The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3226 Number: 43 , p. 243-258, Spring I 2016 Yayın Süreci Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date 19.12.2015 13.03.2016 NAMIK KEMÂL'DE ŞARK MESELESİ’NİN GÜNDEMİ: 1866-1869 GİRİT İSYANI* EASTERN QUESTION’S AGENDA IN NAMIK KEMAL: 1866 - 1869 CRETE REBELLION Yrd. Doç. Dr. Musa GÜMÜŞ Muş Alparslan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öz Namık Kemâl, 19. Asır Türk entelektüel düşünce dünyasının önemli simalarından biridir. Kendisini edebî eserlerle ifade etmesinin yanında çeşitli konularda yazdığı ilmî ve fikrî eserleriyle de önemli izler bırakmıştır. Bu ilmî ve fikrî eserlerinde edebiyattan ekonomiye, siyasetten eğitime, hukuktan tarihe birçok konuyu ele almıştır. Bu konulara da sorunlara çözüm getirme odaklı yaklaşması, Namık Kemâl’i önemli yere taşımıştır. Namık Kemâl’in ele aldığı konular arasında siyasî olanları ağırlıktadır. Siyasî konular ise ağırlıklı olarak Osmanlı Devleti ile ilgilidir. Namık Kemâl’in üzerine eğildiği konular arasında Şark Meselesi ve bunun etrafını oluşturan meseleler önemli bir yer tutar. 1866-1869 Girit isyanı ve Girit Meselesi bunlardan biridir. Girit isyanı sırasında gerek büyük devletlerin yaklaşımları gerek Osmanlı Devleti’nin Girit politikası ve gerekse ortaya çıkan sonuç Namık Kemâl’i, meseleyi Şark Meselesi üzerinden ortaya koymasının ne kadar yerinde bir yaklaşım sergilediğini göstermektedir. Biz de 1866-1869 Girit İsyanı ve bunun etrafında oluşan siyasî gelişmeleri Namık Kemâl’in notlarıyla ele alarak bu güne taşımaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Namık Kemâl, Şark Meselesi, Girit İsyanı 1866-1869, Girit Meselesi, Osmanlı Devleti, Uluslararası İlişkiler Abstract Namik Kemal is one of the important figures of Turkish intellectual world of thought of 19th century. Apart from the fact that he was able to express himself with literary works, he was also able to express his ideas through treatises. In all his works, he mentions lots of subjects from literature to economy, politics to education, law to history. Furthermore, the subjects of his works are generally related with politics and focus point Bu makale, 16-18 Ekim 2015 tarihinde Kuşadası’nda düzenlenen Geçmişten Günümüze Girit: Tarih, Toplum, Kültür Uluslararası Sempozyumu’nda Şark Meselesi ve 1866-1869 ‚Girit İsyanı: Namık Kemâl'den Notlar‛ adıyla sunulan bildirinin genişletilmiş halidir. * 244 Musa GÜMÜŞ of those works is Ottoman Empire. While writing about social, political, and economic problems of Ottoman Empire, he also produced solutions to those problems in light of his own ideas. Besides, an important one of the topics that he had worked on was Eastern Question and some other problems that are related with it. Actually, 1866-1869 Crete Rebellion and Crete Issue may be counted as one of those side-problems. Also, both approaches of great powers to the rebellion and Ottoman Empire's Crete policy showed us how Namik Kemal did an important work by approaching to the topic within the context of Eastern Question. In this paper, we will try to analyze 1866 - 1869 Crete Rebellion and other political developments with related to the rebellion with the help of anecdotes from Namik Kemal. Keywords: Namik Kemal, Eastern Question, Crete Rebellion 1866-1869, Crete Question, Ottoman State, International Relations GİRİŞ 19. Yüzyıl Türk münevverlerinin en önemlileri arasında bulunan Namık Kemâl, Osmanlı Devleti’nin siyasî, sosyal ve ekonomik hayatına dair birçok makale yazmış, bu makalelerinde devletin içinde bulunduğu sorunlara değinmiş ve bu sorunların çözümü için öneriler sunmuştur. Bu sorunlara dair sergilediği isabetli yaklaşımlarıyla döneminde dikkat çeken Namık Kemâl, bu görüşleri ile çok yönlü bir mütefekkir olarak tarihte yerini almıştır. Namık Kemâl siyasî konu ve olaylardan kendini soyutlamayan bir kişi olarak dönemin önemli ve devleti uğraştıran meselelerini, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumla birlikte değerlendirmeyi başarmış ve bunlara dair yaklaşımlarla da dönemin siyasî, sosyal ve ekonomik meselelerini iyi okumuş ileri görüşlü bir düşünürdür (Aydın, 2009: 26). Namık Kemâl, millete hizmet için tek vasıta olarak gördüğü yazılarını gazeteler aracılığıyla yayımlamıştır. Namık Kemâl, kendisinin de dediği gibi vatan hizmetkârlığı için doğmuştu. Bu düşünce ile hareket eden Namık Kemâl, fırsat bulduğu her an yazmaya devam etmiştir. O bunu şu cümlelerle açığa vurur: Kendimi vatan hizmetkârlığı için doğmuş bilenlerden olduğum gibi bu vazîfeyi ifâya yazıdan başka kendimce bir vâsıta bulamadığımdan elimde kalem tutmağa kudret hissettiğim günden beri gazeteciliği ihtiyar edindim (Özon, 1997: 222). Namık Kemâl’in gençlik döneminin siyasî atmosferi, onun idealist bir düşünce sistemini benimsemesine zemin hazırlamıştır. Bunun verdiği enerji ve düşünce yapısı onu gerçekçi bir düşünür yapmıştır. Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu sorunlara hasrettiği mesaisini yaşadığı son ana kadar sürdürmüştür. Makalemizin konusu, Şark Meselesi ve bunun bir ayağını oluşturan 1866-1869 Girit İsyanı ve Girit Meselesi, Namık Kemâl’in notları ile oluşturulmuştur. Bu cümleden olmak üzere Şark Meselesi çerçevesinde Batı’nın içinde bulunduğu siyasî zihniyet ve uluslararası çıkar ilişkileri, devletlerin Osmanlı politikası, Osmanlı devlet adamlarının siyasî duruşları, Osmanlı Müslim-Gayrimüslim tebaanın içinde bulunduğu ruh hali ile ortaya koydukları tavır ve davranışlar, bunun Osmanlı Devleti’nin genel durumuna yansımaları çalışmamızın içeriğini oluşturmaktadır. Tarihi Zemin Olarak Şark Meselesi Şark Meselesi, çeşitli şekillerde tanım bulmuş, farklı yaklaşımların etkisiyle birden fazla anlama bürünmüş bir kavramdır2. Çeşitli hedefleri içinde barındıran Şark ‚Fransız tarihçi Sinyobos, Şark Meselesi’nin en açık başlangıcını XVIII. yüzyıl olarak göstermekte, meseleye ad konulmasının ise XIX. yüzyılda olduğunu söylemektedir. Albert Sorel ise, Türklerin Avrupa’ya ayak bastığı andan itibaren bir Şark Meselesi’nin ortaya çıktığından ve Rusya’nın da bir Avrupa devleti olmasından sonra bu meseleyi kendi çıkarları doğrultusunda halletmek yoluna girdiğinden bahsetmektedir. Borjva’ya göre de, Şark Meselesi’nin tarihi ve coğrafi sınırı daha da genişlemektedir. 2 Namık Kemâl'de Şark Meselesi’nin Gündemi: 1866-1869 Girit İsyanı Meselesi, temelde Türklerin Avrupa sınırlarından mümkün olan en uzak diyarlara uzaklaştırılması diye tarif edilebilir. Ruslar tarafından Paris Kongresi’nde, Osmanlı hâkimiyetinde yaşayan Rumları ifade etmek için gündeme getirilse de (Namık Kemâl, 1327a: 1), tarihî süreçte Batı’nın benimsediği bir siyasî proje halini almıştır. Aslında Rus Çarı, zihinlerde hep var olan Şark Meselesi’ne yeni bir yorum getirmiştir. Ancak bu kavram, bu tarihten çok daha öncelere dayanmaktadır. Viyana Kongresi’nde ise bu kavramın tanımı, Türk idaresinde yaşayan Hristiyanları kapsayacak bir şekle sokulmuştur (Şahin, 2006: 21). Bu kavram, bir anlamda Batı’nın doğu mücadelesi, hatta medeniyet çatışmasında önemli bir hareket alanını ifade eder. Bu yüzden, dün olduğu gibi bugün de Türkler için önemli bir yere sahiptir. Genel bir bakış aşısıyla, Şark Meselesi’nin, tarihin çeşitli dönemlerine göre değişik anlamlara sahip olduğunu belirtebiliriz. Şark Meselesi, İslamiyet’in doğuşu ve yayılmaya başlaması, Türklerin Anadolu’ya ayak basmaları, İstanbul’un Fethi, XVIII. asırdan itibaren gerek Rusya ve gerek Avusturya İmparatorluğu’nun Osmanlı Devleti’ni istila etmek ve Osmanlı Hristiyan tebaasını isyan ettirmeye çalışması gibi çeşitli olaylara dayandırılmıştır diyebiliriz3. Borjva, Şark Meselesi’ni Ortaçağ’ın başlangıcından itibaren Hıristiyan olan ve olmayan kavimlerin çarpışması olarak tanımlamaktadır. Edward Deriyo’ya göre de, Şark Meselesi Müslümanlarla Müslüman olmayanların kavgasıdır. Soloviyef ise meselenin düşünülemeyecek kadar eski zamanlardan itibaren Avrupa ile Asya’nın çarpışması olduğunu vurgulamaktadır. Hemen hemen bütün kaynakların ortak noktası Şark Meselesi’nin Türklerin Asya’dan Avrupa’ya geçmesiyle başladığı görüşünde birleşmektedir‛ (Ulusan, 2009: 230). 3 Şark Meselesi hakkında bkz: Edouard Driault, Şark Meselesi, ‚Bidâyet-i Zuhûrundan Zâmanımıza Kadar‛, Çev. Nafiz, Yay. Haz., Emine Erdoğan, Berikan Yay., 2. Baskı, Ankara, 2005; Ahmed Saib, Şark Meselesi, Yay. Haz. Saadetin Gömeç, Akçağ Yay., 1. Baskı, Ankara, 2008; Matthew Smith Anderson, Doğu Sorunu, 2. Baskı, İstanbul 2010; Bayram Kodaman, Sultan II. Abdülhamit 245 Şark Meselesi’nin dayandığı zihin dünyası, din odaklı olarak oluşmuş ve Haçlı zihniyetini besleyen bir etki yaratmıştır. İslamiyet denildiğinde ise hedefin Türkler olduğu tarih boyunca onlarca kez müşahede olunmuştur. Bu yüzden Şark Meselesi, Türkleri, ilk başta Anadolu’ya sokmamak anlayışını üzerinde yoğunlaşmış, Malazgirt Savaşı bunun başarılamadığını ilan etmiştir. Bir sonraki hedef, Türklerin Anadolu’da durdurulması olmuş ancak Miryakefalon Savaşı da bunu suya düşürmüştür. Sonrasında ise Avrupa’ya iyice yaklaşan Türklerin Rumeli’den atılması planlanmış, bu da Çirmen Savaşı’yla sonuçsuz bırakılmıştır. Niğbolu Savaşı ise Türklerin Avrupa’da yayılışının engellenmesi fikrînin fiiliyata geçmesini tarihin derinliğine göndermiştir. İkinci safha ise 1683-1698 kutsal ittifak savaşları sonunda imzalanan 1699 Karlofça Anlaşması ile başlamıştır. Bu safhada Türkler savunma durumuna geçmiştir. Batı, Türkleri Avrupa’dan ta Orta Asya’ya gönderme planını uygulamaya koymuştur. Öncelikle, Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Balkanlar ve Rumeli’deki Hristiyan tebaanın Osmanlı boyunduruğundan kurtarılması amacıyla Hristiyanları devlete isyan ettirerek, onların bağımsızlığı için çalışmalara başlanmıştır. İlerleyen süreçte de Hıristiyanlar hakkında çeşitli reformların yapılması talebi gelmiş ve bu vasıta ile Osmanlı içişlerine müdahale gerçekleşmeye başlamıştır (Gümüş, 2010: 530). Bu küçük açıklamadan anlaşılacağı üzere, Şark MeseleDevri Doğu Anadolu Politikası, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara, 1987; Hüner Tuncer, 19. Yüzyılda Osmanlı-Avrupa İlişkileri, Ümit Yay., Ankara, 2000; Raif Karadağ, Şark Meselesi, 2. Baskı, Emre Yayını, 2005;Hüner Tuncer, Metternich’in Osmanlı Politikası 1815-1848, Ümit Yay., 1. Baskı, Ankara, 1996; İlker Alp, Şark Meselesi veya Emperlalizmin Türk Politikası, Edirne 2008; Ali Sarıkoyuncu, "Şark meselesi ve Tarihsel gelişimi", Askeri Tarih Bülteni, Sayı: 36, Şubat 1994; Cevdet Küçük, ‚Şark Meselesi Hakkında Önemli Bir Vesika‛, Tarih Dergisi, Sayı: 32, Mart 1979. 246 Musa GÜMÜŞ si’ne yüklenen anlamlar, zaman zaman genişleyip zaman zaman da daralmıştır. Yani, Şark Meselesi, fırtınaya tutulduğu zaman dalgaları sahillere çarpan ve afaklara yükselen bir deniz (İsmail Faik, 1337: 28) gibi iki dünyanın içinde bulunduğu iklime göre seyir değiştirmiştir. Namık Kemâl’e Göre Şark Meselesi ve İmkânları Namık Kemâl ise Şark Meselesi denildiğinde, İki asırdan beri yanar dağlar gibi hiç umulmadığı bir zamanda âteş-engiz-i galeyân olarak zelzele-i sademâtiyle rûy-ı ‘arzın şeklini tağyir etmesinden korkulan devâhî-i siyâsetin adı olarak anlar (Namık Kemâl, 1327a: 1). Namık Kemâl, Şark Meselesi için aranan imkânını, Osmanlı topraklarında ortaya çıkacak herhangi bir olay olarak görür ve Şark Meselesi’nin gündeme gelip bir anda alevlenmesi için yettiğini anlatmaya çalışır (Namık Kemâl, 1303b: 454). O, Şark Meselesi’ne tarihî bir geçmiş biçerken yaşadığı dönemden İki asır öncesini ele alır ve iki asır öncesini Küçük Kaynarca Anlaşması ile başlatır. Bu durumu anlatmak için sözüne bu mes’eleyi Kaynarca mu’ahedesi doğurdu... diye başlar. Çünkü bu anlaşma ile Rusya Devleti Şark Hristiyanlarını hakk-ı himâyet kazanmakla İstanbul’un hüccet-i mülküne mâlik oldum itikadına düşer der (Karal, 1942: 286). Ona göre Şark Meselesi Batı’nın bir ürünüdür ve bunu Batı yürütür. Ancak Batı, bu meselede, çıkar çatışmaları yüzünden, kati bir sonuç alamaz. Bu yüzden Şark Meselesi sürekli gündemde kalarak çürüyüp kokar ve koklayanın burnunun düşmesine sebep olur hale gelir (Karal, 1942: 287). Bu hali ile de Şark Mes’elesi Avrupa’nın mübâhasesinin bir kalıtı haline gelir (Namık Kemâl, 1303b: 454). Namık Kemâl Şark Meselesi’nin çeşitli dinamiklerle ayakta durduğunu düşünür ve bunu, iç ve dış dinamikler diye ikiye ayırarak birkaç başlık ile anlatmaya çalışır. Namık Kemâl Şark Meselesi’nin en önemli dinamiklerinde birini kudret sorunu üzerinden açıklamaya çalışır ve meseleyi Os- manlı Devleti’nin ‚hastalığına‛ getirir (Namık Kemâl, Hürriyet, 24a: 1-2). Namık Kemâl, bu meseleye çok kafa yorar ve bunu tarihî dinamikler üzerinde açıklamaya çalışır. Önce geçmişe bakar, zaferlerden bahseder, Batı ile ilişkileri bu düzlemde anlamlandırmaya özen gösterir, süreci anlatır ve devletin geldiği son duruma işaret ederek her şeyin nasıl tersine döndüğünü belirtir ve bunun şark Meselesi’ni beslediğini ifade eder (Namık Kemâl, 1327a: 8). Gelinen noktada Osmanlı Devleti’nin Batı karşısındaki durumunu; Topun karşısına şişhâne, tüfeğin karşısına yatağan, süngünün karşısına sopa, tedbîrin karşısına hîle, mantığın karşısına şi’ir, terakkinin karşısına vukûf, intizâmın karşısına ihtilâl, ittifâkın karşısına tefrîka, fikrîn karşısına kavuk ile gittik diyerek çok veciz bir şekilde ifade eder (Namık Kemâl, 1327a: 8). Namık Kemâl, Osmanlıların geçmişine gider, ihtişamı görür ve bunun medeniyete yansımalarını büyük ilim adamları örnekleriyle anlatmaya çalışır. Türklerin geçmişte nasıl bir medeniyet seviyesine yükseldiğine işaret eder (Namık Kemâl, Hürriyet, 16: 7). Lakin zihin değişmiş ve şimdi artık durum eskisi gibi değildir. Türk namını kabul etmeyen bir ruh durumu yaşanmaktadır (Karal, 1942: 284). Cahillik ve tembellik de öyle bir hale gelmiştir ki, koskoca bir milleti tarihe gömmek üzeredir. Bir zamanlar yeryüzü aydınlatan bir millet karanlığın esiri olmak tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu, 19. asırda daha da hissedilir hale gelmiştir (Namık Kemâl, 1327e: 99). Osmanlı bu durumu nedeniyle ‚hasta adam‛ olarak nitelendirilmeye başlanır. Namık Kemâl de bu hastalığın sebeplerini devlet adamı yokluğu, para yokluğu, asker yokluğu şeklinde açıklar (Namık Kemâl, 1327e: 97-98). Avrupa ise eskisi gibi değildir. Onlar, nazariyat-ı ilmiyenin asar-ı hariciyeye tatbiki ile elde ettiği neticeleri sonunda göz kamaştırıcı Namık Kemâl'de Şark Meselesi’nin Gündemi: 1866-1869 Girit İsyanı azametine ulaşmıştır (Baykal, 1942, s. 190). Avrupa’da bir zihin değişikliği olmuştur ve bu, onları kültürel durumlarına uygun bir şekilde gerçekleşmiştir. Osmanlı Devleti’ndeki zihnî değişim tam anlamıyla kültüre, inanca ve itikada aykırı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu da bir zihniyet sorunu ortaya çıkarmıştır (Namık Kemâl, Hürriyet, 20: 1-2). Osmanlı Devleti’nin kudret sorununun doğal bir sonucu olan dış tahakküm Şark Meselesi’nin bir diğer dinamiğini oluşturur. Özellikle Rusya’nın politikaları üzerinden meseleye eğilen Namık Kemâl, bu politikaların kötü sonuçlarının sadece Osmanlı Devleti için değil bütün Avrupa’yı etkileyeceğini ifade eder ve bu konuda Batı’yı uyarmaktan geri durmaz (Aydın, 2009: 31). Namık Kemâl uyarısının temel mantığını Rus yayılmasının tehlikeleri üzerinde açıklamaya çalışır. O, bu söylediklerini tarihten aldığı örneklerle ispat etmeye çalışır. Kırım’ın Lehistan’ın ve Çerkez topraklarının bu günkü durumundan bahsederek vahâmeti ortaya koyup bu durumdan, devletlere, memnun musunuz, sorusunu yöneltir ve Avrupa’nın içinde bulunduğu kayıtsızlık halinden şikâyet ederek Hayf bu kadar gaflete! Yazık cihân-ı medeniyete der (Aydın, 2009: 32). Namık Kemâl uluslararası çıkarların kesiştiği noktaları da iyi bilir ve özellikle Hindistan konusunda İngiltere’nin dikkatini çekmeyi ihmal etmez. İngiltere’ye, Rus tehlikesi Afganistan sınırına dayanan Rusya’ya, İngiltere, ne ile karşılık verebilir? Hintlilerin muhtemel bir İngiliz-Rus savaşında Rusların yanında yer alması muhtemeldir der (Namık Kemâl, Hürriyet, 23: 1). Rusların Şark Meselesi’nin gündemde tutmakta kararlı olduğunu ifade eden Namık Kemâl, niyetlerini basın yoluyla da gizlediğini görür. Bunu şu sözlerle 247 açığa vurur: Ruslar şarkla ilgili yazdığı yazılarda o kadar nasihatçı bir dil kullanır ki, konuda bilgisi olmayanların, Rusların Osmanlı’yı sevdiğini, iyiliğini istediğini, bu konuda maksadını tam anlamıyla anlatamadığı için Avrupa’ya çekilmiş de oradan fikirlerini duyurmaya çalışan bir Müslüman olduğu zannedilir (Namık Kemâl, Hadika, 17: 2) Yine ona göre, Ruslar bir anlamda böyle davranarak hedef şaşırtması yapmaktadır. (Hürriyet, 1:). Ruslar Şark Meselesini Hristiyanlar lehine ayrıcalıklar talep ederek gündemde tutar, bu da meseleyi sürekli işler bir hale koymaktadır (Namık Kemâl, 1303b: 454-555). Namık Kemâl’e göre Rusya’yı, bu politikalarıyla bizim hasım-ı tabi’imiz olarak açık bir şekilde meydana vurur (Namık Kemâl, 1303b: 456). Namık Kemâl, büyük devletlerin Osmanlı politikalarında Şark Meselesi’ni gündemde tutmak için milliyetçilik düsturunu araç olarak kullandığına işaret eder ve Fransa’nın politikalarını örnek gösterir (Namık Kemâl, 1327b: 14). Fransa’nın böyle bir politika düzleminde hareket ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmak için fırsat yaratmak istediği Namık Kemâl’in dikkatinden kaçmaz. Namık Kemâl Avrupa devletlerinin şark ile ilgili politikalarının esas olarak çıkar çatışmalarına dayandığını ifade eder (Namık Kemâl, 1327a: 9). Namık Kemâl’in yaşadığı dönem ve sonrasında ortaya çıkan birçok olay bu düşüncelerin ne kadar yerinde olduğunu da gösterecektir. Şark Meselesi’nin itici dinamiklerinden bir diğeri Avrupa’da oluşan kamuoyudur. Avrupa kamuoyunun bilinçlenme sürecinde, başta Avrupalı düşünürlerin Türk ve İslam aleyhine yazdıkları yazılar, doğudan gelen ve çok büyük kısmı uydurma, abartılı, ön yargıya dayalı bilgiler, Av- 248 Musa GÜMÜŞ rupa gazetelerinde çıkan yalan-yanlış ve abartılı haberler önemli rol oynamıştır. Avrupa kamuoyunda şark ile ilgili yanlış bilgiye dayalı bilinçlenme ile birlikte ön yargı da Avrupa milletleri arasında yayılmıştır. Dolayısıyla şarkta meydana gelen en ufak bir hareketlilik Türklerin Hristiyan tebaaya karşı haksızlık, zulüm, işkence yaptığı ve nihayetinde de onları katlettikleri şeklinde yorumlanıyordu (Özon, 1997: 68-72). Namık Kemâl de bu iddiaları çürütmek için çabalamış durmuştur (Karal, 1942: 287). Namık Kemâl Batı’nın Osmanlı Devleti’ne karşı müdahaleci bir tutum içine girmeleri karşısında, onların tutumlarının ve suçlamalarının yersiz olduğunu ifade eder ve bunu tarihten örneklerle açıklamaya çalışır (Namık Kemâl, 1327b: 23). Namık Kemâl, Batı’nın bu yanlış yaklaşımlarından bahsettikten sonra Batı’yı uyarmaktan geri durmaz (Namık Kemâl, Hürriyet, 9: 1). Namık Kemâl, Batı’nın Osmanlı unsurları hakkındaki ıslahat taleplerini de Şark Meselesinin bir parçası olarak görür ve bunu bir müdahale aracı haline getirdiğini ifade eder. Bu konuda Tanzimat ve Islahat Fermanlarını örnek olarak gösterir ve şunları söyler (Namık Kemâl, 1327b: 11). Namık Kemâl’e göre Reşid Paşa, Tanzimat Fermanı’nı, dertlere deva olsun diye ilan etmiştir. Namık Kemâl, Tanzimat Fermanı’nın içeriği Batı’nın alışık olduğu bir şekilde oluşturulduğunu ayrıca savunur (Karal, 1942: 287). Namık Kemâl’e göre, Islahat Fermanı da Osmanlı Devleti’nin Batı’ya kendini hoş göstermek için ilan edilmiştir. Dolayısıyla Islahat Fermanı’nın, Şark Meselesi’nin önemli bir dinamiği haline geldiği yine Namık Kemâl tarafından belirtilir. (Namık Kemâl, 1327a: 5). Sonuçta her iki ferman da Osmanlı devlet adamları tarafından, işte bu hoş görünmek politikasının bir sonucu olarak ilan edilmiştir (Özon: 1997: 90-91). Namık Kemâl, iki fermanın yayınlanış sebebinde haklıdır. Birincinde çok açık olmasa da ikinci fermanda batı baskısı önemli bir etken olmuştur (Gümüş, 2008: 217-218). Şark’ın Meselesi Olarak Girit İsyanı 1866-1869 ve Şark Meselesi Şark Meselesi’ni gündeme taşıyan birçok etken 1866-1869 isyanında da kendini göstermektedir. Bu yüzden Girit Meselesi, Şark Meselesi’nin bir uzantısıdır ve siyasî projelerin hâlâ yürürlükte olduğunu gösterir. Şark Meselesi’nin yoğun olarak gündemde olduğu bu devirde Namık Kemâl Girit Meselesi’ne dair çözümlemeler yapıp çıkarımlarda bulunurken bu gerçeği hep göz önüne alır. O, bunu, Girid’de zuhûr eden şerâre-i ihtilâlin tesîriyle yine Şark Meselesi yeniden alevlenmiştir şeklinde dile getirir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 1). Namık Kemâl’e göre Girit’te meselenin uluslararası bir hal almasında Osmanlı Devleti’nin çok dinli ve milletli olmasının, Avrupa’nın Türkler ve Müslümanlar hakkında yanlış itikadda bulunmasının ve Osmanlı Devleti’nin kuvve-i ihtiyâta muhtâc olduğundan dolayı Avrupa’ya hoş görünmekte muztarr olması sının etkisi büyüktü (Namık Kemâl, 1327a: 5). Bu durum da, Şark Meselesi’ni, Devlet-i Aliyye’nin tamâmiyyet-i mülkiyyesini ihlâl-i tasavvuru şeklinde siyasî proje halinde devam etmesine neden olmuştu (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 430: 2). Böyle olunca da Devlet-i Aliyye (<) şark mes’elesinden dolayı şiddetli bir buhrân içine düşmüştür (Namık Kemâl, Hürriyet, 23: 1). Namık Kemâl Girit Meselesi’nin 1866-1869 dönemine dair çözümlemede bulunurken isyanın nedenleri, isyanda Yunanistan, Rusya, Fransa ve Amerika’nın etkisini ortaya koyarken ve Osmanlı Devleti ve İngiltere’nin Girit politikalarını ele alırken satırları arasına gizlenmiş bir Şark Meselesi gerçeğini görürsünüz. Onun, ortaya koyduğu düşüncelerden, Girit isyanının, Şark Meselesi’nin bir parçası olarak başladığını anlamaktayız. Namık Kemâl Girit’te Rumların adayı Yunanistan’a ilhak etmek için isyan ettiğini ifade eder. Bunun için Namık Kemâl'de Şark Meselesi’nin Gündemi: 1866-1869 Girit İsyanı Girit’teki bir takım ehl-i fesâd silâha sarıl*dılar] der (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 2). İsyandaki temel amaç, Girit’in Yunanistan’a katılması için uygun şartları hazırlanmasıdır (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 2). Bunun yanında çeşitli propagandalarla Batılı devletlerin meseleye müdahalesini sağlamaya çalışan asiler, amaçlarına ulaşacaklarını düşünüyorlardı (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 1). Namık Kemâl, gazetelerin bu konuda önemli işlev gördüğünü ifade ederek Rumlar lehine kamuoyu baskısı oluşturulmaya çalışıldığına işaret etmiştir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 2). Namık Kemâl’e göre Girit’teki asilerin sarıldıkları en önemli düşünce milliyetçilikti. Asiler bu düşünce ile Yunanistan’ın adaya olan ilgisini daha da arttırmaya çalışmaktaydılar (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 2). Giritli asiler bu konuda Fransız kaynaklı Avrupa milliyetçiğinden etkilendikleri Namık Kemâl’in anlatımlarında açıkça görülmektedir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 462: 1-2). Batılı devletlerin ise bunu kullanmakta ve müdahale aracı yapmakta istekli davrandıklarını; Cins ve mezhep ve kavmiyet ve istiklâl davaları şarka müte’allik her türlü mesâilde daimâ bir alet olagelmiştir (Namık Kemâl, 1327b: 20) şeklinde dile getirir. Namık Kemâl, Fransa örneğinde, milliyet ve mezhep ayrılıklarının uygun olanının Avrupalı devletler tarafından kullanıldıklarından bahsetmektedir (Namık Kemâl, 1327b: 19-20). Giritlilerin milliyetçi düşüncelerinin yanında mezhep konusunu gündemde tuttuklarını ifade eder (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 3). Girit’e bir Hristiyan vali atanması konusu da gündeme gelir, ancak Namık Kemâl buna sert bir şekilde karşı çıkar. Büyük devletlerin kendilerine reva görmedikleri bir konuda Osmanlı Devleti’ne baskı yapılmasını eleştirir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 2) Zira Namık Kemâl’e göre bu, Osmanlı Devleti’ne yapılmış büyük bir 249 haksızlıktır. Bu devletlerin İslam tebaasını yönetmek için Müslüman bir vali atadıkları görülmemesine rağmen bizden böyle bir talepte bulunmalarını garipser (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 3). Zira büyük devletlerin Şark’a (Osmanlı Devleti’ne) ait birçok meselede oldukça tarafgir davrandıkları özellikle 19. asır boyunca gözlenmiştir. Namık Kemâl’in yaşadığı dönemde ise bu durum daha da göz önünde bulunmaktadır. Şark Meselesi’nin yoğun olarak gündemde olduğu bu dönemde Namık Kemâl Girit Meselesi’ne dair çözümleme ve çıkarım yaparken bu gerçeği özellikle göz önünde tutar. Devletin içinde bulunduğu koşullar meseleyi böyle bir safhaya taşımıştır. Namık Kemâl’e göre Osmanlı Devleti, en güçlü olduğu dönemde bile hiç kimsenin hukukuna tecavüz etmemiştir ve bu durum, ona göre ecdadın övünülecek bir özelliğidir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 12). Zaten müstakil bir devletin içişlerine karışması uluslararası hukuka aykırıdır: Hukûk-ı milel ahkâmınca hiçbir devlet-i müstakilenin idâre-i dâhiliyyesine diğer bir devlet bi-hakkın müdâhale edemez. Bu ‘adem-i müdâhale usûlü birkaç seneden beri Avrupa’nın ittihâz etdiği politika mesleği iktizasındandır (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 1). Uluslararası hukukun ve Avrupa’nın kabul ettiği genel siyasî kaidenin devletler tarafından nasıl görmezlikten gelinir, Namık Kemâl bunu hayret ve kızgınlıkla karşılar. 1856 Paris Anlaşması’nda alınan kararlar gereğince hiçbir devletin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmaya hakkı olmadığını ifade eden Namık Kemâl’e göre, devletin iç işlerinde istediği tasarrufu gerçekleştirmesine hiç kimse bir şey diyemez (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 2). Bu hukuk işlerse Devlet-i Aliyye< şimdiki buhrândan dahi halelden sâlim olarak kurtulur (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 462: 250 Musa GÜMÜŞ 2). Yoksa yabancı müdahalesi olsa olsa yâ müşfikâne hareketi tavsiye ile Saltanat-ı Seniyye’nin merhâmetini tehyîc veyâhûd erbâb-ı isyânın Yunanistan’a iltihâk ârzûsunu terviç yolunda zuhura getirecektir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 2). Bu da devleti oldukça büyük zararlara uğratacaktır (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 2). Namık Kemâl’in burada vurguladığı şeyler, aslında Şark Meselesi’ni ortaya çıkaran sorunların asıl kaynağıdır. Namık Kemâl, diğer devletlerin kendi topraklarında ihtiyar ettiği tasarruflarında özgür ve buna müdahale edilemez olduğunu çeşitli örneklerle anlatmaya çalışır ve şöyle der: Memâlik-i Osmâniyye sekenesinin sülüsünden ziyâdesi milel-i gayr-ı müslimeden olmağla Saltanat-ı Seniyye bunları Rusya veyâ Yunan Devleti’ne vermek veyâhûd tebdîl-i mezheb etdirmek niyyetinde olmadığı olamayacağı mertebe-i bedâhetde bulunduğundan kendilerini her sûretle müsâvât-ı hukûkiyyeden müstefîd ederek eczâ-yı asliyyesine tamâmen ve kâmilen mecz etmekliği muktezâ-yı menâfi’inden ‘add edeceği âşikâr ise de Hristiyânlar’ın ba’zı tavâ’ifi her kangı eyâletde ‘umûmiyyet veyâ ekseriyyet kazanmışlar ise iğfâlât-ı ecnebiyyeye aldanarak hem-mezheblerinin ekseri nezdinde mültezim olan meslek-i ita’atden inhirâf ile hey’et-i milliyyenin izmihlâline çalışmakdadırlar. Bu hâlde Devlet-i ‘Aliyye hukûk-ı umûmiyye-i mülkiyyesinin muhâfazasına mahsûs olan silâh-ı müdâfa’ayı bunların eline nasıl teslim edebilir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 3). Namık Kemâl Rusya ve Avrupa’da bu konudaki uygulamaları şöyle hatırlatır: Rusyalu uhûd-ı mevcûdeyi ihlâl ederek Lehistan’ın altını üstüne getirdi. Mösyö de Bismark Almanya’nın hey’etini istediği sûrete çevirdi. Bunlar Avrupa’nın ahvâl-i ‘umûmiyyesine ta’alluk eden mesâ’il-i düveliyyeden iken hiçbir tarafdan müdâhale vukûbuldu mu? Sâ’ir devletlerin müstefîd olduğu hukûkdan biz niçün müstesnâ olalım (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 2-3). Avrupa’da uygulamalar böyle olduğu halde devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahale etmesinin anlamsızlığına değinen Namık Kemâl, bunun Osmanlı Devleti’ne çok zararının dokunduğuna işaret eder. Zira Girit örneğinde olduğu gibi dış müdahale sonucunda Osmanlı Devleti öyle bir hale düşecektir ki, kendini korumakta güçlük çekecektir (Namık Kemâl, Hürriyet, 4: 3). Namık Kemâl Girit’e dış müdahalenin bertaraf edilmesi için bir takım idarî düzenlemelerin yeterli olacağı inancındadır: Nizâmât-ı esâsiyye ve meclisin talimât-ı idâresi i’lân olundukdan sonra Girid usâtı gibi vatanın dâ’ire-i ittihâdından çıkmak isteyenleri himâyeye kimin haddi olur? ve mühassasât-ı dîniyye gibi bedelinde birkaç kat emlâk zabt olunmuş bir şey1e kim ne diyebilir? (Namık Kemâl, Hürriyet, 4: 1). Namık Kemâl Girit isyanının etrafını, Yunanistan’ın Girit tasavvurları, Büyük Devletlerin Girit politikaları ve Osmanlı Devleti’nin meseledeki yaklaşımları ve bunun etkilerini açıklayarak oluşturur. Bu konuda ilk olarak Yunanistan’ı ele alabiliriz. Namık Kemâl, Yunanistan’ın Girit’i ilhak etmeyi resmi politikalarının bir parçası olduğunu ifade eder (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 1). O, Yunanistan’ın bu politikalarında büyük devletlerin himayesini sağlamaya çalıştığını söyler (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 425: 1). Ancak devletlerin bu tutumunun yanlışlığını; Yunan Devleti’nin hiçbir surette kendisine taalluku olmayan böyle bir meselede resmen ortaya çıkarak, ortaya koyduğu iddi’ânın devletlere asla mazarrat-ı ehemmiyet olmayacağı meczûmemizdir. Fakat şurasını fevka’l-gaye ta’accüb etmekteyiz ki, Yunân Devleti bu istinâdâtı için hükûmetine mi beyân ediyor? Düvel- Namık Kemâl'de Şark Meselesi’nin Gündemi: 1866-1869 Girit İsyanı i Muazzama’nın Girid’de konsolosları yok mudur, var ise onlar Hristiyan’ın halini bilmezler mi? (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 425: 1) ifadeleriyle açıklamaya çalışır. O, Yunanlıların böyle asılsız iddialar üzerine bile-isteye gitmelerini doğru bulmamaktadır ve onlar, bu tavırlarıyla Girit’teki Hristiyanların mevcut durumuna zarar vereceğini belirtir. Namık Kemâl, asilerin Girit’in ilhakına meşruiyet zemini oluşturmak için buradaki Hristiyanların mazlumiyetinden bahsetmesine tepki gösterir. Bu iddiaların da dayanaksız olduğunu ifade ederek eleştirir ve <hemşehrilerinde olmayan bir fa’îdeye malik oldukları halde nasıl mazlûmiyetlerinden bahs olunur. Yunan içinde bu kadar feva’idden hisse-mend olmuş bir karye var mıdır diye sorar (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 425: 1). Yunanlıların adadaki faaliyetlerini gözler önüne sererek Girit’teki karışıklığın esas kaynağını ortaya koyar: Şimdi Yunânlılar Girid meselesinde bize ne mu’âmele etti? Devletlerinin gözü önünde alenî cemiyetler yaptılar, isyâna para ve mühimmât ve adamla mu’âvenet ettiler. Bunlar için mahsûs korsanlar tertîb eylediler< Zambrakaki Kronios gibi zabitler üniformalarıyla isyâna riyâset eyledi. < Şira’da mukaddema Giridli Müslümanı parçaladılar ve mu’ahharan bir Osmanlı zabitini yaraladılar (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 2). Namık Kemâl verdiği bu bilgilerle Yunanlıların Girit olaylarındaki rolünü ortaya koymuştur. Yunanlıların amacının Girit’in Yunanistan’a ilhakı olduğu bütün açıklığıyla ortada durmaktadır. Namık Kemâl bunu, şu cümlelerle açıklar: <düvel-i ecnebiyenin konsoloslarına istid’a ve ilân ve kararnâme namlarıyla verdikleri evrâkı göstermek kifâyet eder ki, bunlarda mazlûmiyet- 251 ten şikâyet olunarak hükûmetin ta’dili değil Yunanistan’a tahvîli istenilmiştir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 1). Yunanistan Girit’teki faaliyetlerini Osmanlı Devleti’nin uluslararası hukukunu ihlâl edecek tarzda sürdürmektedir: İmdi Girid Devlet-i Aliyye tasarruf-ı medîd ile hakken ve ba-husûs (<) tamamiyet-i mülk ve bendini hâvi olan Paris ahidnâmesiyle mukâveleten mülküdür. Yunanlıların harekât-ı vaki’asından asker sevketmek, korsan tertîb etmek, isyâna her türlü i’ane eylemek vükelası tarafından politikamız ona ma’ildir‛ diyerek Girid’i istediklerini resmen ilan [ettiler] (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 2). Yunanistan’ın bu faaliyetleri karşısında Osmanlı Devleti’nin kendi topraklarını koruma hakkına olduğu, yine Namık Kemâl tarafından ifade edilir (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 2). Namık Kemâl’e göre Yunanlıların Girit’te çıkardığı kargaşa ve işlediği cinayetler kesin savaş nedenidir: Devlet-i Aliyye’nin Şira’da parçalanmış olan ademlerin ihkâk-ı hakkına Yunan’ın muvafakat etmesi üzerine, kezalik Devlet-i Aliyye bi-hakkın ilân-ı harb edebilir (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 2). Namık Kemâl Yunanlıların gelenek haline getirdikleri Girit politikası mucibince Girit ahalisi ve usatını meşru hükûmetleri aleyhine isyana teşvik ettiklerini söyler ve Yunanlıların Giritli eşkıya taifesine maddi yardım yaptığını açıklar (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 2-3). Yunanlılar Girit’teki isyanın başarıya ulaşması için aktif bir şekilde Girit’e insan kaynağı da sağlamaktadır (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 1). Ancak bütün bunlara rağmen, Namık Kemâl meselenin geri dönülmez olmadığını da şöyle ifade eder: < Yunanistan’ın Girid’e korsan ve eşkıya irsâlinin önü alınmak icâb eder. Andan sonra mes’ele biter (Namık Kemâl, Hürriyet, 252 Musa GÜMÜŞ 27: 5). Asilerin Girit’teki faaliyetlerini organize etmek ve buna finansman sağlamak Yunanistan’ın tek başına yapabileceği bir şey olmadığını da sözlerine ekler (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 2-3). Namık Kemâl’e göre bu finansman işini Amerika yapmaktadır ve bunun için şu nedenler yetmektedir: Amerika me’mûrunun ‘alenen Girid ihtilâline sahâbet gösterüb adanın Yunanistan’a terki nasîhâtinde bulun*acak+ <Girid’in terkiyle Amerika cumhuruna Avrupa politikasına vesîle-i müdâhale ver*ecek+ < *ve+ Amerika cumhuru Avrupa’ya tırnak iliştir*ecektir+ (Namık Kemâl, Hürriyet, 20: 2). Bu gerekçeler, Amerika’nın Girit’teki isyan haline maddi-manevi destekte bulunmasına yetecek deliller sunmaktadır. Namık Kemâl’e göre sonuçta zarar gören ada halkı ve ada olmuştur (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 1-2). 1866-1869 Girit İsyanı ve Uluslararası Arena Büyük devletler Girit Meselesi’ni Şark Meselesi çerçevesinde değerlendirmişlerdir. Namık Kemâl’e göre, Avrupa’da işlenen Şark Meselesi, Osmanlı Devleti’nin etrafında meydana gelen olayları içerecek şekilde ele alınmaktadır: Girid Meselesi’nin zuhuru üzerinde Avrupa’da bir takım gazeteler Şark Meselesi tecdîd efkârıyla evvela usâtın mağdûriyeti hali, saniyen sâ’ir eyâlet-i Osmaniye’nin ihtilâli, salisen buralarda İslamiyet baki oldukça terakki-i medeniyetin fıkdanı ihtilâli iddiasına kıyam ederek birinci derecede erbâb-ı ihtilâlin is’af-ı âmâli ikinci derecede hudûd üzerinde bulunan bir takım memâlikimizin düvel-i mücâvireye ilhâkı hakkındaki tasavvurât-ı malûmenin fiile isâli üçüncü derecede bu kıtada bulunan hükûmet-i İslamiyenin bütün bütün izmihlâli talebiyle silâha müraca’at olunmasını devletlere tavsiye etmişti (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 430: 1-2). Görüldüğü gibi Avrupa basınında işlenen Şark Meselesi, çok yönlü amaç ve beklentilere cevap verebilecek bir şekilde tanzim edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin bir toprağı olan Girit üzerinde de politika tanzimleri için aynı meselenin sürekli gündemde tutulması, Şark Meselesi’ne işlerlik kazandırması bakımından önemlidir. Büyük devletlerin Girit Meselesi’ne yaklaşımları Şark Meselesi çerçevesinde şekillendiğinden büyük devletlerin hemen hepsini ilgilendiren Girit Meselesi, Avrupa siyasetini etkilemiştir. Bunda büyük devletlerin gerek Akdeniz’de dengeleri lehine çevirmek gerek Osmanlı Devleti’nin topraklarından pay kapmak gerek Hristiyanların koruyucusu olmak ve gerekse Avrupa siyasetinde hâkim güç olmak istemeleri etkili olmuştur. Bu yüzden büyük devletler Girit Meselesi ile ilgilenmişler ve Girit’teki vaziyeti kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde tanzim etmeye çabalamışlardır. Namık Kemâl büyük devletlerin Girit üzerindeki hesaplarını ve bunu sağlayacak politikalarını şöyle açıklamaya çalışır: Giridliler hakkında muhabbeti mübeyyin olmak üzere her büyük devletin en küçük me’mûrlarına gerek sahîh gerek yanlış isnâd olunan sözlerin en hakîkî politikasını bu işe idhâl etmeğe kifâyet eder. Bu isnâdât kabilindendir ki Prusya ile Amerika biri Almanya’yı zabt etmek ve biri Akdeniz’de bir adaya tasarruf eylemek içün Rusya ile birleşdiklerinden şübhe olunmuş idi (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 462: 1). Namık Kemâl’in burada söyledikleri, büyük devletlerin bir anda nasıl birbirleriyle anlaşabileceklerine önemli bir delildir. Avrupa’nın siyasî konjonktüründe meydana gelen hızlı değişmeler, özellikle Şark Meselesi etrafında Osmanlı Devleti’nin sürekli gündeme gelmesine sebep Namık Kemâl'de Şark Meselesi’nin Gündemi: 1866-1869 Girit İsyanı oluyordu. Girit Meselesi’nin Avrupa’da bu kadar yankı bulması ve büyük devletlerin dikkatini çekmesi, Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakıyordu. Bu noktada Namık Kemâl, Şark’a dair meydana gelen bir olayın Avrupa kamuoyunu nasıl galeyana getirdiğini şöyle anlatır: Efkâr-ı umumiyeye gelince; vakıa Avrupaca bir iki yüz seneden beri insanın her ferdine muhabbet ve acîzin her nev’ini himâyet fikrînde bulunmak terakki modalarından ma’dûd olarak şarkın hangi köşesinde bir silah patlamış olsa sadasının aksi garbın her tarafında hemen dağları taşları birbirine katacak gibi dehşetli bir velvele koparıyor (Namık Kemâl, 1327a: 4). Tabii ki bu, Avrupa devletlerinin şark ve Osmanlı politikalarını etkilemekteydi. Bu da Osmanlı Devleti’ni zaman zaman siyasî acziyet içine sürüklüyordu. Avrupa basınının uluslararası siyaseti etkileyen önemli bir etken olduğu gerçeğinden hareket eden Namık Kemâl, bunun Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahale edecek şartları hazırladığının farkındaydı: Gazeteler Girid ihtilâlini ve Yunanistan’ın ahvâlini serrişte tutarak buradaki Hristiyânlar’ın mazlûmiyyetinden ve mesâlîh-i dâhîliyye Avrupa devletlerinin müdâhale niyyetinden bahs ediyor (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 1). Basının Osmanlı Devleti’ni zora sokan bir diğer faaliyeti, Girit’teki Hristiyanların mağduriyeti propangandasıdır. Bu da Avrupalı devletleri harekete geçiren önemli konu idi (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 430: 1-2). Şark Meselesi’nin sürekli gündeme gelmesinin en önemli sebeplerinden biri şüphesiz Osmanlı topraklarının stratejik konumudur (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 253 458: 1-2). Bu konu Namık Kemâl’inde dikkatinden kaçmamıştır. O, Girit Meselesi’ni değerlendirirken Girit’in stratejik önemine atıfta bulunarak bunun Batı için özellikle Akdeniz dengesinde ne anlama geldiğinin farkındaydı. O, Girit’in bu stratejik konumunun büyük devletlerin dikkatini çektiğine işaret etmektedir. Ona göre, Girid Cezîresi bahr-ı Sefîdin vasatında olarak Avrupa ve Asya kıt’alarının sevâhiline mütekâbil ve müte’addid limân ve ormânların mahsûlâtı cihetiyle harb ü ticâret sefinelerinin barındırılmasına ve kıtâ’at-ı mezkure ile hıfz-ı mu’âmelâtı ticârete pek kâbil ve bir kerre burası ele geçirillirse Avrupa umuruna müdâhale maddesi dahi bi’t-tabi’ hâsıl olması ve bu maksada Rusya devleti tarafından revâc gösterilmesi üzerine Amerikalılar da Girid içün ibrâz-ı muhabbet olmağa başladığı... (Namık Kemâl, Hürriyet, 24b: 1-2) görülmekteydi. Bu durumun Şark Meselesini alevlendirmesi kaçınılmaz olacağından büyük devletlerin Girit’teki meseleye dâhil olmalarına sebep teşkil etmekteydi (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 1-2). Amerika’nın da ada ile ilgilenmesinin Girit’teki meseleyi bir miktar nazikleştireceğini anlayan Namık Kemâl, Şark Meselesi’ne müdahil yeni bir devletin daha zuhur ettiğine işaret ederek bu konudaki endişelerini; Amerika cumhûrunu dahi külliyyet üzre müşterek zannediyoruz ve buna mebnî mes’elenin bidayetinden beri görüb söylemekden hâlî olmadığımız gibi Girid’in i’âde-i asâyîşini cüz’î müddetde hâsıl olacağı ümidinden vazgeçüb işin bundan sonra kesb-i ehemmiyyet edeceği ve belki bi’l-âhire Girid elden gideceği havfında bulunuyoruz. *Bu yüzden,+ Amerikalılar 254 Musa GÜMÜŞ da Girid içün ibrâz-ı muhabbet olmağa başla*mıştır+ sözleriyle dile getirir (Namık Kemâl, Hürriyet, 24b: 3). Çünkü Şark Meselesi demek, Osmanlı topraklarının bir kısmını sorunlu bir sürece sürüklemek demekti. Bu da Girit özelinde değerlendirildiğinde adanın kaybedilme sürecini keskinleştirecektir. Zira Girid eşkiyâsına şefkat gösterilerek Yunanistan’a terki içün Amerika cumhuru tarafından geçende Devlet-i ‘Aliyye’ye tebligât-ı mahsûsa icrâ olundu (Namık Kemâl, Hürriyet, 14: 2). Amerika’nın Girit Meselesi’ne dâhil olmasının kendi açısından haklı gerekçeleri vardı. Çünkü Girit yoluyla Avrupa’daki siyasî vaziyete müdahale ederek buraya tırnak iliştir[ecektir] (Namık Kemâl, Hürriyet, 20: 2). Böyle bir siyasî amaç Amerika’yı Girit’teki meseleye müdahil olmasına sebep olacaktır. Şark Meselesi’nin bir diğer takipçisi Rusya’dır. Rusya Girit’teki isyan ve kargaşa nedeniyle meseleden en fazla faydalanmak isteyen devletlerin başında gelir (Namık Kemâl, Hürriyet, 14: 2-3). Rusya’nın 19. yüzyılda Osmanlı Devleti ile oluşturmuş olduğu ilişki düzlemi, Osmanlı Devleti’ne karşı politikalarını şekillendirirken Şark Meselesi’ni besleyen bir etkide bulunmuştur. Zira Rusya Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren hemen her meselenin içinde bulunarak olabilecek en iyi şartlarda kendine siyasî, ekonomik ve sosyal menfaat sağlamak yolunu tutmuştur. Bu, Girit Meselesi’nde açıkça görülmüştür. Namık Kemâl, Girid Meselesini Rusya politikası doğurduğundan bu iki şey biribirinden ayrılmaz der (Külliyat-ı Kemâld, 1327: 158) ve bunu, Rusya’ya gelince işte bu ‘arbededen istifâde edecek ancak o’dur sözleriyle açığa vurmaya çalışır (Namık Kemâl, Hürriyet, 14: 2). Bu, Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahale etmek için fırsat verecektir: Vâki’a isti’lâ-yı ‘âlem ârzûsundan başka dünyâda bir kâ’ideye tâbi’ olmayan Rusyalu hem-civârı olan Saltanat-ı Seniyye’yi iz’âf edecek böyle bir mes’eleye müdâhale etmek ister (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 3). Bu da, hem Girit’in Osmanlı egemenliğinden çıkmasına neden olacak hem de Rusya’yı Girit’te etkin olacak şartları hazırlayacaktır (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 2). Rusya’nın, Girit’in Yunanistan’a terki yönünde tavır koyması buna dair önemli işaretlerden biri olarak değerlendirilebilir (Namık Kemâl, Hürriyet, 14: 2-3). Rusya’nın Şark Meselesi’ni de politikalarına alet ederek Girit’teki durumu kullanmaya çalıştığını, yine Namık Kemâl’in söylediklerinden anlıyoruz (Namık Kemâl, İbret, 74: 1-2). Bu yüzden meselenin sürekli devam etmesini istiyor ve böylece buradan hem siyasî menfaat sağlıyor hem de Osmanlı Devleti’ni dâhilî karışıklıklar içinde bırakıyordu (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 458: 1). Yine, Rusya’nın, Osmanlı Devleti’nin dağılmasını sağlayacak bütün fırsatların içinde olmayı kendilerine düstur edindiği, ortaya çıkan birçok olayda görülmüştür (Namık Kemâl, İbret, 74: 1). Namık Kemâl, Bize kalırsa bunda Yunan’ın bir cihet-i istinâdı vardır ki o da Rusya’nın Bâbıâlî tarafından dâ’imâ gösterilmekde olan cehl ü batâletden istifâde ederek mümkün olabilirse devletin bir cüz’ünü daha gürültüsüzce tefrîk içün etdiği teşebbüslerdir şeklindeki sözleriyle Girit’i Osmanlı Devleti’nden ayırmak için fırsat kolladığına işaret etmektedir (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 2). Namık Kemâl, Rusya bu politikalarla Avrupa için de tehdit oluşturduğunu ifade ederek Avrupa’yı uyarmaktan geri durmaz (Namık Kemâl, Hürriyet, 23: 2). Rusya’nın bu politikalarının en önemli amacı sıcak denizlere inmek için uygun siyasî koşullar oluşturmaktır. Rusya’nın güçlenmesinin Avrupa için ne kadar büyük tehdit olabileceği yine Namık Kemâl tarafından ifade edilir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 2). Namık Kemâl meseleyi Osmanlı açısından değerlendirerek Osmanlı Devle- Namık Kemâl'de Şark Meselesi’nin Gündemi: 1866-1869 Girit İsyanı ti’nin güçlü olmak zorunda olduğuna işaret eder (Namık Kemâl, Hürriyet, 23: 1-2). Bunun yanında İngiltere’nin bu meseleyi göz ardı edemeyeceğini ifade eden Namık Kemâl, Girit’in, Rusya’nın da tavassutuyla, Yunanistan’a bırakılmasının zor olduğunu, zaten İngiltere’nin Girit’teki isyancılara başından beri yüz vermediğini Girid’deki İngiltere konsolosu erbâb-ı ihtilâlin ‘arz-ı hâlini bile kabûl etmedi sözleriyle ifade eder (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 3). İngiltere’nin, Girit’teki karışıklıklardan Yunanlıların mesul olduğu açıklamalarını ve adada Osmanlı askerinin Hristiyan halka kötü muamele ettiği iddialarını kabul etmemesini, Girit’in Osmanlı’dan kopmayacağına işaret saymıştır (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 462: 1-2). Namık Kemâl’e göre İngiltere’nin Girit’teki meseleye yaklaşımı, Amerika’nın ada ile ilgilenmeye başlaması ile ilgilidir (Namık Kemâl, Hürriyet, 20: 4). Namık Kemâl, İngiltere merkezli değerlendirmelerini İngilizlerin Osmanlı Devleti’nin lehinde bir tutum sergileyeceği gerçeğini kabul ederek yapar. Namık Kemâl, Girit Meselesi’nde Fransa’yı da işin içinde görür (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 430: 2). Zira Girit Meselesi, Fransa için önemli bir dış politika malzemesidir (Namık Kemâl, 1327b: 15). Bunun için de Fransa Rusya ile birlikte hareket eder (Namık Kemâl, Hürriyet, 20: 3). Bâbıâli’nin güvendiği III Napolyon’un Katoliklik ve milliyetçilik fikirlerini Şark’ı tanzim etmede kullandığını söyleyen Namık Kemâl, Girit’te hadisenin o kadar uzamasına Âli ve Fuat Paşaların III Napolyon’a güvenmelerinin sebep olduğunu öne sürer (Namık Kemâl, 1327b: 14-15). Namık Kemâl’e göre Fransa’nın Rusya ile kurduğu ilişki biçimi nedeniyle Girit’i Yunanistan’a terki konusunda Rusya ile benzer bir politikaya yönelmiştir (Namık Kemâl, 1327b: 15). Osmanlı Devleti’nin içinde bulun- 255 duğu durumu Şark Meselesi’nin gündemden düşmemesinin en temel sebeplerinden biri olarak gören Namık Kemâl, devletin son 15-20 yıllık dönemini değerlendirerek çıkarımda bulunur. Çünkü Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışılması, bizatihi Şark Meselesi’nin temel ruhuna uygundur. Ancak bu durum son 10-15 yıl içinde oluşmuştur: Bundan on yedi on sekiz sene mukaddem Memleketeyn’de bir meclis-i resmîde Devlet-i ‘Aliyye’nin ‘aleyhinde söz söyleyen İspanya elçisini ne Avrupa’ya ve ne de İspanya devletine danışmaksızın eline pasaportunu verüb İstanbul’dan tard eden Devlet-i ‘Aliyye diye söze başlar (Namık Kemâl, Hürriyet, 9: 1). 1866-1869 Girit isyanı sırasında ise durum oldukça farklıdır: Girid ihtilâline sebebiyyetleri evrâk-ı resmiyye ile müsbet olan ecnebi konsoloslarını tard etmek nerede, nişânlar ve murassa’ kutularla taltif ü tatyîbe çabalıyor (Namık Kemâl, Hürriyet, 9: 1). Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu acziyet Girit Meselesi’nin bu kadar büyümesine yol açmıştır (Namık Kemâl, Hürriyet, 9: 1-2). Bu ise devlete büyük zararlar vermektedir. Devletin bu meseledeki aczinin dışarıdaki propagandalar için önemli bir malzeme olduğu (Namık Kemâl, Tasvîri Efkâr, 462: 1-2), bunların da Osmanlı Devleti’ni kötü etkilediği, Namık Kemâl’in dikkatinden kaçmaz (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 3-4). Osmanlı Devleti’ndeki bu güç sorunu dışa bağımlı politikalar yürütmesine sebep olmaktadır. Namık Kemâl’e göre ise bu, ancak muktedir olunduğu zaman ortadan kalkacaktır (Namık Kemâl, Hürriyet, 23: 3). Namık Kemâl, Girit’in Osmanlı Devleti’nin mülkü olduğunu ve bunun uluslararası anlaşmalarla kabul edildiği gerçeğinden hareket eder ve 1856 Paris Anlaşması’nı bu konuda önemli bir belge 256 Musa GÜMÜŞ olarak görür (Namık Kemâl, Hürriyet, 27: 5). Bu anlaşma Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü garanti eder. Bu yüzden Osmanlı Devleti’nin Girit’te aldığı ve almayı düşündüğü tedbirlerin meşruiyetini tartışmaz. Devlet, meselenin üstesinden gelmek için üç aşamalı bir hatt-ı hareket sergilemelidir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 2). Namık Kemâl bu üç aşamayı şöyle sıralar: tatyîb (iyi muamele), terhîb (korkutma) ve te’dîb (haddini bildirme). Bunların sırası geldiğinde hepsini gerekli gören Namık Kemâl isyanı önlemek için ise hukûkî ve askerî her yolun kullanılmasının vâcip olduğunu ifade eder (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 2). Böyle bir sürecin önünde hukuken ve siyaseten bir engel olmadığı yine Namık Kemâl tarafından ifade edilir. İsyan söz konusu olursa hükûmetin def’-i ihtilâl içün ‘asker sevk etmesine kim mâni’ olabilir? diye sorar (Namık Kemâl, Hürriyet, 14: 6). Çünkü Girit’te bulunan Müslümanların can güvenliğini sağlamak devletin görevidir. Burada bulunan Müslümanlar asiler tarafından zulme maruz bırakılmaktadır (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 5). Bu yüzden de Girid’de *<+ bahâdırân-ı ‘asâkirin muhâceme-i ‘umûmiyyesinden başka başka istenilecek bir şey kalmamışdır (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 423: 4). Namık Kemâl Girit Meselesine dair ortaya koyduğu çözüm önerilerini sıralarken sürecin ona gösterdiği en önemli şey, Girit’teki asilerin, her ne yapılırsa yapılsın, kanaat etmeyecekleridir (Namık Kemâl, Tasvîr-i Efkâr, 465: 2-3). Girit’in Osmanlı Devleti’nden ayrılması süreci bunu açık bir şekilde göstermiştir. Dolayısıyla Namık Kemâl, isabetli bir yaklaşımlar bütünü ortaya koymuştur. SONUÇ Şark Meselesi, Osmanlı Devleti’nde iç ve dış siyaseti etkileyen en önemli konulardan biridir. Osmanlı Devleti’nin hemen hemen son iki asrında gündemi oldukça sık meşgul eden en önemli siyasî meseleler bütünüdür. Devletin son asrını da oldukça etkileyen bu mesele, Osmanlı ülkesinde meydana gelen birçok meselenin de kaynağı olmuştur. Bu yüzden de 19. asrını incelerken bu meseleden bağımsız düşünmek zaman zaman isabetli olmayabilir. Şark Meselesi Osmanlı topraklarında meydana gelen sorunların uluslararası bir hal almasında önemli bir yeri olan Şark Meselesi, bu sorunlarda muhatapların ikiden fazla olmasına neden olmuştur. Bunun doğal bir sonucu olarak da devletin iç işlerine müdahale de sık sık gelmiştir. Özellikle gayrimüslim Osmanlı tebaası arasında çıkan sorunlarda bu durumu daha açık bir şekilde müşahede edebiliyoruz. Osmanlı devlet adamlarını diplomasi konusunda oldukça çetrefilli bir duruma sokmaktaydı. Bu yüzden devlet iradesi geçerliğini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktaydı. Siyasî acziyet söz konusu oluyordu. Bunu, 19. asırda meydana gelen birçok olayda müşahede edebilmekteyiz. 1866-1869 Girit İsyanı ve Girit Meselesi bu konuda verilebilecek önemli örneklerden biridir. Bu isyan sırasında devleti kriz yönetimi adına aldığı birçok tedbir ve ortaya koyduğu politikalar dış müdahaleler sebebiyle akim kalmış, devletin meseledeki haklılığı çoğu kez görmezden gelinmiştir. 1866-1869 isyanının fiili aktörleri adadaki isyancılar ve bunlara insan ve maddi kaynak sağlayan Yunanlılar olurken fikrî aktörleri de başta Rusya, Fransa ve Amerika olmuştur. İngiltere ise çıkarları gereği Osmanlı Devleti’nin lehinde bir politika gütmüştür. Bu devletlerin ortaya koyduğu politikaları Şark Meselesi etrafında değerlendiren Namık Kemâl, konuyu yazı ve makalelerinde geniş bir şekilde işlemiştir. Namık Kemâl, devleti sona götüren sorunlara sergilediği isabetli yaklaşımlarla, meselenin birçok boyutuna vakıf olduğunu göstermiştir. O, Şark Meselesi’nin, sadece tarih bilgisiyle anlaşılacak bir mesele olmadığının bilincini taşımaktaydı. Ancak tarih bilgisi onun için önemli bir yerde olmasına rağmen o tek başına tarihî bilgiyle de mese- Namık Kemâl'de Şark Meselesi’nin Gündemi: 1866-1869 Girit İsyanı leye yaklaşmaz. O, Batı’nın dinî ideolojisinin bilinmesi gerektiğine inanır. Yine karşılaştırmalı uluslararası ilişkiler bilgisine başvurur. Bu yüzden 1866-1869 Girit İsyanı’nda görüldüğü üzere meselenin sadece Osmanlı Devleti’ne dönük yönüne takılıp kalmamış, özellikle dış cihetlerini derinlemesine irdelemekten geri durmamıştır. Tabii ki bu, Namık Kemâl’in çok önlü bir münevver olmasını bir sonucudur. Zira o, meselenin tarihî, siyasî, iktisadî ve zihniyet boyutlarına vakıftı ve bu, onun mesele ile ilgili fikirlerinde açıkça görülmektedir. Girit Meselesi’nde ortaya koyduğu fikirleri ve çözüm önerileri onun bilgi ve tecrübî birikimlerini açık bir şekilde ortaya koymuştur. KAYNAKÇA Alp İ.( 2008), Şark Meselesi veya Emperlalizmin Türk Politikası, Edirne: T.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayını. Anderson M. S.( 2010), Doğu Sorunu, 2. Baskı, İstanbul: Yapıkredi Yayını. Aydın, M.( 2009), ‚Namık Kemâl'in Siyasî Yazılarında Rusya'nın Şark Meselesindeki Yeri ve Memleketeyn Meselesi‛, Erdem, (53), Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını. Baykal, Bekir Sıtkı (1942), ‚Namık Kemâl‟e göre Avrupa ve Biz‛, Namık Kemâl Hakkında, Ankara: Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Enstitüsü Neşriyatı. Gümüş, Musa (2010), ‚ Namık Kemâl’in Fikir Dünyasında Şark Meselesi‛, Doğumunun 170. Yılında Uluslararası Namık Kemâl Sempozyumu (2022 Aralık 2010, Tekirdağ),,Cilt: 1., Tekirdağ: 529-542. Gümüş, Musa (2008), ‚Anayasal Meşrûtî Yönetime Medhal: 1856 Islahat Fermanı’nın Tam Metin İncelemesi‛, Bilig, (47), Ankara. İsmail Faik (1337), Üç Muamma Garb Mesele- 257 si, Şark Meselesi, Türk Meselesi, İstanbul: Kader Matbaası. Karadağ R.(2005), Şark Meselesi, 2. Baskı, İstanbul: Emre Yayını. Karal, E.( 1942), Namık Kemâl ve Şark Meselesi‛, Namık Kemâl Hakkında, Ankara: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Enstitüsü Neşriyatı. Namık Kemâl (İbret, 59), ‚Alman Sefiri ve Şark Mes’elesi‛, İbret, Sayı: 59,. 1285/1868. Namık Kemâl (Hürriyet, 23), ‚Şark Mes’elesi’ne Dair‛, Hürriyet, Sayı: 23, 1285/1868: 1-5 Namık Kemâl (Hürriyet, 14), ‚Avrupa’nın Ahvâl-i Hâzırâsı‛, Hürriyet, Sayı: 14, 1285/1868: 1-3. Namık Kemâl (Tasvîr-i Efkâr, 423), ‚Bend-i Mahsûs Girit Meselesi’ne Dairdir‛, Tasvîr-i Efkâr, Sayı: 423, 1283/1866: 1-4. Namık Kemâl (Hürriyet, 9), ‚Devlet-i ‘Aliyye’yi Bulunduğu Hâl-i Hatarnakden Halâsın Esbâbı‛, Hürriyet, Sayı: 9, 1285/1865: 1-3. Namık Kemâl (Tasvîr-i Efkâr, 425), ‚Girit Meselesi’ne Dair‛, Tasvîr-i Efkâr, Sayı: 425, 1283/1866: 1-2. Namık Kemâl (Hürriyet, 24a), ‚Hasta Adam‛, Hürriyet, Sayı: 24a, 1285/1868: 1-2. Namık Kemâl (1327e), ‚Hasta Adam‛, Külliyat-ı Kemâl Makalat-ı Siyasîye ve Edebiye, I. Tertib, 3, İstanbul: Selanik Matbaası: 97-101. Namık Kemâl (Hürriyet, 1), ‚Hubbü’lVatan Mîne’l-İman‛, Hürriyet, Sayı:1 1285/1868: 1-2. Namık Kemâl (Tasfir-i Efkâr, 462), ‚Kurye D'Orian'da Görülen Makalenin Mealidir‛, Tasfir-i Efkâr, Sayı: 462, 1283/1866: 1-2. Namık Kemâl (Hürriyet, 20), ‚Memâlik-i Osmaniye’nin Yeni Mukasemesi‛, 258 Musa GÜMÜŞ Hürriyet, Sayı: 20., 1285/1868: 1-5. Namık Kemâl (Tasvîr-i Efkâr, 430), ‚Osmanlı İmparatorluğu’nun Taksimi‛, Tasvîr-i Efkâr, Sayı: 430, 1283/1866, Sayı: 430: 1-2. Namık Kemâl(1303a), ‚Şark Mes’elesi Hakkında Bir Mütalaa‛, Müntehabat-ı Tasvîr-i Efkâr, I. Kısım: Siyasât, İstanbul: Matbaa-i Ebuzziya: 424-429. Namık Kemâl (1327a), ‚Şark Mes’elesi I‛, Külliyat-ı Kemâl Makalat-ı Siyasîye ve Edebiye, I. Tertib, 3, İstanbul, Selanik Matbaası: 1-9. Namık Kemâl (1327b), ‚Şark Mes’elesi II‛, Külliyat-ı Kemâl Makalât-ı Siyasîye ve Edebiye, I. Tertib, 3, İstanbul, Selanik Matbaası: 9-20. Namık Kemâl(1327c), ‚Şark Mes’elesi III‛, Külliyat-ı Kemâl Makalat-ı Siyasîye ve Edebiye, I. Tertib, 3, İstanbul 1327: Selanik Matbaası: 21-26. Namık Kemâl (1327d), ‚Girit Meselesi ve Rusya Politikası‛, Külliyat-ı Kemâl Makalat-ı Siyasîye ve Edebiye, I. Tertib, 3, İstanbul 1327: Selanik Matbaası: 159-163. Namık Kemâl (1303b), ‚Şark Mes’elesine Dair Bir Layihadır‛, Müntehabat-ı Tasvîr-i Efkâr, I. Kısım: Siyasât, İstanbul: Matbaa-i Ebuzziya: 454468. Namık Kemâl (Hürriyet, 23), ‚Şark Meselesi’ne Dair‛, Hürriyet, Sayı: 23, 1285/1868: 2. Namık Kemâl (Tasvîr-i Efkâr, 458), ‚Şark Meselesi’ne Dair‛, Tasvîr-i Efkâr, Sayı: 458, 1283/1866: 1-2. Namık Kemâl (Hadika, 17), ‚Şimâle Nîm Nigâh‛, Hadika, Sayı: 17., 1289: 1-2. Namık Kemâl (Hürriyet, 5), ‚Türkistân’ın Esbâb-ı Tedennisi‛, Hürriyet, Sayı: 5., 1285/1868. Namık Kemâl (Hürriyet, 4), ‚Veşâvirhüm Fil-emr‛, Hürriyet, Sayı: 4, 1285/1868: 1-4. Namık Kemâl (Hürriyet, 24b), ‚Yine Girit Mes'elesi Tazelendi‛, Hürriyet, Sayı: 24b, 1285/1868: 2-4. Namık Kemâl (Hürriyet, 27), ‚Yunan Meselesi‛, Hürriyet, Sayı: 27, 1285/1868: 1-5. Namık Kemâl (Hürriyet, 16), Usûl-î Meşverete Dair Geçen Numerolarda Münderic Mektûbların Dördüncüsü‛, Hürriyet, Sayı: l6, 1285/1868: 78. Özon M. N.(1997), Namık Kemâl ve İbret Gazetesi, İstanbul: Yapı Kredi Yayını. Şahin H. (2006), ‚ Şark Meselesi Çerçevesinde Osmanlı-İngiliz İlişkilerine Genel Bir Bakış (Başlangıcından Paris Barışı’na Kadar)‛, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Prof. Dr. Zeki Başar Özel Sayısı, (29), Erzurum. Ulusan, Şayan (2009), ‚Şark Meselesi’nden Sevr’e Türkiye‛ ÇTTAD, VIII/18-19, (Bahar-Güz): s: 229-256.