi olarak 2
gruba ayrılırlar. (130) Tekli doymamış yağ asitleri; yapılarında bir tane çift
bağ içerirler. Palmitoleik
önemli iki
üyesidir.
asit
(C16:1)
Palmitoleik
ile
asit
oleik
daha
çok
asit
(C18:1)
deniz
bu
grubun
hayvanları
yağında
bulunurken, oleik asit tüm doğal yağların yapısında yer alır. Çoklu doymamış yağ
asitleri; birden fazla çift bağ içeren yağ
asitleridir.
Linoleik
(C18:2),
linolenik
(C18:3), araşhidonik (C20:4), eikosapentaenoik (C22:5) ve dokosahekzaenoik (C22:6)
asit en önemli çoklu doymamış yağ asitleridir. Beslenmede önemli esansiyel yağ
asitleri olan çoklu doymamış yağ asitleri F
Bunların ürünlerde belirl düzeylerde bulunması
vitamini
olarak
da
adlandırılır.
gerekir (130). Hayvansal yağlarda
en çok bulunanları; palmitoleik, oleik, linoleik ve araşidonik asittir. Doğada en
çok bulunanlar ise sırasıyla; oleik, palmitik, miristik ve stearik asittir (127).
Tablo 2.11. Doymamış yağ asitleri (127)
Palmitoleik Asit
C16H30O2
CH3(CH2)5CH=CH(CH2)7COOH
Oleik Asit
C18H34O2
CH3(CH2)7CH=CH(CH2)7COOH
Linoleik Asit
C18H32O2
CH3(CH2)4CH=CHCH2CH=CH(CH2)7COOH
Alfa Linolenik Asit
C18H30O2
CH3CH2CH=CHCH2CH=CHCH2CH=CH(CH2)7COOH
Araşidonik Asit
C20H32O2 CH3(CH2)4CH=CHCH2CH=CHCH2CH=CHCH2CH=CH(CH2)3COOH
65
Hayvan organizması tarafından sentez edilemeyip mutlaka dışarıdan alınması gereken
yağ asitlerine esansiyel yağ asitleri denir. Bunlar birden fazla çift bağ içeren linoleik,
linolenik ve araşidonik asittir. Hayvansal organizma bir tane çift bağ yapabilmekte,
dolayısıyla 2,3,4 çift bağ içeren esansiyel yağ asitlerini sentezlememektedir. Bu yağ
asitleri organizmaya yeterli miktarda alınmadığı durumlarda ise ciltte kuruma ve
kanamalarla seyreden cilt lezyonları, yavaş büyüme, böbreklerde harabiyet ve kanlı
idrar görülebilir. B6 vitamini veya esansiyel yağ asidi tedavisiyle bu belirtiler kaybolur
(127, 128).
Ek gruplu yağ asitleri: Hidrokarbon zincirinde hidroksil veya metil grubu içerirler.
(Tablo 2.12.)
Tablo 2.12. Ek gruplu yağ asitleri (131)
Yağ asidinin adı
Karbon iskeleti
Dioksistearik asit
18:0(9,10-dioksi)
Risinoleik asit
18:1Δ9 (12-monooksi)
Serebronik asit
24:0(2-monooksi)
Oksinervonik asit
24:1 Δ15 (12-monooksi)
Tüberkülostearik asit
18:0(10-monometil)
Siklik (halkalı) yağ asitleri: Hidrokarbon zincirleri halkalı yapıdadır. Hidnokarpik ve
şolmugrik asit asimetik karbon atomu taşıyan optikçe aktif halkalı yağ asitleridir. İki
yağın etil esterleri, sodyum tuzları ve şolmugra yağı leprada kullanıldığı için tıbbi
bakımdan önemlidir (127). Halkalı yağ asitleri Tablo 2.13 dedir.
Tablo 2.13. Halkalı yağ asitleri (131)
Yağ asidinin adı
Karbon İskeleti
Hidnokarpik asit
16:1 Δ13
Şolmogrik asit
18:1 Δ15
Prostanoik asit
20:0
66
Yağ asitlerinin fiziksel özellikleri aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir:
1. Karbon sayısı 10 (dahil)’ a kadar olan yağ asitleri oda sıcaklığında sıvı ve uçucudur.
10’ dan fazla karbona sahip olanlar ise katıdır. Karbon sayısı arttıkça uçuculuk azalır
(127).
2. Doymuş yağ asitlerinin erime noktaları karbon sayısı arttıkça yükselir. Öreğin; 12
karbonlu laurik asit 48 °C de, 18 karbonlu stearik asit 69 °C de erir. Ayrıca karbon
sayısı arttıkça suyla karışma yetenekleri azalır. 10’ dan fazla karbonu olan doymuş yağ
asitleri suda hiç çözünmezler (127).
3. Doymamış yağ asitleri oda sıcaklığında sıvıdır, uçucu değildir ve suda çözünmez.
Ancak yağ asitlerinin çoğu sıcak alkol, eter, benzol ve kloroformda çözünür (127).
4. Kısa zincirli yağ sitleri suda çözünürken uzun zincirli yağ asitlerinin sadece alkali
metal tuzları suda çözünebilir (128).
5. Doymamış yağ asitlerinde çift bağın etrafındaki dizilişe bağlı olarak cis ve trans
izomer oluşmasıyla geometrik izomerizm görülebilir. Örnegin; doğadaki oleik asitin
şekli cis yapısındadır ve erime noktası 13 C0 dir. Nitrik asitle tepkimeye sokulursa trans
şekli oluşur, erime noktası 45 C0 ye yükselir ve elaidik asit olarak isimlendirilir (127,
128).
Yağ asitlerinin kimyasal özellikleri aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir:
1. Tuz oluşumu; 6 karbondan yüksek yağ asitlerinin metallerle yaptığı tuzlara sabun
denir. Diğer metal tuzlarından farklı olarak sodyum ve potasyum tuzları suda çözünür
ve böylece temizleyici özellik gösterir. Ancak potasyum sabunları sodyum sabunlarına
göre
suda
daha
fazla çözünür. Ayrıca doymamış yağ asitlerinin sabunları
doymuşlara göre su ve alkolde daha çok çözünür (132). Palmitik, oleik, stearik asit gibi
uzun zincirli yağ asitlerinin potasyum tuzları ise suda kolay çözünür özellikte ve
yumuşak kıvamda olup arap sabunu olarak isimlendirilir. Piyasadaki sabunlar ise
bu yağ asitlerinin sodyum tuzlarıdır. Uzun zincirli yağ asitlerinin kalsiyum
tuzları
motor
yağlarının bileşiminde,
aliminyum
sabunları
ise
endüstride
kullanılmaktadır (132). Doymuş yağ asitlerinin kurşun ile yaptığı tuzlar eter ve alkolde
çözünmezken, doymamışların yaptığı tuzlar
çözünür.
doymuş ve doymamış yağ asitleri ayırt edilebilir (133).
Böylece
bir
karışımdaki
67
2. Deterjan oluşumu: Yağ asitlerinin tuzları olan deterjanlarda nötr, katyonik veya
anyonik olabilen hidrofilik grup ve hidrofobik karbon yapısı bulunur. Deterjanlar
yapılarındaki sülfürik asit esterlerinin kuvvetli asit olmasından ve bunların tuzlarının
asit çözeltilerde parçalanmamasından dolayı üstün temizleyici özelliğe sahiptirler (132).
3. Çift bağa ait özellikler: Hidrojenlenme; doymamış yağ asitlerinin yapısında yer alan
çift bağın hidrojen ile doyurulmasıdır. Örneğin; oleik asitin hidrojenlemesiyle stearik
asit oluşur (133).
Bu özellikten margarin elde edilmesinde yararlanılmaktadır. 3-5 arasında çift bağ içeren
yağ asitleri bromla doyurulduğu zaman oluşan türevler çözücülerin çoğunda çözünmez.
Böylece doymuş yağ asitlerinin ayrılması ve tanınması sağlanabilir. (133).
Oksitlenme; doymamış yağ asitlerinin çift bağlarının oksitlenmesidir. Çift bağlara
oksijen katılması ile peroksit, enodiol, epoksit, ketohidroksit gibi gruplar oluşur. Bu
gruplar da yüksek ısıda parçalanarak asit, aldehit gibi çeşitli ürünler oluşturur.
Yağlardaki acılaşma kısmen bu tür oksidasyondan kaynaklanır. Açığa çıkan
kimyasalların bir kısmı acımış yağ tadı ve kokusu verir (127). Potasyum permanganat
gibi oksidanlar çift bağdan molekülü parçalayarak karboksilik asit meydana getirirler
(133).
Halojenleme; Doymamış yağ asitlerinin yapısındaki çift bağın flor, klor, brom, iyot gibi
halojenler ile doyurulmasıdır (127). 3-5 arasında çift bağ taşıyan yağ asitleri brom ile
doyurulduğu zaman oluşan türevler çözücülerin çoğunda çözünmez. Bu yolla doymuş
ve doymamış yağ asitleri ayrılabilir. İyot ile doyurulan doymamış yağ asitlerinin
absorbe ettiği iyot miktarı ile doymamışlık derecesi de hesaplanabilir (127).
4. Esterleşme: Yağ asitlerinin karboksil grupları alkollerle ester oluşturur. Reaksiyonun
yeterli bir hızda oluşması için ısı ve hidrojen iyonlarının katalizörlüğü gerekmektedir
(127).
2.2.1. Sabit Yağların Fiziksel Özellikleri
1. Yağların fiziksel özellikleri büyük ölçüde yapılarında bulunan yağ asitleriyle
ilişkilidir. Kısa zincirli yağ asitlerini taşıyan yağlar suda daha az çözünürler. Uzun
zincirli yağ asitlerini taşıyanlar ise çözünmezler (127).
Yağlar etil eter, kloroform, petrol eteri gibi organik çözücülerde çözünür.
68
Hidroksi yağ asitlerinin gliseritleri petrol eterinde az çözünür veya hiç çözünmez. Fakat
belli oranda etanolde erirler. Polihidroksi yağ asitleri ise suda kısmen erir. (4)
2. Yoğunlukları 0.913-0.996 arasındadır. (4)
3. Erime noktaları içerdikleri yağ asidi bileşiminden daha yüksektir. Doymuş uzun
zincirli yağ asitlerinin yer aldığı gliseritler yüksek erime noktasına, doymamış yağ
asitlerinin yer aldıkları ise düşük erime noktasına sahiptir. Yağda kısa zincirli yağ
asitleri ve doymamış yağ asitleri çoğunluktaysa yağ oda ısısında sıvı haldedir.(127).
4. Saf gliseritler renksiz, kokusuz, tatsız maddelerdir. Bir gliseritte renk, koku, tat varsa
bunlar gliserite karışmış olan yabancı maddelerden ileri gelir. Örneğin tereyağına sarı
rengi karotin ve ksantofil denen pitkisel pigmentler vermektedir (127).
5. Sıvı yağların içerdikleri doymamış yağ asitlerinin hidrojenle doyurulup
katılaştırılmasıyla margarin elde edilir (127).
2.2.2. Sabit Yağların Kimyasal Özellikleri
1. Sabunlaşma; kuvvetli bazlarla kaynatıldıklarında sabun ve gliserine ayrılırlar (133).
2. Hidrojenlenme; doymamış bağlar hidrojen ile doyurularak doymuş yağ elde edilir
(133).
3. Halojenlenme; doymamış bağlara klor, brom, iyot katılabilir (133).
4.Asetillenme; hidroksil grubu içeren yağ asitleri taşıyan yağlar asetik anhidr gibi
asetilleyicilerle asetik asit esteri oluştururlar (133).
5. Oksidasyon; yağlardaki yağ asitlerinin çift bağları çeşitli oksidan etkenlerle okside
olurlar (133).
Kendi kendini katalizleyen bu reaksiyon zinciri başlangıç, yayılma-hızlanma,
sonuçlanma olmak üzere 3 safhaya ayrılır. Ayrıca oluşan oksidasyon ürünleri
reaksiyonu
katalize
etmektedir.
Gıdalarda
tat
ve
aroma
bozulması,
lipit
hidroperoksitleri, karbonil bileşikleri, hidrokarbonlar, ketonlar ve diğer bazı bileşikler
buna eşlik ederek gıdalarda acılaşmaya neden olmaktadır (134). Yağlardaki bozulmalar
4 ana gruba ayrılır;
1.
Hidrolize olma: yüksek basınçta su, normal basınçta asit veya lipaz gibi
katalizörlerle hidrolize olarak yağ asidi ve gliserole parçalanırlar (133).
69
2. Ransidite (acılaşma): yağlar hava, ısı, ışık, bakteri gibi etkenlerle kendilerine has
tad ve kokuyu kaybederek acılaşırlar. Bunun çeşitli sebepleri vardır;
Yağdaki trigliseritler hidrolize olmuş olabilir.
Yağların ışık etkisinde kalmasıyla hızlanan peroksit oluşumu gibi çeşitli
oksidasyon olayları meydana gelmiş olabilir.
Yağdaki serbest doymuş yağ asitleri beta oksidasyona uğramış olabilir (133).
3.
Tat değişimi ( deversion): Özellikle bitkisel yağlar, balık yağlan ve diğer yüksek
derecede doymamış yağ içeren gıdalarda linoleik asitlerin oksidasyonu ile oluşan
tat değişikliğidir (134).
4. Polimerizasyon: Doymamış yağlarda iki karbon atomu (C-C) arasındaki zincirin
kopması, iki karbon arasında karşı bağ oluşması veya oksijen bağlan oluşması sonucu
meydana gelen tat değişikliğidir (134).
Sabit yağlar dahilen alındıklarında laksatif etkilidirler. Hidroksi yağ asitleri içeren
yağlar ise pürgatiftir. Doymamış yağ asitleri bakımından zengin olan yağlar
arteiosklerozda diyet olarak kullanılır. Bazı yağlar da içerdikleri vitaminlerden (A,D,E)
dolayı ilaç olarak kullanılmaktadır. Deri üzerine sürüldükleri zaman yağlar deriyi
yumuşatır ve esnek bir hale getirir. Özellikle tatlı badem yağı bu amaçla
kullanılmaktadır. F vitamini aktivitesi gösteren yağlar ise egzema tedavisinde
kullanılmaktadır (4). Bazı bitkisel sabit yağlar Tablo 2.14 dedir.
Sabit yağların saflık tayininde yoğunluk, kırılma indisi optik çevirme, viskozite, su
miktarı, çözünürlük, yabancı yağ kontrolü ve yağ asidi bileşimi önemli kriterlerdir.
Ayrıca asit indisi, sabunlaşma indisi, sabunlaşmayan madde miktarı, ester indisi,
peroksit sayısı, iyot indisi, alkalin kirlilik tayini gibi kimyasal sabitler de yağın
kalitesinin belirlenmesinde önemlidir. (126).
2.2.3.Sabit Yağların Elde Yöntemleri
Bitkisel sabit yağları elde etme için kullanılan yöntem küçük farklarla bütün droglar için
aynıdır (4). Bu yöntemler;
70
Tablo 2.14. Bazı bitkisel sabit yağlar (135)
Sabit yağ
% yağ oranı
Sabit yağ
% yağ oranı
Cocus oleum (hindistan
cevizi yağı)
20-30 (kopra)
Juglandis oleum (ceviz yağı)
40-60
Helianthii oleum (ayçiçeği
yağı)
40-50 (tohum)
Lini oleum (keten yağı)
40-50
Carthami oleum (aspir yağı)
25-30 (tohum)
Gossypi oleum (pamuk yağı)
15-20
Coryli oleum (fındık yağı)
60
Olivae oleum (zeytinyağı)
20-40 (mezokarp)
30 (tohum)
Rapae oleum (kolza yağı)
30-50
Papaveris oleum (haşhaş yağı)
50-60
Ricini oleum (hint yağı)
45-70
Sessami oleum(susam yağı)
45-60
Crotonis oleum (kroton
yağı)
50-60
Maydis oleum(mısır yağı)
40-50 (kotiledon)
Sojae oleum (soya yağı)
15-20
Amygdale oleum (badem yağı)
40-55
Theobromatis oleum (kakao
yağı)
40-50 (tohum)
2.2.3.1.Sıkma yöntemi
Sabit yağlar bitkilerden genellikle sıkma yöntemi ile elde edilirler. Sıcakta veya soğukta
yapılan bu yöntem sonucunda elde edilen yağ filtre edilerek ayrılır. Elde edilen yağlar
herhangi bir çözücü artığı içermemesi nedeniyle tercih edilirler (126).
Sıcakta Sıkma; Bitkisel yağları elde etmek için kullanılan genel bir yöntemdir. Yağ
taşıyan tohum meyva veya başka bir organ hafifçe kavrularak suyundan kurtarılır ve
sonra sıcakta sıkılarak yağı alınır (4). Sıcakta sıkma ile elde edilen yağlar teknikte
örnegin sabun yapımında kullanılmaktadır (136).
Soğukta Sıkma; Daha az yağ ekstre eder. Bu yöntemle 2 ağaçtan üretilen yağların soğuk
test sonuçları her zaman biraz değişmektedir. Elde edilen yağ sızma yağdır ve müteakip
testlerde kullanılabilir (137). (Fotoğraf 2.1.)
71
Fotoğraf 2.1. Soğuk preslenen kanola tohumundan yağ çıkarılışı
Sıkılarak elde edilen ham yağın eczacılıkta kullanılabilmesi için nötralleştirilmesi,
deodorize edilmesi, renginin açılması ve demargarine edilmesi gerekmektedir. Yağın
nötralleştirilmesi genellikle NaOH çözeltisi ile karıştırılarak yapılır. Nötralleştikten
sonra birkaç defa suyla yıkanarak NaOH’ ın fazlasından kurtarılır. Yağ bundan sonra
vakumda ısıtılarak hem suyundan hem de su buharıyla sürüklenen kokulu maddelerden
kurtarılarak deodorize edilmiş olur. Daha sonra renkli maddeleri tutan bir adrorban
toprakla karıştırılarak koyu sarı rengi giderilir (4).
2.2.3.2.Ekstraksiyon Yöntemleri
Soxhlet Ekstraksiyonu: Fransız von Soxhlet tarafından 1879 yılında icat edilen bir
laboratuar apareyi olan soxhlet apareyinde yapılmaktadır. Katı numuneden sabit yağ
ekstre edilmesi için tasarlanmış olmasına rağmen katı materyalden ekstraksiyon için
kullanıklmaktadır. Kuru materyal filtre kağıdından yapılmış torba şeklinde ekstraksiyon
tüpüne konarak soxhlete yerleştirilir. Ekstraktöre çözücüyü taşıyan kaynama balonu ve
soğutucu takılır. Kaynama balonunda ısındıkça buharlaşan çözücü soğutucuya ilerler ve
yoğunlaşarak katı maddenin üzerine düşer. Numuneyi içeren ekstraksiyon tüpünün
bulunduğu kısım yoğunlaşan çözücü ile tam dolduğu zaman sifon seviyesine ulaşır ve
sifon oluşarak ekstre cam balona boşalır. Bu yoğunlaşma, yükselme ve sifon döngüsü
sürekli tekrar eder. Her döngü sırasında çözücü tekrar buharlaşıp soğutucuya doğru
yükselirken katıdan çözünerek ayrılmış olan madde cam balonda kalarak döngüye tekrar
katılmaz. Bu nedenle kaynatma ile yapılan ekstraksiyon yöntemlerine göre bu metodun
72
verimi daha yüksektir. Ekstraksiyon sonunda arta kalan çözücü buharlaştırıcı (rotary
evaporatör) ile uzaklaştırılabilir (136). (Şekil 2.6.)
Şekil 2.6. Soxhlet düzeneği
Matriks karekteri ve tanecik boyutuna önemli ölçüde bağlı olan bu metodun avantajları;
çözücünün transfer dengesinin katı matriksle tekrarlanan bir şekilde etkileşmesinden
dolayı sürekli değişmesi, işlemden sonra filtrelemeye gerek duyulmaması, basit ve ucuz
olmasıdır. Bununla birlikte ekstraksiyon süresinin uzun olması, fazla miktarda çözücü
kullanılması, işlemi hızlandırmak için balonun çalkalanamaması, ısıya duyarlı
bileşiklerin yüksek sıcaklıkta ekstre edilememesi gibi dezavantajları da vardır. Genelde
iyi uygulanan bir metot olup endüstride daha etkili olması ve tekrarlanabilirlik
göstermesi ve daha az manipulasyon olması diğer yöntemlere kıyasla üstün
özellikleridir (138). Çözücü ekstraksiyonu ile elde edilen yağlar az da olsa çözücü
içermeleri nedeniyle gıda endüstrisinde pek tercih edilmezler (126).
Süperkritik sıvı ekstraksiyonu: Sağlıkta giderek artan bir toplum bilinci vardır. Çevre ve
güvenlik tehlikesi gıda işlemede organik solventlerin kullanımıyla ve son ürünün
73
solventle kirlenme olasılığıyla ilişkilidir. Organik solventlerin yüksek maliyeti ve ultra
saf ve katma değeri yüksek ürünler için tıp ve gıda endüstrisinde yeni gereksinimlerle
birlikte giderek artan sıkı çevre düzenlemeleri gıda ürünlerinin işlenmesi için yeni ve
temiz
bir teknolojinin gelişmesini
zorunlu
hale
getirmiştir.
Solvent
olarak
karbondioksitin kullanıldığı süperkritik sıvı ekstraksiyonu kimyasal solventlere
mükemmel bir alternatif olmuştur. Günümüzde doğal ürünlerden değerli bileşiklerin
ekstraksiyonu ve izolasyonu için kullanılmaktadır (139). Süperkritik sıvı ekstraksiyonu
bileşenlerin ana yapıdan ayrılması esnasında çözücü olarak süperkritik akışkanların
kullanıldığı bir yöntemdir (140). Süperkritik koşullara (Şekil 2.7.) getirildiğinde çok
farklı özelliklere sahip olan çözücüler akışkan olarak adlandırılmaktadır. Bu maddeler
sahip oldukları sıcaklık ve basınç değerlerinin üzerinde süperkritik özelliğine sahip
olurlar. Bu durumda madde ne gaz ne de sıvı olarak değerlendirilir ve ikisini de
özelliklerini taşıyabilmektedir. Böylece ekstraksiyon işlemi sırasında maddelerin seçici
olarak ekstre edilebilmesi mümkün olmaktadır (136).
Şekil 2.7. Süperkritik sıvı ekstraksiyonunun şeması ve basınç- sıcaklık eğrisi
Bu yöntem için en çok kullanılan ve en güvenli süperkritik akışkan karbondioksittir.
Çünkü kritik sıcaklığı (31.2 C0) oda sıcaklığının neredeyse hemen üstünde, kritik
basıncı (73.8 bar) da ulaşılmayacak gibi değildir. Yanıcı ve patlayıcı olmaması,
kimyasal olarak inert olması, kokusuz ve ucuz olması da diğer avantajlarıdır. Az
miktarda polar ilavesi ile çözme gücü polar maddeleri ekstre etmek için uygun düzeye
getirilebilmektedir (136). Bu yöntemde sistemdeki sıvı akışkan önce bir pompa ile
istenilen basınç değerine ayarlanır. Buradan ısıtıcıya gönderilen akışkan istenilen ısıya
getirilir. Böylece süperkritik sıcaklık ve basınç değerlerine getirilmiş olan akışkan
74
sıcaklığı sabit tutulan bir ekstraktöre gönderilir. Buradaki madde ile temas sonucu,
süperkritik akışkanda çözünen arışım bir ayırıcıya alınır ve basıncı düşürülür. Basıncın
düşmesiyle çözme gücünü kaybeden akışkan üründen ayrılır (141).
Avantajları;
Sıvı çözücülerden daha yüksek difüzyona, daha düşük viskoziteye ve daha yüksek
buhar basıncına sahiptir. Seçici ekstraksiyon olanağı sağlamaktadır. Çözünürlüğü bir
ölçüde değiştirmek ve kontrol etmek mümkündür. Karbondioksitin polarlığı polar
madde ilavesiyle değiştirilebilmektedir. Isıya duyarlı maddelerle çalışma olanağı vardır.
Üründe çözücü artığı kalmayan bu yöntem çevre dostu uygulamaya sahiptir ve az işçilik
gerektirir (136).
Dezavantajları ise;
Kullanılacak çözücü uygulama alanı ve ekstre edilecek bileşenin yapısına göre
değişmektedir. Yüksek basınçta gerçekleşmesinden dolayı yatırım maliyeti ve enerji
gereksinimi yüksektir. Karbondioksit tüplerinde bulunan %1-2 oksijen içeriği
antioksidantlar gibi oksijene hassas bileşikler ile reaksiyona girip onların yapısını
bozabilir (140).
Ultrason destekli ekstraksiyon: Yağ, esansiyel yağ ve antioksidanlar gibi maddelerin
ekstraksiyonunda kullanılmaktadır (142). Bu yöntemde ultrasonik enerji hücre duvarları
üzerinde mekanik gerilim uygulayarak hücre duvarlarının kolayca yıkılmasına yol
açmakta ve hücre içinden madde transferini kolaylaştırmaktadır. Ultrasonik enerji
destekli
ekstraksiyon
çalışmaları
katı
maddedeki
sıvının
ekstre
edilmesinde
kullanılmakta, katı sıvı ekstraksiyonu şeklinde gerçekleşmektedir (136). Bitkiye özgü
nem oranı, tanecik büyüklüğü ve kullanılan çözücü, frekans, sıcaklık ve zaman gibi
faktörler ultrasonik ekstraksiyon verimini etkilemektedir (138). Ekstraksiyon kinetiği,
kalitesi ve verimini artırması, yağ kompozisyonunda değişiklik olmadan işlem süresini
yarıya indirmesi; çok basit, ucuz, hızlı ve kolay uygulanabilir, etkin, emniyetli ve
güvenilir olması gibi avantajları vardır. Ayrıca düşük sıcaklıklarda da etkin olarak
uygulanabilmesi
sıcaklığa
duyarlı
maddelerin
ekstre
edilebilmesini
mümkün
kılmaktadır (136, 142). Ultrasonik destekli ekstraksiyon uygulamaları endüstriyel çapta
75
özellikle de gıda sanayisinde verim artırma yanında mikrobiyal ve enzim inaktivasyonu
amaçlarıyla da kullanılmaktadır. (136).
Mikrodalga ekstraksiyonu: İkinci dünya savaşından beri kullanılmakta olan mikrodalga
teknolojisinin analitik laboratuarında kullanımı 1970’lerin sonunda başlamıştır.
Mikrodalgalar 0.3-300 GHz aralığında değişen elektromanyetik radyasyonlardır ve
çoğunlukla doğal ürünlerde 2.5-75 GHz’de ekstraksiyon gerçekleştirilmektedir.
Mikrodalga enerjisinin etkinliği büyük oranda çözücü içeriğine, bitki materyaline ve
uygulanan mikrodalga gücüne bağlıdır. Polar moleküller ve iyonik türler daha hızlı
enerji yayılmasını sağlamaktadır. Mikrodalga ısıtmasının avantajı moleküllerin
kutuplarındaki yükseltgenen zayıf hidrojen bağlarının bozundurulmasıdır ve klasik
temas yoluyla ısı iletimi yöntemlerinin aksine, mikrodalgalar örneğin tamamını aynı
anda
ısıtmaktadır.
Mikrodalga
yardımıyla
ekstraksiyon
iki
farklı
sistemle
gerçekleştirilmektedir. En yaygın sistem, sıcaklık ve basıncın kontrol edilebildiği kapalı
bir kap içerisinde gerçekleşen kapalı sistem ekstraksiyonudur. Diğer yöntem ise
atmosferik basınç altında açık kap içerisinde yapılmaktadır. Ekstraksiyon süresinin ve
kullanılan çözücü miktarının büyük oranda az olması gibi bir avantaja sahip olan
mikrodalga
ekstraksiyon
ayrıştırılabilmektedir (143).
yöntemiyle
bitkilerdeki
polifenoller
ve
lignanlar
3. GEREÇ VE YÖNTEMLER
3.1. DENEYSEL ÇALIŞMALARDA KULLANILAN MATERYALLER,
KİMYASAL MADDELER VE GEREÇLER
Fotoğraf 3.1. Kullanılan yağlar
3.1.1. Bitkisel materyal
Çalışmada kullanılan standart yağlar bütün (açık), bütün (paket), ve öğütülmüş (paket)
olmak üzere 3 farklı keten tohumundan soxhlet apareyi ile laboratuvar ortamında elde
edilmiştir.
Ticari keten tohumu yağları ise aşağıdaki firmalardan temin edilmiştir:
77
Tablo 3.1. Kullanılan yağların kodları
Kullanılan yağ
Kod
Biotoma
K1
Naturoil
K2
Karden
K3
Tabia
K4
Defne & Doğa
K5
Has Yüncü
K6
Talya
K7
Shiffa Home
K8
Akzer
K9
Olimpos
K10
Mecit Efendi
K11
Bütün paket tohum yağı
S1
Bütün açık tohum yağı
S2
Öğütülmüş paket tohum yağı (Themra)
S3
3.1.2. Kimyasal maddeler
Deneylerde kullanılan tüm kimyasal maddeler analitik kalitede olup kullanılan su distile
sudur. İnce tabaka kromotografisinde kullanılan çözücü ve diğer kimyasallar ise
standart saflıktadır.
3.1.3. Kullanılan aletler
Soxhlet apareyi, Evaporatör, Geri çeviren soğutucu, UV lamba, Etüv
78
3.2. DENEYSEL ÇALIŞMA
3.2.1. Soxhlet ile Sabit Yağ Eldesi
Belirli miktarlarda açık ve paket halindeki bütün keten tohumları tunç havanda
öğütüldü. Tam olarak tartılan (A) 3 numune (bütün paket, bütün açık, öğütülmüş paket
keten tohumları) ayrı ayrı eşit miktardaki susuz sodyum sülfat ile toz edildi. Havanda
kalan bakiye biraz daha sodyum sülfat kullanılarak tamamen kartuşa aktarıldı. Kartuş
bir pamuk tamponla kapatıldı. Soxhlet apareyinin balonunun darası alındı (b). Balon
yarısına kadar hekzan ile doldurulduktan sonra ekstraksiyona başlandı. 3-4 saat süren
ekstraksiyondan sonra hekzan evaporatörde uçuruldu. Balon tartıldı (a). Bu işlem balon
sabit vezne gelinceye kadar tekrarlandı. Balonun ağırlığındaki artış üzerinden tartılan
numunenin sabit yağ miktarı hesaplandı (126).
% yağ miktarı = (a-b) / A × 100
Fotoğraf 3.2. Soxhlet apareyi
79
3.2.2. Leke kontrolü
Sabit yağlardan birer damla süzgeç kağıdı üzerine damlatıldı, 24 saat sonunda leke
durumlarına bakıldı (126).
3.2.3.
Çözünürlük testleri
Birer damla sabit yağ numuneleri sırasıyla 1ml su, glasiyel asetik asit, % 90 ’ lik alkol,
eter, kloroform, karbontetraklorür ile ayrı ayrı tüplerde muamele edilip çözünüp
çözünmediği gözlendi.
Karbontetraklorürle muamele edilen yağlar üzerine damla damla bromlu su ilave
edilerek netice kaydedildi (126).
3.2.4. İnce tabaka kromotografisi (İTK)
Örneklerin İTK analizleri trigliseritlerin yöntemleri (144) esas alınarak modifiye edildi.
Deneyde hareketli faz olarak hekzan: etilasetat (4:1), hareketsiz faz olarak aluminyum
silikajel hazır plak ve belirteç olarak da iyot ve nişasta çözeltisi kullanıldı. Keten
tohumundan laboratuar ortamında Soxhlet apareyi ile elde edilen 3 yağ standart olarak
değerlendirildi. Sabit yağ numuneleri silika jelden oluşan plak üzerine uygulandı. Plak
tank içinde develope edildikten sonra açık havada kurutuldu ve UV ışık altında
incelendi. Daha sonra iyot ile doyurulmuş tank içinde yeterli süre bekletilip nişasta
çözeltisi ile boyanarak ayrılan lekeler ve renk değişimleri gözlendi (144). Sonuçlar
lekelerin Rf değerlerine göre standart yağlarla karşılaştırıldı.
3.2.5. Asitlik indisi
Her bir sabit yağdan 10.00 gram, eşit hacim alkol R ve eter R karışımının 50 ml sinde
çözüldü. İndikatör olarak 0.5 ml fenolftaleyn çözeltisi R kullanılarak 0.1 M potasyum
hidroksit R ile önce nötralize edildi. Madde çözüldüğünde pembe renk en az 15 s (n ml
0.1 M potasyum hidroksit) sabit kalıncaya kadar 0.1 M potasyum hidroksitle titre edildi
(145).
IA = 5.610 n
m
80
3.2.6. Ester indisi
Sabunlaşma indisi IS ve asitlik indisinden IA hesaplandı (145).
IE = IS - IA
3.2.7. İyot indisi
0.15-0.10 g arasındaki numuneler önceden kurutulmuş ve glasiyel asetik asit R ile
yıkamış cam şilifli soğutuculu 250 ml’lik balonlara alındı ve 15 ml kloroform R
de çözüldü. Yavaşça 25.0 ml iyot bromür R çözeltisiyle çalkalandı. Balon kapatıldı
ve arasıra çalkalanarak 30 dakika karanlıkta bekletildi. 10 ml potasyum iyodur çözeltisi
R ve 100 ml su R eklendi. Sarı renk kayboluncaya kadar 0.1 M sodyum tiyosülfatla
titre edildi. 5 ml nişasta çözeltisi R eklendi ve titrasyona renk kayboluncaya kadar
0.1 M sodyum tiyosülfatla devam edildi ( n1 ml 0.1 M sodyum tiyosülfat). Aynı
koşullarda boş deneme yapıldı ( n2 ml 0.1 M sodyum tiyosülfat) (145).
II= 1.269 ( n2 - n1 )
M
3.2.8. Peroksit indisi
Her bir sabit yağ numunesinin 5.00 gramı ( m g) cam şilifli soğutuculu 250 ml lik konik
balona konuldu. 2 hacim kloroform R ve 3 hacim glasiyel asetik asit R karışımından 30
ml eklendi. Madde çözüldü ve 0.5 ml doymuş potasyum iyodür çözeltisi R eklendi.
1 dakika çalkalandı ve 30 m su
R eklendi. Sarı renk kayboluncaya kadar
devamlı sallayarak yavaşça 0.01 M sodyum tiyosülfatla titre edildi. 5 ml nişasta
çözeltisi R eklendi, şiddetle çalkalandı ve renk kayboluncaya kadar titrasyona devam
edildi ( n2 ml 0.01 M sodyum tiyosülfat). Aynı koşullarda boş deneme yapıldı ( n1 ml
0.01 M sodyum tiyosülfat) (145).
IP= 10 ( n2 - n1 )
m
81
3.2.9. Sabunlaşma indisi
Yaklaşık 2,5-3 ( m g) civarındaki her bir sabit yağ numunesi tartılarak geri çeviren
soğutucu takılmış 250 ml’lik borosilikat cam balona kondu. 25 ml 0.5 M alkollü
potasyum hidroksit ve birkaç cam boncuk eklendi. Soğutucuya bağlandı ve 1 saat geri
çeviren soğutucu altında ısıtıldı. 1 ml fenolftaleyn çözeltisi R1 eklendi ve hemen 0.5 M
hidroklorik asitle titre edildi. ( n1 ml 0.5 M hidroklorik asit). Aynı koşullarda boş
deneme yapıldı ( n2 ml 0.5 M hidroklorik asit) (145).
IS = 28.05 ( n2 - n1 )
m
4. BULGULAR
4.1. Soxhlet ile Sabit Yağ Eldesi
Soxhlet ekstraksiyonu sonucu bütün paket, bütün açık, öğütülmüş paket keten
tohumlarından elde edilen yağ verimleri sırasıyla % 40.0, % 42.0 ve % 41.6 olarak
bulunmuştur.
4.2. Leke Kontrolü
Birer damla süzgeç kağıdı üzerine damlatılan örnekler 24 saat sonunda leke kalıntısı
vermişlerdir. Sonuçlar Fotoğraf 4.1 de verilmiştir. Leke kontrolü sonucunda tüm
yağların sabit yağa ait leke bıraktığı gözlenmiştir.
Fotoğraf 4.1. Yağlara ait leke görüntüleri
4.3. Çözünürlük Testleri
Yağların tamamı eter ve kloroformda çözünmüş, suda çözünmemiştir. Glasiyel asetik
asitte K7 ve K10 keten tohumu yağlarında az bir bulanıklık olmuştur. Diğer yağ
83
örnekleri glasiyel asetik asitte çözünmemiştir. Kullanılan örneklerden K9 kodlu yağ
%90 lik alkolde çözünmüş, diğer yağlarda az bulanıklık olmuştur. Yağ örneklerinin
hepsi karbontetraklorürde çözünmüştür. Karbontetraklorürde çözünen yağ örnekleri
üzerine turuncu renkli bromlu su damla damla eklenince hepsinde bromlu suyun
renginin kaybolduğu gözlenmiştir. Yağlara ait çözünürlük test sonuçları Tablo 4.1 dedir.
Tablo 4.1. Çözünürlük Test Sonuçları
Sabit yağ
Su
Glasiyel
asetik
asit
%90 lik
alkol
Eter
Kloroform
Karbontetraklorür
S1
-
-
++
+++
+++
+++
S2
-
-
++
+++
+++
+++
S3
-
-
++
+++
+++
+++
K1
-
-
++
+++
+++
+++
K2
-
-
++
+++
+++
+++
K3
-
-
++
+++
+++
+++
K4
-
-
++
+++
+++
+++
K5
-
-
++
+++
+++
+++
K6
-
-
++
+++
+++
+++
K7
-
++
++
+++
+++
+++
K8
-
-
++
+++
+++
+++
K9
-
-
+++
+++
+++
+++
K10
-
++
++
+++
+++
+++
K11
-
-
++
+++
+++
+++
(+++) : çözünme var; (++) : az bulanık; (+) : çok bulanık; (-) : çözünme yok
4.4. İnce Tabaka Kromotografisi
Yapılan İTK analizi sonucunda ayrılan lekeler önce iyot buharı ile daha sonra da nişasta
çözeltisi ile renklendirildi (Fotograf 4.2). Plak üzerinde belirlenen lekeler standart
84
yağlarla Rf değerlerine göre karşılaştırıldı. Kullanılan çözücü sisteminde trigliseritlerin
Rf 0.70 civarında geldiği belirtilmektedir (1). Elde edilen sonuçlarda da benzer
Rf değerlerinde sahip iyot ile sarı ve nişasta ile mor renk veren lekelerin
oluştuğu gözlenmiştir.
Lekelerin
gerek
Rf
değerleri
gerekse
leke
şekilleri
standartlarla birlikte incelendiğinde S3, K2, K7 ve K10 kodlu yağların standart
yağlardan farklı olduğu gözlenmiştir. Bu yağlarda diğer yapılan kimyasal çalışmalarda
da limit değerleri dışında sonuçlar alınmıştır.
İyot buharı ile renklendikten sonra
S1
S2
S3 K1 K2 K3 K4
K5 K6 K7 K8 K9 K10 K11 AY ZY
Nişasta çözeltisi püskürtüldükten sonra
S1
S2
S3 K1 K2 K3 K4
K5 K6
K7
K8 K9 K10 K11 AY ZY
Fotoğraf 4.2. Yağlara ait İTK görüntüleri
85
4.5. Asitlik İndisi Tayini
Bu tayin sonucunda; S3 ve K9 kodlu ürünlerin iyot indisleri standart değerden yüksek
çıkmıştır. Diğer yağlar standart değerler arasında sonuç vermiştir. Asitlik indisi
sonuçları Tablo 4.2 dedir.
a
b
Fotoğraf 4.3. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K3
4.6. Ester İndisi Tayini
Ester indisi test sonuçları Tablo 4.2 dedir.
4.7. İyot İndisi Tayini
Bu tayin sonucunda K3, K5, K8 kodlu ürünlerin iyot indisleri standart değerden düşük
çıkmıştır. Diğer yağlar standart değerler arasında sonuç vermiştir. İyot indidsi test
sonuçları Tablo 4.2 dedir.
86
a
b
Fotoğraf 4.4. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K4
4.8. Peroksit İndisi Tayini
Bu tayin sonucunda; K2, K5, K8, K10 kodlu ürünlerin peroksit indisleri standart
değerden yüksek çıkmıştır. Diğer yağlar standart değere uygun sonuç vermiştir. Peroksit
indisi test sonuçları Tablo 4.2 dedir.
a
b
Fotoğraf 4.5. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K3
87
4.9. Sabunlaşma İndisi Tayini
Bu tayin sonucunda S3, K2, K3, kodlu ürünlerin sabunlaşma indisleri standart değerden
düşük çıkarken K7, K8, K9, K10, K11 kodlu ürünlerinki yüksek çıkmıştır. Diğer yağlar
standart değerler arasında sonuç vermiştir. Sabunlaşma indisi test sonuçlar Tablo 4.2
dedir.
a
b
Fotoğraf 4.6. Titrasyondan önce (a) ve sonra (b) K3
88
Tablo 4.2. Asitlik, Ester, İyot, Peroksit, Sabunlaşma İndisi Test Sonuçları
Sabit yağ
Asitlik indisi
Ester indisi
İyot indisi
Peroksit indisi
Sabunlaşma
indisi
S1
1.26
191,13
185.27
7.68
192.39
S2
1.62
192.81
160.82
6.08
194.42
S3
7.40
154.84
175.71
10.24
162.25
K1
2.37
190.96
190.35
14.08
193.33
K2
0.67
168.31
184.01
33.92
169.30
K3
2.02
173.30
136.66
8.64
175.32
K4
2.02
190.27
175.71
10.24
192.29
K5
1.57
192.55
148.05
18.88
194.13
K6
1.71
191.18
177.66
7.36
192.89
K7
0.36
212.04
184.58
14.72
212.40
K8
2.55
196.98
152.28
21.12
199.53
K9
12.12
203.27
170.83
10.88
215.39
K10
1.80
203.75
184.58
16.32
205.55
K11
4.04
210.84
179.77
7.04
214.87
Avrupa
Farmakope
Standartları
(7)
< 4.5
160-200
< 15.0
188-195
5. TARTIŞMA ve SONUÇ
Linum usitatissimum L. (keten, zeyrek, sağrek, sevelek, siyelek) Linaceae familyasının
Linum cinsine aittir. Boyu genotipe bağlı olarak 20-150 cm arasında değişen, bir yıllık,
mavi çiçekli, haziran- temmuz aylarında çiçek açan bir kültür bitkisidir. Bitkinin drog
olarak kullanılan kısımları sabit yağ ve müsilaj bakımından zengin olan kuru ve
olgunlaşmış tohumları, tohumlarından elde edilen yağı, lifleri ve taze çiçekli halde tüm
bitkidir (2, 3, 4, 5, 12)
Keten tohumu Eski Mısırlılar zamanından beri öğütülmek veya yara lapası yapılmak
suretiyle tanınıp kullanılan bir drogtur (8). Tohumlardaki yağ oranı; ekstraksiyon
metodu, yetişme yeri ve çevresel şartlar, toz ya da bütün halde olmasına bağlı olarak
genellikle %38-45 arasında değişiklik göstermektedir (13, 22, 23, 24). Sabit yağlar
bitkilerden petrol eteri, hekzan, trikloroetilen gibi çözücü ekstraksiyonuyla elde
edilebilmektedir (135). Çalışmamızda aktarlardan alınan bütün paket, paket öğütülmüş,
bütün açık keten tohumlarından hekzan ile soxhlet ekstraksiyonu sonucunda elde edilen
yağ miktarlarının uygun olduğu görülmüştür.
Sabit yağlar ile uçucu yağlar önemli farklılıklara sahiptir. Örneğin; uçucu yağlar
su buharı
ile
sürüklenebilmekte, süzgeç kağıdı
üzerinde
kalıcı
leke
bırakmamaktadırlar. Sabit yağlar ise su buharıyla sürüklenmemekte ve süzgeç kağıdı
üzerinde kalıcı leke bırakmaktadırlar (146).
Deneyde süzgeç kağıdı üzerine damlatılıp 24 saat bekletilen yağ örnekleri kalıcı leke
verdikleri için sabit yağ oldukları teyit edilmiştir.
Sabit yağlar eter, benzen, kloroform gibi organik çözücülerde çok, alkolde ise belli
oranda çözünürler (127,136). Çalışmada sabit yağların saflık analizi için yapılan
çözünürlük kontrolünde yağ örneklerinin hepsinin organik çözücülerden eter, kloform
ve karbontetraklorürde çözündüğü ve suda çözünmediği görülmüştür. Yağ örneklerinin
alkolde az bulanıklık göstermesi kısmen de olsa çözündüğünü göstermektedir. K9 kodlu
ürün ise alkolde tamamen çözünmüştür. Glasiyel asetik asitte apolar özellikteki
90
yağların çözünmemesi gerekirken K7 ve K10 kodlu örneklerde az bulanıklık olduğunun
kaydedilmesi kısmen de olsa çözündüğünü göstermektedir. Karbontetraklorürde
çözünmüş yağ örneklerine bromlu su ilavesi sonucu bromlu suyun turuncu renginin
kaybolması doymamış yağ asitlerinin varlığını göstermektedir (147).
K7, K9, K10 kodlu ürünlerin çözünürlük sonuçlarından bazıları ile uyum
gösterememesinin bileşimlerindeki yağ asitlerinin miktar ve kompozisyonunun
değişmesinden kaynaklanmış olabileceği düşünülmüştür.
Yağlı
tohumların ham yağ tesislerinde işlenmesiyle elde edilen yağlar insan
beslenmesinde gerekli olup sağlık açısından büyük önem arz etmektedir. Yağların
fiziksel ve kimyasal özellikleri için içerdikleri yağ asitlerinin oranı ve kompozisyonu
son derece önemlidir. Yağ bitkilerinin yağ asidi kompozisyonu sürekli sabit olmayıp
birçok faktöre bağlı olarak değişmektedir (130). Çalışmamızda yapılan yağlara ait İTK
sonuçları incelendiğinde bu kimyasal bileşim farklılıkları kolaylıkla gözlenebilir.
Taze olarak keten tohumundan hazırlanmış ve standart olarak değerlendirilmiş sabit
yağlarda İTK analizlerinde elde edilen trigliseritlere ait leke ile piyasadan temin
edilen bazı yağlardaki lekelerin farklılık göstermesi bize elde edilme, ambalajlama
ve saklama koşullarının sorgulanması gerektiğini göstermiştir. Hatta öğütülmüş keten
tohumundan elde edilen taze yağda dahi faklı leke gözlenmesi tohumların saklama
sırasında da bütün halde korunmaları gerektiğini bize göstermiştir. Bu İTK sonuçları
ayrıca elde edilen diğer kimyasal sonuçlarla da örtüşmekte olup, limit
değerlerin
dışındakalan yağların İTKanalizlerindedefarklı leke oluşumları gözlenmiştir.
Saklama şartları tohum rengini etkileyebilmektedir. Keten tohumu 40-50 derece ve %35
ve üzeri nemde saklandığında kırmızı kahverengiden koyu kahveye doğru önemli
derecede renk değişikliklerinin olduğunu gözlenmiştir. Toz keten tohumundaki yüksek
oranda bulunan koyu keten tohumu lipit stabilitesinde zayıflığa yol açmaktadır. %2.7 ve
%25 koyu keten tohumu içeren örneklerle yapılan bir çalışmada %25 koyu keten
tohumu içeren tozda daha yüksek serbest yağ asidi ve peroksit değerleri bulunmuştur.
Bu da öğütülme öncesi koyu keten tohumunun uzaklaştırılmamasının toz keten
tohumunda arzu edilmeyen bir kaliteye yol açtığını göstermiştir (13).
Malcolmson ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada öğütülmüş keten
tohumundaki olgunlaşmamış tohumların serbest yağ asitleri miktarında artmaya yol
açtığı gösterilmiştir (148).
91
Przybylski ve Daun öğütülmüş farklı toz keten tohumlarını 20 ay kadar gevşekçe
kapanmış ışık geçirmeyen plastik kaplarda saklamış ve 11 ay bekletilen bir örnekte 20
ay boyunca bekletilenlere göre en yüksek serbest yağ asidi içeriği ve aksine en düşük
peroksit değeri gözlenmiştir. Araştırmacılar saklama süresince yeterli nem ve tohum
hasarının lipolitik aktiviteyi artırdığı sonucuna varmışlardır (149).
Chen ve arkadaşları 178 derecede tüm ve öğütülmüş keten tohumunun ve ekstre edilen
yağının termal ve oksidatif stabilitesini araştırmışlar ve toz keten tohumunun ve sonra
da yağının en yüksek oksijen tüketim düzeyi gösterdiğini, ALA düzeylerinin de belirgin
derecede azaldığını kaydetmişlerdir (150).
Lipitlerin oksidatif reaksiyonlarına bağlı olarak keten tohumunun raf ömrünün yanı sıra
depolama süresi ile duyusal kalitesi azalmaktadır (151).
Sabit yağlara uygulanan kalite analizlerinden asitlik indisi 1 gram numunede bulunan
serbest asitleri nötralize etmek için gerekli olan potasyum hidroksit miktarının
mg olarak değeridir (137). Bu değer serbest yağ asitlerinden gelen acılaşmanın
tayininde kullanılmaktadır (127).
Çalışmamızda da cam kavonozda alınan keten tohumu tozundan elde edilen yağda
asitlik indisi yüksek çıkmıştır. Bunun tozdaki koyu ve olgunlaşmamış olan keten
tohumlarının varlığıyla ve depolama süresiyle ilgili olabileceği düşünülmüştür. Ayrıca
keten tohumunun bütün temin edilmesi ve bütün saklanmasının daha uygun olduğu,
keten tohumunda tohum testası içindeki yağı koruyabildiği için toz edilip uzun süre
saklanması sonucu hava ile temasta bozulan yağ asitlerinin kaliteyi düşürdüğü
düşünülmektedir.
Rudnik ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada antioksidan ilavesinin oda
sıcaklığında muhafaza edilen keten tohumu yağı örneklerinin oksidatif stabilitesini
iyileştirdiği teyit edilmiştir (21).
Uygun sıcaklık ve nemde yağlardaki gliseritler serbest yağ asitleri ile mono ve di
gliserite veya gliserine parçalanarak acılaşmaya neden olmaktadır. Bu olay lipolitik
enzimlerin yağlardaki varlığı ile artmaktadır (127). Ayrıca rutubetli ortamda lipaz
etkisiyle yağlar sabunlaşmakta ve asitlik indisi artmaktadır (135). K9 kodlu yağ
örneğinin asitlik indisinin yüksek çıkmasının uygun nem ve sıcaklıkta saklanmamasına
bağlı olabileceği sonucuna varılmıştır.
92
Sabit yağlara uygulanan kalite analizlerinden iyot indisi 100 gram numuneyle belirtilen
koşullarda sabit tutulabilen iyot olarak hesaplanan halojen miktarının gram olarak
hesaplanan değeri olup, yağların ve yağ asitlerinin doymamışlıklarının bir göstergesidir
(127, 137). K3, K5 ve K8 kodlu yağ örneklerinin iyot indisinin standart değerlerden
düşük çıkması doymamışlık derecelerinin yeterli olmadığını göstermektedir.
Yaklaşık %50 civarında ALA içeriğiyle keten tohumu yağ asidi diğer yağlardan
ayrılmaktadır. Ancak bu yağ asidi oksidasyona duyarlı olup oleik asitten 20-40 kat,
linoleik asitten de 2-4 kat daha hızlı oksitlenmektedir (152).
Keten tohumu gibi çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin yağlar oksijen ve ışığa
maruz kaldığında hızla oksitlenerek hidroperoksitlere ve daha ileri yıkım ürünlerine
dönüşmektedir. Bu oksidasyon sonucu DNA, lipit ve proteinlerle reaksiyona girdiği
zaman geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilecek radikal oksijen türleri oluşmaktadır
(153, 154). Ayrıca oksidasyon sonucu oluşan peroksitler daha sonra kötü koku ve
lezzetli aldehitlere dönüşerek acımaya yol açmaktadır (127).
Yeni Zelanda’da piyasadan alınan soğukta sıkma ile elde edilen keten tohumu
yağlarının kalite analizleri sonucunda peroksit değerlerinin normal seviyelerde olduğu
bulunmuştur (154).
Türk kökenli keten, haşhaş ve aspir tohumlarından elde edilen yağların oksidatif
stabilitesinin araştırıldığı bir çalışmada oksidatif stabilite ve yağ asitlerinin doymamışlık
derecesi ve yağların tokol (tokoferol, tokotrienol) düzeyleriyle oksidatif stabilite
arasında bir ilişki bulunmamıştır. Araştırılan tohumlar sağlıklı bir yağ profili sağlamış
ve ticari boyutta yağ kaynağı olabilecek seviyede bulunmuştur (155).
1000 gram yağın içerdiği peroksitlerden ve aktif oksijen veren maddelerden dolayı
taşıdığı miliekivalan aktif oksijen miktarlarını tayin etmek için yaptığımız deneyin
sonucunda piyasadan temin edilen K2, K5, K8, K10 kodlu yağların peroksit indislerinin
standartlardan yüksek çıktığı görülmüştür. Dolayısıyla yağlarda acıma olduğu
düşünülmüştür.
1 gram numunedeki esterleri sabunlaştırmak, serbest yağ asitlerini de nötralize etmek
için gerekli olan potasyum hidroksitin miligram cinsinden miktarı olan sabunlaşma
indisi yağın içerdiği yağ asitlerinin ortalama molekül ağırlığıyla ters orantılıdır. Bitkisel
93
yağlara asit sabunlaşma sayısı başta tohum çeşit ve olgunluğu olmak üzere, iklim,
yetiştirme yöresi ve uygulanan tarım tekniklerine kadar pek çok faktöre bağlı olarak
değişmektedir (156).
Çalışmamızda S3, K2, K3, K7, K8, K9, K10, K11 kodlu yağ örneklerinin sabunlaşma
indislerinin standart değerlere uyum göstermemesinin bu faktörlere bağlı olabileceği
düşünülmüştür.
Sonuç olarak, piyasadaki 11 firmanın keten tohumu yağı ve soxhlet ekstraksiyonu ile
elde edilen 3 keten tohumu yağına Avrupa Farmakopesi’nde ve diğer yağ
standartlarında yer alan kalite kontrol analizleri yapılmış ve sonuçta S1, S2, K1, K4, K6
kodlu yağların standart sınır değerlerine uygun olduğu bulunmuştur. Diğer yağlar ise
standartlarla uyum göstermemiştir. Özellikle peroksit indisi yüksek çıkan yağlar sağlık
açısından sorun teşkil etmektedir. Peroksit indisinin yüksek bulunmasının nedenleri
olarak, tohumların kalitesi, öğütülmesi, saklanma ve depolanma şartları, tohumdan yağ
elde yöntemleri, elde edilen yağların ısı, ışık ve oksijene maruziyeti gibi birçok faktör
düşünülmektedir.
6. KAYNAKLAR
1. Davıs PH, Calen J, Coode MJE. Flora of Turkey and The East Aegean
Island Edınburgh Unıversıty Pres, 1967; Volume 2: 425-449
2. Tanker N, Koyuncu M, Coşkun M. Farmasötik Botanik (3. baskı), Ankara
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, Ankara, 2007: 263
3. Diederichsen A, Richards K. Cultivated flax and the genus Linum L.:
Taxonomy and germplasm conservation, In: Flax The genus Linum, Muir
AD, Westcott ND (eds), Taylor & Francis, London, 2003: 32-60
4. Tanker N, Tanker M. Farmakognozi (cilt 1), Ankara Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi Yayınları, Ankara, 1985: 92-308
5. Orhan İ. “Linum usitatissimum” In: “Tedavide Kullanılan Bitkiler-FFD
Monograflari”, Demirezer LÖ, Ersöz T, Saraçoğlu İ, Şener B (eds), MN
Medikal & Nobel, Ankara, 2007: 147-158
6. Plants database (2012) http://plants.usda.gov ( 04.05.2012)
7. European Pharmacopoeia 6.0, Volume 2, 2008:2273-2274
8. Baytop T. Tükiye’ de Bitkilerle Tedavi Gemişte ve Bugün (İlaveli 2.
baskı), Nobel Yayınları, 1999: 262-263
9. El-Nagdy GA, Nassar DMA, El-Kady EA, El-Yamanee GSA. Response of
Flax Plant (Linum usitatissimum L.) to Treatments with Mineral and BioFertilizers from Nitrogen and Phosphorus. Journal of American Science
2010; 6(10): 207-217
10. Jhala AJ, Hall LM. Flax (Linum usitatissimum L.): Current Uses and
Future Applications. Aust. J Basic & Appl Sci 2010; 4(9): 4304-4312
95
11. Bozkurt D, Kurt O. Keten (Linum usitatissimum L.)' in Verim ve Verim
Unsurlarına Ekim Zamanı ve Toprak Sıcaklığının Etkisi. OMÜ Zir Fak
Dergisi 2007; 22(1): 20-25
12. Konuklugil Belma, Bahadır Ö. Linum usitatissimum L. and Its Chemical
Constituents and Biological Activities. J Fac Pharm 2004;33 (1): 63-84
13. Hall III C, Tulbek MC, Xu Y. Flaxseed. İn: Advances in Food and
Nutrition Research, Vol 51, Taylo SV (ed), Unıted State Of America,
2006: 2-76
14. Flax Counci of Canada (2011) http://www.flaxcouncil.ca/english/index.jsp
(Şubat 2012)
15. Vincent HS, Jason J. Flaxseed, Briefing no. 56, November 2005-Revised
16. Onurlubaş HE, Kızılaslan H. Türkiye’ de Bitkisel Yağ Sanayindeki
Gelişmeler ve Geleceğe Yönelik Beklentiler. Tarımsal Ekonomi Araştırma
Enstitüsü, Ankara, 2007:23
17. Genser MV, Morris DH. Introduction: history of the cultivation and uses
of flaxseed, In: Flax The genus Linum, Muir AD, Westcott ND (eds),
Taylor & Francis, London, 2003: 11-31
18. Başer KHC. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı, Bildiriler, 29-31,
Mayıs 2002, Eskişehir
19. Izydorczyk M, Cui SW, Wang Q. Polysaccharide Gums: Structures,
Functional Properties, and Applications, In: Food Carbohydtrates
Chemıstry, Physical Propertıes and Applications, Cui Sw(ed), Taylor &
Francis, 2005: 263-309
20. Coşkuner Y, Karababa E. Some physical properties of flaxseed (Linum
usitatissimum L.). Journal of Food Engineering 2007; 78: 1067–1073
21. Rudnik E, Szczucinska A, Gwardiak H, Szulc A, Winiarska A.
Comparative studies of oxidative stability of linseed oil. Thermochimica
Acta 2001; 370: 135-140
22. Morris DH. Flax - A Health and Nutrition Primer, Fourth Edition, 2007
96
23. Morris DH, Genser MV. Flaxseed. Encyclopedia of Food Science,
Caballero B (ed), Food Technology and Nutrition Academic Press, 1993:
2525-2531
24. Rubilar M, Gutiérrez C. Verdugo M, Shene C, Sineiro J. Flaxseed As A
Source Of Functional Ingredients. J. soil sci. plant nutr 2010; 10 (3): 373 –
377
25. Westcott ND, Muir AD. Chemical Studies on The Constituents of Linum
spp., In: Flax The genus Linum, Muir AD, Westcott ND (eds), Taylor &
Francis, London, 2003: 66-84
26. Oomah BD, Mazza G. Flaxseed Proteins- a review, Food Chemistry, 1993;
48:109-11
27. Kraft K, Hobbs C. Pocket Guide to Herbal Medicine, Thiemen Stuttgart,
2004
28. Johnsson P. Phenolic compounds in flaxseed, chromatographic and
spectroscopic analyses of glucosidic conjugates. A PhD. thesis from Dept.
Food Science, Uppsala, Swedish University of Agricultural Sciences,
2004:1-36
29. Phillips KM, Ruggıo DM, Khorassanı MA. Phytosterol Composition of
Nuts and Seeds Commonly Consumed in the United StatesJ. Agric. Food
Chem 2005; 53: 9436-9445
30. Prasad K. Antihypertensive Activity of Secoisolariciresinol Diglucoside
(SDG) Isolated from Flaxseed: Role of Guanylate Cyclase. International
Journal of Angiology 2004;13: 7–14
31. Marambe PWMLHK, Shand PJ,
Wanasundara JPD. An in vitro
investigation of selected biological activities of hydrolyzed flaxseed
(Linum usitatissimum L) proteins. J Am Oil Chem Soc 2008; 85: 1155–
1164
32. Daleprane JB, Batista A, Pacheco JT, et al. Dietary flaxseed
supplementation improves endothelial function in the mesenteric arterial
bed. Food Research International 2010; 43: 2052–2056
97
33. Talom RT, Judd SA, McIntosh DD, McNeill JR. High Flaxseed (Linseed)
Diet Restores Endothelial Function in The Mesenı’eric Arterial Bed Of
Spontaneously Hypertensive Rats. Life Sciences 1999; 64 (16) : 14151425
34. Prasad K. Flaxseed components in the prevention of experimental
diabetes. In: Flaxseed in Human Nutrition, 2nd edition. eds. Cunnane S.
and Thompson L. AOCS Press, Champaign, IL, U.S.A., 2003: 274-287
35. Prasad K. Suppression of Phosphoenolpyruvate Carboxykinase Gene
Expression by Secoisolariciresinol Diglucoside (SDG), a New Antidiabetic
Agent Intl J Angiol 2002; 11: 107- 109
36. Prasad K, Mantha SV, Muir AD, Westcott ND. Protective effect of
secoisolariciresinol diglucoside against streptozotocin-induced diabetes
and its mechanism. Mol Cell Biochem 2000; 206: 141–150
37. Prasad K. Oxidative stress as a mechanism of diabetes in diabetic BB
prone rats: Effect of secoisolariciresinol diglucoside (SDG). Mol Cell
Biochem 2000; 209: 89–96
38. Prasad K. Secoisolariciresinol diglucoside from flaxseed delays the
development of type 2 diabetes in Zucker rat. J Lab Clin Med 2001;
138(1): 32-9
39. Pan A, Sun J, Chen Y et al. Effects of a Flaxseed-Derived Lignan
Supplement in Type 2 Diabetic Patients: A Randomized, Double-Blind,
Cross- Over Trial. PLoS ONE 2007; 2(11): 1148-1371
40. Cunnane C, Gangulı S, Menard C et al. High α-linolenic acid flaxseed
(Linurn usiiaiissimurn : Some Nutritional Properties in Humans. Br J Nutr
1993; 69: 443-453
41. Tarpila A, Wennberg T, Tarpila S. Flaxseed As a Functional Food. Current
Topics in Nutraceutical Research 2005; 3(3): 167-188
42. Nature Medicine Quality Standarts (2012) www.naturalstandard.com (
şubat 2012)
98
43. Prasad K. Dietary flax seed in prevention of hypercholesterolemic
atherosclerosis. Atherosclerosis 1997; 132: 69-76
44. Lucas EA, Wild RD, Hammond LJ, et al. Flaxseed improves lipid profile
without altering biomarkers of bone metabolism in postmenopausal
women. J Clin Endocrinol Metab 2002; 87: 1527–1532
45. Morise A, Sérougne C, Gripois D, et al. Effects of dietary alpha linolenic
acid on cholesterol metabolism in male and female hamsters of the LPN
strain. J. Nutr. Biochem 2004; 15: 51-61
46. Prasad K, Mantha SV, Muir AD, Westcfott ND Reduction of
hypercholesterolemic atherosclerosis by CDC-flaxseed with very low αlinolenic acid. Atherosclerosis 1998; 136: 367–375
47. Hallund J, Ravn-Haren G, Bügel S, Tholstrup T, Tetens I. A lignan
complex isolated from flaxseed does not affect plasma lipid concentrations
or antioxidant capacity in healthy postmenopausal women. J. Nutr 2006;
136: 112-116
48. Prasad K. Hypocholesterolemic and antiatherosclerotic effect of flax lignan
complex isolated from flaxseed. Atherosclerosis 2005; 179: 269–275
49. Prasad K. Reduction of serum cholesterol and hypercholesterolemic
atherosclerosis in rabbits by secoisolariciresinol diglucoside isolated from
flaxseed. Circulation 1999; 99: 1355-1362
50. Jenkins DJA, Kendall CWC, Vidgen E, et al. Health aspects of partially
defatted flaxseed, including effects on serum lipids, oxidative measures,
and ex vivo androgen and progestin activity: a controlled crossover trial.
Am J Clin Nutr 1999; 69: 395-402
51. Vijaimohan K, Jainu M, Sabitha KE, et al. Beneficial effects of alpha
linolenic acid rich flaxseed oil on growth performance and hepatic
cholesterol metabolism in high fat diet fed rats. Life Sciences 2006; 79:
448–454
99
52. Arjmand BH, Khan DA, Juma S, Drum ML, et al. Whole flaxseed
consumption
lowers
serum
LDL-cholesterol
and
lipoprotein
(a)
concentrations in postmenapousal women. Nutr Res 1998; 18: 1203-1214
53. http://xa.yimg.com/kq/groups/16101321/534554469/name/All+about
flaxseeds-Linseed.pdf ( şubat 2012)
54. Lee P, Prasad K. Effects of flaxseed oil on serum lipids and atherosclerosis
in hypercholesterolemic rabbits. J. Cardiovas Pharmacol Ther 2003; 8:
227-235
55. Fukumitsu S, Aida K, Shimizu H, Toyoda K. Flaxseed lignan lowers blood
cholesterol and decreases liver disease risk factors in moderately
hypercholesterolemic men. Nutrition Research 2010; 30: 441–446
56. Hemmings SJ, Song X. The effects of dietary flaxseed on the Fischer 344
rat. III. Protection against CCl4-induced liver injury. Cell Biochem Funct
2005; 23: 389–398
57. Naqshbandi A, Khan W, Rizwan S, Khan F. Studies on the protective
effect of flaxseed oil on cisplatin induced hepatotoxicity. Hum Exp
Toxicol 2012; 16
58. Ogborn MR. Flaxseed and Flaxseed Products in Kidney Disease. . In:
Flaxseed in Human Nutrition, 2nd edition. eds. Cunnane S. and Thompson
L. AOCS Press, Champaign, IL, U.S.A., 2003: 301-318
59. Weiler HA, Kovacs H, Nitschmann E, et al. Feeding flaxseed oil but not
secoisolariciresinol diglucoside results in higher bone mass in healthy rats
and rats with kidney disease . Prost Leukotr Ess Fatty Acids 2007; 76:
269–275
60. Ogborn MR, Nıtschmann E,Weıler H, Leswıck D, Bankovıc-Calıc N.
Flaxseed Ameliorates İnterstitial Nephritis İn Rat Polycystic Kidney
Disease. Kidney İnternational 1999; 55: 417-423
61. Ghule AE, Jadhav SS, Bodhankar SL. Renoprotective effect of Linum
usitatissimum seeds through haemodynamic changes and conservation of
100
antioxidant enzymes in renal ischaemia-reperfusion injury in rats.Arab
Journal of Urology 2011; 9(3): 215-221
62. Clark WF, Parbtani A, Huff MW, et al. Flaxseed: a potential treatment for
lupus nephritis. Kidney Int 1995; 48: 475-480
63. Velasquez MT, Bhathena SJ, Ranich T, et al. Dietary flaxseed meal
reduces proteinuria and ameliorates nephropathy in an animal mode of
type II diabetes mellitus. Kidney Int 2003; 64: 2100-2107
64. Sankaran D, Bankovic-Calic N, Peng CY-C, et al. Dietary flax oil during
pregnancy and lactation retards disease progression in rat offspring with
inherited kidney disease. Pediatr Res 2006; 60: 729-733
65. Ingram AJ, Parbtani A, Clark WF, et al. Effects of Flaxseed and Flax Oil
Diets in a Rat-5/6 Renal Ablation Model, Am J Kidney Dis 1995; 25: 320–
329
66. Moneim AEA, Dkhil MA, Al-Quraishy S. The protective effect of flaxseed
oil on lead acetate-induced renal toxicity in rats. Journal of Hazardous
Materials 2011; 194: 250–255
67. Arjmandi BH. The role of phytoestrogens in the prevention and treatment
of osteoporosis in ovarian hormone deficiency. J Am Coll Nutr 2001; 20:
398-402
68. Jeffery NM, Sanderson P, Sherrington EJ, Newsholme EA, Calder PC: The
ratio of n-6 to n-3 polyunsaturated fatty acids in the rat diet alters serum
lipid levels and lymphocyte functions. Lipid 1996; 31 (7): 737–745
69. Tashjian AH, Voelkel EF, Levine L, Goldhaber P. Evidence that the bone
resorption-stimulating factor produced by mouse fibrosarcoma cells is
prostaglandin E2. A new model for the hypercalcemia of cancer. J Exp
Med 1972; 136:1329–1343
70. Griel AE, Kris-Etherton PM, Hilpert KF, et al. An increase in dietary n-3
fatty acids decreases a marker of bone resorption in humans. Nutr J 2007;
6: 2
101
71. Ward WE, Yuan YV, Cheung AM, Thompson LU. Exposure to Flaxseed
and its Purified Lignan Reduces Bone Strength in Young but Not Older
Male Rats. J Toxicol Environ Health A. 2001; 63(1): 53-65
72. Brooks JD, Ward WE, Lewis JE, et al. Supplementation with flaxseed
alters estrogen metabolism in postmenopausal women to a greater extent
than does supplementation with an equal amount of soy. Am J Clin Nutr
2004; 79: 318–325
73. Dodin S, Lemay A, Jacques H, et al. The effects of flaxseed dietary
supplement on lipid profile, bone mineral density, and symptoms in
menopausal women: a randomized, double-blind, wheat germ placebocontrolled clinical trial. J Clin Endocrinol Metab 2005; 90(3): 1390-1397
74. Haggans CJ, Hutchins AM, Olson BA, et al. Effect of flaxseed
consumption on urinary estrogen metabolites in postmenopausal women.
Nutr Cancer 1999; 33: 188-195
75. Thompson LU, Chen JM, Li T, Strasser-Weippl K, Goss PE. Dietary
Flaxseed Alters Tumor Biological Markers in Postmenopausal Breast
Cancer. Clin Cancer Res 2005; 11(10): 3828-3835
76. Wang L, Chen J, Thompson LU. The inhibitory effect of flaxseed on the
growth and metastasis of estrogen receptor negative human breast cancer
xenografts is attributed to both its lignan and oil components. Int J Cancer
2005; 116: 793-798
77. Chen J, Wang L, Thompson LU. Flaxseed and its components reduce
metastasis after surgical excision of solid human breast tumor in nude
mice. Cancer Lett 2006; 234: 168-175
78. Cameron E, Bland J, Marcuson R. Divergent effects of omega-6 and
omega-3 fatty acids on mammary tumor development in C3H/Heston mice
treated with DMBA. Nutr Res 1989; 9: 377-387
79. Fritsch KL, Johnston PV. Effect of dietary α -linolenic acid on growth,
metastasis, fatty acid profile and prostaglandin production of two murine
mammary adenocarcinomas. J Nutr 1990; 120:1601-1609
102
80. Chen J, Hui E, Ip T, Thompson LU. Dietary flaxseedenhances the inhibitor
effect
of
tamoxifen
on
the
growth
human breast cancer (MCF-7) in nude mice.
of
estrogen dependent
Clin Cancer Res 2004; 10:
7703-7711
81. Mason JK, Chen J, Thomson LU. Flaxseed oil- transtuzumab interaction in
breast cancer. Food Chem Toxicol. 2010; 48: 222
- 222
82. Bommareddy A, Zhang X, Kaushik RS, Dwivedi C. Effects of components
present in flaxseed on human colon adenocarcinoma Caco-2 cells: Possible
mechanisms of flaxseed on colon cancer development in animals. Drug
Discoveries & Therapeutics. 2010; 4(3): 184-189
83. Moghaddasi MS, Linseed and Usages in Humanlife. Advances in
Environmental Biology 2011; 5(6): 1380-1392
84. Jenab M, Thompson LU. The influence of flaxseed and lignans on colon
carcinogenesis and ß-glucuronidase activity. Carcinogenesis 1996; 17(6):
1343-1348
85. Bommareddy A, Arasada BL, Mathees DP, Dwivedi C. Chemopreventive
effects of dietary flaxseed on colon tumor development. Nutr Cancer 2006;
54(2): 216-22
86. Lin X, Gingrich JR, Bao W, et al. Effect of flaxseed supplementation on
prostatic carcinoma in transgenic mice. Urology 2002; 60: 919-924
87. Demark-Wahnefried W, Price DT, Polascik TJ, et al. Pilot study of dietary
fat restriction and flaxseed supplementation in men with prostate cancer
before surgery: exploring the effects on hormonal levels, prostate-specific
antigen, and histopathologic features. Urol 2001; 58 (1): 47-52
88. Demark-Wahnefried W, Robertson CN, Walther PJ, et al. Pilot study to
explore effects of low-fat, flaxseed-supplemented diet on proliferation of
benign prostatic epithelium and prostate-specific
63(5): 900-904
antigen. Urol 2004;
103
89. Christensen JH, Fabrin K, Borup K, Barber N, Poulse J. Prostate tissue and
leukocyte levels of n-3 polyunsaturated fatty acids in men with benign
prostate hyperplasia or prostate cancer. BJU Int 2006; 97: 270-273
90. Newcomer LM, King IB, Wicklund KG, Stanford JL. The association of
fatty acids with prostate cancer risk. Prostate 200; 47: 262–268
91. Thompson LU. Flaxseed, Lignans, and Cancer. In: Flaxseed in Human
Nutrition, 2nd edition. eds. Cunnane S. and Thompson L. AOCS Press,
Champaign, IL, U.S.A., 2003: 194-222
92. Kelley DS, Branch LB, Love JE, et al. Dietary α -linolenic acid and
immunocompetence in humans. Am J Clin Nutr 1991; 53: 40–6
93. http://www.flaxhealth.com ( Şubat 2012)
94. Wilkinson P, Leach C, Ah-Sing EE, et al. Influence of α-linolenic acid and
fish-oil on markers of cardiovascular risk in subjects with an atherogenic
lipoprotein phenotype. Atherosclerosis 2005; 181: 115-124
95. Zhao G, Etherton TD, Martin KR, et al. Dietary α-linolenic acid reduces
inflammatory and lipid cardiovascular risk factors in hypercholesterolemic
men and women. J Nutr 2004; 134: 2991-2997
96. Newkirk R. Ruminants. Flax Feed Industry Guıde 2008
97. Kaithwas
G,
Mukherjee
A,
Chaurasia
AK,
Majumdar
DK.
Antiinflamatory, Analgesic and Antipyretic Activities Of Linum
Usitatissimum L. (flaxseed/linseed oil). Indian Journal Of Experimental
Biology 2011; 49: 932-938
98. Caughey GE, Mantzioris E, Gibson RA, Cleland LG, James MJ. The
Effect on Human Tumor Necrosis Factor Alpha and Interleukin 1 Beta
Production of Diets Enriched in n-3 Fatty Acids from Vegetable Oil or
Fish Oil, Am J Clin Nutr 1996; 63: 116–122
99. Hallund J, Tetens I, Bügel S, Tholstrup T, Bruun JM. The effect of a
lignan complex isolated from flaxseed on inflammation markers in healthy
postmenopausal women. Nutrition, Metabolism & Cardiovascular Diseases
2008; 18: 497-502
104
100. Kaithwas G, Majumdar DK. Evaluation of antiulcer and antisecretory
potential of Linum usitatissimum fixed oil and possible mechanism of
action. Inflammopharmacol 2010; 18: 137–145
101. Joshi S, Mandawgade S, Mehta V, Sathaye S. Antiulcer Effect of
Mammalian Lignan Precursors from Flaxseed. Pharmaceutical Biology
2008; 46(5): 329–332
102. Dugani A, Auzzi A, Naas F, Megwez S. Effects of the oil and mucilage
from flaxseed (Linum usitatissimum) on gastric lesions induced by ethanol
in rats. Libyan J Med 2008; 3(4): 15-19
103. Rickard-Bon SE, Thompson LU. The role of flaxseed lignans in
hormone-dependent and independent cancer, In: Flax The genus Linum,
Muir AD, Westcott ND (eds), Taylor & Francis, London, 2003; 192-214
104. Kentville NS. Antibiotic-like action of essential fatty acids. Can Med
Assoc J 1985; 132
105. Gur S, Turgut-Balık D, Gur N. Antimicrobial activities and some fatty
acids of turmeric, ginger root and linseed used in the treatment of
infectious diseases. World J Agricultural Sciences 2006; 2(4): 439-442
106. Nemcová R, Borovská D, Košcˇová J, et al. The effect of
supplementation of flax-seed oil on interaction of Lactobacillus plantarum
– Biocenol™ LP96 and Escherichia coli O8:K88ab:H9 in the gut of germfree piglets. Res Vet Sci. 2011
107. Czemplik M, Żuk M, Kulma A, Kuc S, Szopa J. GM flax as a source of
effective antimicrobial compounds. Science against microbial pathogens:
communicating current research and technological advances 2011; 2:
1216-1224
108. Xu Y, Hall III C, Wolf-Hall C. Fungistatic Activity of Heat-Treated
Flaxseed Determined by Response SurfaceMethodology. J Food Scı 2008;
73 (6): 250-256
105
109. Barbary OM, El-Sohaimy SA, El-Saadani MA, Zeitoun AMA.
Antioxidant, Antimicrobial and Anti-HCV Activities of Lignan Extracted
from Flaxseed. Res J Agric & Biol Sci 2010; 6(3): 247-256
110. Xu Y, Hall III C, Wolf-Hall C, Manthey F. Fungistatic activity of
flaxseed in potato dextrose agar and a fresh noodle system. International
Journal of Food Microbiology 2008; 121: 262–267
111. Klimaszewski A. Flax For Health. Copyright Bioriginal Food & Science
Corp 2000
112. Cunnane SC, Hamadeh MJ, Liede AC, et al. Nutritional Attributes Of
Traditional Flaxseed İn Healthy Young Adults. Am J Clin Nutr 1994; 61:
62-8
113. http://www.ucdenver.edu/academics/colleges/pharmacy/Resources/OnCa
mpusPharmDStudents/ExperientialProgram/Documents/nutr_monographs/
Monograph-flaxseed.pdf (Nisan 2012)
114. Flaxseed-Health Library. http://johnbbassettdmd.com ( şubat 2012)
115. ESCOP Monographs. 2nd ed. Thime. New York NY 2003
116. http://www.mayoclinic.com/health/flaxseed/NS_patient
flaxseed, (şubat 2011)
117. Lucinda K, Porter RN. HCSP Herbal Dietary Supplements Glossary
2011 ( http://hepatita-c.net/herbal-hepatita_c.htm)
118. http://nccam.nih.gov/health/flaxseed/ataglance.htm (şubat 2012)
119. Hutchins AM, Martini MC, Olson BA, et al. Flaxseed consumption
influences endogenous hormone concentrations in postmenopausal
women. Nutr Cancer. 2001; 39: 58-65
120. Frank J, Eliasson C, Leroy-Nivard D, et al. Dietary secoisolariciresinol
diglucoside and its oligomers with 3-hydroxy-3-methyl glutaric acid
decrease vitamin E levels in rats. British Journal of Nutrition 2004; 94:
169-176
106
121. Leon F, Rodriguez M, Cuevas M. Anaphylaxis to linum. Allergol
Immunopathol 2003; 31: 47-9
122. Leon F, Rodriguez M, Cuevas M. The major allergen of linseed. Allergy
2002; 57: 968
123. Lezaun A, Fraj J, Colas C ve ark. Anaphylaxis from linseed. Allergy
1998; 53: 105-6
124. Abadoğlu Ö. Keten Tohumu ve Alerjik Reaksiyonlar: Bir Olgu Sunumu.
Astım Allerji İmmünoloji 2006; 4(1): 24-25
125. Kuhn MA. Herbal Remedies: Drug-Herb Interactions. Crit Care Nurse
2002; 22: 22-32
126. Koşar M, Farmakognozi Uygulama III, Kayseri, 2010
127. Ası T.Lipitler. Tablolarla Biyokimya 1996; :129-197
128. Bingöl G. Lipitler, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları,
Ankara, 1976:2-26
129. http://www.ctf.edu.tr/anabilimdallari/pdf/160/Lipidler.pdf (Nisan 2012)
130. Karaca E, Aytaç S. Yağ Bitkilerinde Yağ Asitleri Kompozisyonu Üzerine
Etki Eden Faktörler. OMÜ Zir. Fak. Der 2007; 22(1): 123-131
131. Altınışık M. Lipitlerin Yapısal ve İşlevsel Özelikleri II, ADÜTF
Biyokimya AD 2006
132. Polat Ü. Lipitler, In: Temel Veteriner Biyokimya (1), M Tanrıverdi,
Eskişehir, 2011: 44-64
133. http://www.mustafaaltinisik.org.uk/89-1-08.pdf ( Nisan 2012)
134. Çakakçı S, Gökalp HY. Gıdalarda Kısaca Oksidasyon: Antioksidantlar
ve Gıda Sanayinde Kullanımları. Atacürk Ü Zir Fak Der 1992; 23(2): 174192
135. Sakar MK, Tanker M. Fitokimyasal Analizler, Ankara Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi Yayınları, Ankara, 1991:128-140
136. Başer KHC, Tıbbi ve Aromatik Bitkisel Ürünlerin Üretimi ve Kalite
Kontrolü, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, Eylül 2010:2-63
107
137. Mailer R, Testing olive oil quality: chemical and sensory methods.
Primefact 231, 2006
138. Wang L, Weller CL. Recent advances in extraction of nutraceuticals
from plants. Trends in Food Science Technology 2006; 17: 300–312
139. Mohamed RS, Mansoori GA. The Use of Supercritical Fluid Extraction
Technology İn Food Processing. Food Technology Magazine 2002
140. Kayan B. Taxus Baccata L’nin Farklı Ekstraksiyon Yöntemleri İle
Ekstraksiyonu ve Ekstraksiyon Verimlerinin Karşılaştırılması, Doktora
Tezi, Mersin Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Mersin, 2009: 21-49
141. Şensoy ND. Adaçayı ( Salvia Officinalis ) Yapraklarından Süperkritik
Karbondioksit Ekstraksiyonu ile Doğal Antioksidan Eldesi ve Tayini, Gazi
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007:
30
142. Tavman Ş, Kumcuoğlu S, Akkaya Z. Bitkisel Ürünlerin Atıklarından
Antioksidan Maddelerin Ultrason Destekli Ekstraksiyonu. Gıda 2009;
34(3): 175-182
143. Kılıç A. Uçucu Yağ Elde Etme Yöntemleri. Bartın Orman Fakültesi Der
2008; 10(13): 37-43
144. http://www.avantilipids.com/index.php?option=com_content&view=artic
le&id=1690&Itemid=409 (şubat 2012)
145. European Pharmacopoeia 6.0, Volume 1, 2008: 137-139
146. Hacıoğlu S. Bazı Heracleum L.( Umbelliferae) Taksonlarında Uçucu
Yağların Antimikrobiyal Aktivitelerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi,
Kırıkkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kırıkkale, 2006: 16-17
147. Özden S, Ertan R, Akı-Şener E. ve ark, Farmasötik Kimya Pratikleri 3-4,
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, Ankara, 2004; 13
148. Malcolmson LJ, Przybylski R, Daun JK. Storage stability of milled
flaxseed. J Am Oil Chem Soc 2000; 77: 235–238
108
149. Przybylski R. Daun JK. Additional data on the storage stability of milled
flaxseed. J Am Oil Chem Soc 2001; 78: 105–106
150. Chen ZY, Ratnayake WMN, Cunnane SC. Oxidative stability of flaxseed
lipids during baking. J Am Oil Chem Soc 1994; 71: 629–632
151. Ca¨mmerer B, Kroh LW. Shelf life of linseeds and peanuts in relation to
roasting. Food Science and Technology 2009; 42: 545–549
152. Przybylski R. Flax Oil and High Linolenic Oils, In: Bailey's Industrial
Oil and Fat Products, 2005; 281-301
153. Michotte D, Rogez H, Chirinos R, et al. Linseed oil stabilisation with
pure natural phenolic compounds. Food chem 2011; 129(3): 1228-1231
154. Choo WS, Birch J, Dufour JP. Physicochemical and quality
characteristics of cold-pressed flaxseed oils. Journal of Food Composition
and Analysis 2007; 20(3-4): 202-211
155. Bozan B, Temelli F. Chemical composition and oxidative stability of
flax, safflower and poppy seed and seed oils. Bioresource Technology
2008;99: 6354–6359
156. Tekgüler B. Radikal Göçü Tepkimelerinin (İnteresterifikasyon) Yağların
Oksidatif Stabiliteleri Üzerine Etkileri, Doktora tezi, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun, 2005: 1-66
109
ÖZGEÇMİŞ
Sümeyra Ayşe Keziban YILMAZ, 1989 yılında Kayseri’ de doğdu. İlk ve orta
öğrenimini Mehmet Ali Bakkaloğlu İlköğretim Okulu’nda, liseyi Sami Yangın Anadolu
Lisesi’ nde tamamladıktan sonra 2007 yılında girdiği Erciyes Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi’nden 2012 yılında mezun oldu.
İletişim Bilgileri
E- mail: [email protected]
Download