gamlar - SABİS

advertisement
GAMLAR
GAMLAR
Gıda endüstrisinde gamlar; jelleştirici, kıvam attırıcı, stabilize
edici ve süspansiyon oluşturucu ajanlar olarak geniş bir şekilde
kullanılmaktadırlar. Bu yaygın kullanımın önemli nedenleri
arasında; gamların kaliteyi iyileştirmeleri ve geliştirilen yeni
teknolojilerin kullanılmasına ve bu teknolojilerdeki üretim işlem
ekipmanlarının uygulanmasına izin vermeleri gibi fonksiyonları
sayılabilmektedir.
Bütün bu kullanımlarda gamların fiziksel
özellikleri esas alınmaktadır. Gamların en
önemli özellikleri arasında, sulu çözeltileri ve
süspansiyonları jelleştirme ve/veya kıvam
artırma kapasiteleri veya daha açık bir ifade ile
suyu kontrol edebilmeleri yer almaktadır.
Gıdanın dokusunu ve benzer özelliklerini
etkileyen hidrofilik karakterleri nedeniyle
gamlar, gıda sanayiinde değişik alanlarda
kullanılmaktadırlar.
Suda çözünebilir gamlann binlerce yıl
öncesinden kullanıldığı, İsrail halkının Mısır'dan
göçü sırasında cennet-helvası denilen ve
akasya gibi ağaçlardan sızan koyu ve tatlımsı
bir madde ile beslendikleri belirtilmektedir.
Mısırlıların, mumyaların kaplamasında arabik
'denilen zamkımsı bir maddeyi kullanmaları ile
ilgili bazı bilgiler de bulunmaktadır. Agar "ve
diğer deniz yosunlarının da gıdalarda ve tıpta
çok eski zamanlardan beri kullanıldığı
bilinmektedir.
 Polisakkaritler, suda çözünerek veya
suda şişerek; kolloidal, yüksek oranda
viskoz çözeltiler ve plastik veya
psödoplastik tipte akış özellikleri
gösteren dispersiyonlar
oluşturmaktadırlar.
 Kıvam arttırma, su tutma ve bağlama,
süspansiyonların ve emülsiyonların
stabilizasyonu ve jelleştirme gibi fonksiyonel
özellikler, polisakkaritlerin bu tip davranışı
üzerine dayandırılmaktadır. Bu nedenle,
polisakkaritler sıklıkla jelleştirici veya kıvam
artırıcı ajanlar, stabilizörler, su bağlayıcılar ve
doldurucular olarak adlandırılmaktadırlar. Daha
geniş kapsamla bir isim olarak ise "gamlar"
terimi kullanılmaktadır.
 Gam terimi, ilk olarak yapışkan, zamkımsı,
bitkilerden sızan doğal maddeler için
kullanılmıştır. Günümüzde ise gam terimi; suda
çözünebilir, jelleştirici ve kıvam artırıcı ajanlar
için kullanılmaktadır. Gamın teknik olarak kabul
edilen doğru tanımı ise; kıvam artırıcı ve/veya
jelleştirici bir etki vermek için suda
dağılabilen (dispersiyon) veya çözünebilen
polimerik madde olarak açıklanmaktadır.
 Bu tip maddeler kolloidal yapıda ve
hidrofilik kolloid özellikte olduklarından
'hidrokolloidler' olarak da
isimlendirilmektedirler. Hidrokolloid
teriminde ise ön ad olan 'hidro-' Yunanca
su anlamında olup kolloid deyimi ise
Fransızca 'col' (tutkal) ve 'oid' (benzer)
sözcüklerinden türetilmiştir.
 Gamların pekçoğu, molekül içinde birleşmiş
olarak kalsiyum, potasyum, magnesyum ve
bazen diğer metalik katyonları bulunduran
iyonik veya nötral kompleks ve dallanmış
heteropolisakkaritlerin çok heterojen bir
grubunu oluşturmaktadır. Düzgün, tekdüze bir
yapıyı veya dokuyu oluşturmak, stabilize etmek
ve emülsifikasyonu düzeltmek, kıvam artırmak
ve daha birçok amaçlar için gıda
formulasyonlarında kullanımı giderek
artmaktadır.
gamların önemli fonksiyonları;
• Suyu tutmak
• Nem buharlaşması oranlarını azaltmak
• Donma derecesini değiştirmek
• Buz-kristal oluşumunun modifikasyonu
• Reolojik özellikleri veya viskoziteyi
düzenlemek olarak sıralanabilmektedir.
 Uluslararası Gıda Kodeks Komisyonu
(CAC) tarafından yapılan gıda katkı
maddeleri sınıflandırmasında gamlar adı
altında bir sınıf, oluşturulmamıştır.
Ancak, söz konusu maddeler, yukarıda
belirtilen fonksiyonları doğrultusunda
"jelleştirme ajanları" ve "kaiınlaştırıcılar"
olmak üzere oluşturulan iki sınıf altında
toplanmaktadırlar.
 Söz konusu komisyon; jelleştirme
ajanlarını, "gıdaya jel oluşumu ile doku
kazandıran maddeler"; kalınlaştırıcılan
ise "gıdanın viskozitesini arttıran
maddeler" olarak tanımlanmaktadır.
Ayrıca aynı komisyon, kalınlaştırıcılar
sınıfı altında "kalınlaştırma ajanı", "doku
verici" ve "yapıyı düzeltici" olmak üzere
üç alt-sımf oluşturmuştur
Jelleştirme
 Bağlı su teoremi: Su molekülleri arasındaki hidrojen
bağından dolayı sıvı suda moleküller arası kuvvetler
bulunmaktadır. Bu ise, hidrojen bağının bulunduğu
yönden kaynaklanan ve açık bir yapıya sahip geçici
moleküler yığılmalara neden olmaktadır. Herbir su
.
molekülünün 0°C'de ortalama
diğer 3.4 su moleküllerine
hidrojen bağı-ile bağlandığı belirtilmektedir." Polar
olmayan gruplara sahip makromoleküller sulu bir
sistemde dağıldığı zaman, makromoleküler yüzeyde
polar olmayan grupların etrafında buz-benzeri bir yapı
oluşmaktadır. Bu işlemin tersi ise, hidrofobik bağlanma
olmaktadır. Sözkonusu buz-benzeri yapıda bulunan su,
serbest sudan farklı davranışlar sergilemekte ve bağlı su
olarak adlandırılmaktadır.
Kolloidal sistemlerin stabilitesi, kolloidal
partiküller veya makromoleküller arasındaki
potansiyel engelin şiddetine bağlı olmaktadır.
Bu engel, elektriksel veya mekanik olabilmekte
ve engelin şiddeti ise dağıtıcı ortamın içeriğinin
ve makromolekülün yapısının bir fonksiyonu
şeklinde düşünülmektedirPolisakkaritler, temel
olarak hegsoz ve pentozlardan oluşan glikozu
birimlerini içeren zincirler olmalarından dolayı
suda çözünebilmektedirler. Zincirdeki herbir
glikozu biriminde hidrojen bağı oluşturabilecek
birçok nokta bulunmaktadır.
Jelleşme:
Jelleşme, koagülasyonun özel bir tipi
olmakta ve genellikle gelişigüzel
zincirlerin veya çubukların formunda olan
yüksek oranda asimetrik
makromolekülleri içermektedir. Jel,
genellikle oluştuğu kabın şeklini alan,
ancak bulunduğu kaptan
uzaklaştırıldığında şeklini koruyan veya
koruyamayan yapışkan ve elastik bir
kolloid olarak düşünülmektedir.
5.2. Gamların Sınıflandırılması
Gamlar; yapıları, orijinleri, izolasyon
metodlan, fonksiyonları ve yükleri gibi
birçok açıdan değişik
smıflandırılabilmektedirler.
Yapı
Karakteristikleri
Lineer
Çift polimerleşmiş şeker ünitesi
genellikle
ikiden fazla değildir, yüksek
viskoziteye sahiptir, stabil olmayan
çözeltiler
oluşturur, çözünmesi zordur, çözünme olduktan sonra
çökme (jelleşme) riski vardır
Tek dallı
Şeker üniteleri C-1 veya C-4'den
farklı karbon grupları ile birleşmişlerdir.
Yer değiştirmiş lineer Uzun zincirde yalnızca bir şeker
ünitesinden oluşan çok sayıda kısa dallar bulunmaktadır
Dal üzerinde dallı
Yan zincirler üzerinde yan zincirler
bulunmaktadır, lineer yapıdan daha stabil, ancak
viskozitesi daha düşüktür, tipik olarak, polisakkarit iki
veya daha fazla şeker tipinden oluşmaktadır, mükemmel
bir yapışkanlık özelliğine sahiptir.
Bir diğer sınıflandırma;
• Doğal gamlar: Doğada bulunurlar.
• Modifıye edilmiş veya yarı-yapay gamlar: Nişasta, selüloz gibi
doğal maddelerin kimyasal türevleri ve doğal maddelerden
mikrobiyal fermantasyon ile türevlendirilirler.
• Yapay gamlar: Doğada benzer yapılan bulunmayıp
tamamen kimyasal maddelerden sentezlenmiş maddelerdir.
Bu gruplar esas'almarak'yapılân bir sınıflandırma Çizelge 5.2'de verilmektedir.
Çizelge 5.2. Gamların smflandırılması
(Klose ve Glicksman, 1972)
Doğal Gamlar
Modifıye Gamlar (Yan-Sentetik)
Ağaç Sızıntıları ve Ekstraktları
Selüloz Türevleri
Gam arabik
Karboksimetil selüloz
Tragakant gamı
Metil selüloz
Karaya gamı
Hidroksipropilmetil selüloz
Çekirdek veya Kökler
Hidroksipropil selüloz
Keçiboynuzu gamı
Metil etil selüloz
Guar gam
Mikrokristal selüloz
Denizyosunu Ekstraktları
Nişasta Türevleri
Ağar
Modifıye nişastalar
Aljinatlar
Mikrobiyal Fermantasyon Gamları
Karragenan
Ksantan Gam
'■
Gellan gam
Dekstran
Yapay gamların gıdalarda kullanımına izin verilmemeleri nedeniyle Çizelge 5.2'de yalnızca doğal ve modifıye gamlar belirtilmiştir.
Doğal gamlar
.
Doğal gamlar kimyasal yapıları açısından;
1. Anyonik deniz yosunu polisakkaritleri,
2. Anyonik sızıntı polisakkaritleri ve
3. İyonik olmayan çekirdek polisakkaritleri
olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.
5.2.1.1. Anyonik deniz yosunu
polisakkaritleri
 Deniz yosunlan; kırmızı, kahverengi,
yeşil ve mavi-yeşil olmak üzere dört ana
grup içerisinde sınıflandırılmaktadır.
Grup içerisindeki kırmızı ve kahverengi
deniz yosunlan, ticari açıdan kullanım
önemliliği taşımaktadır.
 Agar: Agar-agar veya geloz olarak da
adlandırılan ağar; Rhodophyceae
sınıfının (kırmızı deniz yosunlan) çeşitli
deniz alglerinden (agarofıtler) ekstrakte
edilen konveks yapıda suda çözünebilir
bir polisakkarittir
Kayalık yüzeylerde gelişen ve 100 cm'den 2 m'ye kadar bir
uzunluğa ulaşabilen agarofitler; tipik olarak kırmızı renkte, lifımsi
ve çalı görünümündedirler.Ticari ağarın en önemli kaynaklarını
Gelidiıım ve Gracilaria cinslerindeki algler oluşturmaktadır.
Gelidium cinsinden elde edilen ağarların, sert ve kırılgan ağar
jelleri oluşturmaları nedeniyle bakteriyolojik ağarların üretiminde
kullanılmalarının, Gracilaria cinsinden elde edilen ağarların ise
yumuşak ve elastik jel oluşturmaları nedeniyle gıdalarda
kullanılmalarının tercih edildiği belirtilmektedir. Agarofitlerin, doğu
ülkeleri mutfağında yüzyıllardan beri meyve jölelerinin
hazırlanmasında kullanıldıkları bilinmektedir.
 Agarm; ekstrakte edilen, saflaştırılan ve kurutulan ilk
deniz yosunu olduğu da belirtilmektedir.
 Agarm deniz yosunlarından ekstraksiyonunda; öncelikle
fabrikaya gelen yosunlardan yabancı madde, tuz ve diğer
safsızlıkların uzaklaştırılması amacıyla yosunlar
püskürtmeli bir sistemle yıkanırlar. Hidrokolloidlerin
ekstraksiyonu ise, 100°C sıcaklığın üzerinde buhar
ceketli ekstraktörler ile gerçekleştirilmektedir. Elde edilen
ekstraksiyon çözeltisi, saflaştırılmak amacıyla daha sonra
döner filtre ve aktif kömürden geçirilmektedir. Geriye
kalan yosunlar ise gübre olarak kullanılmaktadır.
Saflaştırılan ekstrakt, jelleştirilmekte, ve elde edilen jel,
küçük parçalara bölünerek dondurulmaktadır. Ekstraktm
ileri derecede saflaştırılması ve konsantre edilmesi için,
dondurulan ekstrakt çözündürülmekte ve kurutulmaktadır.
Ağar, değişik kırmızı deniz yosunlarındaki hücre duvarlarının yapısal polisakkariti
olup, bu polisakkaritin agaroz ve agaropektin olmak üzere iki fraksiyonu
bulunmaktadır. Agaroz fraksiyonunun nötral, agaropektin fraksiyonunun ise
yüklü bir fraksiyon olduğu belirtilmektedir. Agaropektin fraksiyonunun j elleşme
özelliklerinin bulunmadığı veya çok az jelleştirici özelliklere sahip olduğu ifade
edilmektedir. Agaroz ve agaropektin fraksiyonlarının bulunma miktarlarının deniz
yosunu kaynaklarına ve uygulanan ekstraksiyon koşullarına bağlı olduğu
bildirilmektedir.
Beyaz ile açık sarı arasında bir renge sahip olan ticari ağar, kokusuz veya hafif
kendine özgü kokuya sahip olup yapışkan bir ağız hissi oluşturmaktadır.
Hidrofilik bir kolloid olan ağar, 25 °C deki suda çözünemezken, sıcak suda yavaş
bir şekilde çözünmekte, kaynayan suda ise hemen çözünebilir duruma
geçmektedir. Düşük konsantrasyonlardaki (%0-5 arası) ağarın kaynayan suda
çözünmesi normal bir karıştırma ile kolay bir şekilde gerçekleşirken, yüksek
konsantrasyonlardaki (%8-14 arası) agarm çözünmesi ise piston karıştırıcı gibi
özel karıştırma ekipmanlarının kullanılmasını gerektirmektedir. Yüksek
sıcaklıklarda (95-100°C) oluşturulmuş ağar çözeltilerinin düşük bir viskoziteye
sahip oldukları ve sıcaklık düşmeleri ile birlikte viskozitede ani bir artış
görüldüğü belirtilmektedir.
Jelleşme sıcaklığının altında (yaklaşık 40-45°C) ise, yıskozitede bir değişim
olmamaktadır. Agarm en çok arzu edilen özelliği, %0.04 gibi düşük
konsantrasyonlarda bile jel oluşturabilme yeteneğidir. Ağar jellerinin kuvvetli,
elastik, şeffaf ve ısısal geridönüşümlü olması; ağarın geniş ve çok çeşitli
uygulamalarda kullanımlarını gündeme getirmektedir. Agaroz fraksiyonu
miktarının artması ile ağar jellerinin kuvvetinin arttığı, %10'dan küçük agaroz
içeriğinde ise jel oluşumunun gözlenmediği belirtilmektedir. Ağar, ayrıca
keçiboynuzu gamı ile etkileşim yaparak daha kuvvetli bir jel oluşturmakta ve
diğer birçok bitkisel gamlar ile uyumlu olabilmektedir. Jel oluşturmak için genel
olarak %l-2 arasındaki konsantrasyonları kullanılmaktadır. Bu
konsantrasyonlarda oluşturulan ağar jellerinin kuvvetli, esnek, elastik, kısmen
şeffaf ve ısısal olarak geri dönüşümlü oldukları belirtilmektedir.
Aljinatlar:
 Phaephyceae (kahverengi deniz yosunu)
sınıfının çeşitli gruplarından ekstrakte
edilen ve asidik hidrofilik bir polisakkarit
olan aljinik asit; kahverengi deniz
yosunlarının hücre duvarlarında
kalsiyum, magnezyum, potasyum ve
sodyumun çözünmeyen tuzları
şeklinde bulunmaktadırlar.
Bütün bu tuzlar, aljinatlar veya aljinler adı altında toplanmaktadırlar. Aljinat, ilk
kez İngiltere'de 1880 yılında keşfedildikten sonra, aljinik asidin ilk izolasyonu
1896 yılında gerçekleştirilmiştir. Aljinatın ticari üretimi 'Kelko, Şirketi tarafından
1929 yılında başlatılmış ve bu madde daha sonra'dondurma stabilizörü olarak
tanınmıştır. Aljinat üretiminde; işlenmeye gelen deniz yosunlan, yabancı madde,
tuz ve diğer safsızlıkların uzaklaştırılması için ilk olarak püskürtmeli yıkayıcılar ile
yıkanmakta ve daha sonra pH 10'da 24 saat süre ile %10'luk sıcak sodyum
karbonat çözeltisi ile muamele edilmektedir. Bu aşamada kıvamlı kütle haline
gelen deniz yosunlan emiilsifiye edilmekte, durultulmakta ve filtre edilmektedir.
Elde edilen filtrata, %10'luk kalsiyum klorür katılarak aljinik asit, çözünmeyen
kalsiyum tuzları ile çöktürülmektedir. Son ürünün kalsiyum aljinat olmasj
istenildiği durumlarda, 6u çökelek temizlenerek kurutulmakta ve öğütülerek
paketlenmektedir. Aljinik asidin üretiminde; kalsiyum aljinat çökeleği, seyreltik
sodyum .hipoklorit ve daha sonra ise %5'lik hidroklorik asit çözeltisi ile
muamele edilmektedir. Sodyum aljinat üretiminde ise; elde edilen aljinik asit,
sodyum karbonat çözeltisinin ilavesi ile sodyum aljinata dönüştürülmektedir.
Aljinik asidin basınç altında propilen oksit ile reaksiyonu sonucunda ise, propilen
glikol aljinat elde edilebilmektedir.
Ticari olarak filamanyapıda, granül veya toz halde bulunabilen aljinik asit ve aljin,
renksiz veya hafif sarı reiste, kendine özgü hafif tat ve kokulan bulunan maddelerdir.
Aljinatların partikül büyüklükleri, kullanım tiplerini belirlemektedir. Çok hızlı bir
hidratlanma istendiğinde, küçük partiküle sahip aljinatlar kullanılmaktadır.
Dondurularak depolanan aljinler, stabilitelerini yaklaşık olarak bir yıl koruyabilmelerine
karşın, 25°C'nin üzerindeki sıcaklıklarda bu dayanıklılık azalmakta ve suda daha az
çözünür bir hal almaktadır. Bu nedenle aljinik asit ve alj inlerin soğuk ve kuru bir
ortamda depolanmaları gerekmektedir. Aljinik asit ve kalsiyum tuzlarının oda
sıcaklığında ve nötral pH'da çok sınırlı çözünürlükleri bulunmaktadır. Buna karşın,
aljinik asidin amonyum, sodyum ve potasyum tuzlan ve propilen glikol esterleri,
içerdikleri yüksek miktardaki karboksilat anyonlarından dolayı sıcak veya soğuk suda
kolaylıkla çözünebilmektedirler. Nemlendirildiğinde, seyreltik alkalide de kolaylıkla
çözünebilen aljinik asidin kuru formda kullanıldığı zaman çözünürlüğü azalmaktadır.
Aljin çözeltilerinin viskozitesi; sıcaklık, konsantrasyon, pH, molekül ağırlığı ve çok
değerlikli katyonların varlığı gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişmektedir Çözelti
viskozitesi, sıcaklık yükselmesi ile azalmakta ve bu azalmanın %2.5/°C olduğu
belirtilmektedir.. Çok değerlikli metal iyonlarının varlığında, çözelti viskozitesinde bir
artış gözlenmekte ve bu iyonların yeterli miktarda bulunması durumunda jelleşme
olayının oluştuğu belirtilmektedir.
Karragenan: Temel olarak D-galaktoz ve 3,6 anhidro-D-
galaktozdan oluşan ve sülfatlanmış lineer bir polisakkarit oları
karragenanlar, Rhodophyceae (kırmızı deniz yosunu) sınıfına ait
olan deniz yosunlarından ekstrakte edilmektedirler.
Karragenanların, sülfatlanma derecelerine göre yedi farklı
tipleri'bulunmaktadır. Karragenanlar, yaklaşık olarak altı yüzyıl önce
İrlanda'nın güney sahili olan Carragheen kasabasında'keşfedilmiş
olup, bu maddelerin sözkonusu dönemde daha çok gıda ve tıp'
alanlarında kullanıldıkları bilinmektedir. Karragenan, ilk olarak
İrlanda yosunu diye bilinen Chondrus crispus isimli kırmızı deniz
yosunundan ekstrakte edilmiştir. Karragenanların, ticari olarak
İrlanda yosunundan endüstriyel ölçekte ekstraksiyonu ve
saflaştırılması ilk kez 1937 yılında gerçekleştirilmiştir. II. Dünya
Savaşı süresince pekçok gıdalarda ve diğer uygulamalarda Japon
ağarının yerine kullanılan kuru ve saflaştırılmış İrlanda yosunu
ekstraktı büyük bir önem kazanmıştır.
Chondrus crispus kırmızı deniz yosunlarının en önemli kaynağının, Kuzey
Amerikavnm doğu sahilleri olduğu belirtilmektedir. Deniz seviyesi ile yaklaşık
yedi metre derinlik arasında yetişen bu yosunlar, ortalama 8-15 cm
yüksekliğinde ve çalı görünümündedirler. İrlanda yosunu, 5 ile 7 metre arasında
değişen el tırmıkları ile toplanmakta ve güneş veya mekanik kurutucular ile
kurutulmaktadır. İşlenecek fabrikaya gelen kuru deniz yosunları; kum, tuz ve
diğer çözünebilir safsızlıklardan uzaklaştırılması için yıkanmaktadır. Karragenamn
ekstraksiyonu, sıcak su ve seyreltik bir alkali çözelti ile gerçekleştirilmektedir.
Elde edilen ham ekstrakt, yaklaşık olarak %1 oranında katı madde içermektedir.
Bu ekstrakt daha sonra, safsızlıklarm uzaklaştırılması için absorbanlar ile
muamele edilmekte ve fıltrasyon işlemi uygulanmaktadır. Filtre edilen ekstrakt,
tekli veya çoklu vakum buharlaştırıcılarda %2-3 kuru madde içeriğine kadar
deriştirilmekte ve izopropil alkol çözeltisi ile çöktürme işlemi yapılmaktadır.
Saflaştırılan ekstrakt, kalıntı su veya alkolün uzaklaştırılması için kurutulduktan
sonra öğütülerek paketlenmektedir.
Krem rengi ile açık kahverengi arasında bir renkte ve toz formunda
bulunan gıda saflığındaki karragenanlarm hepsi sıcak su ve sıcak
sütte çözünebilmekte, ancak organik çözgenlerde
çözünememektedirler. Karragenanlar, dallanmış makro molekül
yapısı ve polianyonik karakterlerinden dolayı yüksek oranda viskoz
çözeltiler oluşturabilmektedirler. Çözeltinin viskozitesi;
karragenanın molekül ağırlığı ve konsantrasyonu, sıcaklık,
çözeltideki katyonlar gibi birçok faktöre bağlı olmaktadır.
Karragenanların en önemli özelliklerinden birisi, su veya süt bazlı
gıda sistemlerinde düşük konsantrasyonlarda farklı çeşitlerde jel
oluşturabilmeleridir. Karrragenan çözelti veya jellerinin oda
sıcaklığında veya daha düşük sıcaklıklarda geniş bir pH aralığında
oldukça stabil olabilmelerine karşın, düşük pH ve yüksek
sıcaklıklarda hızlı bir şekilde degradasyona uğradıkları
belirtilmektedir.
5.2.1.2. Anyonik sızıntıpolisfikkaritleri
Ağaç sızıntıları ve ekstraktlanndan elde edilen gamlar, gıdalarda
kullanılan en eski ve geleneksel kıvam arttırıcılar ve stabilizörler
arasında yeralmaktadır. Bu gamlar içerisinde en önemli olanları;
gam arabik, tragakant gam, karaya gam ve ghatti gam şeklinde
belirtilmektedir
Gam arabik: Gam arabik, doğal gamların içerisinde en eski ve en yaygın
şeklinde kullanılan bir madde olup, kullanımı 4000-5000 yıl öncesinde eski
Mısırlara dayanmaktadır. Gam arabik, Leguminosae familyasına ait akasya
ağaçlarının değişik çeşitlerinden üretilen doğal bir sızıntı olmasından dolayı
"Akasya gamı" olarak da adlandınlabilmektedir. Gam arabik, sağlıksız koşullarda
yetişen ağaçlardan üretilmekte olup, sağlıklı ağaçlar ise bu gamı
üretememektedirler. Bunun nedenleri ile ilgili değişik görüşler bulunmaktadır.
Bazı kaynaklarda; gam sızıntısının oluşumunun, hastalıklı ağacın mikrobiyal
enfeksiyonundan kaynaklanan patolojik bir duruma bağlı olduğu ifade edilirken;
bazı kaynaklara göre ise gam üretiminin ağaçlarda bulunan normal bir
metabolik işlem sonucu gerçekleştirildiği öne sürülmektedir. Akasya
ağaçlarından toplanan sızıntılar kalite ve şekil açısından sınıflandırılmakta ve
işlenmek üzere fabrikalara gönderilmektedir. Gam arabik üretimi için yapılan
işlemler sırasıyla; temizleme, havalandırma, boyutlandırma ve öğüterek toz
haline getirme şeklinde belirtilmektedir.
Gam arabik, kalsiyum, magnezyum ve potasyum tuzlarının bir
karışımı olarak elde edilen hafif asidik kompleks bir polisakkarit
yapısında bulunmaktadır. Bu gamın hidrolizi ise; galaktoz,
arabinoz, glukoronik asit ve ramnozdan oluşan karbohidrat
fraksiyonlarını vermektedir. Bu kimyasal bileşimin oranları ve
gamın fiziksel özellikleri, gamın elde edildiği akasya ağacının
çeşitlerine göre farklılıklar göstermektedir. Gıda uygulamalarında
kullanılan gam arabik, temel olarak A cacia senegal türünden elde
edilmektedir.
Yüksek oranda suda çözünebilirlik özelliğine sahip tek hidrokolloid olan gam
arabik ile %50-55 konsantrasyonlara kadar çözeltiler hazırlanabilmektedir. Bu
ise gam arabikin oldukça dallanmış ve kompleks yapısından kaynaklanmaktadır.
Yağlarda ve birçok organik çözgenlerde çözünmeyen gam arabik, sulu etanol
çözeltilerinde çözünebilmektedir. Gam arabikin gliserol, etilen glikol, asetat
esterleri ve asetat-alkol karışımlarında ise çok az bir çözünürlüğü bulunmaktadır.
Gam arabike özgü bir diğer özellik ise; düşük konsantrasyonlarda oldukça düşük
viskozitede çözeltiler verebilmesidir.
Tragakant gam: Tragakant gam, Leguminosae familyasına ait
Astragalus cinsinin değişik türlerinden sızan doğal bir bitkisel gamdır.
Bu bitki temel olarak Anadolu, Suriye, İran ve Türkiye'de kuru ve
dağlık bölgelerde yetişmektedir. Tragakant gamın iki fraksiyonu
bulunduğu belirtilmektedir. Bu fraksiyonlardan birincisi suda
çözünebilir, nötral arabinogalaktan olup tragakantin olarak
adlandırılmaktadır. Diğer fraksiyon ise suda çözünemeyen, ancak
şişebilen tragakantik asit veya diğer bir adıyla bassorin fraksiyonudur.
Bu fraksiyonların oranı, tragakant gamın elde edildiği Astragalus
cinsinin değişik türlerine göre farklılıklar göstermekle birlikte bassorin
fraksiyonunun gamın %60-70'ini oluşturduğu belirtilmektedir.
Tragakant gam, soğuk suda şişerek viskozitesi oldukça yüksek
çözeltiler vermektedir. İyi kalitede bir tragakant gamın %1'lik
konsantrasyonu ile viskozitesi yaklaşık 3500 cps olan çözeltiler elde
edilebilmektedir. Birçok hidrokolloide kıyasla, tragakant gam asidik
çözeltilerde büyük bir dayanıklılık sergilemektedir. Ayrıca tragakant
gam çözeltilerinin asidik özellik gösterdiği ve pH 5-6 aralıklarında
bulunduğu belirtilmektedir.
Karaya gam Karaya gamı veya diğer isimleriyle Sterkuli gamı, Kadaya gamı veya
Indian gamı Sterculia familyasına ait Sterculia urens cinsi ağaçlarından veya
Sterculia cinsinin diğer türlerinden İde edilen kurutulmuş sızıntı olarak
tanımlanmaktadır. Bu ağaçların Hindistan'ın merkezi ve
kuzey kısmında yabani olarak yetiştiği belirtilmektedir.
Yüksek oranda asetil içeriği bulunan ve kompleks, dallanmış bir polisakkarit
yapısına sahip olan karaya gamının hidrolizasyonu, glukoronik asit, galakturonik
asit, galaktoz ve ramnozu vermektedir. Polisakkarit, ayrıca %40 oranında üronik
asit ve %8'e varan miktarda asetil grupları içermektedir. Söz konusu asetil
içeriği, karaya gamının suda tamamen çözünmesine engel olmaktadır. Bu
nedenle karaya gamı, gamlar içerisinde en az çözünebilenlerden biri olmaktadır.
Bu madde suda tam olarak çözünememesine karşın, suyu hızlı bir şekilde
absorbe ederek düşük konsantrasyonlarda viskoz çözeltiler verebilmektedir.
Ghatti gam: Suda çözünür kompleks bir polisakkarit olan ghatti gam,
Combretaceae familyasına Anogeissus latifolia ağacının bir sızıntısı olmaktadır.
Söz konusu ağacın oldukça büyük olduğu ve Hindistan ormanlarında çok sayıda
bulunduğu belirtilmektedir. Ağaçtan açığa çıkan sızıntının rengi, çok açıktan
koyu kahverengiye kadar değişmekte ve açık renklilerde kalite daha iyi
olmaktadır. Ghatti gamının işlenmesinde; ağaçtan sızan damlacıklar, ince toz
hale getirilinceye kadar öğütülmekte ve çeşitli partikül büyüklüklerine göre
ayrılıp sınıflandırılmaktadır. Gamda bulunan safsızlıklar ise öğütme esnasında
uygulanan fiziksel yollar ile uzaklaştırılmaktadırlar.
5.2.1.3. İyonik'olmayan çekirdekpölisakkaritleri
Birçok bitki tohumlarından, gam ekstraksiyonu amacıyla uzun yıllardan beri
yararlanılmakta olup, bu gamlar; tekstil, kağıt, kozmetik ve ilaç üretiminde
değişik kullanım alanları bulmaktadır. Bu gamların içerisinde yalnızca guar gam
ve keçiboynuzu gamının; su bağlama ve stabilize etme özelliklerinden dolayı
gıda endüstrisinde yaygın olarak kullanılmalarına izin verilmektedir. Sözkonusu
gamlar D-mannoz ve değişen oranlarda D-galaktoz moleküllerini içermekte ve
bu yapılarından dolayı "galaktomannanlar" olarak anılmaktadırlar.
Keçiboynuzu samı: Keçiboynuzu gamı, Ceratonia silique isimli keçiboynuzu ağacı
tohumlarının rafine edilmiş endospermi olarak tanımlanmaktadır. Her zaman
yeşil olan bu ağaç, Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Endüstriyel düzeyde
üretimi ilk olarak 1920'li yıllarda başlayan keçiboynuzu gamı, galaktomannan
yapısında olup molekül ana iskeletini fS-l,4-D- mannopiranozil birimleri
oluşturmakta ve bu iskeletin yanlarına tek P-l,6-D-galaktopiranozil birimleri
bağlanmaktadırr..
Keçiboynuzu gamı, oda sıcaklığında suda kısmen çözünebilmekte ve sıcaklık
yükseldikçe çözünürlüğü de artmaktadır. Sıcaklığın sonradan düşürülmesi ise
gamın çözünürlüğünü etkilememektedir. Düşük konsantrasyonlarda (%1'den
aşağı) viskoz çözeltiler oluşturabilmesinden dolayı keçiboynuzu gamı gıda
endüstrisinde geniş bir şekilde kullanılmaktadır. Yüksek konsantrasyonlu
keçiboynuzu gamı çözeltileri ise oldukça kıvamlı vejel benzeri yapışkan özellik
kazanmaktadır. %1 konsantrasyonunda hazırlanan keçiboynuzu gamı
çözeltisinin, oda sıcaklığındaki viskozitesinin 2400-3200 cps olduğu
belirtilmektedir. Keçiboynuzu gamı, diğer gamlar ile birlikte kullanıldığı zaman
çözeltilerde sinerjist etki oluşumu nedeniyle viskozite artışı gözlenmektedir.
Ksantan gam bu konuda en iyi örnek olarak verilmektedir. Ksantan gam, tek
başına kullanıldığı zaman herhangi bir konsantrasyonda jel oluşturamamakta,
keçiboynuzu gamı ile birlikte %0.2 gibi düşük bir toplam konsantrasyonda
kullanıldığı durumda ise düzgün ve ısısal geri dönüşümlü jeller
oluşturabilmektedir.
Modifıye gamlar
selüloz türevleri
çok çeşitli miktarlardaki yağlar, mumlar, inorganik maddeler veya protein, lignin,
pentozan gibif-ojımerik organik maddeler ile birlikte veya karışmış halde bulunan
selüloz; yüksek oranda polar, ancak suda çözünmeyen, lineer ve yüksek molekül
ağırlıklı bir polimerdir.
Sodyum karboksimetil selüloz: Sodyum karboksimetil selülozun ticari üretimi ilk
kez I. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Almanya'da başlamıştır. Nişasta, doğal
gam veya jelatinin yerine kullanılmaya başlanan bu ürünün ilk başlarda saf
olmadığı, ancak deterjanlarda kullanılmasıyla hızlı bir önem kazandığı ve 1943
yılında Amerika'da saf olarak üretildiği belirtilmektedir. Genellikle CMC olarak
isimlendirilen sodyum karboksimetil selüloz, bir anyonik pplielektrolit selüloz türevi olup, gıda endüstrisinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Gıda
endüstrisinde CMC'nin sodyum tuzu-kullanılırkeh, gıda dışı özel kullanımlar için
K, Ca, NH4 gibi diğer tuzları da üretilmektedir.
Sentetik, suda çözünebilir bir selüloz eteri türevi olan sodyum karboksimetil
selüloz (CMC) veya selüloz gam basit bir kimyasal reaksiyon ile üretilmektedir.
.
Metil selüloz ve hidroksipropilmetil selüloz: Selülozun bir metil ester türevi olan
metil selüloz, selülozun metil klorür ile alkali bir ortamda muamele edilmesi
sonucu elde edilmektedir.
Hidroksipropil selüloz: Hidroksipropil selüloz, selülozun iyonik olmayan
hidroksipropil eteri olarak belirtilmekte ve alkali selülozun propilen oksit ile
reaksiyonu sonucunda elde edilmektedir. Hidroksipropil selüloz, sıcaklığı
40°C'nin altında olan su içerisinde çözünebilmekte, ancak daha yüksek
sıcaklıklarda çözünememektedir. Hidroksipropil selüloz çözeltisinin viskozitesi
ise, ısıtma işlemi ile kademeli bir şekilde düşmekte ve bu düşüş 40-45°C'ye
kadar devam etmektedir. Sıcaklık bu değerlere ulaştığı zaman isa. polimerin
şişmiş bir çökeleği oluşmakta ve viskozitede hızlı bir düşme gözlenmektedir.
Soğulmaya sıcak polar organik çözgenlerde çözünebilen hidroksipropil selüloz
için; propilen glikol/ etil alkol ve metil alkolün çok iyi birer çözgen oldukları
belirtilmektedir.
Düşük kayma hızlarında Newton tipi bir akışkanlık özelliği gösteren
hidroksipropil selülozun sulu çözeltileri, yüksek kayma hızlarında tiksotropik
tipte bir akışkanlık özelliği sergilemektedir.
Hidroksipropil selüloz, değişik viskozite özellikleri gösterebilmekte ve birçok
inorganik tuzlar ile düşük tuz konsantrasyonlarında, pek çok doğal gam ve
sentetik suda çözünür polimerler ile bir uyumluluk göstermektedir.
Hidroksipropil selüloz çözeltilerinin genel olarak pH 3-10 aralığında stabil
oldukları belirlenmiştir. Hidroksipropil selülozun çok düzgün film oluşturma
özelliği bulunmakta olup, oluşturulan bu filmler üstün bir esnekliğe ve ısı ile
yapışma özelliğine sahip olmaktadır. Yüksek oranda yüzey aktifliği bulunan
hidroksipropil selüloz, OAV (su içerisinde yağ) tipi emülsiyonların oluşumunu
k^'^ylaştırmaktadır.
Metil etil selüloz: Metil etil selüloz, iyonik olmayan bir yapı sergilemekte
ve selülozun suda çözünür bir türevi olmaktadır. Söz konusu türev,
selülozun alkali ile muamelesi ve bu işlemin devamında metil ve etil
klorür ile reaksiyonu sonucunda oluşmaktadır.
Mikrokristal selüloz: Mikrokristal selüloz (MC), diğer selüloz türevlerinden farklı
bir yol ile elde edilmekte ohrp, bünyesinde metil, etil, hidroksipropil gibi
herhangi bir yer değiştirmiş grup bulunmamaktadır. Mikrokristal selüloz, »odun
pulpunun asit hidrolizi ile selülozun kısmen depolimerize olmuş bir formudur. Bu
madde cc-selüloz olarak da bilinmektedir. Başka bir ifade ile; mikrokristal
selüloz, özel olarak hidrolizlenmiş bir a-selülozdur. Doğal olarak bulunan ccselüloz, lifli bir yapı göstermekte ve yeterli suyu adsorbe edememektedir. Buna
karşm, mikrokristal selüloz lifsiz bir yapı sergilemekte olup yeterli bir sü
adsorblama kapasitesine sahiptir.
Mikrokristal selülozun üretiminde; a-selüloz, hidroklorik asit ile iki fraksiyona
hidrolizlenmektedir. Bu fraksiyonlardan birisi asit içerisinde çözünebilir fraksiyon,
diğeri ise asit içerisinde çözünemez kristal kısım veya mikrokristal selülozdur. Bu
işlem ile amorf olan bölgeler tamamen hidrolizlenmekte ve diğer kristal bölgeler
ise izole edilmiş mikrokristaller olarak kalmaktadır. Tüm bu işlemler, selülozun
polimerizasyon derecesindeki sınır noktası olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda
hidroliz işlemine devam edildiğinde, polimerizasyon derecesinde herhangi bir
değişiklik olmamaktadyı Bu ürün suda, seyreltik asitler, yağlar ve genel olarak
organik çözgenlerde çözünmemektedm5 Bu nedenle, mikrokristal selülozun sulu
ortamda dağılımı ve hidrasyonu zor olmaktadır. Bunun için mikrokristal selüloz,
sodyum karboksimetil selüloz gibi ürünler ile birlikte kurutulmakta ve böylelikle
sulu ortamda kolaylıkla dağılabilir ve hidratlanabilir özellik kazanmaktadır.
Modifiye nişastaların gıda endüstrisinde hemen hemen sınırsız kullanım alanları
bulunmaktadır. Yeni gıdalar, nişasta modifikasyonları ve teknikler geliştikçe,
sürekli olarak bu maddelerin yeni uygulama alanları keşfedilmektedir. Bitki
hücrelerinin sitoplazmasında yayılmış bir durumda bulunan nişastanın yapısı ve
kompozisyonu botanik orijine göre değişmektedir. Tüm nişastalar; amiloz ve
amilopektin olarak bilinenrjki tipteki moleküllerden oluşmaktadır. Amiloz
molekülü, anhidroglukoz birimlerinin a-1,4- baları ile bağlanmasından oluşan düz
zincirli bir yapıdadır. Amilopektin molekülünde ise; a-1,4- bağlarının yanında
ayrıca, herbir 20-26 monomer birimlerinde bir a-1,6- bağı bulunmaktadır. Bu
nedenle amilopektin dallanmış bir yapı sergilemektedir.
 Ön jelatini estiril mis nişastalar: Ön
jelatinleştirilmiş nişastalar, nişasta
çözeltilerinin pişirilmesi ve daha sonra
kurutulması sonucu elde edilmektedir.
Bu işlem ile nişasta, soğuk su içerisinde
 gamlar şişebilmekte ve jelatinize
olabilmektedir. Ancak, bu tip ürünler
normal nişastadan daha düşük bir
kalınlaştırıcı özellik göstermektedirler.
Asitle modifıye edilmiş nişastalar: Nişastanın sulu süspansiyonunun asit ile
muamelesi sonucunda nişasta, molekülleri kısmen hidrolize olmafâa Ve • normal
nişastaya göre daha kısa zincirler oluşmaktadır. Daha sonra ise, yıkama işlemi
ile* asit*kalıntıları uzaklaştırılmakta ve kurutma* işlemi yapılmaktadır.
Okside olmuş nişastalar: Nişastanın okside edici ajanlar ile muamelesi
sonucunda okside olmuş nişastalar elde edilmektedir. Normal nişastaya göre
daha kısa zincirlere sahip olan bu üründe hidrojen bağları etkilenerek
retrogradasyon eğilimi azalmakta ve yumuşak yapılı, berrak jeller elde
edilebilmektedir.
Çapraz başlanmış nişastalar: Nişasta zincirleri arasında çapraz bağlı ester
gruplarının oluşturulması ile nişasta granülleri stabilize edilebilmektedir.
Oluşturulan köprülerin sayısının glukoz birimlerinin
sayışma oranı, çapraz bağlanma derecesini vermektedir.
;
t
Esterifiye ve eterifiye edilmiş nişastalar: Kimyasal yan zincirlerin oluşturulması
ile nişasta molekülünün stabilitesi arttırılabilmektedir. Esterifıkasyon ve
eterifıkasyon; hidroksil gruplarındaki hidrojen atomlarının başka bir grup ile yer
değiştirmesi olarak belirtilmektedir.
5.2.3. Mikrobiyal Fermantasyon Gamları
Çapraz başlanmış nişastalar: Nişasta zincirleri arasında çapraz bağlı
ester gruplarının oluşturulması ile nişasta granülleri stabilize
edilebilmektedir. Oluşturulan köprülerin sayısının glukoz birimlerinin
sayışma oranı, çapraz bağlanma derecesini vermektedir.
;
t
Esterifiye ve eterifiye edilmiş nişastalar: Kimyasal yan zincirlerin
oluşturulması ile nişasta molekülünün stabilitesi arttırılabilmektedir.
Esterifıkasyon ve eterifıkasyon; hidroksil gruplarındaki hidrojen
atomlarının başka bir grup ile yer değiştirmesi olarak belirtilmektedir.
5.2.3. Mikrobiyal Fermantasyon Gamları
Ksantan Gam: Ksantan gam, biyoteknoloji yoluyla üretilen polisakkaritlerin ilki
olarak bilinmektedir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) İlaç İdaresi (FDA)
tarafından keşfedilen bu polimer, B-1459 (ksantan gam) ismi altında
sınıflandırılmıştır. Xanthomonas campestris NRRL B-1459 tarafından üretilen
ksantan gamın, diğerşKo'ğal gamlar ile kıyaslanacak düzeyde önemli özelliklere
sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ksantan gamın, ilk üretiminin 196O'lı yıllarda
ABD'de başladığı ve bugün ise Japonya, Avrupa ve ABD'de olmak üzere dünya
çapında üç önemli ve küçük çapta birçok üreticisi olduğu belirtilmektedir.
Ksantan gam; karbohidrat, uygun bir azot kaynağı, potasyum fosfat ve diğer iz
elementlerin bulunduğu steril bir ortamda Xan.thom.onas campestris isimli
bakteri kullanılarak daldırmah aerobik fermantasyon yolu ile üretilen bir
heteropolisakkaritdir. Fermantasyon aşaması sonunda üretilen polisakkarit,
izopropil alkol kullanılarak çöktürülmekte ve ortamdan izole edilmektedir. İzole
edilen polisakkarite, daha sonra kalıntı izopropil alkolün uzaklaştırılması için
santrifüj işlemi uygulanmakta ve devamında kurutulmaktadır. Kurutulan ksantan
gam, toz hale getirilmek için öğütülmekte ve eleklerde elendikten sonra
paketlenmektedir.
Mikrobiyal bir heteropolisakkarit olan ksantan gaç^temel olarak selülozda olduğu gibi
1,4-bağh Ş-D-glukoz birimlerinin bulunduğu ana bir polimer iskeletinden oluşmaktadır.
Bu iskelete bağlı yan zincirlerde ise, iki adet D-mannoz kalıntısı arasında bir adet Dglukoronik asit kalıntısından oluşan bir trisakkarit bulunmaktadır. Polimer ayrıca, %4.7
oranında O-asetil grupları ve %3.0-3.5 oranlarında ise glukoz biriminde ketal olarak
bulunan pirüvik asit içermektedir. Ksantan gamda bulunan ve molekülün yaklaşık %60'lık
kısmını oluşturan bu yan zincirler, ksantan gama özgü birçok fiziksel ve kimyasal
özellikler kazandırmaktadır. Yan zincirleri nedeniyle ksantan gam, soğuk su içerisinde bile
tamamen hidratlanabilmektedir. Ayrıca, bu yan zincirlerin, ksantan gamı hidrolize karşı
dayanıklı kıldığı -belirtilmektedir. Sülfürik, nitrik ve asetik asitlerin %8'lik, hidroklorik
asidin %10'luk, fosforik asidin ise %25'lik çözeltilerinde kolaylıkla çö'zünebileh ksantan
gamın bu çözeltileri, sıcaklık yükselmediği sürece aylarca dayanıklılığım
sürdürebilmektedir. Ticari ksantan gam, sarımsı toz şeklinde bir madde olup sıcak veya
soğuk suda tamamen çözünmekte ve düşük konsantrasyonlarda yüksek viskoziteli
çözeltiler vermektedir. Ksantan gamın sulu çözeltileri, etanol ve propilen glikol gibi bazı
hidrofilik çözeltileri %50'ye varan bir konsantrasyona kadar tolere edebilmektedirler.
Gellan mm: Gellan gam, Pseudomonas elodea isimli bakteri tarafından üretilen
hücre dışı bir polisakkarit için verilen bir isimdir. Jelleştirici özelliklerinden dolayı
gellan gam, gıda endüstrisinde potansiyel bir kullanım alanı bulnfffeladır. Gellan
gam, daldırmak aerobik fennantasyon işlemi ile üretilmektedir. Bu fermantasyon
ortamı karbon kaynağı olarak glukoz, azot kaynağı ve bazı inorganik tuzları
içermekte ve ortama Pseudomonas elodea'mn saf kültürü inokule edilmektedir.
Ürün kıvamı açısından; pH, sıcaklık, havalandırma ve karıştırma gibi
fermantasyon koşullarının çok sıkı bir kontrolü gerekmektedir. Üretilen gam
daha sonra alkol yardımıyla çöktürülerek ortamdan izole edilmektedir.
Lineer ve anyonik bir heteropolisakkarit olan gellan gam, tetrasakkaritin tekrarlı
birimlerinden oluşmaktadır. Bu tetrasakkarit içerisinde 1,3-P-D-glukoz, l,4-(3-Dglukoronik asit, l,4-(3-D-glukoz ve 1,4-a-L-ramnoz yeralmaktadır. Gellan gam
mikroorganizma tarafından üretildiği zaman herbir tekrarlı tetrapolisakkarit
biriminde yaklaşık olarak 1.5 acil grubunun yer değiştirdiği gözlenmektedir.
Ancak bu acil grupları alkali muamelesi sonucunda uzaklaştırılmakta ve yüksek
derecedeki saflıkta gellan gam elde edilmektedir.
£>.
Dekstran: Dekstranlar, bilimsel olarak araştırılan ve endüstriyel düzeyde
kullanılan, üretilen ilk mikrobiyal polisakkarit olma özelliği göstermektedir.
Dekstranların üretimine neden olan bakteri, ilk kez 1878 yılında Leuconostac
mesenteroides olarak belirlenmiştir. Bundan kısa bir süre sonra, bu
polisakkaritin kapalı formülü (C6HI0O5)x olan bir glukon olduğu saptanmış ve
yapısının nişasta ve dekstrine çok yakın bir şekilde benzemesinden dolayı bu
bileşiğe dekstran adı verilmiştir. Yapılan araştırmalar, sukroz varlığında yapılan
bakteriyel fermantasyon sonucu oluşan ana ürünün dekstransukraz isimli bir
enzim olduğunu ve bu enzimin sukroz ile reaksiyonu sonucunda dekstranların
oluştuğunu göstermektedir. Bu işlem; L. mesenteroides'in gelişimi, enzimin
üretilmesi ve enzim-sukroz reaksiyonu olmak üzere üç terrfcr' aşamayı
içermektedir. Üretilen dekstran daha sonra değişik yollar ile hidrolizlenmekte ve
elde edilen dekstran hidrolizatları; metanol, etanol veya aseton ile
çöktürülmekte ve dehidre edilmektedir. Bu aşamaları ise kurutma ve öğütme
işlemi izlemektedir. Üretilen dekstranların beyaz veya hafif sarımsı renkte olduğu
belirtilmektedir.
Sıcak veya soğuk suda kolaylıkla çözünebilen dekstranlar; sterilizasyon sıcaklıklarına dayanıklı,
berrak ve viskoz çözeltiler oluşturabilmektedirler. Dekstran çözeltilerinin tatsız, kimyasal olarak
inert ve gıdalarda kullanılan ingrediyentlerin birçoğu ile uyumlu olduğu belirtilmektedir. Dekstranlar,
emülsifiye etme ve stabilize etme gibi tipik hidrokolloidal karakteristikler de göstermektedirler.
Dekstran çözeltilerinin viskozitesi, dekstran konsantrasyonu ve ortalama molekül ağırlığından önemli
ölçüde etkilenmektedir. Dekstran konsantrasyonuna karşı çizilen viskozite grafiğinin temel olarak
diğer hidrokolloidlerinki ile aynı şekle sahip olduğu belirtilmektedir. Ancak, doğal dekstran çözeltileri
diğer hidrokolloidlere göre.çok daha, düşük viskoziteler oluşturmaktadırlar* Örneğin; -guar gamın
ve .sodyum aljinatın %1'lik çözeltilerinde" viskozite sırasıyla 3200 ve 8500 cps olurken, dekstranm
%1'lik çözeltisinde viskozite değeri 13 cps olarak bulunmuştur. Dekstranların gıdalarda birçok
kullanım alanları bulunmaktadır. Bunlar arasında; unlu mamuller, şekerlemeler, içecekler ve koruyucu
kaplamalar yer almaktadır. Mayalı ekmek hamurunda küçük miktarlarda kullanılan dekstranm,
ekmeklere yumuşaklık, hacim ve daha uzun bir raf ömrü kazandırdığı belirtilmektedir.
5.3. Gamların Gıdalarda Kullanım Alanları
*•
Su bazlı jöleler: Su bazlı jölelerin hazırlanmasında ABD'de en çok kullanılan hidrokolloidlerin arasında
jelatin bulunmaktadır. %l-2 miktarlarında jelatin içeren çözeltiler kaynayan suda hazırlandığında ve
oda sıcaklığının altına soğutulduklarında; berrak,. ısısal yönden geridönüşümlü, elastik ve parlayan
canlı jeller oluşturmaktadır. Bu tip gıdalarda jelatinden başka, oda sıcaklığında, veya yüksek
sıcaklıklarda jelleştirme yeteneklerinden dolayı deniz- yosunu ekstraktları da kullanılmaktadır.
Jelatin ile benzer karakteristiklere sahip olan K- ve ı-karragenanlar, pıhtılaşmaya
dayanıklı, berrak ve esnek su jelleri meydana getirmektedirler. Oda
sıcaklıklarında stabil olan bu jeller, soğutma işlemi uygulanmaksızın
oluşabilmeleri nedeniyle su bazlı jöleler için ideal olarak düşünülmektedir. %
0.5-1 konsantrasyonlarında kullanılan karragenanlar ile ısıtma ve soğutma
sonucunda oda sıcaklığında jel elde edilebilmektedir. Özellikle potasyum gibi
metalik katyonların varlığında jel kuvveti arttırılabilmekte, ancak jel kırılgan
olmaktadır. Bu kırılganlık; karragenanların tercihen keçiboynuzu nötral
polimerleri ile birlikte kullanılmasıyla orts^rt? kaldırılmakta ve jel daha kuvvetli
ve esnek bir hal almaktadır. Kullanılacak olan keçiboynuzu gamının çözünmeyen
safsızlıklarından arındırılması gerekmektedir. Bu işlemin uygulanması sonucunda
parlak ve berrak jeller elde edilebilmektedir. Hazırlanacak olan gam
karışımlarına; %50 karragenan, %33.3 keçiboynuzu gamı ve %16.7 potasyum
klorür karışımı örnek olarak verilebilmektedir.
K- ve ı-Karragenan ve keçiboynuzu gamı karışımlarının jelleştirilmiş çeşitli
diyetetik tatlılarda kullanımı birçok literatürde belirtilmektedir. Böyle bir
karışımda; l-karragenan, ısısal yönden geridönüşümlü jeller oluştururken, Kkarragenan, jel sertliğini ve şekillendirilme özelliklerini iyileştirmektedir. KKarragenan ile sinerjist etki yapan keçiboynuzu gamı ise, jelin pıhtılaşmasını
azaltmakta ve jel elastikiyetini ve kuvvetliliğini arttırmaktadır.
Süt ürünleri: Süt ürünlerinde gamlar çok geniş-bir şekilde kullanılmaktadır.
Gamların süt ürünlerindeki kullanım alanları Çizelge 5.5'de verilmektedir.
Dondurma: Dondurmada gamların kullanılmasının en önemli amaçlan;
dokuda pürüzsüzlüğün sağlanması, depolama sırasında buz-kristal gelişiminin
azaltılması veya geciktirilmesi, üründe tekdüzelik sağlanması ve erimeye karşı
direnç gösteren bir yapının oluşturulması olarak, belirtilmektedir. Dondurma
üretiminde kullanılan tüm gamların, donmamış kısmın viskozitesini arttırdıkları,
böylelikle buz-kristal çekirdiğine doğru olan molekül göçünü engelledikleri ve
kristal boyutunu sınırlı tuttukları ifade edilmektedir.
GAM
LAR
ÜRÜNLER
A
ğa
r
Alj
in
Karrag
enan
Ar
abi
k
Dondurma
Stabilizörü
X
X
X
Buzlu Süt
X
X
X
Milk Shake
X
X
X
Şerbetler
X
X
X
Çikolatalı Süt
içeceği
X
X
X
Cottage
Peyniri
X
X
X
X
X
X
X
X
Krem Peynir
X
Kabartılmış
Krema
Yoğurt
X
Puding
X
X
Ksa
ntan
Traga
kant
Keçibo
ynuzu
%amı
G
ua
r
C
M
C
M Kara
C ya
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
■
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Peynir: Yumuşak peynirlerin üretiminde pıhtı katısının verimini
%10'a yükseltmek, pıhtı katısının ayırımını kolaylaştırmak ve
istenilen yumuşaklığı sağlamak için keçiboynuzu gamı ve guar garç,
kullanılmaktadır. Cottage ve medar gibi peynirlere %0.01-0.05
konsantrasyonlarında katılan K-karragenan, bu ürünlerde; yağ ve
peynir suyu ayırımının önlenmesi, doku kazandırması ve pıhtı
oluşumunun hızlandırılması olarak ifade edilen dört temel fonksiyonu
gerçekleştirmektedir. Ağar, krem tipi peynir ve yoğurt gibi çeşitli süt
ürünlerine %0.05-0.85 oranlarında katılarak, üründe suyun
ayrılmasını minimuma indirmektedir.
I
Aljinik asit
400
401
Sodyum aljinat
402
Potasyum aljinat
403
Amonyum aljinat
404
Kalsiyum aljinat
405
Propilen glikol aljinat
406
Ağar
407
Karragenan
410
Keçiboynuzu gamı
412
Guar gam
413
Tragakant gam
414
Gam arabik
415
Ksantan gamı
416
Karaya gamı
417
Tara gamı
418
Gellan gamı
440
Pektin
461
Metil selüloz
463
Hidroksipropil selüloz
464
Hidroksipropil metil selüloz
465
Metil etil selüloz
466
Sodyum karboksimetil selüloz
467
Etil hidroksietil selüloz
Download