Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi

advertisement
Uluslararası
Düzeyde Bölgesel Kamusal
Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları:
Tuna Nehri Kirlenmesi Örneği*
Ha/e Ra/seven
••
Giriş
Küreselleşme
süreci kapitalist üretim biçimi altında, büyük çoğunluğu geliş­
ülkelerden kaynaklanan dünya mal ve hizmet üretiminde önemli artışlan
gündeme getirmiştir. Bununla birlikte bu süreç içinde meydana gelen küresel
çevresel sorunlar ve küresel yoksulluğun artması, sürecin devamına sekte vura­
bilecek önemli sapmalar olarak değerlendirilmektedir. Bu sorunlan önlemeyi
hedefleyen kamusal hizmet arzı, sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde önem ve
aciliyet taşır. Söz konusu hizmetlerin faydası dünyanın her yerinde yaşayanlara
yayıldığı için küresel kamusal hizmeti olarak adlandınlır ve ancak devletlerin
işbirliği ile sorunlan önleyecek hizmetler üretilebilir. Özellikle çevresel sorunla­
nn önlenmesi niteliği gereği küresel düzeyde, kolektif temelde ve çok taraflı
çözümler getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk pek çok ulusal ka­
musal hizmetin bu çerçevede ele alınmasını gerektirmiştir.
miş
Küresel kamusal hizmetlerin üretilmesinde yer alan aktörler, politika öncelik­
leri ve etkinlikleri ulusal kamusal hizmetlerin üretilmesinde devletin tek ve be­
lirleyici rolü ile karşılaştınldığında oldukça farklılık göstermektedir. Tuna Nehri
kirliliğinin önlenmesi, gerek içinden geçtiği gerekse havzasında yer alan bütün
ülkelerin işbirliği ile bölgesel düzeyde bir hizmet üretilmesini gerektirmektedir.
Çalışmada Tuna Nehri kirlenmesi örneğinde, bölgesel kamusal hizmetin niteliği
betimleyici bir metodoloji kullanılarak ortaya konulmaktadır.
Sınırötesi
liman/yol, baraj/su setleri, petrol boru hat1an ve diğer fiziksel altya­
sulann yönetimi için birçok ülkenin dahil olduğu meka­
pı yanında paylaşılan
• Bu çalışma Antalya'da gerçekleştirilen "Küreselleşme, Demokratikleşme ve Türkiye" (27-29 Mart 2(08) Uluslararası Sempozyumunda sunulan bildirinin yeniden gözden geçirilmiş ve genişletilmiş halidir. Çalışma­
nın çeşitli aşamalannda yapıcı eleştirileriyle katkıda bulunan Kenan Bulutogıu, Gülser Öztuna1ı-Kayır, İsmail Engin, Elif P. Çakar, Zeliha Göker ve Mustafa Erdogdu'ya teşekkür etmek isterim. •• Yrd. Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi İİBF. 1 Bu tür faaliyetlere ekonomi yazınında kamusal mal da denilmekle birlikte, devletin yapt1~ işleri daha iyi a­ çıkladıgı için çalışmada kamusal hizmet deyimi kullanılmıştır. Çııkdıış
Yerel Yönetimler, Cilt 17 Sayı 3 Temmuz; 1008, so 65-93.
66
Çağdaş
Yerel Yönetimler, J 7 (3) Temmuz 2008
nizmalar, Dünya Bankası (DB) ve
Birleşmiş
Milletler (BM) gibi
kuruluşlar
tara­
fından sağlanan kalkınma yardımları çerçevesinde akademik araştırmalara konu
edilmiş, bu durum onların niteliklerinin ortaya konulamaması yanında yetersiz
finansmanına da neden olmuştur. Bu çalışma ise kirlenen Tuna nehir sularının
temizlenmesi hizmetini bir bölgesel hizmet olarak ele alıp kamu maliyesi pers­
pektifinden irdeleyerek, kamu maliyesi araçlarıyla hizmeti üretmenin gerekliliği
ve etkinliğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede öncelikle teorik
alanda devletlerin düzenleyici işlevi gereği dışsallıkları kontrol etme biçimleri
açıklanmaktadır. Daha sonra Tuna Nehri örneğinde düzenleyici işlevin ne ölçü­
de gerçekleştiği tartışılmaktadır.
Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Tanımı
Kamusal hizmetleri, yaratılan faydanın yararlanıcılara yayılışına göre sınıf­
mümkündür. Buna göre üretilen kamusal hizmetin faydası ulus dev­
let sınırları içinde kalıyorsa ulusal kamu hizmeti, faydanın ulus devlet içindeki
bir birime veya yöreye yönelmesi söz konusu olduğunda yerel kamu hizmetin­
den bahsedilir. Yaratılan fayda bitişik sınırları olan ülkelerin insanları tarafın­
dan elde edildiğinde bölgesel kamu hizmeti olarak tanımlanabilir. Belli bir bölge
içinde bitişik sınırlarda olmamakla birlikte hizmetin uluslararası bir kurumun
öncülüğü ile sağlanması sonucu faydaların bir arada bulunmayan birden çok ül­
keyi etkilemesi durumunda uluslararası kamu hizmeti olarak tanımlanır. Fayda­
nın tüm dünyayı etkileyecek şekilde yayılması halinde küresel kamusal hizmet­
lerden bahsedilir (Ortaç, 2004: 13-14). Faydaların yayılışı sadece bugünkü değil
gelecekteki nesilleri de kapsar.
landırmak
Cook ve Sachs'a göre (1999: 437) bölgesel kamusal hizmet birlikte, uyumlu
bir biçimde hareket eden belirli sayıda ulus devlet tarafından ulusüstü düzeyde
sunulması gereken kamusal hizmetlerdir. Pek çok bölgesel kamusal hizmetten
bazıları; paylaşılan nehir ve havzalardaki çevre sorunlarına yönelik düzenleme­
ler, bulaşıcı hastalıkların yönetimi, ortak finansal piyasa regülasyonuna ilişkin
düzenlemeler, sınırlararası ulaşım ağının koordinasyonu, suç faaliyetlerini ön­
lemeye yönelik bölgesel düzenlemelerdir.
Bölgesel kamusal hizmetler, bölgesellik ve kamusallık olarak belirtilebilecek
iki ayırt edici niteliğe sahiptirler. Bölge terimi komşu ülkeler grubunu ifade e­
decek biçimde kullanıldığı gibi, kıta ölçeğinde faaliyetleri tanımlamak için de
kullanılmaktadır. Bu hizmetlerden yararlanmada rekabet ve mahrum etme 2 söz
2 Hizmetin üretilmesiyle tekrar toplumun kullanımına kazandınlmış olan dopl küresel kamusal varlıklann (0­
zon tabakası, iklim istikran ve su kaynaklan gibi doAal olarak varolan ve bütün insan1ıAın yararIandıAı küresel
kamusal varlıklar) faydasından kimse hariç tutulamaz ve bir kişinin yararlanması başkalannın yararlanma
miktannda azalmaya neden olmaz. Bununla birlikte ömeAin su kaynaklan gibi bir kamusal varlıAın kıyısında
yerleşik olan ve üretim ve tüketim faaliyetlerinde nehir suyunu kullananlar açısından durum biraz farklıdır.
Burada kir1iliAi önleyecek kamu hizmetleri belli bir alan için sunulur ve bu alan ölçüsünde hizmetten yarar­
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
67
konusu olmadığı için bu, onlara gerçekte tam kamusal hizmet niteliği kazandı­
rır. Bölgesel kamusal hizmetler çoğu zaman, nitelikleri gereği, aynı anda ulusla­
rarası, ulusal ve hatta yerel düzeyde de üretilirler. Örneğin kamu sağlığı ile ilgili
bir hizmet uluslararası düzeyde üstlenilen aşı araştırma programını kapsayabilir.
Bu program farklı bölgelerde uygulanırken ulusal ve yerel düzeyde kamu sağlık
sistemi ile desteklenmesi kaçınılmazdır.
Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretimi
ürünlerinin faydasının bir kısmı satın alanlar dışındakilere
fayda (olumlu/pozitif dışsallık); üretim sürecinde sebep olduklan
fakat tazmin etmemeyi başardıklan zararlara da dış (olumsuz/negatif dışsallık)
maliyet denir. Hem dış faydanın hem de dış maliyetlerin varlığı piyasa ekono­
misinde kaynakların topluma daha yüksek fayda sağlayacak şekilde kullanılma­
sına engel olur. Bu durumda devlet piyasa yetersizliklerini gidermek için dış ya­
rarlar yaratan üretim dallarına bu yararlar ölçüsünde mali yardımda bulunabilir­
ken; dış zararlara neden olan üretim için düzenleyici kurallar koyarak firmaların
topluma dışardan yükledikleri maliyetleri firma içi maliyete çevirebilir. Devlet
bu tür kurallar koyarak piyasa ekonomisini düzenleyici bir işlev görür
(Bulutoğlu, 2003: 9).
Piyasa
firmalarının
sızıyorsa dış
çevre ile ilgili dışsal maliyetlerin varlığı, kamusal hizmeti ilgili devletlerin
koordinasyonu ile bölgesel düzeyde üretmek için teorik bir durum yaratır. Dev­
let, piyasa ekonomisindeki zararlı komşuluk ilişkilerini yeterince sınırlandıra­
madığında ya da komşuluk yararlan yaratan hizmetleri destekleyerek yeterince
artıramadığında bu hizmetleri üstlenebilir. Devlet kanalizasyon, çöp toplama ve
sulann temizlenmesi gibi çevre hizmetlerini bedelini yararlanana ödeterek ka­
musal üretim yoluyla ya da bir firmaya ihale ederek sağlayabilir (Bulutoğlu,
2003: 10).
çevre ile ilgili dışsal maliyetleri önleyecek bölgesel kamusal hizmetler için ta­
lep, doğalortak malların aşın kullanımı ölçüsünde ortaya çıkar. Ortak malın aşı­
n kullanım düzeyinin tespiti başlı başına yönetim, koordinasyon ve izlemeyi ge­
rektirdiğinden çoğu zaman insan sağlığı ve çevre üzerinde bozucu etkiler oluş­
tuktan sonra talep oluşmaktadır. Bu durumda, bölgesel hizmetin üretimi ile or­
tak malı aşın kullanım öncesi durumuna getirmede önemli zorluklar taşır. Böl­
gesel ortak mal, biyoçeşitliliğin ortadan kalkması gibi çoğunlukla eski haline
döndürülemez kayıplara neden olabilmektedir.
lanma kapasitesi vardır. Kirlilik düzeyi tespiti ve uygun regOlasyon gibi dilzenleyici kamu hizmeti belli bir
kapasite içindir. Bu sayıdan sonra yeni yerleşme ve ilretim tesislerinin açılması hizmetin kalitesini bozar ve
maliyetlidir. Dolayısıyla bölgede yaşayanlar hizmetten yararlanmada bir dereceye kadar birbirlerine rakiptir­
ler. Çilnkil her bir kişinin kirletme dilzeyinde artış, di~erlerinin kirletebilece~i miktarda azalmayı getirir. Buna
karşılık suyun temizlenmesi hizmeti ile do~al varlı~ın korunmasının faydasından ülkede yaşayanlann tümü
birbirine rakip olmadan yararlanır. Benzer bir durum olOn tabakası ve iklim istikran için de söz konusudur.
68
Çağdaş
Yerel Yönetimler, 17 (3) Temmuz 2008
Kamusal hizmetin üretilmesindeki en önemli zorluk hem iç ve dış maliyetle­
rin; hem de iç ve dış faydalann tümünü saptamak ve değerlerini ölçmenin zor
oluşudur (Bulutoğlu, 2003: 9) Ulusal ölçekte tercihlerin açıklanmaması nede­
niyle bilgi problemleri ortaya çıkmakta, bunu tespit etmek güçleşmektedir. Böl­
gesellküresel kamusal hizmetler durumunda bu güçlüğe kamu hizmeti arzı ile
üretilen faydanın sınırlan aşan bir şekilde çok sayıda ülkenin egemenlik alanına
yayılması sorunu eklenir. Bu durumda üretilecek kamu malının üretim miktan­
nın belirlenmesine ve finansman şekline karar verecek kurum ve politikalann
ilgili ülkeler arası işbirliği ile oluşturulması gereklidir.
Soğuk savaş yıllannda örneklerine sıklıkla rastlanabileceği gibi çoğunlukla
birbirleriyle askeri rekabet içinde olan ülkeler, bölgesel altyapıyı yaratmaktan
ziyade ortadan kaldırmak yoluna gitmişlerdir. Askeri rekabet içinde olmadıklan
zaman genellikle diplomatik rekabet içinde olmuşlardır. Aynca bölgesel organ­
larıkurumlar politik olarak güçsüzdürler ve katılan ulus devletler tarafından ye­
tersiz fonlanmışlardır. Ortak çıkarlannın olduğunu bilmelerine rağmen ülkeler
ulusalcı politik ortam tarafından kuşatılmış olabilirler ve sınırlararası işbirliğine
şüpheci bakarlar. Dolayısıyla miktar olarak tespit etmek güç olsa da, bölgesel
kamusal hizmetlerin eksik arzını ya da bütünüyle ihmal edilmiş olduğunu tah­
min etmek güç değildir (Cook ve Sachs, ı 999: 44 ı).
Dışsallıkların
Kontrol Edilme Biçimleri
Hava ve su kirliliği durumunda dışsal etkiler ulusal sınırlardan kolaylıkla ya­
için, ülkeler arasında birleşik regülasyonun oluşturulmasına ihtiyaç
vardır. Dışşallıklar söz konusu olduğunda, ulus düzeyinde kullanılan kamu sek­
törü müdahale araçlan ve düzenlemelerinin bölgesel kamusal hizmetin üretimi
için bölgesellküresel düzeyde uygulanması söz konusudur. Bunlar; fıyat
regülasyonlan, miktar regülasyonlan, sübvansiyonlar ve mülkiyet haklannın o­
yılabildiği
luşturulmasıdır.
Fiyat Regülasyonları
Piyasa firmalannın kirlilik yaratan faaliyetinin maıjinal dış maliyetlerine eşit
bir fiyatla karşı karşıya gelmesi gereklidir. Bu fiyat, kirlilik yaratan fırmalara
neden olduklan maıjinal zarara eşit biçimde yüklenen bir vergidir. Vergi çevre­
ye kirlilik yaratan emisyonun her bir birimine yüklenen bir yapıdadır. Cropper
ve Oates'e göre (1992) vergi, firmanın üretiminin ya da girdilerinin her bir bi­
rimine bir vergi olmamakla birlikte, emisyonun izlenmesi zorsa kirleticinin e­
misyonuyla yakın biçimde ilgili olan girdi ve çıktıların vergilendirilmesi de bir
alternatif olabilir. Bu tip fiyat regülasyonlannın en çok bilinen örnekleri
Pigouvian vergilerdir. Bu durumda firmalar ya emisyon azaltımı yaparlar ve
vergi ödemezler ya da emisyon azaltmaz ve vergiyi öderler. Bu vergiler, firma­
Uluslararası
Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
lan yarattıklan maliyetle kirliliği kontrol edecek mekanizmalan
ve daha etkin üretim yapmalan yönünde teşvik eder.
69
oluşturmalan
Her bir ülke için sadece yerel etkileri kontrol etmek kendi çıkanna iken; böl­
gesel kamusal hizmetlerde olduğu gibi sınırlararası yayılan dışsallıklarda diğer
ülkelere yayılan etkileri de kontrol etmek ve etkin bir çözüm için uluslararası
vergileme gereklidir.
Teoride çevresel soruna birinci en iyi çözüm vergiler olmasına rağmen
(Buchanan and Tullock: 1975), bu politika aracının önemli pratik uygulama zor­
luklan vardır. Marjinal zarar fonksiyonunu ölçmenin zorluklan doğru vergi o­
ranını bulmada sorun ortaya çıkarmaktadır. Eğer özel marjinal maliyet ve fayda
eğrileri hakkında bilgi yetersizse, belirli bir verginin kirliliği ne kadar azaltaca­
ğını hesaplamak zordur.
Miktar Regülasyonları
Miktar regülasyonlan piyasa temelli yaklaşım ve devlet kontrollü
olarak ikili bir sınıflandırma ile açıklanabilir.
Piyasa Temelli
yaklaşım
Yaklaşım
Hava, su ve toprağa bırakılan atık maddeler miktar ve içerik yönünden belir­
lenen kriterlere ulaştınımaya çalışılır. Bunlar, emisyon fiyatlan ve kirlilik izin­
leri (permitleri) olarak iki çeşittirler.
Emisyon fiyatlan ya da atık ücretlerinde (afJluenl charge), fırmalann kar
maksimize edici ilkelere göre faaliyetlerine izin verilirken, temiz hava ve suyu
sıfır maliyetle kullanmalan mümkün değildir. Hava ve suyun ekonomik kulla­
nımını sağlayacak sinyali vermede; gerçek fiyat yerine atık madde fiyatı getiri­
lir. Havaya boşaltılan zehirli emisyonun her bir gramı için, kullanılan, ısıtılan ve
nehre geri boşaltılan suyun her bir galonu için belli bir ödeme yapılır. Emisyon
ödemeleri üretim kararlannın değişmesine neden olur. Bu ödemeler özel marji­
nal maliyetleri artınr ve daha düşük üretim ve daha temiz teknolojileri teşvik
eder. Atık fiyatı ödemek istemeyen firmalar ya üretimlerini kısacaklar ya da
çevreyi kirletmeyen teknolojiler adapte edeceklerdir.
Kirlilik izinlerinin özelliği firmalan kirletmekte olduklan için cezalandırmak
yerine, kirliliğe devam etme haklannı satın almalanna izin vermektir. Sistem,
devletin kirlilik azaltımı için miktarsal standartlar oluşturması ile başlar. Devle­
tin oluşturduğu bu standartlan aşmayan kirletme izinlerinin özel firmalar arası
alınıp satıldığı bir piyasa oluşur. Bu standarttan daha fazla kirlilik azaltan firma­
lar kirlilik kredisi kazanırlar. Bu kredileri diğer firmalara satabilirler, alan firma­
lar da temizlik işleriyle uğraşmaktan kurtulurlar. Kirlilik izinlerinin temel avan­
70
Çağdaş
Yerel Yönetimler. 17 (3) Temmuz 2008
tajı, fırmalara
kirlilik kontrolünün maliyetlerini en aza indirme
imkanı
vermesi­
dir.
Devlet Kontrollü
Yaklaşım
Devlet kontrollü yaklaşım, mevzuat araçları olarak da adlandınlır. Bu yakla­
politika araçlan, emir ve yasaklar biçiminde ya da çevresel standartlar o­
luşturma biçiminde olabilir. Emir ve yasaklar, yasa gücü ile çevreye zarar ve­
ren/verecek bazı faaliyetlerin yapılmasının sınırlandınlması ya da tamamen
durdurulmasıdır. Alternatif olarak devletler çevresel standartlar (emisyon stan­
dartlan ve kontrolleri) oluşturarak da negatif dışsallıklann oluşmasını
regülasyonlar yoluyla azaltabilir ya da sınırlayabilirler. Bu yöntemler uyulması
zorunlu yasal kısıtlamalar getirir ve çevreye zarar verenlere başka bir seçenek
tanımaz (Ekernan: 1998: 42; Değirmendereli, 2004: 490).
şımın
Mevzuat araçlan olarak da adlandınlan kontroller en eski ve yaygın kullanılan
politika araçlan olmuştur. Theeuwes'e (1991: 51) göre bunun nedeni vergiye
göre kontrollerde kirletenin kannın daha yüksek olması ve onların politikacılara
fiyat regülasyonundan ziyade, kontrollerin uygulanması yönünde yaptıklan bas­
kıdır. Bununla birlikte kontroller, etkinlik temelinde iktisatçılar arasında tartış­
ma konusu olan bir iktisat politikası yöntemidir. Buna göre, kontroller, ilk defa
Buchanan ve Tullock (1975) tarafından savunulduğu biçimiyle, üretimi kısıcı ve
kartellerin yapabileceği ile aynı biçimde yüksek fiyat oluşturucu etkilere sahip­
tir.
Kontroller, çevresel soruna müdahalede aciliyetin olduğu durumlarda atık ö­
demesi ya da izinlere göre daha hızlı sonuç alınmasına neden olur. Çünkü piya­
sa temelli teşvikler firmalarınıkişilerin davranışsal reaksiyonlannın belirsizliği
ile kuşatılmışlardır. Yani bu araçların etkinliği kirleticinin maliyetlerini ve üre­
tim süreçlerini değiştirerek oluşturacakları yararlı etkilere bağlıdır. Bunlar; gir­
dileri değiştirmek, üretim düzeyini düşürmek, emisyon azaltımına yatınm yap­
mak gibidir. Bu etkilerin oluşma düzeyi regülatör tarafından bilinmediği gibi
uygulaması da zaman alır. Teşviklerin etkinliğine ilişkin şüpheler, kontrollere
ilgiyi artırmaktadır. Bununla birlikte, doğrudan kontroller firmalar açısından
önemli bir dezavantaja sahiptir. Teşviklerde firmanın maliyet yapısı ikame mal­
lann devreye girmesiyle ayarlanırken, firma yeni fiyat vektörü ile haJa karlı ka­
labilir ve kirlilik azaltım teknikleriyle ilgili teknolojik iyileştirmeye yatınm
yapmaya dinamik bir teşvik vardır. Bu tür bir teşvike sahip olmayan doğrudan
kontrollerin, ilkeselolarak firma ve toplum için oldukça maliyetli olabileceği
belirtilir (Theeuwes, 1991: 66).
Baumol ve Oates'e göre marjinal zararların ölçülmesindeki zorluk nedeniyle
birinci en iyi durum olan vergilemenin uygulanması zordur. Onlara göre marji­
nal zararlar kirlilik kontrolünün marjinal maliyetleri ile dengelenmelidir ve re­
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
71
gülatörün oluşturacağı kalite standartlan ile sağlanmalıdır. Böylece bu standart­
lar bir kez oluşturulduğunda kirlilik üzerine bir vergi, kirlilik kontrolünde top­
luma en düşük maliyetin doğmasını sağlayabilir. Bu devlet kontrollü yaklaşımla
kombine edilmiş piyasa temelli yaklaşımdır ve 'atık ücreti ve standartlar' ya da
'izinler ve standartlar' yaklaşımı olarak tanımlanmıştır (Baumol ve Oates:
1988).
Sübvansiyonlar
Devletler tarafından kirliliği kontrol etmede kullanılan diğer bir yöntem, üre­
ticilere kirletmemeleri için ödeme yapmaktır. Vergilendirme firmaya kendi faa­
liyetinin tüm maliyetini ve diğerleri tarafından katlanılan kirlilik maliyetlerini
yükleyerek onun düzeltici faaliyetini sağlar. Sübvansiyon durumunda firma
perspektifinden kirliliğin her bir biriminin vergilendirilmesi yerine; üretme dik­
leri her bir birim kirlilik miktan için vergi ile aynı miktarda kendilerine ödeme
yapılır. Kirletenlerin sayısı belirli olduğunda sübvansiyon vergiye benzer bir
caydıncılık sağlar. Sübvansiyonla firmanın ödeme elde etmesi, endüstriye girişi
cazip kılmakta ve yeni firmalann endüstriye girmesiyle sonuçta kirlilik düzeyi
artacaktır. Dolayısıyla, etkinlik bakış açısından vergilendirme daha doğru bir
araç olarak gözükmektedir (Mendez, 1992: 71). Aynca gelirin yeniden dağılım
etkileri de dikkate alınmalıdır. Firmalara sübvansiyonlar çoğunlukla
hanehalklan üzerinden alınan vergilerle karşılanır. Eşitlik temelindeki düşünce­
ler söz konusu olduğunda sübvansiyonların olumsuz etkilerinin olabileceği sa­
vunulabilir.
Nitekim son 30 yılda çevre ile ilgili ekonomi yazınının oldukça büyük bir ge­
göstermesine rağmen, teorik tartışmalarda Buchanan ve Tullock (1 975)' un
makalesinden bu yana değişmeyen husus sübvansiyon ödemesi yapılmasına i­
lişkin olumsuz görüşlerdir.
lişim
Mülkiyet Haklarının
Oluşturulması
Coase teoremine göre, eğer kullanıcılara mülkiyet haklan verilirse, onlann,
kaynaklan sürdürülebilir temelli olarak kullanmak için önemli bir menfaati ve
isteği olacaktır. Haklan alan taraflar bir araya gelebilirler ve dışsallıklan içsel­
leştirecek düzenlemeler yapabilirler (Mendez, 1992: 72).
Bu yaklaşım, anlaşmanın pazarlıkla elde edilebileceği ve pazarlık maliyetleri­
nin düşük olduğu yerde işleyebilir. Çok fazla taraf varsa pazarlık zordur ve iş­
lem maliyetleri yüksektir. Aynca teorem, kaynak sahiplerinin mülklerine yöne­
lik zarardan kimlerin sorumlu olduğunu tespit edebileceklerini varsayar. Hava
ve su kirliliğinde bunu tespit etmek kolay değildir. Coase teoremi çok az tarafın
olduğu ve dışsallığın kaynaklannın iyi tanımlandığı durumlarda en iyi işler.
72
çağdll.f
Yerel YlJnetimler. J 7 (3) Temmuz 2008
Bölgesel Kamusal Hizmetlerin
Finansmanı
Küresel kamusal hizmetlerin üretiminde hizmetin finansmanı ile ilgili zorluk­
lar, hizmetin yeterli düzeyde üretilmesi önünde önemli bir engeloluşturabilir.
Oy verenlerin davranışlanna ilişkin kamu tercihler analizi, uluslararası işbirliği
için sağlanan finansın küresel ekonomideki başarısızlıklan düzeltrnek için ye­
terli olmayacağını iddia eder. oy verenler sistematik biçimde uluslararası prog­
ramlara yapılan harcamalann yararlannı özellikle yurtiçi olanlarla karşılaştınl­
dıklannda eksik ölçerler. Bu tür programlann yararlan ulusal harcamalann (eği­
tim ve sağlık gibi) yararlanndan daha az görünür niteliktedir. Uluslararası prog­
ramlann göreli faydalan eksik ölçülürken göreli maliyetleri de abartılır. Asimet­
rik mali yanılsama ile oy verenler uluslararası işbirliğinin fayda ve maliyetlerini
eksik ölçerler. Politikacılar da bu yanılsamayı düzeltrnek için çok az bir teşvike
sahiptir. Onlar 4 ya da 5 yıllık seçim dönemi içinde geri dönüşümü olacak yatı­
nm projeleri ile ilgilidirler. Bu nedenlerle ulusal ve global toplumda uluslararası
işbirliğini finanse etrne arzusunun yüksek olmaması beklenmelidir (Jones, 2006:
304).
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği (AB) kriterleri çerçevesinde
uygulanan mali disiplin politikalan gelişmiş ülkeler ve az gelişmiş ülkelerin
gündemindedir. Ulus devletlerin içinde bulunduğu mali disipline ilişkin bu ta­
lepler ve bazı fına!1sman ihtiyaçlannın ölçeğinin genişlemesi, uluslararası işbir­
liğini finanse etrnek için ulusal harcamalan artırmayı oldukça zorlaştırmaktadır.
Diğer yandan şu anki kaynak tahsis süreçleri harcamalann niteliğine göre farkh­
laşmaya izin vermez. Kaynak tahsislerinin kaynak ihtiyaçlan ile eş zamanlı ola­
rak tespit edilmesi gerekliliğine yönelik düşünceler, kamusal finansman dışında
alternatineri gündeme getirir.
Bölgesel kamusal hizmetlerinin finansmanında, ulusal kamusal finansman dı­
en önemli alternatif dış yardım ve kredilerdir. Bu alanda kalkınma yardı­
mı niteliğindeki ödemelerden, ticari olarak karlılığı olan yatınmlann finansma­
nına doğru bakış açısında önemli bir kaymaya işaret edilebilir. Bu eğilimi ta­
mamlayıcı adım, kaynak havuzuna yıllık bütçe prosedürleri ve resmi ve resmi
olmayan harcama limitleri ile sımrlandınlmış kamu gelirleri yanında özel finan­
sın dahil edilmesi olmuştur. Bu çerçevede ulus devletler artık uluslararası işbir­
liği projelerinin doğrudan finanse edicileri ve uygulayıcılan değil, ihtiyaç duyu­
lan para akımlannı arzu edilen amaçlara doğru yönlendiren kurumlardır
(Conceiçao vd., 2006: 284).
şında
BM ya da DB gibi hükümetlerarası oluşumlann fon ve programlan ile bugün
uluslararası finansal mekanizmalar çok daha fazla çeşitlenmiştir. Bu dönemde
yeni olan konu odaklı mekanizmalann, geleneksel çok amaçlı devletler arası
mekanizmalannın yanında yerini almasıdır. Bu yeni finansal mekanizmalann
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımlan
2/3 'ü salt devletler arası girişimler değildir.
yen organizasyonlar iken, pek çoğu da özel
lar kamu-özel sektör işbirliğini içerir.
73
Bunların bazıları
şirketler
kar amacı gütme­
olup, buradaki yapılanma­
1995-2004 arasında kamu kaynakları ile finanse edilmiş yeni oluşturulan
finansal mekanizmaların payında sürekli bir düşüş vardır. Bu dönemde söz ko­
nusu mekanizmaların sadece yarısı kamu fonlama kaynaklarından ve kalanı özel
kaynaklar ya da kamu-özel karma kaynakları ile finanse edilmiştir. 1960'ların
ortasına kadar kamusal kaynaklar gerekli fonların %80'ini karşılıyordu.
Conceiçao'a (2006: 277-278) göre bu aktörlerin sağladıkları paradan başka sa­
hip oldukları uzman ve teknik elemanların özellikle araştırma süreçlerinde ö­
nemli fonksiyonları bulunmaktadır.
Dolayısıyla devletler düzeyinde doğrudan harcama yapmaktan, kaynakları ha­
rekete geçirmeye ve yeni yöntemler/aktörlerin sürece dahiloldukları yatırım so­
rumluluğunu özel aktörlerle paylaşmaya yönelik bir politika değişimi yaşanır­
ken, bu değişimin hizmetin finansmanını sağlamada etkinliği ve yeterliliği her
bir kamusal hizmet için tartışılması gereken bir konudur.
Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretiminde
Uluslararası İşbirliği Zorunluluğu
içinde mülkiyeti kamuya ait olan ortak alanların aşırı kul­
çözümünde kamu otoriteleri hizmet üretmek zo­
rundadırlar. Ortak alanlar, birkaç ülkeden geçen nehir ve su havzaları örneğinde
olduğu gibi, doğal coğrafi sınırları gereği birkaç ülke ulusal sınırını kapsayabi­
lir. Bu nitelikteki bölgesel ortak varlıkların aşırı kullanımında ortaya çıkan so­
runların çözümünde devletler birlikte hizmet üretmelidir. Bu hizmetlerin üreti­
minde ulusal siyasal sınırlar değil doğal-coğrafı sınırları dikkate almanın gerek­
liliği, devletlerin birbirleriyle işbirliğini zorunlu kılmıştır.
Ulus devlet
sınırları
lanımından oluşan sorunların
Hizmetin sunumunda ülkelerarası işbirliği yanında giderek daha da öne çıkan
yerel, uluslararası ve küresel kurumlar arası işbirlikleridir. Bu küresel yönetişim
alanıdır. Devletlerin, söz konusu işbirliği ağı içinde karar alma alanını ilgili ak­
törlerle paylaşması, ulusal ve uluslararası düzeyde açık ve katılımcı süreçleri ta­
ahhüt etmeleri sürece özgü bir yeniliktir. Küresel yönetişim içinde özellikle ge­
niş anlamda halkın katılımı (yurttaşlar ve kurumlar) desteklenmektedir. Bunun
bir nedeni özellikle çevresel etkileri kontrol edecek araçların, kişilerin aksi yön­
deki davranışları ile etkisizleştirilebilir oluşudur. Fakat daha hayati olarak, ka­
musal katılım demokratik parlamenter sistemde devletin sahip olduğu meşruiye­
tin karar alma süreçlerine yansıması için önemli görülmektedir (Brunch, 2005:
15).
74
Çağdaş
Yerel Yönetimler, J 7 (3) Temmuz 2008
Stiglitz'e göre (1998: 106-107) kamusal katılım, piyasa başarısızlığının oldu­
yerde devlet müdahalesi ile iyileştirme yaratmak ve toplumsal fayda artışına
neden olabilecek karar alma kuralları ve süreçleri için gereklidir. Stiglitz'e göre
devlet sadece efektif rekabet yaratma ve disiplin yükleme mekanizması olarak
değil, toplumsal fikir ve tercihleri nakletmenin de etkin bir yolu olarak kamusal
hizmetlerin özel sektörce sunumunu teşvik etmelidir. Stiglitz'e göre rant kolla­
yan çıkar grupları ile gerçek katılımcı tercihlerini ifade eden bireyler arasında
ayrım her zaman açık olmamakla birlikte; rekabetin derecesi ve katılımcıların
artan sayısı toplumsal tercihlerin çok daha dengeli olduğunun işaretlerini vere­
bilir. Stiglitz yine de katılanların devlet faaliyetlerinden yararlanmada yüksek
çıkarları olanlar olacağını kabul eder. Bu durumda devlet potansiyel temsil e­
dilmeyenıerin tercihlerini de karar alma sürecine yansıtmada önemli bir rol üst­
lenir.
ğu
Küreselleşme sürecinde bir yandan çevresel sorunlar artarken diğer yandan
ulus devletin çevre politikaları ile ilgili geleneksel merkezi rolünde de önemli
dönüşümler gerçekleşmektedir. öncelikle, emir-kontrol tipi hiyerarşik düzen­
leme yerine daha desantralize, esnek ve uzlaşmacı ulusal yönetişim tarzlarına
yönelik bir eğilim vardır. İkinci olarak ulus devletin geleneksel görevlerini üst­
lenen devlet-dışı aktörlerin daha fazla katılımı söz konusudur. Bu dönemde,
çevresel sorunların artmasına koşut olarak ulus devletten daha fazla kaynağa
sahip olan özel şirketlerin; yönetiminde olmasının aynı zamanda çevrenin ko­
runmasını da sağlayacağı belirtilmektedir. Son olarak, uluslararası ve ulusüstü
kurumlara çevre politikalarında yeni roller öngörülerek devletin geleneksel ro­
lünün bir anlamda altı oyulmaktadır (Hayırsever-Topçu, 2008: 73-74). Örneğin,
su yönetiminde etkinliğin artırılması çerçevesinde fiyatlandırmanın daha geniş
kullanımı başta olmak üzere suda piyasa temelli yöntemler Dünya Bankası gibi
uluslararası kuruluşlar tarafından da desteklenmeye başlanmıştır. Nitekim banka
tarafından su sektörüne sağlanan krediler, sektörün piyasalaşması önündeki ya­
sal ve kurumsal engellerin kaldırılmasının da finansmanını sağlamıştır. Kredile­
rin büyük çoğunluğu sübvansiyon sistemini kaldıran yatırım maliyetinin geri
dönüşünü sağlamak koşuluyla verilmektedir (Çınar, 2006). Zira, DB'nin gele­
neksel proje finansmanı sağlayıcı rolü; uluslararası çevresel normlara ulusal u­
yumun hakemi ve finansman kaynağı olma, devletlerin bankaya karşı şeffat1ığı­
nı, hesap verebilirliğini ve uluslararası yatırımlara evsahipliği yapabilme yeter­
liklerini teşvik eden "iyi yönetişim" standartlarının belirleyicisi rolüne doğru
genişlemiştir (Hayırsever-Topçu: 305). Ayrıca devletlerin uluslararası alanda
uyması gereken kurallar bütününün ortaya çıkması ile onların egemenlik hakkı­
na, düzenleme ve koruma işlevine sahip olmaları ve egemenlik alanının tek de­
netçisi olmaları tartışmalı hale gelmektedir. Bu süreçte egemenlik, yerine karşı­
lıklı bağımlılık, ulus devlet içindeki tek aktörden ziyade çok aktörlü yapı kabul
edilir olmaktadır (Hayırsever-Topçu, 2008: 201).
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
75
Bu dönüşüm bir yanda merkezi yönetimin elindeki yetki, görev ve kaynakla­
nn yerel yönetimlere devredilmesi, diğer yanda ise merkezi yönetimin kendi ör­
güt yapısı içinde yer alan sivil toplum örgütleri ve piyasa aktörlerinin her dü­
zeyde yönetime katılmalan olarak ifade edilmektedir (Hayırsever-Topçu, 167).
Güler'e (2006: VI) göre, su yönetiminde ulusal-kamusal sistem çözüldükçe ye­
rini alan yönetişim modelinde su yönetimi küresel, ulusal ve yerel düzeylerdeki
kamu kurumlannın, şirketlerin ve sivil toplum örgütlerinin (STÖ) yönetimini i­
fade etmekte, bu yapı içinde katılımcılann yapısı karar alma süreçleri ve uygu­
lamalara da yansımaktadır. Bu yeni yapıda, devletin tek karar verici olduğu du­
ruma göre çevresel soruna yönelik tasarlanacak politika araçlan da farklılaş­
maktadır.
Bu süreci hazırlayan i 980 'lerden bu yana etkinliği ve derinliği artan politika­
larla dünya ekonomik sisteminde belirleyiciliğini sürdüren neo-liberal iktisat,
devletleri kapsamlı dönüşümlere zorlamıştır. Bu dönüşümde ulus devlet piyasa­
yı düzenleme işlevini terk etmiş, kamusal alandan hem işlevsel hem de kurum­
salolarak çıkmış ve örgütsel yapısını küçültmüş ise (Çoban, 2002: i 9) onun pi­
yasa başansızlıklannın düzeltilmesinde kendisine biçilen rolü yeterli ölçüde
gerçekleştirmesi beklenmemektedir. Devletlerin piyasa temelli araçlan benim­
semesi, kamu hizmetini özelleştirmesi ve önceki bölümde tartışıldığı gibi, har­
camalan olduğu kadar gelirleriyle de küçülen devletlerin hizmeti üretmesi için
ihtiyaç duyduğu fonlara da sahip olmadığı için giderek etkinsizleştiği gözlen­
mektedir.
Devletlerin rolü etkinsizleşirken, sürece katılımı desteklenen özel sermaye ke­
simi açısından temel kaygı kıt kaynaklann yönetimiyle ilgili rantlardan yarar­
lanmak iken, bu yapının sürece katılımı düşük olan kullanıcılara yükleyebilece­
ği maliyetlerle ilişkili tehditlere dikkat çekilmektedir. Özellikle gelişmekte olan
ülkelerde, kamu hizmetlerinin özelleştirmesi sonrasında çevre korumanın mali­
yetinin "fiyat" aracılığıyla tüketicilerden karşılanması yaklaşımı benimsenmiş­
tir. Bu yaklaşımda, karlılık yüksek fiyatın yanı sıra tüketimin teşvik edilmesine
bağlı iken, bu yöntemle kıt kaynaklann korunması ve aşın tüketimin önlenmesi
mümkün olmamaktadır. Bu nedenle hem çevresel adaletJ ve koruma hem de fi­
nansman kaynağı sağlaması nedeniyle savunulan kullanıcı ücretleri, az gelişmiş
devletlerin ve/veya yoksullann yüklendiği zorunlu bir vergiye dönüşebilmekte­
dir (Hayırsever-Topçu, 2008: 537).
Söz konusu yönetişim yapısında temsil edilenlerin özel sektör ağırlıklı olduğu
durumda, devletler temsil edilmeyenlerin tercihlerini karar alma sürecine yansı­
tamazlar. Bu durum, sorunu çözecek araçlann devreye sokulamaması yanında
Dünya Bankası yoksulların hizmete erişimini artırma gerekçesiyle de çevresel koruma maliyetinin tüketici­
lerden karşılanması gerekti~ini savunmaktadır. Aynntılı bilgi için Bkz. (Hayırsever- Topçu, 2008: 537).
J
76
Çağdaş
Yerel Yönetimler. 17 (3) Temmuz 2008
bir meşruiyet sorununa da neden olarak, sonuçta hizmetin yeterli düzeyde üre­
tilmesi önünde bir engelolarak değerlendirilebilir.
Küreselleşme sürecinin getirdiği yönetişim modelinde devletler çevresel ko­
rumada aktif roloynayacak çok daha az araca sahiptir. Bununla birlikte,
Kirmanoğlu'nun (2006: 34) belirttiği gibi, bu süreçte devletler hala dışsallıkla­
nn giderilmesi için belirli yasal düzenlemeleri yapma ve uygulamalan denetle­
mede belirleyici ve ayncalıklı konumda olmaya devam ederler. Aynca ulusal
düzeyde üretilen pek çok kamusal hizmet bölgesellkürese1 kamusal hizmetlerin
sağlanmasında, sınırötesi dışsallıklann azaltılmasında temel olup, faydalann or­
taya çıkması için ön koşuloluşturmaktadır. Kanaatimize göre, bütün engellere
rağmen bölgesel kamusal hizmetin üretiminde işbirliği çatısında devletlerin,
hem toplumsal faydayı ençoklayacak geniş çerçeveli kamusal katılımı sağlama­
da hem de sistemin işlemesini destekleyecek ulusal hizmetleri üretmede önemli
roller üstlenmeleri gerekir. Dolayısıyla ulus devletler eskiden sadece ulusal dü­
zeyde hizmet sunarken, şimdi söz konusu çok aktörlü ve çok boyutlu yönetişim
yapılannı da dikkate almak durumundadır.
Çalışmanın
izleyen bölümünde, söz konusu işbirliği yapısı içinde, Tuna Nehri
kirlenen sulann temizlenmesine yönelik bir bölgesel kamusal hizme­
tin üretimi incelenmektedir.
örneğinde
Politika Uygulama Konuları: Tuna Nehri Kirliliğinin Azaltılması Örneği Tuna Nehri, 2 bin km2 , den fazla olan havzasını 19 ülkenin paylaştığı dünya­
daki uluslararası nehirlerin başında gelmektedir. Çeşitli faktörler, Tuna Nehri
Havzası 'nın doğalortamı etkileyerek, su kalitesinin bozulması, su miktannın
azalması ve belirli bölgelerde biyolojik çeşitlilikte önemli azalmalar meydana
getirmiştir. Bu faktörlerden ilki, 81 milyondan fazla insan nüfusunun yaşadığı
bölgede, bu yoğunlukla bağlantılı kirlenmedir. Bu çerçevede Tuna Nehri Hav­
zası'ndaki ekosistemi etkileyen en önemli problemler, aşın nitrojen ve fosfor
yüklemesi, yüzey ve yeraltı su kaynaklannın aşın kullanımı, su akış yolunun
değiştirilmesi, ve tehlikeli maddelerle (ağır metal, petrol ve mikrobiyolojik tok­
sinler) yaratılan kirliliktir. İkinci faktör belediyelerin, atık sulan işleme tabi
tutmadan nehre boşaltmalan ile yaratılan kirliliktir. Üçüncü faktör ise kimyevi,
gıda ve kağıt endüstrilerinin nehirdeki ağır metal düzeyini yükselten boşaltımla­
nndan kaynaklanan kirlenmedir.
Mevcut veriler, Tuna 'nın bakteri ve virüslerle ağır biçimde kirlenmiş olduğu­
nu ve suyun yoğun işlemlerden geçirilmeksizin içme suyu olarak kullanılama­
yacak durumda olduğunu göstermektedir (Natchkov, 1997). Tuna' da nehir suyu
ile ilgili temel problem su kalitesiyle ilgilidir ve ekolojik çevrenin bozulması ve
insan sağlığı ile ilgili önemli sorunlann kaynağıdır. Avrupa Çevre Ajansı 'na gö­
U/IJsla"(IJ~f'il Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Oretilmesi Yaklaşımları
77
re (Stanners ve Bourdeau, 1995: 204) Tuna'nın ekolojik ve ekonomik sistemi
bütün olarak tehdit altındadır ve eğer acil araçlar devreye sokulmazsa daha da
kötüleşmesi beklenebilir.
Bölgesel Kamusal Hizmet Olarak
Tuna Nehri Havzası'nın Temizlenmesi
Daha önce belirtildiği gibi, bölgesel kamusal hizmetin sunumu ile yaratılan
fayda, sınır komşusu olan ya da belli bir bölgede yaşayan ülkelerin insanları ta­
rafından elde ediliyorsa bölgesel kamusal hizmet olarak tanımlanır. Tuna Nehri
Havzası 'nın temizlenmesi durumu bu nitelikte bir bölgesel kamusal hizmet ör­
neği sunar.
bölgeye yönelik çevresel iyileştirme çaba­
Tuna Nehri'nin Korunması Anlaş­
ması (Danube River Proleclion Convenlion) Tuna kıyısındaki 9 ülke tarafından
(Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan, Almanya, Macaristan, Moldova Cumhuri­
yeti' Romanya, Slovakya ve Ukrayna) ve AB'nin de dahil olmasıyla 29 Haziran
i 994'te Sofya'da imzalanmıştır. Taraf ülke sayısı, Aralık 1994'te Slovenya ve
Mart 1995 'te Çek Cumhuriyeti 'nin imzalamasıyla 11 ' e çıkmış, Ağustos 2003 'te
Sırbistan'ın ve Temmuz 2005'te Bosna-Hersek'in katılımıyla 13'e ulaşmıştır.
Tuna Nehri
bölgesel
ları,
Havzası 'nın kapsadığı
anlaşmalarla düzenlenmiştir.
Resmi olarak 22 Ekim 1998' de uygulamaya konulan anlaşmaya imza atan ta­
raflar, nehir havzasındaki yer üstü ve yer altı sularının korunması, iyileştirilmesi
ve rasyonel kullanımı konularında işbirliği yapma; kazalar ile oluşabilecek teh­
likeli maddelerin suya yayılmasından kaynaklanan kirliliklerin ve su baskını an­
nın kontrolü ve Tuna Nehir Havzası alanındaki kaynaklardan Karadeniz'e giden
kirli atıklann azaltılmasına katkı yapma konusunda anlaştılar (Madde 2.1). An­
laşmaya taraf olan devletler, Tuna Nehri 'nin ve onun havza alanındaki suların
en azından mevcut çevre ve su kalite koşullarını sürdürmek ve iyileştirmek için
bütün mevcut yasal, idari ve teknik araçları kullanmayı taahhüt ettiler (Madde
2.2).
Anlaşma,
Tuna Nehri Havzası 'nda sürdürülebilir ve adil bir su yönetimine u­
koordine etmek için fonksiyonelorganlar oluşturdu. Anlaşmayı
imzalayan devletlerin bir araya geldiği konferans en üst düzeyorgandır. Beş
yılda bir yapılan bu konferansıarda, anlaşmanın uygulayacağı en genel politika
oluşturulur. Bir diğer organ olan 'Tuna Nehrinin Korunması İçin Uluslararası
Komisyon', anlaşmanın temel yürütme organıdır. Sınırötesi işbirliğini sağlamak
için ulusüstü bölgesel bir organ olarak komisyon, Tuna Nehri kirlenmesini ön­
lemede sadece 13 ülkeyi Tuna Nehri'nin Korunması Anlaşması'nı uygulamaya
yönelik biraraya getirmez; bunun yanında öncelikleri tanımlamak, devletlere
birlikte hareket edecek bir forum sağlamak, teknik çalışmaları yönetmek ve tek­
nik tavsiyelerde bulunmak konularında da önemli bir işlev görür.
laşma çabalarını
78
Çağdaş
Yerel Yönetimler, 17 (3) Temmuz 2008
Anlaşma, aynı
zamanda uluslararası komisyon sürekli sekretaryasını oluştur­
temel görevi, komisyon ve onun uzman organlarının ça­
lışmasını ve projeleri desteklemek, çevre ve çevresel projelerle ilgili bilgi akışı­
nı sağlamaktır. 2000'de Komisyon, AB tarafından Su Çerçeve Direktifi'nin uy­
gulanmasında uluslararası öncelikteki konulann koordinasyonu için bir platform
olarak tanınmıştır. Bu tarihten bu yana sekretarya, Tuna Nehri havza ülkeleri
arasında AB su çerçeve direktifinin uygulanmasına yönelik işbirliğini sağlamak
üzere çalışmalar yürütmektedir. Anlaşma kapsamında, operasyon aşamasında ve
komisyonun faaliyetlerini desteklemede önemli rolleri olan teknik uzman grup­
lan oluşturulmuştur. Bu gruplar taraf olan ülkelerden ulusal uzmanlar ile göz­
lemci organizasyonlann temsilcilerinden oluşur.
muştur. Sekretaryanın
Tuna Havza' sı ülkeleri, farklı ilgi ve önceliklerine bağlı olarak çeşitlenen gö­
sahip olmalanna rağmen, doğal kaynaklann korunması ve çevre ile ilgili
belirli değer ve ilkeleri paylaşırlar. Bunlar (ICPDR, 2000: 74); belediye, endüst­
ri ve tanmdan kaynaklanan (nokta kaynaklı) atık su işlemleri için mevcut en iyi
teknik; erozyon, yer altı su girişleri gibi nedenlerden kaynaklanan (yaygın kay­
naklı) etkilere karşı en iyi çevresel uygulamaya dayalı olarak önceden tedbir a­
lınması; kirliliğe neden olan maddelerin kullanımının sınırlandınlması ile kirli­
liğin kaynakta kontrolü; kirletenlere sebep olduklan kirlilik ile mücadelenin be­
delinin ödettirilmesini içeren kirleten öder ilkesi; kullanıcı ve atık su ödeme ta­
rifelerinden yararlanılmasını içeren ilgili kullanıcı öder ilkesi; nehir havzası yö­
netim modeli ve paylaşılan sorumluluklar ilkesi ile yerel, bölgesel ve ulusal dü­
zeyde ilgili ekonomik ve sosyal aktörlerin sorumluluklannın belirlenmesi ilke­
leridir.
rüşlere
Tuna nehir havzasında yer alan ülkeler, komisyon bölgesel organı koordinas­
yonunda Tuna nehir yeraltı ve yerüstü sulannın korunması ve iyileştirilmesi için
bölgesel düzeyde hizmet üretmek konusunda vardıklan mutabakatla imzaladık­
lan anlaşmanın uygulanmasını çeşitli proje ve programlarla sağladılar (Bkz. Ek
Çizelge). Bu proje ve programlar ile teknik düzeyi yüksek çalışmalardan yarar­
lanarak kirlilik ölçümleri yapılmaktadır. Amaç, kirliliği önleyecek politika araç­
lannı bölgesel bir yaklaşımla tasarlamaktır.
Tuna Kirliliğinin Önlenmesinde Kullanılan Yöntemler
Çizelge 1'de Tuna'daki kirlilik probleminin temel aktörleri olan belediyeler,
endüstriyel sektör ve tanma yönelik politika araçlan kirlilik kaynağına göre gö­
rülmektedir. Komisyon tarafından endüstriye ait atık ve tehlikeli madde boşaI­
tımında, mevcut en iyi tekniğe dayalı emisyon standartlannın kullanımı ile daha
temiz üretim teknik ve yöntemlerinin, üretim süreçlerine entegrasyonu politika
tavsiyesi olarak belirtilir. Tanmdan kaynaklanan organik kirlilik yayılımını a­
zaltmak için; örneğin gübre kullanımının doğru miktar ve zamanlamasını içeren
en iyi çevresel uygulamanın gerçekleştirilmesi ve tanmın ekonomik ve ekolojik
Uluslararası
sürdürülebilirliğinin
Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
19
optimizasyonunu sağlayacak, yoğun tanmsal üretim
önemli politika araçlandır.
metodlannın sınırlandınıması
Belediye ve endüstriyel sektör kaynaklı organik atıkta azalma ve tehlikeli
maddelerin kontrolünü sağlamak amacıyla, uygun su ve atık su tarifeleri ve atık
ödemelerinin kullanılması tavsiye edilmektedir. Bütün su kullanıcılanna yöne­
lik, su ve atık su tarifelerinin oluşturulmasında gerçekçi fiyatın tespitinin su
kaynaklannın korunmasına ve sürdürülebilir temelde kullanımına katkı yapaca­
ğı belirtilmektedir (Morris ve Kis, 2004: ı ı).
Çizelge 1. Tuna'da Kirliliğin Temel Nedenleri,
Aktörleri ve Politika Araçları
ProblemiAktörler
Sehir/kasaba/vd.
Endüstri
Tanm
Atık boşaltıma dayalı
Belediye
Fabrika
Tarım İşletmesi
Fabrika
Tarım işletmesi
nitrat ve fosfor
YOğunlUğunun artması
Tehlikeli maddeler ve petrol
Mikrobiyolojik kirlenme
(bakteri/virüs)
Organik atık madde ve
amonyum artışı sonucu
Heterotrofhik organizma
büyümesi/ oksijen azalması
Tasarlanan Araçlar
Belediye
Fabrika
--
Altyapı yatınmı
Mevcut en iyi
teknik ve
su kullanım ve kir·
lilik ödemeleri
En iyi çevresel
uygulama
Su kullanım ve
kirlilik ödemeleri
Su kullanım tarife
ve kirlilik
ödemeleri
Kaynak: DANUBS
Fına!
Tarım işletmesi
Belediye
Report, 2005, http://danubs.tuwıen.ac.at, (9.1.2008).
Komisyon raporlannda, Tuna ülkelerinin çevresel regülasyonda katı kontrol
gerekçesiyle uygulanmasına karşı olduklan be­
lirtilmektedir. Genel görüş, fabrikalara kirlilik kontrol stratejisi geliştirmelerine
izin verilmesine yöneliktir. Bu konuda Almanya örnek bir Tuna ülkesi olarak
gösterilir. Bu ülkede fabrikalara regülatif esneklik veren gönüllü ve bölgeye öz­
gü performans standartlan vardır (ICPDR, 2000: ı 32). Bölgenin batısında yer
alan endüstriyel ülkeler, geçmişte büyük ölçüde devlet kontrollü yaklaşımlara
dayalı çevre politikalanna sahiptiler. Su yönetiminde eski emir ve yasak tipi
kontrollerden, su kalite standartlan, emisyon boşaltım limitleri ve diğer piyasa
temelli araçlan kapsayan kombine yaklaşıma geçiş, bölgenin tümü için ortak bir
özellik olmuş; AB çevresel düzenlemeleri de bu uygulamalan desteklemiştir.
AB Su Çerçeve Direktifi ıo. maddesinde, atık boşaltımının kontrolünde dikkate
alınması gereken kombine bir yaklaşımı şart koşar. Bu yaklaşım; mevcut en iyi
tekniğe dayalı emisyon kontrolleri, ilgili emisyon limit değerleri ve yayılmış et­
kiler söz konusu olduğunda en iyi çevresel uygulamayı kapsar. Mevcut en iyi
araçlannın etkinliği önleyeceği
80
Çağdaş
Yerel Yönetimler. 17 (3) Temmuz 2008
tekniğe dayalı olarak emisyon limit değerleri oluşturulurken, ilgili kirletici için
emisyon limit değerlerini kapsayacak izinlerin oluşturulması gerekli görülür.
Bölgedeki ülkelerin hepsinde atık ödemesi ve ceza sistemlerinin değişik bi­
çimleri uygulanmaktadır. Atık ödemesi izin verilen emisyon düzeylerine göre
tespit edilirken, ödemeler çoğunlukla hesaplanmış marjinal zararlarla orantılı
belirlenmemiştir. Ödemeler, Bosna-Hersek'te kirlilik boşaltımlanyla bağlantılı
değildir. Bulgaristan ve Romanya' da emisyon limitleri aşıldığında, Çek Cumhu­
riyetinde atık hacmi ve yoğunluğu belli bir düzeyi aştığında, Slovakya' da kirle­
tici maddenin ve alınan suyun miktanna bağlı bir ödeme söz konusudur. Maca­
ristan'da ödemeler su kaynağının hassasiyet derecesine bağlıdır. Bulgaristan,
Çek Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyetinde atık ödeme rej imi sadece büyük
kirleticileri kapsayabilmektedir. Bu araçlann büyük ya da orta ölçekli endüstri­
yel şirket ve belediye atıksu işlem tesislerinde çevresel etkilerin iyileştirilmesine
neden olacak davranışsal değişikliği uyarmayacak kadar düşük olduğu belirtil­
mektedir. Ayrıca orta ve Doğu Tuna Havzası ülkelerinde finansal durumu kötq
olan, çoğunlukla belediyelere ait su şirketlerinin atık toplama hizmetinin arzı ile
ilgili önemli sorunlar olduğu belirtilmektedir (Morris ve Kis, 2004: 76).
Tuna Kirnnği'nin Önlenmesi İçin
Bölgesel Kamusal Hizmetin Finansmanı
Tuna Havza bölgesinde Dünya Bankası yönetimi altında kurulan bir fon olan
Küresel Çevre Fonu'nun (GEF), 1991-2005 arasında toplam 99.394 bin Eu­
ro'luk proje finansman katkısı olmuştur. Çizelge 2'den görüldüğü gibi, en bü­
yük finansman bölgesel projelere verilmiştir. Ülke bazında ise Romanya,
Slovenya ve Macaristan en büyük katkıyı alan ülkeler olmuştur. Bu finansman,
birleştirilmiş eylem planında 13 Tuna ülkesinde 5 yılda nitrojende %22 ve fos­
forda %33 'lük azaltım için gerekli görülen toplam 3.893 milyon Euro yatınm
finansmanının sadece %2.5'idir. Dolayısıyla GEF finansmanı, bölge ülkelerine
sınırlı bir finansman imkanı yaratırken, aslen işbirliği çabalannı motive etmiştir.
finansman mekanizması BM Kalkınma Programı/GEF tarafından
Tuna kirlilik azaltım programı içinde yer alan küçük yardım progra­
mıdır (Smail Grant Programme). Bu program Bölgesel Çevre Merkezi
(Regiona/ Environment Center) tarafından uygulanmıştır:' Komisyonun 2006
raporuna göre, toplam 62 STÖ'ye Tuna'daki nitrojen ve fosfor ile toksit kirliliği
azaltma faaliyetlerini desteklemek için 636 bin dolar finansman sağlanmıştır
(ICPDR, 2006: 38).
Bir
diğer
sağlanan
" Bölgesel çevre Merkezi, ABD hükümeti tarafından 1991 'de Merkezi ve Do~u Avrupa ülkelerinde
STÖ'lerin kurumsal gelişimini sa~lamak için kurulmuştur. Merkez ço~unlukla ABD hükümeti kaynaklı olmak
üzere elde etti~i kaynaklan, bölge ülkelerindeki ulusal ofisleri aracı1ı~ıyla rekabetçi bir tarzda da~ıtır. Merkez
ulusal ofisleri aracl1ı~lyla STÖ ile yakın ve do~dan bir kontaga sahip oldugu için donör ülke için güvenilir
birpartnerdir. Bu mekanizma, yerel paydaşlan sürece dahil etmenin bir aracı olarak kullanılmıştır.
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Oretilmesi Yakltılımları
81
Çizelge 2. Küresel çevre Fonu Tarafından
Tuna Bölgesine Sallanan Proje Finansmam (bin Euro)
Ülke
Bölgesel
Macaristan-Slovenya
Bölgesel
Bulgaristan
Moldova
Slovenya
Bölgesel
Romanya
Bölgesel
Bölgesel
Hirvatistan
Macaristan
Moldova
Sırbistan
Bosna-Hersek
TOPLAM
Yıl
1991
2000
2001
2001
2001
2002
2002
2002
2003
2003
2003
2003
2003
2005
2005
Uygulayan
BM
IBRD-WS
UNDP
IBRD-WS
IBRD-WS
EBRD
IBRD-WS
IBRD-WS
UNDP
IBRD-WS
IBRD-WS
IBRD-WS
IBRD-WB
IBRD-WS
IBRD-WS
Proje maliyet
43500
1 58
11950
13630
10940
55837
76550
81200
24878
225 100
20000
32350
9900
22470
19970
GEF Finansmanı
8500
75
5350
7850
5250
9995
1 750
5500
12000
2918
5000
12850
4560
9370
8500
99394
Kaynak: GEF, Project List; http://www.gefonline.orglprojectList.cfm (19.1.2008).
AB 1992'den beri çeşitli programlanyla, Tuna Nehri Havzası'nda çevresel i­
projeleri ve kirlilik azaltımını desteklemiştir. Çizelge 3 'ten görüldüğü
gibi en çok fmansman elde eden ülkeler, Romanya, Bulgaristan ve Macaris..
yileştirme
tan'dır.
Çizelge 3. AB Tarafından Aday Ülkelere Sağlanan Hibe Nitelikli MaH Yardımlar (2000-2003) (Milyon Euro) Ülke
Bulgaristan
Çek Cumhuriyeti
Macaristan
Romanya
Slovakya
Slovenya
PHARE1
ISPAJ
SAPARDl
582
406
452
1 106
299
146
424
285
366
986
187
68
219
92
159
632
76
26
TOPLAM
1225
783
977
2724
562
240
Kaynak: http://www.icpdr.m
Notlar; 1) AB'nin, Merkezi ve Doğu Avrupa'daki 10 ülkenin ekonomik kal­
destekleyen bir yardım programıdır. 2) AB'nin PHARE kapsamında­
ki ülkelerin çevre ve ulaşım altyapısı alanındaki yatınmlanna yardımcı olmayı
kınmasmı
82
Çağdaş
Yerel Yönetimler, 17 (3) Temmuz 2008
amaçlayan katılım öncesi yapısal politika aracıdır. 3) AB adayı Merkezi ve Do­
ğu Avrupa ülkelerinin tanmsal ve kırsal kalkınmalanna yönelik özel eylem
programıdır.
­
kentsel atık su projelerinin finansmanında, AB finans ola­
Avrupa Kırsal Kalkınma Bankası (EBRD) ve Avrupa Yatınm
Bankası özellikle AB üyesi ve aday üye olan ülkelere önemli katkılar sağlamış­
tır. Buna rağmen, Çekoslovakya, Slovakya ve Slovenya'da bütünüyle finanse
edilmiş projelerin önemli bir kısmı yerel ve ulusal kaynaklardan finanse edil­
miştir. Oranlar sırasıyla %55, %60 ve %48'dir. En yüksek dış finansman katkısı
alan ülkeler ise Romanya, Bulgaristan ve Macaristan' dır. Bu ülkeler toplam
proje finansmanının sadece sırasıyla %19, %21 ve %28'ini yerel kaynaklardan
sağlamışlardır. Bununla birlikte Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Moldova
Cumhuriyeti ve Ukrayna gibi AB üyesi olmayan Tuna havza ülkelerinde atık su
sektöründe son derece sınırlı bir ilerleme kaydedilmiştir (ICPDR, 2006: 22). Bu
durum Şekil 3 ve Şekil 4'te, özellikle Hırvatistan ve Sırbistan'ın yüksek oran­
larda kirlilik yaratan ülkeler olması dikkate alındığında, bölgesel kamusal hiz­
metinin üretilmesi önünde önemli bir engeldir.
Tuna
havzasında
nakları yanında
AB, aday ülkelere ISPA ile mali yardım yapılabilmesi için projelere %15-25
ulusal katkının, özel sektörün ve uluslararası finans kuruluşlarının mali
desteği yanında, çevre alanında bölgesel ve sınırötesi işbirliği bileşenine sahip
olma koşulu getirir. Tuna Havza'sında atık su işleme tesisleri rehabilitasyon ve
yatınm hizmetleri için bu koşullara uygun uygulamalar yaygınlaşmıştır. Örne­
ğin ISPA, Romanya'da atık su ile ilgili projelerde finansman işbirliğinin sağ­
lanması için bu programla kurulan Çevresel Kredi Kuruluşu'na 39 milyon Euro
hibe niteliğinde finansman sağlamıştır. Ayrıca Bakü'de şehrin atık suyunun re­
habilitasyonu hizmeti için, Bakü Belediyesi tarafından garanti edilen 13 milyon
Euro miktanndaki borç, EBRD tarafından Bakü şehri kamu hizmeti şirketine
sağlanmıştır. Hollanda devleti projenin hazırlanması ve uygulanmasına yardım
etmek için teknik işbirliği fonu olarak 2.2 milyon euro sağlamıştır. Ulusal katkı
ise yerel ve merkezi yönetim tarafından sağlanmıştır. Bu örnekte, hizmetin fi­
nansmanına ilişkin karar almada yerel düzeyin rolünün artığı ve kararlan doğ­
rudan alan ve uygulayan birime dönüştüğü görülür.
arası
2001 'de Tuna ve Karadeniz Bölgesi'nde su ve suyla ilgili ekosistemi korumak
için işbirliği! için bir platform sağlamak amacıyla DABLAS (Danube-Black Sea
Task Force) kuruldu. DABLAS bölgedeki yatınm projelerinin gerçekleştirilme­
si için finansal mekanizmalar geliştirmek amacıyla, bölge ülkelerinin temsilcile­
ı 990'lann başmda yapılan çalışmalara göre Karadeniz'deki nitrojen girdisinin %65'i nehirler kanalıyla ger­
ve bunun %40'ı sadece Tuna nehrinden kaynaklanmaktadır (Bkz. Stanners ve Bourdeau, 1995:
122). Bu durum Tuna Komisyonu ile Karadeniz'in korunması çabalannı koordine eden Karadeniz Komisyo­
nu'nun işbirligini zorunlu kılmıştır.
5
çekleşmekte
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
83
ri, Komisyon sekretaryası, Karadeniz Komisyonu, Uluslararası Finansman Ku­
rumu (IFI), ilgili AB üye devletleri, diğer iki taraflı donörler ve bölge­
sel/uluslararası kuruluşlan kapsamaktadır. Bu işbirliği çalışmalanyla, II Tuna
havza ülkesinde, belediye, tanm endüstrisi, toprak kullanımı ve sulak alanlara
yönelik toplam 354 öncelikli yatınm projesinin ölçülen yatınm maliyeti 3.882
milyon euro olarak tespit edilmiş ve maliyetin % 46'sının finansmanı sağlan­
mıştır. Belediye projeleri, yatınmlann ve emisyon azaltımının yaklaşık %90'ını
oluşturmaktadır. Bu durumun en önemli nedeni, özel sektörde kirlilik azaltımı
ve planlanan yatınmlar kamuoyuna açıklanmazken, belediyede verilerin haliha­
zırda mevcut oluşu olarak belirtilmektedir. Aynca belediye projeleri atık su iş­
leme yanında kanalizasyonu da kapsadığı için yatınm maliyeti özel sektöre göre
çok daha yüksektir. Dolayısıyla Tuna Havza'sı ülkelerinde kentsel atık su yatı­
nm projeleri finansman destekleri kolaylıkla elde edilebilir ve bu projeler bele­
diye ya da kamu şirketleri tarafından uygulanırken özel sektör daha kısıtlı im­
kanlara sahiptir (ICPDR, 2004: 83-84). Özel sektörün finansman sorununa iliş­
kin bu durum, özel sektör kaynaklı kirliliğin azaltılması ve genelolarak olumlu
etkilerin yaratılmasını engelleyici bir faktör olarak görülebilir.
Tuna Nehri Örneğinde Bölgesel Kamusal Hizmet Üretim
Etkinliğinin Değerlendirilmesi
Tuna Nehrinin temizlenmesi bölgesel kamusal hizmetinin üretilmesiyle ilgi
tespitler yapılabilir;
aşağıdaki
1. Tuna Nehri 'nin kirlenen sulannın temizlenmesi hizmeti, Tuna Nehri Ko­
ruma Anlaşması ilke ve hedefleri doğrultusunda anlaşmanın yürütücü organı
Komisyon 'un koordinasyonunda bir araya gelen, Tuna anlaşmasını imzalayan
ülkeler tarafından sağlanır. Komisyon'un öncelikleri tanımlamak, devletlere bir­
likte çalışacaklan bir forum sağlamak, teknik çalışmalan yönetmek ve teknik
tavsiyelerde bulunmak konusunda başanh olduğu söylenebilir.
Bu çalışmalarla, özellikle belirli alanlarda çevresel etkinin tespiti için hayati
olan bilgilerin sağlanması mümkün olmuştur. Tuna Nehir kirliliğinde önemli bir
faktör olan nitrojen ve fosfor emisyonlan Şekil 1 ve 2'de görülmektedir.
1950'lerden 1980'lerin ortasına kadar yaygın kaynaklı (diffuse source) nitrojen
kirliliği yaklaşık ikiye katlanmıştır. 1990'larda bu oran toprak kullanımı ile ilgi.
li nedenlerden dolayı %23 azalmış olmasına rağmen hala 1950'lerden 1.8 kat
yüksektir. Benzer biçimde nokta kaynaklı (point source) nitrojen emisyonu da
1980'lerin sonuna kadar artmış, 1990'larda %20 azalma göstermiştir. Bu duru­
mun aşağı Tuna ülkelerinde yaşanan politik değişim sonrası endüstriyel boşal­
tımlann düşmesi ve özellikle Almanya ve Avusturya'da atık su işlemlerindeki
iyileşmelerden kaynaklandığı belirtilmektedir (ICPDR, 2005: 83). Tuna havza
bölgesinde fosfor düzeyi, deteıjanlarda fosfor kullanımının yaygınlaşması ve a­
84
Çağdaş
Yerel Yönetimler, 17 (3) Temmuz 2008
tık
su ve kanalizasyona tabi olan nüfus artışının etkisi sonucu 1990'lara kadar
bu faktörlerdeki düzelmelerle 1990'larda %40 oranında azaltım gerçek­
leşmiştir. Bu gelişmelerin sonucunda Tuna'dan Karadeniz'e fosfor boşaltımı
2000'de 1980'lerden %30-40 daha düşüktür (ICPDR, 2006: 40). Gerek nitrojen
gerekse fosfor kirliliğinde en büyük paya sahip ülkeler Hırvatistan, Slovenya ve
Çek Cumhuriyeti'dir (Şekil 3 ve Şekil 4).
artmış,
Bununla birlikte bölgede nokta kaynaklı kirlilik için Avusturya ve Almanya
hariç belediye şirketleri atık işlemlerini yeniden yapılandırmadıkça, nüfus artı­
şına bağlı boşaltım ve kirliliğin artması beklenmektedir (ICPDR, 2005: 157).
Kirlilik düzeyinde sürdürülebilir bir azalma için gerekli yatınmlar yeni başlamış
ve 10-20 yıl arasında devam etmesi gerekli görülür. Özellikle düşük gelirli böl­
ge ülkeleri açısından büyük miktarlardaki yatınmlan kısa vadede gerçekleştir­
me zorluklarının, sonuçta kirliliğin artması yönünde etkide bulunması muhte­
meldir.
Endüstri ve tanm işletmesi kaynaklı tehlikeli madde boşaltımıyla ilgili ise çok
az veri bulunmakta, sadece endüstriyel kirliliğin göstergesi olabilecek bulgula­
nn olduğu rapor edilmektedir. Tuna'da yer alan 79 gözlem yerinden elde edilen
bilgilere göre, organik kirlilikte bir artış görülmektedir. Bu açıdan Tuna ılımlı
kirlilikten kritik kirlilik düzeyinde olarak sınıflandınlmaktadır (lCPDR, 2005:
158-159).
Bu durum bölgesel düzeyde hizmetin üretilmesiyle ilgili önemli sorunlann ol­
edebilir. Nitekim gerek AB 'nin Su Çerçeve Direktifi gerekse ko­
misyonun hedeflerinin, henüz bölgenin tümünde düzenli biçimde uygulanmadı­
ğı rapor edilmiştir (UN, 2006: 477). Aslen Tuna ülkelerinin çevre ile ilgili çaba­
lannda Tuna Nehri Koruma Anlaşması ya da ulusal öncelikler daha az etkili i­
ken AB standartlarının doğrulanması ihtiyacı daha belirleyici olmuştur. Bu çer­
çevede (Beıı and Jansky, 2005: 108) tarafından da belirtildiği gibi, bölge ülkele­
rini hizmetin sunumu için bir araya getiren anlaşmanın hedefleri etkileyici ve
iddialı iken hayata geçirilme düzeyi düşük kalmıştır.
duğuna işaret
2. Tuna'da kirlilik önlenmesi için kullanılan yöntem, öncelikle üretim süreçle­
rine mevcut en iyi teknik ve en iyi çevresel uygulamanın entegre edilmesi, daha
sonra regülatif politika araçlannın tasarlanmasıdır. Komisyonun yayınladığı bü­
tün sektörlere yönelik söz konusu uygulamalan ve boşaltım limitlerini kapsayan
tavsiyelerin uygulaması yetersiz kalmış, özellikle, orta ve aşağı Tuna bölge ül­
kelerinde gerçekleştirilmesi oldukça zorlayıcı sıkı boşaltım limitlerine dayalı su
kalite standartları çoğunlukla yok sayılmıştır. Bölge ülkelerinde farklı tip atık
ödemeleri uygulanmakla birlikte, çoğunlukla, kirleticilerin neden olduğu marji­
nal zararla arasında bir bağ bulunmamaktadır.
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
85
Tuna'da çevresel kirlenmeye neden olan olumsuz dışsallıkların kontrol edil­
mesinde; fiyat regülasyonlan ya da çevresel politika araçlan içinde yaygın ola­
rak kullanılan emir ve yasaklar gündeme gelmemiş, genel su politikalannın u­
zantısı olarak piyasa temelli araçlar daha öne çıkmıştır. Endüstriyel ve tanmsal
işletme kaynaklı atık boşaltımlannda sağlıklı verilerin yokluğu dikkate alındı­
ğında emir ve yasaklar biçiminde zorunlu uygulamalar, acil önlem gerektiren
Tuna kirliliği durumunda hızlı ilerlemenin kaydedilmesi için gerekli olabilir.
Uygulanan, atık ödemeleri sisteminin ölçüm problemlerinin olduğu boşaltım
noktaları üzerinde çok az etkisi olabilir.
Tuna Bölgesi'nde karlı tanmsal üretim, yoğun tanmsal metodlann (yüksek
düzeylerde gübrelemeye dayalı) kullanılmasını gerektirir. Tarımda ekilebilir
toprak özel mülkiyet olduğu için yoğun tanmsal teknikleri kullanmama sonucu
oluşabilecek gelir azalması, sübvansiyon gibi teşviklerle tazmin edilebilir. Süb­
vansiyon mekanizması, olumsuz etkiler ortaya çıkarmayacak bir yöntemle uy­
gulanarak ekonomisi tanma dayalı bölge ülkeleri açısından gelir kayıplannı te­
lafi edebilir. Hizmetin bölgesel düzeyde üretilmesi ancak bölgenin zengin ülke­
leri ve AB gibi kuruluşlardan sağlanan kaynaklar, görece yoksul ülkelere ve on­
lann kirlilik yaratan sektörlerine kontrollü bir şekilde aktanlarak sağlanabilir.
3. Uluslararası kuruluşlar, bölgesel yaklaşım yaratmak için gerçekleşen çaba­
lan desteklemiş görünmektedirler. Bununla birlikte benimsenen kirliliğin kay­
nakta temizlenmesi yaklaşımı hala çok büyük altyapı yatınmlannı gerektirmek­
te ve bunlann finansmanının ise, kirletici ve kullanıcı öder ilkesi gereği su ve a­
tık su ücretleri ile karşılanması hedeflenmektedir. Özellikle bölgedeki Merkezi
ve Doğu Avrupa ülke belediyelerinin mali durumunun iyileştirilmesi ve müm­
kün olduğunca su ve atık su ücret ödemelerinde gerçekçi tarife uygulamalanna
başvurularak mali kaynak sorununun çözülmesi hedeflenmiştir.
GSMH'sı çok düşük Tuna havza bölgesi ülkelerindeki büyük alt yapı yatınm­
lan için düşük gelirli kesimlere yüklenecek su ve atık su ücreti artışı ile finans­
man sağlamak gerçekçi görünmemektedir. Burada en azından bölgesel gelir dü­
zeyindeki yüksek farklılıkları dikkate almak ve sübvansiyon mekanizmasını
zenginlerden fakirlere işletmek çözümlerden biri olabilir. Aynca su yönetimi ve
regülasyonu için ekonomik ve kurumsalolarak uygulama kapasitesi daha düşük
olan bölge ülkeleri, diğer bölge ülkeleri ve BM gibi uluslararası kurumlar tara­
fından teknik ve finansalolarak daha çok desteklenmesi, Tuna Anlaşması'nın
uygulama sorunlannı azaltabilir.
4. Tuna Nehri temizleme projesini yönetenler henüz kamusal katılım ilkelerini
bütünüyle içselleştirememişler, kirlilik boşaltımı teknik çözümleriyle teknik bir
problem olarak görülmüş, problem bir kez tanımlanıp, öncelikler ve çözümler
bulunduğunda hangi faaliyeti· hangi grubun gerçekleştireceğini tanımlamak ye­
terli görülmüş ve kamunun rolü halihazırda tanımlanmış çözümlere destek sağ­
86
Çağdaş
Yerel
Yöneıimler,
17 (3) Temmuz 2008
lama perspektifinde ele alınmıştır (BelI ve Jansky, 2005: 109). Bu yaklaşımda
sürece katılımı sistemin asli unsuru olarak alınmayıp, politikalarla ger­
çekleştirilecek bir unsur olarak görülür. Nitekim, Komisyon, STÖ'lere
farkındalık artırma sürecinin bir parçası olarak küçük hibeler biçiminde fonlar
tahsis eder.
halkın
Dünyada nehir suyunun temizlenmesine ilişkin başanh kamusal katılım ör­
neklerine rağmen' Tuna' da kamusal katılımın düşük olması uygulamanın başa­
nsını engelleyen nedenlerden biri olmuştur. Gerek Komisyon gerekse devletler
kirliliğe maruz kalan ve kirlilik yaratan bütün taraflann bilgiye ulaşma ve karar
süreçlerine katılımını sağlamada önemli bir role sahiptir. Özellikle, soruna ne­
den olan ve problemin etkilerine açık olan bütün taraflann sürece katılımını sağ­
layacak ve bütün taraflara aynı mesafede duracak bir regülatöre ihtiyaç vardır.
Tuna' da karar alma ve uygulama sürecine katılanlar özel sektör ve uluslararası
finans ve mali kuruluşlar olmuştur.
5. Devlet piyasa ekonomisini düzenleyici kamu hizmeti ile zararlı komşuluk
bu hizmetleri üstlenebilir. Su kaynaklannı ko­
rumak için nehir kıyısı devletleri arasındaki işbirliğinde ülkelerin ortak çıkarlan
vardır. Suyun kullanımına ilişkin böyle bir ortak zemin yaratılması zordur. Tuna
Havza Bölgesi 'nde su yönetiminde özel kesimin payının artmaya başlamasına
rağmen hala büyük payın kamu sektöründe olması kamu kesimi öncülüğünde
nehir suyunun terrıizlenmesini mümkün kılabilir. Bununla birlikte, su yöneti­
minde etkinliğin artınıması çerçevesinde fiya'tlandırmanın daha geniş kullanımı
başta olmak üzere su yönetiminde piyasa temelli yöntemlerin benimsenmesi,
devletin üretici olarak alandaki varlığını dışlamaktadır.
ilişkilerini sınırlandıramadığında
6. Bu dönemde bölgede su arzı ve atık su yönetimi ile ilgili yönetim ve
finansal sorumluluğun yerel otoritelere devri uygulamalan yaygınlaşmıştır. Ö­
zellikle, havzadaki Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda su ve çevresel
yönetim, merkezi planlama ve kaynak tahsisine dayanmaktaydı. Bu yapı bölge­
sel ve yerel düzeyde kurumlar geliştirip güçlendirmeden adem-İ merkeziyetçi
yaklaşımla değiştirilmiştir. Bu devir su hizmetlerinde ve çevresel sorunlarda iyi­
leştirilme için uluslararası kuruluşlar ve AB tarafından da savunulmuş, bu yön­
deki yapılanmalar finansalolarak desteklenmiştir. Bu çerçevede kirliliğin ön­
lenmesi için uygulanması gerekli araçlara Komisyon koordinatörlüğünde mer­
kezi devletler düzeyinde karar verilirken, çevresel altyapı ve finansmana ilişkin
hizmetler yerelotoriteler tarafından gerçekleştirilmektedir Tuna'da su hizmetle­
rinde ve çevresel sorunlarda iyileşmeyi sağlamak için yerel düzeyde kapasite
oluşturulması gerçekte daha kolayken, ilgili bütün sektör ve amaçlann enteg­
, Japonya'da Yahagi nehir havzasındaki ekonomik faaliyetler sonucu su kirliliginin kritik bir düzeye ulaşma­
sından sonra, bu nehir kıyısındaki yerleşikler tarafından tasarlanan ve merkezi ve yerel otoritelerin de katıtdıgı
su kalite yönetim sistemi halkın sürece katılımı ile ilgili önemli bir örnektir (Bkz. Ota, 2007).
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Üretilmesi Yaklaşımları
87
rasyonunu içeren ulusal planlama yaklaşımı, uzun vadeli sürdürülebilir çevresel
yönetim için gereklidir. Tuna ülkelerinde yerel düzeyde çevre otoritesinin rolü­
nün, çevresel konulann ekonomik kalkınma ile entegre edilmesiyle güçlendi­
rilmesi gerekmektedir.
Sonuç
Tuna Nehri 'nin olumsuz çevresel etkilerden anndınlması bölgesel kamusal
hizmetini sunmak üzere oluşturulan resmi temelolarak kabul edilebilecek Tuna
Nehri Koruma Anlaşması ve idari temelolarak kabul edilebilecek Komisyon 'un
oluşturduğu yapılanma, Tuna Nehri 'nin kirlenmesİ durumunda bazı alanlarda
ortaya çıkan zararlan tespit edecek veri ve bilgileri sağlayacak bölgesel düzeyde
uyumlu bir çevresel altyapı oluşturmuştur. Bununla birlikte, anahtar alanlarda
uygun, tutarlı ve güvenilir verilerin yokluğu nedeniyle önemli kirlilik etkilerinin
ortaya konulması ile ilgili yetersizlikler bulunmaktadır.
Tuna örneğinde olumsuz dışsallıklara bağlı kirliliğin önlenmesine getirilen
çözümler, temelolarak, kirliliğin kaynakta önlenmesi ve kirletici öder ilkeleri
çerçevesinde kirlilik yaratmayan teknolojilere yatınm ve bu yatınmlann fi­
nansmanında kullanıcı ve kirletici tarifelerine başvurulması odaklıdır. Bir diğer
çözüm olarak getirilen piyasa temelli miktar regülasyonlan ise kirliliğin neden
olduğu marjinal zararlarla orantılı olarak uygulanmamaktadır. Nehre boşaltılan
kirli sulara limitler getiren su kalite standartlan ise özellikle düşük gelirli Tuna
devletleri tarafından uygulama aşamasında göz ardı edilmiştir. Sonuçta belediye
atık su işlemi ve endüstriyel emisyon kontrolü alanlannda iyileşmeler, Avustur­
ya ve Almanya dışında bölgenin kalanında gerçekleşmemiştir.
Bu yapı Tuna Nehri 'nin temizlenmesine ilişkin bölgesel su yönetim işbirliğini
fakat zararlan önleyecek hizmetleri yeterli ölçüde sağlayamamıştır.
Tuna Nehri'nin temizlenmesine yönelik amaçlann gerçekleştirilmesi için bölge­
sel düzeyde organize olunurken yerel farklılıklann dikkate alınması politika a­
raçlannı uygulanabilir kılabilir.
kurmuş;
Uluslararası kurumlar, özel kesim ve STÖ'leri kapsayan çok aktörlü yöneti­
şim yapısının
getirilen çözümler ve uygulamalarda yer alması gerçekleşirken,
sürece katılımı yetersiz kalmıştır. Aynca bölge ülkeleri su yönetimini,
AB su çerçeve direktifinin uyulması gerekli kurallan çerçevesinde şekillendir­
mişlerdir. Devletlerin toplumsal faydayı ençoklayacak kamusal katılımı sağla­
mada kolaylıkla yerine konulamaz rolleri olmasına rağmen kurumsal, yapısal ve
örgütsel engeller nedeniyle söz konusu rolleri gerçekleştirememeleri söz konu­
sudur. Bu çerçevede, Tuna'da, küresel yönetişim yapılan veri alındığında, daha
demokratik, adil ve uygulanabilir çözümlerin nasıl oluşturulacağı sorusunun ya­
nıtı önem kazanmaktadır.
halkın
88
Çağdaş
Yerel Yönetimler, J7 (3) Temmuz 1008
KaYDakça
Baumol, W. J. - Oates, W. J. (1988), The Theory ofEnvlronmental Policy, 2 nc1 Edition.,
Cambridge University Press.
Bell, R. G. - Jansky, L. (2005), "Public Participation in the Management of the Danube
River: Necessary But Neglected", Brunch, C. (Ed.), Public Participation in the
Governance of International Freshwater Resources, United Nation University Press,
Tokyo., s. 1-23.
Bucbanan, J. M. - G. Tullock (1975), "Polluter' Profits and Political Response: Direct
Control Versus Taxes", American Economic Review, Vol. 65, s. 139-147.
Buluto~lu,
Kenan (2003), Kamu Ekonomisine Giriş, Demokraside Devletin Ekonomik
Bir Kuramı, YKY, İstanbuL.
Brunch, C. (2005), "Evolution of Public Involment in International watercourse
Management", Brunch, C. (Ed), Public Participation in the Governance of
International Freshwater Resources, United Nation University Press, Tokyo, s. 15­
27.
Cropper, M.L. - Oates, W. E. (1992), "Environmental Economics: A Survey", Journal
ofEconomic Literature, Vol. XXX, June, s. 675-740.
Cook, L. D. - Sacbs, J. (1999), "Regional Public Goods in International Assistance", i.
KaUı, I. Grunberg, M. Stern (Ed), Global Public Goods, Oxford Univ., Press.
Conceiçao, P. - Rajan, - H. Sabah, R. (2006), "Making The Right Money Available At
The Right Time For International Cooperation, New Financing Technologies", Kaul,
Inge - Pedro Conceiçao (Ed.), The New Public Finance, Responding to Global
Challenges , Oxford University Press.
Çınar, T. (2006), "Su Yönetimi ve Finansmanında Strateji, Model ve Aktörler", T. Çı­
nar - H. ÖZdinç K. (Ed.), Su Yönetimi, Küresel Politika ve Uygulamalara Eleştiri,
Memleket Yayınları, Ankara, s. 43-88.
Çoban, A. (2002) "Küreselleşmeye Karşı Olmak; Olanaklar ve Sınırlılıklar", Praksis,
Sayı.7, s. 117-164.
DANUBS Finaİ Report, 2005, http://danubs.tuwien.ac.at, (9.1.2008).
Depmendereli, A. (2004), "Çevrenin Korunmasında Özel ve Kamu Girişimi ya da
Çevre Koruma Araçlan", Mann, M. C. ve U. Yıldırım (Ed.), çevre Sorunlanna çağ­
daş Yaldaşımlar, Beta Yayınlan, İstanbul, s. 513.
Ekeman, E. (1998) Avrupa Birliği ve Türkiyenin çevre Politikalanmn Karşılaştırmalı
Incelemesi, İKV Yayınlan, No: 153, İstanbul'dan aktaran A. De~ndereli, "Çev­
renin Korunmasında Özel ve Kamu Girişimi ya da Çevre Koruma Araçlan", Mann,
M. C. ve U. Yıldınm (Ed.), çevre Sorunlanna Çağdaş Yaklaşımlar, Beta Yayınlan,
2004, İstanbul, s. 513.
GEF, (bttp:/Iwww.gefonline.or&fprojectList.cfm?focaISearch=l, 19.1.2008).
Güler, B. A. (2006) "Sunuş", T. Çmar ve H. ÖZdinç K. (Ed.), Su Yönetimi, Küresel Po­
litika ve Uygulamalara Eleştiri, Memleket Yayınlan, Ankara, s. IX-XII.
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin GretUmesi Yaklaşımları
Hayırsever-Topçu,
89
F. (2008) Küreselleşme ve Uluslararası çevre Politikaları: Yöne­
timden Yönetişime Geçiş Sorunu, Turhan Kitabevi, İstanbuL.
ICPOR (2006), Annual Report 2006.
ICPOR (2005), Danube Basin Analysis (WFD RoofReport 2004), March, International
Commission for the Protection of the Oanube River, Vienna.
ICPOR (2004), Evaluatin of Policies, Regulation and Investment Project Implemented
in the Oanube River Basin Countries in Line With EU Oİrectives and Regu1ations,
Vienna.
ICPOR (2000), Existing and Planned Policies and Legislation Relating to Polution
Control and Nutrient Reduction, Summary Report in Sport ofProject Briej, August.
Jones, P. (2006), "Taking Self-Interest Into Account, A Public Choice Analysis Of
International Cooperation", Kau1, Inge, Pedro Conceıçao (Ed.), The New Pubfic
Finance, Responding to Global Challenges, Oxford University Press.
Kirmanogıu, H. - Yılmaz, B. E. - Susam, N. (2006), "Maliye Teorisinin Çıkmazı: Küre­
sel Kamusal Mallar (Kalkınma Yardımlan Içinde Küresel Kamusal Mallann Finans­
manı)", Maliye Dergisi, Sayı. 150, Ocak-Haziran, s. 25-52.
Mendez, P. Rupen (1992), International Public Finance, New Perspective On Global
Relations, Oxford University Press, New York.
Morris, G. - E. Kis (2004), Assessment and Development of Municipal Water and
Wastewater Tariffs and EjJluent Charges in The Danube River Basin, VoLI,
UNDP/GEF.
Natchkov, Ilya (1997), Case Study IX· - The Danube Basin, Water Pollution Control­
A Guide to the Use of Water Quality Management Principles, WHOfUNEP, E. & F.
Spon Pub., Geneva.
Ortaç, F. Rıfat (2004), Global Kamu Malları ve Finansmanı, Gazi Kitapevi, Ankara.
Ota, Takayuki (2007), "Regional Water Quality Management and Commons: A Case
Study of Yahagi River", Paper Presented in 63 Dd Congress of the International
Institute ofPublic Finance.
Stanners, O. - Bourdeau P. (Ed.) (1995), Europe's Environment, The Dobris
Assessment, European Envİronment Agency, Copenhagen.
Stiglitz, J. E. (1998), "Redefining the Role of the State", Paper Presented at the Tenth
Anniversary ofMITI Research Institute, Tokyo.
Theeuwes, J. (1991 ), Environmental Protection, Public or Private, Kluwer Pub.,
Oordrecht.
United Nations World Water Development Report: Water, A Shared
UN (2006), The
Responsibility, United Nation Publication, Paris, s. 474-477.
r
Çağdaş
90
Yerel Yönetimler, J 7 (3) Temmuz 2008
EK
Çizelge
i
ı.
Tuna Hehir Havzasına Yönelik Program ve Projeler
/)~"'ıi~roje~Cb
':A~~~.:,~;;~:i.:: ;!\;;;t;.~:·.
Tuna Nehir Havzası
Çevresel Programı
(EPDRB)
Tuna Nehri 'nde bölgesel
işbirliğini
ge­
Komisyon
liştirmek
EBRD, PHARE,
UN DP/GEF
Tuna çevresel sorunları için eylem planı
oluşturmak (SAP)
(1991-1996)
;iiTurij:;N~~H~~t:.:,' ·~Tiıiı~,w~~·nm nıe~cu(dti~ril~nuve,:,:' .' UNDI>JGEP"·1
Kfrıilik'AZaııma. .
·l.
<~pfogralm'
,. " .,
.ki!lni~infsm.ırötesi'yay11muinı'azaııma:·~':
',:~:yi~ıaYım,~.cir;lçhPı tespıt:etmek~ "~~,., ~
"(ı~?7~ı999)
." '
"
.
Tuna'da gıda atııı ve toksite bağlı kirli­
Jiği azaltmak; Komisyonun yapı ve faa­
liyetlerini güçlendirerek bölgedeki ülke­
ler arasında sınır ötesi işbirliğini güçlen­
dirmek; çevre problemlerine halkın ka­
Tuna Bölgesel
Projesi
(2001-2006)
'~~\1:""
UN DP/GEF
tı hmını artırmak
Tuna Havzasında
Gıda Atığı Yönetimi
ve Karadenize Etki
Projesi
Tuna'dan Karadeniz'e kirlilik sürecini
anlamanın sağlanması için bilgi topla­
mak ve modellernek
Viyana Teknoloji Üni­
versitesi
DANUBIS (2001­
2005)
,'
. o<;'~:':':" ,
. .~:,t
.J~. f . Turia Nehfr'HaVza
Y önetimPIaril:·.
'\AB,WFD~~Üii20'l5.;e ~aT'su;6yiı'akla~'
nnı :iyı:ekônôİnik Ve çevreselduruma"
.'getirırıek hedefine'Tuiıa bölgesinde ıı';:
·1aşınak
Kaynak: http://wwwjcpdr.org
.
I(0misyon
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Oretilmesi Yaklaşımları
Şekil ı.
Tuna Nehir Sistemindeki Nitrojen Emisyonundaki Değişim
900
800
700
600
500
400
300
200
100
O
Kaynak: ICPOR (2005) Danube Basin Analysis (W FO Roof Report 2(04), March 2005, Vienna, s.83.
Şekil
2. Tuna Nehir Sistemindeki Fosfor Emisyonundaki Değişim
120
100
80
60
40
20
O
Kaynak: ICPOR (2005) Oanube Basin Analysis (WFO Roof Report 2(04), March 2005, Vienna, s.84.
91
Çağdaş
92
Yerel YlJnetimler, 17 (3) Temmuz 2008
Şekil. 3 Tona Ülkelerinde' Nokta Kaynaldardan Nitrojen Boşaltımı
(1998-2000)2
~
16
.
..t::
14
b
~.
.s.
12
ci)
10
~
(i,)
e>
ca
..t::
(.)
.(JJ
8
-­
.
i
i
.. _-­
-._»---,
r---­
-
~
1-­
i~
-­
"' ....
_~
...
_._.~--
:
6
4
<:
.......
2
i
~
' 1-,,,-,­
_.-------­
,,'1-­
,.
..,.~--~
t-»
,,-,
--,,~.
ıı;ı
-6
.....t:
------_._----------_._--­
_..
-­
-~----
;
r-­
"
~
~
>'.
-",,,,,,
~~--
f-"­
.._.-'"
.
~
1>,-,­
t···,·
~
O
1--­
~
,~::i,
~.-
rf
~
r~
-.
"
~
~~
DF AT CL SK /-lll SI /-IR BI1 CS RO.BG MD lJA
Kaynak: ICPDR (2005) Danube Basin Analysis (WFD RoofReport 2004), March 2005, Vienna, s. 68.
i DE: Almanya, AT: Avusturya, CZ: Çek Cumhuriyeti, SK: Slovak Cumhuriyeti, HV: Macaristan, Si:
Slovenya, HR: Hırvatistan, BH: Bosna-Hersek, CS: Sırbistan, RO: Romanya, BG: Bulgaristan, MD:
Moldovya, VA: Ukrayna'yı göstennektedir.
2 1998-2000 döneminde Tuna ülkelerindeki toplam başaltımlar toplam nüfusa bölünmüştür.
Uluslararası Düzeyde Bölgesel Kamusal Hizmetlerin Oretilmesi Yaklaşımları
93
Şekil 4. Tuna Ülkelerinde1 Nokta Kaynaklardan Fosfor Boşaltımı
(1998-2000)%
4
Kaynak: ICPDR (2005) Danube Basİn Analysis (WFD Roof Report 2004), March 2005, Vienna, s. 69.
1 DE: Almanya, AT: Avusturya, CZ: Çek Cumhuriyeti, SK: Slovak Cumhuriyeti, HU: Macaristan. SI: Slovenya, HR: Hırvatistan, BH: Bosna-Hersek, CS: Sırbistan, RO: Romanya, BG: Bulgaristan, MD: Moldovya, UA: Ukrayna'yı göstermektedir. % ı 998-2000 döneminde Tuna ülkelerindeki toplam başaitımlar toplam nOfusa böl On müştür. 
Download