畓楲敹吠犟汫牥i - Bal-Göç

advertisement
Suriye Türkleri
Miray VURMAY
Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 8’lik bir kısmını oluşturduğu tahmin edilen Türklerin sayısı resmi kayıtlara
“Türk” olarak geçmedikleri için, tam olarak bilinmiyor. Resmi olmayan kaynaklara göre ise, Suriye’de 1-1.5
milyon kadar Türk yaşıyor. Türklerin bugünkü Suriye topraklarına gelişleri 11. yüzyıl başlarına kadar dayanır.
Büyük Selçuklu Devleti’nin 1040 yılında Gazneliler ile yaptığı Dandanakan Savaşı sonrası bölgeye gelen
Türkler, 1078’de Suriye Selçuklu Devleti’ni kurarak uzun yıllar bu bölgede yaşadılar. Ünlü Selçuklu komutanları
Atsız ve Tutuş’un hakimiyetlerinin ardından Musul Atabeyi Nureddin Zengi’nin idaresine giren Suriye’de, onun
ölümünden sonra kontrolü Zengi’nin komutanlarından Selahaddin Eyyubi sağladı. Ondan sonra ise Suriye, yine
bir Türk devleti olan Memlukluların (kölemenler) hakimiyetine girdi.Bölgenin son Türk hakimi ise Yavuz Sultan
Selim’in 1516’da Mısır seferi sırasında Suriye’yi ele geçirmesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu oldu. 1918
yılına kadar 402 yıl Türklerin egemenlik alanlarından olan Suriye, bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun en
çok önem verdiği eyaletlerden biri oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun da önemli bir ticaret ve kültür merkezi olan
ve bugün de Suriye Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Halep şehri, Milli Mücadele döneminde ilkin “MisakıMilli” sınırları içerisine dahil edilmek istendi. Hatta “Kuvva-yı Milliye” birlikleri bölgede konuşlandırıldı ancak,
1920’de Fransa ile imzalanan Ankara Anlaşması uyarınca Halep, Suriye ile birlikte Fransa mandasına bırakıldı.
Böylece, her ne kadar 1939 yılında Hatay anavatana katılmış olsa da, en az Hatay kadar yoğun bir Türk nüfusuna
sahip olanHalep, Suriye topraklarında bırakıldı.
Fransa mandası döneminde varlıklarını ve kimliklerini sürdüren Suriye Türkleri, 1936 yılında Fransa’nın
bölgedeki hakimiyetinin zayıflaması ile birlikte baskılara maruz kalmaya başladı. Hatay’ın Türkiye’ye katılması
sırasında ya da sonrasında, Suriye Türklerine ilişkin hiçbir görüşme ya da anlaşma yapılmamış olması, bölgede
yaşayan Türklerin hukuki statülerini belirsizleştirdi. Bu belirsizlikten faydalanan Suriye yönetimleri de Türklere
yönelik önce baskı, ardından da asimilasyon politikalarını rahatlıkla uygulamaya koydular.
Suriye Türkleri, Baas Partisi’nin iktidarı ele geçirmesi ile birlikte ülkede yükselmeye başlayan Arap
milliyetçiliği çerçevesinde nüfus sayımlarında kayıtlara yalnızca “Müslüman” olarak geçirildi. 1971’de kansız bir
askeri darbe ile iktidarı ele geçiren Hafız Esad döneminde ise, diğer etnik gruplara uygulanan baskı rejiminden
Suriye Türkleri de paylarına düşeni aldı. Modern çağın en katı ve bu anlamda en “başarılı” diktatörlerinden biri
olan Esad, “Büyük Suriye” ütopyası bağlamında oluşturmaya çalıştığı “Tek Suriyeli Kimliği” politikası
içerisinde, Türkleri asimile ederek “Araplaştırma” politikası izledi. Hafız Esad’ın otuz yıllık iktidarı süresince
uyguladığı eritme politikası, Türkler üzerinde de başarılı oldu.
Suriye’nin uyguladığı asimilasyon politikası doğrultusunda her türlü siyasal, kültürel ve sosyal haktan yoksun
bırakılan Türkler, kendi aralarında örgütlenmedikleri için kimliklerini korumakta güçlük çektiler. Bugün gelinen
noktaya bakıldığında ise SuriyeTürklerinin Arap kültürüne daha yakın bir çizgide oldukları görülüyor. Suriye
Türkleri özellikle dil konusunda büyük oranda Araplaştılar. Bir nesil önceki Türk ailelerin Türkçe konuşma
konusunda gösterdikleri hassasiyeti göstermeyen son kuşak, Türkçe’yi ya az biliyor ya da hiç bilmiyor. Son
dönemde Araplar ile evliliklerin çoğalması, Türkçe’nin eğitim dili olarak kullanılmaması kültürel erimeyi
beraberinde getirdi.
Suriye Türklerinin çoğu Halep Türkmenleri de denen Oğuz Türklerinin Avşar boyundandır. Memluk
Kıpçaklarının buraya yerleşen boylarından olan Suriye Türklerine ise Bayır-Bucak Türkleri de deniyor. Suriye’de
Bayat, Avşar, Karakeçili, İsabeğli, Musabeğli, Elbeyli, Akar, Hayran, Çandırlı, Sincar gibi Türk boyları yaşıyor.
Bu Türk boyları ile Anadolu’daki uzantıları olan Türk boyları arasında inançlar, gelenekler ve folklorik pratikler
bakımından çok önemli benzerlikler bulunuyor. Suriye’de iseTürkmenler olarak adlandırılıyorlar. Bugün
Suriye’de yaşayan Türklerin çoğu kendi aralarında bile Arapça konuşuyorsa da az da olsa Türkçe konuşmaya
devam eden, kültürel olarak asimile olmamış Türkler de vardır. Türkçe konuşmaya devam eden Türklerin
kullandıkları Türkçe ise şive bakımından Türkiye Türkçe’sinin bir uzantısı gibidir. Suriye’de konuşulan ağız,
Hatay’da konuşulan Türkmen ağızlarının devamı niteliğindedir.
1939’da, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından sonra çizilen sınırın Suriye tarafında kalan Suriye Türklerinin
büyük bir kısmı yaşadıkları yerleri terk etmedi. Ancak, 1945-1970 yılları arasında kısa göç dalgaları da yaşandı.
Büyük çoğunluğu ferdi kaçışlar niteliğinde olan göçler dışında 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında Türkiye’ye
toplu olarak göç eden aileler de oldu. Resmi kayıtlarda sayıları kesin olarak bilinmeyen bu göçmenler, Hatay’ın
Kırıkhan ve İskenderun ilçelerine, Kilis, Gaziantep ve Adana’ya yerleştirildiler. Bu göçlerle gelen Türkmen
aileler 1977 yılında Kırıkhan’da, 1994 yılında da İskenderun’da “Bayır-Bucak Türkleri Yardımlaşma Derneği”ni
kurarak Suriye’de kalan akrabaları ile sivil bir iletişim köprüsü kurdular. Türkiye Cumhuriyeti’nin
Suriye Türklerine yönelik belirli resmi ya da gayri resmi bir politikası, hatta bakış açısı bulunmamaktadır.
Türkiye, irredentist bir ülke görüntüsü çizmemek adına doğal hatta zorunlu olarak ilgilenmesi gereken
Suriye Türklerini görmezden gelerek ağır bir tarihi ve ulusal ihmalde bulundu ve bulunmaktadır.Bir yönden
aşırıya gitmemek adına tam tersi yönden aşırıya gidilmiş ve sorumlu bir devletin politika alanına girmesi gereken,
sınır ötesinde yaşayan soydaşların kaderi konusu, diktatörlükle yönetilen ve insan ve azınlık haklarını tanımayan
komşuların insafına bırakılmıştır. Türkiye’nin bu yönde bir politikadan kaçınmış olmasını fırsat bilenSuriye
yönetimleri de Suriye Türklerini asimile ederek, “Tek Suriyeli Kimliği” adı altında Araplaştırılmıştır. Ancak
gerek Suriye yönetimlerinin asimilasyon politikalarının, gerekse Suriye Türklerinin bugün karşı karşıya
bulunduğu sosyal, kültürel ve hukuki problemlerinin kaynağı Türkiye Türklerinin, onları kendi kaderlerine terk
etmiş olmasıdır.
(Strateji dergisinden)
Download