i Organh:a5yon-Easkl öncesi çalışmaları Ile kapak / GÖKSEL AJANS Tel:O.232.21Jl6 96 34 - 285 65 45 Fax:O.232.285 27 98 e-mail:[email protected] Montaj, Baskı / Üç NOKTA {l.232.4578327 Şubat - 2004 i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i ÖNEMLi BÖLÜMLERIYLE içiNDEKiLER BÖLÜM i : STRESLi YILLAR (1964-1967) - SAYFA 05 Sunuş Kuruluştan kısa notlar Behçet Osmanağaoğlu-Refet Ülgenalp Paşa görüşmesi (Planlı Kalkınma Dönemi) Karma Ekonomide özel sektörün yeri nerede? inönü Hükümetiyle sorunlar (Özel sektöre güvensizlik) iTO iKV'yi kuruyor iTO ilk kez kiracılıktan kurtulacak Tüccar Çimento Fabrikası bastı! iTO'nun insan kaynakları ekibi! (Cunta=Seleksiyon Komitesi) BÖLÜM ii : (1968-1971) SAYFA 27 - Devalüasyon spekülasyonları - 1968 iTO seçimleri - AP Hükümeti avansı eritiyor. - Yoklar ülkesi olduk - iTO'nun tarım politikasına bakışı (Böyle destekleme olmaz) - Bağ-Kur fikri iTO'dan - Tarabya Oteli olayı ve turizm politikasına bakış:Devlet otelcilik yapamaz - ihracatçıyı ödüllendirme - Fırtına yaratan Dış Ticaret Raporu - Hükümete iTO Meclisi'nden protesto telgrafı - iTO'dan istanbullu Parlamenterlere muhtıra - Anlaşmalı ülkeler çıkmazı - AET yolunda rötar var - 1969 ... iTO'da meşhur seçim - TOBB'da üzücü gelişmeler - iTO sağduyudan şaşmadı - Aracılar ortadan mı kalkacak? - Koca Reis Sırrı Enver Batur'a başkaldırı! - Yetki Yasası'na Anayasa engeli (Hükümet ağır yara aldı ve etkiler ... ) - Türkiye AET'yi tartışıyor - iTO Eğitimde öncü - Ve nihayet devalüasyon ... - Her yerde kaos - Behçet Bey'den orduya mesaj : Darbe istemiyoruz! BÖLÜM iii : VAROLUŞ SAVAŞı (1971-1980) - Özel sektörü teslim alamadılar - 1. Erim Hükümeti'ne 100 sayfalık rapor - Raif Onger TOBB Başkanı - Ekonomide izinler ve yoğun denetim dönemi - 2. Erim Hükümeti: Siyaset ve ekonomide soluklanma dönemi - Anadolu'yu tanıyalım - Umumi Mağazalarda sorun - Politikaya kurban edilen yıllar - Celal Umur'dan ekonomi dersi - Saygı duruşunu ihlal - Gerçek dinamo: Türk özel sektörü - ABD'nin kara listesindeyiz - ismail Özaslan Genel Sekreter SAYFA 83 - iTO'da gençleştirme dönemi - Emir Sencer'den vasiyet gibi uyarı - iso ile ihtilaf - Müezzinoğlu'na iTO'da tepki - Yönetim gençlerde ... - Nuh Kuşçulu Yönetim Kurulu Başkanı (Liberal - AET ile ilişkiler donduruldu - Yaşar Ünal: Gaflet ve delalet içindeler görüş iktidarda) BÖlÜM LV : REFORMLARA DESTEK (1980-1988) SAYFA 121 - Turgut Özal iTO'ya danışman olacaktı - 24 Ocak Kararları - Servet Beyannamesi'nin kaldırılmasını Evren istemedi. - iso ile yeni bir gerginlik - Sivil hayata geçiş - iTO Yöneticilerine politika teklifi - Konsey'in isteği ile Sunalp Paşa'ya seçim desteği - Hayali ihracat tartışmaları iTO Meclisi'nde - Mehmet Yıldırım Meclis üyesi oldu - Niyazi Adıgüzel Başkan (Rüzgar gibi geçti) - Yahm Erez Yönetim Kurulu Başkanı BÖLÜM V : (1989-2001) SAYFA 146 - Her yerde kaos - Peşin Vergi iTO Meclisi'nde - Yalım Erez Meclis oylarıyla Yönetim Kurulu Başkanı - Yahm Erez TOBB'a, Atalay Şahinoğlu iTO'ya Yönetim Kurulu Başkan - iTO'nun büyük araştırması: istanbul Halkının yaşam biçimi - Petrol fiyatlarına uyarı - Hamdi Tombak Yönetim Kurulu Başkanı - Tombak: iTO'yu dışlatmam - Baş döndürücü siyasi trafik - iTO hedef büyütüyor - Yeni Bir döneme doğru ... Mehmet Yıldırım Yönetim Kurulu Başkanı BÖLÜM Vi : YÜKSELME DÖNEMi (günümüze kadar) - Hizmette sınır yok - Büyük bir proje: Teknolojik Tarım - KOBi'lere büyük hizmet... Yan Sanayi Borsası vb .. - SUNCON 2002 istanbul - Dışa açık milli ekonomi - Piyasa-Banka ilişkileri - Artan ihracata en büyük destek iTO'dan - Balkan ülkeleriyle iyi ilişkiler - Kırkpınar Fuarı geleceğe hazırlanıyor. - Eğitime katkı büyüyor. (Lice'de ilkokul yapımı ile başlayan evre) - Akşam kurslarından üniversiteye - Doğu'ya yönelen bir yönetim - Siyasi trafik yoğunlaşıyor - istanbul aşığı bir başkan: Mehmet Yıldırım (özel projeler) - Hocaların hocası ismail Özaslan'ın vefatı - Dr. Cengiz Ersun iTO'ya Genel Sekreter - F-I iSTANBUL'UN, iTO'nun oldu - iz bırakan fotoğraflar SAYFA 158 KURULUŞTAN BU YANA MECLis BAŞKANLARı ıbrahim Paşaı:ade Hüseyin Bey Hüseyin Hüsnü Bey Avundukzade Üzeyir Bey Mithat Nemli Ahmet Kara Mithat Nemli Muhlis Erdener Hayri Gönen Emir Sencer Bedii Yazıcı Sırrı Enver Satur Emir Sencer 08.09.1339 1341 1926 1927 1928 1929-1942 21.06.1943 30.04.1946 07.03.1948 16.08.1949 21.09.1951 29.04.1952 30.04.1953 30.11.1954 28.11.1955 29.11.1956 27.02.1958 26.11.1959 24.08.1960 24.11.1961 29.11.1962 29.11.1963 30.11.1964 30.11.1965 30.11.1966 23.11.1967 12.12.1968 29.11.1969 26.11.1970 25.11.1971 29.11.1972 29.11.1973 28.11.1974 26.11.1975 01.12.1976 10.03.1977 Mahmut Sucuoğlu Refik Sunol Can Kulaksızoğlu Kemal Yarar NazmiAkın Kemal Yarar Refik Aras Atalay Şahinoğlu 01.12.1977 01.12.1978 01.12.1979 01.12.1980 01.12.1981 10.11.1983 25.03.1984 13.03.1986 20.11.1987 08.11.1989 13.03.1992 04.11.1993 20.11.1995 17.11.1997 23.11.1999 24.10.2001 KURULUŞTAN BU YANA YÖNETiM KURULU BAŞKANLARı Aristakes Azaryan Efendi Basrnacızade Ferit Bey Bedros Azaryan Efendi Mehmet Abut Hüseyin Bey Refik ismail Necip Bey Hamdi Bey Habibzade Ziya Bey (Ziya Taner) Hasan Necip (Necip Serdengeçti) Sadettin Serim Murat Furtun Nuri Kozikoğlu Mithat Nemli Nuri Kozikoğlu Sait ibrahim Esi Celal Umur Mithat Nemli 1892-1897 1898-1900 1900-1903 1903-1916 01.01.1926 01.01.1927 01.01.1928 01.01.1929 01.01.1930 01.01.1931 01.01.1932 01.01.1933 01.01.1934 01.01.1935 01.01.1936 01.01.1937 06.01.1939 05.01.1940 07.01.1941 06.01.1942 02.07.1943 07.05.1946 03.02.1948 21.09.1951 29.04.1952 30.04.1953 30.11.1954 28.11.1955 29.11.1956 30.11.1959 01.06.1960 29.06.1960 24.08.1960 Behçet Osmanağaoğlu Celal Umur Emir Sencer Nuh Kuşçulu Niyazi Adıgüzel E.Yalım Erez Atalay Şahinoğlu Hamdi Tombak Atalay Şahinoğlu E.Yalım Erez Atalay Şahinoğlu Mehmet Yıldırım 30.11.1961 01.12.1962 01.12.1963 01.12.1964 01.12.1965 01.12.1966 01.12.1967 12.12.1968 01.12.1969 01.12.1970 01.12.1971 01.12.1972 01.12.1973 02.12.1974 01.12.1975 01.12.1976 01.12.1977 01.12.1978 01.12.1979 01.12.1980 20.03.1984 18.03.1986 01.12.1987 01.06.1988 01.12.1989 13.06.1990 20.12.1990 09.07.1991 18.03.1992 16.06.1992 01.12.1993 01.12.1995 17.11.1997 29.11.1999 24.10.2001 SON 43 YıLıN •• • YONETIM KURULU BAŞKANIARI Behçet Osmanağaoğlu 1961-1972 Celal Umur 1973-1976 Nuh Kuşçulu 1978-1086 Niyazi Adıgüzel 1987 Erez 1988-1989 ve1992 Atalay Şahinoğlu 1990 ve 1991 Hamdi Tombak 1990 Mehmet Yddınm 1995-200 I-Sürüyor Emir Sencer 1977 Yalım s U N U Ş 1972'de kurulan TÜSiAD'ın oluşum amaçları arasında, özel sektörün varlığını koruma güdüsü ilk plandadır. TüsiAD daha sonraki yıllarda özel sektörün güçlenmesi ve atağa geçmesi görevini üstiendi. Bu durum, Odalar ve Borsaların tepe noktasını oluşturan TOBB ile zaman zaman çekişmelerine yol açtı. Özal'la iyi bir diyaloğu olan TüsiAD, oluşturduğu süper kadrolarla, 2000'lere doğru, ekonominin dışına taşarak, sosyal, siyasi projelerle kamuoyunun karşısına çıkmaya başladı. Koç'lar, Eczacıbaşı'lar, Kermen'ler, Narin'ler, Bodur'lar, Kocabıyıklar, Şah ap Kocatopçu, izmir'den Şinasi Ertan ve Selçuk Yaşar tarafından kurulan ve 1980'e kadar kendini kamuoyuna pek anlatamamış olan TüSiAD'ın aksine, 90 bin (1960'larda) üyeli istanbul Ticaret Odası, arkasındaki büyük gücün de katkısı ile 1965 yılından itibaren Türk ekonomisinin yıldızı oldu. 4. Vakıf Han'ın 4. kattaki sıkışık odalarından Haliç kıyısındaki yeni binalarına taşınma ile başlayan vizyon ve misyon değişimi ile istanbul Ticaret Odası, 1961'den itibaren ekonomiye ağırlığını koymayı başardı. Şimdi rahmetle andığımız, Sırrı Enver Satur gibi bir Meclis ve Behçet Osmanağaoğlu gibi bir yönetim kurulu başkanı ile yola çıkan iTO yönetimi, 1965-1970 arasında kalkınmanın doruğa ulaştığı o yıllarda, kimsenin önemini kavrayamadığı, hatta anlamını tam olarak bilemediği, özelleştirme, serbest piyasa ekonomisi, liberal ekonomi ilkeleri, bürokrasi ile savaş, vergide reform, dış ticarette yeniden yapılanma ve serbestlik, ekonomide özel sektöre daha fazla ağırlık verilmesi gibi, Türk halkına o yıllarda yabancı gelen ekonominin bu temel kavramlarını, Türkiye'nin gündemine taşımaya başladı. 1970'li yılların ikinci yansından itibaren iTO yönetiminde, sürekli bir gençleşme dönemi yaşandı. Ancak bu değişim, ustaların gözetiminde, bir satranç oyunu titizliği ile gerçekleşti. Bu gençleşme ve değişim hareketi, Nuh Kuşçuiu ile başlayarak günümüze kadar sürdü. Bunda, iTO'da uzun yıllar görev yapan ve çok kısa bir zaman önce yitirdiğimiz Genel Sekreter Prof. ismail Özaslan'ın, bu çatı altında uzun müddet bulunmaktan doğan deneyimlerinin çok önemli bir payı vardır .. istanbul Ticaret Odası, serbest ekonomiye geçişin ve özel sektörün bu alanda öne çıkmasının sağlanmasında çok önemli bir roloynadı. Bugün isimleri bile bilinmeyen bu kahramanlar, belki Amiral Gemisi'nin karargahında bulunmadılar ama, uzun yıllar evvel başlattıkları bu büyük mücadelede, ÖNCÜ GÜç olarak yer alıp, çok önemli görevler yaptılar. Türk özel sektörünün onlara minnet borcu vardır. 1964 yılından beri, gazeteci olarak yakından izlediğim istanbul Ticaret Odası'nda yaşanan önemli olayları anlatmanın, bu mücadeleye omuz vermiş isimleri anmanın, geçmişi yaşamak kadar, ondan ders çıkarmak, geleceğe bir şeyler bırakmak açısından yararlı olacağına inandım. Kişisel arşivimde yer alan belge, bilgi ve fotoğrafların ışığında meydana getirdiğim bu eserim ile saygıdeğer okurlann bir kaç tatiı saat geçireceklerini umuyorum. Ölenlere rahmet, yaşayanlara sağlık ve mutluluk dilerken, eserimin oluşmasında büyük desteği olan istanbul Ticaret Odası Yönetimi ve eksik verilerin tamamlanmasında bana yardımcı olan ilgili servislere teşekkür ederim ... (V.S.) KURULUŞTAN GÜNÜMÜZE KISA NOTLAR istanbul'un; 19.yy.'dan günümüze kalan güzel binalarından birisi de Cağa!oğlu'nda Çatalçeşme Sokağı'ndaki iÇTiHAT Evi'dir. Yayınlnı 1960'11 yıllara kadar sürdüren Son Posta gazetesi ve kısa bir müddet öncesine kadar da Sular idaresinin bulunduğu sokakta, bahçesinde Fatih Sultan Mehmet Han'm hocalarından Molla Fenari'nin türbesi bulunan aynı adlı caminin hemen karşısındaki bu güzel yapı, Osmanlı siyasi ve ticari hayatını bilenler için bir utanç anıtıdır. Osmanlı Devleti'nin Hlasına yol açan dış borçların ödenmesi amacına yönelik olarak; alacaklı ülkeler temsilciierinin oluşturduğu Düyun-u Umumiye idaresi'nin rahat çalışması için inşa edilen, içi ıtalyan mermerleri ile kaplı bu muhteşem yapı, Osmanlı'nın yıkılışının hazırlandığı bir yerdir. Borcu borçla kapatmayı ilke edinen politikacıların, önünde uzun müddet durup düşünmeleri gereken Cağaloğlu'ndaki bu görkemli yapı, tarihi görevinden sonra günümüze kadar konut, daha sonra konut-işyeri olarak kullanıldı. Osmanlı imparatorluğu'nu iik borçlandıran Hünkar Abdülmecid oldu. Müsriflik, aşiri lüks tutkunluğu, yüksek maaşlar, gelirle gideri birbirine uymayan bir hazine kaosuna, Kırım savaşının yüklediği maddi olumsuzluklar da eklenince, dış borçlanmanın sürmesi zorunlu hale geldi. Aynı politikayı izleyen Abdülaziz'den sonra, tahta geçen 5. Murat ve daha sonra Abdülhamit zamanında, iç ve dış olayların yoğunlaşması, Osmanlı'nın iyi bildiği bir konu olan vergi toplamayı da aksattl. Ardından yaşanan savaşlar, yeni borçlanmaları doğurdu. Avrupa'da yüzyıl! aşkın bir süredir yaşanan sanayi devrimini sadece uzaktan izlemekle yetinen Osmanlı, üretmek yerine, bu devrimin ürettiği mallan, kapitülasyonlar sonucu düşürülen gümrüklerle tüketmeye başlaması, ekonomik çöküntüyü hızlandırdı. Osmanlı'ya borç veren ingiltere, Fransa, Avusturya-Macaristan, Almanya, ıtalya'nın giderek artan sabırsızlığına çözüm bulmak için 1881 yazında ıstan­ bul'da yapılan toplantıda iL. Abdülhamid, Osmanlı'nın resmen iflasını ilan eden bir kararnamenin yayınlanmasını, yoğun baskılardan sonra kabul etmek zorunda kaldı. 1881 yılının Aralık ayında padişah tarafından imzalanan bu kararnameye, Muharrem ayına rastladığı için Muharrem Kararnamesi de denir. Ancak tarihi adı, Düyun-u Umumiye kararnamesidir. Alacaklı ülkeler, Bulgaristan başta olmak üzere Balkan ülkelerinden Osmanlı'ya gelecek vergilere el koydular. Bunun yanında tuzdan, tütünden devlete giren vergileri de izlemeye aldılar. Daha sonraları, eski Osmanlı padişahlannın, aralan iyi olan ülkelere fütursuzca tanıdıkları imtiyazlardan oluşan kapitülasyonlar gereği, Cağaloğlu'ndaki içtihat Evi'nde, geniş bir ekiple çalışmalarını sürdüren Düyun-u Umumiye idaresi, damga pulu, alkollü içecekler başta olmak üzere tüm devlet gelirlerine el attı. Tarih 1882'dir. Ve aynı yıl... 14 Ocak 1882 tarihinde istanbul Ticaret Odası'nın çekirdeğini oluşturacak "Dersaadet Ticaret Odası" olacak Ticaret Cemiyetı'nin 11 maddelik tüzüğü ii. Abdülhamit'in fermanı ile ananır. Aralarında Rum, Ermeni gibi ekalliyete mensup vatandaşlarımızdan oluşan 24 kişilik bir topluluğun hazırladığı 11 maddelik tüzük, nihayet kabul edilmiş ve istanbul Ticaret Odası doğmuştur. Nihayet diyoruz ... Çünkü; resmi olmayan bazı kaynaklara göre, istanbul Ticaret Odası'nın kuruluşu, Düyun-u Umumiye'yi oluşturan yabancı ülkelerin temsilcileri tarafından, tam üç yıl geciktirilmiştir. Olayın gerçekleşmesi özet olarak şöyledir: Ülkede ziraat ve ticaretin gelişmesi için yapılacak çalışmaları toparlayıcı kuruluşların, faaliyete geçmesi için ilk adım 13 Haziran 1876'da atıldı. Bu tarihte Ticaret ve Ziraat Meclisleri kurulması için bir kararname yayınlandı. Bu kararname gereği, 1879 yılında kurulan Ticaret ve Ziraat Cemiyeti, fevkaiade iyi niyetli bir yaklaşımdl. Ama ne var ki, ziraat ve ticaretin apayrı branşlar olması 'nedeniyle gerekli yararları sağlayamadığı için, kısa süre sonra kapatıldı. Bundan sonra istanbul'da sayıları çok az olan öze! sektör mensupları, ziraat, ticaret ve sanayide kendi örgütlerini kurmak için temaslarda bulundu. Bunun sonucunda, hükümetlere danışmanlık görevi başta olmak üzere; çeşitli amaçlara yönelik cemiyetıerin kurulmasına izin verildi. Bu izinden sonra 13 Aralık 1879 tarihinde 24 ticaret erbabı, istanbul Ticaret Odası'nı kurmak için hazırladıkları tüzükle beraber, devlete başvurdu. Fotokopisini yayınladığımız yazı ile bu başvuru üst kurullara 1879 yılında gönderildi. 11 maddelik tüzük başbakanlıkta üç yıl bekledi. Yabancı ülkelerin üç yıl engellemeye çalıştığı istanbul Ticaret Odası'nın kuruluşu, Düyun-u Umumiye'nin faaliyete geçmesinden hemen sonra ve adı gerçekleşti. 8 Mart 1950 tarihinde yürürlüğe giren 5590 Sayılı Yasa gereği adı "istanbul Ticaret ve Sanayi Odası" olarak değişen kurum, 30 Mayıs 1952 yılında sanayici üyelerinin ayrılıp istanbul Sanayi Odasını kurması sonucu "iSTANBUL TicARET ODASı" adını aldı. Btışbakanlık Yüksek Katına ArzelimIJr, . 1879 yılmda zamanm hükümetine verilen ve aym tarihte Başbakanlığa giden kuruluş yazısı, üç yıl sonra onaylanabildi! ZlmM ve Ticaretinyükselmesi ile meırileketin iman Ile servetin, a~tmasına gayret edilmek Üzere istanbul'da 24 tah!'! üyeden ibaret bil' ziraat ve .ticaret derneği kuruh'l'lası 8 Nisan 1876 (il RablüLevvel 1293) tarihli Başbakanlık tezkaresi ile emI' edılmiştir. Budefa adı geçen derneğin dağllmaSllYltı vazife ve meşgalelerinin yenidenteşkil ve tesisi sanayi. ticClret ve ziraat mOdQrlülderinEl. inhisal" .e~mış olmasından .dolayı ticaret işleri~ Il!nlle'l"iemes!ve gelişmesine· hızmet etmek için istonbtiı'clo bir Ticare't, Odası kurtırmasına dalı' Ti~aret MiidGrlOğiJ tcirafın~ dan 11 madde olarak lunıi." olunan tüzuk tasol'ısı.tetkikedil­ mek ij:;:ere. Başbakanlığa takdim kılınmışolunooğı..uıdon içine aldıği konular hakkındaverilecek emrin ~arafmıza bildirilmesi •.. 13 Aralfk 1879 ZUnıcra 1296) e2"1 2 Moral değerler olarak sıfıra yaklaşan ulus, istanbul Ticaret Odası'nın ile biraz olsun rahatladl. Osmanlı'yı kemiren iç spekülatörlerin, dış dünya ile beraber kurdukları tuzaklar sonucu siyasi ve ekonomik kaosa sürüklenen Osmanlı Devleti'nin; nihayet batı tarzı çalışacak bir ekonomik güce sahip olması basında geniş yer buldu. istanbul Ticaret Odası, kuruluş yapısı için Fransa'daki odaları örnek aldı. Osmanlı'da yabancı dillerde Fransızca'nın egemen oluşu, bu ülke ile önemli bir sorunun yaşanmamış bulunması, Osmanlı'nın eğitimde yüzünü Fransa'ya döndürmüş bulunması ve nihayet iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin yoğunluğu, Fransa modelini öne çıkarmıştı. istanbul Ticaret Odası, işe ülke envanterini çıkarmakla başladı. Sorunların temeline inen odanın ilk yöneticileri, hazırladıkları raporlarda ekonomik kurtuluşu gerçekleştirmek için neler yapılması gerektiğini irdelediler. Bitip tükenmiş ülke şartlarında içe dönük ve oldukça ulusalcı metotları benimseyen o günün yöneticileri, Cumhuriyetle beraber başlayan kalkınma hamlelerinde önemli roller aldılar. 1882 yılında kurulan istanbul Ticaret Odası'nın ofisi Mehmet Ali Paşa Hanı'ndaydl. Daha sonra 2. Vakıf Han'a geçen iTO, ticaret erbabının artışı ile Union Han'da çalışmalarını sürdürdü. Daha sonra Bahçekapı'daki 4. Vakıf Han'ın dördüncü katını komple kiralayan iTO, 1972 yılında Unkapanı'ndaki Ticaret Sarayı'na taşındı. iTO'nun birimleri şimdi Eminönü'nde, istanbul'a yakışır, tarihini aksettiren görkemli bir yapıda üyelerine ve ülke ekonomisine çağdaş hizmetler sunuyor. iTO'nun son Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım ve ekibi, siyasi ve ekonomik açıdan bin bir zorluklar yaşanan bir dönemde göreve geldi. Koalisyonların bozulup kurulduğu, siyasi istikrarsızlığın sağlanamadığı, onlarca bankanın kapanmasına yol açan bir düzende, sorumluluğu büyüyerek artan iTO'da Mehmet Yıldırım Başkanlığındaki yönetim, tüm olumsuzluklara rağmen çok önemli reformları gerçekleştirmeyi başardı. Sadece 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerinin bile ekonomiyi çökertmeye yettiği sekiz yıllık devrede, doğruları söylediği için yargıya taşınan bir başkan ve onunla uyum içinde çalışan yönetimi ile iTO, Avrupa'mn EN lvi TicARET ODASı ünvanını aldı.. Ekonomik konularda sergilenen yoğun bir performans sonucu verilen olağanüstü bir mücadele yanında, ticaret, turizm, eğitim, kültür ve sanatsal etkinlikleri ile istanbul'un yeniden yapılanmasında çok büyük katkılar sağlayan Mehmet Yıldırım, sekiz yıllık görev süresinde övünerek ifade ettiği istanbul hayranlığını pek çok kereler ispatlamak fırsatını buldu. "Çalışmanın sınırı yoktur" ilkesini benimseyen Mehmet Yıldırım, başta KOBi'ler ve onların etkinliklerini genişleten Yan Sanayi Borsası, ülkeyi refaha taşıyacak Teknotarım gibi çılgın ve her biri başlı başına DEV projelerin hayata geçirilmesine öncü oldu. 3000 yıldır dünyanın en önemli ticaret merkezi olan istanbul'da 394 personeli ile hizmet veren 300 bini aşkın üyesi ile iTO, etkinliğini uluslararası platkurulması 3 formlara da taşırken, sektöründe ISO-9001 kalite belgesini alan ilk kurum olarak adını yazdırdl. "Ayrı bir kişilik, ayrı bir vizyon, parlak bir ışık kümesi" yorumu yapılan Mehmet Yıldırım dönemi ile son bulacak eserimizde gurur abidemiz iTO, övünebileceğimiz çok az şeyin kaldığı şu son yıllarda içimizi ferahlatacak. 4 lÜM STRESLi YILLAR (1964-1967) ORDUMUZUN EN GÜVENDiGi KURUM Beşer planları, yıllık kalkınma ülkenin ve tüm sekihtiyaçları dikkate alınarak hazırlandı. Bunlar arasında ordumuzun ihtiyaçlan da yer alıyordu. Kıbrıs'ta; Rumiann Türklere karşi giriştiği asimilasyona, 1963 yılında sert tepki Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Korgeneral Refe! Ülgenalp, veren Türkiye'nin, adaya Behçet Osmanağaoğlu ile beraber görülüyor. yapacağı herhangi bir askeri müdahaleye karşı çıkan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Johnson'un, Başbakan ismet inönü'ye yazdığı ve Cüneyt Arcayürek tarafından ele geçirilerek yayımlanan ünlü mektup, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine yol açtı. Başını öne eğecek kişilikte olmayan ınönü "yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini bulur"diyerek ABD'den uzaklaşma sinyalleri verdi. 1960'11 yılların başında bilek gücünün dışında silah açısından önemli bir varlığı olmayan Türkiye, gelecek yılların getireceği yükleri dikkate alarak, 1. Beş Yıllık Planla beraber siyasi ve ekonomik alanda yeni stratejilere yönelmişti. Hemen üstümüzde, kuzeydeki dev, Türkiye'nin her ihtiyacını gidermeye hazır görünüyordu. Başbakan inönü, mesafe koyduğu ABD gibi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne karşı da aynı iikeleri tercih etti. Çünkü inönü, büyük devletlerle ilişkiler söz konusu olunca "onlarla yatağa girmemaya bakını" diyen bir devlet adamıydı. ABD'nin; Nato üyesi, onun da ötesinde Kore'de 1125 askeri şehit olan Türkiye'ye karşı gösterdiği tepki, Türk-Sovyet ekonomik ilişkilerini geliştirecek, Türkiye, kalkınması için ihtiyaç duyduğu (komple sınai tesisler dahil) pek çok şeyi, 15 yıla yayılan bir ihracat programı karşılığı elde edecekti. Sovyetler, Nato'nun en güçlü ordusuna sahip komşusu Türkiye ile gelişen ilişkil­ erden fevkalade hoşnuttu. inönü, Türkiye'nin nefes borusu konumundaki Kıbrıs'a, bir gün müdahale etmenin kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Muhaliflerince, Kıbrıs konusunda yumuşak davranmakla suçlanan ısmet Paşa, silah yetersizliği ve bilhassa çıkarma araç ve gereçlerinin yokluğu nedeniyle Ada üzerinde bir kaç kez jetlerimizi uçurmakla yetinmek zorunda kalmıştı. Adada yaşayan Türkler üzerindeki baskının kalkması için tehditlerini arttıran Paşa'nın blöflerini müttefiki ABD bile görememiş, Türkiye'nin Kıbrıs'a çıkarma yapacağı kuşkusu içinde, bir gece operasyonu nu önlemek amacıyla, altıncı filosunu Türk denizcilerini engellemek törlerin 5 amacıyla Akdeniz'e göndermişti. inönü daha sonra ABD, ingiltere, Yunanistan ile yaptığı pazarlıklarda adaya asker çıkarma kozunu sürekli kullandı. O yıllarda dünyanın en iyi istihbarat birimlerine sahip olan ingiltere başta olmak üzere, hiç bir devlet bu kozu kullanacağımızı sanmıyordu. 1974 Temmuz'unda gerçekleşen birinci çıkarmadan sonra ingiltere Başbakanı, M5'in başkanını arayarak "hani Türklerin çıkarma gemileri yoktu? Binlerce asker, tank, zırhlı araç, silah bu adaya nasıl girdi?" diye sormuştu. Türkiye 1964'den sonra gerçekleştirdiği özverili ve çok gizli çalışmalarla yüzlerce çıkarma gemisi yapmış, silah sanayiini güçlendirmiş, ordusunu modernize etme yolunda önemli mesafeler almıştı. Türkiye bunların çok büyük bir kısmını yerli sanayicisi, milli ithalatçıs! ile el ele gerçekleştirmişti. FOTOGRAFIN ÖYKÜSÜ 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra oluşan sistemde yer alan Milli Güvenlik Kurulu'nun Genel Sekreteri Korgeneral Ragıp Ülgenalp ile istanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Behçet Osmanağaoğlu'nu birlikte gösteren tarihi fotoğrafımız 18 Nisan 1966 yılında çekildi. Milli Güvenlik Kurulu'nun çalışmalarını düzenleyen genel sekreterin, iTO Başkanını ziyaret etmesi basını meraklandırmıştl. Sadece fotoğraf alınmasına izin verilen toplantıdan sonra bazı çevrelerden yazılmamak kaydıyla( o yıllarda resmi bir açıklama yapılmadan askeri konularda haber yapmak pek mümkün değildi) elde ettiğim bilgiler ve yapılan yorumlar, istanbul Ticaret Odası'nın büyüklüğünü, önemini, ona duyulan güven ve saygınlığı, bana anlatan olaylardan birisi oldu. Silah modernizasyonunu, yerli sanayie, ulusal boyutlu ithalatçı firmalara kaydırmayı planlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, özel sektörün ulaştığı boyutları saptamak, nelerin yapılabileceğini görmek için istanbul Ticaret Odası'nı muhatap kabul etmiş; kurul, en önemli isim olan genel sekreterini istanbul'a göndermişti. Orgeneral Ülgenalp, Behçet Osmanağaoğlu'na uzun bir ihtiyaç listesi vererek bunların, silahlı kuvvetlerin ismi geçmeden yurt içinden temini veya imalinin mümkün olup olamayacağını sordu. 18 Nisan toplantısını diğerleri izledi. Bu temaslar sonucunda, istanbul Ticaret Odası'nın büyük katkılarıyla, o yıla kadar ithalatı yapılan pek çok malzemenin yerli sanayie kaydınıması başarıldı. Bunlar büyük bir gizlilik içinde gerçekleşti. Yerli üretimin gelişmesi ve ihtiyaçların içeride imal edilmesi sonucu, büyük bir tasarruf olanağı sağlayan ordumuz, araç ve gereç açısından önemli bir rahatlama yaşadı. 1974'de gerçekleşen birinci Kıbrıs Harekatında kullanılan malzemelerin büyük bir kısmı yerli olup, ithal parçaları da iTO ile yakın ilişkilerde bulunan firmalar tarafından temin edilmişti. istanbul Ticaret Odası'nın kırk yılının anlatıldığı bu esere bu anı ile başlamamm nedeni, yukarıda da belirttiğim gibi, iTO'nun konumunu anlatabilmektir. Gazeteciliğimin ilk yıllarında bu olayın beni hayli etkilemesini, ulusal duygulara verdiğim öneme de bağlayabilirsiniz. Şimdi eseri yaratan diğer etkenlere bakalım ... 6 KONUSUNDA EN GÜÇLÜ KURULUŞ 1964 yılında başladığım ekonomi gazeteciliğindeki görevierim arasında, istanbul Ticaret Odası, Sanayi Odası, ihracatçı Birlikleri, Borsa, daha sonraları TüsiAD gibi kurumlar ön plandayd!. Bu kurumların içlerinde yaşadım; başkan­ larıyia, yöneticileriyle çok iyi ilişkiler kurdum; onların haberlerini yaptım. Tanıyan­ lar bilir ... her zaman yansızlığım!a övündüm, koruyucu, kollayıcı veya yargıç olmadım. Yazılanmda asla aşağılayıcı ifadeler yer almadı. Olumsuz haberleri yayımlanan kişilerle aramda en ufak bir sürtüşme yaşamadım. Çünkü yansızlık ilkesini benimsediğimi herkes bilirdi. Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birisi olan TiCARET'te çalıştığım uzun yıllar boyunca, patronum veya yayın kurulu tek bir haberimi bile sakıncalı bulup yırtmadl. Buna karşılık yazdığım binlerce haber içinde(gönderilen ve çoğu iyi niyete dayalı açıklamalar dışında) bir teki bile tekzip almadı.. Ömür boyu san basın kartı taşımaya hak kazanmış deneyimli bir gazeteci olarak istanbul Ticaret Odası'nın; konusunda Türkiye'nin en büyük kurumu olduğunu ifade edersem; sanırım diğer güzide kurumlarımızı kırmış olmam. Kırmış olmam; çünkü onların da bunun bilincinde olduğunu, bana hak verdiklerini biliyorum. Özel kesime mensup kişileri çatısı altıııda toplamasına rağmen, bir kamu kurumu olduğunu asla unutmayan, kamunun çıkarlarını daima ön planda tutan iTO'nun, tanığı olduğum kırk yıl içinde, çok önemli kararlarda yönlendirici olduğunu gözlemledim. Ekonomik gelişmelerin sulandırılması, ekonomik hayatın yozlaş­ tınlmasına ilişkin planları kavrayıp, önlemlerini zamanında alan iTO, yaşanan tüm olumsuzlukların suçlusu iian edilen ve bu yüzden panik içindeki özel sektörü toparlayıcı etkinliği ile tarihi görevlerinden birisini yerine getirdi. Dış ticaretin devletleştirilmesine zemin hazırlayan gelişmelerin karşısında cesurca duran iTO'nun; hükümeti de aşarak, Büyük Millet Meclisi ve Senato'da giriştiği eylemlerin bugünkü ve yarınki nesillerce bilinmesinde yarar umuyorum. Serbest pazar ekonomisi, özelleştirme, dış ticarette serbestlik, konvertibiliteye geçiş, devletin ekonomiden elini çekmesi gibi deyimleri ekonomi literatürümüze ilk kez sokarak, kamuoyunun dikkatini bu konular üzerine çeken iTO, bugün de bazı yönleriyle eleştirilmesine rağmen, uygulanan ekonomik sistemin yaratıcılarının başında yer aldı. Bu çok uzun ve zahmetli yolda pek çok kayıp vermesine rağmen, onurundan hiçbir şey kaybetmeyen, yıpranmadan hedefine varan bu güzide kurum, Türk ekonomisinin omurgasını oluşturmak­ tadır. iTO kubbesinin altında çok şey yaşadım, çok şey öğrendim. Bunları, gelecek kuşaklara aktarmaktan sevinç duyuyorum. Bu eseri hazırlarken iTO camiasından gördüğüm destek, bu meşakkatli çalışmada bana moral ve güç verdi. Şimdi lütfen buyrun ... hep birlikte 1964 yılına gidelim! 7 KARMA EKONOMiDE YERIMiZ NEREDE? 1963, kalkınma planlarının tatbikine başlanılan yıldır. Türkiye, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, kabineye en fazla üye verdiği koalisyonla yönetilmektedir. Uygulanan sistemin adı karma ekonomidir. Başbakan ismet inönü, Maliye Bakanı Ferit Melen'dir. istanbul Ticaret Odası, 1965'de yapılacak milletvekili genel seçimlerine hazırlanan Türkiye'de, ekonomik gelişme yolunda atılacak adımlarda özel sektörün sık sık engelleneceğini düşünüyordu. Özel sektörün bu en fazla üyeli ve en güçlü kurumu, geleceği yaratmak, hatta varolmak açısından yeni stratejiler oluşturmanın gerektiğine inanmıştı. O güne kadar izlenen kapalı politikalardan vazgeçilerek, kurumun çalışmalarının kamuoyuna kapsamlı biçimde yansıtılması kararı alındı. Gerekli enformasyonlar yanında, iTO'nun resmi yayın organı olan istanbul TicARET gazetesi, çok sayfal! haftalık yayın organına dönüştürüldü .. Gazetenin başına çalışkan bir müdür getirildi. iTO'da Genel Sekreterlik görevini ise, ismail Hüsrev Tökin yapıyordu. 1930'lu yıllarda adını sıkça duyuran kadro harekatı içinde yer alan Tökin, öze! sektöre uyum sağlamakta zorianmamıştl. iTO, 1960-70'li yılları kapsayacak büyük mücadeleye deneyimli, enerjik kadrolarla girdi. 1964 ve onu izleyen yıllarda istanbul Ticaret Odası'nın yönetimlerinde çok güçlü isimlerin yer alması bir tesadüf değildir. Bu isimler, iTO yanında, özel sektör kurumlarının tepe organı olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetimi ile bunların yan kuruluşlarında da görevalarak hükümetlere danışmanlık yaptılar. Vergi komisyonları, çeşitli yasaların hazırlanması için yapılan çalışmalar, gümrüklerin reorganizasyonu, plan gereği yeni yapılan­ malarda özel sektöre düşecek görevlerin yürütülmesinde; istanbul Ticaret Odası yönetimi, en güçlü kurum oiması nedeniyle daima söz sahibi oldu. Bunları dikkate alan iTa Meclisi, 1964 yılı 30 kasım tarihinde yaptığı seçimde, bir yıl için görev yapacak Meclis Divanı'nı Sırrı Enver Batur (Başkan) ve Raif Onger'den (Başkan Yardımcısı), yönetim kurulunu ise şu isimlerden oluşturdu: "Behçet Osmanağaoğlu (Başkan), Ömer Gazioğlu, Neşet Sirmen, Emir Sencer, Mehmet Küçükdeveci, Cemil Parman, Kemal Bingöl, Mustafa 1964 yılında göreve gelen yönetim kurulunun Türkiye'ye büyük hizmetleri oldu. 8 Kopuz, Muhip işmen, Salih Binbay, Ahmet Güre." 1964 yılı kasım ayında göreve gelen bu ekip içinde on yıldan fazla yönetimde kalanlar, Behçet Osmanağaoğlu'ndan sonra başkanlık yapan üyeler vardı. Bir kaçı dışında yüksek okul mezunu olan ve aralarında bir kaç yabancı dil bilen bu yönetimin üyeleri, istanbul Ticaret Odası'nın öncü çekirdeğini oluşturdu. Meclis Divan Başkanı Sım Enver Batur, uzun yıllar TOBB başkanlığı yaparken; yetiştirdiği Raif Onger de özel sektörün bu tepe kurumunda başkan olarak görevaldı, Bilişim hizmetlerinin yetersizliği yüzünden, ancak 6-7 ay sonra yayımlanan ekonomik verilere göre; 1963 yılında milli gelirde yüzde 6.5 oranında artış oldu. 375 milyon $ olarak planlanan 1964 yılı ihracatında yılın ilk altı aylık dış ticaret rakamları şöyleydi: ihracat 175 milyon $, ithalat 318 milyon $ ... 1963 yılının ilk altı ayında ihracat 168, ithalat ise 295 milyon $ olmuştu. 1963'ün ilk altı ayında 127 milyon $ olan dış ticaret açığı, 1964 yılı ilk altı ayında 143 milyon $'a yükselmişti. Kalkınan bir ülke için farkın ithalat lehine büyümesinden korkulmaması gerektiği ifade ediliyordu. 1963 yıiı döviz karşılığı turizm gelirleri 75 milyon lira oldu. Dolar kuru 9 lira 08 kuruşta sabitleştiğine göre, Türkiye'nin 1963 yılı turizm geliri 8 milyon 259 bin dolar olmuştu. iTO yönetimi Türkiye'nin turizm ülkesi olması için çalışmalar yapıyordu. Oda'nın gayretiyle turizmde öncelikli yöre olarak kabul edilen bölgelere 25 yıl vadeli, yıllık yüzde 4-5 faizli banka kredileri veriliyordu. Mesela; istanbul'da Sultanahmet, Beyazıt gibi semtlerin turizme açılmalarında , bu yörelerin birinci sınıf turistik bölge kabul edilmesinin payı büyüktür. 1964 yazmda Türkiye'de tedavüldeki para miktarı, 5 milyar 611 milyon 480 bin 155 liradır. Külçe altmın gramı ise 13 lira 70 kuruştur. iTO, 1963'te imzalanan Ortak Pazar Anlaşmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, hükümeti ağır davranması nedeniyle uyarıro Türkiye, Ortak Pazar olayını sadece tarımsal yönü ile ele almıştır. Oysa topluluk içinde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıldır 1964 ... Planlama, vadeli ihracat politikaları, milli bankalann durumu, sermayenin serbest dolaşımı, enerji ve petrol politikalarının saptanması gibi önemli konular Avrupa'nın gündemine oturmasına rağmen, Türkiye, iç meselelerden başını kaldırıp Avrupa'ya bakamamaktadır. Avrupa'da tarım ürünleri sübvansiyonları için üreticiler lehine önemli kararlar alındığı duyulmaktadır. Demokrat Parti iktidarının savruk mali politikaları sonucu girilen dar boğazdan çıkış için çalışmalar yapılırken; Devlet Planlama Teşkilatı başta olmak üzere; bürokratik kadrolarda özel sektöre karşı bir güvensizlik havası esmektedir. Zaman zaman, siyasilere de yansıyan bu havayı dağıtmakla da yükümlü olan iTO yönetimi, karma ekonomi ilkeleri doğrultusunda, özel sektörün gerçekleştirebileceği projelere devletin girmemesini, özel sektörün yetişemeyeceği alanlarda devletin egemen olmasını ister. iTO yine karma ekonomi ilkeleri doğrultusunda alınacak önemli karariarda özel sektör görüşlerinin alınmasını da hükümetten beklediğini duyurur. iTa yönetimi bu dileğini, istanbul'da bir araya getirdiği parlamenterlere iletir. Yılda iki 9 kez istanbullu parlamenterlerle toplantılar düzenleyen iTO yönetimi, sıkıntıları, ve çözüm yollarını onlara deklare eder. Ama hükümetle arzulanan ortak çalışmayı gerçekleştirmek bir türlü mümkün olmaz. Mesela; bir gece Başbakan ismet Paşa, radyodan halka seslenir. Sebep, hazırlanmakta olan vergi paketidir. Bunun erdemlerinden söz ettikten sonra vatandaşlardan, Maliye Bakanı Ferit Melen tarafından açıklanacak pakete uyum gösterilmesini ister. Ferit Melen'in ertesi gün açıkladığı paketten öze! sektörü kısıtlayıcı, vergi barışı ile ilişkisi olmayan bir içerik çıkar. Oysa iTO, çeşitli kesimlerin görüşlerini alarak batı standartlarını yakalayan reform niteliğinde bir taslak hazırlamış ve bunu kamuoyuna duyurmuştur. Melen'in açıkladığı pakette, bu taslaktan tek bir satır bile yoktur. Gelir vergisi, Vergi Usul Kanunu, Gider Vergisi Değişikliği, Bina Vergileri, Motorlu Taşıtlar Vergisi üzerinde çalışmalar yapan iTO'nun emekleri boşa gitmiştir .. sorunları MELEN'lE KAVGA BAŞLIYOR iTO yönetiminin 1964 yılında fevkalade önem verdiği ve titizlikle takip ettiği iki konu vardı. Bunlardan birisi vergiler, ikincisi icra ve iflas Kanunu'dur. Özel sektör için olmazsa olmazı oluşturan bu iki konuda iTO çok önemli çalışmalar yaptı. 1964 yılında Türkiye genelinde 2131 işyeri açılmış ve kayıtlı işyeri sayısı 40 bin 353 olmuştu. Bunlardan 15 bin 381 'i istanbul' daydl. ıcra iflas Kanunu'nda değişiklik yapılması gerekliliği, genellikle istanbul kenti için, vergi reformu kadar önemliydi. Merkez Bankası ile yapılan bir çalışma sonrasında yılda 17 bin olan protestolu senet sayısının 36 bine ulaştığı saptandı. Piyasada tedavüldeki paranın dokuz misli senet dolaşmaktaydı. Piyasa mekanizması içinde sadece bir enstrüman olan ticari senetler, perakende piyasalarda TL' den çok daha etkili olmaya başlamıştı. Bunlar çok önemli verilerdi. Bunlara bir de senet protestolarındaki yoğunlaşma eklenince, iş çığırından çıktı. 200-300 liralık senetler bile ödenmiyar, noterlere gidiyordu. iTO'nun Tüccarlar Derneği Başkanlığını yapan üyesi Osman Kermen, gidişi "fevkalade olumsuz" olarak değerlendirirken, icra ve iflas Yasası'nda değişikliğin zorunlu olduğunu belirterek, uzmanları bu konu üzerinde çalışmaya çağırdı. istanbuliu parlamenterlerle yapılan toplantıda, bu iki konu da masaya yatırılarak; üzerlerinde düzenleme yapılmaması halinde ekonomide beklenen sonuçların alınamayacağı onlara aniatıldı.. Hatta iTa yönetimi, Meclis ve Senato Başkanlarına gönderdiği telgraflarla dikkatleri bu konulara çekerken, piyasada emniyet ve güven oluşumunun bu iki yasaya bağlı olduğunu ısrarla belirtti. Başbakan ismet Paşa, yöneticilerinin bir kısmını tanıdığı iTO'nun genellikle vergiler konusundaki feryadı üzerine Melen'e "istanbul'a kadar bir uzan ... Bunlar ne istiyor, bir bak bakalım" demesi üzerine; Maliye Bakanı yanında Defterdar Hakkı Musaballı ile beraber, 1964 yılının sıcak bir temmuz günü, çantasında bazı müjdelerle (kredi artışı gibi) Bahçekapı 4. Vakıf Han'ın 4. katında 10 çalışan iTO'yu ziyaret etti. O küçücük meclis salonunda yapılan toplantıda, Me!en; vergi paketine gelen eleştiriler üzerinde hassasiyetle durulacağı mesajını verdikten sonra, genel ekonomik konulara değinerek şunları söyledi: "Kimi çevrelere göre Türkiye bugün bir buhran içindedir ... kimilerine göre kalkınma başlamış, Türkiye ileriye doğru gitmektedir. Bunlar tartışılabilir; tartışılmayacak tek şey Türkiye'nin 1958 yılındaki durumda olmadığıdır. 1963 yılında piyasalar canlıdır. Verilerin de ortaya koyduğu gibi, iş hacmi hareketlenmiştir. içinde bulunduğumuz 1964 yılının ilk altı ayında geçici bir durgunluk söz konusudur. Bu durum sonbaharda atlatılacaktır. Bugünkü durumun sebebi, psikolojiktir. Bunu bildiğimiz halde Merkez Bankası ile beraber bazı kararlar aldık. Kamu sektörü kredilerini artıracağız. Sanayi Yatırım Bankası'nı bu konuda zorlayacağız. Ancak bu kaynağı çok dikkatli kullanmalıyız. Enflasyon konusunda tedbirli olmak zorundayız. Türkiye sınai bir ülke olduktan sonra tüm sorunlar çözümlenecektir. Şimdi bankaların millileştirilmesinden söz ediliyor. Hükümet olarak bunu hiç düşünmedik. Fakat bazı özel bankaların krizde olduğu da bir gerçektir. Her önüne gelenin banka açması, bugünkü sıkıntılan yarattı. Banka kapamak hiç hoş bir şey değil, ama buna mecburuz. Sorun, bankaların denetimsiz bırakılmalarından kaynaklanıyor. Bankaların size verecek kredileri kendi kaynaklanndan bulmalan gerekiyor. Şimdi istanbul Ticaret Odası olarak bazı sıkıntılannız olduğunu belirtiyorsunuz. Bunları etraflıca görüşmek üzere sayın başkanınızı Ankara'ya bekliyoruz." Behçet Osmanağaoğlu'nun Melen'e yamtı özetle şöyle oldu: "Bir ülkede Maliye Bakanlığı sadece vergi tahsil etmez. Ülkenin mali ve iktisadi politikalarını tayin ederken, gidişin başarılı olması için önlemler alır. Sayın Maliye Bakanı'nın şahsında piyasada bir inanç oluşmuştur. Kendisi iş çevrelerinin güvenini kazanmıştır. Ama bilhassa böyle kritik günlerde; hükümetlerin süratli ve enerjik hareket etmesi, kararlar alması gerekir. Bu performansı biz bu hükümette göremiyoruz. Buna mukabil, hususi teşebbüs gerekli enerji ve atılımı gösterebilmesine rağmen; hükümetiniz tarafından desteklenmiyor. Şimdi bize açıkça söyleyin ... karma ekonomide bize yer yoksa bunu baştan bilelim, haberimiz olsun! Eğer bu sistemde hususi teşebbüs var diyor ve beraber çalışabileceğimizi söylüyorsanız, bize güvenmeniz gerekiyor. Kararlarınızda görüşlerimizi almanızı istiyoruz. Bize danışılmadan hususi teşebbüsün de çalışma alanı olan ekonomiye yön verecek kararlar alınmasın." Salonda buz gibi bir hava esti. .Temmuz sıcağı yerini poyraza bırakmışt!. Deneyimli Başkan Osmanağaoğlu, yaşlı bir başbakan ve yaşlı üyelerden oluşan koalisyon kabinesini ağır davranmakia suçlamış, yerinizi gençlere bırakın mesajını vermişti. Bu mesaj kurt politikacı Melen tarafından alındı ve Maliye Bakanı toplantıyı kısa keserek Ankara'ya döndü. BEHÇET BEY: ZAYıF HÜKÜMETLER BÖYLE YAPAR! 1964 yılı sonuna doğru Türkiye, ısmet Paşa'nın başkanlığındaki koalisyon hükümetinin aldığı bir kararla sarsıldı. Maliye Bakanı Ferit Melen, 1965 yılı mali bütçesinin hazırlanışı nedeniyle TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu'nda 11 yaptığı açıklamada; Servet beyanı ihdas edildiğini ve piyasayı kontrol için mali polis kurulacağını belirtti. Türk ekonomisi üzerinde hırpalayıcı etkisi yıllarca sürecek olan servet beyannamesinin getirilişi ile piyasalar şoke oldu. Kald!rılması uzun yıllar alacak olan servet beyanı, Demoklesin kılıcı gibi özel kesimin başı üzerinde asılı durdu. Kalkınmaya çalışan, bunun için beşer yıllık planlar yapan bir ülkede; yatırımları durdurmak, ekonomiyi kaosa sürüklemek, ülkeyi sabote etmek için bundan daha mükemmel bir silah bulunamazdı! Servet beyannamesinin yarattığı servet düşmanlığı ile Türkiye, çok değil üç yıl soma, sonu belirsiz maceralara sürüklenmeye başladı. Ekonomik kaosun yarattığı siyasi çıkma­ zlar, ülkeyi askeri muhtıralara, darbelere itti. Kaybolan yılları ile Türkiye demokrasi ve kalkınmada büyük darbeler yedi. Servet beyannamesi getirilmesini vergi ödenmemesine bağlayan Melen'in açıklamalarından sonra düzenlediği basın toplantısında Behçet Osmanağaoğlu şunları söyledi: "Biz dürüst işverenler olarak vergi ödemeyen veya gereği gibi ödemeyen, az ödeyen kesimlerin karşısına her zaman çıktık. Ama bakan bey, münferit olayları genelleştirerek servet beyanı ve mali polis kurulmasına gitti. Bundan büyük üzüntü duyduk. Özel sektör yatırım yapıyor. Ama bunları istenilen düzeye getirmek Behçet Osmanağaoğlu'nun için devletin hiçbir çabası yok. Bu konuda hevesli olanFerit Melen'e yanıtı gündeme lan teşvik edici müeyyideler bulunmuyor. Bu ülkede bomba gibi düştü. servet düşmanlığı varsa bu tüccarın değil, hükümetlerin yanlış politikalarından doğdu. Servet düşmanlığı zayıf hükümetlerin eseridir. Ne gariptir ki, başarısızlığı ilan etmek yerine, suçu özel sektöre atma, hususi teşebbüse yüklenme yöntemi, hükümetlerin baş vurduğu bir ferahlama yolu oluyor.Oysa kalkınan bir ülkede hükümet ve hususi teşebbüsü n işbirliği büyük önem taşır." DEVLETTEN DEVLETÇiLiK TEMiNATı! Özel sektörün konuyu ön plana çıkarması ve ekonomide çarkın durma noktasına gelmesi üzerine; Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel dış ticaretin devletleştirilmesi diye bir şeyin söz konusu olmadığını resmen açıkladı. "Talebe fena, öğretmen kötü olabilir ama bu okulların kapanması için bir neden teşkil etmez"diyen Cumhurbaşkanı, böylece uygulayıcıların kötü yönetimlerini kabul ediyordu. Yolsuzlukların üzüntü verici olduğunu kaydeden Gürsel, kooperatifçilik 12 hareketlerinin geliştirilmesi gerektiği görüşündeydi. Cumhurbaşkanının ilk günlerinde, bir yeni yıl sunuşu olarak Başbakan inönü, hükümetinin devletçiliğe karşı olduğunu söyledi. Başbakan daha geniş çaplı bir açıklamayı gereksiz görürken, planın eksiksiz tatbikini de kamu ve özel sektörden istedi. 1965 yılının yaptığı bu açıklamadan 6 gün sonra, bu kez VE !ILiNÖNÜ HÜKÜMETi DÜŞÜRÜLDÜI Devletin iki sorumlusunun devletçiliğe karşı açıklamalar yapması bile özel kesimdeki endişeleri durduramamıştl. Ok yaydan çıkmıştı bir kere! Hükümetin devletçiliği ön plana çıkaran zihniyetine, servet beyannamesi getirilmesi ve mali polisin de eklenmesi ile durum netleşmişti. Oysa TBMM'de çoğunluk, hükümetle aynı görüşte değildi. Olmadığı da 1965 yılı bütçe müzakereleri sonunda yapılan oylamada ortaya çıktı. 4 Mart 1965 tarihli oturumda dört siyasi partiden oluşan III. inönü Hükümetinin 1965 yılı bütçesi için yapılan oylamanın rengi kırmızı oldu. Oylamaya katılan 432 milletvekilinden 231 'i ret oyu verdi. Başbakan inönü, Washington'da ABD Başkanı Johnson'un konuğuydu. Gece onuruna verilen resepsiyonda büyükelçimiz inönü'nün kulağına "hükümetin hazırladığı bütçenin mecliste reddedildiğini" fısıldadl. Heyet, gezisini kısa keserek Ankara'ya döndü. 1946 yılında Türkiye'ye demokrasiyi yerleştiren ve 1950 yılında iktidarı DP'ye devreden Milli Şef inönü, bütçe tasarısının reddedilmesini hükümetine duyulan güvensizlik olarak algılayıp; kabinenin istifasını cumhurbaşkanına sunarken, demokrat yapısını bir kez daha ispatladl. Adalet Partisi bu seçimlere CHP ağırlıklı bir koalisyon hükümeti ile girmek istemiyordu. Ama bu yüzden de iii. inönü Hükümetini devirmek gibi bir gayretin içinde olmadı. Servet Beyanının getirilmesi, özel sektöre inanan, güvenen üyelerden oluşan mecliste büyük tepki çekmiş ve bu faktör bütçenin reddine ve hükümetin düşmesine yol açmıştı. Bu sonuçta özel sektörün payı büyüktü. Ülkeyi seçime tarafsız bir başbakan götürecekti. CHP ve AP, Suat Hayri Ürgüplü ismi üzerinde anlaştılar. Her iki partinin de üye verdiği Ürgüplü Hükümetinin görevi, ülkeye başarılı bir seçim dönemi yaşatmaktı. Başbakan siyasi işlerle meşgulolurken, ekonomi, Maliye Bakanı ihsan Gürsan'a bırakıldı. AP Genel Başkanı Süleyman Demirel ise, kabineye dışarıdan Başbakan yardımcısı olarak atandı. Milletvekili Genel Seçimlerinden önce, 1965 yılı mayıs ayında yapılan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 17. Genel Kurul toplantısı, Adalet Partisi'nin gövde gösterisine dönüştü. TOBB Başkanı Nuri Ciritoğlu, Bülent Ecevit'e verdiği yanıtta, CHP'nin gücünün özel sektörü bölmeye yetmeyeceğini vurguladı. Başbakan Ürgüplü, hükümetinin özel sektöre önem verdiğini belirtirken, Süleyman Demirel, özel sektörsüz bir demokratik düzen olamayacağını savundu. Ticaret Bakanı Macit Zeren, serbest düzene geçilmeden ekonomi başta olmak üzere hiçbir şeyin değişemeyeceğini ileri sürdü. TOBB Genel Kurulu 13 yapılan seçimlerde istanbul Ticaret Odası'nın düzenlediği istanbuı+izmir ağırlıklı liste seçimi kazandı. iTO Meclis Başkanı Sım Enver sonunda Batur, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin yeni başkanı olurken, eski başkan Nuri Ciritoğlu da yönetime girmişti. TOBB'un genel sekreteri, Prof. Dr. Necmettin Erbakan'dı. TOBB'da 1965 Mayıs'ında yapılan seçimlerde yönetim şöyle oluşmuştu. "Sırrı Enver Batur (istanbul Ticaret Odası), Sıtkı Çiftçi (istanbUl Sanayi Odası), Sakıp Sabancı (Adana), Nuri Ciritoğlu (Ankara), Yusuf Tanık (izmir-EBSO), Ali Altınordu (Mersin), Enver Ak (Antalya) Mustafa Kopuz (istanbul Ticaret Borsası-aynı zamanda iTO Meclis üyesi), Şevket Filibeli (izmir Ticaret Odası) Tersine döndürülmeye çalışılan düzen, ülkenin en büyük demokratik kitle örgütü istanbul Ticaret Odası'nın diğer demokratik kurum ve kuruluşlara verdiği büyük destek ve katkılarıyla normale dönüştü. IKV'YE FORD'TAN MALi DESTEK istanbul Ticaret Odası yönetimi, 1965'j yoğun yaşadı. Yönetim, oda personelinin sosyal güvencelerini ve geleceğini teminat altına amacıyla, bağımsız bir emekli sandığı kurulması için çalışmalara başladı. SSK'ya bağlanma görüşüne, yönetim ve çalışanlar sıcak bakmadl. 1960'larda SSK hizmetleri fevkalade iyi olmasına rağmen, SSK'nın bugünkü durumu tahmin edilmiş olacak ki, çalışanlar ve yönetim ayrı bir sandıkta ısrar etti. Ayrıca SSK'ya girilmesi halinde; geçmiş yılların hakları da kaybolacağı için yönetim, bağımsız bir sandık için çalışma kararı aldı. Ortalama kar hadleri, işportacılığın düzene sokulması için faaliyetlerini yoğunlaştıran iTO, Ortak Pazar çalışmaları yanında, kalkınma planları ile Ortak Pazar arasındaki ilişkileri düzenleme ve Ortak Pazar hakkında özel sektöre gerekli enformasyonu sağlamak için; istanbul Sanayi Odası'nın da katkılarıyla bir örgüt kurma kararı aldı. iktisadi Kalkınma Tesisi olan bu kurumun adı daha sonra iktisadi Kalkınma Vakfı olarak değişti. Tesisin ilk genel kurulu 23 Kasım 1965'de yapıldı. Giderlerinin önemli bir kısmının iTO tarafından karşılandığı Tesisin Genel Kurulunu, her iki kurumdan 15+ 15= 30 isim oluşturdu. 30 kişinin altısı dışarıdan tayinle gelebilecekti. Bunun için iSO'ya 3, iTA'ya 3 kontenjan tanındI. istanbul Ticaret Odası dış kontenjanları, Prof. Or., eski bakanlarımızdan mümtaz insan ve hala iTO için emek veren Haluk Ciiiov, daha sonraları AET konusunda uzman olacak Fazı! Ayverdi ve Ali Alaybek için kullanırken, meclisinden şu isimleri iktisadi Kalkınma Tesisi'nin genel kuruluna gönderdi: Behçet Osmanağaoğlu, Raif Onger, Nejat BasmaCi, Cemi! Parman, Tevfik Ercan, Avni Şasa, Muhittin Gençaslan, Ziya Bengü, Emir Sencer, ismail Hüsrev Tökin (iTO Genel Sekreteri) Şaban Gazioğlu ... Bugün Avrupa'da bile, bu kalitede isimleri bir araya getirmenin mümkün olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Siyasetten bucak bucak kaçan o günün işverenleri, eğer devleti yönetmeye soyunsalardı bugün Türkiye, hiç bir problemi kalmamış, gelişmesini tamamlamış çağdaş, Ata'nın arzuladığı bir ülke olurdu. Bugün bir Avni Şasa, bir Behçet Bey, otomotiv duayenıerinden Tevfik 14 Ercan, Ziya Bengü, Cemil Parman, Raif Onger'i bulmak mümkün mü? iKV, çok küçük bir topluluk olarak başladığı yaşamında; Avrupa Birliği ile bugün geldiğimiz süreçte unutulmaz çalışmalar yaptLAsla popülist bir kimliğe sapmayan, tevazu içindeki çalışmaları ile her kesime açık olan iKV, bugün hala bu doğrultuda önemli mesailer veriyor. iTO patronajı altında bir kurum olması nedeniyle; çalışmalarına çok sık değineceğimiz iktisadi Kalkınma Tesisi veya değişen adı ile iktisadi Kalkınma Vakfı'na, ABD'deki Ford Vakfı'nın önemli bir miktarda yardım vaadinde bulunduğu da o günlerde konuşuimuştu. Daha sonraki notlarımızdan Ford Vakfı'nca aktarılan fonun 1 milyon lira olduğunu anladık. Tabii bu girişimde, Vehbi Bey'in, Koç Topluluğu'nun önemli bir payı vardı. SERVET DÜŞMANLARıNA YANıT Yaşanan lastik darlığını önlemek için, 5.5 milyon liralık iç ve dış lastik ithali için hükümetten izin çıkartan iTO'nun gündemine okulolayı geldi. iTO Meclisi'ne verilen bir önergede, Özel Sektör Okulu açılması istendi. Oda'nın Kültür Komisyonu Başkanı M.AIi Kırca, Doğu illerine yapılan yardımlar için toplanan fondan 1 milyon 600 bin liranın komisyon adına bloke edildiğini anımsatarak, bu paranın okul için kullanılabileceğini belirtti. Önerge sahipleri kız-erkek, gündüz-yatılı olarak düşünülen okulda eğitim süresinin iki yılolmasını önerdiler. Yönetim Kurulu, okul kurma ve yaşatma işinin çok zor ve külfetli olduğunu belirterek bu önergeye karşı çıktı. Hesaplamalara göre, 1 milyon 600 bin liralık tahsisatın kullanılmasından sonra, bütçeye her yıl 600 bin liralık bir yük binecekti. Okul işi daha etraflı bir biçimde incelenmek üzere kurulacak bir komisyona havale edildi! Ama istanbul Ticaret Odası, bir kaç yıl sonra ilk öğretim okulları açarak başlattığı eğitim seferberliğine, Mehmet Yıldırım'ın başkanlığı sırasında üniversite ile devam etmek onurunu yakaladı. iTO, eğitim seferberliğine gönülden destek veren ilk özel sektör kurumu olarak anılacak. 1965 yılının en büyük ve en fazla ses getiren olayı; istanbul Ticaret Odası'nın Doçent Dr. Halil Nadaroğlu'na hazırlattığı YATıRıMLAR konusundaki devaraştırması oldu. Kamu oyunda yaratılmak istenilen servet düşmanlığına ve onu körükleyen sol düşüncelere bir yanıt olarak yaptırılan bu çalışmada, özel sektörün yatırımdan kaçmayarak üzerine düşen görevi yerine getirdiği verilerle ortaya kondu. Nadaroğlu önce "özel sektörün büyük vergi borcu varll iddialarını çürütürken, 1961-1964 devresi itibarıyla, iktisadi devlet teşekküllerinin toplam borcunun 900 milyon liraya çıktığını saptadl.Bu o günün şartlarında çok büyük bir rakamdl. Koca Türkiye, lastik sıkıntısını gidermek için 5.5 milyon lira karşılığı olarak bulduğu 550 bin $'Ia sevince boğulurken, iktisadi Devlet Kuruluşlarının vergi borcu 100 milyon dolardı! 1966 yılı ihracat hedefinin 450 milyon dolar olduğu Türkiye'de 100 milyon dolar vergi borcunun gündeme getirilmemesi altında elbette kasıt yatıyordu. Bunu düşürülen başbakan, özel sektöre servet beyannamesi getiren Maliye Bakanı bilmiyor muydu? Nadaroğlu yatırımlarla ilgili şu bulguları elde etti; 15 "Özel ve kamu yatırımları 1965 yılı programında 1963 fiyatlarıyla 12 milyar 700 milyon lirayı buldu. Bunun 8 milyar 702 milyonunu kamu, 5 milyarlık bölümünü özel sektör taahhüt etmişti. Özel sektör yatırımlarında gecikme varmış gibi görünüyordu. Bunun sebebi, Ereğli Demir Çelik A.Ş.'ye özel sektörün 1963 yılında yaptığı 960 milyon liralık yatırımın 1965'de 70 milyona düşmesiydi Aradaki bu fark nedeniyle özel sektör 65'te daha az yatırım yapmış gibi gözüküyordu. Aslında sektör tüm taahhütlerini yerine getirmişti. Özel sektör ayrıca, istihdam+ücret+muhtasar+gelirler+kurumlar vergisi+diğer vergilerle hazine için çok önemli bir kaynaktı." YENi HÜKÜMETLE BAHAR GÜNLERi Tahminler doğru çıktıo .. Koalisyonu sevmeyen halkımız, 1965 yılı Milletvekili Genel Seçimlerinde Adalet Partisi'ni tek başına iktidara taşıdı. Bu sonuçta CHP'nin devletçiliğe ve servet düşmanlığına yeşil ışık yakan tavrı önemli bir roloynadı. Ortanın Solu sloganı ile yola çıkan CHP, tüccarsanayici-esnaf-sanatkardan oyalamadı. Kimlik arayışındaki CHP, oy beklediği sol kitlelere de yeterince güven vermeyince, koalisyon ortağı olma şansını bile yitirdi. CHP'nin zikzaklığı, iik kez seçimlere giren Türkiye işçi Partisi'ne 16 milletvekili kazandırdı. Bu 16 milletvekili, dört yıl boyunca, mecliste birinci muhalefet partisi gibi davranarak ,CHP'yi geri plana itmeyi başardı. 10 Ekim'de yapılan ve gece 01.00'e doğru ilk defa Londra BBC radyosu tarafından Dünya'ya ilan edilen AP'nin tek başına iktidar oluşu ,özel sektör camiasında sevinç yarattı. istanbul'un tanınmış tüccarlarından Lütfi Bornovalı, AP kurmaylarının ekonomiyi bildiklerini belirtirken, kurulacak yeni hükümetin aşırı cereyanlarla mücadele etmesini istedi. Yine iTO Meclis üyelerinden Faik Üstar, batılı, çağdaş bir politika izleneceği umudunda olduğunu belirttikten sonra, Amerikan aleyhtarlığı ve servet düşmanlığını körükleyen akımlarla mücadele edilmesini önerdi. iTO Meclisi'nin bir başka üyesi Nevzat Sayınar ise, tek parti iktidarının iyi olduğunu belirtirken "programlanna baktığımızda ekonomik olarak en doyurucu parti AP idi. Sağduyunun galip gelmesi güzel bir şey" dedi. Hasan Yairnan, tek başına iktidar oluşun AP'yl sarhoş etmemesini temenni etti. Yeni Hükümetin programı 27 Ekim'de Meclis ve Senatoda aynı gün okundu. Demirel özel teşebbüse önem veren karma ekonomi sistemi uygulanacağını açıklarken, özel sektör kuruluşları ile yakın bir diyalog içinde olacaklarını, piyasada güvensizlik yaratan, özel sektörün çalışma şevkini kıran yasaların düzeltileceğini özellikle vurguladı. 1. Demirel kabinesinin güven oyu almasından sonra; özel sektör Servet Beyanının kaldırılması için gün saymaya başladı. Ama bunu kaldırmak pek öyle kolay olmayacaktı. Özel sektör bu konuda bir kaç cephede vuruşmak zorunda kaldı! istanbul Ticaret Odası Meclisi ise, Milletvekili Genel seçimlerinden hemen sonra 30 Kasım 1965'de yaptığı seçimde Sım Enver Batur+Raif Onger ikilisini 16 Meclis Divanma yeniden seçerken, yönetim kurulunda önemli bir değişiklik olmadı: "Behçet Osmanağaoğlu, Ömer Gazioğlu, Emir Sencer, Mehmet Küçükdeveci, Kemal Bingöı, Ahmet Güre, Muhip işmen, Neşet Sirmen, Mustafa Kopuz, ısmail Göksu, Salih Binbay" bir yıl için iTa yönetimini oluşturdu. Bu isimlerden bazılarının Adalet Partisi kurmayları, kimisinin de Süleyman Demirel ile arkadaşlıklan vardı. Meclis Başkanı ve 1965 yılı Mayıs ayında TOBB Başkanlığına seçilen Sım Enver Batur'un da, Demirel ile sıkı bir dostluğu olduğu biliniyordu. Demirel'in özel sektör içindeki gözü kulağı konumunda olan Sım Enver Batur, genellikle AP'nin yıpranma yıllarının başlangıcı olan 1968'den itibaren çok zor günler geçirdi. Bütün bu aşamalar yayınımızda yer alacak ... 13 Kasım'da 1965 yılının son toplantısını yapan Oda Meclisi'nde Ticaret Sarayı'nın Timlo tarafından inşa edileceği açıklandı. iTO, kuruluşundan bu yana ilk kez kendi binasında çalışacaktı. Fotoğraf inşaat faaliyetinin ilk yılında çekildi. ıTO KiRACIUKTAN KURTUlUYORI iTa Meclis Divanı ve Yönetim Kurulu seçimlerine iki hafta kala, Unkapanı Ticaret Sarayı'nın TiMlO tarafından inşa edilmesi önerisi alkışlarla kabul edildi. bir üyenin, inşaat ihalesiyle ilgili olarak meclis başkanlığına sunduğu ve bazı şüpheleri ortaya koyan mahiyetteki önerge, mecliste havanın elektriklenmesine yol açtı. Toplantıya başkanlık yapan Meclis Başkan Vekili Raif Onger, Ticaret Sarayı'nın her aşamada Meclis Başkanlığının Ancak adını bulamadığım 17 denetiminde olduğunu ve olacağını da duyurarak, her hangi bir endişeye gerek bulunmadığını belirtti. istanbul'un tanınmış inşaat guruplarından Arı ve intes'in de katıldığı ihaleyi iTO Yönetimi, Emlak Bankası tarafından kurulan bir inşaat şirketi olan Timlo'ya verdi. 9.5 milyonu inşaat bedeli olmak üzere, yönetim Ticaret Sarayı için 20 milyon ayırdı. Alınan karar mecliste okununca alkışlar koptu. istanbul Ticaret Odası kuruluşundan bu yana, ilk kez kendine ait bir binada çalışmalar yapacak; kiracı olmaktan kurtulacaktl. Bu kararı alma onuru 1965 yılı meclisine ait oldu. Unkapanı'ndaki Ticaret Sarayı, Merkez Hal'in hemen yanında, gıda çarşısına bitişiktL işin getirdiği canlılık, Unkapanı Caddesi'ni trafik açısından olumsuz etkileyecekti. Öyle de oldu ... Karaköy-Eminönü ve Aksaray-Balat tarafından gelişlerde, trafik dakikalarca kilitlendi.. Bu sorunun dışında, Ticaret Sarayı genellikle Haliç'e bakan arka kısmıyla görülmeye değerdi. 30 yıl öncesinin tüm imkanlarının kullanıldığı bina, mimarlık açısından da beğeni toplamıştır. Bugün iTO Üniversitesi'nin çalıştığı eski Ticaret Sarayı'nın arsasının, rahmetli Menderes'in ısrarlarıyla alındığı söylenir. 1 Şubat 1966'da iTO'nun 84. yıldönümünde, Ticaret Sarayı'nın temeli atıldı. Bu mutlu günün gecesinde ise, iTO yönetimi, meclis üyelerine ve iş alemine, eşlerinin de katılımı ile Hilton'da muhteşem bir resepsiyon verdi. YENi BAKANLARLA TANIŞMA Yeni hükümetin ekonomiden sorumlu bakanları ile istanbul Ticaret Odası'nın yeni yönetimi, ilk kez 6 Aralık 1965'de Ankara'da Şeker Şirketi'nin Konferans Salonu'nda bir araya geldi. Toplantıya Başbakan Demirel, Maliye Bakanı ihsan Gürsan, Ticaret Bakanı Macit Zeren, Sanayi ve Ticaret Bakanı ibrahim Tekin, Tarım Bakanı Bahri Dağdaş, Sanayi Bakanı Mehmet Turgut, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ıbrahim Deriner katıldı. Başbakan Demirel; önümüzdeki on yılın çok önemli olduğunu ve iki şeye özenle dikkat edeceklerini vurgulayarak, bunları enflasyonsuz kalkınma ve hür anlayış olarak tanımladı. Demirel özetle şunları söyledi: "istikrar ve emniyet çok önemli. Bu yüzden enflasyonu özendirici politikalardan kaçınacağız. Artık koalisyon dönemleri bitti. Endişeler geride kaldı. Dış meselelerde büyük bir sıkıntıya uğrayacağımızı sanmıyorum. Bir devir kapandı. Burada bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Sadece kar etme zihniyeti ile demokrasiyi yürütemeyiz. Sermayenin yanına emeği de alacak ve kalkınmayı tamamlayacağız. Bunu gerçekleştirmek için hür anlayış çok önemlidir. " Demirel ile geçmişe dayalı özel dostluğu olan Sırrı Enver Batur; özel sektör isteklerini ilettiği toplantıda enflasyonsuz bir kalkınmanın hür teşebbüsün de arzusu olduğunu belirterek kaynakların verimli kullanılması ile bu sorunun çözümleneceğini belirtti. Özel sektörün yeni hükümetten istekleri ise şöyle sıralandı: 18 Dış kredi temininde devlet kefaletL .. • Kredili ithalatta özel sektöre kolaylık ... Resmi sektöre ait mal ve hizmetlerde aşırı biçimde yukarı çekilen fiyat ların düşürülmesi. .. .. Sanayicimizin ihtiyacı olan yatırım mallarına ithalatta öncelik verilmesi. . .. Türk Parası'nın Kıymetini Koruma Mevzuatının değiştirilmesi, kısa vadeli ihracat kredilerine işlerlik sağlanmas!. .. • Anlaşmalı ülkelere yapılan ihracatın ,ekonomiye maliyetinin çıkanlmasl. .. ., Tescil, asgari ihraç fiyatı, lisans gibi işlemlerin kaldırılarak ihracatın serbestleşmesi ... o Ham madde ihracatı yerine işlenmiş ürün ihracatının teşvik edilmesi. .. (Pamuk yerine pamuklu mensucat ihracatına ağırlık verilmesi gibi. .. Henüz sanayiimiz, giysi gibi ileri aşamalarda fabrikasyon üretim yapamıyor" o Ve icra iflas Kanunun değiştirilmesi. G i> GÜMRÜK KOMiSYONCULARI AYAKlA 1966 yılının ilk ayı içinde yeni hükümetle ilk çatışan gümrük komisyoncuları oldu. Bakanlar Kurulu yayımladığı bir kararname ile, gümrük vesikalarının kolcular tarafından muayene komisyonlarına getirileceğini hükme bağladı. Bunun anlamı, gümrük komisyonculannın gümrüğe sokulmamasıydl. Yine aynı günlerde gümrükte bekleyen eski malların tasfiyesi için 474 sayılı yasa çıkmasına rağmen uygulamalarda yaratılan aksaklıklar, komisyoncular ile idare arasında gerginleşmelere yol açmıştı. Bilhassa istanbul Gümrükler Başmüdürü Fethi Pozantı ile komisyoncular arasında her gün tatsiz olaylar yaşanmaya başlamıştı. Hem 474 sayılı yasa, hem de komisyoncu firma elemanlarının gümrüklere sokulmama kararı üzerine iTO'nun gümrükçü Meclis Başkan Vekili Raif Onger, sektör mensuplarını Ticaret Odası'nda özel bir toplantıya çağırdı. Durumu basına açıklayan Onger, tasfiyenin taksitler halinde yapılmasını zorla kabul ettirdiklerini, ama sorunların bitmediğini, 474 sayılı yasanın uygulanmaması ile yatırımların adeta bombalandığını anlattı. Daha sonra konuşan Komisyoncular Birliği Başkanı Kadri Dağ, tüccara karşı sadece gümrük komisyoncularının mesu! olduklannı belirterek "yarın bir kıymetli evrak yok olsa bunun hesabını kim verecek?" dedi. Dağ, işin kolculara bırakılması ile zamanın israf edileceğini, kolcuların günde bir kez muayeneye çıkacaklarını belirttikten sonra, tahakkuklar sırasında yapılacak hesaplamalarda meydana gelebilecek hataların ,daha sonra telafi edilemeyeceğini vurgulayarak bu kararnamenin geri çekilmesini istedi. Hükümetten olumlu bir sinyal alamayan gümrük sektörü, işi kolculara havale eden kararname için Danıştay'a gitmek zorunda kaldı. Mayıs ayında Bakanlar Kurulu kararnarneyi iptal eden ikinci bir kararname yayınlayarak gümrük sektörünü rahatlattı. 19 GÜNDEM: SABANCı GRUBU TAHSisLERi çalışmaları 1966 yılında başlandı. iTO, hükümetten gelen istek üzerine vergi reformu, vergi politikaları, yatırımların teşviki, bankacılık, sigortacılık konularında özel ihtisas komisyonları kurarak plan yapıcılara danışmanlık hizmeti vermeye başladı. 1966, iTO'nun dış dünyaya açılma yılı olarak da kabul edilebilir. Geniş bir heyetle yapılacak ABD gezisi için çalışmalar son aşamaya geldi. ABD'nin sanayi bölgelerinde incelemeler yapacak olan heyet, 25 meclis üyesi ve idareciden oluşuyor. ABD gezisinden sonra başka ülkeler de gündeme gelecekti. iTO Türkiye'nin yurt dışmda tanıtımı için, fuarcılık başta olmak üzere çeşitli aktiviteleri geniş bir konsept içinde ele aldı. Özel sektör cephesindeki uyumun yarattığı sessizlik , 1966 yılı Mayıs ayında Ankara'daki TOBB Genel Kurul toplantısında bozuldu. Bazı üyelerin kişisel çıkarları ve firmalarına yararlı olmak için, TOBB yönetiminde bulundukları iddiasını içeren bir önergede, yönetim kurulu üyelerinden Sakıp Sabancı ve Yusuf Tanık'tan (izmir'li sanayicilerden) devletten kaç bin dolarlık tahsis aldıkları soruldu. Daha sonra yapılan açıklamalarda her iki üyeye 100 bin $ tahsis çıktığı öğrenildi. Yusuf Tanık, bulunduğu görevin getirdiği sorumluluk nedeniyle, daha sonra bu tahsisi değerlendirmeye almadığın! ve Sınai Kalkınma Bankası kaynaklarını kullandığım genel kurulda açıkladı. Sakıp Sabancı ise, Bossa firması için bu tahsisi kullandığım belirterek gurubuna ait sınai tesislerin nasıl kurulduğunu, şimdi bu tesislerde neler yapıldığını anlattı. Türk ekonomisine çok daha büyük katkılar sağlamaya hazırlandığını belirten Sabancı, TOBB yönetiminde kendisine ihtiyaç bulunduğu için yer aldığını söyledi. Sabancı'nın kendine has üslubu ile yaptığı konuşma genel kurulda alkışlandı. Daha sonra söz alan iTO delegesi Osmanağaoğlu, bu tür konuları tartışma yerinin TOBB gene! kurulu olmadığını sert bir üslupla belirtirken, iş hayatında başarılı olmuş isimlerin TOBB yönetiminde bulunmasi için çalıştıklannı, bu görevi onlara zorla kabul ettirdiklerini anlatarak "Türkiye kalkınıyor. Bunu da özel sektör gerçekleştiriyor. Bununla iftihar edeceğimize, niçin yatırım yapılıyor diye hesap soranlar var. Divana verilen bu takrirle neyin 2.Beş Yıllık Plan amaçlandığın! anlayamadım?"dedi. Genel kurul sonunda yapılan seçimlerde Yusuf Tanık (izmir) ve Sakıp Sabancı (istanbul) yeniden yönetim kuruluna seçilirken, yine Sırrı Enver Satur'un (istanbul) başkanlığındaki yönetimin diğer üyeleri şu isimlerden oluştu: "Sıtkı Çiftçi(istanbul), Enver Ak (istanbul), Şevket Filibeli (izmir), Orhan Işık (Ankara) Mustafa Kopuz (istanbUl) M. Mithat Sözmen. TOBB'da istanbul ve izmir'in ağırlıklı olarak yer alması; Anadolu'daki oda ve borsaların tepkisini çekmeye başlamıştı. Bu konuda eleştirilerin yoğunlaşması üzerine 1967 yılının Mayıs ayında yapılan seçimlerde TOBB yönetimine Hayri Terzioğlu, Ferhat Nuri Yıldırım, Feridun Alpat girdi. istanbul Sanayi Odası ise 1966'da Sıtkı Çiftçi ile doldurduğu kontenjanını Ertuğrul Soysal'a devretti. Sabancı 1967 yönetiminde de yer aldı. 20 SOLA ALTERNATiFLER 1966 Ağustos'unda Doğu Anadolu'da meydana gelen deprem, büyük üzüntü kaynağı olurken, iTO yönetimi 500 bin liralık bağışla, yaraların biraz olsun sanıması için adım atan ilk kurum oldu. Bir ay sonra ise Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel vefat etti. Gereksiz yere yaratılan servet düşmanliğmın yol açacağı tahribatı zamanında gören istanbul Ticaret Odası yönetiminin uyarısı ile, TOBB sol akımlarla mücadele için çalışmalara başladı Başkan Sırrı Enver Batur, 1966 yılı Ekim ayında Sivas'ta başlattığı kampanyada, önemli projeleri devreye sokacaklannı belirterek, mali durumu müsait tüccarlardan para yardımı istedi. TOBB solla mücadeleyi eğitim alanından başlatacaktı. Batur 40 bin çocuğun ancak 13 bininin üniversiteye gidebildiği Türkiye'de, cehaletle mücadele edilmesi gerektiğini belirtti. En büyük sorumluluğun özel sektöre düştüğünü kaydeden Batur, insanların mutlu olması için piyasa mensuplanna çok iş düştüğünü, bu nedenle bol üretim ve düşük fiyatlarla halkın karşısına çıkılması gerektiğini söyledi. istanbul Ticaret Odası, bu uyanlardan sonra; eğitim alanında kendine özgü bir program uygularken, onu yıllar sonra diğer kurumlar izledi. PROVAKATÖRLER VAR! 20 Temmuz günü iTO Meclisi piyasada servet düşmanlığı ile ilgili olarak Avni Özden tarafından verilen takriri görüştü. Haksız rekabetten yakınan Özden'e yanıt veren başkan Osmanağaoğlu, özel sektör içine provakatörlerin sızmış olabileceğini, aklı başında hiçbir tüccann böyle davranamayacağım belirterek, herkesi bildiklerini ortaya koymaya çağırdı. idealist guruptan Nazmi Akın, piyasadaki bütün aksaklıkların özel sektöre mal edilemeyeceğini belirtirken, uygulanmakta olan karına ekonomi sistemindeki aksaklıklann öncelikle temizlenmesi gerektiğini vurguladı. Akın; özel sektörün yeteri kadar faalolmadığının itiraf edilmesini isterken, daha süratli hareket edilmesini önerdi. Nedim irengün, kağıt ithalatının Seka'ya yaptırılmasının devletçilikte ısrar edilmesinin bir işareti olduğunu anlatırken, Faruk Çehreli, Ahmet Karafakılı, Mahmut Sucuoğlu, ibrahim Hatipoğlu piyasalarla ilgili değerlendirmede bulundular. 21 iTO'da üst düzeyde çalışmaya katılan bir grup bir arada ... Fotoğrafta, ismail Göksu (soldan birinci), Genel Sekreter ismail Hüsrev Tökin (soldan üçüncü) hemen yanında Behçet Osmanağaoğlu, ibrahim Hatiboğlu (Sağdan üçüncü) görülüyor. Bu ekip içinde on yıldan fazla önemli görevler üstlenenler oldu. TÜCCAR FABRiKA BASTı! 1967 yılı ile beraber, AP iktidannın başını ağartacak ekonomik olaylar yoğunlaşmaya başladl.Başta çimento ve profil demir olmak üzere, her türlü inşaat malzemesinin sıkıntısı hissediliyordu. Lastik, galvanizli sac da son zamanlarda yoklar listesine ilave edilmişti. 7 Nisan 1967 tarihinde ıstanbul'da, dünyada pek görülmemiş, eşine rastlanmamış bir olay yaşandı. Torbası 3-4 lira olan bir torba siyah çimentonun 13 liraya çıkması ve bu fiyata bile bulunmaması, çimento satıcılarını fabrika basmaya yöneltti. inşaat malzemeleri satanlar yanında, inşaatlan duran müteahhitler, çalışamadıklan için yevmiye alamayan kalfa ve ustabaşııar, Aslan Çimento'nun kapısına dayanarak, denetim yapmak istediklerini bildirdiler. Üç vardiya çalışan fabrikadan çıkan malın, çeşitli şekillerde karaborsaya intikal ettirildiğini belirten mağdurlar, fabrikayı emniyet güçlerinin müdahalesi ile terk etti. iTa yönetimi mesaisinin önemli bir bölümünü yoklukların çözümüne ayımken, tüketici kitleden gelen şikayetlerin yoğunlaşması üzerine, mevsim sonu ve tasfiye satışları için bir yönetmelik hazırladı. Ama iTO'nun 1967 yılında gerçekleştirdiğ'i en önemii çalışma; 26 Ocak'taki genişletilmiş meslek komiteleri toplantısıydl. Tüm mesleklerin mevcut sorunları yanında, gelecekte gelişmesi olası olayların ele alınıp çözüm arandığı toplantıda, yeni yayımlanan 18. kota ile ilgili görüşler de saptandı. Ülkeyi ekonomik savaşın ateşine atacak günlerin habercisi olan 1967'nin başında piyasanın tansiyonunu yansıtan bu toplantının sonuçları üzerinde gereği gibi durulamadi. Belki durmak isteyenler oldu ama, bürokrasi yeni hükümete zaman ve zemin tanımadı! Makineler gurubundan Nazmi Akın, 18. kotadaki değişikliklerin önemli 22 olmadığını, sorunun temelde yattığını vurgularken, ithalatçı ile sanayicinin birbirine düşürüldüğünü söyledi. Bu kota ile ithalatçının gayri meşru bir iş yaptığı izleniminin doğduğunu kaydeden Akın, baskı gurupları tarafından oluşturulan ortam ve kota çalışmalarından sonra kendilerini suçlu gibi görmeye başladıklarını söyledi! Kamuran işmen, pek çok maddenin ithalatının Sanayi Bakanlığı emrine verilmesinin çok abartılı bir davranış olduğunu kaydederken, Neşet Yazgan, 250 bin motorlu aracın, yedek parçasiziık yüzünden yatar hale geleceğini anlattı. Yazgan liberasyondan yapılan 40 milyon $'Iık ithalatın yarısının montaj sanayiine kaydırıldığı iddiasında da bulundu. Hükümet iTO yönetiminden bu çalışmanın DPT'ye iletilmesini özelolarak istedi. Ancak yukarıda belirttiğimiz nedenlerden ötürü olacak; önlemler alınmadı veya iş işten geçtikten sonra alındı. BASMACI, EREZ, GÜVEN, ŞAMLI, UMUR VÖNETiMDE 1964, 65,66 yıllarını çok az değişimlerle geçiren istanbul Ticaret Odası yönetimi, muhalefetten gelen tepkiler üzerine, 23 Kasım'da yapılan 1967 seçimlerinde kan değişikliğine gitmek lüzumunu hissetti. Milletvekili genel seçimlerinin üzerinden geçen iki yıl içinde Adalet Partisi önemli hizmetler yapmış olmasına rağmen, sokaklardaki çılgınlığın durmayacağını, süreceğini gösteren işaretler giderek artıyordu. iTO yönetimi daha güçlü bir kadro ile 1968 yılına başlamak gereğini duyarken, yapacağı değişimlerle muhalefetin de görüşlerine saygı duymuş olacaktı. iTO'yu 1968 kasım ayına kadar götürecek olan yönetim kuruluna, 1967 yılında yapılan seçimde istanbul Ticaret Borsası Başkanı Nejat Basmacı girdi. Basmacı, A~kara'da siyasi ilişkileri Qüçlü bir yöneticiydi. Aynı yönetin:ı kuruluna, daha sonra Istanbul Sanayi Odası yönetimlerinde de izleyeceğimiz ıhsan Erez katıldı. Başbakan atanıp kabineyi kurmak için görevlendirilen, ancak siyasilerin ayak oyunlanyla görevi bırakmak zorunda kalan başarılı Sanayi ve Ticaret eski bakanlarından Ya!ım Erez ve günümüzde iTO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Zekai Erez'in pederleri olan sanayici ihsan Erez, geniş bir çevreye sahipti ve iTO onun deneyimlerinden çok yararlandı. Üçüncü takviye, Yeni Karamürsel'in sahibi Nuri Güven oldu. Merih Şamiı ise, iTO'nun gerçek bir kazancıyd!. iTO'nun temsilcisi olarak katıldığı Basın ilan Kurumu yönetiminde, gazete sahipleri ile çok iyi diyaloglar kuran Merih Şamiı, iTO'nun halkla ilişkiler kolu gibi, yıllarca çok önemli çalışmalar yaptı. Patronundan muhabirine kadar tüm basını tanıyan, bu sektörün çilelerini iyi bildiği için gazetecileri seven Şamiı'nın vakitsiz vefatı, istanbul'daki iş alemini derinden yaraladı. Yaşasaydı, o narin, kibar ve çok zeki kişiliği ile muhakkak ki onu çok önemli mevkilerde görecektik. Tütün sektörünün duayenıerinden Celal Umur da aynı yönetime girenler arasındaydı. 23 iNSAN KAYNAKLARI EKiBI Demokratik kitle örgütleri içinde seçim haberleri ıTO kadar popülist olan, seçimleri onlannki kadar ilgi doruğuna ulaşan bir başka özel sektör kuruluşu gösterilemez. Oda meclisinde çok sert tartışmaların yaşandığı gibi, büyük mücadele ile geçen seçimlerden sonra saygı ve sevginin asla kaybolmamış olması, istanbul Ticaret Odası'nı daha da büyütmüştür. Seçime saatler kala oluşan konsensüsler, ilginç kulisler, bunları seçim platformuna taşımak için sergilenen muhteşem oyunlar, belleklerimizin en müstesna yerlerindedir. istanbul Ticaret Odası'na Yönetim veya Meclis Başkanı olacak kişiler genelde önceden saptanmış ve liderlik için eğitilmiş, yetiştirilmişlerdir. Bu çok iddialı bir varsayım gibi gelebilir. Ama istanbul Ticaret Odası'nın geleneklerinde bu husus ön plandadır. Veya ön planda tutulmaya çalışılmıştır. Oda'ya büyük hizmeti geçmiş isimlerin sürpriz bir biçimde ortaya çıktıkları pek görülmemiştir. Yönetim katında çalışanlar, kendilerinden önce görev yapmış başkan­ lann, üyelerin de görüşleri çerçevesinde sürekli yeni isimler arayışında olmuşlar; gelecek vaat eden, kültürlü,lisan bilen gençlere fırsat hazırlayarak onları geleceğe taşımışlardır. Yönetimlerde ve meclis divanında görevalan üyelerin genelde iTO'da daima bir geçmişleri olmuştur. Bu isimler, damdan düşer gibi değil, denenerek o görevlere gelmişlerdir. Bu büyük camiada insan kaynaklarının yaratılmasından sorumlu küçük, çekirdek ekibe Cunta denmiştir. Bu ad daha sonra "Seleksiyon Komitesi" olarak değiştirildi. NASIL SEçiLiRLERDi? 1960'11 yıllarda Behçet Osmanağaoğlu, Lemi işmen, Merih Şamiı, Muhittin Gençarslan, Emir Sencer, Raif Onger, Salih Binbay, Mehmet Küçükdeveci, Ömer Gazioğlu, ve bizim anımsayamadığımız veya bilemediğimiz etkin kişilerin oluşturduğu Cunta, iTO muhabirliğimizin ilk yıllarında bizim için de bir giz kaynağı idi. Ama zamanla Cunta'nın seçimler sırasında etkili çalışmalar yaptığını gözlemledik. iTO'yu ileriye götürecek, atılım yapma gücü olan, dış dünyaya uyum sağlayabilecek insanları bulup çıkarmada usta olan bu grubun gerçekleştirdikleri organizasyonlar sonunda yanıldığı pek az seçim olmuştur. Bunun gizini yıllar sonra çözdüğümü sanıyorum. Cunta üyeleri genelde meclisin arka sıralarında oturarak ( o arka slfa koltuklanna yay/a, orada oturanlara da yay/acı denirdi) ileride yönetim için düşündükleri aday üyelerin konuşmalarını, tavırlannı titizlikle izler ve daha sonra salonda yaptığı etkiyi saptarlardı. Bu adaylarla ilgili olarak deneyimli meclis üyelerinin de görüşlerini alınır, komisyonlar, seçim listeleri, süzgeçten geçirilerek düzenlenirdi. Örneğin; pek çok kereler yeni adayları, meclisin yaşlı üyelerinden mesela ... rahmetli Faik Üstar'dan öğrendiğimi hatırlarım. Konuşmalanmızda "evladım ... yönetim galiba muhalefetten Mahmut'u beğeniyar. Listelerine alabilirler. Bu isim üzerinde dur" derdi..Veya ben bir aday ismi söylediğimde "biraz inatçı tutumu var. Yönetime girerse eskilerle anlaşamaz, ahenk bozulur ... bu yüz24 den istemeyebilirler" gibi yorumlar yapardı. Bu arada hemen belirtelim ki, yıpran­ ması nedeniyle cuntanın listeye almadığı bir üyesinin yeniden seçilmek için direnmesi bir anlam taşımazdl. Cuntanın verdiği kararlar kesindi ve bu kararlar bünye içinde geçerliydi. Gençlerin göreve hazırlanış! genellikle şöyle gerçekleştirdi: Eğitim düzeyi yüksek, süratli karar verme yeteneği olan, iyi konuşan, ve bilhassa öneri getiren genç üyeler izlenmeye alınır, cuntanın karar vermesinden sonra kendisine, ITO'ya bağlı kuruluşlarda görevler verilirdi. O gün mecliste iyi bir konuşma yapan genç bir üye, birkaç hafta sonra, mesela; iKV veya Umumi Mağazalarda boş olan bir üyeliğe getirilirdi. Buraları gençler için bir deneyim yeri olurdu. Birkaç yıl sonra bu gençler üst yönetimlerde icrayı temsil ederlerdi. Behçet Bey Cunta'nın başkanıydl. Ama Cunta'nın en faal ve kararlarda en etkili ismi Mehmet Küçükdevecı idi. Teması genelde Başkan sağlardı. Gelen bir telefonda "Seni pek beğendim ... tebrik ederim. Yanniarda bu müessesenin yöneticileri olacaksınız. iKV'de boş bir üyelik var. Zamanın müsaitse seni yönetime alalım mı?" denirdi. Bu teklifle beraber, genç üyenin önü açılmış olurdu. Sayın okurlar. .. burada bir noktaya özellikle dikkatinizi çekmek isteriz: 1964 yılında Nuh Kuşçulu, Nazmi Akın, Mahmut Sucuoğlu gibi gençlerin iTO'da başlattıkları muhalefetten sonra başarılı çalışmaları ile, ama yıllardan sonra tepe noktalara geldiler. 1970'Ii yıllardan sonra, Can Kulaksızoğlu, Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal, Atalay Şahinoğlu, Şemsettin Gökbayrak, Ya!ım Erez, ıbrahim Hatipoğlu, Mithat Yümlü, Tank Şehrnen, Ahmet Çarşıbaşı, Dündar Uçar gibi dinamik gençler çeşitli platformlardaki faaliyetleri sonucu kendilerini kanıtla­ yarak, bileklerinin hakkıyla görev kervanında yer!erini aldılar. Bunlar içinde iTO ve TOBB Başkanlığını yapan Yalım Erez, uzun bir süre Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevinde bulundu. Erez, bugün yok olup gitmiş çirkin politikacıların kasıtlı tutumlarıyla ülkeye başbakanlık gibi şerefli bir hizmeti ifa etmekten alıkonuldu. Bir diğer isim ... Nuh Kuşçulu ise, unutulmayacaklar arasında yer aldı. Osmanlı'nın biraz da devşirme metoduna benzeyen nöbet değişimleri ile pek çok genç insan iTO çatısı altında, hiç bir menfaat beklemeden emeklerini bir araya getirerek, ülkenin, kalkınma hamlesine katkıda bulundular. Bunu demokratik koşullarda sürdürdükleri mücadelelerle gerçekleştirdiler. insan Kaynakları Komitesi (veya cunta) fevkalade realistti. Mesela Sım Enver Batur gibi bir büyük başkan, TOBB Başkanlığında yıpranması nedeniyle istanbul Ticaret Odası'nın 1969 seçimlerinde aday gösterilmedi. Muhalefetle de arası iyi olmayan Batur s'bağımsız olarak da koysam bu meclis beni seçer" demesine rağmen, buna cesaret edemeyerek kenara çekilmeyı yeğledi. Oysa Batur, Cunta'nın söz sahipleri arasındaydı. Cunta, Sırrı Bey'le ilgili kararını vermişti. Sırrı Bey Cunta'nın desteği olmadan seçilemeyeeeğıni bildiği için, hiçbir hareket yapmayarak kendini pasifleştirdi. Bazen çok önemli isimlerin meslek komitelerinden meclise girmedikleri de sık sık yaşanan olaylardır. ilerideki sayfalanmızda okuyacağınız gibi, mesela ... Muhittin Gençarslan, Lemi işmen gibi isimler Ticaret Odası'nda seçim 25 kaybetmişler ve özel sektör örgütlerindeki görev tutkunluğuna, istanbul Sanayi Odası'nda devam etmişlerdir. Aslında buna seçim kaybı da demek doğru olmaz. iTO'daki Cunta'nın, iSO'da da hayatiyetini yıllardır sürdürdüğü görülür. Bunu Cunta'nın mükemmel stratejilerine bağlamak da mümkündür. istanbul Ticaret Odası içinde olan cunta, istanbul Sanayi Odası'ndaki çalışmaları da gözlemleyebilmek için oranın meclisine, hatta yönetimine üye sokmuştur. 26 II. BÖlÜM (1968-1971 ) AVANSLAR ERiYOR olan veya az gelişmiş ülkelerde askeri darbeleri, muhtıralan yaratan birinci etken, ekonominin kötü yönetilmesidir. Bunun sonucunda geniş halk yığınlarının ihtiyaçlarını ertelemek zorunda kalmaları, piyasalarda iş hacminin azalmasına yol açar. Küçük firmalarda başlayan ciro kayıpları büyük guruplara sıçradığında yangın başlamıştır. Eğer alınacak somut tedbirler yoksa, ekonomideki zafiyet siyaseti bir kurt gibi kemirir. Sokak bu tür ülkelerde zaten ayaklanmaya hazırdır. Eğer ülke stratejik açıdan önemliyse, yabancı kaynakların kundaklamasıyla yangın yayılır. Ülkenin esenliğe çıkması otoriter bir rejimin işi olur. Kalkınma hamlelerinin başladığı ülkemizde, gelişmelerden aşırı karlar sağlamak isteyenler çoğalınca işler ters gitmeye başladı. Gücendirilen bürokrasi olaylara lakayt kalınca ekonomi kapanın elinde kalan bir döneme girdi. Karaborsa, kaçakçılık, aleni yapılan tahsis ticaretieri, gümrüklerin laçkalığı ve birbirini izleyen vurgunlarla ticari hayat tam bir dejenerasyona sürüklendi. Buna madenierimiz başta olmak üzere, ekonomik değerlerimize sahip olmak için AP Hükümetine yapılan dış baskılar da eklendi. Örnek: Merkezi londra'daki Dünya Boraks Tröstü'nün, boraks madenierimize ei atma girişimine, hükümetin zamanında gerekli resti çekememesi spekülasyonları yoğunlaştırdı. Bütün bunlara iç siyasetteki dalgalanmalar ve toplumsal hareketler de eklenince Türkiye çıkmaza sürüklenmeye başladı. istanbul Teknik Üniversitesinde bir öğrencinin ölümü ile sonuçlanan çatışma, ABD'ye ait 6. Filonun istanbul'u ziyaretine gösterilen tepkiler sırasında meydana gelen üzücü olaylar, Konya'da irticai gösteriler düzenlenmesi, sol grupların işçilerle birlikte, grey başta olmak üzere çeşitli eylemlere girişmeleri, ekonomik büyümeye koşut sancılar olarak ön plana çıktı. Gelişmekte DEVALÜASYON ÇiKMAZI 1968 yılı Ocak ayından itibaren devalüasyon kaygısı Türkiye'nin gündemine oturdu. Türkiye'deki kalkınma yılları ile beraber oluşmaya başlayan lobjeilik faaliyetleri içinde "rantçıiarınki" birinci sıradadır. Bilerek veya bilmeyerek, ekonomiye veya siyasete yön veren pek çok isim, bu lobinin oyuncağı oldu. Başbakan Demirel, Maliye Bakanı Cihat Bilgehan, Sanayi Bakanı Ali Naili Erdem, Ticaret Bakanı Ahmet Türkel, Ulaştırma Bakanı Saadettin Bilgiç, DPT'nin değerli müsteşarı Turgut Çarıklı, çeşitli kereler demelerine rağmen, 1970 devalüasyonuna Türkiye ağır ağır sürüklendi. Tam üç yılda alınan bu yolun sonunda, kalkınan Türkiye'nin kaymağını, rantçılar, ucu ve gücü dışarıda olan para babaları ve onların beslediği devalüasyon ve enflas27 yon lobileri yedi. Yapılan çok basit bir hesapla; Türkiye'de kalkınma hızının yüzde Tye çıktığı yıllarda, bunun yüzde 5'j rantçılara, iç ve diŞ finansörlere, lobjeilere kaymış, nüfus artış oranı yüzde 2.5 olan Türkiye'de milli hasıla bu yüzde Tnin 2'sini alabilmiştir. Bu 1965 yılından 2003'e kadar böyle sürüp gelmiş, bu oluşuma bütün iktidarlar çanak tutmuştur. Böyle bir ekonomik tabloda darbeler, elbet zaruret olacaktır. 1960'11 yıllann sonunda iTO camiasının büyük bir bölümü, üç yıl önce oy verdiği Adalet Partisi hükümetini eieştiren davranışlar sergiledi. Bu durum daha sonraları iTO yönetimlerine de hakim oldu. Süleyman 8ey'e yakınlığı ile tanınan iTO Meciisi Başkanı Sırrı Enver Batur'un, 1968'de iTO Meclisi'nde yaptığı konuşma hükümeti huzursuz etti. Ekonomide dengelerin bozulmaya başladığını, halkın refahtan pay alamadığını belirten Batur konuşmasında, özel sektöre güven duyulmamasını eleştirdi. Ankara'ya davet edilen Batur'a Demirel bu konuşmanın nedenlerini sordu ve gerekli bilgileri aldı. Ama ortada sonuç yoktu. Kalkınma hamlesiyle beraber, bir kamu kurumu niteliğindeki istanbul Ticaret Odası'nın sorumluluklan daha da artmıştı. 1968, büyük bir seçim mücadelesinin yaşandığı yıl oldu.Ülkenin kalkınmasında görevalmak isteyenler demokratik bir ortamda heyecanı! bir seçim mücadelesi yaşadı. 1968 SEçiMLERi istanbul Ticaret Odası'nın tarihinde 1968 yılı seçimlerinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. 21 Kasım'da yapılan yönetim ve divan seçimlerine muhalefeti oluşturan idealistler çok iyi hazırlanmışlardl. Nuh Kuşçulu, Nazmi Akın, Mahmut Sucuoğlu, Hasan Özer, Avni Özden gibi konuşma sanatının ustalan, iki yıl boyunca yönetimle sürekli didişmişlerdi. Muhalefet, Meclis Başkan Vekilliğine Hulki Alisbah gibi çok güçlü bir ismi aday göstermiş ve bu adaylık Alisbah tarafından kabul edilmişti. Alisbah, Koç Holding'in genel koordinatörüydü. idealistler, meclis yönetimini Raif Onger'den muhakkak almak istiyorlardı. Sırrı Enver Batur, TOBB Başkanı oiması nedeniyle zamanının önemli bir kısmını Ankara'da geçiriyordu. Bu yüzden iTO Meclisi'ni sürekli olarak Onger idare ediyordu. idealistler, yönetime yakınlığı ile tanınan Onger'in adilolmadığını savunuyoriardı. Muhalefet seçimden önceki son toplantıda, oy pusulaiarının bulunduğu zarfların sandık kurulu başkanına imzası alınarak teslim edilmesine ilişkin bir takriri meclisten geçirmeyi başardı. Böylece mükerrer, fazla oy olasılığı da sona erecektL 1968, katılımın ilk kez çok yüksek olduğu bir seçim yılıydı. 162 meclis üyesinin 156'sl meclisteydi. Bu rakam bundan önceki seçimlerde 130 civarında kalırdı. Sım Enver Batur'un TOBB Başkanlığı sırasında aldığı darbelerin de etkisiyle ıTO'da yönetim, 21 Kasım seçimlerine moralsiz girdi. Doğrusu iyi hazırlanamamış!ardl. Önce Meclis Divanı sandığı açıldı. Sırrı Bey iki tarafın da adayı olarak rakipsizdi. Ama başkan vekili sayımı nefes kesti. Sonuçta Raif 28 Onger, 4 oy farkla seçimi aldı. Cunta, adayı Onger'e yeni bir zafer armağan etmişti. Yönetim kurulu oy sayımına geçildi. 11 üyeden dört fire verdi yönetim. Rahmetli ıhsan Erez, (Yalım ve Zekai Bey'lerın pederleri. .. 1969 seçimlerini kazanacak, iTO'dan sonra uzun yıllar istanbul Sanayi Odası Meclis ve yönetimlerinde bulunacaktır) ismail Göksu, Neşet Sirmen ve Salih Binbay gibi dört as seçim kaybetmişti. 1967 seçiminde muhalefetten yönetime giren Celal Umur'a yönetim listesinde yer vermemiş ve Umur yine muhalefetin adayı olarak yönetime ikinci kez girmişti. Muhalefetten yönetime giren diğer üç isimden birisi Matbaa ve basın gurubundan Mahmut Sucuoğlu, Gıda gurubundan Karadeniz'in iTA'daki temsilcisi Mustafa Kopuz ve iki listede de yer aldığı için tarafların "bizim oyumuzia geidi"diyerek paylaşamadıklan Sıtkı Çiftçi idi. Yönetimin seçim kazanan yedi ismi ise şöyley­ di: "Behçet Osmanağaoğlu, Emir Sencer, Nuri Güven, ayrılmaz ikililerden Mehmet Küçükdeveeı ve Ömer Gazioğlu, Nejat Basmacı, Merih Şamiı" Ama ne var ki, idealistlarin sevinci uzun sürmedi. Cunta çok önemli bir kozu elinde tutuyordu. Beklemediği bir sonuçla karşı!aşılınca bu koz ortaya sürülecekti. Dört sandaiyanın muhalefete kaptıniması hiç hesapta yoktu. O halde saklanan koz ortaya sürülmeliydi! (Sayın okurlar: Burada o yıllarda çaltştığım yayın organt ile ilgili küçük bir parantez açacağım için artlntza sığıntyorum. En önemli ekonomik konulart ilk yazan ve diğer gazetelerin daha sonra alıntı yaptığı TiCARET GAZETESi, merkezi izmir'de olmasına rağmen, oluşturduğu dağıtım sistemiyle istanbul başta olmak üzere uçak inen büyük kentlerimizde günü gününe okunurdu. Giresun, Kars gibi bölgeler ise ertesi gün alırdı gazeteyi. O yıllarda 10 bin okuyucusu olan TiCARETi okumak bir altşkanltk, bir ayncalıktı. iş Dünyasının sesi olması kadar, verdiği çarpıcı haberlerle ünlenen gazete, bünyesinde Prof. Dr. Aydın )~alçln, Doç. ifter Akat, Hariciye eski Bakanlanmızdan Hayrettin Erkmen, Mücahit Büktaş gibi ünlülere köşe vermişti. 1968 yılında istanbul bürosunu güçlendiren TiCARETin istanbul haberleri genellikle Ankara ve izmir'de ilgiyle takip ediliyordu. Gazetenin istanbul temsilcisi olan bu eserin yazan, gazetesinin büyüklüğü nedeniyle geniş bir istihbarat olanağına sahipti... Bugün kuşlar! nastl yüksek tirajlı gazeteleri uyanyarlarsa, o yıllarda ekonomik olaylarla ilgili ilk bilgiler, bir numaralı yayın organt olması nedeniyle TiCARETe akardı.) günü yapılan seçimden 4 gün sonra, 25 Kasım sabahı büromda günlük gazeteleri karıştırırken, bir meclis üyesi Salih Binbay'ı aramamı öğütledi. Sirkeci'ye inen Babıali Caddesi'nde postaneye sapan yolun karşı köşesindeki şerbetçilerin hemen yanında ofisi bulunan Salih Binbay, tibbı malzemeler, araç ve gereçler konusunda dünyanın sayılı firmalarının Türkiye distribütörlüğünü yapıyordu. Ameliyat masalan, dişçi koltukları başta olmak üzere Binbay konusunda bir uzmandL Saat 10 gibiydi. Pazartesi sabahı iTO'da herhangi bir etkinlik yoktu. "Hayırdır?" dedim .. "Galiba bombalar patlayacak" diyerek yanıtladı sorumu. Kısa bir istihbarattan sonra Salih Binbay'ın, 21 Kasım seçimlerini iptal ettirme girişimini başlattığın! öğrendim. Binbay seçimde, Mahmut Sucuoğlu ile çekişmiş ve kaybetmişti. Yönetim kuruluna girememenin hıncını sergiler görüntüdeki Salih Binbay, aslında Cuntanın kozunu oynuyordu. Cunta 15 üyenin mazeretsiz meclis toplantılarına katılmadığini tespit etmiş ve çekirdek kadro, seçimin kaybedilmesi halinde bu kozun kullanılarak seçimin iptali yönüne gidilmesini 21 Pazartesi Kasım Perşembe kararlaştırmıştl. 29 ira camiası birbirine girdi. Cunta durumu mahkemece tespit ettirmişti. Binbay şimdi Danıştay'a gidecekti. iTO'nun 86 yıllık tarihinde seçim iptali diye bir şey yoktu. Oklar Meclis Başkan Vekili Raif Onger'e çevrilmişti. .. herkes onu suçluyor, nasıl bu kadar dikkatsiz olabildiği konuşuluyordu. Oda'nın deneyimli üyeleri devreye girerek, olayın daha fazla gürültü koparmadan kapanması tavsiyesinde bulundular. Kamuoyu birkaç gün, iTO seçimleri ile çalkalandI. Seçim kaybetmenin hırsını çıkarır bir görüntü sergileyen Salih Binbay, binbir rica! sonucu Danıştay'a gitmekten vazgeçti. Bunu fırsat bilen muhalefet, Raif Onger'i mecliste başkan vekili olarak görmek istemediklerinde ne kadar haklı olduklarını anlatıyor, olayı lehierine çevirmek için çırpınıyorlardı. Bu nedenle muhalefet bir kaç gün konu ile ilgilenen tüm gazetelerin sütunlanndayd!. Ama bu yayınların Oda'yı yıprattığını göremiyorlardl. Seslerinin fazla çıkması ile zafere yaklaştıkları inancındaydılar. Üç gün sonra Raif Onger basın toplantısı yaptı. Sorumluluğu kabul eden başkan yardımcısı, Sırrı Bey'in Ankara'da olması nedeniyle gelişmeleri iyi takip edemediği için meclisten özür diliyor ve "yeni bir seçimle olayı kapatını" diyordu. Muhalefet bu teklifi hemen benimsedi. Çünkü daha şimdiden kendilerini yönetimde görmeye başlamışlardı. Ama ne var ki, olayı muhalefetin aşırı biçimde kullanmak istemesi, oda camiasında hoş karşılanmadl. Prestij sarsıcı bir biçimde yönetime yüklenilmesı sağduyu sahibi meclis üyelerini tedirgin ettL" Önce Oda ve onun menfaatleri gelir" görüşünden hareket eden meclis üyelerinin büyük bölümü, sempati duymaya başladıkları genç idealistlere sırtını dönmeye başladı. Ve 12 Aralık yeni seçim tarihi olarak belirlendi. meclis divan! için Batur +Onger ikilisinin fark yaptığı görüldü .. Huiki Aiisbah 54 ayda kaldı. 21 Kasım'da 4 üyeyi yönetim kuruluna sokan muhalefet, 12 Aralık'ta tek bir kişiyi dahi kurula indiremedi. Muhalefetin, aşırı yüklenmesi sonucu mecliste prestij kaybetmesini değerlendiren Cuntanın, meclis üyelerini yakın markaja almaları sonucu, yönetimin listesi tulum çıkardı. Yeni yönetim şu isimlerden oluştu: "Behçet Osmanağaoğlu, Emir Sencer, Celal Umur, Sıtkı Çiftçi, Nuri Güven, Mehmet Küçükdeveci, Nejat Basmacı, Ömer Gazioğlu, Merih Şamil, Mustafa Kopuz, .Sandıklar açıldığında Kemal BingöL." Muhalefeti oluşturan genç idealistler perişan olmuşlardı. Ama o gün seçim yitiren muhalefetten pek çok isim, yanniarda ira yönetiminde çok önemli görevler üstleneceklerdi. Yapılanlar daha sonraları, gençlere verilen bir ders olarak algılandı. Bir şey daha... Toplumun bir parçasını oluşturan iro meclisi, çalışma hayatında kavga, gürültü değil, konsensüs, yardımlaşma istediğini ortaya koymuştu. Çok sonralan, dört cepheden oy isteyen Özal'ın başarısında da kavga etmeyen, barışı ön plana çıkaran zihniyetin önemli bir payı olacaktı. Ne yazık ki bu gerçeği siyasi parti liderleri çok sonra fark ettiler! 30 GÜZEL GELişMELER DE VARDI Türkiye'de sanayi ikame yoluyla ayağa kalkmaya çalışırken, 1968 sanayi yılı olarak ilan edildi. 1967 yılında kurulması için teşebbüse geçilen Türkiye Sanayiciler Meciisi Projesi, TOBB'un "bölünme" kaygısıyla 1968 yılında tam oluşamadan yürürlükten kalktı. Proje, menfaat sağlayabileceği için bazı yöneticiler, hatta siyasetçiler tarafından daha sonraki yıllarda gündeme getirilmek istendL .. ancak bunlar da saman alevi gibi parlayıp söndü. Koç Holdingin, italyanlarla Fiat 124 modelini üretme kararı vermesi, 1968 yılına rastlar. Kısa adı Oya k olan Ordu Yardımlaşma Kurumu ise, Volvo ile temastadır. Daha sonra Renault'un tercih edilmesinde, Fransa ile iklim açısından benzerlik önemli bir roloynadı. Oto sanayiinden önce kurulan hafif sanayilerdeki fiyat yükseklikleri ise, onu kullanan iş kolları ve tüketicilerin başını ağntmaya başlar. Mesela akü sanayi. .. 10 milyonluk bir yatırımla kurulan bir akü firmasının yıllık karı 5.5 milyon olunca, yer yerinden oynadı. Haksız kazanç devri, iTO yöneticileri tarafından ele alınan konuların başında geldi. Çünkü özel sektörle ilgili her olumsuzlukta, kamuoyu dikkatlerini en büyük kurum olması nedeniyle ITO'ya çeviriyor ve ondan yanıt bekliyordu. iTO, oluşturduğu şubeleri ile küçük sanayi ve sanayici ile de ilgilenmek zorundaydı. Ülkede siyasi tıkanıklıklara rağmen, güzel şeyler de oluyordu. Keban Barajı'nın 1971 'de faaliyete geçmesi kesinlik kazanmıştı. TV'ye ilgi giderek artıyordu. 1969 yılının ilk altı ayında TV cihazı üretimi için ayrılan ithalat kotası 200 bin dolara yükseldi. Bunun büyük bir kısmını istanbul kullanacaktl. 1969 yılına giderken, önceleri Ortak Pazar olarak anılan, daha sonra kısa adı AET olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun Türkiye ile ilişkilerinde gözle görülür bir olumsuzluk ve bunun getirdiği bir gerginlik yoktu. Türkiye, çok olumsuz koşullara rağmen, vecibelerini yerine getirmeye çalışıyor, AET'ye hazırlanıyordu. istanbul Ticaret Odası'nın geniş maddi ve manevi katkılarıyla oluşturulan iktisadi Kalkınma Vakfı, AET ile ilgilenen tek kurumdu. Bu kurum enformasyon yanında, ortaklık ile devletimiz arasındaki ilişkilerde özel sektörü temsil ediyor, yeri geldiğinde devlete danışmanlık hizmeti sunuyordu. O yıllarda Türk işçilerinin serbest dolaşımı için ilginç projeler dahi gündeme gelmeye başlamıştı. AET'nin Türkiye'yi dışlaması gibi bir hisse kapllmaYi gerektirecek hiçbir neden yoktu ve böyle bir olayı kimse aklına getirmiyordu. Karşıda altı ülkeden oluşmuş bir topluluk, öbür yanında ciddi bir DEVLET olan Türkiye vardı. Türkiye-AET ilişkileri ve buna istanbul Ticaret Odası'nın yaptığı katkıları ilerideki bölümlerde bulacaksınız. HÜKÜMET AVANSI ERiTiYOR 1969 yılının yaz aylarında Türkiye'nin bozulmaya yüz tutan siyasi ve iç dinamik dengelerinden sonra ekonomik yoklukların ön plana çıkmaya başlaması, moral değerler üzerinde çok olumsuz etkiler yarattı. Genellikle istanbul'da grevler bahane edilerek pek çok fabrikanın işgal edildiği, sabah ile akşam 31 saatleri arasında neyin ne olacağının biiinmediği Türkiye, yaşanmaz bir ülke konumuna geldi. Hele siyasi hiçbir yapılanmaya girmemiş, her partiye aynı mesafede bakmış olan Vehbi Koç'un, Silahtardaki Demir Dökümü'nün işgal edilmesi büyük üzüntü yarattı. Bu olaylar dış basında da yer alıyor, kaos yaşayan Türkiye, AET nezdinde prestij yitirirken, yabancı sermayenin ilgi alanlarının dışına çıkarılıyordu. Artık kurumların sabah toplantılarında yapılacak işler değil, önce sokaktaki kaos gündeme geliyor, firmalar, insanlar geleceğin hesaplarını yapıyorlardı. Nakit sıkışıklığı yaşayan Türkiye'de piyasalar, bozulan ahenkle daha çok içine kapanıyordu. Hele Türk Demir Döküm'ün işgali, moral değerleri yıkmış, parayı iyice ürkütmüştü! Siyasi barıştakı bozulmanın yoğunlaştığı 1969 yılının ortalarında, Türkiye ekonomisi iyi idare edilemiyardu. Kalkınma Planlarının getirdiği yükü, Adalet Partisi'nin ekonomik kadroları taşıyamıyorlardı. Karma ekonomi ilkeleri ile kalkınacağız derken, iktisadi Devlet Kurumları, özel sektörün önüne geçmeye başlamıştı. Hayatında evine ekmek bile almamış bir genel müdür, Perşembe pazan esnafının bile içinden zorla çıkacağı bir konuda ahkam kesiyor, devlet adına bir takım anlaşmalar yapabiliyor, bu da piyasalarda dalgalanmalar yaratıyordu. istanbul Ticaret Odası, Türkiye'nin geleceğini, büyümesini dikkate alarak 1965 yılından beri sürdürdüğü yapıcı tavırlarını 1969 yılına kadar taşıdı. istanbul Ticaret Odası Meclisi'nde, yönetiminde bulunanlar, halkın tek başına iktidara taşıdığı Adalet Partisi'ne güveniyor, sempati ile bakıyordu. AP'nin tek başına iktidar olduğu 1965 Milletvekili Genel Seçimleri'nde, 1961 Anayasasının da getirdiği özgürlükçü hava ile sol kesimi seçimlerde temsil eden Türkiye işçi Partisi, Büyük Millet Meclisi'ne demir lebiebi denen 16 sosyalist-komünist karışımı milletvekili göndermişti. Buna bir de ismet Paşa faktörü eklenince, genç Süleyman Bey'in işlerinin ne kadar zor olacağı ortadaydı. Özel sektöre inanan, mülkiyet haklarına saygılı, muhalefete açık, sokaklara taşanıara "yollar yürümekle aşmmaz ... yürüsünlerl" diyen Demirel, kamuoyundan, demokratik kitle örgütlerinden aldığı destekle üç yılı iyi geçirdi. istanbul Ticaret Odası, hazırlanmasında emeği bulunan Beşer Yıllık Kalkınma Planları'nın her aşamasında, devlete ve hükümete istenildiğinde yardımcı oldu. Sorulmadığı zamanlarda da bildiklerini söylemeyi sürdürdü. Hükümet, istanbul Ticaret Odası Başkan ve yöneticilerine ülke çıkarları için ne sorduysa, yanıtını her zaman aldı. iTO Meclisi'nin Başkanı Sırrı Enver Batur, Demirel'in ricasi ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı yaptı. Batur'un ıTO ve TOBB maeerasını hüzünlü bir biçimde noktalayışını çok önemli bir deneyim olarak algıiadığım için, buna geniş yer verdim. Siyasete soyunacak gençlerin bundan çıkaracak çok dersleri olacağına inandığım için, bugünkü nesillere bunu anIatmayı yeğledim. Hükümete eleştirilerın yoğunlaştığı 1969 yılında da güzel gelişmeler Ama o yılın sonuna doğru, eksiler, artılardan daha fazla olmaya başlamıştı. Mesela, AP hükümeti yatırım programlarına sadık kalıyor ve karma yaşanıyordu. 32 ekonomi içinde sektörlere neyi vaat etmişlerse o yapılıyordu, TV'nin Türkiye çapında yayılması için çaba harcanıyor, yerli üretim gündeme taşınıyordu, 1969 yazına gelindiğinde henüz montaj talimatı çıkmadığı için, Almanya'daki işçiler kanalıyla yurda önemli miktarda televizyon sokulmuştu, Ancak bunların yedek parçasını sağlamak büyük sorun oluşturuyordu, Yedek parça kotasının attınlması istekleri ön plandaydl. Ortak pazarla ilgili tepe noktalarda bazı tereddütler olmasına karşın, belirli devreleri içeren yaptırımlara uyan Türkiye,1 Aralık 1969'da süresi dolan mali protokolOn yenilenmesi için, 6 ay kala gerekli başvurulan yapmıştı. Otomotiv ve yan sanayiindeki gelişmeler gündemdeki yerini korurken, birkaç yıl sonra iTO'ya başkan olacak Nuh Kuşçulu'nun çabalanyla, 2000 tüccann ortak olduğu 100 milyon lira sermayeli Anadolu Cam Sanayii'nin temelleri atıldı. Ihracatta vergi iadesi kapsamının genişletilmesi için, istanbul Ticaret Odası yeni öneriler getirdi. Tescil ve temdidi ızmir ihracatçı Birliklerine ait bir kısım malların muamelelerinin istanbul'da da yapılması isteği hükümete iletildL Sanayinin gelişmesi ve kalkınma planlanna uyum için yeni teşvikler hazırlandı. Bugün Türkiye'nin genel ihracatında yüzde 40 paya sahip olan tekstil ve konfeksiyon üretiminin gelişmesi için ilk ciddi adımlar atıldı. 1969 Mart ayından itibaren piyasada hissedilen nakit sıkışıklığının giderilmesi için, başta iTO olmak üzere özel sektör kuruluşlarının görüşleri dikkate alınmaya başladı. Adalet Partisi Hükümetinin tek başına iktidarda olmasına rağmen, gireceği ikinci genel seçimlerde popülist politikalara itibar etmemesi, iieride bütçe açıklannın genişlemesini engelledi, Bu kurala daha sonraki iktidarlar, hatta Süleyman Bey'in kendisi, 1, Kabinede olduğu gibi uyabilselerdi, Türkiye yıllar boyu yüzde yüzü aşan enflasyon oranları ile uğraşmak zorunda kalmazdı. Dünya Bankası Türkiye'deki gelişmeleri dikkatle izliyordu, Tarımın gelişmesi için Ziraat Bankası emrine 200 milyon liralık bir fon ayırmayı hiçbir araştırmaya tabi tutmadan kabul etti ve fonu aktardı. 34 yıl önce tarımdaki gelişmeye bakıp, böyle yüksek bir fonu Ziraat Bankası emrine veren Dünya Bankasının, bugünlerde Türk Tarımının sonunu getirecek düzenlemelere gitmesi dikkati çekicidir, Türk tarımında o yıllarda görülen gelişmeler sonucu,1969 yılında ünlü traktör markası Massey Ferguson, istanbul'da fabrika açma karan aldLBunu Koç Holdingin Fiat traktörlerini Türkiye'de üretmek için Ağustos 1969'da !talya ile yaptığı anlaşma izledi., Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı önemli bir atılımla, rafinaj kapasitesini yıllık 3 milyon tondan 13 milyon tona çıkartacak kararı aldı. istanbul Ticaret Odası; birkaç dolar nedeniyle, Ağır Ceza Mahkemelerinde davaları yıllarca süren firmaların mağduriyetlerini önlemek için hükümete kambiyo affı teklifini getirdLAncak basın maalesef "kaçakçılara af isteniyor"şeklinde yayınlar yaptı. 33 1970-72 'de altı büyük projenin ele alınacağı 10969 yazının sevindirici haberleri arasındaydı. Kurşun, çinko, alüminyum, perporat için devlet 2 milyarlık bir yatırım planlamıştı. Yine gelecek yıl Etibank Ferrokrem tesisini devreye sokacak, Demir Çelik işletmeleri genişlemek için yeni finans kaynakları bulacaktı. 1970 dizel gemi motorlarının yapım yılı olacaktı. Kamyon imalatında ise yerli parça oranı artıyordu. YOKLAR ÜLKESi Bunlar güzel şeylerdi. Ancak aniden başlatılan kalkınma hamlelerinin yükünü çekemeyen bürokrasinin basiretsizliği yanında, her zaman sisi i havaları seven rantiyecilerin katkılarıyla Türkiye, 1969 Mart'ından sonra yoklar ülkesi oldu. Ama ne var ki, parası olan için yok yoktu. Pik ve çelik darlığı had safhadaydL Kauçuk bulunamıyardu. Çimento yokluğu yüzünden, inşaatlar durmuştu. Son depremierde yıkılan konut ve işyer­ lerinin çoğunun yapım tarihinin 1969-70 yılları olması bir rastlantı olamaz. Çimento yanında, inşaat demiri yokluğu da binaların sağlıklı yükselmesini önledi. Cam piyasadan tamamen çekilmişti. Çinko da bulunmayan ürünler listesindeydi. Nakliye sektörü ise, kamyon lastiğinin olmamasından yakınıyordu. Yeni lastik bulamayan kamyon sahiplerinin, yıpranmış lastiklerle yollara çıkması büyük kazalara yol açınca, hükümet lastik kotasını artırdı. Fakat bu kotanın tüccarlar yerine, yaklaşan seçimler yüzünden Otomobilciler Federasyonuna verilmesi karaborsayı yarattı. ihtiyacının üzerinde lastik alanlar, yüksek fiyatlarla bunu elden çıkardı.Uygulamalann yetkili kurullarca yapılmaması, hükümetin aldığı iyi niyetli önlemlere rağmen yoklukların devamına yol açıyordu. Bu yokluk ve karaborsa devirlerinde naylon fatura skandallan birbirini izlemeye başladı. Plastik hammaddelerinde kesilen yüksek fiyatlı proformalarla Türkiye'ye sokulan ürünlerle mücadele etmek yine istanbul Ticaret Odası'na düştü. Döviz yokluğunun da giderek artmasıyla geciken transferlerin yarattığı kaos, Türkiye'yi demokrasi dışı istemlere itmeye başladı. Gıda maddelerinden pirinç, şeker karaborsadayd!. Buna daha sonra kahve eklendi. 70'li yıllara gelince gıda maddelerindeki yokların sayısı da arttı. Bu arada ihracatta da gerilemeler gözlenmeye başladı. Bunun sebebi devalüasyon söylentilerinin artmasıydı. Hükümet üyeleri, bizzat Başbakan'ın kendisi, Maliye Bakanı Cihat Bilgehan, devalüasyon u kesinlikle düşünmedikleri­ ni çeşitli kez açıklamalarına rağmen, söylentiler dinmek bilmiyordu. Bunda dış çevrelerin de önemli payı vardi. Genellikle Financial Times, seçimlerden sonra Türkiye'de devalüasyon yaşanacağı şeklinde çok sık haberler yapıyor, bu da içerideki havayı elektriklendiriyordu. Türkiye'de yapılan devalüasyonlardan hiç biri, böylesine dillendirilerek gerçekleşmemiştir. Bu tam üç yıl süren söylenti sonucu gerçekleşen bir operasyon oldu. Hani "bir şeyi kırk kez söylediniz mi tutar" esprisi var ya, aynen böyle oldu. Sonuçlarına bakıldığında buna gerek olmadığı da kısa zamanda anlaşıldı. ""O gün için ciddi, tutarlı olmayan bu enstrümanın kullanılması, Türkiye'ye pahalıya maloldu" yorumunu yapmak gerçekçi olur. 34 TARIM DESTEKLENMEıi Öze! sektörün tepe organı TOBB'un yayınladığı Tarımın sorunları konulu çok geniş kapsamlı raporun hazırlanmasında, istanbul ve ızmir Ticaret Odalarının yaptığı çalışmanın büyük etkisi oldu. 1969 yılı kışının son aylarında açıklanan tarımın sorunları konulu rapordan yaptığımız alınt!lar, Türk özel sektörünün yaklaşmakta olan tehlikeyi zamanında sezerek, gerekli uyarıları yaptığını gösteriyor. Bu uyanlar 1969'dan sonra da sürecek. Ülkenin çıkarlarını ön plana alarak yapılan çalışmalara tarım sektörünü de katan istanbul Ticaret Odası, plana dayanmayan tarımsal desteklernelerin ülkeye zarar vereceğini 35 yıl önce saptamış, bunların sonuçlarını sıralamıştı. Önce şunu belirtelim ... istanbul Ticaret Odası, tarımda desteğin zorunlu olduğunu prensip olarak kabul etmişti. Ama bu destek, yanlış uygulamalara oturtulmamalıydı. Çok sonraları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yapan iTO ve TOBB eski başkanlarından Valım Erez, iTO'nun 1969'da saptadığı tarımsal ilkelerden bir kısmını yaşama geçirirken, patronajında olduğu üretici birlikleri ve çiftçi kesimine unutamadıklan mutlu bir dönem yaşattı. Madde politikalarında hedefler belii olmadan genel bir destekten söz edilemeyeceğini savunan iTO, 1969 yılına kadar uygulanan ve daha sonraki yıllarda da uygulanacağı anlaşılan sistemin başarılı olmadığının görüldüğüne dikkati çekerken, üzerinde ısrar edilmemesini, bir an önce değiştirilmesini önerdi. iTO Türkiye'de temel bir tarım politikası istiyordu. Bunun saptanmasından sonra maddelerin bütün olarak ele alınmasından yanaydl. Gözü kapalı desteklemeler sonucu üreticiye yüksek gelir sağlamak yerine, maddenin iç ve diŞ sürümünün dikkate alınarak, arz-talebe uygun ekim politikalarının saptanması, desteklemelerin bu koşullarda gerçekleşmesi görüşü en önemli ilkeydi. Destekleme kararının siyasilerin tekelinde olmaktan çıkarılmasını isteyen iTA'nun 35 yıl önce saptadığı öneriler iyice tetkik edildiğinde, çağdaş dünya şartlarına adapte edilmiş, ülkeye avantaj sağlayan, çiftçi lehine işleyecek çok önemli bir yapılanmayıoluşturacağı görülecektir. Eğer Türk tarımı bu temellere oturtulsaydı, bugün sektörde sorunlar dağ gibi karşımızda durmaz, Türkiye kendi kendini besleyen ve kalanı ile ihracat yapan bir ülke olmayı sürdürürdü. Pamuk deposu Türkiye'nin bugün dünya pamuk ithalatında birinci sırada olup, yılda 1.5 milyar dolar ithalat çizgisine ulaşmasının nedenleri ortaya çıkmadıkça, Türk tarımı için bundan sonra yapılacaklar çok geç olacaktır kanısındayız. işte iTa önerilerinden bazıları: .. Bugün bir ürünle özellikleri nedeniyle birkaç bakanlık ilgilenmek zorunda kalıyor. Bu da destek saptamada önemli hatalara yol açıyor. .. (Haziran 2000 tarih ve 4572 Sayılı Üretici Birlikleri'nin özerkleştirilmesi konusundaki yasaya kadar bu böyieydi. .. Bir ürüne birkaç bakanlık bakıyordu. 31 yılda değişen bir şey olmadığı ortada .. ) 35 fiyatla elden çıkarmak hazineye yük oluyor. Yan tedbirler Maliyet artışları ile fiyatı yükselen mallar ancak kliring ülkelerine gidebiliyor.(Takas ticareti demek isteniyor. Pahalı satarsak demirperde ülkeleri de ürünlerini pahalı gönderiyor) • Ürünlerin satımında kamu kuruluşlarına ayrıcalık tanınmamalı, özel sektör firmaları da aynı fiyattan ürün alabilmeli, ayrıcalıklar ortadan kalkmaııdır. Bunun için en geçerli uygulama, satışlarda dış fiyatların baz alınmasıdır. e Tarım bir bütündür. Konu ile ilgili kararları devlet özel sektörle birlikte almalıdır. Bunun için geniş kapsamlı bir Koordinasyon Kurulu oluşturulmalı, önce tarım politikası saptanmaııdır. Destekleme ve diğer önlemler, bu koordinasyon kurumu tarafından gerçekleştirilmelidir. e Bir çekirdek komite, Koordinasyon Kurulu'na bağlı olarak görev yapmalıdır. Bu komiteye ilgili bir bakan veya temsilcisi başkanlık yapmalı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) komitenin sekreteryasın! oluşturmalıdır. Bu komite tarım politikasının ana hedeflerini çizebiliL o Fonlar devletçe sağlanmalıdır. eTanm ürünlerinden alınacak küçük fonlar ihracatın finansmanında kul" Stokları düşük alınmıyor. lanılabilir. BAG-KUR'un TEMEli iTO'OAN Türkiye'de pek çok ilke imza atmış olan istanbul Ticaret Odası, bugün binlerce işverene kucak açan Bağ-Kur'un da mimarıdır. SSK'nın işlevini en iyi şekilde gerçekleştirdiği 1960'11 yılların sonunda, özel sektörün en fazla üyeye sahip olan kuruluşu (o yıllarda 90 bin idi) istanbul Ticaret Odası'nda, ismi henüz belli olmayan ihtiyarlık, malulluk ve sağlık işleriyle uğraşacak bir kurumun özel sektör için de devre girmesi konuşuluyordu. Bugüne kadar sakladığımız notlarda maalesef bu fikrin kimden doğduğunu bulamadım. Notlarımda konunun iTO tarafından TOBB'a intikal ettirildiği var. TOBB yönetimi bu öneriye çok sıcak bakmış ve genel sekreterlikten konunun acilolarak gündeme getirilmesini istemiş. Bağ-Kur'un temelini oluşturan çalışma için bir komisyon kurulmuş. Bu komisyonun başına yine istanbul Ticaret Odası'nın önemli isimlerinden Lemi işmen getirilmiş. (Komisyonun başkanı Lemi işmen olduğuna göre, proje sahibi de o olabilir. Ama gerçek olan şey, özel sektörün sosyal güvenliğinin 1968 yılında istanbul Ticaret Odası tarafından gündeme taşındığıdır. Bugün dev bir kurum özelliği gösteren Bağ-Kur'un doğuşu kadar gelişmesinde de iTO'nun çok önemli bir payı vardır. Hükümet tarafından yürütülen sosyal güvenliği yasalaştıracak çalışmalar 22 Eyiül'de son aşamaya geldi. istanbul Ticaret Odası'nın önerisi ile gerçekleşecek bu proje ile en üst kademeden en alt kademeye kadar özel sektör sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınacaktı. Konu ile ilgili olarak özel sektörde de çalışmalar yapılıyor. istanbul Ticaret Odası yönetiminin kurduğu özel komisyon aylardır çalışmalarını sürdürüyordu. Son şeklini almak üzere olan tasarı özel sektör çalışma gruplarının 36 görüşüne sunulacak. Hükümetin hazırladığı taslakta neler olduğu bilinmiyor. Bu konuda özel sektörün görüşleri de netleşmiş değiL. Ancak basına sızan haberlere göre, özel sektör, kendi sosyal güvenliği için Emekli Sandığı ve SSK dışında bir oluşumu benimsemiş durumda ve çalışmalar bu ağırlıkta yürütülüyor. Muvaffak Benderli Başkanlığındaki altı kişilik komisyon, 20 Ekim 1969'da istanbul'da altı gün süren toplantıdan sonra, 10 Kasım'da izmir'de bir kez daha bir araya geldi. Yine altı gün süren bu toplantıya Türkiye'deki bütün özel sektör kuruluşları temsilci gönderdi. Tasarı hakkında doyurucu açıklamalar önümüzdeki günlere kaldı. TARASYA OTEıi OLAYı Devletin otel işletemeyeceği, lokanta çalıştıramayacağı 1960'11 yılların sonlarında Hilton ve Tarabya Otelleri rezaleti ile anlaşıldı. Kimin aklından çıkmıştır bilemiyoruz ama, lüks otellerin Emekli Sandığına devredilmesinin nelere malolduğu çok kısa bir zamanda anlaşıld!. .. Ama Türk ekonomisi bu kamburu uzun yıllardan beri sırtından atamadığı için, yara büyüdü ve vücudu kemirip durdu. istanbul Ticaret Odası, Tarabya Oteli'ndeki Emekli Sandığı hisselerinin düşük bir fiyata bir ıtalyan firmasına devredilmesi ile ilgili olayla çok yakından ilgilenerek, kamu oyu dikkatinin yoğunlaşmasını sağladı. Şimdi baktığımızda rakamlar küçülmüş gibi görünüyor; ama, Türkiye'nin dövize büyük ihtiyaç duyduğu 1968 yılında Emekli Sandığı'nın patronajındaki Tarabya Oteli'nin işletmesine bir halyan firması 20 bin dolar karşılığında talip olmuştu. Ekonomimizdeki ilk "işlet devret" formülünü oluşturan bu gelişme üzerine Türkiye'de fırtına koptu. 20 bin dolan çok az bulan bir grup, Emekli Sandığı'nın oyuna getirildiğini savunarak ortalığı ayağa kaldırdı. Adalet Partisi Hükümeti'nin Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, ileride problem yaratabilecek böylesine hassas bir konuda karar vermeden önce, kamu kurumu niteliği yanında, o yılların bir numaralı demokratik sivil toplum örgütü konumunda bulunan istanbul Ticaret Odası'na başvuruda bulunarak, 20 bin dolarlık fiyat için ivedi görüş istedi. iTO yönetiminin başında Behçet Osmanağaoğlu vardı. Çok deneyimli bir yönetici olan Osmanağaoğlu, iTO'dan 20 bin dolar için bir OLUR beklendiğinin farkına vardı. Zamanı gelince "efendim ... Ticaret Odamız da uygundur görüşünde bulundu" denecekti. Normal koşullarda yönetim kurulunun böyle bir isteği yanıtlaması olağandı ve kendi yetki sınırları içinde de mümkündü ... ama olay Tarabya Oteli sınırlarını! aşmış, boyutları büyümüştü. DEVLET OTELCiliKYAPARSA? Behçet Bey hemen "Otelcilik ve Turizm Meslek Komitesi"ne durumu bildirerek görüş istedi. Komite, Hilmi Bayındır başkanlığındaki toplantısında 20 bin doların çok az olduğunu bildirdi. Ancak iTO'nun, Hükümette bekleyen pek çok işi vardı. Hükümetin 20 bin doları yeterli gördüğü izlenimini edinen büyük idareci Behçet Bey'in böyle bir ortamda Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'na 37 "hayır"demesi, istanbul Ticaret Odası'nın veya oda mensubu iş adamlarının çeşitli bakanlıklardaki işlerinin askıya alınmasına yol açabilirdL iTO yönetimi bakanlığa "uygundur"şeklinde bir görüş bildirirken, Behçet Bey, komitenin başkanı Hilmi Bayındu"a "biz yönetim olarak olur verdik ... ama sen konuyu meclise indir!" talimatını verdi. Meclis Başkanlık Divanı'nın da istemiyle konu Oda Meclisi'nin 11 Temmuz 1968 tarihli toplantısının gündemine geldi. O gün istanbul'a yapışkan bir sıcak hakimdi. Saat 14. 15'de son toplantı zili çalarken, üyeler ceketlerini kolianna asmış, kravatlannı çıkarmış, gömlek yakalarını iyice araiamış olarak biraz sonra fırtınalar kopacak oturuma girdiler. Başkan yoklama yaptırdı ... izin taleplerini okuttu ve müzakereler başladı. Otelcilik ve Turizm Meslek Komitesi'nden Oda Meclisi'ne de giren Hilmi Bayındır, yaptığı kısa konuşmada konuyu özetledikten sonra, Emekli Sandığı'nın konumuna değindi. Bayındır, Emekli Sandığı'nın turizm ve otelcilikle ilgiii faaliyetlerini "tam bir fiyasko" olarak nitelendirirken, devletin, ona bağlı kurumların, özetle kamunun turizm ile ilgilenmesi halinde ortaya böyle tabloların çıkacağını belirterek, devletin, özel sektörün başarabileceği sahalara girmemesini ve girilmişse bu alanların terk edilmesinin ilke olarak benimsenmesini ve bunun hükümete duyurulmasını önerdi. Başkan Behçet Bey, Yönetim Kurulu'nun bu işletme devrine onay vermesi ile ilgili gelişmeyi şöyle özetledi: -"Emekli Sandığı italyanlarla mukaveleyi imzalamış. Eğer bize sorulsaydı, böyle bir mukavele tanzimine karşı çıkardık. Ama sorulmadan hazırlanmış. Bize sorulan sadece 20 bin dolar oldu. Bu bedelle otel işletilebilir mi denildi. Biz de "evet" dedik." Meclisin muhalif üyelerinden Hasan Özer, Behçet Bey'in bu açıklamasına tepki gösterirken "sayın başkan ... madem tek başınıza karar verecektiniz; niçin meslek komitesine sordunuz? Meslek komitesi size hayır demiş, bunu nasıl evet yaptınız?"sorusunu Behçet Bey, "şartlar öyle gerektirdi. .. Dışarıdan yaptığımız tetkikler evet dememizi gerektirdi" şeklinde yanıtladı. Oturum gerginleşti... Haluk çatırı! izmir Efes Oteli'nin de aynı durumda olduğunu söyledi. iTO Meclisi'nin yıldızlarından Nevzat Sayıner, Hilton Oteli ile Emekli Sandığı arasındaki mukavelenin yüz kızartıcı olduğunu vurgularken, Emekli Sandığı'nda yetim hakkı bulunduğunu, bu paraların çarçur edilemeyeceğini söyledi. Genelde 20 bin doların çok düşük olduğu yolunda konuşmalar yapılırken, en can alıcı darbeyi Mevım Baysal indirdi. iTO Meclisi'nin rahmetle anılacak bu saygıdeğer üyesi, temel sorunun devletin otelcilik yapamayacağı, yapmaması gerektiğinde toplandığını vurgularken, kafaların değişmesini istedi. Sonuçta istanbul Ticaret Odası Meclisi, konunun MECLIs ARAŞTIRMASI açılmas! istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne iletilmesine karar verdi. istanbul Ticaret Odası gibi etkin bir kurumun takındığı bu tavır nedeniyle, Tarabya Oteli'nin işletme hakkının devri önlendi. Aradan 35 yıl gibi bir süre geçti. Şimdi daha serin kanlı düşünmek 38 mümkün. Mevlüt Baysal gibi eski tüfeklerin sesine o zamanlar kulak verilebilseydi, Türkiye özelleştirmeyi çok uzun yıllar önce ele alıp bitirmiş olacaktı. halyanların takdir ettiği bedel düşük olabilir, ama yükseltilebilirdi. .. Böylece devlet, sırtında yıllar boyu bir kene gibi kalan Emekli Sandığına bağlı otel ve tesislerden 3035 yıl önce kurtulmuş olurdu. Serbest ekonomiyi ilk savunan kurum olan iTO'nun, her dönemdeki meclisinde pırıl pınl aydınlık beyinler etrafa ışık saçıp durmuştur. iHRACATÇıYA iLK ÖDÜL istanbul Ticaret Odası, özel sektör kuruluşları içinde sosyal, kültürel, eğitsel çalışmaları başlatan ilk kurum oldu. Hatta, özel sektör kurumları içindeki sıfatı da kaldırıp, bunu Türkiye'ye genelleştirebiliriz. ihracatın Türkiye için öneminin kavranmasından sonra, bu konuda yapılan eğitsel çalışmaları çok geniş bir alana yayan istanbul Ticaret Odası, kalifiye eleman yetiştirilmesinden ithalatçı ülkelerin durumlarına kadar ihracatı artırmak için bütün imkanlarını seferber etti. Firma temsilcilerinin teknik bilgi düzeylerini artırmak, kambiyo işlemlerinin sağlıklı gelişmesi için bilgilendirme çalışmaları, işlemlerin yabancı dil ile yapılmasını kolaylaştırıcı etkinliklerle iTO, makro düzeyden mikro düzeye, pek çok çalışmaya ev sahipliği yaptı. Ortak Pazar çalışmalarının yoğunlaşması üzerine, Türk özel sektörünün bu konudaki gelişmeleri yakından izlemesi için iktisadi Kalkınma Vakfı'nı oluşturan ve uzun yıllar finansmanının önemli bir bölümünü sağlayan iTO, Türk ihracatçılarının Avrupa pazarına yerleşmesinde en önemli katkıyı yaptı. iTO, ihracatın geliştiği yıllarda, dövizi mukaddes kabul eden bir ortamda firmalarımızı ihracata özendirmek için Başarılı ihracatçılarımızi Ödüllendirme yoluna gitti. Hükümetin de fevkalade ilgisini çeken bu projenin ilki, 1968 yılında Hilton Oteli'nde gerçekleştirildi. Daha sonra bu proje anane haline getirildi. Başarılı ihracatçıları, yüksek gelir ve kurumlar vergisi ödeyenıerin ödüllendirilmesi izledi. Notlarımıza göre; 1968 yılında yapılan ilk Başarılı ihracatçılar töreninde 1967 yılı rakamları baz alındı. Tütün ihracatçısı Abdi Fuat Akev ı 1976 yılında gerçekleştirdiği 44 milyon liralık! (Evet... milyondur, yanlış okunmad!..) ihracatla, altın madalyasını Vali Vefa Poyrazıdan aldı. Hükümetin temsilci göndermediği törende, Avrupa Para Birliği alanına en fazla ihracat yapan yine bir tütün firması oldu. Türkiye Tütüncüler A.Ş. adına madalyayı Hasan Çakın, Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Mazlum Ataman'dan aldı. En çok sanayi mamulü ihraç eden firma ise P.Robert ve S. Konur Gülyağı ve itriyat Ltd. Şti. idi. Firmanın madalyasını Zeki Konur aldı. iTO, arjinal ve iz bırakan ihracat partilerini gerçekleştirenleri de unutmamıştl. 1967 yılında Bulgarların ünlü Plovdiv (Filibe) Fuarı'nda sergilediği ürünlerle birinci olan Azmet Alüminyum Sanayii'ne, madalyasını Nejat Eczacıbaşı verdi. Azmet Alüminyum, bu başarısı ile Türkiye'de "yurt dışında ilk kez başarılı sonuç alan firma" ünvanını da kazandı. Azmet'i törende Doç. Baltacıoğlu ile Sadi 39 Şatır temsil etti. Oda'nın bir yıl sonra düzenlediği "1968 yılının başarılı ihracatçıları "ödül töreninde yine tütüncü Abdi Fuat Akev birinci olurken, alt kademelerde önemli değişiklikler gözlendi. Fındık ihracatçısı Mehmet Gürel, kendisine fındık kralı dedirtecek ilk madalyasını aldı. Gürel firması daha sonra arka arkaya aldığı altın madalya!arla birinciliğe abone oldu. Tiftikte Hilmi Gürgen, Kuru Meyvede S. Sirsel ve ortakları, Tarım ilaçlarında Koruma Tarım ilaçları, Halıda Hayim Pinhan, Vedat Durusel, Vahak Yağıpyan, Abdülkadir Balıoğlu, üst derecelerde ödül aldılar. ihracatçılara madalya getiren bu ürünler, 1970'li yıllara yaklaşırken, Türk ihraç ürünlerinin de karakterini ortaya koyuyordu. HAYDAR ARYAL'IN iSYAN i istanbul Ticaret Odası'nın düzenlediği başarılı ihracatçılar ödül töreni Türkiye'nin tütün duayenıerinden ızmir'li Haydar Aryal'ın ilgisini çekti. Aryal, iTO'yu bu yürekli projesi için kutlarken, bir hususa değinmeyi yararlı bulduğunu belirtti. istanbul Ticaret Odası ürün değerlendirmelerinde istanbul'u baz alıyor ve ülke genelini vermiyordu. Mesela, tütünde Türkiye'ye en fazla döviz getiren Abdi Fuat Akev değildi. Akev, istanbul Gümrüklerinden çıkış yaptığı tütünler için birincilik madalyas! alıyordu. Türkiye'nin gerçek tütün kralları izmir'deydi. TOBB ve izmir'deki kuruluşlar yanında Türkiye Tütüncüler Federasyonu Başkanı da olan Haydar Aryal, iTO'yu kutlarken, "inşallah ızmir Ticaret Odası da böyle bir ödüllendirmeyi uygular" diyerek duygularını ortaya koydu. MillETLERARASı TicARET ODASı istanbul, yine Ticaret Odası'nın büyük katkılarıyla gerçekleşen uluslararası bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Milletlerarası Ticaret Odası'nın 22. Kongresi, Kültür Sarayı'nda, Başbakan Demirel, hükümet üyelerinden bir kısmı ve yüksek mevkideki mülki ve askeri erkanın katılımı ile gerçekleşti. Milletlerarası Ticaret Odası'nın 50. kuruluş yıldönümüne isabet eden 22. istanbul Kongresi'ne katılan 1100 delege ve eşleri, istanbul'da unutamayacakları bir beş gün geçirdi. Beyler gündüzleri kongre salonunda çalışmalara katılırken, eşler Kapalıçarşı-Beyoğlu-Nişantaşı gibi alışveriş semtlerine ve turistik özellikleri olan yerlere götürüldü. Gece ise yatlarla yapılan Boğaz ve ada turları, tarihi saraylarda verilen resepsiyonlarla konuklar ağırlandı, Kongrenin büyük ilgi görmesinin önemli iki nedeni vardı. Türkiye'yi yönetmeye talip olan genç Başbakan Demirel, herkes tarafından merak ediliyor ve dış basında ilgi görüyordu. ikinci etken ise, siyasi ve sosyal çalkantılara rağmen, Türkiye'nin kalkınmasını yakından görmek, izlemektL Demirel ingilizce hitap ettiği üyelere, Türkiye hakkında kısa ve öz bilgiler verdi ve çıkılan kalkınma yolunda, uluslararası ölçekte yardım isterken, bütün ülkeler için işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu savundu. Demirel, liberal ekonomilerin faziletlerinden de söz ederken, kalkınma konusunda geçiş dönemi yaşayan 40 Türkiye'nin, bu sorunları çözdükten sonra liberalleşmeye daha çok pay ayıracağını vurguladı. Milletlerarası Ticaret Odası Başkanı Arthur Watson ise, liberal ve marksist ekonomilerin karşılaştırmasını yaptiğı toplantıda, Türkiye'de gördüklerinin kendisini şaşırttığını ve çok kısa bir zaman sonra kalkınmanın tamamlanacağına inandığını anlattı. iTO, TOBB'un finansörlüğünde, çok büyük bir organizasyonu başarıyla bitirdi. Ama her iyi olayda olduğu gibi, toplantı sonrasında da çeşitli spekülasyonlar yapıldı. 500 bin liralık harcama yetkisini, 1 milyon lira harcayarak aşmakla suçlanan TOBB yönetiminden hesap sorulması istendi. TOBB Başkanı Batur, belgelerle yaptığı basın toplantısında, TOBB'un 500 bin lira harcama yetkisi verdiği iTa yönetiminin, 410 bin lira harcayarak 90 bin lira tasarruf sağladığını, kamuoyundaki bu söylentilerden son derece rahatsızlık duyduklarını belirtti. DIŞ TiCARET VURGUNLARı gidilirken, dış ticarette bir sistemden söz etmek olanaksızlaştı. Genellikle ithalatın arapsaçına döndüğü, kararların günü birlik değiştiği, uygunsuz tahsislerin yapıldığı, neyin nereye konulacağının biIinmediği, bürokrasinin deneyimsizlikler veya kasten müdahale edemediği olaylar sonucunda, Türkiye'de genel ithalat, önemli oranda spekülatörlerin büyük vurgunlanna araç oldu. Bir örnek; Kalkınma dönemindeki Türkiye'nin en gerekli temel ihtiyaçlarından birisi olan demirdeki vurgunlar, döviz yokluğunun bir eseriydi. Sovyetler Birliği'nden ithal edilmek üzere tahsisli ithal malları listesine konan 600 bin $'Iık kütük demir kotasının kullanış biçimi, büyük gürültüler kopardı. Çünkü tahsisin tümü sanayiciye ayrıımıştı. istanbul Ticaret Odası Meclisi ve yönetiminde büyük ağırlığı olan Perşembe Pazarı tüccarları bu kararla ayağa fırladı" Sınai gelişmesiyle birlikte konut ve işyeri inşaatlarının hızla arttığı Türkiye'de, ticari kesim ihtiyaç duyduğu demiri nereden alacaktı? Birileri, Sanayi Bakanlığını belli ki etkilemiştL Sanayici tahsisleri ile gelen demirler, piyasada yüksek fiyatlarla satılmaya başladı. Ankara'da bürokrasi neyin ne olduğunu araştırma safhasında iken, atı alan Üsküdar'ı geçmiş, demir vurgunları yeni ağalar yaratmıştı! Bugünlerde bazı grupların hesap edilemeyen servetlerinin temelinde, demir vurgunlarının yattığını pek kimse bilmez. 1970'1i yıllara TAHSis TiCARETi MEŞRULAŞTı! listeleri ile şekillenen kotalar, yeni bir iş kolunu da yarattı. TAHSis ALIM SATIMI fevkalade cazip bir iş kolu oldu. Günlük gazetelerde bu tahsis alım satım ilanları önemli bir yer kaplamaya başladı. "0313 satılır. Tel:, .. " "022 alınır. Tel: ... " türü ilanlardı bunlar. Demir, çuval kanaviçe, kalay, bazı kimyevi maddeler, çelik tercih edilen maddelerin başındadır. Tahsisli ithal malları 41 Hükümet bunların kaynağına inemez ... inse de her şey usulüne göre planlanmış, çuval hazırlanmıştır. Karaborsanın, kayıtsız ticaretin böylesine aleniyete döküldüğü, daha hiçbir devir yoktur ülkede. Bu işler o kadar cazip hale gelir ki, istanbul'un birinci derecedeki iş muhiti olan Karaköy ve Eminönü'de han odalarının fiyatları katlanır ... bir telefon satın alabilmek için büyük paralar ödemek gerekir. Tüm bu gelişmelerin karşısında duran tek kurum istanbul Ticaret Odası'dır. Ancak bu soygun düzeni ile, bu karaborsa ile mücadele etmek kolay değildir. 2000 yılında Türkiye'de oluşan servetlerin en önemli nedeni enflasyonist baskılarsa, bu servetlerin oluşum kaynağı 1960-?0'li yıllardır. Kalkınan Türkiye'de yaratılan zenginlere karşılık, gelir dağılımı hiç de adaletli olmamıştır. Aslında kalkınma planlarının uygulanmasından vazgeçilmesinin altında yatan sebep, gelirin, orta ve alt gelir gruplarınca bölüşülmesini engellemektir. Bunda da bazı çevreler başarılı olmuşlardır. mızrağın gireceği iTHALArçl SANAYiCi OLDU Bu vurgun devrinin ekonomiye (pek çok mahsuru ile beraber) bir tek yararı oldu ... Dürüst ve yarınını düşünen, çalışmak zorunda olan pek çok ithalatçı, sanayi kesiminin ilgi görmesi ve ithalatçılığın giderek arka plana düşmesi sonucu, sanayiciliğe başladı. ithal ettikleri ana maddeler veya ona yakın grupların ürünlerini Türkiye'de üretmeye yönelen köklü ithalatçılar, birer atölye ile başlattıkları atılımlarını büyüyerek sürdürdüler. Hükümetin sanayi kesimine verdiği teşviklerden, bilhassa, çok düşük ve çok uzun vadeli kredilerden yararlanarak kurulan bu iş yerleri, istanbul'u bugün yaşanmaz yapan etkenler olarak, o yıllarda devreye girdi. Haliç kıyıları 1970 sonunda küçük ve orta boy sanayi işletmeleri ile doldu. Bugün istanbul izmit ile birleştiyse, bunun nedenini o yıllar­ daki yatırımlarda aramak gerekir. Ama ne var ki, ülkede işsizlik bugünkü gibi büyük boyutlarda değildi. işçi evine para getirebiliyordu. Ve bu fabrikalarda üretilen pek çok ürünün, daha sonraki aşamalarda dış piyasaya girmesi Türkiye'nin ihracatını büyütürken, genellikle iç krizlere rastlayan dönemlerde, piyasaya likidite sağlaması açısından bu dövizlerin fevkalade yaran oldu. istanbul'da bugünün pek çok dev firmasının temeli o yıllarda atılmış olup, bu temeli atanların pek çoğu eski ithalatçılardl. .. FıRTıNA YARATAN DIŞ TicARET RAPORU Dövizi kıt olan bir ülkede, vurgunların önlenmesi için iTO büyük mücadeleler sergiledi. En deneyimli üyelerini, dış ticaret, genellikle ithalat işleri için görevlendirirdi. Türkiye'nin çok az olan döviz rezervlerinin en iyi biçimde harcanması, iTO camiası için kutsal bir görev kabul edildi. istanbul Ticaret Odası bu konuda üstlendiği sorumlulukla, o kalkınma yıllarının en az hasaria geçmesini sağladı. ikinci beş yıllık planın ilk yıllarında kısıtlı şartların zorladığı ithalatta çeşitli 42 spekülasyonlar olması üzerine iTa yönetimi, dış ticareti mercek altına aldı. 1967 yılının sonunda oluşturulan dokuz üyeli bir komisyon, dokuz ay çalıştıktan sonra Türkiye'nin dış ticaretine yön verecek bir rapor hazırladı. Bu komisyonun başkanı Türkiye'nin kalburüstü maliyecilerinden ve Sabancı imparatorluğunun baş mimarlarından Hulki Alisbah'tır. iTO'nun bu büyük çalışmasını Alisbah kamu oyuna açıklarken, meclis üyesi Avni Özden yine de gözden bir şey kaçmaması için "aman dikkat edin ... ithalattaki yolsuzlukların önünü alamazsak bu işin sonu devletçiliğe kadar gider" gibi bir uyarı yapar. Özden haklıdır ... Çünkü; her delikten girip çıkmayı başaran bir güruh, listelerdeki en ufak boşluklardan yararlanmakta, karaborsa yaratmak dahil, para kazanmak için her yolu, bilhassa ithalatı kullanmaktadır. SANAViciYE AGıR SUÇLAMA Rapor, ilk kez o yılların en gözde ekonomik yayını olan TiCARET Gazetesi'nde yayımlandığında yer yerinden oynar. Piyasada ne gibi oyunlar dönüyorsa raporda yer alır. Rapora kimsenin diyecek bir şeyi yoktur. Çünkü, Alisbah gibi dürüstlüğünden, yansızlığından asla şüphe edilemeyecek bir büyük ismin başkan olarak imzasını atıp kamu oyuna açıkladığı raporda, en ağır darbe, rantlan için her şeyi geçerli sayan sanayiciye atılmış, bu saygın sektörün bazı kendini bilmezleri, fırsatçılıkla suçlanmıştır. 1968 yılında açıklanan 78 sayfalık raporun ilgi çekici maddelerinden bazıları şöyledir: ithaiattaki usulsüzlükler, döviz kaçakçılığının dış ticaretimiz üzerinde olumsuzluklar, iç ticari yapımızı da etkiliyor. Karlar, suni tekellerin elinde toplanıyor; dürüst çalışan piyasa mensupları bu kardan yararlanamıyor. • ithal listelerinde merci emrine ve müsaadelerine bağlı mallarda uygulanan kararlar, çoğu kere rekabeti zedeleyici ve ihlal edici sonuçlar veriyor. Listelerin muayyen teşekkülleri göstermesi (KiT'ler ve Adalet Partisi ile yakın ilişkide olan firmalar kastediliyor. Zira Kit'lerin ithalatı gerçekleştirdikten sonra bunların firmalar arası bölüşümleri de ayrı bir roman olur!) fiili monopollerin aşırı karlar sağlamalarına yol açıyor. • Sanayiciyi himaye ediyorum" diye ithal rejiminde kısıntıya gitmek yanlış bir politikadır. Korunan sanayici piyasayı istismar etmektedir. Herhangi bir maddenin ithalatı, o maddelerin çok az bir parçasının yerli imal edilmesi sebebiyle durdurulmakta, yerli imal edilen parça dışındaki kısımların da ithalatı sanayiciye verilmektedir. Bu şekilde sanayici sıfatı ile bir maddenin ithalatı üzerinde tesis edilen fiili monopol bu sahanın karlılık derecesine göre yapılan yeni yatırımlara kadar devam etmekte, sanayici sahip olduğu tekel durumu sonucu piyasayı istismar edebilmektedir. • ithal yasakları ile sanayicinin himaye edilmesi kalkınma planlarının esasları ile de bağdaşmıyor. Montaj sanayi için yapılan ithalat, genel ithalatın yüzde 55'ine ulaşmış!Bunun tamamının sanayicinin imalatında kullanıldığını söylemek, bunu iddia etmek mümkün mü? G yarattığı 43 .. Bu yılın ilk altı ayında genel fiyatlarda yüzde 30 artış var. Buna mukabil ithal malları ucuzladl. Ancak bu ucuzlama problem yarattı. Çünkü ithal mallarına olan talep kamçılandl. Ama döviz yetersizliği yüzünden talepler karşılanamıyor. Bu da ithalattaki tahditlerin artmasına yol açıyor. Hükümet fazla döviz harcanmasın diye yeni önlemler alıyor. Bu yüzden ithalat işlerinde ustalaşmış olanlar, yeni oyunları sahneye koyuyor. Proformalarda fiyat düşük gösteriliyor. Bu şekilde daha fazla mal girişi oluyor. Dürüst çalışanların bunlarla baş etmesi mümkün olmadığı için rekabet ortamı da bozuluyor. Kar marjı yükselen bu mallara olan ilgi sonucu, dışarıya yasalolmayan yollardan transferler yapılıyor. Bu da ayrı bir döviz kaybı yaratıyor. Bütün bu gelişmeler yanında kaçakçılık çok cazip oldu. Kontrol yetersizliği, hudut kapılarındaki laçkalık bunlara zemin hazırlıyor. Göçmenlerin getirdikleri eşyalar, yolcu beraberindeki eşyalar, fuar kontenjanının uygulanmasındaki aksaklıklar, ithalatın önündeki problemler olarak dikkati çekiyor . .. Doğu bloğu ile (o yıllarda Sovyetler Birliği ve onun sistemine bağlı Comecon bloğu da denilen Doğu Avrupa ülkeleri )yapılan kliring anlaşmaları sonucu gerçekleşen dış satışlar istismara yol açıyor. Anlaşmalara daha fazla sanayi ürünü koymamız için çaba harcamaliyız. Sanayi ürünü ihraç eden firmalara vergi iadesi ve teşvik verilmeli. Kalite+fiyat konusuna eğilmeliyiz. ihracatımızı geliştirmek için daha fazla sanayi ürünü üretmemiz gerekiyor. Ama en önemlisi ihracatın, SERBEST Döviz sahasına kaydırılmasıdır. Ayrıca, ihracat üzerindeki baskılar giderilmelidir. HÜKÜMETE PROTESTO TELGRAFLARI Özverili çalışmalar sergileyen iTA'ya karşı, Adalet Partisi Hükümetinin mesafeli davrandığı dikkati çekiyor o yıllarda. Örneğin; ithalatı çok iyi bilen iTO, ithalat rejiminin hazırlık çalışmalarına, kota tanzim toplantılarına çağınlmamak­ tadır. işi uygulayanlar, o işin nasıl yapılmasının gerektiği üzerinde hiç bir yorumda bulunamıyordu. Odalar Birliği temsilcilerinin de çağınıdıkları toplantılarda yetersiz kaldıkları, sorunların çözümünde ısrarcı olamadıklan, hükümet temsilcilerine gerekli direnişi sergileyemedikleri gözleniyordu.Bu durum, hükümetin protesto edilmesine kadar vardı.. 1968 yılı eylül ayı meclis toplantısında üyeler hükümetin bir telgrafla uyanlmasına karar verdi. Meciis divanı gerekeni yaptı. istanbul Ticaret Odası'nın Dış Ticaret Rejimi ile ilgili bir başka isteği, daha sonra Hükümetçe kabul edildi. Tahsisli ithal mallarında kota dağıtımlarının bir bölümünün, TOBB tarafından yapılması uygun görüldü. Bu istek, iki kota devresinden sonra kabul edilerek uygulandı. iTO, Amerika Birleşik Devletleri tarafından Türkiye için oluşturulan AlD fonundan yapılan ithalat tahsislerinin de TOBB tarafından dağıtımını istedi. ithalatta teminatların düşürülmesi, gümrük sorunları, istanbul Ticaret Odası yönetimleri tarafından Hükümet nezdinde sürekli takip edilen konulardı. Sanayici-ithalatçı mücadelesinin yoğunlaştığı 1969 yılında, 860 milyon dolarlık ithalatın yapılması karara bağlandı. Bunun 350 milyon dolan yatırım ma!44 ları, 440 milyon dolan hammadde, 55 milyon doları ise tüketim maddeleri ithalatı içindi. Günümüzde tüketim malı ithalatının yüzde 40'1 aşan sınırlarına bakıp, geçmişte yüzde 5-6 oranında olan bu grubun ithalatı, gazetecilere çok fazla geldiği için eleştiri konusu yapılır ve kalkınmakta olan bir ülke için bu oran çok yüksek bulunurdu. Herhalde bugünkülerin bildiği bazı şeyler olmalı! Hemen belirtelim... Kota dağıtımlarının bir teknik komite tarafından yapılmasını isteyen iTO, iki yıl sürekli mücadele ettikten sonra beğendiği bir ithalat rejimine 1969'da kavuştu. Eleştiriler biraz olsun dindi. liBERASYON iTHALATı DURDURULDU! 12 Ekim 1969 yılında yapılan Milletvekili Genel seçimlerinden tek başına iktidar olarak çıkan Adalet Partisi'nin yeni hükümeti, (2. Demirel Kabinesi) 933 sayılı yasanın bazı maddelerini iptal eden.Anayasa değişikliği şokunu atamayan piyasaya ikinci bir şok yaşattı. 10 Kasım 1969'da henüz istifasını Başbakana sunmamış olan Ticaret Bakanı Ahmet Dallı'nın yaptığı açıklama, piyasalara bomba gibi düştü. ithalatı liberasyona bağlı liste iptal edilmişti. Bir başka ifadeyle; 4.1.1970'de yayınlanacak ithalat rejimine kadar geçecek iki ay içinde, ithalatçılar, sanayiciler, liberasyon listesinden mal getiremeyeceklerdi. Ticaret Bakanı Dallı, 1969 yılı programında öngörülen ithalat hedeflerinin aşılması nedeniyle bu kararın alındığını belirtirken, spekülatif olayları önleme ve dengeleri koruma zorunda olduklannı söyledi. Bakan ayrıca, 1970 yılında liberasyon ithalatına sınırlama getirileceğini öne sürdü. Böylece, 1970 yılında liberasyon listesinin daraltılacağı ve tahsisli ithal malları listesinin kabaracağı, böylece, mantık dışı da olsa, çeşitli önlemlerle hükümetin ithalatı denetim altında tutacağı anlaşıldı. Bütün bunlar, döviz dengesinin iyice bozulmuş olduğunun bir göstergesiydi ve kendi içinde piyasa kendince önlemler almaya yönelecekti ki, bu da ekonomiye yeni yüklerin binmesi, kayıt dışının gelişmesi demekti. RUSYA TiCARi PARTNERil.. istanbul Ticaret Odası'nın dış ticareti anlaşmalı ülkelerden kurtarmak için yaptığı çalışmalar, meyvelerini, ekonomiye yeni bir anlayışın yerleşeceği 1980'den sonra verecekti. 1969 -1970'ler sakıncalı yıllardı. Başta Sovyetler Birliği olmak üzere, aramızda ikili anlaşmalar bulunan o zamanki Comecon'a bağlı ülkelerden ne kadar uzaklaşmak istesek de, Türkiye'nin içine düştüğü döviz bunalımı buna engeloldu. Sol mihraklann ve devletçi ekonomiyi savunanIann da gayretleriyle Türkiye, yüzünü Doğu Bloku ülkelerine dönerken, Sovyetler Birliği, Türkiye'nin bir numaralı ticaret partneri oldu. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın Sovyetler Birliği'ne yaptığı gezinin son gününde, 1969/1970 devresinde Türkiye-Sovyetler Birliği arasındaki ticaret hacminin, 60 milyon $'dan 80 milyon $'a çıkacağı açıklandı. 45 imzalanan Ticaret Antlaşması ile Sovyetler, Türkiye'ye kurmaya başladıkları ve kuracaklan tesisler için önemli miktarda mali yardım sağlıyordu. iskenderun Demir Çelik için 263 milyon $, Seydişehir Alüminyum için 62 milyon $, ızmir Rafinerisi için 25 milyon $, Artvin Lif Fabrikası için 375 milyon $ olmak üzere yapılacak mali yardımın TL karşılığı 3 milyar 302 milyon olarak saptandı. Bu yardımın karşılığında Türkiye, 15 yıl boyunca Sovyetler Birliği'ne tarım ve gelişen sanayimizin ürünlerini gönderme taahhüdünde bulundu. Berlin Duvarı'nın henüz kalkmadığı, soğuk savaşın tüm şiddeti ile sürdüğü 1970'lerin dünyasında Türkiye, stratejik ortağı ABD ve Avrupa'dan temin edemediği gerekli mali yardımları Sovyetlerden alamadı ama, Türkiye'nin sınai ve ekonomik kalkınmasında önemli roloynayan pek çok tesisi onlara yaptırmak fırsatını buldu. Bugünlerde komşularımız iran ve Suriye ile iyi ilişkiie­ rimizi bile sorgulayan ABD'nin, o günlerde Sovyetler Birliği ile aramızda esen bahar havasına karışmayarak Türkiye'yi politikasında özgür bırakması, seçeneklerimizin bolluğundan kaynaklanıyordu. Ayrıca 35 yıl önce Türkiye'de çok iyi dış politikacılar vardı. O günün ustaları, lider konumundaki devletlerle ilişkilerde çok dikkatli olunması gerektiğini sık sık öğütlerdi. Nur içinde yatsınlar ... dedikleri aynen çıktı. Şaşkınlıktan ne yapacağımızı bilemiyoruz şu günlerde! iLK MUHTIRA iSTANBUlLU PARLAMENTERLERE istanbul Ticaret Odası 1969 yılının ortalarına gelindiğinde; gelişmelerin özel sektörün yarınlarını tehdit eder hale geldiğini sezince, duruma müdahale etme gereği duydu. 90 bin üyeli iTO, Türkiye'nin çok önemli bir kurumuydu ve bu müdahale hakkını kendinde görecek temel bir yapılanmaya sahipti. TüSiAD'ın kuruluş felsefesinin ana amacı olan özel sektörün korunması ve kollanması ilkesini istanbul Ticaret Odası uzun yıllar önce, çok daha açık ve cesur bir biçimde yaşama geçirmişti. 12 Ekim 1969'da yapılacak Milletvekili Genel Seçimleri'nde "AP'ye oy kaybettirdj" denmemesi için, iTO yönetimi önce kurumla birinci derecede ilintili Ticaret Bakanı Ahmet Türker'i hedef aldı. ithalatçı ve tüccann haklarını koruyamadığı, yokluklara, karaborsaya zemin hazırladığı için, Türker ön plana çıkarıldı. Bakanlığın bir Fin firması ile yaptığı özel anlaşma bardağı taşırdI. Gazetelere belgeleriyle yansıyan bu anlaşma, iTO yönetimi tarafından resmen "ekonomik kapitülasyon"olarak yorumlandı. Çıkarılan bir kararnameye göre, ismi "Kaukomarkinat Oy" olan bir Fin firması, Türkiye'den yılda 19 milyon dolar tutarında ürün alacak ve bunu başta Avrupa pazarları olmak üzere, çeşitli pazarlarda değerlendirecekti. 10 yıl evvel kapanan swic dosyasının bu kararname ile yeniden dirildiğini ifade eden iTO yönetimi, konuyu resmi yayın organı olan haftalık istanbul TiCARET Gazetesi'ne taşırken, Ticaret Bakanlığı'nı yoğun bir eleştiriye tuttu. Haberde, Fin firmasının alacağı malları Türk ihracatçılarının bulduğu hazır pazarlara satarak büyük karlar elde edeceği belirtilirken, hükümetin 19 milyon dolar için piyasa düzenini alt 46 üst ettiği savunuldu. Haber "Türker daha geçenlerde özel sektörü sevmek fazilettir demişti. Bu ne sevgi sayın Türker?" şeklinde bitiriidi. Ticaret Bakanlığı'ndan Oda'ya hemen yanıt geldi. Fin Antlaşması'nın takas özelliği taşımadığı, bunun böyle yorumlanmaması istendi. iTO yönetimi, bakanlığı daha sert bir tonda uyararak "ihracatı Seka, Sümerbank gibi kamu kurumları yapabiliyor. Nasıl yapılıyor? Milletlerarasında geçerli olacak tediye araçlarının hiç birine anlaşmada yer verilmemiş. Firma satacağı 19 milyon dolarlık ürünün bedelini Fin markı mı, dolar mı, nasıl ödeyecek? Ne zaman ödeyecek? Hiçbir şey yok anlaşmada. Kliring esasıyla dendiğine göre, onlar da bizim gönderdiğimiz kadar Türkiye'ye mal verecekler." istanbul Ticaret Odası'nın bu çıkışından sonra, Ticaret Bakanlığı'ndan bir daha ses çıkmadı. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra istanbul Ticaret Odası yönetimi, Partilerinin en üst birimlerine ulaştırılmak üzere, istanbul Milletvekillerinin tümüne muhtıra verdi. Kamu kuruluşlarının ekonomi yönetimi ve uygulamalarda ağırlık almaya başladığının ortaya çıktığı belirtilen muhtırada, genellikle ithalatla ilgili çalışmalarda bunun hissedildiği anlatlldl.Sanayicinin sürekli kollandığı, Sanayi Bakanlığı çalışmalarının Ticaret Bakanlığının önüne geçtiği savunulan muhtırada, ekonominin devletçiliğe kaydığı ifade edildi. Muhtıra, iktisadi Dev!et Kuruluşları'nın ekonominin kilit kurumlar konumuna getirildiklerini, amacın, ekonomide devletçilik olduğu iddiası ile sona erdi. ANLAŞMALI ÜLKELERE VETOI istanbul Ticaret Odası, bu muhtırayı izleyen günlerde, anlaşmalı ülkelerle yapılan Ticaret Anlaşmalanna karşı çıkan bir rapor yayınladı. 1963 yılından itibaren yoğun gelişme gösteren kiiring (Comecan) ülkeleri ile yapılan ticaret anlaşmalanna karşı çıkan ıTO, anlaşmaların kalkınmakta olan Türkiye aleyhine sonuç verdiğini verilerle ortaya koydu. 1963 ile 'i 968 yılları alım satımlannın da karşılaştırıldığı raporda, 1968'e gelindiğinde genel ihracatımızin yüzde 29'unun, gene! ithalatımızın ise yüzde i6'slnln anlaşmalı ülkelere kaydığı belirtilerek, bunun mahzurlarının piyasa dengeleri üzerinde görüldüğü vurgulandı. Kamu kurumlarının bilinçsiz ürün alımları nedeniyle artan stok maliyetlerinin ihraç fiyatlarına eklenmesi sonucu, Türk ihraç ürünlerinde fiyatların yükseldiği, buna karşılık bu ülkelerden gelen ağır sanayi ürünleri, yedek parçalar, tezgahlann fiyatının da anormal boyutlara çekildiği, bundan da kalkınmakta olan Türkiye'nin zarar gördüğü, piyasa dengelerinin bozulduğu, raporda özellikle vurgulandı. iTO raporunda, tedrici de olsa, anlaşmah ülkelerle ticaretin Serbest Döviz Sahasına kaydınımasını, veya, bu ülkelerden zorunlu olan ithalatın serbest dövizle yapılmasını, ihracatımızda da bu öğelerin yer almasını önerdi. ÜNAL: COMECON SiVAS! TERCiH Mi? Aynı tarihlerde istanbul ihracatçılar Birliği Başkanı olarak da görev yapan Yaşar Ünal, düzenlediği basın toplantısında genellikle ihracatımızın, demirperde 47 ülkelerinin ortak pazarı olarak çalışan Comecon'a kaydınıması için yoğun bir çaba harcandığı izlenimini edindiğini belirtirken, çok ağır ifadeler kullanmaktan kaçınmadı: "Bu tercihlerin siyasi tercihleri de peşinden getirmemesini diliyoruz. Bunlar çok tehlikeli kaymalardır ve düzeltilmesinde yarar vardır. Türkiye tercihini yapmıştır. Nihai hedef Avrupa Ekonomik Topluluğudur. Şimdi bunun entegrasyonu için çalışmalıyız. Ortak Pazar'la ilişkilerimizde aksayan yönler vardır. Bunların halledilmesi gerekir. Türkiye'nin Comecon'a kayması Avrupa'da da yanlış algılanmalara yol açıyor. Bunu da özellikle belirtmek gerekir." VEHBi BEY'IN UYARıSı Uzun iş yaşamı buyunca ekonomik konularda da olsa çok az ve sınırlı konuşan Vehbi Koç, 1969 seçimlerinden çok kısa bir zaman önce, Ankara'da yaptığı basın toplantısında; bozulan siyasi ve ekonomik dengelerin ve bilhassa ekonomik düzenin, demokrasiyi tehlikeye düşürecek boyutlara ulaştığını vurguladı. Devalüasyon baskılarının dış ticaret üzerinde dengeleri daha da içerideki kargaşalar nedeniyle Ortak Pazara intibak çalışmalarını aksattığımızı kaydeden ünlü iş adamımız, spekülasyonlardan, yolsuzluklardan, karaborsadan yakınırken, halkın mutlu ve refah içinde olmadığını, verilen sözlerin tutulmadığını özenle vurguladı. Vehbi bey, sırası ve yeri geldiğinde uyanlarını yaşadığı sürece yapmayı sürdürdü. bozduğunu, AET OLAYlNDA RÖTAR VAR 1968 yılına gelindiğinde Ortak Pazar -Türkiye ilişkileri normal düzeyinde seyrederken, sorun birliğin içindedir. ingiltere Ortak Pazar'ın altı ülke yerine dokuz üyeden oluşmasını istemektedir. ingiltere'den Lord Chalfont'un, Bonn'a yaptığı ani ziyaret, bu konuda nabız yoklama amacını güder. Federal Almanya'da gayri resmi kanallar bu teklife sıcak bakarken, Wilson planının uygulama aşamasına girmesi o günler için zor görünür. Birinci derecede Fransa, irlanda, Danimarka ve Norveç'in ortaklığa katılımına karşıdır. italya ve Benelüks devletleri pek yorumda bulunmazlar. Daha sonra De Gaulle ile Willy Brand karşı karşıya gelerek konuyu tartışırlar. Wilson planında; savunma sektöründe, askeri konularda, güçlü sermayeleri n kontrolünde Avrupa Şirketleri kurulması projeleri vardır. De Gaulle, ingiltere'nin önerilerini reddederken, ingiltere'nin Ortak Pazara üyeliğini ikinci kez veto eder. Ama ortak para kullanımı ile ilgili projenin ortaklığa sunulmasının yılı da 1968'dir. Bu tarihte Lüksemburg Maliye Bakanı Pierre Werner, bugünkü Euro'nun temelini atacak öneriyi sunar. iÇERDEN BALTALAMA BAŞLlYORI Ortak Pazar'la ilgili işlerimizi düzene koyacak, özel sektör çalışmalarını rafine edecek tek kurum olan iktisadi Kalkınma Vakfı, aynı zamanda hükümete 48 danışmanlık görevi de vermektedir. Büyük oranda istanbul Ticaret Odası tarafından desteklenen iKV, gelişmeleri atlamamak, Türk özel sektörünü zamanında uyarmak için yoğun bir faaliyet gösterirken, kamu ile de dirsek temasını geliştirir. ve beş yıl süren geçiş dönemi 1968'de tamammeseleleri görüşmek için yılda 2 kez toplanan Karma Parlamento Komisyonu, Ortak Pazar'a üye altı ülke ve Türk parlamenterlerin katılımı ile 1968 yılının son toplantısını istanbul'da 21 Eylüi'de yaptı. Toplantının tek gündem maddesi vardı. Komisyon, Türkiye'nin Hazırlık Dönemi'ni başarıyla tamamladığını kabul edecek ve Bakanlar Konseyi'ne Geçiş Dönemi'ne başlanması için tavsiyede bulunacaktır. Her olasılığı düşünen 1963 Ankara Antlaşması, Hazırlık Dönemi'nin beş yıl daha uzatılması için Türkiye'ye bir opsiyon tanımıştı. Devlet konu hakkında özel sektörün görüşünü almak için iKV'ye başvurdu. iKV'nin en büyük ortağı olan irO'nun temsilcileri, Avrupa yolunda bir beş yıl kaybetmemek için bu opsiyonu kullanmama kararı aldı. 21 Eylül 1968 yıiında toplanan Karma Parlamento komisyonu, Tip'li bir milletvekilinin aleyhteki oyuna rağmen, Türkiye'nin bir beş yıl daha Hazırlık Dönemi yaşamadan Geçiş Dönemi'ne girmesini Bakanlar Konseyi'na tavsiye etme kararı aldı. 1965'deki seçim sistemi olan Milli Bakiye'nin (ismet Paşa'nın formülü: atık oyların toplanarak değerlendirmesi. .. Bu sistemde tek bir oyun bile değeri vardı) eseri olarak parlamentoya 16 milletvekili sokan Türkiye işçi Partisi, CHP'nin bir kanadı ile birlikte Türkiye'nin AET'ye girmesine karşıyd!. işçi Partisi, bu konuda katı ve uzlaşmaz bir tutum sergiliyordu.Ancak, günümüzde de işçi Partisi daha esnek ve çizgileri daha yumuşak olmasına rağmen, AB konusunda yine aynı görüşü korumaktadır. Türkiye'nin Hazırhk Dönemi'nden hemen sonra GEçiş DÖNEMi'ni istemesi, bir beş yıl daha beklenmemesi yerinde bir davranış mıydı? istanbul Ticaret Odası üst yönetimi; bilim adamları, ekonomistler ve piyasanın kalburüstü isimleri ile olayı değerlendirmişti. Bir beş yıllık opsiyonun kullanılması daha yerinde olacaktı. Çünkü, Ortak Pazar müeyyideierine riayet nedeniyle yapılan çalışmaların da etkisiyle, Türk dış ticaretine daha fazla yük bindirmek sakıncalı olacaktı. Ama madalyonun öbür yüzünde, Türkiye'nin kalkınması için gerekli Ortak Pazar fonları, teşvikleri vardı. Bu durumda bir beş yıl daha beklemek sakıncalıydl. Ancak Türkiye, Hazırlık Dönemi'ndeki hataları kapatacak önlemleri bir an önce almalıydi. Hükümet Parlamento Komisyonu toplantısından önce kararını, toplantıya katılacak parlamenterlerimize bildirmişti. Bugün AB'ye karşı çıkışın kökeninde, bazı grupların menfaati kadar, yerimizin nerede olması gerektiğini hesap edemeyenlerin rolü büyüktür. 1963 yılında başlayan lanmıştır. Sorunları, birikmiş ıKV'YE YENi KATKıLAR 1968 yılının sonlarına doğru, Türkiye-AET Ortaklık Konseyi, 1 Aralık 1968'de başlaması gereken beş yıllık geçiş döneminin ilk yılı için, Türkiye'ye 17 49 milyon dolarlık bir mali yardımda bulunma karar aldı. Yurt içinde olumsuz bazı gelişmeler yaşanmasına rağmen, özel sektörün bu alandaki fonksiyoner tek kurumu olan iktisadi Kalkınma Vakfı'nın çalışmaları yanında, bir kısım iyi niyetli bürokratlarımızın özel çabalanyla, hükümet AET konusunda sık sık uyarılıyordu. Bazı kanatlar geçiş döneminin beş yıl yerine bir yıl ileriye kaydırılmasında ısrarlı görünürierken, iKV'nin takviye edilmesi gündeme geldi. ıKV'nin en büyük hissedan istanbul Ticaret Odası, mali olanaklarını iKV için seferber etti. ıKV'yi bir tercüme bürosu konumundan kurtaran iTO, iKV'yi, AET konusunda Türkiye'nin en gözde kurumu yapmayı kısa zamanda başardı. iKV'den çok sonra AET konusu ile özdeşleşecek kurumlar faaliyete geçti. Ama temeli iTO attı. Bu arada, Koç Holding'in katkılarıyla Ford Vakfı'nın iKV'ye 1 milyon liralık bir fon aktarması, kurumun bütçesini soluklandırırken, yeni proje taslaklarını da gündeme getirdi. Bunlar öncelik sırasına göre ele alındı. 1969 SEçiMiNiN DE GALiBI AP Sokağın azgınlığına, özel sektörün ekonomik politikaya karşı giriştiği mücadeleye, sivil toplum örgütlerinin muhalefetine rağmen, 12 Ekim'de yapılan 1969 Yılı Milletvekili Genel Seçimleri'ni Adalet Partisi yine tek başına alarak seçim totoculan şaşırttl. AP'nin 256 Milletvekili çıkarmasına karşılık, muhalefeti oluşturan yedi parti ve bağımsızlar 194 milletvekili çıkarabilmişlerdi. Sonuç şöyleydi: CHP 143 Güven Part.: 15 Birlik" 8 Millet" 6 YTP 6 Tip 2 MHP 1 AP. 256 Toplam 194 450 Gen.Top. Demokrat Parti'nin devamı olarak siyasi hayatımızda kendine yer bulması, sonra muhafazakar ve gelenekçi yapısı, kırsal kesimle kurduğu diyalog ve köye, kasabaya getirdiği hizmetler, dar gelirlilere umut olmayı sürdürmesi ve bütün bu etkenlerin yanında, başındaki liderinin zekası ile, Adalet Partisi 1965'deki gibi tek başına iktidar oldu. Halkın karşısına imaj tazeleyerek! çıkmayı deneyen Cumhuriyet Halk Partisi, sıkı sıkıya sarıldığı Ortanın Solu'ndan beklediğini bulamadı. Genel Sekreter olarak Bülent Ecevit'in yürüttüğü bu politika üzerine CHP'den ayrılan Turhan Feyzioğlu+Kemal Satır ikilisi ve yandaşlarının kurduğu Güven Partisi önemli bir oy potansiyeline ulaşmasına rağmen, seçim sistemi nedeniyle 15 milletvekilinde kaldı. 1965 yılı seçimlerinde Milli Bakiye sistemi geçerliydi. Pek çok soloyun işçi Partisi'ne gitmesi ve bu partinin 16 milletvekili çıkarması üzerine önlem alan 50 CHP Genel Başkanı ismet inönü, işçi Partisi'ni engellemek için 1969 seçimlerinin Barajı! D'Hont ile yapılması konusunda Demirel'i ikna ettiğini sandı! Demirel bu sisteme dünden razıydı! Sistem, işçi Partisi'ni eritirken, bundan kazançlı çıkan, aldığı 256 milletvekili ile Adalet Partisi oldu. Bir iddiaya göre, 1969 seçim sonuçları Milli Bakiye sistemiyle gerçekleşseydi, AP çok az bir milletvekili farkı ile hükümet kuracaktl. Solu k!rmak için yola çıkan ismet Paşa, daha sonra yapacağı hatalar gibi CHP'nin önünü kesti. (Bu görüşler yüzeyselolup, olaylan kamuoyuna aktaran ve siyasete hiç bulaşmamış bir gazetecinin o günkü basite leridir.Bu nedenle iddia" değildir. Ama tarafsız bir görüşle yazJimıştır.) indirgenmiş gözlem- Demirel, 1965'e göre yeni bir kabine oluşturdu. Sayısı dört olan Devlet Rafet Sezgin, Hüsamettin Atabeyli, Gürkan Tetik, Turhan Bilgin getirildi. V.Ziya Önder Adalet, Ahmet Topaloğlu Milli Savunma, Haldun Menteşe iç işleri, Çağlayangil Dış işleri Mesut Erez Maliye, Orhan Oğuz iç işleri, Tevfik Güler Bayındırlık, Ahmet Dallı Ticaret Bakanlıkları olarak görevaldılar .. Vedat Ali Özkan Sağlık, A.i.Birincioğlu Gümrük ve Tekel, ibrahim Ertem Tarım, Nahit Menteşe Ulaştırma, Seyfi Öztürk Çalışma, Selahattin Kılıç Sanayi, Sabit Osman. Avcı Enerji ve Tabii Kaynaklar, Hayrettın Nakiboğlu imar iskan, Necmettin Cevheri Turizm, , Turgut Kapaniı Köy işleri, Haydar Özalp Orman Bakanı, ismet Sezgin Gençlik ve Spor Bakanı oldu. iş çevrelerinin çok iyi tanıdığı, yıllardır etkin görevlerde olan Ahmet Dallı'nın Ticaret Bakanlığı'na atanması memnuniyet yarattı. Ayağının tozuyla, genellikle dış ticaretimizle ilgili reform hareketlerine başlayan Dallı, iki ay sonra rahatsızlığını bahane ederek bakanlıktan ayrıldı. Partinin hasta dediği Ahmet Dallı, Sabancı Holding'te Genel Koordinatör olarak göreve başladı! ve uzun yıllar Sabancı bünyesinde yüksek bir performansla çalıştı. Dallı'nın ayrılması üzüntü yaratırken, Devlet Bakanı Gürkan Tetik, Ticaret Bakanı oldu. istihbaratımıza göre, ekonomiyi çok iyi bilmesi ve enstrümanları iyi tanıması, yurt içi ve dışındaki çevresi, asla vazgeçemeyeceği prensipleri ile Türkiye'nin yetiştirdiği önemli isimlerden birisi olan Dallı, Demirel de dahil, parti üst kademelerinden gelen isteklere boyun eğmeyerek bakanlığı bırakmayı uygqn bulmuştu. Bir yazar, bu konuya ayırdığı makalesinde "Dallı, Demirel'in istediği kıvraklıkta bir bakan olamayacaktl. Bunu gördü ve yol yakınken ayrılmayı yeğledi" ifadelerini kullanmıştı. ikinci bir dört yıl için hizmete talip olan AP'yi ve bütün ülkeyi ilginç gelişmeler, sürprizler bekliyordu. Ülkenin güzel günlere, esenliğe gidişini engellemek için kovana çomak sokmaya hazır eller, alacakları sinyali beklemekteydiler. Bunun böyle olduğu bilinmesine rağmen, görev başında olanların anlan etrafa yayma konusunda süreci kısaltmak için ellerinden geleni yapmaları, sağduyulu insanları şaşkına çevirecek, "bu da olur mu?" dedirtecektir. Bu akışı, eserimize konu olan istanbul Ticaret Odası'ndaki gelişmelere paralelolarak izlemeye devam edelim lütfen ... Bakanlıklarına 1969...iTO'DA poıis GÖZETiMiNDE SEçiMI istanbul Ticaret Odası, çok önemli yılları enerjik, genç bir kadro ile 51 karşılamaya hazırlandı. Bunu bilinçli olarak yaptı. 1970 ve sonraları iTO'nun en parlak yıllarını oluşturacaktır. Ekonomiyi kurtarma mücadelesinde sadece eleştirjci değil, yol gösterici konumu ile yeni bir imaj yaratan iTO, hedefe güçlü kadroları ile gitti. Bu nedenle 1969 yıli kasım ayı seçimlerinin ıTO tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bugün az sayıda kişinin hatırlayabileceği 1969, amaçlar uğruna uzun yıllar süren dostlukların yıkıldığı veya yeni ve ebedi dostlukların başladığı bir yıloldu. Basın, Türkiye'nin en fazla ses getiren kurumu olan iTO'nun seçim çalışmalarına geçmişte çok daha geniş yer verir, kulisler içinden edindiği ilginç izlenimleri renkli biçimde sayfalarına koyardı. Sağ ve soi cereyan!ann yoğunlaştığı 1969 yılı seçimlerinde basın bu temayı çok kullandı. 1969 yılı seçimleri meslek komitelerini de kapsayan üçer yıllık bir görev süresini içerdiği için önemliydi. O yıllarda Meslekkomiteleri şimdiki gibi dört değil, üç yıl için seçilir, meslek komiteleri seçimden sonra ilk toplantısında başkan ve yardımcıiarı ile meclise gönderecekleri iki üyeyi seçerdi. Meclis ]1 üyeleri de üç yıl için görev yapar, meclis divan i ve yönetim kurulu seçimleri her yıl tekrarlanırdl. 1969, büyük seçimler nedeniyle önemli, iki ay sonra yapılacak TOBB seçimleri için de be!irleyici bir ylldL iTO'da muhalefet kanadı, 1965'den beri kendine idealistler adını takmış ve bu isim benimsenmişti. 162 Meclis üyesi içinde sayılan 40-60 arasında değişen, bir-iki üye sokmaları Yaş meyve ve sebze grubu çıkacak oyları merakla bekliyor ... Arkada dışında yönetimi sağdan ikinci rahmetli Dinçer Şekerci, sağda ilk başta oturan Yaşar değiştirme gücü olmayan Ünal... idealistler, çeşitli siyasi partilere sempati duyan üyelerden oluşuyordu. Bunlar içinde Adalet Partili, milliyetçi, solcu, CHP'li işadamı-üye vardı. Basının, özel sektör parçalanıyar görüntüsünü verebilmek amacıyla suni haber yapmaya yönelik çabalanyla fev-kalade elektriklenen 1969 seçimlerinde bazı komitelerde oy kullanma sırasında çekişmeler yaşandı. istanbul'da bazı mesleklerde, hayranl!klan nedeniyle Erbakan'In görüşleri doğrultusunda çalışanlar oldu. Bu mesleklerin sayısı az sempatizanlan iTO'da asla belirleyici konumlara gelecek bir güce sahip değildi. Boya gurubunun sakallı üyesi Şadoğlu, Ayakkabı imalatçıları gurubundan Ahmet Abacı, Hırdavat Gurubundan Fermenedler Caddesinde büyük bir mağazası olan ve Erbakan'ın istanbul kolu olarak tanınan Ahmet Çarşıbaşı, bunlardan bazılarıydl. Hatta bir 52 toplantıda ri yas et makamının Atatürk için bir dakikalık saygı duruşuna Şadoğlu yerinden kalkmadığı için üyeler tarafından yuhalanıp tartaklanmıştl. Bu gelişme bazı gazetelerde "iTO mukaddesatçılann eline geçiyor" karşı çıkmış, şeklinde yayınlanmıştı. meslek guruplarında seçim çalışmalarını yoğunlaştırmasım, basın ilgi ile takip ediyordu. Bu arada idealistler içinde de milliyetçi görüşe sahip üyelerin varlığı nedeniyle, muhalefet hareketlerini basın sürekli olarak miliiyetçi-mukaddesatçı gurup biçiminde sunuyor, bu da idealistleri üzüyordu. Ama o kargaşa içinde basma doğruyu göstermek de mümkün değildi. Çünkü basın, olayı bu biçimde vermeye adeta şartlanmıştl. Bu arada bazı rastlantılar da bu çağrışımlan pekiştiriyordu. Mesela .., 16 Kasım 1969 günü yapılacak 81 Meslek Komitesi'nin seçimine 2 gün kala idealistlerin saptadığı biçimde bazı iş gruplarının kaleme aldıkları ortak açıklamaya imza verenler arasında Erbakancdann da bulunması yüzünden, bu deklarasyon milliyetçimukaddesatçı muhalefete mal edildi. isimleri gazetelerde yer aldıkça balon gibi şişen az sayıdaki mukaddesatçınm yoğunlaşan demeçieri ile oluşturulan havaya bakılırsa, '1969 seçimleri neredeyse ortada görülüyordu! Kamuoyu aniden iTO seçimlerine kilitlendi. 81 mesle!'\. grubundan 30'unda çekişme yaşanacağı beın oldu. Meclis Başkan Vekili Raif Onger, meclisin 1/3 oranında değişeceği tahmininde bulundu. Tiftik yapağı, kereste, zeytin ve zeytinyağı, elbise ve kürk, tücear terziler, elektrik malzemeleri, demir hırdavat, tıbbi alet, eczacılık, bankalar, hal komisyonculan, nakliyeeiler, özelokullar meslek gruplarında çekişme olacaktı. Bir iddiaya göre, son 10 günde 59 firma 57. Tıbbi malzeme grubuna kayıt yaptırmıştı. Bunu saptayan idealistler, bu firmaların paravan olduklannı belirtiyorlardı. Ve 16 Kasım sabahı saat 08.0ü'de meslek komitesi seçimleri polis KORDONU! altında başladı. Basının fevkalade abarttığı, spekülasyon konusu yaptığı iTO seçimleri, onurlu tarihinde ilk kez polis gözetiminde yapıldı. Basının tutumu havayı germiş ve iTO yönetimi Valilığe müracaat ederek önlem alınmasını istemişti. Bu seçimlerde doğu kökenli iş adamlan, iik kez mukaddesatçılann yanında yer aldL Polise iş düşmedi ama, polisin bulunamadığı yer ve zamanlarda bazı tatsız gelişmeler yaşandı. Mesela yaş meyve sebzede, meslek komitesi seçiminde bir komisyoneu sandık başkanı olan Yaşar Ünal'a silah çekerek sayımı doğru yapmadığını söyledi. Bunun dışında bir kaç grupta münakaşalar görüldü ve bunlar da daha sonra tatlıya bağlandl,.. Sonuçlar 18 Kasım'da alındı. 81 Komitenin 44'ünde değişim oldu. 162 üyeli meciiste 51 yeni üye yer aldı. Ilginç gördüğümüz değişimler şöyle: Hububat komitesine yılların ismi Mümtaz Rek giremedi. Yönetimin daimi üyelerinden! Mehmet Küçükdeveei, kerestecilerde seçim kaybetti. Ancak bunu tahmin edebildiği için başka bir komiteden girerek meclise geldi. ismail Göksu tekstil gurubunda çok zorlandı; ama az bir oy farkıyla komiteye girdLOericilerde duayen Hasan Yelrnen, çekiştiği isa Soydan'ın listesini bozguna uğratarak komiteye girdi. iki yıl iSO'da Meclis Başkanlığı yapan Yelmen, iTO Meclisi için gerçek bir kazançtı. Hazır giyimde cuntanın önemli üyelerinden Muhittin Az sayıda mukaddesatçınln bazı 53 Gençaslan, seçim kaybetti. Ama iSO'da seçim kazandığı için oraya gidecekti. inşaatçılar Meslek Gurubu'nda Tarık Şehrnen'in kaybi, idealistler için üzücü oldu. idealistlerin lider takımından Avni Özden, Erbakancılarla giriştiği büyük mücadeleyi az bir farkla da olsa kazandı. Bankalar gurubunda Ziraat Bankası hiçbir varlık gösteremedi. Akbank, Türk Ticaret, Koç Holding, Yapı Kredi, Sümerbank komiteye girdi. 29 Kasım'da 1969/1970 devresinin yönetimi ve meclis divanı belirlendi. Cunta, Sırrı Enver Batur'u, hemen aşağıda geniş biçimde vereceğimiz Odalar Birliği'ndeki başarısızliğı nedeniyle Meclis Başkanlığına aday göstermedi. Yıllardır eleştiri aldığı idealistlerin yanında ,yer alması da mümkün olamayacağından bağımsız adayolmayı bir müddet için düşündü. Ama bunu da yapmayarak meclisin tabii bir üyesi olarak kalmayı yeğledi. Yapılan seçim sonunda idealistlerin başkan adayı, saatçiler gurubundan Nihat Parkar 44 ayalırken, yönetimin başkan adayı Emir Sencer 149, Başkan Yardımcısı Raif Onger 108 oyaldı. 1/3 oranında değişen mecliste yeterli kulis yapacak zaman bulamayan idealistler, aldıkları büyük yenilginin sebebini yeni oyların yönetime kaymasına bağladılar. Bu yorum bir yerde geçerliydi. Meslek seçimlerinden sonra meclis ve yönetim kurulu seçimleri arasında yeterli zaman olmaması nedeniyle taraflar birbirlerini yeterince tanıyacak zaman bulamamışlardı. Meclise yeni giren üyelerin büyük bir bölümü, yönetimin hazırladığı listeyi sandığa atmayı tercih ettiler. iTA'nun yeni yönetimi, polis gözetiminde başlayan bir seçim devresi sonunda şu isimlerden oluştu: "Behçet Osmanağaoğlu, Celal Umur, Şaban Gazioğlu, Nejat Basmacı, Neşet Sirmen, ihsan Erez, Kemal Bingöl, Mehmet Küçükdeveci, Muhip işmen, Merih Şamil, Salih Binbay" TOBB'DA ÜZÜCÜ GEıişiMLER istanbul Ticaret Odası'nın 1969'da yaşadığı büyük seçim sürecinden sonra, 1970 yılı Mayıs ayında yapılacak TOBB seçimleri için çalışmalar başladı. Sadece iTO değil, Türkiye'de her oda ve borsa yaklaşan krizli dönemleri görerek, kendilerince önlem almaya yöneliyordu. Bu TOBB'da da böyleydi. iktidarın TOBB üzerinde uygulamak istediği güç gösterisi bazı olumsuz gelişmelere yol açtığı için, 1968'de başlayıp 1970'in hemen başında seçimle sona eren bir buçuk yılı aşkın sürede üzücü olaylara tanıklık ettik .. Bu dönemi her anıyla yaşayan bir gazeteci olarak derlediğimiz bu satırlarda somut veriler yer alacaktır. Şimdi bu fırtınalı 1.5 yılın özetini verelim: Ticaret Odaları ile TOBB arasındaki sıcak bağlara rağmen, zaman zaman çekişmeler de yaşandı. Bunlardan en önemlisi 1968 yılında TOBB'un, istanbul Ticaret Odası yönetimi ile yaşadığı sorundu. Bürokrasinin ithal kotaları hazırlanırkenözel sektörün görüşlerine yeterince yer vermemesi, istanbul Ticaret Odası'nın yaptığı her meclis toplantısında eleştiri konusu oluyordu. Sistem olarak uygulanan karma ekonomi prensiplerine uyulmadığı, özel sektörkamu sektörü ayırımının sürdüğünü ileri süren istanbullu ithalatçılar, özel sektörün haklarını yeterince savunmadığı ve özel sektörü yeterince temsil edeme54 diği için Odalar Birliği yönetimini topa tutuyorlardi.Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın ithalatla uğraşan bürokratlarının son şeklini verdiği ve bakan onayı ile yayımlanan tahsisi i ithal mallar listelerinde yer alan kotaların tespiti, iki komisyondan geçtikten sonra bürokratlara ulaşıyordu. Alt ve üst komiteler içinde piyasayı temsil eden gerçek ithalatçı olmadığını ileri süren istanbullu ithalatçılar, konuyu her platforma taşıyorlar, uygulamalardaki yanlışlığı anlatıyorlardı. iTO üyelerinin tepkisi hükümete de ulaştığı için, sorun TOBB-iTO arasındaki çekişmeyi aşıyordu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Türker'in bir toplantıda iTO'nun yönetim kurulu üyelerinden Ömer Gazioğlu'na herkesin önünde "bugüne kadar bu komitelerde bulundunuz da ne oldu? Ne yaptınız? işte ithalatın hali ortada. Siz işleri daha da vahim hale getirdiniz" demesi ithalatçı ve tüccarlar arasında şok etkisi yaratmıştı. 8 Ağustos 1968 tarihinde yapılan olağan Meclis toplantısında bakandan eleştiri alan Ömer Gazioğlu, olayın özünü anlattıktan sonra, neler yapılması gerektiğini, kişisel kanaati olarak şöyle anlattı: "ithalatla ilgili temel konular kota alt komitelerinde görüşülüyor. Alt komite kararları kota saptamalarında önemli ro! oynuyor. TOBB temsilcileri üst komitede yer alıyor. işler üst komiteye geldiğinde her şey tamamlandığı için zaten yapacak pek bir şey kalmıyor. Eğer özel sektör alt komitede ağırlık sağlayamazsa, yani bizi temsil edenler bu komiteye alınmayacaksa, üst komiteden çekilmemiz en doğru hareket olur. Bu şekildeki ortaya koyacağımız eylemle kamuoyunun ve iktidann dikkatini çekmiş oluruz ... " Yönetim kurulunun piyasanın içinde yaşayan üyelerinden Mehmet Küçükdeveci, aynı toplantıda yaptığı konuşmada, Ankara'da tuhaf olaylar sergilendiğini anlatırken, kota toplantılarını tiyatro sahnelerine benzetiyor ve TOBB'un etkinliğini arttırması için bir uyan telgrafı gönderilmesini öneriyordu. HÜKÜMETE ELEŞTiRi TELGRAFI Aynı toplantıda, iTO delegeleri arasında olup 1965 yılından beri TOBB Başkanlığı yapan Sırrı Enver Batur'dan TOBB Başkanı Sırrı Enver Batur aynı zadaha feragatli bir çalışma beklendiği ifade edildi. Batur manda iTO Başkanı başkanı olduğu iTO Meclisi'nde eleştiri bombardımanına olduğu için bu anlaş­ tutuldu. iTa Meclisi'nde giderek ağırlığını hissettiren genç mazlıklar O'nu cok rahatsız etmişti. bir gurup, başkanları Sırrı Enver Batur'un, Süleyman Bey'in (Demirel) yakın ahbabı olduğunu ileri sürerek, TOBB'un iktidara bundan fazla yüklenemeyeceğini belirtiyordu. Uzun müzakerelerden sonra, istanbul Ticaret Odası Meclisi, hükümete telgraf çekme kararı aldı. Sırrı Enver Batur'un imzaladığı telgrafta, karma ekonomi ilkeleri ile yönetilmesi benimsenen ülkede, güven unsurunun önemine değinildikten sonra, özel sektöre inanılması istendi. Böylece iTO'da idealistler olarak anılan genç muhalefetin bastırması sonucu, Sım Enver Batur, dostluğu bir kenara bırakarak Demirel'in başkanı olduğu hükümete eleştiri telgrafı çekmenin zamanı geldiğine ikna olmuş ve gereğini yerine getirmişti. 55 1965 yıl/ında tek başına iktidara gelen ve 1969 yılı milletvekili genel seçimlerini de kazanmayı başaran Adalet Partisi hükümetinin, siyasi başarısına rağmen yıpranmakta olduğu gözleniyordu. Taşlar bir kere yerinden oynamışt!. Türkiye kalkınma hamlelerine girişirken, disipline edici kuralların başından itibaren konulmamış olmasının yarattığı spekülasyonlar, piyasa çarkları üzerinde olumsuz , etkiler yaratıyordu. Bunların yan refJeksleri sosyal yaşamı harekete geçiriyor, ülke her güne yeni, heyecanlı ve sonu müessif olaylarla başlıyordu. 1968 Avrupa gençlik ve işçi hareketlerinin, "yollar yürümekle aşınmaz" diyen bir başbakanın idaresindeki Türkiye'ye de sıçraması, ülkeyi cuntalar dönemine getirecek hareketlerin başlangıcını oluşturdu. Türkiye'ye hep çok bol geldiğiifade edilmiş olan 1961 Anayasası ile sağlanan hakları, dejenere ve istismar ederek kullanmaya çalışan, hatta zaman zaman provokasyonlara karışan Türkiye işçi Partisi ile genelde ortak çalışan devrimci solunkarşısında yer alan MHP ve onun gençlik kollarının mücadelesi, çokuzücü gelişmelere yol açtı. Kardeşin kardeşe kırdınldığı yıllarda büyük acılar çekildi. Bütün bunlara, radikal islamcıların laiklik ve demokrasi karşıtı eylemleri de eklenince, üç yıl yüksek bir performans sergilenen ekonomide kan kayıpları yaşanmaya başladi. . i iTO SAGDUYUDAN AYRiLMADI Yönetim açısından istanbul'dan, ikinci derecede b:mir'den beslenen TOBB'da yönetimlerin seçim devrelerinde Adalet Partisi'nden gelen direktiflerle oluştuğu ve bu nedenle özel sektörün tepe noktasındaki bu kurumun siyasetle içi içe olduğu daima söylendi, iddia edildi. Başkanlar veya yönetimlerdeki bazı üyelerin genelde AP ile gonül bağları vardı, ama yöneticiler bunu hiçbir zaman istismar konusu yapmadı. Aslında bir başbakan'ın veya ekonomiden sorumlu bakanın özel sektörün bir numaralı kuruluşunun üst yönetimi ile iyi bir diyalog içinde olmasını da doğal karşılamakgerekir. Bazı tavsiyelerin dikkate alınması, kurumun, iktidarın dümen suyunda olduğunu göstermez. Türkiye ekonomisinin bugünlere gelmesi için kendisine bağlı kuruluşlarla birlikte çok önemli mücadeleler sergileyen TOBB, başta Adalet Partisi hükümetleri olmak üzere, yanlış gördüğü her gelişmeyi eleştirmek­ ten kaçınmamıştır. Yukarıda anlattığımız Sırrı Enver Batur olayı bunun somut bir örneğidir. Bu örnekler ileride daha da artacaktır. Zaten bu kitabın yayınlan­ masındaki amaç da gerçekleri bugünkü nesillere aktarmaktır. TOBB hükümetleri nasıleleştiriyorsa, başta istanbul Ticaret Odası olmak üzere, üye kurumlar da TOBB'u hata ve yanlışlarında uyarmaktan kaçınmadi. Çok önemli meselelerde "kol kırılır yen içinde kalır" dendiği olmuşsa da, piyasaları, özel sektörün geleceğini ilgilendiren konularda istanbul Ticaret Odası, TOBB'u hırpalayacak ölçüde eleştirmekten geri kalmadı. TOBB yönetimlerinde çok ünlü, laf söyienilmesine tahammül edemeyecek patronlar yer almasına rağmen, ıTO yetkilileri "aman bunları üzmeyelim ... kınlırlar!" gibi bir düşünceye aslakapılmadı. 56 ARACıLAR ORTADAN KALKACAK MI? 1968 yılı 20 Mayıs tarihinde yapılan TOBB yönetim seçimleri sonucunda yeni isimler karşımıza çıktı. Bursa'dan Hayri Terzioğlu, T088'a uzun yıllarını verdi. izmir'den Yusuf Tanık, yine Ege'nin tütün duayeni Haydar Aryal, ününün başlangıcındaki Sakıp Sabancı, Enver Ak, Ferhat Nuri Yıldırım, Feridun Alpat, T08B yönetiminde bulunuyordu. Halkın Pancar Motor olayından tanıdığı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Başbakan Demirel'in tavsiyesiyle 16 Ocak 1968 yılında TOBB'a Genel Sekreter oldu. Ancak bu görevi çok kısa sürdü. Başkan Sırrı Enver Batur gibi ciddi, otoriter bir lider Erbakan'a tahammül edemezdi. Bunun üzerine Erbakan, bir firma kanalı ile Konya Ticaret Odası'ndan TOBB yönetimine 1968 yılı seçimlerinde girmeyi başarmıştl. istanbul Ticaret Odası bünyesinde tartışılan bir olay 1968 yılı yaz aylarında meclise geldi. Hükümetin, fiyat artışlarını önlemek için, üretici ile tüketici arasında yer alan tedarikçi kurumları kaldırmayı amaçladığı, hatta bürokrat kesimde bu konuda çalışmalar yapıldığı iddiaları vardı. Bu iddialar 1968 yılının sonlarında giderek arttı. iTO yönetimi TOBB'u uyararak hükümetle konuyu görüşmesini istedi. Söylentiler TOBB'a da ulaşmıştı. Bu iddialara ilgili bir basın toplantısı yapmak zorunda kalan Sırrı Bey, şunları söyledi: -"iç ve dış dünyamızda gerçekleşen her şey piyasaları etkiliyor. Tam düze çıkacakken meydana gelen bizim dışımızdaki bir olay veya içeride yayılan bir söylenti önemli tereddütiere yol açıyor. Bu sadece bize özgü bir şey değiL. Bu her ülkede böyledir. Mesela Çekoslava-kya'da yaşananlar bütün dünyayı etkilemiştir. (Sovyetler Birliği askerleri, reformist bir politika izlemeye kalkan Comeeon üyesi Çekoslavakya'yı işgal etmişti. Bu olay, özgürlükçü olduğu ifade edilen SOl'un dünya üzerindeki prestijini çok sarsmış, pek çok ülkede bu gelişmeyi i izleyen aylar ve yıllarda yapılan seçimlerde sol partilerbüyük yenilgiler almıştı. O yıla kadar büyük gelişme gösteren Türk solu da Çekoslavakya olayından derinden etkilenmiş, hatta gemelde bütünlük gösteren Türk solu, bu olaydan sonra fraksiyonlara bölünmeye başlamıştır. Veya, bölünmesine Çekoslavakya macerası önemli bir sebep oluşturmuştur. ) Şimdi de Hükümetin piyasa araçlannı ortadan kaldıracak bir yapılanma içinde olduğu iddiaları var. Ben böyle bir şeyolacağım sanmıyorum. Resmi beyanlarda aracıyı veya herhangi bir zümreyi ortadan kaldırıcı hiç bir anlam yoktur. Hükümetin özel sektöre bakış açısını görmek için ekim ayında yapılacak özel sektör-bakanlar toplantısını bekleyeceğiz. " Kalkınan Türkiye'de tek başına iktidara gelmiş olan Adalet Partisi Hükümeti, özel sektöre olan güvenini her zaman ifade etmesine rağmen, bürokratların ortaya koyduğu tavırlar veya bazı gelişmelerin provakate edilmesi, özel kesimde kuşkuların oluşmasına yol açmıştı. Üyelerinin önemli bir kısmının aracı tüccarlar, komisyonculardan oluştuğu iro, politik olaylarla giderek tatsızlaşan Türkiye'de bu tür söylentileri huzur bozucu olarak niteliyor ve hükümetten bu konuda açıklama bekliyordu. Hatta iTO'nun bazı üyeleri, karma ekonomi sisteminden vazgeçilerek, ekonominin devletçiliğe teslim edileceği 57 duyumlarını aldıklarını, böyle bir izlenirnin giderek arttığını gözlemlediklerini belirtiyorlardı. Öyle ya, aracının ortadan kalkması ile ticareti kim omuzlayacaktı? işin aracı tüccariarla da bitmeyeceği, ardından dış ticaretin devietleştirilmesinin geleceği de kuşkular arasındaydı. BAŞKAN DA KUŞKUlUI ve tepkilerle basın toplantısı yapmak zorunda kalan Enver Batur'un "hükümetin piyasa araçlarını ortadan kaldıracak bir yapılanmada olduğunu sanmıyorum" cümlesindeki sanmıyorum kelimesi kuşkunun açık bir ifadesiydi. Başkan "Yok böyle bir şey" yerine, sanmıyorum deyimini kullanmayı tercih etmişti. Sım Bey'in gazetecilerin karşısına çıkıp bunları anlatması, bir takım yerlerden önemli bilgiler edindiğinin bir kanıtıydı ve başkan bazı yolları tıkamak istiyordu. Özel kesim, Sırrı Bey'in Başbakan Demirel'e olan yakınlığından son derece yararlanmıştır. Sım Bey, iTO Başkanı Behçet Osmanağaoğlu ile beraber, özel sektörün pek çok sorununu Başbakana, bakanlara rahatlıkla anlatmak olanağı bulan ender yöneticilerdendi. Nitekim bu basın toplantısının ardından Demirel, Sırrı Enver Batur'u Ankara'ya çağırarak sorunları ondan dinledi. Dipten gelen TOBB Başkanı eleştiri Sım SATUR'A BAŞKALDıRı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'dan boşalan genel sekreterlik makamını altı dolduramayan TOBB yönetiminde, 1969 yılı ile beraber sancılı bir dönem başladı. TOBB'a 1968 yılı ocak ayında genel sekreter olarak girip aynı yılın Mayıs ayında yapılan seçimle yönetim kuruluna gelen Erbakan'ın siyasi beklentileri, kamuoyu yaratma ve popülist olma eğilimi, yönetimde huzuru kaçıran en önemli etkendi. Sinirli, ısrarcı bir yapıya sahip olan Sırrı Enver Batur'la aynı yuvarlak masada çalışan Erbakan'ın diyalogları, yönetimin her toplantısının gerginleşmesine yol açtı. Ağır tavırları, uzun cümleli konuşmaları, itham edici çıkışları ile Sırrı Bey'in sinirlerini yıpratan Erbakan, TOBB'da genel sekreter işini sürekli askıya aldı. Sebep, TOBB'u basında ön planda tutmak, bundan yararlanarak bir TOBB yönetim kurulu üyesi olarak gündemde kalmaktl. Erbakan siyasete hangi tarihte atılacağını, kuracaği partiyi ne zaman açıklayacağını planlamıştı. Tüzüğü hazır olan partinin güçlü bir biçimde kamuoyu karşısına çıkması için maddi hazırlıklar da tamamlanmak üzereydi. Erbakan, bağını hiç kesmediği Avrupa'daki Türklerden de yararlanacak, yurt içinde olduğundan daha fazla geliri onlardan elde edecekti. Batur-Erbakan çekişmesi TOBB yönetimini, başkanı konusunda ikiye ayırdı. Batur'u istemeyen bir gurup ortaya çıktı. Hesaplar daha bir yıl öncesinden yapılmıştı. TOBB delegelerinin, yönetim kurulu seçiminin de yapılacağı genel kurula, Batur'un başkanlığında gidilmemesi için her şey yapılacaktı. TOBB yönetiminden Haydar Aryal (tütüncülerin duayeni-izmir), Enver Ak (Mersin), Prof.Dr. Necmettin Erbakan (Konya) Sakıp Sabancı (Adana) Yusuf Tanık (izmir) imzaladıkları muhtırada, Sırrı Enver Satur'dan Başkanlığı bırakmasını istediler. 9 aydır 58 kişilik yönetimden beşinin Satur'a karşı çıkışlanna rağmen, istanbul, Eskişehir üyeler Batur'un yanında olmayı sürdürdü. Muhtıracıların gerekçeleri şuydu: "Başkan çok ilgisiz davranıyor. Birlik içinde ikilik yaratıldı. Yönetim kurulu başkanı Satur, Demirel ile iyi ilişkiler içinde. Bu nedenle hükümetin dümen suyunda gidiyor. Amacımız, özel sektörün tepe organı TOBB'un güçlü olmasını sağlamak ve özel sektör hal,<1 arı nı en iyi biçimde savunmaktır. Bu başkanla bir yere varılmaz." Beş üye, son yönetim kurulu toplantısında görevi bırakması konusunda bir muhtıra hazırladıklarını Batur'a iletti. Satur, bu konuyu müzakere etmeye gerek olmadığını, görevinden ayrılmayacağını belirterek toplantıyı kesti ve TOBB merkezinden ayrıldı. Olay günlük siyasi gazetelerde değişik biçimlerde yer aldı. çoğu gazete, AP idare Kurulu seçimlerinde Süleyman Bey'e karşı üstünlük kuramayan Mehmet Turgut'un, TOBB bünyesinde delik açıp, mücadeleyi ekonomik alana sürüklemek için yandaşlarını harekete geçirdiğini, Aryal, Erbakan, Sabancı gibi kendisine yakın üyelerle TOBB'da isyan başlattığını ileri sürdü. ve Ankaralı ERBAKAN'A REKLAM Bu hareketle beraber, Necmettin Erbakan ismi kamuoyunda öne çıkacaktır. Bunu ilerideki sayfalara bırakalım. O yıllardan çok sonra görüştüğüm o zamanın TOBB Yönetim Kurulu üyesi ve Türkiye'nin tütün duayeni Haydar Aryai, Batur'a karşı isyan hareketi başlatmalarının Erbakan'a yol açılmasını sağladığını, Erbakan'ın TOBB'daki olayları bir reklam aracı olarak çok iyi kulIandığını, bu yüzden fevkalade müteessir olduğunu anlatmıştı. Bu olay Erbakan'ın planlı hareket ettiğini, başlarda muhtıracılar arasında en arkada yer aldığını, zamanı iyi değerlendirip harekete geçtiğini gösterdi. Daha sonra okuyacağınız gibi, Erbakan, seçim platformlannda istanbul'u sürekli olarak DÜKAUKLA suçlarkan, Anadolu'nun bayraktarlığına soyundu .. Batur'u başkanlıktan alma girişimi, istanbul Ticaret Odası'nı kenetledi. 12 Aralık 1968 yılında polis nezaretinde yapılan seçimlerden yenilgi ile çıkan muhalefet, 1969 yılının Şubat ayında Satur'a karşı girişilen oyunu bozmak için, yönetimle birlikte hareket ederek iTO camiasma yaraşır bir tavır sergıiedi. Satur'a istanbul'da, Ticaret Odası'nda muhteşem bir karşılama yapıldı. "Koca Başkan ... seninleyiz" sesleri ortalığı çınlattı. Kapalı kapılar ardında yapılan toplantıdan sonra iTO'dan ayrılırken gazetem adına konuştuğum Batur "ben muhtırayı görmedim. Ama olabilir. idare heyetinde bir kişi ile ihtilafım var. Huzursuzluk, Erbakan'ın idare heyetine girmesi ile ortaya çıkmıştır. Mevzuat ne gerektiriyorsa o yapılacaktır" dedi. Batur'la iTa yönetimi arasındaki gizli toplantının sonuçlarını birkaç saat sonra aldım. Yönetim Batur'a, Mayıs 1969'da yapilacak seçimlere başkan olarak gitmesini, kesinlikle istifa etmemesini salık verdi. Ama Satur'a yakın kaynaklar, ayakları suya ermiş, hiçbir gelecek beklentisi olmayan, bu işleri bir onur 59 kabul ederek üstlenen başkanın bu tür spekülatifolaylara daha fazla meydan vermemek için, her an için çekilebileceğini ileri sürdüler ... BASıN ÜZERiNE ATLADı 1965 yılında başlayan ekonomik kalkınma Türk özel sektörünü hazırlıksız yakalamıştı. Tüm kurumların yeniden organize edilmesi gerektiği kısa zamanda anlaşıldı. Bu büyük kalkınmaya ayak uyduracak kadroların yetersizliği, özel sektör kuruluşları için bir engeloluşturdu. Aceleci olan piyasa mensupları, sonuçlar uzadıkça, mensubu oldukları kuruluşları daha fazla eleştirmeye başladı. Önemli bir kısmı toplumcu, kimileri komünist, kimileri de sosyalist kimlikleri ile basın, sermaye sınıfını savunan kalemlerden çok daha kalabalıktı. O yılların kargaşa ortamlarında, özel sektörü temsil eden ekonomik kuruluşlarda­ ki en küçük bir ihtilaf dahi abartılarak kamuoyuna sunuluyor ve "işte özel sektör!" deniyordu! Adalet Partisi Hükümeti ve onun uygulamalarını kamuoyunda eleştiri fırsatını hiç kaçırmayan sol kesim, kalkınmanın o günkü metotlarla olamayacağı, sosyal enstrümanların devreye girmesi ile mutlu sona ulaşılacağı görüşünü her fırsatta ortaya sürüyordu. TOBB'daki ikilik ve Başbakanla yakınlığı nedeniyle Batur'un yıpratılması yüzünden Türk özel sektörünün zirvesini oluşturan TOBB, basında her gün vitrindeydi. Zaten Odalar Birliği de hiç boş durmuyor; ilginç gelişmelerle kendi haberini kendi yaratıyordu! SATUR: ADAY DEGiliM 1969 Nisan ayında TOBB ile ilgili gelişmeler birbirini izledi. Önce Batur yanında yer alan gruptan Adana'!ı Ferhat Nuri Yıldırım, muhtıracılara katıldı. Böylece yönetirnde Batur'u destekleyen, sadece iki üye kaldı. Ve Sım Enver Batur, seçimlerde adayolmayacağını kesin bir dille açıkladı. TOBB'daki gelişmeler iTA'da dikkatle izleniyor, mukaddesatçılann birleşmesine karşılık, iki çağdaş ilin k~rumlan istanbul ve izmir Ticaret Odaları da dirsek temasın! sürdürüyorlardl. Istanbul, mayıs ayında yapılacak TOBB seçimlerinde iTO'dan Behçet Beyi, iSO'dan Ertuğrul Soysal'!, istanbul Borsası'ndan Mustafa Kopuz'u, TOBB yönetimine aday göstermek istiyordu. istanbul Sanayi Odası, çok yakın bir gelecekte TOBB'dan ayrılacaklarını belirterek Soysal'ın adayalmasını istemiyor; ama "biz oylama sırasında istanbul paralelinde hareket ederiz" diyerek güvence veriyordu. istanbul, kendi başkanı Behçet Osmanağaoğlu'nu TOBB Başkanlığında görmek istiyordu. istanbul'un hazırlıklarına karşılık, Anadolu'yu teşkilatçı Erbakan ve yandaşları bir yıldan beri örgütıüyorlardi. Erbakan'm çok sık görüş aldığı kişi yönetim kurulundaki arkadaşı Sakıp Sabancı'ydI. Grup seçime kadar büyüyecek, Anadolu, istanbuı-izmir'i çok gerilerde bırakacaktl. Mukaddesatçı, Nalıncı, Takunyac! adlarla anılacak olan yandaşları ile Necmettin Erbakan, TOSB olaylan ile büyüyecek ve bu satırları yazdığımız yılda dahi ayakta kalan eski, nadir siyasilerden birisi olacaktı. 60 Behçet Bey, TOBB Başkanlığın! istemedi. Bunun üzerine istanbul Ticaret TOBB yönetimine ve başkanlığına aday gösterdi. iTO, Borsa Başkanı Nejat Basmacı'dan, Mustafa Kopuz'un T08B'a aday gös-terilmesini özellikle rica etti. iTa ile genelde paralel bir politika izleyen Nejat Basmacı olurunu verdi. Karadeniz'li Kopuz, esprili oluşu kadar sert imajı ile de tanınırdI. Duruma göre vaziyet alan kişiliği ile tanıdığımız gıda maddeleri toptanclSi Kopuz'un kavgalara karıştığı da olurdu! Odası, Şaban Gazioğlu'nu SEçiM ERTElENivOR 14 Mayıs'ta toplanan Bakanlar Kurulu, Mayıs sonunda yapılması kararlaştırılan TOBB yönetim kurulu seçimlerini erteledi. Bakanlar Kurulu'ndan sızan haberlere göre, TOBB Yönetim Kurulu seçimleri Aralık 1969'da yapılacaktı. Ancak Bakanlar Kurulu, seçim dışında, genel kurulun yapılmasında bir sakınca görmemişti. Gazeteciler bir iki bakanla konuştu. Haber doğruydu. Kamuoyu şaşkınlığa kapıldı. Hükümetten yapılan resmi açıklamada erteleme gerekçesi "haziran ayında istanbul'da yapılacak olan Milletlerarası Ticaret Odaları toplantısının başarılı geçmesi"ne bağlanıyordu. Oysa yapılan istihbarata göre, hükümet, radikal islamcıların 3 Mayıs'ta Ankara'da yaptıkları gösteriden bayağı etkiienmişti. Adalet Partisi kurmayları, 1969 yılında yapılacak milletvekili genel seçimlerine özel sektörün tepe organı olan TOBB'un başında bulunacak mukaddesatçı bir başkanın liderliğinde gitmenin sakıncalarını Demirel'e anlatmışlardı. AP kurmayları, yapılması halinde TOBB seçimlerini Erbakan'ın farklı alacağını hesaplamışlardı.. Anadolu'dan pek çok oda ve borsa, erteleme kararına büyük tepki gösterdi. Bu odalar ve borsalar, Erbakan tarafından teşkiiatlandırı!mışlardl. RESMi GAZETE AliZliGil Cevdet Sunay'ın da TOBB Yönetim Kurulu seçimlerini erteleyen Bakanlar Kurulu Kararnamesi'ni imzalaması ile süreç başladı. Ama ne var ki, Resmi Gazete'yi basmakla görevli Başbakanlık Matbaas! işçilerinin grevde olması nedeniyle kararname Resmi Gazete'de yer almadı. Bu gecikme, 24 Mayıs 1969 tarihinde Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Sarayı'nda yapılan TOBB Genel Kurulu'nu seçime götürdü. Olay şöyle gelişti: Kongreye başkan seçilen Edirne Delegesi Ziya Alp'e verilen 217 imzal! bir önergede "seçimleri erteleyen kararname Resmi Gazetede yayımlanmadığına göre yasal değildir ve genel kurulumuz seçim yapabilir. Biz seçim işleminin gündem maddelerinin ilk sırasına alınarak, açılıştan hemen sonra yönetim kurulu seçimlerine geçilmesini istiyoruz"deniliyordu. Hükümetlerin ekonomik güç gösterisi olarak kabul ettikleri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Kurulu'nun, bu tarihi 24 Mayıs 1969 seçimlerine Hükümetten sadece Ticaret Bakanı Ahmet Türker geldi. Bazı kendini bilmez delegelerin sözlü saldırısına da muhatap olan Türker, başkandan izin isteyerek Cumhurbaşkanı 61 yaptığı konuşmada, TOBB'da Yönetim Kurulu seçimlerinin 1969 yılı Aralık bugün seçim yapılırsa bunun geçersiz olacağını açık bir biçimde anlattı. Daha sonra Sım Enver Batur söz aldı. Bugün seçim yapılmayacağını, bunu engelleyen bir devlet kararnamesi olduğunu vurguladıktan sonra, delegelerin çoğunluğunun yuh sesleri arasında kürsüden indi. ayında yapılacağını, eğer ZiYA ALP: DEVLETE KARŞI GELMEM Mukaddesatçı kanada mensup delegeler sabırsızianıyordu ... "Seçimlere geçelim" denince, Divan Başkanı Ziya Alp "devlet kararına karşı gelip seçim yaptıramam. Yapacağınız seçim yasal değildir. Yasalolmayan bir işte ben yokum" diyerek divan başkanlığı görevini terk edip kürsüden indi. Kısa bir sürede yapılan Divan Başkanlığı seçimlerinden sonra başkan, seçim isteyen 217 imzalı önergeyi yeniden oylattı ve 286 kişinin oyuyla önerge kabul edildi. 1050 kişilik bir genel kurulun 286 oyla seçime gitmesi, o günlerde Türkiye'de yaşananların garipliğini ortaya koyar. Aman bana buiaşmasın, üsWme sıçratmayayım duygusu, genel kurul delegelerinden çoğunun salona gelmesini engeilemişti. Görüştüğümüz bir kısım delegeler ise, katılmama gerekçelerini; "yasalolmayan bir seçim için Ankara'ya kadar gelmeye gerek yoktu" şeklinde özetlediler. Genel kurulun seçim kararı alması üzerine izmir ve istanbul delegeleri de (yanılmıyorsan gelenler istanbul'dan 30, izmir'den 20 delegeydi) salondan ayrıldı. Gene! kurulda tek bir sanayici de bulunmuyordu. Sanayi Meclisi Projesi'nin yaşama geçiş arifesinde, sanayi odaları istanbul ve izmir'in yanında durarak çağdaşlıklarını sürdürmüşlerdi. Yapıian seçimler sonunda Mersin Ticaret Odası deiegesi olarak seçime giren Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın listesi her hangi bir karşıt liste olmadığı için tulum çıkardı. Erbakan yönetimi şöyle oluşturmuştu; "Haydar Aryal (izmir), Orhan Sevinç (Gaziantep), Nedim Karahalil (Tekirdağ), Mustafa Aksaka/ (Eskişehir), Necdet Bi/gen (Adapazan) Mustafa Kopuz (istanbul-Borsa), Sıtkı Arpacı (Elazığ) ... " 26 Mayıs 1969 Pazartesi sabahı, Hükümet adına Ticaret Bakanı Ahmet Türker imzalı bir resmi evrak geldi Sım Enver Batur'a. Bu yazıda, Batur'dan görevine devam etmesi, Hükümetin, TOBB Yönetim Kurulu ve Başkanı olarak kendisi ve ekibini tanıdığı belirtiliyordu. Böylece TOBB iki başlı oldu. Görev devir teslimi yapmayan Batur TOBB Merkezi'nde, Erbakan ise özel bir yazıhanede çalışmaya başladı. Basında çıkan yazıların verdiği mesajlar yanında, başlıklar da ilginçtir. Amaç, özel sektörü yıpratmak, TOBB olayından yola çıkarak alınan mesafeleri yok saymaktır. "Zavallı Özel Sektörı" veya "Buyrun Cenaze Namazına" bunlardan bazılarıdır ... Olay ticaret, sanayi odaları ve borsaları sarstı. izmir Ticaret Odası'nda ilk bomba patladı. Meclis Başkanı olan, ancak 62 Erbakan'ın listesinden aday gösterilerek seçilen Haydar Aryal, arkadaşlarıyla takışınca, ızmir Ticaret Odası Meciisi'nden istifa etti. Çağdaş izmir için bunun affedilecek bir yanı olamazdı! ızmir basınından okuduklarımıza göre, Rahmetli Dündar Soyer, (köklü bir CHP'/idir. Ama parti iş/erini oda çalışmalanna asla sokmamıştır) Aryal'a "sen nasıl olurda devlet kararını dinlemez ve ızmir Ticaret Odası delegesi olarak seçime girersin" diye çıkışmıştl. Şevket Filibeli ve Adil Çulcu da yüklenince Aryal bu kez meclisten ayrılmak zorunda kalmıştı. Giderken de "beni Erbakan'm listesine gönderenler şimdi kuyumu kazıyor ... bu ne biçim iş!" demişti. Oysa orası izmir'di! Her zaman her şey beklenebilirdi! Bu olay istanbul Ticaret Odası'nda da sarsıntıya yol açtı. Eleştirilerin kaynağı, Erbakan'ın taktiğini görememiş almaktı. Hükümetin seçimleri erteleme kararını çok ani almasına rağmen Erbakan'ın çok hazırlıklı olmasını~, kendilerini yamittığı olgusu güç kazandı. Ama istanbul Ticaret Odası, TOBB Başkanı Sırrı Beyi sonuna kadar savundu. Meclis toplantısında Nevzat Saymer, iTO'nun TOBB eylemlerini basından duyduklarını, oysa stratejilerin mecliste saptanmasının doğru olacağını vurgularken "bizim de söyleyebileceklerimiz olurdu elbette ... ama bize danışıimadı" dedi. Hem iTO, hem Borsa Meclis üyesi ve TOBB delegesi oian Mustafa Kopuz'u, Erbakan, istanbul Borsası kontenjanından listeye almıştı. iTO'da Cuntadan "seçime gir... içeride bir adamımız olsun" talimatını alan Kopuz rolünü çok güzel oynamıştl. Kendisine iTO Meclisi'nde yöneltilen güdümlü eleştirilere, espri yüklü konuşmasıyla "iki yıldır odamızdan Sırrı Beyıden başka kimse TOBB yönetiminde yoktu. Eğer kalırsak hem sizi, hem borsayı temsil edeceğim. Bu da bir onur" diyerek yanıt verdi. Çok zeki bir kişi olan Mustafa Kopuz kendisinden çıkmamış ama kime ait olduğunu söylemediği bir projeyi de bizim kanalımızia kamuoyuna duyurdu. Kopuz sanayicilerin TOBB bünyesinden ayrılarak kendi meclislerini kurmalarını örnek göstererek, ticaret odaları ve borsaların da aynı yola gidebileceğini, oluşacak üç birliğin tepesinde TOBB'un bir federasyon biçiminde teşkilatlan­ masını, bu şekilde özel sektörün önünün açabileceği görüşünü ortaya attı. Bu ilginç projenin bugün bile geçerli olabileceği ortadadır. TOBB seçimleri bir delege tarafından Danıştay'a intikal ettirildi. Batur, içişleri Bakanlığı'na durumu bildirip teyakkuz durumunda olun~ masını, gerekirse yardım isteyebileceklerini duyurdu. Bu arada Bankalara talimat gönderen Batur, TOBB adına kimseye ödeme yapılmamasını, buna maaşların da dahilolduğunu, ödemelerin durdurulduğunu bildirdi. istanbul Ticaret Odası'nın çalışkan Başkan Vekili Raif Onger, (Kısa süre sonra TOBB'a başkan olacaktır) yaptığı basın toplantısında TOBB Genel Kurulu'nun toplantıya çağınımasını istedi. Erbakan'ın da bunu isteyeceğini, ileri süren Onger, böylece TOBB'un parasal sorunlarını halletmesinin mümkün olabileceğını söyledi. 63 DANıŞTAY'DAN iKi KARAR Raif Onger'in, TOBB'un en büyük kanadını oluşturan istanbul Ticaret Odası adına yeni bir seçim atağı başlatmasından sonra, Batur ve Erbakan arasında centilmenlik anlaşması arayışları başladı. Taraflar, gerginliğin bir yarar sağlamayacağında birleşmiş, bunun zararlarını kısa bir zamanda görmüşlerdi. Son gelişmelerin kamu oyunda bıraktığı yıpratıcı etkilerden büyük zarar görmeye başlayan TOBB'a karşı hükümet fevkalade soğuk davranmaya başladı. Erbakan'ın da başkan seçilmesi bahane edilerek, TOBB'un bütün mali enstrümanian elinden alındı. Tahsisli Ithal Malları Listesi'nin 444 sıra numarasında kayıtlı kotadan sonra, Acil ihtiyaç Kotası da TOBB emrinden çıkarıldı. 4 Temmuz 1969 tarihinde açıklanan 23. kotada ise TOBB'un adı bile geçmiyordu. Hükümet, bütün su yollarını kesmiş, TOBB personeli maaşlannı alamaz olmuştu. Ödeme yapmayan oda ve borsalardan aidatlannı ıvedi olarak merkeze göndermeleri istenirken, Erbakan başkan sıfatıyla yaptığı basın toplantısında her fırsatta" özel sektörün yanındayız" diyen hükümeti yalancılık ve samimiyetsizlikle suçluyordu. TOBB için Danıştay'da iki dava açılmıştı. Bunlardan ilki, Hükümetin TOBB Yönetim Kurulu seçimlerini Aralık 1969'a kaydıran kararnamesiydL 29.6.1969'da Danıştay, Hükümetin seçimleri altı ay erteleyen kararnamenin dava sonuna kadar ertelenmesine karar verdi. Bu kararla, yeni bir seçimin ufukta göründüğü tartışmaya açıldı. Erbakan'ın yardımcısı Haydar Aryal, Demirel'in TOBB seçimlerinin geçersiz olduğunu hatırlatan demecini yanıtlarken, seçim kararını genel kurulda bulunan çoğunluğun verdiğini söyledi. Erbakan da 4 Temmuz'da izmir'de, camiadaki bütün görüş aynlıklannın giderileceği vaadinde bulundu. TOBB'daki gelişmelere ilgi duymayan, hatta toplantılara bile katılmayan izmir iş çevreleri, Erbakan'ıa karşı soğuk davrandı. Aynı günlerde istanbul Ticaret Odası Başkanı Behçet Osmanağaoğlu'­ nun, Erbakan paralelindeki sözleri dikkati çekti. TOBB'da önemli bir güç oluşturan ve bunu delege sayısına da yansıtan, ayrıca aralarındaki konsensüsü hiç bozmamış olan Marmara ve Trakya Oda ve Borsalar toplantısına başkanlık yapan Behçet Bey'in, 6 kişilik bir komisyon kurdurarak, taraflar arasındaki ihtilaflan giderme önerisi kabul edildi. Ama daha sonra bambaşka bir gelişme yaşandı. Danıştay'ın bir süre sonra, ikinci karan açıklandı. Kotalarla ilgili açılan dava sonunda Danıştay, Erbakan ve yönetimini yetkisiz kıldı. Danıştay karannda, 25 Mayıs'ta yapılan ve Erbakan listesinin kazandığı seçimi hukuk kurallarına aykırı buldu. Bunun üzerine Ticaret Bakanlığı, işgalci diyerek suçladığı Erbakan ve ekibini bu kanunsuz duruma son vermeye ... ve TOBB'dan çıkmaya çağırdı. Aryal "yasal yoldan geldik, yine yasa! yoldan gideriz. Danıştay'ın seçim iptal etme hakkı yoktur. Seçimleri ancak mahkemeler iptal edebilir" dedi.. ilk kararından kısa 64 iSTANBUL DAGilMAYi ÖNLEDi Bu çapraşık durum, sorun çözmede usta üç yöneticiyi Ankara yollarına düşürdü. Artık lıer şey, parçalanma aşamasına gelen özel sektörü aynı çatı altında, TOBB şemsiyesinde tutmaktl ... iTO Başkanı Behçet Bey, istanbul Sanayi Odası Başkanı Fazıl Zobu, istanbul Ticaret Borsası Başkanı Nejat Basmacı, Başbakan Demirel ile görüşerek birlik ve beraberliğin sağlanacağını, ancak hükümetin TOBB'daki gelişmelere karışmamasını istedi. Temmuzun son bir haftası beklentiyle geçti. Hükümet, işgalci olarak nitelendirdiği Erbakan ve ekibinin TOBB'dan ayrılmasını beklerken, Erbakan ve yandaşları, havayı daha da gerecek girişim ve demeçlerden kaçınmıyorlardl. Ankara'da bir şeylerin olacağı seziliyordu ... TOBB'daki bu gelişmeleri, TOBB'a üye her kuruluş kendi ekseninde değerlendirmeye almıştı. istanbul Ticaret Odası Meclisi olaylarla ilgili olarak, arka arkaya olağanüstü toplantılar yaptı. 17 Temmuz'daki toplantıda, hedef Sırrı Enver Batur'du. Umur görmüş, yaşamını insanlığa, topluma adamış değerli bir kişi olan Batur, Demirel başta olmak üzere, pek çok dostunun teşvikiy~e geldiği TOBB Başkanlığı'nda çok zor anlar yaşıyordu. Hükümetin de yanlış tutumu nedeniyle gelişen olayların baş sorumlusu olarak gösterilen Batur'u, artık iTO'daki Cunta bile destekleyemez hale gelmişti. Adadaki muhalefetin TOBB olaylarını çok iyi işlemesi, yönetim ve cuntayı rahatsız etmişti. Bir kurban verileceği belli olmuştu. Ama o kurban Satur olmayacaktı. Büyük Başkan çekilmesini bilecek kadar onurluydu. Fakat her şeyin bir zamanı vardı ... Evet; şimdi iTO Meclisi'ni hep birlikte izleyelim: -Nevzat Saymer: Maalesef istifa müessesesinin yerleşmemesi bu sonucu hazırlamıştır. istanbul Ticaret Adarnız büyük bir yara almıştır. Sım Bey istifa etseydi bütün bu olumsuzluklar meydana gelmeyecekti. -Nacı Öktem: Suçlu Danıştay'dır. Hükümet bir kararname yayımladı. Demek ki bir takım nedenler!e bu seçimin ertelenmesi gerekiyordu. Ama Danıştay'ın hükümet kararını hiçe sayması ile her şey birbirine karıştı. (Sa/onda Öktem'e büyük tepki oluştu. Üyeler bu çatı altında Türk adaletinin eleştirilemeyeceğini, bunun suç teşkil edeceğini Öktem'e ammsatarak sözlerini geri almasını istediler. iri yan fiziği, eksik eğitimi, ama yumuşak kalbi ile çok iyi bir insan o/an Öktem, kendine yöneltilen bu eleştiri/erden ürkerek -tamam tamam. .. sözlerimi geri alıyorum-demek zorunluluğunu duydu.) Nuh Kuşçulu: (Yddızı parlayan, yakm geleceğin başanIı başkanl-Kayserili...Otomotiv Sayın Ertuğrul Soysal (istanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı) ile beraber çok uğraşmamıza rağmen, Sırrı Bey'i istifaya ikna edemedik. Eğer Sırrı Bey bunu yapsaydı, hiç bir sorun çıkma­ yacaktı. Sayın üyelere bir şey söylemek istiyorum. Milli Mücadele Anadolu'dan başladı. Erbakan, Anadolu tüccarını arkasına alarak bizimle mücadele ediyor. Bizi ise Anadolu'ya arkamızı dönüyoruz. Oysa onlarla kucaklaşmamız lazım. Onların da büyük sorunları var. Bunları anlatmak, çözmek için bazı girişimlerde bulunmuşlarsa onları niçin kınıyoruz? Özel sektör bir bütündür. Anadolu'yu anlamak gerekiyor. 4 saat süren 17 Temmuz toplantısından bir hafta sonra iTO Oda Meclisi, parçalan ve cam ticareti ile uğraşıyor. ) 65 24 Temmuz'da yeniden toplandı. Avni Özden: Son gelişmelerden sonra "tüccanm" demeye utanıyorum. Hükümetin özel sektöre karşı sergilediği tavır bizi derinden yaraiadl. Bu güvensizliğe bir çözüm bulunması gerekiyor. Attığımız her adımda hükümetin engeli ile karşılaşıyoruz. Şimdi önümüzde TOBB sorunu var. iki başlı bir yönetim mevcut. Her ikisinin de istifas! ile bundan sonra yaşanabilecek olumsuzluklardan kurtulabiliriz. TOBB'da durumun bu noktaya gelmesinde bizim de suçumuz var. Biz oda olarak zamanında gereken tepkiyi ortaya koyamadık. Nuh Kuşçulu: Sayın Başkanımız (Sırrı Bey'den söz ediyor) TOBB olaylannı iTO Meciis çatısı altında görüşemeyeceğimızi ifade etmişlerdi. Burada, bu mecliste görüşemeyeceksek, nerede görüşeceğiz? Başka yer mi vardı? işte şimdi görüşüyaruz. Ama iş işten geçtikten sonra ... istanbul Ticaret Odasfnda görev taksimierınde hep aynı kişilerin adları geçiyor. Buna son verilmelidir. Bu mecliste çok değerli arkadaşlar vardır ve verilecek her görevi başarabilecek niteliktedirler. Bir kişi birden fazla işle görevlendirilince sonuç almak zorlaşIL Nevzat Sayıner: Ben sayın başkanımızin (Sırrı Bey) hem istanbul Ticaret Odası Meclisi'nden, hem de Türkiye Odalar ve Borsalar Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan istifa etmesini talep ediyorum. Bu kaybedilen prestijimiz için zorunlu hale geldi. Naımi Akın: Son TOBB olaylarında Anadolu'nun fevkalade örgütlendiği ve çalışmalarını planlı bir stratejiye oturttuklan görüldü. Bu da onlara başarı getirdi. Ekibin başında Necmettin Erbakan değil, Ahmet, Mehmet olsa yine bu sonucu alacaklardı. Çünkü çok iyi çalıştılar. Bizise işi cuntalarla götürüyoruz! Cuntanın varlığı bu mecliste açıkça belirlendi. Az çok biliyoruz ;ama kimlerden oluştuğu konusunda netleşmiş bir şey söylenmedi. Ama varlığı ortaya kondu. (Arka sıralardan bir ses: Sana kargaiar mı söyledi?. ve gülüşmeler.) Şimdi ben Sayın Nevzat Sayıner'in teklifine bir şey daha ekleyeceğim. istanbul Ticaret Odası Meclis riyaseti istifa etmelidir. (Sayıner sadece Sım Bey'in iTa Meclis başkanlığından çekilmesini isterken, Nazmi Akın, Meclis Başkan yardımcısı olan Raif Onger'in de istifasını talep etti) "iSTiFAMI BEHÇET BEY VE DEMiREL ENGELLEDiı" Sım Enver Satur: iki yıldır fevkalade huzursuzum; ama bunun hissedilmemesi için büyük çaba harcadım. Bu da beni çok yıprattl. Şimdi cuntadaki arkadaşlar da beni eleştiriyar. Çünkü TOBB'da başkanlıktan düştüm. Hukuku hiçe sayıp seçim yapan Erbakan, TOBB merkezinin kapılarını çilingirle açıp girdi. Ben TOBB Başkanlığından istifa edecektim; Behçet Bey bunun zamansız olduğunu söyledi. Sonra sayın Başbakan da(Oemirel) buna karşı çıktı ve istifamı kabul etmeyeceğini söyledi. Sayın Başbakana bu talebimi iletirken, yanında Sayın Ticaret Bakanı Ahmet Türker de vardı. Ben koltuk meraklısı değilim. Ama başkanken etrafımdan ayrılmayan çok yakın arkadaşlarımın dahi, bugün beni terk etmelerini esefle görüyorum. Üzüntümün bir kaynağı da bu olmuştur. 66 Türk özel sektörünün o devirde çok önemli bir ismi olan Sım Enver Batur'un, Meclis kürsüsünden yaptığı bu açıklamalar duygu yüklü bir hava yarattı. Sırrı Bey'i çok seven birkaç üye "başkan her zaman yanındayız ve seni asla unutmayacağız" derken, Sım Bey'i eleştirenler bile bu duygulu havaya kapıldı. Sonra yönetim kurulu başkanı Bahçet Osmanağaoğlu söz istedi. Sırrı Bey'in anlattıklarını doğrulayan Osmanağaoğlu şunları söyledi: -Sım Bey çekilecektL Ben engelledim. Çok kritik günlerden geçiyoruz. Sırrı Bey'in böyle bir havada istifa etmesi, hükümete karşı olan cephenin güçlenmesine yol açacak ve hükümetin prestijini sarsacaktı. Sayın Başbakan da böyle düşünüyordu ve kendisine bunu ifade ederek bir müddet daha beklemesini istedi. Sayın Başkanımız, şu son iki yılda pek çok şeye göğüs gerdi. .. bunlar doğrudur. Şimdi gelinen noktayı söylemek istiyorum. Ben, Fazıl Zobu (istanbul Sanayı Odası Başkanı) Nejat Basmacı (istanbul Ticaret Borsası Başkanı) Başbakanı ziyaret ederek yeni bir seçim konusunda ikna ettik. Kendileri de bl,! çözümü makul buldular. Çok yakında yapılacak seçimle, TOBB'daki kriz sona erecektir. VE ERBAKAN VAKA PAÇAI da yalan söyler demeyelim ... O günün havası içinde, özel sektörün üç liderine sorunun yeni bir seçimle çözümleneceğini söyleyen Süleyman Bey, hükümetin, yasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla, bir otorite olduğunu göstermek için kolluk güçlerini kullanmakta bir sakınca görmedi. Kamuoyu, TOBB'ta seçim beklerken bunun zemini de oluşmuştu. (Erbakan da buna razı olmuştu) " Son söz hükümetin" dereesine sıcak bir Ankara gecesinde, 7 Ağustos 1969'da saat 23.00'de Ticaret Bakanlığı'nın yazısı üzerine Valilik tarafından bırakılan mazbatada, Erbakan'ın TOBB'a girmesi yasaklandı. 8 Ağustos sabahı erken saatlerde Erbakan yine çilingirie kapıyı açtırıp binaya girdi. Bu kez Valilik Emniyeti uyararak, Erbakan'ın dışarı atılmasını istedi. Aynı gün saat 12.45'te operasyon tamamlandı. Polis zoruyla TOBB'dan çıkarılan Erbakan, bu fırsatı da en iyi biçımde değerlendirerek büründüğü mazlum imajıyla TOBB binası önünde yaptığı basın toplantısında "bu olay burada bitmedi ... Siyasete soyunup bunun hesabını soracağım .. Adresim Adalet Partisi'dir" dedi. Böylece TOBB'u bir buçuk yıldır sallayan sorun sona erdi. Bu olay özel sektörün kulağına küpe oldu. Ve çok sık hatırlandI. Yıllar sonra bu olay anlatılırken yanlış yorumların yapıldığını görüyor ve üzüıüyoruz. Oysa gerçek yukarıda anlatılanlardır. Siyasilere fazla güvenilmemesi gerektiği bu olayla bir kez daha belirginl,eşti. Adalet Partisi, iki ay sonra yapılacak milletvekili genel seçimlerine, TOBB kalesini terk etmemiş olarak girdi. Bu büyük bir avantajdl. Üstelik iktidar, kendi doğrultusundan asla sapmamış olan TOBB başkanına olan vefa borcunu ödedi. "Bizim başkanımız yasal seçimle iş başına gelen Sım Enver Batur'dur" diyen hükümet, Aral!k i 96g'da yapılan TOBB seçimlerine kadar Sırrı Bey'in görevde kalmasını sağlarken, kaybettiği prestiji kazanmasını sağladı. Başbakanlar 67 Sırrı Bey, Ekim sonunda TOBB Yönetim Kurulu'nu toplantıya çağırdı. Dokuz üyeden beşinin katıldığı yönetim kurulu toplantısında, seçimli genel kurul tarihi 27-28 Aralık 1969 olarak saptandı. Ancak bu tarih daha sonra 5 Ocak 1970 olarak değişti. Satur, daha üç ay önce kendisini istemeyen beş TOSS Yönetim Kurulu üyesi ile nasıl çalıştığı yolundaki bir soruyu, "verilmiş bir muhtıra yok. Böyle bir istek yönetim kuruluna gelmedi. Fevkalade olumlu bir hava içinde çalışmalarlmızı yapıyoruz. 5 Ocak 1970'de yapliacak yasal seçimle görevimizi yeni yönetim kuruluna bırakacağız. Her şey Türk özel sektörünün geleceği içindir" diyerek yanıtladı. DELEGELER BEliRLENiYOR Ticaret, Sanayi Odaları ve Borsaları 1969 seçimlerini tamamlamalarından sonra, TOBB Genel Kuruluna gönderecekleri delegeleri saptamaya başladı. istanbul Ticaret Odası'nın meclis üyeleri içinden seçtiği Odalar Birliği delegeleri ağır toplardan oluştu. Bu isimler "Emir Sencer, Behçet Osmanağaoğlu, Raif Onger, Celal Umur, Medeni Berk, Kemal Yarar, Şaban Gazioğlu, Naim Akbay, Emin Cankurtaran ve Asım Ak" idL Başkan Sırrı Enver Satur, adayalamadığı iTO Meclis Başkanlığından sonra, TOBB delegeleri arasında bile yoktu. Kader çizgilerini çekmiştL Ertelenen TOBB seçiminde, ITO'nun Şaban Gazioğlu'nu TOBB Başkanlığına aday göstereceği iddiaları vardı. Kasım ayında yapılan seçimlerde Ömer Gazioğ!u'nun iTO yönetimi dışında kalması ve Şaban Bey'in yönetimde görevalması, ıTO'nun TOBB Başkan adayının Şaban Beyolduğu izlenimini güçlendirmişti. Ama Aralık ayına girilirken Medeni Berk ismi kulislerde dolaşmaya başladı. Henüz Demirel kabinesinden istifa etmemiş olan Ticaret Bakanı Ahmet Dallı, ıTO yöneticileri ile yaptığı bir özel görüşmede "TOBB'da öyle bir yönetim kadrosu oluşturun ki, sadece bir isim değil, o kadro içinden pek çok başkan adayı çıksın" demişti. Aralık ayında ilginç bir olay yaşandı. 8.12.1969 günü Necmettin Erbakan yanında 30 mukaddesatçı genç, başlarında komando sıfatlı özel kalem müdürü Fuat Akdoğan'la birlikte TOBB'u basarak,fiili durum yarattı. Genel Sekreter Kemal Savun, "işgal moda oldu ... artık alıştık" dedi. TOBB seçimine çok az bir zaman kala, Erbakancılar Ankara 5. Asliye Mahkemesi'ne 5 Ocak 1970'de toplanacak TOBB kongresinin bazı hukuki yarattığını belirterek, kongrenin yapılacağı Türk Ocağı salonunun kapatılması tedbir kararı aldırdılar. Erbakan ve taraftarları hukuki yolları denerlerken, TOBB üyesi oda ve borsalara telgraflar çekerek kongrenin iptalolması nedeniyle, Ankara'ya delege göndermemelerini istediler. Ancak avukatları, tedbir kararını aldıran Halis Bağnaçık ismindeki Erbakan yanlısının, TOBB Genel kurul delegesi olmadığını ispatlayarak, tedbirin iptali için bir mahkemeye başvurdu. Mahkeme, 50 bin TL. banka veya 68 75 bin TL. şahıs teminatının yatınlması halinde, tedbirin kaldırılması kararını aldı. Bu karar 4 Ocak'ta, yani seçime 1 gün kala alındı. Erbakan'ın kongrenin iptal edildiği yolunda tüm Anadolu'ya gönderdiği telgrafın geçersiz olduğunu duyurmak, TOBB sekreterliği için pek kolayolmadı. Yaklaşık bin delegeye sahip olan TOBB Genel Kurulu 5 Ocak 1970 tarihinde 557 delege ile toplanabildi. Yapılan seçimler sonucunda yeni TOBB yönetimi şu isimlerden oluştu: "Şinasi Ertan 485, Medeni Berk 467, ıbrahim Bodur 465, Ömer Güriş 426, Selahattin çanga 455, Sım Kuşkay 437, Nami Kartay 455, Mehmet Büyükarpacı 420, Turgut Erdem 421 oy" Yönetim kurulu üyeleri Medeni Berk'i başkan, Şinasi Ertan'ı da başkan vekilliğine seçti. Yeni TOBB yönetiminden fevkaiade mutlu olan hükümet, kotaları yeniden TOBB'a iade etmekle bu memnuniyetini gösterdi. Bu son turda da kaybeden Necmettin Erbakan olmuştu. Ancak TOBB spekülasyonu Hocaya artı puanlar getirdi. istanbul'u" Dükalık "olarak ilan eden Erbakan, Anadolu'da sempati toplamış, kurmayı düşündüğü siyasi parti için ilk yoklamalan başarıyla vermişti. Kısaca TOBB, uzun Ilar siyasi hayatımızda kalacak bir Erbakan ve isimlerinin sık sık değiştiği bir parti yaratmıştı. Aslında Erbakan, Adalet Partisi'ne girip yakın arkadaşı Süleyman Demirel'le parti içinde mücadele etmeyi arzuladığını ifade ederdi. Ama bu bir taktiktL AP'ye alınmaya­ cağını bilen Erbakan, kendi siyasi partisini kurarken, bunu olarak ileri sürecekti. Nitekim AP'ye başvurusu engellenen Erbakan, "başka çarem yok" diyecek ve Milli Selamet Partisi'nin temellerini oluşturacaktl. Hep sorulur: Acaba Süleyman Bey Erbakan'dan çekinmekle hata mı yaptı? TOBB'da işleri oluruna bırakıp, müdahale etmeseydi Erbakan'ın çıkışı kadar süratli olur muydu? Kişisel yanıtımız hiçbir şeyin değişmeyeceğidir. Erbakan geleceğini kurgulamış ve planladığı çizgiden sapmanııştır. 1969'da seçimden 15 iptal ilK DARBE ANAYASA MAHKEMESI'NDEN kez tarafı 69 tayıp bunu kamuoyuna daha sonra duyurdu) ihracatın önemli sıçrama yaptığı vurgulanan iTO deklarasyonunda, hükümet eleştirilirken "getirilecek hükümler hukuken tartışılmayacak kadar sağlam olmalıdır. 933 sayılı yasa ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararı geç verilmiştir. Bu da yanlıştır. Bunlar haktır ve bütün demokratik ülkelerde mevcuttur" ifadeleri yer aldı. Vehbi Koç konu ile ilgili olarakgazetecilere "ihracat, turizm sektörü başta olmak üzere, bu karar yatırımlar dahil ekonomiye büyük bir darbe vuracaktır"dedi. Kısa bir açıklama yapan Başbakanlık, 25 Ekim'den önceki yatırım indirimi belgelerinin müktesep hak olduğunu duyurdu. Anayasa Mahkemesi kararı ile şok olan hükümet, iş çevrelerinin bu iptalierden zarar görmemesi için, telafi edici kararnameleri peş peşe çıkarmaya başladı ve kısa bir zaman sonra, her şey normale döndü. Ama bu geçen zaman içir:ıdeki panikleme e-konQmiye ağır kayıplar verdil'di. Yeni hükümet aldığı büyük bir yara ile yeni döneme başlamıştı. BEHÇET BEY'DEN EKONOMiK TABLO Milletvekili genel seçimlerinin üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra, istanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Behçet Osmanağaoğlu, kamuoyunun karşısına bir uyan ile çıktl.Yeni hükümeti geçmişten ders çıkar­ maya çağıran bu uyanyı, iTO camiası başkanından beklemekteydi. Kasım ayında yapılacak iTO büyük seçimleri arifesinde böyle bir uyannın yaratacağı etki, Behçet Bey için de moral kaynağı olacaktı. Hükümeti eleştirdiği için TRT tarafından kısilıp kuşa döndürülerek verilen uyan özetle şöyleydi: -"1970 yılına yaklaştığımız şu günlerde hükümetin dikkatini fiyat çekmek istedim. Odamızın yaptığı endeks çalışmalarına göre, 1969 ilk dokuz ayında toptan fiyatlarda yüzde 6.8 artış oldu. (istanbul Ticaret Odası artışlarına yılının Sabiha Han/mm şefliğinde uzun zamandan beri aylık fiyatlan izleyip yaymllyordu. ilk ciddi fiyat araştırma servisine sahip olan iro, zamanla bu servisi teknolojinin getirdiği yeni olanaklarla bütünleştirerek ekonominin hizmetine sunmaya devam ediyor.) Ve bir not daha... (Dokuz aylık fiyat artışı yüzde 6.8 olduğu için Ticaret Odası Başkanı hükümeti uyarmak gereğini duyuyor!) Genellikle sınai nebatlar, iptidai maddeler, inşaat malzemeleri çeşitlerindeki fiyat artışları dikkati çekiyor. Vergi iadesi uygulamalarının ihracatı cazip hale getirmesi nedeniyle artan talep, iç piyasada fiyatları olumsuz etkiliyor. Mesela pamukta yüzde 11.07, yaş meyve ve sebzede yüzde 40 oranında vergi iadesi var. Bu yüzden ihracat cazip hale geldi. içeride fiyatları arttırdığı için ihracattan da vazgeçemeyeceğimize göre, bazı önlemler almamız kaçınılmaz olacak. Yerli üretimin aksamaması için tedbir gerek. Yerli üretim arttırllana kadar, piyasaların ihtiyacı ithalat yoluyla zamanında karşılanmalıdır. Ama bu yapılamıyor. Mesela cam ihtiyacının katlanarak artması fiyatları fırlaHI. Haddehaneler kütük temin edemediği için tam kapasite çalışamadığından fiyat artışları süreklilik kazandı. Bugünkü ortamda sanayici de haklı. Onlar da ürünlerine zam yapmak 70 zorundalar. işveren işçi ücretlerinde ayarlama yaparken, devieLvergi zamlarını arka arkaya sıralıyor. Enerji ülkemizde çok pahalı. ithalat teminatları çok yüksek. Damga vergileri sürekli artıyor. Bunlara bir de ithal mallarının dış piyasalardaki fiyat artışlarını eklerseniz, Türkiye'de iç piyasalardaki fiyat artışlarının nedenleri ortaya çıkmış olur. Şu günlerde, önümüzdeki yıllarda döviz darboğazına gireceğimiz, bu yüzden azalan dövizin ithalatı aksatacağı konuşuluyor. Bu söylentiler, spekülasyonlara yol açıyor ve suni darlık yaratıyor. Hükümetin ithal programlarını revize etmesi kaçınılmaz oldu. Bunu tüm özel sektör bekliyoLAynca devalüasyon söylentileri de fevkalade etkili oluyor. Yeni hükümetimizin bu konuda önlemler almasını bekliyoruz." 1970, sorunların giderek ağırlaştığı bir yıloldu. Bunu yılın ilk ayında gözlemlemek mümkündü ... Siyasi çalkantılar, yerli ve yatınmcıları ürkütüyor. Siyasi olayların dinmesi ile ekonominin düzlüğe çıkacağı biliniyor; ama huzursuzluk ülkeyi bir deprem gibi kuşatmış. Sosya! adalet sadece işçinin değil, işverenin de arzusu. Ama sendikalar arası rekabet, onları çok büyük ve karşılanmayacak taleplerle işverenin karşısına getiriyor. Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen, 1970'in gelişme hızının yüzde 7 olacağı açıklandı. HUZURSUZLUK ARTIYOR 1969 yılı 12 Ekim tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimleri'ni tek başına alan Adalet Partisi'nin kurduğu 2. Demirel Hükümetinin bütçesi TBMM'de reddedildi. Demirel'in kabinesini oluştururken, parti içi muhalefetten kimseyi bakan yapmaması ve kurulları kendine bağlı üyelerden oluşturması Saadettin Bilgiç başkanlığındaki yaklaşık kırk kişilik bir grubun, diğer siyasi parti milletvekilleriyle ortak hareket ederek 1970 bütçesine ret oyu vermesine yol açtı. Bunu onur konusu yapan Demirel, 2. Hükümetinin istifasını Cumhurbaşkanı Sunay'a sundu ve ardından 3. Hükümeti oJuşturmasl için yeniden göreviendirildi. Parti içi muhalefete taviz vermeyen Demirel'in aynı isimlerden oluşturduğu 3. Hükümetin hazırladığı bütçe, 15 Mart 1970'de TBMM'de 172'ye karşı 232 oyla güven oyu aldı. Bu 232 rakamı daha sonraları dillerden düşmeye­ cek, Başbakan Demirel, her saldırı sonrasında "bulun 232'yi, düşürün hükümetii" diyecektir. Gerçekten de parçalı.mecliste, parlamenter sistemle Demirel'in kabinesini düşürmek mümkün olmadı. Siyasetteki kargaşa, toplumsal huzursuzluğu körüklüyor, korkak olan para, daha derinlere iniyordu. Siyasetteki huzursuzluk dış finans çevrelerini tedbirli yapıyor, çeşitli yerlerde yabancılar iş adamlarımıza "kendi sorunlarınızı bir an önce halledin ... biz daha sonra geliriz" diyorlardı. Durum hem politik, hem ekonomik açıdan giderek kötüleşiyor, Demirel'in işi zorlaşıyordu. Bu arada nakit sıkışıklığı yüzünden protestolu senet sayısı her geçen yıl artıyordu. Böyle bir atmosferde, 3. Demirel Hükümeti, Kalkınma Planları gereği yatırımlara devam ediyordu. Sovyetler Birliği ile imzalanan yeni anlaşmalar büyük sınai tesislerin, hatta entegrelerin yapımını sağlarken, 1970 Şubat ayında o günün parası ile 71 1 milyar 560 milyon liraya malolacak 1. onur da Demirel'e aitti. Boğaziçi Köprüsü'nün temeli atıldı. Bu 75 SAYILI SiRKÜLER istanbul Ticaret Odası bu kargaşada yeni ithalat yönetmeliği ile yürürlüğe giren 75 sayılı sirkülerle mücadelesini! sürdürmekteydL ithalattan önce mal bedelinin tamamının Merkez Bankası'na yatınlmasını isteyen 75 Sayılı Sirküler, ithalatçının korkulu rüyası olmuştu. ilk müracaatla beraber, firmanın çalıştığı bankaya satış bedelinin karşılığı kadar TL.'yi yatırmaya zorunlu tutulan ithalatçı, para darlığı içinde çırpınıp vergisini bile ödeyemiyordu. 75 Sayılı sirküler, ithalatı büyük grupların tekeline bırakırken, piyasada mal darlığına yol açtı. iTO, TOBB'u bu konuda hayli sıkıştırdI. Ama özel sektöre inandığını, kalkınmanın özel sektör eliyle yapılması gerektiğini kaydeden Demirel Hükümeti, 75 sayılı sirküleri yürürlükte tutmayı ısrarla sürdürdü. TOBB Başkanı Medeni Berk, "herhalde özel sektörün ithalat yapmasını istemiyorlar. Muhtemelen ithalatın devletleştirilmesi isteniyor" diyordu. EREGıi'YE TElGRAF Ülkenin her tarafında arıza vardı. Başınızı nereye çevirseniz bir bozukluk çıkıyordu karşınıza. Ve istanbul Ticaret Odası yönetimi, her alanda yoğun bir mücadele sergiliyordu. Gözler bu kez Ereğli Demir Çelik A.Ş.'ye kaydı. Türkiye'nin tek sac üreten tesisi Ereğli Fabrikası'nda ürünlerin piyasa dışındaki kişilere tevzii edilmesi karaborsaya yol açtı. istanbul Ticaret Odası, Ereğli'ye bir heyet gönderme kararı aldı. Bilgi için hükümete de gönderilen ve Ereğli A.Ş.'nin muhatap alındığı telgrafta, istanbul Ticaret Odası'nın bilgisi dışında hiçbir firmaya sac tevziatı yapılmaması, aksi halde yöneticilerin mesul duruma düşecekleri bildirildi. iTO'OA HEM ELEŞTiRi HEM GÖREV istanbul Ticaret Odasında ilgi çekici olaylar birbirini izliyordu. Yeni oluşan yönetimde, bir üyenin düşmesi sonucu, Mevzuat Komisyonu'nun yedekteki ilk üye yerine, boşalan tek üyelik için seçim istemesi muhalefeti ayağa kaldırdı. Yedekteki bir ve ikinci üyeler, yönetime girme hakkının kendilerinde olduğunu belirterek, seçim yapılması halinde Danıştay'a baş vuracaklarını ısrarla tekrarladılar. idealistler, cunta tarafından son yönetim seçiminde dışarıda bırakılan Mustafa Kopuz'un eleştiri ve tehdit edici sözleri üzerine boşalan bir üyeliğe seçtirileceğini, çünkü Cuntanın Topuz'dan çekindiğıni ısrarla vurguluyordu. Gerçekten de Topuz görüşlüğü her meclis üyesine yönetimi şikayet ediyordu. Bu iddialarını meclis toplantısında da tekrarlayan Kopuz'un konuşması özetle şöyleydi: -"Son seçimlerde iç yönetmelik çiğnendi. Yönetim Kurulu üyeliğinde gözüm yok. Ama benim yönetim kuruluna gelmemem için ne gerekiyorsa yapılıyor. Önerge veriyorum, yanıtiayamıyorlar. Yönetimin aldığı her karar, 72 goruyorsunuz tartışma konusu oluyor. Danıştay'a, mahkemelere müracaat olağan vakalar haline geldi. . Şimdi size bir gerçeği daha açıklayacağım. Şu anda yönetim kurulunda bir üye, bir kollektif şirkette maaş alan bir müdürdür. Ticaret Kanunu'nun 160. maddesine göre böyle bir şey söz konusu olamaz .. Sözlerimi ihbar kabul edin. Bu arkadaşın ismini vermiyorum. Yönetim kurulu bunu kendi bulup çıkarsın. Çıkarmazsa gerekeni yapacağım." idealistlerin ağır topu Mahmut Sucuoğlu, yangının büyümesini istediği için olayın üzerine körükle gitti. Kopuz'un yönetim kuruluna yönelik bu suçlamasını, Sucuoğlu şöyle değerlendirdi: -"Dikkat edin ... Mustafa Kopuz arkadaşımız yönetime muhalif bir üye muhalif bir üye olsaydı ve bizim gurubumuzda yer alsaydı, yönetimi yıpratmak için böyle söy!üyor diyebilirdiniz. Ama Kopuz, yıllardır cuntayla yan yanadır ve yönetirnde görev yapmaktadır. Bu açıdan söyledikleri çok ilgi çekicidir. Bu kutsal kurumumuzda, bu oda içinde Bizans oyunları oynandığı öteden beri söylenmektedir. Demek ki söylenenler, iddia edilenler doğrudur. Çok üzüldük. Bunun için gerekli çalışmaları yapıp meclisin huzuruna getireceğiz." değildir. Eğer AET iTO'NUN GÜNDEMINDE Aynı toplantıda meclis üyesi Nazmi Akın, yönetimden, iKV'nin etkinliklerinin genişletilmesini ve daha geniş bir tabana yayılmasını istedi. iKV yöneticilerinin işin ehli kişilerden oluşturulmasını isteyen Akın, ahbaplann, dostların ıKV'ye atandığını, bu nedenle ıKV'nin beklenen işleri yapamadığını vurguladı. Bu meclis toplantısından bir müddet sonra 1970 yılı şubat ayı sonunda, Istanbul Ticaret Odası, 1963 yılından o güne kadarki Türkiye-AET ilişkilerini gündeme getiren çok geniş kapsamlı bir toplantı düzenledi. Kentin 60 kilometre uzağında Tarabya'da yapılan "Sanayiinin Ortak Pazar'a uyumu" isimli seminere, AET'ye ilgi duyan iş gruplarının üst düzey yöneticileri, bürokratlar, DPT ilgiiileri katıldı. Ev sahibi konumuyia semineri açan iTa Yönetim Kurulu Başkanı Behçet AET konusunda aradan geçen 7 yıl içinde bir kaç i kaybediidiği doğrularken, "bu önemlf değiL. Kaybolan birkaç Iı geri getirmek mümkündür. Ama bugün en önemli şey, girelim mi girmeyeHill mi tartışmalarının olmasıdı. Esasen şayanı şükran da budur. (Bunu yapan/ann şükranla amlacağmı belirtmek istiyor.) Bu toplantılan gelecek nesillerin mutluluğu için yapıyoruz. Omuzlarımızda ağır bir mesuliyet var. Gelecek kuşaklara karşi kendimizi sorumlu dedL Koç Topluluğu na konuşan Rahmi Koç'un yorumu şöyle -"AET son raundu başarılı bitiremedik. Bugüne kadar alınan sonuçlar yetersizdir. Bugün alınması gereken tedbirler için bir beş yıl daha bekleyemeyiz. iç ve fiyat farklılıkları için giderici önlemler alı i, vergi iadesi mekanizmaları geliştirilmeiidir. Bunun yanında formalitelerin basitleşti­ rilmesi, ihracat sigortası ön plana çıkanlmalıdır. Kanaatimizee Ortak Pazar Türk sanayi için yıkıcı olmayacaktır. Ancak sanayicinin gereksinimi olan ithalat liberasyona alınmalı, sanayii koruyucu önlemler tedrici olaral~ azaltllmaiıdır.Çiçeği içeride yetiştirip tohumu dışarıdan alamayız. Tohumu da içeride yetiştirmemiz Osmanağaoğlu, 73 gerekir." O yılların AET uzmanı olarak ünlenen Prof. Dr. Osman Okyar ise şunları söyledi: -20 yıldır enflasyonist bir baskı altında yaşıyoruz. Ecnebi parası ile Türk parası arasındaki denge bozulmuştur. Ecne~i parası fazla kıymetlendirilmekte­ dir. Buaurumda sanayi içe dönük çalışıyor. Çünkü; o yöne sevk ediliyor. Türkiye ekonomisi bu baskılara daha ne kadar dayanacaktır? O yüzden Türkiye'de devalüasyon şart olmuşturl AET'NIN AMACı ABD'Yi DURDURMAKTIR iKV'nin AET ile ilgili çabaları, iTO dışındaki kuruluşlar tarafından eleştiri konusu oluyordu. iKV'nin çalışmalarını sadece istanbul'da odak~aştırması, bu eleştirilerin ana kaynağı idi. Taşradaki oda ve borsalar iKV'den daha kapsamlı bir çalışma bekliyorlardı. Bunun üzerine iKV yönetimi nisan ayında izmir Efes Oteli'nde kapsamlı bir seminer düzenledi. Bu şekilde çalışmalar özel sektöre anlatılırken, neler beklendiği daha kapsamlı olarak saptanacaktl. Bu seminer, 'ıKV'nin daha yararlı hizmetlere yönelmesine yardımcı oldu. Büyük oranda iTO'nun desteği ile ayakta duran iKV'nin özel sektöre en iyi hizmeti vermesi için tahsisatların arttırılmasına bu toplantıdan sonra karar verildi. Başta devalüasyon söylentileri olmak üzere, güncel ekonomik konuların da görüşüldüğü izmir Semineri, AET'nin gerçek kuruluş amacının kamuoyuna ilk kez tüm şeffaflığı iledeklare ed~lmesi açısından da önem taşır. ızmirli konuşmacılardan ekonomist Haluk Ceyhan, Avrupa'daki önemli gelişmelere rağmen, ABD'nin dünya ekonomisinden aldığı payın yaklaşık yüzde 70 olduğunu belirterek"Avrupa bu birliği, ABD'nin çıkışını durdurmak için gerçekleştirdi" dedi. Bu ifadeler, Türkiye'de ilk kez telaffuz ediiliyordu. AET KONUSUNDA GÖRÜŞ AYRıllGI 1970 yılı nisan ayında AET, Türkiye'nin gündeminde kaldı. izmir'de 10 Nisan'da gerçekleştirilen genişletilmiş seminer, 21 Nisan tarihinde Antalya'da yapılacak AET-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu 9. dönem toplantısı için zemin oluşturdu. izmir'de beliren güçlü görüşler, Antalya'ya taşınarak tartışma zeminine kaydırıldı. Dönem toplantısında Türk parlamenterlerin başkanlığını yapan Prof. Aydın Yalçın düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin ortak pazaragirişinin üç aşamalı olduğunu belirtirken, "birincisi gerçekleşti. Şimdi ikinci aşamaya geçeceğiz. Bu geçiş dönemidir. Geçiş döneminde AET gümrükleri indirirken, Türkiye batı standartlarına uygun olmak şartıyla ithalatının yüzde 18'ini bulan bir oranda endüstri ve montaj ithalatında gümrükleri aşağı çekecek. Tekstil makineleri ile lastik bunların başında gelecekııdedi. den Parlamento Komisyonu toplantısında dört CHP milletvekili genel merkeztalimat doğrultusunda geçiş döneminin altı yıl ertelenmesini aldıkları 74 isteyerek belgeyi imzalamadı. Bu gelişme kamuoyunu AET'yi isteyenler ve istemeyenler olarak ikiye böldü. Bu gelişmeler AET çalışmaları için kurulan iktisadi Kalkınma Vakfı'nı olumsuz etkiledi. Üst düzey yöneticiler fevkalade yoğun bir çalışma temposuna girdi. Hükümete danışmanlık yapan iKV, kendi içinde artık görmezlikten gelinemeyecek ayırımı sonuçlandırmak için büyük uğraş verdi. iKV'nin bir numaralı patronu konumundaki istanbul Ticaret Odası, geçiş döneminin başlamasından yana ağırlık koyuyordu. Ama sanayi sektörü gelişmesini tamamlayamadığı için geçiş döneminin yıkıcı olacağı endişesini her fırsatta ortaya atıyor, ertelemeden yana tavır alıyordu. Tabii her sektör, hatta her kurum, her büyük grup menfaatini maalesef ön planda tutuyordu. TÜRKiYE TARTıŞMAYA BAŞLADI Özel sektör arasındaki bu ikilik, siyasi çevrelerde daha yoğun biçimde hissediliyordu. AET konusunda hükümet içinde dahi farklı seslerin yükselmesi, ülkenin AET konusunda ikiye bölünmüşlüğü, özel sektör içindeki görüş aynlıklarının derinleşmenin en önemli sebebiydi. 1963 yılından 1970 yılına kadar geçen süre içinde Türkiye'nin temel bir politika oluşturamaması, AET konusunda disipline edici önlemlerin alınmaması, olayı ekonomik açıdan derleyip toparlayacak, bir başka deyişle, ateşin içine girecek olan özel sektörü fevkalade tedirgin ediyordu. Konu, geçiş döneminin ertelenmesi görüşünden de uzaklaşmış, çok uzun zaman önce kapanmış olan "girelim mi-girmeyelim mi?" bilmecesine dönüştürülmüştü. Öyle ki; AET'ye başından beri sıcak bakan çevreler bile, Türkiye'nin bu ikiye bölünmüşlüğünden etkilenmiş, onlarda bile "acaba!" gibi düşünceler uyanmıştl. Hükümetin en önemli danışma organı olan DPT bile geçiş dönemi için olumsuz görüş bildiriyor ve Başbakan Demirel'e "bir kaç Yil erteleme!" tavsiye ediyordu. Maliye Bakanı Mesut Erez, nisan ayı sonunda gazetecilerle yaptığı bir söyleşide, "CHP, AET'ye karşı değil, ama onlar geçiş dönemine hazır almadığımızı ileri sürüyorlar. Ayrılık temelde değil, şekilde" demek zorunluluğunu duyuyordu. Aynı toplantıda bir gazetecinin sorusunu yanıtlayan Erez, hükümet içinde de farklı düşüncelerin olduğunu doğruluyordu. TÜRKiYE ALEYHTARLARINA iLK KOZ Türkiye'de bunların yaşanması, başından beri Türkiye'ye AET kapılarını kapamak isteyen küçük bir topluluğun sevinç gösterilerine yol açıyordu. "Türkler bizlerle uyum sağlayamaz" diyen ve Türkiye'nin tam üyeliğine karşı çıkanların sayısı, her çekincemizden sonra artacak ve bugün karşımızda bizi içlerinde istemeyen dev bir kitleye dönüşecektL Antalya'daki Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu'na başkanlık eden Belçikalı parlamenter M.De Winter, Türkiye'nin geldiği noktayı şöyle yorumladı: -"Soframıza sizi de buyur ediyoruz. Bu sofrada her şey var. Sizi 75 yanımıza almak için çalışacağız. Biz de bir aksaklik varsa düzelteceğiz. Biz Türkiye'ye inanıyor ve güveniyoruz. Bu nedenle sizi yanımızda görmek istiyoruz" Bugün, Türkiye için böylesine içten duygularla dolu olan kaç Avrupalı parlamenter bulabiliriz acaba? iTO EGiTiMOE ÖNCÜ istanbul Ticaret Odası 1970 yılının ilkbaharına müjdeli bir haberle girdi. Meclis Başkan Vekili Raif Onger, kurumun eğitime katkı için seferberlik ilan ettiğini belirterek, "ilk parola her yıl bir okul" dedi. Her şeyi devletten bekleme zamanının geçtiğini kaydeden Onger, ilk adımın istanbul Ticaret Odası tarafından atılmasının kendileri için onur olduğunu kaydederek, mudilerine büyük ikramiyeler ödeyen bankaların bu projeye katkı vermeleri ile her yıl 500 okulun hizmete girebileceğini, devletin omuzlarından kalkacak ağır yükün başka kanallara yönelebileceğini belirtti. Onger, basın mensuplanna şunları söyledi: -imkanı olan bu kampanyaya katılsin. Türkiye'nin eğitim seferberliğine katkısı var. Cumhuriyetimizi çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak için bu seferberliği gerçekleştirmek zorundayız. Eğitim alanında da her şeyi devlet yaptı. Garip, yoksul bir semtte okul açmak çok önemliydi.. Davullar çalar, oyunlar oynanır, bayram coşkusu yaşanırdı.. 76 Artık fertlerin ve kurumların da yaratıcı olmaları zamanı geldi. Burada genellikle bankalara seslenmek istiyorum. ikramiye dağıtımlan çoğaldı. Bu fonların bir kısmının eğitime ayrılması ile her yıi 500 okul yapmak mümkün olur. Karma ekonomi sistemi ile idare edilen ülkemizde hak almakta eşit olanlar, hizmet yapmakta da eşit olmalıdır. O zaman özel sektöre yöneltilen olumsuz iddiaların yaniışlığı kendiliğinden ortaya çıkar. Sektörümüzün de zaten buna ihtiyacı var. Bilhassa Anadolu'ya sesleniyorum. istanbul'da bir okul inşaatı için 300 bin lira gerekiyor. Oysa bu iş Anadolu'da 200 bin liraya biter. Bütün özel sektörü seferberliğe çağırıyorum. ıTO KENDi BiNASıNDA Yılın iTa ile bağlantılı olayları da pek azdl. 4. Vakıf Han'daki küçücük odalardan Eminönü'nde Ragıp Gümüşpala (1960 ihtilalinden sonra kurulan Adalet Partisi'nin genel başkanı ... Emekli Orgeneral) Caddesi Hal yanındaki yeni merkezine 2 Mayıs günü taşınan istanbul Ticaret Odası sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın en mükemmel ticaret sarayına sahip oldu. 1950'11 yıllarda Başbakan Menderes'in gayretleriyle satın alınan arsa üzerinde inşa edilen ve o günlerde övgü ile söz edilen yeni Ticaret Sarayı, otuz bir yıl sonra ihtiyaca yanıt veremeyecek ve ıTO yine Eminönü'nde çağdaş bir saraya kavuşacakti. 1970, sanayi odalarının TOBB'dan aynlışlarının engellendiği bir yılaldu. 5590 Sayılı yasada yapılan değişiklik, sanayi odalarının yeni bir meclis altında toplanmasını içeriyordu. TBMM'de kabul edilen yasa, Senatodan geçmedi ve sanayiciler yine TOBB bünyesinde kaldılar. VE NiHAYET DEVALÜASYON ... Hani bir şeyi kırk sefer söylerseniz olur denir ya, onun gibi. .. üç yıldan beri dillerden düşmeyecek olan devalüasyon edebiyatı, 9 Ağustos 1970 günü son buldu 1 $=15 TL, 1 Alman Markl=4.09 kuruş oldu . . Maliye Bakanı Mesut Erez, operasyonda hükümete baskı yapılmadığını, AET'nin bu konuda herhangi bir öneride bulunmadığını söyledi. Beklenmesine rağmen büyük infial yaratan 1970 devalüasyonu ile ekonominin çöküntüye gideceğine ilişkin işaretler de yoğunlaştı. Enflasyonist baskılar piyasaları ürkütmeye başladı. Ücret-fiyat spiralinin kırılmadıkça soruna çözüm getirilerneyeceği vurgulanıyordu. Devletle iş yapan müteahhitler kur farkları ile yıkılmıştı. Yine ilk ses Behçet Osmanağaoğlu'ndan geldi. iTO Başkanı, devalüasiş çevrelerine vereceği zararların önlenmesi için Hükümeti tedbir almaya çağırdı. iTO Başkanı çok sert bir konuşma yaptı. Hükümetin Maliye Bakanının çok kısa bir zaman önce devalüasyon yapmayacaklarına ilişkin verdiği söz üzerine piyasaların vaziyet aldığını kaydeden Osmanağaoğlu, "sözlerine güvenmekle hata ettik. Bu devalüasyon hiç bir sorunu çözümleyemeyecek" dedi. Başkan açılmış akreditifler başta olmak üzere, hükümete bir dizi önlem sundu. yonun 77 DEMiREL'DEN GARANTi Mayıs ayında yapılan genel kurulda yeniden TOBB Başkanı seçilen Medeni Berk, devalüasyon söylemleri için böyle bir operasyona gerek olmadığını savunarak, para operasyonunun karşısında yer almıştı. 8 Ağustos operasyonu başkanın görüşlerini nedense değiştirdi! Devalüasyona karşı olan Medeni Berk, aradan kısa bir müddet geçtikten sonra, devaiüasyonun ekonomiye yaradığını ileri sürünce, TOBB camiası ayağa kalktı. TOBB Başkanındaki bu değişim, onunla ilgili olumsuzluklaq artıran etken oldu! Sırrı Bey'i pasif görüp Medeni Berk'ten önemli aktif bir polkitika bekleyen özel sektör, aynı donuk havanın sürmesi üzerine sesini yükseltmeye başladı. Çıkan vergi yasalarında etkin rol oynayamayan TOBB'un, özel sektörün sesini iyi yansıtamaması üzerine, TOBB Divan Başkanı olan iTO Başkan Yardımcısı Raif Onger'den Genel Kurulu'nu toplantıya çağırması istendi. Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış delegeler Divan Başkanı'nı sıkıştırıyorlardı. Raif Onger, genel kurul yerine yönetim kurulunu ızmir'de olağanüstü toplantıya çağırdı. Divan Kurulu üyelerinin yönetimi sigaya çektiği, soru yağmuruna tutarak eleştirdiği 17 Eylül ızmir toplantısında Onger, genel kurul toplantısına gerek kalmadan bir takım ivedi sorunların çözümlenmesini yönetimden istedi. Bu arada, TOBB başkanlığı için Şinasi Ertan ve Şaban Gazioğlu adları kulislerde dolaşmaya başladı. Hükümetin devalüasyona bakışı ise bambaşkaydı. Devrin Ticaret Bakan! Gürkan Titrek, özel sektörün devalüasyonu eleştirmesini hükümet olarak anlayamadıklanm ifade ederken, "nasılolsa dolan 15-16 liradan karaborsadan temin ediyorlardı. Akreditifler ise bir yıl bekliyordu. Değişen bir şey yok... Yine dolan aYn! fiyattan alacaklar, niye kızıyorlar ki?" diyordu. Gürkan Titrek'in bu toplantıda aşırı fiyat artışı görülen maddelerde ithalatın kaçınılmaz olduğunu vurgulamasından sonra, sorulan bir soruya verdiği yanıtta, ithalatın kamu kurumları tarafından realize edilebileceğini telaffuz etmesi, devletçilik olgusunu yeniden gündeme taşıdı. Demirel, bakanı Titrek'in kırdığı pot üzerine, Maliye ve Sanayi Bakanlannı istanbul'a Ticaret Odası'na gönderdi. Ama bu iki bakan da iTa yönetimini teskin edememişti. Ağustos sonunda Mesut Erez ve Selahattin Kıliç'ın iTO'yu ziyaretinden 15 gün sonra Başbakan Demirel, "önemli dostlarımız" dediği istanbul Ticaret Odası yönetimini ziyaret etti. iTO'nun yeni Ticaret Sarayı'ndaki toplantısında Meclis üyelerine kısa bir konuşma yapan Demirel, ikinci kattaki yönetim ofisinde Behçet, Raif, Emir Beyler ve yönetim kurulunun diğer üyeleri ile baş başa kaldı. Titrek'in piyasayı endişeye boğan devletçi yaklaşımları için, Başbakan "endişeye gerek yok" teminatını verdi. Demirel, milli bir mesele yaptıkları dış ticaret dengesinin sağlanmasında özel sektöre güvendiklerini belirtirken, 31 Ocak 1970 tarihine kadar süreli transferlerin 31 Mayıs 1971'e kadar uzatılacağını müjdeledi. Demirel'e göre, devalüasyon öncesi 1 yıl bekleyen transferler, 3.5 aya kadar inmişti. Demirel, özel sektörün bu panik havasından sıynlmasmı, ileriye güvenle bakmasını öğütledi. Yeni kredi düzeni için birkaç 78 güne kadar açıklamalar yapılacağını kaydeden Başbakan, özel sektör açısından endişe edecek hiçbir şeyolmadığını ısrarla belirtti. Başbakanın Türk özel sektörünü rahatlatmak için yapacağı açıklamalarda muhatap kabul ettiği iTO yöneticileriyle görüşürken bazı kaynaklar, özel sektör açısından ithalattaki kısıtlamaları sürdürecek üç kararnamenin Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını duyuruyordu! Yine o günlerde 1969 yılı kalkınma hızının yüzde 6.4 olduğu resmen açıklandı. 1970 SONBAHARI: HER YERDE KAOS Hani bozulan bir şey için "işin çivisi çıktı"denir ya, 1970 yılı sonbaharında Türkiye'de her şeyin çivisi çıkmıştı. Koca ülkede akıı, mantık yok olmuş gibiydi. iyi giden, rayında yürüyen hiçbir şey yoktu. iç politikadaki anlaşmazlıkların iktidar partisini çatırdatması ile parlamentoda başlayan sallantı, sokakta anarşinin sınırsız atakları ile sürüyor, kalkınmaya çabalayan ülkede ekonomi tüm değerleri ile sallanıyordu. Ülke her kurumu ile kaostaydı. Bu durum bireyleri moralsizliğe itmişti. ' 1970 yılı Ağustos devalüasyonundan 12 Mart 1971 muhtırasına kadar geçecek süreyi "beklenen sona yaklaşım" olarak adlandırmak mümkün. Parlamento iktidara, TOBB Divan Başkanı TOBB yönetimine, iTO ve TOBB hükümete muhtıralarla veryansın ederken, halk şaşkınlık içinde, kendini yönetmeye talip olanların düştüğü acıkıı durumu, korkarak, endişe içinde ve gelecek : ---== - - - - . fobisi ile izliyordu. O yedi-sekiz "-----;:::::~ ay içinde fevkalade ilginç olaylara tanık olduk. Rejim tehlikede çığlıkları ile bütün sinirlerin gerildiği o uzun aylar, yedi-sekiz yıl sonra Türkiye'yi bir iç savaş ..::::::::::=:--.;;;;;--eşiğine kadar getirecek günlerin başlangıcını oluşturdu. Belki biraz uzun olacak ama, konumuzdan sapmadan o günlerde bir gezinti yapmanın yararlı Muhalefetin önemli isimlerinden Mahmut Sucuoğlu , (sağ başta) iTO Meclis Başkanlığı görevi de dahilolmak üzere camiaya uzun yıllar hizmet verdi. Fotoğrafta: Atatürk Fotoğraf Sergisi açılışında Ya lım Erez, Besalet Barım ve Hasan Özer'le birlikte görülüyor. olacağını düşündük. buhranına adım adım yaklaşırken, istanbul Önce rejim Ticaret Odası'nda neler olup gözlemlemeye çalışalım: 26 Ekim 1970'de iTO Meclisi, 5590 Sayılı yasada yapılacak değişiklikler hakkında üyeleri bilgilendirmek için olağanüstü toplandı. Yasada değişiklikler içeren tasarıyı istanbul Ticaret Odası'nın kurduğu özel bir komisyon hazırlamıştı. Ancak bu hazırlıklar sırasında kardeş kuruluşlarla da temaslar yapılmıştı. Muhalefetin ağır toplarından Mahmut Sucuoğlu, iTO'nun hazırladığı tasarı hakkında eleştiri dolu bir konuşma yaparken, tasarının meclise inmeden önce parlamentoya ve çeşitli kurumlara gitmesini eleştirdi. TOBB sekreterliği bittiğini 79 başta olmak üzere iso ve istanbul Ticaret Borsası ile uyum sağlanmamış olan bu kadar ısrar etmenin yersiz olduğunu kaydeden Sucuoğlu, tasarıda yer alan ticaret ve sanayi konseylerinin olumlu bir yaklaşım olduğunu belirtti. Bunun Anadolu odalarının da alınacak kararlarda söz sahibi olmalarını sağlaya­ cağını kaydeden Sucuoğlu, konseyler ve TOBB'un politika dışı bir tutum izlemesini salık verdi. iTO'nun başkanlığını yaptığı Trakya ve Marmara odalarınca da beğenilmeyen tasarı iTO meclisinde de onaylanmayınca, yenisinin Iıazırlanması için komisyana geri döndürüldü. 26 Kasım 1970 tarihinde yapılan seçimde iTO Meclis Başkanlığına Emir Sencer, Yönetim Kurulu Başkanlığına yine Behçet Osmanağaoğlu seçildi. iTO'yu güç günlerden geçirmek için deneyimli bir başkana gereksinme vardı. 1970 yılı Aralık ayının son günlerini 1971 bütçesi ile geçiren iTO Meclisi, tıpkı Türkiye gibi kaynamaktaydl. Faruk Çelıreli'nin küçük sanayici sorunlarını içeren konuşmasından sonra islamcı kesimden Ahmet Çarşıbaşı, özel sektöre karşı girişilen ekonomik önlemlere işyeri kapama boykotu ile karşıi verilmesini istedi. iTO Meclisi'nde 1971 yılı bütçe görüşmeleri 13 Ocak 1971'e kadar sarktl. Başkan Emir Sencer'in "bütçeyi oylatacağım" dediğinde 1 üyesi olan mecliste 54 üye vardı. Muhalefet "ekseriyet yok" derken, başkan "var" diyerek iş programı ve bütçeyi meclisten geçirdi. Bunun üzerine muhalefet, ITO'nun tarihinde ilk kez bütçe oylamasının sonucu Danıştay'a gitti. Behçet Bey, Ocak ayının sonlannda Maliye, Ticaret ve Sanayi Bakanlanna çektiği telgraflarda, Adalet Partisi program ve tüzüğü ne aykırı işlemler yapıldığını, ekonomik felsefesini özel sektör üzerine kurmasına rağmen, özel sektörü imlıa edici çalışmalar yapıldığını duyurdu. AP, bu telgrafla, tüccar, işveren kalesini de elden kaçırdI. Ülkedeki kaos ve umursa- mazlığa rağmen o sisli günlerde, kamu kurumu olmamasına rağmen, kamu kurumu niteliği taşıyan iTO, tüm vecibelerini yerine getirme uğraşı içinde, bir şeyler yapmak için didinip duran ender kurumlar arasındaydı. Yine özveri dolu çalışmalardan birisinde, taban ve destekleme fiyatlan işlenmiştı. 1 1971 bir raporu Hükümete ulaştıran iTO, enstrünıanın politik amaçlarla kullanı ile edilen fiyatlarla tüccann tasarıda "Askeri daxbe istemiyoruz," diyen Behçet Osmanağaoğlu 12 Mart kararlarının yumuşatılmasında önemli bir roloynadı, 80 konusunda yararlanmayı hedeflemişti. Özel sektör camiası, Medeni Berk'in başkanlığına giderek soğuk bakıyor ve krizli ekonomik yaşamda TOBB'un pasifliğinden şikayet edi--yordu. Odalar ve borsalar, TOBB'da olağanüstü kurultay için bastırırken, TOBB Divan Başkanı (iTO Meclis Başkan Vekili) Raif Onger, TOBB Yönetimine verdiği muhtıra ile birlik içinde Ortak Pazar, ihracat ve Planlama ile ilgilenecek üç bağımsız birim kurulmasını istedi. Onger, Divan Başkanı olarak TOBB'da revizyonu zorunlu gördüğünü savunurken, yönetimin her altı ayda bir yurdun muhtelif bölgesinde toplanmasını, bölge sorunlannı da içine alacak kapsamda çalışmalar yapılmasını istedi. istanbul Ticaret Odası Türkiye'nin planlı kalkınma dönemine deneyimli bir kadro ile katıldı. Behçet Osmanağaoğlu, ismet Paşa kabineleri, Suat Hayri Ürgüp!ü, Demire! Hükümetleri döneminden sonra i. Ve IL Nihat Erim Kabineleri döneminde görev yaptı. Pek çok görüşüne başvurulan Behçet Bey, kendisinden sonra gelecek nesiller için örnek bir başkan oldu. Performansı, soğukkanlılığı, dinamizmi ile unutulmayacaklar arasına adı yazılan Osmanağaoğlu (soldan ikinci) görevinin son yıllarında "asker darbe istemiyoruz" diyerek 12 Mart 1971 kararlarını biraz olsun yumuşatan bir lider oldu. istanbul başta olmak üzere, TOBB Başkanı Medeni Berk'ten memnun olmayanlar, birkaç gün sonra şaşkınlıklannı gizleyemediler. Çünkü Medeni Berk, TOBB Başkanı olarak 19 Kasım 1970'de Başbakan Süleyman Demirel'e muhtıra verdi. Muhtıranın amacı, 1971 'de işıetme vergisi başta olmak üzere yeni vergilerin yürürlüğe girecek olmasıydı. TOBB Başkanı Berk, "varlık vergilerini bile aratacak şiddet ve kapsamdaki bu çalışmalarda sektörün görüşlerinin alınma­ masını eleştiri konusu yapmıştı. Ama bu muhtıraya rağmen, ünlü işletme vergisi 15. 12. 1970 tarihimde yürürlüğe girdi. Aradan iki ay geçtikten sonra bu kez muhtıra sırası TOBB Genel Sekreterine geldi. Muhatap yine Demirel'di. .. konu ise Ortak Pazar. Tanır, hükümeti, Ortak Pazar konusunda pasif olmakla suçluyor ve acil önlemler istiyordu. BEHÇET BEY: DARBE iSTEMIYORUZ Adalet Partisi'nden ayrılan bir grup parlamenterin kurduğu Demokratik Parti, 23 Aralık -1970 tarihinde, Ferruh Bozbeyli'yi Genel Başkan olarak atadı. AP Hükümeti, sli1lrda bir kaç oy fazlası ile iktidar olmayı sürdürüyordu. baktığımızda hepsinin de "geliyoruz" Türkiye'de askeri darbelere dediğine tanık oluruz. Bu gelişmeler karşısında iktidarların gözleri kör, kulakları ır! Ama darbe ile giderken mazlumu oynamak, geleceğe çok önemli lmasını sağladığından, başbakanlar veya kabinede birkaç bakan unu tercih etmemişlerdir. 1 1 nda Türkiye'de margarin karaborsadadır. Benzin yoktur .. jstasyonlar boykattadır. Atalar yatmakta, insanlar donmaktadır. Anarşi temposunu giderek arttım. 21 Şubat 1971 günü Ankara'da TOBB Merkezi bombalanır. Başkan Medeni Berk, yaptığı yazılı açıklamada, hiçbir siyasi yönü olmayan TOBB'a yapılan saldırının, serbest rejimi yıkmayı amaç edi81 nenlerin bir eylemi olduğunu belirterek herkesi demokratik hakları savunmak için işbirliği yapmaya çağırdı. Mart başında özel kesimin bir kısmı, daha doğrusu büyük miktarda parası ve yatırımı olanlar, ordu ile flörte başladı. Gazetelerde "Rejim tehlikede ... nasıi olursa olsun bu hengameden kurtulalım" temas! işlenmeye başladı. Sakıp Sabancı'nın "şer kuvvetlerin bu düzeni yıkamayacağını" belirten demecinden sonra, bu konudaki yayınlar da yoğunlaştı. Herkesin yangına körükle gittiği, kimsenin Türkiye'nin geleceği ile ilgilenmediği, daha doğrusu taşları yerine oturtamadığı koca ülkede istanbul Ticaret Odası'nın Başkanı Behçet Osmanağaoğlu, askeri darbenin Türkiye için çok kötü sonuçlar vereceğini iian eden tek lider oldu. Askeri darbeden 4 gün önce istanbul Basınını Ticaret Sarayı'na toplayan Behçet Bey, şöyle konuştu: -"Parlamento dış! çözüm yollarına itibar etmiyor ve bunu istemiyoruz. Bu ülkede ekonomik bir dinamizm var, buna sırtımızı döndüremeyiz. Önce iş başındaki siyasilerden feragatli davranmalarını istiyoruz. Ama onlar bunu yapmazsa, demokrasi dışı yollar yerine, parlamento düzeni içinde çözümler bekli yoruz." iTO istihbaratı askeri darbeyi haber almıştı. Bunu Brüksel de öğrenmiş ve AET Gene! Sekreteri Emile Noel ani olarak Türkiye'ye gelerek çeşiti i çevrelerde nabız yoklamışt!. Noel, ıstanbul'dan Brükse!'e uçmadan önce Behçet Bey ile konuyu müzakere etmişti. Noel, Türkiye'yi seven, kollayan bir genel sekreterdi. Behçet Sey'e, "askeri darbe ile ordunun iş başına gelmesi Türkiye için felaket olur. Avrupa ve ortaklarınız bunu sindiremez ve hiç hoş karşılanmaz. Buna mani olun"demişti. Behçet Bey, bu uyarılan yakından tanıdığı emekli generallerle Ordu üst kademelerine iletti. Büyük bir olasılıkla, ordunun ülkeyi idare etmesi, parlamenter rejime çok uzun bir ara verilmesi, Behçet Bey'in bu ikazlan ile önlendi. Gerçekten de darbeci generaller, Demirerin ve kabinesinin istifasını aldıktan hemen sonra, parlamenter rejimin işlemesine yeşil ışık yakmişlardl. Sehçet Bey'in bu uyarılan yararlı olmuştu. 12 Mart 1971 günü Gene! Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ile üç kuvvet komutanı orgenerallerin imzasını taşıyan muhtıra Demirel'e iletilmiş, o da hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Sunay'a sunduktan sonra Güniz Sokağın yolunu tutmuştu. 12 Mart Muhtırasi ile Türkiye'de bir perde kapanıyor, ama 68-71 yıllannı kapsayan olayların yaptığı tahribatın çok üzerinde gelişmelerle dolu yeni sayfa açılıyordu. 82 BÖLÜM III VAROLUŞ SAVAŞı (1971 -1980) YAMALI BOHÇA HÜKÜMETi Cevdet Sunay, 12 Mart'tan 7 gün sonra, CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim'e kabineyi kurma görevi verdi. Erim iki sürprizle işe başladı. Birincisi; Başbakan Yardımcılığı için ABD'den getirilen Atilla Karaosmanoğlu idi. Dünya Bankası'nda önemli bir görevde çalışan Karaosmanoğlu, Erim'in davetini kabul etmiş ve yeni kabinede görevalmıştı. Karaomanoğlu'nu tanıyanlar, sol kişiliğinin ağır bastığını, Erim'in bazı sosyal gelişmeleri yaşama geçirmek için Osmanaoğlu'nu tercih ettiğini düşündüler. ikinci sürpriz; özel sektörün ısrarla gündeme getirdiği Dış Ekonomik ilişkiler Bakanlığı'nın kurulması olmuştu. Özer Derbil bu bakanlığın başına getirilmişti. Sanayi ve Ticaret Bakanlığına Ayhan Çilingiroğlu, Tekel'e Haydar Özalp, Çalışma'ya Atilla Sav bakacaktl. Programı beğenilen yeni hükümetin batıya dönük, demokrasiye sadık bir sistemle çalışacağı inancı vardı. Ancak, 27 Mayıs 1960 devriminden bu yana geçen 11 yıl içinde önemli deneyimler edinmiş olan Türk özel sektörü, artık yoğurdu bile üfleyerek yiyordu. Zaman, özel sektörün haklılığını bir kez daha ortaya koydu. Yamalı bohçaya benzeyen i. Nihat Erim Kabinesi'nde daha ilk aylarda çıkan anlaşmazlık, dokuz ay sonra hükümetin düşmesi ile sonuçlandı. Kabine içindeki ihtilaflar, Başbakan Erim'in, Adalet Partisi'nden eski Maliye Bakanı Mesut Erez'i hükümet içine almak istemesiyle doruk noktaya ulaştı. Kabinenin Karaosmanoğlu liderliğindeki 11 Bakanı, 3 Aralık 1972 tarihinde, Erim'in bu atamayı Bakanlar Kurulu'na getirmemesini eleştirerek istifa etti. Askeri darbe ile giden bir hükümette yıllardır Maliye Bakanlığı yapan bir kişinin, reform hükümetine alınmasını kabul edemeyeceklerini bildirerek istifa eden 11 bakana daha sonra 3 bakan daha eklendi. Cumhurbaşkanı ÖZEL SEKTÖRÜ TESliM ALAMADıLAR Olayın siyasi gelişmesini ve sonucunu daha sonraki safhaya bırakarak önce şunu belirtelim; i. Erim Hükümetinin bitmesi, özel sektör için sevinç kaynağı oldu. AP'den umut kesen özel sektör, dört elle sarıldığı i. Erim Hükümetinden dokuz ayda çok çekti! Yamalı bohça kabinesinde, özel sektöre inanmayan, hatta onu ekonominin kenesi gibi gören peşin hükümlü bakanlar, ilk icraatlarında özel sektörü yılgınlığa düşürecek, panik yaratacak, moral bozucu bir tutum izleyince, kabineye teşhis kondu. Erim başta olmak üzere, vatanını seven, milliyetçi güçlerin dizginlemesiyle devletçiliği tatbik edemeyen ekonomiden sorumlu bakanlar, merkeziyetçi bir ekonomik sistemle iş dünyasının karşısına çıktı. Bunu yaparken, yarattıkları strateji gereği, özel sektör arasında bir müddetten beri süren ayrılıkçı unsurları 83 körüklemeyi ihmal etmediler. Kökleri 1964-65'e dayanan kota olayları ile başlayan sanayici-tüccar ayırımı yüzünden kendilerini TOBB dışına atmaya çalışan sanayicilerin yanında yer alan LErim Hükümetinin solla özdeşleşmiş bakanlarının çabaları, istedikleri sonucu vermedi. Oyunu sezen özel sektör kurmaylannın tabanda birleşme girişimleri olumlu sonuç verirdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin başına, çok genç, yüksek eğitimli, üç yabancı dil bilen, Avrupa ve Dünya ile enformasyonu olan iTO Meclis Başkan Yardımcısı Raif Onger'in atanması, planlı bir hareketin sonucuydu. Demirel kabinesinde sonradan yozlaşarak veya oy kaygısıyla özel sektöre cephe alan bakanlar vardı. i. Erim hükümetinde ise, sol düşünceyi temel ilke kabul etmiş,prensip edinmiş isimler görev başındaydı. Basında önemli kalemleri yanına alarak kamuoyu yaratan bu isimler ve onları destekleyen Türkiye'nin önemli kurumlarıyla özel sektör çok büyük bir mücadele verdi. TOBB'da Raif Onger, iTO'da Behçet Osmanağaoğlu'nun başkanlıklan altında bakanlar ve bazı devlet kurumları başta olmak üzere, özel sektörü yok etmeyi amaçlayan güçlerle, ulusa! kurum ve kişilerin varlıklarını ortaya koymasıyla, dişe diş, yürekli bir mücadele ortaya kondu. Demirel'in deyişiyle şapka kaptınlmadı! Bu mücadelenin öncü kurumu istanbul Ticaret Odası oldu. TOBB'un Raif Onger'ii dönemi, bu mücadelenin hemen sonrasında; kurumun yeniden yapılanmasının başlangıç yılını oluşturdu. Kısa bir zaman sonra kurulan TüsiAD, bu yoğun mücadelenin mirasçısı olmaya soyunduysa da, kamuoyunda büyük sermayeye özgü bir kulüp havasini hep korudu. Mart 1971 'den başlayarak dokuz ay süren dönem, Türk özel sektörünün geleceğini hazırladı. 1971 yılı Aralık ayına kadar devam eden I.Erim Hükümetinin, Başbakanı dinleme gereği duymayan bakanlarının, özel sektöre karşı sürdürdükleri yok etme mücadelesi, Türk özel sektör tarihinin dönüm noktalarından birisini oluşturdu. Aslında 1980 yılına kadar süren, ama ilk dokuz ayı sol ideolojiyi ekonomiden söküp atmakla sonuçlanan bu zaman diliminin iyi bilinmesinde ve değerlendirilmesinde yarar vardır. Şimdi tarihlere sadık kalarak gelişmeleri özetleyalim: Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu, 14 Nisan 1971 'deki basın toplantısında; özel sektör için olumsuz benzetmelerde bulunup, hür teşebbüsten yağrnacı olarak söz ettikten sonra, ekonomide yeni önlemlere ihtiyaç duyulduğunu, bunların da en yakın zamanda açıklanacağını söyledi. Bu basın toplantısında Osmanoğlu'nun özel sektörü algılama biçimi ve özel sektöre getireceği yaptirimlar tartışılırken, bakanı haklı gören oda ve borsalann mevcudiyeti dikkatlerden kaçmadı! ihracatta vergi iade sisteminin kaldınlacağı, ithalatı denetim altına alacak bir mekanizmanın oluşturulacağı, yeni vergiler getirileceği, dış ticaret rejiminde köklü değişimler yapııacağı, rejimin daha sert ve kapalı bir biçim alacağı haberleri, piyasaları kilitledi. 84 BUNLAR MERKEZiYETÇi Bu arada özel sektörün de önemli istekleri arasında yer alan Dış Ekonomik ilişkiler Bakanlığı'na, Devlet Planlama Teşkilatı, yatırımları inceleyip denetleyen Teşvik Uygulama Dairesi bağlandı. Bakanlığın, TOBB'un parasal olanaklarını sıfırlayan, oda aidatıarı dışındaki gelirlerini kaldıran bir uygulama içinde olduğu duyumları, özel sektör kurumlarını sarstı. Ve en önemli iddia ise, i Erim Hükümeti'nde yer alan bakanların çoğunun, AET Geçiş Dönemi'ne karşı olduklarıydı. Bunlar içinde AET'den çıkılmasını isteyen bakanlar da vardı.Özel kesim kurmayları bunları değerlendirmeye aldı. Kısa bir beklemeden sonra, .iTO uzmanlarının hazırladığı ve içinde çok sert ifadelerin bulunduğu 100 sayfalık siyasi ve ekonomik bir rapor; Başbakan, ilgili bakanlıklara ve basına gönderildi. iTO yönetimi, I.Erim Hükümetinin solcu bakanlarına taviz vermek yerine, mücadeleyi seçen bir hava yarattı. Rapordan hemen sonra Mayıs ayı meclis toplantısında, Osmanağaoğlu, raporun hazırlanış nedenleri üzerinde bilgi verirken ağzından baklayı çıkardı: -"Beyler ... bugünkü hükümetin ekonomik kadroları merkeziyetçiliği benimsemiştir. Özel sektöre güvenmemeleri nedeniyle bütün yetkileri ellerinde tutmak istiyorlar. Tavrınızı buna göre belirleyin .. " Bu rapordan hemen birkaç gün sonra kamuoyunu bilgilendirmek isteyen iTO Başkanı Osmanağaoğlu, hükümetin dış ticarette yaptığı hataları saptamak ve çözüm yolları aramak için bir komisyon oluşturduklarını belirterek "rejim yaz boz tahtasına döndü. ihracat için önce istikrar sağlanmalıdır. Özel sektörün vergi kaçırdığı ileri sürüıüyor ... bu kanaat değişmedikçe Türkiye'de hiçbir şey iyiye girmez, hiçbir şer yarına oturmaz"dedi. Behçet Bey, amacı belli olan kesime meydanı bırakmak istemiyordu. Arkasından iTO'nun deneyimli üyelerinden Mümtaz Rek, hükümetin merkeziyetçi olduğunu, bu anlayış ile ihracat yapılamayacağını belirtirken "tabancayı çektin mi kurşunu sıkacaksın, yoksa av kaçar. ihracat da böyledir. iş gelir o anda bitiremezsen, ne yapayım diye arkana dönüp sorarsan iş işten geçer" şeklinde konuştu. Yine deneyimlilerden Celal Umur, döviz kaçakçısı olarak muamele gördüklerini belirtirken, o çocuksu, durağan, saf temizliği ile sordu ... "aramızda kaçakçı gören var mı? Hiç döviz kaçırdınız mı? Özel sektörün çeşitli cephelerden hükümete saldırıya geçmesi ilgi çekti. Aldıkları kararları başbakana bildirmek nezaketini bile esirgeyen sol bakanlar, bu atakları cezasız bırakmamak için kolları sıvadılar. 85 RAiF ONGER TOBB BAŞKANı Yıpranan Sırrı Enver Batur'dan sonra, TOBB'da iki devre görev yapan Medeni Berk'in yüksek iş kesimleriyle olan ilişkisi nedeniyle özel sektörün haklarını savunmada yeterli olmaması, sesini yükseltememesi; yeni bir ismin gündeme gelmesini sağladı. . Büyük ağırlığı istanbul'da olan Türk özel sektörünün önemli firmaları ve genellikle yabancılarla ortaklık yapan grupların başkan­ ları, daha ikinci ayda ne olduğunu gördükleri sol dokegemenliğindeki kabine trin i. Erim Kabinesi'nin sol eğilimli bakanlarının Karma ekonomi sistemini Merkeziyetçiliğe döndüren Girişimleri, özel sektörde kan üyeleri ile mücadele edilmesi değişimine yol açtl.Genç Raif Onger, bayrağı taşıyan başkandI. gerektiği hususu üzerinde birleşirlerken, bu mücadeleyi sürükleyecek isim üzerinde de mutabakata vardılar. Yıllardır iTO'da başkan vekilliği yapan, TOBB delegasyonu içinde bulunan ve son yıllarda da TOBB Genel Kurul Divan Başkanlığı görevini yürüten Raif Onger, aranan kimliğe uyuyordu.Uzun yıllar TOBB'da başkan yardımcılığı yapan Şinasi Ertan'ın, izmir'de olayların uzağında olması, Şaban Gazioğlu'nun deneyiminin bulunmaması, Raif Onger ismini öne çıkardı. Birkaç günlük nabız yoklamasından sonra istanbul'un çıkardığı liste, iso ve istanbul Ticaret Borsası delegeleri ile Marmara ve Trakya guruplarının tam desteği, Karadeniz ve Doğunun kısmi katılımı ile TOBB'a başkan olan Onger'in kadrosunda şu isimler vardı: "Raif Dinçkök isO, Sezai Dıblan (Ankara Ticaret Odasl),Ömer Güris (Samsun Tic. Ve San. Odası) Şinasi Ertan (EBSO), Hüseyin Sungur (Bursa) Hasan Güven (izmir Tic. Borsasl),fehami Kuzeyman (Mersin Tic. Ve San. Odasl)Cemal Bilgin (Kayseri Tic. Ve San. Odası)" Dün bir, bugün iki derken, TOBB'un çiçeği burnunda başkanı Raif Onger'den hükümete bir rapor iletiidi. 10 Ağustos 1970 tarihli para operasyonunun etkileri giderilmeden alınan olumsuz önlemlerle son derece kritik bir noktaya ulaşan piyasaların rahatlatılması için siyasi istikrarın sağlanması ön şart olarak görülürken, hükümetin bu konuda hiçbir çaba harcamadığı ısrarla vurgulandı. TOBB'un yeni başkanının eleştirileri etkisini hemen gösterdi. Behçet Bey'den de nem kapan Hükümet, 26 Temmuz 1971 günkü Resmi Gazetede 86 yayınlanan genelge ile, TOBB'a son darbeyi indirdi. Hükümet, TOBB'un kalan kotalara da el attı. Bunun TOBB'a yıllık getirisi 10 milyon liraydı. Yine TOBB tarafından çıkarılan Sicilli Ticaret Gazetesi'nin de alınacağı söylendi. Bunun da TOBB'a yıllık getirisi 1 milyon liraydı. Osmanağaoğlu, ve Raif Onger'in arka arkaya yaptıkları ve kamuoyunda ciddi sarsıntılara yol açan Hükümetle ilgili açıklamalardan sonra, parasal açıdan özel sektörün en büyük tepe organmı boğmaya ça!ışan hükümetin, Odalar Birliği'ni kapatabileceği dahi konuşulmaya başlandı. Kartlar açılmıştı. Hür teşebbüs yaşam savaşı veriyordu. Bu havada bütün kozlar oynanacaktl. 2 Ağustos'ta toplanan TOBB yönetimi, 5 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı Sunay'a çıkarak, rejimin tehlikede olduğunu resmen iletti. Çankaya Köşkü zabıtlarına geçen bu şikayetler, hükümet içinde fırtınalar kopardı. CHP'nin yaramaz çocuklarının uydusu haline gelen kabindeki bazı isimler, Başbakan Erim'i özel kesime karşı sertleşmeye itiyorlar; ama başaramıyor­ lardı. ismet Paşa'nın yerine CHP'ye genel başkan olan Ecevit, seçim sonucu hayaliyle kendini başbakan görürken, ülkeyi bir an önce seçime götürecek tüm lega! ve illegal imkanları sonuna kadar kullanıyor, kabine içindeki anlaşmazlıkları olabildiğince körüklüyordu. dağıtımında iZiN VE DENETiM DÖNEMi BAŞLADI 12 Mart Muhtırası ve hükümet değişimleri arifesinde, sivillerin ve bazı devlet görevlilerinin de karıştığı bir sol ihtilalin bastmldığına ilişkin yayılan haberler yanında, yurttaki istikrarsıziık, ekonominin kaos içinde oluşu, tüm yatırımları, hatta ihtiyaç alım satımlarını bile durdurmuştu. Yurt içindeki yatırımların tek karar mercii olan Yatırımları Teşvik ve Uygulama Dairesi, beş aydan beri tek bir yatırım izni vermemişti. TOBB yönetimi kendine bağlı oda ve borsaların başkanlarını Eylül ayında istanbul'da topladı. Konu özel sektörün tepe noktası olan TOBB'un geleceği idi. Onger, "bir hükümet gelir, anlaşamazsınız, sizin elinizdeki imkanları alırsa güçsüz duruma düşersiniz. Şimdi olduğu gibi. .Birileri geldi TOBB'dan kotaları aldı, öbürü gazete imkanını ortadan kaldırdı. Aslında TOBB kota dağıtan bir müessese olmamalıdır. Geleceği olan, güçlü, temsil gücü yerinde bir yapılan­ maya ihtiyaç var"diyordu. ıstanbul'da 250 başkan çeşitli önerilerde bulundu. Aralarında sola sıcak bakan, hatta sol görüş!ü olan başkanlar bile, I.Erim hükümetine tepki doluydu. _ Onger, "hem sistemi merkeziyetçiliğe itiyorlar, hem de yatırım yapmıyor­ sunuz diyorlar. Siyasi istikrarsızlığın kol gezdiği bir ülkede yatırıma olanak var mı? Bunu soruyorsunuz, yanıt veremiyorlar."dedi. 250 iş adamından kimileri, boykot yapma çağrısında bulundu. Onger, "kamuoyu önünde kötü bir duruma düşemeyiz. Herkesin gözü üzerimizde. Anayasal haklar dışına çıkamayız" uyarısında bulundu. 250 başkan, Aralık ayında yeni önerilerle, Ankara'da buluşmaya karar verdi. Ama siyasi gelişmeler buna olanak sağlamadı. 1971 yılının temmuz ayında Bağ-kur tasarısı son şeklini alırken, hükümet, merkeziyetçiliğini simgeleyen yeni bir müessese ihdas etti. ithal mallarının ön 87 kontrolünü sağlamak, gırışme olur vermek ve daha sonraki aşamalarda denetlemek .için "Fiyat Tesçil Tetkik Dairesi" kuruldu. Tepebaşı Nergis Han'da çalışmaya başlayan kurum, onlarca personeli, büyük masrafları ile devlete yıllar boyu yükoldu. Çok ki bar, özel sektör ruhuna. uygun ,üst yönetim, yaptıkları işin çok saçma olduğunu kabul ettikleri halde, devlet görevlisi olmaları nedeniyle bu işi sürdürmek zorunaolduklan için üzüntü duyarlardı. Büronun başkanı ekonomist Ali Akad, çok sınırlı bir personelle, binlerce ithal malının menşeine indiklerini, güncel fiyatlarını saptamaya çalıştıkları belirtirken, "Kırk kişi bir delinin kuyuya attığı taşı çıkarmaya uğraşıyoruz" diyordu. Bu kurumun oluşmasından sonra, ıthalatçı sayısını azaltma eğilimi belirdi. Türkiye'de çok sayıda ithc;ılatçı olduğuna hükmeden ve bunU zarar!ı gören hükümetin solcu grubu, öncelikle ithalatçıda ihtisaslaşma arayacaktı! Arkadan yatırımlarla ilgili olarak Valiliklere genelge göndemfe devri açıldı. DPT, en ufak bir atölyenin açılmasının bile rapor edilmesini valiliklerden istedi. Sıkı bir kontrol, arkasından denetim dönemi, Türkiye'nin üzerine kabus gibi çöktü. Faruk Sükan "solcuların nefes alışlarını bile dinliyoruz"demişti. .. 1971 Türkiye'sinde ise kutsalolan mahremiyet ortadan kalkmış, .sol kesim, ipi özel sektörün boğazına dolamış, slkıyordu ... Sektör içinde bölünmenin yaşanmaması, çok önemli bir şans oldu. Bu da hür teşebbüsü n ayakta kalmasını sağladı. YAMAU BOHÇA YıRTıLDı 3 Aralık 1971 tarihinde 11 Bakan, 3. bölümün başında belirttiğimiz gibi Adalet Partili Mesut Erez'in, Erim tarafından kabineye alınması nedeniyle istifa ettLBuna daha sonra 3 bakan daha ilave oldu. Erim hükümetinin gitmesi, özel sektöre büyük bir mutluluk verdi. Dokuz aylık ilk, ama en büyük raunt kazanılmıştı. Derin ve rahat bir nefes alındı! Bu arada istanbul Ticaret Odası 25 Kasım'da seçimlerini yapmış, Meclis Başkanlığına Emir Sencer'i, başkan yardımcılığına Mahmut Sucuoğlu'nu getirmişti. Başkan Yardımcısı, muhalefetin liderlerindendi. Yönetim; Behçet Osmanağaoğlu, Mehmet Küçükdeveci,Celal Umur, Ömer Gazioğlu, Hasan Özer, Nuh Kuşçulu, ibrahim Hatipoğlu, ihsan Erez, Muhip işmen, Necati Tandoğan'dan oluştu. iTO'da kural yine işlemiş, bir kaç yıl sonra başkan olacak Nuh Kuşçulu, muhalefet mensubu olarak yönetime girmişti. Hasan Özer, ibrahim Hatipoğlu, muhalif grup mensuplarıydl. Hatipoğlu çok gençti ve gelecek vaat ediyordu. Hatipoğlu, iTO'nun deneyimli bir üyesi olarak halen faal hizmet veriyor. 88 Özel sektöre moral vermek için II.Erim Hükümeti'nin Ticaret Bakanı Naim Talu, istanbul'da Başarılı. ihracatçılar resepsiyonuna katılarak, gönül aldL(sağdan üçüncü) Talu o gece büyük sükse yaptı. Fotoğrafta, iso Başkanı Ertuğrul Soysal (solda) Tekstilci Muhittin Gençarslan (soldan dördüncü) arkasında yaş meyve ve sebze ihracat kralı Yaşar Ünal, anımsayabildiğimiz isimler oldu. EN RAHAT EDilEN DÖNEM· i. Erim Hükümeti'nde yer alan sol eğilimli üyeleri temizleme operasyonu olarak da yorumlanan zorunlu istifalardan sonra, Cumhurbaşkanı Sunay'ın yeniden; Erim'e hükümeti kurma görevi vermesi bekleniyordu. Öyle de oldu. 12 Aralık'ta Erim ikinci kabinesini açıkladı. Özel sektörün çok tuttuğu Naim Talu yeniden Ticaret Bakanı, Sait Naci Ergin Maliye, Mesut Erez ise Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak kabinede görevaldılar. Naim Talu, güven oylamasından hemen sonra ,büyük destek aldığı istanbul Ticaret Odası'nı ziyaret ederek; başarılı ihracatçılar ödül törenine katıldı. Talu'ya basın ve özel sektör büyük ilgi gösterdi. ~esepsiyona katılanlar onunla fotoğraf çekiştirmek için büyük çaba harcad!. Kürsüye davet edilen Talu, yepyeni bir dönemin açıldığını belirterek ihracatçıların döviz getirici bütün istemlerinin yerine getirileceği vaadinde bulundu. Çok kısa süren ii. Erim Hükümeti'nin görev süresi içinde, Ticaret Bakanı Naim Talu'nun olağanüstü çabalarına, diğer bakanların da katılmaları sonucu, özel sektör için mükemmel bir çalışma ortamı yaratıldı. BAG-KUR işi BiTTi sermayenin gelişini teşvik etmek için, iştirakte yüzde 51 yerli ortak sayısının aranmasını kaldıran hükümet, yabancı sermayenin iştirak payını da vermeyi taahhüt etti. Hükümet, özel sektörün geleceğini güvenceye alan ve istanbul Ticaret Odası tarafından yıllar önce gündeme getirilen Bağ-Kur projesini, 27 Mart 1972 yılında başlattı. Özel sektör için çok önemli olan bu gelişme "yeni bir devri n başlangıcı" olarak yorumlandi. Yabancı 89 Bağ-Kur'un ilk Genel Kurulu, Ali Rıza Uzuner'in konuşması ile çalışmalara Bu tarihi anı bakan "Türkiye Cumhuriyeti pınl pınl bir anıtı daha açtı, ne mutlu"dedi. Başbakan Nihat Erim, gönderdiği mesajda "Bağ-Kur sosyal siyaset tarihimizde yeni bir dönemin başladığına işarettir. Türk milletine hayırlı olsun" ifadelerini kullandı. istanbul Ticaret Odası, 6 Kasım'da Bağ-Kur Bürosunu açtı. Türkiye çapında 2 milyon Bağ-Kurlunun büyük bir kısmının istanbul'da çalışması nedeniyle, büro geniş çalışma olanakları ve personel ile donatılmasma rağmen, yığılmaiar önlenemiyordu. Büro takviye edilirken, başvuru süresinin 31 Ocak 1973'e çıkarılması için yapılan uyarı yerinde bulundu. 1972 umutla gelmişti. Herkes, iyi şeyler olacağını hissediyordu. Siyasete yerieşmeye başlayan istikrar nedeniyle, yatırım hacminde kıpırdanma başladı. Ayrıca 1972'nin ilk dört ayında, bankalara yatan tasarruf mevduat hacminde de artış gözlendi. 1972 yılının hükümet açısından en olumsuz kararı, 25 Ekim 1972 tarihli olanıydl. Hükümet yayınladığı tamimle: son üç yılda ithal edilen makine, motor, yedek aksamlarla ilgili istihsal vergileri farkını defaten talep etti. Ama burası Türkiye idi. Halka mutluluğu çok gören zihniyet, kendi bakanları azalan, sol düşüncenin egemen olmadığı kabineye istifa yolunu gösterdi. Kuruluşundan beş ay sonra, 19 Nisan 1972'de ILNihat Erim Kabinesi de istifasını Sunay'a sundu. ismet Paşa CHP'nin başında iken, ondan izin alıp hükümeti kuran Nihat Erim, Ecevit'ten gelen talimatla kabineyi bozdu. Anlaşılıyordu ki, CHP, ii. Erim Hükümetinin başarılı olmasını istemiyordu. 22 Mayıs 1972 yılında Kabineyi kurmakla görevlendiriien Başbakan Ferit Melen, Ziya Müezzinoğlu'nu Maliye Bakanlığına atarken, Naim Talu ve Mesut Erez aynı görevde kaldılar. TOBB Genel kurulunda büyük bir sürpriz yaşandı. TOBB'un genç, mücadeleci başkanı Raif Onger, başkanlığa seçilemedi. Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı Sezai Dıblan'ın listesi seçimi kazandı. istanbul Sanayi Odası'ndan Raif Dinçkök dışında, yeni TOBB yönetiminde istanbul'dan kimse yoktu. izmir, Ankara başta olmak üzere Anadolu birleşmiş ve istanbul'u silmişti. Bunu açık bir rekabet havası içinde değil, içten içe geliştirilen bir kulis çalışmasıyla gerçekleştirmişlerdi. O güne değin genellikle konsensüsle seçilen TOBB yönetimlerinde, rakip bir listeden başkanın haberinin olmaması pek düşünülemezdi. Onger'in bir yıl içinde elde ettiği başarıyı devam ettirme olasılığı büyüktü. Bu da istanbul'un TOBB'da hakimiyetinin daha uzun yıllar devam etmesi demekti. TOBB'u istanbul hakimiyetinden çıkarmak isteyen Ankara, izmir gibi illerin öze! sektör başkan­ Iannın anlaşması ile başarılı bir yıl geçiren Raif Onger'in karşısına seçim günü çıkarılan liste ile sonuca gidildi. Zaten sorunların büyük bir kısmı halledildiği için, istanbul'a Raif Onger'e, Osmanağaoğlu'na ve istanbul ekibine gerek de yoktu! Gelen Başkan, dikensiz gül bahçesinde oturacaktl. 1972 yılı sonbaharına girerken, siyaset hareketlendi. Mecliste Naim Talu için, CHP gensoru istedi. Sebep, Talu'nun destekleme fiyatlarını düşük tutbaşladı. 90 masıydl. Koç başta olmak üzere, ülkenin ileri gelenleri, siyasi istikrarı bozucu gelişmelerden kaçınılmasını öğütlediler. Özel sektör, Türkiye'nin son 12 yılda gördüğü en çalışkan Ticaret Bakanı olan Naim Talu'nun görevde kalması için eylemler gerçekleştirirken, CHP merkezine anlamlı mesajlar gönderildi. Kamuoyunun bu baskısı üzerine Ecevit, Talu ile ilgili gensoruyu geri aidırdI. Ama görünüm, fırtınadan önceki sessizliği andırıyordu. 4 Kasım'da ısmet Paşasız kalan CHP'nin Parti Meclisi kararı ile Genel Başkan Bülent Ecevit, CHP'nin Melen Hükümetinden desteğini çektiğini açıkladı. Siyaset yeniden toz dumandI. Melen, "güven oyuna sahip olan hükümetimiz fiilen ve hukuken devam etmektedir" dedi. CHP'li bakanlar kabineden istifa etmemişlerdi. Ecevit daha ileri gitmenin, hükümeti düşürmenin CHP için olumsuzluk yaratabileceği hesabında olmasına rağmen, Melen hükümetinin kısmi başarısı ile huzursuzlaşıyordu. çeşitli CUNTA VERiNE SELEKSivON KOMITESiı 5590 Sayılı yasaya göre, üç yılda bir yapılmakta olan genişletilmiş oda ve borsa seçimleri 1972'de yenilenecektL Kasım başında meslek komitelerinin listeleri asıimaya başlandı. 12 Mart Muhtırasını veren ve tarihimize Cunta olarak geçen orgeneraller topluluğu ile karışmaması veya onlara karşı bir saygısızlık ifadesi gibi algılanmamasi için, istanbul Ticaret Odası'nda on yıldan beri var olan Cunta, adını Seleksiyon Komitesi olarak değiştirdi. istanbul Ticaret Odası'nın 1972 yılında 39 bin üyesi vardı. Bunların yüzde otuzu meslek komiteleri için oy kullanmaya gelirdi. Muhalefetin örgütlü ve sıkı çalışması sonucu, bu rakam 1972 seçimlerinde biraz daha arttı. Muhalefet genellikle iktidarın kilit taşları olan isimlerin mensup oldukları meslek komitelerinde yoğun bir çalışma yaptı. Ama pek başarılı oldukları söylenemezdi. BEHÇET BEVE SON BiR SENE Geçen dönem, Odalar Birliği'ndeki oluşumlar nedeniyle Sım Enver Batur'u yönetimden uzaklaştıran Cunta, (Seleksiyon Komitesi) elit tabakanın sesini dinleyerek Odalar Birliği'nde başarılı olan Raif Onger'i Behçet Bey'im yerine düşünmüştü. Raif Bey'e bunun doğruluğunu sorduk. "Behçet Bey görevi bırakırsa, başkanlığa talip olurum ... ama devam ederse karşısına çıkrnam. Bu bizim geleneğimizde yok" dedi. Seleksiyon Komitesi, yönetim kurulu seçiminden önce Pera Palas'ta özel sektör camiasının ileri gelenlerine yemek verdi. Toplantıya katılanlar, Behçet Bey'in özel sektöre olan büyük hizmetlerinden söz ederek onu yüceltirken, Seleksiyon Komitesinden uyarıcı almamalarını, kararı Behçet Bey' bırakmalarını istedi. Behçet Beyolgun, anlayışlı bir yöneticiydi. 10 yıl uzun bir zamandı ve Türkiye fevkalade zor yıllardan geçmişti. Yıpranmamış, ama yorulmuştu. Dinlenmenin kendisi için de yararlı olacağına karar vermişti. Ayrıca sağlık problemleri de vardı. Ancak 1973 yılında Milletvekili genel seçimleri olacaktı. . 91 Oda'nın, camianın kendisine ihtiyacı olabileceğini düşünen Seleksiyon Komitesi, kendisinden bir yıl daha görevde kalmasın rica etti. 1972 büyük seçim yliı olduğu için meclisin yüzde 40', değişmişti. Yeni seçilen Meclis üyelerinin adresleri, telefonlan sekreterlikten alındı. Yenileri de dahil, meclis üyelerinin büyük bir kısmı, eşleri ile beraber 29 Kasım'da Bebek Maksim Gazinosunda, Seleksiyon ı<omitesi'nin davetlisiydi. Burada, bir gün sonra yapılacak seçimde Ticaret Odası'nı yönetmeye talip olanlar, yeni üyelerle tanıştınldL 29 Kasım'da yapılan seçimde Behçet Bey'in başında olduğu liste tulum çıkardı. Meclis Başkanlığı'na ise yine Emir Sencer ve Başkan Vekilliğine Mahmut Sucuoğlu getirildi. 1972 yılı seçiminde yönetim şöyle oluştu: "Behçet Osmanağaoğlu, Celal Umur, Mehmet Küçükdeveci, Raif Onger, Ömer Gazioğlu, Salih Binbay, ıhsan Erez, Mustafa Kopuz, Muhip işmen, Necati Tandoğan, Merih Şamil." 1971 yılı seçimlerinde idealistlerden yönetime giren Nuh Kuşçulu ile Hasan Özer bu kez dışarıda kalırken, Nazmi Akın 66 oyla muhalefetten en fazla oy alan isim oldu. Bu arada istanbul Ticaret Borsası Başkanı Nejat Basmacı, Seleksiyon Komitesi'ne rest çekerek tayinle yönetime girmeyeceğini, önceden düzenlenen listelerle seçilmek istemediğini söyledi. Osmanlı Bankası'nın çalışma müsaadesinin uzatılmama kararı ve istanbul Defterdarlığı'nda çıkan yangın, 1972 yılının ilgi çeken son gelişmeleriydi. Yangında kontrolörlük, teftiş heyeti, defterdarlık bürosu, makam odası, veraset, gider, vasıtasız vergiler bölümleri külolurken, yangının çıkış nedeni elektrik kontağına bağlandı! Yanan dosya sayısının mali portesi için, Maliye Bakanlığı bile yeterli bir açıklama yapamadı. SEçiME ENDEKSLi YIL:1973 1973 ilerledikçe, 1972 yılı sonuçları da gelmeye başladı. 1972'nin kargaşalı günlerine rağmen, dış ticaretle ilgili olarak gelen veriler Türk özel sektöründeki özveriyi, çalışma dinamizmini ortaya koyması bakımından önemli bir ölçekti. ithalat, 1971 'e göre yüzde 34 artarak 1 milyar 562 milyon dolara, ihracat ise yüzde 30 artarak 884 milyon 989 bin dolara çıkmıştı. Pamuk 191.3 milyon dolarla ilk sıradaydı ve Türkiye'nin sınai ürün ihracatı diye, istatistiklere geçmiş bir bölümü yoktu. Türkiye'de organize sanayi bölgelerinin gerekliliği ilk kez 1973'de konuşmaya açılırken, bu konuda DPT'ye projelendirme görevi verildi. Yıllardan sonra ilk kez, özel sektörün içine sindirebildiği bir ithalat rejimi yayınlandı. Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu, kamu kesimindeki israfın önüne geçilmesi gerektiğine dikkati çekerken, bunun devlet giderlerini dengelernede yararlı olacağını savundu. Müezzinoğlu, fiyat artışlarının hareketlilik kazandığını da vurgularken, yılın ilk iki ayında yüzde 12 gibi bir seviyeye ulaşmasını tehlikeli bulduğunu da söyledi. Bir torba çimento 20 liraya yükselirken, inşaatların 92 çimento kadar önemli ham maddesi demir bulmak imkansızdı. Otomotiv yedek parçaları da giderek kayboluyar, fiyatları artıyordu. Gıda maddelerinde kendi -kendine yeterli ülkelerden birisi olan Türkiye, yanlış tarım politikaları sonucu pirinç ithal etmeye başlamıştı. Kü!çe altının gramı 40 liraya çıktı. Alman Markı iki kez revalüe edilerek serbest piyasada 550 kuruşa satılıyordu. Hükümet Alman Markı'nın resmi kurunu alış 525, satış 535 kuruş olarak açıkladı. Efektifte satış 540 kuruş olarak saptandı. Dolarda dünya piyasalarında meydana gelen çalkantılar, Türkiye'nin Ortak Pazarla da olan ilişkileri yanında ihracatının önemli bir kısmının Almanya'ya yönelik bulunması, dolar sahasından çıkılması görüşlerini gündeme getirmeye başladı. 1970'li yıllar, çalışmaya giden işçilerimiz nedeniyle de Alman hayranlığının öne çıktığı dönemler olarak anımsanır. DPT, 1973 yılında tedavüldeki para tutarını 3 milyar 700 milyon lira olarak açıkladı. Döviz rezervi ise 1 milyar 600 milyon dolardı. Bu dönemde karşılıksız çek olayları artmış, çekie alışveriş piyasaların korkulu rüyası olmuştu.Özel sektörün de, önümüzdeki beş yıl içinde 123 milyarlık yatırım yapacağı hesaplanmıştL Bu arada Ticaret Bakanı Naim Talu, verdiği sözü tuttu ve şubatta ihracatta Vergi iadesi Genelgesi yayımlandı. Yüzde 5 ile 35 arasında değişen oranlar, ihracat kesimi için soluk aldırıcı oldu. Tekstil sanayiindeki gelişmeler, yakın gelecekte sektörün ihracata başlayacağını gösterdi. istanbu!'da arka arkaya yapılan moda festivalierinde ürünlerimiz sergileniyor ve büyük beğeni kazanıyordu. Bütün bu güzel gelişmeler yanında, yatırımcıyı, enerji yokluğu düşündürüyordu. Elektrik kısıntılan uzuyordu. Günümüze kadar uzanan yaz saati uygulaması 1973 yılında düşünülmeye başlandı. 1973 seçim yılıydı. Melen Hükümeti önemli hiçbir projeyi ele almıyor, rutin işler yapılıyordu. Özel sektörden de hükümete iletilen bir şey yoktu. Türkiye 1973 yılı ekim ayında yapılacak seçimlere kilitlenmişti. 28 Mart tarihinde yedi yıllık görev süresini tamamlayan Cevdet Sunay, Cumhurbaşkanlığından ayrılıyor, 6 Nisan'da üç partinin oylanyla Fahri Korutürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 6. Başkanı oluyordu. Başbakan Ferit Melen, hükümetinin istifasını Korutürk'e sundu. Cumhurbaşkanı, Naim Talu'yu hükümeti kurmakla görevlendirdi. 26 Nisan'da güvenoyu alan Talu hükümetinde, Sadık Tekin Müftüoğlu Maliye, Ahmet Türker Ticaret, Nuri Bayar Sanayi ve Teknoloji Bakanı oldu. Türkiye'yi beş ay sonraki seçime bu hükümet götürecekti. iTO'OA SIKINTILI DÖNEM 1973, Türk özel sektörüne önemli hizmetler vermiş iki liderin vefat yılı oldu. Lastik konusundaki deneyimleri ile ülkede bu sanayiinin kurulmasına öncülük eden Türk Pirelli Genel Müdürü Emir Elagöz 12 Şubat, Türk eczacıiığının büyük ismi sektörün duayeni Ferit Eczacıbaşı 18 Nisan'da vefat ettiler. Hükümetle ilişkilerini iyi bir düzeye getiren özel sektör kurumları, gergin 93 ortamlardan sıyrıldıktan sonra kendi içine döndü. istanbul Ticaret Odası da bu kurumlardan birisi oldu. Bir müddetten beri buzdolabına kalkan konular yeniden gündeme taşınırken, son gelişmelerle ilgili olarak Mecliste açılan müzakereler sırasında tatsız olaylar yaşandı. Mayıs ayında yapılan Odalar Birliği seçimini, karşısında hiçbir liste olmadan ikinci kez kazanan Sezai Dıblan'ın başkanlığını yaptığı yönetimde istanbul Ticaret Odası'ndan tek bir temsilcinin bulunmaması, Oda Meclisi'nde eleştirilere yol açtı. Ankara'da TOBB genel kuruluna giden delegeler yönetim ve muhalefetten seçilmişti. Yalanlanmayan ve Mecliste de anlatılan bir iddiaya göre, seçimden bir gece önce istanbul grubu liste çıkarmama kararı aldı. Çünkü gelişmeler Dıblan'ın kazanacağını gösteriyordu. Ancak Dıblan, istanbul Ticaret Odası için TOBB yönetiminde iki sandalye ayrıldığını belirterek isimlerin hemen bildirilmesini istemişti. iTO'nun TOBB delegeleri o gece iki isim üzerinde anlaşamayınca, Dıblan iTO'nun kotasını Anadolu'ya dağittı. Bu yüzden Dıblan'ın yönetimine iSO'dan sadece Raif Dinçkök girmiş, iTO yönetirnde temsil edilmemişti. ANADOLU'YU TANıYAlıM TOBB Genel kurulunun Behçet Bey'in yokiuğuna tesadüf etmesi de bir şanssızlık olarak nitelenebiiiL isviçre'ye ameliyata giden başkana vekalet eden başkan yardımcısı Celal Umur'a, olayın gündeme geldiği haziran ayı Oda Meclisi'nde büyük eleştiriler yapıldı. Şükrü Çarşıbaşı, Anadolu'nun iro'yu yanlış tanıdığını, Düka'lık yakıştırması üzerine iTO yönetiminin kendisini Anadolu'ya anlatamadığını, bunda yönetimin pasif davranmasının etkili olduğunu belirterek, "TOBB'da seçimden bir gece önce Celal Bey inat etmeyip bizimle (muhalefetle demek istiyor) konsensüs sağlasaydı, şimdi TOBB yönetiminde iki isim iTO'nun olacaktı. Ama hep kendilerini öne çıkarmak istedikleri için ikinin birini biie alamadık" dedi. irO'nun TOBB delegelerinden Nazmi Akın'ın olaya teşhisi ise daha gerçekçi oldu: Bazı illerimizdeki odalar, istanbul Ticaret Odası ile Anadolu odalarının ve borsalarının arasını açacak girişimleri gündeme getirip gelişmeleri körüklüyorlaL Onların tutumu yüzünden Anadolu istanbul'a, menfaatçi-çıkarcı gözü ile bakıyor. Yapacağımız temel işlev Anadolu'ya kucak açmak olma!ıdır. Felsefemizi bunun üzerine kurmalıyız. Biz özel sektör olarak bir bütünüz. istanbul-Anadolu diye bir aymma gidersek bölünürüz." iTa Başkan Vekili Celal Umur, bu eleştirilerden kendine bir pay çıkarma veya bu eleştirilere tahammül edemerne nedeniyle görevinden ayrıldı. Yedekten Kapalıçarşı esnafının temsilcisi Oktay Aslan yönetime girerken, TOBB'un iki devre önceki Başkanı Raif Onger, yönetim kurulu başkan yardımCiSI seçildi. Bunun yanında Meclis, Nisan toplantısında on yıldan beri genel sekreterlik görevini yürüten ismail Hüsrev Tökin'in bir yıl daha çalışmasını onayladı. _LL 94 KURA iLE YURT DIŞI istanbul Ticaret Odası'nda muhalefet ile yönetim arasında sorunlar yaşanacağı meclis toplantısında ortaya çıkmıştı. 1973 yılında giderek güçlenen muhalefet, yurt dışı seyahatlere aynı isimlerin gitmesini eleştiri konusu yaptı. Mayıs ayında Rio de Janerio'da Milletlerarası Ticaret Odaları'nın toplantısı vardı. Saatçiler Meslek gurubundan Nihat Parker ile Kimyevi Maddelerden Nevzat Sayıner, dış gezilerde kura usulüne gidilmesini önerdi. Meclisin öneriyi benimsemesi sonucu kura çekildi. Faik Üstar, Sadi Sanver, eski başkan Sırrı Enver Batur, Rüştü Şahin ve Hüseyin Başarır'dan oluşan beşli Brezilya'ya gitti. şubat ayı UMUMi MAGAZALAR Yıl içindeki en üzücü gelişme, Umumi Mağazalarla ilgili olanıydl. bir rejim olan demokrasinin tüm kurallarının her zaman işletilmesi gerektiği, bu olayla bir kez daha ortaya çıktı. Projenin mimarı olan istanbul Ticaret Odasl,Umumi Mağazaların kurulmasında en önemli paya sahipti. Bir A.ş. haline gelen kurumun yüzde 52 hissesine sahip olan iTO, yönetim kurulunda yüzde 26'lık bir oranda üç oda meclisi üyesi ile temsil ediliyor ve iki murakıbı bulunuyordu. iTO Meclisi'nde ilk sertleşme, Umumi Mağazalarda görevli beş iTO temsilcisinin maaşları dışında, 1972 yılında 88 bin lira temettü almaları oldu. Muhalefet bu paranın ödenip ödenmediğini sordu; ödenmişti. Mecliste bulunan 5 temsilciden üçü, temettüleri huzur evlerine bağışladı. Birisi, "ben meclise değil maliyeye hesap veririm"dedi ve istifa etmedi. Aslında olayın meclise getiriliş nedeni, temettülerle ilgili değildir. Hatta Muhalefet liderlerinden Refik Sunol "arkadaşlar ... ananızın ak sütü gibi helal olan bu paraları niye huzur evine bağışlıyorsunuz? Bunlar sizindir. Burada mesaiyi siz veriyor ve ücretini alıyor­ sunuz. Olayın temeli, aldığınız paralar değildir, sistemin yanlış kullanı!masıdır" dedi. Muhalefet, iTO yönetimini, Umumi Mağazalar idare heyeti ve murakıp seçiminde hatalı davranmakla suçladl. Yönetim, iki hukukçunun mütalaasına rağmen, üç yönetim, iki denetim kurulu üyesinin seçimini yapmıştı. Oysa bu üyeleri meclisin seçmesi gerekiyordu. Müzakerelerin uzaması nedeniyle çoğunluğun kalmadığ! bir oturumda Meclis Başkanı Emir Sencer oylama yaptırdI. Umumi Mağazalara tayini yönetim yapsın diyenler 47, meclis görevlendirsin diyenler 41 çıktı. Bir muhalif üye başkana bağırdı: "Yine yanlış Katılımcı yaptınız!" Ve muhalefet olayı Danıştay'a götürdü. 7. Daire, yürütmeyi durdurma verdi. Yönetimin Umumi Mağazalara atadığı üyeler, esas kararın da bu yönde olacağını tahmin ettiklerinden, ileride maddi kayıplara uğramamak ve kurumu da zarara sokmamak için, bir temsilci hariç, istifa yolunu seçtiler. Umumi Mağazalar olayı böyle kapanırken unutulmayan bir olayoldu. Oturumlar sırasında Hasan Özer'in eski dilde bir kelime kullanması ve bunun iyi anlaşılmaması yüzünden meclis üyeleri birbirine girdi. Özer konuşmasının bir kararı 95 yerinde iltibas (anndırma) dedi; yönetim bunu iltimas anladl. .. Konuşmada, idarenin bazı üye!ere iltimas yaptığı izlenimi doğmuştu. Sabahattin Tamer başta olmak üzere, bir kısım meclis üyeleri Hasan Bey'in üzerine yürüyünce muhalefet de ayaklandI. Olay sonra anlaşıldı ve karşılıklı özürler dilendi. Bu oturumu hayatta olan eski üyelerin anımsadığını ve bu satırları okurken tebessüm ettiklerini görür gibiyim. POliTIKAYA KURBAN EDILEN YILLARi CHP 14 Ekim seçimlerinde en fazla oyu alan parti oldu. Fakat iktidar olabilmek için bir başka partinin desteğine ihtiyacı olacaktı. Bu Bozbeyli'nın Demokratik Partisi veya Erbakan'ın başkanı olduğu Milli Selamet Partisi idi. Yapılacak seçimler nedeniyle Ferit Melen gibi, Talu hükümetinin de pasif davranması ile geçen 1973 yılını izleyen 1974'de, özel kesim, hükümet kurulması ve hükümet bunalımlanna kilitlenirken, bankalardan 4 milyar lira çekilmesine yol açan Kıbrıs olayları, kimsede efor bırakmadı. ismet Paşa'nın "bu arkadaşı iyi izleyin!" tavsiyesinde bulunduğu Ecevit'in ikircikli demeçieri, özel sektör kurmaylarınca mercek altına alındı. Genellikle Halk Sektörü deyimi, incelemenin temel unsurunu oluştururken, bunun devlet kapitalizminin değişik bir versiyonu olduğu anlaşıldı. Herhalde MSP ile bu konuda anlaşma sağlandığı için, Erbakan da bu deyimi benimsediğini çok sık duyurdu. Yüksek Seçim Kurulu'nun resmi sonuçları açıklaması ile beraber Naim Talu, hükümetinin istiı<asını Cumhurbaşkanı Korutürk'e sundu. CHP, AP'den ayrılan Demokratik Parti ve MSP, oylarını önceki seçimde 356 milletvekili çıkaran AP'den almışlardı. Çünkü üç partinin artıları, AP'nin aylan kadardı ve AP 100 milletvekili kaybetmişti. Seçimin üzerinden iki ay geçmişti; ama ortada hükümet yoktu. Oysa 1974'ün iyi bir yılolmayacağını bütün dünya konuşuyordu, 1929 yılına benzer bir krizden bile söz ediliyordu. Genellikle fiyat artışlarının hızlanacağı endişesi vardı. Petrol üreten ülkeler, 1974 teslimatlannda fiyatları yüzde yüz artırmışlardı. Hükümetin olmaması, acii önlemler alınmasını engelliyordu. Talu hükümeti haklı olarak hiçbir konuda sorumluluk aimak istemiyordu. Ama günlük işleri döndürmek için yine de önemli kararlar vermek zorunda kalındığı da görülüyordu. Kurlardaki dalgalanmalar nedeniyle liret ve sterlinle ihracatın yasaklanması, veya yokluğu çekilen malların ithalatı, bunun uygulama şekii gibi konularda Talu hükümeti gerekeni yaptı. ingiltere, ırlanda ve Danimarka'nın AET'ye üyeliği nedeniyle, mevcut anlaşmaların bu ülkelerle de yapılacak ticarette 1 Ocak 1974 tarihinden sonra uygulanması için hazırlanan anlaşmaları imzaladı. Ayrıca, bir iyi niyet çabası olarak, gelecek hükümete bırakılmak üzere, 1974'de çıkması olası mali kriz için bir dizi önlemler rapor haline getirildi. Türkiye'nin kısa vadede tarım, hayvancılık ve ormancılık alanında üretimi hızlandırarak, ihracata ağırlık vermesi gibi hususlar bu raporda yer aldı. Talu hükümeti Ecevit'in kuracağı hükümete, 2 milyar dolar döviz rezervi 96 bırakıyordu. 1974'de yüzde 21 artacak olan yatırımlann tutan 1973 fiyatlarıyla 66 milyar 860 milyondu. Özel yatırımlar ise yüzde 14.5 artarak 39 milyar olacaktı. Hükümet kurulmasının uzaması, istanbul Sanayi Odası'na yıllarca başkanlık yapan ve Kasım 1973 seçimlerinde de yerinde kalan Ertuğrul Soysal'ın istifasını hazırladı. Soysal, Korutürk'ten gelen "nasıl bir hükümet isterdiniz?" şeklindeki soruyu, 1974'ün krizli bir dönem olacağını da düşünerek "CHP+AP en idealolanı" şeklinde yanıtlamıştı. Bu öneri istanbul Sanayi Odası yönetim kurulunda fırtınalar kopardı. Soysal, bunca yıllık başkanlıktan sonra bu öneriyi yapmakta bir sakınca görmediğini belirtirken, muhalifleri, böyle bir ortaklıkta Soysal'ın, AP kontenjanından senatör veya dışarıdan kabineye Sanayi Bakanı olarak girebileceği ihtimaline bağlayınca, yılların başkanı istifasını vermek zorunda kaldı. Ertuğrul Soysal'ın düşüncesi hayata geçmiş olsaydı, Türkiye en az 20 yıl kazanacak, ülkede kardeş kanı akmayacak, müreffeh bir Türkiye yaratılmış olacaktı. 1990'dan sonra CHP, AP ile oluşturduğu ortaklikla pek çok şeyi kökünden çözüme kavuştururken, 1974'den sonra geçen yıllara yanmamak mümkün olmuyor. Nihayet 15 Ocak 1974 tarihinde CHP, MSP ile anlaşınca Korutürk, hükümeti kurma görevini Ecevit'e verdi. Deniz Bayka!(CHP) Maliye, Fehim Adak (MSP) Ticaret Bakanı, Korkut Özal(MSP) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na getiriimişlerdi. Seçimden 3 ay sonra kurulan ve 235 kabuloyu alan CHP+MSP Koalisyonu'nun, hükümet programında yer alan aracısız bir ekonomik düzen ve halk sektörü deyimleri özel sektörün ilgisini çekmişti. Bunların ne anlama geldiğini bizzat Ecevit'ten öğrenmek için Ankara'ya seferler düzenlendi. Bunlardan birisinde, zamlara karar verecek ön komitenin kaldırılması başbakandan istendi. Demirperde ülkelerinde bile olmayan bir sistem, Türkiye'de yürürıükteydi. Zam yapacak firma talebini illerde kurulu ön komiteye bildirmek zorundaydı. Komite olur kararı verirse zam yapılabiliyordu. Yayınlanan bir genelge ile "iki ay içinde yanıt alamayan zam tekliflerinin yürürlüğe girmesine" olanak tanıdı. Ecevit kendisini ziyaret eden heyetlere, özel sektöre güvendiklerini vurguluyor, halk sektörü için, "özel ve kamunun gidemediği yerlerde halk birikimlerinin devreye sokulması ile oluşacak sektör" ifadesini kullanıyordu. CELAL UMUR'DAN EKONOMi DERSi Ama özel sektörün kulağına kar suyu kaçmıştı bir kere. ıTO'nun Çelebi görünüşlü, kibar Başkanı Celal Umur, 29 Mart 1974 tarihinde Ecevit'e gönderdiği raporda, hükümet programında özel sektöre ters gelen, karma ekonomi ilke ve prensipleri ile bağdaşmayacak hususlara dikkat çektikten sonra, genellikle aracısız düzen ve halk sektörü deyimlerini tahlil ediyordu. Bir ekonomi dersi niteliğindeki bu raporla başkan, başbakana ekonomi ilmini bilmediğini anlatıyordu: * AraCıSiZ ekonomiye günümüzde rastlanamaz. Mal 97 yokluğunun yaratılmasında aracının menfaati olamaz. Aracı mal varsa iş yapar. Mal arzının artması, yoklukları ortadan kaldırır. Malolmaması nedeniyle fiyatlarda meydana gelen artışı hür teşebbüsü n vurgunculuğuna bağlayamazsınız. Ekonomi ilmi, sömürü, vurgun ve aşırı karları inkar eder. Eğer bir sektörde bunlar varsa, orada rekabet yoktur, tekeller vardır. Piyasa düzeni tekelleri hiç kaldırmaz. Aracılar ayrıca, yurdun çok geniş alanlarında hizmet görerek mal akışını sağlarlar. Fiyat artışlarım önlemek istiyorsak, mal arzını artırıcı önlemler almak gerekir. *Herkese fırsat eşitliği adil bir biçimde dağıtılırsa, adı ne olursa olsun, her türlü teşebbüs bizim için geçerlidir. Yeter ki, sektörlere adil davranılsın, fırsatlar eşit dağıtılsın. Pek çok kurum Başkanı koalisyon hükümetini izlemeye alırken, istanbul Odası, hükümetle ilgili noktayı koymuştu. Her sabah müphem, sonunun varacağı belirsiz demeçlerle uyanan ülkede, koalisyon hükümetine ilk başkaldıran kuruluş iTO oldu. Ecevit, "sermaye birikimlerinin üretici halk topluluklarının elinde olması sağlanacak" sözlerini söylediği Ziraat Odaları Birliği'nin 10. Genel Kurul toplantısında bir konuşmacı da şu tahlili yaptı: Hükümetin devam etmesi ilke olarak önemlidir. Ama iki parti arasındaki siyasi görüş farklılıkları, koalisyonun yakında biteceğini gösteriyor. Haziran'ın sonlarına doğru hükümet, yapacağı Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle döviz ve TL.'de stok yapılmasını Hazineden istedi. Piyasada dolaşan banknot hacmi altı ayda aynı kaldı. Ocak 1974'de 25.2 milyar olan hacim, Haziranda 0.2 milyar artarak 25.4 milyara ancak ulaştı. Piyasalar likidite krizine girmiş, bütün işler durmuştu. iTO fedakarlıkların da eşit dağıtılmasından yanaydl. Özel kesime verilecek 6 milyarlık kredi biraz olsun rahatlama sağlayacak, çarkları döndürecekti. Başbakan buna yanaşmadı. Ama bir kaç gün sonra, üretici birliklerinin ürün alımları için 50 milyar lira ayrıldığı açıklandı. Ticaret nereye BEHÇET BEY'SiZ YÖNETiM 1973 Milletvekili Genel Seçimlerini verirken, iTO'daki kan değişimini daha sonraya bıraktık. Geçen yıl kararlaştırıldığı gibi, Behçet Osmanağaoğlu, 14 yıllık yönetim kurulu başkanlığından sonra 26 Kasım 1973 yılında yapılan yönetim kurulu seçiminde sağlık nedenleriyle adaylığını koymayacağını açıkladı. Raif Bey mi, Celal Bey mi derken, Celal Umur iTO'nun yeni başkanı oldu. Ancak Osmanağaoğlu, iKV, Umumi Mağazalar Başkanlığı gibi ıTO ile ilintili görevlerini sürdürdü. 98 BEHÇET BEY ARTiK YOK! 1 Aralık 1973 tarihinde görev bölümünden sonra çekilmiş olan bu fotoğrafta yer alanlar: Ayaktakiler soldan itibaren: ismail Hüsrev Tökin (Genel Sekreter), Oktay Aslan, Mustafa Kopuz, Tarık Şehmen, Kemal Arar, ismail Özaslan (Genel Sekreter Yardımcısı), Ahmet Karafakıli.. Oturanlar: Kemal Yarar, Mehmet Küçükdeveci (Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı), Merih Şamiı (Meclis Başkan Yardımcısı) Celal Umur, Raif Onger (Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı) Ömer Gazioğlu, ismail Göksu. (Meclis Başkanı Emir Sencer bu karede yok.) SAYGıDURUŞUNUiHLAL TOBB'da çıkardığı olaylarla ünlenen CHP+MSP Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, kuruluş düzenini çok iyi bildiği TOBB'u, partisinin sultasına almak için çeşitli girişimlerde bulundu. Demirel'i sevdiği herkes tarafından bilinen Sezai Dıblan'ı başkanlıktan düşürmek için çeşitli eylemler oraya koyan Erbakan, Ticaret Bakanı Fehim Adak'a hazırlattığı bir tamimle yıllar­ dan beri Odalar Birliği tarafından çıkarılan Ticaret Sicili Gazetesi'nin yayın hakkını Ticaret Bakanlığı'na aidırdI. I.Erim Hükümeti'nin solcu bakanlarının bile vazgeçtikleri bu eylemi, MSP rahatlıkla gerçekleştirerek Odalar Birliği'ni beş parasız bıraktı. Sonunda yine Fehim Adak'a dayanan ilginç ama çok üz ücü bir olay, istanbul Ticaret Odası çatısı altında yaşandı ve konu basını uzun müddet işgal etti. Kıbrıs Barış Harekatının hemen sonrasındaki Meclis toplantısında başkan, Cumhuriyeti kuranlar, bu uğurda ölenler, Kıbrıs'ta şehit düşen vatan evlatları için saygı duruşu yaptırdI. Herkes hazır olda duasını okurken, beyaz sakalı ile Boya Gurubu üyelerinden Kemal Şadoğlu'nun oturduğu görüldü. Hava bir anda gerginleşti. Protestoya uğrayan Şadoğlu, kendisini salondan atmak isteyenlere direniyor ve "Cumhuriyet laik olabilir ama tartlar laik olmayabilir. Buna kimse karışamaz" diyordu. Şadoğlu'nun dövülmesini bir kaç meciis üyesi önlerken, o hala konuşmasını sürdürüyor ve "bu oda hırsızlık yuvasıdır. Bunu herkese açıklayacağım" diye bağırıyordu. 99 Kemal Şadoğlu, (sağdan ikincibir taraftan üzerine çullanan, diğer yandan kendisini dövülmekten kurtaran üyelerin arasında görülüyor. Sağdan itibaren .. Muammer Vaizoğlu, Ümit Utku, ortada Faruk Çehreli, arkada gözlüklü bey ihsan Erez ... sakallı) Meclis yeniden toplanarak Kemal Şadoğiu'nun üyelikten atılması ıçın verilen önergeyi kabul etti. Kararı kendisine iletilen Şadoğlu "şimdi gidiyorum, ama yakında elimi kolumu sallayarak geleceğim" gibi tehditlerde bulundu. 3 Eylül'de Ticaret Bakanlığı'ndan gelen ve Bakan Fehim Adak imzasını taşıyan 18999 sayılı yazıda, seçimle işbaşına gelen bir meclis üyesinin üyelerin isteği ile meclisten çıkanlamayacağı belirtiliyor ve Şadoğlu'nun meclise alınması isteniyordu. Gazeteciler Şadoğlu'nu bulmuşlardı. istanbul Merkez ilçe MSP Başkanı olan Şadoğlu, Erbakan'ın istanbul kasası olarak da tanınıyordu. Ama iTO Meclisi, bakandan gelen baskıları reddederek, gerekli yanıtı mektupla kendisine gönderdi. Zaten iki hafta sonra 18 Eyıürde, Kıbrıs Fatihi imajını çok seven! Ecevit, tarihi yanılgılarından birisini daha yaparak hükümetinin istifasını Korutürk'e sundu. Ecevit, erken seçimlere gidilerek CHP'nin tek başına iktidara geleceği hesabını yapmış ve 233 gün süren koalisyonu bozmuştu. Ecevit hükümeti kurma görevini 20 Eylül'de yeniden aldı; ama emaneti 16 Kasım'da iade etmek zorunda kaldı. Bu müddet zarfında yaptığı tasarruflar arasında, ürün ödemeleri için Merkez Bankası'nı devreye sokmak da vardı. 17 Kasım'da görevi alan Sadi ırmak, azınlık hükümetini denedi; ama güven oyu alamadı. Ancak yenisi kurulana kadar da görevde kaldı .. 1974 yılına seçim kazanan partinin hükümet çatısı altında giremeyen Türkiye, 1974 yılından yine seçim kazanan partinin çatısı altında çıkamıyordu. Yeni hükümet mi? Özel sektör zorlu günler yaşamaya hazırlanırken, iTO'da 29 Kasım'da seçimler yapıldı. Gümrükçülük sektörünün yeniden yapılan­ ması nedeniyle oluşturulan Dernek faaliyetlerine daha fazla zaman ayırmak için, Raif Onger ıTO yönetiminden ayrıldı. Emir Sencer+Merih Şamiı ikilisinin oluşturduğu Başkanlık divanından sonra yeni yönetim şu isimlerden oluştu. "Celal Umur (Başkan) Ömer Gazioğlu (Başkanvekili)Mehmet Küçükdeveci (Başkanvekili)Mustafa Kopuz, Kemal Yarar, Tarık Şehmen, Ahmet Karafakılı, Salih Binbay, ihsan Erez, Nuri Güven, Tarık Kahya." 100 AET'ye hazırlanan gümrükçülerin oluş­ turdukları dernekle ilgili yoğun bir çalış­ maya giren Raif Onger de (solda) yerini gençlere bıraktı. Fotoğrafta Onger, Besalet Barım ve Bülent Güvenç'le birlikte gümrük komisyoncularının bir toplantısında görülüyor. GERÇEK DiNAMO:TÜRK ÖZEL SEKTÖRÜ 1973 yılının ikinci yarısı ile 1974 yılının tamamını siyasi istikrarsızlıkla geçiren, bir yandan fiyat artışları, öte yandan enerji açığı ile boğuşurken ayakta kalma mücadelesi veren Türk özel sektörünün ne kadar güçlü, ne kadar dinamik bir yapıya sahip olduğu, bu bir buçuk yıllık dönemde bir kez daha ortaya çıktı. Performansını çalışma alanına tam yansıtamamasına rağmen, 1974 yılı sonuçları, hem ülke, hem özel sektör açısından mükemmeldi. Yüksek voltaj sağlamaya kurgulanan bu dinamonun çalışmasını hiçbir şey engelliyemiyordu! Türk özel sektörü, ülke kalkınması için tüm olanaklarını özveriyle seferber etmişti. 1929 yılı dünya ekonomik buhranına benzetilen 1974 yılında yaşanan fiyat artışları yüzde 25.9 çıktı. Bu oran başarıydı. ihracat, 1973'e göre 1974'de yüzde 16.3 artarak 1 milyar 532 milyon dolar, ithalat ise yüzde 81.1 oranında artarak 3 milyar 776 milyon dolara çıktı. Böylece 5 "yıllık kalkınma planı hedefleri aşılırken, Türkiye'nin genel ihracatı, beş yılda yüzde 160.4 oranında arttı. Bu muhteşem bir gelişmeydi ve dünyada bu artış hızını yaşamış bir başka ülke mevcut değildi. 1975 yılı bütçesini yapmak Sadi ırmak Hükümetine nasip oldu. 106 milyar 368 milyon lirada bağlanan bütçeye, 104 milyonluk yatırım faslı kondu. 1975 kalkınma hızı yüzde 7.9 olarak hedeflendi. ABD'NiN KARA LisTESiNDEYiZI 1975 yılında Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nden iki darbe birden yedi. 26 Mart günü, ABD Başkanı, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 13 ülkeyi ticarette kara listeye alan kararı imzaladı. Türkiye'nin suçu, Avrupa Ekonomik Topluluğu ile özel anlaşmalar yapmaktı. Bu bağlamda Türkiye ile beraber, ispanya, Portekiz, israil, Yunanistan, Kıbrıs da kara listedeydi. Onların da listeye alınma gerekçesi aynı oldu. Uganda, Somali, Romanya ise, petrol fiyatlarını aşırı yükseltmeleri nedeniyle ABD'nin kara listesine girmişlerdi. Bu kararın arkasından ABD, Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Türkiye'ye askeri ve ticari ambargo uygulama kararını yürürlüğe soktu. Stratejik ortağımızın gönlünü almak, kararlarını yumuşatmak için ABD'ye seferler düzenlendi. Bazı konularda anlaşma sağlanınca ABD'den tavizler geldi. Ama bu neyin karşılığıydı? Bunu tahmin etmekle beraber, resmi kayıtların kamuoyuna 101 açıklanacağı 2025 yılına kadar bir şey yazmak mümkün değiL. 1975 yılından söz ederken, iki önemli gelişmeye dikkatinizi çekmek isterim. Bunlardan birincisi Türkiye'de TV cihazı imalatı ile oluşan havaydl. iki yıl önce sayıları iki olan TV cihazı üreticisi firma sayısı, 1975'de onu geçmişti. Hükümetlerin aldığı karar gereği yurdun her köşesine ulaşmaya başlayan yayınlar sonucu TV cihazı talebi patlama yapmıştı. Örgütlenen TV'ciler, fiyatı 250-600 DM arasında değişen fiyatlarla, Türkiye'ye ithal yoluyla giren cihazların bir yılda 200 milyon liralık döviz kaybına yol açtığını duyurarak, bu paranın yurt içinde kalması için hükümetten önlem almasını istediler. Sirkeci, başta Doğu Bank ve Nazif Bey Pasajıolmak üzere, TV cihazı ile doluydu. Yurt dışından gelen yolcunun pasaportuna "TV getirmiştir "damgasını vurduran komisyoncular, pasaport sahiplerine memnun edici bir rant bırakarak, gümrüklere bedel ödedikten sonra stokta bekleyen Avrupa menşeli TV'leri piyasaya sürüyarlardı. Gümrükleri ödendiği için yapılacak hiçbir şey yoktu. Yerli firmaların, TV cihazlarının yolcu beraberinde getirilecek eşyalar listesinden çıkarılmasını talep etmelerine hükümetler sıcak bakmıyordu. Çünkü bunlar arasında akrabasına, evine cihaz getiren işçilerimiz de vardı. 1975'in ikinci salgınıl ise Libya idi. Kıbrıs'a Barış Harekatı sırasında jetlerimiz başta olmak üzere, araç ve gereçlerimizin yedek parça ve aksamını temin için çaba harcayan Libya ile yakınlaşma, iki ülke arasında önemli bir ticaret hacmine ulaşacak gelişmelere yol açıyordu. 17 Kasım'da kurulan, ama güven oyu alamayan Sadi ırmak Hükümeti'nin hükümranlığı i. Milli Cephe Hükümetinin kurulduğu 31 Mart 1975 tarihine kadar sürdü. Sadi ırmak Hükümeti, Naim Talu Hükümeti ile beraber, Türk halkına huzur dolu günler yaşattı. Çok önemli siyasi bir hata yapmayan bu hükümetler, özel sektöre gösterdiği inanç ve güvenle anıldı. Ecevit düşlerinde yeni bir erken seçim ve bunun sonucunda başbakanlığı görürken, Süleyman Demirel 16'sl Adalet Partisi, 8'i MSP, 4'ü. Cumhuriyetçi Güven Partisi, 2'si Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere geniş bir kabine oluşturdu. Yılmaz Ergenekon'u Maliye, Halil Başol'u Ticaret, Selahattin Kılıç'ı Sanayi Bakanı olarak görevlendiren Demirel'den, geçmiş deneyimlerinin ışığında daha etkili, daha az hatalı bir çalışma dönemi bekleniyordu. Demirel ismi özel sektör için de bir güven unsuruydu. Başbakan, yanında yardımcısı Erbakan ve ekonomiden sorumlu bakanlarla Odalar Birliği Genel Kurul Salonu'na girdiği vakit uzun uzun alkışlandı. Konuşmasında yapacaklarını anlatırken, özel sektöre güvenini bir kez daha tekrarladl. Yapılan seçimlerde Demirel'e yakınlığının da etkisiyle Sezai Dıblan görevde kalırken, istanbul Ticaret Odası, yönetimde kendisine verilen tek kontenjanı Şaban Gazioğlu ile doldurdu. SUNOL'DAN GENÇlERE ÖVGÜ 1970'li yılların sonlanna doğru dört kez iTO Meclis Başkanlığı görevinde bulunan Refik Sunol, 1975 yılı bütçesinin 56 milyon 014 bin lira olarak bağlandığı 1974 yılının son Meclis toplantısında uyarıcı bir konuşma yaptı. Hür teşebbüs 102 ve onun varlığına yönelik girişimlerin artacağının anlaşıldığını kaydeden Sunol, en küçük bir olayın özel sektör aleyhine kullanıldığına dikkati çekerek; üyelerden iş ve özel yaşamlarında dikkatli olmalarını önerdi. "Biz bu saatten sonra ancak deneyimlerimizi aktarabiliriz; ama gençlerin enerjisi var. Onları yönetime hazırlamamız gerek" diyen Sunoi, iTO Meclis çatısı altında çok iyi eğitim almış, yabancı lisan bilen pek çok gencin olduğunu anımsatarak bunlardan bir an önce yararlanılmasını istedi. Bazı üyelerin TÜSiAD'ın Ticaret Odası'nın önüne geçtiğine ilişkin eleştirilerini yanıtlayan Yönetim Kurulu Başkanı Celal Umur, "85 milyoner ku!übünün sesinin çok daha fazla çıkmasının normal karşılanması gerektiğini belirtirken şöyle konuştu: -"Ağırbaşlılığımızı geçen kısa süre içinde herkes takdir etti. Ne dediysek onu yaptık; hayale kapılmadık. Türk ekonomisinin biraz olsun istiluara çıkmasında, özel sektöre güven aşılanmasında çok önemli bir payımızın olduğunu kimse inkar edemez. Biz alkış için yola çıkmadık, hizmet için buralardayız." , 1952 yılında çatısı altında meslek yaşamını, 1974'den sonra Genel Sekreter olarak sürdürdü. Prof. Dr. başlayan ÖZASLAN GENEL SEKRETER 1974 yılında iTO'da yaşanan bir başka gelişme de, Genel Sekreterlik görevi ile ilgiliydi. 1952 yılında genç bir delikanlı olarak girdiği istanbul Ticaret Odası camiasma, 1974 yılında Meclis karanyla Genel Sekreter olarak hizmet veren ismai! Özaslan 1973 yılında profesör olmuştu. ismail Hoca, yazdığı eserler yanında, istanbul Dünya Ticaret Merkezi, istanbul Ticaret Üniversitesi, iTO Eğitim ve Sosyal Hizmetler Vakfı, TOBB Emekli Sandığı, Esnaf Hastanesi, istanbul Huzur Hastanesi ve Dinlenme Vakfı gibi oluşumlarda bulunurken, binlerce öğrenci ve ITO'ya yüzlerce personel yetiştirdi. Özaslan'dan sık sık söz edeceğiz. MECLisTE BÜYÜK DEGişiM Üç yılda bir yapılmakta olan ve Meslek Komitelerini de kapsayan büyük seçimler, 1975 yılı kasım ayına rastlamışt!. Yönetim seçimleri üzerinde bir etki yapmamakla birlikte, meslek komitelerinde baş gösteren değişimler sonucu, iTO Meclisi, fevkaiade kaliteli, konularında uzman kişilerden oluştu. 182 üyeli mecliste, 52 üye yenilenmişti. Sıtkı Çiftçi, Nurettin Ayasun, Ahmet Karafakılı, Naim Akbay, Mahmut Nedim irengün, Neşet Yazgan, Neşet Sirmen gibi AS isimlerin meclisten düşmesi sürpriz oluşturdu. Yeni gelenler iki bölümde top- 103 landl. Bir bölümü gençlerden oluşurken, bir bölümü, deneyimli, piyasanın güçlü isimleriydi. Mesela bugünün TüsiAD Başkanı izzet Özilhan, 1975 Meclisi'ndeki üyeliği ile kurumsal çalışmalara başladı. 48 numaralı Otobüs ve kamyon gurubundan meclise iki önemli isim girdi. Bunlar Koç gurubundan inan Kıraç ile Aydın Doğan'dı. Adnan Haraççı, yedek parça piyasasının bir numarası Şevki Kurtkaya, ilaç sektörünün devi Nezih Ulagay, Karaköy'ün ünlü sanayicisi Dinç Gürkaynak, inşaat dünyasından Mustafa Hacıosmanoğlu ile Zafer Ekşi, artık iTO Meclis üyesiydi. Üç yıl önce bankerler gurubundan seçim kaybeden TOBB eski başkanlarından Medeni Berk, aynı meslek komitesinden yine gelmişti. Gençler içinde ise, yaş meyve ve sebze ihracatının bir numaralı ismi ihracatçı Birlikleri Başkanı Yaşar Ünal, peynir sektöründen Ali Zafer Taciroğlu ile Medt Bahçıvan, Necdet Gürsoy, aklımıza ilk takılanlar oldu. 26 Kasım 1975 tarihinde yapılan seçimde Emir Sencer+Merih Şamiı ikilisi Meclis divanını oluştururken, Celal Umur'un başkanlık yapacağı klasik yönetim kurulunda Basri Öztekin, Borsa gurubundan Kazım Ak, Yeni Karamürsel'in sahibi Nuri Güven, Fethi Arman, Mehmet Şekerci sürpriz isimler oldular. 1975 yılının son meclisinde, irO'nun 1976 bütçesi 60 milyon olarak kabul edildi. iTO'yu üçte biri yenilenmiş meclis üyeleri ile, ilginç bir üç yıl bekliyordu. 1975 yılı, yoğunlaşan devalüasyon söylentileri ve birinci MC hükümetinin istikrarı yakalamış temposu ile veda ediyordu ... iSTiKRAR SEMBOLÜ ... iTO Meclisi'nde birlik ve beraberliğini bozmayan tek grup, istanbul Ticaret Borsası grubuydu. Gıda maddeleri meslek komitelerinden iTa Meclisine gelen borsacılann sayısı, tiftik, deri gibi onlara yakın grupların da katılımı ile 25-30 üyeye kadar çıkardı. Bu rakam 162 kişilik meclis içinde önemli bir gücü oluşturdu. Bu nedenle iTa yönetimi her seçimde borsacılara en az bir, bazı dönemlerde iki I~ontenjan ayırır, bu kontenjan, mevcut duruma göre doldurulurdu. Mustafa Kopuz, Kazım Ak, Borsa Başkanı Nejat Basmacı, Sezai Tabak iTa yönetimine giren isimler olurdu. Bu istikrarlı havanın oluşmasında, çok çalışkan bir başkan olan Nejat Basmacı'nın (sağdan dördüncü) rolü büyüktü. Fotoğrafta borsacılar grubuna mensup bazı üyeler görülüyor. 104 TAHMiNi ZOR SiR YIL:1976 Başarılı geçen 1975'in ardından, 1976 için umutlu konuşan pek azdı. Ekonominin dalgalı bir seyir izleyeceği, enflasyonun hız kazanacağı yorumları yapılıyordu. Ticaret Bakanı Halil Başol, yeni yılın ilk ayında iTO'yu ziyaretinde, yeni üyelerin eleştirileri ile karşılaştı. Ahmet Çarşıbaşı, Yaşar Ünal, Özcan Balkır, Neşet Sirrnen, bakanı sektörlerindeki ağır sorunlar için bilgilendirdiler. Çarşıbaşı, 1 numaralı liberasyon listesinde bulunan malların iyice tetkik edilmeden, 2 numaralı listeye alınmasının korunmaSi gereken yerli sanayiyi çıkmaza ittiğini vurguladı. Yılın ilerlemesi ile birlikte, 1975 ile ilgili rakamlar da gelmeye başladı. Geçen yılki kalkınma hızının tahmin edildiği gibi yüzde 7.9 olduğu anlaşılmıştı. Ancak ihracat rakamının düşüklüğü şaşırtıcı oldu. 1975 ihracatı, bir önceki yılın yüzde 9 altında kalarak 1.4 milyar dolar olmuştu. Demirel, yıl içinde 1976 ihracatının 2 milyar dolar olacağını ısrarla vurguladı. ilkbahara doğru, olumsuz sinyaller artmaya başladı. Devalüasyon söylentileri yine yoğunlaşırken, özel sektörün ağır toplan, bunun tek başına bir çare olmadığı görüşünde birleşiyorlardl. Sezai Dıblan, sabit kur yerine aynak kur istedi. Vadesi gelen DÇM'lerin (Dövize çevrilebilir Mevduat) darboğazlar yaratacağına ilişkin tahminler yapılırken, politik istikrarsızlık, likit olanaklarının darlığı ve fiyat artışları nedeniyle özel sektör yeni yatırımlara beklendiği kadar ilgi göstermiyordu. Günde 4-5 saati bulan elektrik kesintileri, sanayii felç etmeye devam ediyordu. Devlet Demiryolları'nın elektrik idaresine borcu yüzünden, banliyö trenleri bile sefer yapılamıyordu. Sendika fazlalığının yol açtığı rekabet içinde grevler artıyor, işgünü ve işgücü kayıpları önemli boyutlara çıkıyordu. Bu arada 1976, bazı meslek guruplarında, işverenlerin de eyleme gittikleri yıi oldu Aynı zamanda TABGiS (Türkiye Akaryakıt Bayileri işveren Sendikası) Başkanı da olan iTO Oda Meclisi üyesi Nevzat Sayıner, akaryakıt bayileri karlarının yükseltilmesi için yaptıkları başvurulara üç yıldır yanıt alamadıklan gerekçesiyle, 24 saat pompa kapama eylemine karar verdi ve PetrolOfisi dışında tüm yurtta akaryakıt istasyonları çalışmadı. Eylem başarılı sonuç verdi ve bakanlıkla masaya oturuldu. iş çevrelerini karamsarlıktan kurtarmak için olsa gerek iTO Başkanı Celal Umur, geçmiş yılları örnek göstererek "1974 gibi ağır koşulları olan bir yıldan en az tahribatla çıkan ülke olduk. Bu yılı da iyi atlatacağız" mesajları verirken, ilkbaharda transferlerde ağırlık kendini hissettirmeye başladı. Bu konuda hükümete yapılan uyanlara karşı, Başbakan Demirel 1 milyar dolar döviz rezervimiz olduğunu söyledi. 28 Ekim 1976 tarihinde ise, bir ABD $, 16 lira 50 kuruşa eşitlendi. Bu ufak devalüasyon kur ayarlaması olarak lanse edilirken, yabancı paralardaki dalgalanmaların bunu gerektirdiği savunuldu. ORTAK PAZAR MASADA 1976, Türkiye'nin AET ile ilişkilerini masaya yatırmak zorunda kaldığı en ciddi yıldı. Bunda Yunanistan'ın topluluğa girmek için yaptığı nabız yokla105 malarının da rolü büyüktü. Kuruluşundan çok sonra dahi, giderlerinin önemli bir kısmının iTO tarafından karşılandığı iKV, Genel Sekreterliğe Prof. Dr. Vural Savaş gibi değerli, saygın bir ekonomisti getirmişti. Savaş, M.Caporale başkanlığında altı kişilik AET heyetine, ilişkilerin endişe verici boyutlara ulaştığını anlattı. Savaş'ın değerlendirmesi özetle şöyle oldu: -"16 yıllık ilişkilerde Türkiye yükümlülüklerini yerine getirdi; ama AET bunu yapmadı. Ortaklığın üçüncü ülkelerle kurduğu ilişkiler ve verdiği tarımsal tavizler, Türk tarım ürünlerine verilen tavizlerin önemini büyük ölçüde azalttıoTarım tavizlerinin iyileştirilmesi ve genişletilmesi için, gerekli kararlar hala gerçekleşemedi. AET ile olan dış ticaretimizde, ithalat artışına karşılık, ihracat aynı yönde artmayınca dış ticaret açığı büyüdü. Türk işçilerinin topluluk ülkelerinde sosyal güvenceleri sağlanamadı. ingiitere'nin Türk tekstii ithalatına karşı uyguladığı kısıtlayıcı unsurlar güven kıncı oldu. ilişkilerde yeni aşamalar gündeme gelmelidir. Brüksel'den yapılan kapital ve teknoloji transferi teklifi, Türkiye-AET ilişkilerinin tartışmaya açılarak eleştirildiği şu günlerde, ortaklığın geleceği yönünden iyi olmadı. Yunanistan'ın tam üyeliğinden sonra Türkiye'nin önemini kaybedeceği ve AET'nin anlaşmalardan doğan yükümlülüklerinden kaçacağı, bizce güçlü bir olasılıktır. AET, Türk halkının yaşam standardının iyileştirilmesi için hiçbir şey yapmıyor. ilişkilerdeki gerginliğin en önemli nedeni, AET'nin 3. ülkeler ile kurduğu ilişkilerdir. Türkiye'ye çok kayrılan ülke statüsü verilmelidir. Türk sanayisi büyük gelişim içinde. Bu yüzden katma protokol hükümleri yeniden gözden geçirilmelidir. 12 ve 22 yıllık listelerin kapsamı yeniden tespit edilmelidir. ilişkiler değişen şartlara uydurulmalidır. Dış Ticaret açığımız kadar kredi sağlanmalıdır. Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelişi teşvik edilmelidir. Kanımıza göre, AET ile Türkiye arasındaki açık, 12 yıl içinde daha da büyüyecektir. 650 milyon $'Iık bir kredi limiti çok azdır. Ayrıca Türk kamuoyu, AET'nin Türkiye'yi isteyip istemediğini de tam olarak çözmüş değil.." Prof. Vural Savaş konuklara bunları anlatırken, Demirel üye olmayan ülkelerin AET'den, Türkiye'nin çok üzerinde tavizler kopardığını belirtti. ıKV Başkanı Ertuğrul Soysal ise, AET'nin Türkiye'ye taviz vermeye mecbur olduğunu söyledi. Avrupa Topluluğu Komisyon Başkan Yardımcısı Carlo Scarascıa Muznezzo, Türkiye'nin Yunanistan'ın üyeliğinden çekinmemesini, onların zaten daha başvuruda bile bulunmadıklarını belirmek gereğini duydu. 1980 yılına yaklaşırken, Türk-AET ilişkilerinin yönü için iyimser olmak giderek zorlaşıyordu. irO'DA GENÇlEŞTiRME DÖNEMi 1975 büyük seçimleri sonucunda değişen iTO Meclisi'nin yeni üyeleri birbirlerini daha yakından tanıdıkça, küçük ama anlamlı dostluklar oluşuyordu. Zamanla eskilere yenilerinin de katılımı ile kurulan geniş ölçekli konsensüsler, artık yönetim kurulu seçimlerinde de etkili olmaya başlamıştı. Meclise gelen yeni üyeler, geleneklerin yıkılmasına dahi yol açtı. Mesela 1976 yılı kasım ayında 106 yapılan yönetim kurulu seçiminin sonucu, iTO'da 15 yıldan beri seçimlere hakim olan Cuntanm, tarihe kanşmakta olduğunu gösterdi. Biz o seçimlere dönmeden önce, yıl içinde ilginç geçen meclis toplantılarına kısaca bir göz atalım. Şubat ayı meclisinde şekerlemeler gurubunun yeni üyesi, çenesinde bıraktığı sakaıla tanınan Fikret Alptekin, (bir resepsiyanda gözlerimizin önünde bir kaç dakikada hayata veda etmişti) Başkan Emir Sencer'e takıldı! Zabıtlann ellerine geç olaştığını söyleyen Alptekin, ayrıca Emir Sencer'den hükmedici tavırlarını değiştirmesini de isteyerek "eğitilecek çağı aştık" dedi. Aynı toplantıda, iTO'nun üç iştirakinin olduğu kuruma temsilci seçiminde yönetim gösterdiği adayları gelen tepki üzerine çekmek zorunda kaldı ve üç temsilciyi meclis saptadı. Yenilerin de takviyesi ile güçlenen muhalefet dışında, bir de GÜç BiRıiöi doğdu. Geniş bir protokol yapan Güç Birliği'nin oluşumun­ da Ahmet Şenyiğit, ıbrahim Hatiboğlu, Şevki Kurtkaya, Fikret Alptekin, Mustafa Hacıosmanoğlu, Ali Zafer Taciroğiu, Yaşar Ünal faal roi oynadılar. Bu grup, daha sonra muhalefetle ortak hareket etti. 1966 yılı meclisinin en genç üyesi olan nakliye sektöründen ibrahim Hatipoğlu (sağdan üçüncü) o yıllarda istanbul'un en önemli sorunu olan Sirkeci-Ebusuut caddesindeki nakliye ambarları için büyük mücadele verdi. Hatipoğlu bugün de hizmetlerini sürdürüyor. Mart ayı meclisinde yönetim Mehmet Küçükdeveci'yi, Umumi Mağazalam temsilci adayı olarak gösterdi. Adnan Ellialtı, Küçükdeveci'yi Perşembe pazarından tanıyordu. Aralarında iş rekabeti de olduğu söylenirdi. Perşembe Pazarı'na girişte çok büyük bir mağazası olan Ellialtı "biz yeniyiz ... bu arkadaş kimdir, kalksm da görelim" gibi kinayeli sözler söyleyince ortam iyice gerildi. Mehmet Küçükdeveci, muhalefet tarafından protestolara sebep oldu. Yenilerin "hep aynı kişiler mi bir yerlere gidiyor?" sorusu ortalığı karıştırdı. Yapılan oylamayı "Küçükdeveci gitsin" diyenler kazandl..ama muhalefetin adayı Ahmet Abacı ile aradaki fark 11 oyoldu. Ara giderek kapanıyordu. Üç-dört yıl önceki bir olay için, bakanlık müfettişinin verdiği olumsuz raporun basına sızması, Mayıs ayı meclis toplantısını elektriklendirdi. Behçet Bey "gemi batarsa hepimiz boğuluruz" dedi. 25 maddelik müfettiş raporunun incelenerek, meclise bilgi verilmesi için bir komisyon kuruldu. Sonucun iki aya kadar belirlenmesi kabul edildi. 5 MUHALIF ÜYE YÖNEıiMDE iTO'da bir şeylerin değişmekte olduğu yıl içinde görülmüştü. Katı tutumunda ısrar eden eski yönetim içindeki bir kaç üyenin, cuntanın direktifleri 107 doğrultusunda çalışmayı sürdürmesi, yenilenen mecliste bir baskı unsuru olarak görüldü. Yeni üyelerin, sıcak ilişkiler kurduğu muhalefetle (idealistler de denirdi) işbirliği yapması sonucu, iTO'da uzun yıllar görev yapacak bir yönetimin çekirdeği oluştu. 26 Kasım seçimlerinde meclis divanını Emiir Sencer+ Merih Şamiı oluştururken, yönetim kurulu şu üyelerden oluştu: "Celal Umur Başkan, Mehmet Küçükdeveci,Ömer Gazioğlu, Kemal Yarar, Salih Binbay, Oktay Aslan, Kazım Ak, Nazmi Akın, Ali Taciroğlu, Yaşar Ünal, Mehmet Ece."yönetim kurulunda sayı 6'ya 5 olmuştu. Muhalif üyeler, Kazım Ak (Borsa gurubundan-iki tarafın da oyunu almıştı) Ali Zafer Taciroğlu, Nazmi Akın, Yaşar Ünal, Mehmet Ece idi. Taciroğlu, Ünal ve Ece'nin Unkapanı'nda çalışan gıda maddesi toptaneılan olması nedeniyle, muhalif grup istanbul Ticaret Borsası'nın desteğini almış ve yönetime girmişti. Bir kişinin muhalefete gelmesi ile başkan ve başkan vekili değişebilecekti ama, iTO'da bu varyasyonlara hiç gidilmedi. Seçimler bittikten sonra yönetim kurulunda çalışmalar normal rayına oturdu, taraflar ortak menfaatler için mücadele etti. Ama bunu o yılların meclisi için söylemek mümkün değiL. ZAFER FOTOGRAFI:istanbuI Ticaret Borsası'nın desteğini alan muhalefet, ilk kez yönetime beş isim verdi. Bu müthiş değişim aynı günlere rastlayan bir resepsiyonda borsacılar ve meclisin yeni üyelerini bir araya getirdi. Fotoğrafta tanıyabildiklerimiz şunlar oldu: Yaşar Ünal (solda oturan birinci), Ali Zafer Taciroğlu(oturanlardan ortada gözlüklü) sağında Borsa Başkanı Nejat Basmacı, solunda Merih Şamiı, Basmacı'nın sağındaki ikinci kişi Sadi Sanver, Mecit Bahçıvan (oturanlardan sağdaki ilk kişi) Ayaktakiler: Asım Ak (solda birinci), Soldan yedinci Sezai Tabak, sekizinci Mustafa Kopuz, onuncu Kazım Ak, sağdan ikinci (siyah gözlüklü) Nazmi Akın ... HUZURSUZ GÜNLER GERi GELDi 1977, siyasi alanda yeni kıpırdanmaların, ekonomide kötü gidişin yeniden başladığı yıloldu. 1 Mayıs'ta Disk'in Taksim toplantısı sırasında çıkan olaylarla sokak yeniden cehenneme dönerken, uzun süren elektrik kesintisine eklenen grevler, anormal zamların yapıldığı toplu iş sözleşmeleri, likidite buhranınm aşılamaması, döviz kurları ile çok sık oynanması piyasalarda tat-tuz bırakmadı. 108 Ekonomik önlemler yerine, polisiye tedbirlere yönelen siyasilerin verdikleri sözde durmamalan, piyasalarda kötümserlik yarattı. Koalisyonlan oluşturan partilerin, içten içe verdikleri mücadeleler bölünmelere yol açtı. 1977 Milletvekili genel seçimlerinin yenilendiği yılaldu. 1973 seçimlerinden sonra MSP ile yaptığı hükümet ortaklığını, yeni seçimlere girmek için bozan, ama I.MC Hükümetinin kurulmasıyla büyük yanılgıya düşen CHP'nin Genel Başkanı Ecevit, 5 Haziran 1977 Pazar günü yapılan seçimlerden sonra gece saat bire doğru, partililerin tebriklerini kabul etmeye başladı! 1 milyon tirajlı GÜNAYDıN Gazetesi 6 Haziran sabahı saat 09.00'da yaptığı ikinci baskıda "CHP TEK BAŞıNA iKTiDAR" manşetini atıyor, hafızam yanıltmıyorsa, CHP'nin milletvekili sayısını 230 olarak veriyordu. Gidiş onu gösteriyordu ama Doğu ve Güneydoğudaki oyların sonuçları, CHP karşıtı partilere gidince, 5 Haziran akşamı, CHP'nin tek başına iktidar olamayacağı anlaşıldı. 222'de kalan CHP'nin Başkanı'na, Korutürk hükümeti kurma görevi verdi. Sağduyu sahipleri, özlemle CHP+AP hükümetinin kurulmasını bekledi ... ama bunun gerçekleşmesi olanaksızdı. MSP'yi sırtından atan Ecevit, dokuz üyeli MHP ile de anlaşamazdı. Ecevit azınlık hükümetinde karar kıldı. Muhalefet "hele bir programını görelim!" diyerek Ecevit'i oyaladl. CHP, özel sektörü şaşırtacak kadar liberal bir programla TBMM'nin önüne çıktı. Bir tek bankacılık düzenine getirilen eleştiri dışında tam not alan program, kemer sıkmaya son veriyordu. Programa bakılırsa, ülkenin hiçbir sorunu yoktu ... her şey gü!lük gülistanııktı! Öyle anlaşılıyor ki, bir iskandinav ülkesinden bir model kopya edilerek, program hazırlanmıştL .. 4 Temmuz 1977'deki güven oylamasında CHP'ye meclisten kırmızı çıktı. Korutürk, Demirel'e yeni hükümeti kurma görevini verdi. Gazeteciler "ne olacak?" diye sordu Süleyman Bey'e ... O da ünlü kahkahalanndan birisini patlatarak taşı hemen gediğine koydu: "Merak etmeyin ... güvenoyu alamayacak bir hükümet kurmam!" Demirel, 21 Temmuz'da II.MC'yi kurarak çalışmaya başladı. Maliye'ye Cihat Bilgehan, Bayındırlık'a Selahattin Kılıç, Ticaret'e MHP'den Agah Oktay Güner, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na MSP'den Oğuzhan Asiltürk'ü atayan Başbakan, yıl sonundaki büyüme hızını yüzde 7.7 olarak hedefledi. Batı Alman Markı karşısında TL'nin değerini düşüren Demirel, yüzde 4.5'luk bir ayarlama ile yetinerek markı 763 kuruş yaptı. Serbest piyasa ise markı 9 liradan satıyordu. işçilerin döviz göndermeyi ağırlaştırmalan, ithalat için döviz bulunamaması, akreditiflerin beklemesi ve Alman ekonomisinin güçlenmesi, marka olan ilgiyi yoğunlaştırmıştl. Sular duruluyor derken, istanbul Ticaret Odası'nın Başkanı Celal Umur, basın toplantısı düzenleyerek hükümeti devalüasyon yapmaması konusunda uyarmak gereğini duydu. Kaynak vermeyen Umur, hükümetin bazı hazırlıkları olduğunu belirterek "bugüne kadar hangi devalüasyon hayır getirdi? Biz oda olarak yapılmasına karşıyız. Yapılırsa enflasyonist ortam yaratılır. Piyasalar zaten buna müsait. Devalüasyon yerine gerçekçi kur tatbik edelim" dedi. 109 Üç gün sonra TL. dolar karşısında yüzde 10 devalüe edilerek 19 lira 25 kuruş, Mark 8 lira 27 kuruş oldu. Çok ihtiyacımız olmasına rağmen, işçi dövizinde uygulanacak kur, dolar bazında 15 lira 03 kuruş olarak Merkez Bankası tarafından ilan edildi. Bunun nedenini kimse anlayamadı. Ama yapılan işin yanlışlığı anlaşılmış olacak ki, daha sonraki günlerde yeni ayarlamalara gidildi. Vatandaş zamlarla boğuşurken, sendika enflasyonu yaşanan Türkiye'de, sendikalar arası rekabet sonucu, çok önemli ücret zamlarını içeren toplu sözleşmeler imzalanmaya başladı. Gebze'deki TOE işçilerinin aldığı zam oranı yüzde 300 oldu. Ama rekor, deri sanayiindeydi. Yüksek tirajlı bir gazetenin yayın koordinatörü ayda 10 bin lira maaş alırken, deri fabrikasında çalışan ustabaşının haftaiığı 35 bin liraydı. Deri, belki özellik isteyen bir sektördü ama, genellikle sendikalı olan kamu kurumlarında bu ölçülere yaklaşan zamlar söz konusuydu. Özel sektör de bunlara zorunlu olarak uyuyordu. Türk sanayiinin devlerine ait işletmelerin tümünde çalışan işçiler sendikalıydL Kocaeli o yıllarda refah açısından Türkiye'nin bir numaralı ili özelliğini uzun müddet korudu. Devalüasyonun üzerinden kısa bir müddet geçtikten sonra, hükümet istikrar tedbirleri adı altında pek çok maddeye zam yaptı. Akaryakıt, tekel, demir, çimento, kağıt, kömür, elektrik fiyatları büyük oranda zamlandi. Bunların yürürlüğe girdiği hafta içinde emisyon 71 milyon lira birden arttı ve tedavüldeki para 3 milyar 640 milyar lira oldu. 1977'nin ekonomimiz açısından en yararlı gelişmesi Türk-Irak petrol boru hattının açılması oldu. iki yılda 15 milyar liraya malolan boru hattının 340 km'si Irak, 641 km.'si Türk topraklarından geçiyordu. iTO'NUN iHRACAT TOPLANTISI iş aleminin yurttaki üzücü olayları seyretmekle yetindiği 1978 yılında, istanbul Ticaret Odası, ıstanbul'da sayılarını iki bin olarak saptadığı ihracatçıların temsilcilerini Bakanlık yetkilileri ile buluşturarak, ihracatımızın önündeki engelleri tartışmaya açtı. Birkaç ay sonra yapılacak seçimlerden sonra, MHP kontenjanlndan Ticaret Bakanı olacak Agah Oktay Güner, ilkbaharda bakanlık müsteşarıyd!. Yanında ihracat Genel Müdürü Ajlan Akerman ile istanbul'a gelen Güner, saatler süren toplantıda ihracatçıları dinledi. Fuarlar için dinamik bir çalışma ortamı, 1 dolar için ağır ceza mahkemelerine gidişierin önlenmesi için TPKK'da değişiklik istemleri, kur garantisi, ambalaj tekniği, ihraç fiyatlarının iyi saptanması, AET ülkeleri ihracatçıları ile Orta Doğu'da rekabet şansı, Türkiye'ye gelen alıcılam satış yapılarak mal bedelinin burada tahsil edilmesine imkan sağkanması, nakliye filosunun yetersizliği gibi sorunlar Ticaret Bakanlıği'nın en üst düzey yetkililerine anlatıldı. Fevkalade ilgi gören ihracat toplantısından sonra, iTO Başkanı Celal Umur düzenlediği basın toplantısında, ağır sanayi yatirimlarının devlet eliyle yapılacağı yolundaki hükümet açıklamalarına büyük tepki göstererek, 1976'da 6 milyar lira zarar etmiş iktisadi Devlet Teşebbüsieri'ne böyle bir görev vermenin ekonomiyi daha da hantallaştı racağ Ini , bunun hazineye yapacağı olumsuz katkının yeni vergilerle terlafi edileceğini, enflasyonun azacağını kaydetti. 110 CUNTA ÇÖKTÜ 1976 yılı kasım ayında yapılan yönetim kurulu seçimlerinde, muhalefetin yönetime beş üye sokması, kurul çalışmalarını aksatmasa bile, önemli rahatsızlıklara sebep oldu. Yönetim kurulu üyeleri, bu rahatsızlığı gizlemelerine rağmen, meclis toplantılarında sorunların giderek büyümeye başladığı görülüyordu. Meclis toplantılarında yönetim kurulu üyeleri, yönetirnde ihtilaf olduğunu anlatmak istercesine, kendilerine ayrılan yerlerde oturmuyorlardı. Genç üyeler seslerini yükseltip protestolarını artırırken, eski üyelerin sinirlerine hakim olamamalan nedeniyle zaman zaman kırgınlıklar yaşandı. Mesela Celal Umur, sık sık sıkiştığı an istifa edeceğini söylemeye başladı. Basın ilan Kurumu'na gidecek iTO temsilcisi için, Merih Şamiı'nın yönetim tarafından aday gösterildiği bir Meclis toplantısında yeni bir üyenin "15 yıldır aynı üye gidiyor. .. Bu ne biçim iştir sayın başkan" demesi üzerine sinirlenen Emir Sencer, oturumu kapatarak odasına çekildi. 10 dakika sonra Meclis Başkan Vekili Merih Şamiı oturumu açtı ve Başkan Sencer'in istifasını Mecliste okudu. Başkanı içeride yatıştırmak mümkün olmamıştı. Sencer "ben bu insanlarla çalışmam. Bunlar adamı kalpten götürür" demişti. Eskisi gibi sus deyince yerine oturacak nesil giderek kayboluyor, eleştiren, sorgulayan, anlamak isteyen bir üye potansiyeli çıkıyordu ortaya. Bu da otoriteli, eleştirilere kapali liderleri çekilmeye veya en yakın zamanda görevi bırakmaya yöneltiyordu. Emir Sencer'in ani istifası nedeniyle meclis başkanlık seçimi için olağanüstü toplandı. Cuntanın önemli isimlerinden Muhittin Gençaslan'ın karşısına muhalefet Refik Sunal'u adayolarak çıkardı. Güç Birliği sayesinde muhalefet cephesinin genişleyerek güçlenmesi sonucu, 146 oyun 90'lnı Refik Sunol, 56'slnl Gençaslan aldı. Bu, iTO'da Cuntanın bitişinin başladığı anlamına geliyordu. DEGişiM RÜZGARLARı". iTO'da 1960'11 yıllardan sonra çok önemli görevler yüklenen, özel sektör felsefesinin kamuoyuna yerleşmesini sağlayan ekip, değişen meclis üyeleri oranında ya tasfiye oluyor veya yerlerini gençlere bırakıyorlardı. Bunu bilinçli yapanlar yanında, bu değişim zaman zaman sandıkta gerçekleşiyordu. Muhalefetin yönetime beş üye soktuğu 1976 seçimlerinden 4 ay sonra istifa eden Meclis Başkanı Emir Sencer'in yerine yapılan seçimde başkan olan Refik Sunol (solda), 1978'den sonra uzun yıllar başkanlık yapacak olan Nuh Kuşçulu ve iso Başkanı ibrahim Bodur'la beraber görülüyor. 111 MUHALIFLER YÖNETiMDE Refik Sunol'un Başkanlığı, 1977 Kasım seçimlerine kadar sürdü. Deneyimli Mahmut Sucuoğlu, 1977'de yapılan Meclis Başkanlığı seçimini kazandı. Yardımcısı yine Merih Şamiı idi. Ama ne var ki bir yıl sonra yapılan seçimde, Suno! rövanşı alacak ve dört yıl arka arkaya meciis başkanlığı yapacaktı. 1977 yılı yönetim kurulu seçimleri sonucu, 10 hatta 12 yıldan beri yönetime gelmek için çalışan muhalefetin bazı isimleri ile muhalefete yeni katılan gençlerden oluşan bir kadro, yönetime ağırlığını koydu. Mehmet Küçükdeveci, Ömer Gazioğlu gibi iTO'da yıllarca yönetim kurulu başkan yardımcılığı yapmış iki isim seçim kaybederken, Celal Umur, sağlık nedenleriyie adaylığını koymamıştl. Kazanan isimler şunlardı: "Nuh Kuşçulu, Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal, Emir Sencer, Kazım Ak, Nazmi Akın, Kemal Yarar, Oktay Aslan, Hamdi Tombak, Mehmet Şekerci, Aydın Doğan.Bu kadroda yer alan değerli isimler, iTO'nun geleceğini şekillendireceklerdi. Aceleleri yoktu. Bu nedenle meclis başkanlığından istifa eden ağabeyleri Emir Sencer'in gönlünü alarak onu 1977 yılında başkanlığa seçerek, onun deneyimlerinden yararlandılar. Seleksiyon Komitesi'nin ünlü ismi Mehmet Küçükdeveci bile (ortada) kaybetmiş, Yaşar Ünal (sağda), Ali Zafer Taciroğlu (en sağda) kazanmışlardı. Ama asıl kazanan istanbul Ticaret Odası idi ... En solda da gıda grubundan Mecit Bahçıvan görülüyor. Bu ekipte çok önemli hizmetlerde bulundu. KARANLlGA DOGRU L 1978 II.MC'nin sürdüğü 1977 yılı sonbaharında, 222 ile en fazla milletvekili çıkaran CHP, iktidar olarnamanın hüznünü yaşıyordu. Kim akıı verdi bilinmez; ama Ecevit, iktidar olmak, başbakan olmak için siyasette bile etik sayılmayan bir davranışa yöneldi. Gerçi, sonbaharda yapılan Belediye Başkanlıklan seçiminde büyük kentlerde CHP adaylan aylan toplamışlardı ama, bu Ecevit'in Başbakanlığını haklı gösterecek bir gelişme değildi. Siyasette beklemeye tahammülü olmayan CHP Genel Başkanı, siyasi tarihimize Güneş Moteli Hükümeti olarak geçecek bir hülle ile, AP'den koparttığı 10 bağımsız milletvekili, Cumhuriyetçi Güven Partisi'nden aldığı (biri Feyzioğlu) iki milletvekili, Demokratik Parti'nin tek Milletvekili Sükan'ı da alarak Türkiye Cunhuriyeti'nin 43. hükümeti olan, 35 üyeli Ill.Ecevit Hükümeti'ni 6 Ocak 1978'de kurdu. 17 Ocak'ta güvenoyu alan yeni hükümette; Sükan,Orhan Eyüboğlu, Feyzioğlu Başbakan 112 Yardımcılan, Deniz Baykal Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, AP'den transferIerden Tuncay Mataracı Gümrük ve Tekel Bakanı, Şerafettin Elçi Bayındırlık, Teaman Köprülüler Ticaret, Mehmet Yüceler Tarım ve Hayvancılık, Orhan Alp Sanayi ve Teknoloji, Ziya Müezzinoğlu Maliye Bakanı, Ali Topuz Köy işleri ve Kooperatifler Bakanı oldu. Bütçesi 260 milyar lira olan 1978 yılında, 200 yabancı bankaya 4.5 milyar $ borcu olan Türkiye'nin Maliye Bakanı "70 cente muhtaç olduğumuz devri n kapandığını" ilan ederken, halkın, mutlu, refah içinde bir yıl geçireceğini vaat ediyordu. Vadeli Mevduat faizlerinin yüzde 20 olduğu Türkiye'de, akreditif açılamadığı için sanayisi ham maddesiz kalan Türkiye'nin yeni hükümetinin ilk icraatı, IMF ile ilişkileri kesmek oldu. Ocak ayında bunu yapan Hükümet, 12 Mart'ta Maliye Bakanı'nı iMF'ye göndererek, yalvar yakar 450 milyon dolar kredi aldı! O da ABD'nin direktifiyle ve 150+300 olarak verilecekti. Yumuşak deriden yapılmış eldivenin altındaki elin sertliği görülmüyordu. Ecevit çıktığı para arama turlarından dönüşte geçmiş hükümetleri çekiştiriyor, "yazık ... memleketi ne hale getirmişler?" diye sızlanıyordu. Altı ay sonra, yoklar kuyruğu uzamaya başladı. Margarin, benzin, gaz kuyrukları, metre hesabıyla en uzun olanlarıyd!. Karaborsa, fahiş fiyatlar başını almış gidiyordu. Bir ekmeğin fiyatını bile bildiğini sanmadığımız fiyatlardan sorumlu Başbakan Yardımcısı Faruk Sükan, Fiyat Kontrol Komiteleri Koordinasyon Kurul Başkanı olması nedeniyle, Vali Necdet Calp'e telefon ederek, izmir'de üretilen margarin, likit, her türlü yağ ile deterjan fiyatlarında yapılacak zamlara onay vermemesini istedi. CHP, fiyatları dondurmayı deniyordu! Sovyetler Birliği ile olan ticaret hacmini artırmak, Türkiye ile siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek için geniş bir heyetin Moskova'ya gitme hazırlığı yaptığı bir dönemde, komünist rejime merhaba demek için olacak, Deniz Baykal madenierin devletleştirildiğini açıkladı. "ABD'den hoşnut olmadığında Sovyetler Birliği'ne uzanırsınL" politikasının 1960'da ülkeye ve DP'ye nelere malolduğundan hiç esinlenmemiş olan Ecevit'e özel sektörden giden (hangi kesim, hangi sektör olduğunun notunu almamışım... özür dilerim ama iTO üst çevreleri olabilir) son mesajda, Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler içinde olmamızın önemine değinildikten sonra, bu ülkeden alınacak tesislerin hantal, modası geçmiş ve eski teknolojiye dayalı olduğu anımsatılarak bunları çalıştırmanın rantablolmayacağı anlatıldı. Ama inatçı Ecevit kararını vermişti. Heyet gitti. Sonuçlarını da alacak zaman pek kalmadı zaten .. Ekonomideki çarpıklık, başıbozukluk giderek artarken, sabotajlar, yangınlar, gasp ve cinayetler yüzünden Türkiye geceleri olmayan kentler topluluğuna dönüştü. Halka mutluluk vaat eden olan Ecevit, kan, gözyaşı, kederden başka bir şey vermedi. SENCER'DEN VASiYET GiBi UYARı Bu dönemde istanbul Ticaret Odası nasıl bir politika izledi? Neler yaptı? Dış politikasındaki zikzaklar, dediğinin aksini yapmaktan doğan güvensizlik, çevresindeki ekonomistlerin kamu sektörü tutkunlarından oluşması, bürokratlara 113 olan itimat, özel sektöre inanmamak ve onu sürekli hakir görme eğilimi, Ecevit'in başarısızlıklarının temel nedenleriydi.. Genellikle ıTO'nun yöneticileri, ekonomik sorunların çözümünün piyasa ekonomisi içinde olduğunu, başka adrese gidilmesine gerek bulunmadığını yazmalanna, anlatmalanna rağmen geri adam atamama basiretsizliği, çok kısa bir zamanda halkın CHP'ye sırt çevirmesine neden oldu. Ayçiçek yağı deposu Trakya'da, zeytinyağı, pamuk yağı, haşhaş yağımn vatanı Ege'de, eğer halk bir paket margarin için kuyruğa giriyorsa, bunun adı işi bilmemekti. Ecevit'in edebi cümlelerle süslü, hayallere dayalı hükümet programından hemen sonra gazeteciler, iTO Başkanı Emir Sencer'e ne düşündüğünü sordular. Deneyimli başkan "iş adamından romantik olmasını bekleyemezsiniz. Program çok süslü, tatminkar görülüyor; ama tatbikatmı görmeden bir hükme varamazsınız. Bekleyeceğiz" dedi Ülkesini çok seven, yıllarca Merkez Bankası Başkanlığı yapmış olan Başkan Emir Sencer, gidişatın iyi olmadığını bir kaç ay sonra görmüştü. Hazırlanan bazı tasarılarla, özel teşebbüsü n boğulmak istendiğini anlayarak; Genel Sekreter Prof. DL ismail Özas!an'la beraber yaptığı basın toplantısında hükümete şunları anlatmak gereğini duydu: -"istanbul Ticaret Odası, kamu kurumu niteliğinde bir kuruluştur. Oda'nın görüşleri bu nedenle kamunun hiç bir zaman aleyhine olamaz, olması mümkün değiL. Bunun aksini kimse iddia edemez.Ama şimdi özel sektör için hayati bir konuda, vergiler konusunda bir tasarı hazırlanıyor. Bu tasarı kanunlaştıktan sonra, iş adamları ile yasa uygulayıcılar karşı karşıya kalacaklar. Bunda sonra büyük sorunlar ortaya çıkacak. Nedir hazırlanan bu tasarı? Hiç haberimiz yok. Oysa bu oda her konuda ihtisaslaşmış bir kurumdur. Çok bilgili, ehil elemanları vardır. Onların görevlerinden biri de danışmanlık hizmeti sunmaktır. Eğer özel sektöre danışmadan arkanızı dönüp giderseniz bizi incitirsiniz!." Başkan Sencer, üç ay sonra 29 Temmuz günü yine bir basın toplantısı yaptı. Bir babanın evlatlanna bıraktığı vasiyetin açıklanması gibi bir toplantıydı bu. Vatanın çok güç günlerden geçip bugünlere geldiğini anlatan Sencer, şu uyarılan yapma gereği duydu: -"ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı ambargoda Rum lobisinin payı büyüktür. Ülkemizin jeopolitik konumundan yararlanarak performansımızı en yüksek noktaya çıkaracak, milli bir anlayışı simgeleyecek milli bir modeloluşturmak zorundayız. Bunun için: tt Ekonomik araçlar politik umur olarak kullanılmamalıdır. Ekonomik ve politik anlaşmalar küçük politikalara teslim edilmemelidir. o Tek yönlü bağımlılık durumuna yol açacak ekonomik ve politik gelişmelerden @ kaçınılmalıdır .. Ülkenin verimli kaynakları harekete geçirilmelidir. Sencer'in bu uyanlan yaptığı günlerden çok önce yılın hemen başında, halyan'ın gümrük indirimli Türk tekstil ürünlerini ülkeye sokmamak için müeyyideleri çiğnernesi, iTO'yu harekete geçirdi. Yönetim Kurulu üyesi Nazmi 114 Akın, Türk tekstil sanayiinin hızını kesme girişimlerinin başlatıldığını belirterek itaiya'yı protesto etti. Verdiği sözleri tutma isteği ve azmi yanında, ihracat için çok önemli düzenlemeler getiren, vergi iade listelerinin yeniden düzenlenmesini sağlayan Ticaret Bakanı Teornan Köprülüler ile ihracatçılar arasında sıcak bir diyalog oluşmuştu ve bu diyalog hükümetin sona ermesine kadar sürdü. ihracat ödüllerinde 10. yll. .. iTO, 1978 yılında, ihracatçıları ödüllendirmenin onuncu yıl dönümünü kutladı. iso ilE iHTiLAF 15 yıldan beri yan yana gelip bir toplantı yapamayan iTO ile iso, Moskova'da açılacak Türk Daimi Sergisi'nin organizasyonunu almak için giriştik­ leri mücadele sonrasında birbirlerine yine kırılırken, iTO, iso ile olan münasebetlerini gözden geçirme gereğini duyduğunu açıkladı. Önceki yılları kapsayan sayfalarda da belirttiğimiz gibi, daimi sergi projesi iTO'nundu. Ancak projenin çok çeşitli unsurları kapsaması yanında, maddi açıdan büyük olması yüzünden, iGEME, TOBB gibi çeşitli kurumlar yanında iso da böyle bir projede görev alabileceğini bildirmişti. iso, sergilenecek ürünlerin çoğunun sınai yapıda olması nedeniyle, serginin organizatörlüğünü yüklenmek isteyince, iTO buna karşı çıktı. Bu bir sanayi ürünleri sergisi değildi ve her çeşit mal Moskova'ya gidecekti. "ihracatçılar da iTO üyesidir" görüşünden hareket eden iTO, organizatörlüğü yüklenmediği takdirde, maddi dahil, bütün desteğini çekeceğini belirtti. Daimi sergi işine bir de politik çıkarcılık kanşmıştı. CHP'li üst düzey bir yöneticiyle ilişkisi olan iSO'ya kayıtlı bir firma, Moskova Daima Sergisi için ambalajlanacak ürünlerin nakliye ve dekorasyon işini almaya talip oldu. Ortağı olduğu Umumi Mağazalar dururken, nakliye, gü mrükleme, ambalajlama gibi işleri bir başka firmaya ciro etme girişimi iTO yöneticilerini kızdırdı. Verilecek destek, taşıma ve depoculuk işini yıllardan beri yapan 115 Umumi Mağazaların işi alma koşuluna da bağlanacaktl. Tarihi bile henüz saptanmamış Moskova Daimi Sergisi için koparılan bu fırtına, bir hafta öncesinde gerçekleşen Ecevit'in istanbul gezisi ile ilgiliydi. Ecevit'in danışmanlarını Odakule'de tek toplantı için ikna eden iso yönetimine iTO tepki göstermişti. Teammü!ler gereği istanbul'a gelen Başbakanlar hem iSO'yu, hem iTO'yu ayrı ayrı ziyaret ederlerdi. iso yöneticileri," Ecevit'in danışmanlan böyle istedi" diyerek işin içinden sıynldıysalar da iTO yönetimi gerçeği öğrenmişti. O toplantıya başkanlık yapan iso Meclis Başkanı ibrahim Bodur'un, kendisine ayrılan kısıtiı zamanı kullanmak için çalışan iTO Başkanı Emir Sencer'in sözlerini sık sık keserek zamanı hatırlatması da ortalığı germişti. Bu iki olay, iki kurum arasında buzlann bir müddet daha erimeyeceğini göstermişti. MÜEZZINOGlU'NA iTO'OA TEPKi Maliye Bakanı 1 Ağustos'ta Odayı ziyaretinde likidite yokluğunu suni olarak yarattıklannı, bunun geçici olduğunu ve yakında piyasaların rahatlayacağını açıkladı. Göreve geldiği her dönemde özel kesime karşi uyguladığı aşırı baskı ile tanınan Ziya Müezzinoğlu'na o gün iTO Yönetim Kurulu üyesi Yaşar Ünal şunları söyledi: -"Sayın Bakan ... Dışanlara gidiyor, üç beş kuruş için ei etek açıyorsunuz. Kalkınma Planlarını yaşama geçirmek için, finansmanlarını yurt içinden sağlamamız gerek. Dışarıdan getirilen paralarla bu çark dönmez. Fevkalade iyimser bir tablo ile iş başı yaptınız. Umut dağıttmız, sonra ekonominin ne halde olduğunu gördüğünüzü söylediniz. Ekonominin bu düzeyde olduğunu nasıl bilmezsiniz? Bunu herkes görürken sizin hayret etmenize şaşırdık. Ama işler şimdi daha kötüye gidiyor. Döviz darboğazını aşamadınız. Yatırımlar durdu, üretim düştü. Para darlığı had safhada olmasına rağmen enflasyon artıyor. Bir vurgun ekonomisinde yaşıyoruz. iMF'ye verdiğiniz taahhütlere rağmen, dışarıda Türkiye için endişeler var. Biz ihracatçı firmayız, dünya ile temasımız var. Dışardan görünen Türkiye iyi değiL. Üstelik şiddet eylemleri tırmanıyor. Dışa daha büyük ödünler vermek yerine içe, kendimize dönmemiz lazım. Rejim tehlikededir. Maalesef herkes gibi biz de sonumuzu bekliyoruz. Türkiye çok basit önlemlerle, yaş meyve ve sebze ihracatından yılda 600 milyon $ döviz sağlayabilir. Ama geçen yıl satsuma fiyatlarının yanlış saptanması yüzünden üretici, satıcı, ihracatçılardan oluşan Ege'li, Akdenizli yüz firma iş hayatından çekildi. Bunlara yazık değil mi? Kaldı ki bu firmaların hazineye çok büyük katkıları vardi. Lütfen kararlannızı alırken etraflı düşünün, bunların nereye varacağını, nasıl sonuç vereceğini düşünün. Bunları düşünemiyorsanız bize başvurun, biz sizin emrinizdeyiz." Sonbahara doğru Ecevit hükümetinin boyaları iyice dökülmeye başlamıştı. Halk evlerinde, iş yerinde, çocuklar okulda soğuktan titriyor, gençler sokakta vuruluyor, taksi sahipleri benzin yokluğundan evlerine ekmek götüremiyordu. istanbul Ticaret Odası yine büyük bir seçim yaşayacaktl. Ama bu seçime buruk gidiyordu. 116 YÖNETiM GENÇLERDE ihtilalinden sonra Türkiye'nin değişecek konjonktürü ıçın, hür teşebbüsü dar boğazlardan geçirirken felaketlerden kurtaran istanbul Ticaret Odası'nda 1976'de başlayan yenilenme süreci, 1978 büyük seçimleri ile sona erdi. iTO'da yüksek eğitimli, birkaç lisan bilen, dış dünya ile sürekli irtibatlı, genç dinamik bir kadro oluştu. Behçet Osmanağaoğlu, Emir Sencer, Nuri Güven, Ümit Utku, Nahide Ülker, Ahmet Çarşıbaşı, kaybedilen 1978 seçimleri ile meslek komitelerine giremeyerek, iTO'ya veda etmeye başladılar. Bu buruk günlerde, kendilerine teşekkür borçlu olan iTO camiaslnın her zaman kalbinde yaşayacakların! elbette biliyorlardı. Bir yıl önce meclis başkanlığı seçiminde Mahmut Sucuoğlu'na yenilen Refik Sunol, 1978'de rövanşi aldı. Merih Şamiı gibi yıllarca meclis başkanlığına vekalet eden güçlü isim, yerini Can Kulaksızoğlu'na bıraktı. iTa Meclisi'ni izlemeye başladığım 1964 yılında tanıdığım idealist grubun öncülerinden Nuh Kuşçulu, 14 yıl sonra istanbul Ticaret Odası gibi Türkiye'nin en büyük özel sektör kuruluşuna başkan oldu. Çalışmanın, azmin ve özverinin örneğini oluşturan. Kuşçulu yanında, dava arkadaşı Nazmi Akın da 1977'den beri yönetimdeydi. Kuşçulu'nun Nazmi Akın dışındaki çalışma arkadaşlar şunlar oldu: "Ziya Camcıoğlu, Bülent Güvenç, Celalettin Kurdoğlu, Oktay Aslan, Fikret Alptekin, ilhan Erem, Hasan Papuççuoğ!u, Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar ÜnaL." Taciroğiu ve Ünal başkan yardımcılıklarına seçilirken, Ünal genellikle ihracat konularına yoğunlaşması nedeniyle yönetim kurulu sözcüsü seçildi. Celalettin Kurdoğlu ve Refik Sunol arasında, rakip firmaların sahipleri olmaları ve aynı meslek gurubundan seçime girmeleri nedeniyle yıllardır süren tartışmalar, Kurdoğlu'nun yönetim kurulu üyesi, Sunol'un da meclis başkanı olmasıyla tatlıya 1960 yılı 27 Mayıs kadrolarını oluşturarak bağlandı. YENi DÖNEM ... iTO'da başlayan yeni yönetim döneminin ilk günlerinde istanbul'da olan Ticaret Bakanı Teoman Köprülüler, (soldan dördüncü) bir resepsiyonda başkan Nuh Kuşçulu(soldan üçüncü) ve kurmaylarından daha fazla ihracat yapmalarını istiyor. 117 AET iLE iıişKiLER DONDURULDU Halka umut saçan Ecevit Hükümeti 18 Mart'ta zamları açıkladı. Listede piyasada olmayan malların da zam görmesi "karaborsa prim yaptı!" gibi şakalara yol açtı. Kısa bir süre sonra dolar 26 lira 50 kuruş oldu. Ama bir ay içinde bankalara dolar teslim edecek olanlara 47 lira, Batı Alman markı teslim edeceklere ise 24 lira 65 kuruş ödenecekti. O gün aHmın gramı yarım saatte 30 lira birden arttı.Hayatlarında masanın öbür tarafında oturmayı bırakın, pazara girmemiş bürokrat takımı ekonomiyi deney tahtasına döndürmüştü. Demirel kıs kıs gülüyor "Türk parasına suikast yaptılar" diyordu. Demirel'in özel bir sohbette Ecevit için şöyle dediğini bir partiliden dinlemiştim: -"Bu Ecevit'e beş koyun teslim edin ve "bunları meraya çıkar,otlat, akşam getir' dediğinizde size hiçbir şey sormadan çıkar gider ve akşam koyunları kaybetmiş olarak döner, ama hiçbir şeyolmamış gibi yatağına çekilerek uyur" Yokluk, karaborsa, suistimaller derken, Ecevit'in Türkiye-AET ilişkilerini dondurma kararı alması, ülkenin büyük çoğunluğunda hayal kırıklığı yarattı. Ecevit'in bu kararı ideolojik değil, slklŞtığl için bazı egemen çevrelere verdiği tavizin eseriydi. ismet Paşa'nın, büyük ülkelerle olan ilişkilerde özel bir dikkat gösterilmesi uyarısını, çırağı dinlemeye gerek görmemiş, ama başına da gelmedik kalmamıştı. AET ile ilişkilerin dondurulmasına, iTO Başkanı Nuh Kuşçulu büyük tepki verdi. Genç Başkan "1970'in o çok zor koşullarında dişimizle tımağımızia kazanılan bu hakların dondurulması Türkiye'nin aleyhinedir" diyerek, zararımızın boyutlarını, bundan hangi sektörümüzün hangi boyutlarda etkileneceğinin bilançosunu çıkardı. Kamuoyu ayaktaydı. Hür Teşebbüs Konseyi de karşı çıkan­ lar arasında yer aldı. Ama katılımcı olduğunu iddia eden Ecevit'in kamuoyuna bakacak tarafı kalmamıştı. iSO'da başkanlığını Nurullah Geı:gin'e kaptırmasına rağmen, çok değerli bir yönetici olması nedeniyle çeşitli özel sektör kurumlarında görevalan Ertuğrul Soysal (basının en sevdiği ve görüşlerine büyük değerverip istihbaratlarda en fazla yararlandığı kişi olduğuiçin ismini gündeme getiriyoruz) iso Meclisinde hükümetin tavrı tartışılırken söz aldı ve aynen şöyle dedi: "Bu hükümet marksistir. Bu hükümetin idaresi altında sanayi ve ekonomi bir yere varamaz. Ben iSO'nun bu hükümeti tammamasmı ve her türlü ilişkiieri kesmesini size tavsiye ediyorum.Bir AET yetkilisi bana açıkça, Türk- AET ilişkilerinin Ecevit'in başbakanlığında yürümeyeceğlnl, bu hükümete AET'nin mali yardım yapmasının imkansız olduğunu, boşuna çaba harcamamızı öğütle­ di. Sebep de Ecevit'in doktriner anlayışıdır." Soysa!'ı yalanlamaya çalışan Gezgin, bir kaç gün sonra zor durumda kaldı. AET gerçekten Türkiye'ye mali yardımı durdururken "Siz ABD'nin, IMF'nin kapısını çalın" şeklinde gazetelere manşet olan bir açıklama yaptı. Türkiye-AET ilişkileri sırasında köşe başlarında nelerin cereyan ettiğini bu açıklama ortaya koyuyor. 118 GAFlET VE DELALET içiNDELER istanbul Ticaret Odası yönetiminin gençleştirme devrimini yaratan ekipte yer alan iTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yaşar Ünal, bu kez istanbul ihracatçılar Birliği Başkanlar Kurulu Başkanı olarak yaptığı basın toplantısında, Türkiye'deki çılgınlıkian, rejim değişikliğini hedef alan faaliyetler olarak yorumlarken, bunu görmeyenleri gaflet ve delalet içinde olmakla suçladl. Ünal, istanbul ihracatçı Birlikleri Başkanı olarak yaptığı basın toplantısındaki çıkışlan ile kamuoyunun dikkatini çekti. Ünal'ın o gün gazeteciiere yaptığı açıklamalar özetle şöyle oldu: "Ülkemiz bugün çok ciddi durumla karşı karşıyadır. 1978 Türkiye'sinde rejim değişikliğini hedef alan faaliyetlerin tehlikeli boyutlara ulaştığını görmemek ve bu durumdan endişe duymamak gaflet ve delalettir. Hal böyle iken iş adamları susmayı tercih etmekle kendi varlıklarının temelinin tahribine adeta göz yummaktadırlar. " Kalkınmanın öz finansmanla sağlanmasının şart olduğunu, borç ödeyip yeniden borçlanma ile bir yere varılamayacağını ve ülkenin bu yüzden bugün uçuruma sürükiendiğini kaydeden Ünal, Türkiye'yi döviz dar boğazından kurtaracak tek alternatifin ihracat olduğunu belirterek, hızlı bir planlama ve organizasyon ile bu soruna çözüm bulunacağını savundu. Hükümet ortaklarından Turhan Feyzioğlu gidişin olumsuzluğunu iik görenlerden oldu. 13.2.1978'de verdiği demeçte, ekonomik sorOnların ağırlaştığını kaydeden Başbakan Yardımcısı, vatandaşa verilen sözlerin tutulmasını istedi. 1977 Milletvekili Genel seçimlerinde en fazla oyu alan CHP, bir sene sonra Ekim 1978'de yapılan Cumhuriyet Senatosu üçte bir yenileme seçimleri ile boşalan 5 milletvekili için yapılan seçimlerde büyük oy kaybına uğradı. 29 ilde yapılan seçimlerde AP 34, CHP 12, MSP 3, MHP 1 senatör çıkarırken, boş olan 5 milletvekilliğini de AP aldı. Bu sonucu hükümet için güven oylamas! olarak değerlendiren Ecevit istifasını Korutürk'e sundu. Kısa bir aradan sonra, 12 Kasım 1978'de Demirel azınlık hükümetini kurarak işe başladı. Ticaret Bakanlığı'nda yine Halil Başol, Maliye'de ismet Sezgin, Sanayi ve Teknoloji'de Nuri Bayar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda Esat Kıratııoğlu görevlendirilmişti. PROTOKOL GÖREVL .. Türki-ye'de 19?O'li yılların sonuna doğru yaşananlar yabancıların dikkatini çeker, olayları yerinde incelemek için Türkiye'ye çeşitli bahaneler altında geziler yapılırdı. Kuşçulu dönemi, yabancı ziyaretçi akınının yoğunlaştığı yıllara rastlar. Fotoğrafta, iTO'yu ziyareti akşam saatlerine denk düşen Çek heyetinin karşılanışı görülüyor. Başkan Yardımcısı Ünal ile Genel Sekreter ismail Özaslan (gözlüklü) de heyete refakat ediyor. 119 iTO YÖNETiMi BAŞARIUYDI Kabuslarla geçen bir yıl boyunca, Kuşçulu Başkanlığındaki iTa yönetimi yüksek bir performans ortaya koydu. Kuşçulu'nun dediği gibi, siyasi partilerden, iç politikadan uzak duran yeni iTO yönetimi, AET ile ilgili dondurma kararından sonra belgelere dayalı çok güzel bir çalışma yaptı. Kuşçuiu, yüzde yüz liberal bir ekolün temsilcisiydi. Serbest piyasa ekonomisini yıllardan beri savunan, bu konuda tezler hazırlayan ve bunu Turgut Özal dahil, her platforma taşıyan Kuşçulu'nun, karma ekonomi sistemine dahi tahammülü yoktu. Hele devletin ekonomideki rolünün daha da ağırlaştmldığı son Ecevit Hükümetine verdiği raporlarda Kuşçulu, kamunun bugün için ve bir süre daha, ağır sanayide kalabileceğini, ama diğer bütün alanların özel sektöre devredilmesini istedi. Vergi yasaları hazırlıklarına karşı çıkan, özel sektörün görüşlerinin alınmamasını eleştiren Kuşçulu'ya, Maliye Bakanı Müezzinoğlu "ama en çok gelir vergisini bordrolular ödüyor!" deyince Kuşçulu'nun yanıtı şu oldu: -"Iktisadi Devlet Teşekküllerini, kamu maliyesini, devlet dairelerini, ihtiyacın çok üzerinde, üç misli, dört misli insanlarla dolduruyorsunuz, Bunlara ödediğiniz ücretler de normalin üzerinde, Bu durumda bordrolulann payı elbet artacak,.. Siz adresi belli işverene yüklenmek yerine, vergi kaçıranları bulun .., Bakın tarım kesiminden hiç vergi almıyorsunuz. Onlar para kazanmıyor mu? Biraz da oralara eğilin!" istanbul Ticaret Odası, 19 Nisan 1978'de gelin gibi süslenen bir feribotu "Expo-Marine 79 Turkey" adı! yüzer bir sergi haline getirerek Tripoli, Cezayir, Tunus, Malta ve iskenderiye'ye gönderdi. Türk ihraç ürünlerinin i!k kez geniş biçimde Orta-Ooğuya açılmasını sağlayan girişim, çok olumlu sonuçlar verdi.8u arada iki başkan vekili Taciroğlu ve Ünal, ihracat konularını gündemde tutan çalışmalar yaptılar. 1980'lere ulaşılmaya çalışılan yıllar, siyasi ve toplumsalolaylar yüzünden dinamizmini gösterecek çalışmaların, maalesef Türk özel sektörünün yapılamadığı dönemlerden bazılarını oluşturdu. Bu kayıp yıllar, önümüzdeki etaplarda da ülkemizin karşı s ın dayd ı. 120 LV BÖLÜM REFORMLARA DESTEK (1980-1988) ÖZAL iTO'YA DANIŞMAN OLACAKTı 1970'lerin "bir gece ansızın gelebilirim" dizeleri ile başlayan ünlü şarkısı, 1980'de "ne olursun bekletme ... çabuk gel!"e dönüşmüş, halkın yoğun istek ve desteği ile beş general 12 Eylül 1980 günü yönetime el koymuştu. Ama bundan kısa bir süre önce, Türk ekonomisi ilginç bir gelişme yaşadı. Demirel'in kurduğu azınlık hükümeti, 24 Ocak 1980'de unutulmaz kararlarını açıklayıp yürürlüğe koydu. Ancak bu kararların, demokrasinin hiçbir kısıtlamaya uğramadığı 1980 yıli başında başarılı sonuç vermesi mümkün değildi. Bazı hürriyetlerin kısıtIan­ ması pahasına da olsa siyasi kararlarla desteklenmesi zorunlu olan 24 Ocak operasyonunun sonuçlarını alabilmek için uzun sayılabilecek bir süreye de ihtiyaç vardı. 24 Ocak sihirli bir değnek değildi. Öyle dokundurduğunuz anda ekonominin pembeleşmesi olanaksızdı. Operasyonu azınlık hükümetinin Başbakanı Süleyman Demirel ile birlikte Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal hazırladı. Süleyman Bey Türkiye'yi ekonomik kaostan çıkarma görevinin kendisine verileeeğini bildiği için, uygulamayı düşündüğü köklü önlemler üzerinde uzun zamandır düşünce jimnastiği yapıyordu. Demirel, uzun soluklu, zamana yayılmış kriterler istiyordu. Ne kadar aeı reçetelerden oluşsa da, arka arkaya alınacak önlemlerle belirli bir zaman sonra ekonomide bir rahatlama olmalıydı. Demirel'e göre, antibiyotik tedavisinin zamanı geçmiş, sıra ameliyata gelmiştiL.Bunu yapacak ope-ratörü buldu. Bu liberal bir yapıya sahip, özel sektörün dinamizmine, iş yapma yetisine sahip olduğuna inanan Turgut Özal'dı. Sistem ise, liberalizme yönelik serbest ekonomi iikeleriydi. Bir gece Ankara'da buluştular. Senato 1/3 yenileme ve 5 milletvekili seçimlerine kısa bir süre vardı. Özal, Demirel'e askerlerin bu seçimi beklediğini, Ordunun bu seçimlerden sonra idareye el koyacağını umduğunu açıkladı. Demirel de böyle bir gelişmeyi bekliyordu. Ancak, tutarlı bir programla kamuoyunun karşısına çıkılması halinde, askerlerin siyasilere bir opsiyon daha verebileceklerini umuyordu. CHP'nin bu seçimden yenik çıkacağını, bunu bir güven oylaması olarak algılayacak olan Ecevit'in çekileceğıni ve görevin kendisine verileceğini Özal' anlattı. Turgut Bey'in "iiI. Milli Cephe mi?" sorusunu "hayır ... azınllk hükümeti kuracağız. Milli Cephe bitmiştir. Bu meclis darbe ile gitmek istemeyeceği için, hükümetimize güven oyu verecektir" diyerek yanıt veren Demirel, Özal'dan sıkı bir çalışma ve mükemmel bir önlemler paketi istedi. Demirel'in yanından aynıdıktan sonra Turgut Özal'ın ilk işi Nuh Kuşçulu'yu aramak oldu. Çünkü Demirel bu teklifi kendisine iletmeseydi, 1 Ocak 1980 tarihi itibariyle Turgut Özal, istanbul Ticaret Odası'nın resmi danışmanı olacaktı. Özal, son gelişmeden söz etmeden danışmanlık konusunda biraz daha 121 beklemenin yararlı olacağını söyledi Nuh Bey'e. Kuşçulu bu ani değişimin "hayır" anlamına gelip gelmeyeceğini sordu. Turgut Özal, kıyrnet verdiği bir insan ve bir kurumla çalışmaktan onur duyacağını, sadece şu anda özel bir işi nedeniyle bir ertelemenin söz konusu olduğunu anlatarak özür diledi. Kısa bir zaman sonra seçimler yapılmış, CHP ağır bir yenilgi almıştı. Demirel halkı esenliğe kavuştura­ cak köklü ekonomik önlemlerle Türkiye'ye hizmet etmek istediğini ve iktidara talip olduğunu kamu oyuna açıkladı. Oluşturduğu ekonomik istikrar paketiyle yokluklara ve fiyat artışlarına son verecekti. Bunun için parlamentodan, kuracağı azınlık hükümeti için destek isterken, güven oyu alacağında emindi. Azınlık AP Hükümeti güven oyu almış, çalışmalar başlamıştı. 24 Ocak 2001 tarihinde ünlü kararlar açıklandı. CHP Hükümeti AP'ye bomboş bir hazine bırakmışt!. Özal Demirel'e "bu ekonomiyi ayağa kaldırmak için büyük paralam ihtiyaç var. Bugünkü koşullarda, hele terörün hüküm sürdüğü bir ülkeye kredi almanın olanağı yok. Düşündüğün bir şey var mı?" diye sordu. ikili, CHP'nin içini iyice boşalttığı hazinenin biraz güçlenmesini, operasyonun ilk ayağı olarak benimsedi. Acı ilaçlardan oluşan uzun bir reçete hazırlandı. Türk halkının mutsuzluğunu, fakirliğini hiçbir zaman içine sindirememiş olan Demirel için en sevimsiz işlerden birisi olan zamları açıklamak amacıyla basının önüne çıktığında "ülkenin selameti için bu kararları aldık. Bunları bugün tatbik etmezsek, yarınlarımız çok kötü olacaktı" dedi. 24 Ocak can yakmaya başladı, Devlet kuruluşlarının ürettiği tüm mallara yüksek oranda zam yapılırken, yüzde 50 oranındaki devalüasyonla ABD dolan 70 Liraya, Alman Markı 41 lira 30 kuruşa çıktı. Bu arada desteklemeye tabi ve üzerinde fon olan ürünlerin ihracatı durdurulurken, dışsatırnda frenleyici bir unsur yaratan tescil işlemi kaldırıldı. Bir müddet sonra benzin 25 liradan 36 liraya çıktı. Bir kaç ay sonra normal benzin 43, süper 48 lira oldu! Altın fiyatları ise yılda yüzde 203 oranında artarak rekor kırdı. istihsal, işletme, Spor-toto vergileri yerini Katma değer Vergisi'ne bıraktı. Bu projeden 132 milyar lira bekleniyordu. 24 Ocak kararları bankacılık alanını da kapsıyordu. 1 Temmuz tarihinden itibaren mevduat sertifikası verecek olan bankaların tasarruf mevduatıarında serbest faiz uygulayacak olmaları bazı çevrelerde çağdaş bankacılığa geçiş olarak yorumlandi. Temmuz ortalarına doğru para piyasalarında işler hayli kanşmıştl. Kimi bankalar aralarında centilmenlik anlaşması yaparak mevduat faizlerini sabitlerken, kimi bankalar, "en yükseğini biz veriyoruz!" ilanları ile mevduatlan kendine çekmeye bakıyordu Bankalar, bir yandan rakipleriyle mücadele ederken, yerden ot gibi biten bankerlik kuruluşları, mevduatıara bankaların üzerinde sağladıkları faizlerle dikkatleri çekiyordu.1980 yılı yaz mevsiminde Türkiye'de siyaset, ekonomi, kültürel bağlar, sanat, sporda her şey karmakarışıktı. Bu arada, uygulaması acı da olsa, Türkiye'yi ekonomik krizden çıkaracak tek çözüm yolu olarak toplum katında onay bulan 24 Ocak kararlarının, olumlu sonuç vermemesi için anarşi üzerine düşen görevi layıkıyla yapıyordu! 122 Toplumu korkutup sindirme yöntemini benimseyerek, ülkeyi siyasi ve ekonomik açıdan sonu belirsiz kapalı bir rejime sürüklemeyi hedefleyen, sayıca çok az olan aşırı solun üzerine benzin döktüğü anarşi, amacı, askeri idarenin bir an önce gelmesini isteyen çeşitli çıkar gruplarının maddi ve manevi desteği ile artık ülkeyi harabeye çeviren bir yangına dönüşmüşW. Totaliter bir rejime giriş, siyasi ve özlük hakları dahil, bir kısım hürriyetlerin kısıtlanmasi, sıkıyönetimli yaşam, kimsenin umurunda değildi. insanlar can derdine düşmüştü. Sabah evden çıkıp akşam eve dönebilme, sevdikleriyle berber olabilmek arzusu her şeyin önüne geçmişti. 12 Eylül 1980 günü, Türk Halkının yüzde 99'una "Allah razı olsun" dedirten darbe ile, ordu idareye yeniden el koyunca herkes derin bir soluk aldı. Dış dünya, geliyorum diyen darbenin gerekli olduğunu ifade ederek, generallerin demokrasiyi uzun bir zaman askıya almayacaklarını düşünüyordu. ABD darbeyi olumlu, Londra beklenen olayolarak yorumladı. Tahmin edildiği gibi, 13 Eylül günü cinayetler durmuş, Türkiye bir günde huzura kavuşmuştu! 12 Eylül tüm yurtta büyük bir coşku ile kutlandl. Devrim Konseyi ve Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve konsey üyesi dört general, Türkiye'yi yedi yıl gözetim altına aldı. Bu zaman zarfında demokratik hak ve özgürlükler kısa aralıklarla iade edilirken, oluşan yeni siyasi yapılanmanın geçmişten ders almadığı, Demirel'in Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkışından sonra net bir biçimde görüldü. Siyasi istikrarsızlık yine başlayacaktı. Kaybeden yine EKONOMi ve büyük bölümü ile fakirleşme çizgisine süratle kayan halk oldu. Darbeden 17 gün sonra Askeri Konseyin Başbakan olarak atadığı Emekli Oramiral Bülent Ulusu, kabinesini açıkladı. Kaya Erdem Maliye Bakanlığı'na, Kemal Cantürk Ticaret Bakanlığı'na, Şahap Kocatopçu Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na atandı. içte ve dışta beğenilen 24 Ocak kararlarını rayına oturtmak için, komutanlarla yaptığı sıkı pazarlık ve aldığı yetkilerden sonra ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcılığı görevini kabul eden Turgut Özal, kararları yeni reformların izlemesi gerektiğini onlara anlatmış, konsey üyelerine verdiği brifingde neler yapacağını ve bunların muhtemel sonuçlarını sıralamıştı. Generallerden her konuda onayalan Özal, ABD'ye para bulmaya gitti ve 1 milyar dolarla döndü. 1980-2002 yılları arası, hiç bir ülkenin siyasi ve ekonomik yaşamında rastlanmasına olanak bulunmayacak bir istikrarsızlık, değişim ve yap-boz dönemi oldu. Bu dönemde Türkiye, geçirdiği bunca acı deneyimlere rağmen deneme-yaşama evresini terk edemedi. Bu da ülkenin büyümesini engelledi. Demirel'in 12 Eylül 1980 darbesinden 13 yıl sonra, 1993'te köşke çıkışı ile başlayan ve bizce fevkalade olumsuz sonuçlar veren siyasi değişimlerin kronolojik sıralamasından bir özet sunmayı gereksiz görüyoruz. Bu gelişmeler çok yakın tarihimizi oluşturduğu için belleklerde tüm canlılığı ile durmaktadır. Ama bu çok çapraşık ve yoğun değişimlerin yaşandığı 1980'den günümüze kadar geçen 22 yıl, resmi kuruluşlardan, holdinglere, Anonim Şirketlerinden ferdi firmalarına kadar, özel sektörü fevkalade olumsuz etkiledi ve çok ciddi problemlere yol açtı. 123 Sonuçların ekonomik ve siyasi tahribatlar kadar iz bıraktı. iTO, beşer yıllık kalkınma planlarının devreye sokulduğu 1963 yılı ile beraber özel sektörün ÖNCÜ GÜCÜ olarak görev yaptı. Kalkınma sırasında, ekonomik kararların alındığı merkezlere kadar sızarak özel sektörü bitirme, yok etme görevini üstlenenlere karşı amansız bir mücadele veren iTO, ülkenin ve halkın yararına bulmadığı her projeye, her karara karşı çıktı. Bunlar arasında başlarda desteklediği projeler olsa bile, sonuçların oiumsuzluğu görülmesinden sonra iTO, kendi içinde bir takım çalkantılara, ayırımlara yol açsa da yanlışlan söylemekten asla kaçınmadı. Tıpkı 24 Ocak kararlarının bazı çevreler tarafından sosyal boyutları, SORUMLULUKLAR ARTTı: 24 Ocak kararları yaşama geçerken, iTO yönetimi yoğun bir çalışma dönemine girdi. Fotoğrafta, Kasım 1980'de yapılan seçimde istanbul Ticaret Odası yönetimini oluşturan kadro görülüyor. yozlaştınlması ve ülke menfaatlerini zedeler duruma gelmesinde olduğu gibi. .. Bundan sonraki bölümler yakın tarihimizi oluşturduğu için 1980-2000 yıllarını önemli olaylar ve bunlar içinde yer alan bazı bilinmeyen yönleriyle özet olarak vereceğiz. Özel sektör liderleri arasındaki mücadelelerin, ideolojik saplantı ve hobiler yerine ülkeyi sevmekten ve topluma yararlı olmaktan kaynakiandığının açıkça görüleceği bu satırlarda inanç, ülke sevgisi, kalkınan Türkiye özlemi ön plandadır.Bu ülküler için savaşan başkanlar, Başbakan adaylığına gelen temsilciler, saygın üyeleriyle iTO, gelecek nesillerimiz için çok önemli bir kaynak niteliğindedir. Bu eser buna yardım ederse, amacına ulaşmış demektir. iTO'OA GENÇ YÖNETiM istanbul Ticaret Odası'nda 1980 yılı kasım ayında yapılan seçimle yönetime gelen ekip, 24 Ocak kararlarının bir numaralı destekleyicisi olurken, kararların hayata geçirilmesi için yoğun bir mücadele verdi. Yönetim,12 Eylü! darbesinin ülkeyi bir rejim değişikliğinden kurtardığının bilincindeydi. Turgut Özal gibi özel sektörü çok iyi tanıyan, sektörün dinamizmini bilen bir ekono124 mistin, konsey tarafından kurdurulan hükümette Başbakan yardımcısı olarak görev yapıp kararlarda kayıtsız şartsız söz sahibi olması, özel sektörün önünü açacak, ona güvence ve moral verecekti. Başbakan Bülent Ulusu'nun ekonomiden sorumlu yardımcılığına getirilen Turgut Özal, piyasadan tanıdığı iTa yönetimiyle hep iyi ilişkiler içinde oldu. Özal çok sık olarak Nuh Kuşçulu, Ali Zafer Taciroğlu, Ahmet Şenyiğitler ve Yaşar Ünal başta olmak üzere yöneticilerle sohbet toplantıları yapar, onların görüşlerini alır, sonra bunları değişik platformlarda değerlendirmeye tabi tutardı. Eğer Süleyman Beyazınlık hükümeti ile ülkeyi yönetmeye talip olmasaydı, iTO'da danışmanlık yapacak olan Turgut Özal, şimdi de istanbul Ticaret Odası'nın üst yönetimine danışmanlık görevi vermişti! Alacağı her kararda onların görüşlerini sormadan edemiyordu. Kasım 1980 yılında yapılan seçimlerde Refik Sunol yeniden Meciis Başkanı olurken, yönetim şu isimlerden oluştu: "Nuh Kuşçulu (Başkan) Ali Zafer Taciroğlu-tYaşar Ünal (Başkan yardımcıian) Celalettin Kurdoğlu, Tarık Şehrnen, Bülent Güvenç, Zihni Kalsın, Oktay Aslan, Enver Tavlıoğlu, Dündar Uçar, Hasan Papuççuoğlu." BiTMEYEN SENFONi: AB 1978 yılında Güneş Motel olayı ile iktidar olan CHP'nin Avrupa Birliği ile restleşmesinin nelere malolduğu iç sorunların çözümüne döndüğümüzde belli oldu Bugünlerde hala papatya fall açtığımız Avrupa Birliği'nin Türkiye için verdiği hüküm, Ecevit'in ilişkileri dondurması ile kesinleşmişti. Ancak o yıllarda iç problemlerin çokluğu ve can güvenliği ile uğraşmaktan yüzünü batıya döndüremeyen Türkiye, atı alanının Üsküdar'ı geçtiğini, neden sonra anladı. Ama iş işten geçmişti. 1981 yılı ocak ayında iTO, organizasyonu altındaki iktisadi Kalkınma görmek, AET ile ilgili son gelişmeleri değerlendirmek için geniş kapsamlı bir toplantı yaptı. IKV'nin başkanı olan Meclis üyesi ve Koç Topluluğu'nun önemli isimlerinden Basri Öztekın, Ecevit Hükümeti'nin ilişkileri dondurma kararına rağmen, yeni hükümetin ivedi bazı girişimlerde bulunması halinde tam üyeliğin işlerlik kazanabileceğini umuyordu. Ecevit'in AET ile ilişkileri dondurma kararından sonra AP azınlık hükümeti Brüksel'i bu karardan döndürmek için çaba harcamış, başarılı olamamışt!. Türkiye kendi inisiyatifinde olan tam üyeliğe geçişi dondururken, mali yardımlar yanında, gümrük indirimlerinden de yararlanamayacaktı. 1981 yılında Türkiye, AET'den gelen mallara yüzde 40 gümrük vergisi uygularken, dondurma veya erteleme yüzünden ihraç mallarımızın AET ülkelerine girişte herhangi bir gümrük indirimi uygulanmayacaktı. Verilen karar Türk halkının geleceğini olumsuz etkilerken, müeyyidelere uymadığımız için AET tarafından gümrükler yoluyla cezalandırılıyorduk! Aslında Türkiye'de bir kısım etkili siyasetçilerin Avrupa'dan yana olmadıkları, bunların AET içinde olmamızı istemeyen menfaat guruplarının güdümünde hareket ettikleri 1982 yılında anlaşıldı. Şöyle ki; Aralarında kamu Vakfı'nın çalışmalarını 125 girişimciliğini, devletçiliği savunan üyelerin de yer alması nedeniyle büyük eleştirilere uğrayan 1. Nihat Erim Kabinesi, Türkiye- Avrupa Ekonomik Topluluğu Katma Protokalü'nü 22 Kasım 1972 tarihinde imzalayarak ananması için TBMM'ye göndermiştL Bakanlar Kurulu'nun bu hayati önem taşıyan tez keresi, ancak 10 yıl sonra, 12 Eylül askeri darbesinin oluşturduğu ve TBMM yerine görev yapacak, onun işlevini yerine getirecek, 166 kişilik Damşma Meclisi tarafından imzalanabilmişti. Bizden ses çıkmayınca, Türkiye'yi aralarında görmek istemeyen Brüksel de suskunluğunu korumuş, TBMM'den geçmediği için Karma Protokolün uygulanması on yı! gecikmişti. Bu geniş kapsamlı AET toplantısında, Tekstil ve Konfeksiyon ihracatçılan Birliği'nin kurulmasında öncülük yapan ve birliğin başkanlığını da üstlenen iTO Meclis üyesi Sırrı Gültekin şöyle konuştu: -"1963 yılında o zamanki adıyla Ortak Pazar'la, Ankara Antlaşmasının imza aşamasında sanayi sektörümüzün önde gelenleri ismet Paşa'ya baskı yaparak, henüz Türkiye'nin topluluğa hazır olmadığı imajını yerleştirmeye çahştılar. Paşa direndi ve Ankara Antlaşmasını imzaladı. Ecevit'in iktidarında sanayicilerin patronajı altına girildi. Yunanistan üye oldu ve yılda 11.5 milyon Drahmi iie ödüllendirildi. Bu paranın önemli bir kısmı Yunan çiftçisine gitti. Türkiye ise yerinde sayıyor .. " Nazmi Akın ise toplantıda şöyle dedi: -"Yunanistan AET'ye girdL .. onu Portekiz ve ispanya izleyecek. Türkiye çok zaman kaybetti. iç sorunlarımız, bu çok önemli konuya yaklaşımımız! engelledi. Benim önerim şu: Sektörlerimizin en ince ayrıntısını gösterecek bir analiz yapalım. Burada fiziksel durum ortaya çıkacak, eksiklerimizi görme şansı bulacağız. Bu analizlere göre, girişimlerimizi yapanz." Toplantıya son noktayı yine iKV Başkanı Basri Öztekin koydu: -"Avrupa Ekonomik Topluluğu, politik ve ekonomik açıdan Türkiye'yi tam üyeliğe layık görmüyor. Nazmi beye katılıyorum. Entegrasyonumuz yeterli değiL. Şimdi Yunanistan'ın veto hakkı doğdu. Türkiye'ye karşı takınacakları tutum önemli. Hükümetin vereceği karar doğrultusunda çalışmalar yöniendirilebilir. iKV, tüm etkinliği ile konu üzerinde hassasiyetle duruyor. Bu toplantıdan tam bir yıl sonra pamuk ipliği konusunda, Türkiye ile AET arasında büyük bir savaş çıktı. Damping iddialarını da kapsayacak boyutlarda büyük dayatmalara başvuran AET, Türkiye'de yeni oluşan sanayinin önünü kesmeye çalıştı. Sorunların görüşülmesi için Brüksel'de düzenlenen toplantıyı bu kez Türk Hükümeti veto ederek, bu şartlarda Brüksel'e gidilemeyeceği talimatln! özel sektöre iletti. Karar piyasalara bomba gibi düştü. Bu arada AET ile özel sektör ilişkilerini düzenlemekle yükümlü iKV'nin yerini TÜSiAD'ın alma çabaları hayretle izlendi. ileride tetkike açılacak resmi belgeleri inceleyecek olanlar, AB konusunda çok önemli detaylar bulacaklar. Bizim şimdi varsayım olarak gördüğümüz ipuçlarının, yanniarda birer ihanet belgesi olarak okunacağını umuyoruz. 126 24 OCAK DÖNÜM NOKTASIYOl Daha önce de değindiğimiz gibi, başarısı için hürriyetlerde kısıtlama ve zamana ihtiyaç duyulan 24 Ocak operasyonu için siyasi şartlar olgunlaşmasına rağmen, zamanın yetersizliği ekonomik açıdan yeterli sonuçların alınmasını engelliyordu.Buna rağmen kararların ikinci yılının ortasında, yok olan orta sınıfın yeniden yaratılması için alınan önlemlerin etkileri daha belirgin olarak görülmeye başlandı. Kuyruklar azalmış, temel ihtiyaç maddelerinde yokluklar en alt düzeye inmişti. Ücretlerde yapılan ayariamalarla halka moral enjekte edilirken, 1981 yıiı şubat ayı başında bir $ 95 lira 95 kuruşa, Alman markı 45 liraya yükseltildi. Alınan önlemlerle 1981 ihracatı 3.5 milyar $ olarak hedeflenmişti. Hazır giyim ve tekstilde döviz girdileri 2 milyar $ olarak hesaplanıyordu. iTO Başkan Yardımcısı Yaşar Ünal, birkaç önlemle sadece yaş meyve ve sebze ihracatından 600 milyon $ geleceğini ileri sürdü. (Servet Beyam ... ) ÖZAL: EVREN iSTEMiYOR 1980 yılı sonu itibariyle aylık yüzde 3 olarak hesaplanan enflasyon hızı, şubat 1981 'de 1.05'e düştü. 1980 şirketler için kar patlamasının yaşandığı bir yıl oldu. Bankalar ve bankerler arasında faiz yarışı sürüyordu. Alınan her önlem boşa çıkıyordu. Yapılan centilmenlik anlaşmalarına uyan olmadı. istanbul Ticaret Odası, özel sektör yatınmlarının önündeki en büyük engelolarak gördüğü Servet Beyanının kaldırılması için, Özal'a defalarca ricada bulunmuştu. Başbakan yardımcısı Özal bunu defalarca Evren'e açmış, özel sektörün iyi niyetli yaklaşımlarından yararlanılmasını salık vererek, bunun zamanının geldiğini savunmuştu. Evren, sol çevreleri ayağa kaldıracak böyle bir atağa izin vermeyeceğini söyledi. Özal durumu ıTO yönetimine bildirirken, Evren'i bu konuda ikna edebilecek tek kişinin Adnan Başer Kafaoğlu olduğunu söyledi. Ünlü Profesörlerimizden Kafaoğlu, Konsey Danışmanları arasındaydı. Özal araya girdi ve Hocadan randevu alındl.iTO temsilcileri servet beyanının kaldırılmasının Türk ekonomisine sağlayacağı yararları detaylarıyla anlatan bir raporu Prof. Kafaoğlu'na sundu. Raporu incelemeye alan Kafaoğlu, daha sonra raporda yazılanlara özel sektörün sadık kalacağına ilişkin iTO'dan teminat aldı. Notlanm beni yanıltmıyorsa 14 Nisan'da Hükümet Servet Beyanı ve Stok Affı için yeni uygulamaları yürürlüğe koydu. Servet beyanı kalkmıyar, fakat müeyyideleri hafifletiliyordu. Özel kesim "bizim beklentilerimize yanıt vermiyor" demesine rağmen, gelişmeden memnundu. Hiç değilse önemli bir yol alınmıştı. Özal, Kuşçulu'ya "bununla yetinin. Bu bile büyük başarı. Zamanla kaldırılır" dedi. 2 Mayıs'ta $ 99 lira 80 kuruşa çıktı. TL.'nin enflasyon nedeniyle erozyona uğraması işletme bilançolarının gerçekçi olmasını engelliyordu. Bu da firmalar için büyük bir sorundu. iTO'nun 1965'lerden beri savunduğu kotasız rejim, Ulusu Hükümeti sırasında gerçekleşti. ithalat Rejimi'nde kotalar kalktı ve liberasyon listeleri yürürlüğe girdi. Ancak merci emirlerinin sürmesi nedeniyle tam bir liberasyondan 127 söz edilemeyeeeği belirtildi. Bu arada ithalattan alınan teminatlar düşürüldü. iTO yönetimi vergi yüklerinin ağırlığını yeniden gündeme taşıdı. Genellikle peşin vergi, özel sektörün üzerinde hassasiyetle durduğu birinci konuydu. Maliye Bakanlığı istanbul iii için ödenecek peşin vergi miktarı limitini 17 milyar lira olarak kabul etti. iller bazında toplanan beşer kişilik komisyonların saptamalanna göre, Türkiye'den 25 milyar peşin vergi toplanacaktı. Bunun 17'si istanbul'a düşüyordu. iTO Başkanı Kuşçulu Maliye Bakanı Kaya Erdem'i ziyaret ederek, limitin düşürülmesine çalıştı. Hiç değilse 1969 yılı matrahlannın baz alınması istendi. 30 Mayıs 1981 'de Mehmet Yazar T088'a yeniden Başkan olurken, Anadolu Grubu'nun patronu (şimdilerde TüsiAD Başkanı) izzet Özilhan, TOBB yönetimine girerek adını Türkiye genelinde duyurdu. Nuh Kuşçulu, 24 Ocak kararlarından sonra çalıştığım gazete için bana verdiği ve aşağıda özetini sunduğum özel demeçte hayli içten davranarak ilginç açıklamalarda bulundu: -"Uzun yıllardır bir türlü çözümlenmeyip ertelenen ağır ekonomik sorunlar ile çok yönlü sosyal ve siyasi sorunlara ilk kez etkin bir biçimde yaklaşımda bulunulmuştur. 24 Ocak kararlarının Türk ekonomik tarihinde ayrı bir yeri ve önemi olacaktır. Kararların başarı veya başarısızlığı konusunda hüküm vermek için geçen bir yıllık süre yeterli değildir. Ama böyle bir düşünce yapısına sahip olmak bile çok önemlidir. 24 Ocak kararları ekonomiyi liberalleştireeektir. Bu yıllardır üzerinde durduğumuz, olmasını istediğimiz bir olgudur. Sonuç için belirli bir sürenin geçmesini bekleyeceğiz. Ama 24 Ocak kararlarının yararlı sonuçlar vermesi için, bunları siyasi kararların izlemesi gerekir. Bu arada bürokratik engellerin aşılması da çok önemlidir. Bu günlerde Türk özel sektörüne büyük görevler düşüyor. Yapılacak operasyonlarla iki yıl içinde önemli değişimler bekliyoruz. ihracat, bu kararların oturması için büyük önem taşıyor. Vergi ile ilgili tedbirler sırayla yürürlüğe giriyor. KiTler konusunda somut gelişmeleri görmek en büyük dileğimizdir. Tedavinin üçüncü aşamasında Türk Lirası'nın konvertibiliteye alınması hususu vardır. Bu da gerçekleşecektir. Gelişmeler olumludur." Kuşçulu'ya, iyi niyet dolu bu beklentilerin gerçekleşmemesi halinde neler olabileceğini sordum ... Yanıtl şöyle oldu: -"Türkiye 24 Ocak kararlarını gündeme getirmek zorunda kaldı. Bu acı bir reçete, ama katlanacağız. Bunun dışında uygulamaya konacak bir sistem yok. 24 Ocak kararların alternatifi sadece kapalı ekonomidir. Bunun böyle bilinmesi, Iıerkesin buna göre çalışarak Ocak', yerli yerine oturtması gerekiL" iTO Başkanı aynı görüşleri içeren bir konuşmayı yine aynı yılın Eylül ayında yineledi. 1982 yılının başında ise 24 Ocak kararlarını eleştirenlere şu yanıtı verdi: - "1965 yılından beri savunduğunuz ilkeler ve prensipler 24 Ocak kararIannın içinde var, Başka ne istiyorsunuz?" Kuşçulu'nun verdiği demeçte iki noktayı önemli buldum. Bunlardan birincisi, başarı için siyasi kararların alınması gereği, ikincisi, bürokrasiyi şikayet oldu. 128 Turgut Özal, Evren'den kemerleri daha sıkacak, hürriyetleri daha fazla yok edici önlemler istiyordu. Devlet Başkanı ise halkın boğulduğunu, daha fazla sıkıştırmanın bazı olumsuz sosyal gelişmelere yol açabileceği düşüncesiyle Öza!'ı frenliyordu. Konseye ve Başbakana danışmanlık hizmeti verenler, devlet üst düzey bürokratları da, eğitim ve yetişme tarzlan gereği, 24 Ocak kararlarına sıcak bakmıyorlardl. Özal'a olan yakın dostluğu nedeniyle bu gelişmeleri bilen Nuh Kuşçulu, bu demeciyle yaptıklarının özel sektör camiasında onaylandığını belirterek Başbakan Yardımcısına destek veriyordu. Yalım Erez'in ilk Fotoğrafları ndan ... istanbul Ticaret Odası'nın gurur kaynağı olan Yalım Erez, 1981 yılı seçiminde ilk kez yönetim kuruluna girdi: Erez'i (sağda önde) yoğun mesai vereceği iTO'daki bu ilk fotoğ­ raflarından birinde Nazmi Akın, Celalettin Kurdoğlu, Ahmet Uluçay (soldaki üçlü) ile beraber bir yabancı heyeti ağır­ larken görüyorsunuz. Nuh Kuşçulu ortada arkada kalmış. VE YAlIM EREZ YÖNETiMDE ilk ayağı 5 Kasım'da başlayan 1981 yılı büyük seçimleri, iTO'da mutlu birkaç olayın yaşanmasına sebep oldu. Toplam 547 kişilik meslek komitesi üyesinden 221 'inin değiştiği 1981 seçimleri ile, meclis yüzde 35 oranında yenilenmişti. 16 Kasım'da yapılan meclis ve yönetim kurulu seçimlerinde Refik Sunol Meclis Başkanl!ği'na, Can Kulaksızoğlu başkan yardımcılığına seçilirken, yönetim kuruluna iki yeni isim girdi. Bunlar Yaiım Erez ile Ahmet Uluçay idi. Erez, 1981 seçimleri ile ilk kez yönetim kurulu üyesi olarak görevaldı. BaZi meciis üyelerinin iddialarına göre, Kuşçulu'ya, Yalım Erez ismi daha önceden teklif edilmiş, ama Kuşçulu, "teşkilatçı yönü ağır basar ... cemiyetçidir, bizi yerimizden ederl"demişti. Bu satırları yazarken de görüştüğümüz birkaç eski meclis üyesi bunu doğrularken, isminin açıklanmasını istemeyen bir üye şöyle konuştu: _" 1981 seçimlerine hazırlanan camiamızda, Erez'in yönetim kurulu üyeliğini isteyenler ağır basınca Kuşçulu "evet" demek zorunda kaldı. Yalım Erez ağır başlıliğı, eski üyelere karşı saygısını esirgernemesi, mantıklı tahlilieri ile meciiste sivriliyordu. Bu gençten yararlanmamak hata olurdu. Ayrıca Nuh Bey'e teklifi getirenler de çok güçlüydü ve gerektiğinde Kuşçu!u'ya 'bize de müsaade' dediklerinde yönetim güç kaybederdi. Bu şartlar Kuşçulu'yu ikna etmeye yetti " 129 Aynı üye sorum üzerine, Erez'i destekleyen gruplar arasında Borsa ve gıda çarşısının olduğunu doğrularken, bir kaç yıl sürecek Kuşçuiu-Erez yakınlaşması için de şu yorumu yaptı: -"Güvensizlik yerini zamanla kader birliğine bırakmıştl. Pek çok olayda birlikte çalıştılar, büyük mücadeleler sergiiediler. Bunlar soyut şeylerdi. Bu olaylardan sonra kendi içlerine döndüklerinde, aralarında yenilenen somut bir şey olmadığını, eski bağların kopukluğunun sürdüğünü gördüler. Kaderde beraberdiler ama inançta beraber değillerdi. .. yollar ayrıydı. Anlaşmazlığın temelinde bunun yattığını sanıyorum." 1981 seçimi bir başka gelişmeyi daha gündeme getirdi. 1964 yılında istanbul Ticaret Odası'nın dördüncü Vakıf Han'daki çalışmalarında, dostluklarını muhalefete taşıyıp idealistler adlı gurubu kuran Nuh Kuşçulu ve Nazmi Akın, 1975 yılındaki bir olay nedeniyle danlmışlardı. Nazmi Akın'ın bileğinin hakkıyla muhalefet listesinden yönetime girmesi, 1977 yılından sonra bu iki küskün dostu yönetim kurulunda bir araya getirmişti. 22 Kasım tarihinde Meciiste yapılan bir toplantıda Kuşçulu, yüzünde tebessümle oturmakta olan Nazmi Akın'a yöneldi ve onu kucakladı. iki eski dostu n barışması mediste alkışlarla karşilandI. Nuh Kuşçulu'nun yeniden başkan seçildiği 1981 yıiı yönetiminde Yahm Erez, Nazmi Akın, Ahmet Uluçay dışında şu isimler vardı: ''Yaşar Ünal, Dündar Uçar, Fikret Alptekin, Hasan Papuççuoğiu, Enver Tavlıoğlu, Celalettin Kurdoğlu, Zihni Kalsın" iso ilE BIR GERGiNıiK DAHA 1982 yıli mart ayında Ecevit'in başbakanlığı döneminde devletleştirilen madenierin eski sahiplerine devredilmesi gerçekleşirken, bor yataklarına yabancı sermaye çekilmesi için düzenlemelere gidildi. 1982 yazında 1 Temmuz Bankacılığının ikinci yılında, Bankalara bankerlik kuruluşlarının da katılımı ile faiz yarışı çılgm bir hal aldı. Küçük ve orta hacimli bankalar varlıklarını koruma telaşına düşerken, kredilerin pahalanması yüzünden piyasada çarklar durdu. 22 Haziran 1982'de en büyük bankerlik kuruluşlarından Kastelli, ardından Mentaş ve sonra Birntaş'ın bütün mal varlıklarına el kondu. Mart 1983'e gelindiğinde ise, Hisarbank ve istanbul Bankası'nın yönetimleri Merkez Bankası'na devredilmişti. Bu olayların ele alındığı temmuz ayı meclis toplantısında Başkan Kuşçulu, 24 Ocak kararlarını savunmayı sürdürdü: -"Yüzde yüzlük enflasyon dönemlerini ararsanız hata edersiniz. Karlar patladı gibi gözüktü ama sermayeler erozyona uğradı. Sattığımız malın yerine yenisini koyamadığımız için raflar boş kalmıştı. Bakın bugün transferler normale dönmüş durumda. Ben 24 Ocak kararlarını savunuyorum ... çünkü ben liberalim ve ayrıca yararı! sonuçlarının alınacağını biliyorum. Zaten öyle bir yerdeyiz ki, bu kararların alternatifi yok. Varsa bilen söylesin, hep beraber inceleyelim ve uygun görürsek, tatbiki için Hükümete götürelim." Ağustos ayının son gününde yaşanan bir gelişme ise, 1982'nin iTO açısından üz ücü olaylarından birisi oldu. Nuh Kuşçulu bir müddet önce, istan130 bul Sanayi Odası'nın iKV Genel Kurulu'na gönderdiği temsilciyi veto etmiş ve isim değişikliği yapılmıştı. iso bunun karşılığını, organizasyonu kendisine verilen Ortak Çalışma Gurubu toplantısına iTO'yu davet etmemekle verdi. O zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun Türkiye'den alacağı tekstil ve konfeksiyon ürünleri için oluşturulan kotalarla aniden hareketlenen ve ihracat patlaması yapan sektör, yeniden yapılanmalar ve duyulan ihtiyaç nedeniyle, merkezi Karaköy'deki istanbul ihracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği'nden koparak, bağımsız bir birlik oluşturmuş ve Tepebaşı'nda harap bir hanm birkaç odalık katında çalışmalara başlamıştı. imalatçı-ihracatçı firmaların aldıklan kota tahsislerini zamanında için evlerde bile dikiş dikilen, ilik açılan, aksesuar yerleştirilen 1980'li yıllarda, sektörün büyük firmaları iSO'da, atölye-imaiathane tipi işyerleri iTO'nun çatısı altında toplanmıştı. Ama elbette ihracat yapan her firma, istanbul Konfeksiyon ihracatçıları Birliği'ne üye olmaya mecburdu. ihracatçı Birliği'nin oluşmasında, gelişmesinde ve sektöre yararlı olmasında iTO Tuhafiye Meslek Komitesi Meclis Üyesi Sırrı Gültekin'in payı çok büyüktü. Fevkalade çalışkan, dürüst kişiliği ile Gültekin, ihracatçıların başkanlığını da yapıyordu. Sektörde bu üç kuruluş yanında, bir de dernek vardı. Ancak istanbul Ticaret Odası kayıtlı üç bin üyesi ile sektörün en büyJjk kuruluşu idi. AET'nin önümüze sık sık koyduğu kısıtlamalardan bezen sektör, hükümetin de desteği ile ortak çalışma gurubu adında, bir platform oluşturma yönüne gitti. Sektörün ileride gelişeceği dikkate alınarak, platformun istanbul Sanayi Odası tarafından oluşturulması kararlaştırıldı. Hazırlıklarını yapan iso, Ortak Çalışma Gurubu'na, üç bin üyesi olan istanbul Ticaret Odası temsilcilerini çağırmamış, ihracatçı Birliği Başkanı Gültekin'e "Siz nasılolsa Ticaret Odasında da üyesiniz ... onları da temsil ediyorsunuz" demişlerdi: ihracatçılar Birliği Başkanı Gültekin'in buna yazılı tepkisi şöyle oldu: -"Konfeksiyon sektörü Türkiye genel ihracatının çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. istanbul Ticaret Odası'nın bu sektörde kayıtlı üç bin üyesi bulunmaktadır. Bu çok önemli bir sayıdır. Ayrıca istanbul Ticaret Odası, gerek iKV, gerekse diğer çalışma gruplarıyla ilk imza aşamasından itibaren Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilgjii organizasyonları düzenleyen ülkemizin örnek kuruluşudur. Ortak Çalışma Gurubu'na istanbul Ticaret Odası temsilcisinin çağınımaması üzüntü vericidir. Bu kararınızı veto amacıyla, bana ayırdığınız konuşma süresini kullanmayacağımı ve Ortak Çalışma Gurubu çalışmalarına katılmayacağımı belirtirim." Sım Gültekin'in yıllardan beri iTO Meclisi'nde muhalif kanadın çok önemli bir temsilcisi olduğunu ve Nuh Bey'le arasının açık olduğunu belirtirsek bu protesto daha bir anlam taşır. Evet... istanbul Ticaret Odası budur! Ertelenen TOBB seçimleri 11 Eylül 1982'de yapıldı. Mehmet Yazar'ın yeniden başkan olduğu TOBB yönetimine, ıTO delegelerinden Nuh Kuşçulu girdi. Özilhan ve Kuşçulu, Yazar'm yardımcılan oldular. Böylece Kayseri Lobisi bir kaleyi daha ele geçirdi. 30 Büyük firmanın zor durumda olduğu ve iflasın eşiğine geldiği söylentilerinin yoğunlaştığı yetiştirmek 131 1982 sonbaharında, Türkiye'nin gündemine Serbest Bölgeler düştü. Vehbi Koç'un özellikle desteklediği ve "yarınlarda ihracatımız için çok önemli sonuçlar vereceğini" belirttiği Serbest Bölgeler projesini Devlet Başkanı Kenan Evren de olumlu buldu. istanbul Ticaret Odası Meclisi'nin ekim ayı toplantısında Tacirler Bankası'nın kurulmasına imkan bulunmadığını yönetim açıkladı. Sırrı Gültekin, likidite sorunu içinde kıvranan piyasalar için gerçek bir umut niteliği taşıyan Tacirler Bankası'nın yaşama geçirilemeyecek olmasının üzücü olduğunu belirtirken "dört yıl önce Maliye Bakanlığı'ndan izin alınabilecek bir konuma gelmiştik, ama o zamanın yöneticileri" bankacılık yapamayız" diyerek, girişimin sonuçlanması için çaba harcamadılar. Yazık oldu ... çok büyük bir kitle kredi sorunları ile baş başa kaldı" dedi. siviL HAYATA GEçiş Parti lider ve ileri gelenleri ile ilgili siyasi yasakların sürmesi koşuluyla, yeni ekiplerin siyasi parti kurmalarına ızın verilmesini 1983 yılında milletvekili genel seçimleri izledi. Yurt dışından gelen baskılar konsey üyelerinin sivil hayata dönülmesi yönündeki kararları n i çabuklaştı rm IŞtı. ismet inönü'nün uzun yıllar özel kalem müdürlüğünü yapan Necdet SUNOL ANıT KABiRDE... Arka arkaya dört kez seçim kazanan Calp, CHP oylarını kanaMeclis Başkanlarından Refik Sunol, parti işlerinin ağır basması sonucu camiadan koptu. 1960'11 yıllardan beri iTO'ya büyük hizmetler lize etmek için Halkçı veren Sunol'u , Anıt Kabir özel defterini imzalarken görüyorsunuz Parti'yi, Emekli Orgeneral Sunalp, Milliyetçi Demokrat Parti'yi kurdular. MDP'ye, konseyin daha yakın davrandığı gözlendi. Ancak bu destek MDP için olumsuzluk yarattı. ÖZAL'DAN iTO YÖNETiCiLERiNE TEKLiF Turgut Özal, Türkiye'nin esenliğe çıkması için 24 Ocak kararlarının sürmesi gerektiğine inanıyordu. Kendisine bu konuda önemli bir çevre destek veriyordu. Türkiye'de yok olan orta direğin yeniden canlanıp hayat bulması 24 Ocak kararlarının devamı ile mümkün olacaktı.1980'de yürürlüğe giren Ekonomik istikrar Tedbirlerinden beklenen sonuçlar henüz alınmamıştı. Özal, operasyonun başarısızlıkla sonuçlanan kısımları söz konusu olduğunda, büyük bir içtenlikle konseyden çıkmayan kararları gösteriyordu. Seçimle gelecek bir başbakan olursa önünde engel kalmayacağını düşünüyor, toplumun duyarlı ke132 simleri tarafından alacağı kararlara gösterilecek tepkilerin zamanla müspet olması ile de kaybolacağını umuyordu. Halkın her şeye alışabileceği inancı, Özal'ın temel kuramlanndan birisiydi. Çalkantılarla dolu 1982 yılını, Özal'ın konsey üyelerinden edindiği izle nimler sonucu 1983'de yapılacak seçimin stratejileriyle geçirdiği, ülke gündemiyle gereği gibi ilgilenmediği gözlenir. Liberal yapısı, kuraıcı olmayan yönleri, sempatik tavırları ve en önemlisi bir halk adamı imajı yaratılması iie Özal, 1983 yılı seçim arifesinde, Türkiye'nin en güçlü Başbakan adayıdır. 12 Eylül'ü gerçekleştiren Konseyin Sunalp Paşayı desteklemesi, Özal için bulunmaz bir fırsat oluşturmuştur. Özal'a parti kurması konusundaki ilk teklifın Nuh Kuşçulu tarafından yapıldığı söylenir. Kuşçulu Özal'a, Türkiye'de pek çok kişi ve kurumun kendisinden bir parti kurmasını beklediğini, böyle bir oluşuma gitmesi halinde, özel sektörden büyük destek göreceğıni anlatır. Bu bizce bir iddiadan öteye geçemez. Çünkü bunu herhangi bir kaynağa doğrulatmak mümkün olmadı. Parti kurma fikri Özal'ın kendisine ait olabilir ... veya bu bir teklif olarak önüne gelebilir. Eğer böyleyse bu teklifi kimin yaptığı konusunda bir istihbaratımız yok. Ama bildiğimiz bir şey var ... Turgut Özal, Adnan Kahveci ile çıktığı partilileşme yolunda ilk teklifleri, başta Nuh Kuşçttlu olmak üzere, Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal ve daha birkaç iTO mensubuna yaptı ve bunu defalarca tekrarladl. Nuh Kuşçulu, Özal'a siyaseti düşünmediğini, ama kendisine her türlü maddi ve manevi desteği yapacağını vaat etti. yumuşayacağını, sonuçların KUŞÇUlU'NUN FAVORisi SUNAlP'TI Kuşçuiu, Özal'la olan samimi dostluğuna rağmen, Kayseri lobisinin aldığı karar yönünde davranarak siyasi açıdan MDP'ye daha yakın bir konumda oldu. Maddi ve manevi bağlarını Özal'la hiç koparmayan Kuşçulu, TOBB Başkanı Mehmet Yazar ile beraber, Sunalp Paşa'nın MDP'sine de katkı sağladı. Kayseri Lobisi'nin bastırması yanında, Kenan Paşa'nın veya diğer konsey üyelerinin Sunalp'i iktidarda görme eğilimlerini belli etmeleri, Kuşçulu üzerinde etki yarattı. Her ay Konsey üyelerine ekonomik gidişle ilgili brifing veren istanbul Ticaret Odası yönetimi, bu toplantılar sonunda verilen molalar veya 5 çayları esnasında koyulaşan sohbetlerde, Sunalp Paşa'yı lanse edici imalarla karşılaşıyorlardl. Bir kaynağa göre de Kuşçulu, seçimde Sunalp Paşa'yı favori görüyordu. Bunun sebebi, Tür-kiye'yi büyük badirelerden kurtaran askerlerin desteğini arkasına alan Sunalp Paşa'ya, hal-kın da teveccüh göstereceği inancıyd!. Bunu yaşamış eski bir meclis üyesine şunu sordum: -"Kuşçulu'nun Sunalp Paşa'ya destek vermesi Turgut Özal'ı üzmedi mi? Yanıtı şöyle oldu: -"Siyasette bu tür yaklaşım!ara Özal yabancı değildi. Dirayetli bir yöneticinin böyle davranmasını çok haklı bulmuştu. Seçimi Sunalp Paşanın kazanması durumunda, iTO'nun avantajlarını yitirmesinden endişe eden Kuşçulu'nun bu tavrını Özal yadırgamadl. Üstelik Evren Paşanın görüş ve düşüncelerini de biliyordu. Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal ve ıTO'nun bazı gençleri, Anavatan'a 133 kaydolmaları için araya giren ailelerinden onayalmadıklan için siyasete soyunmadılar. iTO Meclis üyesi Muammer Şahin'in aile yakın! olan eski bakanlardan Metin Emiroğlu, bu isimleri ikna etmek için Şahin'le beraber, bizzat devreye girmesine rağmen sonuç olumlu olmadı. Ama Nuh Bey başta olmak üzere, Taciroğlu, Ünal ve diğer iTO'!ular, Anavatan'ın karargahı olan Sadıklar Apartmanı'nın sadık müdavimleri olmayı sürdürürken, Özal'ın başarısı için maddi ve manevi ZiYARETLERDEN ... Başbakan olduktan sonraki ilk ziyaretihiçbir fedakarlıktan kaçm- niiLKşubat 1984'de istanbul Ticaret Odası'na yapan Turgut Özal madılar. Parti kurmak ve ikti- "biz bu işi iyi bildiğimiz için başarılı olduk" dedi. Özal dara yürümek gibi iddialı bir Unkapanı'ndaki Ticaret Sarayı'nın Meclis salonu kürsüsünden projenin gerektirdiği maddi ilginç açıklamalar yaptı. kaynakların temininde de Kuşçulu özel roller üstlendi. Kaynaklara göre, Kuşçulu'nun Anavatan'a yaptığı ilk kişisel maddi destek 1 milyon 800 bin liradır. 1982-83 Türkiye'sinde Anavatan'a bağış yapmayan iş adamı yok gibidir. Türkiye'nin kavgadan, kargaşadan bıktığını gören Anavatan plancıları, seçim bildirgelerinin başına "kavgasiz bir Türkiye" deyimini oturttular. Özal kavga değil, huzur vaat etti. Ekonomik kalkınma yanında, iç barışı öne çıkardı. Ekmek, gaz, benzin bulunurdu ama gidenleri geri getirmek olanaksızdı. Özal dağılmış soldan ve sağdan yıpranmamış, genç beyinlere partisini açtı. Yurt dışında çalışmakta olup, kalpleri Türkiye için atan! (daha sonra prens dendi) isimleri kamu oyuna lanse edip onları Anavatan kadrolarında yer almaya ikna etti. Ve en önemlisi, büyük inanç besledikleri partilerinin başansızlıkiannı sindiremeyip küsen, hatta sandığa bile gitmeyecek, ama iş yapma yeteneği olan eski partililere Anavatan'ın kapısını açtı. Mevlana gibi herkesi çağırdı. "Dört eğilimi de temsil ediyoruz" diyerek sağcısından, solcusundan, milliyetçisinden ve dincisinden oy isteyen ve alan Özal, mezhepler arasında küstürücü bir ayınma gitmeden, istediği bütün sonuçları elde etti. Seçimden önceki son konuşmasında "24 Ocak kararları ile yangın söndü ... şimdi çatıyı tamir edeceğim. Sizden bunun için oylarınızı istiyorum" diyen Özal, tek başına iktidara geldi. Ekrem Pakdemirli'yi Hazine Müsteşarı, Vural Arıkan', Maliye Bakanı, Cahit Aral'ı Sanayi ve Ticaret Bakanı yapan Turgut Özal, taahhütlerini yerine getirmek için işe başladı. Ama bıkkın, bezgin hatırlı ricacılara rağmen, 134 halk yığınları sonucun bir an önce bekliyordu. alınmasını iTO ENDEKSLERiNE TEPKi Özal Hükümeti'nin ilk icraatı, kısa adı TPKKK olarak bilinen Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu'nu yürürlükten kaldırmak oldu. Karar çok büyük bir etki yarattı. Özal, köhnemiş zihniyeti temsil eden bu tür yasalarla Türk ekonomisinin düzlüğe çıkamayacağını, hele dış pazarlara açılmasının mümkün olmadığını savundu. 8 Nisan'da 1 ABD $'1 325 liraya çıkarak, bir ayda yüzde 13.5 getiri sağladı. Hükümet, reformlarını sürdürürken, teknolojik değişimler başta olmak üzere, Türkiye yeni yapılanmalar yaşıyordu. Anavatan'ın kurulmasında büyük rolü olan ve RADYASYONLU ÇAY iÇMiçTi: Özal kabinesi Sanayi ve Ticaret Bakanı Özal'ı başbakanlığa taşıyan ekip içinde yer alan Cahit Aral, iTa ile olumlu bir diyalog iTO'nun Yönetim Kurulu Başkanı Nuh Kuşçulu, oluşturmuştu. Aral, kuzeyimizde 1984 yılından sonra eleştirilere hedef olmaya Çernobil kentinde meydana gelen santral patlamasından yayılan radyasy- başlamıştı. onun, Karadeniz'in bitki örtüsü Dostlarına göre; yoğun çalışma ortamının üzerinde etkili olmadığını ispat etmek yarattığı stres ve başarılı olmanın verdiği benciliçin daha sonraki ölçümlemelerde aşırı likle Nuh Bey'de değişimler gözleniyordu. Zaman radyasyon çıkan çayları içmişti. zaman kırıcı oluşunu, geçirdiği rahatsızlığa bağlayanlar vardı. Ayrıca demokratik platformlarda geçersiz olan "ben yaptım oldu" gibi bencilce davranışlar sergileyen başkan için ilk tepkiyi 1984 yılında Mecit Bahçıvan göstermiş, Kuşçulu'ya olan desteğin çekildiğini açıklamıştı. Bu destek borsanın veya gıda piyasasının desteği miydi? Aradan yaklaşık yirmi yıl geçti. Bunu bugün çözmemiz mümkün değiL. Ama 1984'de Bahçıvanın çıkışı ile başlayan eleştiri-ler, 1987 yılında doruk noktasına ulaşmıştı. Bu da camiada yeni arayışları gündeme getiriyordu. 1987, hükümetle iTO arasında kırgınlıkların başladığı bir yıloldu. Özelleştirme için ilk ciddi adımların atılması, istanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın emekleme dönemi, şirketlerin halka açılması, şirketleşmelerdeki yenilikler, 1987'nin önemli gelişmeleri olarak dikkati çekerken, vatandaşın Özal iktidarına koyduğu çekincelerin arttığı da gözleniyordu. Bunu Mart ayında Özal'ın iTO'yu eleştirmesi izledi. Her ayın ilk günlerinde yayımlanan Toptan Eşya ve Tüketici Fiyat Endekslerinde, 1987 yılı şubat ayı verilerinde Devlet istatistik Enstitüsü ile iTO Endeks Servisi arasında büyük farklılıkların oluşması basının dikkatini çekmiş, "kimin çalışmaları reel? Hangi kurum gerçeği veriyor? DiE kayırmacı bir tutum- 135 mu izliyor?" gibi sorular ortaya atılmıştı. Başbakan ÖzaL, iTO'dan enflasyon rakamlarını açıklamamasını, bunun her ay DiE tarafından yapılacağını duyurdu. Oysa Sabiha Hanım'ın Müdürlüğünü yaptığı istanbul Ticaret Odası Endeks Servisi yılların deneyimi ile bu konuda öncü bir servisti. 1980'lerin hemen başında günün şartlarına göre yapılanıp, son teknolojik gelişmelerle takviye edilen servis, gazetecilerin güvendiği bir numaralı kaynak olmuştu. iTO'dan Özal'a yanıt gelmedi. Bir ay sonra iTO, Mart ayı endekslerini açıkladı. Özal polemiğe yol açmamak için sessiz kalmayı tercih etmişti. Özal ile Kuşçulu'nun arası açılmış mıydı? Siyasi ve ekonomik çevrelerde böyle bir izlenim vardı ama Kuşçulu'ya çok yakın bir kaynak, çok küçük ayrıntılar üzerinde sorun çıkarmayacak kadar birbirine yakın olan iki kişinin dostluğunun hep sürdüğünü belirtti. Ama görüntü hiç de böyle değildi. VEDA MESAJLARı iTO anketine gösterilen tepki, özelleştirmenin şekline karşı yapılan uyanların dikkate alınmaması, enflasyonun yükselmesi ve son olarak yüksek faizli tahvillerle halktan para toplanması, iTO yönetimi ile Başbakan Özal'ı karşı karşıya getirmişti. Kuşçulu, 1987 yılının mayıs ayında bunlar sorulduğunda "1987 yılının başında bazı sorunlar vardı ama bunlar atlatıldı" diyor ve ekliyordu: "Çok olumlu kararlar alındl ... bunlann meyveleri önümüzdeki yıllarda alınacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın!" Gazeteciler endeks olayını ve Özal'la aralarında bir gerginlik yaşanıp yaşanmadığını sorduklarında Kuşçu!u'nun yanıtı şu oldu: -"Hayır ... Sayın Özal'la birlikteliğimiz sürüyor. Mart ayı göstergelerinin yüksek çıkması Başbakanı şok derecesinde üzdü. Tepkisi normaldir. Endeksleri Oda'da ben hazırlamıyorum ki? Aynı şeyi 1986'da da yaşadık. DiE ile aramızda 3-4 puan fark var. Bu da ciddi bir fark değiL. Servisimiz teknolojik açıklarını kapatmak için önlemler alacak." Kuşçulu keyifli bir günündeydi... Gazetecilerin sorularına rahatlıkla yanıt veriyordu. Bu ortamda ilginç sorular gündeme geldi. Mesela, Özal Hükümetinin özel kesimin tepkisini çeken bir kararı olmuş muydu? Veya özel sektörün dikkate alınmayan bir önerisi varmıydı? Kuşçulu bunlara da şu yanıtı verdi: "1986'da büyüme hızı hedefi yüzde 8 yerine yüzde 5 olarak tutulsaydı, ekonomi için daha yararlı olurdu. Ayrıca uluslararası petrol piyasaları iyi incelenemedi. Bu nedenler yıllık enflasyonun 20 puan birden artmasına yol açtı. Sıkıntılar var elbette. Yüksek enflasyon o çok özlediğimiz sermaye piyasasının oluşmasını engelledi. Menkul Kıymetler Borsası üveyevlat gibi. Özel kesimin hisse senedi, tahvil ihracı tutmadı. Devlet çok yüksek faizlerle para topluyor. Bugün TÜSiAD'ın da bir eleştirisi oldu ... Devlet gerçekten para ve sermaye piyasalarında at koşturuyor. Bunun ismi devletçiliktir. Bu alan özel kesime 136 bırakılmalıdır. Bunlar ciddi hatalardır ve endişelere yol açmaktadır. Ama bir de madalyonun öbür yüzüne baktığımızda çok olumlu gelişmeler olduğunu görüyoruz. Bundan sonrasında çıkış Avrupa Ekonomik Topluluğudur. Bu tek çıkış yoludur. Demokratik ortamda bu birlikte yerimizi alacağız. Bunun için çok önemli projeler geliştirmek zorundayız. Buna mecburuz." -"Sayın Başkan ... veda eder gibi konuşuyorsunuz?" -"On yıhm bu yılki seçimlerde doluyor. Yasa bunu gerektiriyor. Veda edeceğim ama şimdi değiL. Daha konuşacak konulanmız olacak." VilLALARINIZI SATıN! Zaman veya yoğun çalışma diyelim, Nuh Bey gibi, Özal'ın da sinirlerini yıpratmıştı. Devletin para ve sermaye piyasalarındaki aksiyonuna, "1 Temmuz Bankacılığı" olarak adlandırılan faizlerin yeniden serbest bırakııışı eklenince, özel kesimin hoşnutsuzluğu doruk noktasına ulaşmıştı. Kimi çevreler, dalgalanan bankacılık piyasasında sükunetin sağlanması için depreme ihtiyaç olduğunu, serbest faiz politikasına küçük ve orta hacimli bankaların dayanamayarak kapanacağını savunurken hükümetin isteğinin de zaten bu yönde olduğunu ileri sürüyoriardı. "Dayanamayan gider, kalan sağlar bizimdir" gibi katı bir kuramın hükümetlere yakişmayacak bir yolalduğu tezinden hareket edenler, enflasyonist gidişi durdurmak için hükümetin piyasadan para çekmek zorunda olduğunu, bu yüzden likidite krizinin son noktaya ulaştığını belirtiyorlardı. Para darlığından şikayetçi olan iş adamlarına başbakanın "villaiannızı satın!"şeklindeki öğüdü uzun süre konuşuldu. Türkiye öyle bir çizgiden geçiyordu ki, alım satımlar durmuş, fiyatı 1QO liralık bir emtia, 30-40 liraya bile elden çıkanlamıyardu. Özal'ın bu öğüdüne verilen yanıt "değil villa, satılacak bilezik bile kalmadı" şeklinde oldu. HAYAli iHRACAT ira MEClisi'NDE 1990'lü yıllara giderken, Türkiye'de yaşanan hayali ihracat tartışmaları iTO Meclisi'ne de sıçradı. Kuşçulu, yönetim kurulunun çalışmalarını içeren konuşmasında hayali ihracat olaylarında boyutların giderek büyüdüğünü belirtirken, konfeksiyon sektöründe bu tür organizasyonların sıkça rastlanmasının tesadüf olamayacağını belirtti. Kuşçulu'ya göre, bu sektördeki hayali ihracat, kotalarda yapılan usulsüzlüklerden doğmuş, dağıtım sistemindeki aksaklıklar sonucu, devlet hazinesi milyonlarca dolar döviz kaybetmişti. Başkanın sektör adı vermesi, istanbul Tekstil ve Konfeksiyon ihracatçılan Birliği Başkanlığını yapan meclis üyesi Sirrı Gültekin'in tepkisini çekti. Gültekin, milyonlarca adetten oluşan kotaların saptanması, dağıtımı, işlemesi konusunda yoğun bir emek harcamıştı. Genellikle dağıtım esaslarında bazi aksaklıklar olabilirdi ama bunlann hayali ihracat olayları ile devlet hazinesini milyonlarca dolarlık zarara sokacak bir boyuta ulaşması imkansızdi. Gültekin, varım yoğunu ortaya koyup hükümete ve sektöre yararlı olmaya çalışırken, iTO Başkanından 137 eleştiri almasına dayanamadı. O gün mecliste tatsız dakikalar yaşandı. Gültekin hayali ihracat olaykonfeksiyon sektöründe genelleşmediğini, sektörün buna mal yapısı olarak müsait bulunmadığını anlatırken, Kuşçulu'ya "bu söylediklerinizi için sizi ispata çağırıyorum" dedi. Kuşçu!u'nun yanıtı "ben polis hafiyesi değilim" oldu. Kuşçulu sözlerini şöyle sürdürdü: -"Burada kimsenin alınmasına gerek yok. Bu düzenle konfeksiyon ihracatında bir yere varamayız. Çare bozuk olan sistemin değiştirilmesinde yatıyor. Bizim piyasaya karşı bir tavrımız olamaz. isteğimiz imalatçı-ihracatçının normal koşullarda çalışmasıdır. Piyasadan bize ulaşan şikayetlerde kota yapılanması ön plandadır. Biz bunun düzeltilmesini, sistemin adil bir temele oturtulmasını savunuyoruz. Bizim işimiz Sırrı Bey'le, Ahmet bey'le değil ... " Toplantı sonrasında Sırrı Gültekin'le beraber olduk. Gültekin, Nuh Bey'in gerçeği yansıtmayan eleştirilerinin altında, kota tevzii müessesesi olarak ihracatçı Birlikleri'nin seçilmesinin yattığını söyledi. istanbul Ticaret Odası'nın kendi bünyesinde bir ofis kurarak kota dağıtımına talip olduğunu ve bunu Hükümetten istediğini anlatan Gültekin, kısa adı iTKis olan istanbul Tekstil ve Konfeksiyon ihracatçı Birlikleri'ne bu görevin verilmesi ile Kuşçulu'nun hayal kırıklığına uğradığını söyledi. Gültekin'e göre, Kuşçulu bu eleştirileri yapmakla hükümete mesajlar vermek istedi. Sorum üzerine Gültekin, hayali ihracat sıralamasında konfeksiyon sektörünün en arkada olduğunu, ama kota dağıtımlarında hatalar yapılabileceğini, bu konuda ıTO'ya gelen şikayetleri Kuşçulu'nun meclise taşırken abarttığını içtenlikle anlattı. Sırrı Bey, konfeksiyon sektöründeki çalışmalardan fırsat bulamadığı için daha sonraki yıllarda iTO Meciisi'nde buluIannın namadı. NUH TUFANı iSTEMEDiM! 1987 yılı Ağustos Meclisinde Hamdi Tombak, Hüseyin Dizdar, Şükrü Serveraya, Şevki Peker, yönetime verdikleri önergede Dünya Ticaret Merkezi Projesi'nin bir an önce hayata geçirilmesini istediler. Peker 500 milyon lira daha bularak, yüzde 42 olan iTO payının yüzde 50'ye çıkarılmasını önerirken, "Umumi Mağazaların bugünkü durumuna düşmemek için bu sermaye artırımını yapmaya mecburuz"dedi. Kuşçulu'nun yanıtı şöyle oldu.: "Biraz geç kaldık, maliyetler arttı. Yine de ne kadar erken başlarsak o kadar iyi olur. Ben yüzde 80 gibi faiz yükünün altına girmek istemiyorum.Yap-işlet-devret modeli olabilir. Odayı, 1 milyar 600 milyon liralık bir taahhüdün altına soktuk. Görevi bırakırken, gelecekarkadaşlara böyle biryükü devretmeyi hiç istemedim. Geriye Nuh Tufanı bırakmayı hiç arzu etmedim. Ama bu çok büyük bir projedir ve Oda'mız bununla hep gurur duyacaktır." Kuşçulu duygu sağanağında uzun uzun alkışlandı. Kimi üyelerin ise gözleri yaşlıydı. 138 BRiFiNG VERiLDi...Cum h urbaşkanl Kenan Evren'e istanbul Ticaret Odas ı ' nı ziyaretinde Meclis Başkan ı Nazmi Akın tarafından (ayaktaki) ekonomideki gelişmeler ve iTO ile ilgili kapsam l ı bilgi sun uldu. Evren gördüğü ilgiden memnun olarak Oda'dan ayrıldı. KENAN EVREN ITO'DA 26 Ağustos 1987'de Cumhurbaşkanı Kenan Evren istanbul Ticaret Sarayı'na geldi. Merkez Halin yanında ve başta gıda olmak üzere muhtelif piyasaların bir arada olduğu Unkapa-nı'nın ortasında, çok şık mimarisi ile dikkati çeken binanın merkez kapı-sından girdikten sonra önünde uzanan Halic'e bakan Evren "bu kadar güzel bir yeri Dalan'dan (Büyükşehir Belediye Başkanı) nasıl kurtardınız?" dedi. Kuşçulu "hiç sormayın ... çok zor oldu paşam, zor kurtardık, başka bir yer bulun kendinize diyordu" şeklinde yanıtladı. Evren yapının görkemli manzaraya uyum sağladığını belirterek "çok güzel burası" diyerek övgüsünü dile getirdi. Cumhurbaşkanı'nı protokol gereği önce Meclis Başkanı Nazmi Akın karşılayıp kendini tanıttı ve elini sıktı. Sonra Nuh Bey başta olmak üzere diğer yönetim kurulu üyeleri kendilerini tanıttılar. Nazmi Akın erteleme nedeniyle 13 Mart 1986 yılında yapılan seçimler sonucu Meclis Başkanı olmuştu. Verilecek özel brifingten önce gazeteciler fotoğraf alırken iyi bir konuşmacı olan Nazmi Akın Meclis Başkanı olması nedeniyle, Cumhurbaşkanı'na "hoş geldiniz" dedikten sonra özetle şunları söyledi: -"24 Ocak kararlarından sonra, zatıalilerinizin de katkılarıyla, özel sektör kendi dinamizmini göstermek fırsatını buldu. Sizlerin verdiği imkanlarla bugün başarılan işlerde payımız var ve bu pay sürecektir. 1980 yılından sonra gelişen ihracatımıza büyük katkılar yaptık. 1980'den sonra oluşturduğunuz politikalar için size minnet borcumuz var ... ıütfen kabul ediniz. Çalışmalarımız giderek artan bir hız ve tempoda sürecektir. istanbul Ticaret Odası camiası adına teşrifleriniz için teşekkür ediyorum sayın Cumhurbaşkanım." Cumhurbaşkanı ve iTO heyeti daha sonra toplantı salonuna geçerek durum değerlendirmesi yaptılar. 139 RÜZGAR GiBi GEÇTi 1987 sonbaharının iTO'nun tarihinde önemli bir yeri oldu. 1987 yazına kadar camiada ismi duyulmayan Niyazi Adıgüzel, bu tarihten sonra meslek gurupları arasında yaptığı ataklarla dikkati çekmeye başladı. Meslek gurupları arasında mekik dokur gibi örgüt çalışması yapan bu tekstilci genç adam, istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın da desteği ile kısa zamanda piyasaların flaş ismi oldu. Kent içinde sıkışıp kalan küçük işyer­ lerine kooperatifçilik modeli ile çağdaş yeni oluşumlar hazırlayan Niyazi Adıgüzel, genellikle dokuma, mensucat, tuhafiye, manifatu- FıRTıNA ESTiRDi...Vapllandırmacl kimliği ra, tekstil, konfeksiyon, pamuk ipliği iş kolları ile çok kısa bir zamanda yaptığı olağanüstü çalışma ile meslek komiteleri ve meclis ile olumlu diyaloglar oluşturdu. Daha önce de üyeleri seçiminden başarıyla çıkan Niyazi belirtmiştik ... Zamanın etkisiyle kaçınılmaz Adıgüzel ve bir numaralı destekçisi Valım olan yıpranma nedeniyle Başkan Nuh Erez'in koordinatörlüğündeki ekip, Nuh Kuşçulu'nunekibi tarafından desteklenen Kuşçulu'ya verilen desteklerin, iTO'nun Dündar Uçar'ı ezici bir çoğunlukla yenerek geleceği ile ilgili muhteşem projeler vaat yönetimi kazandı. Adıgüzel'in başkanlığı eden Adıgüzel'e yönelmesi önemli bir avan- yaklaşık altı ay sürdü . tajdı. Borsa camiası . ve gıda piyasasında önemli bir etkinliğe sahip olan ve Kuşçulu'dan desteğini çektiğini daha önce açıkladığımız Mecit Bahçıvan, yaklaşık 30 oyu yönlendirebilecek bir potansiyele sahipti. Başkan yardımcısı Yalım Erez, Kuşçulu ile uzun zaman önce başlayan ve yönetim kurulu oylamalarını sürekli 5/6'ya getiren ihtilaflar nedeniyle kesinlikle beraber olamayacağını belirtirken "hata yaptığımız anladık" demişti. Erez, Adıgüzel grubunun seçimlere kadar sözcülüğünü üstlendi. Nuh Kuşçulu on yıldır yönetimdeydi ve yasa gereği yönetim kurulu seçimine giremiyordu. Kendisini bugüne kadar desteklemiş oy kitlesini yönlendirecek, şartlar müsait olursa gelecek seçimlerde başkanlığı kendisine bırakacak ismi çok önceden bulmuştu. Yönetimde birlikte çalıştığı ve kendisi gibi liberal ekonomiye gönül verenlerden eğitimci Dündar Uçar, Nuh Kuşçulu ve ekibinin yönetim kurulu başkan adayı oldu. Fevkalade ki bar, yüksek eğitim görmüş,lisan bilen genç Dündar Uçar, dershane sahibiydi ve iTO'da bu grubu temsil ediyordu. Nuh Kuşçulu ise, Dündar Uçar'ın listesinden Meclis Başkanlığı adaylığını koyacaktı. 12 Kasım 1987 tarihinde yapılan meslek komitesi seçimlerinde izdiham yaşandı. Sandıkların kapanacağı saatler yaklaştıkça kuyruklar uzadı. Kalabalık nedeniyle Ticaret Sarayı'nın üçüncü katına çıkmak, 10 dakika sürüyordu. insanlar birbirlerini iterek oy vermeye çalışıyordu. Oy kullanmaya gelenler daha büyük bir salon bulunmadığı için tepkilerini ortaya koyuyoriardı. izdiham yüzünden pek 140 çok üye oy kullanmadan döndü. 120 bin üyenin 25 bininin oy kullandığı meslek komitelerinde sayım iki günde bitti. Aşur Kaya, Enver Taviloğlu, Nazmi Akın, Çelik Üstün meslek komitelerinde kaybetmişlerdi. Nazmi Akın, kendi meslek grubu dışında bir başka meslek grubundan da seçime girmiş ve o gruptan seçimi aldığı için meclise gelme olanağı belirmişti. Eskilerden Raif Onger Gümrükçülerde kazanmış; Uçar'ı destekleyen banka ve bankerler grubu fire vermemişti. iNŞAATÇlLARDA MEHMET YILDIRiM MECLisTE istanbul Ticaret Odası'na o yıllarda yaklaşık 2000 inşaat ve tesisat müteahhitti kayıtlıyd/. Kalkınma Planları gereği devlet yatırımlarının yoğunlaştığı o dönemde, inşaat kesiminin genellikle yasalar ve mevzuatlardan doğan çok önemli problemleri vardı. 1965-1980 arasını kapsayan dönemde başta Bayındırlık Bakanlığı tarafından saptanan yıllık rayiçler, istihkak ödemeleri, ihale sisteminde sektör görüşleri alınmadan yapılan değişiklikler, toplu konut inşaat uygulamaları, resmi kurumlarla çalışan sektör mensuplarını büyük sıkıntılara sokuyordu. Müteahhitler, üyesi oldukları ticaret odalannın, çok özel, belirli bir ihtisaslaşma ve deneyim gerektiren işleri ifa edememeleri yüzünden çeşitli yapılanmalara gitmişlerdi. Ankara'da Türk-inşa, istanbul'da Tim-Se (Türkiye inşaat Müteahhitleri işveren Sendikası) bunlar arasında en güçlü ve kuruluşu 1960'lara dayanan kurumlardJ. Tim-Se 1968 yılından beri üyelerini inşaat Müteahhitleri OOA'sl altında toplamak istiyordu. Çok sonraları kurulan, ama TOBB şemsiyesi altında faaliyetine devam eden Deniz Ticaret Odaları'nı örnek veren Tim-Se, böyle bir örgütlenmenin sektörü disipline edeceğini, başta Libya olmak üzere, Orta Doğu ve diğer ülkelerde gerçekleştirilen döviz getirjci çalışmalann yoğunlaşacağını ileri sürüyordu. Ancak bu konuda hazırlanan yasa tasarıları, TBMM'den yıllar­ ca geçemeyerek kadük oldu. Başta TOBB olmak üzere, odalar, büyük bir gelir kaybı yaratacağı için bu görüşe hiç sıcak bakmadılar. Odalarda müteahhit üye sayısı azdı; ama bu sektörün sağladığı munzam aidatıar, mesela iTO'nun genel gelirlerinin yüzde 35'i civarındaydl. iş hacmi çok yüksek olan müteahhitlerin yıllık munzam aidat tutarları çok büyük rakamlara ulaşıyordu. Tim-Se'nin, inşaat Müteahhitleri Odası kurulması durumunda da müteahhitlerin ticaret odalarına aidat ödemeye devam etmesi teklifi "sektör için ağır bir yük olur" gerekçesiyle kabul edilmedi. Bu konudaki notlarımda eksiklik olabilir ... ama, sektöre mal üretmesi nedeniyle, sanıyorum Yalım Erez'le (iTO başkan yardımcılığı sırasında) TimSe yetkilileri bir araya gelerek, bu meseleye çözüm aradılar. Erez, inşaat müteahhitlerini haklı buldu ve "ne derdiniz varsa bana bildirin, hemen takipçisi olacağım" dedi. Erez, ayrıca 36 numaralı inşaatçılar Meslek Komitesinden meclise gelecek üye sayısını ikiden üçe çıkarılabileceklerini, bu konudaki tüzük değişikliğini süratle meclisten geçirip, uygulamanın yaklaşan seçimlere (1987) yetiştirilebileceğini, hatta eğer mümkün olursa, yönetim kuruluna bir müteahhit 141 söyledi. Erez'i ziyaret eden ekipte, (hatızam beni yanıltmıyorsa) bugün istanbul Ticaret Odası'nın Başkanlığını yapan Mehmet Yıldırım'ın sektör temsilcisi olarak bulunduğunu sanıyorum. Bu vaatlerin tutulmasından sonra, ünlü 1987 seçimlerinde 36. Mes!ek Komitesi meclise üç üye soktu. Bunlar Sefer Ekşi, Hızır Balkan ve Mehmet Yıldırım'dL .. üyenin girebileceğini YAUM EREZ: BU iş Bini üzerinde hassasiyetle çalıştığı meslek komitelerinde tulum çıkmıştı. Yalım Erez, inşaatçılar, gıdacılar ve destek verdikleri diğer gruplardan sonuç gelince, basın mensuplanna "ülkemize, ekonomimize, istanbul'a hayırlı olsun. Çok güzel bir seçim oldu ve tüm hedeflerimize ulaştık" dedi. Oysa daha meslek komitelerinden meclise gelecek isimler bile belirlenmemişti. Birkaç gün sonra meclis şekillenince, Yalım Bey'in tahminlerinin tuttuğu görüldü. Adıgüzel ve ekibi 10Q'ün üzerinde oyla yönetime geliyordu. Bu durum karşısında Nuh Bey, Meclis Başkanı adaylığından çekildi. Uçar ise, rakibini tek bırakmak istememişti. Bu arada Uçar ile Adıgüzel arasında, gençlik günlerine yönelik çıkan tart!şma kısa zamanda bastırıldı. Adıgüzel, yönetim kurulu seçimleri için meclise gelirken "neler düşündüğünü?" soran bir gazeteciyi "bugün çok üzgünüm ... gelirken Nuh Bey'le karşılaştım. Beni tebrik edecek diye düşündüm, ama yapmadl. .. ben yine de kendisine selam verecektim ama bu kez başını çevirdi." diyerek yanıtladı. Seçim stresinden olacak; Nuh Bey'in aynı davranışı Yalım Erez'e karşı da gösterdiği anlatıldı. 21 Kasım'da yapılan yönetim kurulu, meclis divanl,TOBB delegeliği seçimlerini Adıgüzel ekibi firesiz bitirdi. Adıgüzel ekibinin Meclis Başkan adayı Kemal Yarar 97, Başkan Yardımcılan Yaşar Ünal 83, M.Fevzi Güngör 88 oyla göreve geldi. Uçar'la arasında 28 oy fark olan Adıgüzerin tulum çıkaran yönetim kurulu listesinde şu isimler vardı. "Niyasi Adıgüzel, Yalım Erez+Atalay Şahinoğlu (Başkan Yardımcıları) Fikret Alptekin, Hadi.M.Türkmenoğlu, Celalettin Kurdoğlu, Ömer Lütfü Özgül, Medt Bahçıvan, Mithat Yümlü, Sefer Ekşi, Bülent Yücel. "Seçimlerden kısa bir süre sonra Toprak Makineleri ve rulmanları konusunda çalışan 45. gurup adına yayınlanan bir deklarasyon, meclis üyelerine, ilgili mercilere ve basına faks!andl. Deklarasyonda, yabancı sermayenin Türkiye'de ihale alabilmek, satış hacmini arttırabilmek için yürüttükleri çalışmalara paralelolarak, Ankara'ya yakın olabilmek için temsilcilerini istanbul Ticaret Odası 45. Meslek Komitesi ve Meclis'e sokmayı başardıklan, ancak bunu gerçekleştirirken, yetki belgelerinde hile yaptıkları belirtilerek, konunun delilleriyle beraber incelenmek üzere yeni yönetim kuruluna sunulduğu açıklandı. Adıgüzel'in 142 Kemal Yarar 1960'11 yılların sonlarından sonra iTO camiasında çok önemli görevler üstlenen Kemal Yarar, Su Ürünleri konusunda uzmandl. Yarar iTO'da 1984-1987 ve 1989'da Meclis Başkanlığı görevinde bulundu. Yarar, başı sıkışan her üyenin baş vurduğu bir ağabeyoldu .• YABANCI HEYETLE. .. Başkan Adıgüzel, Başkan yardımcıları Yalım ağırlıyor . Erez'le yabancı bir heyeti (solda) Atalay Şahinoğlu ve AMACıM SiYASETE ATıLMAK iTO'nun yeni başkanı Adıgüzel , düzenlediği ilk basın toplantısında kendisinden emin , güven dolu bir yaklaşım sergiledi. Tüm soruları içtenlikle yanıtlayan Adıgüzel, iTO Başkanlığının ardındaki beklentisinin TOBB Başkanlığı olduğunu ve bu aşamadan sonra da siyasete atılacağını açıkladı. Adıgüzel'in bu basın toplantısından arta kalan notlarımız şöyle: 143 -"Önümüzdeki beş yıl çok güzelolacak ve dört yıldır çekilen sıkıntılara değecektir. (Özal'ın iktidarından söz ediyor) Bugünkü sıkıntılar sunidir. Mesela önümüze bir döviz sıkınt!s! sürüyorlar. Bunlar yapaydır ve bankaların eseridir. ihracatçı malını satmış, parasını tahsil etmiş, dövizi Türkiye'ye getirme süresinin dolmasını bekliyor. Ama ihracatçının peşinde bankalar var. Cazip koşullarla bu dövizi kullanıyorlar. Yani bankalar, Tahtakale gibi çalışıyor. Elbette döviz sıkıntısı olacak. Sıkıntı sunidir. .. ... Hedefim TOBB Başkanlığıdır. Burada kendimi Türk halkına gösterme fırsatını bulacağım. Belki TOBB siyasetin yapılacağı yer değildir; diyebilirsiniz. Ben burada siyaset yapmayacağım, ekonomiyi kurtarma formüllerini bulacak, TOBB üyesi oda ve borsaları dinamik bir yapıya kavuşturarak, özel sektörün dinamizmini herkese göstereceğim. Kendimi kanıtladıktan sonra siyasete atılacağım. Amacım ülkeme, halkıma hizmettir." 1987 Aralık ayında yıllık enflasyonun DiE tarafından yüzde 50 olarak açıklanması üzerine Adıgüzel, gerçek enflasyonun yüzde 66 olduğunu, hükümetin endeksi kasten düşük tuttuğunu ileri sürdü.1982 yılı başında "sıkıntı büyük" diyerek manşetlerden inmeyen TüsiAD'1 boş yere ağlamakla suçlayan ve "bunlar timsah gözyaşlandır"diyen ıTO Başkanı Niyazi Adıgüzel, konuşmasını şöyle sürdürdü: -"Anadolu'ya gitsinler, oralan dolaşsınıar. istanbul'da oturup taşrayı analiz etmek olmaz. Anadolu'ya sahip çıkılmalıdır. Onların çektiği sıkıntıları biliyoruz ve bu yüzden yüreğimiz sızlıyor. TüsiAD şimdi sızlanıyor. Oysa üyeleri, servetlerine servet katmışlardır. Bunların ağlamalarına bakmayın." iTO'DA YAUM EREZ BAŞKAN 1988 yılı Mayıs ayı sonunda yapılan seçimde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetimi yeni isimlerden oluştu. Eskilere ilave olarak adlarını yakın bir tarihte siyaset dünyasında duyuracak olan Yalım Erez, Fuat Miras, Hasan Denizkurdu, gibi isimler, Ali Coşkun'un başkanlığındaki yönetimde görevaldılar. Çıkan bir anlaşmazlık sonucu, borsacılar TOBB yönetimine temsilci vermedi. 1988 yılı ıTO camiası için hiç iyi geçmedi. .. ilkbaharda Sheraton Oteli'nde verilen resepsiyonun başlamasına az bir zaman kala, uzun yıllar meclis ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan ve Adıgüzel'in yönetim kurulunda da bulunan Fikret Alptekin, Niyazi Bey'le konuşan basın mensuplarının önünde yere yığılarak iki-üç dakika içinde vefat etti. Bu üzücü olayı Ankara'dan gelen haber izledi. Mayıs sonundaki TOBB seçimlerine katılıp, işleri nedeniyle Haziranın ilk günleri Ankara'da kalanlar arasında bulunan Niyazi Adıgüzel, bir husumet yüzünden eski bir arkadaşı tarafından otelde kurşunlanarak öldürüldü. Büyük üzüntü yaratan bu olaydan sonra, 1988 yılı 8 Haziran günü, iTO yönetimi, yedekten gelen üyenin katılımıyla yaptığı seçimde Yalım Erez'i başkanlığa, Atalay Şahinoğlu ve Celalettin Kurdoğlu'nu başkan yardımcılığına getirdi. Erez seçimden hemen sonra yaptığı açıklamada "Allah kimseye bana nasip ettiği gibi bir başkanlık nasip etmesin. Niyazi Adıgüzel'in bıraktığı yerden 144 işlerimize devam edeceğiz. Bankaların ıslahı, tekellerin önlenmesi, Klrlarin reorganizasyonu, KDV'deki problemler, 5590'ın tadili, 80 Sayıli Haller Kanunu, Bağ-Kur Yasası, uğraşacağımız temel sorunlar arasındadır" dedi. 1944 doğumlu Yalım Erez, verdiği sözü tutarak, bu sorunların tümüyle iTO, TOBB Başkanı ve daha sonra Bakan olarak yıllarca uğraştL Kimileriyle baş etti, kimileri bürokrasiye ve siyasetçiye takıldı! Bıraksalardı; Türkiye'ye Başbakan olarak hizmet verecekti. Bugün çocuklarını büyük Türkiye'yi kurmak için hazırlayan Erez, hizmetleriyle KOBi'lerin babası, çiftçinin dostu ve istanbul Ticaret Odası'nın gururu olarak gönüllerde yaşıyor. Başarılı insanların çabuk küstürüldüğü ülkemizde, Erez, Denizkurdu, Faralyalı gibi isimlerin daha altmış yaşına gelmeden, siyasete sırt çevirmeleri ne acı !. .. iTO'yu anlatmayı sürdürürken Yalım Erez de sık sık gündeme gelecek ... 145 V BÖlÜM (1989-2001 ) HER YERDE KAOS Kenan Evren'in görev süresini doldurması nedeniyle, boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına oturan Turgut Özal'ın vakitsiz ölümü sonucu, başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına geçen Süleyman Demirel'den sonra yaşanan siyasi kaoslar ekonomi üzerinde son derece olumsuz etkiler yarattı. Halkın siyasi partilere duyduğu güvensizlik yüzünden, koalisyon hükümetleri ile yönetiimek zorunda kalan Türkiye'de yaşanan üzücü olayları siyaset ve ekonomi bilimcileri gelecekte değerlendireceklerdir. Ancak aradaki bu süreç için KAYıP YILLAR deyimini kullanmak yanlış olmaz. Siyasetçilerin kırk haramileri oynadığı, düzenbazııkların ayyuka çıktığı bu dönemde, hesap soracağız diyerek iktidar olanların ailelerine ve yandaşlanna hazineyi peşkeş çektikleri böyle bir dönem, Osmanlı dahil geçmişimizde görülmemiştir. Fakat bütün bu olumsuz koşullara rağmen, masadan kazançla kalkanlar da oldu. Büyük bankalar başta olmak üzere, holdingler, uluslararası şirketler, büyük firmalar, marka satanlar, cirolarını rekor düzeyde artırıp bu yılları çok büyük karlarla kapatmayı başardılar. Ama tüccar ve esnafımızin işsizlik yüzünden yatıramadığı vergileri, faizlerini ödemek koşuluyla uzun vadeye yayılınca, bir kısım köşe yazarları ve büyük iş adamlarımız bunu nedense içlerine sindiremeyerek; hükümetin eseri olan vergi affına büyük tepki gösterdiler. Bu günleri yaşadıktan sonra, istanbul'u imar etmek uğruna sabah beşte sokağa fırlayıp yol yapım çavuşlarına talimatlar yağdıran Adnan Menderes'in yaşadığı dram, insanı daha derinden etkilemekte, düşündürmekte, duygusallaştırmak­ tadır. Her bir yıiı değil, her bir günü bile tefrika konusu olacak, yapılanların, yapanların yanına kar kaldığı bu dönemlerin bir daha yaşanmamaslnl dileyelim! Tek tesellimiz bütün bu çirkinliklerin arasında güzel gelişmelerin de olmasıdır. Tıpkı altlnın çamurda bile parlaması gibi. .. Türkiye'nin geleceğinden sorumlu ve bunun bilincindeki bazı kurumlanmızın, 21. Asır ve sonrasını düşünerek çağdaş yapılanmalarla bütünleştirdikleri dev projeleri gündeme getirmeleri umutsuz halkımıza moral kaynağı oldu. Bu kurumlarımızin başında istanbul Ticaret Odası vardır. Onun geIecekle ilgili öyküsünü en sona, Vi. Bölüme bırakarak kaldığımız yerden, 1989'dan devam edelim. PEşiN VERGI iTO MEClisiNDE Son kırk yılın her birinde vergilerle ilgili bir problem yatar. Yaz boz tahtası haline getirildiği için içinden çıkılamayan vergi düzenimiz, her yıl yeni değişiklik­ lere uğramasına rağmen ne idareyi, ne de mükellefi tatmin etmek mümkün 146 olmaz. iTO, vergi düzenine ilişkin olarak Türkiye'de ihtisaslaşma çerçevesinde en fazla çalışma yapan kurumdur. iTO'nun hükümete sunduğu her vergi raporunun ana temasını hazırlıklar sırasında iTO'ya danışılması ve görüşlerinin alınması oluşturur. Çeşitli sözler verilmesine rağmen, buna uyan hükümet pek yoktur. Sorunların kökeninde bu yatar. 1988 yılı geniş bir vergi paketinin açıklanması ile sona ermişti. 30 Aralık'ta açıklanan kararlarla pek çok vergi cinsinde oynamalar olmuş, yeni maddeler mevcutlara eklenmişti. Neyin ne olduğunu anlayamayan piyasalar, 1989'a bu yüzden moralsiz girdi. istanbul Ticaret Odası Meclisi 11 Ocak 1989'daki ilk toplantısını vergiler konusuna ayırdı.Rıdvan Sipahioğlu bir kuruma nasıl hayat standardı uygulanabileceğini sordu. Sezgin Elmas ise defterdarlıkla vergi daireleri arasında uyumsuzluk olduğunu belirterek; uygulamalardaki çelişkileri örnekleriyle ortaya koydu. Yürürlüğe giren peşin vergi ile piyasa şok olmuştu. Yalım Erez, peşin vergi ile vergi veren kesimin cezalandırıldığını belirtirken, Faruk Çehreli SHP'nin peşin vergiyi Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini bildirdi.Oündar Uçar, her 100 liranın 75'inin vergiye gittiğini örnekledi. Varlık Vergisi dönemini aratan uygulamalar yüzünden, genellikle küçük firmalar zor bir döneme girmişti. iTO Meclisi konuyu yeniden görüşmek üzere, şubat ayında bir kez daha toplandı. Natık Buda, Hamdi Tombak, Nazmi Akın yönetime öneriler getirdiler. Yönetim Kurulu Başkanı Yalım Erez, Başbakan Özal'la görüştüğünü, yeni pakette aksayan yönlerin düzeltiieceğine ilişkin kendisinden söz aldığını belirttikten sonra "Sayın Başbakan en kısa zamanda yeni bir vergi paketinin hazırlanacağını, yasa tasarısı için odamızın görüşlerinin alınacağını, son aşamaya getirilecek tasarının yeniden oda tarafından inceleneceğini vaat ettiler" dedi. Peşin vergi olayından hemen sonra, faizlerin gider sayılmayacağı açıklandı. Piyasalar aynı yıl içinde ikinci bir şok yaşadı. Yüzde 80 oranında banka kredileriyle çalışılan piyasada, faizler çok önemli ve kabarık bir yekun oluşturuyordu. Faizlerin gider yazılamaması, faizsiz finans kurumlarına verilen bir ödün olarak yorumlandI. Ekrem Pakdemirli, iTO'nun eleştirilerinden sonra "konuya yeniden bakılacağı" sözünü verdi. 1989 iyi geçmiyordu. 7 Eylül'de yapılan Başarılı ihracatçılar Ödül Törenine Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Işın Çelebi ve Maliye Bakanı Ekrem Pakdemirli de gelmişti.Yalim Erez, bazı problemleri çözümlemek amacıyla çıkarılan ve Ağustos kararları denilen değişimleri eleştirirken şunlar söyledi: -"Yüksek değerli kambiyo kurunun olumsuzlukları bugün için ortaya çıkmıyorsa, bunun sebebi ekonomideki durgunluktur. Uygulanan kur politikaları yabancı sermayenin faiz transferine yol açmaktan başka bir işe yaramayacaktır." Hükümet enflasyonu düşürmek için gümrüklerde ufak indirimlere gitmişti. Erez bunu da konuşmasına aldı: -"Enflasyonun kronikleştiğini üzülerek görüyoruz. Gümrük indirimleri ile enflasyonla başa çıkmak mümkün değildir. Yüzde 70 enflasyon yaşanan bir 147 ülkede gümrükleri birkaç puan aşağı çekseniz ne olur? Ağustos kararlarının, halka enflasyonla mücadele diye sunulması büyük yanlıştır. Özelleştirmeye gelince ... Bu gerçek anlamda bir özelleştirme değildir. Bu bazı KiT'lerin yabancı sermayeye satışıdır. Böyle özelleştirme olmaz. Eylül'de olumlu bir gelişme yaşandı. Kısa adı DÇM olan, dövize çevrilebilir mevduat hesapları sıfırlandI. Özel sektörün yurt dışına olan borçlarını taahhüt eden devlet, bu kadar borç yükünün altında bu işin üstesinden gelmişti. Karar memnuniyet yarattı. Uzun müddet tartışması yapılan Cumhurbaşkanlığı makamına adayolan Turgut Özal, 31 Ekim'de TBMM tarafından üçüncü turda Cumhurbaşkanlığı'na seçildi. Devir teslim töreninden sonra 8 Kasım'da Cumhurbaşkanı Özal, Yıldırım Akbulut'a kabineyi kurma görevi verdi. Özal Akbulut'u yönlendirip kabine çalışmalarını yakından gözlemlerken, bir yandan da başkanlık konusu için çalışmalar yapıyordu. Ama bu konuda yaptığı projelere kamu oyundan destek bulamadı. Israrcı kişiliğe sahip olan Özal, yine de bu konuyu zaman zaman kendisi veya çevresi kanalıyla gündeme getirmekten bıkıp usanmadl. .. Aynı görüşleri Süleyman Demirel'in de bazen gündeme getirdiği oldu. Ama biz bunları hep gündemi değiştirmek amacıyla ortaya atılmış konular olarak algıladık. Ayrıca Süleyman Bey'in Başkanlık konusunda herhangi bir ciddi çalışması olduğuna ilişkin somut bir şey de yok .. REKOR OY... Tulum çıkan Yalım Erez'in listesinde oy rekorları da kırıldı. Yeni yönetim kurulu şu üyelerden oluştu: (Ayaktakiler, soldan sağa:) Mithat Yümlü, ismail Özaslan (Genel Sekreter) Bülent Yücel, Nermi Bekiroğlu, Ömer Lütfi Özgül, Mecit Bahçıvan, Şemsettin Gökbayrak, Erdoğan Nasır, Hamdi Tombak ... Öndekiler: Celalettin Kurdoğlu, Yalım Erez, Atalay Şahinoğlu .. 148 EREZ MEClis OYLARIYLA BAŞKAN 1987 yılında başkan seçilen Adıgüzel'in vefatı sonucu, Haziran 1998'de yönetim kurulunun kendi arasında yaptığı seçimle başkanlığa gelen Yalım Erez, 1.5 yıl sonra, 8 Kasım 1989'da yapılan Meclis seçiminde hazırladığı liste ile yeniden seçildi. Nuh Kuşçulu ile 25 yıl öncesini yeniden yaşayan Nazmi Akın, Kuşçulu'nun da destek vermesi ile Yalım Erez'e rakip oldu. Erez, gazetecilere "yine ben kazanacağım ... hem de çok farklı. Ama Nazmi'yi değil, Kuşçulu'yu yenmiş olacağım"dedi. Akın'a 49 oy çıkarken, Yalım Bey, 40 yıldır tanık olmadığım 120 gibi yüksek bir oyla seçim aldı. Yalım Erez, listesini anlamlı bir biçimde şekillendirmişti. 1987 yılında seçim kazanan Niyazi Bey'in listesinden,. vefat eden Fikret Alptekin ve Niyazi Adıgüzel ile, işlerinin yoğunluğu nedeniyle Sefer Ekşi listesinde yoktu. 1987'de yönetimde olan Hadi Türkmenoğlu ise Erez tarafından Meclis Başkan vekiliiğine kaydınımıştı. Diğer isimlerin tümü Niyazi Bey'in listesinde olanlardı. Bu liste Sultanhamam-Eminönü ağırlıklıydl. Atalay Şahinoğlu, Mithat Yümlü, Nermi Bekiroğlu, Bülent Yücel, Erdoğan Nasır, Hamdi Tombak, tekstil, iplik, mensucat ve tuhafiye üzerine çalışıyorlardı. Şemsettin Gökbayrak ile Medt Bahçıvan ise gıdacıydl. Celalettin Kurdoğlu Tıbbi Malzeme, Yalım Erez inşaat malzemeleri gruplarına mensuptu. Yaşar Ünal ve Fevzi Güngör ikilisi bu dönem meclis başkan vekilleri değildi. Kemal Yarar yeniden Meclis Başkanı olurken, Hadi Türkmenoğlu ve Yılmaz Özgen başkan yardımcıııkıanna seçilmişlerdi. Erez ve ekibini sıra dışı olaylar bekliyordu. Turgut Özal'ın başbakanlığı bırakıp Cumhurbaşkanı olması, Anavatan Partisi'nin erozyona uğrama süresini kısaltmıştı. Partide başkanlık savaş! kızışmıştl. Milletvekili Genel seçimleri ise yaklaşmaktaydl. ANAP, giderek prestij yitiriyordu. Ama Özal'ın bıraktığı siyasi miras öylesine büyüktü ki, ANAP bununla bir on yıl daha idare etti! ilginç gelişmelerin yaşandığı 1990 yılında, sürprizler siyaset dünyasının yanında istanbul Ticaret Odası'na da uğramayı ihmal etmedi! ŞAHiNOGlU iTO'YA, EREZ TOBB'A BAŞKAN Ya!ım Erez hiç beklenmedik şekilde 1990 yılı Mayıs ayında yapılacak TOBB yönetim Kurulu seçimlerinde liste çıkarmaya karar verdiğini açıkladı. TOBB seçimlerinin eskisi gibi Türkiye'nin dört bir tarafından gelen oda ve borsa delegeleri tarafından yapılmasını içeren yasa tasarısının engellenmesi, Erez'e bu kararı aldırmıştı. Bugün Sanayi ve Ticaret Bakanı olan, o günün TOBB Başkanı Ali Coşkun, ibrahim Bodur'un başkanı olduğu Kale Grubunun Genel Koordinatörüydü. Bodur, Coşkun'un TOBB seçimini yitireceğini görünce, adaylığını koymamasını tavsiye etti. Seçim günü Coşkun adaylıktan çekildi. Yalım Erez tek liste ile seçime girerek kazandı. Bu, yılın ilk sürprizini oluşturdu. Dostlar arasında nöbet değişimi yapılmış, her şey her zaman olduğu gibi tatlılıkla sonuçlanmıştl.Erez'in yönetim listesi Anadolu'yu kucaklar gibiydi. Çok yeni, ama ileride önemli işler yapacak isimler bu listede yer almıştı. Liste şöyley­ di: Yalım Erez ist-Rona Yırcali Balıkesir-Ali Osman Ulusoy Trabzon-Fuat Miras 149 OTO ist- Nevzat Özhamurkar Kayseri-Hasan Denizkurdu izmir- Yavuz Zeytinoğlu Eskişehir-Osman Berberoğlu Antalya- Mehmetçik Paykoç izmir- Fethi Kamışlı Adana-Rıza Aydın Bursa- Ünal Akbay Elazığ- Mustafa Atasavun KonyaZiya Karahan Ankara-Mehmet Çebi Samsun" Yedekten gelen bir üyenin katılımıyla yapılan yönetim kurulu başkanlık seçimine tek adayolarak giren Atalay Şahinoğlu, TOBB'a başkan olan Yalım Erez'in yerine iTO'ya Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Şahinoğlu, bu satırları yazdığımız günlerde iTO'da Meclis Başkanı olarak görevini başarıyla sürdürüyor. iSTANBUL HALKı iNCELENDi . jST~NBUL HALk_. Ekonominin gelişmesi, ticaret GUNlUI< VAl;iAM BIÇIMI .. . VE hacminin artmasına bağlıdır. Bu UKETIM DAVRANıtLAM ·1 yüzden yeni talepler yaratılmak ARAŞTIRMAlI zorundadır . Ekonomik kurumlar, bunu dikkate alarak araştırmaya büyük önem verirler. Ticaret Odası , istanbul halkının günlük yaşam biçimini araştırarak, ilginç sonuçlar elde etti. istanbul'un çok ARAŞTIRMA sonuçlarının tartışıldığı panelden bir görüntü büyük nüfusuna rağmen, veriler Fotoğrafta soldan itibaren: iTO Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Cengiz Ersun, Prof. DR. Emre Kongar, Başkan Atalay tüketim eğilimi açısından yetersiz Şahinoğlu, Prof. Dr. Taner Berksoy, iTO Genel Sekreteri çıktı. Ayrıca, istanbulluların sosyal Genel Sekreteri Prof. Dr. ismail Özaslan. ve kültürel yaşamlarının tatminkar olmadığı saptandı. Şahinoğlu'nun önerisi ile yapılan "istanbul Halkının Yaşam Biçimi" konulu araştırma düzenlenen bir panelde tartışıldı. Araştırmada, halkın üçte ikisinin sinema, tiyatro, konser gibi etkinliklere gitmediği, gazete, mecmua, kitap okumadığı, daha ucuz olması nedeniyle marketleri tercih ettikleri görüldü. Aylık bütçe yapma alışkanlığı olmayan istanbul Halkında, alt gurupların giyim için kredi yolu tercih ettikleri saptandı. iTa sekreteryasının büyük emek vererek hazırladığı araştırmanın sonuçları, pazar genişletmek isteyen kurumların incelemelerine sunuldu. ŞAHiNOGlU'NU DiNıiVORLAR. .. lşın Çelebi ve Adnan Kahveci , eylül ayında istanbul Ticaret Odası'nı ziyaretlerinde Şahinoğlu ' nun konuşmasını dikkatle izliyorlar. Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı (ön sırada ortada)ile Borsa Başkanı Nejat Basmacı (önde solda) yan yana oturmuşlar. ikinci sırada Zihni Kalsın , Nazmi Akın, Hadi Türkmen'i görebiliyoruz. Sinirlerin biraz gerildiği bir yıloldu 1990 ... 150 PETROL FIYATIYLA OYNAMAYıN 1990 yılının 2 Ağustos sabahı erken saatlerde BBC, Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiğini duyurdu. Bu tarihten itibaren dokuz ay sürecek bir bekleyiş dünya ekonomilerini sarstı. Sanki hiç sorunumuz yokmuş gibi, Türkiye bu krizden de nasibini aldı. 13 Eylül'de Işın Çelebi ve Adnan Kahveci istanbul Ticaret Odası'nı ziyaret etti. işler aniden kesilmiş, kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Meclis üyeleri salonu doldurmuştu. Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Şahinoğlu, petrol fiyatındaki yükselmeleri bahane ederek, hükümetin petrol fiyatlarını artırmasını fırsatçılık olarak değerlendirirken, dışarıda fiyat henüz oturmamışken, spot piyasaya dayanarak fiyatları yükseltmenin zorda olan iç piyasayı daha da güç duruma iteceğini savundu. Yılın gündemi tabii ki güneyimizde gelişen olaylardı. Irak'ın Kuveyt 'e müdahalesi sonrası ABD, Irak'a müdahale etmek için lojistik hazırlıklara başlamıştı. Türkiye'nin harekat konusunda alacağı tavır merakla bekleniyordu. Ama bütün bu beklentiler, işleri durdurmuştu.Şahinoğlu, krizin para basarak atlatılması görüşünün Ankara'da iktidara hakim olduğu izlenimini edindiklerini, bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye'nin altından kalkamayacağı sorunlara gömüleceğini anlatarak "büyük bir hata yaparsınız ... memleketi ateşe atmayın" dedi. Körfez krizinin daha ikinci ayını doldurmadan Türkiye'ye çok önemli maliyetler yüklediğini kaydeden iTO Başkanı, Irak ile olan ticaretin tamamen durduğunu, kayıtlı ticaret yanında, sınır ticareti gibi kayıtsız ticaretin yapılama­ ması yüzünden bölge halkının büyük sorunlarla karşılaştığını söyledi. Yapılacak bir müdahale veya harekata katılmanın ön koşulunun, oluşacak bir konsorsiyum kanalı ile Türkiye'nin zararlarının karşılanması ile mümkün olabileceğini ifade eden başkan, uzun sürecek olan bir krizin altından kalkmanın zor olacağını vurguladı. Şahinoğlu, böyle zamanlarda Türkiye'yi göklere çıkarıp yanında olduğunu söyleyen güç odaklarının, Türkiye'nin AET ile ilgili sorunlarını çözmede yardımcı olma zamanının geldiğini de anımsatarak, görüşmelerin ivedi olarak başlatılması için AET'ye baskı uygulanmasını önerdi. Şahinoğlu'na çok kısa bir yanıt veren Işın Çelebi, konuşulanları hükümete aktaracağını belirttikten sonra, 1991 yılı enflasyon hedefinin hükümetçe yüzde 40 olarak be!irlendiğini söyledi. ŞAHiNOGLU ÇEKiıoi...HAMOi TOMBAK BAŞKAN 1990 yılının sonbaharında iTO, toptan alışveriş merkezi Metro'yu eleştiri yağmuruna tutan toptancı tüccarların sorunları, Metra'dan yapılan alışverişierde doğabilecek sakıncalar, bankaların yeni çek karnesi uygulamadaki nazlı davranışlarının yarattığı problemlerin çözümü ile geçti. Yeni çek karnesi tebliği yayınlanmasının üzerinden bir yılı geçmesine rağmen, uygulamaya başlamayan bankaları, Şahinoğlu tekelcilik yapmakla suçladl. Aralık ayı başında Maliye Bakanı Adnan Kahveci ile müteselsiz sorumluluk ve KDV'nin başka kesimlere yüklenmesi konularını görüşen Şahinoğlu, bakandan olumlu yanıt aldığını açıkladı. 151 Bu bölüme girişte, 1990'ln sürprizli bir yılolacağını söylemiştik. Yılın son sürprizi de Aralık ayında gerçekleşti. Nazmi Akın bir dedektif gibi çalışarak Atalay Şahinoğlu'nun 1989 yılı kasım ayında yapılan seçimden önce işyerini kapattığını belgeleriyle meclis başkanlığına iletti. Mevzuata göre, işyeri seçimden önce kapanmışsa temsilcisinin kazandığı üyeliğin iptali gerekiyordu. Şahinoğlu, Erez TOBB'a gidince yönetimdeki üyeler tarafından başkan seçildiği için görevini bırakması gerekiyordu. Şahinoğlu durumu açıklığa kavuşturmak için geçecek uzun zamanı dikkate alarak, Oda'yı daha fazla meşgul etmemek için başkanlıktan çekildi. Ancak Şahinoğlu, bir başka komiteden de seçim kazandığı için o meslek komitesinden meclise gelen arkadaşıyla yaptığı yer değişt i rme sonucu Meclis'e üye olarak gelmeye başladı. 15 Aralık 1990 tarihinde başlayan bu olay, on gün sonra, Hamdi Tombak'ın başkanlığı ile son buldu. Mithat Yümlü Başkan Yardımc ı sı, Bülent Güvenç muhasip üye olmuşlardı. DEGişiM RÜZGARLARI... Siyasette yaşananları n aynısı istan bul Ticaret Odası'nda da gerçekleşti. Kaydırmalar, yer değiştirmeler, istifalar nedeniyle, iTO'da birkaç yıl taşlar yerine otu rmadı. iTO'nun yeni Başkanı Hamdi Tombak (sağdan üçüncü , Nurettin Söze n ve Abdülkadir Aksu ile görülüyor. Soldan ikinci oturan çizgili kravatlı meclis üyesi ise, ömrünü Türk de n izc i liğinin gel i şmes i ne adam ı ş ve Deniz Ticaret Odalarını TOBB bünyesine kazan d ı ran dünyaca ünlü armatörümüz Ziya Kalkavan ' dı r. sırada TOMBAK: iTO'YU KiMSE DIŞLAYAMAZ Şubat ayının 15'inde, TüsiAD ve iso, Özal'ın isteği ile istanbul Hilton'da birlikte düzenledikleri zirve toplantısına istanbul Ticaret Odası'nı resmen davet etmedi. Bu hareket, ekonomi dünyasında geniş akislere, yeni yorumlara yol açtı. Bir müddetten beri iyi olmayan ilişkilerde, yeni ve olumsuz gelişmeler olduğu izlenimi vardı. iTO Yönetim Kurulu Başkan ı Hamdi Tombak, zirve toplantısı ile aynı saate rastlayan bir basın top l antısı .düzenledi. Tombak'ın, Cumhurbaşkanının katıldığı ekonomik yönlü toplantıyla , aynı saate rastlayan bir 152 basın toplantısı düzenlemesinin amacı basına uçurulunca iSO-TÜsiAD zirvesi medya yönünden pek cılız kaldı. Tombak'n ilk sözleri "Hiç kimse ve hiçbir kurum, 108 yıllık istanbul Ticaret Odası ' nı yok sayamaz ... dışlayamaz . Bugün kurumumuzu çağırma zahmetine girmeyen iso, bizim içimizden doğduğunu unutuyor. Biz onlara ana şefkati ile yaklaşırken, onlar hayırsız evlat çıktı! iso ve TüsiAD'ı kınamak, onları protesto etmek için bu zirve toplantısına katılmayacak ve konuşmaya­ cağım.Yapllanlar çok ayıptır" şeklinde oldu. Başkan daha sonra zirvede yapacağı konuşmada belirteceği hususları iTO'nun görüşleri olarak basına açıkladı . Öneriler şunlardı: • Toplumun tüm kesimleri uzlaşma havasına girmeli. • Ekonomi tek bir bakanlığa bağlanmalı ve bu bakan tüm ekonomik faaliyetlerden sorumlu olmalı. • Etkin ve adil bir vergi sistemi yürürlüğe girmeli.. • Çek ve senet müeyyideleri değiştirilmeli.. • Dış yardımlar müteahhitlik ve turizm sektörlerinde yeni yatırımlara ayrılmalı. ŞAHiNOGlU YENiDEN BAŞKAN Yöneltilen bir iddianın yarattığı olayın iTO bünyesinde kan kaybına yol açmaması için istifa ederek yerini Hamdi Tombak'a bırakan Atalay Şahinoğlu, hukuki problemlerini hallettiği için, 9 Temmuz 1991 'de Tombak'ın istifası ile yeniden yönetim kurulu başkanı oldu. 1991, Milletvekili Genel seçimlerinin yapılacağı ylldı. .. Türkiye'de hizmet aşkı içinde olanlar, yollarını yavaş yavaş belirliyoriardı. Yalım Erez, kısa bir süre için yürüttüğü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini bırakıp siyasete atılmayı çok önceden planlamıştı. Demokrat Parti kökenli, sevilen, güçlü bir ailenin ferdi olan Yalım Erez için ekonomik platformlar, insanları tanımak, ne istediklerini öğrenmek, deneyim edinmek açısından büyük yararlar sağladı. Erez, 1991 'de TOBB Başkanlığını Rona Yırcalı'ya bırakarak siyasete atıldı. Doğduğu yer olan Van'dan milletvekili adaylığını koymak isteyen Erez'in, istanbul'daki prestij ve gücünden yararlanmak isteyen DYP Genel Başkanı Demirel, iş ve ev muhiti olan Bakırköy'ü önerdi. Erez, Ekim ayında yapılan seçimleri çok az farkla kaybederek, parlamentoya giremedi. Gazetelerin seçimden hemen sonraki gün çıkan nüshalarının taşra baskılarında Bakırköy'den kazandığını yazdığı için, Erez'e o sabah tebrik telefonları yağdı. Demirel'in Başkanlığında SHP ile oluşturulan koalisyonda, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığına iTO'nun danışmanı Prof. Dr.Tansu Çiller getirildi. Erez'in siyasete atılması için zor ikna ettiği Çiller'le politik dostluğu, TOBB Başkanlığı sırasında da sürdü. Ertelenen ve meslek komiteleri de içeren oda ve borsa büyük seçimleri, 1992 yılı mart ayında yapıldı. Meclis Başkanlığı'na Refik Aras seçilirken, iTO yönetimi şu isimlerden oluştu: "Yalım Erez, Atalay Şahinoğlu, Celalettin Kurdoğlu, Bülent Yücel, Şemsettin Gökbayrak, Nermi 153 Bekiroğlu, ilhan Erem, Mehmet Yıldırım, Zühtü Hacıoğlu, Uğur Çatbaş, Züleyha Uçar." Mehmet Yıldırım bu ekipte sivrilerek, iki yıl sonra iTO'ya Başkan oldu. Başkan Rona Yırcalı, konsey seçimlerinin Erez lehine sonuçlanması üzerine adayolmayınca, 1992 Mayıs'ındaki seçimde Yalım Erez TOBB'a yeniden başkan oldu. iTO'da boşalan yönetim kurulu başkanlığına ise yeniden Atalay Şahinoğlu seçildi. Her zaman destek: Demirel her zaman olduğu gibi, SHP ile kurduğu hükümet döneminde de, istanbul Ticaret Odas ı 'na büyük ilgi gösterip destek oldu. Fotoğrafta o dönem Başbakan olan Demirel, 2 Ekim 1992 tarihinde Hilton Oteli'nde yapılan ödül töreninde en fazla vergi ödeyen mükellefler ve Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Şahinoğlu ile beraber görülüyor. Demirel için eğitim ve vergi kutsal olgulardl. BAŞ DÖNDÜREN TRAFiK ilginç bir dönemden geçen Türkiye'de,siyasi kadrolardaki değişimler baş döndürücü bir hal aldı. SHP Başkanı inönü'nün istifasına, bu partinin temelinde yer alan hizipçilik olaylarının yoğunlaşması da eklenince politik yaşam karıştı. 18 Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ani vefatı, politikadaki kargaşayı körüklerken, yeni gelişmelerin habercisi oldu. Süleyman Bey'in köşkü tercih etmesi sonucu Çiller, Başbakanlık görevini yüklendi. 1995 seçimlerinde Muğla'dan DYP Milletvekili seçilen Yalım Erez'in gayretleri sonucu oluşan Refah+DYP koalisyonu kuruldu. Erez, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında kaldığı üç yıllık süre içinde genellikle KOBi'ler ve tarımın gelişmesi için büyük çaba harcadı. Çok yaygın kesimlerde saygı ve sevgi gören Erez, unutulmayan hizmetleri ile gönüllerde taht kurdu. Genellikle izlediği fındık politikası ile Karadeniz'de 154 çok özel bir yere sahip olan Erez, Türkiye'nin dünyada tekelolduğu iki üründen biri olan fındığı değer fiyatlarıyla dünya pazarlarına kabul ettirirken , yıllık 350400 milyon doları geçmeyen fındık ihracatının 1 milyar doları aşmasını sağlayan tek bakan oldu. Gönlü Türkiye için çarpan, her zaman doğruların yanında olan, ilkesizlik ve etik dışı davranışlara tahammül edemediği için yuvasından ayrılan Erez, yaşlı ve hasta ruhların ihtirasları , çok yakınında olanlarının kıskançlıkları , milli ekonominin karşısına her zaman sinsice dikilmiş iç ve dış odaklar, bazı süper büyükler yüzünden Türkiye'ye Başbakanlık hizmeti veremedi. 23 Aralık 1998 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel'in hükümeti kurma görevi verdiği Yalım Erez, DYP dışındaki partilerin "formüllerine bakalım" demesine rağmen, koptuğu DYP'nin liderine uyan kurmaylarının kendisine tepki göstermesi yüzünden görevi Cumhurbaşkanına iade etti. Siyasette tükenmeyen rezaletler yaşanırken , iTO katarı yoluna devam ediyordu . 1993 seçimlerinde Refik Aras yeniden Meclis Başkanı, Atalay Şahinoğlu da yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığına getirildiler. Erez TOBB başkanı olduğu için seçime girmedi. YILDIRIM DÖNEMi...1995 Kasım seçimlerinde iTO büyük bir değişim yaşadı. Pek çok eski üyenin yeniden meslek komitelerinden meclise geldiği 1995'te, 24 Kasım'da Ali Bayramoğlu ' nun 40 oy almasına karşılık, 115 oyalarak Yönetim Kurulu Başkanı seçilen Mehmet Yı ldırım , bu başarısını 1997,1999 (büyük seçimler) ve 2001 yılı seçimlerinde de yaşayarak camiaya büyük hizmetler götürdü . Fotoğrafta (oturanlar soldan) Mehmet Yıldırım, Atalay Şahinoğlu, Temel Çoruh, vefat eden Genel Sekreter ismail Özaslan ile beraber seçim alan üyeler o dönemin Genel Sekreter Yard ımcısı Dr. Cengiz Ersun (soldan birinci) ile birlikte görülüyor. 155 HEDEF GENIşLETEN EKip 1995, iTO'da büyük seçim yılıydı. 20-25 yıl önce yaşandığı gibi, siyasi platformda aşırı sağdaki oyartışının ıTO seçimlerine de yansıyıp, meclis aritmetiğini değiştirebileceği sanıldl. Veya ortada güçlü bir muhalefetin olmaması nedeniyle MüsiAO bu göreve talip oldu. Şahinoğlu, MÜSiAO'm varlık gösteremeyeceğinden emindL Değişecek meslek komiteleri içinde onların da başarı kazanabileceklerinı tahmin ediyordu. Meslek komiteleri seçimlerinden sonra belirlenen 164 üye!i mecliste 40 üye daha önceki devrelerden tanıdık isimlerdi. Migros'un yapılanmasında büyük roloynayan Koç grubu ekonomistlerinden Uğur Çatbaş, ilk bayan ihracatçılanmızdan Züleyha Uçar ve ayrılmaz arkadaşlarından Dinçer Şekerci, Ömer Besim Küfrevi" Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal, Bakliyat grubundan Muammer ve Mehmet Şahin, Ferit Çeter, Abdullah Kiğılı, Tank Şehmen, Erdoğan Nasır, Selamı Kuruoğlu gibi yıllarını camiaya vermiş üyeler, yeniden mecliste beraberdiler. Müsiad'ın meclise soktuğu yeni üye sayısı ise 20 idi. 24 Kasım 1995 tarihinde yapılan seçimlerde Atalay Şahinoğlu'nu Meclis Başkanı olarak görenler şaşırdı. Şahinoğlu amacının TOBB Başkanlığı olduğunu belirterek, Meclis Başkanlığını tercih ettiğini açıkladı. Temel Çoruh ve Aydın Silivrili başkan yardımcılanyd!. Yönetim Kurulu listesinin başında ise Mehmet Yıldırım vardı. Listenin diğer isimleri şunlardı: "Ömer Besim Küfrevi, Uğur Çatbaş, Abdullah Kiğıh, Mustafa Kahraman, Dinçer Şekerci, Ahmet Zühtü Kuşçulu (Nuh Bey'in kardeşi) Mehmet Gönyeli, LHakkl Kazancı, Atalay Bulutoğlu, Güiümser Yıldırım." Yıldırım'a 115 oy, Müsiad Başkanı Ali Bayramoğlu'na 40 oy çıkmıştı. Yıldırım, son kırk yılda Yahm Erez'in aldığı rekor 120 oya en fazla yaklaşan başkan oldu. iTO'nun TOBB listesi ise fevkalade güçıüydü. YENi SiR DÖNEME DOGRU Türk insanını dünya toplumlardan ayıran iki önemli özelliği var. Birincisi; ülkesini çok sevmesL .. Diğeri inanç birliği. .. Buna islam dininin özelliklerini de ilave edince, dayanma gücü olağanüstü boyutlara çıkabiliyor. Türk toplumu, on yıldan beri darbe üzerine darbe yiyor. Tansu Çiller'in Nisan kararları ile başlayan, Güneydoğu Asya ve Rusya'yı içine alarak, genellikle orta ölçekli üretici-ihracatçı ülkeleri kasıp kavuran dünya krizi, sadece kayıtlı 25 bin işyerinin kapanmasına yol açan 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat kaosları, Türkiye'nin mali yapısını düzenleyen, Türkiye'nin gelirlerini sağlayan özel sektörde çok büyük hasarlara yol açtı. Başka ülkelerde gerçekieşse isyanlara neden olabilecek, hükümetler devirip yenilerini kuracak ölçüdeki büyük olayları toplumumuz, sınırlı hale gelen olanaklan iie kendi içinde ve yardımlaşarak çözme gayretine girdi. Bu krizlerin ardından, verilen taahhütler sonucu alınan 15-20 milyar dolarlık yeni borçların, toplumun çok üst katmanlarınca paylaşıldığı Türkiye'de, Tarabya sırtında viiiaSi 156 olan veya yazılarını güneyden gönderen! köşe yazarları, gelir vergisi, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarında vade uzatılmasına bile tahammül edemeyerek özel sektörün ezilen kesimini topa tuttu. Tahribatı bir savaşa benzeyen ve Neron'un Roma'yı yakıp sonra seyretmesi gibi, Ecevit Hükümeti 'nin yaratıp uzaktan izlediği son krizlerden sonra bugünlere ulaşmak (henüz atlatılmış değil) bile büyük başarıdır. Bu çalkantılı dönemde, ezilen toplumun hislerine tercüman olacak bir ses, uzanan bir el, hak arama ve haklıyı savunmanın bile moral değerler üzerinde yarattığı olumlu etki, acıların biraz olsun dinmesini sağladı. Sorumlu mevkilerde olanların banka pazarlığı yaptığı bir devrede, toplumu içinde bulunduğu durumdan çıkarma görevini ülkemizde sivil toplum örgütleri başarıyla yaptı. Her türlü felakete en önce müdahale eden AKUT'çular gibi, sivil toplum örgütleri de, çok başarılı sınavlar verdi. Kira, su, elektrik giderleri, haberleşme, çalıştırılan işçi veya personelin maaşı, ödenecek çek ve senetler, yatacak stopaj ve primler, vergi borçları, gelecek mal bedellerinin ödenmesi ... sonra evin bakımı, iaşe giderleri ile uğraşmak zorunda olan milyonlarca kişinin oluşturduğu bir kesim, yaklaşık iki yılı ekside geçirdi. Bu kesimin istanbul'da yaşayanlarına istanbul Ticaret Odası gereken ilgi ve sıcaklığı gösterdi. Binlerce üyesiyle muhatap olan iTO şartlar ne gerekiyorsa onu yaptı. Son yıllarda istanbul Ticaret Odası yönetimi kadar, Ankara'ya taşınan bir başka kurum olmadı. 1996 yılının ilk günü başlayan Avrupa Gümrük Birliği'ne geçiş, 1995 yılının son ayında istanbul Ticaret Odası'nda yönetim görevi yüklenen Mehmet Yıldırım ve ekibinin yüklendiği ilk sorumluluk oldu. Sorun ne kadar ağır olursa olsun, bu sekiz yıla istanbul Ticaret Odası çok büyük hizmetler sığdırırken, Dünyanın DEV bir kurumu haline gelmenin gururunu yaşadı. 157 Vi BÖLÜM YÜKSELME ÇAGI (2001 'den günümüze) BÜYÜK HizMETLER .. ikisi büyük, dört seçim dönemi geçiren, 8 yılda üyelerinin pek azı değişen Mehmet Yıldırım Başkanlığındaki istanbul Ticaret Odası yönetimi, genellikle son iki yılda gerçekleştirdiği projelerle toplumumuza moral aşılarken, Avrupa'nın en iyi ODASı seçildi. iTO yönetimi, AK Parti Hükümetine de, ülke ekonomisi ve istanbul'un yapılanması konusunda önemli dosyalar sundu. MUHTEŞEM BiR DÖNEM Bütün kurumlarımızda olduğu gibi istanbul Ticaret Odası yönetimi için de 2000 yılından sonrası zorluklarla geçti. Sektöre kabus gibi çöken iki uzun yılın ardından, 2002'nin hemen başlarında alınan erken genel seçim kararı, ticari çarkları daha da yavaşlatmasına rağmen vatandaş üzerinde olumlu bir etki yarattı. insanların ne düşündüğünü bilemeyiz ama, 3 Kasım 2002, merakla beklenen bir tarih oldu. Belki de vatandaşlar Demirel'in yıllardan beri sık sık tekrarladığı "her sorunun çözümü demokratik düzen içinde vardır" görüşünü benimseyerek seçim sonuçlarını beklemenin en hayırlı iş olacağını düşünmüşlerdi. istanbul Ticaret Odası'nın Meclis üyeleri, Mehmet Yıldırım ve ekibinin icraatlarını 24 Ekim 2001 tarihinde verdikleri oylarla onayladıklarını dördüncü kez gösterdiler. Altı yıl içinde dört kez yapılan seçimlerin sonuncusunu da Mehmet Yıldırım'ın ekibi kazanarak Meclis'te güven tazeledi. Atalay Şahinoğlu (Başkan), Atilla Örsel, Osman Deveci'nin Meclis Divanı'nı oluşturduğu istanbul Ticaret Odası'nın 2001 'de seçilip, halen iş başında olan Yönetim Kurulu, Mehmet Yıldırım Başkanlığında şu isimlerden oluşuyor: "Uğur Çatbaş+Zekai Erez (Başkan Yardımcıları), Mithat Yümlü, Bülent Barlak, Nermi Bekiroğlu, Muharrem Keçeli, Ali Kopuz, Ahmet Kuşçulu, Semih Selimoğlu, Hikmet Tanrıverdi." 158 HizMETTE SINIR TANıMAYANLAR 2000 yılının ilk aylarında seçim tarihinin 3 Kasım olarak belirlenmesi ekonomiyi biraz olsun soluklandımken, Ankara trafiğinin de önemli ölçüde ağırlaşmasına yol açtı. Kendi içinde uyumsuz bir hükümete, hasta bir başbakana artık aktarılacak önemli bir konu, onlardan çözüm beklenecek bir sorun yoktu. işsizlik, krizlerin de üstesinden geldiği için! herkes kendi içine kapanmış, bekliyordu. Bu dinginlik, iTa yönetiminin biraz daha rahat hareket etmesine, daha dinamik bir ortama geçmek için çalışmalarına daha fazla zaman ayırmasına yol açtı. Düşünülen projeler teker teker gündeme gelmeye başladı. Yönetimin altı yıllık deneyim birikimi, işlerin daha süratli yürümesini, daha çabuk karar alma yetisini sağladı. Bu yüzden son iki yıl, istanbul Ticaret Odası için muhteşem bir dönemi oluşturdu. incelendiğinde görülecektir ... 1995 Yılının 1 Aralık günü göreve başlayan Mehmet Yıldırım yönetimi, Dünya Ticaret Merkezi ve birkaç büyük proje dışında, Türkiye'nin minnetle anacağı en büyük eserlerini, son iki yılda yaşama geçirdi. 1995'ten önce veya sonra gerçekleştirilen projelere, çağdaş teknolojinin gerektirdiği yenilikleri monte etti. Bu, yalnız eserlerde değil, çeşitli katılımlar, seminer, panel, konferans gibi kamu oyunu bilgilendirici, yönlendirici her konudaki çalışmalarda kendini hissettirdi. Türk mallarının ihracatını arttırmak için, bugün devletin bile yapamadığı organizasyonlan gerçekleştiren istanbul Ticaret Odası, hukuk sistemimizi mercek altına alan bir seminerde, bugünkü ekonomi-hukuk ilişkilerinin cesur bir biçimde eleştirilmesini sağladı. Yeni bir icra ve iflas Kanununun gerekliliğine yol açan istemler yanında, bunun olabilirlik şans! tartışıldı. içinde istanbul da bulunan çok çeşitli ve aralarında nüans olan konuların yer aldığı bu muhteşem dönemi çok özet olarak kronolojik sınırlar içinde kaydedip yorumlamadan önce, Türkiye'yi düzlüğe çıkaracağı için, iTO'yu dalında en büyük yapan iki prodüksiyonu öncelikle yazmak istiyoruz. TEKNOLOJiK TARIM PROJESi Bu eseri hazırlarken, gündeme alınan projeleri detaylarıyla incelemek olanağını bulduk. Türkiye'yi iyi tanıyan, ekonomik sorunlarını iyi bilen bir gazeteci olarak içlerinde bir proje bizi fevkalade etkiledi. .. adeta büyülendik. Tarımın kurtuluşunu Dünya Bankası ve iMF reçetelerinde arayanlara verilecek en güzel yanıt, istanbul Ticaret Odası'nın Teknolojik Tanm Projesi'dir. Böylesine ilginç ve iddialı bir projeyi Türkiye'nin gündemine çıkardıkları için, bu yönetimi kutlamak gerekir. Bu proje sadece Türk tarımının, Türk çiftçisinin çehresini değiştirmekle kalmayacak; ekonomiye üretim ve ihracat başta olmak üzere yeni ivmeler kazandıracak Teknolojik tarım projesini, tüccarların üyesi olduğu istanbul Ticaret Odası'nın gündeme getirmesi, kurumun kuruluş ve ülkeye hizmet hedeflerinin boyutlarını ortaya koyuyor. Yapısı itibariyle tanmla pek ilinti!i olmayan iTO, ülkenin bu bir numaralı sorununa eğilerek, tarihe adını bir kez daha yazd ıracak. 159 35 yıl önce Türk tarımı için neler yapılması konusunda detaylı etütlerle hükümete başvuran, 25 yıl önce sadece oy kaygısıyla yüksek taban fiyatı tespitine dayanan destekleme politikalarını eleştirip Türk tarımını büyük bir güce dönüştürecek projeleri Başbakanlığa ulaştıran iTO yönetimlerine, Mehmet Yıldırım ve ekibinin bu muhteşem projesi eklendi. Bizim gibi, çok uzun yıllar sonra iTA'yu anlatacak yazarlar bu projeyi, eserlerinde herhalde ön plana alma gereğini duyacaklardiL Çünkü; Yıldırım'ın "dokuz teknopark'la bizi kimse tutamaz" dediği bu proje, Türk tarımını ayağa kaldıracak, gıda ve giyimde kendine yetecek bir ülke yaratılacaktır. Bir an önce tamamlanması için ülkesini seven herkesin seferber olması gerekiyor. PROJE NE GETiRiYOR? Teknoparkiar, Ar-Ge laboratuvarıarı dahil, çeşitli üniteleriyle bütünleşen çağdaş teknolojilerin kullanıldığı çok büyük alanları kapsayan entegre tarımsal ve hayvansal tesislerin yaşama geçirilmesini sağlıyor. Pamuğundan zeytinyağına, sütüne kadar, her türlü bitkisel ve hayvansal üretimin son ürün aşamasına kadar işlendiği çok büyük arazilerde kurulu teknoparklar, kitlelere hitap eden büyük üretimleri yanında, organik ve butik imalat sistemiyle de üretim yapıyor. En büyük özelliklerinden birisi olan hijyen ve kalitenin bir arada yürümesi yanında, maliyet düşürücü unsurlarla tüketiciye en ucuz ürünün sunulduğu teknopark projesinin yaşama geçirilmesi, ülkeye ekonomik ve sosyal açıdan çok önemli yararlar sağlayacak. Kırsal alandan kente göçüşü önieyeceği gibi, kentten kırsaia geri dönüşlerde istihdama önemli bir katkı sağlayacak. ıTO hazırladığı bu projede, ABD'nin dünya tarımına yön veren Beltsville Tarımsal Araştırma Merkezi'ni örnek almış. 300 bilim adamının görevli olduğu merkezde, sadece ABD değil, dünya tarımının durumu, geleceği bilimsel metotlarla saptanıyor. . Beltsville merkez konumunda olmak üzere, ABD'de 104 teknopark bulunuyor. iTO, Türkiye'nin tarımda yeniden kendine yeterli ülke haline gelmesi, tarım ve gıda ihracatı ile çok önemli bir döviz girdisi sağlaması için tarım teknoparklarını devreye sokmak üzere kolları sıvadl. iTO, Tekirdağ'a bağlı Alpullu Sarmısaklı'da 18 bin dönümlük bir alanda, Türkiye'nin ilk Tarım Teknoparkı'nı oluşturma peşinde. Gap'ta planlama aşamasında olan ve 12 yılda bitirilmesi hedeflenen GAPROPARK'tan çok önce hizmete girmesi planlanan Alpullu'nun etütleri sona ermiş olup, proje kaynak tarama aşamasına ulaşmış. Tarımsal 160 KARADENjz 9 TEKNAPARK KURULACAK ... Alpullu merkez olmak üzere iTO Türkiye'de dokuz bölgede Tarım bölge çiftçisine büyük destek sağlarken, katma değeri yüksek, maliyeti düşük hijyenik koşullarda üretilmiş ürünleri tüketiciye sunacak. Teknoparkı oluşturarak Başkan ni değiştiririz" Mehmet Yıldırım'ın "dokuz tane yapabilirsek Türkiye'nin çehresidediği proje, Anadolu'nun ekonomik, sosyal ve kültürel çehresini değ işti recek ... işte projenin sağlayacağı yararların tespit edilmiş birkaç yönü: • Atıl duran kamu arazileri üretime kazandırılacak • Miras yoluyla parçalanan arazilerde verimsizlik önlenecek. • Her bölge en ra nt ürüne yönelecek.*Sistemde biyolojik, organik tarım da yer alacak. • Uydudan haritalandırma ile topraktan en geniş biçimde yararlanılacak . • Ekonomik kalkınma ile yaşam koşulları iyileşecek . Eğitim, sağlık hizmetleri genişleyecek • Göç sorunu bitecek *Bölge prestij kazanacak, gayri menkuller değerini bulacak . *iş sahaları açılacak .. . iTO'nun bu dev projesine AK Parti veya daha sonraki siyasi oluşumların destek vermesi milli bir görevolacak. DıŞARıYA TANıTı­ YORLAR.. Ana sanayilere yan ürün üreten firmalarımızın ürünlerini, genellikle uluslararası ölçekli büyük firmalara tanıtmak ve satışını sağlamak için iTa çok büyük organizasyonlar gerçekleştiriyor . Yan Sanayi Borsası bunlardan sadece birisi .. 161 KOBi'lERE BÜVÜK DESTEK istanbul Ticaret Odası'nın uzun yıllar önce küçük ve orta boy işletmelerin tanıtımı için başlattığı çalışmalar, bugün çeşitli organizasyonların devreye girmesiyle dev boyutlara ulaştı. KOBi'lerin önemini görerek, sorunlarına 1970'li yıllarda eğilmeye başlayan istanbul Ticaret Odası, 1978 yılında Yalım Erez'in başkanlığı ile beraber, bu konudaki çalışmalara hız verdi. Kalkınmanın bir numaralı faktörü olarak kabul ettiği KOBi'leri rahatlatacak yeni projelerin gündeme getirilmesi için odanın ilgili birimlerini görevlendiren Erez, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı sırasında da konuyu hep gündemde tuttu. Erez, Sanayi ve Ticaret Bakanı olduktan sonra, devletin ve özel sektörün tüm olanaklarını seferber ederek bu sektöre biraz olsun rahat bir nefes aidırdI. Kendisine miras kalan tutku ile Mehmet Yıldırım yönetimi, temeli atılmış bu yapılanmaya çok önemli katkılarda bulunacak projelerle KOBi'lere ALTIN HizMET devri sundu. Eğer Türkiye gelişmesini normal sürdüren, krizlerle, kaoslarla boğuşmak zorunda kalan bir ülke konumunda olmasaydı, KOSi'lere götürülen bu hizmetlerle ekonomi çok önemli mesafeler alırdı. Mehmet Yıldırım dönemi; başardığı işlerle, tıpkı Tarım Teknoparkları gibi, KOBi'lere verdiği destekle de minnetle anılacak. iSTANBUL VAN SANAYI BORSASı UNIDO olan Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı'nın katkılarıyla 30 yıl önce oluşturulan Yan Sanayi Tanıtım Bürosu, bugün, istanbul Yan Sanayi Borsası (YSB) adı altında, hizmet yelpazesini sürekli genişleterek, yaklaşık 1500 üyesine çeşitli konularda büyük destek veriyor. Ana sanayinin imalat programına almadığı ve üretilmesini yan sanayie bıraktığı ürünlerde, arzı ulusal ve uluslararası taleplerle buluşturmak gibi çok önemli bir işlevi yerine getiren YSB, bir yılda ulaştığı 3500 dış kaynaklı taleple, KOSi'ler için çok önemli bir iş olanağı sağlıyor. Güvenilirlik başta olmak üzere, talepte bulunan dış firmaları mercek altına alarak detaylandıran YSB, ihracata yönelecek KOBi'lere her türlü bilgi akışını sunuyor. Üyelerine firma ve ürün bazında tanıtıcı faaliyetler yanında, KOBI'lerin fuarlara katılımını organize eden YSB, isteyen firmalar için danışmanlık hizmetleri de vererek, onlara riskten mümkün olduğunca arınmış geniş bir altyapı sunuyor. Bütün bu çalışmalar, ücretsiz olarak gerçekleştiriliyor. iTO'nun Yan Sanayi Borsası'na üye firmaların yüzde 70'i Metal Sanayiinde çalışıyor.yüzde 37'si otomotiv, yüzde 20'si Makine ve yüzde 11'j beyaz eşya sektörüne hizmet veren üyelerinin yüzde 84'ü, borsa organizasyonun yarattığı olanakları kullanarak ihracat yapıyor. YSB üyelerinin yüzde 62'si güvence belgelerine sahip bulunuyor. Yüzde 38'inin bundan yoksun olması, önemli bir sorun olarak dikkati çekerken, bu oranın düşürülmesine çalışılıyor. Kısa adı 162 Üye firmalar 35 ile dağılmış durumda. istanbul ise, üyelerin yüzde 60'lna sahip. Çok yönlü hizmet veren YSB'nin Bilgi Bankası, veri toplama ve depolama işlemlerinde; igeme'den, yurt dışındaki Ticaret Müşavirliklerimizden, aynı amaçla kurulmuş ulusal ve uluslararası kurumlardan, 30 yıllık deneyim ve birikimler sonucu elde edilmiş öz kaynaklarından yararlanıyor. ihracata açılan en önemli kapıyı oluşturan dış fuarlar açısından 2003, YSB için yoğun geçen bir yıloldu. 1991 yılından beri KOBi'lerin fuarlara katılımını sağlayan YSB, 2003'te Avrupa'nın genel anlamda en önemli yan sanayi fuarı olan Paris MioEST ve HANNOVER fuarlarının milli katılımını organize etti. Yine yıl içinde ingiltere, ispanya, Rusya Federasyonu, italya ve ABD'deki fuarlara da üyelerini götüren YSB'nin, 1991 yılından bu yana katıldığı fuar sayısı 40'1 geçerken, fuar hizmetlerinden 500'ü aşkın firma yararlandı. DIŞ TANITIM ... istanbul Ticaret Odası uluslararas ı düzeydeki en önemli fuarlara milli ve ferdi organizasyonlarla katılarak, küçük ve orta ölçekli firmalarımızın ürünlerini tanıtıyor. ÇALIŞMA AGININ YARARLARI Şirketler bir araya gelme olanağı buluyor. Tek başına halledilmeyecek işleri gerçekleştirebiliyor. işbirliği yapılabilecek pek çok alan bulunuyor. Küçük işletmelerin diğer küçüklerle çalışması sağlanıyor. Birimde maliyet düşüyor. ihtisaslaşma ön plana geliyor. • • • • • • • işçiler arası işbölümü gerçekleşiyor. • Ortak programlar oluşabiliyor. 163 '" Stratejik planlama yapılabiliyor. " Eğitime ağırlık verilebiliyor. ~ Ortak vizyon geliştirilebiliyor. " Blok satın alma mümkün oluyor. e Ortak pazarlama imkan dahiline giriyor. Ortak marka yaratılabiliyor. @ KOBilER iLK KEZ BiR ARADA iTO, Yan Sanayi Borsası ile ilgili olarak 2002 yılında çok yararlı bir sergiledi. Media Force Fuarcılık Şirketi'nin işbirliği ile ilk kez düzenlenen SUBCON istanbul 2002 Uluslararası Yan Sanayi Fuan'm açan, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakan Ahmet Tannkulu, iTO'nun KOBi'lere yönelik hizmetlerini ulusal bir davanın başarısı olarak simgeledi. Fuar nedeniyle düzenlenen forumda, YSB başta olmak üzere KOBi'lere götürülen hizmetler konusunda konukları aydınlatan Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Cengiz Ersun, ,teknolojiyi kullanma, üretim ve kalitede Avrupa Birliği norm ve standartlarını yakalama çabası içinde olduğunu ve olmayı sürdüreceklerini belirtirken, ITO'nun Türkiye'deki yan sanayii ilk kez bir araya getiren SUBCON istanbul 2002 ile, çok önemli bir hizmeti gerçekleştirdiğini söyledi. Avrupa'da ve gelişen Asya'da, ekonomilerin anahtarları kabul edilen küçük ve orta boy işletmeler, genellikle ABD'li büyük kuruluşlarla sıkı bir işbirliği içinde bulunuyorlar. 2000 yılında ABD'de 1 milyon 600 bin şirketin uluslararası KOBi'lerle ilişki kurduğu, 146 bin firmanın bu ülkeye mal sattığı düşünülürse, KOBi'lerin ekonomilerdeki önemi ortaya çıkar. Dünyada 300 milyar dolarlık bir mali porteye ulaştığı düşünülen KOBi'ler, pek çok marka için ana üretim üssü haline dönüştü. Tek bir fabrikaya bile sahip olmayan ünlü Nike firmasının, yılda 400 milyon dolarlık cirosu KOBi'lere yaptırdığı fason üretimden sağlanıyor. istanbul Ticaret Odası, KOBi'lerin ihtiyacı olan finans temini için, Avrupa Birliği kaynaklarını da zorluyor. AS'nin finans yetkilileriyle bir araya gelen iTO uzmanları, onlardan daha sıcak bir yaklaşım bekliyor. AB'nin somut projelere finans sağladığını da belirtelim. YSB'nin 2003 yılı hizmetlerinden birisi de, geride bıraktığımız eylül ayında yaşandı. Beyaz eşya,enerji ve savunma sanayiine hizmet veren firmalarımızdan Arçelik, BSH Profilo, Teba, Tusaş Taı, Merloni ve Schneider Electric koordinatörleri ile 150 yan sanayi temsilcisi, iTa Merkezi'nin altıncı katındaki fuayesinde düzenlenen,ıUşbirliği Günleri organizasyonu ile ikili görüşmeler yapma fırsatı buldular. 3-4 Eylül tarihinde 35 farklı ürün ve proseste toplanan talepler, 1500 üyeye iletiidi. 120 firmadan gelen 395 başvuru, ii. işbirliği Günleri'nin hedefine ulaştığını ortaya koydu. Müştak Çağlar'ın şefliğindeki istanbul Ticaret Odası Yan Sanayi Borsası, kitabımızı hazırlarken, henüz açıklamadıkian bir organizasyonla 2003 yılını kapatıp, 2004 yılında daha da çeşitlendirilmiş hizmet yelpazesi ile küçük ve orta ölçekli sanayicilerimizin hizmetinde olmaya hazırlanıyordu. iTO üst yönetimi, KOBi'lere destekle ilgili programlarını artırarak sürdürecekler. çalışma 164 DıŞA AÇiK MiLLi EKONOMi istanbul Ticaret Odası yönetimi 2001 'de görevaldıktan sonraki ilk toplantılarında, üyelerini ekonomik erozyondan korumak amacıyla yeni projeler üretilmesine karar verdi. Krizlerde korunmanın tek yolu olarak ihracat görülüyordu. iTO yönetimi, IMF ve Dünya Bankası reçetelerine güven duymadığı gibi, bu kurumlara yaslanmanın milli onuru hırpaladığına çok kereler tanık olduğu için, serbest piyasa ilkeleri ışığında, ulusalcılığa ters gelmeyecek projeleri destekleme kararı aldı. ihracatı artırmak bunların başında geliyordu. Bu nedenle iTO, geçmiş devrelerin çok üzerinde bir dışa açılma politikası izleme kararı aldı. Hedef Afrika, Ortadoğu-Balkanlar başta olmak üzere, Avrasya ve Asya idi. Kayıtlısı kadar ekonomiye kayıtsız işlemlerin girdiği, bunların ciroları bir kat daha şişirdiği ekonomik yapılanması ile Türkiye, 70 milyonu aşan nüfusu ile dev bir pazardı. Sadece kayıtlı olmak üzere 1991 yılı Türkiye'sinde her gün ortalama 506.2 trilyonluk mal ve hizmet üretildi. Bu rakam 2002 yılında yine günlük olarak 768.6 trilyondu. 2002 yılında ülke her gün 117.3 trilyon faiz ödedi. Vatandaşın her gün cebinden 158.7 trilyon vergi çıktı. Türk halkının fert başına ödediği günlük ceza miktarı 3.6 trilyon oldu. 130 milyar dıŞ, 80 milyar dolar iç borç stokunu, dinamik iTO yönetimi hiç umursamıyordu. Mehmet Yıldırım, herkesi ürküten bu borç sarmalı için "hiç önemli değil" ifadesini kullanır. Başkan, Türkiye'nin çok zeki ve büyük projeler üreten insanların elinde mevcut kaynakların kullanımı ile, çok kısa bir zamanda DEV bir ülke olacağından hep övünçle söz eder. UYUMLU BAŞKANLAR .... Sekiz yıldan beri süren birliktelikleri ile büyük iTO'ya hizmetler veren Mehmet Yıldırım -Atalay Şahinoğlu ikilisi, en zor dönemlerde alternatif formüllerle kamuoyunun karşısına çıktı. iTO yönetimi hükümetlere yüzlerce dosya sundu. Türkiye için çeşitli alternatifler üzerinde durulduğu bir büyük toplantıda Mehmet Yıldırım'ın söz ettiği alternatiflerden birisi şöyledir: -"iMFden yalvar yakar borç para alıyoruz. Kurumun yıllık faizi yüzde 10 veya 10.5.Halkımız Bankaya döviz yatırdığında, yüzde 2 veya 2.5 oranında faiz veriyoruz. Bu faiz oranını yükseltsek olmaz mı? Deneyin bakın 25-30 milyar dolar toplayacaksınız. işte size kaynak. Ama bu yöne gidilmiyor. Vatandaş kadar 165 o zaman bankaları da harekete geçirebilirsiniz. Onlar da bu şekilde destekienmiş olur. Bunu gerçekleştirmek için karşılıklar kararnamesinin yumuşatılması gerekir ... bunu da yapmak zor değildir. " Türkiye'deki kriz nedeniyle kelepire çıkan, haraç mezat satılan gayri menkuller, araziler, fabrikalar için de Başkan Yıldırım şunları söyler bir toplantıda: -"Güzelim tesislerimizi bedava kapatmak isteyen bir yabancı sermaye istemiyoruz. Gelen sermaye kelepir düşürmek istiyor. Biz teknoloji istiyoruz, üretim istiyoruz, istihdama yardımcı olmalarını istiyoruz. Bir tesisin fizibilitesini yaptırdık. Yeniden yapmaya kalksak, 35 milyon dolar lazım. Yabancı sermaye 10 milyon dolara almak istedi. " PiYASA-BANKA iLişKILERi Meclis Başkanı Atalay Şahinoğlu'nun, mali yapılanmanın gündeme geldiği bir toplantıda şu sözleri ilginç bulundu: "-Vatandaştan yüzde 7-10 faizle toplanan 12 milyar doların, yurt dışında bir bankada yüzde 2-3 faizle durduğu söyleniyor. Var mı böyle bir para? Herkes varlığını biliyor. Peki bu meblağ ne zaman Türk ekonomisinin hizmetine girecek? Niye daha fazla bekliyor? Bankaları haklı bulmak lazım. Geri alamam diye, reel kesime para plase edemiyorlar. Reel kesimin sorunları olduğu doğru. Borçlar yığılmış duruyor. işler açıidi ... iyiye doğru gidiyoruz diyorlar; ama işsizlik kol boyu. Nakit sıkışıklığı nedeniyle borcunu ödeyememiş tüccara, borcunun dört misli temerrüt faizi işletiliyor. Ana borcu ödeyecek parayı bulamayan temerrütü nasıl bulacak? Maalesef belirtmem gerekiyor ... Türkiye'de açlık artıyor, sefalet diz boyu. Biz arabada yol aldığımız için hiçbir şeyin farkında değiliz. Yapılacak tek şey, reel kesim ile bankaların arasındaki sorunları halletmekten geçiyor. Bu üretmek için yegane çaredir. Türkiye kötüye gidiyor." Şahinoğlu, bankalarla ilgili bir başka görüşünü de istanbul Sanayi Odası'nda 500 Büyük Sanayi Kuruluşunun açıklandığı toplantıda belirtti. Şahinoğlu, Türkiye'de sanayicilikle beraber, bankacılığın öldüğü iddialarının geçersiz olduğunu kaydederken, "buna katılmıyorum ... üzerine gitmek istemiyorlar. Çok basit çözümlerle hem sanayi, hem bankacılık sektörü ayağa kalkar. Çünkü Türkiye'nin çok önemli bir girişimci gücü vardır. Özel sektör, her sorunun altından kalkacak kadar güçlüdür" dedi. Alttan üstten kıvrılarak, eğirtilerek söylenmiş sözler değil bunlar ... istanbul Ticaret Odası'nın iki başkam böyle konuşuyorsa durup dinlemek, sonra düşünmek gerek. AK Parti Hükümeti'nin sağır ve dilsizleri oynamamasını dileyelim. ARTAN iHRACATTA EN BÜYÜK PAY iTO'NUN Yönetimin ihracat gelirlerinin arttınlmasına katkı sağlamak için aldığı kararlar nedeniyle, istanbul Ticaret Odası heyetlerınin yurt dışına çıkışları 166 iki yıl içinde yoğunlaştı. Afrika ülkeleri, Ortadoğu, Balkanlar, iTO takviminde birinci sırada yer aldılar. Yurt dışı fuarlara katılımlar yanında, heyetler halinde yapılan inceleme gezilerini, yabancı ülkelerden gelen heyetlerin Türkiye'deki tetkik ve kurdukları ticari ilişkiler izledi. Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan, Balkan ülkelerinin ilk ayağını oluşturdu . Ayrıca ülkemizin girişimi ile kurulup, 0-8 adını alan grupla KOBi'ler düzeyindeki ilişkilerde çok önemli gelişmeler yaşandı. Ülkemiz yanında Pakistan, Nijerya, Mısır, Malezya, Endonezya, iran, Bangladeş'le kurulan yakın ilişkiler, Türkiye'nin genel ihracatının artmasında çok önemli roller oynadı. 2003 yılında Türkiye'nin, tekstil ve konfeksiyon ihracatı dışındaki kalemlerde çok önemli artışlar olması bekleniyor. Türkiye'nin genel ihracatının yüzde 30'unu oluşturan hazır giyim ve tekstilde, sektörün korunmamasından doğan nedenlerle 2003'de ihracatın yüzde 5-10 düzeyinde gerilemesi bekleniyor. Bu gerilemenin durmasını dilerken, olumlu bir haberi aktaralım. Ana ihraç kalemleri dışında kalan kalemlerdeki gelişme sonucu, Türkiye'nin 2003 yılı ihracatının yaklaşık yüzde kırk oranında artması bekleniyor. Sevindirici olan gelişmeler şunlar; Eylül ayındaki incelemelere göre, artışın KOBi'lerin ürettiği sanayi ürünlerinde toplanmış olması, bu sektör üzerinde yapılan titiz çalışmaların hedefine vardığını gösteriyor. ikinci husus: ihracatın yöneldiği ülkeler arasına çok yenilerin katılması ve birkaç yıl önce küçük ülkelerle başlayan ilişkilerin 2003 yılında artış göstermiş olması. insanı gelecek için daha da umutlandıran, sevindiren bu gelişmelerin kaynağında istanbul Ticaret Odası'nın bulunması, yönetimin ihracatın artmasına verdiği önemin haklılığını ortaya çıkarıyor. Genel rakamlara bakınca, ihracattaki artışın birinci derecede istanbul ve Marmara Bölgesi'nde yoğunlaşması bir tesadüf olarak değil, bilinçli bir çalışmanın, gerçekçi projeleri eseri olduğu ortaya çıkıyor. 3.ÜLKELERLE YOGUN iLişKiLER GERÇEKLEŞiYOR. .. Fildişi Sahili Sanayi ve Ticaret Zeannot Kouadio, ITO'yu ziyaretinde Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım ile önemli konularda görüşmelerde bulundu. Bakanı 167 yürürlüğe sokmanın Mehmet Yıldırım yönetiminin, 1999 yılında gerçekleştirdiği ihracatçılam Afrika pazarlarını açma girişimleri çerçevesinde Fildişi Sahili'nde .açılan 2. Türk ihraç Ürünleri Sergisi büyük ilgi görürken, 53 Türk firması bu ülke alıcıları ile yeni bağlantılar kurdu. Fiidişi Sahili ile Türkiye arasında ekonomik ilişkiler üst düzeye geldi. Türkiye özel sektörünün deneyimlerinden yararlanmak isteyen Fildişi Sahili, ekonomik yapıianmada Türkiye modelini benimsedi. Bu konuda istanbul Ticaret Odası, Fildişi Sahili Cumhuriyeti'ne ve diğer Afrika ülkelerine yönelik yeni bir yapılanmayı yakında yürürlüğe koyacak. BALKANLAR'DA lvi iıişKilER içeriye güven duymayan, istikrarsızlıktan bıkan Türk müteşebbisinin yurt dışına yaptığı yatırımlarda da büyük patlamalar yaşanıyor. Yıllardır, 1 milyar dolar seviyesinde kalan Türkiye'deki yabancı sermayeye karşılık Türk müteşebbislerinin önemli bir bölümü Avrasya, Balkanlara yayılmış sermaye tutarlarının yaklaşık on milyar dolar olduğu belirtiliyor. istanbul Ticaret Odası'nın yurt dışındaki yerli sermaye ile ilişkilerini artırmak, dışa açılım çerçevesinde ihracata katkı sağlamak amacıyla, programa aldığı ülkeler arasında başta Yunanistan olmak üzere Balkanlar ön planda bulunuyor. Bu konuda iTO'nun temel çalışmaları da mevcut olduğu için, bu temelin üzerinde hareket etmek daha kolayoluyor. 1986 yılında açılan Selanik Fuan'na istanbul Ticaret Odası'nın Milli organizasyon altında katilması Yunanistan'la yeni bir dönemin açılmasına yol açtı. iTO, 1991 yılında istanbullu iş adamlarından oluşan bir heyeti Selanik ve Kavala'ya götürerek iki ülke arasında ekonomik bağların güçlenmesini sağladı. istanbul Ticaret Odası'nın Yunanistan'a açılımını, siyasi gelişmeler izledi ve ardından da ekonomik yoğunlaşma gündeme geldi. 2003 yılı itibariyle istanbul'da 51 Yunan firması, Yunanistan'da 53 Türk firması bulunuyor. Selanik ve Kavala'da yoğunlaşan iTO çalışmaları, ticari hareketlilik yanında turizm açısından da fevkalade olumlu sonuçlar getirdi. istanbul Ticaret Odası'nın desteği iie 2000 yılında istanbul-Eminönü'nde hizmete giren Kavala irtibat Bürosu, her geçen gün artan üye sayısı ile, Türk-Yunan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırdı. 1922 YiLı mübadelelerinin yarattığı sıkıntıları bugün biraz olsun hafifletmek, parçalanan dostlukları bütünleştirmek, atalarının doğduğu toprakları görmek, özlem gidermek, nostalji dünyası yaratmak gibi, insanoğlunun en doğal duygu gereksinimlerine yanıt vermek amacıyla oluşturulan istanbul-Kavala yakınlaşması, bugün bambaşka boyutlara ulaştı. 1922'de büyük göç sırasında Kavala'da binlerce kişinin çalıştığı tütün fabrikası, bugün iTO'nun da maddi katkılarıyla Tütün Müzesi oldu. 5 Nisan'da açılan Müze'ye yaptığı katkılar nedeniyle Kavala Belediye Başkanı Stathis Erifylidis, Mehmet Yıldırım'a şükranlarmı sundu. Bu gelişmeler Kavala'ya bir ay içinde gönderilen dört TIR'lık bir ticari 168 gelişme sağladı.Sıkıştırılmış karton, köşebent, nazar boneuğu, süs eşyası, anahtarlık, tespih gibi hediyelik eşyalar yanında, cam eşya, mutfak eşyaları, bebek takımları, kırtasiye, bu tırların ürünlerini oluşturuyor. EDiRNE ÇlKARMASı...iTO, birkaç yıl sonra Balkanların en büyük fuar organizasyonu olarak hedeflenen Kırkpınar Fuarı'na büyük destek veriyor. Yönetimin Başkan yardımcıları Uğur Çatbaş (sağda) ve Zekai Erez'in (ortada) başkanlıklarında 28 Haziran 2002'deki fuara kalabalık bir heyet gitti. KıRKPıNAR FUARI GELECEGE HAZıRLANıYOR Berlin duvarı inmiş ... artık Comecon yok. Sovyetler askerlerinin Balkanları terk ettiği on iki yıldan bu yana, bölgede çok önemli gelişmeler oldu. Eski husumetlerin barışçıl bir havaya dönmesi, ekonomik ilişkiler üzerinde de olumlu bir roloynadı. Ekonominin düzelmesi, Balkanlara yepyeni bir çehre kazandırdı. Balkan halkları çok yakın bir gelecekte vize, pasaport gibi ülkeler arası seyahati kısıtlayıcı önlemlerin de kalkacağını umuyor. Bu gelişme, Balkanlardaki ekonomik kalkınmayı körükleyecek. istanbul Ticaret Odası, Balkan ülkelerinin geleceğinin hazırlandığı bu yıllarda, Türkiye'yi o günlere hazırlamayı programına aldı. istanbul'dan 220 kilometre ötede kapıları açılan Balkan Dünyası'nda yarınlarda var olabilmek için, bugünden çalışmalara başlandı.Edirne, istanbul Ticaret Odası'nın Balkan ülkelerine açılmada en önemli ayağını oluşturuyor. Yunanistan, Bulgaristan sınırına komşu ilimiz Edirne, şu anda bir anahtar konumunda. "Hudut şehridir, savaş çıkarsa ilk önce Edirne gider" denilerek çivi çakılmayan, halkının gündelik gereksinimlerini topraktan çıkardığı, sadece devlet memurları ve askeriyenin maaşlarının tedavülde olduğu Edirne, şimdi yeni olanakların getirdiği şartlarda, kalkınan illerimiz arasında ismini andırmaya başladı. Edirne Ticaret Odası'nın, iTO'nun desteği ile oluşturduğu Kırkpınar Fuarı, yakın bir gelecekte Balkanların, en büyük fuarı olmaya aday. Bulgaristan'ın Plovdiv Fuarı'nı aşarak, Orta Avrupa standartlarına ulaşacak olan Kırkpınar, üç ülkeyle olan sınırı nedeniyle daha ilk yılında büyük ilgiye neden oldu. 169 istanbul Ticaret Odası yönetiminin başkan yardımcılan Uğur Çatbaş ve Zekai Erez başkanlığında Kırkpınar Fuan'na katılanlar, olumlu izlenimlerle döndüler. iTO'nun geniş katılımı, fuar için özelolarak Edirne'ye gelen, kamu ve özel sektör temsilcilerinden kurulu Yunanistan ve Bulgaristan heyetlerinin olumlu izlenimler edinmesine yol açtı. istanbul'un verdiği bu katkı, fuarla ilgili geleceğe yönelik programların somutlaşmasını sağladı. Üç ülke özel sektör temsilcilerinin aldığı ilk karar ortak nokta olan Sveiingrad'ta ortak bir gar binasının kurulması oldu. Edirne'nin gelecek için büyük önem taşıdığını belirten bir veri ile bu konuyu kapatalım. Edirne kenti içindekiler hariç olmak üzere, sadece Kapıkule'de yapılanan ticari stand ve ofislerin aylık cirolan 20 milyon dolara ulaştı. Yıllardır sesi soluğu çıkmayan Edirne, Balkanlan çalışma programına almış iTO için Türk ekonomisine sağlayacağı katkı nedeniyle, üzerinde durulacak en önemli kent özelliğini koruyor. HÜZÜNlÜ liCEYE OKUL.. 1960'11 yıllarda ülkeyi mateme boğan depremden sonra istanbul Ticaret Odası, ilk kez Lice'de okul inşa etti. iTO bu alanda da öncü olmuş, onu diğer özel kurumlar izlemişti. Fotoğrafta; karlar altında ilkokulun şantiyesi görülüyor. EGiTiME KATKı HEDEFLER ARASINDA Binlerce kişinin yavrusunu, ailesini kaybettiği Diyarbakır-Uce depremin yıkıntılarını biraz olsun hafifletmek için, gelir düzeyi güçlenen istanbul Ticaret Odası EGiTiME KATKIYI programına aldı. Bu Türk özel sektör hayatında ilk kez gerçekleşiyordu. iTO Meclisi, bu öneriyi alkışlarla destekledi ve zamanın yönetimi, kısa zamanda okulu bitirerek mülkü idareye teslim etti. ıTO, ilkokul inşası yanında eğitime katkılannı giderek artan bir tempoda sürdürüyor. Olanakların da yettiği ölçülerde yapılan hizmet yarışına, iTO'nun her yönetimi katıldı ve ne gerekiyorsa yapıldı. Yönetimler sadece okul yapıp teslim etmekle kalmadılar. Çehresi değişen dünyamızda 21. yüzyılın gereklerini planlayan, eğitim açığına özel sektörle çare bulacak sistemler doğrultusunda analistlerini yönlendıren istanbul Ticaret Odası, bugün eğitime sunduğu hizmetierle çok özel, çok önemli bir konumda bulunuyor. Olayı ilköğretim okulu, hatta Ticaret Üniversitesi yapmak ve işletmenin dışına taşıyan iTO, istanbul Ekonomik Sosyal ve Kültürel işbirliği Konseyi'nin eğitim alanındaki en büyük destekçisi oldu. 170 Geride bıraktığımız Ağustos ayında toplanan konseyin gündem maddesi "istanbul'da eğitim ve sorunları" oldu. Eğitim denilince elbette okullar başta gelecekti. Milli Eğitim Bakanlığı temsilcileri, iı Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey ve diğer kamu idarecilerinin verdiği son rakamlar, Avrupa Birliği kapısında bekleyen Türkiye'nin bu alandaki açığını ortaya koydu. Milli gelirinin sadece 2.4'ünü eğitim alanına ayırabilen Türkiye, 35-40 yıl önce aynı seviyelerde olduğu batıdan ayrılmış ve çok gerilere düşmüştü. Aradaki açığın kapatılmasını devletten beklemek olanaksızdı. Çare düşünmek, planlamak ve yapmaktan geçiyordu. NÜFUS MAZERET OLAMAZ istanbul'da eğitim sorununun çözümlenebilmesi ıçın 500 trilyon liraya ihtiyaç olduğu bu toplantıda belgelere geçti. istanbul'un sadece derslik ihtiyacı 15 bindi. 5 yıllık yatırım projeksiyonunun 3 yıla indirilmesi kararlaştırıldı. Bu da yılda yapılacak derslik sayısını 3 binden 5 bine çekecek. Bu Valiliğin istanbul iline yapabileceği son fedakarlıktı. Devlet olanakları bunun üzerinde başka herhangi bir yapılanmaya olanak vermiyordu. Türkiye'nin asla unutulmaması, hiçbir şekilde ihmal edilmemesi gereken bir riski de var. Bu da deprem kuşağında bulunması. Bu husus, daha fazla yatırımı, daha fazla ödeneği gerektiriyor. Çünkü; eğitim ünitelerinin büyük bir bölümü 1998'de yayımlanan Deprem Yönetmeliği'nden önce yapılmışlardı. Oysa deprem riski yüksek, genellikle 12 ilçedeki okulların son yayımlanan yönetmeliğe göre güçlendirilmesi zorunluydu. istanbul Ticaret Odası Yönetimi kamu idaresinin ortaya koyduğu acıkıı tabloyu kabul ediyor, ama bu tabloyu yaratan neden olarak nüfus artışının iddia edilmesini kabul edemiyor. iTO, eğitimin de ticaretin bir dalı olduğundan hareketle, özel sektörden bu alanda yeterince yararlanılamadığı görüşünü taşıyor. TICAREl OD"SI 5O.YlL L UlU CUMHURiYET'E ARMAGAN ... Okul inşaatında da deneyim sahibi olan iTO, Cumhuriyetimizin 50. yıldönümünde istanbul'da inşa ettirdiği çağdaş bir ilkokulu gençlere armağan etti. Tabelanın okunmayan bölümünde "iTO'nun Eğitime Armağanıdır" yazıyor. 171 iTa yönetimi, dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, nüfus açısından paralellik gösterdiğimiz Japonya, Fransa gibi ülkelerden derledikleri verilerle Türkiye'yi mukayese ettiklerinde, aradaki farkın açıldığını rakamlarla ortaya koyuyorlar. istanbul Ekonomik Sosyal ve Kültürel işbirliği Konseyi'nin "eğitim" konulu toplantısına katılan istanbul Ticaret Odası, hazırladığı geniş bir raporu Konsey Başkanlığına ilettiler. Bu toplantıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım ve Meclis Başkanı Atalay Şahinoğlu yaptıkları konuşmalarda konuyu değişik boyutlarıyla ele aldılar. Mehmet Yıldırım, eğitim birimleri inşaatı ile ilgili arsa sorunlarının Milli Eğitim Bakanlığı'nın Belediyelerle yapacağı işbirliği ile çözümlenebileceğini anlattı. imar Kanunu'nun 18. maddesinde yapılacak değişikliklerle Belediye payIannın bir kısmının Milli Eğitime kaydınımasını öneren Başkan, ayrıca temel yatırımlarını tamam!amış, mesela iSKi gibi kurumların milli eğitime düşük fiyatla satmasını tavsiye etti. Atalay Şahinoğlu ise, okullarını dolduramayan özel sektörün geniş biçimde devreye sokulmasını isterken, teknoloji ve yeni sistemler yaratan genç beyinlerin önlerindeki engellerin kaldırılarak kopyacılıktan kurtulmayı önerdi. iTO Meclis üyelerinden ibrahim Arıkan'ın yarattığı sistemin iyi incelenmesini isteyen Şahinoğlu, mevcut sorunları "çok ciddi ve derin" olarak yorumladı iTO'nun eğitim raporu Başbakana da sunuldu. iŞYERLERiNE GURURLA ASıLAN SERTiFiKALAR. .. iTO, eğitimini tamamlayamayan gençlere de el uzatarak onları yanniara hazırladı. Çeşitli meslek grupları için düzenlenen iTO Akşam Kursları'na katılan gençler, aldıkları sertifikalan veya diplomalarını daha sonraları sahip oldukları işyerlerinin duvarlarına çerçeveleterek astılar. iTO bu gençlerin mesleklerinde daha sağlam yerlere gelmelerinde pay sahibi oldu. 172 AKŞAM KURSLARıNDAN ÜNivERSiTEYEl iTO, 1960'11 yıllarda başlattığı eğitim seferberliğini istanbul Ticaret Üniversitesi ile sürdürdü. ilkokul yapımından sonra başlatılan ve çok büyük bir yararı görüldüğü için kanımızca iTO yöneticilerinin en fazla dua aldığı! (kaydolmak için aracılar devreye sokulurdu) sayısız akşam kursları dışında, iTO bugüne kadar 7 ilköğretim okulu, 2 meslek lisesi, bir teknik lise, birçok amaçlı lise inşa ederek, Milli Eğitim Bakanlığı'na armağan etti. 14 Nisan 2001 Tarihli Resmi Gazete'de yayım­ lanan kararla 3 Aralık günü hizmete açılan istanbul Ticaret Üniversitesi, 18 Nisan 2003 tarihinde görkemli bir törenle ikinci yılını kutladı. Bu çok yönlü çağdaş eğitim yuvası, Rektör Prof. Dr. Sait ~_. Sevingen yönetiminde ülke gençlerini iş dünyamıza tanıtmaya hazırlanıyor. Nitelikli insan yaratmayı he-. defleyen istanbul Ticaret Üniversitesi, bir yıllık yoğun ingilizce programından sonra, 4 yıllık lisans ve iki yıllık meslek yüksek okulu programları uyguluyor. Yüksek lisans programlarının daverildiği üniversite, çeşitli fakülte ve bölümleri ile saygın bir marka konumuna geldi. Üniversite 3. yıldönümüne hazırlanıyor. TUTTUGUNUZ ALTIN OLSUN ... Yakacık'a modern bir spor kompleksi kazandıran iTO'nun Başkanı Yıldırım'a , dönemin Spor Bakanı Fikret Ünlü böyle teşekkür etti. Modern kompleks 4285 metrekareye yayılmış olup, salon boyutu 26X45 metrekare, spor alanı boyutu ise 232 metrekare. 7 ayda biten kompleks Milli Eğitim'e devredildi. Fotoğrafta ; açılıştan sonra Başkan Mehmet Yıldırım, Ünlü'den plaket alırken görülüyor. 173 iTO'YA iADE ZiYARETi... Ak Parti Genel Başkanı'nı seçim başarısı nedeniyle kutlamaya giden istanbul Ticaret Odası heyetinin bu ziyaretini önce Abdullah Gül, sonra da Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduktan sonra 30 Mayıs 2003'te iade etmek jestini gösterdi. Fotoğrafta (Solda) ; Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım, Başbakan Recep Tayyib Erdoğan'a bu ziyaretin anısına iTO amblemli bir şilt sunuyor. (Sağda) istanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Atalay Şahinoğlu görülüyor. SiYASi TRAFiK YOGUNLAŞTI 3 Kasım Milletvekili Genel seçimlerinden sonra siyasi trafikte yeniden canlanma oldu. Ak Parti'nin başarısını Ankara'ya giderek kutlayan istanbul Ticaret Odası heyetinin bu ziyaretini iade için, AK Parti'nin birinci hükümetinde Başbakan olarak görev yapan Abdullah Gül başta olmak üzere, pek çok bakan ve Mayıs ayı sonunda da Ak Parti'nin ikinci Hükümeti'nin Başbakanı ve Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan, istanbul Ticaret Odası'na geldi. Abdullah Gül'ün bu yılın mart ayında Oda'ya yaptığı ziyarette konuşan Mehmet Yıldırım, "Halk size yüzde 35'in üzerinde destek vererek, sizi tek başınıza iktidara taşıdı. Bunu niye yaptı? Siz 57. hükümetin mensuplarından daha yakışıklı olduğunuz için yapmadı! Onların yapamadıkları icraatları sizin yapmaya talip olmanız nedeniyle görevi size verdi. Şimdi çalışma sırası sizde" dedi. Irak olayları sırasına denk düştüğü için, yerli ve yabancı basın mensuplarının akınına uğrayan iTO, tarihi günlerinden birisini yaşadı. Yıldırım Gül'e, Türk özel sektörünün çok büyük sıkıntılar yaşadığını, halkın bir parçası olan sektöre biraz olsun rahat nefes aldıracak önlemleri beklediklerini ve bunu hak ettiklerini anlattı. DOGU'YU DÜŞÜNEN iTO BAŞKANı Mehmet Yıldırım, istanbul'un uçuncü köprü yanında tüp geçidi de kaldırabileceğini kaydederken, istanbul-Ankara hızlı trenini beklediklerini, bunun 174 yanında Çanakkale Köprüsü'nün unutulmamasını istedi. Tüm bu yatırımları devletten beklemenin olanaksızlığını kabul ettiklerini kaydeden Yıldırım, Yapişlet-Devlet formülü ile bu projelerin hayata geçirilebileceğini ileri sürdü. iTO Başkanı Mehmet Yıldırım'ın Doğu Anadolu ile ilgili bir isteği, ülkesini ne kadar sevdiğini ortaya koydu. Doğu'nun diğer bölgelerle olan farklılığını ve yetersizliğini kırmak için sürekli projeler üreten, analizler yapan Yıldırım, Doğu'da kış olimpiyatları projesini gündeme getirerek o zaman Başbakan olan Aptullah Gül'e şunları aktardı: -"Kış olimpiyatları Doğu Anadolu'da yapılabilir. Bunun için bütün imkanlarımızı seferber etmeye hazırız. Palandöken Dağlarından Ağrıya kadar olan hat, kış olimpiyatları için fevkalade müsaittir. Erzurum ile Ağrı illerini kapsayacak çok çeşitli projelerimiz var. Kış olimpiyatları bundan sadece birisidir. Dünyada kış olimpiyatlarının yapılabileceği yaklaşık on ülke vardır. Türkiye bunlardan birisidir. Bu olanaktan yararlanmak gerekir. Doğu'ya sahip çıkmamız lazım." BAŞBAKAN ERDOGAN: HizMETiNiZDEYiZ istanbul Ticaret Odası'nı mayıs ayı sonunda ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, salonu dolduran meclis üyelerine umut dağıttı. Üyelerin çeşitli konulardaki sorunlarını dinleyen ve onlara yanıt veren Erdoğan'a iTO yönetimi, Türk ekonomisi ve istanbul'un sorunları hakkında detay bilgileri içeren dosyalar verdi. Başbakan, "özel sektörün hizmetinde" olduklarını açıklarken, çok çarpıcı mesajlar verdi. Faizin belini kırmak için ortak hareket edilmesini isteyen Başbakan, en önemli önlemin üretim olduğunu, bunun gerçekleşmesi için gerekli yatırımlara başlanacağını, ancak özel sektörden de yatırım beklediklerini anlatırken şunları söyledi: -"istihdam sağlayacak yatırımcının önünü kesenin alnını karışlarım. Nerede, hangi birimde, hangi şartlar altında olursa olsun, yatırımları aksatacak bir engelle karşılaşmanız halinde bunun bildirmenizi istiyorum. Bir hizmetkarınız olarak daima yanınızda olacağız." iTO Başkanı Mehmet Yıldırım Başbakan Erdoğan'a verdiği yanıtta, 3 Kasım'da yapılan seçimler sonrasında AK Parti'nin tek başına iktidar olmasının özel sektörün umutlarını arttırdığını kaydederek, konuşmasını, Başbakan Erdoğan üzerinde çok olumlu bir etki yaratan şu sözlerle tamamladı: "sizi DE ÇOGUNLUKÇU DEMOKRATiK SiSTEM içiNDE KAlıCı HiZMETLER VERMiş BiR BAŞBAKAN OLARAK ARAMıZDA GÖRMEK EN BÜYÜK DiLEGiMiZDiR. .. " 175 ŞANSlı KENT... Mehmet Yıldırım gibi bir Oda Başkanına sahip olan istanbul, ülkemizin şanslı kentlerinden birisi kabul ediliyor. Fotoğrafta istanbul'dan bir akşamüstü görüntüsü var. Galata Kulesi'nden bir akşam üzeri çekilen panoramik görüntüde Haliç'in karşısında istanbul Ticaret Üniversitesi görülüyor. iSTANBUL'A HAYRAN BiR BAŞKAN istanbul Ticaret Odası'nın kırk yılını özetlerken, kentin en şanslı döneminin 1995-2003 yılları arası olduğunu saptadık. Başta Beyoğlu olmak üzere, son on yılda önemli bir değişim yaşayan istanbul'un bu yeni yapılanmasında Belediye ve kamu idareleri kadar, istanbul Ticaret Odası'na sekiz yıldır başkanlık yapan Mehmet Yıldırım ve ekibinin payı da çok büyük. Bir istanbul hayranı, hatta aşığı olarak tanınan Mehmet Yıldırım, temelinde yatırımcılığın bulunduğu bir meslekten yetiştiği için istanbul'u hep yenilemek, çağdaşlaştırmak için çalışmış. Bunu, kentin sosyal, tarihi ve kültürel motiflerini bozmadan, kimliğini zaafa uğratmadan yapmış . Geriye iTO'nun tarihine baktığınızda istanbul ile bu kadar yakından ve içten ilgilenen bir başkan, bir yönetim göremiyorsunuz. iTO'nun ilgili ünitelerinde istanbul ile ilgili pek çok proje var. Bunlar olgunlaştıkça, karar mercilerine intikal ettiriliyor. Mehmet Yıldırım'ın, yeni bir istanbul yaratmakta sağladığı bu başarının temelinde, yatırımcı kişiliği yanında, işlerin eskisi gibi "Ankara'ya bırakılmaması", sivil toplum örgütlerinin de önemli projeleri yüklenerek bunları yaşama geçirebileceği ilkesi yatıyor . istanbul Ekonomik Sosyal ve Kültürel işbirliği Konseyi'nin 5. Dönem Başkanlığını Mehmet Yıldırım yapıyor . Konsey üyelerinden Sadi Uzunoğlu, ülke vizyonunun değişmesi için yeni saptayıp, uygulamaya stratejiler geçmesi açısından da sivil toplum örgütleri içindeen büyük kuruluş olarak iTO'yu gösterdi Mehmet Yıldırım. Uzunoğlu, iTO gibi sivil toplum örgütlerini başarılı kılan olguları özetle şöyle yorumladı: Yıldırım'ın istanbul için büyük projeleri var 176 "Siyasetçiler ellerindeki gucun kaybolmaması için işlerin düzeltilmesi el atmadıklarından, işler Ankara'da çözümlenemiyor.Oysa batıda hep özlediğimiz sivil toplum örgütleri önemli sorunları üstleniyor.Yıldırım'ln istanbul için büyük projeleri var. Türkiye'de de bu olabilir.. Türkiye'deki en büyük sivil toplum temsilcisi olan iTO başta olmak üzere, bir çok sivil toplum kuruluşu gerçekten Türkiye'nin gerek dış politikası, gerek ekonomisi, gerekse dünyadaki diğer ülkelerle olan ilişkileri konusunda bir ulusal strateji çizme açısından bir vizyon ortaya koymalı­ dır. Bu vizyon çerçevesinde yol gösterici olmalıdır. Çünkü Ankara gözlüğü ile bu işlerin çözülemeyeceği, Türkiye'nin bir yere gidemeyeceği maalesef ortaya çıktı." Yıldırım'ın başarısı sanıyorum bu analizi yıllar önce yapmasından kaykonularına naklanıyor. iSTANBUL'A ÖZEL PROJELER Konsey'in son toplantısına Turizm Bakanı Güldal Akşit, yaklaşık 25 parlamenter, istanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da katıldı. Hükümete de sunulan raporların katkısıyla, istanbul'da önümüzdeki aylarda önemli projelere başlanılması konusunda yeşil ışık yakılacağı izlenimi ediniidi. Mehmet Yıldırım başkanlığındaki toplantıda istanbul Ticaret Odası istanbul'la ilgili bir sunum gerçekleştirdi. iTO'nun istanbul ile ilgili özel projeleri şunlar: • Galata Projesi ile turizm bölgesi oluşturulması.. • Haydarpaşa Limanı'nın kruvaziyer turizmine açılması. • Formula 1'in gerçekleşmesi.. • Shopping Fest. .. • Yassıada'nın eğlence serbest bölgesi olması için yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi. Vali Güler, istanbul'u bir dünya kenti yapacak her projenin gerçekleşeceği ni belirtirken, Mehmet Yıldırım, çok önem verdiği Eminönü projesi için şu açıklamayı yaptı: -"Yasakçı değil çözümcü projeler üretmeliyiz. istanbul'u turizm kenti yapmamız lazım. Eminönü-Fatih-Beyoğlu bölgesi turizm alanı olmalı ve imalathaneler buradan çıkarılmalı. ikitelli'de yapılan tesisler boş duruyor. Eminönü'de 14 bin kaçak imalathane bulunuyor. Bu bölgeyi 24 saat yaşayan bir turizm bölgesi yapmamız gerekiyor. iETT durakları buradan kaldırılmalı ve Eminönü turist otobüslerinin park edebileceği bir alan haline getirilmelidir. Günümüzde 3-5 ilçe orman alanları üzerinde kurulmuştur. Yasa çıkmazsa bu alanlar ekonomiye kazandırılamaz ve kaçak yapılaşma artarak sürer." TURizME ÖNEM: Kruvaziyer turizmi için denizcilik sek, törü, sivil toplum örgütleri ve kamunun alt yapı çalış­ malarını hazırla­ ması 177 gerekiyor. Ayrıca, 1998 yılında ilk kez istanbul'a gelen ve yankıları büyük olan, o en büyük kruvaziyeri Grand Princess'in ardından başlatılan ve kruvaziyer turizminin gelişmesini sağlayacak etütler bitiriidi. Şu aşamada, en büyük sorunu, teknik, hukuksal ve finansman yönleriyle limanların yetersizliği oluşturuyor. Denizcilik sektörü, sivil toplum örgütleri ve kamu birimlerinin ortak çalışmaları ile eksikliklerin ortadan kalkacağı savunuluyor. yılın HOCA'YA SON GÖREV: kuruma yarım asır hizmet veren Genel Sekreter Prof .. Dr. ismail Özaslan'ın cenaze töreni iTO'ya yakışır bir biçimde yapıldı. Vali Erol Çakır, Yalım Erez, Zekai Erez, Nejat Basmacı, Mehmet Yıldırım, Atalay Şahinoğlu ön safları tutarak hocalarına son görevlerini yaptılar. (22 Aralık 2002) iSMAiı ÖZASLAN HOCA'YI UGURLADIK 2002 yılında iTO camiası elim bir olayla sarsıldı. Hocaların hocası, değerli Genel Sekreter Prof. Dr. ismail Özaslan, yakalandığı hastalığa yenik düşerek vefat etti. istanbul Ticaret Odası'nda geçen 50 hizmet yılında, çok büyük projeleri gündeme getirip bunları yaşama geçiren, çok önemli kararlarda katkısı olan, hizmet bayrağını şerefle daima ileri taşımış olan Özaslan'ın cenaze töreni iTO'ya yakışır bir şekilde gerçekleşti. Törene, iş çevreleri, eğitim ve bilim adamları, öğrencileri, iTO emektarları, kardeş kuruluş mensupları ve sevenleri katıldı. iTO'daki törenden sonra, kurulmasına büyük katkı verdiği istanbul Ticaret Üniversitesi'nden Fatih Camii'ne uğurlanan Özaslan'ın cenaze töreninde duygu dolu anlar yaşandı. 1926 yılında Rize'de doğan Özaslan, 1952 yılında çalışmaya başladığı istanbul Ticaret Odası'nda, 1974 yılında Genel Sekreterlik görevine getirildi. 1993 yılında öğretim üyesi iken emekli olduğu Marmara Üniversitesi'nde Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yapan Özaslan, muhasebe bilim dalında 7 eser yazdı. Evli olan Özaslan'ın iki çocuğu bulunuyor. 178 Dr. CENGiZ ERSUN iTO'DA GENEL SEKRETER Genel Sekreterini kaybeden iTO'da dört ay vekaleten Genel Sekreterlik görevi yapan Dr. Cengiz Ersun, Meclis'in 2003 yılı Nisan ayı toplantısında oybirliği ile, asaleten Genel Sekreter liğe için atandı. Yurtdışında olduğu toplantıya katılamayan Meclis Başkanı Atalay Şahinoğlu gönderdiği mesajda, bu makama oda içinde yıllardır görev yapmış bir ismin getirilmesinin kurumsallaşma için büyük önem taşıdığını, böylece Oda değerlerine de sahip çıkılmış olacağını özenle vurguladı.1950 doğumlu olan ve i.Ü.işletme Fakültesi Maliyeişletme Bölümünü bitiren Dr. Ersun, 1973'den beri iTO'da çalışıyor. ingilizce bilen Genel Sekreter evli ve bir çocuk babası olup iki üniversitede ders veriyor. 179 BAŞARI VE GURUR YILLARI TÜKENMEYECEK 122.YILlNI KUTLAMAYA HAZıRLANıYOR Eminönü'de Denizcilik Banait metruk bir binayı imar ederek çağdaş bir binaya dönüştüren ve merkezini buraya taşıyan istanbul Ticaret Odası geleceğe güvenle bakıyor. kası'na 98 meslek komitesi altında toplanmış 300 bin üyeye sahip olan istanbul Ticaret Odası, 2004 yılında 121 yaşını geride bırakarak 122 yaşına basacak. 5590 sayılı yasa ile belirlenen temel görevleri yanında, özetlerini önceki sayfalarımızda sunduğumuz gibi iTO yıllardan beri gerçekleştirdiği eğitim çalışmaları yanında, sosyal ve kültürel faaliyetleri ile Türkiye'nin sivil toplum örgütleri arasında öncü konumunda bulunuyor. Bu örnek çalışmaları yaklaşık 400 personeli ile sergileyen iTO, 1996 yılında istanbul ve Kadıköy Sicil Memurlukları'nı devralması ile önemli bir sorumluluğu daha üstlenmiş bulunuyor. 2003 yılında kutlanan 121. yaş gününe rastlayan Avrupa'nın En iyi Odası olma onuru, Dünya'da ilk defa 1999 yılında bir Ticaret Odas ı 'nın aldığı iSA 9001 kalite ödülü kadar önemli bir olay .. Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği 180 Akreditasyon Kurulu tarafından yapılan denetimler sonucu gerçekleşen "Avrupa'nın En iyi Odası" seçiminde iTO'nun, Dünya'nın saygıdeğer odalarını geride bırakması cam'ia için muhteşem bir sonuç. Başkan Yıldırım bu gelişmelerden sonra "hem toplumun hem de iş dünyasının öncüsü olmaya devam edeceğiz ... başarı ve gurur yılları hiç bitmeyecek. işe başladığımız günkü heyecanı kaybetmedik. Yapacak çok daha fazla işimiz var" diyerek umut saçıyor. FORMULA RÜYASINI iTO GERÇEK YAPTı bu son say- iLK HARC BAŞBAKAN ERDOGAN'DAN Türkiye'nin bir rüyasına ve bu rüyayı gerçek yapan insanlara, olaylara . . ayırmayı yararlı bulduk. Gelecekte bu sayfalara bakacak olanların, dünyanın bu sayılı organizasyonunun iTO Kitabımızın falarını, . tarafından gerçekleştirilişinin öyküsünü de bulmalarını istedik. Otomobil yarışıarının Dünya Şampiyonası olan ve her yıl tekrarlanan Formula 1 organizasyonu 1950'den beri hiç aksamadan gerçekleştirili­ yor. 17 yarıştan oluşan bu RÜYA GERÇEK OLDU ... Sadece pisti 60 milyon $'a mal olaorganizasyon Avrupa'da futbol, cak yatırıma ilk harcı 12 Eylül 2003'te Başbakan Erdoğan ABD'de beyzbol seyircisini koydu. ıTO Başkanı Mehmet Yıldırım büyük bir organizasaşan bir büyük kitle tarafından yonu gerçekleştirmekten son derece mutluydu merakla bekleniyor. Bu 17 yarışın her biri 133'ü canlı olmak üzere 203 ülkede 1.5 milyon kişi tarafından TV'den izleniyor. Kısa adı FAO olan "Formula One Association" adlı kuruluş, bu yarışıarı düzenleme hakkını sınırlı sayıda ülkeye veriyor. 2005'te istanbul'da yapılması kesinleşen yarışıarın, gelecek yıllarda ülkelerinde yapılması için Rusya, Çin, Bahreyn, Mısır'ın da aralarında bulunduğu ülkeler rekabet halinde. Bu rekabeti körükleyen en büyük nedenlerden birisi ise, Grand Prix'in reklam gelirlerinin medyaya 8 milyar $ gibi astronomik bir gelir sağlaması. Ülke tanıtımıarında çok önemli bir etken olan F 1, adı pek duyulmamış Malezya'yı 1997 yılında tüm dünyaya tanıttı. Bu organizasyonu üstlenen Malezyalı kurum, devletten aldığı destekle 80 milyon dolar harcama yaparken, bu para tanıtım, reklam, TV ve diğer gelirler hariç, harcamayı yapan kuruma 125 milyon dolar olarak geri döndü. 181 bu para tanıtım, reklam, TV ve diğer gelirler hariç, harcamayı yapan kuruma 125 milyon dolar olarak geri döndü. Organizasyon dünyada 1.5 milyar kişi tarafından aynı anda izleniyor. Bu bir rekor. Ama F1 'i canlı izleyenıerin sayısı binde 2. Yani Türkiye'ye gelecek turist sayısl,30 bin kişi olarak hesaplanıyor. F 1 iSTANBUL'UN OLUYOR! önerilerden sonra 57. Hükümetin projeye sıcak yaklaşması sonucu, Türkiye'de yapılması kararlaştırılan 2005 F 1'e istanbul, izmir, Antalya ve Kırşehir talip oldu. Türkiye Formula Derneği ile Türkiye Motor Sporları Federasyonu'nun istediği kriterlere göre hazırlanan masterlar incelemeye alındı. istanbul Ticaret Odası, istanbul Ticaret Üniversitesi kampüsü için çok yer gezdiğinden, arazi için fazla bir gayret sarfetmeye gerek olmadı. Pendik Tepeköy mevki i yer olarak seçildi. F 1'in pist uzmanlarından ünlü Alman mimar Tilke'ye arazi gösterilerek, fikri soruldu. Alanın hava, kara, deniz ulaşımı için müsait olması yanında, hava basınç durumu da değerlendirildi. Alman Mimar araziyi beğenmişti. Yerleşimin yüzde 5 gibi bir oranda olması arsa spekülasyonunu da önleyecekti. iTO, Meclis'ten F 1 projesi için haziran toplantısında onayalırken, detaylı planlar yapıldı. Kente gelecek turistlerin konaklama olanakları bile belirlendi. Bazı FORM ULA-,1 istanbul pistinin 29 Kasım'da yapılan temel atma töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , F-1 patronu Ecclestoue, ıTO Başkanı Mehmet Yıldırım ve Towsfed başkanı Tahincioğlu birarada görülüyor. Planda hız parkurları, film çekilebilecek platolar, gece klüpleri, ra ii i pistleri, diğer spor etkinlikleri, piknik alanları, otomotiv sanayiinin deneme pistleri de yer aldı. Kentlerin planları daha sonra Akmerkez'de yapılan bir brifingde tartışmaya açıldı. Ve istanbul, 2005 F 1'i için olanakları en elverişli kent seçilirken, bu dev organizasyonun istanbul Ticaret Odası tarafından yapılabileceği anlaşıldı. Gerekli anlaşmalar yapıldıktan sonra, arazinin tapusu için 176 imza ve 8 ay gerekti! Ama iTA'nun yılmayan başkanı Mehmet Yıldırım, tuttuğu bu işi de bitirdi. F 1 resmen istanbul'un, iTA'nun olurken, pist yapımı da başladı. 182 NELER KAZANDıRACAK? Türkiye'yi bir buçuk yıl meşgul edip gündemde kalan ve iTO'nun zaferi ile sonuçlanan Formula 1 organizasyonunun Türkiye'ye sağlayacağı yararlar şöyle anlatılıyor: • Türkiye'yi milyonlarca kişi TV'den izleyecek. • Yarışlar için 30 bin turist istanbul'a gelecek • Sanayi, bilhassa otomotiv ve yan sanayileri olumlu etkileyecek. • Türkiye yeni ve olumlu bir imaja bürünecek. • Turistlere Türk mutfağı ve Türk tarım ürünleri tanıtılacak. • ihraç mallarının taşınmasındabürokrasi sıfırlanacak. • Turistlere mal satılacak. • Yerel ekonomiye büyük katkı olacak. • Hizmet sektörü önemli yararlar sağlayacak. • Yıllık TV gelirinden 15 milyar (milyar) $ bekleniyor. • Yan gelirleriyle 3 milyar dolar getirecek .. 183 iz BiRAKAN FOTOGRAFLAR. .. Saçların beyazlığı kahırların ifadesidir derler. .. Yalım Bey'i tanıyan­ lar bu saçların, Türkiye'yi esenliğe çıkarmak için yapılan mücadeleler sonunda beyazlaştığını çok iyi bilirler. Yalım Erez henüz 60 yaşında bile değildir. Ama yaşadıklarıyla bin yaşındadır!.. Yandaki fotoğrafta onu bir TOBB resepsiyonunda TOBB'a yaptığı unutulmaz hizmetlerinden ötürü plaket alırken görüyorsunuz. Önce Türk özel sektörüne, daha sonra da çiftçisiyle, esnafıyla, işçisiyle topluma Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı olarak hizmet veren Yalım Erez gibi bir isimden ülkenin yararlanamaması büyük bir kayıptır. Yine yanda ortadaki fotoğrafta; iTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Uğur Çatbaş'ı, Euro-chambers tarafından iTO'nun "Avrupa'nın En iyi Odası" seçilmesi nedeniyle düzenlenen törende plaketini alırken görüyorsunuz. Altta solda, kurduğu iyi ilişkiler sonucu gelişen Türk-Yunan ticaretinin mimarlarından iTO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım'ı Kavala Belediye Başkanı Stathis Erifylidis ile birlikte görüyorsunuz. Altta sağda ise, iTO Meclisi üyesi Nihat Boytüzün'ü, yıllardan beri ülkemizi dış ülkelerde en iyi biçimde temsil ettiği için Devlet Üstün Hizmet Madalyası'nı dönemin Dış işleri Bakanı ismail Cem'den alırken görüyorsunuz .. 184 YAŞAR SEZGINER'iN ÖZGEÇMişi istanbullTaşkasap'taki Gazetecilik Okulu'na giderken ·1957 yılında GECE POSTASI Gazetesi'nde spor muhabiri olarak başladığı basın yaşantısını, 1964 yılından sonra ekonomi dalında sürdürdü. 1968 yılında Türkiye'nin ekonomi sektöründeki en eski yayın organı olan TiCARET'in istanbul Temsilcisi, 1990 yılında ise Yayın Koordinatörü oldu. Mesleki yaşamının önemli bir bölümünü TiCARET'te geçirirken, ekonomi tandansıı gazetelerde muhabir, istihbarat şefi ve genel yayın müdürü olarak görev yaptı. 2000 yılındaki ekonomik krizden sonra istifa ederek serbest çalışmaya başladı. 40 yıllık süre içinde gazetelerdeki görevleri yanında, TiM-SE (Türkiye inşaat Müteahhitieri işveren Sendikası) başta olmak üzere önemli kuruluşlarda danışmanlıklarda bulundu. Amatörlük sınırlarını geçmeyen edebi denemeleri yanında, haber, röportaj ve araştırmaları nedeniyle özel ve kamu kurumları tarafından birinciliklerle ödüllendirildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin 32 yıldan beri üyesi olan Sezginer, 1987 yılından beri Sürekli San Basın Kartı taşımaktadır. Bugün istanbul ve izmir'de gerek basın, gerel~se h ve danışmanlık bulunan pek çok gazeteciyi büyük bir keyifle yetiştirerek basııı camiasma kazandırdı. (Basında bugünkü ortamı gördükten sonra zaman zaman "acaba iyi mi yaptımı" diye düşünmektedir.) Yazdığı onbinlerce haber içinde hiç birinin tekzip görmemesini "meslek hayatının en büyük onuru" olarak kabul etmektedir. Evli ve üç çocuğu olan Sezginer, ingilizce biliyor. 2002 yılında Türkiye'nin en büyük tarım kurumu olan Tariş Pamuk Birli9i'nin rahmetli.Adnan Menderes döneminden sonraki çalışmalarını, ilgiyle okunan bir kitapta değerlendirdi. ISTANBUL TICARET ODASI'NIN ALTIN YilLARI, Sezginer'in geniş çaplı ikinci eserini oluşturuyor. .... DUZELTMELER Ant/ann eskifiği Yıllardan arşivime kadar teknolojinin bugünkü gibi süper fotoğraf/ann kitabımda özet/ediğim giren ilintili olmasma özen gösterdiğim için bazı fotoğraf/arda Hece bölünmelerindeki hata/ar kullantlan makinelerinin Türkçeye uyumsuzluklanndan Sayfa Sayfa olmadığı o geçmiş olay ve konularla fululuk mevcuttur. son teknolojik dizgi kaynaklanmaktadır. 6 14.satır Refet Ülgenalp. 27 37.satır sonunda montaj hatası sonucu oluşan boşluğa "devalüasyon yok" girecek. Sayfa 50 1969 yılı Milletvekili Genel Seçimleri'ne toplam 194 rakamı, Adalet Partisi ilişkin sıralamada dışındaki partilerin milletvekili toplam sayılarıdır. kaymış doğrusu "Karaosmanoğlu" Sayfa 83 7.satır Sayfa 91 29.satır tek bir harf Sayfa 100 Resim dur. Behçet Bey'in olacak. altı Muammer Vaizoğlu değil "Muammer Şahin" olacak. düzeltir özür dileriz. Not: 162. sayfada özetlediğimiz istanbul Yan Sanayi Borsası ile 181. sayfada başladığımız Formula 1 (istanbul 2005) Organizasyonu ile ilgili çok süratli gelişmeler olduğu için kitabımızda son durum hakkında aynnU" bilgi yer almamaktadır. Y .. S ..