nefret suçu ayrımcılık yasağı.doc

advertisement
HUKUK SOSYOLOJİSİ
ÖDEVİ
PROF. DR. MUSTAFA TÖREN YÜCEL
ÖDEV DANIŞMANI: ALİ ACAR
NEFRET SUÇLARI VE AYRIMCILIK YASAĞI
DİLARA ULUDAĞ 201251149
BURAK CİVELEK 201251301
ŞÜKRÜ ÖZTÜRK 201251115
NEFRET SUÇU VE AYRIMCILIK YASAĞI
NEFRET SUÇU
Nefret suçu; bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi
önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, genellikle şiddet içeren suçlardır. Ancak
nefret suçlarının tek bir tanım yoktur.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT) göre '' Bir şahsa veya mülküne karşı
işlenen herhangi bir suçun kaynağı, o kimsenin ırkı, rengi, etnik kökeni ya da uyruğu, dini,
cinsiyeti veya cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, yaşı, fiziksel veya zihinsel engelleri yahut
buna benzer bir durum ile ilgili ise, bu suç nefret suçudur.1
AGİT'in üzerinde çalışmış olduğu nefret suçu kavramına baktığımızda bir şahsa ya da
mülküne karşı yapılan suçun kaynağının kişinin şahsından değil, kişinin aidiyetleri, nitelikleri
ön plandadır.
Nefret suçu = Suç + Nefret (Saiki) Motivasyonu şeklinde ifade edilebilir.2
Nefret suçundan bahsedebilmemiz için suç ve nefret saikinin bulunması gerekir. Eğer
iki şart mevcutsa Nefret Suçundan bahsedebiliriz. Suç şartının varlığından bahsedebilmemiz
için TCK' da bir müeyyideye bağlanmış olması gerekir. Eğer ceza kanununda müeyyideye
bağlanmamışsa ortada bir suç yoktur. Dolayısıyla da nefret suçu meydana gelmemiştir. İkinci
olarak nefret saikinin olması gerekir. Ancak nefret saikinin tespiti suç kadar kolay değildir.
Failin işlemiş olduğu suçu hangi saikle işlediğini tespit etmek oldukça zordur. Örneğin;
LGBT üyesi olan bir kişiye karşı işlenen yaralama suçunda, fail yaralama eylemini
gerçekleştirirken kişinin LGBT üyesi olduğu için mi gerçekleştiriyor yoksa gasp, saldırı
amacıyla mı gerçekleştiriyor? İşte bu gibi durumlarda nefret saikinin tespit edilmesi
önemlidir. Eğer fail, LGBT üyesi olduğu için gerçekleştiriyorsa Nefret Suçu diyebileceğiz
ama gasp etmek amacıyla kişiyi yaralamışsa nefret suçu diyemeyeceğiz. Bir olayda '' Nefret
Saiki vardır'' diyebilmek için, nefretin duygusunun bizzat varlığını analiz etmek gerekir mi,
1
2
Elif Ceylan Özsoy, LGBT Bireyler ve Nefret Suçları, Ayrıntı Basımevi, s.8
Elif Ceylan Özsoy, LGBT Bireyler ve Nefret Suçları, Ayrıntı Basımevi, s.9
sorusuna AGİT dokümanlarındaki yaklaşım; nefretin çok yoğun ve özel bir duygusal durum
olduğu bunu ölçmek, tartmak gibi bir yol yöntemin de aranmaması gerektiği yönündedir.3
Nefret suçlarının işlenmesine bir kaç örnek verecek olursak:
 Sözlü taciz, cinsel taciz, sarkıntılık
 Fiziksel saldırı
 Kundaklama
 Duvar yazıları, broşür ve posterler
 Nefretli konuşma
 Soygun, hırsızlık, gasp
NEFRET SÖYLEMİ
Nefret söylemi; varsayılan farklı özellikleri dolayısıyla kişi veya kişilere ya da
kişilerin mensubu olduğu gruplara yönelik önyargılara sebep olan söylemlerdir.
Nefret söyleminin, tanım ve sınırları konusunda ortak bir anlayış bulunmamaktadır;
ancak, nefret söylemlerinin sürekliliği, söz konusu birey veya bireyin mensubu olduğu
gruplara yönelen önyargıların yerleşmesine ve devamında da bunun meşru gösterilmesine
imkân tanımaktadır. Tüm bunlar toplumda huzursuzluk ve tahammülsüzlüğü beraberinde
getirmektedir.
1977 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nefret söylemi ile ilgili bir ''Tavsiye
Kararı'' kabul etti. Bu kararda nefret söylemi şöyle tanımlanmıştır.''Irkçı nefret, yabancı
düşmanlığı, antisemitizm veya hoşgörüsüzlük ifade eden saldırgan milliyetçilik de dâhil
olmak üzere, hoşgörüsüzlüğü dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da
haklı gösteren her türlü ifade biçimidir.4
Nefret suçları ile Nefret söylemini şöyle karşılaştırabiliriz.
Nefret suçu = Suç + Nefret saiki
F.Levent Özsoy, ‘’Nefret Söylemi’’, F. Levent Şensever, ‘’Nefret Suçları ve Nefret Söylemi İzleme
Rehberi’’, içinde, Sosyal Değişim Derneği, İstanbul 2012, s.9
3
4
T. Cengiz Alğan, ‘’Uluslararası Hukukta Nefret Suçları’’, F. Levent Şensever, ‘’Ulusal Basında Nefret Suçları: 10
Yıl, 10 Örnek’’,içinde, İstanbul 2010, Sosyal Değişim Derneği, s.11
Nefret Söylemi = Söylem + Nefret saiki ancak nefret söylemi suç olabilir veya olmayabilir.
Nefret suçunun oluşması için suçun gerçekleşmiş olması gerekir. Nefret suçu ile Nefret
söylemi arasındaki fark, nefret söyleminde suç unsurunun bulunmamasıdır.
TARİHİ GELİŞİMİ
Nefret suçlarının tarihsel gelişimi incelendiğinde yeni bir kavram diyebiliriz. Nefret
suçları ilk olarak 1920'lerde FBI tarafından özellikle siyahlara karşı önyargı ile işlenen suçlar
ayrı bir kategoride soruşturulmaya başlansa da, Nefret suçları 1980'lerde ABD de ortaya
çıkmıştır. İlk Nefret Suçu Yasası 1978'lerde California'da kabul edilmiştir. 1990'larda ise
Avrupa'da yayılmaya başlamıştır. Nefret suçlarının 1980-1990 yıllarda yasa bağlamında
ortaya çıkmış olması, Nefret suçlarının daha önceki tarihlerde olmadığı anlamına gelmez.
1980'lerden öncede Nefret suçları vardı. Ancak bu suçları Nefret Suçları olarak kabul
edilmemekteydi. Örneğin, Avrupa'da bir Protestan'ın Katolik bir kişi tarafından öldürülmesi, o
dönem için sadece adam öldürme suçu kapsamına girerken, günümüzde Nefret suçlarına
girmektedir.
Nefret suçunun yasalara konu olduğu ilk dönemlere bakıldığında etnik, dini ve kültürel
saikler ön plandadır. Bunun başlıca nedeni ise ilk olarak ABD yasalarında düzenleme
yapılmış olması ve ABD'nin bir göçmen ülkesi ve farklı toplumlardan oluşmasıdır.
1990'lara gelindiğinde Nefret Suçlarının etnik, dini ve kültürel saiklerinin yanı sıra cinsel
suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Avrupa'da 2001 yılından beri siyasi motifli suçlar
olarak kabul edilmiştir ve ön yargı suçları olarak tanımlanmaktadır.
Nefret suçlarının toplum üzerindeki etkisi
Nefret suçları tanımını yaparken, bir kişini etnik, kültürel veya dini aidiyetlere bağlı
olarak suça maruz kalmalarıdır. İşte nefret suçları bir kişiye karşı değil, gruba, topluluğa karşı
işlenen suçlardır. Dolayısıyla nefret suçundan etkilenen kişi sadece mağdur değil, mağdurun
arkadaşları, ailesi ve ortak karakteristik özelliklere sahip kesimler üzerinde de aynı etki
doğuracaktır. Böyle durumlarda suça maruz kalan topluluk üyelerinin de risk altında oldukları
düşüncesiyle
korku
etkileneceklerdir.
içinde
yaşayacaklardır.
Ve
mağdur
gibi
psikolojik
olarak
Nefret suçlarının cezasız kalması durumunda topluluklar açık hedef haline gelecektir.
Böylece şiddet olayları artacaktır. Toplumda kaos ortamına sürüklenecektir. Dolayısıyla
toplumda hukuk ve kamu kurumlarına olan güven azalacaktır.
Nefret Suçlarına alınacak yasal önlemler
Nefret Suçlarına alınacak yasal önlemlerin ne olacağı konusu tartışmalıdır. Bu konuda
genel olarak şu kategorilere göre yapılmalıdır.
 Önyargılarla işlenen suçları özel olarak nefret suçları olarak tanımlayan ayrı yasalar
 Ceza yasasında nefret suçlarına yönelik ağırlaştırıcı hükümler
 Özel hukukta nefret suçlarına yönelik tazminat vb. yaptırımlar öngören maddeler
 Kamu kurumlarının nefret suçları konusunda istatistikî verileri toplanmasını öngören
yasalar vb.5
Uluslararası alanda nefret suçları
ABD 'de yapılan düzenlemeler
Uluslararası alanda nefret suçları 1978 yılında ABD'nin California eyaletinde
yasalaştı. Nefret suçları bağlamında ABD önemli gelişmeler yaşanmıştır. California'da
yapılan yasal düzenlemeler kapsamında: Irk, din, renk ve ulusal kökene göre düzenleme
yapılmıştır. California eyaletinde yapılan düzenleme diğer eyaletlere de örnek teşkil etti ve
nefret yasaları düzenlemeye başladılar. 1990'lara geldiğimizde ise nefret suçları kapsamı
genişledi ve yaş, medeni durum, silahlı kuvvetler gibi temellerde eklendi.
1990 yılında federal düzeyde kabul edilen Nefret Suçları İstatistik Yasası, dünyada bir
ülkenin kabul ettiği ilk nefret suçları yasası olma özelliği taşımaktadır. Bu yasanın ardında
1994 yılında Nefret Suçunu Ağırlaştırıcı Hükümler Yasası kabul edildi.2007 yılında Senato'da
onaylanan Nefret suçlarını Önlemede Yerel Yasaların Güçlendirilmesi Yasası, Başkan
T. Cengiz Alğan, ‘’ABD Hukukunda Nefret Suçları’’, F. Levent Şensever, ‘’Ulusal Basında Nefret
Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek’’, içinde, İstanbul 2010, Sosyal Değişim Derneği, s.13
5
Barrack Obama tarafından imzalanmasıyla 28 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe girdi. 6 ABD
eyaletlere ayrıldığı için her federe devletin kendi yasası mevcuttur. Eyaletler yasalarını kendi
toplum yapısını göre düzenlemektedir. Dolayısıyla Nefret Suçları bağlamında eyaletlerde
farklılık göstermektedir. Bazı eyaletlerde yapılan bir düzenleme diğer eyaletlerde olmayabilir.
AB ve AGİT üyesi ülkelerde nefret suçları
AGİT, katılımcı ülkelere nefret suçlarına ilişkin yasal düzenlemeler konusunda
zorunluluk getirmemekle birlikte, ayrımcılığı, nefret söylemini, hoşgörüsüzlüğü ve nefret
suçlarını önleyici düzenlemeler konusunda teşvik etmektedir.
AGİT bünyesindeki Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR), tüm üye
ülkelerdeki nefret suçlarıyla ilgili gelişmeleri izlemekte ve bu suçların önlenmesi amacıyla
birtakım çalışmalar yapmaktadır. Bugün için birçok ülke nefret suçlarını izlemekte ve raporlar
yayınlamaktadırlar. AGİT’e üye 56 devlet arasından 40’nda hala nefret suçları geniş bir
ölçüde izlenmemekte ya da çok kısıtlı düzeyde izleme ve raporlama yapılmaktadır.
Avrupa'da ve özellikle İngiltere'de nefret suçlarının engellenmesi amacıyla yasalar
mevcuttur. Ancak her ülkenin nefret suçunu önlemek amacıyla çıkarmış olduğu yasalar
birbirinden farklıdır.
AGİT üyesi ülkelerin nefret suçları ile yapmış olduğu çalışmalara baktığımızda; bazı
ülkelerin nefret suçları ile ilgili olarak ceza yasalarını güçlendirmişlerdir. Hırvatistan,
Litvanya (ağırlaştırıcı unsur olarak ırkçı saik). Bazı AGİT üyesi ülkelerde kanunlar özellikle
“nefret, düşmanlık, husumet” gibi unsurları gerektirmektedir. Buna göre, fail kurbana karşı bir
tür düşmanlık içinde hareket etmektedir. Örneğin, İngiltere’de 1998 Suç ve Düzeni Bozma
Yasasında saldırganın düşmanlık göstermesi ya da düşmanlık saikiyle bir suçu işlemesini
gerektirir fakat kanunda “düşmanlık” tanımı yer almaz.
T. Cengiz Alğan, ‘’ABD Hukukunda Nefret Suçları’’, F. Levent Şensever, ‘’Ulusal Basında Nefret
Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek’’, içinde, İstanbul 2010, Sosyal Değişim Derneği, s.13
6
Türk Hukuku’nda Nefret Suçlarını Önlemeye İlişkin Düzenlemeler
Türkiye’de Nefret suçu ile ilgili gereği kadar bir düzenleme yer almamaktadır.
Anayasamızın 10.maddesinde: herkesin dil, din, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu
vurgulanmaktadır. TCK’ da ise hürriyete karşı suçlar kısmında ‘’ayrımcılık’’tanımlanmıştır.
Ayrıca ‘’kamu barışına karşı suçlar’’ ve bu sınırlar içerisinde oluşan fiiller sayılmıştır.
Demokratikleşme Paketi çerçevesinde ise Türkiye’de ilk defa ‘’Temel Hak ve Hürriyetlerin
Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı’’, TBMM
Genel Kurulu’nca kabul edilerek; Kanunla, ‘ayrımcılık’ ile birlikte ‘nefret suçu’ da yasa
çerçevesine alınmış oldu. Böylece;13 Mart 2014 günü Resmi Gazete'de yayımlanan 6529
Sayılı Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile Türk Ceza Kanunu'nun,115. Maddesinin 2. Fıkrası,122. maddesi
başta olmak üzere bazı maddeleri değişmiştir.
Bu kanun ile birlikte, Yabancı Dil Eğitim ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı
Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun, Siyasi Partiler Kanunu, Özel Öğretim
Kurumları Kanunu, Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu yanında TCK da önceden de yer
alan maddelerine eklemeler oldu.Nefret suçu ve ayrımcılığın yer verildiği maddeler şunlardır:
İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme
MADDE 115. - (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dinî, siyasî, sosyal, felsefi
inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları
açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Dinî ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da
hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir.
Hakaret
MADDE 125. - (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte
somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir
kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para
cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az
üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde,
yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından,
değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun
davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Ceza, hakaretin alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yoluyla işlenmesi
hâlinde, üçte biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde
suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır.
İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme
MADDE 153. - (1) İbadethanelere, bunların eklentilerine, buralardaki eşyaya, mezarlara,
bunların üzerindeki yapılara, mezarlıklardaki tesislere, mezarlıkların korunmasına yönelik
olarak yapılan yapılara yıkmak, bozmak veya kırmak suretiyle zarar veren kişi, bir yıldan dört
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada belirtilen yerleri ve yapıları kirleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis
veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin, ilgili dinî inanışı benimseyen toplum kesimini
tahkir maksadıyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
MADDE 216. - (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı
özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden
kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması
halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına
dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu
barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
Gerçekleştirilen bu değişikliklerle biraz gelişme sağlanmış fakat beklenen farklılık
yapılmamıştır. Nefret suçuna uğrayan insanlar çok daha etkili bir düzenleme umarken sadece
TCK’ da oldukça az uygulanabilirliği bulunan yasa maddeleri az bir değişikliğe uğramıştır.
Ayrıca yakın ve bariz bir tehdit isteyen “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve teşvik” i barındıran
TCK’nin 216.maddesi herhangi bir değişikliğe uğramamıştır.
Aslında "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" başlığı taşıyan 216. Madde
nefret suçları olarak uygulanabilirlik sağlayabilmelidir. "Toplumun ekonomik, etnik, dini,
mezhep farklılığından farklı özelliklere sahip bir kısmını diğer bir kesime karşı nefret ve
düşmanlığa aleni olarak kışkırtan kişinin" bu fiili kamu güvenliğine karşı yakın ve açık bir
tehlike oluşturursa eylem 1 yıl - 3 yıl arası olmak üzere cezalandırılmaktadır. Ancak bu
maddenin uygulanabilirliği güncel anlamda yoktur.
Ayrıca "millete ve devlete karşı suçları" inceleyen 4. kısmın "devletin egemenlik
alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçları" belirten 3. Bölüm çerçevesinde "Türk
milletini, Cumhuriyetini, devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçunu düzenleyen 301.
Maddeyi de düşünürsek birçok kişi başta yazar ve gazeteciler olmak üzere bu maddeden
yargılanmıştır ve yargılanmaya devam etmektedir.
Kanımca 216.madde doğru ve gereği gibi uygulanmış olsaydı nefret saikiyle işlenen
cinayetlerin hiçteyse daha az olurdu. Sanal ortam üzerinden kendine destek alan ve
örgütlenme imkânı sağlayan nefret suçu grupları daha az türerdi, böylece kısmen de olsa bu
kesimdeki insanlar kendilerini daha huzurlu hissederek gündelik yaşamlarını korkusuzca
sürdürebilirlerdi.
NEFRET SUÇLARIYLA İLGİLİ ÖRNEKLER:
Farklı etnik, dini gruplar ve azınlıklara yönelik nefret suçları
1 Nisan 2005: Ankara’da bulunan Uluslararası Protestan Kilisesi “Türkiye İntikam Tugayı”
imzalı mektupla tehdit edildi ve ardından Molotof kokteyli atılarak yakılmak istendi.
5 Şubat 2006: Trabzon’daki Santa Maria İtalyan Kilisesi Rahibi Andrea SANTORO,16
yaşındaki O.A. tarafından silahla vurularak öldürüldü.
19 Ocak 2007: Hrant DİNK genel yayın yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde uğradığı
silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
18 Nisan 2007: Malatya’da Zirve Yayınevi çalışanı üç kişi “İncil dağıttıkları” gerekçesiyle
boğazları kesilerek öldürüldü.
18 Nisan 2007: Malatya’da Zirve Yayınevi çalışanı üç kişinin “İncil dağıttıkları gerekçesiyle
boğazlarının kesilerek öldürülmelerinin ardından Ankara Kurtuluş Kilisesi Pastörü İhsan
ÖZBEK şunları söyleyerek nefretin boyutunu anlatıyordu “Malatya’daki olayın ardından
sokakta bizi tanıyan insanlar, elleriyle boğaz kesme işareti yapıyorlar.”
17 Ağustos 2007: Diyarbakır Protestan Kilisesi’ni ateşe verdiği iddia edilen Oktay BİÇİCİ
hakkında dava açıldı. Oktay BİÇİCİ aynı Kilise’nin Pastörü Ahmet GÜVENER’ yönelik
saldırı hazırlığında olduğu gerekçesiyle tutuklanmış, bir hafta sonra tutuksuz yargılanmak
üzere serbest bırakılmıştır.
17 Aralık 2007: İzmir Bayraklıdaki Saint Antuan Kilisesi Rahibi Adriano FRANCHİNİ
Ramazan BAY tarafından bıçaklandı.
28 Kasım 2007: Mardin Midyat’ta Mor Yakup Manastırı Rahibi Edip Daniel SAVCI kaçırıldı.
30 Aralık 2007: Antalya Kilisesi Papazı Ramazan ARKAN’ öldürmek üzere Antalya’ya gelen
22 yaşındaki M.T. yakalandı.
11 Ocak 2008: Samsun’da Agape Kilisesi Pastörü Orhan PIÇAKLAR’ ölümle tehdit ettiği
iddiasıyla gözaltına alınan 17 yaşındaki S.S. serbest bırakılmasının ardından “Yarın beni
televizyonda izleyin. Katliam yapacağım” diyerek yine tehdit etti.
Etnik Köken
8 Nisan 2008: 75 sağ görüşlü öğrenci Antalya’daki 3 Kürt öğrenciye saldırdı. Polisler
saldırıya uğrayan öğrencilere PKK üyesi olup olmadıklarını sordu.
24 Mayıs 2008: Aydın’da Kürt öğrenciler PKK lehinde slogan attıkları gerekçesiyle saldırıya
uğradılar. Öğrenciler mahkemeye sevk edildi.
14 Haziran 2008: Gebze’de Kürt işçiler komşularını rahatsız ettikleri gerekçesiyle saldırıya
uğradı. Bir işçi yaralandı.
5 Ekim 2008: Adana’da halk bir cinayet şüphelisini, Kürt olduğunu öğrendikten sonra, linç
etmek istedi.
20 Ekim 2008: İstanbul’da polis Ağrı otobüsünü kontrol amaçlı durdurdu. Kontrol sırasında
otobüsün yetkilisi, GBT için bekletilmeye itiraz edince ekibi ve yolcularıyla birlikte dövüldü.
Polislerin ‘Bunlar PKK’lı’ demesiyle, çevrede toplananlar linçe girişti.
31 Aralık 2009: Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan DTP'nin eski genel başkanı Ahmet
Türk evini değiştirmek istedi. Yeni taşınmak istediği Or-An'daki evin hemşerisi Bahattin
Demircan tarafından kendisine verilmek istenmediğini doğruladı. Türk, 2005'te de benzer bir
olayla karşılaştığını ve beğendikleri üç evin sahibinin kendisine "verecek evim yok" dediğini
aktardı.
Cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğine dayalı nefret suçları
4 Haziran 2008: Sisi isimli trans birey, Kuşadası’nda markete alışverişe gittiği sırada
arkasından yaklaşan kişi tarafından 4 kez sırtından bıçaklandı ve hastanede yaşamını yitirdi.
Fail, elindeki bıçakla yakalanırken etrafındakilere ve polislere “Nasıl, iyi etmişim değil mi?”
diyerek adeta nefretiyle övünüyordu
10 Kasım 2008: Ankara İskitler bölgesinde arabasının içinde oturan Dilek, arkadan yaklaşan
araçtan pompalı tüfekle açılan ateş sonucu kafasından vurulmuş ve 11 Kasım 2008 tarihinde
hastanede yaşamını yitirmiştir. Soruşturma devam etmekle birlikte henüz failleri
bulunmamıştır.
19 Aralık 2008: Takvim Gazetesi'nde çıkan habere göre kimliği belirlenemeyen bir trans birey
daha Gebze-İstanbul otoyolunda göğsüne isabet eden iki kurşunla öldürülmüştür.
27 Aralık 2008: “Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi Cemal Yılmaz Mahallesi Dutlupınar
Sokak'taki evde ‘Kız Şaban’ olarak tanınan eşcinsel Şaban Çelen ile evinde birlikte oturduğu
Ali Yavuz tabancayla vurulup, bıçak darbeleriyle öldürülmüş halde bulundu”.
Eskişehir’de bir trans kadın saldırıya uğradı ve dövüldü. Bursa’da bir trans kadın kafası
kesilmiş halde bulundu. Edirne’de bir kişi cinsel ilişki teklif ettiği gerekçesiyle arkadaşı
tarafından öldürüldü. 15 Temmuz 2008’de İstanbul’da silahla öldürülen Ahmet Yıldız, 12
Kasım’da Ankara’da pompalı tüfekle öldürülen Dilek İnce cinayetleri ile ilgili halen bir
açıklama yapılmadı. 10 Mart’ta İstanbul’da yine bir trans kadın, Ebru, bıçaklanarak öldürüldü.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığına dayalı nefret suçları
20 Ağustos 2007: Nijerya vatandaşı Festus OKEY Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde
gözaltındayken boynundan silahla vurularak öldürüldü.
Farklı siyasi görüşten kişilere yönelik nefret suçları
12 Nisan 2005: Adapazarı Atatürk Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaparak F Tipi
cezaevlerini protesto etmek isteyen beş TAYAD üyesi, “aşırı milliyetçi” olduğu öne sürülen
yaklaşık 100 kişi tarafından linç edilmek istendi.
Diğer farklı temellere dayanan nefret suçları
Fiziksel engelli Şafak PAVEY İstanbul Beyoğlu’nda otopark mafyası olduğu iddia edilen
kişiler tarafından dövülüp protez olan kolu ve bacağı sağa-sola fırlatılarak hastanelik edildi.
Şafak PAVEY yaşadıklarından dolayı şikâyette bulunduğunda polis tarafından “sakat
insansın gece vakti ne işin var dışarıda” denilerek hakarete uğradı.
AYRIMCILIK YASAĞI
1)Eşitlik İlkesi
Eşitlik ilkesi ayrımcılık yasağı aynı kavramlar değildir. Ortak yönleri çok olmasına
rağmen farklı yönleri de bulunmaktadır. İkisi de birbiriyle ilişkili ve bazı hususlarda birbirini
tamamlayan kavramlardır. Örneğin eşitlik ilkesinin olmadığı, eşit koşulların bulunmadığı
durumda ayrımcılık kavramını uygulamayacağımızı söyleyebiliriz.
Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık anayasa metnimizde ya da dâhil bulunduğumuz uluslararası
antlaşmalarda net bir şekilde açıklaması yapılmamıştır ancak başlık olarak belirtilmiş ya da
kanun metinindeki kavramlardan anlayabiliriz. Örneğin “herkes kanun önünde eşittir” ifadesi
eşitlik ilkesi “kimse dil, din, ırk vb. Şekillerde farklı muameleye tabi kılınamaz” ifadesi
ayrımcılık yasağını belli eder. Eşitlik ilkesini iki şekilde inceleyebiliriz.
Şekli Eşitlik
Herkesin tüm verili koşullarıyla eşit olduğu varsayımından yola çıkan, eşit durumda
olanların eşit muamele görmesini ve ayrımcılık yapılmadığı sürece mevcut durumun
korunması eşitliğin varlığı için yeterli sayılan eşitlik anlayışı.7
Örneğin yürümede sıkıntı çeken engelli bireylerin tekerlekli sandalye ile toplu taşıma
araçlarını kullanabileceği kabnunda belirtilsin.Buraya kadar şekli eşitlik kavramını
tamamlanmıştır ancak toplu taşıma araçlarının tekerlekli sandalye ile binebilecek şekilde
tasarlanmaması veya teknik imkana sahip olmaması durumunda eşitlikten söz edilemez.
Maddi Eşitlik
Kişi ve kişi grupları arasındaki farklılıkları olumlu yönde göz önünde bulunduran ve
onları eşit veya aynı varsaymayan eşitlik anlayışı.Bu sayede mevcut eşitsizlikleri ortadan
kaldırmak için geçici önlemler gibi önlemler gündeme gelebilmektedir.8
7
İdil Işıl Gül,Ulaş Karan,Ayrımcılık Yasağı:Kavram, Hukuk,İzleme ve Belgeleme ,Bilgi Üniversitesi Yayınları
,İstanbul,2011,s.6
8
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s.7
Tanımdan da anlaşılacağı üzere farklılıkları olumsuz bir şekilde değerlendirmeyip ,
kalıcı çözümler yerine geçici çözümler uygulanmalıdır.Kendileri hakkında kalıcı çözümler
uygulanan toplumdaki bireylerin bu çözümleri sürekli hissetmeleri kanunun yarattığı bir
ayrımcılık durumuna dönüşebilir.
Maddi eşitliğe vergi hukukundaki dikeylik ilkesi örnek gösterilebilir.Anayasamızda
verdiği şu iki kararla maddi eşitlik anlayışını benimsemiştir.
13 Nisan 1976 tarih ve K.1976/23 sayılı kararında : (Eşitlik ilkesi) herkesin her
yönden aynı hükümlere bağlı olması gerektiği anlamına gelmez.Bu ilke ile güdülen amaç,
benzer koşullar içinde olan, özdeş nitelikte bulunan durumların yasalarca aynı işleme uyruk
tutulmasını sağlamaktır.9
Ayrımcılık Yasağı
Tarih gelişimine baktığımızda Antik Yunan Döneminden başlayıp; İngiltere’de Magna
Carta, Fransa’da Fransız Devriminden sonra Vatandaşlar ve Haklar Beyannamesi,
Amerika’da Amerikan Bağımsızlık Bildirgesindeki kararları da ayrımcılık yasağından söz
etmektedir.
Ayrımcılık Yasağının Nitelik kazanması 2.Dünya Savaşı sonrası Birleşmiş Milletler
kurularak bünyesinde İnsan Hakları ve Evrensel Bildirgesinin ilan edilmesidir. İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesinin 2. maddesinde ; “Herkes,ırk,renk,cins,dil,siyasi veya diğer herhangi bir
akide,ulusal veya sosyal köken,servet,doğuş veya herhangi bir diğer fark gözetilmeksizin ,iş
bu bildirgede ilan olunan tüm haklardan ve tüm özgürlüklerden yararlanabilir.Bundan başka ,
bağımsız ülke uyruğu olsun, vesayet altında bulunan, sair egemenlik kayıtlanmasına tabi ülke
uyruğu olsun; bir şahıs hakkında uyruğu bulunduğu ülke veya ülkenin siyasi, hukuki veya
uluslararası statüsü bakımından hiç bir ayrımcılık gözetilmeyecektir” denmektedir.10
2.Dünya Savaşından sonra ayrımcılık yasağının nitelik kazanma nedenleri olarak;
19.yüzyıl sonlarından itibaren kadının sosyal yaşamda giderek yer alması ve 2.Dünya Savaşı
ile birlikte kadınların iş hayatına ve sanayi toplumuna dahil olması .
9
Fazıl, 2010,1982 Anayasasına Göre Ayrımcılık Yasağı, YL, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku
Anabilim Dalı
10
Fazıl, 2010,1982 Anayasasına Göre Ayrımcılık Yasağı, YL, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku
Anabilim Dalı
16.yüzyıldan itibaren ulaşım olanaklarının gelişmesi farklı toplulukların birbirine daha çok
karışması ve 2.Dünya savaşı sonrası bu durumun en üst noktaya çıkması.
20.yüzyılda iki tane dünya savaşı yapılması ve toplumların barışa hasret kalması.
20.yüzyılda diğer önemli sözleşme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir .Sözleşmede m.1 m.6
ve m.14 de ayrımcılığa ilişkin hususlar vardır.
Diğer önemli sözleşmeler ve ayrımcılıkla ilgili maddeleri : Medeni ve Siyasi Haklara
İlişkin Uluslararası sözleşme ve 2.madde, Ekonomik ve Sosyal Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşme ve 2.madde .11
Ayrımcılık Yasağı İle İlgili Temel Kavramlar
Doğrudan Ayrımcılık
Şekli eşitlik kavramından gelmektedir.Aynı statüye sahip bireyler arasındaki farklılığa
engel olmak amacındadır.
Doğrudan ayrımcılık, içerisinde farklı unsurları barındırır :
-
İlk olarak farklı bir muamalenin tespit edilmesi gerekmektedir.Ayrımcılık aynı veya
benzer konumda olan kişiler arasında olabileceği için kişilerin konumları
karşılaştırılmalıdır.
-
İkinci olarak , kişilerin aynı veya benzer bir konumda oldukları ortaya konulduktan
sonra yapılan farklı muameleyi meşru kılan bir amacın olup olmadığı değerlendirilir.12
Örnek olarak Alevi bireylerin iş yerinde çalıştırılmaması , Suriyeli mültecilere emlakçı
tarafından ev satılmaması veya kiraya verilmemesi .
Dolaylı Ayrımcılık
11
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s9
12
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s14
Şekli eşitlik kavramının yeterli olmadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Kanun
herkese uygulanabilir gözükse de bazı kişiler ve topluluklarda olumsuz etki yaratabilir.
Birinci olarak ortada bir kanun olması gerekir.Kanunun belli bir çevrede olumsuz etki
oluşturması gerekir.Oluşturduğu etkinin üstünde kamu yararı var mı ona bakmak gerekir.
Kamu yararı çevrede oluşturduğu olumsuz etkiden daha fazlaysa kanun uygulanır.
Türkiye’den örnek olarak Cem Vakfı’nın Türkiye mahkemelerinde olumsuz
sonuçlanıp Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açtığı Cem Evleri’nin elektrik ve su
parasında muaf tutulması konulu davada AHİM m.14’de ita fen “Kararda belirtilen ihlal,
ayrımcılık karşıtı bakış açısıyla ele alındığında cem evlerinin elektrik faturalarının
ödenmesiyle onarılamaz. Bu çözüm Alevi toplumunun ve dininin, dahası ibadethanelerin
statüsüyle ilgili özel ve eşitlikçi bir yaklaşımın olmadığı sorununu cevapsız bırakmaktadır.”13
Dolayısıyla Ayrımcılık
Bireyin kendi çevresinde bulunan başka bir birey nedeniyle ayrımcılığa uğramasıdır.
S.Coleman v. Attridge Law ve Steve Law
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın nu kararı, kendisi engelli olmayan ancak
engelli bir oğlu olan bir çalışan ile ilgilidir. Davacının çocuğuna bakabilmek için daha esnek
çalışma saatleri talep etmesine karşılık, taciz edilmesi ve işten ayrılmaya zorlanması söz
konusudur. Bu durum karşısında Divan, ayrımcılığa karşı öngörülen hukuki düzenlemelerin
amaç ve etkililiği bakımından o kişi ile bağlantılı bir başka kişinin ayrımcılığa uğraması
durumlarında da uygulanabilir olduğu, aksinin hukuki düzenlemeleri zayıflatacağı
belirtilmiştir.14
Taciz
Bireyi farklılığından dolayı haysiyeti veya onurunu zedeleyici hallerde bulunmaktır.
Genellikle toplu yerlerde ya da iş yerlerinde görülmektedir. Örnek iş yerinde kadına yönelik
taciz gösterilebilir. Tacizin sözlü olması şart değildir yazılı ya da sembollerle de taciz
uygulanabilir.
13
14
http://www.haberturk.com/gundem/haber/1015287-aihm-turkiye-cemevlerine-ayrimcilik-yapiyor
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s17
Örneğin iki yıl önce Adıyaman’da yaşayan Alevi bireylerin evlerinin duvarları ve kapılarının
kırmızı renge boyanması da bir tacizdir.
Makul Uyumlaştırma
Engelli bireylerin işyerlerinde rahat bir şekilde çalışabileceği bir ortam hazırlamak
anlamına gelir. Örnek iki katlı bir call center merkezinde engelli bireyler için asansör
yapılması ya da masaların onlara göre ayarlanması makul uyumlaştırmadır. Makul
uyumlaştırmada yapılan masraflar işverene fazla maliyet yüklememesi gerekir.
Çoklu Temelde Ayrımcılık
Çoklu temelde ayrımcılık, “ çoklu ayrımcılık” veya “kesişen ayrımcılık” olarak da
anılmaktadır ve bir kişinin birden çok temelde ayrımcılığa uğraması durumunu ifade eder.15
Örnek; iş yerinde bireyin hem kadın hem engelli olduğundan dolayı tacize uğraması.
İstisnalar
İstisnaları kanunlardan ve bireyin sahip olduğu özelliklerden dolayı olarak ikiye
ayırabiliriz. Anayasamız md.10 da “(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/1md) Çocuklar, yaşlılar,
özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz .”16 İfadesinde sayılan kişilere pozitif ayrımcılık
yapılabileceğini ve bunun eşitlik ilkesine aykırı olmadığını söylenmiştir.
İş hukukumuzda kadınların madende çalışamayacağı, 15 Yaşından küçüklerin
herhangi bir yerde çalıştırılamayacağı buna örnektir.
Bireyin sahip olduğu özelliklerden dolayı olarak, camiye imam olarak kadın birinin
alınamaması örnek gösterilebilir.
15
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s21
16
http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf
Ayrımcılık Yasağının Etkili Hale Getirilmesine İlişkin Destekleyici Araçlar
Mağdurlaştırmanın Yasaklanması
Mağdurlaştırma, bir kişinin ayrımcılığa uğradığı gerekçesiyle yaptığı şikâyet sonucu
kötü davranışla karşılanması veya farklı muamele görmesi olarak tanımlanabilir.
Beyazların yoğun olarak yaşadığı bir mahallede siyahî bir bireyin öldürülmesini gören
şahsın mahkemede tanıklık etmesi sonucu işten çıkarılması, mahalledeki hizmetlerden
yararlanamaması mağdurlaşmaya örnektir.
Mağdurlaştırmanın
yasaklanmasında
devlete
görev
düşmektedir.
Toplumda
ayrımcılığın suç olduğu bilinci yaygınlaştırılarak, ayrımcılıkla mücadele eden dernekleri,
sendikaları haber kaynaklarında daha çok göstererek mağdurlaştırmayı yasaklayabilir.
İspat Yükünün Yer Değiştirmesi
Ayrımcılığa uğradığı düşünüp dava açan birey ya da bireylerin dava sırasında
iddiaların ispatını faile yüklemesidir. Normalde ispatla yükümlü olan mağdurlar ama
ayrımcılıkta ispat etme karşı tarafa geçmiştir. Hukukumuzda ayrımcılıkla ilgili ispat yükünün
değişmesi hakkında bir kanun bulunmamaktadır fakat TCK m.125 de hakaret suçları
bölümünde hakaret suçuna ilişkin özel cezasızlık sebeplerinde ispat hakkı adı altında
bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Çek Cumhuriyetinde bulunan Çingene/Roman asıllı
vatandaşların eğitimde yeterli düzeye ulaşamayan çocukların özel okullarda eğitim görmesi
zorunluluğuna ilişkin kurala karşı açtığı davada mahkeme kararında “ genel bir politikanın
veya önlemin, özellikle belli bir grup üzerinde orantısız olarak olumsuz sonuçlar doğurması
durumunda, dolaylı ayrımcılığın ortaya çıkacağını belirtti. Mahkeme ayrıca bu durumda ispat
yükünün yer değiştirdiğine, dolayısıyla farklı muamelenin nesnel ve makul olduğunun Taraf
Devlet tarafından ortaya konması gerektiğine karar verdi.”¹²
Hukukumuzdan örnek verirsek A adlı şahıs 15 yıl önce hırsızlık yapmış olsun. B, A’ya
karşı sen “ 15 yıl önce hırsızlık yaptın sen hırsızsın ” dediğinde A’ya hakarette bulunmuştur.
A mahkemede dava açıp kendisinin 15 yıl önce hırsızlık yapıp yapmadığını B’den
kanıtlamasını isteyebilir. B bunu kanıtlarsa davayı kazanır kanıtlayamazsa davayı kaybeder.
Avrupa’da ve Türkiye’de Uygulanan maddeler; Mahkemelerde verilen Kararlara
Örnekler ve İstatistikler
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 14
Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din,
siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet,
doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin
sağlanmalıdır.17
Van Der Mussele/Belçika Davası
Bu davada Belçikalı avukatlar; doktorlar, dişçiler, eczacılar gibi diğer meslek
gruplarına kıyasla farklı muamele gördüklerinden, bu durumu ayrımcılık yasağının ihlali
olarak görerek AİHM’ NE başvurmuşlardır. Davacı olan Belçikalı avukatlar; dişçiler,
doktorlar gibi kamu hizmeti yönü olan bir hizmet görmelerine rağmen, kendilerinin; sayılan
meslek gruplarından farklı olarak, adli yardıma ihtiyaç duyan kişilere ücretsiz hizmet verme
yükümlülüğünde olduklarını ve bunun 14.madde ’ye aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
AİHM, gelen bu başvuruyu şu şekilde değerlendirmiştir: Örnek verilen meslek grupları ile
avukatlığın aynı statüde kabul edilemeyeceğini; mesleğe giriş koşulları, görevlerinin niteliği,
bu görevleri icra ediş biçimleri bakımından aralarında temel farklılıkların olduğunu ve
kendilerinin sayılan meslek gruplarıyla aynı hukuki statüde olmadıklarını belirterek herhangi
bir ihlalin olmadığına karar vermiştir.
AİHM bu tip davalarda karar verirken öncelikle “kıyaslanabilirlik testi”
uygulamaktadır. Diğer bir deyişe iki durum birbirine benzemekte midir? Sorusuna cevap
aramaktadır. Baktığı diğer bir ölçüt ise, bu farklı uygulamayı gerekli kılacak “haklı bir neden”
olup olmadığıdır. “Haklı neden testi” meşru bir amaç güdülüp güdülmediği anlamında
değildir. İlgili olayda tasarruf yapılırken, kamu yararı gibi meşru bir amaç güdülebilir. Fakat
güdülen amaç ile sonuç arasındaki ilişki incelenirken; mahkeme, amaç ile kullanılan araç
arasında, orantılılık olup olmadığına önem vermektedir.18
17
18
http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf
Fazıl, 2010,1982 Anayasasına Göre Ayrımcılık Yasağı, YL, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku
Anabilim Dalı
TCK md. 3, md. 115’de ayrımcılığa değinilmektedir.
TCK. Md.122
MADDE 122. - (1) Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak;
a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya
hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda
sayılan hâllerden birine bağlayan,
b) Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden,
c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen,
Kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.19
Beyoğlu 1.Sulh Ceza Mahkemesi
Davaya konu olay 29 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Tekerlekli sandalye kullanan ve
%95 oranında engelli olan Teslime Taplacı, annesi ile birlikte halk otobüsüne binmek üzere
otobüsüne binmek üzere otobüs durağında beklemiş, beklediği otobüs geldiğinde söz konusu
otobüsü kullanan şoför Teslime Taplacı’yı araca almadan duraktan ayrılmıştır. Yapılan suç
duyurusu sonucunda Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Türk Ceza Kanunun
122.maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla dava açılmıştır.Dava üçüncü celsede karara bağlanmış
ve tespit edilebildiği kadarıyla, ilk defa Türk Ceza Kanunu’nun 122.maddesinin ihlal edildiği
yönünde bir karar verilmiştir. Başka bir ifade ile ayrımcılığın bir suç olarak ihdas edildiği
tarihten beri ilk defa ayrımcılık suçunun gerçekleştiğine karar verilmiştir.20
TCK md. 216
MADDE 216. - (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı
özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden
kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması
halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
19
20
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5237.html
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s97
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına
dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu
barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.21
2006,2007 ve 2008 yılları içerisinde bu suçtan dolayı 303 dava sonuçlanmış, yargılanan
842 sanıktan 138 kişi çeşitli mahkûmiyetlere çarptırılmıştır.22
İş hukuku md.5’de23 , Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun md.4’de, Devlet Memurlar Kanun md.7’de, Siyasi Partiler
Kanunu md.48’de, Milli Eğitim Temel Kanun md.4 ve md.8.’de24, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş
ve
Yayın
Hizmetleri
Hakkında
Kanun
md.8’de,
Türk
Medeni
Kanun
md.68’de25,Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu md’8 de ayrımcılık
yasağına yer vermiştir.
Nüfus Hizmetleri Hakkında Kanun
Kanunun 7.maddesi tartışmalıdır. Aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgiler
başlığı altında din ibaresinin bulunması gerektiği yazılmıştır. Buna karşı AHİM’ e dava
açılmıştır. Sinan Işık v Türkiye
Başvuru, başvurucunun inancı gereği nüfus cüzdanındaki din hanesine Alevi yazılması
talebinin iç hukukta reddedilmesi üzerine yapılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi din
ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme her ne kadar ayrımcılık
yasağına dair bir değerlendirme yapmamış olsa da nüfus cüzdanı gibi resmi belgelerde dini
inançların belirtilmesinin idari makamlarla olan ilişkilerde ayrımcı davranışlara yol
açabileceği ifade etmiştir.26
21
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5237.html
22
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s101
23
Çalışma hayatında ayrımcılığı saklamıştır. Doğrudan ayrımcılık yanından dolaylı ayrımcılığı da kapsamaktadır.
Öğrenciler arasındaki fırsat eşitliği.
25
Dernek faaliyetlerinde ayrımcılığın yasaklanması.
24
26
İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul,2011,s101
ANKET DEĞERLENDİRMESİ
Nefret suçu ve Ayrımcılık Yasağı konusunda toplumun nabzını ölçmek için hızlı ve
popüler veri toplama yöntemi olan anket sistemine başvuruldu. Ne tür bir bilgiye ve toplumun
hangi kesimiyle bağlantılı olarak buna ihtiyaç duyduğumu tespit ederek hazırlık aşamasına
başlandı. Bu anketi hazırlarken konuyu ve amacı en iyi şekilde yansıtabilmek için ödev
konusu derinlemesine araştırıldı. Anketi cevaplandıracak bireyleri eğitim, cinsiyet ve yaş
özelliklerine göre tasniflendi. Anket sorularını yanıtlayanların kendileriyle, özellikleriyle,
çelişkiye düşmemesi, uygun olması için özen gösterildi. Anket sorularını toplumun her
kesiminin rahatlıkla okuyarak cevaplandırabileceği genel düzeyde tutarak soruların kısa
olması için çaba sarf edildi. Ayrıca soruların birbiriyle çelişmemesi ve birbiriyle uyum
içerisinde olması ve cevaplayan kişileri sıkmaması için anket teknikleri üzerine bilgi toplandı.
Soruları hazırlarken belirli bir görüşü veya tutumu desteklememesi için objektif bir tutum
takınarak sorulara; ‘’belki, kısmen…’’gibi belirsiz cevap şıkları yerleştirilmedi. Son aşamada
soruları tekrar gözden geçirerek konuya ve amaca uygun olup olmadıklarını kontrol edildi.
Sorular, yüz yüze anket metoduyla gerçekleştirildi ve bunun için Ankara Adliye
Saray’ındaki Hukuk Fakültesi mezunları ve toplumdaki diğer bireylerle muhatap olundu.
Cevaplayan kişilerin kimliğini ortaya çıkarmayarak onların kendilerini daha güvenli ve rahat
hissederek soruları yanıtlamaları sağlandı. Bu bağlamda Hukuk Fakültesi Mezunlarına 28
anket, diğer kişilere ise 40 adet anket düzenlendi.
Toplam anketi yanıtalayan kişi sayısı
Ayrımcılık
Cinsel yönelim yönünden
Etnik yönden
Dini yönden
Engelli bireyler yönünden
36
28
17
8
6
77,78%
47,22%
22,22%
16,67%
Kadın
Kadın
Erkek
Toplam
Erkek
35,71% 10,00
64,29% 18,00
100,00%
Hukukçulara sorulan anket sonuçlarında Türkiye genelinde nefret suçunun yaygın
olduğunu düşünenlerin çoğunlukta olduğu görülüyor. Ancak ters orantılı bir şekilde nefret
suçuna uğradığını düşünerek onlara müracaat edenlerin ise oldukça düşük olduğu görülüyor.
Aynı çoğunluk bu bağlamda nefret suçuyla ilgili yeterli düzeyde yasal düzenlemelerin
olmadığı konusunda da hemfikirler.
Hukukçulara, mevzuatta yer alan kelimelerin, spesifik olarak da Anayasamızdaki
vatandaşlık tanımının sadece ‘’Türk’’kelimesi ile sınırlandırılmasın ayrımcılık teşkil edip
etmediği sorulduğunda alınan cevaplar birbirine yakındı. Buradan da görülüyor ki
Hukukçuların yasal düzenlemelerdeki kelimelerin toplumdaki bireylerin etnik ve ırki açıdan
ayrımcılığa sevk ettiğini düşünmeleri onların önüne gelen dava dosyalarında ya da
danışmanlığı alınan konularda kendini göstermiştir.
Nefret suçu faillerinin eğitim ile ıslah edilebileceği ve nefret suçu eğilimine yatkın
bireylerin bunu eğitim ile aşabileceği mevzusunda ise genel çoğunluk olumlu yaklaşmıştır.
Aslında bakıldığında eğitim her şeyin temelidir. Çocuklar toplumda birer yetişkin birey haline
gelmeden; aile, çevre, okul, iletişim araçları ve medya gibi unsurlardan etkilenmektedirler. Bu
perspektiften bakıldığında nefret suçu faillerinin bu unsurlardan geçerken ne şekilde
etkilendiği sorusu akla gelebilir. İşte tam da bu aşamada eğitimin etkisi kendini
göstermektedir. Bilinçli, her türlü duygu ve düşünceye saygılı, özgürlüklere saygılı, diğer
bireylere karşı hoşgörülü olma kolay edinilebilecek vasıflar değildir. Bu davranışları
kazanırken eğitimin gerekliliği kendini göstermektedir. Eğitimden kasıt akademik eğitim vs.
değildir elbette ki sonuçta nice okul mezunları nefret suçunun en iyi örneklerini temsil
etmektedir.
Anketteki en çarpıcı sonuç kuşkusuz ki; cezaların arttırılmasının nefret ve ayrımcılık
suçunu önleyebileceğine ilişkin verilen cevaptır; çünkü genel bir eğilim saptanamamıştır.
Cevaplar eşit çıkmıştır.
Sonuç olarak Türkiye’de ne kadara çok özgürlüklerin ihlali gerçekleşse de ya da ne
kadar çok ön yargı saikiyle suç işlense de Avrupa’daki
yasal düzenlemelerle
karşılaştırıldığında yeterli ve her kesimi tatmin edecek derecede bir düzenleme mevcut
değildir. Bu sonuç AGİT bağlamında ele alındığında da aynı sonuca ulaşılır. Bu nedenle
nefret suçunu önlemeye yönelik hiçbir siyasi veya politik önlem söz konusu değildir.
TCK’de eklenen ‘’nefret’’kelimesiyle yeni düzenleme yapılmış olsa da bu yetersiz
kalmaktadır. Mevzuatta yer alan tanımlarda, sosyolojik, kültürel ve psikolojik etmenler yer
almamaktadır. Bu suçları önlemeye karşı da uygulama yetersizdir. Bu eksikliğin giderilmesi
için uygulamanın da eleştirilmesi gerekir. Bunun için kapsamlı olarak hak sahipleri, mağdur
adayları ve mağdurlar korunmalı, yasa kapsamı içine alınmalıdır. Bunun için kamu kurumları,
medya, eğitim kurumları ve STK’lar devlet ile işbirliği yapabilir. Böylece daha kapsamlı ve
sistematik olarak bilgi veri toplama sağlanabilir. Bu mücadele açısından önemli bir ilerleme
sağlayacaktır; çünkü Türkiye hala herkesi kapsayan eşitlikçi bir hukuk anlayışından oldukça
uzaktır. Mevzuatın eksikliği bir yana uygulayıcılardan, kamu görevlilerinin bilinçsiz oluşu,
olaylara yaklaşımlarının dar açıdan oluşu da oldukça önemli bir eksiklik oluşturmaktadır.
Ayrıca cinsel yönelim gibi konularda kolluk kuvvetlerinin de çok bilgisi olmadığı açıkça
görülmektedir.
Nefret suçu her ne kadar bireye karşı işlense de amaç bireyin tabi olduğu gruptur.
Dolayısıyla etki alanı oldukça geniştir. Bu çalışmada hedeflenen kamuoyunun nefret suçuna
ve ayrımcılık yasağına karşı duyarlılığını bir nevi nabzını ölçmektir. Gerekli makamlarca
nefret suçu ve ayrımcılık yasağı tartışılıp, bu konuda çalışma yürüten STK’lar başta olmak
üzere çeşitli kurum ve örgütlerle, kamu kuruşlarıyla iş birliği içerisinde olarak ele alınmadığı
sürece toplumun daha çok ayrışmasına neden olacaktır.
HUKUKÇULARA UYGULANAN ANKET SORULARI
Cinsiyet:
Öğrenim Durumu :
Yaş:
1)Sizce nefret suçları Türkiye’de yaygın mıdır ?( EVET .... HAYIR .... )
2)Sizce Türkiye’de nefret suçlarına ilişkin yeterli yasal düzenlemeler var mıdır ?( EVET ....
HAYIR.... )
3)Size ayrımcılık yada nefret suçuna uğradığını düşünerek müracaat eden oldu mu ?( EVET
.... HAYIR.... )
4)Anayasada vatandaşlık tanımı sadece Türk kelimesiyle sınırlandırılması ayrımcılık mıdır ?(
EVET .... HAYIR.... )
5)Nefret suçu faillerinin eğitim ile ıslah edilebileceğini düşünüyor musunuz ?( EVET ....
HAYIR.... )
6)Cezaların artırılması nefret ve ayrımcılık suçunu önler mi ?( EVET .... HAYIR.... )
Evet
Hayır
1.soru
26
2
2.soru
3
25
3.soru
8
20
4.soru
12
16
5.soru
16
12
6.soru
14
14
GENEL ANKET SORULARI
Cinsiyet:
Öğrenim Durumu :
Yaş:
1)a-Lezbiyen bir kişinin komşunuz olmasını ister misiniz ? ( EVET .... HAYIR.... )
b-Gay,biseksüel bir kişinin komşunuz olmasını ister misiniz ?( EVET .... HAYIR....)
2) Her iki cinsin rahatlıkla çalışabileceği bir iş yerine sahipsiniz işe alırken hem cinslerinize mi
ağırlık verirsiniz ?( EVET .... HAYIR.... )
3) Günlük yaşamda LGBT bireylerinin rahat bir yaşam sürdüğünü düşünüyor musunuz ?(
EVET.... HAYIR.... )
4)Farklı bir renge sahip bir bireyin komşunuz olmasını ister misiniz ?( EVET .... HAYIR.... )
5)Ermeni bir arkadaşınız olsun ister misiniz ?( EVET .... HAYIR.... )
6)Türkiye’de azınlık olmanın ayrıcalıklı olduğunu düşünüyor musunuz ?( EVET.... HAYIR.... )
7)Sizce Türkiye’deki azınlıkların huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmekte midirler ?( EVET ....
HAYIR.... )
8)Türkiye'de etnik kökeni sizden farklı bir arkadaşınız var mı ?( EVET .... HAYIR.... )
9)Engelli bireylerin çalışabileceği bir iş yeriniz olsa, işe alırken normal vatandaşa göre
ayrımcılık yapar mısınız ?( EVET .... HAYIR.... )
10)Kanunda emredilen sayının üstünde engelli bireyi işe almak ister misiniz ?( EVET ....
HAYIR.... )
11)Engelli işçiler, “sık sık mazeret izni alırlar ve sürekli hastalanırlar” ifadesi doğru mudur ?(
EVET .... HAYIR.... )
12)Farklı bir dine sahip bir bireyin komşunuz olmasını ister misiniz ?( EVET .... HAYIR.... )
13)Diyanetin yeniden yapılandırılarak Alevi-Bektaşilere de yer vermesi gerekir mi ?( EVET ....
HAYIR.... )
14)Kendinizi Türkiye’de azınlık olarak hissediyor musunuz ?( EVET .... HAYIR.... )
Cevabınız evet ise ; ETNİK.... , DİNİ ..... , CİNSİYET ....... yönünden mi ?
15)Fiziki veya sözlü olarak nefret suçuna maruz kalabileceğiniz endişesine sahip misiniz ?(
EVET .... HAYIR.... )
16)Nefret suçuna maruz kalırsanız ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz ?( EVET ....
HAYIR.... )
17)Nefret suçu olayına tanık olsanız müdahale etmekten kaçınır mısınız ?( EVET .... HAYIR.... )
18)Nefret suçuna maruz kaldığınızda bunu açıkça dile getirir misiniz ?( EVET .... HAYIR.... )
19)Bir kişiye ayrımcılık yapmanın suç olduğunu biliyor musunuz ?( EVET .... HAYIR.... )
20)Ayrımcılığın suç olması gerektiğine inanıyor musunuz ?( EVET .... HAYIR.... )
Download