özbek halkı özgürlük istiyor

advertisement
ÖZBEK HALKI
ÖZGÜRLÜK İSTİYOR
Doktor Namaz NURMUMİN
1
BAŞLARKEN
İsteriz ki, Anadolu insanı ile Orta Asya insanı yeniden buluşsun...
Zira Allah (cc) insanları tanışsınlar, buluşsunlar, kaynaşsınlar diye çeşitli kavimlere ayırmış ve birbirinden uzak bölgelere dağıtmıştır.
İsteriz ki, bu bin senelik hasret bitsin artık. Anavatan ile yeni vatan
birbirine kavuşsun.
Günümüzde buna “küreselleşmek” denir.
Ayrı kalmamızın nedenlerinden biri zülüm idi. Birleşmemizin özü
de hiç şüphesiz adalet olacaktır. Şimdi bu işin başlangıcındayız.
Allah (cc) yolculuğumuzu hayırlı eylesin…
Saygı ve sevgiler.
Dr. Namaz Nurmumin
ÖZBEKİSTAN HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Ö
zbekistan,
resmi
adıyla
Özbekistan
Cumhuriyeti
(Özbekçe: O‘zbekiston Respublikasi), Orta Asya’da, Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nden bağımsızlığını kazanmış,
Türkçe’nin lehçelerinden Özbekçe’yi konuşan bir devlettir. Özbekistan,
(Azerbaycan, Kazakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan, Türkiye ve Türkmenistan ile birlikte) günümüzdeki yedi bağımsız Türk
devletlerindendir. Denize kıyısı olmayan ülkenin komşuları kuzeyde ve batıda Kazakistan, doğuda Kırgızistan ve Tacikistan ile güneyde Afganistan ve Türkmenistan’dır.
Özbekistan tarihte Maveraünnehir, sonra Türkistan adını taşıyan Orta
Asya bölgesinin merkezini oluşturmaktadır. Nitekim Ruslar 19.yüzyılın
ortalarında bölgeyi işgal ettiklerinde ona Türkistan Okruğu (bölgesi) adını vermişlerdir. 1917’deki Lenin inkılâbından sonra Sovyet rejimi bölgeye
taşındı ve 1924 yılında Özbekistan Sovyet Sosyalistik Cumhuriyeti teşkil
edildi. Bununla Turkistan’ın başka mahalli halkaları gibi Özbekler de zorla
2
Sovyet insanı haline getirildi. Çüünkü (Sovyet asimilasyon politikası bütün
şiddetiyle uygulandı.
Özbekistan, 20 Haziran 1990’da egemenliğini, 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. 29 Aralık 1991 tarihinde düzenlenen referandumla
bağımsızlık ilanı Özbek halkı tarafından onaylanmıştır. Özbekistan bağımsızlığını kazandıktan sonra gelişmiş ülkelerle, özellikle ekonomi alanında
ilişkiler kurmuştur.
Özbekistan zengin yeraltı kaynaklarını dış ülkelere satma imkânı bulmuştur. Bağımsızlığından günümüze değin geçen 23 yıllık süre boyunca
devlet başkanlığını İslam Kerimov yürütmektedir.
Bağımsız Özbekistan’ın 447.400 km2’lik bir yüzölçümü bulunmaktadır. Özbekistan; Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve T
ürkmenistan’a komşudur. Başkenti Taşkent’tir. 2009’da tahminî nüfusu
27.488.000’dir.
Özbekistan’daki etnik dağılımında Özbekler %80, Ruslar %5.5,
Tacikler %5’lik orana sahiptir. Nüfusun büyük çoğunluğu (% 90) Sünni
müslümandır. Ülkede %3.5 oranında Ortodoks nüfus yaşamaktadır.
Özbekler binlerce yıldır Orta Asya’da yaşayan Türkî kavimlerden biridir. Bazılarının iddia ettiği gibi Özbek halkının 16. yüzyılda ya da sonradan
ortaya çıktığı iddiası, tarihi gerçeği yansıtmamaktadır.
3
KISA KRONOLOJİ
• Özbekler binlerce senedir Orta Asya’da yaşayan Türki kavimlerden biridir.
• 8. yüzyılda şimdiki Özbekistan (tarihte Türkistan ya da Maveraünnehir)
hududundaki insanlar İslam dini ile şereflendiler.
• 8.-12. yüzyıllar arasında şimdiki Özbekistan hudutların dahilindeki
bölglerden imam Buhari, Tirmizi, Maturudi, el-Harezmi, Biruni gibi
ilim ve marifette büyük dehalar yetişti.
• 15. yüzyılda Timur Devleti kuruldu.
• 16. yüzyılda Timur’un torunlarından Babür Han, Hindistan’da dörtyüz
sene sürecek olan bir imparatorluk kurdu.
• 17.-18. yüzyıllarda Türkistan üç bölgeye ayrıldı: Kokand ve Hiva
Hanlıkları ile Buhara Emirliği.
• 19. yüzyılın ortalarında Orta Asya Rusya tarafından işgal edildi.
• 1917’de Lenin Rusya’da sosyalistik inkılabı gerçekleştirdi ve devrimi
Orta Asya’ya taşıdı.
• 1924’te Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti kuruldu. Müslüman halk zorla
Sovyet düzeninde asimilasyona tâbî ttuldu ve dinsizleştirildi.
• 1930-1940 yıllarında önde gelen Özbek aydınları Stalin katliamında
öldürüldü.
• 1985 Gorbaçov “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım)
politikasını başlattı.
• 1988’de Muhammed Salih ve arkadaşları muhalif “Birlik” hareketini
kurdular.
• 1989’da İslam Kerimov Sovyetler Birliği Komünist partisi yönetimi tarafından Özbekistan Komünist partisinin başkanlığına getirildi.
• 1990’da Muhammed Salih ve arkadaşları Erk Partisi’ni kurdu.
• 1991’de “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) politikası sonucu Özbekistan, diğer Sovyet Cumhuriyetleri gibi bağımsız
oldu.
• 1991 sonunda Özbekistan’da ilk ve son defa çok adaylı Başkanlık seçimi gerçekleşti. İslam Kerimov ve muhalifet lideri Muhammed Salih
aday oldular. Seçimde yapılan hile sonucu İslam Kerimov galip ilan
edildi.
4
• 1992’de Özbekistan’da İslami parti girişimcisi Abdullah Ataev kayboldu.
• 1993’ten itibaren İslam Kerimov muhalefeti sindirmeye yönelik politika uygulamaya başladı. Neticede Muhammad Salih ve başka muhaliflerin bir kısmı Özbekistan’ı terkettiler.
• 1994’te Andicanlı meşhur imam Abduveli Qari, Taşkent havaalanında
kayboldu.
• 1995’te İslam Kerimov kendi Başkanlık süresini seçim olmadan 2000
yılına kadar uzattı.
• 1995 yılından itibaren diktatör Kerimov müslüman kesimlere aleni baskı uygulamaya başladı. Bunun için “Hizbut-tahrir” örgütünün
Özbekistan’da yaygınlaşmasını bahane olarak kullandı.
• 1999 Ocak ayında Taşkent’te patlamalar meydana geldi. Kerimov bu
işte Muhammed Salih liderliğindeki muhalifleri suçladı. Sonrada bu
patlamaların, Özbekistan Hükümetinin fitnesi olduğu anlaşıldı.
• 1999’da Taşkent patlamasından sonra binlerce siyasi ve dini muhalif
hapse atıldı. Onlara dövme, vücudunu yakma, ırzına geçme, sıcak suda
haşlayarak öldürme gibi vahşi işkenceler yapıldı.
• 2000’de İslam Kerimov yine sahte seçim yaparak beş yıllığına Başkan
seçildi, ama bu defa Başkanlık süresini yedi yıla çıkardı.
• 2000-2005 yıllarında İslam Kerimov, Özbek halkını sindirme politikasını sürdürdü. Dini, siyasi ve sosyal hayatın bütün alanlarında özgürlükler yok edildi. Bu şekilde yine onbinlerce kişi hapse atıldı ve
Kerimov’un hapishanelerinde can verdi.
• 2005’te Andican katliamı yaşandı. Kerimov’un zindanlarında yatan yakınlarını kurtarmak için sivil protesto yapan binlerce insan şehir merkezinde kuşatıldı, tank ve ağır silahlardan ateş açılarak öldürüldü.
• 2007’de diktatör Kerimov bir sahte seçim daha gerçekleştirdi ve yeniden 7 yıllığına Devlet Başkanı “seçildi.”
• 2011 Mayıs ayında yedi bağımsız muhalif hareket ve partiler bir araya
gelerek Özbekistan Halk Hareketi’ni (ÖHH) oluşturdular. Muhammed
Salih ÖHH Başkanı seçildi.
• 2012’de İslam Kerimov, Devlet Başkanlığı seçimlerini 2015 yılına erteledi.
5
BAĞIMSIZLIK SONRASI ÖZBEKİSTAN
Ö
zbekistan Sovyetler Birliği’nin parçalanmasıyla 1991 yılında bağımsızlığımı kazandı. Bunda Gorbaçov tarafından başlatılan “Perestroika
ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) politikası etkili olmuştur. Bu
politika neticesinde Özbek halkının gelişmeye olan gerçek istidadı ortaya
çıkmıştır. Nitekim 1991 yılına gelindiğinde Özbekistan’da çok partili siyasi
ortam oluşmuş ve Komünist İslam Kerimov’un iktidarına karşı koyabilecek siyasi parti ve hareketler faaliyete başlamıştır. Bunların önde geleni
şair ve siyasetçi Muhammed Salih başkanlığında kurulan Erk Partisi idi.
Onun için 1991 yılında gerçekleştirilen çok adaylı Başkanlık seçimlerinde
Muhammed Salih Kerimov’a karşı adaylığını koymuş, ama seçimlere hile
karıştıran Kerimov kendini seçimin galibi ilan etmiştir. Bununla beraber
yukarıda denildiği gibi, bu yıllarda Özbek halkı özgürlük, ilim, siyasi ve
sosyal gelişme, İslam dinine bağlılık özlemlerini açık şekilde ortaya koymuştur. Örneğin, Sovyetler zamanında 80 olan camilerin sayısı 4000’e
ulaşmış, Erk Gazetesi’nin tirajı 100 bine çıkmış, memlekette hem özgür
basın ve medya kuruluşları, hem de sayısız sivil toplum kuruluşları ortaya
çıkmıştır.
İSLAM KERİMOV ÖZGÜRLÜKTEN KORKTU
S
ovyetler’in mirasçısı olan İslam Kerimov, memleketi bağımsız olsa bile
eski Komünist ideolojiye bağlı kalmayı tercih etti. Çünkü siyasi ve
fikri özgürlük ortamında iktidarını kısa sürede kaybedebilirdi.
Sovyetler’in mirasçısı olmanın manası, ateizm (dinsizlik) politikası üretmek ve Özbekistan’da Stalin diktatörlüğü gibi bir rejimi yeniden
ortaya koymaktan ibaret idi. Bu yönde karar alan Kerimov kendi diktatörlüğünün temellerinin atmaya başladı. Önce güvenlik teşkilatlarına ve
yerel yönetimlere kendine bağlı insanları atadı. Bu şekilde Milli Güvenlik
Hizmeti (Özbekçe MHH), ordu, savcılık, mahkemeler, emniyet ve askeri
güçler direkt olarak Kerimov’un komutasına girdi. Resmi güç odaklarını
6
ele geçiren Kerimov, önce bütün gücüyle siyasi muhaliflere karşı devlet terörü başlattı. Bu
şekilde ana muhalefet partisi olan Erk ve başka siyasi hareketler yasaklandı, onların mal ve
mülklerine, iş yerlerine devlet tarafından el konuldu. Bu süreç, Muhammed Salih ve bazı dava
arkadaşlarının hicret etmesi, bunu yapamayan
muhaliflerin hapse atılması ile sonuçlandı.
1995 yılına gelindiğinde siyasi muhalifler sindirilmiş, sıra dini muhaliflere gelmişti.
1994’te Andican ilinin en meşhur imamların- Diktatör Kerimov, kendine
dan Abduveli Qari (hafız), Moskova’ya uçakla ilah edindiği Stalin’i özlüyor.
seyahat etmek üzere iken, Taşkent havaalanında kayboldu. Sonradan bu imamın Kerimov’un
casusları tarafından kaçırıldığı ortaya çıkmış ve imamdan bugüne kadar
hiçbir haber alınamamıştır. Ülkesinde “Hizbü’t-Tahrir” örgütünün yaygınlaşmasını fırsat bilen Kerimov, bu örgüte mensup olsun ya da olmasın,
İslam dini ile yeniden buluşan inançlı kişilere zülümetmeye başladı. Bu
şekilde binlerce inançlı insan hapishanelere atıldı.
Böyle bir sınırsız devlet teröründen kurtulmayı başaran müslüman
gençler önce Tacikistan’a, oradan Afganistan’a hicret ettiler ve Özbekistan
İslami Hareketi’ni kurdular. Bu arada diktatör Kerimov halk oylamasıyla
Başkanlık süresini yedi yıla kadar uzattı. Bununla Özbekistan’da özgür seçimlere de nokta konulmuş oldu.
DİKTATÖR KERİMOV’UN TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI
Ö
zbekistan bağımsız olduktan sonra kısa bir süre özgürlük ve gelişmeye açık bir devir geçirdi. Bu dönemde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri
ile Türkiye arasında dostluk ve kardeşlik ilişkileri oluşturulmaya çalışıldı.
Hatta Kerimov, memleketi için Türkiye’yi model devlet olarak seçtiğini ilan
etti. TC Cumhurbaşkanı Turgut Özal bölgeye resmi ziyaretlerde bulundu.
İslam Kerimov ile görüşen Özal iki devlet arasında iyi ilişkileri savundu.
7
Neticede ülkeler arasında
çok yönlü anlaşmalar imzalandı. Bunların gereği olarak
Türkiye’ye 2000 Özbek talebe gönderildi. Ancak Özbek
muhalifler İstanbul’a geldikten sonra Kerimov bu talebeleri geri çekme kararı aldı.
Zeynittin Askarov ve onun katili
1999 yılı Ocak ayındiktatör Kerimov
da Taşkent’te patlamalar
meydana geldi. Özbekistan’daki dikte rejimi bu patlamaların Türkiye’de
yerleşen Özbek muhalifler tarafından yapıldığını iddia etti. Kerimov,
kendine düşman gördüğü bu muhaliflerin iadesini istedi. Muhaliflerden
Zeynittin Askarov ve Rustam Mamatkulov Süleyman Demirel tarafından
Özbekistan’a iade edildi. Ağır hapis cezasına çarptırılan bu iki muhaliflerden Zeynittin Askarov 10 yıl hapis yattıktan sonra işkence altında can
verdi. Kerimov’un cellatları, onun kalp krizinden öldüğünü söylediler.
Rustam Mamatkulov’tan ise hiçbir haber alınmamaktadır.
Diktatör Kerimov 1999 patlamalarını bahane ederek kendine baş muhalif olarak gördüğü Muhammed Salih’in iadesini talep etti. Bu nedenle
Muhammed Salih 1999 yılında Türkiye’den Norveç’e hicret etmek mecburiyetinde kaldı.
Ölümünden önce Zeynittin Askarov, Kerimov’un zindanında kendisini
ziyaret eden bir yabancı radyo çalışanına, Muhammed Salih ve arkadaşlarının 1999 yılında yaşanan Taşkent patlamalarıyla alakasının olmadığını
söylemiştir. Böylece bu patlamaların, Kerimov’un kendisinin organize ettiği bir provakasyon olduğu kanıtlanmış oldu.
Diktatör Kerimov’un Türkiye düşmanlığı bununla kalmadı. Sonradan
Özbekistan’daki Türk liseleri kapatıldı ve o okullarda görev yapan pek çok
öğretmen hapse atıldı. Özbekistan’a yatırım yapan Türk işadamlarından
onlarcasının servetine en konuldu. Onlardan bazıları hapse atılarak işkenceye maruz kaldı.
8
ANDİCAN KATLİAMI (2005)
G
ittikçe yaygınlaşan diktatör Kerimov zulmüne karşı
çare arayan Özbek halkının vekilleri bunun için çeşitli yollara başvurmaya başladılar. Andican’da
örgütlenmeye çalışan bir grup
küçük esnaf kendilerine Ekrem
Yuldashev adında bir öğretmeAndican Katliamı
ni lider olarak seçtiler. Bu öğretmen kendi düşüncelerini “Hakikate
Giden Yol” adını verdiği bir kitapçıkta topladı. Bu esnaf grubu kısa süre
içinde Andican’da meşhur oldu.
Ancak diktatör Kerimov, memlekette kimsenin kendisinden daha meşhur olmasını istememektedir. Bundan dolayı Ekrem Yuldashev ve yakın arkadaşlarını hapse attı. Onların yakınları bu zulme dayanamadı, yakınlarını
kurtarma eylemi yapma kararı aldı. Neticede Andican merkezindeki valilik
binası önünde onbinlerce insan toplandı.
Bunu fırsat bilen Kerimov, bizzat Andican’a geldi. Onun şehre gelmesi
ile katliam da başlamış oldu. Sivil eylem yapan halkı kuşatan Kerimov’un
ordusu, erkek-kadın, çocuk-yaşlı demeden şehir meydanında toplananlar üzerine ateş açtılar. Neticede binlerce kişi şehir meydanında can verdi.
Bu katliamdan canını kurtarmayı başaranlar komşu Kırgızistan’a kaçtılar.
Oradan onları BM mülteci komiserliği dünyanın çeşitli ülkesine dağıttı.
Andican olayları AGİT, HRW, AMNİSTY İNTERNATIONAL gibi kuruluşlar başta olmak üzere, dünya kamuoyu tarafından “katliam” olarak
nitelendirilmiştir. ABD ve AB önce bu katliamın bağımsız bir komisyon
tarafından incelenmesini talep ederek Özbekistan hükümeti ile ilişkileri
kısıtlamaya gittiler. Sonradan ise kendi çıkarları doğrultusunda yeniden
diktatör Kerimov ile işbirliğine girdiler.
9
ÖZBEKLER VATANLARINDAN KAÇIYOR
Ö
zbekistan dünyanın en zengin
kaynaklara sahip ülkelerinden
biridir. Memlekette petrol ve doğalgaz,
altın, faydalı metaller, kömür rezervleri
bulunur. Özbekistan’da senede 4 milyon tona yakın pamuk, 80 tona yakın
altın üretilmektedir. Özbek halkının
yarısından fazlasını genç nüfus oluşturur. Yani memleket yeterli işçi gücüne
Bir Özbek “Gastarbaider”i
sahiptir.
Buna rağmen diktatör Kerimov’un 23 senelik iktidarı döneminde
Özbekistan ekonomisi iflas etmiştir. Bunun ana nedeni Özbekistan’da
hayatın bütün alanlarında özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Zalim rejim kendi halkına serbest çalışmak, ticaret yapmak, kendi iş yerini oluşturmak,
memlekette ve yurt dışında iş seyahati yapmak gibi özgürlükleri vermemektedir. Bunun yerine Sovyet rejiminden miras olarak kalan kolhoz ve
sovhozlar isim değişikliği ile kendi varlıklarını korumaktadır. Yani Özbek
çiftçisi eskisi gibi devlete çalışmakta ve ücret olarak da açlıktan ölmeyecek
kadar maaş almaktadır.
Bununla beraber Özbekistan, günümüz dünyasında rüşvetin en yaygın
olduğu devletlerden biridir. Sosyal hayatın bütün dallarında, iş ancak rüşvet yardımında görülür. Buna yüksek okullarda ve üniversitelerde eğitim
almak da dahildir. Yani üniversite öğrencisi derslere katılsın ya da katılmasın, sınavları ancak hocasına rüşvet vererek geçmek mecburiyetindedir.
Devlet idarelerinin tümünde işler rüşvet ya da tanıdıklar vasıtasıyla görülür. Memleketin yollarını işgal eden diktatör Kerimov’un polisleri, yoldan
geçen araçlı ya da araçsız herkesi, tıpkı eski çağın haramileri gibi soymaktadırlar.
Gözlerin görmediği, kulakların duymadığı bu zulümler karşısında
Özbekler ne yapacağını şaşırmışlar ve son çare olarak memleketlerini terketmeye başlamışlardır. Günümüzde 5 milyondan fazla Özbekistan vatandaşı yurt dışına kaçmıştır. Bu mazlumların çoğu Rusya’da bütün insani hak
ve hukuklardan mahrum halde geçinmeye çalışmaktadırlar. “Gastarbeider”
ismi verilen bu işçilerden 18 genç, Rusya’nın Moskova şehrinde kaldıkları
eski binada yanarak ölmüştür.
10
ÖZBEKİSTAN’DA YAYGIN ZÜLÜM VE
İŞKENCE ÇEŞİTLERİ
1. İtikat ve İbadet Alanında:
• Toplumda itikat özgürlüğü kısıtlanmıştır. Müslümanlara özgürce dinlerini yaşamak, başkalarına anlatmak, istedikleri gibi cemaat oluşturmak,
mescitler yapmak yasaktır.
• Hükümete muhalefet eden İslam alimleri hapse atılmakta, sürgüne
gönderilmektedir. Onlardan bir kısmından haber alınamamaktadır.
(Örneğin: Andican şehri imamlarından Abduveli Kari 1994’te Taşkent
hava alanında polis tarafından alınmış, bir daha kendisinden haber alınamamıştır.)
• Dini hassasiyeti olan kişiler devamlı olarak polis tarafından gözetlenmekte, hükümete muhalif fikir ve davranışta bulunanlar “Vahhabi”,
“radikal”, “terörist” denilerek hapse atılmaktadır.
• Dini yönden suçlananlara hapishanelerde ağır işkenceler yapılmaktadır. Örneğin dövülmekte, ırzına geçilmekte, vücutları yakılmakta, kaynar suda haşlanarak öldürülmektedir.
• Sakal bırakmak, başkalarına kendi evinde bile olsa Kur’an öğretmek,
gençlerin hacca gitmesi, sokakta İslam dini hakında konuşmak, İslami
kıyafetler giymek, hatta erkekler için okullarda din dersleri yasaktır.
Yurt dışında İslami eğitim alanların imam olaması yasaktır.
• Başta müslümanlar olmak üzere tüm inanç sahipleri akla hayale gelmeyecek haksızlıklara ve engellemelere uğramaktadır. Örneğin bir müslüman özel bir yerde veya kendi işyerinde namaz kılsa, hatta seccade
veya Kur’an-ı Kerim bulundursa, devlet tarafından tüm mal varlıklarına
el konur ve kişi hapse gönderilir. Bu kişiler mal varlıklarını kurtarmak
bir yana, canlarını kurtararak hapisten çıkabildiklerine şükreder hale
getirilir.
2. Siyaset Alanında:
• Özbekistan’da siyasi özgürlüklar yoktur.
• Özgür seçimler yapılmamaktadır. Diktatör Kerimov 23 sene boyunca
hile ve zorbalık yöntemiyle iktidarı elinde bulundurmaktadır.
• Parlamento seçimlerinde sadece Kerimov’un tayin ettiği kişiler milletvekilleri “seçilmektedir.” Yani bu iş bir formaliteye çevirilmiştir.
11
• Yerel seçimler için de aynı durum söz konusudur. Yerel yöneticiler diktatörün özel hizmet idareleri olarak görev yapmaktadır.
• Muhalif siyasi parti ve haraketler (ERK, Birlik) kapatılmıştır ve onların
liderleri (Muhammed Salih ve başkaları sürgüne gönderilmiştir.)
• Şu anda bilinen, 18 bin siyasi tutuklu bulunmaktadır. Siyasi tutuklulara da tıpkı dini tutuklara olduğu gibi ağır işkenceler uygulanmaktadır.
• Özbekistan’da muhalefet etmek şöyle dursun, yönetimi eleştirmek bile
mümkün değildir. Bunu yapan kişi kim olursa olsun anında “Halk
Düşmanı” ilan edilir. Bu etiketleme geleneği Kerimov yönetimine
1930’ların Komünist Stalin yönetiminden miras kalmıştır. Muhalefet
etme cesareti gösterenler ise yurt dışında, sürgünde olsalar bile takip
edilmekte, hatta suikastlere maruz kalmaktadır. Bunlardan biri Alişir
Saipov Kırgızistan’da, Fuad Şakiri Rusya’da, Obid Nazarov İsveç’te
suikaste uğrayıp ağır yaralandı. Bu liste uzayarak devam etmektedir.
Özbekistan’da muhalefet yapmış olan bu insanların başka ülke vatandaşlığına geçmiş olmaları bile şehit edilmelerine engel olmamıştır.
3. Fikir ve Basın Hürriyeti Alanında:
• İslam Kerimov, başa geçtiği andan itibaren fikir ve basın hürriyetine
engel olmuştur. Bu alanda mutlak sensür uygulanmaktadır.
• Memlekette özgür medya bulunmamaktadır. Gazetelerin, radyoların ve
televizyonların hepsi devlete, yani Kerimov’a aittir. Dolayısıyla medya
sadece rejim için hizmet etmektedir. Muhalif yayın ve fikirlere kesinlikle yer verilmemektedir.
4. Hukuk, Güvenlik ve Adalet Alanında:
• Özbekistan’da hiçbir kesim kendi hukukuna sahip değildir. Yani işçi,
esnaf, aydın, talebe, kadın, erkek, yaşlı demeden kimse kendi haklarını
ve hukuklarını talep edemez. Onlar ancak İslam Kerimov ve onun suç
ortaklarının belirlediği “hukuk”a uymak zorundalar.
• Özbekistan güvenli bir ülke değildir. Polis ve savcı istediği kişiye istediği suçu itham edebilmekte ve istediğine istediği davayı açabilmektedir. Kendi suçlarını istedikleri kişilere isnat edebilmekte, bunun için
diledikleri kişileren araba ve evlerine silah ya da narkotik maddeler
bırakarak, onlara suç uydurabilmektedir.
• Mahkemeler tamaman Karimov ve yerel yönetimin kontrolü altındadır
ve onların isteğine göre hüküm vermektedir. Adil yargılama ve savun12
•
•
•
•
•
•
ma hakkı yoktur. Mahkemeye çıkan kişinin, mutlaka suçlu olduğuna
dair peşin kabul vardır ve mahkeme, sadece cezanın miktarını belirlemektedir. Kimsenin beraat etme şansı yoktur.
Özbekistanda Hukuk ve adalet kağıt üzerinde ve televizyon ekranlarında mükemmel işlemektedir. Ancak gerçek hiç de böyle değildir. 5
dakikalık mahkemelerle ve insanlara kullandıkları hakaretlerle ünlenen
hakimlerin hükmü sürmektedir. Bu hakimlerin, karşısına geçenlerden
kanunları bilenlere savurdukları küfür ve hakaretler kayıtlara geçmiş,
tescillenmiştir. Bunların en aşağılayıcısı ve ünlüsü, “O senin okuduğun
kitabları münasip yerine sokarım” hakaretidir.
Birçok hakim, üstlerinden aldıkları emirle, rüşvetle veya keyiflerine
göre kararlar çıkarmaktadır. Bu kararların adaletle ve hukukun temel
ilkeleriyle bağdaşan hiçbir yanı yoktur. Çıkarılan tuhaf genel aflarla 7
yaşındaki çocuklara tecavüz edenler, hırsızlar ve uyuşturucu satıcıları,
adi suçlular serbest bırakılırken; inançlarından dolayı suçlu bulunanlar,
düşünce suçundan veya siyasi görüşünden dolayı hapishanede yatanların tutuklulukları devam etmektedir.
Kerimov yönetiminin icat ettiği işkence yöntemleri dünyada daha önce
görülmemiştir. Basit bir olaydan dolayı kolaylıkla suçlu ilan edilebilir,
sonra “irticacı” ya da “Vahhabi” damgası yiyebilir, ailenizle ve yakınlarınızla beraber topluca cezalandırılabilirsiniz. Yakınlarınız çok büyük
baskılara maruz kalır; işyerlerinde veya kamusal alanlarda dışlanır ve
engellenirler. Bununla ilgili birçok örnek vaka vardır. Hatta bazı mahkumların gözü önünde karılarına ve kızlarına gardiyanlar tarafından tecavüz edilir. Bazı insanlar mahkumiyet esnasında işkenceler yüzünden
ölür, ancak devlet doktorlarının yardımıyla sahte kalp krizi, zatürre gibi
raporlarla öldü gösterilir. Ne tuhaftır ki bu kişilerin cesetleri üzerinde
her zaman darp ve işkence izleri bulunmaktadır.
İnsanlar saç, sakal ve cinsel organlarından asılı halde yakılıyor.
Sonrasında ise tecavüz ediliyor. Başka bir işkence yöntemi ise klorla
dolu küvete oturtarak cinsel organlarının yakılmasıdır.
Hamile kadınlar dahi hapse atılıyor. Zulümle tanınan eski Sovyet hapishanelerinde bile doğumu yaklaşan kadınların ayrı koğuşlarda tutulduğu bilinir. Ancak günümüzde Özbekistan hapishanelerinde sebepsiz
yere tutulan hamile kadınlara böyle bir hak tanınmamaktadır.
Bazı mahkûmlar tuhaf bir şekilde ortadan kayboluyorlar. Kağıt üzerinde hapishaneden çıktı gösterilen mahkûmlar ortadan kayboluyor. Bu
insanların cesetleri bile bulunamıyor.
13
5. Sosyal Adalet Alanında:
• Kadınlar, coçuklar ve yaşlılar kendi haklarına sahip değiller.
• İş bulmak ancak rüşvet sayesinde mümkündür. İşsizlik o derecedir ki,
5 milliyondan fazla vatandaş bu nedenle yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalmıştır.
• Sosyal hayat en karanlık dönemlerinden birini yaşamaktadır.
Büyükşehirlerde 3 kişinin yan yana gelmesi yasaklanmıştır. Böyle bir
durumda yaşayacağınız ilk şey polisin tehdidi olacaktır. Sizin dağılmanızı isteyecektir.
• Polisin aylık tutuklama kotaları vardır. Her polisin, üstlerine ay sonunda belirli sayıda insanı hapse attığını bildirmesi gerektiğinden, sizi önce
5 dakikalık mahkemede yargılatır ve sonra 159. maddeye göre suçlayarak hapse gönderebilir. Çünkü polis memurları kendisine verilen aylık
tutuklama kotalarına ulaşmak zorundadır.
6. Eğitim Alanında:
• Okullar devlete aittir. Liselerde, yüksek okullarda ve üniversitelerde talebeler ancak rüşvet vererek okuyabilmektedir.
• Pamuk toplama aylarında (Eylül-Kasım) ilkokuldan başlayarak üniversitelere kadar bütün talebeler, 2-3 ay boyunca pamuk tarlalarına sürülmekte ve bedava çalıştırılmaktadır. Çünkü verilen sembolik ücret de
yemek karşılığı geri alınmaktadır. Özbekistan, çocuk emeğinin zorla
kullanıldığı bir ülkedir.
7. Ekonomi Alanında:
• Ekonomi tamamen Devlet kontrolündedir. Özel girişime ve ticarete izin
verilmemektedir.
• Devlet Bütçesi açıklanmamaktadır. Böylece harcamaların nereye gittiği
de takip edilememektedir.
• Özbekistan dağal zenginlikler ülkesidir; altın, doğalgaz, petrol ve pahalı metal ürünleri üretmektedir. Buna rağmen ekonomi iflas etmiştir.
• Gelirden esas payı diktatör ve ailesi ile birlikte, hükümeti oluşturan
çeteler paylaşmaktadır. Örneğin, Karimov’un büyük kızı Gülnara,
İsveçre’de bir milyar dolar servetle bu memleketin en zengin insanları
arasında yer almaktadır.
14
• Mevcut yöneticiler için rüşvet bir hayat tarzı haline gelmiştir.
Cumhurbaşkanından köy öğretmenine kadar herkesin rüşvet aldığına
tanık olmak mümkündür. Birçok memur aylık 20-40 $ aylıkla geçinmek zorunda bırakılarak rüşvet batağına sürüklenmektedir. Bu maaşları ise nakte çevirmek mümkün değil.
• Pazar sahiplerinin bile para biriktirmesi imkânsızdır. Bütün para bankalara yatırılmakta ve alışveriş banka kartlarıyla yapılmaktadır. Alışverişin
banka kartlarıyla yaptırılması, insanları köleleştirmek ve kontrol etmek
içindir. Ayrıca devlet memurların maaşlarının para yerine mesela civciv
gibi komik mallarla ödendiği de olmaktadır.
• Özbekistan’ın bugünü insanlarının emeğiyle dalga geçenlerin elindedir.
• Özbek vatandaşlarına, her fırsatta, mesela evlerinin önünü temiz tutmadıkları gibi gerekçelerle garip ve komik cezalar kesilmekte, bunun
karşısında yapılacak tek seçenek olarak rüşvetten başka yol bırakılmamaktadır.
• Yeni çıkarılan bir kanuna göre halka ve mahalli vakıflara ait olan kabirler ve mezarlıklar hakimlere verilmektedir. Gerekçe açıklanırken
ise daha büyük bir yolsuzluk ortaya çıkıyor: Devlet görevlileri bu gibi
yerlerden yeteri kadar nemalanamıyormuş! Devlet görevlilerin rüşvet
almadıkları yer kalmaması için mevcut Özbekistan idaresi çok sıkı çalışmaktadır.
• Bugün Özbekistan’da yoksulluk öyle boyutlara vardı ki, kadınlar dahi
günlük geçim kazancı bulabilmek için amele pazarlarında iş aramak
zorunda kalıyorlar. Bu durum Sovyet işgalinde bile görülmemiş bir
olaydır. İş bulamayan yüzbinlerce kadın kötü yollara düşmekte, zorla
Rusya, Kore, Türkiye ve Dubai gibi ülkelere fuhuş için götürülmektedir.
• Çok küçük yaşlardan itibaren milyonlarca insan pamuk tarlalarında
rejim güçleri gözetiminde, birer köle gibi zorla çalıştırılmaktadır. Bu
şekilde insanlar, özellikle gençler gözaltında tutulmakta, enerjisi harcanmakta ve rejim karşıtı faaliyetlerde bulunulması engellenmektedir.
7’den 70 yaşına kadar binlerce insan zorla tarlalarda çalıştırılma sırasında kimyasal ilaçlardan ötürü zehirlenmekte ve hatta ölüm vak’aları
gerçekleşmektedir. Aylarca çalıştırılan bu insanlar arasındaki gençler ve
çocuklar eğitim haklarından da mahrum bırakılmaktadır.
15
ÖZBEKİSTAN’DA BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜ
T
aşkent Savcılık ve İçişleri yetkilileri, başörtüsünü çıkarmayan ve
Cuma namazı kılan öğrenci velilerini resmen uyararak 360 dolar para
cezası vermekle tehdit etti. Özbekistan Cumhuriyeti Taşkent Savcılığı’nın
Cuma ve başörtü yasağı ile ilgili düzenlediği toplantıya, İçişleri Bakanlığı
ve Eğitim Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra, muhtarlar ile beraber 400 kişi
katıldı. Azadlık Radyosu’nun haberine göre, Cuma Namazına giden çocuklara, gençlere ve başörtüsü takan öğrencilerin evlerine tek tek gidilerek
veliler uyarılıyor ve asgari ücretin 15 katı ceza verileceği tebliğ ediliyor.
Asgari ücret 24 dolar, yani günlük yaklaşık bir dolar civarında.
ÖZBEKİSTAN’DA MÜSLÜMANLARA ZULÜM
Ö
zbekistan Devlet Televizyonu, Fethullah Gülen taraftarlarının kullandığı “nur” kelimesine atfen “Karanlığa Giden Işık” adını verdiği
karşıt programda, “Türk Nurcuları” adını verdiği kişilerin, Özbekistan’ın
çeşitli kentlerinde açılan liselerde “Nurculuğu yaydıkları” ve “Pan Türkist”
propaganda yaptıklarını ileri sürdü. Özbek televizyonu, Türkiye’den gelen
Nurcuların kurduğu okulların özellikle yatılı statüyle faaliyet gösterdiğini,
böyle bir uygulamadaki amacın, öğrencileri ailelerinden ve çevrelerinden
uzaklaştırarak, 24 saat kendi denetimleri altında, daha kolay etkilemek
olduğunu iddia etti. Bu okulların 1990’lardan itibaren Özbekistan’da
faaliyet göstermeye başladığını belirten kanal, Özbekistan Diktatörü
İslam Kerimov’un talimatı üzerine bu okulların kapatıldığını, bazı “Türk
Nurcuların” sınır dışı edildiğini ve çok sayıda Özbek okul yöneticisiyle 3
Türk Nurcunun tutuklandığını kaydetti.
Özbek Televizyonu, Taşkent Mahkemesi’nde yıkıcı faaliyet ve dini propagandadan yargılanan 3’ü Türk, 11 kişinin 6,5 yıl ile 8 yıl arasında hapis
cezalarına çarptırıldığını duyurdu. “Türk Nurcuları” adını verdiği Gülen
cemaati üyelerini “binlerce yıllık Özbek kültür ve geleneklerini yıkıp din
yoluyla beyin yıkamakla” suçlayan Özbek Televizyonu, bu okullardan mezun olan iyi eğitimli “Türkçü” çocukların, ileride devletin kilit noktalarına
gelmesinin amaçlandığını iddia etti.
16
ÖZBEK MUHALEFETİ AYAĞA KALKIYOR
B
ugünkü Özbekler İmam Buhari ve Tirmizi’nin torunlarıdır. Yani
tarihte Özbekler, ilim ve marifeti özgürlüğün temeli olarak kabul
etmişlerdi. Sonra bu esastan uzaklaşıldı; ama bütün baskılara rağmen
Özbek halkı onu tamamen terketmedi. Onun için Moğollara, Ruslara karşı
koymayı bildiler. Onun için Sovyetler’i onlar istedi diye bir hamlede kabul
etmediler. Rus Komünist Partisi sınırsız baskı yapmasına rağmen Özbek
olmaya devam ettiler. Yani Özbekler zulme her zaman muhalefet etmeyi
bildiler. Diktatör Kerimov’a karşı da “Birlik” oldular, “ERK” oldular. Bu
ateist diktatörün zulmü artıkça Özbeklarin de özgürlüğe imanı arttı... Diktatör Kerimov’un yurt dışında yaşamaya mecbur ettiği Özbek muhalefeti zor şartlar altında kendi varlığını koruyabilmiştir. İşte bu muhaliflerden yedi hareket ve parti bir araya gelerek 2011 yılının Mayıs ayında, Almanya’nın başkenti Berlin şehrinde bir araya geldiler ve Özbekistan
Halk Hareketi’ni (ÖHH) oluşturdular. Bu muhalif harekete aşağıdaki gruplar üye oldular:
1. Özbekistan Erk Partisi
2. “Tayanch (Dayanışma)” Hareketi
3. Andican Adalet ve Kalkınma Teşkilatı
4. Özbekistan İnsan Hakları Cemiyeti
5. Özbekistan Demokrasi Forumu
6. Bağımsızlar
7. Bağımsız gençler
Andican Adalet ve Kalkınma Teşkilatı, diktatör Kerimov’un baskılarına dayanamadan 6 ay sonra ÖHH’dan ayrılmak mecburiyetinde kalmıştır.
Bunun nedenlerinden biri, teşkilatın Özbekistan’daki hapishanelerde bulunan üyelerine korkunç işkenceler yapılmasıdır.
ÖHH günümüzde Özbekistan, Rusya, İsveç, Norveç, Kanada ve
Türkiye’de örgütlenmeyi başarmıştır. ÖHH’nın öncelikli hedefi kendi gaye
ve maksatlarını Özbek halkına ve dünya kamuoyuna tanıtmak ve bu şekilde güçlü bir muhalif teşkilat haline gelerek diktatör Kerimov hükümetine
Özbekistan’da özgürlük, adalet ve hukuka dayalı bir sivil toplum kurulması için gereken reformları gerçekleştirmeyi kabul ettirmektir. Özbek rejimi
bunu kabul etmediği takdirde ÖHH Özbekistan’da Tunus ya da Mısır’da
17
olduğu sivil bir halk ayaklanmasını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu
amaçla ÖHH Özbek halkının dikkatine aşağıdaki metinde yazılanları sunmuştur:
ŞİARIMIZ: DİKTATÖRLÜK YERİNE HUKUK VE ADALETE
DAYANAN ÖZGÜR SİVİL TOPLUM!
İslam Kerimov önderliğindeki kâtil rejim, Özbekistan halkına itikadi,
siyasi, iktisadi, hukuki ve sosyal özgürlükler vermek istemediği için, halkımızın böyle bir zorba düzene karşı ayaklanmaktan başka bir çaresi kalmadığı gittikçe daha belirgin bir hâle gelmektedir. Halkın ayaklanması, insanlarımızın zulümden, bir başka ifadeyle diktatörlük rejiminden kurtulmak
için başvuracağı son çaredir.
Özbekistan Halk Hareketi’nin görevi hedefine kan dökülmeden ulaşmaktır. Ancak 23 yıllık istibdada sabrı kalmayan Özbekistan halkı, kendi
hürriyeti için her an Kerimov’un diktatörlüğüne karşı ayaklanabilir. Bu tür
ihtilâller Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da ve Yemen’de meydana geldi. Bu ayaklanmaların akışı birbirinden farklı geçmişse de, netice olarak bu devletlerdeki diktatörlükler yıkıldı.
Maksat:
Tabiî ki halk ayaklanmasının maksadı şu anda Özbekistan’da hükümran olan “DİKTATÖRLÜK”ün yerine “ADALET” ve “HUKUK”u esas alan
“ÖZGÜR” bir “SİVİL TOPLUM” inşa etmektir. Böyle bir toplumda insanlara kendi itikatları doğrultusunda hayatlarını sürdürmeleri ve siyasi görüşlerini özgürce ifade edebilmeleri için ortam oluşturulacaktır. İnsanlar, ifade
ve düşünce özgürlüğüne, seçme ve seçilme hakkına, çeşitli derneklere üye
olma serbestliğine kavuşacaklardır. Halk, ülkenin yönetiminde hür ve adaletli seçimler yoluyla kendi iradesini ortaya koyacaktır. İnşa edeceğimiz
toplum, vatandaşların itikadlarının, canlarının, akıllarının, mal ve mülklerinin, nesillerinin ve namuslarının dokunulmazlığını temin edecektir. Bu
hukukları çiğneyecek olanlar adaletli kanunlarla cezalandırılacaktır.
Bu toplumda, insanlara esnaflık yapma, ticaretle uğraşma, mal ve mülk
edinme, yurt dışı ülkelerine seyahat serbestliği verilecektir. Yurt dışına çıkmak için polisten izin (vize) almak gibi akıl almaz kurallar kaldırılacaktır.
Vergi ve gümrük kurumlarının faaliyeti adaletli kanunlar ile kontrol altına
alınacaktır. Küçük ve orta çaptaki işletmelerin kurulması kolaylaştırılacak
18
ve onlar desteklenecektir. Çiftçiler istediği ürünleri yetiştirme ve satma
konusunda gerçek anlamda özgür olacaklardır. Rüşvet, halkın mülkünü
sömürme ve tefecilik gibi ekonomik illetler kanun yoluyla yasaklanacak ve
bu tür yollara başvuranlar adaletli kanunlar önünde cevap vereceklerdir.
Halkımız ülkenin yönetimini kendi eline aldıktan sonra en kısa sürede
tüm vilayet merkezleri dünyanın büyük ticaret şehirleriyle rekabet edebilecek merkezlere dönüştürülecektir.
Mevcut diktatörlük, insanlarımıza bu tür ekonomik özgürlükleri temin
etmediği için halkımızın miliyonlarca kız ve erkek evlâdı kendi ülkelerinde
mahvoldular. Böylece Özbekistan’dan kaçarak başka ülkelerde derbeder
oldular. Onlar bu şekilde hor ve hakir yaşamaya mecbur olmaktalar.
Kurulmasını arzu ettiğimiz toplumda, okullarda manevi ve dünyevi bilimler birlikte okutulacaktır. Böylece toplumda bilgili, güzel ahlaklı, dünya
işlerinde orta veya yüksek dereceli uzman olan yeni nesiller yetişecektir.
(Mevcut olan diktatörlük döneminde Özbekistan’da eğitim sistemi gelişmedi. İlk ve orta okullarda öğrenciler ne manevi ne de dünyevi bilgileri
istenilen derecede edinebilmektedirler. Kolej ve yüksek öğrenim kurumları ise ilim ve marifet merkezi yerine rüşvetçilik ve tamahkârlık ocağına
dönüştürülmüştür.)
Halk ihtilâli gerçekleştikten sonra Orta Asya halklarının tarihi kardeşliği yeniden tesis edilecektir. Bu devletler arasında sınır olmayacaktır. Ortak
gümrük ve vergi siyaseti uygulanacaktır. Halklarımız ve devletlerimiz arasında Avrupa Birliği’ne benzer bir Birlik oluşturma meselesi de gündeme
getirilecektir. Bugünlerde Orta Asya halkları ve devletleri arasında oluşan
soğuk münasebetler bu devletleri yönetenlerin yanlış politikası sonucudur.
Halkın, ayaklanmada kimi takip etmesi lazım?
Bugün Özbekistan halkını ADALET, HUKUK VE ÖZGÜRLÜK ilkelerine
dayalı SİVİL bir toplum inşa etmeye yönlendirebilen örgüt, ÖZBEKİSTAN
HALK HAREKETİ’dir. Bu hareket, kendi nizamı ve programında hem halkımızın itikadi, milli, medeni, ilmi değerlerine, hem de insanoğlunun çağdaş gelişim sırasında elde ettiği olumlu değerlerine genişçe yer vermiştir.
ÖHH, şu anki şartlarda halkımızın orta veya ılımlı gelişim yolundan ilerlemesini ister. Bununla birlikte ÖHH, halkımızın iç çekişmelere ve iç savaş
girdabına sürüklenmesini istemez.
19
ÖHH, kendi saflarında halkımızın bütün katmanlarını ve tayfalarını
birleştirmiştir. ÖHH, sadece kendi safında yer almakta olan örgüt üyeleri tarafından değil, belki Özbek muhalifatinin tabanında yer alan uyeleri
tarafından da desteklenmektedir. Dolayısıyla ÖHH üyeleri ve taraftarları
süratle büyümektedir. Aynı zamanda hareketimizin uluslararası platformdaki itibarı da gittikçe artmaktadır. Bu yüzden de Kerimov rejimi ÖHH’nın
siyaset meydanında boy göstermesinden çok ciddi bir şekilde korkmakta,
hareketimizin, halkımızın arasında destek görmesini çeşitli tazyik, fitne ve
fesat yollarıyla durdurmaya çalışmaktadır.
Halk ihtilâli başlandığında profesyonel provakatörler mutlaka harekete
geçecektir. Onlar hürriyet için mücadele etmek üzere sokağa çıkan kitleyi
“bir avuç bozguncu”, “ekstremistler” v.s olarak göstermeye çalışacak ve bunun için asıl kendileri bozgunculuk yapmaya başlayacaklardır. Ayaklanma
esnasında halkımızın böyle provakatörlerin fitnelerine uymaması gerekir.
ÖZBEKİSTAN HALK HAREKETİ’NİN YAYIN ORGANLARI
1.
2.
3.
4.
Resmi web sitesi: www.uzxalqharakati.com
(Özbek, Türk ve Rusça olarak)
Facebook sitesi: http://www.facebook.com/uzxalqharakati
“Erkin Yurt” gazetesi: http://www.uzxalqharakati.com/erkinyurt
Turkistan TV ve Radyo: http://turkiston.tv/radio/
MUHAMMED SALİH
ÖZGÜRLÜK VE FEDAKÂRLIK TEMSİLCİSİ
Ö
zbek halkının bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde şair ve siyaset
adamı Muhammed Salih önemli yer almaktadır. Sovyetler zamanında yazdığı şiir ve makalelerinde Özbeklerin Ruslardan ayrı bir millet olduğunu savunduğu için Komünist rejim tarafından baskı gören Muhammed
Salih, adı geçen “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) döneminde Özbeklerin gerçek bir özgürlük ve bağımsızlık lideri durumuna
gelmiştir. Özbekistan’daki ilk halk hareketi olan “Birlik” ve ilk siyasi parti
Erk onun teşebbüsü ile kurulmuştur.
20
Muhammed Salih, vatanının gerçek bağımsızlığının bireylerin ve toplumun özgür olmasına bağlı olduğunu düşünerek Sovyet mirası olan
Komünist rejimin ortadan kaldırılması için elinden gelen bütün çabaları
göstermiş ve bundan dolayı diktatör İslam Kerimov’u korkutan muhalif
lider olmuştur. Muhammed Salih karşısında fazla dayanamayacağını anlayan Kerimov ona karşı hile ve zülüm politikasına başvurmuş, muhalefet liderinin partisini kapatmış ve Muhammed Salih’i sürgüne gitmeye
mecbur bırakmıştır. Bununla yetinmeyen Kerimov yurt dışında yaşayan
Muhammed Salih’i Türkiye ve Çek Cumhuriyetleri hükümetlerinden teslim edilmesini istemiş ama bunu başaramamıştır.
Diktatör Kerimov, yok edemediği Muhammed Salih’i, 1999’daki Taşkent
patlamalarını bahane ederek gıyabında 15 sene hapis cezasına çarptırmıştır. Ancak kendisine yapılan bu zülüm ve baskılara rağmen Muhammed
Salih özgürlük mücadelesinden geri adım atmamıştır. Buna sinirlenen
İslam Kerimov haince usullerle Muhammed Salih’in üç kardeşini hapse atmıştır. Muhalif liderin iki kardeşi suçsuz oldukları halde uzun müddet hapishanede kaldıktan sonra salıverilmiş, ancak üçüncü kardeşi Muhammed
Bekjan hâlâ Kerimov’un zindanında rehin olarak bulunmaktadır.
Muhammed Salih’in hayat hikâyesi:
1949 yılında Özbekistan’ın kuzeyinde yer alan Harezm vilayetinde doğdu. Ortaokulu tamamladıktan sonra Sovyet Ordusunda zorunlu
askerlik yaptı. 1969-1974 yıllarında Taşkent Üniversitesinde gazetecilik okudu. Mezuniyetten sonraki yıllarda şiir yazmak ve dünya edebiyatını araştırmakla meşgul oldu. 1988 yılında birkaç aydın arkadaşı ile
“Birlik” Hareketini kurdu. 1990 yılında Erk Partisi’ni kurdu. 1991 yılında
Kerimov’a karşı muhalif aday olarak Özbekistan Devlet Başkanlığı seçimine katıldı. 1992 yılında Özbekistan’da tutuklandı, ama Özbeklerin ve
uluslararası toplumun hükümete baskısı sonucu azat edildi. 1993 yılında
yurt dışına sürgün edildi. Hicrette muhalif faaliyetini sürdürdü. 2001 yılında Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da tutuklandı. Yine uluslararası
toplumun baskısı ile o zamanki Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Havel
tarafından serbest bırakıldı. 2011 yılında Özbekistan Halk Hareketi kurucuları arasında yer aldı. Muhammed Salih’in 20 fazla şiir ve makale kitabı
Özbek, Rus ve Türk dillerinde yayımlanmıştır.
21
ÖZGÜR ÖZBEKİSTAN DOSTLARI PLATFORMU
05 Mayıs 2012’de, Türkiye’de bir grup sivil toplum kuruluşu, yazar
ve aktivist tarafından Özgür Özbekistan Dostları Platformu kuruldu.
Platformun kurucuları şunlardır:
Kurumlar: Doğu Türkistan Maarif Derneği, Doğu Türkistan Vakfı, Genç
Türkistanlılar, Özbekistan Halk Hareketi, Özbekler Birliği, Mazlumder,
Araştırma Kültür Vakfı, Kudüs Medya, AKDAV, İmkander, Özgürder,
Rahmetder, Umran Vakfı, Pınar Yayınları, Dunyabizim.com, Sivil
Dayanışma Platformu, Beyan Eğitim Kültür Merkezi, Ahmet Yesevi Vakfı,
Hikmet Vakfı, İHH,
Yazarlar: Abdurrahman Dilipak, Faruk Köse, Burhan Kavuncu
Aktivistler: İbrahim Sediyani, Hacıali Deniz, Ali Bekereci, Süleyman
Kılınç
Platformun ilk kuruluş toplantısında İcra Heyeti’ne seçilen isimler
şunlardır: Namaz Nurmumin, Alibeg Yolyahşi, Dr. Alim Oktay, Hidayet
Oğuzhan, Dr. Ramazan Uçar, Adem Yerlikaya, Ali Bekereci, Adem Çevik,
Faruk Köse, Ömer Faik Topal.
Özbekistan Dostları Platformu’nun Kuruluş Bildirgesi şöyledir:
Günümüzde Özbekistan’daki diktatörlük düzeninin değişmesi konusunda herkes hem fikirdir. Nitekim Özbek halkı ve onun gerçek temsilcisi
olan Özbekistan muhalefeti bu düzeni değiştirmek için zor şartlar altında
mücadele etmektedir.
Özbekistan’daki zulüm ve insan hakları ihlalleri örneğin Suriye’deki
durumu aratmamaktadır. Buna dayanamayan Özbeklerden 5 milyondan
fazla kişi yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalmıştır.
İnsanlığın fıtratı özgürlük üzerinedir. Dolayısıyla özgürlük isteyenlerin
birlik ve dayanışma göstermeleri doğal kabul edilmelidir. Özgür Özbekistan
Dostluk Platformu bu amacı gözetmektedir. Adalet ve hukuktan yana olan
bütün kardeşlerimizden bu konuda ilgi ve katkı beklemekteyiz.
2012 YILI ÖZBEKLERİN KURTULUŞ YILI OLACAK
T
ürkistan Platformu ve Dünya Özbekler Birliği, “2012 yılı, Özbeklerin
esaretten ve işgalden kurtuluş yılı olacaktır” açıklamasını yaptı.
Yapılan açıklamada, “25 milyon Özbek, günlük 1 dolarla açlık sınırının
22
çok çok aşağısında ve esaret altında yaşıyor. 5 milyon mülteci başka ülkelerde yaşam mücadelesi veriyor. Terör tüccarı Kerimov’un hapishanelerinde 20 bin düşünce suçlusu var” denildi. Özbekistan Diktatörlüğü
Raporu çalışmalarına başladıklarını bildiren Dünya Özbekler Birliği, sağduyu sahibi STK’ların ve kuruluşların desteğini beklediklerini kaydederek, Kerimov’un, Andican Katliamı’ndan ve insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması ve tazminat
dâvâsı için hazırlıklara başladılarına da dikkat çekti. Birlik, 2012 yılının
Özbeklerin esaretten ve işgalden kurtuluş yılı olacağını savundu.
ÖZBEKİSTAN DİKTATÖRÜ VE VAHİM BİR İDDİA
Ö
nceki gün, herkes “bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” derken,
insanın içini kasvete boğan konuşmaların yapıldığı bir konferanstaydım. Konu, Özbekistan...
Konuşulanların özeti şu: Özekistan’da öyle bir diktatör hüküm sürüyor ki, tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün zalimlerin zulüm yöntemlerini
bir araya getirmiş, tatbik ediyor. Bunu bütün dünyanın gözleri önünde,
Amerika, Rusya, İngiltere, Çin ve diğer emperyalist ülkelerin onay ve desteğini alarak yapıyor.
Hukuk yok. Adil yargılama yok. Haklar ve özgürlükler yok. Polisi
de, askeri de eşkıya mantığıyla hareket ediyor. Mesela polisin, fiili olarak
sokakta gördüğü ve beğendiği bir kızı kaçırıp tecavüz etme izni var. Bu
yüzden, merdiven altı kızlık zarı diken yerler yaygınlaşmış. Rüşvetsiz iş
yapmak, hatta yaşamak mümkün değil. İşkencenin her türlüsü var; dayak,
elektrik, kaynar suda haşlayarak öldürme, parçalara ayırma gibi işkence
türleri yoğun olarak kullanılıyor. Hücrelerin tavan yüksekliği 1 metre 30
santim. Böyle bir hücrede aylarca, yıllarca kalanlar var. Bizdeki 12 Eylül
sonrası Diyarbakır cezaevi neyse, oradaki bütün cezaevleri en az o niteliği
taşıyor.
Eğer biri İslami görüşünden dolayı hapse atılmışsa, bir daha oradan
çıkması mümkün değil. Savunma hakkı olmadan, keyfi olarak verilen cezasını bir şekilde tamamlamışsa eğer, çıkmasına haftalar kala, bir şekilde
içeride öldürülüyor ve sağlık sebepleriyle öldüğü söyleniyor. Keyfi olarak,
hiçbir suç isnadı yapılmaksızın insanlar hapse atılabiliyor ve ailelerinden
23
alınan fidye karşılığında serbest bırakılabiliyor. Yazarlar, gazeteciler ve muhalif parti üyeleri katlediliyor. Özbek toplumu tarafından tanınan ve sevilen insanlar suikasta kurban gidiyor.
Tesettür yasak, tesettür kıyafetleri satmak da yasak. İşyerinde Kur’an
ve seccade bulundurmak yasak ve büyük suç. Camiler dışında namaz kılmak yasak. Belli bir yaşın altındakilere camiye gitmeleri de yasak. Bütün
bunlara uymazsan, “İslamcı terörist” damgasıyla en ağır işkence ve cezalara
çarptırılıyorsun.
Şimdi sıkı durun. Özbekistan’da kadınlar kısırlaştırılıyor. Doğum yapan kadınlar sezaryene zorlanıyor ve sezaryen esnasında, haberleri bile olmadan kısırlaştırılıyor. Hatta doktorlara bu hususta “aylık kısırlaştırma kotaları” konulmuş; kotasını doldurmayan doktorlar cezalandırılıyor. Özbek
neslinin kökü kurutulmak isteniyor.
Şu anda Özbekistan’da 5 milyon çocuk pamuk tarlalarında köle olarak
çalıştırılıyor. Ülkede 5 milyon işsiz var. Ekim ya da hasat zamanlarında
ilkokulundan üniversitesine kadar, bütün öğrenciler belli zamanlarda okulunu bırakıp tarlalarda çalışmak zorunda.
Siyasi düşüncelerinden ötürü 20 bin kişi cezaevinde. 5 milyon Özbek
ülkesini terk etmek zorunda kalmış. Zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına
sahip Özbekistan’da halkın geçim standardı aylık 30 dolar. Çünkü bütün
kaynakları Diktatör ve iki kızının kontrolünde, yönetici elit tabaka ve güçlü mafya organizasyonları tüketiyor.
En aşağıdaki memurundan parlamento üyelerine kadar, herkesin hayatı diktatörün iki dudağının arasında. Diktatör, herhangi bir zamanda kendisi için tehlike teşkil edeceğini düşündüğü herkesi yok ediyor. İşlenen
cinayetler ve insan hakları ihlalleri her geçen gün artarak devam ediyor. En
küçük bir hak talebini bile en kanlı biçimde bastırıyor, susturuyor. Böylece
Özbekistan, tam anlamıyla açık hava cezaevi gibi yönetiliyor.
Devleti demir yumrukla yöneten Kerimov, bütün zalimliğine rağmen,
özellikle Amerika başta olmak üzere, bütün emperyalist güçlerin desteğini alarak yönetimine devam ediyor. İşte bu noktada sormak gerekiyor:
Özbekistan diktatörünün ayrıcalığı ne?
Bir soru da bizim yöneticilere...
Başta sözünü ettiğim konferanstan bir gün önce, Özbekistan’da mağdur
24
olmuş biriyle karşılaştım. Özbekistan’da iş yapıp da 50-60 milyon dolarlara varan mal varlığına el konulmuş Türk işadamları var; canlarını zor kurtarmışlar. Özbekistan yönetimi, bunların mallarınının iadesi için, Özbek
muhalefetinin Türkiye’deki faaliyetlerinin durdurulmasını, muhaliflerin
iade edilmesini istiyormuş. Bu hususta Türkiye ile görüşmeler yapıyormuş.
Bu çok vahim bir iddia.
Şimdi yetkililere şunu soruyorum: Bu iddia doğru mu? Doğruysa,
Kerimov’un talebini kabul etmek, bir halkın özgürlüğünü satmak anlamına gelmez mi? Muhalifleri işkenceyle öldürüleceğini bildiğiniz halde, neden iade ediyorsunuz, ya da bunu pazarlık konusu haline getiriyorsunuz?
Eğer iddia yanlışsa, bunu açıkça ilan etmeniz ve Özbek diktatörüne karşı
da, mesela Esed’e karşı duruşunuz gibi karşı söylem geliştirmeniz lazım
gelmez mi?
Faruk Köse
25 Nisan 2012, Yeni Akit
ÖZBEKİSTAN’DAKİ ZULÜM DÜNYAYA ŞİKÂYET EDİLDİ
M
AZLUMDER, Özbekistan’daki insan hakları ihlallerini uluslararası
alana taşıyor.
Özbekistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı uluslararası kuruluşların harekete geçmesi için MAZLUMDER girişimlerine devam ediyor.
MAZLUMDER Genel Merkezi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada şöyle
denildi:
“Özbekistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı uluslararası kuruluşların gerekli çalışma ve araştırmaları yapması için MAZLUMDER olarak AGİT ve Birleşmiş Milletler’e başvurularımız gönderilmiştir. Bildiğiniz
üzere Özbekistan’da sadece Nurcu oldukları gerekçesi ile çok sayıda insan
6 ila 9 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmıştı. Özbekistan idarecileri bu kararları onayladıklarını belirtmiş, hiçbir şekilde şiddete bulaşmamış, tamamen ifade ve din-vicdan özgürlüklerini kullanan insanları
dini görüşlerini savundukları ve yaydıkları gerekçesi ile cezalandırılmalarına destek vermiş idi. MAZLUMDER, tüm insan hakları ihlallerine nerede
ve kim tarafından yapılırsa yapılsın karşı olduğunu ve bu ihlalleri ortadan
25
kaldırmak için yasal tüm başvuru ve şikâyet mekanizmalarını kullanacağını bildirir. Bu nedenle Özbekistan da yaşanan hak ihlallerinin son bulmasına katkı sunacağını düşündüğümüz için BM İnsan Hakları komiserliğine
ve AGİT’e başvurularımızı içeren mektupları gönderdiğimizi kamuoyuna
duyururuz.”
TÜRK İŞADAMLARINA KERİMOV ZULMÜ
Ö
zbekistan’da 60 milyon euroluk AVM’sinin gaspedildiğini belirten
işadamı Vahit Güneş, “Büyük bir zulüm var. Yatırım yapan Türk işadamlarının her şeyleri gasbedilecek. Bugün benim başıma gelenler yarın
daha büyük şekilde onların başına gelecek. Türkiye Cumhuriyeti hemen
bu konuya el koymalı” dedi.
Özbekistan’da 9 aya yakın süre hücrede tutulduğunu ifade eden
Güniş’in “Özbekistan’da cehennemi yaşadım” sözleri olayın vehametini
belirtmeye yetiyor. Vahit Güneş, başından geçenleri şu sözlerle ifade etti:
“2 Mart 2011 günü, saat 10.30 sıralarında AVM’de bulunduğum sırada 300 kadar silahlı-maskeli kişi AVM’nin etrafını sardı. Bir anda neye
uğradığımızı şaşırdık. Beni ofisimde tuttular. Başımda 50 kadar silahlı kişi
bulunuyordu. 7-8 gün beni ofiste tuttular. Ben içeride ofiste tutulduğum
sırda AVM’yi yağmaladılar. AVM’nin kapısına getirilen kamyonlarla yağmalama yapıldı. Tutuklanmam için bir kılıf uydurduktan sonra cezaevine
konuldum. 9 aya yakın tek başıma bir hücrede tutuldum. Konulduğum
yer istihbaratın denetimindeydi. O kadar acı şeyler yaşadım ki... En son
kardeşimin benim için 700 bin dolar fidye ödemesi üzerine hapisten çıkabildim. Özbekistan’daki 4 AVM’miz, 18 şirketimiz gitti. Zararımız en az
50 milyon dolar. Bin 200 çalışanımız vardı, bütün hepsini kaybettik. Mal
varlığımız gittiği gibi az kalsın canımız da gidiyordu. Sahip olduğum eşyaları, cep telefonumu bile alamadan Özbekistan’dan çıktım. O ülkede onca
malvarlığım olmasına rağmen sadece ceketimi alıp çıkabildim.”
Vahit Güneş, kendilerine yönelik suçlamaların ve el koyma gerekçelerinin, “vergi kaçırma ve dini yayın bulundurma” şeklinde ifade edildiğini söyleyerek, “bize yönelik operasyon için bahane aradılar. Grubumuza
ait şirketlerin tümünde yapılan incelemelerde suç unsuruna rastlanmadı.
Sadece gümrük antreposunda ve depolarda 60 bin dolar değerindeki malın
26
evraksız olduğunu iddia etiler” şekline konuştu. Vahit Güneş, sözlerine
şöyle devam etti:
“2006 yılında 200 bin dolarlık bir yatırım yaptık. Tekstil ürünleri üretiyorduk. Bir yanda da ürünleri mağazada satıyorduk. Benim Türkiye’de
bulunduğum 15 Aralık 2010 günü önce mağazaya gelmişler, daha sonra
fabrikaya gitmişler. Gerekçe ise mağazada fiş kesilmemesi... Fiş kesilmeyen
ürün tutarı ise toplasanız 300 dolar değil. Tabiî fiş olayı bahane... Bize
orada yüklü bir ceza kesildi. Cezayı ödedim. Benim Özbekistan’a girişim
yasaklandı. Mağazayı kapattık. Oradaki bazı dostlar aracılığı ile kurtulduk.
Ama orada başımıza neler geldi bir biz biliyoruz. Fabrikamın başında ise
Özbek bir müdür bulunuyor. Fabrikamı onlar işletiyor. Gidemediğim için
fabrikamı da alamıyorum. El koyma olayları 2010’un sonunda başladı. En
son 4 firmama daha el konulmuş.”
Bir başka firma sahibi ise, “orada tutuklu olan personelim var; onları
kurtarmaya çalışıyoruz. Size şu kadarını söyleyeyim. Oradan ceketimi bile
alamadan çıktım. Eşyalarım dahi orada. Ki biz “Özbekistan’ın Koç’u” olarak anılıyorduk. Şimdi burada garibanları oynuyoruz. Üstelik Türkiye’de
aldığımız malların borçları da sırtımıza bindi. El konulan mallarımızı kurtarmamız uzak bir ihtimal” dedi.
“KERİMOV REJİMİNİN SIRADAKİ CİNAYETİ”
Ö
zbekistan Halk Hareketi’nin kurucularından ve Rusya’daki faal üyelerinden biri olan Fuat Şakiri (Rüstemhocayev Fuadbek Şakirhoca
– Рустамхўжаев Фуадбек Шокирхўжа) 24 Eylül Cumartesi günü 21.55
sularında Rusya Federasyonu’nun İvanova şehrindeki evinin yakınlarında uğradığı silahlı saldırıda, başına ve göğsüne aldığı kurşunlarla hayatını
kaybetti. Mayıs 2005’teki Andican katliamından sonra Rusya’ya göç eden
ve Rusya vatandaşlığına geçen Şakiri, Özbek muhalefetinin Rusya’daki
önemli liderlerinden biriydi. Şakiri, arkasında iki kız çocuğu ve hamile bir
eş bıraktı.
“Rusya, siyasi kimliğiyle tanınan bir insanın öldürülüşünü açıklığa
kavuşturmalı.”
Bu faciayı “Kerimov rejiminin sıradaki cinayeti” olarak niteleyen ÖHH
lideri Muhammed Salih, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bir ay kadar
27
önce Fuat Şakiri’nin Andican’daki evine gelen MXX (Milli Güvenlik
Teşkilatı) görevlilerinin Şakiri’nin ailesini tehdit ettiklerini ve Fuat’ın siyasi
faaliyetlerine devam etmesi durumunda onu yok edebilecekleri uyarısında
bulunduklarını söyleyerek, bu cinayette okların MXX ve İİV (Özbekistan
İçişleri Bakanlığı)’yi işaret ettiğini belirtiyor. Muhammed Salih, ÖHH adına yaptığı açıklamada, “kardeşimizin ölümünü Özbek halkının özgürlüğü
yolundaki şehadet olarak görüyorum” diyor.
Rusya Soruşturma Komitesi’nin İvanavo il idaresi basın sözcüsü
Nadejda Suhanova, BBC’ye yaptığı açıklamada, “şu anda cinayetle ilgili bütün olasılıklar değerlendiriliyor. Bilhassa Rüstemhocayev’in iş ilişkileri ve
siyasi faaliyetlerine bağlı olasılıklar araştırılmakta” diyor ve katillerin kaç
kişi olduklarını, şu ana kadar elde edilen bilgilerin neler olduğunu soruşturmanın güvenliği bakımından açıklayamayacağını ifade ediyor.
“Hakikat sancağını dikmek”
ÖHH kurucu teşkilatlarından AAT (Andican Adalet ve Kalkınma) teşkilatı başkanı Nurullah Maksudov (Нурулло Мақсудов)’un yayımladığı
başsağlığı mesajından bir bölüm:
“Özbekistan’daki haksızlıkları görmezden gelmeyen, adaletsizlik karşısında kendi fikrini cesaretle ifade edebilen, vatandaşlarımızın aydınlık geleceği hakkında fikir üreten, dikta rejimine hiçbir şekilde boyun
eğmeyen, hakikat sancağının dikilmesi yolunda yiğitçe mücadele eden
Rüstemhocayev Fuatbek Şakirhocaoğlu’nun aziz hatırası kalplerimizde yaşayacaktır!”
Özbekistanlı meşhur İslam alimi Abid Kari, İsveç’in kuzeyinde
suikaste uğrayarak komaya girdi.
28
Özbekistan Halk Hareketi’nin Rusya Temsilcisi Fuat Şakiri, 2011’de Rusya’nın İvanov
şehrinde Özbekistan gizli servisinin suikastı ile öldürüldü.
Gazeteci Muhammed Bekcan:
Sadece Özbekistan Muhalefet Lideri
Muhammed Salih’in kardeşi olması
sebebiyle rehin alınmış ve 15 yıldır
hapiste tutulmaktadır.
Mehmet Ali Mahmud: Özbekistan’ın
meşhur yazarı. Sadece diktatör Kerimov’u
eleştirdiği için 20 senedir hapiste
yatmaktadır.
29
KERİMOV’UN DİKTATÖR OLDUĞU
FRANSIZ MAHKEMESİ’NCE TESCİLLENDİ
K
erimov’un küçük kızı Lale Kerimov,
Fransa’nın meşhur internet portalı
Rue89.com’da babası hakkında “diktatör”
ifadesi kullanılması üzerine mahkemeye
hakaret davası açtı. Mahkeme, siteyi haklı
bularak talebi reddetti. Böylece Kerimov’un
diktatör olduğu Fransız mahkemesi tarafından tescillendi.
DİKTATÖR KERİMOV KİME HİZMET EDİYOR?
Ö
zbekistan, stratejik konumu itibariyle çok önemli bir yerde bulunuyor. Tarihte İpek Yolu diye anılan ticaret ve medeniyet yolunun
merkezindedir. Günümüzde de Özbekistan, jeopolitik açıdan bu önemini korumaktadır. Dolayısıyla Özbekistan’ın devlet olarak atacağı adımlar,
ya da Özbekistan’ı kontrol eden dış güçler, bütün Orta Asya bölgesini de
kontrol altına almış olacaktır.
Diktatör Kerimov, bu gerçekleri tam anlayamadığı ve kendi siyasetinde Özbek halkının milli çıkarlarını öncelemediği, sadece kendi çıkarlarını
esas aldığı için, devamlı olarak kendini, uluslararası güç odaklarının kucağına atmakta, hatta kucaktan kucağa gidip gelmektedir.
Örneğin, Özbekistan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında Türkiye model
ülke olarak seçilmiş ve bunun yanında başka müslüman ülkelerle sıcak
temaslara geçilmiştir. Ancak, 1-2 sene içinde bu siyasetten vazgeçilerek
başta Çin olmak üzere diğer Uzakdoğu ülkeleriyle yakın temaslara geçilmiş, sıcak ilişkiler kurulmuştur. Ancak bu ülkelerle ilişkilerinin de istediği
gibi gitmediğini gören Kerimov, zaman içinde Batı ülkelerine, ABD’ye ve
Avrupa ülkelerine yakınlaşmaya çalışmıştır. Bu devletlerin cüz’i olsa da insan haklarını gündeme getirmesiyle bu ilişkilere de son veren Kerimov,
30
son olarak Putin’in yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Rusya’nın sözde
Avrasya projesine, gerçekte ise eski SSCB’nin yeniden diriltilmesi siyasetine
dahil olmaya karar vermiştir.
Dış politikadaki bu tutarsızlık, sadece Kerimov’un, diktatörlüğü elinde
tutmasına yöneliktir. Ama bu tutarsız ve kendi iktidarını sürdürme politikası, dünyanın egemen güçlerinin Özbekistan’la oyun oynamasına ve
kendi çıkarları doğrultusunda Özbekistan’la iişkilerini devam ettirmesine
neden olmuştur.
Diğer taraftan, Kerimov’un bu akılsız dış politikası, Özbekistan’ın
izolasyonu şeklinde gerçekleşmiştir. Yani günümüzde Özbekistan devlet
olarak BM, İslam İşbirliği Teşkilatı, AB, ABD tarafından ciddiye alınmamaktadır. Bu da Özbekistan’ın ekonomik yönden dışa açılmasına ve dış
sermayenin memlekete girmesine engel olmaktadır. Ayrıca, Özbekistan’da
yatırım yapan dış sermaye sahiplerine, özellikle de Türkiyeli işadamlarına
yapılan zulümler, mallarına el konulması, işyerlerinin talan edilmesi, sermayelerine el konulması gibi durumlar, Özbekistan’a gelen dış sermaye
kaynaklarının ülkeyi terketmesine sebep olmaktadır.
Diktatör Kerimov’un bu şekildeki basiretsiz ve vahim neticeleri olan dış
politikası, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin birlik ve beraberliğini
önlemiş, aralarına telafisi çok zor anlaşmazlıklar ve ihtilaflar getirmiş, bir
araya gelmeyi güçleştiren sorunlara sebep olmuştur. Örneğin, Kırgızistan’da
2010 yılında yaşanan Kırgız-Özbek etnik çatışmasının nedenlerinden biri,
bölgedeki istikrarsızlık ve devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan
kaynaklanmıştır. Yine, Özbekistan ile Tacikistan arasında ciddi enerji dağıtımı sorunu yaşanmakta, neticede Tacikistan, kendi ülkesindeki yüksek
dağlarda su barajları oluşturarak, Özbekistan için hayati önem taşıyan su
kaynaklarının yolunu kesmekle tehdit etmektedir.
Hülasa, Kerimov’un tutarsız dış politikası dış güç odaklarının işine gelmekte, onlar Özbekistan’ın topraklarını ve tabii kaynaklarını istedikleri
gibi kullanmaktadırlar.
31
Yazar Hakkında
Dr.
Namaz
Nurmumin,
1957’de
Özbekistan’ın güneyinde bulunan, meşhur hadis imamı Tirmizi’nin memleketinde doğdu. 1980’de Taşkent Tıp
Fakültesinden mezun oldu ve 13 yıl cerrah olarak çalıştı. 1990’da Erk Partisi İl
Başkanı olarak siyasete atıldı. 1993’te parti
kurultayında yaptığı konuşmadan dolayı
hicret etmek mecburiyetinde kaldı. 1993-1999 arasında İstanbul’da siyasi
ve yazı faaliyetini sürdüren Dr. Namaz Nurmumin, sonra Norveç’e gitti.
Yurt dışında İslam ve Türk dünyasının tarihi üzerine araştırmalar yaptı ve
bu konulardaki kitapları Özbek diline çevirme faaliyetlerine katıldı.
Yayımlanmış “İmanın şubeleri” (Türkçe), “Saf ve Sade İtikada Davet”
(Özbekçe) adlı kitaplarının yanında, internet üzerinden yayımlanan “Arap
Baharından Özbek Baharına”, “Hak ve Batıl Sınırında” adlı çalışmaları vardır. Bunun yanında Özbek muhalefet faaliyetlerine dair yazıları yayımlanmıştır. Özbek muhalefeti lideri Muhammed Salih’in dava arkadaşı alan Dr.
Namaz Nurmumin, Özbekistan Halk Hareketi Kurucular Meclisi üyesi ve
Genel Koordinatörü görevinde bulunmaktadır.
Evli ve üç çocuk babası olan Dr. Namaz Nurmumin, Özbek ve Anadolu
Türkçesi yanında, Rusça, Norveççe ve orta derecede Arapça ile İngilizce
bilmektedir.
İrtibat: [email protected]
32
Download