balkan harbinde osmanlı donanması`nın icra ettiği görev ve

advertisement
BALKAN HARBİNDE OSMANLI DONANMASI
XX. yüzyıl başlarında, Osmanlı Devleti’nin kara kuvvetlerinin yanında deniz
kuvvetlerinin de caydırıcılığını kaybetmesi ile iştahları kabaran ve büyümek hırsı içinde
olan Balkan Devletleri neticede Balkanlardaki Osmanlı egemenliğine son vermek ve bunun
için Türklere karşı birlikte savaş yapmak düşüncesi ile aralarındaki çekişmeleri bir tarafa
bırakarak, Osmanlıların Akdeniz’in öte yakasında İtalyanlarla uğraşmalarından
yararlanmak yoluna gittiler.
Osmanlı Devleti’nin hazırlıksız yakalandığı Balkan Savaşı’ndan önce devlet
yönetiminde ciddi değişiklikler olmuştur. Devlet özellikle II. Meşrutiyet’in getirdiği hürriyet
zemininde özellikle ittihatçılarla, muhaliflerinin yarattığı siyasi krizden bunalmıştı. Ordu da
peş peşe yaşanan isyanlarla, meşrutiyetin ilanı ve korunması çabalarıyla çok yıpranmıştı.
Balkan Savaşı öncesinde Osmanlı birlikleri her türlü tedbirden uzak bir anlayışla,
Türk düşmanlığı malum olan İngiliz ve Rus baskıları ile harpten önce 120 tabur terhis
ettirilmiş Rumeli’deki tek güvenlik unsuru da yok edilerek devletin geleceği özellikle Balkan
toprakları çok büyük bir tehlikeye atılmıştı. Balkan Savaşı’nın patlak verdiğinde Osmanlı
Devleti peş peşe yaptığı affedilmez hatalarla, zaten yetersiz olan savaş gücünü azaltırken,
Balkan Devletleri ise giderek hızlanan bir şekilde siyasi ve askeri ittifaklarla güç birliği
oluşturmuşlardır.
Barbaros Zırhlısı
Türk birliklerinin normal olarak savunmaya geçip bir an evvel seferberliğini
tamamlaması gerekirken, hatta bu konuda Türk kurmay heyetinden üst makamlara
ulaştırılan; seferberliğin tamamlanmasına kadar, savaşın ertelenmesi, düşmanın
oyalanması tavsiyesine rağmen Başkomutan Vekili Nazım Paşa’nın zamansız taarruz
kararı ile başlattığı savaşta Osmanlı ordusu, birçok cephede birden savaşmak zorunda
kalmış, baskın tarzında gelişen balkan ordularının taarruzlarını durduramamış. Büyük
1
topraklar kısa bir sürede elden çıkmış, Ancak, Edirne ve Yanya gibi merkezlerden
savunma savaşları yapılabilmiştir.
Kara savaşları bu şekilde olumsuz devam ederken, coğrafi mevki itibariyle
tartışılmaz şekilde bir deniz imparatorluğu olan Osmanlı Devleti’nin Deniz Kuvvetleri’ne de
savaş sırasında önemli görevler verildiğini ve donanmanın bu görevleri elinden
gelebildiğince icra etmeye çalıştığını görüyoruz.
Osmanlı Kara Kuvvetlerinin seferberlik nakliyatı için savaştan önce Harbiye ve
Bahriye Nezaretleri arasında ortak bir plan yapılmamıştı. Bu sebeple her şey savaşa çok
yakın günlerde ve gündelik düşünülmüştür. Osmanlı Hükümeti savaştan önce
Almanya’dan silah-cephane ısmarlamıştı. Savaş başlayınca özellikle Ege Denizi’ndeki
ulaşım tehlikeye girince, silahların Köstence üzerinden getirilmesi düşünülmüştür. Bu
bakımdan, Bulgar karasularından geçmesi gereken bu nakliyatın donanma tarafından
korunması gerekmişti. Bu nedenle Osmanlı deniz kuvvetlerinin savaştan önce ilk deniz
harekâtı; “Akdeniz” adlı yolcu gemisinin boğaza gelişini himaye etmek amacıyla, dört
muhribin yaptığı bir keşif olmuştur
Bu dönemde Osmanlı Hükümeti’nin savaş öncesinde yeterli nakliye gemileri yoktu.
Bundan dolayı kendi savaş nakliye ihtiyacını karşılamak için mutlaka gemi kiralamak ya da
müsadere etmek zorunluluğunda idi. Fakat Harbiye Nezareti, böyle bir ihtiyacı düşünerek
savaş halinde düşmana ait gemilerin ve taşıdığı malzemenin müsaderesi için hiçbir plan
hazırlamış değildi. 31 Ocak 1912 tarihli bir savaş ganimeti “Ganaim-i Bahriye Kanunu”
çıkarılarak bu konudaki ihtiyaçların süratle telafisine çalışıldı. 1 Ekim 1912 tarihinde,
Osmanlı-Yunan ilişkileri bozulduğundan Osmanlı Hükümeti toplanarak Bahriye
Nezareti’nin teklifi üzerine, Osmanlı sularında bulunan 70–80 kadar Yunan ticaret
gemisinin müsaderesine karar vermiş ve bu dönemde müsadere edilen gemilerin
tamamının tonajı 18.050 olmuştur.
Balkan Harbi başlangıcında eski ve yıpranmış gemilerden oluşan Osmanlı
donanması uzun bir ilgisizlik devresinden sonra bir filiz gibi yeniden derlenip toparlanacağı
sırada çıkan Trablusgarp (1911) savaşında “her an harekete hazır” olarak bir yıl boyunca
Çanakkale Boğazı’nda hazır bekletilmesi donanmadaki daha önceki mevcut eksikliklerine
yenilerinin eklenmesine ve oldukça yıpranmasına sebep olmuştur. Kusurları hızla
gidermek en büyük görev olmasına rağmen, çeşitli nedenlerle donanmaya yeterlilik
kazandırmak mümkün olamamıştır. Balkan Harbi öncesinde Osmanlı Donanması:
Zırhlılar: Barbaros, Turgutreis, Mesudiye, Asar-ı Tevfik
Zırhlı Korvet: Muinizafer, Avnillah, Fethibülent
Kruvazörler: Hamidiye ve Mecidiye
Muhripler: Yadıgarımillet, Numuneihamiyet, Muavenetimilliye, Gayreti vataniye Samsun,
Taşoz, Basra, Yarhisar
Torpidobot: Musul, Yunus, Akhisar, Draç, Antalya, Ankara, Kütahya, Tokat, Hamitabat,
Sivrihisar, Sultanhisar, Demirhisar
Silahlı gambotlar: Zühaf, Marmaris, Malatya, Taşköprü, Nevşehir, Haliç, Refahiye, Antep,
Seddülbahir, Bafra, Gökçedağ, Ordu, Kastamonu, Yozgat (Bunlar 1894–1890 yapısı olup
185–650 tonluk, 12–14 mil süratinde idiler)
2
Avnillah
1908’deki II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Osmanlı Devleti’nden tamamen kopan
Bulgaristan ise, süratle kendi çaplarının üzerinde olacak şekilde silahlanmaya başlamıştı
Diğer taraftan 1909’dan itibaren de istiklallerine karşı Osmanlı Devletin’den bekledikleri
muhtemel bir müdahaleye karşı özellikle “savunma ağırlıklı “ bir donanma inşasına yer
vermişler, bilhassa Osmanlılara yönelik hazırlandıklarından dolayı, tıpkı karacı
komutanlarını Rus uzmanlarına eğittirdikleri gibi, deniz subaylarını da yine Rus deniz
uzmanlarınca eğitime tabi tutmuşlar hatta üst düzeydeki önemli görevlere bizzat Rus
komutanlar atamışlardır. Balkan Savaşı başlarında 1 torpido gambot, 6 ufak torpidobot, 1
yardımcı kruvazör, 3 tane silahlı yat, 2 romorkör ve 4 tane ufak mayın gemisinden oluşan
Bulgarların bu savaşın deniz cephesinde en önemli kozları; limanlara ve belli noktalara
döktükleri mayınlar olmuştur.
Bu nedenle Balkan Harbi sırasında Osmanlı donanması karşısında önemli bir güç
olarak Yunanlıları görüyoruz. Osmanlı donanmasındaki tadilat programına ve diğer
hamlelere daima anında karşılık olarak aradaki dengeyi muhafaza etmeye çalışan
Yunanlılar, eski gemilerini İngiliz ve Alman fabrikalarında süratle onartmışla, yeni gemiler
almalarının yanında donanma kadrolarını da iyi yetiştirmek amacıyla Fransız uzmanlardan
oluşan “Islahat Heyetleri” sayesinde personellerinin kalitesini her geçen gün daha çok
arttırarak, deniz güçlerine ayrı bir üstünlük kazandırmışlardır.
Hamidiye Kruvazörü
3
Osmanlı donanmasının ıslahında görev alan İngilizlerin daha çok şekle yönelik,
oyalayıcı talim ve terbiye ile vakit geçirdikleri dönemde Yunanlılar da daha sonra İngiliz
Islah Heyetleri’ne görev vermişler, en son savaş tekniklerine, bilgilerine, becerilerine ve
taarruzi bir anlayışa sahip deniz personeline kavuşmuşlardır.
Osmanlı Devleti’nin savaş öncesindeki coğrafi konumunu göz önüne aldığımızda
deniz kuvvetlerinin harekât alanı denildiğinde; Karadeniz ve Ege Denizi akla gelmektedir.
Osmanlı Devletine düşman devletlerinin coğrafi şartları bu iki alanla birlikte Bulgarların
Şarköy mıntıkasından Marmara’ya sarkmaları Marmara’nın da hareket alanı haline
gelmesine, öte yandan Yunan deniz kuvvetlerini bölmeye, Yunanistan kıyılarındaki ikmali
sabote etmeye yönelik Hamidiye’nin “Akın Harekâtı” bu defa Adriyatik’i, Orta ve Doğu
Akdeniz’i de hatta Kızıldeniz’i de harekât alanı haline gelmesi gibi sürprizlerle dolu yeni
harekât alanları yaratmıştır.
Bu savaşta Osmanlı Deniz Kuvvetleri’ne, Bahriye Nezareti’nin planlarına göre değil,
Başkomutan Vekili’nin kara savaşı için hazırladığı planlara göre yürütülmüştür.
Başkomutanlık, harbin kısa süreceğini düşündüğünden, hatalı bir kararla Adalar Denizi’nde
hâkimiyetin Yunanlılarda olacağını hesap ederek bütün dikkatini kara savaşlarına
çevirmişti
Kütahya Torpido Botu
Buna karşılık Yunanlılar harekât planlarında öncelikle Osmanlı donanmasını kontrol
ve imhaya yönelmişlerdi. Bunun için de ilk planda, Çanakkale Boğazı’na çok yakın olan
adalardan birini ele geçirip bir ileri üs oluşturmak istemişlerdi.
Adriyatik Denizi’ndeki Preveze körfezinde yer alan Antalya ve Tokat torpidobotları,
Yunanlıların Preveze hâkimiyeti eline geçirmeleri üzerine oldukça yıpranmış durumdaki bu
botlar kendilerini batırmışlardır. Böylece Osmanlı Devleti Ege Denizi’nde de görüleceği
üzerine Adriyatik sularında da sezsizce güç olmaktan çıkmıştır.
Kara muharebeleri sonunda Şark ordusu çekilirken ordu yanlarının donanma
tarafından desteklenmesi ihtiyacı Osmanlı silahlı kuvvetlerinin karşısına ‘Kara-Deniz
4
İşbirliği’ ortaya çıkarmıştır. Bu kara-deniz işbirliği içerisinde Osmanlı donanmaları ise
aldıkları emirlerle çeşitli harekât gerçekleştirmişlerdir.
Bu kara-deniz işbirliği içerisinde Osmanlı donanmaları ise aldıkları emirlerle; şu
harekâtları gerçekleştirmişlerdir;
-
Bulgarların dikkatini önemsiz bölgelere çekmek, kuvvetlerini bölerek savaş
planlarını bozmak amacıyla 28 Ekim 1912’de alınan kararla Bulgarların
Süzebolu-Burgaz kıyılarına bir gösteri çıkarması yapılması,
-
Lüleburgaz savaşının başlaması karşısında acil ihtiyaç duyulan kara askerlerinin
Trabzon-Samsun kıyılarından doğrudan Trakya’ya donanmanın korumasında
Bezmi Alem ve Akdeniz ticaret gemileri ile 1 Kasım 1912’de Midye’ye
çıkarılması,
-
Mütareke öncesindeki Lüleburgaz Muharebeleri sonrasında geri çekilen Osmanlı
ordusuna Çatalca Muharebelerinde ateş desteği verilmesi,
-
10 Aralık 1912’de Zühaf gambotuna yüklenen 250 askerin Şarköy’e çıkarılması,
-
Mütareke sonrasında 8-10 Şubat 1913’ te icra edilen II.Şarköy çıkarması
-
Mütareke sonrası Bulgar taarruzları ile başlayan II. Çatalca Muharebeleri’nde
oluşturulan Bezm-i Âlem ticaret gemisi, Berk-i Efşan torpidobotu, Asar-ı Tevfik
zırhlısı, Taşoz ve Basra muhriplerinden oluşan Albay Sermet Komutasındaki
Karadeniz Müfrezesi ve Mesudiye zırhlısının da yer aldığı Marmara filosunun
yapmış oldukları destek atışları.
Osmanlı donanmasının Balkan Savaşı’nda fevkalade hizmetlerine dair şu iki husus
belge niteliği taşımaktadır; Çatalca Cephesi’nin sol kanat komutanı, başkomutanlığa
gönderdiği haberde; “Kolordunun savunması özellikle iki tümenin III.Kolordu’ya
verilmesi, Kolordunun donanma tarafından destekleneceği esasına göre
hazırlanmıştır. Donanmanın Büyükçekmece’den ayrılmasından önce burada uzun
menzilli topları ve ışıldakları olan birkaç gemi bırakmasına emrinizi…” diyordu Sağ
kanat komutanının haberinde ise; “bugün düşmanla temas vaki oldu. Sağ
kanadımızdan donanma destek vermez ise felaket kesindir…” ifadeleri yer alıyordu.
Türk komutanlarının Çatalca savunmasında çok açık bir şekilde belirttikleri gibi, donanma
desteği kesin bir istek ve zaruret olmuştur.
Kara ve denizde birbiri ardına gelen başarısızlıklar yüzünden istifa eden, Gazi
Ahmet Paşa’nın yerine 29 Ekim 1912’de Kamil Paşa sadarete getirilerek Kamil Paşa
hükümeti kuruldu. Yeni Hükümet Lüleburgaz yenilgisi üzerine Balkan müttefiklerine 4
Kasım 1912’de mütareke teklifinde bulundu. Bulgarların Çatalca’ya gelip İstanbul’u tehdit
etmeleri üzerine büyük devletlerin araya girmesi sonucu Balkan müttefikleriyle Osmanlı
Devleti arasında 3 Aralık 1912’de ateşkes imzalanmıştı. Fakat bu mütarekeyi kabul
etmeyen Yunanistan savaşa devam etmiştir.
Bu arada İstanbul’da da siyaset kızışmış, hükümet muhalefeti susturmanın yolunun;
donanmanın Ege’ye çıkarak Yunan donanmasını imha ederek, kesin sonuçlu bir zafer
kazanmasına bağlı olduğu isteğini Bahriye Nazırı’nın Donanma Komutanlığı’na gönderdiği
şu emir açıkça göstermekteydi; “İstanbul’da kamuoyu, hükümetin geleceğini mutlaka
donanmanın Ege’ye çıkmasına bağlı olduğunu söylüyor…”
5
Sonuçta Osmanlı donanması Çanakkale’ye hareket etti. Burada Yunanlılarla önce
İmroz (Gökçeada) Muharebesi’nde (16 Aralık 1912 ) Donanma Komutan Vekili üstün
durumda iken ve Yunan donanması üzerinde ve Yunan zırhlısı Averof üzerine isabetli
ateşler yapılırken Boğaz’a doğru dönüş yaptırmış, hiçbir gemide ciddi bir isabet ve hasarın
olmadığını öğrenmesi üzerine yeniden savaşmak kararı ile tekrar filoyu döndürmüş, fakat
Mesudiye ve Asar-ı Tevfik’in 8 milden fazla yol yapamamaları sebebiyle savaştan
vazgeçerek Çanakkale’ye dönüş yaptırmıştır. Bununla birlikte her iki tarafta kendini
muharebenin galibi saymıştı, hatta bu sebeple Türk tarafında Barbaros’un Preveze deniz
zaferinde kullandığı bayrak getirtilerek Barbaros zırhlısının direğine çekilmiştir.
Mesudiye Zırhlısı
Daha sonra Hamidiye Kruvazörü Balkan Savaşı’nın en karanlık günlerinde, önce
Boğaz dışına çıkarak, Averof zırhlısını üzerine çektiğinde, Averof’un yokluğundan
hareketle Osmanlı donanmasının Yunan donanmasını imhası yanında diğer taraftan çıkış
yapan Hamidiye’nin, Yunan ve Sırp nakliyesini keserek, düşman limanlarına da baskın
düzenlemesi amacıyla Akdeniz’de korsan harekâtına görevlendirilmişti. Fakat Yunanlılar
buna aldanmamış ve Averof’u boğaz önünden uzaklaştırmamıştır. Daha sonra Osmanlı
donanması Ege’de ikinci kez Yunan donanması ile Mondros Muharebesi’nde (18 Ocak
1913 ) karşılaştı. Yunanlıları İngiliz Amirali Mc. Kerr yönetirken, topçuların idaresini de
İngiliz topçu subayları üstlenmişlerdi Başla Ateş! Komutu ilk olarak Osmanlı donanması
tarafından verildi. Bu savaşta Osmanlı donanmasının İmroz Deniz Savaşı’na göre isabet
yüzdesi çok düşük kalmış, buna karşılık Averof’un Osmanlı gemilerine göre isabet oranı
oldukça yüksek olmuştu. Böylece sonuçta Osmanlı donanması ulaşmak istediği hedefleri
yine elde edememiştir
Muavanet-i Milliye
6
Balkan Harbi’ne şiddetle onarıma ihtiyacı olan gemilerle, üs, kömür, su ve nakliye
gibi yan unsurlarının yetersizliği içinde ve Donanma Komutan Vekillerinin sürekli onarım
ihtiyacı bildiren raporları ile giren Osmanlı donanması kara savaşlarına paralel olarak
Başkomutanlıktan alınan direktiflerle; “Romanya’dan İstanbul’a getirilen cephane
nakliyesinin güvenliğini sağlamak, Bulgaristan kıyılarını ablukaya almak ve Bulgar
taarruzlarına karşı geri çekilmekte olan Osmanlı ordularına Çatalca savunmasına
denizden destek sağlanması, değişik noktalara stratejik çıkartmaların yapılması, Ege
Denizi’ndeki Yunan Donanması’nı imha etmek amacıyla Boğaz önünde iki defa savaşa
girişmiş, Anadolu’nun ve Ege Adaları’nın güvenliğinin sağlanması, Anadolu’dan Rumeli’ye
asker, cephane, giyecek sevkiyatının gerçekleştirilmesi” gibi savaşın sürdürülmesi
açısından çok önemli görevlerde bulunmuş fakat içinde bulunduğu imkansızlıkla nedeniyle
çoğunu başarıyla yerine getirememiştir.
Savaş sırasında sürekli donanmanın yetersizliğinden bahsedilmesine rağmen
vesikalardan anlaşıldığı kadarıyla “donanma savaşamayacak” durumda değildi. Hüseyin
Rauf Orbay, komutasındaki Hamidiye Kruvazörü’nün 13 Ocak-7 Eylül tarihleri arasında
gerçekleştirdiği “Akın Harekatı” ile bunu bize ispatlamıştır.
Osmanlı Donanması’nın Ege’de meydana getirdiği bu boşluk, savaşın sürdürülmesi
açısından hayati önemi olan; Anadolu’dan Rumeli’ye asker, cephane, yiyecek, giyecek vb.
gibi lojistik destek yapılamamasına neden olurken, Yunan ve Sırp kuvvetlerinin sürekli
destek almalarına neden olmuş, bu durum Balkan Harbi’nin kaybedilmesine doğrudan etki
yapmıştır. Bununla birlikte Ege Adaları’nın çok kolay bir şekilde Yunanlılar tarafından işgal
edilmesine, Anadolu’nun ve Boğazların Yunan tehdidine karşı savunmasız kalmasına
neden olmuştur. Bu savaşta Osmanlı devleti, dört Balkan devleti karşısında büyük bir
yenilgiye uğrayarak, Meriç Nehri’nin batısındaki bütün topraklarını yani Balkanları
kaybetmiş ve Ege Denizi’ndeki adalarının geleceğini de “Büyük Devletler”in vereceği
karara bırakmak zorunda kalmıştır.
Sonuçta kısaca; adeta donanmasız bir deniz imparatorluğu olarak girilen Balkan
Harbi’de kaybedilenler, savaştan önce yeterli miktarda nakliye ve harp gemisinin alınması
ile katlanılacak maliyetten daha ağır olmuştur. 1
KAYNAKÇA
-
-
1
APATAY, Çetinkaya; “Balkan Harbi Öncesi Osmanlı Donanmasını Güçlendirme
Çabaları”, Deniz Kuvvetleri Dergisi, Sayı: 502, Temmuz 1978.
ARMAOĞLU; Fahir; Siyasi Tarih, Ankara, 1975.
Balkan Harbi 1912–1913 1.Cilt Harbin Sebepleri, Askeri Hazırlıklar ve
Osmanlı Devleti’nin Harbe Girişi, 2.Baskı, Genelkurmay Basımevi, 1993.
Mahmut Muhtar Paşa; “Balkan Harbi Hezimeti”, Belleten, 4, Ankara, 1985.
BÜYÜKTUĞRUL, Afif; Osmanlı Deniz Harp Tarihi ve Cumhuriyet
Donanması, Cilt IV, İstanbul, 1984.
ÇOKER, Fahri; “Osmanlı Bahriyesi’nde İngiliz Islah Heyetleri”, Deniz
Kuvvetleri Dergisi, Sayı:541, Temmuz 1988, Deniz Kuvvetleri Basımevi,
Ankara, 1988.
EMİR, A.Haydar; Balkan Harbinde Türk Filosu, İstanbul, 1932.
IŞIN, Mithat; Balkan Harbi Deniz Cephesi, İstanbul, 1946.
RAMİS. O.-TEOFANİDİS, Y.; Türk ve Yunan Deniz Harbi Hatıratı ve19091913 Yanan Bahri Tarihi (Çev: Bnb.Lütfi), İstanbul Deniz Matbaası, 1930.
Ersan Baş tarafından hazırlanan bu makale Deniz Magazin Dergisi’nin Sayı: 70 Nisan 2004/5 sayısında yayınlanmıştır. Sayfa: 68-73.
7
-
-
-
-
İNCİ, Tevfik; “Balkan Harbinde İmroz Deniz Savaşı ve Şimdiye Kadar Gizli
Kalmış Tarafları”, Donanma Dergisi, Sayı: 404.
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Balkan Harbi II nci cilt, 2 nci
Kısım, 2 nci Kitap Şark ordusu 2.Çatalca Muharebesi ve Şarköy Çıkarması,
2.Baskı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1993.
UÇAROL, Rıfat; “Balkan Savaşı Öncesinde Terhis Olayı ve Seferberlik İlanı
Sorunu”, IV.Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara,
1989.
YAVUZ, Celalettin; Osmanlı Bahriyesi’nde Yabancı Misyonlar Çeşme
Faciası’ndan Birinci Dünya Harbi’ne Kadar Osmanlı Bahriyesi’nde
Çağdaşlaşma Gayretleri, Deniz Basımevi, İstanbul, 2000.
WİLSON, H.W; Zırhlı Devrinde Deniz Muharebeleri, (Çev: Lütfi Çekiç),
İstanbul, 1937.
8
Download