ÖZBEK HALKI ÖZGÜRLÜK İSTİYOR Doktor Namaz NURMUMİN 1 BAŞLARKEN İsteriz ki, Anadolu insanı ile Orta Asya insanı yeniden buluşsun... Zira Allah (cc) insanları tanışsınlar, buluşsunlar, kaynaşsınlar diye çeşitli kavimlere ayırmış ve birbirinden uzak bölgelere dağıtmıştır. İsteriz ki, bu bin senelik hasret bitsin artık. Anavatan ile yeni vatan birbirine kavuşsun. Günümüzde buna “küreselleşmek” denir. Ayrı kalmamızın nedenlerinden biri zülüm idi. Birleşmemizin özü de hiç şüphesiz adalet olacaktır. Şimdi bu işin başlangıcındayız. Allah (cc) yolculuğumuzu hayırlı eylesin… Saygı ve sevgiler. Dr. Namaz Nurmumin ÖZBEKİSTAN HAKKINDA GENEL BİLGİLER Ö zbekistan, resmi adıyla Özbekistan Cumhuriyeti (Özbekçe: O‘zbekiston Respublikasi), Orta Asya’da, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nden bağımsızlığını kazanmış, Türkçe’nin lehçelerinden Özbekçe’yi konuşan bir devlettir. Özbekistan, (Azerbaycan, Kazakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan, Türkiye ve Türkmenistan ile birlikte) günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletlerindendir. Denize kıyısı olmayan ülkenin komşuları kuzeyde ve batıda Kazakistan, doğuda Kırgızistan ve Tacikistan ile güneyde Afganistan ve Türkmenistan’dır. Özbekistan tarihte Maveraünnehir, sonra Türkistan adını taşıyan Orta Asya bölgesinin merkezini oluşturmaktadır. Nitekim Ruslar 19.yüzyılın ortalarında bölgeyi işgal ettiklerinde ona Türkistan Okruğu (bölgesi) adını vermişlerdir. 1917’deki Lenin inkılâbından sonra Sovyet rejimi bölgeye taşındı ve 1924 yılında Özbekistan Sovyet Sosyalistik Cumhuriyeti teşkil edildi. Bununla Turkistan’ın başka mahalli halkaları gibi Özbekler de zorla 2 Sovyet insanı haline getirildi. Çüünkü (Sovyet asimilasyon politikası bütün şiddetiyle uygulandı. Özbekistan, 20 Haziran 1990’da egemenliğini, 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. 29 Aralık 1991 tarihinde düzenlenen referandumla bağımsızlık ilanı Özbek halkı tarafından onaylanmıştır. Özbekistan bağımsızlığını kazandıktan sonra gelişmiş ülkelerle, özellikle ekonomi alanında ilişkiler kurmuştur. Özbekistan zengin yeraltı kaynaklarını dış ülkelere satma imkânı bulmuştur. Bağımsızlığından günümüze değin geçen 23 yıllık süre boyunca devlet başkanlığını İslam Kerimov yürütmektedir. Bağımsız Özbekistan’ın 447.400 km2’lik bir yüzölçümü bulunmaktadır. Özbekistan; Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve T ürkmenistan’a komşudur. Başkenti Taşkent’tir. 2009’da tahminî nüfusu 27.488.000’dir. Özbekistan’daki etnik dağılımında Özbekler %80, Ruslar %5.5, Tacikler %5’lik orana sahiptir. Nüfusun büyük çoğunluğu (% 90) Sünni müslümandır. Ülkede %3.5 oranında Ortodoks nüfus yaşamaktadır. Özbekler binlerce yıldır Orta Asya’da yaşayan Türkî kavimlerden biridir. Bazılarının iddia ettiği gibi Özbek halkının 16. yüzyılda ya da sonradan ortaya çıktığı iddiası, tarihi gerçeği yansıtmamaktadır. 3 KISA KRONOLOJİ • Özbekler binlerce senedir Orta Asya’da yaşayan Türki kavimlerden biridir. • 8. yüzyılda şimdiki Özbekistan (tarihte Türkistan ya da Maveraünnehir) hududundaki insanlar İslam dini ile şereflendiler. • 8.-12. yüzyıllar arasında şimdiki Özbekistan hudutların dahilindeki bölglerden imam Buhari, Tirmizi, Maturudi, el-Harezmi, Biruni gibi ilim ve marifette büyük dehalar yetişti. • 15. yüzyılda Timur Devleti kuruldu. • 16. yüzyılda Timur’un torunlarından Babür Han, Hindistan’da dörtyüz sene sürecek olan bir imparatorluk kurdu. • 17.-18. yüzyıllarda Türkistan üç bölgeye ayrıldı: Kokand ve Hiva Hanlıkları ile Buhara Emirliği. • 19. yüzyılın ortalarında Orta Asya Rusya tarafından işgal edildi. • 1917’de Lenin Rusya’da sosyalistik inkılabı gerçekleştirdi ve devrimi Orta Asya’ya taşıdı. • 1924’te Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti kuruldu. Müslüman halk zorla Sovyet düzeninde asimilasyona tâbî ttuldu ve dinsizleştirildi. • 1930-1940 yıllarında önde gelen Özbek aydınları Stalin katliamında öldürüldü. • 1985 Gorbaçov “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) politikasını başlattı. • 1988’de Muhammed Salih ve arkadaşları muhalif “Birlik” hareketini kurdular. • 1989’da İslam Kerimov Sovyetler Birliği Komünist partisi yönetimi tarafından Özbekistan Komünist partisinin başkanlığına getirildi. • 1990’da Muhammed Salih ve arkadaşları Erk Partisi’ni kurdu. • 1991’de “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) politikası sonucu Özbekistan, diğer Sovyet Cumhuriyetleri gibi bağımsız oldu. • 1991 sonunda Özbekistan’da ilk ve son defa çok adaylı Başkanlık seçimi gerçekleşti. İslam Kerimov ve muhalifet lideri Muhammed Salih aday oldular. Seçimde yapılan hile sonucu İslam Kerimov galip ilan edildi. 4 • 1992’de Özbekistan’da İslami parti girişimcisi Abdullah Ataev kayboldu. • 1993’ten itibaren İslam Kerimov muhalefeti sindirmeye yönelik politika uygulamaya başladı. Neticede Muhammad Salih ve başka muhaliflerin bir kısmı Özbekistan’ı terkettiler. • 1994’te Andicanlı meşhur imam Abduveli Qari, Taşkent havaalanında kayboldu. • 1995’te İslam Kerimov kendi Başkanlık süresini seçim olmadan 2000 yılına kadar uzattı. • 1995 yılından itibaren diktatör Kerimov müslüman kesimlere aleni baskı uygulamaya başladı. Bunun için “Hizbut-tahrir” örgütünün Özbekistan’da yaygınlaşmasını bahane olarak kullandı. • 1999 Ocak ayında Taşkent’te patlamalar meydana geldi. Kerimov bu işte Muhammed Salih liderliğindeki muhalifleri suçladı. Sonrada bu patlamaların, Özbekistan Hükümetinin fitnesi olduğu anlaşıldı. • 1999’da Taşkent patlamasından sonra binlerce siyasi ve dini muhalif hapse atıldı. Onlara dövme, vücudunu yakma, ırzına geçme, sıcak suda haşlayarak öldürme gibi vahşi işkenceler yapıldı. • 2000’de İslam Kerimov yine sahte seçim yaparak beş yıllığına Başkan seçildi, ama bu defa Başkanlık süresini yedi yıla çıkardı. • 2000-2005 yıllarında İslam Kerimov, Özbek halkını sindirme politikasını sürdürdü. Dini, siyasi ve sosyal hayatın bütün alanlarında özgürlükler yok edildi. Bu şekilde yine onbinlerce kişi hapse atıldı ve Kerimov’un hapishanelerinde can verdi. • 2005’te Andican katliamı yaşandı. Kerimov’un zindanlarında yatan yakınlarını kurtarmak için sivil protesto yapan binlerce insan şehir merkezinde kuşatıldı, tank ve ağır silahlardan ateş açılarak öldürüldü. • 2007’de diktatör Kerimov bir sahte seçim daha gerçekleştirdi ve yeniden 7 yıllığına Devlet Başkanı “seçildi.” • 2011 Mayıs ayında yedi bağımsız muhalif hareket ve partiler bir araya gelerek Özbekistan Halk Hareketi’ni (ÖHH) oluşturdular. Muhammed Salih ÖHH Başkanı seçildi. • 2012’de İslam Kerimov, Devlet Başkanlığı seçimlerini 2015 yılına erteledi. 5 BAĞIMSIZLIK SONRASI ÖZBEKİSTAN Ö zbekistan Sovyetler Birliği’nin parçalanmasıyla 1991 yılında bağımsızlığımı kazandı. Bunda Gorbaçov tarafından başlatılan “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) politikası etkili olmuştur. Bu politika neticesinde Özbek halkının gelişmeye olan gerçek istidadı ortaya çıkmıştır. Nitekim 1991 yılına gelindiğinde Özbekistan’da çok partili siyasi ortam oluşmuş ve Komünist İslam Kerimov’un iktidarına karşı koyabilecek siyasi parti ve hareketler faaliyete başlamıştır. Bunların önde geleni şair ve siyasetçi Muhammed Salih başkanlığında kurulan Erk Partisi idi. Onun için 1991 yılında gerçekleştirilen çok adaylı Başkanlık seçimlerinde Muhammed Salih Kerimov’a karşı adaylığını koymuş, ama seçimlere hile karıştıran Kerimov kendini seçimin galibi ilan etmiştir. Bununla beraber yukarıda denildiği gibi, bu yıllarda Özbek halkı özgürlük, ilim, siyasi ve sosyal gelişme, İslam dinine bağlılık özlemlerini açık şekilde ortaya koymuştur. Örneğin, Sovyetler zamanında 80 olan camilerin sayısı 4000’e ulaşmış, Erk Gazetesi’nin tirajı 100 bine çıkmış, memlekette hem özgür basın ve medya kuruluşları, hem de sayısız sivil toplum kuruluşları ortaya çıkmıştır. İSLAM KERİMOV ÖZGÜRLÜKTEN KORKTU S ovyetler’in mirasçısı olan İslam Kerimov, memleketi bağımsız olsa bile eski Komünist ideolojiye bağlı kalmayı tercih etti. Çünkü siyasi ve fikri özgürlük ortamında iktidarını kısa sürede kaybedebilirdi. Sovyetler’in mirasçısı olmanın manası, ateizm (dinsizlik) politikası üretmek ve Özbekistan’da Stalin diktatörlüğü gibi bir rejimi yeniden ortaya koymaktan ibaret idi. Bu yönde karar alan Kerimov kendi diktatörlüğünün temellerinin atmaya başladı. Önce güvenlik teşkilatlarına ve yerel yönetimlere kendine bağlı insanları atadı. Bu şekilde Milli Güvenlik Hizmeti (Özbekçe MHH), ordu, savcılık, mahkemeler, emniyet ve askeri güçler direkt olarak Kerimov’un komutasına girdi. Resmi güç odaklarını 6 ele geçiren Kerimov, önce bütün gücüyle siyasi muhaliflere karşı devlet terörü başlattı. Bu şekilde ana muhalefet partisi olan Erk ve başka siyasi hareketler yasaklandı, onların mal ve mülklerine, iş yerlerine devlet tarafından el konuldu. Bu süreç, Muhammed Salih ve bazı dava arkadaşlarının hicret etmesi, bunu yapamayan muhaliflerin hapse atılması ile sonuçlandı. 1995 yılına gelindiğinde siyasi muhalifler sindirilmiş, sıra dini muhaliflere gelmişti. 1994’te Andican ilinin en meşhur imamların- Diktatör Kerimov, kendine dan Abduveli Qari (hafız), Moskova’ya uçakla ilah edindiği Stalin’i özlüyor. seyahat etmek üzere iken, Taşkent havaalanında kayboldu. Sonradan bu imamın Kerimov’un casusları tarafından kaçırıldığı ortaya çıkmış ve imamdan bugüne kadar hiçbir haber alınamamıştır. Ülkesinde “Hizbü’t-Tahrir” örgütünün yaygınlaşmasını fırsat bilen Kerimov, bu örgüte mensup olsun ya da olmasın, İslam dini ile yeniden buluşan inançlı kişilere zülümetmeye başladı. Bu şekilde binlerce inançlı insan hapishanelere atıldı. Böyle bir sınırsız devlet teröründen kurtulmayı başaran müslüman gençler önce Tacikistan’a, oradan Afganistan’a hicret ettiler ve Özbekistan İslami Hareketi’ni kurdular. Bu arada diktatör Kerimov halk oylamasıyla Başkanlık süresini yedi yıla kadar uzattı. Bununla Özbekistan’da özgür seçimlere de nokta konulmuş oldu. DİKTATÖR KERİMOV’UN TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI Ö zbekistan bağımsız olduktan sonra kısa bir süre özgürlük ve gelişmeye açık bir devir geçirdi. Bu dönemde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında dostluk ve kardeşlik ilişkileri oluşturulmaya çalışıldı. Hatta Kerimov, memleketi için Türkiye’yi model devlet olarak seçtiğini ilan etti. TC Cumhurbaşkanı Turgut Özal bölgeye resmi ziyaretlerde bulundu. İslam Kerimov ile görüşen Özal iki devlet arasında iyi ilişkileri savundu. 7 Neticede ülkeler arasında çok yönlü anlaşmalar imzalandı. Bunların gereği olarak Türkiye’ye 2000 Özbek talebe gönderildi. Ancak Özbek muhalifler İstanbul’a geldikten sonra Kerimov bu talebeleri geri çekme kararı aldı. Zeynittin Askarov ve onun katili 1999 yılı Ocak ayındiktatör Kerimov da Taşkent’te patlamalar meydana geldi. Özbekistan’daki dikte rejimi bu patlamaların Türkiye’de yerleşen Özbek muhalifler tarafından yapıldığını iddia etti. Kerimov, kendine düşman gördüğü bu muhaliflerin iadesini istedi. Muhaliflerden Zeynittin Askarov ve Rustam Mamatkulov Süleyman Demirel tarafından Özbekistan’a iade edildi. Ağır hapis cezasına çarptırılan bu iki muhaliflerden Zeynittin Askarov 10 yıl hapis yattıktan sonra işkence altında can verdi. Kerimov’un cellatları, onun kalp krizinden öldüğünü söylediler. Rustam Mamatkulov’tan ise hiçbir haber alınmamaktadır. Diktatör Kerimov 1999 patlamalarını bahane ederek kendine baş muhalif olarak gördüğü Muhammed Salih’in iadesini talep etti. Bu nedenle Muhammed Salih 1999 yılında Türkiye’den Norveç’e hicret etmek mecburiyetinde kaldı. Ölümünden önce Zeynittin Askarov, Kerimov’un zindanında kendisini ziyaret eden bir yabancı radyo çalışanına, Muhammed Salih ve arkadaşlarının 1999 yılında yaşanan Taşkent patlamalarıyla alakasının olmadığını söylemiştir. Böylece bu patlamaların, Kerimov’un kendisinin organize ettiği bir provakasyon olduğu kanıtlanmış oldu. Diktatör Kerimov’un Türkiye düşmanlığı bununla kalmadı. Sonradan Özbekistan’daki Türk liseleri kapatıldı ve o okullarda görev yapan pek çok öğretmen hapse atıldı. Özbekistan’a yatırım yapan Türk işadamlarından onlarcasının servetine en konuldu. Onlardan bazıları hapse atılarak işkenceye maruz kaldı. 8 ANDİCAN KATLİAMI (2005) G ittikçe yaygınlaşan diktatör Kerimov zulmüne karşı çare arayan Özbek halkının vekilleri bunun için çeşitli yollara başvurmaya başladılar. Andican’da örgütlenmeye çalışan bir grup küçük esnaf kendilerine Ekrem Yuldashev adında bir öğretmeAndican Katliamı ni lider olarak seçtiler. Bu öğretmen kendi düşüncelerini “Hakikate Giden Yol” adını verdiği bir kitapçıkta topladı. Bu esnaf grubu kısa süre içinde Andican’da meşhur oldu. Ancak diktatör Kerimov, memlekette kimsenin kendisinden daha meşhur olmasını istememektedir. Bundan dolayı Ekrem Yuldashev ve yakın arkadaşlarını hapse attı. Onların yakınları bu zulme dayanamadı, yakınlarını kurtarma eylemi yapma kararı aldı. Neticede Andican merkezindeki valilik binası önünde onbinlerce insan toplandı. Bunu fırsat bilen Kerimov, bizzat Andican’a geldi. Onun şehre gelmesi ile katliam da başlamış oldu. Sivil eylem yapan halkı kuşatan Kerimov’un ordusu, erkek-kadın, çocuk-yaşlı demeden şehir meydanında toplananlar üzerine ateş açtılar. Neticede binlerce kişi şehir meydanında can verdi. Bu katliamdan canını kurtarmayı başaranlar komşu Kırgızistan’a kaçtılar. Oradan onları BM mülteci komiserliği dünyanın çeşitli ülkesine dağıttı. Andican olayları AGİT, HRW, AMNİSTY İNTERNATIONAL gibi kuruluşlar başta olmak üzere, dünya kamuoyu tarafından “katliam” olarak nitelendirilmiştir. ABD ve AB önce bu katliamın bağımsız bir komisyon tarafından incelenmesini talep ederek Özbekistan hükümeti ile ilişkileri kısıtlamaya gittiler. Sonradan ise kendi çıkarları doğrultusunda yeniden diktatör Kerimov ile işbirliğine girdiler. 9 ÖZBEKLER VATANLARINDAN KAÇIYOR Ö zbekistan dünyanın en zengin kaynaklara sahip ülkelerinden biridir. Memlekette petrol ve doğalgaz, altın, faydalı metaller, kömür rezervleri bulunur. Özbekistan’da senede 4 milyon tona yakın pamuk, 80 tona yakın altın üretilmektedir. Özbek halkının yarısından fazlasını genç nüfus oluşturur. Yani memleket yeterli işçi gücüne Bir Özbek “Gastarbaider”i sahiptir. Buna rağmen diktatör Kerimov’un 23 senelik iktidarı döneminde Özbekistan ekonomisi iflas etmiştir. Bunun ana nedeni Özbekistan’da hayatın bütün alanlarında özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Zalim rejim kendi halkına serbest çalışmak, ticaret yapmak, kendi iş yerini oluşturmak, memlekette ve yurt dışında iş seyahati yapmak gibi özgürlükleri vermemektedir. Bunun yerine Sovyet rejiminden miras olarak kalan kolhoz ve sovhozlar isim değişikliği ile kendi varlıklarını korumaktadır. Yani Özbek çiftçisi eskisi gibi devlete çalışmakta ve ücret olarak da açlıktan ölmeyecek kadar maaş almaktadır. Bununla beraber Özbekistan, günümüz dünyasında rüşvetin en yaygın olduğu devletlerden biridir. Sosyal hayatın bütün dallarında, iş ancak rüşvet yardımında görülür. Buna yüksek okullarda ve üniversitelerde eğitim almak da dahildir. Yani üniversite öğrencisi derslere katılsın ya da katılmasın, sınavları ancak hocasına rüşvet vererek geçmek mecburiyetindedir. Devlet idarelerinin tümünde işler rüşvet ya da tanıdıklar vasıtasıyla görülür. Memleketin yollarını işgal eden diktatör Kerimov’un polisleri, yoldan geçen araçlı ya da araçsız herkesi, tıpkı eski çağın haramileri gibi soymaktadırlar. Gözlerin görmediği, kulakların duymadığı bu zulümler karşısında Özbekler ne yapacağını şaşırmışlar ve son çare olarak memleketlerini terketmeye başlamışlardır. Günümüzde 5 milyondan fazla Özbekistan vatandaşı yurt dışına kaçmıştır. Bu mazlumların çoğu Rusya’da bütün insani hak ve hukuklardan mahrum halde geçinmeye çalışmaktadırlar. “Gastarbeider” ismi verilen bu işçilerden 18 genç, Rusya’nın Moskova şehrinde kaldıkları eski binada yanarak ölmüştür. 10 ÖZBEKİSTAN’DA YAYGIN ZÜLÜM VE İŞKENCE ÇEŞİTLERİ 1. İtikat ve İbadet Alanında: • Toplumda itikat özgürlüğü kısıtlanmıştır. Müslümanlara özgürce dinlerini yaşamak, başkalarına anlatmak, istedikleri gibi cemaat oluşturmak, mescitler yapmak yasaktır. • Hükümete muhalefet eden İslam alimleri hapse atılmakta, sürgüne gönderilmektedir. Onlardan bir kısmından haber alınamamaktadır. (Örneğin: Andican şehri imamlarından Abduveli Kari 1994’te Taşkent hava alanında polis tarafından alınmış, bir daha kendisinden haber alınamamıştır.) • Dini hassasiyeti olan kişiler devamlı olarak polis tarafından gözetlenmekte, hükümete muhalif fikir ve davranışta bulunanlar “Vahhabi”, “radikal”, “terörist” denilerek hapse atılmaktadır. • Dini yönden suçlananlara hapishanelerde ağır işkenceler yapılmaktadır. Örneğin dövülmekte, ırzına geçilmekte, vücutları yakılmakta, kaynar suda haşlanarak öldürülmektedir. • Sakal bırakmak, başkalarına kendi evinde bile olsa Kur’an öğretmek, gençlerin hacca gitmesi, sokakta İslam dini hakında konuşmak, İslami kıyafetler giymek, hatta erkekler için okullarda din dersleri yasaktır. Yurt dışında İslami eğitim alanların imam olaması yasaktır. • Başta müslümanlar olmak üzere tüm inanç sahipleri akla hayale gelmeyecek haksızlıklara ve engellemelere uğramaktadır. Örneğin bir müslüman özel bir yerde veya kendi işyerinde namaz kılsa, hatta seccade veya Kur’an-ı Kerim bulundursa, devlet tarafından tüm mal varlıklarına el konur ve kişi hapse gönderilir. Bu kişiler mal varlıklarını kurtarmak bir yana, canlarını kurtararak hapisten çıkabildiklerine şükreder hale getirilir. 2. Siyaset Alanında: • Özbekistan’da siyasi özgürlüklar yoktur. • Özgür seçimler yapılmamaktadır. Diktatör Kerimov 23 sene boyunca hile ve zorbalık yöntemiyle iktidarı elinde bulundurmaktadır. • Parlamento seçimlerinde sadece Kerimov’un tayin ettiği kişiler milletvekilleri “seçilmektedir.” Yani bu iş bir formaliteye çevirilmiştir. 11 • Yerel seçimler için de aynı durum söz konusudur. Yerel yöneticiler diktatörün özel hizmet idareleri olarak görev yapmaktadır. • Muhalif siyasi parti ve haraketler (ERK, Birlik) kapatılmıştır ve onların liderleri (Muhammed Salih ve başkaları sürgüne gönderilmiştir.) • Şu anda bilinen, 18 bin siyasi tutuklu bulunmaktadır. Siyasi tutuklulara da tıpkı dini tutuklara olduğu gibi ağır işkenceler uygulanmaktadır. • Özbekistan’da muhalefet etmek şöyle dursun, yönetimi eleştirmek bile mümkün değildir. Bunu yapan kişi kim olursa olsun anında “Halk Düşmanı” ilan edilir. Bu etiketleme geleneği Kerimov yönetimine 1930’ların Komünist Stalin yönetiminden miras kalmıştır. Muhalefet etme cesareti gösterenler ise yurt dışında, sürgünde olsalar bile takip edilmekte, hatta suikastlere maruz kalmaktadır. Bunlardan biri Alişir Saipov Kırgızistan’da, Fuad Şakiri Rusya’da, Obid Nazarov İsveç’te suikaste uğrayıp ağır yaralandı. Bu liste uzayarak devam etmektedir. Özbekistan’da muhalefet yapmış olan bu insanların başka ülke vatandaşlığına geçmiş olmaları bile şehit edilmelerine engel olmamıştır. 3. Fikir ve Basın Hürriyeti Alanında: • İslam Kerimov, başa geçtiği andan itibaren fikir ve basın hürriyetine engel olmuştur. Bu alanda mutlak sensür uygulanmaktadır. • Memlekette özgür medya bulunmamaktadır. Gazetelerin, radyoların ve televizyonların hepsi devlete, yani Kerimov’a aittir. Dolayısıyla medya sadece rejim için hizmet etmektedir. Muhalif yayın ve fikirlere kesinlikle yer verilmemektedir. 4. Hukuk, Güvenlik ve Adalet Alanında: • Özbekistan’da hiçbir kesim kendi hukukuna sahip değildir. Yani işçi, esnaf, aydın, talebe, kadın, erkek, yaşlı demeden kimse kendi haklarını ve hukuklarını talep edemez. Onlar ancak İslam Kerimov ve onun suç ortaklarının belirlediği “hukuk”a uymak zorundalar. • Özbekistan güvenli bir ülke değildir. Polis ve savcı istediği kişiye istediği suçu itham edebilmekte ve istediğine istediği davayı açabilmektedir. Kendi suçlarını istedikleri kişilere isnat edebilmekte, bunun için diledikleri kişileren araba ve evlerine silah ya da narkotik maddeler bırakarak, onlara suç uydurabilmektedir. • Mahkemeler tamaman Karimov ve yerel yönetimin kontrolü altındadır ve onların isteğine göre hüküm vermektedir. Adil yargılama ve savun12 • • • • • • ma hakkı yoktur. Mahkemeye çıkan kişinin, mutlaka suçlu olduğuna dair peşin kabul vardır ve mahkeme, sadece cezanın miktarını belirlemektedir. Kimsenin beraat etme şansı yoktur. Özbekistanda Hukuk ve adalet kağıt üzerinde ve televizyon ekranlarında mükemmel işlemektedir. Ancak gerçek hiç de böyle değildir. 5 dakikalık mahkemelerle ve insanlara kullandıkları hakaretlerle ünlenen hakimlerin hükmü sürmektedir. Bu hakimlerin, karşısına geçenlerden kanunları bilenlere savurdukları küfür ve hakaretler kayıtlara geçmiş, tescillenmiştir. Bunların en aşağılayıcısı ve ünlüsü, “O senin okuduğun kitabları münasip yerine sokarım” hakaretidir. Birçok hakim, üstlerinden aldıkları emirle, rüşvetle veya keyiflerine göre kararlar çıkarmaktadır. Bu kararların adaletle ve hukukun temel ilkeleriyle bağdaşan hiçbir yanı yoktur. Çıkarılan tuhaf genel aflarla 7 yaşındaki çocuklara tecavüz edenler, hırsızlar ve uyuşturucu satıcıları, adi suçlular serbest bırakılırken; inançlarından dolayı suçlu bulunanlar, düşünce suçundan veya siyasi görüşünden dolayı hapishanede yatanların tutuklulukları devam etmektedir. Kerimov yönetiminin icat ettiği işkence yöntemleri dünyada daha önce görülmemiştir. Basit bir olaydan dolayı kolaylıkla suçlu ilan edilebilir, sonra “irticacı” ya da “Vahhabi” damgası yiyebilir, ailenizle ve yakınlarınızla beraber topluca cezalandırılabilirsiniz. Yakınlarınız çok büyük baskılara maruz kalır; işyerlerinde veya kamusal alanlarda dışlanır ve engellenirler. Bununla ilgili birçok örnek vaka vardır. Hatta bazı mahkumların gözü önünde karılarına ve kızlarına gardiyanlar tarafından tecavüz edilir. Bazı insanlar mahkumiyet esnasında işkenceler yüzünden ölür, ancak devlet doktorlarının yardımıyla sahte kalp krizi, zatürre gibi raporlarla öldü gösterilir. Ne tuhaftır ki bu kişilerin cesetleri üzerinde her zaman darp ve işkence izleri bulunmaktadır. İnsanlar saç, sakal ve cinsel organlarından asılı halde yakılıyor. Sonrasında ise tecavüz ediliyor. Başka bir işkence yöntemi ise klorla dolu küvete oturtarak cinsel organlarının yakılmasıdır. Hamile kadınlar dahi hapse atılıyor. Zulümle tanınan eski Sovyet hapishanelerinde bile doğumu yaklaşan kadınların ayrı koğuşlarda tutulduğu bilinir. Ancak günümüzde Özbekistan hapishanelerinde sebepsiz yere tutulan hamile kadınlara böyle bir hak tanınmamaktadır. Bazı mahkûmlar tuhaf bir şekilde ortadan kayboluyorlar. Kağıt üzerinde hapishaneden çıktı gösterilen mahkûmlar ortadan kayboluyor. Bu insanların cesetleri bile bulunamıyor. 13 5. Sosyal Adalet Alanında: • Kadınlar, coçuklar ve yaşlılar kendi haklarına sahip değiller. • İş bulmak ancak rüşvet sayesinde mümkündür. İşsizlik o derecedir ki, 5 milliyondan fazla vatandaş bu nedenle yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalmıştır. • Sosyal hayat en karanlık dönemlerinden birini yaşamaktadır. Büyükşehirlerde 3 kişinin yan yana gelmesi yasaklanmıştır. Böyle bir durumda yaşayacağınız ilk şey polisin tehdidi olacaktır. Sizin dağılmanızı isteyecektir. • Polisin aylık tutuklama kotaları vardır. Her polisin, üstlerine ay sonunda belirli sayıda insanı hapse attığını bildirmesi gerektiğinden, sizi önce 5 dakikalık mahkemede yargılatır ve sonra 159. maddeye göre suçlayarak hapse gönderebilir. Çünkü polis memurları kendisine verilen aylık tutuklama kotalarına ulaşmak zorundadır. 6. Eğitim Alanında: • Okullar devlete aittir. Liselerde, yüksek okullarda ve üniversitelerde talebeler ancak rüşvet vererek okuyabilmektedir. • Pamuk toplama aylarında (Eylül-Kasım) ilkokuldan başlayarak üniversitelere kadar bütün talebeler, 2-3 ay boyunca pamuk tarlalarına sürülmekte ve bedava çalıştırılmaktadır. Çünkü verilen sembolik ücret de yemek karşılığı geri alınmaktadır. Özbekistan, çocuk emeğinin zorla kullanıldığı bir ülkedir. 7. Ekonomi Alanında: • Ekonomi tamamen Devlet kontrolündedir. Özel girişime ve ticarete izin verilmemektedir. • Devlet Bütçesi açıklanmamaktadır. Böylece harcamaların nereye gittiği de takip edilememektedir. • Özbekistan dağal zenginlikler ülkesidir; altın, doğalgaz, petrol ve pahalı metal ürünleri üretmektedir. Buna rağmen ekonomi iflas etmiştir. • Gelirden esas payı diktatör ve ailesi ile birlikte, hükümeti oluşturan çeteler paylaşmaktadır. Örneğin, Karimov’un büyük kızı Gülnara, İsveçre’de bir milyar dolar servetle bu memleketin en zengin insanları arasında yer almaktadır. 14 • Mevcut yöneticiler için rüşvet bir hayat tarzı haline gelmiştir. Cumhurbaşkanından köy öğretmenine kadar herkesin rüşvet aldığına tanık olmak mümkündür. Birçok memur aylık 20-40 $ aylıkla geçinmek zorunda bırakılarak rüşvet batağına sürüklenmektedir. Bu maaşları ise nakte çevirmek mümkün değil. • Pazar sahiplerinin bile para biriktirmesi imkânsızdır. Bütün para bankalara yatırılmakta ve alışveriş banka kartlarıyla yapılmaktadır. Alışverişin banka kartlarıyla yaptırılması, insanları köleleştirmek ve kontrol etmek içindir. Ayrıca devlet memurların maaşlarının para yerine mesela civciv gibi komik mallarla ödendiği de olmaktadır. • Özbekistan’ın bugünü insanlarının emeğiyle dalga geçenlerin elindedir. • Özbek vatandaşlarına, her fırsatta, mesela evlerinin önünü temiz tutmadıkları gibi gerekçelerle garip ve komik cezalar kesilmekte, bunun karşısında yapılacak tek seçenek olarak rüşvetten başka yol bırakılmamaktadır. • Yeni çıkarılan bir kanuna göre halka ve mahalli vakıflara ait olan kabirler ve mezarlıklar hakimlere verilmektedir. Gerekçe açıklanırken ise daha büyük bir yolsuzluk ortaya çıkıyor: Devlet görevlileri bu gibi yerlerden yeteri kadar nemalanamıyormuş! Devlet görevlilerin rüşvet almadıkları yer kalmaması için mevcut Özbekistan idaresi çok sıkı çalışmaktadır. • Bugün Özbekistan’da yoksulluk öyle boyutlara vardı ki, kadınlar dahi günlük geçim kazancı bulabilmek için amele pazarlarında iş aramak zorunda kalıyorlar. Bu durum Sovyet işgalinde bile görülmemiş bir olaydır. İş bulamayan yüzbinlerce kadın kötü yollara düşmekte, zorla Rusya, Kore, Türkiye ve Dubai gibi ülkelere fuhuş için götürülmektedir. • Çok küçük yaşlardan itibaren milyonlarca insan pamuk tarlalarında rejim güçleri gözetiminde, birer köle gibi zorla çalıştırılmaktadır. Bu şekilde insanlar, özellikle gençler gözaltında tutulmakta, enerjisi harcanmakta ve rejim karşıtı faaliyetlerde bulunulması engellenmektedir. 7’den 70 yaşına kadar binlerce insan zorla tarlalarda çalıştırılma sırasında kimyasal ilaçlardan ötürü zehirlenmekte ve hatta ölüm vak’aları gerçekleşmektedir. Aylarca çalıştırılan bu insanlar arasındaki gençler ve çocuklar eğitim haklarından da mahrum bırakılmaktadır. 15 ÖZBEKİSTAN’DA BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜ T aşkent Savcılık ve İçişleri yetkilileri, başörtüsünü çıkarmayan ve Cuma namazı kılan öğrenci velilerini resmen uyararak 360 dolar para cezası vermekle tehdit etti. Özbekistan Cumhuriyeti Taşkent Savcılığı’nın Cuma ve başörtü yasağı ile ilgili düzenlediği toplantıya, İçişleri Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra, muhtarlar ile beraber 400 kişi katıldı. Azadlık Radyosu’nun haberine göre, Cuma Namazına giden çocuklara, gençlere ve başörtüsü takan öğrencilerin evlerine tek tek gidilerek veliler uyarılıyor ve asgari ücretin 15 katı ceza verileceği tebliğ ediliyor. Asgari ücret 24 dolar, yani günlük yaklaşık bir dolar civarında. ÖZBEKİSTAN’DA MÜSLÜMANLARA ZULÜM Ö zbekistan Devlet Televizyonu, Fethullah Gülen taraftarlarının kullandığı “nur” kelimesine atfen “Karanlığa Giden Işık” adını verdiği karşıt programda, “Türk Nurcuları” adını verdiği kişilerin, Özbekistan’ın çeşitli kentlerinde açılan liselerde “Nurculuğu yaydıkları” ve “Pan Türkist” propaganda yaptıklarını ileri sürdü. Özbek televizyonu, Türkiye’den gelen Nurcuların kurduğu okulların özellikle yatılı statüyle faaliyet gösterdiğini, böyle bir uygulamadaki amacın, öğrencileri ailelerinden ve çevrelerinden uzaklaştırarak, 24 saat kendi denetimleri altında, daha kolay etkilemek olduğunu iddia etti. Bu okulların 1990’lardan itibaren Özbekistan’da faaliyet göstermeye başladığını belirten kanal, Özbekistan Diktatörü İslam Kerimov’un talimatı üzerine bu okulların kapatıldığını, bazı “Türk Nurcuların” sınır dışı edildiğini ve çok sayıda Özbek okul yöneticisiyle 3 Türk Nurcunun tutuklandığını kaydetti. Özbek Televizyonu, Taşkent Mahkemesi’nde yıkıcı faaliyet ve dini propagandadan yargılanan 3’ü Türk, 11 kişinin 6,5 yıl ile 8 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldığını duyurdu. “Türk Nurcuları” adını verdiği Gülen cemaati üyelerini “binlerce yıllık Özbek kültür ve geleneklerini yıkıp din yoluyla beyin yıkamakla” suçlayan Özbek Televizyonu, bu okullardan mezun olan iyi eğitimli “Türkçü” çocukların, ileride devletin kilit noktalarına gelmesinin amaçlandığını iddia etti. 16 ÖZBEK MUHALEFETİ AYAĞA KALKIYOR B ugünkü Özbekler İmam Buhari ve Tirmizi’nin torunlarıdır. Yani tarihte Özbekler, ilim ve marifeti özgürlüğün temeli olarak kabul etmişlerdi. Sonra bu esastan uzaklaşıldı; ama bütün baskılara rağmen Özbek halkı onu tamamen terketmedi. Onun için Moğollara, Ruslara karşı koymayı bildiler. Onun için Sovyetler’i onlar istedi diye bir hamlede kabul etmediler. Rus Komünist Partisi sınırsız baskı yapmasına rağmen Özbek olmaya devam ettiler. Yani Özbekler zulme her zaman muhalefet etmeyi bildiler. Diktatör Kerimov’a karşı da “Birlik” oldular, “ERK” oldular. Bu ateist diktatörün zulmü artıkça Özbeklarin de özgürlüğe imanı arttı... Diktatör Kerimov’un yurt dışında yaşamaya mecbur ettiği Özbek muhalefeti zor şartlar altında kendi varlığını koruyabilmiştir. İşte bu muhaliflerden yedi hareket ve parti bir araya gelerek 2011 yılının Mayıs ayında, Almanya’nın başkenti Berlin şehrinde bir araya geldiler ve Özbekistan Halk Hareketi’ni (ÖHH) oluşturdular. Bu muhalif harekete aşağıdaki gruplar üye oldular: 1. Özbekistan Erk Partisi 2. “Tayanch (Dayanışma)” Hareketi 3. Andican Adalet ve Kalkınma Teşkilatı 4. Özbekistan İnsan Hakları Cemiyeti 5. Özbekistan Demokrasi Forumu 6. Bağımsızlar 7. Bağımsız gençler Andican Adalet ve Kalkınma Teşkilatı, diktatör Kerimov’un baskılarına dayanamadan 6 ay sonra ÖHH’dan ayrılmak mecburiyetinde kalmıştır. Bunun nedenlerinden biri, teşkilatın Özbekistan’daki hapishanelerde bulunan üyelerine korkunç işkenceler yapılmasıdır. ÖHH günümüzde Özbekistan, Rusya, İsveç, Norveç, Kanada ve Türkiye’de örgütlenmeyi başarmıştır. ÖHH’nın öncelikli hedefi kendi gaye ve maksatlarını Özbek halkına ve dünya kamuoyuna tanıtmak ve bu şekilde güçlü bir muhalif teşkilat haline gelerek diktatör Kerimov hükümetine Özbekistan’da özgürlük, adalet ve hukuka dayalı bir sivil toplum kurulması için gereken reformları gerçekleştirmeyi kabul ettirmektir. Özbek rejimi bunu kabul etmediği takdirde ÖHH Özbekistan’da Tunus ya da Mısır’da 17 olduğu sivil bir halk ayaklanmasını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla ÖHH Özbek halkının dikkatine aşağıdaki metinde yazılanları sunmuştur: ŞİARIMIZ: DİKTATÖRLÜK YERİNE HUKUK VE ADALETE DAYANAN ÖZGÜR SİVİL TOPLUM! İslam Kerimov önderliğindeki kâtil rejim, Özbekistan halkına itikadi, siyasi, iktisadi, hukuki ve sosyal özgürlükler vermek istemediği için, halkımızın böyle bir zorba düzene karşı ayaklanmaktan başka bir çaresi kalmadığı gittikçe daha belirgin bir hâle gelmektedir. Halkın ayaklanması, insanlarımızın zulümden, bir başka ifadeyle diktatörlük rejiminden kurtulmak için başvuracağı son çaredir. Özbekistan Halk Hareketi’nin görevi hedefine kan dökülmeden ulaşmaktır. Ancak 23 yıllık istibdada sabrı kalmayan Özbekistan halkı, kendi hürriyeti için her an Kerimov’un diktatörlüğüne karşı ayaklanabilir. Bu tür ihtilâller Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da ve Yemen’de meydana geldi. Bu ayaklanmaların akışı birbirinden farklı geçmişse de, netice olarak bu devletlerdeki diktatörlükler yıkıldı. Maksat: Tabiî ki halk ayaklanmasının maksadı şu anda Özbekistan’da hükümran olan “DİKTATÖRLÜK”ün yerine “ADALET” ve “HUKUK”u esas alan “ÖZGÜR” bir “SİVİL TOPLUM” inşa etmektir. Böyle bir toplumda insanlara kendi itikatları doğrultusunda hayatlarını sürdürmeleri ve siyasi görüşlerini özgürce ifade edebilmeleri için ortam oluşturulacaktır. İnsanlar, ifade ve düşünce özgürlüğüne, seçme ve seçilme hakkına, çeşitli derneklere üye olma serbestliğine kavuşacaklardır. Halk, ülkenin yönetiminde hür ve adaletli seçimler yoluyla kendi iradesini ortaya koyacaktır. İnşa edeceğimiz toplum, vatandaşların itikadlarının, canlarının, akıllarının, mal ve mülklerinin, nesillerinin ve namuslarının dokunulmazlığını temin edecektir. Bu hukukları çiğneyecek olanlar adaletli kanunlarla cezalandırılacaktır. Bu toplumda, insanlara esnaflık yapma, ticaretle uğraşma, mal ve mülk edinme, yurt dışı ülkelerine seyahat serbestliği verilecektir. Yurt dışına çıkmak için polisten izin (vize) almak gibi akıl almaz kurallar kaldırılacaktır. Vergi ve gümrük kurumlarının faaliyeti adaletli kanunlar ile kontrol altına alınacaktır. Küçük ve orta çaptaki işletmelerin kurulması kolaylaştırılacak 18 ve onlar desteklenecektir. Çiftçiler istediği ürünleri yetiştirme ve satma konusunda gerçek anlamda özgür olacaklardır. Rüşvet, halkın mülkünü sömürme ve tefecilik gibi ekonomik illetler kanun yoluyla yasaklanacak ve bu tür yollara başvuranlar adaletli kanunlar önünde cevap vereceklerdir. Halkımız ülkenin yönetimini kendi eline aldıktan sonra en kısa sürede tüm vilayet merkezleri dünyanın büyük ticaret şehirleriyle rekabet edebilecek merkezlere dönüştürülecektir. Mevcut diktatörlük, insanlarımıza bu tür ekonomik özgürlükleri temin etmediği için halkımızın miliyonlarca kız ve erkek evlâdı kendi ülkelerinde mahvoldular. Böylece Özbekistan’dan kaçarak başka ülkelerde derbeder oldular. Onlar bu şekilde hor ve hakir yaşamaya mecbur olmaktalar. Kurulmasını arzu ettiğimiz toplumda, okullarda manevi ve dünyevi bilimler birlikte okutulacaktır. Böylece toplumda bilgili, güzel ahlaklı, dünya işlerinde orta veya yüksek dereceli uzman olan yeni nesiller yetişecektir. (Mevcut olan diktatörlük döneminde Özbekistan’da eğitim sistemi gelişmedi. İlk ve orta okullarda öğrenciler ne manevi ne de dünyevi bilgileri istenilen derecede edinebilmektedirler. Kolej ve yüksek öğrenim kurumları ise ilim ve marifet merkezi yerine rüşvetçilik ve tamahkârlık ocağına dönüştürülmüştür.) Halk ihtilâli gerçekleştikten sonra Orta Asya halklarının tarihi kardeşliği yeniden tesis edilecektir. Bu devletler arasında sınır olmayacaktır. Ortak gümrük ve vergi siyaseti uygulanacaktır. Halklarımız ve devletlerimiz arasında Avrupa Birliği’ne benzer bir Birlik oluşturma meselesi de gündeme getirilecektir. Bugünlerde Orta Asya halkları ve devletleri arasında oluşan soğuk münasebetler bu devletleri yönetenlerin yanlış politikası sonucudur. Halkın, ayaklanmada kimi takip etmesi lazım? Bugün Özbekistan halkını ADALET, HUKUK VE ÖZGÜRLÜK ilkelerine dayalı SİVİL bir toplum inşa etmeye yönlendirebilen örgüt, ÖZBEKİSTAN HALK HAREKETİ’dir. Bu hareket, kendi nizamı ve programında hem halkımızın itikadi, milli, medeni, ilmi değerlerine, hem de insanoğlunun çağdaş gelişim sırasında elde ettiği olumlu değerlerine genişçe yer vermiştir. ÖHH, şu anki şartlarda halkımızın orta veya ılımlı gelişim yolundan ilerlemesini ister. Bununla birlikte ÖHH, halkımızın iç çekişmelere ve iç savaş girdabına sürüklenmesini istemez. 19 ÖHH, kendi saflarında halkımızın bütün katmanlarını ve tayfalarını birleştirmiştir. ÖHH, sadece kendi safında yer almakta olan örgüt üyeleri tarafından değil, belki Özbek muhalifatinin tabanında yer alan uyeleri tarafından da desteklenmektedir. Dolayısıyla ÖHH üyeleri ve taraftarları süratle büyümektedir. Aynı zamanda hareketimizin uluslararası platformdaki itibarı da gittikçe artmaktadır. Bu yüzden de Kerimov rejimi ÖHH’nın siyaset meydanında boy göstermesinden çok ciddi bir şekilde korkmakta, hareketimizin, halkımızın arasında destek görmesini çeşitli tazyik, fitne ve fesat yollarıyla durdurmaya çalışmaktadır. Halk ihtilâli başlandığında profesyonel provakatörler mutlaka harekete geçecektir. Onlar hürriyet için mücadele etmek üzere sokağa çıkan kitleyi “bir avuç bozguncu”, “ekstremistler” v.s olarak göstermeye çalışacak ve bunun için asıl kendileri bozgunculuk yapmaya başlayacaklardır. Ayaklanma esnasında halkımızın böyle provakatörlerin fitnelerine uymaması gerekir. ÖZBEKİSTAN HALK HAREKETİ’NİN YAYIN ORGANLARI 1. 2. 3. 4. Resmi web sitesi: www.uzxalqharakati.com (Özbek, Türk ve Rusça olarak) Facebook sitesi: http://www.facebook.com/uzxalqharakati “Erkin Yurt” gazetesi: http://www.uzxalqharakati.com/erkinyurt Turkistan TV ve Radyo: http://turkiston.tv/radio/ MUHAMMED SALİH ÖZGÜRLÜK VE FEDAKÂRLIK TEMSİLCİSİ Ö zbek halkının bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde şair ve siyaset adamı Muhammed Salih önemli yer almaktadır. Sovyetler zamanında yazdığı şiir ve makalelerinde Özbeklerin Ruslardan ayrı bir millet olduğunu savunduğu için Komünist rejim tarafından baskı gören Muhammed Salih, adı geçen “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) döneminde Özbeklerin gerçek bir özgürlük ve bağımsızlık lideri durumuna gelmiştir. Özbekistan’daki ilk halk hareketi olan “Birlik” ve ilk siyasi parti Erk onun teşebbüsü ile kurulmuştur. 20 Muhammed Salih, vatanının gerçek bağımsızlığının bireylerin ve toplumun özgür olmasına bağlı olduğunu düşünerek Sovyet mirası olan Komünist rejimin ortadan kaldırılması için elinden gelen bütün çabaları göstermiş ve bundan dolayı diktatör İslam Kerimov’u korkutan muhalif lider olmuştur. Muhammed Salih karşısında fazla dayanamayacağını anlayan Kerimov ona karşı hile ve zülüm politikasına başvurmuş, muhalefet liderinin partisini kapatmış ve Muhammed Salih’i sürgüne gitmeye mecbur bırakmıştır. Bununla yetinmeyen Kerimov yurt dışında yaşayan Muhammed Salih’i Türkiye ve Çek Cumhuriyetleri hükümetlerinden teslim edilmesini istemiş ama bunu başaramamıştır. Diktatör Kerimov, yok edemediği Muhammed Salih’i, 1999’daki Taşkent patlamalarını bahane ederek gıyabında 15 sene hapis cezasına çarptırmıştır. Ancak kendisine yapılan bu zülüm ve baskılara rağmen Muhammed Salih özgürlük mücadelesinden geri adım atmamıştır. Buna sinirlenen İslam Kerimov haince usullerle Muhammed Salih’in üç kardeşini hapse atmıştır. Muhalif liderin iki kardeşi suçsuz oldukları halde uzun müddet hapishanede kaldıktan sonra salıverilmiş, ancak üçüncü kardeşi Muhammed Bekjan hâlâ Kerimov’un zindanında rehin olarak bulunmaktadır. Muhammed Salih’in hayat hikâyesi: 1949 yılında Özbekistan’ın kuzeyinde yer alan Harezm vilayetinde doğdu. Ortaokulu tamamladıktan sonra Sovyet Ordusunda zorunlu askerlik yaptı. 1969-1974 yıllarında Taşkent Üniversitesinde gazetecilik okudu. Mezuniyetten sonraki yıllarda şiir yazmak ve dünya edebiyatını araştırmakla meşgul oldu. 1988 yılında birkaç aydın arkadaşı ile “Birlik” Hareketini kurdu. 1990 yılında Erk Partisi’ni kurdu. 1991 yılında Kerimov’a karşı muhalif aday olarak Özbekistan Devlet Başkanlığı seçimine katıldı. 1992 yılında Özbekistan’da tutuklandı, ama Özbeklerin ve uluslararası toplumun hükümete baskısı sonucu azat edildi. 1993 yılında yurt dışına sürgün edildi. Hicrette muhalif faaliyetini sürdürdü. 2001 yılında Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da tutuklandı. Yine uluslararası toplumun baskısı ile o zamanki Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Havel tarafından serbest bırakıldı. 2011 yılında Özbekistan Halk Hareketi kurucuları arasında yer aldı. Muhammed Salih’in 20 fazla şiir ve makale kitabı Özbek, Rus ve Türk dillerinde yayımlanmıştır. 21 ÖZGÜR ÖZBEKİSTAN DOSTLARI PLATFORMU 05 Mayıs 2012’de, Türkiye’de bir grup sivil toplum kuruluşu, yazar ve aktivist tarafından Özgür Özbekistan Dostları Platformu kuruldu. Platformun kurucuları şunlardır: Kurumlar: Doğu Türkistan Maarif Derneği, Doğu Türkistan Vakfı, Genç Türkistanlılar, Özbekistan Halk Hareketi, Özbekler Birliği, Mazlumder, Araştırma Kültür Vakfı, Kudüs Medya, AKDAV, İmkander, Özgürder, Rahmetder, Umran Vakfı, Pınar Yayınları, Dunyabizim.com, Sivil Dayanışma Platformu, Beyan Eğitim Kültür Merkezi, Ahmet Yesevi Vakfı, Hikmet Vakfı, İHH, Yazarlar: Abdurrahman Dilipak, Faruk Köse, Burhan Kavuncu Aktivistler: İbrahim Sediyani, Hacıali Deniz, Ali Bekereci, Süleyman Kılınç Platformun ilk kuruluş toplantısında İcra Heyeti’ne seçilen isimler şunlardır: Namaz Nurmumin, Alibeg Yolyahşi, Dr. Alim Oktay, Hidayet Oğuzhan, Dr. Ramazan Uçar, Adem Yerlikaya, Ali Bekereci, Adem Çevik, Faruk Köse, Ömer Faik Topal. Özbekistan Dostları Platformu’nun Kuruluş Bildirgesi şöyledir: Günümüzde Özbekistan’daki diktatörlük düzeninin değişmesi konusunda herkes hem fikirdir. Nitekim Özbek halkı ve onun gerçek temsilcisi olan Özbekistan muhalefeti bu düzeni değiştirmek için zor şartlar altında mücadele etmektedir. Özbekistan’daki zulüm ve insan hakları ihlalleri örneğin Suriye’deki durumu aratmamaktadır. Buna dayanamayan Özbeklerden 5 milyondan fazla kişi yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalmıştır. İnsanlığın fıtratı özgürlük üzerinedir. Dolayısıyla özgürlük isteyenlerin birlik ve dayanışma göstermeleri doğal kabul edilmelidir. Özgür Özbekistan Dostluk Platformu bu amacı gözetmektedir. Adalet ve hukuktan yana olan bütün kardeşlerimizden bu konuda ilgi ve katkı beklemekteyiz. 2012 YILI ÖZBEKLERİN KURTULUŞ YILI OLACAK T ürkistan Platformu ve Dünya Özbekler Birliği, “2012 yılı, Özbeklerin esaretten ve işgalden kurtuluş yılı olacaktır” açıklamasını yaptı. Yapılan açıklamada, “25 milyon Özbek, günlük 1 dolarla açlık sınırının 22 çok çok aşağısında ve esaret altında yaşıyor. 5 milyon mülteci başka ülkelerde yaşam mücadelesi veriyor. Terör tüccarı Kerimov’un hapishanelerinde 20 bin düşünce suçlusu var” denildi. Özbekistan Diktatörlüğü Raporu çalışmalarına başladıklarını bildiren Dünya Özbekler Birliği, sağduyu sahibi STK’ların ve kuruluşların desteğini beklediklerini kaydederek, Kerimov’un, Andican Katliamı’ndan ve insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması ve tazminat dâvâsı için hazırlıklara başladılarına da dikkat çekti. Birlik, 2012 yılının Özbeklerin esaretten ve işgalden kurtuluş yılı olacağını savundu. ÖZBEKİSTAN DİKTATÖRÜ VE VAHİM BİR İDDİA Ö nceki gün, herkes “bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” derken, insanın içini kasvete boğan konuşmaların yapıldığı bir konferanstaydım. Konu, Özbekistan... Konuşulanların özeti şu: Özekistan’da öyle bir diktatör hüküm sürüyor ki, tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün zalimlerin zulüm yöntemlerini bir araya getirmiş, tatbik ediyor. Bunu bütün dünyanın gözleri önünde, Amerika, Rusya, İngiltere, Çin ve diğer emperyalist ülkelerin onay ve desteğini alarak yapıyor. Hukuk yok. Adil yargılama yok. Haklar ve özgürlükler yok. Polisi de, askeri de eşkıya mantığıyla hareket ediyor. Mesela polisin, fiili olarak sokakta gördüğü ve beğendiği bir kızı kaçırıp tecavüz etme izni var. Bu yüzden, merdiven altı kızlık zarı diken yerler yaygınlaşmış. Rüşvetsiz iş yapmak, hatta yaşamak mümkün değil. İşkencenin her türlüsü var; dayak, elektrik, kaynar suda haşlayarak öldürme, parçalara ayırma gibi işkence türleri yoğun olarak kullanılıyor. Hücrelerin tavan yüksekliği 1 metre 30 santim. Böyle bir hücrede aylarca, yıllarca kalanlar var. Bizdeki 12 Eylül sonrası Diyarbakır cezaevi neyse, oradaki bütün cezaevleri en az o niteliği taşıyor. Eğer biri İslami görüşünden dolayı hapse atılmışsa, bir daha oradan çıkması mümkün değil. Savunma hakkı olmadan, keyfi olarak verilen cezasını bir şekilde tamamlamışsa eğer, çıkmasına haftalar kala, bir şekilde içeride öldürülüyor ve sağlık sebepleriyle öldüğü söyleniyor. Keyfi olarak, hiçbir suç isnadı yapılmaksızın insanlar hapse atılabiliyor ve ailelerinden 23 alınan fidye karşılığında serbest bırakılabiliyor. Yazarlar, gazeteciler ve muhalif parti üyeleri katlediliyor. Özbek toplumu tarafından tanınan ve sevilen insanlar suikasta kurban gidiyor. Tesettür yasak, tesettür kıyafetleri satmak da yasak. İşyerinde Kur’an ve seccade bulundurmak yasak ve büyük suç. Camiler dışında namaz kılmak yasak. Belli bir yaşın altındakilere camiye gitmeleri de yasak. Bütün bunlara uymazsan, “İslamcı terörist” damgasıyla en ağır işkence ve cezalara çarptırılıyorsun. Şimdi sıkı durun. Özbekistan’da kadınlar kısırlaştırılıyor. Doğum yapan kadınlar sezaryene zorlanıyor ve sezaryen esnasında, haberleri bile olmadan kısırlaştırılıyor. Hatta doktorlara bu hususta “aylık kısırlaştırma kotaları” konulmuş; kotasını doldurmayan doktorlar cezalandırılıyor. Özbek neslinin kökü kurutulmak isteniyor. Şu anda Özbekistan’da 5 milyon çocuk pamuk tarlalarında köle olarak çalıştırılıyor. Ülkede 5 milyon işsiz var. Ekim ya da hasat zamanlarında ilkokulundan üniversitesine kadar, bütün öğrenciler belli zamanlarda okulunu bırakıp tarlalarda çalışmak zorunda. Siyasi düşüncelerinden ötürü 20 bin kişi cezaevinde. 5 milyon Özbek ülkesini terk etmek zorunda kalmış. Zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip Özbekistan’da halkın geçim standardı aylık 30 dolar. Çünkü bütün kaynakları Diktatör ve iki kızının kontrolünde, yönetici elit tabaka ve güçlü mafya organizasyonları tüketiyor. En aşağıdaki memurundan parlamento üyelerine kadar, herkesin hayatı diktatörün iki dudağının arasında. Diktatör, herhangi bir zamanda kendisi için tehlike teşkil edeceğini düşündüğü herkesi yok ediyor. İşlenen cinayetler ve insan hakları ihlalleri her geçen gün artarak devam ediyor. En küçük bir hak talebini bile en kanlı biçimde bastırıyor, susturuyor. Böylece Özbekistan, tam anlamıyla açık hava cezaevi gibi yönetiliyor. Devleti demir yumrukla yöneten Kerimov, bütün zalimliğine rağmen, özellikle Amerika başta olmak üzere, bütün emperyalist güçlerin desteğini alarak yönetimine devam ediyor. İşte bu noktada sormak gerekiyor: Özbekistan diktatörünün ayrıcalığı ne? Bir soru da bizim yöneticilere... Başta sözünü ettiğim konferanstan bir gün önce, Özbekistan’da mağdur 24 olmuş biriyle karşılaştım. Özbekistan’da iş yapıp da 50-60 milyon dolarlara varan mal varlığına el konulmuş Türk işadamları var; canlarını zor kurtarmışlar. Özbekistan yönetimi, bunların mallarınının iadesi için, Özbek muhalefetinin Türkiye’deki faaliyetlerinin durdurulmasını, muhaliflerin iade edilmesini istiyormuş. Bu hususta Türkiye ile görüşmeler yapıyormuş. Bu çok vahim bir iddia. Şimdi yetkililere şunu soruyorum: Bu iddia doğru mu? Doğruysa, Kerimov’un talebini kabul etmek, bir halkın özgürlüğünü satmak anlamına gelmez mi? Muhalifleri işkenceyle öldürüleceğini bildiğiniz halde, neden iade ediyorsunuz, ya da bunu pazarlık konusu haline getiriyorsunuz? Eğer iddia yanlışsa, bunu açıkça ilan etmeniz ve Özbek diktatörüne karşı da, mesela Esed’e karşı duruşunuz gibi karşı söylem geliştirmeniz lazım gelmez mi? Faruk Köse 25 Nisan 2012, Yeni Akit ÖZBEKİSTAN’DAKİ ZULÜM DÜNYAYA ŞİKÂYET EDİLDİ M AZLUMDER, Özbekistan’daki insan hakları ihlallerini uluslararası alana taşıyor. Özbekistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı uluslararası kuruluşların harekete geçmesi için MAZLUMDER girişimlerine devam ediyor. MAZLUMDER Genel Merkezi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada şöyle denildi: “Özbekistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı uluslararası kuruluşların gerekli çalışma ve araştırmaları yapması için MAZLUMDER olarak AGİT ve Birleşmiş Milletler’e başvurularımız gönderilmiştir. Bildiğiniz üzere Özbekistan’da sadece Nurcu oldukları gerekçesi ile çok sayıda insan 6 ila 9 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmıştı. Özbekistan idarecileri bu kararları onayladıklarını belirtmiş, hiçbir şekilde şiddete bulaşmamış, tamamen ifade ve din-vicdan özgürlüklerini kullanan insanları dini görüşlerini savundukları ve yaydıkları gerekçesi ile cezalandırılmalarına destek vermiş idi. MAZLUMDER, tüm insan hakları ihlallerine nerede ve kim tarafından yapılırsa yapılsın karşı olduğunu ve bu ihlalleri ortadan 25 kaldırmak için yasal tüm başvuru ve şikâyet mekanizmalarını kullanacağını bildirir. Bu nedenle Özbekistan da yaşanan hak ihlallerinin son bulmasına katkı sunacağını düşündüğümüz için BM İnsan Hakları komiserliğine ve AGİT’e başvurularımızı içeren mektupları gönderdiğimizi kamuoyuna duyururuz.” TÜRK İŞADAMLARINA KERİMOV ZULMÜ Ö zbekistan’da 60 milyon euroluk AVM’sinin gaspedildiğini belirten işadamı Vahit Güneş, “Büyük bir zulüm var. Yatırım yapan Türk işadamlarının her şeyleri gasbedilecek. Bugün benim başıma gelenler yarın daha büyük şekilde onların başına gelecek. Türkiye Cumhuriyeti hemen bu konuya el koymalı” dedi. Özbekistan’da 9 aya yakın süre hücrede tutulduğunu ifade eden Güniş’in “Özbekistan’da cehennemi yaşadım” sözleri olayın vehametini belirtmeye yetiyor. Vahit Güneş, başından geçenleri şu sözlerle ifade etti: “2 Mart 2011 günü, saat 10.30 sıralarında AVM’de bulunduğum sırada 300 kadar silahlı-maskeli kişi AVM’nin etrafını sardı. Bir anda neye uğradığımızı şaşırdık. Beni ofisimde tuttular. Başımda 50 kadar silahlı kişi bulunuyordu. 7-8 gün beni ofiste tuttular. Ben içeride ofiste tutulduğum sırda AVM’yi yağmaladılar. AVM’nin kapısına getirilen kamyonlarla yağmalama yapıldı. Tutuklanmam için bir kılıf uydurduktan sonra cezaevine konuldum. 9 aya yakın tek başıma bir hücrede tutuldum. Konulduğum yer istihbaratın denetimindeydi. O kadar acı şeyler yaşadım ki... En son kardeşimin benim için 700 bin dolar fidye ödemesi üzerine hapisten çıkabildim. Özbekistan’daki 4 AVM’miz, 18 şirketimiz gitti. Zararımız en az 50 milyon dolar. Bin 200 çalışanımız vardı, bütün hepsini kaybettik. Mal varlığımız gittiği gibi az kalsın canımız da gidiyordu. Sahip olduğum eşyaları, cep telefonumu bile alamadan Özbekistan’dan çıktım. O ülkede onca malvarlığım olmasına rağmen sadece ceketimi alıp çıkabildim.” Vahit Güneş, kendilerine yönelik suçlamaların ve el koyma gerekçelerinin, “vergi kaçırma ve dini yayın bulundurma” şeklinde ifade edildiğini söyleyerek, “bize yönelik operasyon için bahane aradılar. Grubumuza ait şirketlerin tümünde yapılan incelemelerde suç unsuruna rastlanmadı. Sadece gümrük antreposunda ve depolarda 60 bin dolar değerindeki malın 26 evraksız olduğunu iddia etiler” şekline konuştu. Vahit Güneş, sözlerine şöyle devam etti: “2006 yılında 200 bin dolarlık bir yatırım yaptık. Tekstil ürünleri üretiyorduk. Bir yanda da ürünleri mağazada satıyorduk. Benim Türkiye’de bulunduğum 15 Aralık 2010 günü önce mağazaya gelmişler, daha sonra fabrikaya gitmişler. Gerekçe ise mağazada fiş kesilmemesi... Fiş kesilmeyen ürün tutarı ise toplasanız 300 dolar değil. Tabiî fiş olayı bahane... Bize orada yüklü bir ceza kesildi. Cezayı ödedim. Benim Özbekistan’a girişim yasaklandı. Mağazayı kapattık. Oradaki bazı dostlar aracılığı ile kurtulduk. Ama orada başımıza neler geldi bir biz biliyoruz. Fabrikamın başında ise Özbek bir müdür bulunuyor. Fabrikamı onlar işletiyor. Gidemediğim için fabrikamı da alamıyorum. El koyma olayları 2010’un sonunda başladı. En son 4 firmama daha el konulmuş.” Bir başka firma sahibi ise, “orada tutuklu olan personelim var; onları kurtarmaya çalışıyoruz. Size şu kadarını söyleyeyim. Oradan ceketimi bile alamadan çıktım. Eşyalarım dahi orada. Ki biz “Özbekistan’ın Koç’u” olarak anılıyorduk. Şimdi burada garibanları oynuyoruz. Üstelik Türkiye’de aldığımız malların borçları da sırtımıza bindi. El konulan mallarımızı kurtarmamız uzak bir ihtimal” dedi. “KERİMOV REJİMİNİN SIRADAKİ CİNAYETİ” Ö zbekistan Halk Hareketi’nin kurucularından ve Rusya’daki faal üyelerinden biri olan Fuat Şakiri (Rüstemhocayev Fuadbek Şakirhoca – Рустамхўжаев Фуадбек Шокирхўжа) 24 Eylül Cumartesi günü 21.55 sularında Rusya Federasyonu’nun İvanova şehrindeki evinin yakınlarında uğradığı silahlı saldırıda, başına ve göğsüne aldığı kurşunlarla hayatını kaybetti. Mayıs 2005’teki Andican katliamından sonra Rusya’ya göç eden ve Rusya vatandaşlığına geçen Şakiri, Özbek muhalefetinin Rusya’daki önemli liderlerinden biriydi. Şakiri, arkasında iki kız çocuğu ve hamile bir eş bıraktı. “Rusya, siyasi kimliğiyle tanınan bir insanın öldürülüşünü açıklığa kavuşturmalı.” Bu faciayı “Kerimov rejiminin sıradaki cinayeti” olarak niteleyen ÖHH lideri Muhammed Salih, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bir ay kadar 27 önce Fuat Şakiri’nin Andican’daki evine gelen MXX (Milli Güvenlik Teşkilatı) görevlilerinin Şakiri’nin ailesini tehdit ettiklerini ve Fuat’ın siyasi faaliyetlerine devam etmesi durumunda onu yok edebilecekleri uyarısında bulunduklarını söyleyerek, bu cinayette okların MXX ve İİV (Özbekistan İçişleri Bakanlığı)’yi işaret ettiğini belirtiyor. Muhammed Salih, ÖHH adına yaptığı açıklamada, “kardeşimizin ölümünü Özbek halkının özgürlüğü yolundaki şehadet olarak görüyorum” diyor. Rusya Soruşturma Komitesi’nin İvanavo il idaresi basın sözcüsü Nadejda Suhanova, BBC’ye yaptığı açıklamada, “şu anda cinayetle ilgili bütün olasılıklar değerlendiriliyor. Bilhassa Rüstemhocayev’in iş ilişkileri ve siyasi faaliyetlerine bağlı olasılıklar araştırılmakta” diyor ve katillerin kaç kişi olduklarını, şu ana kadar elde edilen bilgilerin neler olduğunu soruşturmanın güvenliği bakımından açıklayamayacağını ifade ediyor. “Hakikat sancağını dikmek” ÖHH kurucu teşkilatlarından AAT (Andican Adalet ve Kalkınma) teşkilatı başkanı Nurullah Maksudov (Нурулло Мақсудов)’un yayımladığı başsağlığı mesajından bir bölüm: “Özbekistan’daki haksızlıkları görmezden gelmeyen, adaletsizlik karşısında kendi fikrini cesaretle ifade edebilen, vatandaşlarımızın aydınlık geleceği hakkında fikir üreten, dikta rejimine hiçbir şekilde boyun eğmeyen, hakikat sancağının dikilmesi yolunda yiğitçe mücadele eden Rüstemhocayev Fuatbek Şakirhocaoğlu’nun aziz hatırası kalplerimizde yaşayacaktır!” Özbekistanlı meşhur İslam alimi Abid Kari, İsveç’in kuzeyinde suikaste uğrayarak komaya girdi. 28 Özbekistan Halk Hareketi’nin Rusya Temsilcisi Fuat Şakiri, 2011’de Rusya’nın İvanov şehrinde Özbekistan gizli servisinin suikastı ile öldürüldü. Gazeteci Muhammed Bekcan: Sadece Özbekistan Muhalefet Lideri Muhammed Salih’in kardeşi olması sebebiyle rehin alınmış ve 15 yıldır hapiste tutulmaktadır. Mehmet Ali Mahmud: Özbekistan’ın meşhur yazarı. Sadece diktatör Kerimov’u eleştirdiği için 20 senedir hapiste yatmaktadır. 29 KERİMOV’UN DİKTATÖR OLDUĞU FRANSIZ MAHKEMESİ’NCE TESCİLLENDİ K erimov’un küçük kızı Lale Kerimov, Fransa’nın meşhur internet portalı Rue89.com’da babası hakkında “diktatör” ifadesi kullanılması üzerine mahkemeye hakaret davası açtı. Mahkeme, siteyi haklı bularak talebi reddetti. Böylece Kerimov’un diktatör olduğu Fransız mahkemesi tarafından tescillendi. DİKTATÖR KERİMOV KİME HİZMET EDİYOR? Ö zbekistan, stratejik konumu itibariyle çok önemli bir yerde bulunuyor. Tarihte İpek Yolu diye anılan ticaret ve medeniyet yolunun merkezindedir. Günümüzde de Özbekistan, jeopolitik açıdan bu önemini korumaktadır. Dolayısıyla Özbekistan’ın devlet olarak atacağı adımlar, ya da Özbekistan’ı kontrol eden dış güçler, bütün Orta Asya bölgesini de kontrol altına almış olacaktır. Diktatör Kerimov, bu gerçekleri tam anlayamadığı ve kendi siyasetinde Özbek halkının milli çıkarlarını öncelemediği, sadece kendi çıkarlarını esas aldığı için, devamlı olarak kendini, uluslararası güç odaklarının kucağına atmakta, hatta kucaktan kucağa gidip gelmektedir. Örneğin, Özbekistan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında Türkiye model ülke olarak seçilmiş ve bunun yanında başka müslüman ülkelerle sıcak temaslara geçilmiştir. Ancak, 1-2 sene içinde bu siyasetten vazgeçilerek başta Çin olmak üzere diğer Uzakdoğu ülkeleriyle yakın temaslara geçilmiş, sıcak ilişkiler kurulmuştur. Ancak bu ülkelerle ilişkilerinin de istediği gibi gitmediğini gören Kerimov, zaman içinde Batı ülkelerine, ABD’ye ve Avrupa ülkelerine yakınlaşmaya çalışmıştır. Bu devletlerin cüz’i olsa da insan haklarını gündeme getirmesiyle bu ilişkilere de son veren Kerimov, 30 son olarak Putin’in yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Rusya’nın sözde Avrasya projesine, gerçekte ise eski SSCB’nin yeniden diriltilmesi siyasetine dahil olmaya karar vermiştir. Dış politikadaki bu tutarsızlık, sadece Kerimov’un, diktatörlüğü elinde tutmasına yöneliktir. Ama bu tutarsız ve kendi iktidarını sürdürme politikası, dünyanın egemen güçlerinin Özbekistan’la oyun oynamasına ve kendi çıkarları doğrultusunda Özbekistan’la iişkilerini devam ettirmesine neden olmuştur. Diğer taraftan, Kerimov’un bu akılsız dış politikası, Özbekistan’ın izolasyonu şeklinde gerçekleşmiştir. Yani günümüzde Özbekistan devlet olarak BM, İslam İşbirliği Teşkilatı, AB, ABD tarafından ciddiye alınmamaktadır. Bu da Özbekistan’ın ekonomik yönden dışa açılmasına ve dış sermayenin memlekete girmesine engel olmaktadır. Ayrıca, Özbekistan’da yatırım yapan dış sermaye sahiplerine, özellikle de Türkiyeli işadamlarına yapılan zulümler, mallarına el konulması, işyerlerinin talan edilmesi, sermayelerine el konulması gibi durumlar, Özbekistan’a gelen dış sermaye kaynaklarının ülkeyi terketmesine sebep olmaktadır. Diktatör Kerimov’un bu şekildeki basiretsiz ve vahim neticeleri olan dış politikası, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin birlik ve beraberliğini önlemiş, aralarına telafisi çok zor anlaşmazlıklar ve ihtilaflar getirmiş, bir araya gelmeyi güçleştiren sorunlara sebep olmuştur. Örneğin, Kırgızistan’da 2010 yılında yaşanan Kırgız-Özbek etnik çatışmasının nedenlerinden biri, bölgedeki istikrarsızlık ve devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan kaynaklanmıştır. Yine, Özbekistan ile Tacikistan arasında ciddi enerji dağıtımı sorunu yaşanmakta, neticede Tacikistan, kendi ülkesindeki yüksek dağlarda su barajları oluşturarak, Özbekistan için hayati önem taşıyan su kaynaklarının yolunu kesmekle tehdit etmektedir. Hülasa, Kerimov’un tutarsız dış politikası dış güç odaklarının işine gelmekte, onlar Özbekistan’ın topraklarını ve tabii kaynaklarını istedikleri gibi kullanmaktadırlar. 31 Yazar Hakkında Dr. Namaz Nurmumin, 1957’de Özbekistan’ın güneyinde bulunan, meşhur hadis imamı Tirmizi’nin memleketinde doğdu. 1980’de Taşkent Tıp Fakültesinden mezun oldu ve 13 yıl cerrah olarak çalıştı. 1990’da Erk Partisi İl Başkanı olarak siyasete atıldı. 1993’te parti kurultayında yaptığı konuşmadan dolayı hicret etmek mecburiyetinde kaldı. 1993-1999 arasında İstanbul’da siyasi ve yazı faaliyetini sürdüren Dr. Namaz Nurmumin, sonra Norveç’e gitti. Yurt dışında İslam ve Türk dünyasının tarihi üzerine araştırmalar yaptı ve bu konulardaki kitapları Özbek diline çevirme faaliyetlerine katıldı. Yayımlanmış “İmanın şubeleri” (Türkçe), “Saf ve Sade İtikada Davet” (Özbekçe) adlı kitaplarının yanında, internet üzerinden yayımlanan “Arap Baharından Özbek Baharına”, “Hak ve Batıl Sınırında” adlı çalışmaları vardır. Bunun yanında Özbek muhalefet faaliyetlerine dair yazıları yayımlanmıştır. Özbek muhalefeti lideri Muhammed Salih’in dava arkadaşı alan Dr. Namaz Nurmumin, Özbekistan Halk Hareketi Kurucular Meclisi üyesi ve Genel Koordinatörü görevinde bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olan Dr. Namaz Nurmumin, Özbek ve Anadolu Türkçesi yanında, Rusça, Norveççe ve orta derecede Arapça ile İngilizce bilmektedir. İrtibat: [email protected] 32