GÖNÜLDEN ESİNTİLER: TERZİ BABA BOSNA HERSEK SEYAHATİ DOSYASI Bosna Hersek Mostar köprüsü. (30/04-03/05/2015) NECDET ARDIÇ İRFAN SOFRASI NECDET ARDIÇ TASAVVUF SERİSİ (101) 0 BOSNA - HERSEK TAM PANSİYON TURU VİZESİZ 3-GECE / 4 GÜN 1.GÜN İSTANBUL– SARAYBOSNA Gezimizin ilk günü, uçuştan iki saat önce Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali Saraybosna Kontuarı önünde buluşarak başlıyor. Havaalanında bilet ve gümrük işlemlerini bitirdikten sonra 2 saatlik bir uçuşla varış noktamız Saraybosna. Çıkış işlemlerinin ardından özel otobüsler ile Saraybosna şehir gezisi başlıyor. Baş çarşıya gidiş, 1992-1995 yıllarında yaşanan hazin savaşın şehitleri ve Aliya Izetbegoviç’in anıt mezarının bulunduğu şehitliği ziyaret, Avrupa’nın en müstesna çarşısı Baş çarşı’da gezinti, ardından öğle yemeğimizi alacağımız Sac Börek restaurant'a gidiyoruz. 1 Meşhur Boşnak Böreğinin ardından,Osmanlı döneminden beri eğitimine ara vermeden devam eden Kurşunlu Medresesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın halasının oğlu Gazi Hüsrev Bey’in Camisini ziyaret. Ferhadija caddesinde gezinti, Bosna Savaşında günlerce yanan, milyonlarca el yazması eserin yok edildiği kütüphane, Orjinal güneş sistemli saati ile Sahat Kula, Katolik katedrali, Ortodoks kiliseleri ve Musevi Sinagogunu görme, Fatih Sultan Mehmet’e hediye edilen Hünkar Cami’ni. Birinci Dünya Savaşı’nın çıktığı yer olarak bilinen Latin (Hünkar) Köprüsünü görme, at meydan da gezinti (eski hipodrom), Osmanlı Çeşmesi’nden su içme, Saraybosna şehir manzarasını seyir ardından tadı dilden dile dolaşan Boşnak Köftesi ( Cevabi ) ziyafeti. Akşam yemeği bitiminde otelimize varış ve konaklama. 2 ---------------------------- 2. GÜN SARAYBOSNA ( Travnik ) Otel’de alınan sabah kahvaltısından sonra Vezirler şehri olarak bilinen Travnik’e hareket. Savaş sırasında birçok insanın şehit edildiği Ahmiç Köyünü ziyaret. Tarihi dokusu korunmuş Travnik sokaklarında gezinti, Tarihi Osmanlı Kale’sinden şehir manzarası ve 300 yıllık İbrahim Paşa Medresesi'nin gezilmesi. Fatih Sultan Mehmed’in su içtiği (Göksu) Plava Vodayı ziyaret ve ardından Öğle yemegi için mola veriyoruz. Öğle yemeği sonrası Göksu da lasva nehri kaynağı kıyısında alışveriş ve dinlenme için serbest zaman . Saraybosna şehrine gitmek için yola çıkıyoruz . Konaklayacağımız otele geçiyoruz. Akşam yemeği konaklayacağımız otelde açık büfedir. 3 --------------------------------------3. GÜN SARAYBOSNA (Mostar - Pocitel - Blagaj) Otelde alınan sabah kahvaltısından sonra Bosna Hersek'in en meşhur şehri olan Mostar'a hareket ediyoruz. Mostar yolculuğumuz bazı durulacak noktalarda molalar vererek yaklaşık 2.5 saat sürecektir. İlk molamızı Konjic (Konyitz) şehrinde Osmanlı'dan günümüze kadar gelmiş restorasyonu Türkiye tarafından yapılan meşhur Konjic (Konyitz) köprüsünü görme, daha sonra Neretva nehri kanarında kahve keyfi için mola veriyoruz. Yolculuğumuza Jablanica (Yablanitza) yolu üzerinde Partizan askerleri tarafından sabote edilen Nazi Treni’nin ve yıkılan köprünün panoramik görülmesinin ardından aslına uygun restore edilmiş Türk izlerini taşıyan tarihi Türk köyü Poçiteli’yi ziyaret. Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırdaki karakol köyü konumundaki, Unesco Dünya Mirasları Listesi'nde yer alan Poçitel, 1471 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na geçmiş ve elden çıktığı 1878 yılına kadar stratejik önemini korumuştur. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan köyde çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Kuleye tırmanış ve Kule başından Neretva nehrini seyretme Gözlere güzellik veren ruhları dinlendiren 550 yıldır yaşayan Alperenler Tekkesini ziyaret ve kaynağına hala ulaşılamamış Buna nehri kıyısında Neretva nehrinde yetişen kırmızı alabalık ziyafeti ve Türk çayı yudumlama keyfi. 4 Öğle yemeğimizin ardından Mostar şehir merkezine hareket. Mostar'a varışımızla birlikte yapacağımız şehir turunda göreceğimiz en önemli eser şehrin simge yapısı Mostar Köprüsü olacak. Şehrin kalbinden geçen Neretva Nehri'ne Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında 456 adet kalıp taş ile inşa edilen Mostar Köprüsü şehre de adını verecek kadar önemli bir Osmanlı şaheseredir. Köprü, 1993 yılının Kasım ayında Hırvat topçularının günlerce süren ateşi sonucunda yıkıldı. Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere, Unesco ve Dünya Bankası'nın da desteğiyle bir Türk firması tarafından, nehirden çıkan orijinal taşları da kullanılarak yeniden inşa edilen köprü 2004 yılında tekrar açılmıştır. Mostar eski şehrinin Arnavut kaldırımlı dar sokaklarından yürüyerek ulaşacağımız Koski Mehmet Paşa Camii göreceğimiz bir diğer önemli eser olup, aynı zamanda en güzel köprü fotoğrafını çekebileceğimiz noktadır.Rehberimizin bildireceği toplanma saatine kadar alışveriş ve kişisel keşifleriniz için serbest zaman. Serbest zamanın bitiminde otobüsümüzde toplanıyor ve akşam yemeğimizi alacağımız dönüş yolumuzda bulunan Jablanica şehrine hareket ve Maksumic Restorant da meşhur kuzu çevirme yedikten sonra konaklamak için Saraybosna daki otelimizde hareket ediyoruz Saraybosna'ya varış. Geceleme otelimizde. 5 --------------------------------------- 4. GÜN SARAYBOSNA ( Savaş Tüneli - Vrele Bosna ) Otel’de alınan sabah kahvaltısının ardından çıkış işlemlerimizi yaparak bavullarımızla birlikte otelden ayrılıyoruz. Turumuz Savaş zamanı iki buçuk yıl şehrin bütün ihtiyaçlarının karşılandığı ve şehre giriş çıkışların yapıldığı tüneli ve müzesini ziyaretle başlıyor. Hüzünlü savaş tüneli videosunun ardından, Saraybosna’nın su kaynağı İgman Dağı’nın eteklerindeki Vrelo Bosna’da (Bosna Nehrinin kaynagi) gezinti ve serbest zaman. İsteyen misafirlerimiz Vrelo Bosna da fayton turu yapabilirler, Tarihi Rimski köprüyü panoramik olarak goruyoruz, ardından alişveriş için Saraybosna’nin merkezi Basçarsiya hareket. Başçarsıda alisveris icin serbest zaman. Rehberimizin belirleyeceği saatte buluşma ve havalanına hareket check in işlemlerinin ardından bir başka Hitit tour organizasyonunda görüşmek dileğiyle vedalaşma. 6 Detaylar: Katılımcıların pasaport temdit süresinin en az 6 ay olması gerekmektedir. Bosna-Hersek için TC vatandaşlarına vize uygulaması yoktur. Ücrete Dahil Olan Hizmetlerimiz: Saraybosna gidiş – dönüş uçak biletleri ve alan vergileri, Saraybosna’da 3 gece 4 yıldız otelde oda kahvaltı konaklamalar Öğle ve akşam yemekleri (3 öğle 3 akşam yemeği.Yemekler fiks menü olup ilk içecek dahildir) Havalimanı – Otel – Havalimanı Arası Transferler Şehir konaklama vergisi ve sigortası Programda belirtilen tüm şehir Gezileri Müze ve Ören yeri giriş ücretleri (Tünel, Blagaj Tekkesi, Travnik Kalesi ) Türkçe Rehberlik Hizmeti, Ücrete Dahil Olmayan Hizmetlerimiz: Kişisel harcamalar. Yurt dışı çıkış harcı Yurt dışı seyahat sağlık sigortası 7 TERZİ BABA (30/04-03/05/2015) BOSNA HERSEK SEYATİ HATIRALARI DOSYASI NECDET ARDIÇ İRFAN SOFRASI NECDET ARDIÇ TASAVVUF SERİSİ (101) 8 BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM. BOSNA HERSEK SEYEHATİ. (30/04-03/05/2015) (2014) Senesinin sonlarına doğru idi, (2015/31/Ocak) Umre seyahatinden sonra, birde (Bosna Hersek) ziyareti yapmayı düşünüyor idik. Nüket Anne de bunu etrafa duyurup arkadaşlar ve kardeşlere bu tura katılmak isteyip istemediklerini sordu gelmek isteyenler isimlerini bildirsin diye söylendi. Bu arada evlâtlarımızdan Me…. turizm işleri ile de ilgileniyor idi. Bağlı olduğu (Hitit turizm) şirketi, (30/04-03/05/2015) tarihleri arasında bir tur programı düzenlemişlerdi. Tura katılmak isteyenler isimlerini bildirsinler dendi, tura katılmak isteyenler isimlerini bildirdiler ve böylece tur programımız, yolcuları belirlenmiş oldu. (2015/31/Ocak) Umre seyahatinden döndükten sonra, o nun dosyasını bir hayli üzerinde çalıştıktan sonra tamamlamış oldum. Daha sonra Bosna hersek turu için yavaş, yavaş hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Nihayet günümüz yaklaştı (29/04/2015/Çarşamba) günü saat öğleden sonra (2,15) te, evden yola çıktık, yol epey kalabalık idi, ancak beş saatte, (7,15) gibi Gebzeye İzzetlere ulaşabildik. Gece orada kaldık. Sabah (4,30) kalktık, (530) da yola çıktık. (Sabiha Gökçen) hava limanına ulaştık. Sabiha isminin anlamı: Güzel, latif, şirin, demektir. ﺳﺎﺑﯾﮭﮫ Sabiha isminin sayı değerlerine baktığımız zaman. (Sin/60, elif/1/13, be/2, ye/10, he/5, he/5,) tir Toplarsak, (60+1+2+10+5+5=83) (8+3=11) ayrıca elif aynı zamanda (13) tür. Çıkan bütün sayıların ifadeleri de bellidir tekrara gerek yoktur. Gökçen ise zaten bellidir. Uçağa binen gurubumuz, bu özelliklerle donatılmış Güzel, latif, şirin. gök ehli kimseler idi. Kardeşlerden birçoğu gelmiş idi muameleler yapıldı, uçağın saatini beklemek için bekleme yerinde oturduk, şu an saat (7,30) uçağa girmeyi bekliyoruz. Çıkış kapısı (201/F) sefer sayısı (2018) koltuk (7/F) Tarih (30/04/2015/Perşembe) Uçağa girildi, uçuş bilgileri her yönü ile verildi şu an saat (08/02) uçak geri, geri kalkmak için hareket etti uygun hale gelince ileriye doğru gitmeye başladı, piste çıktı durdu, her halde hareket emri bekliyor idi, yine harekete geçti, uçuş pistine girdi, motorlar sür’atle çalişmaya başladı ve saat (08/16) da tekerlekler yerden kesildi. Böylece bir an evvel yer ehli iken şimdi gök ehline karışmış olduk. Böylece saat sabah (08/16) tan bir berzah, ara hali, adeta ruıhun bedenden ayrılma zamanı gibi idi. Tüm uçak yolcuları (150) kişi bizim Terzi Baba gurubu yolcuları ise büyükler (28) küçükler (5) olmak üzere (33) kişi idik. Havada ki, yolculuğumuz devam ediyor, kahvaltı verildi, bunlar gök yemeği idi, kahvaltılar yendikten sonra, hostesler kalanları topladılar, yolculuğumuz sonuna doğru geliyor idi, uçak Saraybosna/sarajeva hava alanına doğru inişe geçti, alçalıyoruz, cam kenarında olduğum için küçük 9 küçük yerleşim yerlerini görüyorum dağlık bölgelerden geçtik, saat (10/10) da uçağın tekerlekleri yere değdi. Bu sfer gök ehlinden yer ehline döndük. Uçak parka doğru ilerliyor, Bosna Hersek alanının parkında durduk. (Saraybosna/sarajeva) hava Uçaktan indik, pasaport kontrolundan geçildi, hazırlanmış otobüslerimize geldik, bizim otobüsün önünde (Hitit tur/ Terzi Baba gurubu) yazıyor idi. Rehberimiz, Furkan özdil idi. Bize bulunduğumuz yerin farklılıklarını anlatacak idi. Otobüsümüze bindik, Saray Bosna da bizi biraz dolaştırdı ve bazı bilgiler verdi (ses cihazında kayıtlıdır) Daha sonra bizi kalacağımız “Holivut otele” getirdiler, şimdi odalarımızın tesbiti için bekliyoruz, otelin açık hava bekleme yerinde oturuyoruz, az sonra odalarımıza çıkıp yerleşeceğiz. Daha sonra tekrar geziye çıkacağız. Yerimiz (E Blok, odamız, Aprt 2-1) e yerleştik, otel oldukça güzel ve temiz. (11,30) lobide buluşmak üzere herkes eşyalarını yerleştirmek üzere odalarına gittiler. Daha sonra lobide buluştuk, ve hazırda bekleyen otobüsümüze bindik, (11,40) ta gezi yerlerine gitmek için hereket ettik. Otobüsümüz bizi gezececeğimiz yerin merkezine getirdi indik ve ondan sonrasını yaya olarak dolaşarak gezecek idik. Birinci günkü (Saray Bosna/serajova) gezisi böylece başlamış oldu. İlk gideceğimiz yer (eski çarşı) diğer ismi, (Uluca baş çarşı) imiş. Saray bosnaya indiğimiz andan itibaren sanki bizler yurt dışı seyahatinde değiliz de yurt içinde Türkiye’nin her hangi bir kasabasına gelmiş gibi kendimizi zannettik. Bizlerin genel yaşantısına gerek mimari gerek gelenek görenekleri ve yemekleri itibariyle hiç yabancılık çekmedik saha daha evvelden defalarca gelip gittiğimiz tanıdık bir yerler gibi geldi bizlere, hiçbir gariplik ve gurbet hissini yaşamadık. Baş çarşının orta yerinde Osmanlıdan kalma “sebil” kubbeli çok güzel bir çeşme var adeta Osmanlı daha buralarda ayakta duruyor gibi gelenlere bu hissi vermeye devam ediyor. Çarşı İstanbul kapalı çarşı benzerinin küçük bir minyatürü gibi daha ziyade bakır işlemeli turizme dönük eşyalar sergilenip satılıyor. Bizlere hiç yabancı olmayan görüntüler var. Birçok fotoğraftan iki tanesini buraya aldım diğerleri fotoğraf dosyasında mevcuttur. Öğlen yemeğinde meşhur “Boşnak böreği” diğer ismi “saç börek” metal saç üstünde pişirildiği için bu ismi almış. Altta mangal kömürü üstünde şaç onun üstünde bizim kol böreği dediğimiz böreğin yuvarlak olarak sarılıp saçın üstüne konması daha sonra da onun üstüne tekrar köz ateşi konmak sureti ile pişiriliyor. Bu yüzden hem altı hem de üstü pişmiş oluyor. Kıymalısı, peynirlisi ve patateslisi vardı, gerçekten çok güzeldi bizim kol böreğimizden farkı biraz daha yağlı ve yumuşak olmasıydı. İş yerinin ismi (saç börek) idi. 10 Yukarıdaki resim de Osmanlı sebili ve çarşıda satılan hediyelik eşyalardan bir kısmı gözükmekte. Orada, baş çarşı da epey dolaştıktan sonra, gezimize devam ediyoruz 1992-1995 yıllarında yaşanan hazin savaşın şehitleri ve Aliya Izetbegoviç’in anıt mezarının bulunduğu şehitliği ziyaret. Mezarlık şehitlerin mezarlığı, Aliya Izetbegoviç’e sağlığında ayrı bir anıt mezar yapalım demişler oda beni askerlerim iberaber aynı yere gömün demiş onlarda aynı kabristanın ortatasında kendisine yanları açık direkler üstüne yıldzlı kubbeli bir kabir yapmışlar, ön tarafına da hilâl şeklinde mermerden havuz gibi bir yer yapmışlar ancak içinde su yoktu. Bu da Türk bayrağındaki ay yıldızı temsil ediyormuş. Orada değişik bir hal daha gördük, ayakta duran bir asker vardı, bulunduğu yerde duruyor idi daha sonra tekrar o asker kabir taşlarının arasında gene hiç kıpırdamadan duruyor idi, rehberimiz bize o askerin halini anlattı, meğer onlar Aliya Izetbegoviç’e olan hörmet ve bağlılıklarından sıra ile orada ayakta bir elleri göğüslerinde bir elleri aşağı sarkık şekilde hazır ol vaziyette hiç kıpırdaman duruyor idi. Resmini de çekmiştim. Taksimde de böyle duranlar var idi ama kaç gün sürdü, nefislerinin huzurunda durmuşlar, bunlar Allah-ın huzurunda bir ideal uğruna dimdik duruyorlar idi. Cenâb-ı Hakk güçlerini ve sabırlarını arttırsın. 11 Buradan ayrılıp bulunduğu caddeden aşağı doğru inerken caddenin karşı tarafında arka arka duran iki bordo taksi dikkatimi çekti. Çünkü üzerlerinde çok büyük rakkamlar la (531/532) iki (53) ilk gün kafilemizi karşılamış idi. Avrupa’nın en müstesna çarşısı Baş çarşı’da gezinti, ardından öğle yemeğimizi alacağımız Sac Börek restaurant'a gidiyoruz. Meşhur Boşnak Böreğinin ardından, Osmanlı döneminden beri eğitimine ara vermeden devam eden Kurşunlu Medresesi. İç kısmı aynı İzmir kızlar ağası hanı gibi hisar camii bahçesi gibi çok güzel bir yer orada boşnak kahvesi içtik biraz dinlendik. Ve kısa da olsa güzel bir sohbet yaptık (ses kayıtlarında kayıtlıdır.) Kanuni Sultan Süleyman’ın halasının oğlu Gazi Hüsrev Bey’in Camisini ziyaret. Burasıda çok güzel bir cami öğlen namazını burada kıldık, biraz yorgunluğumuzu da giderdik, cedlarimiz nerelere gelmişler bu gün bizler onların bıraktığı eserlerinden istifade ediyoruz ruhları şad olsun. Ferhadija caddesinde gezinti, burasıda çok güzel bir cadde Bosna Savaşında günlerce yanan, milyonlarca el yazması eserin yok edildiği kütüphane. Yenilenmiş halini gördük oldukça büyük bir bina idi. 12 Orjinal güneş sistemli saati ile Sahat Kula. Katolik katedrali, Ortodoks kiliseleri ve Musevi Sinagogunu görme. Fatih Sultan Mehmet’e hediye edilen Hünkar Cami’ni ziyaret Bunların hepsinin resimleri (resim dosyasında mevcuttur.) Birinci Dünya Savaşı’nın çıktığı yer olarak bilinen Latin (Hünkar) Köprüsünü görme. At meydan da gezinti (eski hipodrom) Osmanlı Çeşmesi’nden su içme. İki kurnalı olan bu çeşme halen daha hiç durmadan akıyor, adeta çok uzun senelerden beri yoluna devam eden bir seyyah gibi geldiği yerlerden gittiği yerlere durmadan gidiyor idi. Rivayete göre çeşmenin sağ musluğundan içinler kısa zamanda evlenirler sol musluğundan içenler ise bosnaya tekrar gelirlermiş. Rehberimiz Furkan bunu anlatmış idi. Saraybosna şehir manzarasını seyir ardından tadı dilden dile dolaşan Boşnak Köftesi ( Cevabi ) ziyafeti. (Villâ saray) kebabçısında akşam yemeği çok güzeldi. Bizim köftelerimiz gibi ancak yuvarlak ekmeğin yarısı gibi görünüşlü içi çizleme şeklinde kabarmış dışı yufka görünümümde içine on köfte ve küçük küp şeklinde doğranmış az kavrulmuş sosanlar ile servis yapılıyor idi. Yanın da güzel birde ayran vardı ancak onların ayranları bizim yoğurt ayran arası ayrandan koyu yoğurttan daha yumuşak şeklinde idi. Burasını da Türkler (1966) yılında kurmuşlar imiş böyle çok Türk iş yerleri vardı. 13 Akşam yemeği bitiminde otelimize varış ve konaklama. Yemeğimizi yedikten sonra otobüsümüz geldi bizi kalacağımız otelimize getirdi ve bizde otele girip odalarımızı çıkıp istirahate çekildik. Böylece birinci günümüz bitmiş oldu. ----------------------------(01/05/2015/Cuma) Bosna hersek ziyareti ikinci gün. 2. GÜN SARAYBOSNA ( Travnik ) Otel’de alınan sabah kahvaltısından sonra Vezirler şehri olarak bilinen Travnik’e hareket. Sabah kalktık hazırlandıktan sonra kahvaltı ettik. Saat (10) Travnik’e doğru yola çıkıldı, orası vezirler şehri imiş, oradan (77) vezir çıktığını yolda giderken rehberimiz Furkan anlatıyor idi. Ve Srabenitsa katliamında bir gecede (8372) kişinin katledildiğini söylüyor idi. Gene yol boyunca Mısır piramitlerinden daha eski olduğu bildirilen üç pramitin olduğunu söylüyor idi gerçektende az sonra onların önünden geçmeye başladık ancak üzerleri yeşil küçük ağaç örtüleri ile kaplı olduğundan her biri yeşil pramit olarak görkemli bir şekilde yerlerinde duruyor idiler ikisi yan yana diğeri biraz daha ayrı yerde idi. Gene rehberimizin haber verdiğine göre bu pramitler açılıp içlerinde arkooloji çalışmaları yapılacak imiş. Yol boyunca manzara ve müstakil evler çok güzel , nihayet travnike vardık oldukça güzel bir yer küçük ancak tarihi bir yer, çay bahçesinde bir müddet oturduk daha sonra Cuma namazını oranın tarihi camisnde kıldık, sanki tamamen türkiyedeki bir Cuma namazı idi, hiç yabancılık çekmedik. Imam efendi hutbeyi okudu sonra cumayı kıldırdı, hepsi ses kayıtlarında kayıtlıdır. Tarihi dokusu korunmuş Travnik sokaklarında gezinti, Tarihi Osmanlı Kale’sinden şehir manzarası ve 300 yıllık İbrahim Paşa Medresesi'nin gezilmesi. Fatih Sultan Mehmed’in su içtiği (Göksu) Plava Vodayı ziyaret ve ardından Öğle yemegi için mola veriyoruz. Daha sonra tekrar dinlendiğimiz bahçenin yanında ki bahçe de gene bosna kebabı köfte yedik. Daha sonra tarihi kaleyi ziyeret için kafile yürüyerek kaleye doğru çıkmaya başladı, bizide bir taksi ile yukarıya çıkardılar gerçekten aşağıya bakışta çok güzel bir manzara gözüküyor idi. Öğle yemeği sonrası Göksu da lasva nehri kaynağı kıyısında alışveriş ve dinlenme için serbest zaman . Savaş sırasında birçok insanın şehit edildiği Ahmiç Köyünü ziyaret. Bu köye geldiğimiz (Ahmiç/Ahmedoğlu) zaman köy imamını bulduk o bize o köyde bir gece de en küçüğü “nasır” üç aylık bebek en büyüklerinden seksen yaşında yaşlılar olmak üzere (156) kişinin katledildiğini bildiriyor idi. O gece sabah namazında sabah namazı kılınıyor iken ilk bömba camiye düşmüş o ise bir işaret imiş daha geceden köy sarılmış imiş bomba ile işaret verilmiş ve her taraftan tarruz başlamış köyde aşağı yukarı katledilmedik kimse kalmamış. Savaş bittikten sonra ellerindeki imkânlar ile oralarını tamir 14 etmeye çalışmışlar camiyi yeniden faaliyete geçirmişler, bahçesine birde küçük anıt dikmişler şehid edilen kimselerin isimlerini de yazmışlar sadece bir aileden (Ahmiç/Ahmedoğlu) (44) kişi şehit edilmiş. Bunları bize köy imamı Mahir Huriç anlattı. Biraz Türkçe biliyor idi. Bende kendisine yanımda bulunan (Fatiha ve besmele) ismli kitabımı verdim, sonra imam Mahir yakında olan evine girdi içeriden bir ilâhi kaseti almış geri geldi ve bana verdi içinde (11) ilâhi varmış ikisi Türkçe imiş. Daha sonra Türkiyeye gelince kasete daha yakından baktım meğer okuyanların ismi (Gurup selâm) imiş. Ve onlarda orada bizi selâmlamışlar. Bu da güzel bir anı oldu. (Ahmiç/Ahmedoğlu) köyünde ikindi namazımızı da kıldıktan sonra oradan hüzünlü bir şekilde ayrıldık. Yolda biraz zikir yaptık. 15 Saraybosna şehrine gitmek için yola çıkıyoruz . Konaklayacağımız otele geçiyoruz. Akşam yemeği konaklayacağımız otelde açık büfedir. Otele döndük akşam namazlarımızı otelde kılıp yemeğe indik, yemekten sonra lobide biraz sohbet ettik, daha sonra odalarımıza çıktık yatsılarımızı kıldık, sabah saat yedi de kalkmak için istirahate çekildik. ----------------------------3. GÜN SARAYBOSNA (Mostar - Pocitel - Blagaj) (02/05/2015/Cumartesi) Otelde alınan sabah kahvaltısından sonra Bosna Hersek'in en meşhur şehri olan Mostar'a hareket ediyoruz. Sabah kalktık hazırlandıktan sonra kahvaltı ettik. Kahvaltıdan sonra tekrar (Apt, 21) odamıza çıktık bu günün gezisi için hazırlandık, lobiye indik oradan otobüse bindik, saat (9,10) da hareket ettik. Karşımızda İgman dağları savaş sırasında yardımlar ancak o taraftan gelebilmiş. Rehberimiz Furkan yolda bize Srebrenitsalı Anneler derneğinin başkanı olan Hatice Mehmedoviç’in savaş vahşetini ve hatıralarını anlattığı makalesini telefondan indirerek hazinli hikâyesini bize okudu. (ses kayıtları dosyası 43 no da tamamı kayıtlıdır) daha sonra bende o kayıtları istedim Fa…. Oğlumuz gönderdi buraya da ilâve ettim. ----------------------------Hayırlı Günleriniz olsun Babacığım; Bosna seyahati sırasında bize okunan Hatice Mehmedoviç ile yapılan roportaj aşağıdadır aynı zaman da word olarakta ekledim. Hürmetle sizin ve validemin ellerinizden öpüyorum oğlunuz fa…. ----------------------------(Hatice Mehmedoviç) Bundan tam on iki yıl önce, 11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa’da Sırpların gerçekleştirdiği katliamın en yakın tanıklarından olan Srebrenitsalı Anneler Derneği Başkanı Hatice Mehmedoviç’in, Potoçari Şehitliği’nde İHH ekibine anlattığı acı dolu hikayesi: Ben Srebrenitsa’da yaşıyordum. Srebrenitsa zaten benim şehrim, burada doğdum. En güzel ve aynı zamanda en zor günlerimi burada geçirdim. Çocuklarım burada doğdu. İlk oğlum doğduğunda duyduğumuz sevinci kelimelerle anlatmak mümkün değil. Bunlar güzel günlerdi, ama Srebrenitsa’da daha sonra çok zor günler yaşadık. Benim için en zor günler ise bütün ailemi kaybettiğim günlerdir. Zor günler, 1992 yılında savaşla birlikte başladı. “Çocuklarım, ailem, savaştan sağ çıkabilecek mi?” İşte bu soru aklımdan hiç gitmedi. Ancak ailemi kaybedeceğime hiç ihtimal vermiyordum; “Böyle bir şey olamaz.” diyordum hep kendi kendime. Çocuklarım zaten çok gençti ve biz kimseye hiçbir şey yapmamıştık. Srebrenitsa, 1993 yılında BM tarafından korunaklı bölge 16 ilan edilmişti ama 1995 yılına kadar hemen her gün hayatını kaybeden insanlarımız oldu. Her gün… Bütün dünya bunu sadece seyretmekle yetiniyordu. Zaten kimsenin silahı yoktu. Şunu anladık ki dünya Sırplara bizi öldürmeleri için müsaade etmişti. Buradaki dağların her birinde ölüm makineleri vardı ve Srebrenitsa çocukları her gün ölüyordu. Bir gün tek bir bomba atışıyla okul bahçesindeki 105 çocuk öldürüldü. Srebrenitsa’da yaşanan birçok şey halen bilinmiyor; yapılan daha birçok zulüm var ve bunlar yavaş yavaş ortaya çıkacak. Bundan emin olabilirsiniz. Dünya şimdi 11 Temmuz Srebrenitsa Katliamı’nı konuşuyor. İşte o 11 Temmuz bizi tamamen mahvetti. Eşim ve çocuklarımla Kurtuluş Yolu’na çıkmıştık. Ama bunun son anlarımız olduğunu tabiî ki bilmiyorduk. Ondan sonra, bir daha hiç görüşmeyeceğimizden haberimiz yoktu. Ayrıldığımız yer Brestova Ravan’dı. Küçük oğlumun kolları beni sımsıkı sardı. Bana “Anneciğim lütfen git artık, bizi bırak.” derken beni daha da çok sıkıyordu; sarıldı, tekrar sarıldı. Bunu asla unutamam, kim olsa unutamaz. Zulüm konusunda insanın hangi dine inandığı bir önem ifade etmiyor. Kim olursa olsun insan bunu hak etmiyor. Özellikle çocuklar... Çocuk dünyanın en güzel şeyi. Çocuklar neşelidir, varlıklarında neşelendirir, yokluklarında ise bir o kadar hüzünle dolarsınız. İki çocuğumu da o günden sonra göremedim. Onlar hakkındaki gerçeği hiçbir zaman öğrenemedim. Eşimi, iki kardeşimi ve dört kuzenimi de kaybettim. Sadece bir kardeşimin cesedini bulduk. İnşallah diğerininkini de buluruz. Ablamın oğullarından biri bulundu; ismi Mehmet’ti. Fakat diğer oğlu Muhammed’i hala arıyoruz. Srebrenitsa, Boşnak halkına yapılan katliamın simgesidir. Zaten uluslararası örgütlerin bu konudaki başarısızlığı belli oldu. Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin verdiği karardan hiç memnun değiliz ve bu kadar katliamdan sonra böyle bir kararın çıkması utanç verici. Sırbistan ve Karadağ’ın suçlu bulunmaması büyük bir adaletsizlik ve insan haklarının katlidir; bütün kurbanlarımıza yapılmış olan büyük bir hakarettir. Lahey’in bu adaletsiz kararının ardından biz Srebrenitsa’ya özerklik verilmesini istiyoruz. Bunun yanı sıra Srebrenitsa’da katliama karışanların tamamına Merkez Adalet Mahkemesi’nin dava açmasını istiyoruz. Böylece insanlar kendi şehirlerine dönüp normal hayatlarına tekrar devam edebilirler. Ben 2002 yılında Srebrenitsa’ya geri dönebildim ve gördüm ki burada bizi bekleyen başka sorunlar var. Mahallemde tek başıma yaşıyorum; komşularım yok, yani Boşnaklar, kendi insanımız yok. Şu anda isteyen her kişinin Srebrenitsa’ya dönme hakkı bulunuyor; ama bunun dışında dönen kişilere başka hiçbir hak tanınmıyor; bizlere hala kötü davranılıyor. Sosyal konularda hakkımız yok. Eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarımız karşılanmıyor. Bu nedenlerle Srebrenitsa’da bizim için hayat yok gibi bir şey. Bizim çok fazla talebimiz yok; sadece her insan gibi özgürlük ve haklarımızın iadesini istiyoruz. Birçok kez Sırplar burada katliamların işlendiğini reddettiler; fakat buradaki binlerce mezar gerçeğin şahididir. Aslında maalesef bunlar da sadece bir başlangıç; çünkü bütün kurbanların cesetleri henüz bulunamadı. Bu sebeple mezarların arası, aynı aileden olan insanlar birlikte defnedilsin diye 17 bilerek boş bırakıldı. Bu gerçekten üzücü bir hikaye. Potoçari köyü ise başlı başına bir hikaye. Dünyanın herhangi bir yerinde bir gün içinde bu kadar kötülük işlenmiş midir acaba? Bu kurbanların tek suçu Müslüman Boşnak olmaları. Zaten aç, silahsız, barışsever insanlar kimseye kötü bir şey yapmazlardı. Şimdi 1042 çocuğun cesedini bulmaya çalışıyoruz. Sadece Mehmedoviç sülalesinden 242 insan kayıp. Müslümanlar olarak haklarımızın iadesi için daha ne kadar acı çekmemiz lazım? Tek istediğimiz, haklarımız. Çok şey mi istiyoruz? Müslüman olmak suç sanki. Ama ben Müslüman olduğum için gurur duyuyorum ve kimseye kin beslemek istemiyorum. Çünkü Allah bizden kin tutmamızı istemiyor. Allah’a inanan hiçbir insan bu kadar kötü bir şey yapmaz. Bence 1995’te BM ve Amerika, burada bir katliam yapılması için izin verdi. Çünkü onlar sadece bir kez “Dur!” deseler bu katliam olmayacaktı. Bu merciler insanlık tarihine kazınan bir katliama seyirci kaldılar. Tarihe bu şekilde yazıldılar. Geri dönen Srebrenitsa mağdurlarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve temel haklarının garanti altına alınması konusunda da sessiz kalarak aynı duyarsızlıklarını sürdürüyorlar. Biz hayatımızın normale dönmesi için haklarımızı istiyoruz, ki artık bizim için normal bir hayat olduğunu hiç sanmıyorum. Normalde insanlar akşam işlerinden ayrıldıktan sonra evlerine, çocuklarına koşarlar. Fakat bize düşen iş yerlerimizden mezarlara koşmak ama en azından bunu onurlu bir şekilde yapmamıza izin versinler. İnsanlar oğullarından gelin, torun beklerken biz cenaze, tabut bekliyoruz. Senelerdir bizim sevincimiz, neşemiz kalmadı. Tek neşemiz, tek umudumuz, maalesef baba, oğul ve eşlerimizin cesetlerini bulmak. Üzücü ama öyle. Onları uzun süre dönerler umuduyla bekledik... Hep dönerler diye umutlar içinde. Ama artık tüm umutlar da tükendi. Artık tek umudumuz onların cesetlerini bir bütün içinde bulmaktır. Allah bunu nasip ederse, çok mutlu olurum. Srebrenitsalı bir anne olarak, artık hayatımı çocuklarımın cesetlerini bulmaya adadım. Onları doğururken ne kadar sevindiğimi hatırlıyorum; Rabbime bu kadar güzel evlatları bana nasip ettiği için şükrederdim. Şimdi ise, onları bulmak ve hak ettikleri gibi toprağa vermek için dua ediyorum. Ve bütün insanlara sesleniyorum: “Srebrenitsa’dan kovulmamıza izin vermeyin! Bu topraklar bizim için kutsaldır; bu toprakları ziyaret etmemiz, bu topraklara bakmamız ve genç nesillere düzgün bir şekilde aktarmamız lazım. Buralar yalnız kalmasın.” Kaynak: srebrenitsa.html?m=1 http://la-illa.blogspot.com/2011/12/tanklarn-dilinden- ----------------------------Mostar yolculuğumuz bazı durulacak noktalarda molalar vererek yaklaşık 2.5 saat sürecektir. Hava biraz yağmurlu tünelden geçtik, yolda (Market Prodavnika, br.1) den alış veriş yapıldı yolda yemek için meyve ve su alındı. Şöferimizin ismi Vojo sucın imiş. 18 İlk molamızı Konjic (Konyitz) şehrinde Osmanlı'dan günümüze kadar gelmiş restorasyonu Türkiye tarafından yapılan meşhur Konjic (Konyitz) köprüsünü görme, daha sonra Neretva nehri kanarında kahve keyfi için mola veriyoruz. Köprü yanın da durduk oraları dolaştık seyrettik her yer çok güzeldi. Yolculuğumuza Jablanica (Yablanitza) yolu üzerinde Partizan askerleri tarafından sabote edilen Nazi Treni’nin ve yıkılan köprünün panoramik görülmesinin ardından aslına uygun restore edilmiş Türk izlerini taşıyan tarihi Türk köyü Poçiteli’yi ziyaret. Yol boyunca nehrin muhtelif resimlerini çektik. Ruya gibi idi. 19 Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırdaki karakol köyü konumundaki, Unesco Dünya Mirasları Listesi'nde yer alan Poçitel, 1471 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na geçmiş ve elden çıktığı 1878 yılına kadar stratejik önemini korumuştur. Köy gerçekten çok güzel Cedlerimiz Dedelerimiz nerelere kadar gelmişler ve buralarda nasıl mekân tutmuşlar diye insan hayret ediyor. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan köyde çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Gerçekten çok güzel fotoğraflar çektik. Kuleye tırmanış ve Kule başından Neretva nehrini seyretme. Kule oldukça yukarıda olduğu için bizim oraya çıkma imkânımız olmadı , ancak kafileden çıkabilecekler çıktılar. Bu kule şair ve yazarlara ilham kaynağı olurmuş, oraya çıkarlar eserlerini yazarlarmış. O kuleden daha yukarıda birde başka bir kule ve hisar gibi bir yer vardı orası da buraların kırallık devrinde prensesin korunduğu sarayı imiş. (Poçitel) başlangıç demek imiş, oradan daha ilerisi Hırvatistan sınırı imiş. Öğlen yemeği için mola yerine gidiyoruz, balık yenecek. Geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz epey gittikten sonra otobüs sağa dönerek ilerlemeye başladı gene epey gittikten sonra bir yerde durdu çünkü yolun darlığından daha ileriye gidemiyor idi. Bizler de otobüsten indik ve yaya olarak nehrin kıyısından ilerlemeye başladık nihayet bir bahçe lokantasına geldik burada balık yemekleri yapılıyor, balığı meşhur imiş, kendi balıklarını kendileri yetiştiriyorlar imiş. 20 Bizde orada oturduk balık siparişi verildi. Etraf çok kalabalık. Biraz bekledikten sonra ızgara balıklarımız geldi, gerçekten çok güzel idiler balıklarımızı yedikten sonra, (Alperenler/blogayt) tekkesine doğru yaya olarak yola çıktık. Yol zaten kısa idi. Gözlere güzellik veren ruhları dinlendiren 550 yıldır yaşayan Alperenler Tekkesini ziyaret. Oraya ulaştık ziyaret ettik, tek kelime ile muhteşem ve o kadar da tabî idi, bizlere de hiç yabancı gelmedi sanki Türkiye’nin her hangi bir yerinde bir dergâhı ziyaret ediyor gibi idik, ancak buranın kendine ait bir başka coğrafi güzelliği ve kendine ait ruhaniyeti vardı. Bahçesini çevresini içini ve diğer yerlerini gezdik gördük. Tekke iki katlı idi şimdi müze ve ziyaret yeri olarak kullanılıyor imiş ancak senenin bazı günlerinde genel zikirler yapılıyor imiş. Hattâ bizim ziyaretimizden bir müddet sonra toplu zikir yapılacağının yollarda ilânları var idi. O kadar sene evvel Alperenler buralara gelmişler yer yurt edinmişler, güzel halleri ile çevrelerine güven vermişler sonra da ordularımız gelip oraları fiileb ele geçiermişler Cenâb-ı Hakk hepsinden razı olsun. Bu ve benzeri fiili imzalarımızı görünce dedelerimizin ne büyük fedakârlıklarla ne büyük işler yaptığını daha yakından görmüş oluyoruz, Ruhları şad olalsun. 21 22 Alperenler tekkesini ziyaretimizde birçok gurup var idi, bizde ayrı bir gurup idik. Yavaş yavaş oradan ayrılma zamanımız gelmiş rehberimiz toplanmamızı haber vermişti. Tam o sırada önümüzde bahçede ortada büyük bir yuvarlak bir sehpa etrafında taburelerde oturan bir gurup vardı onlardan 40 yaşlarında olduğu anlaşılan tıknaz beyaz yüzlü kısa saçlı birisi yerinden kalktı bana doğru gelmeye başladı yanıma geldi selâm verdi. “Bensizi tanıyorum, siz Hilmi beyin kardeşi değimlisiniz?” dedi, ben de “Hilmi isminde bir arkadaşımız vardı ama epey zaman oldu kendisiyle pek görüşemedim” demiştim. Ancak karşımda ki kişinin bana kendisinin çok aşına olduğu bir yakını gibi muhabbetli olduğunu her halinden anlıyor idim sanki çok eskilerden bir dost imiş te burada buluşukmuş gibi bir hali vardı. Bu na karşılık bende kendisine muhabbet duydum. Ve beni çay içmeye davet ettiler. Ancak hemen gideceğimiz için oturamadım bu arada rehberimiz herkesin toplanamadığını ve beş dakika daha beklememiz gerektiğini söyledi bende o halde yanınıza geleyim deyim onların arasına girdim bana da bir tabure verdiler, hemen oturdum ve zaten gelmiş olan çaylardan bana da bir bardak çay ikram ettiler. Nelerden kimlerden olduğumu sordular bende kendilerinin bir yol ehilleri olduklarını anladığımdan yolumuzun ismini söyledim. Ve onların içlerinden biri bana Yahya Şirvani hakkında bir hikâyesi türü bilgimin olup olmadığını sordu. Ben de eski bir omsalıca kitapta ona ve yahud yukarılarda olan Pirimiz, Ömer halvetiye ait olduğunu zannettiğim bir pilâv hikâyesini anlatmak istedim. Hikâye şöyle idi. Bir gün dergâha bir tencere veya tepsi plâv gelir, Efendi hazretleri o pilâvları kepçe, kepçe dervişlere dağıtır ve plâv tamamen biter. Bunun dervişler sorarlar efendim hepsini dağıttınız size bir şey kalmadı derler. Bunun üzerine hazret, “0ğlum bize kokusu yeter” der. Bende sözüme devam ederek acaba bu hal nasıl oluşmaktadır diye ortaya böyel bir tefükkür sebebi getirdim. Eğer onlar böyle demişlerse doğrudur gerçekten kendisi de plâvın kokusu ile doymuştur. Bilindiği gibi Efendimizin bir hadisi şerifi vardır, “beni rabbim doyurur” der ortada herhangi bir maddi yiyecek yok iken insan nasıl doyar diye tabî olarak insanın aklına bir soru gelebilir. Şöyle ki, Cenâb-ı Hakk her şeyi bir sebebe bağlamıştır yaşam sebenini ve devamlılığını da yiyecekleri tüketmeye bağlamıştır. Bizler yemek yediğimiz zaman yediğimiz gıdaların içinde bulunan onların bizlere hayat veren ruhları vardır işte bizleri onlarda var olan ve kendi mertebelerinde olan ruhi gıları zahir görüntüleri ile bizlere intikal eder. İşte yukarı da belirtilen, “Kokusu bizi doyurur” denilen hadise budur o koku içinde aynı zamanda o plâvın bütün özellikleri mevcuttur ve o koku koklandığı zaman içindeki her şey o koku ile lâtif olarak burnundan girip bedenine yayılır böylece başka bir yol ile doymuş olur, ancak bu yol herkes için geçerli değildir, Büyük çalışmalar ve riyazatlar sonun da bir ma’ne vi ihtisas ile elde edilir. İşte “Efendimizinde beni rabbım doyurur” ifadeside budur. Ve bütün âlemleri doyuran nefesi rahmani de budur. ----------------------------Mevzu ile ilgili olduğu için internetten gelen bir maili de ilâve etmeyi uygun buldum. 23 Ay…. Pa…. Zuhuratlar ve Blagay Tekkesi notu. Merhaba Efendi Babacığım, İyi olmanızı temenni ediyor, Nüket Anneme de selâmlarımı iletiyorum. Müsaadenizle Bosna Blagay tekkesindeki notumu paylaşmak istiyorum. Blagay Tekkesi, 53- Su Efendim Bosna’da Blagay Tekkesi’ne ulaştığımızda Mu…’la “Suyun kaynağıyla suyun kaynağına geldik.” diye aramızda konuştuk. Bu sırada evvelki akşam ihvandan Me…. Hanım’a ilettiğim notu gösterdim Mu…’a. Not şöyle idi: “53- Su: Canlı olan her şey suyla hayat bulur. O her şeye sirayet etmiş ve her şey tekellüfsüz ve meşakkatsiz olarak onunla hayata kavuşmuştur. Bu da kulu “Rahat”a sevkeder.” Efendim bu not, Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’ye nispet edilen Şatrancü’lÂrifîn (Âriflerin Satrancı) adı eserin şerhini yapan Muhammed b. el-Hâşımî edDımeşkî’nin Âriflerin Satrancı Şerhi (Bursa: Sır Yayıncılık, 2011) adlı çalışmasından alıntıdır. Paylaştığım not, okuduğum kitapta kaldığım yer idi, yani 53. mertebe. Kitapta verilen Ârifler Satrancı tablosunun fotoğrafını e-mail in eklentileri arasında bulabilirsiniz. “Satranç tahtasının üzerinde görülen oklar terakkîye (yükselmeye) ve terakkî sebeplerine işaret etmektedir. …kancalar ise sukutâ (düşmeye) ve sukût sebeplerine işaret etmektedir.” Selâm ve muhabbetlerimle… ----------------------------Hayırlı günler Ay…. kızım. Kandilin Cum'an mübarek olsun. Yazın güzel olmuş mevzu ile ilgili olduğundan onu da Bosna dosyasına ekledim. Ellerine gönlüne sağlık. Zuhuratların da güzel yolunda Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder İnşeallah. Seyahatte olduğumuzdan maillere bakma imkânım ve vaktim pek olmuyor bu yüzden cevaplamalar gecikmiş oluyor. Hakk'tan hayırlısı. Göndediğin grafiği de indirdim sağ olasın. Herkese selâmlar Nüket Annenin de selâmları vardır. Hoşça kal Efendi Baban. ----------------------------ve kaynağına hala ulaşılamamış Buna nehri kıyısında Neretva nehrinde yetişen kırmızı alabalık ziyafeti ve Türk çayı yudumlama keyfi. Yemekten yukarıda bahsedildi. Öğle yemeğimizin ardından Mostar şehir merkezine hareket. Mostar'a varışımızla birlikte yapacağımız şehir turunda göreceğimiz en önemli eser şehrin simge yapısı Mostar Köprüsü olacak. Şehrin kalbinden geçen Neretva Nehri'ne Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında 456 adet kalıp taş ile inşa edilen Mostar Köprüsü şehre de adını verecek kadar önemli bir Osmanlı şaheseredir. 24 Köprü, 1993 yılının Kasım ayında Hırvat topçularının günlerce süren ateşi sonucunda yıkıldı. Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere, Unesco ve Dünya Bankası'nın da desteğiyle bir Türk firması tarafından, nehirden çıkan orijinal taşları da kullanılarak yeniden inşa edilen köprü 2004 yılında tekrar açılmıştır. Köprü gerçekten çok güzeldi, yukarıda resimleri var, daha ileriki zamanlarda evlenecek erkekler bir kahramanlık gösteri niteliğinde olan bu köprüden nehre atlama gösterisini bir kahramanlık örneği olarak köprüden nehre atlayarak gösteriyorlar imiş. Şimdilerde bu âdet ise turistlere dönük bir gösteri olmak üzere para kazanmak için yapılıyormuş. Orada bulunduğumuz saatlerde böyle bir gösteriye oturduğumuz bir çay bahçesinde bizde uzaktan şahit olduk. Üç kişi köprünün kenar korkulukları üstüne çıkıp birer, birer aşağıya alkışlarla atladılar. Gösteri başlamadan evvel paraları toplanıyor imiş, biz uzakta olduğumuz için bu hali göremedik. Bu köprünün özelliği görüntüsünün simgelediği hilâl imiş. Gerçektende sanki gökteki hilâlin nehrin üzerine vurmuş bir aksi gibi durmakta. İşte Hırvatlar bu simgesinden ötürü bu köpriyi savaş sırasında kasden yıkmışlar. İslâmi izlerin silinmesi için. Daha sonra Türkiye ve Ünesko tarafından bir Türk firmasına yaptırılan köprüye tahammül edemeyen Hırvatlar köprünün bulunduğu tepeye çok büyük bir haç dikip bizim haçımız sizin hilâlilinizden gene yukarıdadır demişler. Bunun üzerine aldıkları cevap, sizi haçınız nekadar yukarıda olursa olsun bizim hilâlimiz göktedir sizin haçınız ona hiçbir zaman ulaşamaz diyerek cevap vermişler. Gerçektende dağın üstünde duran o haçı da görmüştük. 25 Mostar eski şehrinin Arnavut kaldırımlı dar sokaklarından yürüyerek ulaşacağımız Koski Mehmet Paşa Camii göreceğimiz bir diğer önemli eser olup, aynı zamanda en güzel köprü fotoğrafını çekebileceğimiz noktadır. Buraları da gördük her yer gerçekten çok güzel ve tabî idi. İkindi namazını İsâ bey camiinde kıldık, oraları da ziyaret ettik. Rehberimizin bildireceği toplanma saatine kadar alışveriş ve kişisel keşifleriniz için serbest zaman. Serbest zamanın bitiminde otobüsümüzde toplanıyoruz. Saat (6,15) te toplanıp dönüş yoluna çıktık. Akşam yemeğimizi alacağımız dönüş yolumuzda bulunan Jablanica şehrine hareket ve Maksumic Restorant da meşhur kuzu çevirme yedikten sonra. Restoran çok güzel idi, kuzu çevirme yedik ve ayranını da içtikten sonra yolumuza devam etmek için otobüsümüze bindik. konaklamak için Saraybosna daki otelimizde hareket Saraybosna'ya varış. Geceleme otelimizde. ediyoruz Böylece üçüncü günkü ziyaretlerimiz de bitmiş olmaktaydı otelimize gelip odalarımıza çıktık istirahatimize geçtik. 4. GÜN SARAYBOSNA ( Savaş Tüneli - Vrele Bosna ) (03/05/2015/Cumartesi) Otel’de alınan sabah kahvaltısının ardından çıkış işlemlerimizi yaparak bavullarımızla birlikte otelden ayrılıyoruz. Turumuz Savaş zamanı iki buçuk yıl şehrin bütün ihtiyaçlarının karşılandığı ve şehre giriş çıkışların yapıldığı tüneli ve müzesini ziyaretle başlıyor. 26 Hüzünlü savaş tüneli videosunun ardından, Saraybosna’nın su kaynağı İgman Dağı’nın eteklerindeki Vrelo Bosna’da (Bosna Nehrinin kaynagi) gezinti ve serbest zaman. (Vrelo Bosna/Bosna milli park) ın da epey dolaştık gerçekten çok güzel bir yer her taraf akan sularla dolu, yeşillik, manzara güzel küçük göletlerde kuğular ve ördekler yüzmekte. Derelerin üzerinde de küçük karşıya geçit köprüleri var. Herkes bir yerlere dağılmış resim çekip etrafı seyretmekte. Bende köprülerden birinden karşı tarafa geçip oraları da görmek için köprü üzerinde yürüyor iken kendine göre köprünün sağ korkuluğuna dayanmış bir kişinin bana doğru dikkatle baktığını gördüm, yakınına gelince, bana hitaben afadersiniz ben sizi bir yerden tanıyorum siz Gaziantebe geliyormusunuz, veya bir yerde karşılaştıkmı? Diye sordu, kendisi yaklaşık (60) yaşlarında gösteren, esmerce tıknaz az kilolu birisi idi. Kendisine o nu tanıyamadığımı söyledim, ancak Gazi antepte bazı arkadaşlarımızın olduğunu ama son zamanlarda pek haber alamadığımı söyledim. Bunun üzerine kendisi, kendisinin Milli selâmet partisinden olup Gaziantepte (10) sene belediye reisliği yaptığını ve adının (Me... Bo... ) olduğunu söyledi, ben de kendisine bir zamanlar bizimde o partide görevimiz vardı ama daha sonra bazı şahsi sebeblerden dolayı ayrıldım ancak dışardan her zaman yardımcı olmaya çalıştım dedim. Kendisi bana karşı çok muhabbetli gözüküyor idi bende belki kâlû belâ’dan tanışıyor olabiliriz dedim. Daha sonra bizimde toplanma vaktimiz geldiğinden vedalaşarak oradan ayrıldım kafilemiz toplandı, milli park gezimiz de 27 tamamlanmış idi böylece otobüsümüze bindik ve (baş çarşı) ya gitmek için yola çıktık. İsteyen misafirlerimiz Vrelo Bosna da fayton turu yapabilirler, Tarihi Rimski köprüyü panoramik olarak goruyoruz, ardından alişveriş için Saraybosna’nin merkezi Basçarsiya hareket. Başçarsıda alisveris icin serbest zaman. Baş çarşıda epey dolaştık, alış veriş bir kaç hediyelik aldık. Gene böşnak böreği yedik. Daha sonra vakıfta oturup boşnak kahvesi içtik. Gazi Hüsrev bey camiinde namazlarımızı kıldık. Daha sonra Osmanlı sebilinde buluştuk. Rehberimizin belirleyeceği saatte buluşma. Otobüsümüz geldi eşyalarımız zaten otobüste idi oradan hava alanına doğru yola çıktık. ve havaalanına hareket check in işlemlerinin ardından, Rehberimiz Furkan ile vedalaştık, kendisi bizden çok memnun kaldığını ve böyle bir toplulukla ilk defa böyle gerçekten severek ve çok muhabbetle bir gezi yaptığını bildirdi bizde kendisine hizmetlerinden dolayı teşekkür ettik. Kendis aslen Edirne Lüleburgazlı imiş, (bize çok yakın) Bosnada üniversite de okuyor boş zamanlarında da turizm rehberliği yapıyor imiş. Bagaj pasaport işlemleriden sonra uçağa binmek için yukarıya çıktık. Şimdi uçağa girmek için bekliyoruz. Nihayet uçağa binmek için salaonun kapıları açıldı bizde bilet kontrollarımız yapıldıktan sonra uğağa yavaş yavaş alındık ve yerlerimize oturduk. Uçağın motorları daha güçlü çalışmaya başladı hareketine izin verildi. Bosna saati ile saat (6) tı ya (2) var. Yani (5,58) uçak bulunduğu yerden yavaş, yavaş geriye doğru gelerek park ettiği yerden çıktı, şimdi ileriye doğru gidiyor. Kaptan hayırlı yolculuklar diledi, ve uçak uçuş pistine geçti. Orada yol almaya başladı, motorun sesi yükseldi, uçuş hızına geçti, saat tam (6) tıyı (beş) geçe tekerlekler yerden kesildi. Ve biz gene yer ehlinden gök ehline geçtik, etraf çok güzel yeşillikler içinde evler gözüküyor, dağ tepeleri vadiler aralarından gide kıvrım kıvrım yollar gözüküyor. Ancak uçak yükseldikçe manzara değişiyor artık evler görünmez hale geliyor ve bulutların üstüne çıkıyoruz. Aşağıya baktığımız zaman etrafın pamuk yığınlarıyla dolu büyük bir sahaya benzediği gözüküyor idi. Nihayet uçak alçalıyor idi Marmara denizinin üstünden geçiyoruz, Sabiha Gökçen hava alanına doğru alçalıyoruz, caddeler ışıklı yollar evler belirgin gözüküyor, hava kararmaya başladı, aşağısı güzel bir tablo gibi gözüküyor. İstanbul saati ile tam (8,31) de tekerlekler yere bastı Rabbimize şükrederiz gök ehlinden döndük gene yer ehli olduk. Bu arada iniş sırasında Nüket Annenin (vertigo) rahatsızlığı epey arttı hava alanına girince hemen acil servise haber varildi geldiler tekerlekli iskemleye bindirdiler pasaport işlemlerimiz hemen yapıldı acile götürdüler. Muayene ettiler gerekeni yaptılar sonra dışarıya çıktık orada zaten oğlumuz İzzet bizi 28 bekliyor idi. Hemen arabaya bindik, yanımızda iki misarimiz de vardı onlarla birlikte arabaya binip İzzetlere Gebzeye gitmek için yola çıkmadan önce. Bir başka vedalaştık. Hitit tour organizasyonunda görüşmek dileğiyle Nihayet İzzetlere vardık biraz dinlendik çay içtik bu arada Nüket Anne de biraz kendine gelmiş idi. Izzetlerde bıraktığımız arabamıza eşyalarımızı yükleyip Tekirdağına doğru yola çıktık. Gece (03) civarında Tekirdağına varmış olduk. Yatıp biraz istirahat ettikten sonra ertesi gün gideciğimiz İzmir yolculuğu için hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Ertesi gün de sabah saat (9) da yola çıkıp akşam üstü saat (18) civarında İzmire ulaştık. Şu an İzmirdeyiz. Haziran başında dömeyi düşünüyoruz. Bu arada (Bosna Hersek) dosyasını düzenleyip yazarak tamamladım böylece gezi hatıralarımız epey çalışmadan sonra özet olarak ta olsa kayda geçirmiş oldum. Bu yolculuğu bizlere nasib ettiği için Rabbımıza şükrederiz sebeb olan ve emeği geçen kimselere başta Me.... oğlumuz olduğu halde herkese de teşekkür ederiz. Sağ olsunla var oşsunlar hepsine hayatlarında başarılar dilerim. Terzi Baba Necdet Ardıç. ----------------------------Bu seyahatimizden elde kalan ibretlik dört hadise oldu. Birincisi, saray Bosna da ki ilk gün ziyaretimizde şehitlikten dönerken gördüğümüz üzerinde) (531/532) yazan bordo renkli otomobiller idi. Ayrıca yolcularımızdan biri oğluna aldığı aşağıda resmi olan sarı renkli bir otomobil idi ki onun üstünde açık olarak görüldüğü gibi (53) no yazıyır idi. Böylece (53) (53,1) (53,2) olmak üzere üç adet (53) nolu otomobiller bizleri karşılamış idi. 29 İkincisi ise Alperenler Azerbeycanlı kardeşimiz idi. Tekkesinde karşılaştığımız, (Zebka) isimli Üçüncüsü, milli parkta karşılaştığımız Gaziantep’li (Me…. Bo… ) idi. Dördüncüsü ise (Ahmiç/Ahmedoğlu) köyünde verilen (Gurup Selâm) cidisi idi. Vaktim olsa idi bunların hepsinin ayrı, ayrı yorumlarını yapar ne olduklarını açıklamaya çalışırdım, ancak sadece bu tecellileri belirtmekle yetindim isteyenler kendi idraklerine göre yorum yapabilirler. Böylece bu dosyamızda epey çalışma yaptıktan sonra özetle nihayete ermiş oldu oralara gidemeyenlere az da olsa bir fikir verebilir gıyaben de olsa dosya okunur ve resimlere bakılır iken oralarda bir gezinti yapılmış olabilir. Cenâb-ı Hakk oralara gitmek isteyen her kese nasip etsin İnşeallah. Aşağıda biraz boşluk kaldığından oraya da değerlenme yönünden resim ilâve etmeyi uygun buldum. ----------------------------NOT= Bu çalişma, bir dosya, seyahatte çekilen resimler. İki dosya, seyahatte alınan bilgi verilen ses dosyaları. Üç dosya, ise yazılı hatıra dosyasından oluşmaktadır. Selâmlar hoşça kalın T.B. ----------------------------- 30