kimyanın sembolik dili

advertisement
3.
KİMYANIN SEMBOLİK DİLİ
BÖLÜM
Günümüzde kullandığımız element terimine ait bilgiler eski
çağlara kadar uzanmaktadır. Empedokles’e göre canlılar toprak,
su, hava ve ateşten oluşuyordu. Element sözcüğü ilk olarak Atinalı
Platon tarafından kullanılmıştır. Platon dört elementi simgesel olarak ifade etmiştir. Platon’a göre her elementin belirli bir biçimi vardı.
Ateş tetrahedron (dört yüzlü), su ikozahedron (yirmi yüzlü), hava
oktahedron (sekiz yüzlü) ve toprak hekzahedron (altı yüzlü — küp)
şeklindeydi.
Empedokles’in Dört Öge Kuramı’ndan esinlenen Aristo’ya
(MÖ 384-322) göre birbirine zıt olan dört özellik (sıcak, soğuk, ıslak
ve kuru) ikişer ikişer karşılıklı olarak uygun bir biçimde birleşerek
dört elementi oluşturuyordu (Şekil 1.2). Aristo’ya göre her bir element diğer üçüne dönüşebiliyordu. Örneğin ateş kuru-sıcak, hava
ise sıcak-nemli olduğundan ateşteki kuruluk özelliği nemlilik özelliğine dönüştürülürse ateş de havaya dönüşmüş oluyordu. Dört Element Kuramı, Orta Çağ’da Türk İslam bilginleri tarafından üç element (cıva, kükürt ve tuz) daha eklenerek genişletilmiştir.
Rönesans Dönemi ile birlikte Avrupalı bilginler 8-12. yüzyıllar
arasında Türk-İslam bilginlerinin sahip oldukları bilgi birikiminden
faydalanmışlar ve deneyler yapmaya başlamışlardır. 17. yüzyıldan
itibaren yeni tekniklerin geliştirilmesiyle birlikte birçok element keşfedilmiştir. Bileşik ve minerallerin ısıtılmasıyla ya da farklı kimyasal
tekniklerle ayrıştırılmasıyla elementler saf olarak elde edilmiştir. Ancak bu devirdeki element anlayışı tam olarak bilimsel değildi. Çünkü o günün şartlarında parçalanamayan maddeler element olarak
tanımlanıyordu. Mesela o zamanlarda parçalanamayan tuzlar element olarak düşünülmüştür.
Aristo’nun ortaya attığı dört element felsefesi geçerliliğini Robert Boyle’un elementi tanımlamasına kadar korumuştur. Robert
Boyle yaptığı deneyler sonucunda bazı kimyasal maddelerin daha
basit maddelere ayrıştığını, bazılarının ise ayrışmadığını tespit etmiştir. Bunun sonucunda da elementi maddenin parçalanamayan
yapı taşı olarak tanımlamıştır. Halbuki günümüzde Robert Boyle’un
tanımı geçerliliğini yitirmiş; elementlerin atomlardan oluştuğu ve bu
atomların da proton, nötron ve elektronlardan meydana geldiği anlaşılmıştır. Günümüzde çok yüksek enerji kullanıldığında elementleri
oluşturan atomlar parçalanabilmekte, daha küçük elementlere ve
parçacıklara dönüşebilmektedir.
ATEŞ
Sıcak
Kuru
HAVA
TOPRAK
Nemli
Soğuk
SU
Şekil 1.2: Aristo’ya göre elementler
Uyarı
Aristo’nun Dört Element
Kuramı’nda belirtilen hava,
su, toprak ve ateş aynı isimle
doğada var olan maddelerle
özdeş değildir.
21
Kimyada Kullanılan Semboller
Tablo 1.1: Eski Yunan ve Roma’da gezegenler ve metaller
arasındaki sembolik bağ
Gezegen
Metal
Güneş
Altın
Ay
Gümüş
Mars
Demir
Merkür
Cıva
Jupiter
Kalay
Venüs
Bakır
Satürn
Kurşun
Simge
Kimyada sembollerin kullanıldığına dair ilk yazılı belgelere eski
Çin ve Mısır kaynaklarından ulaşılmaktadır. Daha sonraki sembolik
gösterimler Eski Çinliler ve Eski Mısırlılardan etkilenmiştir. Eski çağlarda farklı bileşimlerdeki karışımları ve maddenin farklı biçimlerini
göstermek için çeşitli semboller kullanılmıştır. Zamanla gezegenler de
sembollerle ilişkilendirilmiştir. Örneğin Mısırlılar altını Güneş ile, gümüşü de Ay ile sembolize etmişlerdir. Eski Yunan ve Roma’da bilinen
yedi gezegen ve bunlarla ilişkilendirilen metaller arasındaki sembolik
bağ Tablo 1.1’de gösterilmiştir.
Lavoisier’den önce belirli sayıda semboller ve formüllerden oluşan
bir simya dili kullanılıyor ve bunlar gereksinime göre birleştiriliyordu. O
zaman var olan sembollerle ifade edilemeyen kavramlar ise sözcüklerle betimleniyordu. Yaklaşık 30.000’den fazla simge kullanılıyordu.
Eğer o zamanlarda kullanılmış olan sembolik dil günümüzde de kullanılmış olsaydı bilinen madde ve bileşik sayısı kadar çok simge kullanma durumunda kalınacaktı. Bu nedenle Lavoisier, kimyanın anlaşılır
bir dille yeni bir adlandırmaya ihtiyacı olduğunu belirledi.
18. yüzyılın sonlarına doğru Lavoisier, kimyasal değişimleri daha
cebirsel bir dille yazmak üzere sembolik gösterim üzerine çalışmalar
yürütmüştür. Lavoisier ve arkadaşlarının ortak çalışmaları sonucunda “Kimyasal Adlandırma Yöntemleri” adlı bir eser ortaya çıkmıştır.
Bu eserde, yaşam havası yerine oksijen, yanar gaz yerine hidrojen,
vitriyol asiti yerine sülfürik asit ve hava asiti yerine karbonik asit isimleri önerilmiştir. Ayrıca bu eserde, alkaliler için üçgenler, metaller için
daireler, asit kökleri için kareler, basit maddeler için Latince adlarının
ilk ya da uygun iki harfinin içine alındığı uygun geometrik şekiller ve
bileşikler için ise yan yana yazılan iki sembol kullanılmıştır.
Tablo 1.2: Altın, cıva ve kurşun sembollerinin tarihsel gelişimi
Altın
1500’ler
1600’ler
1700’ler
1800’ler
Berzelius
22
Cıva
Kurşun
John Dalton’un (Con Dalton, 1760-1844) yaşadığı dönemde keşfedilen stokiyometri yasaları yeni bir sembolik dilin kullanımını gerektirmiştir. Dalton, atomları göstermek için daire kullanmıştır. Örneğin
karbon, içi dolu dairelerle gösterilmiştir. Ama Dalton’un simgelemesinde karmaşık moleküllerin formülünü yazmada güçlükler yaşanıyordu.
Dalton, hidrojenin en küçük bağıl ağırlığa sahip olduğunu kabul ederek
ona “1” temel değerini vermiş ve ağırlık oranlarından yola çıkarak bazı
elementlerin bağıl atom ağırlıklarının listesini oluşturmuştur.
Stokiyometri konusunda çalışmalar yapmış olan Jöns Jakob
Berzelius (Cans Cekıb Berzelyus), stokiyometrik ilişkileri sunmada
Dalton’un kullandığı sembollerin yeterli olmadığı kanısına varmış ve
1813 yılında yeni bir sembol listesi hazırlamıştır. Bu sembollerin bir
kısmı bugün hâlâ kullanılmaktadır. Berzelius sembolik gösteriminde
harfi ya da işareti çevreleyen daire gibi şekiller kullanmamış, aynı
sembole sahip başka bir atom olmayacak şekilde, her atomu Latince
adının ilk harfini ya da ilkiyle birlikte uygun bir ikinci harfini alarak göstermiştir. Örneğin oksijeni O, demiri Fe sembolü ile göstermiştir.
Kimyanın gelişim sürecinde bazı elementlerin sembolik gösterimi
Tablo 1.2’de verilmektedir.
Elementler
Elementler, tek tür atomlardan oluşan saf maddeler olup kimyasal
ayrıştırma yöntemleriyle kendisinden daha basit ve farklı özellik gösteren maddelere ayrılmaz. Örneğin bir altın yüzük içindeki tüm atomlar
birbirinin aynıdır. Aynı şekilde bir bakır telin içerisindeki atomlar da
aynı türdendir. Fakat altın yüzük ve bakır tel içerisindeki atomlar birbirinden farklıdır.
Elementler eski çağlardan beri insan hayatında önemli bir yere
sahiptir ve günlük hayatta birçok alanda kullanılmaktadır. Günümüzde bilinen 118 element vardır. Bunların 90 kadarı doğal kaynaklardan
elde edilebilirken, geri kalanları sadece laboratuvarlarda oluşturulabilir. Her elementin bir ismi ve sembolü vardır. Günümüzde yaygın
olarak kullanılan elementler ve bu elementlerin sembolleri Tablo 1.3’te
verilmiştir.
Faydalı
Bilgi
Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği (IUPAC), kimyasal maddelerin adlandırılmasında ve kullanılan
sembollerin veya formüllerin
belirlenmesinde öncülük yaparak kimyacılar arasında iş birliği sağlayan bir kuruluştur.
Tablo 1.3: Gündelik hayatta karşılaşılan elementler ve sembolleri
Element
Sembolü
Element
Sembolü
Element
Sembolü
Element
Sembolü
Hidrojen
H
Neon
Ne
Potasyum
K
Brom
Br
Helyum
He
Sodyum
Na
Kalsiyum
Ca
Gümüş
Ag
Lityum
Li
Magnezyum
Mg
Krom
Cr
Kalay
Sn
Berilyum
Be
Alüminyum
Al
Mangan
Mn
İyot
I
Bor
B
Silisyum
Si
Demir
Fe
Baryum
Ba
Karbon
C
Fosfor
P
Kobalt
Co
Altın
Au
Azot
N
Kükürt
S
Nikel
Ni
Cıva
Hg
Oksijen
O
Klor
Cl
Bakır
Cu
Kurşun
Pb
Flor
F
Argon
Ar
Çinko
Zn
Platin
Pt
Elementlerin bazılarına keşfeden kişinin ismi verilirken (Einstenium) bazı elementlere şehir veya ülke (Polonyum, Amerikyum, Kaliforniyum) ismi verilmiştir. Elementler genellikle bir veya iki harften oluşan
bir kimyasal sembol ile gösterilir ve bu sembolün ilk harfi her zaman
büyük yazılır. Sembollerde genellikle elementin İngilizce veya Latince
adının ilk harfi kullanılır. Örneğin hidrojen elementi “H”, azot elementi
“N” sembolü ile gösterilir. Eğer aynı harfle başlayan birden çok element varsa elementin İngilizce veya Latince adının ilk harfi ile ikinci
veya üçüncü harfi sembol olarak seçilir. Örneğin klor elementi “Cl”
sembolü ile krom elementi “Cr” sembolü ile gösterilir.
Elementler çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Elementler fiziksel
hâllerine göre katı, sıvı ve gaz olarak sınıflandırılabilir. Örneğin bakır
katı, cıva sıvı, azot oda koşullarında gaz hâlinde bulunur (Resim 1.22).
Elementler kimyasal özellikleri dikkate alınarak metaller, ametaller,
yarı metaller ve soy gazlar (asal gazlar) şeklinde de sınıflandırılabilir.
Doğada bulunan elementlerin büyük çoğunluğu metaldir. Metaller sadece ametallerle, ametaller ise hem kendi aralarında hem de metallerle bileşik oluşturabilir. Tamamı renksiz gaz hâlinde bulunan soy gaz
elementleri kararlı bir yapıda oldukları için genellikle bileşik oluşturmaz. Bazı elementlerin özelliklerinin bir kısmı metallerinkine, bir kısmı
da ametallerinkine benzer. Örneğin silisyum bir yarı metaldir.
Resim 1.22: Doğada katı,
sıvı, ve gaz hâlde bulunabilen elementler vardır.
Uyarı
Elementler hakkında detaylı bilgi 2. ünitede yer almaktadır.
23
Şekil 1.3: Atomik yapıdaki
altın elementi bir metaldir.
Bazı elementler atomik yapıda (Şekil 1.3) bulunurken bazı elementler moleküler yapıda bulunur. Atomik yapıdaki elementlerde aynı
cins atomlar doğada tek başlarına bulunur. Bu tür elementlerin sembolü atomun sembolü ile aynıdır. Örneğin bakır, magnezyum, çinko ve
demir atomik yapıdaki elementlerdendir. Moleküler yapıdaki elementlerin ise yapısında birbirine kimyasal bağlarla bağlı iki ya da daha fazla
aynı cins atom gruplar hâlinde bulunur. Örneğin flor elementi (Şekil
1.4) iki flor atomundan oluşan moleküller (F2), kükürt elementi sekiz
kükürt atomundan oluşan moleküller (S8) hâlinde doğada bulunur.
Bileşikler
İki ya da daha fazla element atomunun belirli oranda birleşmesiyle oluşan saf maddelere bileşik adı verilir. Doğada sınırlı sayıda
element olmasına rağmen milyonlarca farklı madde bulunur. Element atomları alfabemizdeki harflere benzetilebilir. Alfabemizde 29
harf olmasına rağmen dilimizde bu harflerle oluşturulan çok fazla
kelime vardır. Atomlar da harfler gibi bir araya gelerek birbirinden
farklı bileşikler oluşturur. Metaller elektron vererek (+) yüklü iyonları (katyonları), ametaller ise elektron alarak (—) yüklü iyonları (anyonları) oluşturur. Anyonların ve katyonların birbirlerini elektrostatik
kuvvetlerle çektikleri bileşiklere iyonik bileşikler, farklı cins ametal
atomları arasında elektronların ortaklaşa kullanıldığı bileşiklere de
kovalent bileşikler denir.
Bileşikler formüllerle gösterilir. Bileşik formülleri, bileşiği oluşturan elementlerin neler olduğu ve element atomlarının birleşme oranları hakkında bilgi verir.
Bileşikteki her elementin bağıl atom sayısı Hidrojen
Oksijen
elementin sağına yazılan alt indisle gösterilir. sembolü sembolü
Eğer bileşikteki atomun sayısı bir ise 1 sayısı
alt indisle gösterilmez. Örneğin yanda verilen
2
suyun formülünde, elementler sembolleri ile
1 oksijen
atomu
2 hidrojen
gösterilmiş, atomların bağıl sayıları alt indis
atomu
şeklinde yazılmıştır.
Bileşiklerin adlandırılmasında bazı temel kurallar vardır. Belirgin bir sistematiğe göre adlandırma olmasaydı milyonlarca bileşiğin
yaygın adlarını öğrenmek pek mümkün olmazdı.
H O
Şekil 1.4: Moleküler yapıdaki flor elementi bir ametaldir.
Bileşiklerin Adlandırılmasında Temel Kurallar
1. Metal ve ametalden oluşan iyonik bileşikler, genellikle metalin
adından sonra ametalin adına —ür eki getirilerek isimlendirilir.
ÖRNEK
Ad değiştirilmez.
Sodyum klorür
NaCl
Sonuna —ür eki getirilir.
yalım
Cevapla
Elementlerin ve bileşiklerin adlarını bilmemiz bizlere
ne gibi faydalar sağlar?
24
Ametal oksijense oksit, azotsa nitrür, kükürtse sülfür şeklinde
yazılır. İki veya daha fazla değerliği olan katyonların oluşturduğu iyonik bileşikler, katyonun değerliği (I, II, III) şeklinde yazılarak adlandırılır.
İkiden fazla element bulunan iyonik bileşiklerde çoğunlukla anyon
bir kök yani atomlar grubudur (NO3— gibi). Bazen de katyon bir köktür
(NH4+ gibi). Bu tür iyonik bileşikleri adlandırmak için kökleri tanımak
gerekir.
İyonik bileşiklerin adlandırılması için yaygın olarak kullanılan anyonların ve katyonların bilinmesi gereklidir (Tablo 1.4 ve Tablo 1.5).
Tablo 1.5: Bazı anyonlar ve
okunuşları
Tablo 1.4: Bazı katyonlar ve okunuşları
Katyon
Okunuşu
Katyon
Okunuşu
Li+
Lityum
Al3+
Alüminyum
Na+
Sodyum
Fe2+
Demir (II)
K+
Potasyum
Fe3+
Demir (III)
Ag+
Gümüş
Cu+
Bakır (I)
Mg2+
Magnezyum
Cu2+
Bakır (II)
Ca2+
Kalsiyum
Pb2+
Kurşun (II)
Zn2+
Çinko
NH4+
Amonyum
Tablo 1.6: Bazı iyonik bileşiklerin formülleri ve okunuşları
Okunuşu
Bileşik
Formülü
CaO
Kalsiyum oksit
NH4Cl
Amonyum klorür
Na3N
Sodyum nitrür
NaOH
Sodyum hidroksit
MgS
Magnezyum sülfür
CaCO3
Kalsiyum karbonat
CuO
Bakır(II) oksit
NaHCO3
Sodyum bikarbonat
Cu2O
Bakır(I) oksit
Al2(SO4)3
Alüminyum sülfat
Okunuşu
F—
Florür
—
Klorür
—
Br
Bromür
I—
İyodür
O2—
Oksit
S2—
Sülfür
N3—
Nitrür
OH¯
Hidroksit
NO3—
CO32—
HCO3—
PO43—
SO42—
Nitrat
Cl
Tablo 1.6’da bazı iyonik bileşiklerin adlandırılmasına örnek verilmiştir.
Bileşik
Formülü
Anyon
Karbonat
Bikarbonat
Fosfat
Sülfat
Okunuşu
2. İki ametalin oluşturduğu bileşikler, genellikle ilk ametalin adından sonra ikinci elementin adına —ür eki getirilerek isimlendirilir. Eğer
bir ametal başka bir ametalle birden fazla kovalent bileşik oluşturuyorsa bu bileşiklerin adlandırılmasında element isimlerinin önlerine
atom sayılarını belirten Latince ekler yazılır (Tablo 1.7). Ancak birinci
element için mono- ön eki kullanılmaz.
Bazı kovalent bileşiklerin formülleri okunuşları ile birlikte Tablo
1.8’de verilmiştir.
Tablo 1.8: Bazı kovalent bileşiklerin formülleri ve adları
Bileşik
Formülü
Okunuşu
Bileşik
Formülü
HCl
Hidrojen klorür
NO
Azotmonoksit
HF
Hidrojen florür
NO2
Azotdioksit
CO
Karbonmonoksit
N2O
Diazotmonoksit
CO2
Karbondioksit
N2O5
Diazotpentaoksit
CCl4
Karbontetraklorür
SO2
Kükürtdioksit
Tablo 1.7: Latince ön ekler
ve anlamları
Ön ek
Anlamı
mono-
1
di-
2
tri-
3
tetra-
4
penta-
5
hekza-
6
Okunuşu
3. Bazı bileşiklerin sistematik adlandırılmasında element adları
kullanılmaz. Bu tür bileşikler için özel sistematik adlandırmalar geliştirilmiştir. Bu özel durumları ileride detaylı olarak öğreneceksiniz. Tablo
1.9’da asitlerin sistematik adlandırılmasına örnekler verilmiştir.
Tablo 1.9: Bazı asitlerin sistematik adlandırılması
Bileşik
Formülü
Okunuşu
HNO3
Nitrik asit
H2SO4
Sülfürik asit
H3PO4
Fosforik asit
CH3COOH
Asetik asit
25
Alıştır
ma
4. Bazı bileşikler geleneksel olarak sistematik olmayan adlarıyla
adlandırılırlar. Su (H2O) ve amonyak (NH3) gibi birçok bileşiğin yaygın
Aşağıda formülleri verilen bileşiklerin okunuşunu yazınız.
Bileşik
Formülü
adları o kadar yerleşmiştir ki sistematik adları hemen hemen hiç kullanılmaz. Bu tür bileşiklere Tablo 1.10’da örnekler verilmiştir.
Okunuşu
Tablo 1.10: Bazı bileşiklerin geleneksel adları
Fe(OH)3
MgF2
Bileşik
Formülü
Geleneksel
Adı
Bileşik
Formülü
Geleneksel
Adı
Al2S3
HCl
Tuz ruhu
HNO3
Kezzap
Pb(NO3)2
NaCl
Sofra tuzu
H2SO4
Zaç yağı
NO
NaOH
Sud kostik
CH3COOH
Sirke ruhu
CaCO3
Kireç taşı
NaHCO3
Yemek sodası
Ca(OH)2
Sönmüş kireç
NH4Cl
Nişadır
H2S
N2 O 5
SO2
1. Etkinlik
Elementlerin Adlarını Yazalım
Aşağıda sembolleri verilen elementlerin adlarını örnekteki gibi bulmacadaki yerlerine yazınız.
1
2
3
4
6
19
5
F
O
S
F
O
R
7
8
10
12
13
9
11
20
14
15
Yukarıdan aşağıya
16
17
18
26
1. P
3. B
4. Al
6. Cl
7. O
10. Ne
12. Mg
13. F
20. He
Soldan sağa
2. C
5. S
8. K
9. Ar
11. Na
14. H
15. Li
16. Be
17. Ca
18. Si
19. N
Download