ALLAH`IN ADINI KULLANARAK İNSANLARI ALDATANLAR www

advertisement
ALLAH'IN ADINI KULLANARAK İNSANLARI ALDATANLAR
www.tavhid.org
1
ّ ْ
َّ ‫الر ْح َمن‬
َّ ‫الل ِه‬
ِ‫الر ِح ِيم‬
‫ِبس ِم‬
ِ
Elhamdulillah, essalatu ve's-selamu ala Resulillah
ALLAH'IN ADINI KULLANARAK İNSANLARI ALDATANLAR
Bakara Suresi 79. Ayette Rabbimiz (mealen) şöyle buyuruyor:
Elleriyle (bir) kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için
"Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından
ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!
Önce küfür ve isyan içerikli kitaplar yazdılar. Sonrada (haşa) Allah ve Resulunün
(sallallahu aleyhi ve sellem) bu kitaplardan razı olduğunu, bu kitapları ümmete
tavsiye ettiğini iddia ettiler. Hz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) şirki
ortadan kaldırmak ve şirke götüren bütün yolları tıkamak için gönderildi, bu
zalimler şirk dolu kitapları onun tavsiyesi ile kaleme aldıklarını iddia ettiler. Bir
Müslümanın zerre kadar değer veremeyeceği bilakis eline geçen ilk fırsatta
hemen, tez elden imha edeceği bu kitaplar Tasavvufçuların bir çoğu tarafından
çok değerli ve içinde batıl barındırmayan kitaplar olarak kabul edildi. Öyle ki bu
kitaplara yapılan en küçük bir itiraz dahi cevapsız kalmadı. Akledebilen beyinler,
görebilen gözler, işitebilen kulaklar için ilim adamı kılığına bürünmüş bu
zalimlerin te’lif ettikleri kitapları hakkında dile getirdikleri iddiaları burada bir kez
daha naklediyoruz.
1-Celalettin Rumi ve Mesnevi adlı kitabı
Celalettin Rumi Mesnevisini şöyle tarif ediyor:
Hüzünleri giderir bir şifadır kalplere
Le dünni mana verir müteşabih ayetlere
Kur’an-ı kerim gibi kimini hidayete
Kimini hak ettiği dalalete sevk eder.
Şerefli katiplerdir onun yazıcıları
Temastan men ederler temiz olmayanları
Kalbe mutluluk verir huyları güzel eyler
O ilhamla inmiştir alemlerin Rabbinden
Gelemez batıl onun önünden ve ardından,
Koruyucu olan hak, onu korur gözetir
Ki o merhametlilerin merhametlisidir
Mesnevi kitabının başka adları da var
Adlarını verense Allah’ın kendisidir.
(Mesnevi, Ekim yayınları, Terc: Derya Örs- Hicabi Kırlangıç, sh:36)
(Mesnevi şerhi, A.Gölpınarlı, sh:18)(Tasavvuf ve İslam, İbrahim Sarmış, sh:1712
172)
Mesnevinin şarihi Tahiru’l-Mevlevi, Mesnevi hakkında şöyle diyor:
''Kur’an dolayısıyla insanlardan çoğunun dalalete düşeceğini çoğununda hidayet
bulacağını bildiriyor. Kur’an öyle olduğu gibi Mesnevide öyledir. Nitekim arif
sahibi de''Kur’an gibi bizim Mesnevide bazılarını hidayete bazılarınıda dalalete
gönderir...
Tahiru’l-Mevlevi şöyle devam ediyor:
''Mesnevi kerim ve salih olan katibler eli ile yazılmıştır. Temiz olanlardan
başkasını temas etmekten men eder. Mesnevi Rabbulaleminden ilham olunmuş
bir kitabtır.
Mesnevi ilham yoluyla Cenab-ı haktan nazil olmuştur. Taharet ve salah
erbabından başkasının ona teması yani mutaalasıyla dinlemesinden, feyz-i
marifet alması kabil değildir. Hz Mevlana bu fıkra ile diyor ki :
Canibi ilahiden vahyi münzel olan Kur'an-ı Kerim, nasıl avni samedanide ise,
onun evvelinden de, sonundan da batıl zuhuruna İmkan ve ihtimal yoksa,
Mesnevi de öyledir. İlhamı rabbani eseridir, kendisinden sapıklık zuhuruna imkan
yoktur. Hatta iptali ve tahrifi de kabil değildir.
(Tasavvuf ve İslam, İbrahim Sarmış, sh:172)
Kur’an-ı Kerim’in sıfatlarını haber veren bazı ayet-i Kerimeler:
Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. (Şuara 192)
Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen
Allah'tan indirilmiştir. (Fussilet 42)
Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur'an'dır. Ona
ancak temizlenenler dokunabilir. O‚ âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
(Vakıa 77-80)
Hayır! Şüphesiz bunlar (âyetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle
(yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes
sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır.
(Abese 15-16)
Görüldüğü üzere Allahu Teala kendi kelamı olan Kur’an-ı Kerim’in bazı sıfatlarını
bu ayetlerde beyan etmiştir. Zalimler ise bir beşer sözüne – hem de içinde türlü
türlü küfürleri ve ahlaksızlıkları barındıran bir beşer sözüne- aynı sıfatları
vermişlerdir.
2-Abdulkerim el-Cili’nin “İnsan-ı Kamil” isimli kitabı
3
Abdulkerim Cili içinde vahdet-i vücut inancını akidesini dile getirdiği bu küfür
kitabını Allah’ın emri ile günyüzüne çıkardığını iddia etmiştir:
Şöyle diyor:
»Kitabı sarih keşfe dayandırdım ve konularını sahih haberle destekledim,
(yazdıktan sonra kitabı dağıtmak aklına gelmiş, ama Allah'tan gelen emirle
günyüzüne çıkarmaya karar vermiş olduğunu belirttikten sonra şöyle devam
etmektedir): "Şimdi Hak bana günyüzüne çıkarmayı emretti, açık ve kapalı
sözlerini açıkladı. Ayrıca umumi bir fayda sağlayacağı sözünü de verdi. Ben de
başüstüne, diyerek emre itaat ettim.
(Tasavvuf ve İslam, sh:170-171)
3-Muhyiddin İbn-i Arabi ve “Fusus el Hikem” kitabı
Vahdet-i Vücut adı altında yeryüzünün en büyük küfrününün davetçiliğini
üstlenen Muhyiddin Arabi bile içinde bir çok küfür bulunan kitaplarının (haşa)
Allahtan geldiğini ve Resulullah’ın getirdiğini şu sözleriyle iddia ediyor:
"Hicri 627 yılı Muharrem ayının son on gününde Rasulullah'ı Şam'da rüyada
gördüm. Elinde bir kitap vardı. Bu Fususu'l-Hikem kitabıdır, al ve insanlara sun,
ondan yararlansınlar, dedi. Ben de Allah'ı, Rasulullah'ı ve bizden olan ululemri
bize emredildiği gibi dinleriz ve itaat ederiz, dedim. Halis niyetle niyet ettim ve
arzuyu gerçekleştirdim. Bu kitabı Rasulullah'ın tarif ettiği şekilde artırma ve
eksiltme yapmadan ortaya çıkarmaya himmet ve gayret gösterdim. {...) Kalp
sahipleri ehlullah bu kitabın nefis arzularından münezzeh ve çelişki bulunmayan,
en kutsi makamdan indirildiğini kesin olarak anlasın. Umarım Allah duamı kabul
edince isteğime icabet etmiştir. Ben de bana bildirilenden başkasıyla karşılaşmam
ve bana indirilenlerden başkasını bu satırlarda yazmam. Nebi veya Rasul değilim,
ama onların varisiyim ve ahireti için çabalayan birisiyim. Bu Allah'tandır, dinleyin
ve Allah'a dönün.(Tasavvuf ve İslam, sh:172-173)
4-el-Hac Mehmet Nuri Şemseddin en-Nakşibendi’nin “Miftahu’l-Kulub”
adlı kitabı
el-Hac Mehmed Nuri Şemseddin en-Nakşibendi de kendi eliyle hazırlamış olduğu
kitabı, Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) izni ve emri ile yazdığını, kitabın
ismimi Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) tesbit ettiğini iddia eder.
"Bu risalenin hazırlanması ve yazılmasının sebebi şudur: 1259 yılı Rebiussani
ayında hücremizde müteveccih bulunduğumuz sırada Sultanulenbiya,
sertaculevliya yefasfiye velatkiya aleyhi ve alihi efdalu't-tehaya efendimiz
hazretleri zuhur ederek, bu aciz kölelerini ihsan ve mürüvvetleri gereğince taltif
ile: -Evladım Nuri! Vakitler bir acaip oldu, buyurdular. Aşık ve sadık ve didara
talip olan ümmetlerim, kolaylıkla yollarını doğrultarak rıza yoluna hemen
bağlansınlar ve vuslat sırrına nail olsunlar diyorum.....Onları helak olmak
mertebesine getiren bu uçurumdan kurtarmak ve tecellileri gereğince şeriat,
tarikat, marifet, hakikat ve vuslatın ne olduğunu anlatmak için bir risale hazırla!
4
Bu risalenin adı Miftahu'l-Kulub: Sırrı Şemseddin olsun. Aşık, sadık ve didara talip
olan ümmetlerim buna itibar edip amel etsinler ve ne yapmaları gerektiğini
Öğrenerek yollarını doğrultsunlar, diye emir buyurdular.
(Tasavvuf ve İslam, sh:174)
5-Mahmut Ustaosmanoğlu ve “Ruhu’l-Furkan” isimli tefsiri
İsmail Ağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’ da tefsirini Resulullah’ın
emri ile yazmaya başladığını iddia etmektedir. Tefsirin mukaddimesinde şöyle
diyor:
Ruhu'l-Furkan ismi verilen bu tefsire, başta Mevlâ Tealâ'nın büyük yardımı,
Resullullah (Aleyhi ve Sellem) in manevî işareti ve Meşayih-ı Kiram
(Kaddesaüahu Esrarehum) Hazeratının âli himmetleri (büyük yardımları) ile
başlanmıştır…
(Hicrî 1407) senesi Şaban ayının Beraet gecesinde, Ravza-i Mutahhara'da, yani
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in bulunduğu pak cennet bahçesi
olan mescid-i şerifinde, bulunduğumuz sırada Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) tarafından vaki olan manevî bir işaretle, bu mühim işe başladık ve
yukarıda geçtiği gibi kelime-kelime mana verilmesine ziyade ihtimam (dikkat)
göstererek bazı kardeşlerimizle beraber bu uzun yola çıktık.
(Mahmut Ustaosmanoğlu (Heyet), Ruhu’l-Furkan Tefsiri, Sirac Yayınevi: 1/6-9.)
6-Said Nursi ve Risale-i Nur Külliyatı
Aynı iddiaları yakın zamanda Said Nursi de iddia etmiş ve Risale-i Nur’un Rabbani
bir ilhamla yazıldığını bu kitabın yazılmasında kendi iradesinin söz konusu
olmadığını iddia etmiştir., Risale-i Nur külliyatı adını verdiği zulmet kitaplarına
yapılan itirazın Kur’ana yapılmış bir itiraz gibi olduğunu, bu risalelerin Allah
tarafından yazdırıldığını, hatta Bediu’z-Zaman isminin bile kendi ihtiyarı olmadan
kendisine verildiğini iddia eder.
Said Nursi yazdıklarının genelinde "hissettim, kalbime ihtar edildi, gördüm, bana
denildi ki "ibareleri çoktur. Bu ifadeleriyle risalelerin müellifini kendi ihtiyarı
olmadan kendisine söyleneni sadece yazan bir katip gibi tanıtır. Böylece risale-i
Nur’a yapılacak bütün itiraz kapılarını –kendince- kapatır.
Mesela şöyle diyor:
"Ulaike eshabun nar, hum fiha halidun" ayeti 1295 senesine işaret eder.
Risaletû’n-Nur’un iki kere ismine, hem sureti mücahedesine, hem tahakkümüne
ve telif ve tekamül zamanına, tam tamına işaret eder, Kur’anın nurundan gelen
hır nur ehli, imana bir nokta-i istinat olacağını mana-i işaret ile haber veriyor
diye, kalbime ihtar edildi, bende mecbur oldum yazdım. ( Asay-ı Musa s.
90)
5
Yine şöyle diyor:
'Allahu veliyüllezine amenu""ayeti hem mana hem cifr ile, Risaletû’n-Nur’a bir
remz var şöyle ki........(Bu makamda perde indi ,yazmaya izin verilmedi,
başka zamana tehir edildi.)( Asay-ı Musa s. 91)
"Çok defa kalbime geliyordu; Neden İmam Ali (r.a.), "Risaletü'n-Nur'a" ve
bilhassa "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ne ehemmiyet vermiş, diye sırrını beklerdim.
Lillahilhamd, o sır ihtar edildi... "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ni İmam Ali (r.a.) keşfen
görmüş, ehemmiyetle göstermiş.( Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.30;)
Açıkça iddia ettiği üzere ona yazdıran birisi var. Ve bazen O’nun emri ile yazıyor,
bazen O izin vermediği için yazamıyor. İmam İbn Kesir'in bildirdiğine göre
Cengizhan'da Yesak kitabını bu şekilde hazırlamıştır. Şeytanlar ona vahyediyordu,
O'da bu sözleri kanun haline getiriyordu. Bu adamlarda aynı yolu takip ediyorlar.
Yani kendi "yesak" larını yazdırıyorlar. Kimisi ismini "Fusus" koyuyor, kimisi
"Mesnevi" koyuyor, kimiside "Risale-i Nur Külliyatı "olarak isimlendiriyor.
Açıkça peygamberlik iddia edip, ben Allahtan vahiy alıyorum diye ortaya
çıkılamayacağını, çıkanlarında daha dünya hayatında rezil, rüsvay olduklarını
bilen bu adamlar bu iftiralarını “ilham” perdesinin altında gizliyorlar. Ve ilham
perdesi altında yazdıkları küfür dolu kitapları insanlara “itiraz edilemeyen açık
hakikatler” olarak dayatıyorlar. Bu adamların iddialarını özetleyecek olursak:
1-Yazılan Mesnevinin hepsi hakmış ve hatasızmış.
2-Mesnevi de aynı Kur’an gibi hidayet verir. Kabul etmeyeni dalalete
sevkedermiş.
3-Kitabları yazmak için Resulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) emir almışlar.
4-Temiz olmayanlar Mesneviye el süremezmiş.
5-Mesnevinin önünden ve ardından batıl yanaşamazmış.
6-Mesnevinin tahrifi mümkün değilmiş.
7-Mesneviden sapıklık zuhuruna imkan yokmuş.
8-Mesneviyi şerefli katipler yazmış ve tümüyle Allahtan indirilmiş.
9-Allah mesneviyi korumasına almış.
10-Kitabların bazısının adını Allah, bazısını da Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) koymuş.
11- Fusus el Hikem Resulullah’ın tarif ettiği şekilde arttırılmadan. Eksiltilmeden
yazılmış.
6
12- Fusus el Hikem nefis arzularının karışmasından münezzehmiş.
13 -Fusus el Hikemin içinde hiçbir çelişki bulunmazmış.
14-Ümmet Fusus’un Allahtan indirildiğini kesin olarak anlamalıymış.
15-Ümmet Miftahu’l-Kulub ‘a iltifat edip, bu kitaba göre amel etmeliymiş.
16-Said Nursi sadece kendisine söylenenleri yazan bir katipmiş. Allah bu risaleleri
ona ilham etmiş.
17-Risale-i Nur bu zamanda kendisine tutunanın kurtulacağı bir “Urvetu’l-Vuska”
bir “Hablullah” olarak kabul edilmeliymiş.
18-Hz Ali 1400 yıl önceden Risale-i Nur’u müjdelemiş.
19-Bediu’z-Zaman sıfatı Said Nursi’ye kendi ihtiyarı dışında layık görülmüş.
20- Kur’an-ı Kerim ayetleri 1400 yıl öncesinden Risale-i Nur’u haber vermişler.
Ragıp el-İsfehani şöyle diyor:
Kendi elleriyle yazdıkları kitap hakkında “bu Allah katındandır” diyen
kimseler, görünüşte insan olsalar da, aslında insan değildirler.(Ragıp elİsfehani,İnsan iki hayat, iki saadet, Pınar Yayınları)
Rabbimiz (mealen)şöyle buyurmaktadır:
"Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey
vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın
indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim
vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de
pençelerini uzatmış, onlara: "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı
gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik
taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile
cezalandırılacaksınız." derken onların halini bir görsen!"(En'âm/93)
"...Okuduklarını kitaptan sunasınız diye kitabı okurken dillerini eğip
bükerler. Halbuki okudukları, Kitaptan değildir. Söyledikleri Allah
katından olmadığı halde: "Bu Allah katındandır" derler. Onlar bile bile
Allah'a iftira ediyorlar."(Âl-i İmrân3/78 )
Elleriyle (bir) kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için
"Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından
ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!
(Bakara Suresi 2/79)
7
Download