başkan’dan MESS, yeni dönemde de rehberlik etmeye ve destek olmaya devam edecek Türk metal sanayinin en önemli temsilcisi olan MESS’in Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlenmenin gururunu ve heyecanını yaşıyorum. Ülkemiz metal sektörü son yıllarda gerçekleştirdiği önemli projeler ile sanayimize önemli katkılarda bulundu. Yurtiçinde ve yurtdışında piyasa ekonomisi kurallarına göre faaliyet göstermeye başladı. Sonuçta metal sektörü olarak küresel rekabette yerimizi aldık, işyerlerimiz büyüdü ve istihdamımız arttı. Ar-Ge’de, kaliteli üretimde, öncü teknolojilerin kullanımında, verimlilikte, iş sağlığı ve güvenliğinde örnek alan değil, örnek alınan işyerleri olduk. MESS; vizyonu ve ürettiği projelerle metal sektörüne ve Türk sanayine bu yolculukta hem rehberlik etti hem de destek oldu. Bugün dünya; Sanayi 4.0, Endüstri 4.0, Yeni Sanayi Devrimi, Dijitalleşme ve Otomasyon Çağı gibi çeşitli adlarla tanımlanan yeni sanayi dönemine geçmenin hazırlığını yapıyor. Dünyanın dört bir yanında, bu yeni dönemle ilgili farklı beklentiler var. Avrupa; Uzakdoğu ve Asya’ya doğru kayan üretim yarışında tekrar liderliği üstleneceği ümidini taşıyor. Asya, düşük maliyetli üretimden gelen avantajını, yüksek katma değerli üretime geçtiğinde de koruyacağına inanıyor. Amerika, internet tabanlı teknolojilerin tüm üretim süreçlerinde pazarın tartışmasız hakimi olmanın planlarını yapıyor. Türkiye ise bu yeni döneme geçmişte olduğu gibi geç değil, tam zamanında girmek için kararlılık gösteriyor. Küresel rekabet yarışında; kamunun da özel sektörün de geriye düşmeye niyeti yok. Sanayide bu yeni dönem; işyeri, işçi ve işverende alıştığımız kalıpların değişmesine neden olacak. MESS, dün olduğu gibi bugün de; yaşanacak değişimlerin önceden tespitinde, değişim sürecinin yönetilmesinde ve yeni dönemin getireceği yeni sanayi kültürüne uyum sağlamada rehberlik etmeye ve destek olmaya devam etmekte kararlıdır. Bu doğrultuda hazırlıklarımızı yapıyoruz. Yeni dönemin, uygun donanıma sahip bir işgücü ihtiyacı doğuracağı da açıkça görülüyor. Bu kapsamda, MESS Eğitim Vakfı ile “Türkiye İçin Mesleki Eğitime Tam Destek” projesini hayata geçiriyoruz. Meslek liselerini hedef alan bu projeyle, sanayide yeni dönemi yaşayacak kuşağı, yeni işyerlerine hazırlamayı amaçlıyoruz. 57 yıllık geçmişi boyunca MESS’in ana misyonu iş barışını korumak oldu. İş barışı olmadan yeni sanayi dönemine geçmenin, mevcut rekabetçiliği korumanın ve ekonomiye katkı sağlamanın imkansız olduğunu biliyoruz. Hedeflerimize ulaşmak için ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi bize sağlayacak olan iş huzuruna her zamankinden çok ihtiyacımız var. İş barışı, önümüzdeki dönemde de, her zaman olduğu gibi önceliğimiz olacak. Ülkemizde son bir yılda varlığını tekrar ağır bir şekilde hissettirmeye başlayan terörün, ekonomik yaşama yönelik olumsuz etkilerini devam ettirdiği de bir gerçek. Bununla birlikte; terörle mücadeledeki istikrarlı politikalarla yaşamın kısa sürede normale döneceğini ümit ediyorum. Bütün bu gelişmeler ışığında, ülkemiz ve çalışanların ortak yararları doğrultusunda daha güvenli ve daha üretken bir geleceğin sağlanması amacıyla çalışacağız. Ar-Ge’de, kaliteli üretimde, teknoloji kullanımında, verimlilikte, iş sağlığı ve güvenliğinde sadece metal sanayiinin değil, ülkemizin de öncü olması için üzerimize düşenleri yapmaya devam edeceğiz. Sanayinin yeni arayışlar içine girdiği bu dönemde tüm gücümüzü ve enerjimizi, siz değerli İşveren topluluğundan alacağız. Sizlerin desteği ve katkılarıyla ortak hedeflerimize ulaşacağız. Kudret Önen MESS Yönetim Kurulu Başkanı 1 içindekiler 4 MESS’TEN HABERLER 10 ÇALIŞMA HAYATI TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLERİ İŞ HAYATINA KAZANDIRMA ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR 16 KAPAK 4 MESS’TE YENİ DÖNEM BAŞLADI 20 ÜYELERİMİZDEN 26 İŞ DÜNYASINDA GÜNDEM KASABA KÜLTÜRÜ, ENDÜSTRİ 4.0’IN TUZAKLARINDAN BİRİDİR 28 SEKTÖR ANALİZİ 34 DÜNYA GÜNDEMİ 36 SANAYİCİNİN SESİ 42 AVRUPA PENCERESİNDEN 44 ALTERNATİF PAZARLAR BEYAZ EŞYA SEKTÖRÜ 2016’DA YÜZDE 6 BÜYÜYECEK KÜRESEL EKONOMİDE “YENİ VASAT” DEVAM EDECEK AHMET BAYRAKTAR: “YENİ NESİL SANAYİ İÇİN ÇALIŞANLAR EĞİTİLMELİ” 16 DİJİTAL TEK PAZARA ADIM ADIM YATIRIMCIMIZ DEĞİŞİM RÜZGARLARI ESEN İRAN PAZARINA GÖZ DİKTİ 50 MEVZUATTAKİ DEĞİŞİKLİKLER YILLIK ÜCRETLİ İZNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILDI 52 DÜNYA TURU 54 ÜYE PROFİLİ 59 TEKNOLOJİ 60 SEYAHAT AVRUPA BİRLİĞİ - YUNANİSTAN ÖZBEKİSTAN - İNGİLTERE - KONGO RUSYA - VENEZUELA DELPHI AUTOMOTIVE SYSTEMS’DE ÇALIŞANLARIN YARISI KADIN FUTBOLUN KALBİNİN ATTIĞI BU ŞEHİRLERİ GÖRMEDEN DÖNMEYİN! 64 ENGLISH 2 28 künye Yayın Kurulu Dr. Aykut Engin Av. Erten Cılga Av. Mesut Ulusoy Av. Vahap Ünlü Dr. Tuba Yaman Aydın Altan Çetinkal Fatih Tokatlı Burcu Karacar Seçkin Ürey Çisem Kılıç Çineli MESS Adına Sahibi Kudret Önen Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü Av. Hakan Yıldırımoğlu Genel Sekreter Yazışma Adresi MESS Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2 34381 Şişli-İstanbul Tel: 0212 232 01 04 (pbx) Faks: 0212 241 76 19 36 44 54 60 YAYINA HAZIRLIK İnternet Adresi www.mess.org.tr Yayın Türü Yerel süreli yayın. Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Genel Yönetmen Yardımcısı Eser Soygüder Yıldız Görsel Yönetmen Hakan Kahveci Editör Seher Karataş Grafik Tasarım Emre Karakoç Fotoğraf Editörü Eren Aktaş Kurumsal Sat›fl Yöneticisi Özlem Adaş Tel: 0212 440 27 65 ‹letiflim Tel: 0212 440 27 63 - 0212 440 29 68 E-mail: [email protected] www.ajansdyayincilik.com Baskı Tarihi Temmuz 2016 Yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. MESS İşveren dergisinin basımında geri dönüşümlü kağıt kullanılmaktadır. ISSN 1300-9699 Baskı Gezegen Basım Ltd. Şti. www.gezegenbasim.com.tr Tel: 0212 325 71 25 e-posta [email protected] 3 mess’ten haberler endüstri ilişkileri uzmanlık ve yönetici geliştirme programları tamamlandı endüstri ilişkileri alanında öncülük misyonunu sürdüren mess, üye işletmelerden gelen talepler doğrultusunda istanbul ve bursa’da “endüstri ilişkileri uzmanlık” ve “endüstri ilişkileri yönetici geliştirme” programlarını, izmir’de ise “endüstri ilişkileri uzmanlık” programını gerçekleştirdi. 4 ENDÜSTRI ILIŞKILERI UZMANLIK VE YÖNETICI GELIŞTIRME PROGRAMLARINI ISTANBUL, BURSA VE IZMIR'DE TAMAMLAYAN KATILIMCILARA 24 VE 31 MAYIS TARIHLERINDE SERTIFIKALARI VERILDI. mess’ten haberler MESS, üye işletmelerden gelen talepler doğrultusunda İstanbul ve Bursa’da “Endüstri İlişkileri Uzmanlık” ve “Endüstri İlişkileri Yönetici Geliştirme” programlarını, İzmir’de ise “Endüstri İlişkileri Uzmanlık” programını gerçekleştirdi. MESS tarafından duyurulmasından sonra üye işletmelerin yoğun ilgi gösterdiği “Endüstri İlişkileri Uzmanlık Programı”, İstanbul’da 9 Nisan tarihinde 31 kayıtlı katılımcı ile başladı. 4 hafta süren program, 30 Nisan tarihinde yapılan sınav ile son buldu. Sınav öncesi yapılan panel oturumunda Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş. İnsan Kaynakları Eski Genel Müdür Yardımcısı ve Türkiye Cam, Çimento ve Toprak Sanayi İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Eski Başkanı Ali Nafiz Konuk, Koç Holding A.Ş Endüstri İlişkileri Eski Koordinatörü Emre Görgün ve Tat Gıda Sanayii A.Ş. İK Eski Müdürü Saim Aşçı katılımcılarla endüstri ilişkileri alanındaki deneyimlerini paylaştı. 19 Nisan tarihinde İstanbul’da başlayan Endüstri İlişkileri Yönetici Geliştirme programı ise 28 katılımcısı ile 17 Mayıs tarihine kadar sürdü. 27 Nisan tarihinde Bursa ve İzmir’de eş zamanlı olarak başlayan Endüstri İlişkileri Uzmanlık Programları 18 Mayıs tarihinde gerçekleştirilen sınav ile son buldu. Bursa’da açılan ve 37 yönetici ve yönetici adayının kayıt yaptırdığı “Endüstri İlişkileri Yönetici Geliştirme” programı ise 26 Nisan tarihinde başladı ve 24 Mayıs tarihinde son buldu. Sertifika töreni düzenlendi MESS tarafından organize edilen, MEV tarafından gerçekleştirilen Endüstri İlişkileri Uzmanlık ve Yönetici Geliştirme Programları'nı tamamlayan katılımcılara 24 ve 31 Mayıs tarihlerinde MESS Genel Sekreteri Av. Hakan Yıldırımoğlu tarafından sertifikaları takdim edildi. PROGRAMLAR, MESS VE MEV İŞBİRLİĞİNDE YAPILDI MESS, “Endüstri İlişkileri Uzmanlık Programı” ve “Endüstri İlişkileri Yönetici Geliştirme Programı” ile kurumsal uzmanlığı olan endüstri ilişkileri alanındaki öncü olma misyonunu sürdürüyor. MESS üyesi işletmelerin İK ve endüstri ilişkileri uzman ve yöneticilerinin, daha donanımlı ve değişken bir süreçten geçen endüstri ilişkilerinin dinamiğine hakim hale getirilmesini amaçlayan programların hedef kitlesini, MESS üyesi işletmelerdeki insan kaynakları yöneticisi ve uzmanları ile bu alanda uzmanlaşmak isteyen çalışanlar oluşturuyor. Programlar, hedef kitlede yer alan profesyonellerin toplu ve bireysel iş hukuku, sosyal sigortalar, iş sağlığı ve güvenliği, çatışma yönetimi, iletişim, müzakere teknikleri gibi endüstri ilişkileri temel konularında konularda daha donanımlı hale getirmeyi ve uzmanlaştırmayı amaçlıyor. MESS ve MEV yöneticileri ile alanında önde gelen akademisyen ve eğitmenlerin ortak çalışması sonucu hazırlanan eğitim programları, uzman düzeyindeki katılımcılara endüstri ilişkilerinin temel unsurlarını tanıtmayı, yönetici adaylarına ise ileri düzey uzmanlık bilgisi sunmayı hedefliyor. İçeriklerde hukuk ve mevzuata yönelik bilgilerin yanı sıra uygulamaya yönelik bilgiler yer alıyor. Eğitimciler konunun uzmanı akademisyenler ile saha deneyimi olan profesyonellerden oluşuyor. Dersler sınıf anlatımının yanı sıra örnek olay incelemesi, pratik çalışma ve panellerden oluşuyor. 5 mess’ten haberler türkiye’deki 12.6 milyon işçinin 1.5 milyonu sendikalı mess endüstri ilişkileri komisyonu, 29 mart’ta toplandı. toplantıda, türkiye’deki 12.6 milyon işçinin 15 milyonunun, metal sektöründeki yaklaşık 1.5 milyon işçinin 250 bin 422’sinin sendikalı olduğu, toplam 13 sendikanın bulunduğu belirtildi. MESS Endüstri İlişkileri Komisyonu Toplantısı, 29 Mart 2016 tarihinde MESS Merkez Bürosu’nda yapıldı. Toplantının birinci bölümünde, çalışma hayatındaki ve üye işyerlerindeki gelişmeler değerlendirilirken, ikinci bölümünde ise çalışma 6 yaşamını ilgilendiren güncel yasama çalışmaları hakkında Prof. Dr. Tankut Centel tarafından bir sunum gerçekleştirildi. Gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden önce MESS faaliyetleri (eğitim, mesleki yeterlilik, çevre desteği, mesleki eğitim bursu, kurumsal iletişim faaliyetleri, MİDS revizyonu) hakkında kısa bir izahat verildi. Eğitim faaliyetleri kapsamında üyelerin 1.487 beyaz yakalı personeline ulaşıldığı, üyelerimizden gelen talepler doğrultusunda “Endüstri İlişkileri Uzmanlık Programı” ve “Endüstri İlişkileri Yönetici Geliştirme Programı” olmak üzere Nisan ve Mayıs aylarında İstanbul ile Bursa’da iki ayrı eğitim programı düzenleneceği, Endüstri İlişkileri Uzmanlık Programı'nın hedef kitlesinin, işletmelerdeki insan kaynakları çalışanları ve uzmanları ile bu alanda mess’ten haberler uzmanlaşmak isteyen işletme personeli, Endüstri İlişkileri Yönetici Geliştirme Programı’nın hedef kitlesinin ise insan kaynakları ve/veya endüstri ilişkileri yöneticileri ile yönetici adayı kıdemli uzmanlar olduğu belirtildi. Çalışma yaşamındaki gelişmelerle ilgili olarak; “İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2016 Ocak Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ”e göre 30 Ocak 2016 tarihi itibarıyla; Türkiye genelinde toplam işçi sayısının, 12.663.783, sendikalı işçi sayısının 1.514.053 ve sendikalılaşma oranının ise yüzde11,96 olduğu, aynı dönemde işkolumuzdaki toplam işçi sayısının 1.485.906, sendikalı işçi sayısının 250.422 ve sendikalılaşma oranının ise yüzde 16,85 olarak gerçekleştiği ve işkolumuzda kurulu 13 sendikanın olduğu belirtildi. Toplantının 1. bölümünün sonunda ise, esneklik (geçici iş ilişkisi ve uzaktan çalışma), yıllık ücretli iznin bölünmesi (İşçilerin yıllık ücretli izinlerinin bir bölümü altı günden az olmamak üzere beşe bölünebilmesine ilişkin Tasarı) ile kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemeler hakkında açıklama yapıldı. Toplantının ikinci bölümünde ise Prof. Dr. Tankut Centel, çalışma yaşamını ilgilendiren güncel yasama çalışmaları hakkında bir sunum gerçekleştirdi. 10 Şubat 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6663 sayılı Kanun’la, 4857 sayılı İş Kanunu’nda değişiklikler yapıldığı, buna göre; Kanun’un 74. maddesinde öngörülen izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ay başına kadar bu maddeye göre ebeveynlerden birinin kısmi süreli çalışma talebinde bulunabileceği, bu talebin işveren tarafından karşılanacağı ve geçerli fesih nedeni sayılmayacağı, kısmi süreli çalışmaya başlayan işçinin, aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya dönebileceği, kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam zamanlı çalışmaya başlaması durumunda yerine işe alınan işçinin iş sözleşmesinin kendiliğinden sona ereceği, “kendiliğinden sona erme” kavramının Türk hukukuna yabancı olduğu, ayrıca kısmi süreli çalışma ile tam süreli çalışmanın hukuki sonuçlarının da farklı olduğu, ancak Kanun’da buna ilişkin herhangi bir düzenleme olmadığından uygulamada sorun yaratacak nitelikte görüldüğü, eşlerden her ikisinin de Prof. Dr. Tankut Centel çalışması halinde bu haktan faydalanılabileceği, ayrıca üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenlerin de çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan faydalanabileceği, bu kapsamda hangi sektör veya işlerde kısmi çalışma yapılabileceği ile uygulamaya ilişkin usul ve esasların ÇSGB tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği, ne var ki söz konusu yönetmeliğin henüz yayımlanmadığı aktarıldı. Öte yandan, çalışma yaşamının son dönemde en çok tartışılan konularından biri olan ve geçici iş ilişkisi ile uzaktan çalışmaya ilişkin düzenlemeler getiren “İş Kanunu İle Türkiye İş Kurumu Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” hakkında bilgi verildi. Toplantının devamında, Komisyon üyeleri söz alarak, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde işyerlerindeki mevcut durum ile ilgili görüşlerini paylaşıp, genel değerlendirmelerde bulundular. 7 mess’ten haberler iş sağlığı ve güvenliğine katkı mess’e ödül getirdi mess, 8. uluslararası iş sağlığı ve güvenliği konferansı’nda ortak eğitim projesi’yle ödül aldı. konferansta mess üyesi işyerlerinden 15 kişi bildiri sundu. Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS), 2000 yılından bu yana yürüttüğü Ortak Eğitim Projesi’nin iş sağlığı ve güvenliği kültürünün gelişimine yaptığı katkıdan dolayı 8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’nda ödül aldı. Konferansın 11 Mayıs 2016’da yapılan kapanış oturumunda düzenlenen törende ödülü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Erdem, MESS Genel Sekreteri Hakan Yıldırımoğlu’na verdi. Ortak Eğitim Projesi kapsamında 16 yılda MESS üye işyerlerinde istihdam edilen Türk Metal Sendikası üyesi 96 bin 368 çalışana eğitim desteği sunuldu. Her yıl yaklaşık 6 bin kişiye iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı çerçevesinde geliştirilen eğitimlerin verildiği Ortak Eğitim Projesi, çalışanlara kapsamlı gelişim desteği sunuyor. Proje kapsamında iş sağlığı ve güvenliğinin yanı sıra stres yönetimi ve empatik iletişim, endüstriyel ilişkiler ile küreselleşme ve Türkiye ekonomisine bakış eğitimleri veriliyor. Proje, 2009 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tavsiye ettiği en iyi uygulama seçilmişti. 8-11 Mayıs 2016 tarihleri arasında düzenlenen 8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’na MESS üyesi işyerlerinden 15 kişi bildiri sundu. Üyelerde görev yapan 122 iş sağlığı ve güvenliği profesyoneli konferansı MESS’in desteğiyle takip etti. altın eldiven ve altın öneri yarışması’na başvurular tamamlandı ilki geçen sene gerçekleştirilen “mess altın eldiven isg yarışması” ile “mess altın öneri-mavi yakalı çalışan isg yarışması"nın ikincisi düzenleniyor. İş sağlığı ve güvenliği alanında farkındalığı artırmak, bu alanda sürdürülen çabaları desteklemek ve teşvik etmek, iş güvenliği bilincinin gelişimine katkı sağlayacak çalışmaların ilgili tüm kesimlere ulaştırılmasını sağlamak amacıyla ilki 2015 yılında gerçekleştirilen MESS Altın Eldiven ve MESS Altın Öneri İSG Yarışmaları, gelenek haline getirilerek her yıl düzenlenecek. “MESS Altın Eldiven İSG Yarışması” ve “MESS Altın Öneri- 8 Mavi Yakalı Çalışan İSG Yarışması”nın ilki geçen sene düzenlenmiş ve yarışmalarda dereceye girenlere Kasım ayında ödülleri verilmişti. Bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek olan “MESS Altın Eldiven İSG Yarışması”nda amaca uygun, sahada tatbik edilmiş, somut hedeflere ulaşmış ve işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin gelişimine katkı sağlamış iyi uygulamalar; “MESS Altın Öneri-Mavi Yakalı Çalışan İSG Yarışması”nda mavi yakalı çalışanlarca yapılmış İSG önerileri ödüllendiriliyor. mess’ten haberler metal sektöründeki iş teftişleriyle ilgili seminere üyelerimiz yoğun ilgi gösterdi mess, çalışma hayatının temel unsurlarından biri olan denetim konusunun ele alındığı iş teftiş uygulamaları seminerini, 25 mayıs tarihinde gerçekleştirdi. seminerde, metal sektörü teftişlerinde en sık karşılaşılan mevzuat ihlalleri ele alındı. Çalışma hayatının temel unsurlarından olan denetim konusunu ele alan MESS, 25 Mayıs tarihinde “İş Teftiş Uygulamaları Semineri” düzenledi. Seminerin açılış konuşmalarını MESS Genel Sekreteri Av. Hakan Yıldırımoğlu ve ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığı İş Baş Müfettişi Osman Nejat Güneri yaptı. Yıldırımoğlu konuşmasında denetim mekanizmasının etkin işlemesinin, iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal diyalogun gelişimini sağladığını; risk esaslı, sonuç odaklı ve diyalog temelli önleyici teftiş yaklaşımının hayata geçirilmesinin önemli olduğunu vurguladı. İşin yürütümü ile iş sağlığı ve güvenliği teftişleri hakkında bilgilendirme yapılması, uygulamada yaşanan sorunların ele alınarak karşılıklı görüş alışverişinde bulunulması amacıyla düzenlenen seminerde, işin yürütümü ile iş sağlığı ve güvenliği teftişleri hakkında İş Baş Müfettişleri Suat Hayri Akpınar ve Hasan Kutluhan Kendir tarafından sunumlar gerçekleştirildi. Sunumlarda; İş Teftiş Kurulu’nun idari yapısı, görevleri, iş teftişinin içeriği, teftiş türleri, teftiş sistemine getirilen yenilikler, programlı teftişler, inceleme teftişleri, işin yürütümü ve iş sağlığı ve güvenliği yönünden yapılan teftişler hakkında bilgi verildi ve katılımcıların soruları cevaplandırıldı. önlemlerle ilgili olduğu belirtildi. Ayrıca, metal sektöründe faaliyet gösteren işyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği yönünden programlı teftişlerinin Ankara ve İstanbul Grup Başkanlıklarınca yürütüleceği belirtilen seminerde, teftiş konularının ise; iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, çalışan temsilcisi, iş sağlığı ve güvenliği kurulu, risk değerlendirmesi, yangın ve patlamalara karşı güvenlik, iş ekipmanlarında güvenlik olduğu vurgulandı. İSG TEFTİŞ KONULARI ANLATILDI Yoğun ilgi gören seminerde, metal sektörü teftişlerinde en sık karşılaşılan mevzuat ihlallerinin; makine koruyucuları, periyodik kontroller, elektriğe doğrudan veya dolaylı temasa karşı güvenlik, malzeme düşmesi, patlamadan korunma, acil durumlar ve meslek hastalıklarına karşı alınan 9 çalışma hayatı türkiye’deki suriyelileri iş hayatına kazandırma çalışmaları sürüyor 2013-2015 yılları arasında türkiye’ye sığınan suriyeli mülteci sayısında ciddi bir artış gözleniyor. türkiye’de geçici koruma yönetmeliği kapsamında 2.7 milyondan fazla suriyeli mülteci bulunuyor ve bunların yüzde 10’u geçici barınma merkezlerinde, yüzde 90’ı şehir merkezlerinde yaşıyor. mültecilerin iş hayatına girmesi için yapılan çalışmalar devam ediyor. Suriye krizi beşinci yılını doldururken, bunu izleyen mülteci krizi son dönemlerin en büyük, uzun süreli ve karmaşık insani sorunu olarak ortaya çıktı. Suriyeli mülteci krizinin etkileri ekonomik ve toplumsal alanlara giderek daha fazla yayılıyor. Sonuçta ekonomik faaliyetler aksıyor, gelir kaybı yaşanıyor, Suriye 10 krizi başlamadan önce de sosyo-ekonomik güçlükler yaşayan ev sahibi ülkelerde kaliteli kamu hizmetlerine erişim olanakları git gide daralıyor. Suriyeli mülteci akınının giderek artmasıyla, Türkiye hükümeti açık kapı politikasını benimseyerek savaştan kaçarak yurtlarını terk eden 100 binlerce Suriyeliye kapılarını açtı. Savaşla beraber hız kazanan mülteci akınının başladığı 2011 yılından bugüne Türkiye’ye giriş yapan Suriyeli mülteci sayısındaki artışı grafikte de görmek mümkün. 2013-2015 yılları arasında Türkiye’ye sığınan Suriyeli mülteci sayısında ciddi bir artış gözleniyor. Türkiye’de Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında 2.7 milyondan fazla Suriyeli mülteci bulunuyor ve bunların yüzde 10’u geçici barınma merkezlerinde, yüzde 90’ı şehir merkezlerinde yaşıyor. Grafikte de görüleceği üzere; geçici koruma kapsamında bulunan Suriyelilerin yoğun ILO Türkiye Direktörü NUMAN ÖZCAN çalışma hayatı olarak yaşadığı iller; sırasıyla Şanlıurfa, İstanbul, Hatay ve Gaziantep olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Suriyeliler Kilis nüfusunun yüzde 50’den fazlasını, Şanlıurfa nüfusunun yüzde 25’ini ve Gaziantep nüfusunun yüzde 22,5’ini oluşturuyor. Bu kentler, özellikle belediye, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler açısından ilgili altyapıların yetersiz kalması nedeniyle taşıma kapasitelerini aşmış durumda. Sosyal hizmetlere erişim, ev sahibi halk ve Suriyeliler açısından giderek güçleşiyor. ILO Türkiye Ofisi tarafından Şanlıurfa’da Suriyelilerin istihdamına yönelik işveren ve işçilerin yaklaşımını analiz edebilmek için Harran Üniversitesi ve Karacadağ Kalkınma Ajansı ortaklığında gerçekleştirilen ve sonuçları 2016 yılı başlarında kamuoyuyla paylaşılan çalışma bulgularına bakıldığında: l Kapsanan işyerlerinin yüzde 27’si Suriyeli çalıştırıyor. Bu da söz konusu işyerlerinin toplam istihdamı içinde yüzde 3,2’lik bir paya karşılık geliyor. Çalışan Suriyelilerin yüzde 77’si erkek, yüzde 23’ü kadın. l Suriyelilerin yarıdan fazlası imalat sektöründe çalışıyor. Bunu, hizmetler yüzde 33 ile ve tarım yüzde 10 ile izliyor. l Suriyelilerin üçte biri yani yüzde 33'ü asgari ücretin altında çalışıyor. l İşverenlerin yüzde 60’ı ihtiyaç olduğunda Suriyeli çalıştırabileceğini, yüzde 64’ü de devlet desteği sağlanması halinde Suriyeli istihdam edebileceğini belirtiyor. Hiçbir şekilde Suriyeli çalıştırmayacağını söyleyenlerin oranı ise yüzde 32. l İşverenlerin yüzde 41’i Suriyeliler için çalışma izni verilmesi gerektiğini düşünürken aynı oranda işveren de devletin Suriyelilerin istihdamını desteklemesi gerektiği görüşünde. l Suriyeli çalıştırma konusunda işverenler çoğunlukla olumlu görüş bildirmekle birlikte bunun önündeki en büyük engelin yüzde 50 oranında dil, yüzde 32 oranında sosyal uyum, yüzde 24 oranında çalışma izni olduğu belirtiliyor. SURİYELİLERİN İŞGÜCÜ PİYASASINA GİRMESİ İÇİN ADIM ATILDI 15 Ocak 2016 tarihi itibarıyla “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe girdi ve böylece geçici koruma altındaki Suriyelilerin işgüçü piyasasında kayıtlı istihdamına yönelik önemli bir adım atıldı. Yönetmeliğe göre; l Geçici koruma sağlanan yabancılar, çalışma izni olmaksızın Türkiye’de çalışamaz veya çalıştırılamaz. l Geçici koruma sağlanan yabancılar, geçici koruma kayıt tarihinden altı ay sonra çalışma izni almak için Bakanlığa başvuruda bulunabilir. l Çalışma iznine başvurulan işyerinde çalışan geçici koruma sağlanan yabancı sayısı, işyerinde çalışan Kaynak: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 21.04.2016 itibarıyla. işbaşı eğitimi görecekler ile bu kişilerin eğitim süresinin sonunda aynı işyerinde çalıştırılması için Bakanlığa başvuruda bulunulabilir. Çalışma izinlerinin yürürlüğe girmesiyle beraber ILO Türkiye Ofisi de, Şanlıurfa, Gaziantep ve Kilis illeri özelinde yürüttüğü çalışmalar kapsamında Suriyelilerin ve yerel halkın insana yakışır iş fırsatlarına erişimlerini artırmaya yönelik faaliyetlerini hızlandırdı. Türk vatandaşı sayısının yüzde onunu geçemez. Ancak mevsimlik tarım veya hayvancılık işlerinde çalışacak geçici koruma sağlanan yabancılar, çalışma izni muafiyeti kapsamında. l Geçici koruma sağlanan yabancılara asgari ücretin altında ücret ödenemez. l Türkiye İş Kurumu tarafından aktif işgücü hizmetleri kapsamında düzenlenen kurs ve programlar kapsamında bir işyerinde mesleki eğitim ve Kaynak: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 21.04.2016 itibarıyla. 11 çalışma hayatı ILO Türkiye Ofisi, 28-29 Temmuz 2015 tarihlerinde İstanbul’da bir bölgesel konferans düzenledi. ILO’NUN SURİYELİ MÜLTECİ KRİZİNE YÖNELİK STRATEJİSİ Mültecilerin geldiği ülkeler, durumla baş edebilme ve ev sahibi toplulukları destekleme açısından önemli sorunlarla karşı karşıya. İnsani ihtiyaçların karşılanması, bu çabaların ön planında yer alırken son dönemde insanların geçimlerinin sağlanması giderek daha fazla önem kazanıyor. Bu çerçevede, ILO, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yürütülen Bölgesel Mülteci ve Direnç Planı (3RP) kapsamındaki “geçim sağlama” bileşeninde önemli bir rol oynuyor. ILO Türkiye Ofisi, BM tarafından yürütülen bu Plana özellikle geçim kaynakları çerçevesinde katkı sunuyor, çocuk işçiliği ile mücadele, 12 kadınların güçlendirilmesi vb. başlıkları da içeren çalışmalar sürdürüyor. Bu çerçevede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, işveren ve işçi kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler ile işbirliği içinde bir dizi çalışma yürütüyor. ILO’nun Türkiye’deki Suriyelilere yönelik çalışma stratejisi şu bileşenleri kapsıyor: »Ulusal politika geliştirme çabalarının üç taraflı (hükümet, işveren ve işçi kuruluşları) mutabakat zemininde gerçekleştirilmesi için kolaylaştırıcılık yapılması, »Bilgi temelini geliştirmek üzere yerel ve ulusal ölçekte değerlendirmeler, araştırmalar ve etki analizlerinin gerçekleştirilmesi, »İşgücü piyasasındaki sorunların aşılmasına yönelik ulusal ve yerel düzeyde kurumsal ve teknik kapasitenin güçlendirilmesinin desteklenmesi, »Suriyelilerin ve yerel halkın istihdam edilebilirliklerinin artırılmasını teminen ulusal paydaşlarla işbirliği içinde beceri geliştirme, mesleki eğitim ve yerel ekonomik kalkınma çalışmaları gerçekleştirilmesi, kayıt dışı çalışma ve çocuk işçiliği ile mücadelenin desteklenmesi, »Yasal düzenlemeler, işgücü piyasasındaki sorunlar ve fırsatlara ilişkin hedef illerdeki Suriyelilerde ve yerel halkta farkındalık yaratılması. ILO STRATEJİSİ KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN FAALİYETLER Ulusal politika geliştirme çabalarının üç taraflı (hükümet, işveren ve işçi kuruluşları) mutabakat zemininde gerçekleştirilmesi çalışma hayatı için kolaylaştırıcılık yapmak l ILO koordinasyonu ile Suriyeli mülteci krizinin işgücü piyasaları üzerindeki etkilerine yanıt verecek sürdürülebilir politika ve programların geliştirilmesi üzerine ülke tecrübelerinin paylaşılması amacıyla ILO Türkiye Ofisi, 28-29 Temmuz 2015 tarihinde İstanbul’da Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır’dan üst düzey temsilcilerin bir araya geldiği bir Bölgesel Konferans düzenledi. Toplantıya katılan temsilciler; Suriyeli mülteci krizinden kaynaklanan işgücü piyasası sorunlarının üstesinden gelinmesi için ev sahibi ülkelerde ekonomik üretimi ve üretkenliği destekleyecek politika ve programlar geliştirme konusunda deneyim ve bilgi alışverişinde bulundular. l 16 Kasım 2015’te Gaziantep’te merkezi ve yerel düzeydeki paydaşların da katılımıyla proje faaliyetlerini tanıtmak, Suriyelilerin işgücü piyasasına etkilerini tartışmak ve Suriyelilere hizmet vermede karşılaşılan sorunların ve deneyimlerin paylaşılması için bir paydaş toplantısı düzenlendi. Toplantıda, Suriyelilerin yerel ekonomiye sağladıkları katkılar değerlendirildi, risk ve fırsatların beraber ele alınmasının gerekliliğine dikkat çekildi. l 17 Aralık 2015’te Ankara’da “Suriyelilerin Türkiye’de İşgücü Piyasası Üzerindeki Etkileri ve İstihdam Edilebilirlikleri” toplantısı düzenlendi. Toplantı, kamu kurum ve kuruluşlarının, işçi ve işveren kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve üniversite temsilcilerinin geniş katılımıyla gerçekleşti. Toplantıda, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis ve Ankara’da yürütülen dört saha araştırmasına yönelik bulgular katılımcılarla paylaşıldı. Hali hazırda Şanlıurfa, Kilis ve Gaziantep illerinde İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları’na teknik uzman düzeyinde katılım sağlayarak, iller düzeyinde proje yönlendirme komiteleri kurarak ve düzenli bilgilendirme toplantıları düzenleyerek geniş katılımlı yerel platformlarda işgücü piyasasına ilişkin değerlendirmeler ve mevzuata ilişkin gelişme ve yerel düzeyde Suriyelilere yönelik hizmet sunmakta olan kurum ve kuruluşların hizmet sunumunda yaşadıkları sorunların azaltılmasına ve hizmet kalitelerinin artırılmasına katkıda bulunmak üzere kurumsal kapasite ve eğitim ihtiyaç analizi çalışmaları yürütüldü. Gaziantep, Nizip ilçesi ve Şanlıurfa ili özelinde, mesleki, teknik ve beceri eğitimi için öncelikler ve yerel düzeyde işgücü piyasası arz ve talep değerlendirmesi yapılarak mesleki eğitim modeli geliştirildi. Ayrıca, Ankara’nın Çankaya, Altındağ ve Yenimahalle ilçelerinde sokakta çalışan Suriyeli çocuklara yönelik Ankara Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ortaklığında uygulamaların tartışılması kolaylaştırılıyor. Bilgi temelini geliştirmek üzere yerel ve ulusal ölçeklerde değerlendirmeler, araştırmalar ve etki analizleri gerçekleştirmek Bu bileşen kapsamında bilgi temelini geliştirmek üzere yerel ve ulusal ölçekte araştırmalar ve etki analizleri gerçekleştirildi. Bu kapsamda, Harran Üniversitesi ve Karacadağ Kalkınma Ajansı ile birlikte işgücü piyasasının talep yönüne odaklanan “Şanlıurfa’da Suriyelilerin İstihdamına Yönelik İşverenlerin Görüşü” adlı araştırma gerçekleştirildi. Bununla birlikte, Ankara, Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis illerinde merkezi ve 17 Aralık 2015’te Ankara’da “Suriyelilerin Türkiye’de İşgücü Piyasası Üzerindeki Etkileri ve İstihdam Edilebilirlikleri” toplantısı düzenlendi. 13 çalışma hayatı Şanlıurfa, Gaziantep ve Kilis’te yürütülen mesleki eğitim ve Türkçe dil kurslarına toplam 250 kişi katıldı. Hacettepe Üniversitesi Çocuk Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile birlikte bir saha çalışması yürütüldü. İşgücü piyasasındaki sorunların aşılmasına yönelik ulusal ve yerel düzeyde kurumsal ve teknik kapasitenin güçlendirilmesini desteklemek Merkezi ve yerel düzeyde Suriyelilere yönelik hizmet sunan kurum ve kuruluşların hizmet sunumunda yaşadıkları sorunların azaltılmasına ve hizmet kalitelerinin arttırılmasına katkıda bulunmak üzere Ankara, Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis illerinde kurumsal kapasite ve eğitim ihtiyaç analizi çalışmaları yürütüldü. 14 Suriyelilere hizmet sağlayan kurum ve kuruluşların çalışmalarını etkin, verimli ve sürdürülebilir bir şekilde yürütmeleri için gereken destekler ayrıntılı şekilde analiz edildi, kurumsal kapasite geliştirmeye yönelik çeşitli eğitim faaliyetleri planlandı. İhtiyaç analizi çalışmalarını takiben, öncelikle Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri ve Halk Eğitim Merkezleri personelinin, daha sonra ilgili diğer kuruluşların Suriyelilere hizmet sunmada ve çalışma izni düzenlemesinin uygulanmasında eğitimler, rehberler ve tanıtım, savunu materyalleri vasıtasıyla desteklenmesi planlandı. Suriyelilerin ve yerel halkın istihdam edilebilirliklerinin artırılmasını teminen ulusal paydaşlarla işbirliği içinde beceri geliştirme, mesleki eğitim ve yerel ekonomik kalkınma çalışmaları gerçekleştirmek ILO Türkiye Ofisi tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Yunus Emre Enstitüsü, işveren ve işçi kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle işbirliği içinde yürütülen geçici koruma altındaki Suriyelilerin ve yerel halkın insana yakışır ve üretken işler bulma fırsatlarının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında Şanlıurfa, Gaziantep ve Kilis’te yürütülen mesleki eğitim ve Türkçe dil kurslarına toplam 250 kişi katılıyor. l Harran Kaymakamlığı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Şanlıurfa Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği ortaklığında toplam beş merkezde yürütülen kurslar şöyle: Türkçe dil kursu, Kaynakçılık kursu, CNC Programlama kursu, Hasta Kabul İşlemleri kursu ve Kuaförlük kursu. l Harran ilçe merkezinde Harran Kaymakamlığı ile geliştirilen işbirliği çerçevesinde kurulan kaynakçılık atölyesinde Suriyelilere yönelik Kaynakçılık kursu 26 kişilik ilk grup için tamamlandı ve ikinci grup eğitimler 20 kursiyerle başladı. Yunus Emre Enstitüsü ile gerçekleştirilen işbirliği neticesinde, Harran ilçe merkezinde kadınlara yönelik 30 kişilik ve Harran Geçici Barınma Merkezi’nde ise erkeklere yönelik 40 kişilik Türkçe dil kursları devam ediyor. l Şanlıurfa Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği ile yapılan protokol çerçevesinde, Şanlıurfa Evren Sanayi Sitesi’ndeki İşletmelerüstü Eğitim Merkezi’nde Şanlıurfalılara yönelik 20 kişilik CNC Programlama kursu tamamlandı. Suriyelilere yönelik Kaynakçılık kursu 20 kişinin katılımıyla başladı. Aynı zamanda nisan ve mayıs aylarında Şanlıurfalılara ve çalışma hayatı Suriyelilere yönelik Plastik Boru Tesisatı, Gazaltı Kaynağı, Otomotiv Lastik Onarımı ve CNC Programlama eğitimleri verilmesi planlanıyor. l GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile yapılan protokol kapsamında da Şanlıurfa Ahmet Yesevi ve Parmaksız Çok Amaçlı Toplum Merkezleri’nde (ÇATOM) Suriyeli kadınlara yönelik 56 kişilik Türkçe dil kursu düzenleniyor. Her iki ÇATOM’da toplamda 100 kadına ulaşılması hedefleniyor. l Benzer şekilde Gaziantep Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği ile yapılan protokol çerçevesinde ise; Küsget Sanayi Sitesi’nde yerel halka yönelik 20 kişilik kaynakçılık kursu başlatıldı. Nizip Geçici Barınma Merkezi’nde konaklayan Suriyelilerin de bu eğitim merkezindeki faaliyetlerden yararlanması için gerekli hazırlıklar sürdürülüyor. l Başlatılan ve planlanan tüm eğitimlerde MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün modüler programları baz alınarak eğitimler Türkçe veriliyor ve çevirmenler aracılığıyla kursiyerlerle iletişim kuruluyor. Böylelikle her kursiyer eğitim bitiminde MEB onaylı sertifika sahibi olacak, gelişen Türkçe bilgisiyle de kayıtlı istihdam şansını artırmış olacak. l 14 Nisan 2016 tarihinde Şanlıurfa’da Harran Kaymakamlığı ve Şanlıurfa Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği ortaklığında yürütülen mesleki eğitimler kapsamında bir sertifika töreni düzenlendi. Kaynakçılık ve CNC Programlama kurslarını başarıyla tamamlayan 46 katılımcıya sertifikaları takdim edildi. l Mesleki ve teknik eğitimlerin yanı sıra, Suriyeli çocukların eğitimlerinin desteklenmesi yoluyla çocuk işçiliğiyle mücadele kapsamında, Ekim 2015-Ocak 2016 döneminde İstanbul Sultangazi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile ortaklaşa 6-15 yaş arası 323 Suriyeli çocuğun (92’si çalışmakta olan ve/veya çalışma riski altında olan) eğitimleri için finansal ve teknik destek verildi. Ayrıca Ankara Valiliği ve Ankara Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ile ortaklaşa sokakta çalışan çocuklar sorunu ile mücadele il eylem planı çalışmaları Ulusal düzeyde Suriyeliler ve yerel halka yönelik yürütülen çalışmalar, mevzuat gelişmeleri ve uygulamalarına ilişkin çıktı ve deneyimler uluslararası platformdaki tanıtım, savunu ve kaynak geliştirme çalışmaları ile destekleniyor. ILO’nun öncelikli hedefi, kadınlara ve erkeklere, özgürlük, eşitlik, güvenlik ve saygınlık koşullarında insana yakışır ve üretken işler bulma fırsatlarının sağlanmasıdır. Bu çerçevede ILO Türkiye Ofisi tarafından ulusal kurum ve kuruluşlar ve işçi, işveren örgütleriyle işbirliği içinde üçlü mutabakat gözetilerek yürütülen bu çalışmalar Suriyeli mülteciler ve yerel halk için insana yakışır işler sağlanması çabalarında önemli katkılar sunuyor. Suriyeli çocukları da dikkate alarak katılımcı bir süreçle yürütüldü, taslak eylem planı hazırlandı. Eylem planının Türkiye geneli illerine yaygınlaştırılması öngörülüyor. Yasal düzenlemeler, işgücü piyasasındaki sorunlar ve fırsatlara ilişkin hedef illerdeki Suriyelilerde ve yerel halkta farkındalık yaratmak Suriyelileri ve yerel halkı yasal düzenlemeler ve kamu istihdam hizmetleri hakkında bilgilendirmeye yönelik bir iletişim stratejisi hazırlandı. Strateji kapsamında geliştirilecek iletişim araçları vasıtasıyla hedef grubun çalışma şartları, haklar ve sorumluluklar konusunda bilgilendirilmesi planlanıyor. Kaynakçılık ve CNC Programlama kurslarını başarıyla tamamlayan 46 katılımcıya sertifikaları takdim edildi. 15 kapak 16 kapak olağan 45. genel kurul yapıldı mess’te yeni dönem başladı türkiye metal sanayicileri sendikası’nın (mess) 16-17 nisan tarihlerinde yapılan olağan 45. genel kurulu’nda belirlenen yeni yönetim kurulu, çalışmalarına başladı. ilk toplantıda gerçekleştirilen görev dağılımında, yönetim kurulu başkanlığı görevini kudret önen üstlendi. önen, yaptığı açıklamada, “ülkemiz ve sektörümüzün küresel rekabet yarışında ön sıralarda yer alması için üzerimize düşen her görevi yerine getireceğiz” dedi. 17 kapak 166 bin çalışana istihdam sağlayan 198 üyesiyle 57 yıldır faaliyetlerini sürdüren Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’nın (MESS) iki gün süren seçimli Olağan 45. Genel Kurulu 16 Nisan tarihinde düzenlendi. İşveren ve işçi sendikalarıyla kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin de katıldığı genel kurulun ilk gününde MESS üyeliğinde 50, 35 ve 25 yılını dolduran toplam 23 üye şirkete hatıra plaketleri takdim edildi. Ayrıca, 25 yıldır MESS’te çalışan Av. Erten Cılga ile Av. Mesut Ulusoy’a ve 10 yıldır MESS’te çalışan Altan Çetinkal, Av. Vahap Ünlü, Av. Selçuk Kocabıyık, Av. Nağme Nibal Hozar, Ekrem Gögen, Raziye Karataş ve Murat 25 yıl hatıra plaketi alan MESS üyeleri 18 Orhan’a da plaket verildi. MESS Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları Seçimleri ise 17 Nisan tarihinde yapıldı. Seçimler sonucunda MESS’in dokuz üyeli Yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu: “Kudret Önen, Hasan Özcan Aydilek, Oğuz Nuri Özgen, Özgür Burak Akkol, Erkan M. Kafadar, Celal Kaya, Bora Koçak, Erol Bakan ve Ayhan Özel.” Öte yandan MESS Denetleme Kurulu Üyeleri Fatih Kemal Ebiçlioğlu, Adnan Öztürk ve Nurer Yüksel olurken, Disiplin Kurulu’nda Mehmet Tahir Demirpençe, İbrahim Orhan, Ahmet Bayraktar, Nejat Çankaya ve Bülent Demircioğlu yer aldı. MESS Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları üç yıllık görev süresi için seçildi. 35 yıl hatıra plaketi alan MESS üyeleri YENI GÖREVIYLE ILGILI BIR AÇIKLAMA YAPAN KUDRET ÖNEN, “ÜYELERIMIZE GENEL KURUL’DA KULLANDIKLARI OYLAR YOLUYLA, ŞAHSIMA VE YÖNETIM KURULU’NDA GÖREV ALAN DIĞER ARKADAŞLARIMA GÖSTERDIKLERI GÜVENDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERIM” DIYE KONUŞTU. kapak Kudret Önen, Yönetim Kurulu’nun gerçekleştirdiği ilk toplantıda yapılan görev dağılımı sonucunda Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi. Hasan Özcan Aydilek ve Oğuz Nuri Özgen ise Başkan Vekili oldu. “SANAYİNİN İTİCİ GÜCÜYÜZ” Yeni göreviyle ilgili bir değerlendirmede bulunan Kudret Önen, “Üyelerimize Genel Kurul’da kullandıkları oylar yoluyla şahsıma ve Yönetim Kurulu’nda görev alan diğer arkadaşlarıma gösterdikleri güvenden dolayı teşekkür ederim” dedi. MESS’in metal işkolunda çalışma barışının sürmesi için 57 yıldır faaliyet gösterdiğini hatırlatan Önen, “Türk sanayisinin itici gücünü MESS üyelerinin oluşturduğu gerçeğinden hareket ederek, ülkemiz ve sektörümüzün küresel rekabet yarışında ön sıralarda yer alması için üstümüze düşen her görevi yerine getireceğiz” diye konuştu. Bir önceki dönemde de MESS Yönetim Kurulu’nda görev alan Önen, şunları söyledi: “Sektörümüz geride bıraktığımız dönemde yasa dışı eylemlere sahne oldu. Üyelerimizin verdiği destekle o zor günleri geride bıraktık. Yeni dönemde muhatabımız işçi sendikalarıyla sosyal diyalog ilkeleri çerçevesinde yürüteceğimiz 2017 Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine hazırlanacağız.” “ÜÇ YILDA BİRÇOK PROJEYE İMZA ATTIK” MESS Yönetim Kurulu Eski Başkanı Mehmet Celal Betil, açılışta yaptığı konuşmada Yönetim Kurulu’na verilen destek için teşekkür ederek yeni dönemde MESS’in bugüne kadar olduğu gibi Türkiye ekonomisine katkı yapmayı sürdüreceğini belirtti. Betil, sözlerine şöyle devam etti: “Dünyanın teknoloji ve bilimin önderliğinde yeni bir sanayi devriminden geçtiği bu dönemde, biz de bilgiye daha fazla yatırım yaptık. Geride bıraktığımız üç yılda, birçok projeye imza attık. Sanayi Devrimi Endüstri 4.0 hedefleri çerçevesinde faaliyetlerde bulunmak, vizyonumuzu buna göre ortaya koymak durumundayız.” Üyelere sağlanan desteklerle ilklerin yaşandığı bir dönemin geride bırakıldığını anlatan Betil, çalışma barışı ve rekabet gücünün devamını sağladıklarını dile getirdi. KUDRET ÖNEN KIMDIR? Kudret Önen, iş hayatına 1975 yılında Ford Otosan’da makine mühendisi olarak başladı. Koç Holding ve çeşitli iştiraklerinde bölüm müdürü, genel müdür yardımcılığı ve genel müdürlük görevlerinde bulunan Önen, 2005-2006 yılları arasında Koç Holding Yan Sanayi ve Diğer Otomotiv Grubu’nun eş başkanlığı görevini yürüttü. Önen, 2006-2016 döneminde Koç Holding Savunma Sanayi, Diğer Otomotiv ve Bilgi Grubu Başkanı olarak görev yaptı. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Üyesi olan Önen, aynı zamanda 2010 yılından bu yana Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürüyor. 50 YIL HATIRA PLAKETİ ALAN MESS ÜYELERİ Alarko Carrier Sanayi ve Ticaret A.Ş. Ford Otomotiv Sanayii A.Ş. Kerim Çelik Mamulleri İmalat ve Ticaret A.Ş. Özköseoğlu Isı San. ve Tic. A.Ş. Perfektüp Ambalaj Sanayi ve Ticaret A.Ş. Siemens Sanayi ve Ticaret A.Ş. Türk Prysmian Kablo ve Sistemleri A.Ş. Türk Traktör ve Ziraat Makineleri A.Ş. 35 YIL HATIRA PLAKETİ ALAN MESS ÜYELERİ Asmaş Ağır Sanayi Makinaları A.Ş. Aygaz A.Ş. Bosch Fren Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. BSH Ev Aletleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. Ege Endüstri ve Ticaret A.Ş. Federal-Mogul İzmir Piston ve Pim Üretim Tesisleri A.Ş. 25 YIL HATIRA PLAKETİ ALAN MESS ÜYELERİ 50 yıl hatıra plaketi alan MESS üyeleri CMS Jant ve Makine Sanayii A.Ş. Çolakoğlu Metalurji A.Ş. Delphi Automotive Systems Ltd. Şti. Ege Fren Sanayii ve Ticaret A.Ş. Noksel Çelik Boru Sanayi A.Ş. Pressan Madeni Eşya San. ve Tic. A.Ş. Teknik Malzeme Tic. Ve San. A.Ş. Temsa Global Sanayi ve Ticaret A.Ş. Valeo Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. 19 üyelerimizden ford otosan’a “engelli dostu fabrika” ödülü türkiye işveren sendikaları konfederasyonu’nun (tisk) “2015 kurumsal sosyal sorumluluk ödülleri” organizasyonunda, ford otosan yeniköy fabrikası “engelli dostu bir fabrika” projesi ile büyük ödül’ü kazandı. Ford Otosan, TİSK tarafından geleneksel olarak düzenlenen “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” organizasyonunda, Yeniköy Fabrikası “Engelli Dostu Bir Fabrika” projesiyle “Büyük Ödül”e layık görüldü. Koç Holding’in başlattığı “Ülkem İçin Engel Tanımıyorum” projesi kapsamında bir araya gelen gönüllü Ford çalışanlarının, adım adım planlayıp geliştirdikleri, Ford Otosan Yeniköy Fabrikası “Engelli Dostu Bir Fabrika” projesi, kapsayıcılık, etkililik, iyi uygulama, yenilikçilik ve sürdürebilirlik kriterlerinin tamamını içermesi nedeniyle büyük ödülü almaya hak kazandı. “LİTERATÜRE ÖRNEK BİR ESER KAZANDIRDIK” Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, böylesine kıymetli ve anlamlı bir ödüle layık bulundukları için gurur duyduklarını belirterek: “2014 yılında hizmete sunduğumuz Yeniköy Fabrikamızı yüzde yüz erişilebilir 'Engelli Dostu Fabrika' olarak inşa ettik. Üretim alanlarımızı engelli dostu haline getirerek; engelliler sanayi tesislerinde çalışamaz önyargısını yıktık ve engelli vatandaşlarımıza cesaret aşıladık. İleri engelli kategorisindeki istihdama da ağırlık verdiğimiz fabrikamızla, literatüre örnek bir eser 20 kazandırdık” diye konuştu. Yeniköy Fabrikası, engelli bireylerin sadece ziyaret edebileceği değil, “çalışabileceği” bir tesis olarak öne çıkıyor ve sanayi kuruluşlarına örnek oluyor. Görme engelliler için Braille alfabesinden, rampalara, bariyerlere ve özel yaya yollarına kadar pek çok detay Yeniköy Fabrikası’nda engellilere “engel oluşturmamak” için tasarlanırken atölyelerde de özel bölümler oluşturuldu. Yeniköy Fabrikası’nın kaynak atölyesinde ergonomik sehpalar sayesinde işitme engelli, ortopedik engelli, kalp rahatsızlığı olan, endokrin veya ampute engellilere uygun istasyonlar mevcutken montaj atölyesinde ise tekerlekli sandalyeli çalışanlar için tasarlanmış “Montaj Kapı Hattı”, down sendromlu çalışanlar için dizayn edilmiş proses hatları mevcut. Fabrikada engelli bireylerin oryantasyon sürecini kolaylaştırması için “kanka” sistemi devreye alınırken, ortopedik engellilere özel güvenlik ayakkabıları sunuluyor ve tekerlekli sandalyeli çalışanların transferi için tasarlanmış Transit Custom araç ile ulaşım sağlanıyor. FORD OTOSAN, KARSAN, DEMİRDÖKÜM üyelerimizden karsan, “sa 8000 sosyal sorumluluk belgesi” aldı yarım asırlık geçmişiyle türk otomotiv sanayisinin en köklü kuruluşlarından olan karsan, tüv süd firmasından “sa 8000 sosyal sorumluluk belgesi”ni alarak, türkiye’de otomotiv sektöründe bu belgeye sahip ilk üretici oldu. Türkiye’nin alanında lider kuruluşu TÜV SÜD firması tarafından 7-11 Mart tarihleri arasında Karsan’da gerçekleştirilen SA 8000 Sosyal Sorumluluk (Social Accountability) denetimi başarı ile sonuçlandı. Böylece Karsan, markasının yurtdışında varlığını güçlendirmek ve işveren markasına prestij kazandırmak için, sahip olduğu ISO/TS 16949, ISO 9001, ISO 14001 ve ISO 18001 sertifikasyonlarına SA 8000 Sosyal Sorumluluk sertifikasyonunu da eklemiş oldu. Bu sertifika ile birlikte Karsan, Türk otomotiv sanayisinde ilk SA 8000 Sosyal Sorumluluk belgeli üretici kimliğine de sahip oldu. Karsan, uzun soluklu çalışmaların ardından, tüm yönetim seviyelerine ve çalışanlara yönelik gerçekleştirdiği eğitimler, bilgilendirmeler, sosyal sorumluluk politikasının yayınlanması, prosedür ve dokümantasyon hazırlıkları ve denetçilerin çalışanlarla yaptığı birebir görüşmelerin sonucunda tüm denetim etaplarından başarı ile geçti. Karsan’ın aldığı SA 8000 Sosyal Sorumluluk belgesi, uygun çalışma koşullarının, çalışana verilen değerin ve şeffaf iletişim ortamının bir göstergesi oldu. SA 8000, çocuk ve genç işçi çalıştırma, zorla ve zorunlu çalıştırma, sağlık ve güvenlik, sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi, ayrımcılık ve insana saygı, disiplin uygulamaları, çalışma saatleri, ücretlendirme ve haklar, yönetim sistemleri gibi konularda sertifikanın beklediği detaylı gerekliliklere sahip olmak anlamına geliyor. sloganıyla hayata geçirilen doğa yürüyüşünde ise, DemirDöküm çalışanları 12 kilometrelik zorlu bir yürüyüş rotasını tamamladı ve ardından Bilecik civarındaki yedi göletten biri olan Bozcaarmut Göleti’ni ziyaret etti. demirdöküm çalışanları sağlık haftası’nı kutladı Dünya Sağlık Örgütü Anayasa'sının 7 Nisan 1947’de yürürlüğe girmesiyle birlikte tüm dünyada kutlanmaya başlanan Sağlık Haftası, DemirDöküm’de de coşkuyla kutlandı. Bu özel hafta için bisikletli yaşamı teşvik eden Sosyal Sorumluluk Kulubünün çalışmaları sonucunda, Sağlık Haftası süresince çok sayıda DemirDöküm çalışanı işe bisikletle gelip gitti. Kampanyayı “Sağlıklı yaşam için sağlıklı gıdalar tüketmek, koşmak, spor yapmak yetmez, güzel olan doğamızı ve havamızı da korumamız gerekiyor” diyerek duyuran DemirDöküm Sosyal Sorumluluk Kulübü, işyerine bisikletle gelerek trafik, gürültü ve çevre kirliliği gibi sorunlara dikkat çekti. “Sağlığın için bir adımda sen at” 21 üyelerimizden türktraktör iş makineleri yatırımlarına devam ediyor türktraktör iş makineleri istanbul tesisi hizmete açıldı. tesiste case marka ürünlerin dağıtımı yapılacak, case ve new holland markalı ürünlere servis hizmeti verilecek. TürkTraktör, 25 bin metrekarelik alana kurduğu doğrudan satış ve servis hizmeti sunan iş makineleri tesisinin üçüncüsünü hizmete açtı. Tesis bölgeye Case marka iş makinelerinin ürün yelpazesinde bulunan tüm ürünlerin dağıtımını yaparken; Case ve New Holland markalı ürünlerin servis hizmetini de sunacak. Tesisin açılış töreni, Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker, CNH Industrial N.V CEO’su ve Case ile New Holland İş Makineleri Marka Başkanı Richard Tobin, Koç Holding Savunma Sanayi, Diğer Otomotiv, Bilgi Grubu Eski Başkanı Kudret Önen, TürkTraktör Genel Müdürü Marco Votta ve çok sayıda önemli davetlinin katılımıyla gerçekleşti. Açılış töreninde konuşan TürkTraktör Genel Müdürü Marco Votta,“Hedefimiz, müşterilerimizin ekipmanlarının sahada her zaman tam kapasite çalıştığından emin olarak; yatırımlarının geri dönüşünü, en yüksek seviyeye ulaştırarak almalarını sağlamak” dedi. Koç Holding Savunma Sanayi, Diğer Otomotiv, Bilgi Grubu Eski Başkanı Kudret Önen ise, 62 yıllık geçmişiyle Türkiye’de sektörünün en eski üreticisi TürkTraktör olarak farklı alanlardaki yatırımlara devam ettiklerini belirtti. çocuklar için 23 nisan etkinliği TürkTraktör, 23 Nisan Bayramı kapsamında çalışanları ile çocukları için Ankara ve Erenler fabrikalarında özel etkinlikler düzenledi. Kutlamalara toplam 250’den fazla TürkTraktör çalışanı ile 400’e yakın çocuk katıldı. TürkTraktör fabrikalarına gelen çocuklar; balon ve bayraklarla süslenmiş etkinlik alanında kendilerine özel hazırlanmış birçok eğlenceli aktivite, en sevdikleri yiyeceklerden oluşan menü ve oynamaları için dağıtılan toplarla karşılanınca; kendilerini adeta bir panayır alanında buldular. bosch çalışanları "yeşil bursa gecesi"nde buluştu Bosch Bursa Dizel ve Benzinli Sistemler Fabrikası çalışanlarından oluşan Bosch Gönüllü Kulüpleri, 3 Nisan’da “Yeşil Bursa Gecesi” düzenledi. 110 kişinin görev aldığı etkinlik, yaklaşık bin davetlinin katılımıyla Merinos Kongre 22 Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği ve Halk Oyunları Kulüpleri’nin birlikte sahneledikleri gösteriyi izleyenler unutulmaz bir gece yaşadı. “Yeşil Bursa” temasıyla sahnelenen gösteride Bursa’nın sanat tarihine ve kültürüne katkı sağlayan sanatçılar eserleriyle anıldı. Halk Oyunları Kulübü başta Kılıç Kalkan olmak üzere Bursa yöresinin folklorunu oluşturan oyunlarıyla geceye renk kattı. Küçük izleyicilerin de unutulmadığı etkinlikte, geleneksel Türk orta oyunu Karagöz ve Hacivat’tan keyifli bir gösteri sunuldu. Etkinlikte çocuklara özel sürpriz hediyeleri verildi. 700 kişinin katıldığı etkinliklerde çocuklar doyasıya eğlendi. TÜRKTRAKTÖR, BOSCH, BORUSAN, ARÇELIK üyelerimizden borusan’dan bursa’da meslek liselerine güçlü destek borusan holding ve bursa il milli eğitim müdürlüğü arasında bursa’nın ilçelerindeki 14 meslek lisesini kapsayan işbirliği protokolü imzalandı. borusan, artık öğrencilerin profesyonel yaşamı ve sanayiyi yakından tanımalarına katkıda bulunacak. Sosyal sorumluluk programlarının temel unsurlarından biri olarak eğitime verdiği güçlü destekle bilinen Borusan, meslek lisesi öğrencilerinin eğitimlerini ve profesyonel gelişimlerini desteklemek yönünde yeni bir adım attı. Bursa İl Milli Eğitim Mesleki ve Teknik Eğitim Müdürü Ömer Faruk Bektaş, Bursa İl Milli Eğitim Şube Müdürleri, Hürriyet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Mustafa Sezer ve Borusan Holding İnsan Kaynakları Başkanı Semra Akman’ın katılımıyla Hürriyet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde bir işbirliği protokolü imzalandı. Bursa’nın farklı ilçelerindeki 14 meslek lisesini kapsayan protokol çerçevesinde Borusan bu okullarda öğrencilerin mesleki eğitim ve deneyimlerinin artmasını destekleyecek ve onları profesyonel yaşama hazırlayacak etkinlikler gerçekleştirecek. 14 MESLEK LİSESİNE DESTEK! Protokole dâhil olan meslek liseleri arasında; Atatepe Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Gemlik), Gemlik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Gemlik), Ticaret ve Sanayi Odası Gürsu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Gürsu), Orhangazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Orhangazi), Ali Osman Sönmez Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Osmangazi), Demirtaşpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Osmangazi), Hürriyet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Osmangazi), İlhan Parseker Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Osmangazi), BTSO Hayri Terzioğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Osmangazi), Osmangazi Mesleki Eğitim Merkezi (Osmangazi), Ovaakça Şarık Tara Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Osmangazi), Veysel Karani Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Osmangazi), Yıldırım Beyazıt İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Yıldırım) ve Mimar Sinan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Yıldırım) var. Borusan bu okullarda koçluk ve staj programlarını hayata geçirecek, meslek ve şirket tanıtımları yapacak, sanayi tesislerine teknik geziler düzenleyecek ve kariyer günlerine katılarak şirketlerindeki iş olanaklarıyla ilgili bilgi verecek. İmzalanan protokolle ilgili bir açıklama yapan Borusan Holding İnsan Kaynakları Başkanı Semra Akman şunları söyledi: “Mavi yakalı istihdam için yüksek nitelikli insan kaynaklarının yetişmesi ülkemizde sanayinin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Biz Borusan Gemlik Kampusu'ndaki üretim tesislerimizde mesleki becerileri yüksek çalışma arkadaşlarıyla birlikte olmak istiyoruz. Bu kapsamda, böyle önemli bir projenin parçası olmaktan mutluluk duyuyoruz.” yaş arasında fidanı, öğrencilerle birlikte Arçelik yetkilileri dikti. Daha sonra yetkililer, 1’inci sınıf öğrencilerinden oluşan iki sınıfı ziyaret ederek onlara “Beko” logolu mini maskot oyuncaklar dağıttı. Arçelik Ağaç Dikme Şenliği’ne, gönüllü Arçelik Çerkezköy çalışanlarının yanında, Belediye Başkanı, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Emniyet Genel Müdürü ve okul yönetimi katıldı. arçelik ağaç dikme şenliği’nde 100 fidan dikildi Arçelik A.Ş. Kurutucu ve Elektrik Motorları Ürün Direktörlüğü, 20 Nisan tarihinde, Arçelik Ağaç Dikme Şenliği düzenledi. Sanayiciler İlk Öğretim Okulu minik öğrencileri ile yılın son fidanlarının birlikte dikildiği şenlikte çocuklar, katılımcılara keman resitali ve su temalı defile sürprizi yaptı. Şenlikte, okul bahçesini yeşillendirecek 100 tane 1-10 23 üyelerimizden otokar, toplumsal cinsiyet eşitliğini, toplu taşıma sektörüne taşıdı otokar, “ülkem için” projesinin bu yılki teması olan “toplumsal cinsiyet eşitliği”ni, toplu taşıma sektörüne taşıdı. otokar, proje kapsamında 2016 yılı boyunca toplumsal eşitlik için çalışmalar yürüten, kadın istihdamını artıran kurumlara ödül de verecek. Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar, “Ülkem İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekliyorum” projesi kapsamında toplu taşıma sektöründe toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin oluşması, özellikle sektördeki kadın istihdamının artırılmasına yönelik sektörün önde gelen birlik, federasyon ve derneklerinin desteğini aldı. Koç Holding’in 10 yıldır yürüttüğü “Ülkem İçin” projesi kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek için yürütülen çalışmaları sektöre aktaran Otokar’a, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gerçekleştirilen Ulaştırma Platformu Ödül Töreni’nde sektörden destek geldi. Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOFED), Turizm Taşımacıları Derneği (TTDER), Tüm Otobüsçüler Federasyonu (TOF), Tüm Özel Halk Otobüsleri Birliği (TÜHOB), İstanbul Taşımacılar Birliği Derneği (İSTAB) ve Uluslararası Karayolu Yolcu Taşımacılığı Birliği (IPRU) törende imzalanan setifika ile sektörde toplumsal cinsiyet eşitliğine ve bu yönde yapılacak çalışmalara destek vereceklerini teyit ettiler. “SEKTÖRE ÖRNEK OLAN HER KURUMUN YANINDA OLACAĞIZ” Kaptanlar Kulübü “Ulaştırma Platformu Ödül Töreni”nde proje hakkındaki detayları paylaşan Otokar Genel Müdür Yardımcısı Basri Akgül, kişilerin, cinsiyetlerinden bağımsız olarak; iş ve özel hayattaki konumlarında eşit olmaları, sağlıklı ve refah toplumlar açısından hayati önem arz ettiğini belirtti. Basri Akgül, ilk kez iki kadın kaptan şoförün ödüllendirildiği törende, toplu taşıma sektöründe de toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik kadın kaptan şoförlerin her geçen gün arttığını görmekten dolayı büyük mutluluk duyduklarını belirtti. aileleri keyifli vakit geçirdi. Çocuklara özel sürpriz hediyelerin verildiği kutlamalarda çocuklar; olta balıkçılığı, şekerleme yapımı, amatör telsizcilik, boyama, çim adam yapımı, tenis, fotoğrafçılık, su altı simülasyonu, koro çalışmasının yanı sıra şişme oyun parkları, tiyatro ve panayır yiyecekleri ile çocuk bayramının tadını çıkardı. 700 kişinin katıldığı etkinliklerde çocuklar doyasıya eğlendi. borçelik ve kerim çelik’ten 23 nisan kutlaması borçelik ve kerim çelik’in geleneksel hale gelen 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlamaları bu yıl da festival havasında geçti. Her sene olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı çalışanları ve aileleriyle birlikte kutlayan Borçelik ve Kerim Çelik, çocuklara unutulmaz bir bayram yaşattı. Borçelik 24 Hobi Kulüpleri üyelerinin, çalışanların çocuklarına şirket içinde kurdukları kulüpleri tanıtmak ve çocukların çeşitli hobileri daha yakından tanımalarını sağlamak amacıyla düzenlediği etkinliklerde çocuklar ve OTOKAR, BORÇELIK, OTIS, MERCEDES-BENZ TÜRK üyelerimizden çocuklar otis’ten güvenli asansör kullanmayı öğreniyor asansör firması otis’in, sosyal sorumluluk projesi “bay otis” kapsamında güvenli asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen yol kullanımı eğitiminin sonunda başarılı olan tüm çocuklara sertifika verdi. Dünyanın ilk asansöründen en yüksek asansörüne, ilk yürüyen merdiveninden en uzun yürüyen merdivenine kadar, kurulduğu günden bu yana sektöre hep öncülük eden Otis, sosyal sorumluluk projeleriyle de fark yaratıyor. Asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen yollarda yaşanan üzücü olayların önüne geçmek amacıyla yaratılan “Bay Otis” projesiyle, özellikle çocukların güvenliğini sağlamayı hedefleyen Otis Türkiye, asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen yol kullanımını öğretiyor. Daha önce Kanyon ve İstinye Park AVM’de çocuklarla bir araya gelen Bay Otis’in son buluşması, Resim İstanbul Projesi satış ofisinde gerçekleşti. Bay Otis ve ekibi gün boyunca çocuklara birebir ve toplu olarak eğitimler verdi. Çok renkli bir atmosferde, görsellerle eğlenceli bir sunum yapılan çocuklarla bol bol uygulama gerçekleştirildi. Bay Otis, eğitimin sonunda testi başarıyla geçen tüm çocuklara adlarına düzenlenmiş sertifikaları hediye etti. mercedes-benz türk'ten sosyal sorumluluk projeleri Mercedes-Benz Türk’te kurumsal sosyal sorumluluk kavramı, ana işlerin yanında yürütülen tali bir faaliyet olarak değil, iş yapış şekillerinin bir parçası, bu süreçte izlenen bir yol olarak görülüyor. Bu anlamda yaratılan istihdam, ödenen vergi, çevre dostu yönetim ve üretim süreçleri, çalışan ve müşteri memnuniyeti politikası, bayii ve tedarikçilerle birlikte gelişmeye yönelik işbirlikleri de topluma sağlanan katkılar olarak değerlendiriliyor. Bu bilinçle yürütülen çalışmaların yanında MercedesBenz Türk’ün kurum kültürüyle birleşen ve tüm paydaşları kapsayan sosyal sorumluluk çalışmaları da yürütülerek, toplumsal değer yaratmak için çalışılıyor. “Her işin başı eğitim” prensibi ile yürütülen projeler arasında Her Kızımız Bir Yıldız, MobileKids Trafik Eğitim Projesi, EML’miz Geleceğin Yıldızı projeleri ile üniversite-sanayi işbirliği çalışmaları yer alıyor. 25 iş dünyasında gündem kasaba kültürü, endüstri 4.0’ın tuzaklarından biridir sloganların ciddi fikrin yerini alması, kasaba kültürünün tipik göstergesidir. kasaba kültürü, endüstri 4.0’ın tuzaklarından biridir. biz kavramları düşüncelere, düşünceleri projelere taşımazsak, sürdürebilirliği kapsayıcı kurumların güvencesine emanet etmezsek, uygarlığın bu yeni aşamasını da kaçırabiliriz. Turquie Diplomatique’nin 86’ıncı sayısında Bernd Riegert’in yazısından öğrendim: Bir rakamın undesilyon olması için sonuna 36 sıfır eklememiz gerekiyor. Aynı yazıda, AB’nin “IP v6 İnternet Standardı” çerçevesinde 3 bin 400 undesilyon makine ve araç-gerecin bağlantılı hale geleceğinin öngörüsünü de aktarılıyor. Almanya’nın piyasaya sunduğu “Endüstri 4.0 İnisiyatifini” izlemeye çalışıyorum. Hanover Fuarı bu açıdan öğretici oldu. Endüstri 4.0, makinelerin, araç-gereçlerin, ürünlerin eşzamanlı bağlantılı hale gelmesidir. İnsanoğlu bu yeni aşamaya doğru hızla ilerlemektedir. Son dönemde endüstri 4.0’ın yatırım ihtiyacı ve yatırım stratejisinin ne olması gerektiğini analiz etmeye çalışıyorum. İnovasyon ve kümelenme gibi iki temel kavramın bileşen ve bağlamlarından koparılarak kullanılması, kavramların düşüncelere, düşüncelerin projelere taşınmasını zayıflatmıştır. Daha genel anlatımıyla söz konusu kavramlar içselleştirilememiş, yaygın biçimde toplumsal yarar üretimine dönüşememiştir. 26 Sloganların ciddi fikrin yerini alması, kasaba kültürünün tipik göstergesidir. Kasaba kültürü, endüstri 4.0’ın tuzaklarından biridir. Biz kavramları düşüncelere, düşünceleri projelere taşımazsak, sürdürebilirliği kapsayıcı kurumların güvencesine emanet etmezsek, uygarlığın bu yeni aşamasını da kaçırabiliriz. BÜTÜNSEL ANALİZ GEREKLİ Endüstri 4.0 inisiyatifi gibi hepimizin yaşamını derinden etkileyecek bir gelişmeyi açıklayan kavramların, bileşen ve bağlamlarından kopuk biçimde kullanılmaması gerekiyor. Endüstri 4.0 inisiyatifini öğrenmek istiyorsak, başlangıç noktasına, hassas bağlılık ilkesine uymak hepimizin temel sorumluluğudur. Endüstri 4.0, akıllı, bağlantılı ürün temelli bir gelişmedir. Söz konusu ürünlerin fiziksel bileşenleri, mekanik ve elektriksel parçalarıdır. Akıllı bileşenleri ise sensörler, mikroişlemciler, veri depoları, kontroller, yazılımlar, entegre iletim sistemleri, dijital kullanıcı ara yüzleri ve benzerleridir. Bağlantı bileşenleri de girişler, antenler, protokoller, şebekeler gibi yapılardan oluşur. Endüstri 4.0 inisiyatifi bileşenlerinin satın alma ve üretme stratejileri hayatı önemdedir. Endüstri 4.0 aşamasını yakalamamız için gereken yatırımları ve aşamayı yakaladıktan sonra serbest kalacak sermayenin hangi alanlara yönetileceğini bir stratejiye dayandırmazsak, geçmişte olduğu gibi belirlenen hedefleri yakalamamız mümkün olmaz. Tartışmalarımızı, günlük siyaset gevezeliği olmaktan çıkararak, endüstri 4.0 inisiyatifi yatırımlarının verimi üzerine odaklamalıyız. Analizler çok net gösteriyor ki bu yeni aşama güçlendiren, sürdüren ve verimlilik yenilikleri üzerine inşa ediliyor. Dünya Gazetesi Yazarı DR. RÜŞTÜ BOZKURT iş dünyasında gündem Güçlendiren yenilikler, ürünlerin geniş kitleler tarafından satın alınabileceği düzeylere indiren, aynı zamanda insan yaşamını kolaylaştırmada yeni bir boyut ekleyen yeniliklerdir. Sürdüren yenilikler ise ürününün piyasada tutunmasını sağlar. Verimlilik yenilikleri de girdi kullanımından işleme yöntemlerine, stoklamadan dağıtım sistemlerine tasarruf yaratan yeniliklerdir. Bu yenilikler insan kaynağı tasarrufu da içerir. O nedenle işgücü açığa çıkarır ama aynı ölçüde yeni iş alanları yaratır. BİLGİYE DAYALI FİKİR İş insanlarımızın endüstri 4.0 inisiyatifini indirgemeci bir yaklaşımla değil, kapsayıcı bir bakış açısıyla analiz etmeleri gerekiyor. Bu yeni süreci kavramamız ve yönetmemiz için aşağıda başlıklarını aktaracağımız konularda bilgiye dayalı fikir sahibi olmak hayati önem taşıyor: * Çipler, entegre devreler ve bilgisayar bilimindeki gelişimler, uygun olanlarının seçilmesi ve uygun kanallardan sağlanması başlı başına önem taşıyor. Her şeyin en iyisini yapmak bir idealdir. İnsan doğasında yanılma vardır. İnsan yanılır, ondan ders çıkarır ve yanlışları tekrar etmezse bilinçli hareket etmiş olur. Komşunun yaptığını yapan taklitçi anlayışı aşmak gerekiyor. Endüstri 4.0 aşamasına geçebilmemiz için öncelikle bilgisayar biliminin donanım cephesini kavramak gerekiyor. Bu konudaki temel ilke, “en iyisi” değil “uygun olanı” seçecek donanıma sahip olmaktır. * İnternet ve bulut olanaklarının bilinmesi, kullanılmasında uygun platformların seçilmesi ise sistemin bağlantı ayağını oluşturuyor. Bizim en uygun bağlantı yapısını nereden alacağımızı, bedelinin ne olacağını “başlangıç noktasına hassas bağlılık”, “öngörme ve önlem alma disiplini”, “gözetim ve denetim” ilkeleri çerçevesinde belirlememiz gerekiyor. Bağlantı hizmeti sunan yapıları yakından izlemek, yerli imkanlar yaratma ile ithalat arasında dengeler kurma endüstri 4,0 aşamasını yakalamanın gerek şartıdır. * Akıllı, bağlantılı ürünlerin sektöre, piyasaya etkileri, yarattıkları ağlar ve bunların işimizi etkileme düzeyleri önemli. Endüstri 4.0 aşamasında akıllı, bağlantılı ürünler bütün sektör yapılarını değiştirecek, değer zincirindeki karşılıklı bağımlılıkları yeniden tanımlayacak. Akıllı, bağlantılı ürünlerin sektörlere etkileri, yeni ağların oluşumunu derinliğine izlemeden, anlamadan ve tam zamanında gerekli yatırımları yapmadan endüstri 4,0 aşamasına geçiş sürecini etkili bir biçimde yönetemeyiz. Çok hızlı biçimde gelişen akıllı, bağlantılı ürünlerle ilgili ciddi bir entelektüel çaba gerekiyor. Buluşların uygulama alanına geçmesi zamanının daralması, geçiş sürecini yönetmeyi daha da önemli hale getiriyor. * Üç boyutlu baskı ve eklemeli üretim tekniklerindeki gelişmelerin yayılma hızı ve işimizi etkileme düzeyleri de dikkate alınmalı. Bu yeni üretim tekniğinin, fabrika odaklı üretim yapısında alt-üst oluşlar yaratması bekleniyor. Üretimde sipariş boyları kısalıyor. Kişiye özel üretim olanaklarını alabildiğine artırıyor. Bireyselleşmenin artması, erişebilmenin kolaylaşması yeni yaşam biçimi ve yaşam tarzları yaratıyor. Yepyeni bir mülkiyet anlayışına doğru hızla ilerliyoruz. Bu gelişmenin farkında olmadan, kendi olanak ve kısıtlarımız net tanımlamadan endüstri 4.0 aşamasını yakalamak çok güç olabilir. kendimizi teslim etmemeliyiz. Göçün geri dönüşü fırsatımızdır; bin yılın fırsat halısı önümüze serilmiştir. Bu fırsatı yakalamalı, ona akıl katmalı, önde gidenler arasında yerimizi almalıyız Bizi bugüne kadar “vasat toplum” durumuna düşüren etkenlerin başında hemen hiç bir alanda tam ve net veri sağlayan bir yapımızın olmamasıdır. Bütün önceliği ülke ölçeğinde, havza bağlamında ve yöre özelinde dinamik envanter hazırlanmasına vermeliyiz. Envanter ve net veri bu ülkede sözünü söyleyen herkesin sevdası olmalıdır. Bilgi çağında, eksikli, tutarsız ve yetersiz verilerle bir yere gitmek mümkün değildir. O halde hep birlikte kendimizi, birbirimizi ve başkalarını kandıran yetersiz veri sorununu aşmanın ya bir yolunu bulmalıyız ya da yeni bir yol açmalıyız. * Analitik ihtiyaçları, analitik destek sağlayan yazılımlardaki gelişmeleri izlemeden endüstri 4.0 aşamasını yakalamak gerçekten zor. İnsanlığın yarattığı bu yeni oluşumu yakalamak, ciddi bir ön hazırlık, öngörme ve önlem alma disiplini gerektiriyor. Alışkanlıkla iş yapmayı hızla aşmalıyız. Ülkemizde ciddi ve dinamik envanter sorununu hızla çözmeliyiz. Sağlıklı veri, net bilgi ve anlama derinliğine hızla erişmeliyiz. Yetmez, büyük veriyi ehlileştirme, işe yarar verileri ve bilgileri seçme sorununu hızla aşmalıyız. İşe yarar veri ve bilgiyi bir iş yapma metoduna ve ürüne gömerek, farklı ve rekabet edebilir ürün geliştirmeyi içselleştirmeliyiz. Burada yaptığım çağrının her satırı, her sözcüğü, noktası ve virgülü tartışmaya açıktır. Özgür tartışmalar yapamazsak, özgün düşünceler üretemez; endüstri 4.0 fırsatlarını da kaçırarak, vasat toplum olma kamburunu omuzlarımızda taşırız. Anadolu insanı, olumsuz bir vurguyla “Göç geri dönünce topal öne geçer” der... Biz, emeksiz, çabasız bir öne geçişe 27 sektör analizi üretimde dünya ikincisi beyaz eşya sektörü 2016’da yüzde 6 büyüyecek türkiye’nin önde gelen firmalarını bünyesinde barındıran, üretimi ile avrupa’da birinci, dünyada ikinci olan beyaz eşya sektörü, 2015 yılında yüzde 6 büyüyerek, toplam üretimini yaklaşık 24.5 milyona, ihracatını 18 milyona, iç pazar satışını 7 milyona çıkardı. toplam cirosu 30 milyar tl’yi geçen sektör, 2016’da da geçen yılki büyüme oranını korumayı hedefliyor. sektör üretiminin yüzde 75’ini 150 ülkeye ihraç ediyor. 28 sektör analizi 29 sektör analizi Yıllık yaklaşık 25 milyon adet üretim yapan Türkiye beyaz eşya sektörü, aynı zamanda ülkemizde Ar-Ge’ye en fazla yatırım yapan ve en fazla yeni ürün geliştiren sektör özelliğini taşıyor. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) 2015 rakamlarına göre Türkiye beyaz eşya sektörü üretimde tüm dünyada Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor. Sanayi Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü 2016 yılı Beyaz Eşya Sektör Raporu’na göre, sürekli gelişen teknolojisi, her geçen gün artan üretimi ve genişleyen yan sanayisi, servis, bayi ağları ve istihdam imkânları açısından beyaz eşya sektörü ülkemizin ekonomisine önemli katkılarda bulunan bir sektör konumunda. Kalite yarışı ve rekabet ortamı nedeniyle son yıllarda büyük aşamalar kaydeden sektör, şimdi rekabet gücünü sürekli artırıyor, üretiminin büyük çoğunluğunu ihraç ediyor. Sürekli değişen ve gelişen tüketici eğilimleri ve piyasa şartları nedeniyle oldukça 2015 ÜRETİM ADETLERİ dinamik ve yenilikçi olan sektör, özellikle tasarım, teknoloji ve çevreci ürünler alanında dünyadaki rakipleriyle rekabet edebilecek düzeyde. Kendi markalarıyla küresel olarak büyüyen sektör aynı zamanda dünyanın farklı coğrafyalarından satın aldığı önemli markalarla da dünya pazarındaki payını artırıyor. Bugün Avrupa’dan Amerika’ya Asya’dan Afrika’ya birçok bölgede beyaz eşya pazarında ciddi bir aktör haline gelen sektörde üretilen ürünler, yüksek standartlara sahip kaliteli ürünler ve sektörün aldığı patent sayısı da oldukça yüksek. Sektör AB’ye yaptığı ihracatın yanı sıra Rusya ve Çin’de de yaptığı yatırımlarla geniş pazarlara hitap ediyor. Türkiye beyaz eşya sektörünün tabi olduğu teknik mevzuat da Avrupa ile paralel durumda. Bu mevzuat uyumu ve coğrafi konumu, sektörü özellikle AB pazarında bölgesel rakiplerine oranla daha güçlü bir aktör haline getirmiş durumda. 25 MİLYON ADET ÜRETİMLE AVRUPA’NIN ÜSSÜ TÜRKBESD verilerine göre altı ana ürün grubunda (buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır makinesi, kurutucu, bulaşık makinesi ve fırın) 2014 yılında 22 milyon 595 bin 875 olan beyaz eşya üretimi yüzde 8,7 artarak 2015’te 24 milyon 563 bin 133 olarak gerçekleşti. 2015 yılında toplam 18 milyon 82 bin 490 adet ihracat, 7 milyon 90 bin 51 adet iç pazar satışı ve 941 bin 689 adet ithalat gerçekleştiren beyaz eşya sektörü, bu özellikleriyle Avrupa’nın en büyük üretim üssü. 2015 yılında ürün grupları bazında da en fazla üretim sırasıyla, çamaşır makinelerinde, buzdolaplarında, fırınlarda, bulaşık makinelerinde, derin dondurucularda ve kurutucularda gerçekleşti. Türkiye beyaz eşya sektörü yıllık yaklaşık 25 milyon adet üretim kapasitesi ile Avrupa’nın en büyük üretim üssü. Son 10 yılda yüzde 4.7 oranında artan GSYİH’ya oranla 2.5 kat daha fazla büyüyen sektör, yüzde 100 büyüdü. Önümüzdeki 10 yılda da bu büyüme oranını yakalamayı hedefleyen sektör, 2015’te yüzde 6 oranında büyüdü. Sektörün 2016 üretim, ihracat ve satış hedefi de yüzde 6. Bu yılda yüzde 6 büyüme gerçekleştirmek isteyen sektör sahip olduğu teknolojik, kaliteli, inovatif üretim yapısı ve ürün yelpazesiyle ürettiği ürünlerin yaklaşık yüzde 75’ini dünyanın birçok bölgesine ihraç ediyor. Bununla birlikte ülkemizin sahip olduğu toplum yapısı ve genç nüfus sayesinde sektör, iç piyasada da ciddi satış rakamlarına ulaştı. Yerli malzeme kullanım oranı yüzde 60-70 seviyelerinde olan beyaz eşya sektörünün bu kadar hızlı büyümesinin altında yatan en önemli faktörden biri de gelişmiş ve uluslararası standartlarda üretim yapan 2015 İTHALAT ADETLERİ BUZDOLABI 6.833.284 BUZDOLABI DERİN DONDURUCU 1.037.973 DERİN DONDURUCU 314.574 ÇAM. MAK. 7.466.366 ÇAM. MAK. 291.861 BULAŞIK MAK. 3.608.652 BULAŞIK MAK. 145.679 FIRIN 4.365.929 FIRIN KURUTUCU 1.250.929 KURUTUCU TOPLAM 24.563.133 2015 İÇ SATIŞ ADETLERİ DERİN DONDURUCU 61.787 29.465 941.689 Kaynak: TÜRKBESD Kaynak: TÜRKBESD BUZDOLABI TOPLAM 98.323 1.976.199 571.160 2015 İHRACAT RAKAMLARI BUZDOLABI DERİN DONDURUCU 4.736.172 849.286 ÇAM. MAK. 2.026.292 ÇAM. MAK. 5.600.506 BULAŞIK MAK. 1.483.435 BULAŞIK MAK. 2.255.847 FIRIN 3.459.846 FIRIN KURUTUCU TOPLAM 951.231 81.734 7.090.051 Kaynak: TÜRKBESD KURUTUCU TOPLAM Kaynak: TÜRKBESD 30 1.180.833 18.082.490 BAZI KAYNAKLARDA ELEKTRIKLI EV ALETLERI, BAZILARINDA ISE DAYANIKLI TÜKETIM MALLARI KAPSAMINA GIREN BEYAZ EŞYA SEKTÖRÜ ÇOK GENIŞ BIR ÜRÜN YELPAZESINE SAHIP. BU ÜRÜNLERIN BAŞLICALARINI; BUZDOLABI, DERIN DONDURUCU, ÇAMAŞIR MAKINESI, BULAŞIK MAKINESI, KURUTUCU, FIRIN GIBI TEMEL ÜRÜNLER VE SÜPÜRGE, TOST MAKINESI, ROBOT, MEYVE PRESI, BLENDER, MIXER GIBI KÜÇÜK EV ALETLERI VE KLIMA, ŞOFBEN, TERMOSIFON, SU ARITMA CIHAZI GIBI ÜRÜNLER OLUŞTURUYOR. sektör analizi yan sanayi firmalarının, ana üreticilere sağladığı destek ve kaliteli üretim oldu. Çok geniş bir ürün yelpazesine sahip olan sektörün ürettiği başlıca ürünler arasında: buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, kurutucu, fırın, gibi temel ürünler ve ocak, süpürge, tost makinesi, robot, meyve presi, blender, mixer gibi küçük ev aletleri ayrıca, klima, şofben, termosifon, su arıtma cihazı gibi ürünler bulunuyor. SEKTÖR 120 BİN KİŞİYİ İSTİHDAM EDİYOR Sektörde bugüne kadar çeşitli firmalar faaliyet gösterdi, bunların bir kısmı zaman içinde birleşme ve devralmalar yoluyla el değiştirdi. Bugün beyaz eşyada yerli sermayeli olarak Arçelik A.Ş. (Arçelik, Beko, Altus ve Aygaz) ve Vestel A.Ş. yabancı sermayeli olarak da Alman BSH (Bosch-SiemensProfilo), İtalyan Indesit, Ariston ve Candy şirketleri yerleşik tesisleriyle üretim yapıyor. Bu şirketler beyaz eşyada ana ürünlerde iç piyasa talebinin yaklaşık yüzde 90’ını karşılıyor. Sektörün imalatı daha çok Marmara, Ege ve Orta Anadolu’da yoğunlaşmış durumda. Başlıca fabrikalar İstanbul, Tekirdağ, Manisa, Eskişehir, Bolu, Bursa, İzmir, Ankara, Kocaeli, Yalova, Kayseri, Konya ve Bilecik’te yer alıyor. Sektörde, yerli sermayeli olarak Arçelik (İstanbul, Ankara, Eskişehir, Tekirdağ, Bolu, Romanya, Rusya ve Çin) ve Vestel (Manisa), yabancı sermayeli olarak da Alman BSH (Bosch-Siemens)Manisa-Bursa, İtalyan Indesit ve Candy şirketleri, TV’de ise yerli sermaye olarak Vestel ve Grundig (Beko) Elektronik şirketleri yerleşik tesisleriyle üretim yapıyor. Beyaz eşya sektörü, iç pazarın yüzde 90-95’ini meydana getiren altı büyük beyaz eşya üreticisinin yanı sıra, 50’nin üzerinde orta ölçekli imalatçı ile yaklaşık 500 aksam ve parça imalatçısından oluşuyor. Ayrıca yaklaşık 12 bin bayi ve bin 500 yetkili servis bulunuyor. Sektörde 20 bini üretim şirketlerinde olmak üzere, yan sanayi ve diğer tedarikçileri ile birlikte 120 bin kişi çalıştırılıyor. Bu çalışanların 105 bini mavi yakalı, 15 bini beyaz yakalı personel. Bu personelin 35 bininin lise öncesi eğitimden geçtiği, 70 bininin ise lise ve meslek lisesi mezunu olduğu, 14 bin personelin üniversite ve lisans eğitimi aldığı, birçok çalışanın lisansüstü ve doktora eğitimi aldığı görülüyor. SEKTÖRDE 10 AR-GE MERKEZİ VAR Yaklaşık bin kişi ile Ar-Ge çalışmalarını sürdüren ve ülkenin en fazla inovasyon yaratan sektörü konumunda bulunan beyaz eşya sektörü, en fazla patent başvurusunda bulunan sektörler arasında. 31 sektör analizi teknolojilerinin ürünlere entegre edilmesi ile tüketicileri daha akıllı ürünler bekliyor. Ayrıca beyaz eşya sektörü Sanayi Strateji Belgesi’nde de ana sektör olarak ele alınmış ve bu konuda beyaz eşya sektörünün rekabet gücünü artırmak için ürün kalitesinin artırılması, Ar-Ge teknikleri ile yeni ürünler tasarlanması, finansman maliyetlerini düşürücü modeller geliştirilmesi, enerji sarfiyatı düşük ve düşük maliyetli ürünler tasarlanması şeklinde bir hedef ile konulmuş durumda. 10 tane Ar-Ge merkezinin bulunduğu sektörde hammadde ve malzeme, maliyet bileşenlerinden önemli bir kısmını oluşturuyor. Beyaz eşyalarda kullanılan paslanmaz çelik sacın büyük bir kısmı ithal ediliyor. Ayrıca enerji, işçilik ve test giderleri maliyeti artıran faktörler arasında. Sektörde Ar-Ge çalışmaları yoğun olduğundan Ar-Ge harcamaları da sektör için maliyet oluşturan faktörlerden. Genel olarak bakıldığında Türkiye beyaz eşya sektörünün önümüzdeki yıllarda Türkiye ekonomisine paralel olarak, büyümesi bekleniyor. Enerji verimli cihazlar, çevre dostu gibi kavramlar ve ankastre ürünler sektörün başlıca büyüme alanlarını oluşturacak. Çevre, verimlilik gibi faktörlerin ve teknolojik gelişmelerin sektörü etkilemesi kaçınılmaz olduğundan yaşanan teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge faaliyetleri sektör tarafından üretilen ürünlere yansıyor, sensör, haberleşme ve yazılım “SEKTÖRÜMÜZÜN TOPLAM CİROSU 30 MİLYAR TL” Beyaz eşya sektörünün üretilen ürünlerin yüzde 75’ini 150 ülkeye ihraç ettiğini söyleyen Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Yönetim Kurulu Başkanı ve Vestel Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Ergün Güler, “Sektörümüzün toplam cirosu 30 milyar TL. Türkiye beyaz eşya sektörü, üretim DAYANIKLI TÜKETIM MALI İMALATI KAPASITE KULLANIM ORANI (AĞIRLIKLI ORTALAMA, YÜZDE) 2014 78 76,1 76 72,7 70,6 70,4 68,6 70,1 70,8 72,9 73,3 73,3 76,4 76 75,2 73,8 72 68 75,4 74,8 74 70 2015 75,5 73,6 72,4 71,2 71,2 69,2 68,1 67 66 64 62 Ocak Şubat Mart Kaynak: TCMB 32 Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık rakamları ile dünyada Çin’den sonra 2’nci sırada. ABD, Almanya, İtalya, Kore’yi geride bırakmış durumdayız. İhracatımızın çoğunu AB ülkelerine yapıyoruz. Son dönemlerde ihracat diğer ülkelere ve kıtalara doğru da kaymaya başladı. Bunların içinde Avustralya, Latin Amerika da bulunuyor. Avustralya’ya Türk şirketleri nasıl ihracat yapıyor diye düşünülebilir” diyor. 2015’te iki genel seçim olduğunda Tüketici Güven Endeksi’nin 2008-2009 ekonomik krizindeki seviyeye indiğini ve en düşük seviyesine ulaştığını, buna rağmen sektörün 2004 YILINDAN BU YANA ÜRETIMDE YÜZDE 100 BÜYÜYEN BEYAZ EŞYA SEKTÖRÜ, HER YIL YÜZDE 6’LIK BÜYÜME GERÇEKLEŞTIRIYOR. 2023 HEDEFI, 40 MILYON ADET ÜRETIM OLAN SEKTÖRÜN BU BÜYÜME ORANININ SÜRDÜRÜLEBILIR OLMASI DURUMUNDA 2023 HEDEFINI YAKALAYABILECEĞI SÖYLENIYOR. sektör analizi büyüdüğünü dile getiren Güler, bu konuda şunları söylüyor: “Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve pişirici grubunda 2015’te yüzde 6’lık bir büyüme gerçekleşti. GSYİH son 15 yılda ortalama 4.7 oranında büyüdü. 15 yılda beyaz eşya sektörümüz ise yüzde 11 büyüdü. GSYİH’nın yaklaşık 2.5 katı kadar bir büyüme gerçekleşti.” Sektörün, büyüme rakamları ile ülke büyümesini yukarı çeken önde gelen sektörlerden biri olduğunu belirten Güler, sektörün hem tedarikçileri, hem çalışanları hem de satış ve servis noktaları ile sürdürülebilir istihdama sağladığı katkının çok büyük olduğunu, güçlü ihracat ile cari açığı aşağı çeken sektörlerin başında geldiğini söylüyor. Güler, sektörün ülke ekonomisinin büyümesine büyük katkı sağladığını, bu büyümenin altında yatan dinamizmin ihracat olduğunu sözlerine ekliyor. “GÜÇLÜ BİR SEKTÖR GÜÇLÜ YAN SANAYİ İLE SÜRDÜRÜLÜR” Türkiye’deki yan sanayi yapısının esnek üretim kabiliyeti, teknik birikimleri ve sektörümüzün geldiği noktada kritik rol oynamıştır. Günümüzde yan sanayi sektörünün, Türkiye dışında global üreticilere de ürün temin eden bir konumda olması sektörün rekabetçiliğinin bir göstergesidir. Yan sanayi sektörümüzün üretimleri ülkemize ciddi istihdam sağlarken, ithalat ikamesi ve direkt ihracatı ile de cari dengeye olumlu katkı yapmaktadır” diyor. “Güçlü bir sektörün, güçlü bir yan sanayi ile sürdürülebileceği kanısındayız” diye konuşan Özaydemir, Türkiye beyaz eşya sektörünün üretim rakamlarına göre tüm dünyada Çin’den sonra 2’nci sırada olduğunu belirtiyor. Özaydemir, “Bu anlamda beyaz eşya sektörü global liderlik konumu ile Türkiye’deki diğer birçok sektörden ayrışmaktadır. Yan sanayi olarak sektörün iç piyasadaki üretimlerin komponentlerini sağladık. Yurtdışındaki ana sanayilere direkt ihracat yaptık. Ana üreticilerimizden aldığımız verilere göre ülkemizde beyaz eşya üretiminde kullanılan yan sanayinin yüzde 60’a yakınının yerli üretim olduğunu söyleyebilirim. Bu oran, dünya ortalamalarının oldukça üstünde. Ancak Türkiye’de üretimi olmayan katma değerli komponentlerin geliştirilmesi ve üretim konusunda derneğimiz ve üyelerimiz çalışıyor” diye konuşuyor. yönetim yapısı açısından bu liderlik içinde önemli etkisinin olduğunu düşünen Beyaz Eşya Yan Sanayiciler Derneği (BEYSAD) Başkanı Ş. Burak Özaydemir, “Ana üreticilerin yüksek üretim hacimleri, işbirliği ve geliştirme konusundaki çalışmaları, 33 dünya gündemi küresel ekonomide “yeni vasat” devam edecek küresel ekonominin bugün yaşadığı sallantının politik olarak kolay bir çözümü yok. sürdürülemez hale gelen yüksek borçluluk, uzatmalı (genellikle 10 yıl veya daha fazla süren) bir kaldıraçsızlık sürecinden kaçınmak için hızlı ve nizami bir şekilde azaltılmalı. NEW YORK Uluslararası Para Fonu ve diğerleri geçtiğimiz günlerde küresel büyüme tahminlerini -yeniden- düşürdü. Bu çok şaşırtıcı değil çünkü dünya ekonomisinin bir kaç aydınlık noktası olsa da, geneli hızla kararıyor. Gelişmiş ekonomilerde ABD iki çeyrekte ortalama yüzde 1’lik bir büyüme gördü. Euro Bölgesi’nde parasal genişlemesi döngüsel bir iyileşme yaratmış olsa da birçok ülkede potansiyel büyüme yüzde 1’in altında kalmaya devam ediyor. Japonya’da “Abenomics”in pili bitiyor ve büyüme 2015’in ortalarından beri yavaşlayarak şimdilerde resesyona yaklaştı. İngiltere’de haziranda gerçekleşecek AB üyeliği referandumuna ilişkin 34 belirsizlik şirketlerin işe alımlarını ve sermaye harcamalarını askıya almış durumda. Ve Kanada, Avustralya, Norveç gibi diğer gelişmiş ekonomiler düşük emtia fiyatlarından dolayı zorluk çekiyor. En büyük gelişmekte olan ülkelerde durum bundan daha iyi değil. Beş BRICS ülkesinden ikisi (Brezilya ve Rusya) resesyonda, biri (Güney Afrika) zar zor büyüyor, diğeri (Çin) keskin bir yapısal yavaşlama yaşıyor. Hindistan’ın iyi gitmesinin tek sebebi ise -Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan’ın ifadeleriyle- körlerin kırallığında tek gözlü adamın kral olması. Diğer birçok gelişmekte olan ülke 2013’ten bu yana zayıf dış faktörler, (iyi yıllarda uygulanan gevşek para politikaları, mali politikalar ve kredi politikalarından kaynaklanan) ekonomik kırılganlık ve genellikle de piyasa odaklı reformlardan uzaklaşan, devlet kapitalizmine yaklaşan adımlar sebebiyle yavaşladı. Daha kötüsü hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde potansiyel büyüme de düştü. Birincisi yüksek özel ve sektör borçluluğu harcamaları kısıtlıyor, özellikle de büyümeyi destekleyen sermaye harcamalarını. Bu harcamalar (GSYH’ye oranı) küresel finansal krizin ardından düştü ve hala kriz öncesi seviyelere çıkmadı. Yatırımlardaki bu düşüş, gelişmiş ülkelerde nüfus yaşlanırken, daha yavaş bir üretkenlik büyümesine işaret ediyor. Ve şimdi gittikçe daha fazla gelişmekte olan ülke NOURIEL ROUBINI dünya gündemi (örneğin Çin, Rusya ve Kore) üretimdeki işgücü girdisini azaltıyor. Gelir ve servet eşitsizliğindeki artış, küresel tasarruf fazlasını daha da kabartıyor (küresel yatırım düşüşlerinin aksine). Gelir işgücünden sermayeye kaydıkça, sermaye harcama marjı daha yüksek olanlardan (düşük ve orta gelirli hane halklarından) tasarrufa daha meyilli olanlara (yüksek gelirli hane halkları ve şirketlere) geçiyor. Dahası uzatmalı bir düşüş daha düşük büyümeye neden oluyor. Ekonomistler buna “hysteresis etkisi” yani zamana bağlı uzun süreli etki de diyor. Uzun vadeli işsizlik işçilerin yetkinliklerini ve insan sermayesini eritiyor, inovasyon yeni sermaye yoğun ürünlerine dahil olduğu için düşük yatırımlar kalıcı daha düşük üretkenlik büyümesine yol açıyor. Son olarak potansiyel büyümeyi aşağı çeken bunca etkenden dolayı yapısal reformların büyüme potansiyelini büyütmesi gerekir. Fakat bu reformlar hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde tüm maliyetleri, kısa vadeli olumsuz sonuçları ve faydaların sadece orta ve uzun vadede görünmesi sebebiyle çok yavaş ilerliyor. Bu reform karşıtlarına politik bir avantaj sağlıyor. Bu arada gerçek büyüme zaten düşmüş olan potansiyelin dahi altında. Acılı bir kaldıraçsızlık süreci özel ve kamu borçlarının düşmesi, tasarrufların artması büyük cari açıkların ve borçların azalması anlamına geliyor. Bu süreç ABD’de konut balonu patladıktan sonra başladı, sonra Avrupa’ya yayıldı, şimdi de son on yılı aşırı borçlanarak geçiren gelişmekte olan ülkelere yayılıyor. Aynı zamanda bu süreçte politika karışımı ideal olmadı. En gelişmiş ekonomiler çok hızlı bir mali sıkılaşmaya pivotluk ederken, canlanan büyümenin yükünün neredeyse tamamı geleneksel olmayan para politikalarına yığıldı ki etkileri ya zararlı ya da beklenenden daha cılız oldu. Borçlu ve kreditör ekonomiler arasındaki asimetrik denkleşmeler büyümeyi baskıladı. Eskiden aşırı harcayan ve az tasarruf yapan ekonomiler, piyasalar tarafından daha az harcamaya ve daha fazla tasarruf etmeye zorlanırken, kreditörler daha fazla harcamaya ve daha az tasarrufa zorlanıyor. Bu da küresel tasarruf fazlasını ve yatırım eksikliğini körüklüyor. Son olarak “hysteresis’ etkisi gerçek büyümeyi de zayıflattı. Döngüsel bir düşüş potansiyel büyümeyi düşürünce bu durum harcamalar azalınca ve beklentiler düşürülünce döngüsel bir zayıflığa neden oldu. Küresel ekonominin bugün yaşadığı sallantının politik olarak kolay bir çözümü yok. Sürdürülemez hale gelen yüksek borçluluk, uzatmalı (genellikle on yıl veya daha fazla süren) bir kaldıraçsızlık sürecinden kaçınmak için hızlı ve nizami bir şekilde azaltılmalı. Fakat egemen devletlerin borçlarını düzenli bir şekilde azaltacak mekanizma yok. Ve bu ülkelerdeki hane halklarına, şirketlere ve finansal kuruluşlara uygulanacak bir mekanizma getirmek politik olarak çok zor. Benzer şekilde yapısal ve pazar odaklı reformlar da büyüme için şart. Fakat bu reformların maliyetleri ve faydalarının zamanlamaları, bu önlemleri zaten düşüşte olan bir ekonomide uygulamayı politikacılar için çok zor hale getiriyor. Sıra dışı para politikalarını geride bırakmak da hayli zor olacak. ABD Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde politika faiz oranlarını beklenenden daha yavaş normalleştireceğini söyledi. Bir yandan da mali politikalar -özellikle hem arz hem de talep yanlı üretken kamu yatırımları- yüksek borçluluk ve yanlış yönetilen kemer sıkma politikalarının rehinesi gibi. Daha yavaş bir konsolidasyonu kaldırabilecek finansal kapasiteye sahip ülkelerde bile bu böyle. Bu yüzden, şimdilik IMF’nin “yeni vasat” dediği, Larry Summers’ın “seküler durgunluk” dediği ve Çinlilerin “yeni normal” dediği safhada kalmaya devam edeceğiz. Fakat yanlış anlaşılmasın: Eşitsizliğin arttığı bir ekonomilerde, birçok ülkede -hem sağda hem solda- popülist yaklaşımların ticaret, küreselleşme, göçmen, teknolojik inovasyon ve pazar odaklı politika karşıtlığının yükseldiği ekonomilerde hiçbir şey normal ya da sağlıklı değildir. Nouriel Roubini; Roubini Global Economics (www. roubini.com) Başkanı ve New York Üniversitesi Stern İşletme Fakültesi Ekonomi Profesörüdür. 9 Mayıs 2016 tarihli Dünya gazetesinden alınmıştır. 35 sanayicinin sesi 36 sanayicinin sesi yeni nesil sanayi için çalışanlar eğitilmeli türkiye otomotiv sektöründe yaklaşık 70 yıldır faaliyet gösteren bayraktarlar holding’in şirketlerinden odelo ve farba grubu şirketleri yönetim kurulu başkanı ahmet bayraktar, dört kuşaktır sektörün gelişmesine ve ülkenin kalkınmasına önemli katkı sunduklarını söylüyor. bayraktar, “bugün, geleceğini planlayan, hedef koyan, teknolojiyi ve yenilikleri yakından takip edenler başarılı oluyor” diyor. odelo ve Farba Grubu Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bayraktar, temelleri yaklaşık 70 yıl önce Kayseri’de atılan Bayraktarlar Holding’in çatısı altındaki bu şirketlerin, dördüncü kuşak yöneticilerinden biri. Hem sektörde yaptıkları işlerle hem de sivil toplum örgütlerindeki çalışmalarla sektöre ve ülke ekonomisine dört kuşaktır katkı sunan şirketler grubunun yöneticisi olarak, otomotiv sektörünün bugün bir sanayi devrimi olarak ortaya çıkan yeni nesil sanayi devrimi “Endüstri 4.0”ı bünyesine hızlı katacak sektörlerden biri olduğunu düşünen Bayraktar’a göre yeni nesil sanayi; daha nitelikli daha yetkin daha az sayıda insan kaynakları ile çalışmayı ön plana çıkarıyor, daha fazla robot kullanımını ve makinelerde otomasyon ve iş istasyonları arasında entegre iletişim sistemlerinin kurulmasını gerektiriyor. Bu nedenle yeni nesil sanayi için yeni nesil çalışanların eğitilip yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Bayraktar ile, başarılı işlere imza attıkları otomotiv sektöründeki faaliyetlerini, sektörün dününü, bugünü, geleceğini ve iş hayatını konuştuk. MESS İşveren dergisi okurları için kendinizi tanıtabilir misiniz? 1955 yılında, otomotiv ticareti ile uğraşan bir ailenin ortanca çocuğu olarak Kayseri’de dünyaya gelmişim. İlkokula Kayseri’de başladım, daha sonra babamın işlerini İstanbul’a taşıması ile birlikte ilk, orta ve lise tahsilimi İstanbul’da tamamladım. Üniversite tahsili için önce Almanya’ya, kısa bir süre sonra da Amerika’ya giderek endüstri mühendisliği teknolojisi dalında eğitim aldım. Üniversiteden mezun olduğum 1979 yılı Mayıs ayında, ülkemizde terör ve ekonomik sorunlar en yüksek seviyedeydi. Bu zor ve sıkıntılı ortama rağmen ailemin kurmakta olduğu 37 sanayicinin sesi Farba adlı far fabrikasında çalışmak üzere Türkiye’ye dönerek orada ithalat ve ihracat konularında görev üstlendim. 24 Ocak 1980’de alınan ekonomik tedbirler ve ihracatın teşvik edilmesi ile sanayimiz için yeni fırsatlar doğdu. 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbe ile ülkemizde terör olayları sonlandı. Bu sayede benim genç yaşta işe başladığım sanayi yatırımımız Farba’nın önü açılmış oldu. Bu dönemde yapılan devalüasyonla iç pazar tamamen durmuş, ihracat teşvikleri sayesinde yeni bir dönem başlamıştı. Ben de çantayı alarak Mısır, Lübnan ve İran’a seyahatler yaparak Farba’nın ürettiği farları satmaya çalıştım. 1980’li yıllarda ihracata yönelik satışlarımızı yılda 5-6 milyon dolara çıkarttım. Kısaca söylemek gerekirse iş hayatına, ürettiğimiz ürünleri ihraç etmekle başladım. Hem işte hem de kişisel olarak bugünkü seviyenize gelene kadar nasıl bir süreçten geçtiniz? Ailemin sanayiye yatırım yapması hem bana iyi bir fırsat sundu hem de bugüne kadar birçok zorluğu yaşayarak kişisel gelişimime destek verdi. Ekonomik zorluklar ve terör olaylarının oldukça yoğun olduğu 1979 yılı Aralık ayında işe başladım. Bugüne kadar sırası ile 1994, 1997 ve 2001 yılı ekonomik krizlerini yaşadım. Yine bu dönemlerde Taysad Otomotiv Yan Sanayi Derneği’nde yedi yılı başkanlık olmak üzere 17 yıl Yönetim Kurulu’nda görev aldım. Ayrıca TOSB Taysad Organize 38 Sanayi Bölgesi kurucusu olarak ve yönetim kurulu başkanlığı da yaparak ülkemize Türkiye’nin en iyi organize sanayi bölgesinin kazanılmasına destek verdim. İSO komite ve meclis üyeliklerinde dört dönem bulundum. TOBB Otomotiv Sektör Meclisi Başkanlığı’nı uzun yıllardır sürdürüyorum. Halen Kocaeli Sanayi Odası Meclis Üyeliği, TOBB Delegesi ve TOBB Sanayi Konseyi Üyeliği görevlerim devam ediyor. Dokuz yıl TTGV Yönetim Kurulu’nda görev alarak, ülkemizin yenilikçi sanayi ve teknoloji projelerine katkım oldu. Ayrıca sanayimize yönelik MESS, İSOV ve TOGEV Eğitim Vakıfları Mütevellisi olarak TOGEV Vakfı Başkanlık görevlerinde bulunarak sanayimizin rekabet gücünün artmasına ve gelişimine destek veriyorum. Bu süreçte sizin için dönüm noktaları neler oldu? Küresel bir sektörde çalışmanın yanında, ülkemizdeki çalkantılı ekonomik ve istikrarsız siyasi ortam, gönüllü görev aldığım sektörel dernekler, odalar ve vakıflar bana son 36 yılda önemli tecrübeler ve öğretiler kattı. Tüm bu konuların yanında Türkiye’de müşterilerimiz olan araç üreticisi ana sanayi firmalarının stratejik bir imalatçısı olmamak da bize inişli çıkışlı bir iş ilişkisi yarattı. Ancak 2011 yılında Almanya’da “TÜRKIYE’DE ARTIK TÜM ÜRETICILER, KÜRESEL EKONOMININ ÖNEMLI BIR PARÇASI OLARAK KÜRESEL EĞILIM VE DEĞIŞIMLERDEN DIREKT ETKILENIYOR. OTOMOTIV SANAYIMIZ ISE KÜRESEL ETKIYI BÜNYESINE TÜM DIĞER SEKTÖRLERDEN DAHA HIZLI VE KAPSAMLI OLARAK ADAPTE EDIYOR. BU ÇERÇEVEDE BAKTIĞIMIZ ZAMAN GÜVEN ORTAMININ TEMINI VE SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞI ÖN PLANA ÇIKIYOR.” sanayicinin sesi “MESS, SEKTÖRÜMÜZ IÇIN ÖNEMLI BIR IŞVEREN SENDIKASIDIR” odelo ve Farba Grubu Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bayraktar: “Bugün küreselleşen dünyada, sanayi üretiminin yönetilmesi ve sürdürülmesi gittikçe zorlaşıyor. Biz sanayiciler; işlerimiz için teknolojiye, küresel rekabete ve yatırımlara, enerjimizi ve kaynaklarımızı harcarken, bir yandan da diğer işverenlerle birlik ve beraberlik içerisinde dünya gerçekleri ile hareket etmeliyiz. Bu anlamda MESS; birlik ve beraberliğin sağlandığı, sektörümüz için tek ve önemli bir işveren sendikasıdır. Büyük bir aile olan otomotiv sektörümüzün büyük çoğunluğunun üye olduğu MESS, üyelerine verdiği maddi, manevi ve eğitim desteğiyle onların rekabet gücünü de artırıyor. MESS bugün başlattığı yeniden yapılanma ile kendini yeniledi. Bu sayede üyelerine daha etkin rehberlik edebiliyor.” satışa çıkan rakip odelo firmasının gurubumuz tarafından satın alınması, otomotiv aydınlatma sanayi tecrübemizi küresel pazara taşıma, yeni teknolojilere ulaşma ve Alman araç üreticilerinin stratejik imalatçısı olma fırsatını verdi. Beş yıl önce satın aldığımız odelo şirketinin yeniden yapılandırılması, Almanya’da bazı fabrikalarının kapatılması, Slovenya ile Çin’de yeni fabrikaların açılması ve ülkemize yeni bir otomotiv elektronik tesisini kurmamız, Gebze’de yepyeni bir far ve stop lamba üretim tesisini faaliyete almamız, geldiğimiz noktada bana ve gurubumuza yepyeni bir vizyon kazandırdı. Sonuç olarak, son beş yılda Türkiye’deki istihdamımız 400 kişiden 1500 kişiye, ihracatımız 4 milyon eurodan 57 milyon euroya çıktı, ciromuz dört kat arttı. Almanya, Slovenya ve Çin fabrikalarımızda üst sınıf Mercedes, BMW, Audi, VW ve Porsche otomobiller için yaptığımız üretimlerle firmalarımız birçok ödüle layık görüldü ve görülüyor. Dolayısıyla son beş yılda otomotiv yan sanayisinde küresel bir imalatçı olarak Farba ve odelo Gurubu Şirketlerini, başarılı bir satın alma projesi olarak, birlik ve beraberlik içinde çalıştırabilmek benim için edindiğim tüm tecrübelerin kullanılması anlamında önemli bir dönüm noktası oldu. Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin birinin başında olmak, size ve sizin gibi sanayicilere ne tür sorumluluklar yüklüyor? Ülkemizde otomotiv sektöründe sanayi ve ticari alanlarında 70 yıllık istikrarlı sürdürülebilir başarılı bir iş hayatını geride bırakıyoruz. Bu işlerimizi yaparken dört jenerasyondur aile bireylerimiz, kendi işleri kadar sivil toplum örgütlerinde aldıkları sorumluluklar ve görevlerle sektörümüzün gelişmesine ve ülkemizin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu. Hiç kuşkusuz sektörümüzün ve ülkemizin başarısı bizlerin başarısı oldu. Bu nedenle bugünkü küresel başarıların kazanılmasında ülkemize ve otomotiv sanayimize çok şey borçluyuz. Bugün tüm işlerimizde dünyanın önde gelen firmaları ile uzun vadeli karşılıklı güvene dayalı taahhütlerle işlerimizi yapabiliyoruz. Bu iş ortamlarında her ne kadar ailemiz, şirketlerimiz ve çalışanlarımız olarak dünyanın önde gelen otomobil fabrikalarıyla muhatap olarak işlerimizi yapsak da aslında bizler Türk insanının performansını gösteriyoruz. Ülkemizi tanıtıyoruz ve sürdürülebilir işbirliği içerisinde olmaya çalışıyoruz. Aslında ailemiz adına olduğu kadar ülkemiz adına da büyük bir sorumluluk almış bulunuyoruz. Düşünebiliyor musunuz? Mercedes C modelinin arka stop lambalarını Farba Bursa fabrikası tek imalatçı olarak üretip tam 39 sanayicinin sesi Ahmet Bayraktar (sağda), Slovenya Cumhurbaşkanı Daniel Türk (solda) ile birlikte. zamanında Almanya’ya, Amerika ve Güney Afrika’daki Mercedes otomobil fabrikalarına sevk ediyor. Tam zamanında üretmek ve istenilen kalitede tam zamanında sevk etmek firma olarak bizlerin sorumluluğunda olduğu kadar, ülkemizin de sosyal yaşamı, iş barışı ve istikrarı ile bu arzu edilen güven ortamını temin etmesi gerekiyor. Aksi takdirde yaşanacak küçük bir olumsuzluk çok hassas ve kırılgan olan otomotiv müşterilerimizden yeni bir iş almamızı mümkün kılmayacaktır. Dolayısıyla ülkemizde tüm insanlarımıza ve görevlilerimize de biz sanayiciler kadar sorumluluklar düşüyor. Sizce Türkiye’deki şirketlerin yönetimsel sorunları neler? Bu konuda genç nesillere ne tür tavsiyelerde bulunursunuz? Türkiye’de artık tüm üreticiler küresel ekonominin önemli bir parçası olarak küresel eğilim ve değişimlerden direkt etkileniyor. Otomotiv sanayimiz ise küresel etkiyi bünyesine tüm diğer sektörlerden daha hızlı ve kapsamlı olarak adapte 40 ediyor. Bu çerçevede baktığımız zaman güven ortamının temini ve sürdürülebilirliği ön plana çıkıyor. Bu güven ortamı aile şirketlerinin kurumsallaşmasını ve müşterilerinin uzun vadeli güvenini kazanmasını gerektiriyor. Hiç kuşkusuz kurucu aile bireylerine bu anlamda çok büyük sorumluluklar düşüyor. Aile anayasası, aile işlerinde aile bireylerinden kimin hangi işlerde çalışabileceği ve performanslarının ölçülmesi, devir planlarının zamanında sağlıklı bir ortamda yapılması ve gelecek planlaması çok önemli. Aile bireyi genç nesillerin de kendilerini günün gereksinimlerine uygun yeni vizyoner liderler olarak yetiştirmeleri ve aile işlerine sahip çıkarak iş yapmayı istemeleri gerekiyor. Bugün sanayide çalışacak gençlerimiz önce kararlarını ve hedeflerini doğru belirlemeli, sabırla kendilerini teknolojiye, yeniliğe ayak uydurarak yetiştirmeliler. Aksi takdirde bugünkü dünyada, küresel rekabet Slovenya Başbakanı Alenka Bratusek’ın odelo Slovenya’yı ziyaretinde kendisine plaket verildi. ortamında zaman ve kaynak kaybının telafisi mümkün olmuyor. Dünyadaki küresel rekabet ortamı her zamankinden daha hızlı değişimi beraberinde getiriyor. Bugün yeni nesil sanayi devriminin konuşulduğu iletişim çağı, yeni nesil yetişen gençlerimiz için çok önemli tehditleri ve fırsatları beraberinde getiriyor. Bu nedenle gençlerimizin öncelikle bugünkü dünya düzenini iyi anlaması, gelişmelere uygun kendilerini yetiştirmeleri ve ulaşabilecekleri hedefleri belirlemeleri gerekir. Bugün hangi sektörde ne iş yapıyorlarsa yapsınlar; geleceklerini planlamayanların, kendilerine hedef koymayanların ve dünyadaki gelişmelerden uzak kalanların başarılı olması mümkün olmayacak. Otomotiv sektörünün ekonomideki yerini nasıl görüyorsunuz? Şirket olarak bu sektörde gelecekteki yeriniz ne olacak? Otomotiv ülkemizde de dünyada da ekonominin sürükleyici güçlerinden biri. Diğer bağlı sektörler olan bankacılık, nakliye, inşaat gibi sektörlerle yakın işbirliği içinde. Sektörümüz teknolojik yapısı ve yenilikçiliğiyle de diğer sektörlerle işbirliği fırsatları yaratıyor. Bugün bir sanayi devrimi olarak ortaya çıkan Endüstri 4.0 yeni nesil sanayi devrimini bünyesine hızlı katacak sektörlerden biri. Yeni nesil sanayi, daha nitelikli daha yetkin daha az sayıda insan kaynakları ile çalışmayı ön plana çıkarırken, daha fazla robot kullanımını ve makinelerde otomasyon ile iş istasyonları arasındaki entegre iletişim sistemlerini beraberinde getiriyor. Bu nedenle yeni nesil sanayi için yeni nesil çalışanların eğitilip sanayi de yetiştirilmesi çok önemli olacak. Gurup şirketlerimizin Almanya’da Alman müşterilerle çalışması, bizi hızla yeni nesil sanayi devrimine ayak uydurmaya itiyor ve otomotiv aydınlatmalarında da dünyada teknoloji liderliğini yakalama fırsatı veriyor. AHMET BAYRAKTAR’A GÖRE SEKTÖRDEKI AILE ŞIRKETLERININ KURUMSALLAŞMASI VE MÜŞTERILERININ UZUN VADELI GÜVENINI KAZANMASI GEREKIYOR. “HIÇ KUŞKUSUZ KURUCU AILE BIREYLERINE BU ANLAMDA ÇOK BÜYÜK SORUMLULUKLAR DÜŞÜYOR” DIYEN BAYRAKTAR, AILE BIREYI GENÇ NESILLERIN DE KENDILERINI GÜNÜN GEREKSINIMLERINE UYGUN YENI VIZYONER LIDERLER OLARAK YETIŞTIRMELERI, AILE IŞLERINE SAHIP ÇIKMAYI VE IŞ YAPMAYI ISTEMELERI GEREKTIĞINI DÜŞÜNÜYOR. sanayicinin sesi Türk Slovenya Büyükelçisi Serra Kaleli’ye odelo Slovenya ziyaretinde plakit takdim edildi. Bugünkü aklınızla yirmili yaşlarınıza dönseniz, iş hayatınızda neleri değiştirirsiniz? 36 yıl önce ailemizin otomotiv aydınlatmasında faaliyete başlaması ve benim de o yıl üniversiteden mezun olarak genç yaşta bu işimizde göreve başlamam güzel bir tesadüf oldu. Geçmiş 36 yıla baktığım zaman, hem işimizle hem de gönüllü görev aldığım faaliyetlerle “övünebileceğim güzel işler yaptım ve dostluklar edindim” diyebilirim. Bu nedenle başka bir sektör veya iş düşünmedim. Ancak Almanya’da satın alarak, yeniden yapılandırıp küresel ekonomiye başarılı bir şekilde kazandırdığımız odelo Gurubu tecrübelerimden cesaret alarak, yaşlanmış, günün koşullarına ayak uyduramayan şirketlerin satın alınarak, yeniden yapılandırılması ve küresel pazarda kendi alanında söz sahibi yapılmasını bugün kendimi yetkinleştirdiğim bir iş alanı olarak görüyorum. İşte bir gününüz nasıl geçiyor? Genel olarak işle ilgili neler yapıyorsunuz? Sorumlu olduğum farklı ülke ve şehirlerdeki fabrikalarımız nedeniyle sürekli seyahat ediyorum. Fabrika ziyaretlerinde günlük işlerin dışında şirketlerimizin risk, taahhüt ve yatırım gerektiren konularında yöneticilerimize yardımcı oluyorum. Standart hale getirdiğimiz faaliyet ve finansal raporları ilgili yöneticilerden dinleyerek, tavsiye ve görüşlerimi aktarıyorum. Yıllık strateji ve vizyon gözden geçirme toplantılarıyla da farklı ülke ve kültüre sahip şirketlerimizin birlik ve beraberliğinin sağlanması benim en önemli görevlerim arasında. İş dışında ilgilendiğiniz uğraşlarınız, hobileriniz var mı? Tabiatı, zeytini, balığı ve Kuzey Ege’yi çok seviyorum. Kuzey Ege’de sahip olduğum köy evine zaman zaman kısa süreliğine de olsa giderek kendimi dinliyor, tabiat ile baş başa kalıyorum. “FARBA VE ODELO, AYDINLATMADA DÜNYADA ILK 10 ÜRETICIDEN BIRI” Temelleri Kayseri’de atılan Bayraktarlar Holding bünyesinde faaliyet gösteren odelo ve Farba Grubu Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bayraktar, otomotiv sektöründeki faaliyetleri hakkında şu bilgileri veriyor: “Bayraktarlar denildiği zaman Mercedesçi Bayraktarlar olarak biliniyoruz. Bunun sebebi ailenin uzun yıllar otomotiv sektöründe olması ve Mercedes yedek parça ticaretinde faaliyet göstermesidir. Bayraktarlar Holding çatısı altında Farba, odelo,VLE, Aygersan otomotiv aydınlatma şirketleri dışında inşaat, gayrimenkul yatırım, turizm ve sigorta konularında faaliyetlerimiz bulunuyor. Otomotiv sektörü ailemizin dört jenerasyondur en önemli iş kolu. Bu yüzden bildiğimiz anladığımız bir iş olduğundan sektöre daha fazla yatırım yaptık. Küresel otomotiv aydınlatma sektöründe yakaladığımız yenilikçi ve teknolojik liderliğimizi sahip olduğumuz dünyanın en iyi araç marka ve modelleri müşterilerimizle sürdürebilmek, bizim en önemli hedeflerimiz arasında. Otomotiv aydınlatma alanında Farba ve odelo grubu şirketleri ile birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Aydınlatma gurubumuz Almanya’da üç, Slovenya’da iki, Türkiye’de dört ve Çin’de bir fabrikada (toplam 8 fabrikada) 2 bin 800 kişiyi istihdam ediyor. 2015 yılında toplam ciromuz 330 milyon euro oldu. Önümüzdeki iki yıl içinde taahhüt ettiğimiz işlerle birlikte ciromuzu 500 milyon euro üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Dünyada küresel pazarda otomotiv aydınlatma konusunda ilk 10 imalatçı firma içinde yer alıyoruz.” 41 avrupa penceresinden brüksel’in veri güvenliği gündemi dijital tek pazara adım adım veri güvenliğinin, çağın popüler fenomeni haline gelmesiyle ve 4’üncü sanayi devrimi kavramının kulaktan kulağa yayılmasıyla, küresel sistemin bütün aktörleri konuyu ana gündemlerine taşıdı. dolayısıyla benzer bir hevesle fakat farklı eğilimlerle, hem ab’de hem de türkiye’de etkin veri güvenliğine yönelik girişimler hız kazandı. Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke, AB kurumları ve sivil toplum örgütlerinin 28 Ocak 2016 tarihinde kutladığı Avrupa Veri Güvenliği Günü’nü geride bırakırken Brüksel’in veri güvenliği gündeminin tekrardan mercek altına alınması gerektiğini düşünüyoruz. AB’nin AP, Komisyon ve 42 Konsey’den oluşan üçlü karar alma mekanizması, 15 Aralık 2015 tarihinde AB Veri Güvenliği Reformu dahilindeki bütün hükümler üzerinde anlaşmaya vardı. İlgili reform paketi, tasarı halindeki iki ayrı düzenlemeden oluşuyor; 28 AB ülkesinde geçerli olması ve güncel dijital ekonomiyle uyum sağlaması öngörülen geniş kapsamlı AB Veri Güvenliği Tüzüğü ve adli, cezai meselelerde kolluk birimlerinin daha etkin veri paylaşımının ve işbirliğinin önünü açması beklenen bir AB yönergesi. İlk tasarının karar alıcılarla paylaşıldığı 2012 yılından bu yana konuya ilişkin AP ve Konsey arasında devam eden derin görüş ayrılıklarına rağmen sağlanan bu İKV Uzman Yardımcısı AHMET CERAN avrupa penceresinden uzlaşının, AB çevrelerinde oldukça olumlu karşılandığını ifade etmek gerek. Uzun bir süre, AB merkezli hak savunucuları ve sivil toplum temsilcileri; Konseyin lobi şirketleri ve ABD merkezli bilişim devlerinin etkisi altında kaldığı yönünde eleştirilerde bulunmuştu. AB Veri Güvenliği Reformu, Juncker Komisyonu’nun temel öncelikleri arasında yer alan dijital tek pazarın ve dijital ajandanın en yapısal ve kritik tamamlayıcısı. Komisyon tarafından 24 Haziran 2015 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan Eurobarometre anket çalışmasının sonuçlarına göre AB vatandaşlarının yüzde 67’si, çevrimiçi yollarla paylaştıkları verileri üzerinde kontrolleri olmadığını veya kısmi kontrolleri olduğunu düşünüyor. 15 Aralık tarihinde üzerinde anlaşmaya varılan Tüzüğün yürürlüğe girmesi halinde, AB vatandaşlarına, kendi kişisel verileri üzerinde etkin ve tam kontrol sağlamaları yolunda önemli bir güç verilmiş olacak. VERİ GÜVENLİĞİ İLE GELEN EKONOMİK KAZANIMLAR Bir gün içerisinde 315 milyon AB vatandaşının interneti kullandığı güncel durumda AB yetkilileri, genel ve kapsamlı bir veri güvenliği mevzuatının önemli ekonomik kazanımlar sağlayacağı görüşünde. Komisyon verilerin göre, AB’nin Dijital Tek Pazar Stratejisi’nin hayata geçmesiyle 415 milyar avro tutarında ekonomik büyümenin gerçekleşmesi bekleniyor. Bu şartlar altında, güvenilir ve etkin bir dijital tek pazarın oluşturulabilmesi için bütün paydaşların kişisel verilerin etkin şekilde korunduğu yönünde görüş ve algı sahibi olması büyük önem taşıyor. Buna rağmen az önce yukarıda bahsi geçen Eurobarometre anketinin bir diğer çıktısına göre, AB vatandaşlarının yüzde 72’si, internet üzerinden gerçekleştirdikleri her türlü aktivitede kendilerine ilişkin çok fazla bilginin sorulduğunu düşünüyor. Üzerinde anlaşmaya varılan Tüzük, temelde veri sahibinin ve internet kullanıcısının, kişisel verileri üzerinde daha etkin kontrol sahibi olmalarını ve AB çapında geçerli bir denetim mekanizmasının kurulmasını, böylelikle de temel hak ve özgürlükleri ön plana çıkaracak şekilde veri güvenliğinin ve gizliliğin sağlanmasını amaçlıyor. AB Veri Güvenliği Tüzüğü ile birlikte, kişilerin hacklendiklerinde bu bilgiye erişimleri, unutulma hakkı ile kasten ve varsayıldığı üzere (by design and default) veri güvenliğinin sağlanması garanti altına alınacak. Öte yandan kurulması öngörülen “tek durak mekanizması” ile her AB üyesi ülkenin vatandaşları, bütün şikayetlerini o ülkedeki yetkili veri güvenliği kurumu aracılığıyla gerçekleştirebilecek. Komisyon, bütün AB ülkelerinde geçerli bir Veri Güvenliği Tüzüğü’nün yürürlüğe girmesinin oluşturacağı bürokratik ve teknik entegrasyonun AB’ye senede ortalama 2,3 milyar avro kazanım sağlayacağı iddiasında. Tüzüğün 2018 yılında bütün AB ülkelerinde yürürlüğe girmesi bekleniyor. O zamana kadar AB kurumlarının da desteği ile birlikte AB ülkelerinin teknik ve idari altyapıları ile yasal mevzuatlarını Tüzükle uyumlu hale getirmeleri bekleniyor. Şüphesiz ki bu geçiş sürecinin yumuşak, hızlı ve homojen geçmesi beklenmiyor. Prensipte anlaşma sağlanmış gibi görülse dahi, sivil toplum AP ve Komisyon arasında anlaşmazlıklar başlamış durumda. ABAD’ın geçtiğimiz dönemde uygulamasını durdurduğu Güvenli Liman Anlaşması’nın nasıl bir sistemle ikame edileceğine ilişkin tartışmalar yoğun bir şekilde sürerken, bu mesele, köşemizde önümüzdeki dönemde detaylı şekilde gündeme alacağımız öncelikli konular arasında yer almaya devam edecek. 43 alternatif pazarlar 44 alternatif pazarlar iran’ın üzerindeki ambargoların kalkması, birçok ülkenin gözünü iran pazarına dikmesine neden oldu. uluslararası para fonu (ımf) ambargoların kalkmasıyla iran’ın 2016-2017 döneminde büyüme oranını yüzde 5’e çıkaracağı tahmininde bulunuyor. iç politikadaki özgürleşmeyle birlikte, türkiye’den iran’a otomotiv yan sanayi, demir çelik, gıda ve kimya ürünleri satışının artması bekleniyor. yatırımcımız değişim rüzgârları esen iran pazarına göz dikti 45 alternatif pazarlar İran’ın nükleer programıyla ilgili Birleşmiş Milletler’in (BM) daimi üyesi beş ülke ve Almanya (P5+1) arasında yapılan müzakereler sonuç verdi, ülkenin üzerindeki ambargolar kaldırıldı. Böylece Avrupa Birliği’nin (AB) İran petrolünü alması üzerindeki engel de kalkmış oldu, İran’ın ticaret ve bankacılık sektörlerine getirilen sınırlamalar da... Ayrıca ülkede 26 Şubat’ta yapılan seçimler de bir değişimin habercisi oldu. İç politikadaki özgürleşme, tüketim ekonomisine yönelme gibi açılımları da beraberinde getiriyor. 15 yıl önce 99,5 milyar varil petrol rezerviyle dünya sıralamasında dördüncü olan İran, yeni bulunan rezervlerle 137,5 milyar varille ikinci sıraya yükseldi. Böyle bir petrol rezervine sahip olan İran’a konulan yaptırımların kaldırılmasıyla sadece petrol ihracatından elde edilecek gelirden ülkenin ekonomik kazancı 10 milyar euro artacak. İran Merkez Bankası’nın dünya çapındaki banka hesaplarındaki döviz rezervlerinin 30 milyar dolar getirisinin olacağı öngörülüyor. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) tahminlerine göre, İran’da yaptırımların kalkmasıyla Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 5 büyüyeceği tahmin ediliyor. Ekonomik yaptırımlar neticesinde İran’ın diğer ülkelerle olan ticari ilişkilerinde maliyetin yüzde 15 arttığını ve yaptırımların kaldırılmasıyla İran ekonomisinin dış pazarla ticari ilişkilerinde 15 milyar dolar tasarrufta bulunacağı belirtiliyor. Peki, bu gelişmeler Türkiye’nin tarihsel olarak bölgedeki 46 başlıca rakiplerinden biri olarak görülen İran ile ilişkilerini nasıl etkileyecek? Ambargonun kalkmasıyla birlikte iki ülke de ekonomik ilişkilerini geliştirmenin yollarını aramaya başladı. Yaptırımlara rağmen, her iki taraf da birlikte iş yapmanın bir şekilde yolunu buluyordu. Ancak bu durum ticareti zorlaştırıyordu. Şimdi iki ülke arasındaki ticaret hacmi büyüyecek. Türk firmalarının İran pazarına yaptığı yatırımlar da artacak. TÜRKİYE’NİN COĞRAFİ ÜSTÜNLÜĞÜ VAR İran’a yönelik ekonomik yaptırımların kalkması, Türk iş dünyasında işbirliğinin derinleştirilmesi beklentilerini doğurdu. Buna rağmen uzmanlar bölgedeki tansiyon düşmeden ilişkilerin gelişmesinin kolay olmayacağı görüşünde. ABD ve AB’nin Tahran’a yönelik ekonomik yaptırımları kaldırması, Türkiye tarafından heyecanla karşılandı. Ancak, dış politikada ters düşen İran ile Türkiye’nin kısa zamanda yakınlaşması kolay değil. Türk iş dünyasından birbiri ardına İran ile işbirliğinin derinleştirilmesine yönelik açıklamalar gelse de uzmanlar, Suriye konusunda ortak çözüm bulunmadan ikili ilişkilerin arzu edilen noktaya ulaşamayacağını belirtiyor. İran, nükleer programı için yürütülen görüşmelerde anlaşma sağlanmasıyla küresel sisteme entegre olabileceği, yeni yatırım ve ticaret kanallarını açmaya hazırlanıyor. 78 milyonluk ülke petrol, doğalgaz kaynakları ve geniş tüketici pazarıyla birçok ülkenin iştahını kabartıyor. Özellikle Türkiye, İran’da yaşanacak dönüşümden pay almak için uzun süredir fırsat kolluyor. Türkiye ile İran arasındaki siyasi anlaşmazlıkların temeli yüzyıllar öncesine dayansa da, ekonomik alanda işbirliği konusunda bugüne kadar ciddi bir sıkıntı yaşanmamış olması Türk şirketlerine umut veriyor. İran bölgedeki en zengin enerji TÜRK IŞ DÜNYASI AMBARGONUN KALKMASIYLA YAKLAŞIK 20 MILYAR DOLAR OLAN IRAN ILE DIŞ TICARET HACMINI, KISA SÜREDE 30 MILYAR DOLARA ÇIKARMANIN HESAPLARINI YAPIYOR. IKI ÜLKE ARASINDAKI TICARETIN ÖNEMLI BIR KISMINI IRAN’IN TÜRKIYE’YE SATTIĞI PETROL VE DOĞALGAZ OLUŞTURSA DA, BUNDAN SONRAKI DÖNEMDE TÜRK ŞIRKETLERININ, 78 MILYON NÜFUSU OLAN IRAN PAZARINDAKI BAŞTA MÜTEAHHITLIK, HAVACILIK, TURIZM, PERAKENDE, TELEKOM, GIDA, OTOMOTIV VE MAKINE GIBI SEKTÖRLERE HIZLA GIRMESI BEKLENIYOR. alternatif pazarlar IRAN ILE TICARETTE KARŞILAŞILAN SORUNLAR kaynağına sahip ülkelerinden biri. Türkiye-İran ekonomik ilişkilerinin ambargonun kalkmasıyla önemli bir ivme kazanacağa benziyor. Lojistik olarak bakıldığında da İran’a en hızlı ulaşabilecek ülke Türkiye. Türkiye’nin coğrafi üstünlüğü var. Ayrıca Türk iş dünyasının dinamizmi önemli bir artı. Türk sanayicisi İran’a yatırım yapma konusunda daha atak davranacağa benziyor. Türkiyeİran dış ticaret hacmi 2001 yılında 1.2 milyar dolarken, 2008 yılında 10 milyar dolar oldu. 2011’de ise 16 milyar doları aştı ve 2012’de 21.9 milyar dolara ulaştı. Fakat bu tarihten sonra İran’a yönelik yaptırımların etkisiyle iki ülke arasındaki dış ticaret düşüşe geçti. Şimdi karşılıklı ticaretin ciddi anlamda artırılması hedefleniyor. Ayrıca doğrudan yatırımların karşılıklı olarak artırılması da gündemde. 30 MİLYAR DOLARLIK DIŞ TİCARET HACMİ Türkiye’nin İran’da otomotiv yan sanayisinden ev tekstiline, petro kimyadan mobilya sanayisine kadar çeşitli yatırımları bulunuyor. Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi’nin (DEİK) rakamlarına göre, Türkiye ile İran arasındaki dış ticaret hacmi 2012 yılında 22 milyar dolar düzeyindeydi. Son yıllarda ambargoların da etkisiyle bunda bir düşüş söz İhracatçı için her zaman potansiyeli olan yakın bir pazar konumundaki İran’ın siyasi ve ekonomik olarak istikrarsız bir yapıda olması, riskleri de beraberinde getiriyor. İran, ticaret yapacaklar için muhakkak iyi bir pazar, herkes kendi çapında yerini almalı ama temkinli yaklaşılmasında da yarar var. İran ile ticarette özellikle risk alınmaması, vadeli alışveriş yapılmaması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, “İran’daki büyük ticaret potansiyelinin farkındayız. Bu gerçekten hareketle biz de söz konusu ülkenin pazarını incelemeliyiz. İran’a en fazla satılacak ürünler ve hangi ürünlere daha fazla ihtiyaç olduğunu tespit etmeliyiz. Bu pazar, Türkiye’nin ihracatına, cari açığına ve özellikle büyümesine ciddi katkı sağlayabilir” diyor. Türk firmaları açısından uygun bir pazar olmasına rağmen, yoğun dış ticaret bürokrasisi ve mevzuatı, birtakım keyfi uygulamalar, piyasa ve denetim mekanizmasının işleyişindeki istikrarsızlık ve teknolojik yetersizlikler gibi sorunlar, İran pazarının firmalarımız için yeterli düzeyde sürdürülebilir olmaması sonucunu beraberinde getiriyor. Devlet yapısının ağır işlemesi, kendini her alanda gösteriyor ve yapılan işlemlerin nispeten uzun sürmesine yol açıyor. İran’da çalışan yabancı personelden kanunda belirlenen miktarlar üzerinden vergi alınması ve bu matrahın yüksek olması, iş adamlarının karşılaştığı sorunlardan biri. İkili ticarette karşılaşılan diğer sorunlar arasında ise sınır kapılarındaki altyapı, personel, teçhizat ve donanım yetersizlikleri, İran’da bazı Türk ürünlerinin taklit edilmesi, marka ve patent mevzuatının yetersizliği, Türk ve İran bankaları arasında geçmiş dönemde yaşanan sorunlar nedeniyle teminat mektuplarının tanınmasında ve akreditiflerin açılmasında karşılaşılan problemler yer alıyor. Bu nedenle İranlı firmalarla ticari bağlantı kuracak Türk firmaları mutlaka yazılı bir sözleşmeye dayanarak, uluslararası ticari kurallar çerçevesinde, akreditifli çalışmaları ve İran’la ticari tecrübesi olmayan ihracatçılarımızın kesin bağlantıya girmeden önce mutlaka T.C. Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği ile irtibata geçmeleri tavsiye ediliyor. 47 alternatif pazarlar BUNLARA DIKKAT EDIN! n • Özellikle İslam devrimi sonrası ticari yaşamın kendine özgü özellikler kazandığı İran’da ticari acente ve distribütörlük aracılığıyla iş yapma biçimi oldukça yaygınlaştı. Son dönemde ülkemizde yaygınlaşan ISO 9000 standartları İran’da da geçerli. n•• İran’a ihraç edilecek her nevi ambalajlı mamullerin üzerinde kolay okunabilir ve anlaşılabilir Farsça kullanım bilgilerinin bulunması, bu ülke yasaları uyarınca zorunlu. İran’da Merkez Bankası sıkı bir kambiyo kontrolü uyguluyor. Yaptığı ihracat karşılığı parasını Türkiye’ye transfer edecek iş adamlarının akreditif seçeneğini kullanmaları halinde İran Merkez Bankası onayını almaları zorunlu. n • İran ekonomisinin dörtte üçü merkezi parametrelerle yönlendirilen devlet şirketleri ve Bonyad adı verilen vakıf şirketlerince yönetiliyor. Ambargolar sonrası dış ekonomik ilişkiler rahatlayarak, uygulanmaya konulan özelleştirme süreci, haksız rekabeti önleyen yapıların ortadan kaldırılması süreci hızlanacak. İran çok cazip bir pazar olmasına karşın, korumacı bir yapıya sahip. n • Dünya Ticaret Örgütü’ne 1996 yılında üye olmak için başvurmuş ancak henüz üye olmamasına rağmen, birçok ikili ve çoklu anlaşmalarla yatırımların korunması ve ticaretin geliştirilmesi konusunda uygulamalar mevcut. n • İranlılar bizler gibi ülkelerini çok seven duygusal insanlar. Yatırım ve işbirliği yaparken bütün dünyada olduğu gibi ülkenin hukuksal yapısı, seçilen sektörün analizi iyi yapılmalı. Hukuksal destek sözleşme yaparken önemli. Anlaşmalarda netlik olmalı. n • Enerji yoğun sektörlerde özellikle seramik, çimento, maden işleme sektörlerinde enerji fiyatlarının ucuzluğundan dolayı yatırım anlamlı görünüyor. Hizmet sektöründe özellikle bankacılık, finans, AVM işletmeciliği, havalimanı işletmeciliği, hastane işletmeciliği potansiyel görünüyor. Enerji, petrokimya, tarımsal sulama, altyapı, yol, demiryolu, otoban, toplu konut sektörlerinde yatırımların önemli olduğu düşünülüyor. n • Bürokrasi mevcut durumda ağır işliyor, özel sektörünün karar mekanizmalarını da ağırlaştırıyor. Dolayısıyla sabır önemli. n • İran yalnız bir ihracat destinasyonu olarak düşünülmemeli üçüncü ülkelerle birlikte çalışılabilecek bir ülke olarak değerlendirilmelidir. 48 konusu oldu. 2013’te 14,6 milyar dolar, 2014’te de 13,7, 2015 yılında da 9,7 milyar dolar seviyelerine çekildi. DEİK Türkiye-İran İş Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Bilgin Aygül, ambargoların kalkmasıyla bu gidişatın tersine döneceğini söylüyor ve iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin birkaç yıl içinde 30 milyar doları rahatlıkla yakalayacağı tahmininde bulunuyor. Türkiye’nin ambargo sürecinde İran’ın yanında durduğunu, 200’e yakın Türk firmasının İran’a bu süreçte yatırım yaptığını, bu alanlarda iş hacminin büyüyeceğini söyleyen Aygül, bunun yanı sıra sağlık ve hizmet sektörlerinde bir ivmenin söz konusu olabileceğini, serbest bölge ya da otel işletmeciliği gibi alanlarda Türk firmalarına önemli roller düşebileceğini, ayrıca müteahhitlik ve mühendislik hizmetlerinin de artacağını belirtiyor. İran’ın Türk sanayicisi için bütün sektörlerde işbirliği, dış ticaret kapısı olma özelliğini taşıdığına dikkat çeken Aygül, İran ekonomisinin son 36 yıldır çeşitli ambargolar altında yaşayarak korumacı bir yapıyla ihtiyacı olan her şeyi üretmeye çalıştığını dile getiriyor. 16 Ocak 2016 ‘da ambargoların kalkmasıyla özellikle gelişmiş ülkelerin gündeminde birinci sıraya oturan İran’ın borcu olmayan, 80 milyonluk iyi eğitimli genç nüfusuyla, komşu ve çevre ülkeleriyle gerçekleştirdiği dış ticaretle, dünya doğal gaz rezervlerinde 2’nci, petrol rezervlerinde 4’üncü ülke konumunda olduğunu anlatan Aygül, “Ayrıca çinko, bakır, demir gibi birçok hammadde rezervinde dünya sıralamasında önlerde yer almasıyla bütün ülkelerin fokus yaptığı bir ülke. MAKİNE VE OTOMOTİV GİBİ SEKTÖRLER ÖNEMLİ Türkiye için İran pazarında (zaten ihracat da yaptığımız) makine, otomotiv, tekstil, kozmetik, dayanıklı tüketim malları, elektronik, teknolojik ürünler, inşaat sektörü özellikle otel ve altyapı inşaatları, hizmet ve lojistik sektörlerinin önem taşıdığına dikkat çeken Algül, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Türk firmaları bölgeyi tanıdıkları, ambargonun en zor koşullarında bile İran’ı terk etmedikleri, tarihi, kültürel bağlar, benzer tüketici tercihleri, coğrafi yakınlığın sağladığı lojistik üstünlük, tamamlayıcı ekonomilere sahip olmak gibi avantajlara sahip. Bunlar bizim için büyük önem arz ediyor. Türk firmaları 1980 sonrası yaşadıklarını İranlı firmalarla paylaşabilir. İran’da TARIHI IPEK YOLU SAYESINDE ESKI ÇAĞLARDAN BU YANA AVRUPA VE ASYA’NIN KESIŞME NOKTASINDA YER ALAN IRAN’IN STRATEJIK KONUMU, ÜLKEDE PETROLÜN KEŞFI ILE DAHA DA ÖNEMLI HALE GELDI. HAM PETROL TAŞIMACILIĞININ YOĞUN OLARAK YAPILDIĞI UMMAN KÖRFEZI, BASRA KÖRFEZI VE HAZAR DENIZI’NE KIYILARI OLAN IRAN; TÜRKIYE, AFGANISTAN, IRAK, PAKISTAN, TÜRKMENISTAN, AZERBAYCAN, NAHÇIVAN VE ERMENISTAN ILE SINIRA SAHIP. alternatif pazarlar 200’ü aşkın yatırım yapmış Türk firması bulunuyor. Çok farklı sektörlerde, farklı sermayelerle yatırım yapan Türk firmalarının yanı sıra İran’la dış ticaret yapan 1000’i aşkın firmamız var. Ambargonun kalkması, 1 Ocak 2015 tarihinden beri İran-Türkiye arasında yürürlükte olan Tercihli Ticaret Anlaşması iki ülke arasındaki yatırımı, işbirliği ve ticareti geliştirecek.” Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, Tahran’da 100’e yakın Türk firması faaliyet gösteriyor. Tebriz’de 2005 yılında kurulan, ülkenin ilk ve tek İran Serbest Yabancı Yatırımcı Bölgesi’nde Türk iş adamlarına ait 38 yatırım bulunuyor. İran nüfusunun yüzde 40’ı Türk kökenli Azerilerden oluşuyor. Ülke genelinde Türk televizyonlarının izlenme oranı oldukça yüksek. Yani İran’da Türkçe konuşan ve Türk mallarına ilgi duyan büyük bir kitle var. 50 MİLYAR DOLAR ULUSLARARASI YATIRIM ÇEKECEK Devreye giren “Tercihli Ticaret Anlaşması” da ticaret hacmini genişletecek önemli bir unsur. Türkiye’den İran’a gıda, kimya, otomotiv yan sanayi ve demir çelik ürünleri satışının artması bekleniyor. Öte yandan, İran Türkiye’nin bölge ülkelerine açılan kapısı olacak. Çünkü daha önce Ortadoğu ve Körfez ülkelerine Suriye üzerinden mal sevkıyatı yapan Türkiye, iç savaş nedeniyle bu kapıyı kaybetti. Türkiye’nin önünde tek yol olarak İran kaldı. Ambargonun kalkması, sınır komşusu iki İRAN, ABD’DEN OTOMOBİL ALMAYACAK Bu arada, İran Sanayi, Maden ve Ticaret Bakanlığı, ABD’den yapılacak otomobil ithalatı lisanslarının iptal edildiğini açıkladı. Kararın, Amerikan menşeli tüm otomobilleri kapsadığı kaydedildi. Yasak kararı, dini lider Ayetullah Hamaney’in ABD markalı tüketim mallarının İran’a girişini eleştiren konuşmasının ardından geldi. Ayetullah Hamaney, “Amerikan otomobillerinin İran’a gelmesine gerek yok. Amerikalılar kendi ürettikleri arabaları aşırı yakıt tükettiği ve hantal olduğu için kullanmıyor. Şimdi bizim gelip de iflasa yüz tutmuş falanca Amerikan fabrikasından otomobil almamızın bir anlamı yok” diye eleştiride bulundu. Bu karar da Türkiye otomotiv sektörünün, İran pazarına özellikle de otomotiv sektörüne girmesinde etkili olacak gibi görünüyor. ülkenin birçok alanda birbirine muhtaç olması, İran’daki Türk nüfusu gibi faktörler ticaret hacmini artırmada önemli rol oynayabilir. Ancak iki ülkenin bölgesel liderlik iddiası var. Ayrıca Türkiye; Yemen, Suriye ve Irak’la ilgili dış politikasında İran’la karşı karşıya gelmiş durumda. İran’ın şu anda en önem verdiği konu, kendi ülkesine yatırım yapılması. İran Cumhurbaşkanı Ruhani gelecek yıllarda 50 milyar dolarlık uluslararası yatırım çekmeyi hedeflediklerini açıkladı. İran’ın 32.6 milyar dolarlık varlıklarının da serbest bırakılması söz konusu. Türkiye’de bunu değerlendirmek istiyor. TÜRKİYE-İRAN DIŞ TİCARET DEĞERLERİ (BİN DOLAR) YILLAR İTHALAT HACİM 2011 İHRACAT 3.589.635 12.461.532 16.051.167 -8.871.898 DENGE 2012 9.921.602 11.964.779 21.886.381 -2.043.177 2013 4.192.776 10.383.117 14.575.893 -6.190.341 2014 3.886.735 9.833.329 13.720.064 -5.946.594 2015 3.665.217 6.096.265 9.761.481 -2.431.048 Kaynak: TÜİK 49 mevzuattaki değişiklikler yıllık ücretli iznin uygulanmasına ilişkin düzenlemede değişiklik yapıldı bilindiği üzere, iş kanunu’nun katı hükümleri arasında yer alan yıllık ücretli iznin uygulanması konusundaki sınırlayıcı düzenlemeler, güncel işletme ihtiyaçları ve üretim süreçlerinin kesintisiz yürütülmesi yönündeki gelişmelerle uyumlu olmadığı gibi, işçilerden gelen talep ve beklentilerin karşılanması açısından da uygulama sorunlarına yol açıyordu. Bu çerçevede; ilgili hükümde değişiklik yapan 6704 sayılı “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 26 Nisan 2016 tarih ve 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Söz konusu Kanun’un 16. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Yıllık ücretli iznin uygulanması” başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirildi: “Ancak, 53 üncü maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir.” Yapılan değişiklikle maddenin önceki metninde yer alan “en çok üçe bölünebilir” ifadesi kaldırılarak, yıllık ücretli iznin, maddede yer alan şartlar dâhilinde, bölümler hâlinde kullanılmasına imkân tanınıyor. DİĞER KONULARDAKİ GELİŞMELER Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 50 7 Nisan 2016 tarih ve 29677 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kanun ile, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esaslar düzenleniyor. Kanun ile tüzel kişilerin değil, sadece gerçek kişilerin kişisel verileri korunuyor. Bu çerçevede; Kişisel verilerin işlenmesinde, - Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma, - Doğru ve gerektiğinde güncel olma, - Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme, - İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma, - İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme ilkelerine uyulması zorunlu kılınıyor. Kanunda sayılan istisnai haller dışında, kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemeyecek. İsim, doğum tarihi gibi genel nitelikli kişisel verilere kıyasla, özel nitelikli kişisel veriler (ırk, siyasi düşünce, din, mezhep, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği vs.) daha yüksek seviyede koruma altına alınıyor. Kanun ile; Kişisel Verileri Koruma Kurulunun kurulacağı, Kurul oluşturulduktan sonra Kurulun gözetiminde Veri Sorumluları Sicilinin oluşturulacağı ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin, veri işlemeye başlamadan önce Veri Sorumluları Siciline kaydolmak zorunda olacakları ve Sicile herkes tarafından erişimin mümkün kılınacağına ilişkin düzenlemeler getiriliyor. Kanunun yayımı tarihinden önce işlenmiş olan kişisel veriler, yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde Kanun hükümlerine uygun hale getirilecek, Kanun hükümlerine aykırı olduğu tespit edilen kişisel veriler derhal yok edilecek veya anonim hale getirilecek. Kanunun yayımı tarihinden önce hukuka uygun olarak alınmış rızalar, bir yıl içinde aksine bir irade beyanında bulunulmaması halinde, bu Kanuna uygun kabul edilecek. Yeni kaydedilen veriler için ise yükümlülükler yayım tarihinden altı ay sonra başlayacak. Kişisel verilerin aktarılabilmesi için kişinin açık rızasının alınması, kişisel verilerin yurt dışına aktarılması, ilgili kişinin hakları, veri sorumlusuna başvuru, Veri Sorumluları Sicili, Kurula şikayet, suçlar ve kabahatleri düzenleyen hükümlerin Kanunun yayımı tarihinden altı ay sonra yürürlüğe gireceği düzenleniyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu 20 Nisan 2016 tarih ve 29690 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve amacı, insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek üzere Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kurulması, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esasların düzenlenmesi olan Kanun’da; l Ayrımcılık talimatının; bir kişinin kendi nam veya hesabına MESS Müşavir Avukatı NAĞME N. HOZAR mevzuattaki değişiklikler eylem ve işlemlerde bulunmaya yetkili kıldığı kişilere veya bir kamu görevlisinin diğer kişilere verdiği ayrımcılık yapılmasına yönelik talimatı, doğrudan ayrımcılığın; bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını bu Kanun’da sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameleyi, dolaylı ayrımcılığın; bir gerçek veya tüzel kişinin, görünüşte ayrımcı olmayan her türlü eylem, işlem ve uygulamalar sonucunda, bu Kanun’da sayılan ayrımcılık temelleriyle bağlantılı olarak, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanma bakımından nesnel olarak haklılaştırılamayan dezavantajlı bir konuma sokulmasını, işyerinde yıldırmanın; bu Kanun’da sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak kişiyi işinden soğutmak, dışlamak, bıktırmak amacıyla kasıtlı olarak yapılan eylemleri, tacizin; psikolojik ve cinsel türleri de dâhil olmak üzere bu Kanun’da sayılan temellerden birisine dayanılarak, insan onurunun çiğnenmesi amacını taşıyan veya böyle bir sonucu doğuran yıldırıcı, onur kırıcı, aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü davranışı ifade ettiği, l Herkesin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşit olduğu, bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılığın yasaklandığı, ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde, konuya ilişkin görev ve yetkisi bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ihlalin sona erdirilmesi, sonuçlarının giderilmesi, tekrarlanmasının önlenmesi, adli ve idari yoldan takibinin sağlanması ve ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin ise, yetki alanları içerisinde bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlü oldukları, l İşveren veya işveren tarafından yetkilendirilmiş kişinin; işverenin çalışanı veya bu amaçla başvuran kişi, uygulamalı iş deneyimi edinmek üzere bir işyerinde bulunan veya bu amaçla başvuran kişi ve herhangi bir sıfatla çalışmak ya da uygulamalı iş deneyimi edinmek üzere işyeri veya iş ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyen kişi aleyhine, bilgilenme, başvuru, seçim kriterleri, işe alım şartları ile çalışma ve çalışmanın sona ermesi süreçleri dâhil olmak üzere, işle ilgili süreçlerin hiçbirinde ayrımcılık yapamayacağı, söz konusu hükmün iş ilanı, işyeri, çalışma şartları, mesleki rehberlik, mesleki eğitim ve yeniden eğitimin tüm düzeylerine ve türlerine erişim, meslekte yükselme ve mesleki hiyerarşinin tüm düzeylerine erişim, hizmet içi eğitim, sosyal menfaatler ve benzeri hususları da kapsadığı, işveren veya işveren tarafından yetkilendirilmiş kişinin, istihdam başvurusunu gebelik, annelik ve çocuk bakımı gerekçeleriyle reddedemeyeceği, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamına girmeyen her türlü iş ve iş görme sözleşmelerinin de bu madde kapsamında bulunduğu, l Ayrımcılık yasağı ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan her gerçek ve tüzel kişinin Kuruma başvurabileceği, Kuruma başvurunun, illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla da yapılabileceği, başvuru hakkının etkin bir şekilde kullanılmasına hiçbir surette engel olunamayacağı ve başvurulardan herhangi bir ücret alınmayacağı, ilgililerin, Kuruma başvurmadan önce bu Kanun’a aykırı olduğunu iddia ettikleri uygulamanın düzeltilmesini ilgili taraftan talep edecekleri, bu taleplerin reddedilmesi veya otuz gün içerisinde cevap verilmemesi hâlinde Kuruma başvuru yapılabileceği, ancak Kurumun, telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ihtimali bulunan hâllerde, bu şartı aramadan başvuruları kabul edebileceği, dava açma süresi içinde Kuruma yapılan başvuruların işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı, 4857 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamına giren ayrımcılık iddialarına ilişkin başvuruların, 4857 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatında belirlenen şikâyet usulleri izlendikten sonra herhangi bir yaptırım kararı alınmadığı hâllerde yapılabileceği, Ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde, bu ihlalin etki ve sonuçlarının ağırlığı, failin ekonomik durumu ve çoklu ayrımcılığın ağırlaştırıcı etkisi dikkate alınarak ihlalden sorumlu olan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri hakkında bin Türk lirasından on beş bin Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanacağı, Kurulun, verdiği idari para cezasını bir defaya mahsus olmak üzere uyarı cezasına dönüştürebileceği, hakkında uyarı cezası verilen kişi veya kurumun ayrımcı fiilinin tekrarı hâlinde alacağı cezanın yüzde elli oranında artırılacağı ve bu artışın ceza üst sınırını aşamayacağı, bu Kanun’a göre verilen idari para cezalarının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hâllerde idari yaptırımlara ilişkin olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınıyor. Korumalı İşyerlerinde Çalışan Engellilerin Ücretlerine Karşılık İşverene Yapılacak Ödeme Hakkında Yönetmelik 30 Nisan 2016 tarih ve 29699 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik ile; korumalı işyerlerinde çalıştırılan zihinsel veya ruhsal engellilere, işverenlerince zamanında ödenen, yasal yükümlülükleri tam ve zamanında yerine getirilen ücretlere karşılık olarak işverenlerine yapılacak ödemenin usul ve esasları düzenleniyor. Yönetmelik ile; korumalı işyerinde çalışan engelliler için ödenecek ücretlerin tutarı, işverenden istenilecek belgeler ve ücret desteğinden eş zamanlı yararlanılamayacak durumlara ilişkin düzenlemeler getiriliyor. 51 dünya turu avrupa’da her beş gençten biri işsiz Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki çok düşük enflasyon ve zayıf ekonomik büyümenin yanı sıra genç işsizliğin hala yüksek seviyelerde olması sorun teşkil etmeyi sürdürüyor. ABD’li yatırım bankası Lehman Brothers’ın 2008 yılında iflasını açıklamasıyla başlayan ve tüm dünyayı etkileyen küresel ekonomik krizin üzerinden sekiz yıl geçmesine karşın Avrupa ülkelerindeki yüksek genç işsizlik (25 yaş altı) hala çözüm bekleyen en önemli sorunların başında geliyor. Avrupa İstatistik Ofisi’nden (Eurostat) derlenen verilere göre, 28 üyeli AB’de genç işsizlik oranı diğer yaşlardaki işsizlik oranlarına kıyasla daha yüksek seviyelerde seyrediyor. AB’de genç işsizlik 2014’te yüzde 22,2 düzeyinde ölçülürken, son verinin mevcut olduğu 2016 yılı Mart ayında yüzde 19,1 oldu. Martta 25 yaş altı genç işsiz sayısı ise 4 milyon 287 bin seviyesinde açıklandı. 52 yunanistan tartışmalı reform paketini onayladı Yunanistan Meclisi geçen yıl üzerinde anlaşılan 86 milyar euroluk kurtarma paketinin gelecek dilimleri için gerekli vergi ve emeklilik düzenlemelerini içeren yasa tasarısını onayladı. Yasa tasarısına ilişkin görüşmelerin ardından, yapılan oylamada hükümet ortakları SYRIZA ve Bağımsız Yunanlar (ANEL) milletvekilleri fire vermeden “evet” oyu kullandı. Yunanistan Meclisi’nde 300 milletvekilinden toplam 153 “evet” oyuna karşın, muhalefet partilerinden 143 “hayır” oyu geldi. Dört milletvekili ise parlamentoda bulunmadı. Ekonomi yönetiminin “kırmızı çizgi” olarak savunduğu vergi muafiyeti üst sınırı ise yeni düzenlemeyle birlikte 9 bin 545 eurodan 8 bin 636 euroya çekildi. Kanun paketi kapsamında gelir vergilerinde yeni artışlar gerçekleşirken, emeklilik maaşlarında ise kesintiye gidildi. özbekistan’a 732 milyon dolarlık yabancı yatırım Özbekistan’a yapılan yabancı yatırım hacmi yılın ilk çeyreğinde yüzde 14,4 artışla 732 milyon dolar oldu. Özbekistan Ekonomik Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, yılın ilk çeyreğinde ülkeye yapılan yabancı yatırım hacminin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,4 arttığı belirtildi. Bu yılın başından itibaren ülkede 368 yeni yatırım projesinin başlatıldığı, ayrıca aynı dönemde toplam değeri 76 milyon dolarlık 12 büyük yatırım projesinin tamamlandığı ifade edilen açıklamada, yılın ilk üç ayında ülke ekonomisine yapılan 732 milyon dolarlık yabancı yatırımın 563 milyon dolarının doğrudan yabancı yatırımlardan oluştuğu kaydedildi. Açıklamada, ayrıca ekonomide devletin payının azaltılmasına yönelik sürdürülen özelleştirme programı çerçevesinde bu dönemde devlete ait 178 işletmenin hisselerinin 72 milyon dolarlık yatırım yapma koşuluyla özel sektöre satıldığı bildirildi. AVRUPA BIRLIĞI - YUNANISTAN - ÖZBEKISTAN INGILTERE - KONGO - RUSYA - VENEZUELA dünya turu ingiltere ekonomisi durma noktasına geldi İngiltere’de hizmet sektörü üzerine yapılan bir ankete göre ülke ekonomisi, haziran ayında Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmamaya dair yapılacak referandum öncesi tüketicilerin yaşadıkları endişeler nedeniyle durma noktasına geldi. Markit tarafından yapılan ankete göre nisan ayında görülen zayıflığın kalıcı olması durumunda birinci çeyrekte yüzde 0.4 büyüyen İngiltere ekonomisinin ikinci çeyrekte yalnızca yüzde 0.1 büyümesi bekleniyor. İngiltere ekonomisi geçen üç yılda dünyanın diğer büyük ekonomilerine göre daha hızlı bir performans gösterdi. Fakat küresel ekonomik zayıflama ve ülkenin AB’deki geleceğine dair belirsizlikten zarar gören ekonomi geçen yıldan bu yana zayıfladı. Markit verilerine göre İngiltere’de hizmet sektörü nisan ayında 53.7’den 52.3’e gerileyerek son üç yılın en yavaş büyümesini kaydetti. kongo’da yeni hükümet kuruldu Devlet Başkanlığı’nın yaptığı yazılı açıklamaya göre, Kongo’da yeni hükümet kuruldu. Başbakan Clement Muamba’nın kurduğu, 38 üyeden oluşan yeni hükümette üç devlet bakanının da bulunduğu bildirildi. Açıklamada, Devlet Başkanı Denis Sassou Nguesso’yu seçim kampanyasında destekleyen genç isimlerin dahil edildiği yeni hükümette eski kabineden bazı isimlerin de yer aldığı ifade edildi. Ülkede 20 Mart’ta düzenlenen devlet başkanı seçiminde Nguesso oyların yüzde 60,19’unu alarak yeniden iktidara gelmişti. Muhalefetten beş aday ise seçimde usulsüzlük yapıldığını ileri sürmüştü. Kongo’da 25 Ekim 2015’te düzenlenen, 32 yıldır iktidarda olan 72 yaşındaki Nguesso’nun üçüncü kez göreve gelmesine imkan tanıyan anayasa değişikliği referandumunda da vatandaşların yüzde 95’i “Evet” oyu kullanmıştı. rus hükümeti kemer sıkmaya hazırlanıyor Rus hükümeti, maaşlarda kesinti yaparak kamu ve özel sektörde yatırımları artırmayı hedeflerken, uzmanlar böyle bir hamlenin, krizin devam ettiği ülke ekonomisine faydadan çok zararı olabileceğini belirtiyor. Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanlığı’nın mayıs ayında hükümete sunduğu teklife göre, bu yıldan itibaren 2019’a kadar maaşlarda kesinti yapılarak, 2019 yılı sonunda yüzde 4,5’lik Gayri Safi Yurtiçi Hasıla büyümesi amaçlanıyor. Halkın reel ücretlerinin bu yıl yüzde 2,8, önümüzdeki yıl da yüzde 0,3 azaltılması, emekli maaşlarının ise bu yıl yüzde 4,8, 2017’de yüzde 2 düşürülmesi planlanıyor. Teklifin uygulanması halinde ülkedeki yoksulluk oranının bu yıl yüzde 13,7’ye çıkacağı, 2018’de yüzde 13,9’la en yüksek seviyesine ulaşacağı öngörülüyor. venezuela tarihteki en kötü elektrik krizini yaşıyor Venezuela 25 Nisan’dan bu yana, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta. Tarihindeki en kötü elektrik krizini yaşayan Venezuella’da, başta günde dört saat olarak planlanan elektrik kesintileri, bazı şehirlerde günde 15 saatten uzun sürüyor. Ülke aynı zamanda enerji üretiminin yüzde 60’ını karşılayan Guri barajındaki su seviyesini önemli ölçüde azaltan bir kuraklıkla da karşı karşıya. Venezuela hükümeti, krizin etkilerini azaltmak için çeşitli önlemleri uygulamaya koyarken, bu halkın bir bölümünde tepkiye yol açıyor. Enerji tasarrufuna gidilen ülkede Devlet Başkanı Maduro, kamu çalışanlarının haftada iki gün işe gitmesine ve eğitimin cuma günleri yapılmamasına karar verdi. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) öngörülerine göre, bu yıl Venezuela’da enflasyon yüzde 481’e, 2017’de de yüzde 1,647’ye yükselebilir. 53 üye profili delphı automotıve systems’de çalışanların yarısı kadın bugün toplam 4 bin 100 çalışanı ile otomotiv sektörü için kablo demeti üreten delphı automotıve systems packard türkiye’nin genel müdürü şule uysal, kurumunun güçlü, heyecanlı ve gerçek takım arkadaşları sayesinde başarılı olduğunu dile getiriyor. geçen yılki cirosu yaklaşık 285 milyon dolar olan delphı türkiye’nin faaliyet gösterdiği iş grubu, delphı global’in en büyük satış cirosunu gerçekleştiriyor. 54 2015 yılı sonu itibarıyla küresel bazda gerçekleştirdiği 15,2 milyar dolarlık satış cirosu ile tüm “orijinal ürün üreticisi” tedarikçileri arasında 13’üncü sırada yer alan Delphi’nin faaliyet gösterdiği 44 ülkeden biri de Türkiye. Delphi Automotive Systems Ltd. Şti. adıyla, “elektrik/ elektronik mimarisi” ana grubunda Türkiye otomotiv sektörü için kablo demeti üreten firma, müşterilerine emniyetli, çevreci ve bağlantılı ürün ve teknolojiler sunuyor. “Güçlü mühendislik altyapımız, tecrübeli ve titiz çalışan insan kaynağımız sayesinde ekip performansımızı ve potansiyelimizi öne çıkartmayı başarıyoruz” diyen Delphi Automotive Systems Türkiye Genel Müdürü Şule Uysal ile firmanın gelişimini, bugünkü faaliyetlerini ve “ÇALIŞANLARIMIZIN EN BÜYÜK DEĞERIMIZ OLDUĞU BILINCIYLE ONLARIN MUTLULUĞU VE MOTIVASYONUNU ÜST SEVIYELERDE TUTMAK EN BIRINCIL HEDEFLERIMIZDEN. HIYERARŞIDEN UZAK YAPILANMAMIZLA ÇALIŞANLARIMIZLA HER AN ILETIŞIM IÇINDEYIZ.” üye profili nasıl başarılı olduklarını konuştuk. Delphi Automotive Türkiye’nin kuruluş hikayesini ve bugüne kadarki gelişimini anlatabilir misiniz? Delphi Automotive Systems Ltd. Şti. Türkiye’nin geçmişi 1989 yılına kadar gidiyor. O tarihte General Motors (GM) kuruluşu olan Packard, İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde bir fabrika yatırımı yapıyor. Bu fabrikada “elektrik/elektronik dağıtım sistemleri” yani “kablo demeti” üretiliyor ve tamamı Avrupa’ya ihraç ediliyor. Şirketimiz 1992 yılında Bursa’da Ovaakça’da kiralık bir fabrikada da üretime geçti. Aynı tarihlerde Hasanağa bölgesinde kendi yatırımı olan 13 bin 400 metrekarelik fabrikasının inşaatının tamamlanmasının ardından taşınan şirketimiz, bu yeni fabrikasındaki ilk üretimine 1993’te geçti ve Türkiye’de faaliyet gösteren otomotiv üreticileriyle de çalışmaya başladı. Delphi’nin Türkiye’deki üçüncü yatırımı 1997 yılında İzmir Serbest Bölgesi’nde kurulan fabrika ile oldu. Şirketimizin Türkiye’deki yolculuğu devam ederken merkezi organizasyonumuz da zaman içinde kendi bünyesinde çok ciddi bir kabuk değişikliği yaşadı. Bu süreçte ana firma olan GM ile yapılan anlaşma doğrultusunda kurumumuz bağımsız bir şirkete dönüştü. 55 üye profili 2013’ün sonunda tamamen şehrin içinde kalmış görüntüsünde olan İstanbul fabrikamızdaki üretimimizi sonlandırma kararı aldık. Bunun yerine, ilk 2011 senesi itibarıyla sistemimize entegre etmeye başladığımız Bulgaristan’daki bir tedarikçi firmamızı geliştirerek pazarın ve müşterilerimizin beklentilerini karşılama yönünde stratejik bir adım atma inisiyatifini gösterdik. Bugün Bulgaristan’da ikinci fabrikamızı da bitirip, üretime başlamış durumdayız. ŞULE UYSAL: “BIRINCI HEDEFIMIZ ÇALIŞANLARIN MUTLULUĞU” Çalışanların en büyük değerleri olduğu bilinciyle onların mutluluğu ve motivasyonunu üst seviyelerde tutmanın birincil hedefleri olduğunu söyleyen Delphi Automotive Systems Türkiye Genel Müdürü Şule Uysal, “Hiyerarşiden uzak yapılanmamızla her an çalışanlarımızla iletişim içindeyiz. Ayrıca çalışan memnuniyeti anketleri ile onlardan gelen geribildirimleri dikkate alıyor ve bu doğrultuda planlarımızı yapıyoruz. Yine aynı anket sonuçları ile aidiyetle ilgili genel resmi görebiliyoruz. Bu da bize çalışan motivasyonu için nasıl bir yol haritası izleyeceğimizle ilgili ipucu veriyor” diyor. Uysal, çalışanların Delphili olma süreçlerini şöyle anlatıyor: “İşbaşı yapan her beyaz yaka için hoş geldin organizasyonu ile çalışanı tanıtıyor, ilk günden ‘değer vereni, destekleyen, duyarlı’ şirket kültürünü hissettirmeye çabalıyoruz. ‘Mükemmelliğe Adanmışlık’ı her yıl global olarak düzenlenen Mükemmellik Haftası ile kutluyoruz. Şirket olarak sponsor olduğumuz ancak çalışanlar tarafından liderlik edilen çeşitli aktiviteler, seminerler ve sosyal sorumluluk projeleri düzenliyoruz. Gönüllülük esasına dayanan mentörlük süreci ile deneyimli çalışanlarımız, ‘adaptasyon’, ‘teknik’ ve ‘liderlik’ mentörlükleriyle, mentee’lere yol gösteriyor. Yine şirket içi eğitimlerimizde, takım geliştirmeye ve ekip ruhu yaratmaya önem veriyoruz. Üst ve orta seviye yönetici kadromuza aldırdığımız ‘Koç Gibi Lider’ eğitimiyle çalışma hayatımızda prosesler ötesinde insan odaklı yaklaşımın önemine vurgu yapıyoruz, ortak kültürümüzü besliyoruz.” 56 Delphi Automotive Türkiye’nin bugünkü faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiz? Delphi Automotive Systems Türkiye olarak Türkiye ve Avrupa pazarındaki müşterilerimiz için kablo demeti üretiyoruz. Ürünümüz, büyük oranda el emeği gerektiriyor. Bu bakımdan şirketim istihdam açısından Türkiye’nin önde gelen kurumlardan biri. Bulgaristan yapılanmamız hariç, 2015 yılı sonu itibarıyla organizasyonumuz toplamında yaklaşık 4 bin 100 çalışanımız var. Bunların yaklaşık 3 bin 800 kadarı mavi yakalı. Övünerek paylaşmak istediğim bir diğer husus ise kadın istihdamına olan katkımızdır. Şirketimizdeki tüm mavi yakalıların yüzde 40’a yakını, beyaz yakalı çalışanlarımızın ise yaklaşık yüzde 50 kadarı kadın çalışanlardan oluşuyor. Yıllık ciromuz, 2015 sene sonu itibarıyla yaklaşık 285 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu cironun yaklaşık 220 milyon doları ihracattan elde edildi. Delphi’nin dünyadaki faaliyetleri açısından Delphi Türkiye’nin yeri ve öneminden bahsedebilir misiniz? Dünya üzerinde 44 ayrı ülkede 126 üretim ve 14 teknoloji merkeziyle faaliyet gösteren, bu anlamda oldukça büyük ölçekli bir organizasyon olan Delphi içinde Türkiye olarak faaliyet gösterdiğimiz “elektrik/ elektronik mimarisi” ana iş grubu, en büyük satış cirosuna ulaşan alt segmenttir. Bugün dünyadaki otomotiv devlerinin dağılımı gerek ülke, gerekse marka/grup bazında bellidir. Bu açıdan Delphi Türkiye’nin grubu bünyesindeki önemini sorgularken bir referans olması açısından konuya Türkiye otomotiv pazarının dünya ölçeğindeki yerine bakmakta yarar görüyoruz. 2015 itibarıyla Türkiye’deki otomotiv sanayisi 1,3 milyonu aşan araç üretimiyle dünya sıralamasında 15’inci sıralara ulaşmıştır. Bu oldukça çarpıcı bir değerdir. Diğer yandan, toplam üretimimiz dünya ölçeğinde yüzde 1,5 civarı bir paya tekabül etmektedir ki bu da ülkemizin gerçek potansiyelini ortaya koymak ve örneğin Avrupa ölçeğinde ilk üç ülke arasına girebilmek için daha alması gereken yolu olduğunu düşündürtüyor. Delphi Automotive Systems Türkiye’nin bu resimden etkilendiğini söylemek gerçekçi bir tespit olacaktır. Zira, elbette ki firmamızın kuruluşundan bugüne ihracat oranlarımız hep yüksek düzeylerde üye profili gerçekleşmiş olmakla birlikte, iş hacmi anlamında ölçeğinizi belirlemede bulunduğunuz coğrafyanın kendi öz potansiyeli de önemli. Bütün bu resimde Türkiye’nin yetişmiş ve çalışkan işgücü kaynağı da Delphi Automotive Systems Türkiye’nin kendi bünyesindeki önemini güçlendiren bir unsur olarak ifade edilmeli. Bu hususta birkaç somut örnek olarak, seri parça üretimleri başka ülkelerdeki kardeş Delphi fabrikalarında gerçekleştirilecek olsa dahi, farklı müşteriler için prototip üretimlerinin veya otomotiv sektöründe en yeni teknolojilerin devreye alındığı hibrid araçlar için üretim yapma gibi uzmanlık, yetkinlik ve hassasiyet gerektiren sorumlulukların bağlı olduğumuz merkez organizasyonumuz tarafından bize, yani Delphi Automotive Systems Türkiye ekibine verilmekte olduğunu büyük bir mutlulukla ifade edebilirim. Güçlü mühendislik altyapımız, tecrübeli ve titiz çalışan insan kaynağımız sayesinde ekip performansımızı ve potansiyelimizi öne çıkartmayı başardığımız düşüncesindeyim. Türkiye’deki tesislerinizle ilgili ayrıntılı bilgi verebilir misiniz? Türkiye’de faaliyet gösterdiğimiz Bursa ve İzmir fabrikalarımız sırasıyla 13 bin 400 ve 20 bin 200 metrekare ölçeğindedir. Her iki fabrikamızda da asıl üretimimiz kablo demeti ürün gruplarıdır. Ek olarak Bursa fabrikamızda, ürünlerimizin ana girdisi olan kabloların önemli bir kısmını üreten ekstrüzyon hatlarımız da mevcut. Ürünlerimiz müşteriye ve araç projesine özel tasarlanıyor, siparişe göre üretiliyor. Ürünümüzün tasarımı, aracın ve araç içerisindeki diğer tüm parçalarla ilgili araç ömrü boyunca söz konusu olabilecek tasarım değişikliklerinden etkilenebiliyor. Bu esnek ve dinamik yapı, üretim metodu tasarımı açısından otomasyonun devreye alınmasını güçleştiren bir unsur. Bu yüzdendir ki diğer belli başlı otomotiv parçalarının üretimiyle kıyaslandığında bizdeki üretim süreci el emeğinin de önemli oranda etki ettiği bir çizgidedir. Farklı müşterilerimiz için on binlerle ifade edilebilecek ayrı parça numaralarının üretimi için yine on binlerle ifade edilebilecek bir alt parça tedarik sürecini de yönetmemiz gerekiyor. Bu sistem içinde müşterilerimizin taleplerini en yüksek kalite seviyesiyle, tam zamanında ve rekabetçi maliyetleriyle sunabilmek şirketimizin temel performans kriterlerindendir. Tıpkı artık küresel bazda farklı ülkelerde tamamen aynı ya da aynı platformlar üzerine inşa edilmiş benzer araçlar üreten müşterilerimizde olduğu gibi, Delphi Automotive Systems Türkiye de kendi küresel organizasyonuyla tam bir entegrasyon içerisinde yönetiliyor. Böyle büyük bir sistemin uyumlu bir biçimde hareket edebilmesi için oldukça ileri düzeyde kurgulanmış bir ortak “işletme çalışma sistemi” (EOS) kullanma gerekliliği ortadadır. Mükemmelliği DELPHI 2015’TE 15.2 MILYAR DOLARLIK SATIŞ CIROSU ELDE ETTI Merkezi İngiltere’de olan Delphi, 2015 yılı sonu itibarıyla küresel bazda gerçekleştirdiği 15.2 milyar dolarlık satış cirosu ile tüm Original Equipment Manufacturer (OEM), (orijinal ürün üreticisi) tedarikçileri arasında 13’üncü sırada yer aldı. 44 ülkede 126 üretim ve 14 teknoloji merkezinde 173 bin çalışanıyla küresel bazdaki müşterilerine emniyetli, çevreci ve bağlantılı ürün ve teknolojiler sunan Delphi, küresel bazda 6 bin 400 tedarikçiden 250 milyondan fazla alt parçanın temin edildiği, 2 milyon ayrı parça numarasının yönetildiği, 23 bin ayrı müşteri lokasyonuna günde 60 milyon parçanın sevk edildiği bir organizasyon. Dört ana işkolunda faaliyet gösteren Delphi, mega trendler ve pazarın beklentileriyle uyumlu portföyüyle, üstün mühendislik ve sistem entegrasyonu sunabilen, yenilikçi, ileri teknoloji içeren ve dünya ölçeğinde müşteri desteğiyle kaliteli ürün ve hizmetler arz edebilen bir firma. Delphi Automotive Systems Ltd. Şti. Türkiye ise, bu 4 ana işkolundan “Elektrik/Elektronik Mimarisi” ana grubu altında yer alıyor. 57 üye profili yapısının omurgasına oturtan bu sistemimiz kurumumuza, küresel bazda müşteri memnuniyeti odaklı ve sağlıklı bir biçimde büyüme, bunu yaparken de paydaşlarının beklentilerini karşılayan bir kar ve nakit akışı yaratma becerisi sunuyor. Türkiye’nin önde gelen otomotiv parçası üreticilerinden biri olarak, sektörü ve sektördeki yerinizi değerlendirebilir misiniz? Türkiye’nin otomotiv sektörünün ülkemizin lokomotif sektörlerinden biri olduğu ortadadır. Şüphesiz ki otomotivdeki bu tablo yan sanayi sektörünün gelişimine de yadsınamaz biçimde önemli katkılar sağlıyor. Yan sanayi kuruluşlarının sadece Türkiye’deki müşterilerini değil, küresel müşterileri ve pazarları da hedef görecek, başta Avrupa olmak üzere dünya üzerindeki farklı coğrafyalardaki ana sanayi firmalarına ürün ve 58 hizmet sunabilecek vizyon, kabiliyet, kalite ve teknolojik altyapıya sahip olma düzeyine ulaştığı düşüncesindeyim. Günümüzde otomotiv yan sanayi sektörünün toplamda ülke ihracatına olan katkısı ortadadır. Delphi şüphesiz ki tıpkı dünya ölçeğinde olduğu gibi Türkiye’de de kendi iş kolunun önde gelen firmalarındandır. Bana göre ülke organizasyonumuzun gücü, bağlı olduğu küresel iş ağının kurumsal ve teknolojik gücünü bu ülkenin insan kaynağıyla ve ülke pazarındaki yeni fırsatlarla mükemmel bir biçimde buluşturabilmesidir. Başarınızın temel taşlarından biri olan İK alanında nasıl bir fark yaratıyorsunuz? İK politikalarınızdan da söz edebilir misiniz? 4 bin 500 çalışanı olan Delphi Automotive Systems Türkiye İnsan Kaynakları olarak, müşteri beklentilerini karşılamak ve kaliteli üretim yapmak için yönlendirici değerler listemizi oluşturduk. İK prensiplerimizin en başında “Mükemmelliğe Adanmışlık” geliyor. Bu amaca bağlı olarak geliştirdiğimiz mükemmellik ilkelerimiz; müşteri odağı, ilk seferde doğruluk, inovasyon ve sürekli gelişim, müşteri geribildirimi, değer veren, destekleyen ve duyarlı insan profili, takdir ve gelecek güvencesidir. Delphi Automotive Systems Türkiye’nin başarısında fark yaratan en büyük etken ise güçlü, heyecanlı ve gerçek takım arkadaşı olan çalışanlarımızdır. Bu anlayışla İnsan Kaynakları uygulamalarımızı ve işe alım kriterlerini oluşturduk. Mavi ve beyaz yaka işe alımları için standart ve aşamalı adımlar uyguluyoruz, farklı alım süreçlerindeki ihtiyaçlara göre kişilik envanterleri, psikoteknik ve teknik test uygulamaları gerçekleştiriyoruz. İşe uygun çalışanı yerleştirmenin ardından, her pozisyon için oluşturulan mesleki eğitim programlarının uygulanması ve oryantasyon uygulamalarının tamamlanması ile çalışanların adaptasyonu, organizasyonel ihtiyaçlar doğrultusunda çalışanların geliştirilmesi ve kariyerlerinin yönetilmesini hedefliyoruz. Çevre, iş sağlığı ve güvenliği gibi konulara önem veriyor musunuz? Delphi, iş sağlığı ve güvenliğini birinci öncelik olarak belirlemiş olmanın yan sıra Çevre Yönetim Sistemi ile çevreyi, doğal kaynakları ve insan sağlığını korumaya yönelik kararlı bir duruş sergiliyor. Binlerce kişinin çalıştığı organizasyonumuzda somut sonuçlar almak sadece kurulu sistemlere uyma çabası ile değil, kuralların içselleştirilmesi, gerekçelerinin anlaşılması ve her bir bireyin katkısı ile oluyor. Bu da Delphi’ın şirket kültürünü temsil ediyor. 2012 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden aldığımız “Çevreci Tesis Ödülü” de bu kültürün somut bir örneğidir. Çalışan farkındalığının artırılmasına yönelik her ay hazırlanan Çevre Bülteni, tüm atıkları kaynağında ayrıştırıp, Çevre İzin Lisansı’na sahip geri dönüşüm/geri kazanım tesislerine gönderdiğimiz atık yönetimimiz, ergonomi çalışmaları, çalışanların başvurabileceği rotasyon kurulu somut örneklerimizdir. MESS’e ne zaman üye oldunuz? MESS’in çalışmaları, faaliyetleri ve sektöre katkıları hakkında ne düşünüyorsunuz? 25 yıldır MESS’e üyeyiz. MESS, metal işkolunda faaliyet gösteren işverenleri güçlü bir çatı altında toplayarak çalışma ilişkilerinde, mevzuat çerçevesinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak noktasında oldukça etkin çalışmalar yapıyor. Son derece açık bir iletişim ve karşılıklı fikir alışverişi içinde bulunabiliyoruz. teknoloji wah7 706 ile el x y z li ek st e d g 4 vrimiçi kalın seyahatlerde çe , ZyXEL dünya liderlerinden olan Ağ teknolojileri alanında geçip ne önü inin iler int işim kes sık seyahat edenlerin ilet tekli nı sağlayacak 4G/LTE des sürekli çevrimiçi kalmaları sek yük . Ürün, kablosuz da ürünü WAH7706’yı tanıttı de hem z ojisiyle hem 2.4GH hızlı IEEE 802.11ac teknol , 2G e bild mo en, eş zamanlı yayın yapark r. 5GHz frekans bandında uyo sun i ğin ene işim seç tekleriyle en iyi mobil ilet 3G ve 4G (LTE CAT 6) des erek mevcut bağlantıyı ley tek des azı cih Wi-Fi Kullanıcılar, aynı anda 32 fini çıkartacak. H7706 ile yolculuğun key WA an sun ân imk aya paylaşm i yazıcısı epson’un yen t tiriyor e f u r r a s a t yüzde 90 yıl deli L655, iki Epson’un yeni yazıcı mo mürekkeple hızlı ve boyunca kullanılabilecek kı sunan, kopyalama, uygun maliyetli renkli bas entegre mürekkep faks ve tarama özellikleriyle dubleks yazıcı olarak tankına sahip çok işlevli bir alımda 70 ml’lik 6 ilk 5 vitrine çıktı. Epson L65 2 sarı) ve 140 ml’lik 2 renk (2 cyan, 2 magenta, kep şişeleriyle geliyor. siyah Epson orijinal mürek kı ve 13 bin sayfalık de 11 bin sayfalık siyah bas Gönderilen ilk setler sayesin tinde yüzde 90’a varan liye çeken L655, baskı ma kat dik le esiy asit kap kı renkli bas tasarruf sağlıyor. let hp elite x2 tab sarl andı a t in iç r e l l e profes yon te x2 1012 tabletinde, ürünü Eli tasarlanmış çok yönlü nyada ilk HP, profesyoneller için i bir arada sunuyor. Dü ğin lili im ver r aya gis bil ü üst diz bir tiri etinin birleş ldiği HP rahatlığı ve tam bilirlik ve hizmet kabiliy tile ne yö , ece lik ven gü l bir tasarıma sahip. Sad kez mükemme dan işlenmiş üst düzey um ny mi alü eye C rec CN , de 0 12 Elite x2 10 a sahip olan tablet, 15 kg’dan daha az ağırlığ ar görüntüleme 8,1 mm kalınlığa ve 1 r. Böylelikle kullanıcıl iyo çek kat dik de ile i ayarlayabiliyor kadar çevrilebilir özelliğ ürünü dik bir konuma ve klavye kullanımı için liyor. HP Elite abi yaz ı yaz anı kullanarak veya arkaya yatırıp ekr ı 3:2 görüntü agonal Full HD ekran x2 1012, 12 inçlik diy larına göre tüleri farklı ışık durum şarj oranı ile birlikte görün r. Elite x2 1012 uzun otomatik ayarlanabiliyo a ınd lar ma ara s ran ömrüne ek olarak konfe te tlik ne ve ite kal l me katılımcıların mükem lıyor. sağ ını lar ma yap me görüş fortınet ’ten ısı hacker uyar çözümleri Siber güvenlik ik şirketi geliştiren güvenl öründe Fortinet, BT sekt eti gibi nesnelerin intern girmesine yeni kavramların hditlerle te paralel değişen yaptı. a m tır ıllı cihazlar ve ilgili bir araş onunu kişisel ak sy ta en gm se ağ şekillendirilmesi Şirketlerin lara göre yeniden aç tiy ih en liş ge neden olarak IoT gibi araştırmada, buna lan pı ya u adan rg vu ne gereği eki en zayıf nokt güvenliği, içerid el es ların vr er çe ck ın ha lar a, er hack . Araştırmad olması gösterildi de ek in er m ed ili t eğ ke a re m aş rahat ha nra yatayda daha sayede içeri girdikten so ıl hedeflerine bu as n na ru ko lı am ps ka mücadelesinin dışardan daha lirtildi. Güvenlik be i ler ik ed nl ze saldırılar dü a bulunuldu. ine ilişkin uyarıd zemin değiştirdiğ yüzde 23’ü n ı r a l n a ş ı çal r oltal anıyo i dijital çağda, er hedef haline geldiğ Bütün şirketlerin bir çe artarken, ve çok yönlülüğü gittik siber saldırıların sayısı le geliyor. ha lı çe daha hedef odak saldırılar da gün geçtik Raporu, me ele İnc 2015 Veri İhlali Verizon’un yayınladığı ı açmaya, rın ala ost e-p ün oltalama çalışanların yüzde 23’ün en e-posta adıkları kişilerden gel yüzde 11’inin ise tanım or. Büyük kın olduklarını gösteriy eklerini indirmeye yat n oltalama sizin sayısız kuruluşu veya küçük fark etmek nın kurbanı osta dolandırıcılıkları ve diğer kötü niyetli e-p afından ihlal tar i tü niyetli web siteler oldukları, ağlarının kö güvenlik er sib ı rın ların çalışanla edildiği biliniyor. Kurum arının tal ha an ins e çoğu zaman konusunda eğitmesi bil l sya So or. uy yeterli olm tamamen önlenmesi için Saygın gın hackleme metodu. yay en a ınd asl k mühendisli old için ukça siteleri siber suçlular ve temiz görünen web kazançlı hedefler. Saldırganlar sisteme bir kez erişim sağladıktan sonra fark edilmeden istedikleri kaynaklara ulaşabiliyor. 59 seyahat 60 seyahat futbolun kalbinin attığı bu şehirleri görmeden dönmeyin! bu yıl 15’incisi düzenlenen 2016 uefa avrupa şampiyonası, 10 haziran-11 temmuz tarihleri arasında fransa’da yapıldı. tam da yazın ortasında, toplam 24 takımın yarıştığı şampiyonayı izleyen futbolseverler, 10 fransız şehrinin caddelerini doldurdu. milli takımımızın da mücadele verdiği euro 2016’yı izlemek için maçların yapıldığı şehirlere gidenler, hem eğlendi hem de gezdi. siz de fransa’ya giderseniz, bu 10 şehri görmeden dönmeyin. Futbol tutkunlarının heyecanla izlediği 2016 UEFA Avrupa Şampiyonası’nın yapıldığı 10 Fransız şehrini, seyahat etmeyi sevenlerin mutlaka görmesi gerekiyor. 10 Haziran-11 Temmuz 2016 tarihleri arasında, şampiyona mücadelesi verilen Paris, Bordeaux, Lyon, Marsilya, Nice, Toulouse, Lille, Saint-Denis, Saint-Étienne ve Lens’i zaten bugüne kadar “gezilecek yerler” listenize almamışsanız, bu yazıyı okuduktan sonra listeye ekleyeceğinizi düşünüyoruz. Bu listenize küçük de olsa bir katkı sunmak için, Euro 2016’nın yapıldığı belli başlı şehirlerin gezilmesi, görülmesi gereken yerlerini sizlere kısaca anlattık. 61 seyahat Paris, anlatılmaz yaşanır! Fransa’nın başkenti Paris, hemen hemen hepimizin hayatımızda bir kere gitmeyi hayal ettiğimiz şehirlerden biri. Madem futbol için yada başka bir vesile ile oraya gittiniz, bu fırsatı iyi değerlendirerek Paris’te Şanzelize Bulvarı, Eyfel Kulesi gibi mutlaka duyduğunuz yerleri yakından görün. Parisliler yaz aylarında piknik örtülerini Canal Saint-Martin kıyısına sererek, gece boyunca çalmaya devam eden sokak müzisyenlerini dinler. Sessizlik ve huzur istiyorsanız, siz de onların arasına karışabilirsiniz. Daha sonra Opéra Bastille’in arkasından başlayıp, Viaduc des Arts’ın üzerinden Vincennes’e kadar giden ve Coulée Verte René-Dumont olarak da bilinen Promenade Plantée yeşil alanında şehri yukarıdan görebilirsiniz. Jardin de Reuilly’de soluklanmak, Bordeaux Lyon 62 hayatınızdaki tüm sıkıntıları unutmanızı sağlayacaktır. Oraya gitmişken, Notre Dame Katedralini, Louvre Müzesini, Zafek Takını da mutlaka ziyaret edin. İsmini, tasarımcısı olan Gustave Eiffel’den alan Eyfel Kulesi, bugün tüm dünyada Fransa’nın sembolü olarak tanınıyor. Muhteşem bir mühendislik eseri ve estetik bir kule olan Eyfel Kulesi, Fransız Devrimi’nin kutlamaları için düzenlenen Paris fuarına kapı olarak yapılmış. Sadece 20 yıl kalması için inşa edilen kule, 1909’da yıkılması gerekirken Atlantik ötesi haberleşmeye imkan tanıdığı için yıkılmamış. Muhteşem Bordeaux, UNESCO korumasında Bordeaux, hepimizin bildiği adıyla Bordo, Fransa’nın güneybatısında yer alan, yaklaşık 250 bin nüfuslu bir şehir. Dünyada şarapları, bizde ise daha çok futbol takımıyla meşhur. Aynı zamanda tarihi bir liman şehri olmasından dolayı da 2007’den beri UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde bulunuyor. Garonne Nehri’nin kıyısındaki bu muhteşem şehir, bisikletle gezilebilen en iyi şehirlerden biridir. Bu yüzden şehrin pek çok köşesinde bulunan bisikletlerden birini kiralamanızı öneriyoruz. Cours de l’Intendance caddesinden bisikletinizi sürerek Büyük Tiyatro’ya hem içten hem dıştan hayran olma fırsatını kaçırmayın. Ardından Canelés Baillardran’da “canelés bordelais” (karamelli hamur tatlıları) yiyebilir ve şehrin bayrağında da kendine yer bulmuş Grosse Cloche çanını görmek için tekrar yola koyulabilirsiniz. Günbatımında Place de la Bourse’taki ayna gibi havuzdan gökyüzünün dansını izleyebilir veya Capucins-Victoire semtindeki barlardan birinde o sırada oynanmakta olan maçı takip edebilirsiniz. Sıcak yaz gecesinde, Port Bastide’de hizmet veren bir açık hava barı ve dans salonu olan La Guinguette Chez Alriq’te tuttuğunuz takımın galibiyetini enfes bir Bordeaux şarabıyla da kutlayabilirsiniz. Lyon, zarafet dolu bir şehir Place Bellecour ve NotreDame de Fourvière Bazilikası gibi harikalara sahip olan Lyon zarafet dolu bir şehir. Vieux Lyon’dan Croix Rousse’a her caddede sayısız bar ve “bouchon” (geleneksel Lyon restoranları) bulunuyor ve çoğu da Beaujolais şarabı servis ediyor. Lyon’da yapılacak tek güzel şey yemek yemektir” demiş 19’uncu yüzyılın ünlü romancısı Stendhal. 200 yıl sonra bugün de Fransa’nın Paris PARIS’IN YAKIN KOMŞUSU SAINT-DENIS, UNESCO DÜNYA MIRASI ALANI STATÜSÜNDEKI DEV MADEN ATIĞI TEPELERI OLAN LENS, PLACE DU CAPITOLE’UN TUĞLALARI NEDENIYLE “PEMBE ŞEHIR” LAKABINA SAHIP TOULOUSE, 2010’DA UNESCO’NUN “TASARIM ŞEHRI” OLARAK KABUL ETTIĞI SAINT-ETIENNE VE KUZEY FRANSA’NIN EN MISAFIRPERVER ŞEHRI LILLE DE GÖRMEYE DEĞER ŞEHIRLERDEN. seyahat Lens Nice Marsilya Toulouse Saint-Denis Saint-Étienne kendinizi bırakabilirsiniz. Eski evleri ve yokuşlu sokakları olan Le Panier’i dolaşarak buradaki Cathedral dela Major’da gezebilirsiniz. Notre Damme de la Garde, Marsilya’nın doğal en yüksek tepesinde kurulmuş, 360 derece görüş açısıyla mutlaka görülmesi gereken bir yer. Marsilya’nın hemen karşısında Alexander Dumas’ın “Monte Cristo Kontu”nda da adı geçen Chauetou d’İf yer alıyor. Buraya sık aralıklarla kalkan tekne ile gitmek mümkün. Siz de bu fırsatı değerlendirmelisiniz. Denize girmek yerine etrafı dolaşmak, şehri tanımak isterseniz, Nice Eski Şehir Bölgesi bunun için çok uygun. Burası dar sokakları ve tarihi binalarıyla şehrin en tarihi bölgesi. Opera Binası’nın da bulunduğu bölgede yürüyüşten sıkıldığınızda mola vererek, yöresel lezzetleri keşfedebileceğiniz restoranlar bulabilirsiniz. Nice’nin yemyeşil parklarından olan Parc Floral du Phoenix Parkı, şehrin en büyük camdan evini de içinde bulunduruyor. Saint Nicolas Kilisesi, Rusya dışında bulunan en büyük Ortodoks kilisesi olduğundan görülmeye değer. Şehrin kuşbakışı manzarasını seyretmek ve fotoğraflarını çekmek için en uygun yerlerden biri Parc du Chateau tepesidir. Nice liman bölgesi ve çevresinde de keyifli bir gezinti yapabilirsiniz. Massena meydanı şehrin en merkezi yeri. Lille üçüncü büyük şehrinde yemek her şeyin önünde geliyor. Ülkenin en ünlü şefi Paul Bocuse, en ünlü geleneksel restoranları (bouchons) burada. St. Marcellin peynirinin, kandan yapılmış sosisin en lezizi... Alpler’in yanı başındaki bu lezzet cenneti aynı zamanda Rönesans mimarisi, Roma kalıntıları, geniş sanat mekânları, yetenekli tasarımcılarıyla bir cazibe merkezi. Vieux Lyon’un, Rönesans çağından kalma, parke taş döşeli sokakları UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde. Kentin ipek dokumacılık merkezi olduğu zengin günlerinde inşa edilen bu semt St.-Jean-Baptiste Katedrali’yle tanınıyor (cathedrale-lyon.cef.fr). Eğer siz de aşırı kalabalık ve gürültüden biraz uzaklaşmak isterseniz, Berges du Rhône’da rahat bir piknik yapabilir veya tarihi semtteki traboule (gizli sayılabilecek tünel ve merdivenler) adı verilen geçitlerde gezinebilirsiniz . Avrupa’nın en büyük limanı, Marsilya Bir liman şehri olan Marsilya, Provence-Cote d’Azur bölgesinin merkez şehri ve aynı zamanda bu bölgenin en büyük, Fransa’nın ise ikinci büyük şehri... Marsilya halkı futbolu adeta bir din olarak görüyor, öyle ki Olympique de Marseille takımına ait eşyalar eski limana bakan Notre-Dame de la Garde Bazilikası’na adak olarak sunuluyor. Peki Marsilya’da neler yapabilirsiniz? Mesela tarihi Panier semtindeki Montée des Accoules tepesini Fort Saint-Jean’e kadar tırmanıp, yeni inşa edilen yaya köprüsünden modern MuCEM müzesine geçerek adeta geçmiş ve günümüz arasında kaybolabilirsiniz. Terrasses du Port’un terasında oturarak, Fransa’nın liman şehirlerine özgü güneyin rahat ritmine Nice’de denizin ve güneşin tadına varın Fransa’nın Cote d’Azur bölgesinin hatta dünyanın en güzel ve güneşli şehirlerinden Nice’ye gittiğinizde istediğiniz yerden denize girebilirsiniz. Deniz kıyısında güneşin keyfini çıkarmak istiyorsanız, şehrin yerlilerinin kısaca “La Prom” dediği simgeleşmiş Promenade des Anglais’de yürüyebilirsiniz. 63 englısh THE 45TH GENERAL ASSEMBLY HELD ELECTED A BOARD OF DIRECTORS IS ELECTED THE 45th GENERAL ASSEMBLY OF THE TURKISH EMPLOYERS’ ASSOCIATION OF METAL INDUSTRIES (MESS) CONVENED IN ISTANBUL BETWEEN APRIL 16-17 AND A NEW BOARD OF DIRECTORS IS ELECTED. KUDRET ÖNEN WAS ELECTED PRESIDENT OF MESS’s BOARD OF DIRECTORS. The 45th General Assembly of Turkish Employers’ Association of Metal Industries (MESS), which has been representing Turkish metal sector for 57 years with its 198 members and 166 thousand direct employees, was held on April 16th. With the participation of the representatives from employers’ associations, labour unions and public institutions; on the first day of the General Assembly, commemorative plaques were given to 23 member companies for fulfilling their 50th, 35th and 25th years of membership durations. Commemorative plaques were also given to the MESS professional staff, for their 25 and 10 years of service. On April 17, members of the new Board of Directors, 64 Auditing Board and Discipline Committee were elected. Members of the elected MESS Board of Directors are as follows: Kudret Önen, Hasan Özcan Aydilek, Oğuz Nuri Özgen, Özgür Burak Akkol, Erkan M. Kafadar, Celal Kaya, Bora Koçak, Erol Bakan and Ayhan Özel. Members of the elected MESS Auiditng Board as follows: Fatih Kemal Ebiçlioğlu, Adnan Öztürk and Nurer Yüksel. Members of the elected MESS Discipline Committee as follows: Mehmet Tahir Demirpençe, İbrahim Orhan, Ahmet Bayraktar, Nejat Çankaya and Bülent Demircioğlu. MESS Board of Directors, Auditing Board and Discipline Committee will serve for a total of three years. During the first meeting of the MESS Board of Directors, Mr. Kudret Önen was elected as the President, Mr. Hasan Özcan Aydilek and Oğuz Nuri Özgen as Vice Presidents of the Board. “WE ARE THE DRIVING FORCE BEHIND THE INDUSTRY” In his first debriefing, Mr. Kudret Önen stated that “On behalf of the Board, I would like to thank our members for showing their trust by their votes”. Mr. Önen continued his statement as “MESS aims to ensure sustained peace and harmony at the workplace among the metal sector for 57 years. Recognizing MESS members’ role as a driving force behind the Turkish industry, during our term we are going to fulfill our responsibility in order to contribute to the competitive strength of Turkey and our sector”. ABOUT KUDRET ÖNEN Kudret Önen began his professional life at Ford Otosan in 1975 as a mechanical engineer. During his career, Mr. Önen worked as department manager, vice general manager and general manager at Koç Holding and its shareholdings; between 2005 and 2006, Mr. Önen served as co-president of Koç Holding Supply Industry and Other Automotive Group. Mr. Önen held the presidency of Koç Holding Defense Industry, Other Automotive and IT Group, between 2006 and 2016. He is a member of the Board of Directors of Turkish Confederation of Employer Association (TİSK) and also the President of the Board of Directors of the Automotive Manufacturers Association (OSD) since 2010.