TSK Personelinde Kardiyovasküler Risk Değerlendirmesi

advertisement
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
Araştırma/Research Article
TAF Prev Med Bull 2009; 8(5):373-380
TSK Personelinde Kardiyovasküler Risk Değerlendirmesi
[Cardiovascular Risk Assesment at the Personnel of Turkish Armed Forces]
ÖZET
AMAÇ: Bu çalışmada TSK personelinin kardiyovasküler risk profilini çıkarmak ve yüksek riskli
bireylerin değerlendirme sonuçlarını sunmak amaçlanmıştır.
YÖNTEM: 2006-2007 yıllarında bir garnizondaki 1311 TSK personelinde anket ile sigara kullanımı,
hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi, aile hikayesi, fiziksel aktivite, kardiyovasküler hastalık tanısı
veya yakınması olup olmadığı sorgulandı. Risk faktörü sayısı ≥2 veya risk faktörü olmasa da aktif
kardiyak yakınması olan toplam 249 kişiden 176’sına (%71) fiziki muayene, EKG, ekokardiyografi ve
biyokimyasal testler (lipid profili, açlık kan şekeri), yüksek riskli olanlara (n=14) eforlu EKG testi
uygulandı. İstatistiki analizler Ki-Kare testi, Fisher’s exact test veya Student-t test ile SPSS 11.0
kullanılarak yapıldı.
BULGULAR: 1311 bireyin (yaş 32,6 ± 6,7 yıl, %98,7 erkek) %24,3’ünde risk faktörü yoktu. Sigara
%43,0, hipertansiyon %5,2, diyabet %2,7, hiperkolesterolemi %17,5, aile hikayesi %28,8, kilo
fazlalığı (VKİ>25) %20,8, hareketsiz yaşam %18,0 oranlarında bulundu. Yaşla birlikte kilo fazlalığı,
hareketsiz yaşam, tipik göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı gibi yakınmalarda anlamlı bir artış izlendi
(p<0.001). Sigara kullanımı tüm yaşlarda benzer sıklıktaydı. Framingham 10 yıllık risk skorları ise 40
yaşına kadar %1,6 değerinde seyrederken 40 yaşlarından itibaren katlanarak artış göstermekteydi.
Araştırılan 176 bireydeki bulgular genel anket populasyonuna oranlandığında %2,7 kardiyovasküler
hastalık (koroner arter hastalığı %0,6, kapak hastalığı %1,1, ritim-ileti bozukluğu %0,8, diğerlerikonjenital, periferik damar hast. vs- %0,2) tespit edildi. 22 hastada (%1,7) hafif sol ventrikül
konsantrik hipertrofisi tespit edildi. Yeni tanı konan 15 hastaya tedavi başlandı ve 3 hasta ileri merkeze
sevkedildi.
SONUÇ: Kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi, erken tespit ve tedavisine yönelik risk sınıflaması
ve azaltma çalışmaları tüm dünyada önem kazanmaktadır. Benzer çalışmaların yürütülmesi
ülkemizdeki kardiyovasküler mortalite ve morbidite sıklığını azaltacaktır.
SUMMARY
AIM: In this study we aimed to evaluate the cardiovascular risk profile of Turkish Armed Forces
(TSK) personnel and also to determine the ones at high risk.
METHOD: Totally, 1311 individuals were participated in a questionnaire. Smoking, hypertension,
diabetes, hyperlipidemia, family history, physical activity, previous cardiovascular disease or
symptoms were interrogated. Of the 249 individuals with ≥2 risk factors or even not exist risk factors
but having active cardiac complaint; 176 volunteers (%71) were performed physical examination,
ECG, echocardiography, and biochemical tests (fasting glucose, lipid profiles etc) and the ones with
high risk (n=14) were performed exercise stress test. Statistical analysis was performed by Chi-Square
test, Fisher’s exact test and Student t test using SPSS 11.0 for Windows.
RESULTS: Of 1311 subjects (age 32.6 ± 6.7, %98.7 male), 24.3 % had no risk factors. Rate of
Smoking, hypertension, hyperlipidemia, family history, overweight (BMI>25 kg/m2), and inactivity
were 43.0%, 5.2%, 2.7%, 17.5%, 28.8%, 20.8% and 20%, respectively. Rate of overweight, inactivitiy,
and typical chest discomfort were significantly increased with age (p<0.001). Smoking was similar in
all age groups. While the the ten year-Framingham risk score was %1.6 before 40 years old, it was
significantly increased then. Of 176 subjects, when rated general poll population, cardiovascular
diseases rate was 2.7% (coronary 0.6%, valvular 1.1%, rhytm-conductance 0.8%, and other congenital, peripheral vascular etc. 0.2%) compared to whole group. 22 patient had left ventricular
hypertrophy due to valvular diseases or hypertension. Newly diagnosed 15 patients were started on
medication, and three subjects referred advanced medical center.
CONLUSION: Risk stratification and modification gain importance for an earlier diagnosis and
treatment of cardiovascular diseases worldwide. Similar society based projects could also reduce the
morbidity and mortality of cardiovascular disease in our country.
GİRİŞ
Kalp ve Damar hastalıkları tüm dünyada ölüm
nedenleri arasında en başta gelmektedir (1). Bu
hastalıkların önlenmesi ve prevalansının azaltılması
amacıyla risk sağaltımı tüm dünyada en öncelikli
www.korhek.org
1
Zekeriya Arslan ,
Mustafa Aparcı2,
Ejder Kardeşoğlu3,
4
Atila İyisoy ,
4
Sedat Köse ,
4
Hürkan Kurşaklıoğlu ,
4
Ersoy Işık
1
Gelibolu Asker Hastanesi,
Kardiyoloji Servisi,
Hava Harp Okulu Hastanesi,
Kardiyoloji Servisi, İstanbul
3
GATA Haydarpaşa Eğitim
Hastanesi Kardiyoloji Servisi,
İstanbul
4
GATA Kardiyoloji A.D.,
Ankara
2
Anahtar Kelimeler: TSK
Personeli, Kardiyovasküler
Risk Faktörleri
Key Words: Turkish Armed
Forces Personel,
Cardiovascular Risk Factors
Sorumlu yazar/
Corresponding author:
Zekeriya Arslan
Gelibolu Asker Hastanesi,
Kardiyoloji Servisi, Gelibolu,
Çanakkale, Türkiye.
[email protected]
konular arasında yerini almıştır (2,3,4). Gelişmiş
ülkelerde toplum tabanlı programlar sayesinde
kardiyovasküler ölüm oranlarında belirgin bir azalma
sağlanmış (5,6), ancak ülkemiz gibi gelişmekte olan
ülkelerde bu kazanım sağlanamamıştır. Türkiye’de bu
373
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
konuda geniş çaplı bir prevalans araştırması olan
TEKHARF çalışmasında (7), 2000’li yıllarda koroner
kalp hastalığının %8,1 oranlarına ulaştığı ve bilinen
ölüm nedenleri arasında ilk sırayı aldığı belirtilmiştir.
Ülkemizde bu konuda atılmış bazı adımlar mevcut
olsa da (7,8,9,10) alınması gereken daha çok mesafe
olduğu açıktır.
Aterosklerotik kalp ve damar hastalıklarının uzun
bir süreç içinde gelişmesi risk sağaltımına yönelik
önlemlerin ve tedavilerin kısa süreli değil tüm hayat
boyunca devam etmesini zorunlu kılmaktadır.
Periyodik yapılacak olan kontrol, takip ve önlemler
görünürde bir problemi olmayan, ancak ileride
hastalık için risk taşıyan bireylerin erken tespit ve
tedavisi ile gelecekteki morbidite ve mortaliteyi
büyük oranda azaltacaktır. Toplumu bilinçlendirme
çalışmalarında görsel ve yazılı basın aracılı metodlar
da en az yukarıda bahsettiğimiz önlemler kadar
önemlidir.
Bu araştırma, 2006-2007 yılları arasında bir
garnizonda aktif olarak görev yapan TSK
personelinin
kardiyovasküler
risk
durumunu
araştırmak, riskli görülen bireylerin zamanında tanı
ve tedavilerini sağlamak ve gerekli tedbirleri almak
amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışma iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada,
2006-2007 yıllarında çalışılan garnizonda görev
yapmakta olan TSK personeline (rütbeli muvazzaf
personel, yedek subay, uzman erbaş ve sivil memur
dahil) koroner risk faktörlerini sorgulayan bir anket
uygulandı (Tablo 1). Anket formu tüm personele
dağıtılarak mümkün olan en iyi katılımın
sağlanmasına özen gösterildi. Verilen yanıtlarda risk
faktörleri ayrı ayrı kodlanarak evet-hayır formatında
değerlendirmeye alındı.
İkinci aşamada ise, anketi tam ve uygun yanıtlayan
1311 personelden iki ve daha fazla risk faktörü olan,
aktif kardiyak yakınma tanımlayan veya daha önce
herhangi bir kalp-damar hastalığı, diyabet veya
hipertansiyon tanısı almış olan toplam 249 kişi
kontrolleri yapılmak üzere Kardiyoloji polikliniğine
davet edildi. Sigara kullanımı, kolesterol yüksekliği
ve hareketsiz yaşam parametrelerinden yalnızca birini
işaretleyenler, kardiyovasküler riski göreceli olarak
düşük kabul edilerek çağrılmadı.
Ancak çağrılanların 176’sı (%71) kontrol için
başvurdu. Başvuran olguların kardiyovasküler
muayeneleri yapılarak kan basıncı, nabız, vücut kitle
indeksi (VKİ), yaş gibi demografik özellikleri
kaydedildi.
374
Tablo 1. TSK personeli için kardiyovasküler risk
değerlendirme formunda sorgulanan parametreler
Sigara kullanımı
Hipertansiyon
Diyabetes Mellitus
Hiperkolesterolemi
Hareketsiz yaşam tarzı
Kendisinde tespit edilmiş kalp hastalığı
Koroner arter hastalığı
Ritim bozukluğu
Kalp kapak hastalığı
Doğumsal kalp hastalığı?
Diğer damar hastalıkları
Kronik bir hastalık nedeniyle ilaç kullanımı ?
Ailede koroner kalp hastalığı öyküsü
Baskı tarzında göğüs ağrısı/nefes darlığı
Bayılma öyküsü
NOT: Dağıtılan anket formunda yukarıda sıralanan
risk faktörleri ayrı ayrı açıklamalarla tanımlanmış, evet
yanıtları için ayrıca açıklama istenmiş ve yine kimlik
bilgileri ile boy-kilo gibi parametreleri de belirtilmiştir.
Tüm hastalardan elektrokardiyografi (EKG) alındı
ve iki boyutlu ekokardiyografi ile ventrikül duvar
hareketleri, duvar kalınlıkları ve kapak anatomileri
incelenerek bulgular kaydedildi. Yine tüm hastalarda
en az 8 saatlik açlık sonrası yapılan tetkiklerde serum
lipid profili, açlık kan şekeri, elektrolitler ve
karaciğer/böbrek fonksiyon testleri gibi rutin
biyokimyasal parametreleri çalışıldı.
Güncel klavuzlar dikkate alınarak, kan basıncı
>140/90 olanlar hipertansiyon (11), VKİ >25 kg/m2
olanlar fazla kilolu, AKŞ >126 mg/dl olanlar diyabet
olarak (12); trigliserid değeri >150 mg/dl ve/veya
LDL kolesterol değeri 160 mg/dl ve/veya total
kolesterol değeri 200 mg/dl’nin üzerindeki sonuçlar
hiperlipidemi olarak kodlandı (13). Haftada en az iki
gün yarım saatten daha fazla egzersiz (koşu, yürüme
vb) yapmayan kişiler ‘hareketsiz yaşam’ olarak
işaretlendi. Tüm veriler kullanılarak koroner arter
hastalığı riskini belirlemek üzere kullanılan güncel
risk skorlama sistemlerinden olan Framingham risk
skoru ile çalışmaya katılanların 10 yıl içinde
kardiyovasküler olay geçirme riskleri belirlendi.
Ayrıca, risk değerlendirmeleri sonrasında, tipik
baskı tarzında eforla artan göğüs ağrısı/eşdeğeri
tanımlayan veya koroner arter hastalığı için yüksek
riskli olduğu düşünülen toplam 14 kişiye eforlu EKG
uygulandı. Tüm bulgular kaydedilerek ‘SPSS 11.0 for
Windows’ ile istatistiksel değerlendirmeler yapıldı.
Istatistiksel değerlendirmeler için Ki-kare, Fisher’s
exact test veya Student t test kullanıldı.
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
BULGULAR
Anketi uygun dolduran 1311 personelin sorgulanan
risk faktörlerine yanıtları tablo 2’de gösterilmiştir.
Katılımcıların %98,7’si erkeklerden oluşmaktayken,
%24,3’ü tüm risk faktörü sorusuna hayır yanıtı
vermiştir. Yine yaklaşık beşte biri hareketsiz yaşam
sürdüğünü belirtmiştir.
8
6
risk
%
43,0
5,2
20,8
2,7
17,5
18,0
8,8
28,8
Not: VKİ: vücut kitle indeksi, anketlerde belirtilen boy
ve ağırlık değerlerinden hesaplanarak kodlanmıştır.
4
2
%
Tablo
2.
Katılımcıların
kardiyovasküler
parametrelerine sahip olma sıklıkları.
N=1311
n=
Sigara kullanımı
564
Hipertansiyon
68
2
Kilo fazlalığı (VKİ>25 kg/m )
273
Diyabetes Mellitus
35
Hiperkolesterolemi
229
Hareketsiz yaşam tarzı
236
Kendisinde tespit edilmiş kalp hastalığı 115
Ailede koroner kalp hatalığı öyküsü
377
Ankete katılanların yaş dağılımları Şekil 1’de,
rütbeye göre dağılımı Şekil 2’de gösterilmiştir.
Katılımcılar yoğunlukla 25-44 yaşları arasındaydı
(ortalama: 32,6±6,7, min:19, maks:56).
0
19
21 23 25
27 29 31
33 35 37 39
41 43 45
47 49 51
56
Yaş
Şekil 1. Katılımcıların yaş dağılımı
Katılımcıların rütbeye göre dağılımı
40
Üstsubay
Subay
Yedek Subay
Astsb. Bşçvş.
Astsb. Üçvş.
Astsb. Çvş.
Uzman Erbaş
As. Sivil Me.
Toplam
30
20
%
10
n= %
110 8,4
91 6,9
33 2,5
346 26,4
125 9,5
71 5,4
401 30,6
134 10,2
1311100,0
0
ur
em
M
l.
Sv
ri
ke baş
As Er
an .
m
Uz Çvş
.
tsb ş.
As Üçv
.
tsb vş.
As Bşç
.
tsb ay
As sub
k
de
Ye
y
ba
Su ay
b
tsu
Üs
Rütbesi
Şekil 2. Katılımcıların rütbeye göre dağılımı
www.korhek.org
375
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
100
80
60
% değerler
40
Kilo fazlalığı
20
>25 kg/m2
Normal
0
Missing
24
21
30
36
27
33
42
39
48
45
51
Yaş
Şekil 3. Katılımcıların kilo artışlarının yaşlara göre dağılımı
,6
,5
,5
,4
Ortalama
,4
,3
Kardiyak yakınma
,3
Hipertansiyon
,2
,2
Ortalama
Sigara kullanımı
,1
Kilo fazlalığı
23
27
31
35
39
43
Yaş
Şekil 4. Katılımcılarda göğüs ağrısı, sigara kullanımı,
hareketsiz yaşam tarzı ve fazla kilolu olma sıklıklarının
yaşa göre değişimi.
Katılımcıların fazla kilolu olma sıklığının yaşla
birlikte arttığı, bu artışın özellikle 27-28 yaşlarından
itibaren belirgin olduğu görüldü (Şekil 3). Yine sigara
kullanımı hareketsiz yaşam tarzı ile paralel bulundu
(p=0.014). Bireylerin yaş artışı ile birlikte kilo
fazlalığı, hareketsiz yaşam, tipik göğüs ağrısı, nefes
darlığı, çarpıntı gibi yakınmalarında anlamlı bir artış
gözlenirken (p<0.001), sigara kullanımı genel olarak
tüm yaşlarda benzer sıklıktaydı (Şekil 4).
376
Hiperkolesterolemi
Hareketsiz yaşam
0,0
19
Diyabetes Mellitus
,1
0,0
22 25 28 31 34 37 40 43 46
İlaç kullanımı
Yaş
Şekil 5. Katılımcıların hipertansiyon, diyabetes
mellitus, hiperkolesterolemi ve kronik hastalık
nedeniyle sürekli ilaç kullanma sıklıklarının yaşa göre
değişimi
Yine benzer şekilde diyabet, hipertansiyon,
hiperlipidemi veya bu tür kronik hastalık nedeniyle
sürekli ilaç kullanım sıklıkları da yaş ve rütbeyle
birlikte artmaktaydı (p<0.001) (Şekil 5). Hastaların
Framingham risk skorlama sistemi ile belirlenen on
yıllık kardiyovasküler olay geçirme riski özellikle
40’lı yaşlardan itibaren belirgin artmaktaydı (Şekil 6).
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
TARTIŞMA
Ortalama Framingham 10 Yıllık Risk
10
8
6
4
2
0
19 22 25 28 31 34 37 40 43 46 49 52
Hasta Yaşı
Şekil 6. TSK personeline ait yaşa göre ortalama
Framingham 10 yıllık kardiyovasküler hastalık risk
oranları (n=1311)
Kontrol için çağrılan 249 olgudan 176’sı kontrol
muayenesine
başvurdu.
Başvuran
bireyler
incelendiğinde genel populasyona oranla toplam
%2,7
oranında
kardiyovasküler
hastalık
(hipertansiyon hariç) tespit edildi (Tablo 3). Ayrıca
22 hastada (%12,5), kapak hastalığı veya
hipertansiyona bağlı hafif sol ventrikül konsantrik
hipertrofisi tespit edildi.
Eforlu EKG yapılan 14 hastanın 2 tanesinde pozitif
çıkması nedeniyle koroner anjiyografi yapılmak
üzere, ayrıca bir hastada Wolf Parkinson White
sendromu tespit edilerek elektrofizyolojik çalışma
yapılmak üzere (toplam 3 hasta) ileri merkeze
sevkedildi ve toplam 15 hastaya tedavi başlandı.
Katılımcıların yaş dağılımlarına bakıldığında
özellikle 25-44 yaş arasında yoğunluk görülmektedir
(32,6 ± 6,7). Bu yaşlardaki kişilerin kardiyovasküler
risk açısından özellikle korunması gereken yaşlar
olduğu, çoklu risk faktörü taşıyanların mutlaka tedavi
altına alınması gerektiği artık tüm otoritelerce kabul
edilmektedir (13,14,15).
Katılımcıların yalnızca %24,3’ü risk faktörlerinden
hiçbirine sahip olmadığını ifade etmiştir. Bu da
personelimizin %75,7’sinin en az bir risk faktörü
taşıdığı anlamına gelmektedir ki, oldukça önemli bir
değerdir. %43’lük bir oranla sigara kullanımı en önde
yer almaktadır. Bu oran Emniyet güçlerinde yapılan
bir çalışmadaki bulgularla (%42,7) örtüşmektedir (8).
Muayene ve değerlendirme için başvuran 176 kişi
incelendiğinde objektif olarak konulan tanı oranları
ile anketlerde çıkan tanı oranları arasında bazı
farklılıklar karşımıza çıkmıştır. Kardiyovasküler
hastalık sıklığı anketlerde %8,8 iken kontrollerde
%2,7; hipertansiyon sıklığı %5,2 iken %1,7; lipid
anormallikleri %17,5 iken %7,8 olarak tespit edildi.
Kontrollerdeki değerlerin daha düşük bulunmasında,
çağrılan personelin bir kısmının (yaklaşık %30)
gelmemiş olması, anket sisteminin birebir kontrollere
göre güvenilirliğinin daha az olması, herhangi bir
dönemde tespit edilmiş hiperlipidemiyi bireyin
sürekli hiperlipidemisi varmış gibi yanlış bir kanı ile
anketlere cevap vermesi önemli olabilir. Ayrıca tüm
populasyonun lipid değerleri çalışılmamış ve tek
faktör olarak yalnızca kolesterol yüksekliği olduğunu
ifade edenler çağrılmamıştır. Yine de anket
sonucunda çıkan %17,5’lik ‘hiperlipidemi’ sıklığının
Türk toplumu ortalamasından düşük olduğu
görülmektedir (7).
Tablo 3. Çağrılan personelde tespit edilen kardiyovasküler hastalıklar ve bulunma sıklıkları.
Koroner Arter Hastalığı
Kalp Kapak Hastalığı
Ritm-ileti Bozukluğu
Diğer (Konjenital, Periferik Damar Hast. Vs)
Lipid Bozuklukları
Diyabetes Mellitus
Hipertansiyon
Sigara Kullanımı
Diğer (KC fonksiyon bozukluğu, tiroid fonksiyon bozukluğu vb.)
n
8
14
10
2
102
16
22
110
24
%
4,5
8,0
5,7
1,1
58,0
9,1
12,5
62,5
13,6
% Genel*
0,6
1,1
0,8
0,2
7,8
1,2
1,7
8,4
1,8
* Not: (Çağrılan / Kontrol edilen) oranı yaklaşık 1,4 olduğundan genel anket grubuna oranlarının gerçekte
hesaplanandan daha yüksek olduğu (underestimate) değerlendirilmektedir.
www.korhek.org
377
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
‘Kendisinde tespit edilmiş kalp hastalığı’ sıklığının
anketlerde %8,8’e ulaşması, atriyal-ventriküler
ekstrasistoller gibi toplumda sık görülen ama risk
açısından önemsiz kabul edilebilecek problemlerin de
kayda alınmış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu
hastaların kontrolleri sonrasında tespit edilen gerçek
kardiyovasküler hastalık sıklığı (seyrek ekstrasistol
ve gevşek yapıda mitral kapak gibi önemsiz durumlar
dışlandığında) yalnızca %2,7 olarak tespit edilmiştir
(Tablo 3). Diğer yandan, %28,8’lik ailede
kardiyovasküler kalp hastalığı öyküsü sıklığının,
genel Türk toplumundaki oranları yansıttığı
görülmektedir.
Tüm dünyada giderek çok önemli bir sorun haline
gelen obezite ile ilgili ülkemizde yapılan
çalışmalarda, özellikle elli yaş üzerinde her dört
erkekten biri ve her dört kadından üçünün obez
olduğu bildirilmiştir (16). Yine %3 ve üzeri kilo
kaybı ile kardiyovasküler risk sıklığında belirgin
azalma
olduğuna
dair
veriler
(17)
risk
modifikasyonunda kilo korunmasının ne kadar
önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Çalışmamızda personelimizin 27-28 yaşlarına kadar
vücut kitle indeksleri neredeyse tamamen normal
giderken, bu yaşlardan sonra fazla kilolu personel
sıklığında artış gözlenmektedir (Şekil 3). Bunda
toplumsal olarak belki de özellikle evlilik sonrası
beslenme alışkanlıklarının değişmesi önemli bir
konuma sahiptir (18). Hareketsiz yaşam, bu konuyla
direkt ilintili bir diğer parametredir. Düzenli
egzersizin kardiyovasküler risk azaltma gücü genel
kabul görmüştür (19,20). Personelin yaşla birlikte
rütbe artışı, daha çok arazi şartlarından karargah
şartlarına geçmeleri, zamansızlık veya ihtiyaç
hissetmeme gibi nedenlerle hareketin azalması adı
geçen tüm risk parametrelerine katkıda bulunuyor
görünmektedir. Hareketsiz yaşam tanımlayanlarda
kardiyovasküler hastalık sıklığı daha yüksek
bulunmuştur (p<0.01). Ancak yine de genel
populasyonda yapılmış çalışmalarda %80 olan
hareketsiz yaşam sıklığının çalışma grubunda
%20’lerde bulunması, genele göre oldukça yüksek bir
egzersiz alışkanlığı olduğunu göstermektedir.
TSK personelinde kardiyovasküler risk pozitifliği
ve hastalık sıklığı genel Türk populasyonundan daha
düşük oranlarda bulunmuştur (9,10,15,16,21). Bir
diğer deyişle, TSK personelinden oluşan grup bu
konuda genel toplum evrenini yansıtacak uygun bir
kesit değildir. Ayrıca, genel toplum tabanlı bilinen
çalışmalar çoğunlukla 35 yaş ve üzeri hasta
gruplarında yapılmıştır. Burada alınan kesitin erişkin
orta yaş grubu kişiler olması, yine TSK
mensuplarının zaten düzenli sağlık taramalarından
geçirilmesi ve hastalığın ilerlemiş formu bulunan
378
kişilerin görevden ayrılması gibi nedenler rakamların
düşük bulunmasında önemli etkendir. Ancak oranlar,
her ne kadar genel Türk populasyonuyla
karşılaştırılamasa da, bulgularımızın TSK personeli
genelini yansıttığını düşünmekteyiz.
Tarama amaçlı yapılan çalışmamızın en önemli
sonucu belki de direkt personele olan faydalarıdır.
Çalışma sonucunda, ileri tetkik amacıyla 3 hasta ileri
merkeze sevkedilirken 3 hastada yeni diyabet ve 12
hastada yeni hiperlipidemi tespit edilerek tedavi
başlandı. Ayrıca diğer tüm hiperlipidemi ve diyabet
olgularına özel diyet programları önerildi. Böylece
hem eski hastaların tedavileri kontrol edilmiş, hem de
yeni olgular için uygun yönlendirmeler ve tedaviler
zamanında yapılarak gerekli görülenler takip altına
alınmış oldu.
TSK personeli, periyodik muayene kapsamında
belirli aralıklarla kontrollere tabi tutulmakta, hastalık
ve arıza tespit edilenler hakkında gerekli işlemler
yapılmakta, gerektiğinde görev yeri değiştirilmekte,
emekliye ayrılmakta veya takip ve tedavi altına
alınmaktadır. Bu kapsamda düşünüldüğünde sağlık
taramalarının en düzenli yapıldığı kurum olarak
TSK’dan söz etmek yanlış olmayacaktır. Bununla
birlikte,
çalışmamızın
konusunu
oluşturan
kardiyovasküler risk faktörleri içinde, tıbbi tedavi
gerektiren diyabet, hipertansiyon gibi durumların
dışında, hiperlipidemi, kilo fazlalığı, sigara,
hareketsiz yaşam gibi yaşam tarzı değişiklikleri
önemli bir oranı oluşturmaktadır. Bu durumlar da her
ne kadar periyodik muayenelerde tespit edilmekle
birlikte çalışmaya engel olmadığından sağaltımı
kişiler tarafından - tedavinin özünü oluşturmasına
rağmen - göz ardı edilmektedir. Bu kapsamda
örneğin, personelin düzenli spor alışkanlığına dikkat
edilmesi, gerekirse mesainin bir kısmının bu amaçla
ayrılması, sigara bıraktırma kampanyalarının üst
komutanlıkların
öncülük/önderlikleri
eşliğinde
mutlaka başlatılması önemli adımlar olabilir. Bu
şekilde yapılacak yaşam tarzı değişikliği ile kilo
fazlalığı ve hiperlipidemi, hipertansiyon, diyabet gibi
hastalık durumlarının da dolaylı olarak tedavi
edilebileceği düşünülmektedir.
Periyodik olarak yapılmakta olan muayene
sonuçlarının, EKG’lerinin ve biyokimya test
sonuçlarının mutlaka kayıt altına alınması
gerekmektedir. Özellikle bu kayıtların bir nüshasın
bireyin kendisine verilmesi de kişilerin gelecekteki
muayenelerinde veya herhangi bir kardiyovasküler
olay geçirdiklerinde ilgilenen doktora mutlaka
yardımcı olacaktır. Halen üzerinde çalışılan akıllı kart
sistemi ile bireylerin tüm bilgilerini yanında
taşımaları bu konuda atılacak en büyük adım
olacaktır.
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
Yine halen yürürlükte olan 45 yaşına kadar üç yılda
daha sonra iki yılda bir yapılan periyodik
muayenelerin
farklı
şekillerde
düzenlenmesi
düşünülebilir. Çalışılan 1311 kişilik grubun
Framingham risk skorlarına bakıldığında (anket
sonuçlarından hesaplanan yaklaşık değerlere göre) 35
yaşına kadar 10 yıllık riskin ortalama %1,63, 36-44
yaşları arasında %4,59 ve 45-52 yaşları arasında
%8,75 gibi değerlerde olduğu görülmektedir. Şekil
6’da görüldüğü gibi özellikle 40 yaşlarına kadar
düşük seyreden risk oranlarında 41 yaşından itibaren
belirgin artış görülmektedir. Bu nedenle periyodik
muayenelerin örneğin 35 yaşına kadar üç yılda bir
yapılması belki de gereksizken, 35 yaşından sonra üç
yılda bir yapılması, bu arada hastalık tespit
edilenlerin veya 45 yaş üzeri personelin mutlaka her
yıl takibe alınarak daha sıkı takibi, normal
bulunanların daha seyrek kontrole alınması, bu
şekilde iş yükünün azaltılması ve sağlığın korunması
üzerine daha iyi odaklanılması sağlanabilir. Ancak bu
değerlendirme
yalnızca
kardiyovasküler
risk
açısından yapılmıştır ve tüm hastalık grupları birlikte
değerlendirilerek düzenleme yapılması gerektiği
muhakkaktır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Koroner arter hastalığının önlenmesi ve
geriletilmesinde tüm dünyada yürütülmekte olan risk
sağaltımının ülkemizde de yürütülmesi önem
taşımaktadır. Bu tür çalışmaların tüm özgün
gruplarda yapılarak belli kanallarla organize edilmesi
ve belki de tüm bu yapılanların tek bir merkez
kontrolünde belli standartlardaki programlarla
yürütülmesi ülkemizde kardiyovasküler hastalıkların
önlenmesinde ciddi bir adım olacaktır.
KAYNAKLAR
1.
Mitka, M. Heart disease a global health threat.
JAMA. 2004; 291: 2533.
2.
Sofi F, Cesari F, Abbate R, Gensini GF, Casini A.
Adherence to Mediterranean diet and health
status: meta-analysis. BMJ. 2008; 337: a1331.
3.
Snehalatha C, Mary S, Joshi VV, Ramachandran
A. Beneficial effects of strategies for primary
prevention of diabetes on cardiovascular risk
factors: results of the Indian Diabetes Prevention
Programme. Diab Vasc Dis Res. 2008; 5(1): 25-9.
4.
Onat A. Türk Halkında koroner kalp hastalığı
sıklığının nedenleri ve bu bilginin risk
değerlendirmesi ile korunma açılarından büyük
www.korhek.org
önemi. Türk Kardiyol Dern Arş. 2001; 29(10):
602-609.
5.
Nissinen A, Berrios X, Puska P. Community
based noncommunicable disease interventions:
lessons from developed countries for developing
ones. Bulletin of the World Health Organizations.
2001; 79(10): 963-970.
6.
Bobak M, Hense HW, Kark J, Kuch B, Vojtisek P,
Sinnreich R at al. An ecological study of
determinants of coronary heart disease rates: a
comparison of Czech, Bavarian and Israeli men.
Int J Epidemiol. 1999; 28(3): 437-44.
7.
Onat A, Keleş İ, Çetinkaya A, Başar Ö, Yıldırım
B, Erer B ve ark. On yıllık TEKHARF çalışması
verilerine göre Türk erişkinlerinde koroner kökenli
ölüm ve olayların prevalansı yüksek. Türk
Kardiyol Dern Arş. 2001; 29: 8-19.
8.
Deveci SE, Açık Y, Güler H, Gülbayrak C. Elazığ
Emniyet Müdürlüğü Kurum Hekimliğine Başvuran
Emniyet Teşkilati Çalışanı ve Eşlerinde Koroner
Arter Hastalıkları Risk Faktörleri Araştırması. TSK
Koruyucu Hekimlik Bülteni. 2006; 5(4): 235-44.
9.
Altiparmak S, Karadeniz G, Altiparmak O,
Ataseven M, Şahin R. Yaşlılarda hipertansiyon
prevalansı: Manisa örneği. Türk Geriatri Dergisi.
2006; 9(4): 197-201.
10. Maral I, Aksakal N, Baykan Z, Özkan S, Yildirim
A, Aycan S, Aygün R, Bumin MA. Ankara'nın
Gölbaşı ilçesi kırsal alanında on beş yaş ve üzeri
kişilerde diabetes mellitus prevalansı ve risk
faktörleri. Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi.
2001; 21(5): 363-368.
11. ESH/ESC Hypertension Practice Guidelines
Committee. Practice guidelines for primary care
physicians:
2003
ESH/ESC
hypertension
guidelines. J Hypertens. 2003; 21: 1779–1786.
12. American Diabetes Association. Diagnosis and
classification of diabetes mellitus. Diabetes Care.
2006; 29(Suppl 1): 43-8.
13. Third Report of the National Cholesterol
Education Program (NCEP) Expert Panel on
Detection, Evaluation, and Treatment of High
Blood Cholesterol in Adults (Adult Treatment
Panel III) final report. Circulation. 2002 Dec
17;106(25):3143-421.
14. Zannad F. Cardiovascular high-risk patients-treat
to protect, but whom? Medscape J Med. 2008;
10(Supp): S2.
15. Onat A, Hergenç G, Uyarer H, Can G, Özhan H.
Prevalence, incidence, predictors and outcome of
type 2 diabetes in Turkey. Anadolu Kardiyoloji
Dergisi. 2006; 6(4): 314-321.
16. Onat A, Uyarel H, Karabulut A, Albayrak S,
Doğan Y, Can G, Hergenç G, Sansoy V.
Halkımızda abdominal obezitede risk faktörü
379
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2009: 8(5)
kümelenmeleri ve demografik dağılımı. Türk
Kardiyoloji Derneği Arşivi. 2005; 33(4): 195-203.
17. Perreault L, Ma Y, Dagogo-Jack S, Horton E,
Marrero D, Crandall J, Barrett-Connor E. Sex
differences in diabetes risk and the effect of
intensive lifestyle modification in the Diabetes
Prevention Program. Diabetes Care. 2008; 31(7):
1416-21.
18. Sobal J, Rauschenbach B, Frongillo EA. Marital
status changes and body weight changes: a US
longitudinal analysis. Soc Sci Med. 2003; 56(7):
1543-55.
19. Boraita Pérez A. Exercise as the cornerstone of
cardiovascular prevention. Rev Esp Cardiol.
2008; 61(5): 514-28.
20. Thompson PD, Franklin BA, Balady GJ, Blair SN,
Corrado D et al; Exercise and acute
cardiovascular events placing the risks into
perspective: a scientific statement from the
American Heart Association Council on Nutrition,
Physical Activity, and Metabolism and the Council
on Clinical Cardiology. Circulation. 2007; 115(17):
2358-68.
21. Emsal T, Işık A. Kalecik Merkez Sağlık Ocağı
bölgesinde 40 yaş ve üzeri nüfusta hipertansiyon
prevalansı. İbni Sina Tıp Dergisi. 2003; 8(1): 2938.
380
www.korhek.org
Download