sokrates - cengizakyol.com

advertisement
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1 / 63
1
2
3
4
MÖ399
SOKRATES
5
6
“Sokrates’ in Savunmasına Farklı Bir Bakış”
7
veya “Bir Günün Öyküsü”
8
9
10
…
Umarım, bu derleme çalışmam, keşif yapmak isteyen kardeşlerime, konuyla ilgili yapacakları
çalışmalarda yardımcı olur.
Saygılarımla,
11
12
13
14
Cengiz Akyol
27.01.2012-12.06.2012
15
16
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
2 / 63
İçindekiler
Sunuş
Giriş
25 Mayıs 2012, Sokrates Yine
Yargılandı
Ülkesini Sevmek
Mahkemenin Yapısı
Sokrates’ e Yöneltilen Suçlamalar
Aristophanes ve Bulutlar
Anytos
MÖ399 Öncesi Atina, Üç Deprem
Cadı Avı
Demokrasinin Sorunları
Neden Sokrates 1.
Neden Sokrates 2.
Neden Sokrates 3.
Sokrates Yalnızca Bir Konuşmacı
mıydı?
Sokrates’ in Tanrı ve Din Anlayışı
Sokrates Sparta Hayranı mıydı?
Mahkeme Başlar
Konuşma Tarzı
Savunmayla İlgili Değerlendirmeler
Mahkeme Süreci
Felsefe Nedir?
Filozof ve Devlet Adamı
Sokrates Öncesi Felsefe
Hellen Çok Tanrıcılığının Kaynakları
Ksenophanes’ in Tanrı Öğretisi
2
3
4
5
6
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
3 Pythagoras’ la Değişen
3 Herakleitos ve Logos
3 Parmenides ve Etkileri
4
4
5
5
7
9
11
11
12
13
15
16
30
31
31
Empedokles
Anaksagoras
Leukippos ve Demokritos
Sofistler
Sokrates, Jüriyi Tahrik Etti!
Mahkemenin Sonucu Üzerine
Sokrates Beraat Edebilir miydi?
Mahkeme Sonrası Sokrates
Sokrates, Niye Kaçmadı?
Sokrates’ ten Son Söz
Sokrates Sonrası
Sözün Sonu
32
32
33
35
38
39
40
40
41
41
41
42
17 Kaynaklar
17 Ek1.
Yunan/Grek/Hellen/Bizans/
Rum Adlarının Kaynağı
18 Ek2. Haritalar
18 Ek3. Delphi Tapınağı
19 Ek4. Atina Agorası
20 Ek5. Fenikeliler
21 Ek6. Zaman Dizini
21
21
26
28
43
44
48
51
52
53
61
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
3 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
Sunuş
15
16
17
18
19
20
Giriş
21
22
23
24
O döneme ilişkin üç Sokrates portresi bugüne dek gelebildi. Platon ve Ksenofon’ un sözlerine ek
olarak, arkadaşı Aristofanes’ in komedilerine dayanan bir portresi de var, elimizde. Aristofanes ile
Sokrates arasındaki arkadaşlığa Platon da tanıklık eder. Aristofanes, Bulutlar adlı oyununu
Sokrates’ e ayırmıştır.
25
26
27
28
Evet, tartışmanın merkezinde iki soru vardır: Sokrates kimdi, nasıl bir insandı? Gerçekte ne idi ki,
Atinalılar onu ölüme mahkum ettiler? Bu kararlarında haklı bir yan var mıydı? Ya da, yargı bir hata
ise, yargıçlar nasıl böyle yanlış yönlendirilmişlerdi? Yargılama ne yasalara uygun ve ne kadar
hukuka uygun?
29
25 Mayıs 2012, Sokrates Yine Yargılandı!
Çok kolay bir tespit mi yapalım?
Ya da işin kolayına kaçalım: “Aferin, Sokrates, çok iyiydin; bir savunma ancak bu kadar olabilirdi
mi”, diyelim? Hayır demeyelim!
Savunmayı tersten okumaya çalışalım; bir şeyler iyi değildi, savunma kötüydü diyelim!
Sokrates, savunmaya iyi hazırlanmamıştı; sanırım her zamanki muzip haliyle mahkemeyi ciddiye
almamıştı, diyelim!
Sokrates, mahkemeyi ciddiye almamayı, mahkemenin sonuna kadar da sürdürdü; bu tavrı
mahkeme sonucunu -ikinci oylamayı- daha da olumsuz etkiledi, diyelim mi?
Daha ileriye gidelim, Sokrates iyi bir yurttaş değildi, diyelim mi?
Sokrates, dindar biri değildi, tanrılara (!) inanmazdı, diyelim mi?
Daha da mı, ileriye gidelim, Sokrates demokrat değildi, hem de yaşamının hiçbir döneminde
demokrasiye inanmadı, diyelim mi?
Evet, ben tersten okumaya başlıyorum, siz de beni izleyiniz, kardeşlerim!
İsa’ nın ki hariç hiçbir yargılama Sokrates’ in yargılanması kadar Batılı insanın düşünce
dünyasında canlı bir etki bırakmamıştır. Bu iki yargılamanın birçok ortak yönü var. Her iki
yargılamanın da bağımsız, eş zamanlı bir muhasebesi, hatta yalapşap bir araştırması da söz
konusu değildir. Elimizde hiçbir belge, hiçbir mahkeme kaydı yoktur. İddia makamını
dinleyemiyoruz. Öyküyü ancak, tutkun öğrencilerce sonradan anlatıldığı şekliyle biliyoruz.
Onasis Kültür ve Sanat Merkezi, Atina’ da 25
Mayıs 2012 günü Sokrates, davacı ve davalı
makamlarını Avrupalı ve Amerikalı ünlü
hukukçuların oluşturduğu temsili mahkemede
yeniden yargılandı; 800 izleyicinin önünde…
Yargıçların kararı 5’e karşı 5 …!
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
4 / 63
1
2
3
4
Ülkesini Sevmek!
5
6
Bu dava ülkesini sevdiğini iddia edenlerin ortak davasıdır. En tehlikeli davadır; savcı da ülkesini çok
seviyor, yargılanan da… Bu davalar o gün de vardı, bugün de! Bu davalar hiç bitmedi!
7
2411 yıl önce, pazar günü sabah erken saatlerde yaşlı, çirkin bir adam,
8
“Bir adamın karısı çirkin ve huysuzsa, o adam filozof olur” diyen,
9
yaşlı bir adam ağır ağır adımlarla yargılanacağı meydana gidiyor.
“En büyük tehlike, insanın ülkesini sevmesidir. Ondan daha da büyük olan tehlike ise insanın,
insanlığı sevmesidir.”
C. AKYOL
10
11
12
13
14
15
16
Mahkemenin Yapısı
17
18
Mahkemede, Sokrates yalnızdır ama iddia makamı olarak öne çıkanlar Meletos, Lykon ve
Anytos’ dur.
19
20
Meletos ozanlar, Lykon hatipler, Anytos ise zanaatkârlar ve devlet adamları adına ona karşı
olduklarını belirtir.
21
Sokrates, baş suçlayıcısı Meletos' a yönelik ilk eleştirisini sunar:
22
23
24
“Ben de ey Atina erleri, Meletos’ un ordubozanlık yaptığını söylüyorum. Çünkü ciddi konuları alay
konusu yapıyor, insanları kolayca mahkemeye vermeye kalkışıyor, aslında hiç ilgilenmediği
konularda kendini gayretli ve endişeli gösteriyor.”
25
26
27
28
İlk ve önde gelen davacı Meletos olmakla birlikte, Sokrates’ in “pek bilinmeyen genç bir adam”
diyerek kendisinin dahi tanımadığını bildirdiği Meletos’ un arkasında, gerçekte yeni düzenin en
güçlü demokratik önderleri arasında bulunan, Otuzlar Cuntası’ na karşı verilen savaşı fiilen
yürütmüş biri olan Anytos’ un olduğu bilinmekteydi.
29
Mahkemede yargıçların yanında 500 kişilik jüri vardı; dava sonunda da Sokrates, jürinin 220’ si
30
tarafından suçsuz, 280’ i tarafından ise suçlu bulunmuştu.
31
32
33
Atina yasalarına göre, jürinin kararının ardından her iki tarafın verilecek sonuç cezayı belirlemek
amacıyla yeniden konuşup, ceza teklifinde bulunmaları ve jürinin de tarafların önerilerinden birini
seçip kararını vermesi gerekir.
34
35
36
Savcılık ölüm cezası ister; bununla birlikte, özellikle Platon’ un anlatımından anlaşıldığı kadarıyla,
Sokrates’ in önereceği bir para veya gönüllü sürgün cezasının jüri tarafından kabul edilmesi,
herkesi mutlu edecek idi.
37
38
Sokrates’ e olan tüm muhalefet ve düşmanlıklarına karşın, Anytos ve arkadaşlarının Sokrates’ in
kanına susamışlıkla suçlanmaları yanlış olur. Mahkeme, Sokrates’ i öldürmek için kurulmamıştı;
Bu dava bağlamında yargıçlar terimi, yurttaşlık hizmeti için kurayla seçilen jüri üyeleri anlamına
gelmektedir. Bugünkü gibi mahkemeyi yöneten bir yargıç yoktu! Her biri Atina’ nın yasaları
uyarınca yargıda bulunmak için yemin ederdi. İsimleri bir yıllık hizmet için kurayla seçilirdi.
Başkanlık eden bir yargıç bulunmadığı için onlara yargıçlar denirdi. Jüri üyelerine hizmetlerinin
karşılığında para ödenirdi. Gönüllü jüri üyelerinin çoğu başka uğraşısı olmayan yaşlı insanlardı. Her
biri Atina yasalarına uygun olarak yargıda bulunacağına dair yemin ederdi.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
5 / 63
1
2
3
4
5
Sokrates’ in cezalandırılması isteniyordu, hepsi o kadar! Yeni yönetim, Sokrates’ e ve onunla
birlikte yandaşlarına bir gözdağı vermek istiyordu, ama olaylar istenildiği gibi gitmedi. Gerçekten
de, onlar sadece Sokrates’ in sesini kesmek, susmasını sağlamak istiyorlardı; dolayısıyla,
Sokrates’ in kendisi için para cezası istemesi veya sürgün önerisinde bulunması, onun dışında
herkesi rahatlatacak bir çözüm olacaktı!
6
7
8
Sokrates’ e Yöneltilen Suçlamalar
1. Sokrates, gençleri baştan çıkarıyor!
2. Sokrates, kentin tanrılarına inanmayıp yeni tanrılar icat ediyor!
9
10
11
12
13
14
Sokrates düşünceleriyle, o günün Atina’ sında oluşturulmak istenilen yeni düzeni tehdit ediyordu.
Sokrates, yeni düzen kurucularının gözünde biraz Sparta’ yı ve onun değerlerini temsil ediyor
olarak, görülüyordu. Sokrates’ in demokrasiye olan düşmanlığını da hesaba katarsak çok da haksız
değillerdi. Asıl neden, Sokrates’ in yeni demokrasinin liderleriyle uzlaşmak istememesi idi;
cezalandırılmak istendi, amaç önceleri kesinlikle öldürmek değildi, bunun için de o günün sıradan
insanının bile anlayacağı sebepler ileri sürüldü ve suçlandı.
15
16
Sebep, bu gün için de çoğu çağdaş (!) mahkemelerde olduğu gibi, TANRI(LARA) SAYGISIZLIK,
DİNSEL DEĞERLERE SAYGISIZLIK, oldu!
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
Aristophanes ve Bulutlar
30
Bulutlar’ dan:
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
“Strepsiades- … Eskiden böyle değildi. Ahh bu savaş yok mu? İnsanlar kölelerini bile istediklerini
gibi cezalandıramaz, oldular. … Oğlumun keyfi yerinde, saçını uzatıyor, arabalara biniyor,
rüyasında bile araba görüyor, bense ayın yirmisi geldikçe fenalaşıyorum. Çünkü ayın yirmisi faiz
zamanı.
…
Strepsiades- … Ödemek zorunda olduğum borçlarım var. Hem diğerleri beni faizler karşılığında
ipotek göstermeye zorluyorlar.
…
Strepsiades- … Orası “Sofistlerin Evi”. Burada öyle insanlar yaşar ki gökyüzünden söz ettikleri
zaman bunun ateşi söndürmeye yarayan bir şey olduğuna, bizim çevremizde olduğuna ve bizlerin
Sokrates’ in özellikle belirttiği tek eski suçlayıcısı, Aristophanes’ dir. Genç bir adamken ve
Peleponnes Savaşları sırasında Atina’ nın Delon’ dan çekilmesinin hemen ardından MÖ423 de
Bulutlar’ ı yazdı. Bu oyun genel olarak o sıralar Atina’ da varolan toplumsal gerginlikleri, özellikle
de savaşta pek başarılı olamayan bir kentin rahatsız edici olaylarını ve hayal kırıklıklarını bir
komedi sahnesinde anlatılmış hali olarak görülmektedir. Bu oyunda Sokrates pek de övgü
sayılmayacak biçimde Sofist ve doğa filozofu olarak betimlenmektedir. Ne Ksenophon ne de
Platon bu yanlış betimlemeyi hoş görüyordu. Atina halkı Bulutlar’ daki sanatsal ifadeleri gerçek
sanmış olabilir, bu da yıllar sonra Sokrates’ in başına iş açtı. Bulutlar’ daki birçok açıdan iyi
değerlendirilmesi gereken bir eser. Aristophanes, Bulutlar’ da Sofistleri, Sokrates’ i ve daha
önemlisi o günün yeni düşüncelerini olabildiğince alaycı bir dille aktarıyordu. Özellikle Sokrates’ in
tanrılara bakışıyla ilgili Aristophanes’ in sözleri mahkemede savların kaynağı olmuştur, diye
düşünüyorum.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
6 / 63
de kömür olduğuna bizi inandırırlar. Onlara biraz para verdiğin zaman tüm davaları kazanmak
uğruna sana her türlü yardımı yaparlar.
Feidippides- Kimmiş bu insanlar?
Strepsiades- İsimlerini tam olarak bilemiyorum ama sofistler işte, bilgili insanlar.
Feidippides- Ahh! Parasız herifler! Biliyorum sen Sokrates ve Ksenophon’ un da aralarında
bulundukları şu atıp tutan, sarı benizli, parasız serserilerden söz ediyorsun, değil mi?
Strepsiades- Sana yalvarıyorum onların yanına git. Benim için herkesten daha önemlisin, onların
yanına gidip, eğitim al.
…
Feidippides- İstediğini yapmayacağım. Çünkü onlar gibi bir surata sahip olduğumda atlara
bakamam.
…
Öğrenci- Zeus hakkı için sen ne terbiyesiz bir adammışsın, böyle. Hiç düşünmeden kapıyı bu
kadar şiddetli bir biçimde çaldın. Senin yüzünden bulduğumuz fikri kaybettik.
Strepsiades- … Bana bulduğunuz fikri söyler misiniz?
…
Öğrenci- … Biraz önce Sokrates, Khairefon’ a bir pirenin ayaklarının kaç misli sıçrayabileceğini
sormuştu. Çünkü pire Khairefon’ un başını ısırdıktan sonra Sokrates’ in kaşına sıçramıştı.
Strepsiades- İyi de bunu nasıl ölçütünüz?
Öğrenci- Kimsenin aklına gelmeyecek bir yol buldu. Balmumunu erittikten sonra pirenin ayaklarını
balmumunun içine soktu. Hayvan soğuduğu zaman ayağında Pers ayakkabıları oluştu. Sokrates de
bunları çıkartarak mesafeyi ölçtü.
Strepsiades- Ey yüce Zeus! Nasıl da bir zekanın ürünü.
Öğrenci- Sokrates’ in diğer yaptıklarını da bilsen neler söylerdin kim bilir?
…
Öğrenci- Sfettoslu Khairefon ona sivrisineklerin hortumlarından mı yoksa kışlarından mı
vızıldıklarını sordu.
Strepsiades- Sokrates ne yanıt verdi?
Öğrenci- Sivrisineklerin bağırsaklarının dar olduğunu, havanın içinde kuvvetle bağırsağa kadar
gittiğini ve en son olarak da kıçın genişleyerek bu kuvvetli sesi çıkardığını anlattı.
…
Öğrenci- Geçtiğimiz günlerde bir kertenkele yüzünden (Sokrates) bulduğu bir fikri unuttu.
Strepsiades- Bu nasıl oldu peki!
Öğrenci- Geceleyin damda hareketlerini inceliyordu. Ağzı açık yukarıya bakarken benekli bir
kertenkele Sokrates’ in üzerine sıçtı.
…
Strepsiades- O halde neden kıçlarını havaya dikmişler?
Öğrenci- Böylece astronomiyi öğreniyorlar.
…
Strepsiades- … Ooo! Şu sepete tüneyen de kim?
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
7 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
…
Öğrenci- Sokrates
…
Strepsiades- … Tanrılar üzerine yemin ederim.
Sokrates- Tanrılar mı? Bizim okulumuzda tanrıların yeri yoktur.
Strepsiades- Peki neye yemin edersiniz? Byzantion’ daki gibi demir paralar üzerine mi?
Sokrates- Tanrıların gerçekten ne olduklarını öğrenmek ister misin?
Strepsiades- Zeus adına yemin ederim ki evet.
Sokrates- Bizim tanrılarımız bulutlardır, onlarla tanışıp, konuşmak ister misin?
…
Sokrates- Zeus da kimmiş? Saçmalama, Zeus diye bir şey yok!
Strepsiades- Neler söylüyorsun? Peki, yağmuru kim veriyor? Söyle bakayım?
Sokrates- Tabii ki bulutlar yağdırıyor. Sana ispatlayacağım. Bulut olmadan Zeus’ un yağmur
yağdırdığını hiç gördün mü? Bulutlar olmadan açık havada yağmur yağabilir mi?
…
Sokrates- O halde bundan sonra bizim tanrılarımız dışında başka bir tanrıya tapmamaya, hava,
bulutlar ve söze inanmayı kabul ediyor musun?
Strepsiades- Diğerlerini görsem bile onlarla konuşmayacağım. Ne kurban keseceğim, ne şarap
dökeceğim ne de tütsü yakacağım, bundan sonra.“
20
21
22
23
24
Sokrates, demokrasiyi küçümseyen ve Sparta’ yı idealize eden Atinalılar’ dan biriydi. Sokrates’ in
bu eğilimine yönelik ilk gönderme Aristophanes’ in MÖ414 de yazdığı Kuşlar başlıklı neşeli
komedisinde yer alır. O sıra Sokrates yaklaşık elli beş yaşındadır. Aristophanes, Sokrates’ i
Sparta yanlısı Atina vatandaşlarının hayranlık duyduğu bir sima olarak sunar; ona Sparta Delisi,
der.
25
26
27
28
Anytos
29
30
31
Sokrates’ in üç suçlayıcısı arasından Atina’ da en etkili olan kişi Anytos idi. Diğer iki suçlayıcı olan
Meletos ve Lykon hakkında Savunma’ da Sokrates’ in söyledikleri dışında çok az şey bilinen
belirsiz simalar idiler.
32
33
34
35
36
37
Anytos, Atina’ nın güçlü, üst sınıftan gelen sonradan zengin olan politikacılarından biridir. Anytos,
Peleponnes Savaşı' nda general olarak hizmet vermiştir. Savaş sırasında Pilos’ u Spartalılara
karşı kaybetmiş ve ihanetle suçlanmıştır. Aristoteles’ e göre daha sonra jüriye rüşvet vererek
suçsuz bulunmuştur. Anytos, Otuzlar tarafından malları elinden alınarak sürgün edildi. Bundan
sonra Anytos, Otuz Tiranların yönetimden düşürülmesinde oynadığı önemli rolle destek
kazanmıştır.
38
39
Otuzların Yönetimi, Atina’ da güç elde ettiğinde, demokrasiyi destekleyenleri yeniden başa getiren
başarılı bir isyana öncülük etti. MÖ403-402 deki, Otuzlar Yönetimi’ nden önce ki ve bu yönetim
Anytos, Anthemion’ un oğlu, Sokrates’ in suçlayıcılarından biridir. Atina' daki demokratik güçlerin
önde gelen destekçilerinden biridir. Platon Anytos’ u Menon adlı diyalogundaki konuşmacılardan
biri olarak tasvir etmiştir.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
8 / 63
1
2
sırasında teşebbüs edilen bir suçla yargılanmayı önleyen genel affın kabul edilmesini düzenlemede
etkin olarak rol aldı.
3
4
5
6
7
8
Anytos, Kritias’ ı deviren ve şehre yeniden demokrasi kazandıran silahlı direniş hareketinde öncü
rol oynamış zengin bir deri tabakhanecisiydi. Bazen Anytos fanatik demokrat olarak resmedilir.
Gerçekten de Britanya Açık üniversitesi’ nin Sokrates Üzerine Kaynak Kitap başlıklı çalışması
Anytos’ u bir sol siyasetçi olarak nitelendirir. Aslında Anytos, tam demokrasiden hoşlanmamış
ama çok geçmeden de demokrasiyi, yaşam ve mülkiyet hakkı açısından çok daha güvenli ve dar
bir aristokratik diktatörlük karşısında tercih edilir bulmuş, zengin orta sınıf liderlerinden biriydi.
9
10
11
12
13
14
15
Muhalif konuma çekildikten sonra diktatörlerce mülküne el konulmasından ötürü Anytos ağır
kayıplara uğradı ve büyük eziyetler çekti. Fazlasıyla para kaybetmesine rağmen bu sekiz aylık
savaş süresince, demokrasinin yeniden kurulmasından sonrada kaybettiklerini yeniden kazanmak
için hiçbir girişimde bulunmamıştır; bu tutumu ayrıca onun Atina’ lıların gözünde saygınlık
kazanmasına yardımcı olmuştur. Diktatörlere, mallarının listesini kimlerin verdiğini bildiği halde eski
defterleri açmada ya da soygunculara karşı dava yoluna gitmedi; aksine bu konuları af kapsamına
aldırdı.
16
Anytos’ un oğlu da Sokrates' in öğrencilerindendi.
17
18
19
Sokrates’ e dava açılmasının baş sorumlusu, isteklisi Anytos’ du. Anytos, davadan öncede
davadan sonrada çok güçlü bir liderdi. Anytos niye bu davada ısrarlı olmuştur, bununla ilgili iki
neden ileri sürülür:
20
21
22
1. Sokrates sık sık Anytos’ un başında olduğu demokratik hükümeti eleştirmektedir. Anytos
Sokrates' in eleştirilerini yeni tesis edilmiş demokrasi için bir tehdit olarak görerek, endişelenmiş
olabilir.
23
24
25
2. Sokrates Anytos’ un oğlunu eğitmiştir ve muhtemelen Anytos, Sokrates’ in öğretilerinin oğlunun
aklını zehirlemesi nedeniyle veya oğlunu babası tarafından oluşturulmuş olan kariyerinden
uzaklaştırdığı için suçlamıştır.
26
27
28
29
Anytos, dava boyunca gençlerin yozlaştırılması suçlamasında bulundu ve buna önem verdi.
Aslında, Anytos’ un sorunu Sofistlerdi; Sofistlerden nefret ediyordu ve her nasılsa Sokrates’ le
Sofistler arasında da bağlantı kuruyordu. Platon’ un deyimiyle, Anytos, Sofistlerden akla
sığmayacak ölçüde ve bağnazca nefret ediyordu.
30
31
Geleneksel değer ve kurumların savunucusu olan Anytos, ortalıkta dolaşıp siyasetçileri aptal
durumuna düşüren Sokrates’ in genç takipçilerine öfkeleniyordu.
32
33
Platon’ un onu, Sokrates’ in yargılanmasının Atina’ nın yararına olacağına gönülden inanan, gayet
ciddi ve vatansever biri olarak tanımlamaktadır.
34
35
36
Anytos, demokratik rejimin geri gelmesi için Thrasybulos ile birlikte çok çalıştı. Barışa inanan biri
olarak her türlü dinamik dış siyasete karşı koydu. Knidos galibi Konon' un Atina'ya gelmesiyle
MÖ394’ de siyaset hayatından çekildi, daha sonra sürgüne gönderildi ve taşlanarak öldürüldü.
37
38
39
40
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
9 / 63
1
2
3
MÖ 399 Öncesi Atina, Üç Deprem
4
5
6
7
8
Kentin havası tartışma, deneyim ve yaratıcı atılım bakımından bütün sanat ve düşün dallarını
besliyordu. Bu dönemin en önemli tanığı, siyasal, düşünsel ve edebi kişilikleri acımasızca taşa
tutan Atina komedyasına tanınan serbestliktir. Tarihteki en yaratıcı ve üretken çağlardan biri olarak,
5. Yüzyıl Atina’ sı düşünce özgürlüğü ile siyasal özgürlüğün bir arada bulunduğu en belirgin
örnektir.
9
10
11
12
13
Atina Agorası, kentteki düşünsel yaşamın merkezi olduğu kadar, demokrasi ve ticaretin de
merkezi idi. Devlet daireleri burada bulunur, halka yapılan duyurular, çıkarılan yasalar burada ilan
edilir, mahkemeler burada toplanırdı; dünyanın her yerinden gelen mallar burada alınır, satılır,
Atina’ nın mali çıkarları burada korunurdu. Agora söyleyecek, soracak, öğretecek ya da öğrenecek
bir şeyi olan insanların toplandığı yerdi.
14
15
16
17
Atina’ da hiçbir kamu savcısı yoktu. Her vatandaş bir ithamname hazırlayabilirdi. Kaynağı belirsiz
suçlamalar ve özellikle komedi şairleri, Sokrates’ e karşı bütün hayatı boyunca bir önyargı inşa
ediyor idiyse, peki nasıl oldu da yetmiş yaşına gelinceye dek hakkında kimse bir şikayette
bulunmamıştı!
18
19
20
21
Ne oldu da, Sokrates’ in şakaları ciddiye alındı? Önyargıyı koğuşturmaya dönüştüren ne oldu?
Öyle sanıyorum ki bu soruların yanıtı, üç siyasi depremde aranmalıdır. Söz konusu depremler
Sokrates’ in yargılanışının öncesi itibariyle on yılı biraz aşan bir zaman diliminde gerçekleşti; şehrin
dahili güvenlik duygusunu sarstığı gibi vatandaşlarının da yüreğine korku, kaygı ve kuruntu saldı.
22
23
24
25
26
Bu tehlikeli olaylar, MÖ411, 404 ve 401 yıllarında olmuştu. 411 ve 404 de Atina’ daki
muhalif unsurlar Spartalı düşmanlarla işbirliği halinde demokrasiyi tatil edip, diktatörlük kurmuş ve
bir terör yönetimi ortaya çıkmıştı. 401’ de, yani yargılamadan iki yıl önce ise demokrasiye
tekrardan son vermek üzereydiler. Sokrates’ in önde gelen etki halkasında ön planda yer alan genç
öğrencileri her üç darbede de başat bir rol oynamıştı.
27
28
29
Sokratesleşmiş gençler artık hiç de şık ve yakışıklı bir görüntü vermiyordu. Bu gençler, Dört
Yüzler’ in 411’ de, Otuzlar’ ın da 404’ te şehri kendileriyle terörize ettiği yıldırım müfrezeleri’ ne
dönüşmüştü. Davanın yargıçlarının belleğinde bu olaylar çok taze olarak vardı.
30
31
32
33
411’
34
35
36
411 ve 404’ te demokrasi bir halk isyanıyla değil de bir grup ihtilalci tarafından rafa kaldırılmıştı.
37
38
39
40
Savunma’ da, Sokrates yaşamı boyunca synomosias’ ta rol almaktan kaçındığını söylemektedir.
Bu sözcüğü entrikalar olarak çevirebiliriz. Ayrıca bu sözcük eski Hellen’ de aristokratların
birbirlerine yardım etmeyi ve demokrasiye karşı mücadele vermeyi yeminle taahhüt ettikleri şu ya
da bu ölçüde gizli kulüpler ya da tertip faaliyetleri için kullanılıyordu. İlk olarak oligarşik parti
Perikles’ in zamanında Atina, çağın öteki kültür merkezlerinden farklı olarak zihinsel çalışmalar
için, özgür bir ortam sağlıyor ve eski dünyanın her yerinden düşünürleri kendine çekiyordu.
in olaylarına dair Tucidides MÖ460-395, 404’ ün olaylarına dair Ksenophon’ un
Hellenica’ sı yön gösterici olmaktadır. Dört Yüzler’ in gerçekleştirdiği birinci diktatörlük yalnızca
dört ay, Otuzlar’ ın gerçekleştirdiği ikinci diktatörlük de sekiz ay sürmüştü. Fakat her iki diktatörlük
de kısa ama unutulmayacak bir zaman diliminde muazzam korkular yaymıştı.
Hile ve şiddet unsurunu kullanmak ve Spartalı düşmanlarla gizlice işbirliği yapmak zorundaydılar,
çünkü Atina’ nın içinde son derece zayıf bir desteğe dayanıyorlardı.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
10 / 63
1
2
3
4
5
6
üyelerinin seçilmelerini, mahkemeye çıkarıldıklarında da beraat etmelerini sağlamak amacıyla
kurulmuş ya da düzenlenmiş ve MÖ 5. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen ihtilallerde çok önemli
bir rol oynamıştı. Sokrates, işte bu gruplarda rol almadığını söylüyordu. Ancak, her şeye karşın,
Sokrates ve bu synomosias’ lar demokrasiye yönelik bir hoşnutsuzluk paylaşıyorlardı. Yine şunu
da unutmamak gerekir, teşkilat kurma hakkı Solon zamanına dayanan Atina yasalarıyla teminat
altına alınmıştı ve bu tür aristokratik kulüpler hukuken hiçbir koğuşturmaya uğramamıştı.
7
8
Bu cemiyetlerdeki bazı gençler halk liderlerini yok edip halkı başsız bırakmak ve bir kargaşa ortamı
yaratmak amacıyla suikast timleri kurmuştu. Tarihçi Tucidides’ in dediğine göre:
9
10
“Bu işleri yapan kimseler için hiçbir araştırma söz konusu olmadığı gibi, şayet şüpheliler varsa
herhangi bir yasal işlem de yapılmıyordu.”
11
12
13
14
15
16
Peleponnes Savaşı MÖ431-404 sonunda Atina teslim olduğu zaman da benzeri bir ihtilal
tertibi gündeme gelmişti. Aristoteles’ in dediğine göre, Spartalı General Lysander oligarşi
partisinden yana tavır koydu. Spartalılar’ ın ne yapacağından bütün halk o kadar korkmuştu ki
Atina Meclisi bile demokrasiye son verme yönünde oy kullanmıştı. Böylece 404’ te Otuzlar
iktidara geldi. Otuzlar’ ın çoğu demokrasi karşıtı sürgünlerden ibaretti. Üstelik bunlardan bazıları
Sparta tarafında savaşmıştı.
17
18
19
“Şimdi farkında değilsiniz ama sizden hesap soracak olanlar şimdiye dek zor zaptettiğim
insanlardan çok daha fazla olacağı gibi çok daha sert de olacaklar.”
Sokrates, Apology (Savunma)-Platon
20
21
22
23
24
25
26
27
411 ve 404 yıllarında demokrasi, haklarından yoksun edilmiş yoksul halka karşı, aristokratlar ve
28
29
30
31
403’ te yeniden tesis edilen demokrasi, yaşamını yitiren birkaç aristokratik lideri istisna edersek,
32
33
34
Tüm bu olaylar olurken Sokrates ne yaptı? O çatışmalar ve varılan çözümler süresinde Sokrates,
aristokratların, kendi orta sınıfının ya da yoksul kesimin yanında yer almadı. Atina’ nın en
konuşken adamı, sesine en çok gereksinim duyulduğu bir zamanda sessizliğe gömülmüştü.
35
36
“İsa Kudüs için ağlamışken Sokrates Atina için bir damla gözyaşı bile dökmemişti.”
Gregory Vlastos
37
Sokrates, Savunma’ nın bir yerinde yargıçlara,
38
39
40
“Chaerephon’ u biliyorsunuz, severim onu. Gençlik zamanlarından beri benim yoldaşım ve sizin de
demokratik partinizin katılımcısı olduğu gibi, sürgüne de dahil edildi ve sizinle birlikte geri döndü.”
der.
orta sınıf mensuplarının oluşturduğu bir koalisyonca yok edildi. Fakat söz konusu koalisyon;
aristokratlar, tıpkı yoksul sınıf gibi orta sınıfı da silahsızlandırıp oy hakkından yoksun etmeye ve
oligarşik ya da mülk sahiplerine özgü bir ayrıcalığa dayalı “cumhuriyetçi” bir hükümet yerine bir
diktatörlük kurmaya kalkınca iki defa bozuldu. Aristokrat diktatörlerin 411 ve 404’ teki
uygulamaları zalim, haris ve kanlıydı. Atina tarihinde temel insan ve mülkiyet hakları bu iki ara
dönemdeki kadar tehlikeye düşmemişti. Her iki dönemde de orta sınıf -kendi lehlerine- yoksul
sınıfla ittifak kurmak ve demokrasiyi yeniden tesis etmek durumunda kaldı.
çalışan sınıf ve kesimler -antik çağlar boyunca hayranlıkla anılacak- genel bir af ilkesi üzerinde
uzlaşmaya vardı. Sınırlı oy hakkına dayalı orta sınıf kuralını desteklemesine karşın Aristoteles de
yeniden tesis edilen demokrasiyi takdir ve sevinç duygularıyla karşıladı.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
11 / 63
1
2
Sokrates çok açık olarak “sizin demokrat partiniz” demektedir. Siz ve biz, Sokrates ve onlar yani
demokratlar ayırımını çok açık olarak görürüz.
3
4
5
6
7
Sokrates’ in, Otuzlar’ ın devrilişinden sonra da bir değişim gösterdiğine dair ne Platon’ da ne de
Ksenophon’ da bir kanıt, bir belirti vardır. Sokrates, demokrasi ve siyaset karşıtı öğretilerini yine
yaymaya başlamıştı. Sokrates’ in söylem tonu bizzat söyleminden daha da saldırgandı. Ne ton ne
de söylem değişmişti. Uzlaşmaya katılmamıştı. Görünen o ki 411, 404 ve 401 olaylarını doğru
analiz edememişti.
8
9
10
11
12
13
14
Kritias ve arkadaşları sekiz aylık kısa hakimiyet dönemlerinde, Spartalılar’ ın Peleponnes Savaşı’
nın son on yılında öldürdüklerinden neredeyse daha fazla sayıda olmak üzere 1500 Atinalı’ yı
katletmiştir. Ksenophon’ un bu tespitini Aristoteles de doğrular. Aristoteles’ in dediğine göre
Otuzlar demokratları saf dışı bıraktıktan sonra daha üst sınıflara saldırmış ve hem potansiyel
muhalefet kaynaklarını ortadan kaldırmak hem de bu sınıfların mülklerini yağlamak amacıyla önde
gelen insanları öldürmeye başlamıştı. Otuzlar vatandaşlık haklarını mümkün olduğunca az sayıda
insana özgü kılmak amacıyla ellerinden geleni yapıyorlardı.
15
16
17
18
19
20
21
Çoğu zaman Sokrates’ in Otuzlar’ la da özellikle Kritias’ la ciddi uzlaşmazlıkları oldu, özellikle
Salamisli Leon olayı, Sokrates’ in Otuzlar’ a karşı en ciddi çıkışıydı, ama Sokrates savunmasında
bu gerçeği kullanmadı. Ksenophon’ a göre Sokrates’ in felsefe yapması da öğrencileriyle
konuşması da Otuzlar tarafından yasaklanmıştı. Ancak bu konudan Platon, Savunmasında hiç
değinmez; tespitin bir dedikodu olması olasılığı da yüksektir. Ya da Platon’ un kendisi de
oligarşiden yana olduğu için, Otuzlarla Sokrates arasındaki kavganın oligarşiye zarar vermesini
istememiş olabilir.
22
Cadı Avı
23
24
25
26
27
Yaklaşık olarak MÖ432’ de ya da bu tarihten bir veya iki yıl sonra doğaüstü olayları yadsımak ve
astronomi öğretimi, suçlamak konusu davranışlar haline geldi. Bundan sonraki otuz yıl boyunca bir
dizi dinsel sapkınlık davasına tanık olundu. Atina’ nın ilerici düşünce önderlerinin çoğu bu
davaların kurbanları arasındaydı: Anaksagoras, Diagoras, Sokrates, Protagoras, Euripides. Bu
davlarda beraat neredeyse hiç söz konusu değildi.
28
29
Bu cadı avına ilişkin kanıtlar ancak Roma dönemi yazarlarınca, özellikle de Sokrates’ ten beş
yüzyıl sonra yaşamış Plutarkhos tarafından söz konusu edilmeye başlanmıştı.
30
31
32
“Tanrılara dair olarak, var olup olmadıklarını bilmeye hiçbir aracım yok. Bu konuda bilgi edinmeyi
zorlaştıran çokça engel var; hem meselenin belirgin olmayışı hem de insan ömrünün kısalığı.”
Tanrılar Üzerine-Protogoras
33
34
35
36
37
38
39
Demokrasinin Sorunları
Demokrasinin en bildik risklerinden biri, oldukça sığ ve vasat insanların, bir toplumu onun bir bütün
olarak geleceğini hesaba katacak şekilde yönetme ehliyetinden yoksun kimselerin yönetici
olabilmelerine olanak sağlaması. Bu risk, birçok yerde ve zamanda olduğu gibi, Atina’ da da o gün
potansiyel bir tehlike olarak vardı. Buna bakarak, o gün Atina’ da demokratik yönetimin iktidara
taşıdığı Meletos ve Anytos’ un sığ, kültürsüz ve felsefesiz adamlar olduğunu ileri sürmek
kolaycılık olur.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
12 / 63
1
2
Evet, o günün Atina’ sında tüm görevliler kura sistemiyle belirleniyordu ama kura sistemi o kadar
da …..
3
4
5
6
7
Sokrates, genel olarak demokrasiyi, özel olarak da Atina demokrasisini, şu halde, öncelikle onun
yönetim işinde görev yapacak kamu görevlilerini kura ile seçmesi nedeniyle eleştirir. Meclis ihtiyaç
duyduğu zaman birtakım konularda işin uzmanına başvurduğuna göre, Sokrates çok daha önemli
bir iş, bir sanat olan polisi yönetme işinde de benzer bir uzmanlıktan yararlanılmamasının çok
saçma hatta budalaca bir şey olduğunu düşünür.
8
9
10
11
12
13
14
Sokrates’ in zamanında yaşanan en büyük iki siyasi sarsıntı önce MÖ 411’ de sonra da MÖ 404’ te
demokrasinin askıya alınmasıydı. Sokrates, ne demokrasinin devrilmesinde ne de yerine
getirilende hiçbir rol almadı. Sokrates ne iktidarı ele geçiren hoşnutsuz aristokratların, ne bu
aristokratların öldürdüğü ya da kentten sürgün ettiği demokratların, ne de diktatörlerin çok
geçmeden muhalefete ittiği ılımlıların tarafını tuttu. İkinci diktatörlük yani Otuzlar Diktatörlüğü
zamanındaki cesur ve mert fakat sessiz sivil itaatsizliği hariç olmak üzere Sokrates, çatışmanın
dışında kaldı.
15
16
17
Demokrasinin MÖ411 de askıya alınması olayı, Sokrates’ in gözdesi Alkibiades’ in, MÖ404
de askıya alınması olayı da Sokrates’ e yakın gözüken Kritias ve Kharmides’ in önderliğinde
gerçekleştirilmişti.
18
19
20
Neden Sokrates 1. ?
21
22
23
24
25
Belki de sonun başlangıcı, MÖ406 ve 404/3 de başlamıştı. MÖ406 da Sokrates, Arginusae’
deki savsaklıkları nedeniyle kendilerine suçlama yöneltilecek sekiz komutanın birarada
yargılanması istemine, yasaya karşı olduğu ve aceleci bir hükmü kışkırtmak için hesaplandığı
zemininde karşı çıkar. Yine, MÖ404/3 de Otuzların, Salamisli Leon’ un tutuklanmasında yer
alması istemlerini geri çevirir.
26
27
28
Gençleri yozlaştırma suçlamasının arkasında hiç kuşkusuz Sokrates’ in Alkibiades ve Kritias’ ı
eğitmiş olması düşüncesi yatıyordu. Özellikle Alkibiades bir süre için Sparta’ dan yana geçerek
Atina’ yı büyük sıkıntılara düşürmüştü; Kritias ise Oligarkların en zorbasıydı.
29
30
“Siz Sofist Sokrates’ i ölüme gönderdiniz, çünkü Kritias’ ı eğittiği gösterildi.”
Aeskines
31
32
33
34
Suçlayanlar hiç kuşkusuz Sokrates’ in duruşmayı beklemeksizin gönüllü sürgüne gideceğini
sanıyorlardı, ama gitmedi. MÖ399’ daki yargılanma için kaldı ve mahkemede kendini savundu.
Yargılamada Sokrates askerlik hizmetini yapmış ve Oligarşi sırasında Kritias’ a karşı çıkmış
olmasından büyük ölçüde yararlanabilirdi; ama yalnızca olguları sundu.
35
36
37
38
Sokrates’ e yöneltilen suçlama ve onun hakkında açılan dava önemli ölçüde demokratik partinin
ona karşı beslediği politik husumet ve düşmanlıkta yatmaktaydı.
Bugün birçoğumuza ters gelir, belki de anlamakta zorluk çekeriz ama Sokrates yaşamının hiçbir
döneminde demokrat olmadı, demokrasiyi desteklemedi! Sokrates’ e beslenen kinin temelinde,
Ama şunu da söyleyelim ki, davanın başında düzenin savunucularının, mahkemenin kafasında ya
da gizli gündeminde Sokrates’ e ölüm cezası vermek yoktu!
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
13 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
Sokrates’ in demokrasiye inanmaması yatıyordu! Platon’ un eşsiz savunma metnine bakıp da bu
durumu da göz ardı etmememiz gerekir, diye düşünüyorum.
Sokrates’ in, kendisi ile ve mevcut politik durum ya da reel politika arasındaki yumuşatılması veya
çözümlenmesi imkansız antagonizma -uzlaşmaz çelişki- nedeniyle mahkemeye verilmesi,
muhtemelen iki şekilde ifade edilebilir.
Sokrates, demokratik veya geleneksel politika ve politikacılar ile hoşa gideni değil, fakat en iyi olanı
amaçladığı için gerçek politika diye tanımladığı; kendisinin, ruhun değerleri üzerine inşa edilmiş, bu
yüzden kaçınılmaz olarak etik üzerinden yürütülmesi gereken ve “Atinalılar’ ın ruhlarını
olabildiğince iyi kılma” görevi ya da amacıyla yükümlenmiş yeni politika anlayışı arasındaki
antagonizmadır.
Karşıtlık bu yüzden geleneksel, demokratik politikanın temsilcisi olan Anytos ile yeni politikanın
temsilcisi olarak ortaya çıkan Sokrates arasındaki bir karşıtlıktır. Bununla birlikte, Anytos açısından
Sokrates’ e işte bu temel üzerinde bir takım politik suçlar isnat etmek veya onun Kritias ya da
Kharmides’ le olan eski dostluklarına gönderme yapmak, demokrasinin restorasyonu sırasında,
403 yılında ilan edilen ve Anytos’ un sadık kaldığı barış sürecine aykırı olacaktı. Bundan dolayı,
Sokrates’ e yöneltilen ve pek de aslı astarı olmayan dini suçlama, gerçek politik suçlama için bir
kılıf işlevi görmüştür.
Anytos, zengin bir sepicinin -deri işiyle uğraşan- oğluydu; strategos -Genelkurmay Başkanıseçildi ve Pylos' un yardımına gönderildi. Fırtınaya tutulunca yardıma yetişemedi ve müstahkem
kent teslim oldu, MÖ409. Suçlandı, ama serveti sayesinde yargıçları satın alabildi. Theramenes'
in dostu olan Anytos, Otuzlar tarafından sürgün edildi ve servetine el kondu. Demokratik
restorasyonda etkin bir rol oynadı. Ahlak ve siyaset konularındaki inançları nedeniyle Sokrates'in
başlıca suçlayıcısı olduğu anlaşılmaktadır. Bize bugün ilginç gelebilir ama, o gün ki iktidar
Sokrates’ i demokrasinin düşmanı olarak kabul ediyordu.
25
26
27
28
Karşıtlık ikinci olarak, temsil ettiği entelektüel ve manevi değerlerle toplumsal bir güç meydana
getiren Sokrates’ ten korkan muhafazakârlar(!) veya daha doğrusu geniş halk kitleleri ile kişiliğinde
veya yarattığı Sokrates imgesinde erdem, eğitim ve devletin içi içe geçmiş olduğu Sokrates
arasındaydı.
29
30
Sokrates, hiçbir otoriteye inanmayan, devleti geleneğin istikrarından yoksun kılan bir adam izlenimi
bırakmaktaydı.
31
32
33
34
Eduard Zeller’ göre, dava, gerçekte, geleneksel olarak birbirine kenetlenmiş kitlelerin
içgüdüsünün, entelektüel güçleri ortalamanın üstünde olan ve komedianın yirmi yıldan fazla bir
zamandan beri her türlü tanrıtanımaz yeniliklerin baş sorumlusu olarak damgaladığı insana karşı
ayaklanmasıydı.
35
36
37
38
39
40
Neden Sokrates 2. ?
Sokrates ile doğduğu kent arasındaki çatışmanın, vatandaşı Atinalılar’ dan ve aslında genel olarak
antik dönem Hellenlerden üç temel felsefi meselede köklü bir şekilde farklılaşmasından
kaynaklandığını görürüz. Bu farklar, sıradan ölümlülerin ilgi duymayacağı belirsiz soyutlamalar
olmayıp, Hellenlerin gönül verdiği kendi kendini yönetme şeklinin özbeöz temellerine meydan
okuyordu.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
14 / 63
1
2
3
İlk ve temel anlaşmazlık toplumun doğası üzerineydi. Bu toplum, Hellenlerin dediği gibi bir polis
yani özgür bir kent toplumu muydu? Yoksa bu toplum, Sokrates’ in sıkça söylediği gibi “sürü”
müydü?
4
5
6
7
8
9
10
Gerek vatandaşlığın sınırlandırıldığı oligarşilerde, gerekse özgür birey olarak doğan bütün
erkeklerin vatandaş sayıldığı Atina gibi demokrasilerde büyük memuriyetler seçimle doldurulurdu;
fakat diğer birçok memuriyet de bütün vatandaşlara hükümete katılım açısından eşit fırsat
sağlamak amacıyla kura ile doldurulurdu. Her vatandaşın, yasa tasarılarının yasalaştığı mecliste oy
kullanma, konuşma ve bu yasaların yorumlandığı ve uygulandığı mahkemelerde jüri üyesi olarak
bulunma hakkı vardı. Sokrates’ in yaşadığı dönemde Atinalılar’ ın yaşamına bu ilkeler hakimdi ve
Sokrates ile öğrencilerinin karşı çıktığı ilkeler de bu ilkelerdi.
11
12
Atina’ da esas da bir tür iki partili sınıf mücadelesi vardı. Her iki taraf da kentin, o kent
vatandaşlarınca yönetilmesi gerektiğinde hemfikirdi.
13
14
15
Sokrates, ne oligarşi ne de demokrasi taraftarıydı. Her iki yakadan da ayrı bir noktada duruyordu.
Hem Ksenophon hem de Platon tarafından çeşitli şekillerde yapılan anlatımlarda da gördüğümüz
şekliyle Sokrates’ in ideali; ne azınlık ne de çoğunluğun, fakat “bilen kimsenin” yönetimidir.
16
17
18
19
20
Sokrates, sadık bir monarşist gibi düşünmektedir. Sokrates’ in yaşadığı döneme dek kırallık Hellen
kent devletlerinden uzaklaşmış ve yalnızca barbarlar arasında ya da Makedonya gibi yarı-barbar
alanlarda tutunmuştu. Sokrates’ in hayran olduğu, o zaman hala kalıtsal kıralların bulunduğu tek
Hellenik kent devleti olarak Sparta’ da, bu kıralların otoritesi, savaş zamanındaki askeri
kumandanların sahip olduğu otorite düzeyine indirgenmişti.
21
22
23
Atina demokrasisi Sokrates’ in yaşadığı dönemde iki defa kesintiye uğradıysa da, demokrasi
karşıtları demokrasi yerine kırallık değil de daha çok Cumhuriyetçi Roma’ nın aristokrat Senatosu’
nda olduğu gibi bir oligarşi yerine koymaya çalıştılar.
24
25
26
27
28
29
Ksenophon’ a göre suçlayıcı, Sokrates’ in; arkadaşlarına Atina’ nın yasalarına tepeden bakmayı
öğretmiş, onları kurulu anayasal düzeni aşağılamaya sürüklemiş ve şiddet yanlısı olduğunu
söylemiştir. Suçlayıcı, bu bozguncu gençlerin en önde gelenleri olarak da Kritias ve Alkibiades’ i
söyler; bu gençler hakkında “hiç kimse devlete bu kadar kötülük getirmedi” der. Otuzlar
Diktatörlüğü’ nün önde gelen kişisi olan Kritias “hırs ve şiddet bayrağını taşımıştı”, öte yandan
Alkibiades de demokratik düzen altında “ahlaksızlık ve saygısızlıkta herkesi geçmişti”.
30
31
32
33
34
MÖ404’
35
36
37
38
39
Alkibiades, aristokrat rakiplerinin çevirdiği dolap sonucu, Atina’ nın kutsal gizemlerine bir içki
partisinde saygısızlık etmiş olmakla suçlanmıştı. Alkibiades yargılanmak üzere Atina’ ya dönmek
yerine kaçmayı tercih etti. Dahası, Alkibiades tarafsız bir ülkeye değil de Sparta’ ya sığındı; askeri
yetenek ve uzmanlığını Spartalılar’ a sundu. Bu kusurlu kahraman sürgünde, bir grup suikastçı
tarafından öldürüldü. Plutarkhos’ a göre suikast eski rakibi Kritias tarafından düzenlenmişti.
40
41
Alkibiades her şeye karşın zaman zaman demokrasi lideriydi, Kritias ise amansız bir demokrasi
düşmanıydı.
te meclisin yerine geçen dar oligarşik kadronun adlandırıldığı şekliyle Otuzlar
Diktatörlüğü, Spartalılar’ ın Peleponnez Savaşı’ nda Atinalılar’ a galip gelmesi öncesindeki gizli
tertibiyle kuruldu. Diktatörlük döneminde Spartalı muzafferlerin piyonu olarak işlev görmüş
sadakatsiz aristokratlar arasında Kritias ve Kharmides de vardı. İkisi de Platon’ un akrabasıydı;
Kritias kuzeni, Kharmides ise amcasıydı. İkisi de aynı zamanda Sokrates’ in yakın dostlarıydı!
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
15 / 63
1
Suçlayıcı, Sokrates’ in Homer’ den aldığı,
2
3
4
“Sabit oturun ve sizden daha iyileri dinleyin: Siz savaşçı değilsiniz ve zayıf bir kimseye ve savaşta
ve konsilde asla güvenilmez”
Memorabilia(Sokrates’ ten Anılar)-Ksenophon
5
6
bu satırları avam ve fakir halkı cezalandırmaya onay verdiği şeklinde yorumladığını söylemişti.
Ksenophon ise Sokrates’ in asla böyle bir şey söylemediği yönündedir.
7
8
“Bilen hükmeder, diğerleri de itaat eder.”
Sokrates, Memorabilia(Sokrates’ ten Anılar)-Ksenophon
9
10
11
Sokrates’ in kendisine ve öğrencilerine sorduğu en önemli sorulardan biri, erdem nedir? Sokrates’
in erdemi tanımlamaya yönelik birçok çabası içinde yapmayı göze aldığı tek tanım, erdemi bilgiyle
eşitlemek şekildeydi. Bu da ikinci önemli soruyu gündeme getirmişti: Bilgi nedir?
12
13
Erdem bilgiydi ama gerçek bilgi de Sokrates için ulaşılamazdı. Bu kadarcık bilgi bile ancak çok
küçük bir azınlık tarafından kavranabilirdi.
14
15
16
17
18
19
Demokrasinin kuvvet yoluyla devrilmesine dair Sokrates’ in öğütte bulunduğunu gösteren hiçbir
delil yoktur. Sokrates’ in ikna etmeyi şiddete yeğlediği yönünde Ksenophon’ un verdiği bilgiden
şüphe etmek için de herhangi bir sebep yoktur. Ancak Sokrates her fırsatta, Atina demokrasisini
hor görmüş, özellikle kurayla memuriyete seçilmeye alaycı yaklaşmıştır. Özellikle bu alaycı
yaklaşım, öğrencilerinin kurulu düzeni küçümsemelerine yol açmış, onları şiddet yanlısı insanlar
haline getirmiştir.
20
Sokrates, Atinalılar’ ın şu gibi sorularıyla karşı karşıya kalıyordu:
21
“Başını belaya sokan şey nedir, Sokrates? Seni hedef tutan bu önyargılar nereden kaynaklanıyor?”
22
23
Sokrates’ in, erdemi ele geçirilmez bilgiyle özdeş tutması, sıradan insanların ümidini kırmış ve bu
insanların kendi kendilerini yönetme kapasitesini yadsımıştı.
24
25
26
27
28
29
Birincisi ve en önemlisi olmak üzere Sokrates, kentin en yüksek memuriyetlerini ellerinde
bulunduran ve hatip olarak mecliste etkin bir rol oynayan devlet adamlarını sorgulamaya
başlamıştı. Sonra trajedi şairlerini de eleştirmeye başlamıştı. Son olarak da Sokrates, Atinalı
zanaatkarları da cahil ve yetersiz olduğunu sıkça belirtmeye başlamıştı. Bu nedenledir ki
mahkemede Meletos ozanlar, Anytos zanaatkârlar ve devlet adamları, Lykon ise hatipler adına
ona karşı olduklarını belirtir.
30
31
32
Tanrılara inanmama meselesine gelince, Atinalılar hem komedi hem de trajedi oyunlarında
tanrılara saygısızca muamele edilmesine alışkındı. Sokrates’ in yaşadığı dönemden geriye doğru
iki yüzyıl boyunca filozoflar doğa biliminin ve metafizik araştırmanın temellerini kuruyorlardı.
33
34
Son değerlendirmede, Sokrates’ in başını belaya sokan, felsefi ya da teolojik görüşleri değil de
siyasi görüşleri olmuştu. Sokrates’ in dini görüşlerini tartışmak dikkatleri asıl meselden uzaklaştırır.
35
36
Neden Sokrates 3. Esas Mesele!
37
38
39
“Meclis bir inşaat projesi gerçekleştirmeye çalıştığında, bu projeyi yönlendirmek amacıyla
inşaatçıları çağırdığını söyler. Şayet kentin donanması ya da ticaret gemileri filosu genişletilecekse
meclis, tersane işçilerini çağırır. Meclis, eğitimli ve işi bilen uzmanlara güvenir. Ne kadar yakışıklı,
Sokrates, Protagoras’ a:
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
16 / 63
1
2
3
4
5
6
7
zengin ve soylu olursa olsun, şayet uzman olmayan biri konuşmaya kalkarsa, meclisteki
vatandaşlar alaylı amaçlı olmak üzere sadece gülerler. Fakat meclis temel hükümet meselelerini
görüşmek üzere toplandığında, bu konudaki meclis üyelerine tavsiyede bulunmak üzere ortaya
çıkan adamlar eşit ihtimallerle pekala bir demirci, bir ayakkabı zanaatkarı, bir tüccar, bir gemi
kaptanı ve iyi bir aileden gelen ya da gelmeyen zengin ya da bir fakir adam olabilir ve hiç kimse de
tartışılan meselelerle ilgili olarak bu adamların eğitim ya da öğretimini sorgular tarzda dişlerini
göstermeyi düşünmez.”
8
der.
9
10
11
12
Bu yaklaşım, Atinalı büyük yasa koyucu ve toplumsal yenilikçi Solon’ un fakirler de dahil olmak
üzere bütün erkek vatandaşlarına mecliste ve mahkeme jürilerinde oy kullanma hakkı tanıyarak
hemen hemen iki yüzyıl önceki kendine özgü şekliyle başlattığı Atina demokrasisinin tam da
temeline hücum eden bir hamleydi!
13
Protagoras, buna bir efsane ile yanıt verir:
14
15
16
“Hermes, Zeus’ a, siyaset sanatını seçkin bir azınlığa mı yoksa herkese mi dağıtacağını sormuştu.
Zeus, herkese; herkes kent vatandaşlığı sanatından nasibini alsın. Şayet yalnızca bir azınlık
saygıya ve hakka sahip olursa, kent oluşturulamaz.”
17
der.
18
19
20
21
Sokrates gibi bir usta ne derse desin, şu bir gerçekti, demokrasinin gelişi Atina’ ya başka bir fayda
da sağladı; her şeyden önce demokrasi Atina’ nın askeri gücünü arttırdı; çünkü, savundukları ve
yücelttikleri kent gerçekten kendi kentleri olunca, özgür adamlar yeni bir fedakarlık ve cesaret
ruhuyla savaşmaya başladı.
22
23
24
25
26
Sokrates Yalnızca Bir Konuşmacı mıydı?
27
28
29
30
Sokrates, kentin siyasi yaşamından uzak durmayı söyledi ve uyguladı da. Sokrates, bu uzak durma
tavrını ruhun mükemmelliği için gerekli bir ilke olarak savundu. Atinalılar ise vatandaşın kent
yaşamına ve kent sorunlarına tam ilgi ve katılım yoluyla eğitildiğine ve mükemmelleştirildiğine
inanıyorlardı.
31
32
Siyasete yani kentin yönetimine katılmak bir hak, ödev ve eğitim konusuydu. Gelgelelim,
Antisthenes’ ten Platon’ a kadar bütün Sokratesçiler siyasetten uzak durmayı söylemişlerdir.
33
34
35
“Atinalılar, kamu işlerinde yer almayan adamı kendi işine gücüne bakan değil de hiçbir işe
yaramayan adam olarak görür.”
Perikles
36
37
38
39
Evet, Sokrates kendisine yakın olan cunta hareketlerini bile desteklememiştir ama bunu eylem
adamı olmayışından değil, ne olursa olsun var olan yasalara her zaman saygılı ve uygun
davranmak isteyişindendir. Yoksa eylem adamıdır; düşüncesi uğruna sokak, sokak, tezgah tezgah
dolaşıp, konuşmuş, anlatmıştır. Demokrasiye inanmıyordu, demokratik sistemi kabul etmiyordu.
Sokrates’ e yapılacak belki de en büyük haksızlık, onu yalnızca bir eğitici, öğretici, söz ve düşünce
ustası ya da bugünün anlamı içinde salt bir filozof olarak görmektir. Onu konuştuğu, tartıştığı
kişilerle öğretmen ve öğrenci ilişkisi içinde görmek, yaşamıyla, tercihleriyle ölümü bile göze almış,
ölüme gitmiş bu insana haksızlık olacaktır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
17 / 63
1
2
Evet, bize bugün ters gelebilir ama Sokrates tam bir demokrasi karşıtı idi. Özellikle demokrasinin
herkese her görevi verebilmesini, özellikle de kura sistemini kabullenemiyordu!
3
4
5
Sırf ölümden kaçmadı diye, Sokrates’ in erdemini o ana bağlamak da yine bu yaşlı adama haksızlık
olacaktır. Yaşamı öylesine dolu dolu geçmiştir ki, ölüm sondaki küçük bir ayrıntıdır; bizim için
olmasa da onun için!
6
7
8
9
Sokrates’ in Tanrı ve Din Anlayışı
Sokrates ve birçok Atinalı filozof insan doğasının düşünsel unsurunu dünyanın en önemli şeyi
sayıyorlardı; akıl onlar için çok önemliydi. Oysa kimileri, tartışma onları inançlarını terk etmeye
zorlamaya başlarsa, kulaklarının kapatıp, dinlememeyi yeğlerdi.
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
Sokrates, yaygın ve yanlış bir şekilde doğa filozoflarıyla bir tutuluyordu. Bu sözüm ona
Presokratikler fiziksel dünyanın masalsı açıklamalarının yerine akla uygun ve bilimsel olanları
getirmek istemişlerdi. Meletos, Atina mitolojisinin edebi yorumlarını yeğlemekteydi. Bu yaklaşımı
benimseyenler için gök gürültüsü ve yıldırımın Zeus‘ un öfkesiydi; başka bir şey ileri sürmek,
örneğin meteorolojik nedenleri olduğunu ileri sürmek dinsizlikti. Sokrates gençken bu tür ekolleri
izlemiş olsa da, yargılandığı tarihte doğa felsefesiyle ilişkisini keseli on yıllar olmuştu. Mahkeme, bu
bağlantıyı kurmakla Sokrates’ i de diğer doğa filozofları gibi cezalandırmayı hedefliyordu; bunların
arasında en öne çıkan dava da Anaksagoras’ ın davasıydı. Sokrates, kendini Sofistlerden ayrı
tutmak için çok çaba göstermiş olsa da Atinalılar kafalarında böyle bir ayrım yapmışa
benzemiyorlar. MÖ500-428, Ionia’ daki (İzmir) Klazomenai’ da doğan Anaksagoras, Atina’ ya
yerleşen ilk filozoftu, MÖ480/479’ da. Atina’ ya yerleştikten otuz yıl sonra öğrencilerinden biri olan
Perikles’ in siyasi mualliflerinden biri tarafından yargılandı. Anaksagoras güneşin kızıl, sıcak bir
taş, ayın ise toprak olduğunu öğrettiği için dinsizlikten yargılanmıştı. Perikles onu bizzat kurtarana
kadar hapis yattı. Anaksagoras daha sonra Anadolu’ ya geri döndü ve okul açtı.
24
25
26
Ömrü boyunca, tanrılardan gelen işaretler olarak yorumladığı sesler duyduğunu iddia etti. Sokrates,
tanrı Apollon’ un onu, Atina’ da bilgiyi arasın diye seçtiğine inanıyordu. Bu nedenle, onun bilgiyi
arayışı kişisel bir arayışla sınırlı değildir, daha ziyade Delphoi tanrısına itaate dayanan bir görevdir.
27
28
29
30
31
32
33
Sokrates genel olarak “tanrılar” dan çoğul olarak söz eder ve bununla geleneksel Hellen tanrılarını
demek istemiş göründü; ama daha arı bir Tanrı düşüncesine doğru bir eğilimi olduğunu görmek
gerekir. Sokrates’ e göre, tanrıların bilgisi sınırlı değildir, her yerde bulunur ve söylenen ve yapılan
her şeyi bilirler; neyin iyi olduğunu, neyin kötü olduğunu da bilirler. Zaman zaman tek Tanrıya inanç
öne çıkar. Sokrates’ e göre Tanrı, insanların işine karışmaz; hiçbir Tanrı felsefeyle uğraşmaz ve
bilgin olmayı özlemez, çünkü zaten öyledir. Ve genellikle, bilgin olan felsefe yapmaz. Ama cahiller
de felsefe yapmazlar ve bilgin olmayı özlemezler.
34
35
36
37
38
39
Sokrates Sparta Hayranı mıydı?
Sparta, egemen savaşçı sınıfın daimi askeri eğitim ve disiplin altında soğuk ve sert barakalarda
yaşadığı askeri bir oligarşiydi. Görgü ve eğitimleri sınırlıydı. Sparta’ nın hiç tiyatrosu yoktu, orada
hiçbir komedi şairi yaşamın gizemlerini yoklamıyordu, hiçbir komedi şairi de seçkinlerle alay
etmeye cüret edemiyordu. En ünlü Spartalı şair Tyrtaeus bir generaldi. Felsefe açısından Sparta
büsbütün boştu ve Girit de öyleydi.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
18 / 63
1
Sokrates, Protagoras’ a,
2
3
“Spartalılar genç adamlarının yurtdışındaki diğer kentlere gitmelerine izin vermezler, çünkü bu
gençlerin Sparta’ ya öğrendiklerinin tersine şeyler öğrenip, benimsemelerini istemezler.” der.
4
5
Bu Sparta’ ya Sokrates’ in hayran olması, erdemi bilgi sayan bir adamın hayran olması pek olası
olmasa gerek!
6
7
8
“Atina’ nın felsefi gelişmişliğine karşın, filozoflarının Sparta hayranlığı ilginç, anlaşılmaz!
İrdelenmesi gereken bir konu!”
C.AKYOL
9
10
11
Mahkeme Başlar
12
“Atinalılar! Beni suçlayanların üzerinizdeki etkisini bilemiyorum!”
13
14
Sokrates, savunmasının her noktasında yargıçlara saldırmaktan, hatta çoğu zaman onları
aşağılamaktan da kaçınmaz. Hakaret? Evet, çoğu zaman hakaret de eder.
15
Mahkemenin daha başında, mahkemenin yapısıyla ve yargıçlarla ilgili çeşitli tespitler yapar:
16
17
18
19
20
21
22
1. Sizi, Atinalıları etkiliyorlar,
2. Sizi, Atinalıları kandırıyorlar,
3. Söyledikleri tümden yalan,
4. Beni, yüceltiyorlar!
5. Benim, hatip olduğumu söylüyorlar!
6. Size, Atinalılara doğru söylemiyorlar,
7. Size, Atinalılara gösterişli sözlerle nutuk atıyorlar,
23
Savunmasının başında kendisini şöyle tanımlar:
24
25
26
27
1. Mütevazi, kendisinin güzel söz söyleyen bir adam olmadığını söyler,
2. Doğru söyleyen biri olduğunu söyler,
3. Doğrudan başka bir şey söylemeyeceğini söyler,
4. Bütün gerçekleri söyleyeceğini, söyler.
28
29
30
Konuşma Tarzı
31
32
33
İlk kez mahkemeye çıktığını söyler ama aslında daha önce de suçlanmıştır; mahkemede
konuşmanın usulünü bilmediğini, bu nedenle yanlış şeyler söylerse, Atinalıların kendisini
ayıplamasını diler.
34
35
36
On dakika sürdüğünü tahmin ettiğim, savunmasının ilk sözleri ustaca seçilmiş sözcüklerdir. Bu gün
bile mahkemelerde savunma avukatlarının kullandığı tarzdır, diye düşünüyorum. Kendini zayıf
gösterme, karşıyı güçlü gösterme yöntemi bugün de uygulanmaktadır.
Mahkeme, Meletos’ un sözleriyle başlar, ama Platon savunma metnine doğrudan Sokrates’ in
sözleriyle başlar:
Sokrates, mahkeme süresince, sokakta, agorada, sarraf tezgahlarında nasıl konuşuyorsa öyle
konuşur. Sesinde, tarzında hiçbir değişikliğe gitmeyeceğini özellikle vurgular.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
19 / 63
1
2
“Söyleyiş iyi veya kötü olmuş, bundan ne çıkar? Siz yalnız benim doğru söyleyip, söylemediğime
bakınız, asıl buna önem veriniz.”
3
Ve ekler, belki de tarihte ilk kez yargıcın tanımını yapar:
4
“Zaten yargıcın asıl meziyeti buradadır.”
5
6
7
Savunmayla İlgili Değerlendirmeler
Sokrates’ in Savunması’ na her zaman iki pencereden bakılmıştır, Platon’ un yazdığı eserin
edebiyat yönü ve Sokrates’ in davası, sonucu!
8
9
10
11
12
13
14
Platon’ un, Sokrates’ in Savunması eseri hiç tartışmasız, yalnızca felsefe tarihinin değil, edebiyat
tarihinin de en önemli ve en görkemli eserlerinden biridir. Bir tek eksik yanı vardır, savunma
Sokrates’ in konuşmasından başlar; suçlamaları, suçlayıcıların ağzından doğrudan duyamayız.
Keşke duyabilseydik, birçok şey daha aydınlık olurdu. Ben, suçlamanın savunmada aktarıldığı
kadarıyla kısa ve sıradan olduğunu sanmıyorum; bunu verilen cezayı haklı göstermek adına
kesinlikle söylemiyorum. Ama şunu biliyorum ki o günün Atina’ sı her türlü görüşün en ileri
düzeyde, en felsefi boyutta sunulabileceği, konuşulabileceği bir Atina’ ydı.
15
16
17
18
19
Sokrates’ in en büyük özelliği çok kapsamlı düşünebilmesi, bu düşüncesini de en doğru şekilde
konuşabilmesi, aktarabilmesidir. Ancak, konuşma ustası olan Sokrates’ in, kendisini güçlü bir
şekilde savunduğunu söylemeyiz. Savunmanın bazılarının ileri sürdüğü gibi hukuksal anlamda
şaheser olduğunu düşünmüyorum; en azından mahkemenin ileri aşamalarını ve ceza tercihi
konusunda yaptığı konuşmayı!
20
21
Savunması süresince yaptığı konuşmalar, Platon’ un eserlerinden tanıdığımız Sokrates için belki
de en zayıf konuşma! Sanırım bunun üç nedeni var:
22
23
24
25
26
27
28
1.
Birincisi Sokrates, davanın başında suçlamayı pek ciddiye almıyor, mahkemeyi o günün siyasi
ortamında halkı oyalamak için başlatılmış bir tiyatro, bir oyun olarak kabul ediyor. Mahkemeye
evinden gider, yargılanır ve ölüm cezası alır; hepsi aynı günün içinde olup bitmiştir. Davanın
sonuna doğru işin ciddiyetini kavrar, ama iş işten geçmiştir, anlamaya başlar, önce daha
saldırgan olur, hatta mahkemeye hakaret de eder, sona doğru her şeyi daha net görmeye
başlar, önce ciddileşir, bir dava adamı oluşunu öne çıkarır ve sonunda işi mizaha vurur,
şakalar yapar, eğlenir.
29
30
31
32
33
2.
İkinci neden, sanırım yaşlılığıdır. Yetmiş yaşındadır, özellikle o dönem için çok ileri bir yaştır,
hele de ömrünün neredeyse yarısını askerlikle, savaşlarla geçirmiş bir adam için bayağı bir
ileri yaştır. Yorgundur, her şeyi oluruna bırakır, yetmiş yaşındaki bir insana, hele de yalnızca
konuşan ihtiyar bir adama düzenin bu kadar acımasız olacağını düşünmemiştir; yanılmıştır!
Düzen, onu sandığından daha da ciddiye almıştır.
34
35
36
3.
Üçüncüsü, ilahi! Sokrates, savunmasında da zaman zaman tanrıyla konuştuğunu, ondan bazı
buyruklar aldığını söyler. Ölüm sonrası yaşama da inanır, ölümün onun için tüm bu kutsal
ilişkinin taçlanması olacağını düşünür, kendini artık olayların akışına bırakır.
37
38
39
40
Platon’ un Savunma’ sının Sokrates’ in gerçek savunmasını ne ölçüde temsil ettiğini belirlemek
mümkün değil. Tarz ve özellik olarak Ksenophon’ un tarifine uymaktadır. Sokrates’ ten Anılar’ da
Sokrates’ in “biraz dikast’ ların suyuna gitseydi” beraat edebileceğini söyleyen; bir başka bölümde
bize Sokrates’ in arkadaşı Hermogenes’ in ifadesinde onun yaşamak istemediğini söylediğini; ilahi
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
20 / 63
1
2
3
işaretin onun bir savunma hazırlamasına izin vermediğini ve Sokrates’ in kendisinin de bütün
yaşamı boyunca bu ana hazırlandığı gerekçisiyle bunu gereksiz bulduğunu bildirir. İsa’ ya ne kadar
benziyor, değil mi?
4
5
6
7
Mahkeme Süreci
“Adaleti ve hukuku insandan ayırın, geriye hayvan kalır; adil insan değil, adaletli toplumdur, önemli
olan.”
C.AKYOL
8
9
10
“Hep şaşırmışımdır: Sokrates’ i mahkemeye verenler acaba hangi delillere dayandılar da Atinalıları
devletin iyiliği için onun ölmesi gerektiğine inandırdılar?”
Ksenophon
11
12
13
14
15
16
Sokrates en çok, jüri üyelerinin peşin hükümlü olmasından çekiniyor ve bu durumu eleştiriyordu.
Sokrates’ e göre eski ithamcılar toplumun, onu gelişigüzel spekülasyon yapmak ve sırf tartışmış
olmak için tartışmakla haksız yere suçlayan üyeleriydi. Jüri üyeleri Atinalılar’ dan oluştuğu için
onların arasında da bu suçlamaları yapanlardan olması kuvvetle olasıdır. Sokrates, jürinin tarafsız
olduğunu doğrudan söylemek yerine eski ithamcılardan onlar sanki mahkemede değillermiş gibi
örtülü bir şekilde söz eder.
17
18
19
20
500 kişilik bir jüride 60 oyluk bir çoğunluk tarafından suçlu ilan edildi. Bu durumda eğer Sokrates
sürgünü önermiş olsaydı, ölüm cezasına karşı bu almaşık hiç kuşkusuz kabul edilecekti. Jüri,
Sokrates’ in şövalyece davranışından rahatsız oldu ve onu suçlu bulmuş olandan daha büyük bir
çoğunlukla ölüme mahkum etti.
21
22
Sokrates, mahkemenin süresinden şikayetçidir. Sokrates mahkemenin görüldüğü bir günlük
sürenin yetersiz olduğunu söyler. Jüriye,
23
24
25
“İnanıyorum ki başka halkların olduğu gibi sizin de ağır ceza davalarının bir gün yerine birkaç gün
içinde karara bağlanması gerektiği gibi bir yasanız olsaydı suçsuzluğuma kanaat getirirdiniz; ama
şimdi az bir zaman içinde büyük önyargılardan uzak durmak hiç de kolay değildir.”
26
der.
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
21 / 63
1
2
3
4
Felsefe Nedir?
5
Philo-seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamındadır.
6
7
8
9
Philosophia ise bilgelik sevgisi zamanla öte bir anlam kazanmıştır. Bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek,
araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına kavuşmuştur. Felsefe Hellenler için, ‘bilgelik sevgisi’ ya
da ‘hikmet arayışı’ anlamına gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel
araştırma yapan kişiye de Filozof adı verilmiştir.
10
11
Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili genel ve temel
sorunlarla ilgili yapılan çalışmalardır. Felsefe "düşünce bilimi" olarak da bilinir.
12
13
14
15
16
Filozoflar, genel anlamda varoluşu, süreçleri ve işleyişi (doğa, sosyal yaşam, matematik vs.)
açıklamak için düşünen, bu düşünme eyleminden mantıksal yeni (farklı) sonuçlara varan ve bu
sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar ve yeni bilgi üreten kişidir. Filozoflar hayata yeni sözler,
cümleler ve bilgiler koyarak insan yaşamında önemli bir yer edinmişlerdir. Öğüt verici bilgileri ile
insanların hayatlarında daha kolay bir yaşam için uğraş vermişlerdir.
17
18
19
20
“Söylendiğine göre bu ilim -Felsefe- eskiden Irak halkı olan Keldaniler arasında mevcuttu. Onlardan
Mısır halkına geçmiş, oradan Hellenlere intikal etmiş, Süryaniler ve daha sonra Araplar’ a
geçinceye kadar onlarda kalmıştır.”
FARABİ
21
22
23
24
“Yaşayan yaratıklar arasında yalnızca insanoğlu saçmalama ayrıcalığına sahiptir. Bu ayrıcalığa en
çok sahip olan adamlar da felsefeyle uğraşanlardır. Felsefe kitaplarında, başka bir yerde
bulunamayacak türden saçmalıklar vardır.”
Thomas Hobbes, Leviathan
25
26
“Felsefe saçmalama sanatıdır ama adam gibi saçmalama…”
C.AKYOL
27
28
29
30
31
Filozof ve Devlet Adamı
32
33
34
“Devlet adamıyla filozof arasındaki ayrılık, hiçbir geometri oranı ile ifade edilmeyecek kadar
büyüktür.”
Sokrates
35
36
Filozofun yanında devlet adamını her zaman aşağılamaktan kaçınmaz; bu söylem de, egemen
çevreleri her zaman rahatsız etmiştir.
37
38
39
Sokrates Öncesi Felsefe
Hellende Philosophia, sophia-bilgelik, bilgi sözcüğünün başlangıçta özel bir zanaatta ya da
sanatta beceri anlamından geliştiği ve felsefi bilgelik anlamını sonradan kazanmıştır. İyi bir
marangoz, cerrah, ozan ya da müzisyenin kendi sophia’ sı vardır.
Devlet adamı nedir, filozof nedir? Demokrasi ve oligarşi tartışmalarında en çok tartışılan, Sokrates’
in de en çok üzerinde durduğu bir konudur. Sokrates’ in başına ne geldiyse bu ikilemden de geldi,
diyebiliriz. Sokrates, devlet adamıyla filozofun sanki birbirine eşit değerlermiş gibi ele alınmasına
şiddetle karşı çıkar.
MÖ 6. yüzyılın başlarında, Thales’ le başlayan ve yine MÖ4. yüzyılın sonlarına doğru Aristoteles’
in ölümüyle biten birinci dönem asıl Hellen felsefesi dönemidir. Çünkü bu dönemde felsefe,
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
22 / 63
1
2
3
4
5
coğrafya olarak Anadolu’ nun batı kıyısında, Milet Okulu’ nda başlar, Güney İtalya’ da devam eder
ve nihayet MÖ 5. yüzyılın ortalarına doğru ana karaya, özel olarak da Atina’ ya intikal eder.
Homeros’ un da ait olduğu yer İonya dünyasıydı. İonya düşünürleri evrende yasanın egemen
olduğuna inanıyorlardı. MÖ 5. yüzyılda Atina, yeni düşüncelere açık bir Pazar gibiydi. Kültür ve
felsefeye hevesli zengin bir orta sınıfın özendirmesiyle öğretmenler her taraftan Atina’ ya akıyordu.
6
7
8
Hellen felsefesi, kural olarak iki dönemde incelenir; MÖ 6. yüzyılın başlarından Sokrates’ e kadar
olan dönem ve Sokrates’ ten başlayan Platon ve Aristoteles’ i de içine alan dönem, yani Atina
okulu veya felsefesi dönemi.
9
10
11
12
13
14
Felsefe tarihini nereden başlatacağız sorusu her zaman önemli olmuştur. Aristoteles’ in söylediği
gibi ilk kez MÖ 6. yüzyılda Ionya kentlerinden Milet’ te ortaya çıkan ve ilk temsilcisi olarak Thales
kabul edilen düşünce hareketleriyle mi başlatacağız, yoksa onun kaynağını daha eski bir tarihe
daha başka bir kültüre, örneğin Mısır veya Mezopotamya kültürlerine mi götürecektir. Aristoteles,
Thales’ in eski tanrıbilimlerden etkilendiğini de ileri sürer. Thales’ in öğretisine ilişkin önemli nokta
onun “şeyleri” tek bir birincil ve en son öğenin değişen biçimleri olarak düşünmüş olmasıdır.
15
16
17
18
19
20
21
Anaksimandros MÖ610-546, Miletli bir başka felsefecidir; Thales’ in öğrencisi olduğu söylenir.
Ona göre, yaşam denizden gelir ve hayvanların şekilleri çevreye uyarlanma aracılığıyla
evrimleşmiştir. Anaksimandros, insanın kökenine ilişkin akıllıca bir tahminde bulunur. Dahası,
başlangıçta insanın başka bir türün hayvanlarından doğduğunu söyler, çünkü öteki hayvanlar
kendileri için besini kolayca bulurken, yalnızca insan uzun bir emzirme dönemine gereksinir; öyle ki
eğer başlangıçta şimdi olduğu gibi olmuş olsaydı, hiçbir zaman sağ kalamazdı. İnsanın geçiş
evresinde nasıl sağ kaldığı -evrimciler için sürekli bir güçlük kaynağı- açıklanmadan bırakılır!
Anaksimandros MÖ610-546
Milet
Anaksimandros Evren Haritası
22
Anaksimenes MÖ 585-525
Milet
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Anaksimenes MÖ585-525, Milet Okulu'nun, bu ilk doğa
felsefesi çığrının üçüncü ve sonuncu düşünürü,
Anaksimandros' un öğrencisidir. Anaksimandros gibi bir
fizikçi, bir doğa bilimcisidir. Onun da öncelikle doğa olaylarıyla
ilgilendiğini görüyoruz. O da doğa olaylarını, bir doğa bilimcisi
gibi açıklamak istemiştir. Bunun için, onun açıklamalarında da
dini yorumlara rastlanmaz. Eserini, ölçülü ve yansız bir
anlatımla yazmıştır. Anaksimenes için ilksel madde havadır.
Thales gibi o da dünyayı düz görür. Dünya havada bir yaprak
gibi yüzer.
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
23 / 63
1
2
3
4
Felsefe tarihinde Copleston’ un haklı olarak işaret etmiş olduğu üzere bir süreklilik ve bağlantı, bir
aksiyon ve reaksiyonlar, bir tezler ve antitezler vardır. Felsefe tarihi içinde, önce gelenin sonra
geleni açıklaması ve olaylar arasında bir takım ilişkiler bulunması anlamında bir çalışma
varsayımını şüphesiz kabul ediyoruz.
5
6
7
8
Çağımızda doğa bilimlerinin çok büyük ve göz kamaştırıcı bir gelişme sonucunda felsefeden
ayrıldıklarını ve felsefe teriminin artık hemen hemen yalnızca “metafizik” e karşılık olarak
kullanıldığını biliyoruz. Ancak felsefe ilk dönemlerinde böyle değildi, felsefeyle bilim arasında kesin
bir sınır yoktur.
9
10
“Bütün başlangıç problemleri metafiziktir.”
Nietzsche
11
12
13
14
15
16
17
18
19
Antik adıyla İonya bölgesi, yani Batı Anadolu’ nun İzmir’ le Gökova körfezi arasında kalan kıyı
bölgesi, özellikle de Milet, felsefenin başlangıcı bakımından özel bir önem taşır. Çünkü geleneksel
olarak kabul edilen görüş felsefenin MÖ 6. yüzyılın başlarında bu bölgede başladığıdır. Nitekim ilk
büyük felsefe tarihçisi de bu kentte yaşamış olan Thales’ dir. Thales’ i ilk filozof olarak gören
geleneğe karşı çıkmak için hiçbir nedenin olmadığını belirtip, onunla birlikte akla dayanan açıklama
veya bilimsel gözlemin bilim öncesi çağdan yavaş yavaş ayrılmaya başladığını savunmaktadır.
Thales’ in anne tarafından Fenikeli olduğu söylenir, ama kendisi doğma büyüme Miletli’ dir.
Eudemos, Thales’ in Mısır’ a gittiğini ve oradan geometri bilimini ilk kez Ionya’ ya getirdiğini
söylemektedir.
20
21
(DE/BC)=(AE/AC)=(AD/AB)
22
Aristoteles’ in Thales’ e mal ettiği görüşleri üç noktada toplayabiliriz:
23
24
25
1. Su, her şeyin arkhesi, ilkesi, doğası, nedeni veya tözüdür.
2. Dünya, suyun üzerinde yüzer.
3. Her şey, tanrılarla doludur.
26
27
“Hiçten, hiçbir şey çıkmaz.”
Thales
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
a2+b2=c2
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
24 / 63
1
Sanırım doğrusu şöyle olmalı:
2
3
“Hiçten hiçbir şey çıkmaz, değil; hiçten birşey çıkmaz!”
C.AKYOL
4
5
6
7
8
Bu dönemde tanrı problemi veya tanrısal varlığın gerçek doğasının ne olduğu problemi, Sokrates
öncesi felsefenin merkezi problemlerinden biridir. Herakleitos’ un da dili bir öğretmen veya bilgenin
dili değil, gaflet içinde bulunan insanları uyandırmaya çalışan bir peygamberin dilidir. Zaman zaman
benzer tavrı Sokrates’ de de görürüz. Sokrates öncesi filozofların sistemleri daha çok vahiysel,
peygambersi özellikler taşıyordu.
9
10
11
12
13
Son yüzyılda Mısır ve özellikle Mezopotamya bilimleri üzerinde yapılan çalışmalar,
Mezopotamyalıların matematik ve astronomi alanlarındaki bilgilerinin Hellenlerle kıyaslanabilecek
bir durumda olduğunu göstermektedir. Hayli gelişmiş bir cebirleri, matematiğe dayanan oldukça
sistemli bir astronomileri olduğu, Hellenlerin yalnız matematik ve astronomi alanında değil tıp
alanında da Mısır ve Mezopotamyalılardan önemli ölçüde yaralanmış olduklarını göstermektedir.
14
15
16
Homeros MÖ 8.yüzyıl,
Smyrna, İzmir, İonya
Thales MÖ624-546
Milet, İonya
Pythagoras MÖ570-495
Sisam, İonya
Herakleitos MÖ535-475
Efes, İonya
Parmenides MÖ520-460
Elea, Güney İtalya
Anaksagoras MÖ500-428
Urla, İonya
Hellen felsefesi, insan aklını yaratmıştır, Doğulularda bilen, tanrısal sırların sahibidir. O, rahip,
peygamber, büyücü, keramet sahibidir. Düşünür, yani kendi gücüyle düşündüğünü ileri süren kişi,
tarihte yeni bir olaydır!
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
25 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
İonya dünyasında, MÖ 6. yüzyılda ortaya çıkan felsefe adındaki bu devrimi sağlayan veya ortaya
çıkmasını sağlayan etkenler neydi? Bazıları, Hellen dininin belli dogmaları olan bir teolojiye sahip
olmaması ve teşkilatlanmış bir rahipler sınıfının olmayışını en önemli etken olarak görmektedirler.
Bu tespite katılmamız mümkün değildir! O güne dek hiç olmamış ölçüde tapınak, tanrılar, destanlar
ve mitolojiye sahip bir toplulukta rahipler sınıfının olmadığını ileri sürmek o topluluğa büyük
haksızlık olacaktır. Teolojilerinin, dini inançlarının dogmatik olmadığını ileri sürmek tam bir
aymazlıktır. O günün İonya’ sında esasları, kuralları belli bir din vardı, tapınak sistemi yaygın ve
özeldi, din adamları ise çok etkin ve donanımlıydılar.
9
10
11
Dini törenler, tapınağın önünde yer alan bir sunağın etrafında yapılırdı. Gerek bu dini törenleri idare
etmek, gerekse tanrıların heykellerine ve kutsal eşyalarına bakmak işini Hierus denilen rahipler
üzerlerine almışlardı.
12
13
14
15
16
17
18
19
Gözden kaçan ya da kaçırılmak istenilen bir şey daha vardı, o da MÖ 6. yüzyılda yeryüzünde en az
dört bin yıllık düşünsel birikim vardı ve bu birikim de yazılıydı. Yalnızca Milet’ in Akdeniz ve
Karadeniz’ de seksen civarında kolonisi vardı ve dünyaya olabildiğince açılmış idi; bu durum
yeryüzünün birçok yerindeki bilgiyle tanışmalarını kolaylaştırmıştı. Hellen dünyası, Orta Doğu,
Mezopotamya ülkeleriyle, Fenikelilerle yakın ilişki içinde olmuştur. Özellikle Fenikelilerle olan
ilişkilerinden çok şey öğrenmişlerdir, hatta MÖ 9. yüzyılın başında yazıyı da Fenikeliler’ den
öğrenmişler, bununla da kalmayıp, abeceyi de onlardan almışlardır. Thales de dahil ilk dönem
filozofları içinde Mısır’ a Mezopotamya’ ya hatta Hindistan’ a gitmeyen yok gibidir.
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Sokrates öncesi filozofların görüşleri hakkında başlıca bilgi kaynaklarımız, bu filozofların
eserlerinden daha sonraki filozofların ve felsefe tarihçilerinin yapmış oldukları alıntılardır. Örneğin,
Thales veya Pythagoras’ ın herhangi bir eser kaleme almış olup olmadıkları bilinmediği gibi ilk
halleriyle hiçbir sözleri daha sonrakilere aktarılmamıştır. Bu döneme ait filozoflara zaman
bakımından en yakın olan Platon’ dur. Platon, çeşitli diyaloglarında yalnızca çağdaşı olduğu
Sokrates ve Sofistler hakkında bilgi vermekle kalmaz; Herakleitos, Parmenides, Anaksagoras,
Pythagoras’ çılar hakkında da birçok bilgiyi aktarır. Ancak, Platon’ un istenile ölçüde nesnel
olduğunu söylemek zordur. Platon’ un Sokrates öncesi dönemle ilgili olarak çok güvenilir bir
kaynak olmadığını belirtmek gerekir.
29
30
31
32
Buna karşılık, Aristoteles’ in Sokrates öncesi felsefe dönemiyle ilgili olarak Platon’ a göre daha
güvenilir bir kaynak, hatta çoğu durumlarda tek kaynak olduğunu söylemek gerekir. Bu bağlamda
özellikle Metafizik adlı eserinin birinci kitabı daha önce gelen filozofların görüşlerini ayrıntılı olarak
sergilemesi bakımından paha biçilmez bir kaynak niteliğindedir.
33
34
35
36
37
38
39
40
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Hellen Çok Tanrıcılığının Kaynakları
2
3
4
Hesiodos MÖ 8 yy
Kyme-Aiolia, İonya
5
6
“Din, gerçekten -gerçeklikten- uzaklaştıkça etkinleşir, etkili olur; gerisi laftır -sözdür-!
C.AKYOL
26 / 63
7
8
9
10
11
12
13
14
Teoloji, karakteristik olarak Hellenlere ait bir düşünsel bir tutumdur ve esas olarak Hellen
düşünürlerinin logos’ a yükledikleri büyük önemle ilgilidir; theologia sözcüğü Tanrıya ve tanrılara
logos aracılığıyla yaklaşmak anlamına gelir. Teoloji sözcüğünü ilk kullanan Platon’ du; Devlet adlı
eserinde, şiirin felsefi standart ve ölçütlerini tespit etmek isterken bu kavramı gündeme getirdi.
Onun ideal devletinde şairler, Homeros’ un, Hesiodos’ un ve genel olarak bütün şiir geleneğinin
hatalarına düşmeyip, tanrıların temsilini felsefi hakikat seviyesine yükseltmeliydiler. Erken Hellen
şiirinin mitolojik tanrılarında insani zaafların her türlüsü vardı ve bu tip bir tanrı anlayışı, Platon’ un
ve Sokrates’ in rasyonel tanrısallık anlayışına taban tabana zıttı.
15
16
Hesiodos’ un temel varsayımı, tanrıların bile bir şekilde meydana gelmiş olduklarıdır. Hesiodos’
un dini görüşlerinin bir kısmının Doğulu kökenleri olduğu bir gerçektir.
17
18
“Tanrı varsa, önce kendini yaratmış olmalı.”
C.AKYOL
19
20
21
22
23
24
İlkel topluluklarda en sık rastlanan şey animizimdir. Animizim, bütün doğayı ve doğal varlıkları
bizimkine benzeyen iradelerle donatmak ve canlı varlıklarla, cansız varlıklar arasında herhangi bir
ayrım yapmamaktır. Homeros’ ta ise bu ilkel dünya tasavvurunun tamamen ortadan kalkmış
olduğunu görmekteyiz. Homeros’ ta animizimden, çok tanrıcılığa geçilmiştir. Ancak evrende bir
düzen olduğu ve tanrıların bile bu düzene aykırı davranamayacakları düşüncesi belirsiz bir şeklide
de olsa varlığını hissettirmektedir.
25
26
“Tanrılar bile, düzenlerine aykırı davranamazlar!”
C.AKYOL
27
28
29
30
31
32
Herodot’ a göre Homeros ve Hesiodos’ un Hellenler için bir tanrılar sistemi yaratmış, tanrılara ad
ve lakaplarını vermiş, onların nüfuz ve görev alanlarını belirlemişlerdir! Yine Herodot’ a göre bu
tanrıların özelliklerini, görev ve yetki alanlarını, birbiriyle ilişkilerini büyük ölçüde Homeros’ un
kendisi şekillendirmiştir. Başka bir deyişle onların hayatlarını, aralarındaki ilişkilerini, onlarla
insanlar, doğa güçleri arasındaki ilişkileri tasarlayan büyük ölçüde odur. Homeros, ölümden
sonrası veya ölümden sonra kendisini bekleyen hayatla ciddi bir biçimde ilgilenmemektedir. Bu
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
27 / 63
1
2
görüşe katılmam mümkün değil! O yıllarda insanların elinde en az 2000-2500 yıllık şekillendirilmiş,
tamamlanmış birçok tanrılı inanç sistemi vardı; Homeros sistemi Hellenleştirmiş olabilir.
3
4
5
6
7
Hesiodos’ ta Zeus, karısı Hera’ dan gizli kaçamak aşklar yaşamaya kalkışan soylu bir çapkın
olmaktan uzaklaşarak haklının yanında yer alan, haksızlıklara engel olmak isteyen ve bunun
gereğini büyük bir kararlıkla yerine getirmeye çalışan adalet tanrısı olur. O, zayıfları korur, doğaya
da adaletle hükmeder: ”Eğer Güneş yolundan saparsa, Zeus onu düzeltir.” Zeus kavramında
meydana gelen bu değişmenin ne kadar önemli olduğu açıktır.
8
9
10
11
12
Hesiodos’ a göre, MÖ 8. yüzyıl, her şeyden önce, tanrılardan bile önce karanlıkla kaplı bir Khaos
vardı; Khaos içinde henüz hiçbir şeyin mevcut olmadığı bir boşluk, uçurumdu. Khaos’ un olduğu,
bütün diğer şeylerin bu şeyden sonra geldiği, hatta ondan çıkmış olduğu düşüncesi, Hesiodos’ un
her şeyin başlangıcında bir şeyin olması gerektiği, aksi takdirde hiçten bir şeyin çıkmasını kabul
etmek gerekeceği ana düşüncesinin belli belirsiz bilincinde olduğunu göstermektedir.
13
14
15
16
Hesiodos, Homeros’ dan da duyduğumuz son derece kalabalık olan Hellen Tanrılar dünyasını
düzenlemeye çalışır. Sadece düzenlemekle kalmaz, zamanın baş konularından biri olan kozmolojik
kurguya da katkıda bulunur. Tanrının kutsamasının çalışkanlık ve üretkenlikle bağlantılı olduğu
inancıyla yaşamıştır.
17
18
19
20
21
22
23
“Çalışan adamın sürüsü de vardır,
Altınları da.
Çalışırsan tanrılar da seni severler.
…
Zengin olmak için başkasının mallarına göz dikme.
Tanrılar zenginliğini çalışarak elde etmeni isterler.”
İşler ve Günler, Hesiodos
24
25
26
“Zeus isterse şanslı, istemezse şansız olursun,
Güçlüleri güçsüz, güçsüzleri güçlü yapar o.”
İşler ve Günler, Hesiodos
27
…
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
“Ardından ünlü Hephaistios’ u çağırdı. Ona dedi ki
Biraz, toprakla suyu karıştır.
İçinde insan sesi ve kuvveti olsun,
Öyle bir şey olsun ki yüzü tanrıçalara, vücudu genç kızlara benzesin.
Sonra Athena’ ya, Ona işlemeyi ve renkli kumaşlar dokumayı öğret.
Aphoridite’ ye, Onu büyülerinle sarmala.
İçinde istekler ve arzular kalsın.
Hepsi de Zeus’ un söylediklerini yaptılar.
Topal koca Hephaistios, topraktan bir insan yarattı.”
Hesiodos
38
Zaman zaman Tanrılar, tanrıçalar Hesiodos’ la konuşurlar, onu görevlendirirler.
39
40
41
42
“Kalkanlı Zeus’ un kızları, Olympos’ un tanrıçaları,
Önce Hesiodos’ a şunları söylediler:
Kırsalda yatıp uyuyan çobanlar!
Sizler dünyanın en aşağılık insanlarısınız.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
28 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
Sadece bir fazlalıksınız, her ne kadar yalan söylemesini bilsek de,
Gerçekleri de konuşuruz.
Zeus’ un kızları bunları söyledikten sonra
Çiçekli bir defneden bir parça kopardılar.
Ve onu bana bir sopa diye verdiler.
Ardından geçmişte olmuşları ve bundan sonra olacakları
övebilmem için,
içime tanrısal sesler doldurdular.
Ölümsüzleri kutlayıp, övmek için
her söylediğim şiirin başında ve sonunda.”
Tanrıların Doğuşu, Hesiodos
12
13
14
15
16
17
“Zeus’ un son karısı Hera’ ydı.
…
Hera hiç kimseyle sevişmeden sadece kocasına olan
kızgınlığından tek başına Hephaistios’ u doğurdu.
Hephaistios ise gökyüzü tanrısının en usta sanatçısı oldu.”
Tanrıların Doğuşu, Hesiodos
18
19
20
Hesiodos’ un tanrıları babadır, sevişir, aldatır, aldatılır, namusludur, namussuzdur, nefret eder,
yalan söyler, intikam alır, anlamadığı anlar vardır, yardımcıları vardır, insana benzerler, cesur
olanları vardır, korkak olanları vardır, evlenirler…
21
Ksenophanes’ in Tanrı Öğretisi
Ksenophanes MÖ570-480
Değirmendere, İzmir
Ksenophon MÖ430-355
Atina
Empedokles MÖ490-430
Akragas, Sicilya
22
23
24
Homeros ve Hesiodos tanrılara, insanlar arasında ne kadar ayıp ve kusur varsa hepsini
yüklemişlerdir: Hırsızlık, zina ve birbirlerini kandırma… Oysa Tanrı, Ksenophanes’ e MÖ570-480
göre mükemmel olandır.
25
26
“Tanrı mükemmel olan değil, yalnızca olandır.”
C.AKYOL
27
28
“Tanrıya ne söyleyeceğini, insan söyler.”
C.AKYOL
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
29 / 63
1
2
3
Ksenophanes’ e göre, dünya düzdür; üst tarafında hava küresi, daha doğrusu yarım küresi, alt
tarafından ise toprakla çevrelenmiştir. Güneş ise havada bir doğru çizer, her akşam batıda bir
çukura düşer, ertesi günü ise doğudan yeni bir güneşin doğduğu görüşündedir.
4
5
6
7
8
Ksenophanes, insan biçimli İyon tanrılarına saldırır: “Eğer öküzlerin ve atların ya da aslanların
elleri olsaydı ve elleriyle resim yapabilseler ve insanların yaptıkları gibi sanat çalışmaları
üretebilselerdi, atlar tanrıların biçimlerini atlar gibi, öküzler de öküzler gibi çizerler, bedenlerini kendi
çeşitli türlerinin imgelerinde yaparlardı.” Ksenophanes daha ileri gider ve tanrıların yerine “Tek
Tanrı” yı geçirir. Ancak onun tanrısı bugün bilinen anlamda bir tek tanrı değil ama birdi!
9
10
Ksenophanes, Pythagoras ve Parmenides gibi İtalyan okuluna mensuptu. Ksenophanes, Küçük
Asya kıyılarındaki Kolophon’ dan gelmekteydi; Medlerin istilasından sonra kenti terk etmişti.
11
12
13
14
Ksenophanes, entelektüel bir devrimciydi. Önceki filozoflar, yeni gerçeklik anlayışlarını
çağdaşlarına yalın ve kapsamlı bir bütün olarak sunmuşlardı. Buna karşılık Ksenophanes, onların
yaklaşımının çarpıcı yeniliğini fark eden ve bunun geleneksel görüşlerle uyuşmasının mümkün
olmadığını yüksek sesle dile getiren, tamamen farklı türde biriydi.
15
16
17
18
Tanrı sorununun Ksenophanes açısından merkezi öneme sahip oluşu, Ionya felsefesinin en açık
fikirli çağdaş zihinler üzerindeki etkisinin karakteristik örneğidir. Bu, dünyanın kökeniyle ilgili yeni
öğretilerin, dinin alanına ne dereceye kadar sokulduğunu gösteren en iyi kanıttır. Eski tanrılara ilk
kez savaş ilan eden kişi Ksenophanes olmuştur:
19
20
21
“ Tek bir tanrı, tanrılar ve insanlar arasında en yüksektedir;
Onun ne biçimi ne de düşüncesi ölümlülere benzer.”
Ksenophanes
22
23
24
25
26
27
Ksenophanes, felsefi görüşünü bilinçli olarak Homeros ve Hesiodos’ un bütün bir antropomorfik
tanrılar dünyasına uygulamıştı ve daha önceden yalın tarihsel gerçek sayılan bu dünya artık
çökmekteydi. O sadece, Tanrının insan formuna sahip olduğunu reddederek, felsefi bir anlayışın
yolunu açmıştır. Ksenophanes, başka açılardan geleneksel Hellen tanrıcılığını sürdürür.
Ksenophanes, Tanrıyı insanın üzerinde görüp göklere çıkartırken, bir yandan da açıkça tanrılar ve
insanlar arasında en büyük olarak tarif eder.
28
29
30
31
32
“Tanrı … hep baki kalır
Aynı yerde hiç kıpırdamadan durur,
Yakışmaz ona yer değiştirmek
Bir yerden bir başka yere gitmek”
Ksenophanes
33
34
35
Burada Ksenophanes yine Homeros geleneğinin çizdiği tabloyu eleştirmektedir. Homeros’ ta
tanrıların hızlı hareket etmesi, tanrısal kudretin hakiki göstergesidir. Ksenophanes ise Tanrının
hareketsiz olması gerektiğini ileri sürer. Ona göre bu hareketsizlik, yüceliğin simgesidir.
36
37
38
39
40
41
42
“… Homeros ve Hesiodos,
İnsanların utanç verici buldukları ne varsa tanrılara yakıştırdılar:
Zina, hırsızlık ve birbirlerini aldatma
…
Ne var ki, ölümlüler tanrıların da dünyaya geldiklerini zannediyorlar.
Kendilerine benzeyen elbiseler giydiriyorlar onlara, kendileri gibi sesleri ve biçimleri var sanıyorlar.
…
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
2
3
4
5
6
7
8
30 / 63
Şayet öküzlerin ve atların olsaydı elleri,
Ve elleriyle insanlar gibi resim çizebilselerdi,
Atlar kendi tanrılarını at gibi, öküzler de öküz gibi çizer,
Tanrılarına kendi şekillerini verirlerdi.
…
Etiyopyalıların tanrıları siyah ve basık burunludur,
Trakyalıların ise sarışın, mavi gözlü ve kızıl saçlı.”
Ksenophanes
9
10
Ksenophanes, dini evrenselciliği, hakiki bir dinin zorunlu bir bileşeni olarak tarif eden ilk
düşünürdü.
11
12
13
14
Pythagoras’ la Değişen
15
16
17
18
Bu yeni dönemde felsefe insanları bilgilendirmeyi değil, günahlarından, suçlarından arındırmayı
hedef alacaktır. Pythagorascılık, birçok açıdan Orpheusçu tarikata benzemektedir. Yalnız
Orpheusçu’ ların tanrılarının Dionizos olmasına karşılık, Pythagorascılar’ ın ki bir Anadolu tanrısı
olan Apollon’ dur.
19
20
21
22
Pythagoras’ ın, Hellen dünyasına aritmetiği getiren ilk kişi olduğu söylenir; aritmetiği Mısır
aracılığıyla Mezopotamya’ dan almıştır. Asıl başarılı olduğu alan geometri değil, aritmetiktir.
Sayılarla yakından ilgilenmiştir, ona göre evrenin ilkesi, arkhesi, tözü sayıdır. Ancak hala, sıfırı
bilmiyor.
23
24
Pythagorascılar, sayıları bugün bizim kullandığımız 1, 2, 3, 4 gibi sembollerle göstermiyorlardı;
bugün domino taşları veya zarlarda gördüğümüz türden sembollerle gösteriyorlardı
25
26
27
Yalnız aritmetiği değil, o coğrafyadan birçok inanç kültürünü de almıştır; ruhun insanın gerçek
özünü oluşturduğu, onun bedenle ilişkisinin asıl özünü bozduğu, kirlettiği görüşü, ölümden sonraki
yaşam gibi.
28
29
Pythagoras astronomisinde Güneş merkezde değildir ama Yer’ in gezegen olarak kabulü ve
evrenin merkezinden kaydırılması, gene de güneş merkezci sisteme giden yolu açacaktır.
30
31
32
33
Pythagoras, MÖ500/495 lerde öldüğünde, yönetici sınıflarla tartışılan, belli bir süre içinde olsa
hayata geçirilen daha da önemlisi uğrunda savaşılan, ölünen özgün inanç ve düşünce sistemini
kendinden sonra gelenlere teslim etmişti; teslim alanlardan biri de Sokrates idi, yaşamını bu
düşünce sistemine göre sürdürdü, sonlandırdı.
34
35
“Bunu üstad söyledi.”
Pythagorascılar
Pythagoras’ la felsefenin mahiyeti tamamıyla değişir; o artık bir bilgi, evrenin ana maddesinin
bilgisi, evrenin neden ve nasıl meydana geldiği hakkında bir açıklama olmaktan çıkarak bir yaşama
biçimi veya bir hayat yolu olacaktır.
36
37
38
39
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
31 / 63
1
2
3
Herakleitos ve Logos
4
5
6
“Çok şey bilmek, aklı eğitmez; eğer eğitseydi, Hesiodos, Pythagoras, Ksenophanes ve Hekaitos’ u
eğitirdi.”
Herakleitos
7
8
9
10
11
12
Herakleitos, Sokrates öncesi filozofları içinde Sokrates’ i belki de en çok etkileyeni! Herakleitos’
un, Platon’ dan önce yaşamış en aşırı demokrasi düşmanı olduğunu söyleyebiliriz. Herakleitos,
aristokrasi yanlısıdır; Efes’ de aristokratlarla tüccarlar ve halk taraftarı olan partiler arasındaki
kavgada, o aristokratlardan yana olmuştur. Herakleitos, ticaret ve sanayi sayesinde zenginleşmiş
yeni sınıfa karşı duyduğu nefreti her zaman taşımıştır. Sokrates’ te de benzer düşünce ve tepkileri
görürüz.
13
14
Halka, yığınlara karşı gösterdiği küçümseme, onların geleneksel inançlarını da içine alır.
Herakleitos, halk dininin bütün biçimlerine düşmandır.
15
“Ateş ölçüyle yanar ve ölçüyle söner.”
16
17
Herakleitos, bu ölçüye veya yasaya logos adını verir. Logos, bir bütün oluşturan söz, cümle, tam
söz, oran, düşünce, anlam, akıl anlamlarına gelir.
18
19
20
Evrende bulunan her şey, güneşe benzer bir şekilde bu demir yasanın, zorunluluk yasasının
hükmü altında bulunmaktadır. O, evrenin dışında, ondan ayrı olan bir Tanrı veya Tanrılar anlayışını
paylaşmamaktadır.
21
22
“Tanrı, yasasına uyar.”
C.AKYOL
23
24
Peki acaba bu logos veya Tanrı belli bir amacı gözönünde tutarak ve amaca ulaşmak için bütün
imkanları en iyi şekilde kullanarak çalışan bir varlık mıdır?
25
26
27
“Tanrı, en iyi şekilde davranmaz; Tanrı davranır ve o artık en iyi şekildir. O şey artık Tanrıdan değil,
Tanrısaldır.”
C.AKYOL
28
29
30
31
32
Parmenides ve Etkileri
33
34
“Tanrı, hepsini yapmak zorundaydı; başka seçeneği yoktu.”
C.AKYOL
35
Parmenides’ e göre sanı, doğrunun veya hakikatin zıddıdır!
36
37
“Sanı, halen doğrulanmış ya da doğrulanmamıştır; doğrunun zıddı olamaz.”
C.AKYOL
Herakleitos, yazmış olduğu eserinden elimizde en fazla sayıda parçanın bulunduğu ilk filozoftur.
Çok şey bilmekle, bilgeliği kesin bir biçimde birbirinden ayırdığını görürüz.
Parmenides, varlığın olmadığı, oluşun varolduğu ve her şeyin oluş içinde bulunduğu görüşüne
karşı çıkarak, varlığın varolduğu, buna karşılık oluşun olmadığı, çünkü mümkün olmadığı görüşünü
kesin ve bilinçli bir biçimde ortaya atan ilk filozoftur. Parmenides, salt akla, mantıksal akıl
yürütmeye dayanarak bir açılama vermeye çalışan ilk filozoftur.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
32 / 63
1
2
3
4
Platon’ a göre Parmenides, Atina ziyaretinde Sokrates’ le tanışmıştır; Parmenides 65 yaşlarında,
Sokrates ise 20 yaşındadır. Parmenides’ in siyasi görüşleri konusunda kesin bilgiler yoktur ama
döneminin etkili kişilerinden olan Parmenides’ ten Sokrates’ in etkilenmemiş olması mümkün
değildir.
5
6
7
Parmenides de akıl çok öne çıkar. Ona göre, varlık yalnızca düşünce ve akılla kavranabilir, yani
duyular, gözlem ve deney aracılığıyla varlığa yönelme, varlığı bize kendinde olduğu gibi
gösteremez.
8
9
Değişme, bir şeyin belli bir zamanda belli bir niteliği kazanması, başka bir zamanda ise bu niteliği
kaybederek yerine başka bir niteliği almasıdır.
10
11
12
“Bir şey şimdi bir şeydir, başka bir zaman başka bir şey olabilir. Değişim hem uzlaşmanın hem de
çelişkinin sonucudur. ”
C.AKYOL
13
14
“Sonsuzluk, sonluluğun değişimidir, terside doğrudur; başka bir şey değildir, başka bir halidir.”
C.AKYOL
15
16
17
18
Parmenides’ le birlikte, Sokrates öncesi felsefede bir dönem bitmekte ve yeni bir dönem
başlamaktadır. Biten dönem tekçi materyalizm dönemidir; başlayan dönem ise çoğulcu
materyalistler dönemi olacaktır. Bu yeni dönemi de başlıca üç ünlü filozof temsil edecektir;
Empedokles, Anaksagoras ve Demokritos.
19
20
21
22
Parmenides şunu söylemiştir: Felsefe, bilgelik veya bilim, varlık iddiasından vazgeçemez. Çünkü
eğer varlık yoksa düşüncenin ve bilimin konusu yoktur. Eğer görünen dünyaya yönelen duyularımız
bu dünyada varlığı göremiyorlarsa, onu algılayamıyorlarsa, varlığın kendisinden değil,
duyularımızdan vazgeçmemiz gerekir.
23
24
Parmenides, üzerinde çok daha fazla durulması gereken bir felsefe adamıdır; o kimileri için
idealizmin babası, kimileri için ise maddeciydi ve materyalizmin babasıydı!
25
26
27
28
Empedokles
29
30
31
32
Empedokles, filozoflar arasında demokrasiyi destekleyen nadir insanlar arasında yer almaktadır.
Empedokles’ in sadece kuramlarla meşgul olmadığı, aynı zamanda pratikle de ilgilenmiştir;
mühendislikle yakından ilgilenmiştir. Empedokles’ in İtalya Tıp Okulu’ nun kurucusu olduğu da
söylenmektedir.
33
Empedokles, Parmenides’ in varlıkla ilgili iddialarını tümüyle kabul etmektedir.
34
35
36
37
38
Anaksagoras
Siyasi bakımından anayurdu Akragas-Sicilya’ ın hayatında oldukça aktif ve yararlı bir rol oynamış
olduğu söylenmektedir. Ailesi bakımından kentin en nüfuzlu, sözü geçer ailelerinden birine
mensuptur. Babası, MÖ470 yılında kentin tiranının devrilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Anaksagoras, Atina’ ya yerleşmek için gelen ve yerleşen ilk filozoftur. Anaksagoras’ ın Atina’ da
iyi karşılandığı, bu arada dönemin en güçlü kişisi olan Perikles’ in dostu, hocası ve belki de
danışmanı olduğu anlaşılmaktadır. Tutucu Atinalı’ lar, bu İonyacı aydınlanma ve eleştiri zihniyetini
pek hoş karşılamadılar.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
33 / 63
1
2
3
4
5
Anaksagoras, Atina’ da dinsizlikle suçlanan ve görüşlerinden dolayı mahkemeye verilen ilk
filozoftur. Bu suçlamanın da esasını, onun kentin ve devletin tanrılarına inanmadığı suçlaması
oluşturacaktır. O günlerde Atinalılar, birer tanrı olarak kabul ettikleri gök cisimleriyle ilgilenilmesini
ve hele onların dünyaya benzer şeyler olduklarının ileri sürülmesini bir tür küfür olarak
görmekteydiler.
6
7
8
9
10
Duruşmayla ilgili herhangi bir şey bilmiyoruz, ancak, mahkemenin MÖ450 sıralarında Perikles’ in
politik karşıtları tarafından yaratıldığını biliyoruz. İlk suçlama Platon’ un dediklerine göre
Anaksagoras’ ın güneşten kızıl-sıcak bir taş ve ayın topraktan yapılı olduğunu öğretmesine
dayandırıldı. Suçlu bulundu, ama büyük bir olasılıkla Perikles’ in kendisi tarafından hapisten
kaçırıldı ve İonya’ ya çekilerek Milet’ in bir kolonisine yerleşti.
11
12
“Her şeyde, her şeyin bir oranı vardır.”
Anaksagoras
13
14
“Her şey bölünebilirse, her şey bir başka şeyden oluşmuştur, denilebilir.”
C.AKYOL
15
16
17
18
19
Leukippos ve Demokritos
20
21
“Hiçbir şey rastlantıyla meydana gelmez. Her şeyin bir nedeni ve zorunluluğu vardır.”
Leukippos
22
23
“Şeyin kendisi, kendi nedeni olabilir; şeyin kendisi, kendi zorunluluğu olabilir.”
C.AKYOL
24
25
26
27
28
29
Leukippos ve Demokritos tarafından temelleri atılan ve geliştirilen atomculuk, bazı felsefe
tarihçilerine göre Sokrates öncesi klasik felsefenin gelişmesinin zirve noktasıdır. Leukippos,
MÖ500-440, Milet’ te doğar, MÖ450 lerde Güney İtalya’ da Elea’ ya gider; burada Zenon’ un
öğrencisi olur. Daha sonra Trakya’ da Abdera’ ya yerleşir, Demokritos’ un öğretmeni olur.
Demokritos, Sokrates’ den on yaş daha gençtir; Sofistler ve Platon’ la çağdaştır. Çıktığı sayısız
geziler vardır, Mısır’ da uzun süre kalmıştır.
30
31
32
Kendi ayrıntılı dünya şemasında Leukippos biraz gericiydi ve Pythagoras’ cıların dünyayı küresel
olarak kabul eden görüşlerini yadsıdı ve Anaksagoras gibi, Anaksimenes’ in görüşüne, dünyanın
havada yüzen bir tef gibi olduğu görüşüne geri döndü.
Leukippos ve Demokritos ile Birlikte Sokrates öncesi filozofların son iki büyük temsilcisidir.
Onların temsil ettiği atomcu doğa felsefesi veya atomculuk da, yine Thales’ ten başlayarak
Sokrates’ e dek esas olarak varlık ve oluş problemini merkeze alan felsefe anlayışının son örneğini
oluşturmaktadır.
33
34
35
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
Zenon MÖ490-430
Elea, Güney İtalya
1
2
3
4
5
Leukippos MÖ500-440
Milet
34 / 63
Demokritos MÖ460-370
Abdera, Trakya
Eğer parçalanma varsa bu sonsuza gitmesi zorunlu olacağı, Zenon’ un tezidir. Zenon, varlığın
bölünebilirliğini kabul ettiğiniz takdirde bu bölünmeyi herhangi bir nokrada durdurmanızın haklı bir
nedeni olamazdı, der. Bu ise maddenin sonsuza dek bölünebileceği ve bu bölünmenin sonunda,
maddenin kendisinin ortadan kalkacağı bir durumu kabul etmeye götürür. Elea Okulu, benzeri
düşüncelerle boşluğun da varlığını inkar etmekteydi. Çünkü boşluk, ona göre, var olmayandı.
Protagoras MÖ481-420
Abdera, Trakya
Prodikus MÖ465-399
Keos Adası, Ege
Aristophanes MÖ456-386
Aegina
6
7
“Atina’ ya geldim, baktım, kimsenin benden haberi yok”
Demokritos
8
9
“Zavallı akıl, beni çürütmek için dayandığın kanıtları yine benden alıyorsun.”
Demokritos
10
11
Anaksagoras ise maddenin sonsuza kadar bölünebilirliği tezini savunmuş, sonsuz sayıda çeşitli bir
varlıklar çokluğunu kabul etmişti.
12
13
“Hiçten hiçbir şey meydana gelmez ve varolan şey asla yok edilemez.”
Leukippos
14
15
16
Sonsuz bir boş uzay ve bu sonsuz boş uzayda birbirlerinden büyüklük ve şekil bakımından farklı
sonsuz sayıda atomlar. Atomlar, hareketi kendilerinden başka bir varlıktan, örneğin Tanrı’ dan mı
almaktadır?
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
35 / 63
1
2
3
“Herhangi bir şey, Tanrıdan bağımsız var olabiliyorsa, başka her şey de Tanrıdan bağımsız olabilir;
olabilir mi?”
C. AKYOL
4
Aristoteles’ e göre atomların hareketini kendiliğinden bir şey olarak görmektedir.
5
6
“Tanrı’ nın belki de en büyük eseri, kendiliğindenliktir.”
C.AKYOL
7
8
9
10
Sık sık denir ki, Hellen felsefesi bir ve çok sorunu çevresinde odaklaşmıştır. Erken dönem
felsefeciler o zaman haklı olarak Evrenbilimciler olarak adlandırılabilirler, çünkü Evrenin doğası ile,
bilgimizin nesnesi ile ilgileniyorlardı ve insanın kendisi Evrendeki bir şey olarak nesnel yanı içinde
düşünülüyordu.
11
12
“Felsefenin yaptığı en önemli şey, duyular yanında usu devreye sokması oldu.”
C.AKYOL
13
14
15
Sofistler
16
17
18
19
20
Hellenler yalnızca Pers, Babil ve Mısır uygarlıklarına ilişkin bir şeyler öğrenmekle kalmadılar, ama
Sicilya ve Trakyalılar gibi daha az ileri bir evrede bulunan uluslarla ilişkilere girdiler. Bu böyle
olunca, Hellenler gibi entelektüel düzeyi yüksek bir ulusun bireylerinin kendilerine şu soruları
sormaya başlamaları ancak doğal olabilirdi: Örneğin çeşitli ulusal ve yerel yaşam yolları, dinsel ve
töresel ilkeler yalnızca esas belirleyiciler midirler, yoksa değil mi?
21
22
Sofizm, böylece ilgilendiği konuyla -insan ve insanın uygarlık ve töreleri- eski Hellen felsefesinden
ayrıldı: Büyük -evrenden çok küçük- evreni ele aldı. İnsan öz-bilinç kazanıyordu.
23
24
25
26
27
Eski Hellen felsefesi nesnel gerçeklik ile ilgileniyordu. Evrenbilimciler dünyaya ilişkin nesnel
gerçekliği bulmayı istiyorlardı; her şeyden önce hiçbir çıkar gözetmeksizin gerçeği arıyorlardı. Öte
yandan Sofistler ise birincil olarak nesnel gerçeklik ile ilgilenmiyorlardı. Böylece Sofistler, Hellen
kentlerinde özellikle Atina’ da bilgilendirme ve eğitme araçları oldular ve amaçları yaşam sanatını
ve denetimini öğretmekti.
28
29
30
31
32
33
Hellen Dünyası’ nda, Pers Savaşları’ ndan sonra politik yaşam doğal olarak zorlaşmıştı ve
demokratik Atina’ da durum özellikle böyleydi. Özgür yurttaş ne olursa olsun politik yaşamda bir rol
oynuyordu ve eğer başarılı olmak istiyorsa açıkça bir tür eğitim almış olması gerekliydi. Devlette
yükselmek isteyen yurttaş için eski eğitim yetersizdi; eski aristokratik ideal, yeni ideallere özünlü
olarak üstün olsun ya da olmasın, gelişen demokraside önderlerden beklenenleri karşılama
yeteneğinde değildi. Daha çoğuna gereksinim vardı, bu gereksinim Sofistler tarafından karşılandı.
34
35
36
Plutarkhos’ a göre Sofistler eski uygulamalı eğitimin yerine kuramsal bir eğitim geçirdiler. Eski
eğitim büyük ölçüde bir aile geleneği sorunuydu, ünlü devlet adamları ile ilişkiye dayanıyordu. Oysa
şimdi gerekli olan şey bilgilendirme kurslarıydı, bu kursları kentlerde Sofistler veriyorlardı.
37
38
39
40
Sofistler, çeşitli temalar üzerine dersler veriyorlardı, dilbilgisi, ozanların yorumları, mitoloji ve din
felsefesi vb. Ama her şeyden önce politik yaşam için zorunlu olan Retorik sanatını öğrettiklerini ileri
sürüyorlardı. Özellikle Atina’ da, hiç kimse konuşamadıkça, üstelik iyi konuşmadıkça, bir politikacı
olarak kendini göstermeyi umamazdı.
“Erdem öğretilebilir.”
Sofistler
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
36 / 63
1
2
“Sokrates davası, biraz da mevcut düzenin Sofistlerle hesaplaşması, gibiydi.”
C.AKYOL
3
4
5
6
7
Homeros’ da sophie herhangi türden bir hüner anlamına gelirdi. Sophistes kelimesi, hünerli işçi
ya da sanatçı anlamına geliyordu ve çok geçmeden ilahiyatçılar, şairler ve müzisyenler için
kullanılır oldu. Bütün vatandaşları kapsayan ilköğretim hakkı Atina’ da çok önceden, Sokrates’ ten
en az bir yüzyıl önce kazanılmıştı. Bu durum demokrasinin yükselişini yansıtıyordu. Ancak, yüksek
öğrenim, Sofistler ortaya çıkıncaya kadar aristokrasinin tekelinde kalmıştı.
8
9
10
Sofistlerin, felsefe tarafından dışlanmasının en önemli nedeni, Sofistlerin, uygulamada kolayca
insanlara haksız bir nedenin nasıl haklı bir neden gibi gösterileceğini öğretmeleriydi. Böyle bir
yöntem hiç kuşkusuz felsefecilerin o eski gerçekliği arama tutumlarından oldukça ayrıydı.
11
12
Sofistlerin öğrencileri genelde gençlerdi, gençler tarafından da coşkuyla destekleniyorlardı ve bu
duruma da katı gelenek yandaşları belli bir kuşkuyla bakıyorlardı.
13
14
15
Sofist Antiphon, Ksenophon’ un Memorabilia’ sında siyasi hayata katılmadığından ötürü
Sokrates’ i kötüler, eleştirir. Sofist Antiphon, doğuştan gelen soyluluğu küçük görmüş ve Hellenler’
le barbarlar arasında hiçbir ayrım tanımamıştı.
16
17
18
“Birbirimizle olan ilişkilerimizde barbarlar gibiyizdir, oysa aslında bizler, hem barbarlar hem de
Hellenler, doğal olarak her bakımdan aynı doğarız.”
Sofist Antiphon
19
20
Gorgias’ ın öğrencisi olarak Alcidamas, kölelik müessesine meydan okuyan ilk filozof olarak
görünmektedir.
21
22
“Tanrı bütün insanları özgür bıraktı, doğa hiç kimseyi köle yapmadı.”
Alcidamas, Aristo-Retorik
23
24
Ksenophon, Sofistlerin kendi kazançları uğruna aldatmak için konuşup, yazdıklarını ve hiç
kimseye hiçbir yardımda bulunmadıklarını söylüyordu.
25
26
27
28
29
Protagoras, Atina’ ya MÖ450’ lerde geldi; Perikles’ den ilgi göründü. MÖ431’ de Peloponez
Savaşı’ nın patlak vermesi ve Perikles’ in oğullarından ikisini almış olan MÖ430 vebası sırasında
Atina’ daydı. MÖ411’ lerde Dört Yüzler’ in oligarşik ayaklanması sırasında Protagoras, tanrılar
üzerine kitabı nedeniyle tanrılara hakaretle suçlandı, ama mahkemeden önce kentten kaçtı ve
Sicilya’ ya geçerken boğuldu; kitabı da kentin pazar yerinde yakıldı.
30
31
“İnsan tüm şeylerin ölçüsüdür, olanların olduklarının ve olmayanların olmadıklarının.”
Protagoras
32
33
Protagoras, dil kurallarını incelemede ve dilbilgisinde bir öncüydü. Değişik tümce türlerini
sınıflandırdığı ve adların cinslerini terminolojik olarak ayırt ettiği söylenir.
34
35
36
37
38
39
40
Prodikus, Ege’ deki Keos adasından geldi. Prodikus’ un ilgiyi çeken başlıca yanı belki de dinin
kökeni üzerine kuramıdır. Ona göre başlangıçta insanlar tanrılar olarak güneşe, aya, ırmaklara,
göllere, meyvelere vb. başka bir deyişle, onlara yararlı olan ve besin veren şeylere tapıyorlardı.
Prodikus, bu din görüşü üzerine duanın gereksiz olduğunu düşünüyordu; öyle görünüyor ki başı
Atina’ daki yetkililerle derde girmiştir. Prodikus’ a göre; Tanrılar, düşünceden yoksundur. O halde,
zaten var olmadıkları açıktır. İnsanlar, yararlı gördükleri her şeyi, Tanrı zannetmiştir. Daha doğrusu,
kendilerine yararlı bir etki yapmış olan doğa nesneleri, Tanrı düşüncesinin doğmasına ve onların
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
37 / 63
1
2
yaptıkları iyiliklere karşılık olarak, onlara tapınmalarına neden olmuştur. Böylelikle; ekmek
Demeter, şarap Dionysos, su da Poseidon gibi adlar almıştır.
3
4
5
Prodikus da Protagoras gibi dilbilimsel çalışmalarıyla dikkati çekti ve anlamdaşlar üzerine bir
inceleme yazdı. Platon, onun dilin hoşluklarıyla ilgilenen, bilgiç bir öğretmen olduğunu ve bu okul
sayesinde zenginleştiğini söyleyerek eleştirir.
6
7
8
Protagoras’ ın öğrencisi olan Prodikus, Protagoras’ ın başlattığı, Hellen sofistliği (bilgiciliği)nde,
en önemli kişilerden biridir. Ayrıca, Demokritos’ un ekolündedir. Cicero, onun bazı öğretilerinin,
tüm dinleri yıkıcı nitelikte olduklarını; Sextus Empiricus ise, onun ateist olduğunu söylemiştir.
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
38 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Sokrates, Jüriyi Tahrik Etti!
11
12
13
14
15
16
Ksenophon’ un dediğine göre Sokrates, mahkum edilmeyi istemiş ve jüriyi tahrik etmek için de
elinden geleni ardına koymamıştır. Ksenophon’ un dediğine göre, Sokrates’ in yargılanış süreci
hakkında yazan herkes, jüri üyeleri önünde sergilediği kibir ve cesaret -megalegoria- nedeniyle
hayrete düşmüş ve aslında bunun duyarsızlık, delilik, ahmaklık -aphronestera- olduğunu
düşünmüşlerdi. Sokrates’ in bu davranışı jüriyi yatıştırmaktan çok tahrik etmiştir. Kimileri bu
davranışı, Sokrates’ in bilinçli ve hesabı kitabı yapılmış bir hamlesi olarak kabul ettiler.
17
18
19
20
Açıkça anlaşılan o ki, Sokrates’ in stratejisi yalnızca suçluluk ya da masumiyet oylamasını değil
cezayı belirleyecek ikinci oylamayı da kaybetme amacına yönelikti. Sokrates’ i suçlu bulmuş
olmasına karşın tahrik edilmemiş bir jüri, davacı tarafının istediği ölüm cezası yerine davalı tarafın
istediği hafif bir para cezasına hükmedebilirdi. Sokrates ölmek istemişti.
21
22
“Kendi çürüyüşümün farkına varıp, şikayet etmeye başlarsam, yaşamdan nasıl zevk alabilirim ki.”
Sokrates, Apology (Savunma)-Ksenophon
23
Sokrates, böyle bir savunmayı Tanrıların istediğini söyler. Yoksa kendisi,
24
25
26
“Sağlam gerekçeler ya da kurnazlık yoluyla beraat sonucunu doğuracak bir uzlaşı bulabileceğini,
bu amaçlı bir savunma yapabileceğini,”
Sokrates, Apology (Savunma)-Ksenophon
27
söylemiştir. Ne var ki, Tanrılar böyle bir savunmaya izin vermemiştir.
28
29
Benzer durumu tarihte İsa’ da da görürüz. O da savunma yapmaz, Tanrı’ nın istediği gibi davranır,
kabullenir.
30
31
Sokrates’ in Delphi Tapınağı’ nda yaşadığı deneyimden söz etmesi pek sağduyulu bir davranış
sayılmazdı, oysa.
32
33
“Sokrates’ in bu sözlerini dinleyen jüri üyeleri, şiddetli bir uğultu kopardılar.”
Apology (Savunma)-Ksenophon
34
35
36
Jürinin, suçun doğruluğuna dair oylamasından sonra uygulanacak cezayı belirleme aşaması
demek olan mahkemenin ikinci aşamasına yoğunlaştığımızda Sokrates’ in daha da açık bir ölme
isteği sergilediği söylenebilir.
37
38
39
40
Atina yasalarına göre jüri cezanın şeklini kendi başına belirleyemezdi. Jürinin, suçlayıcı taraf ile
savunma tarafından önerdiği cezalar arasında bir seçim yapması gerekirdi. Jüri bu iki ceza önerisi
arasındaki farkı yok edemezdi. Suçlama makamı ölüm cezası istemişti. Bu istemin Sokrates’ e
sempati kazandıracağı ve daha hafif cezaya yönelik olarak daha çok jüri oyu alacağı bile
Atina Mahkemeleri’ nde ağır ceza davalarında iki kez oy kullanılırdı. İlk oylama mahkumiyet ya da
beraat yönünde olurdu. Karar mahkumiyet yönünde çıkarsa jüri bu kez ceza üzerinde oylama
yapardı. Sokrates’ in yargılanış sürecinde yaşanan en büyük sürpriz ilk ve temel konuda kullanılan
jüri oylarının birbirine çok yakın bir sonuç vermesiydi. Jüri oylarında %6 lık bir değişim sayesinde
Sokrates beraat edebilecekti. Böyle bir sonucu Sokrates’ inde beklemediği söylenir. Sokrates’ in
belirlediği matematiğe göre “Yalnızca otuz oy yön değiştirseydi, beraat etmiş olurdum.” Otuz oyun
yön değiştirmesi beraat anlamına gelecek idiyse 500 kişilik jüriden 280 kişi mahkumiyet, 220 kişi de
beraat yönünde oy kullanmış olmalıdır. Öte yandan da şunu unutmamalıyız, Atina Mahkemeleri’
nde oy eşitliği durumu davalının lehine yorumlanıyordu.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
39 / 63
1
2
söylenebilirdi. Ne ki Sokrates, suçlama makamına bu bağlamda “yardımcı” olacak ve jüriyi daha da
tahrik edecekti.
3
4
5
6
7
“Tapınak soygunu, hırsızlık, köleleştirme, devlete ihanet gibi yasaların ölüm cezası takdir ettiği
bütün eylemlerden herhangi birini işlediğime dair düşmanlarım tarafından dahi suçlanmadım.
Dolayısıyla, ölümü hak eden bir eylemde bulunduğuma nasıl olup da kanaat getirebildiğinizi hayret
verici bulmaktayım.”
Sokrates, Apology (Savunma)-Ksenophon
8
9
10
11
12
13
Meletos, Sokrates için idam cezası ister; Sokrates ise ceza yerine kendisine Prytaneion’ da
-Atina' daki önemli konsey binalarından biri, kutsal bir anlam taşır- sürekli bedava yemek
verilmesini teklif eder. Neden başka bir şey teklif etmediğini ise şu şekilde açıklar: Hapis cezası
teklif etmez çünkü bir otorite altında bir köle gibi yaşamak istemez. Para cezasını ödeyemeyeceğini
söyler. Sürgünü şiddetle reddeder. Atina’ da bile dili yüzünden zor barındığını, gideceği yerlerde
de aynı şeyle karşılaşacağını ifade eder.
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
Sokrates’ in Prytaneion’ da sürekli bedava yemek yemeyi istemesi jüriyi tam bir tahrik etmekti.
Sokrates, bu isteği ile yargıçların belleklerindeki bazı çağrışımların bam teline dokunmak gibi bir
tehlikeli hamle gerçekleştirmiş oluyordu. Prytaneion, bir onur mekanıydı, şehrin yönetici
hükümetinin bulunduğu saraydı. Orada yemek yemiş en şerefli vatandaşlar Harmodius ve
Aristogetion adındaki iki Atina kahramanının torunlarıydı. Bu iki kahraman, altıncı yüzyılın
sonlarına doğru Peisistratos diktatörlüğünü devirme çabasıyla en sonunda da başarıya ulaşmış bir
girişimde canlarını vermişlerdi. Sokrates ise, Kritias ve Karmides nedeniyle, demokrasinin
belleklerde henüz taze yıkımıyla bağlantılandırılıyordu! Sonuç, Sokrates’ in yaptığı tam bir tahrikti!
Gerçi Sokrates de durumu çok geçmeden fark eder, yaptığı şakayı geri alır; fakat artık olan olmuş,
söz konusu şaka savunmasına zarar vermiştir.
24
25
26
Ksenophon’ un dediğine göre Sokrates, herhangi bir karşı ceza önerisinde bulunmayı
reddetmiştir. Cezasını belirlemesi istendiğinde Sokrates, bu isteği kişisel olarak reddettiği gibi
arkadaşlarına da bir ceza türü söylemelerini yasakladı.
27
28
29
Sokrates’ in suçlama makamına ve mahkemeye tepeden bakmak gibi bir hakkı vardı, elbette! Ama
bu tavır Sokrates’ e pahalıya patlamış, mahkemeyi -normal şartlarda aşırı sert bir ceza sayılanalternatif cezaya yöneltmeye yetecek sayıda oy kazanamamıştı.
30
Anlaşılan odur ki Sokrates baldıran zehirini kendi ağzına kendi koymuştur.
31
Mahkemenin Sonucu Üzerine
Suçlamada 280 yargıç suçlu, 220 yargıç
32
33
34
35
ise suçsuz bulmuştu; suçlama sonrası ceza tercih
hakkında yaptığı alaycı konuşma, mahkemeyi, yargıçları aşağılayıcı tavrı ceza oylamasında
olumsuz etkisini gösterir, 360 yargıç ölüm cezası ister, 140 yargıç ise ölüm cezasının karşısında
oy kullanır.
36
37
Görülen o ki, mahkemede Sokrates’ in suçlu olduğu yönünde kullanılan oylardan daha fazlası ölüm
cezasına çarptırılması gerektiği yönünde kullanılmıştır.
38
39
40
Şu kesin ki, iki tarafta böyle bir sonuç beklemiyordu. Sokrates sık sık Anytos’ un başında olduğu
demokratik hükümeti eleştiriyordu; Anytos da Sokrates' in eleştirilerini yeni tesis edilmiş demokrasi
için bir tehdit olarak görüyordu ama yine de Anytos’ un kafasında Sokrates’ i ölümle cezalandırmak
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
40 / 63
1
2
olduğunu düşünmüyorum. Anytos, herhangi biri değil, son derece deneyimli ve birikimli bir
demokrat. Atina’ nın o gün ki demokrasisinde çok katkısı olan bir devlet adamı!
3
4
5
6
Yönetim ve destekçileri, Atinalı gençlerin profesyonel hatiplerle, Sofistlerle, doğa filozoflarıyla
çalışma, onlardan bir şeyler öğrenme özgürlüklerinin yol açtığı sosyal çalkantı veya toplumsal
istikrasızlıktan rahatsızdı ve dolayısıyla bu çalkantının baş sorumlusu olarak gördüğü Sokrates’ i
görüyorlardı. Yargılamanın olduğu günlerde birçok hatip bu nedenle öldürülmüştü.
7
8
9
Atina’ da hem savunmanın, hem de iddia makamının bir ceza önermesi geleneği vardı. Mahkeme
heyeti bunlardan birini seçebiliyordu. Bu bölümde Sokrates ceza önerisi ile mahkeme heyetini daha
da fazla kızdırır.
10
11
12
13
14
15
Sokrates konuşmasına sonuçtan dolayı öfkelenmediğini söyleyerek başlar. Otuz oy daha almış
olsa serbest kalacağını söyler. Meletos' un 1' e 5 oranını zar zor yakaladığını ve 1000 drahmi para
cezasından kurtulduğunu hatırlatarak kara mizah yapar. O günlerde mahkemelerin önemsiz
davalarla meşgul edilmesini önlemek için; yargıçların oyları 1' e 5 oranına ulaşmazsa, iddia
makamı ağır cezalara çarptırılıyordu. Sokrates’ in davasında bu Meletos, Anytos ve Lykon’ un
500 kişilik jüriden en az 100 oy almak zorunda olduğu anlamına gelmektedir.
16
17
18
19
20
21
Sokrates Beraat Edebilir miydi?
22
23
24
25
26
27
28
İddia makamı adına davanın en zayıf tarafı şudur: Şehrin genel olarak benimsediği dini ya da
şehrin siyasi kurumlarını korumaya yönelik herhangi özgül bir yasanın Sokrates’ ce çiğnendiği söz
konusu edilmemektedir. Zira MÖ4. yüzyılın Atina hukuk metinlerinde suçlamaların gündeme
getirildiği yasa metinleri de bulunmaktadır. Aristoteles’ in Retorik’ inde öğrendiğimize göre, davalı
taraflar yazılı olmayan yasalara, yüksek yasalara ya da eşitlik düşüncesine, yazılı yasaların da
üstünde olan adalet anlayışının yansıması olarak başvurabiliyordu. Ancak Sokrates’ in yargılanış
süreci hariç, yazılı olmayan yasaların herhangi bir suçlamaya temel oluşturduğu görülmemiştir.
29
30
31
32
Sokrates konuşma özgürlüğünü kısıtlayan yasaların vatandaşları köleye dönüştüreceği şeklinde bir
yaklaşım da ileri sürebilirdi. Konuşma özgürlüğüne dayalı bir savunma Sokrates’ e beraat
getirebilirdi. Gelgelelim, tarihsel Sokrates sürekli aşağıladığı bir ilkeye dayanarak savunma
yapmayı onuruna yedirememişti. Sokrates de Atina’ daki konuşma özgürlüğünden şikayetçiydi.
33
34
35
“Aziz arkadaşım, ... konuşma özgürlüğünün en çok tanındığı Atina’ ya gelirseniz şayet, oradaki
konuşma özgürlüğünden hoşlanmayacak tek kişi siz olacaksınızdır.”
Sokrates, Gorgias-Platon
36
37
38
39
Mahkeme Sonrası Sokrates
Sokrates, şayet beraat etmek istemiş olsaydı bunu kolayından başarabilirdi. Baş suçlayıcısı
Anytos’ un halk katındaki itibarına ve Otuzlar’ ın bıraktığı kötü anılara karşın jüri, Sokrates’ i suçlu
görme noktasında tereddütteydi. Atina Sokrates’ i suçladığında kendi kendini yadsımış oluyordu.
Sokrates’ in yargılanması düşüncenin suçlanması demekti. Sokrates düşünce ve konuşma
özgürlüğünün ilk simgesi olmuştu.
Kriton, Platon’ un ilk dönem veya gençlik diyalogları arasında bulunur. Kriton, Sokrates’ in
hapishanede ölmesinden bir gün önceki halini anlatır. Diyalog, zindanda, cezası bir gün sonra infaz
edilecek olan Sokrates ile Kriton arasında geçer.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
41 / 63
1
2
3
4
Kriton, Sokrates’ in sadece çağdaşı değildir, aynı zamanda onun yaşam boyu dostu olmuştur.
Sokrates’ in sadık öğrencilerindendir; hem mahkemede hem de ölümünden önceki son saatlerinde
Sokrates’ in hep yanında olmuştur. Ona göre, Sokrates kendisine yüklenen fakat gerçekte
işlemediği “dinsizlik ve gençleri baştan çıkarma” suçlarından haksız yere mahkum edilmiştir.
5
6
Sokrates, Niye Kaçmadı?
7
Ona göre:
Bu sorunun yanıtını da Platon’ un Kriton diyalogunda bulabiliriz.
8
9
10
11
12
13
14
15
“Her Atinalı’ nın vatandaşlık haklarını elde ettikten sonra devlette neler olduğunu öğrenme hakkı
vardır. Kanunları beğenmezse mallarını alıp, dilediği yere gitme şansı da bulunmaktadır. Bu karşın,
davaları ve devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü gördükten sonra, Atina’ da kalmaya karar verenlerin
de emirlere uyması gerekir. Emirlere uymuyorsa o, üç açıdan suçlu demektir. Birincisi, kendisini
doğurmuş, beslemiş olanlara karşı geliyor demektir. İkincisi, daha önceden verdiği sözü
tutmuyordur. Üçüncüsü, devlet bir yanlış yaptıysa, bunu doğru düzgün bir şekilde gidip, söylemiyor,
demektir. Sonuçta, devlet hiçbir şeyi zorla yapmıyor! Diyor ki, ya emirlerimize uy ya da bizi ikna et!”
dir.
16
17
18
19
20
21
22
“Eğer kararlara uyulmazsa, insanlar kanunları umursamazlarsa, onlara karşı silah çekerlerse,
devletin her şeye rağmen varlığını sürdürebileceğini sanıyor musun? Biz bu durumda, devlet bize
adaletsiz davrandı, davamızı iyi bir biçimde yönetmedi mi diyeceğiz? Onu ya güzellikle
kandırmalıyız ya da onun isteklerini yerine getirmeliyiz; neye katlanmamızı istiyorsa da
katlanmalıyız. İnsanın annesine ve babasına karşı gelmesi günahsa, ülkesine karşı gelmesi daha
büyük bir günahtır.”
Sokrates
23
24
25
Sokrates’ ten Son Söz
26
27
O’ nun yapmaya söz verdiği şey, yani devletin mahkemeleri tarafından verilen kararlara itaat etmek
adil bir şeydir.
28
29
30
Kişinin, elbette adil olması koşuluyla söz verdiği şeyi yapması gerekir. O’ nu yargılayan mahkeme,
ona ölüm cezasının verilmesi gerektiği, kararını vermiştir. Öyleyse, O’ nun mahkeme tarafından
verilmiş olan ölüm cezası kararına, adaletsiz olduğunu düşünse bile, itaat etmesi gerekir.
31
Öyleyse, O, hapisten kaçmamalıdır.
32
Ve kaçmadı!
33
34
MÖ399, 4 Haziran’ da 70 yaşındayken, kendisine sunulan baldıran zehrini içerek yaşama gözlerini
yumdu.
35
36
37
38
Sokrates Sonrası
O, devletin mahkemeleri tarafından alınan kararlara, verilen bir hükmün yanlış olduğunu ve
kendisine adaletsizlik yaptığını düşünse dahi, itaat etmeye söz vermiştir.
Sokrates’ in öldüğü ve Sokrates’ le bağlantılı insanların zor bir zaman yaşadığı MÖ399 yılında,
Ksenophon resmen sürgüne gönderildi. Ksenophon, yaşamının kalan kısmını Sparta’ da
geçirecekti. Ksenophon aksine Platon, Savunma’ dan da öğrendiğimize göre, Sokrates’ in
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
42 / 63
1
2
3
4
yargılanışında hazır bulunur ama Sokrates aleyhindeki idam kararının uygulanmasından önce şehri
terk ettiği de anlaşılmaktadır. Ksenophon, Koroneia Savaşı’ nda MÖ394, Atina ve müttefiklerine
karşı Sparta’ nın yanında savaşmıştır. Bu dönemde yazdığı eserler açık Sparta hayranlığı ile
doludur.
5
6
Platon, kendisine karşı da bir yasal işlem başlatılacağından korkmuştu; Platon on iki yıl boyunca
Atina’ dan uzak kaldı.
7
8
9
10
İskender MÖ323’ te öldüğünde Atinalılar, nefret ettikleri Makedonyalı işgalcilere karşı coşkun bir
ayaklanma başlatıp, demokrasiyi yeniden kurdular. Makedonya yönetiminin ömür boyu himaye
altına aldığı Aristoteles yaşamından endişe ederek şehri terk etti. Aristoteles’ in Atina’ yı, bu
şehrin felsefeye karşı ikinci bir günah işlemesini istemediği için terk ettiği, söylenir.
11
12
13
Çok geçmeden Makedonyalılar, Atinalılar üzerinde yeniden egemenlik kurdular. Ancak on altı yıl
sonra ikinci bir ayaklanma yaşandı ve o dönemde Atina tarihinde ilk kez olmak üzere meclis,
felsefe okullarının özgürlüğünü kısıtlayan bir yasa çıkardı.
14
15
MS529 yılında ise İmparator Justinian, Hıristiyan baskısı ve imparatorluk hoşgörüsüzlüğü
sonucunda Atina’ daki Platon Akademisi ile diğer felsefi okulları bir daha açılmamak üzere kapattı.
16
17
18
Sözün Sonu
19
20
Onun düşüncesine katılırız ya da katılmayız ama bu gerçeği ve bu yaşlı adamın onurlu duruşunu
görmezlikten gelme9mize neden olamaz.
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
Işıklar içinde yatsın!
Söylediklerimiz, tespitlerimiz ne olursa olsun, tüm bu söz ve tespitler, Sokrates’ in yalnız ve yalnız
düşüncesinden dolayı yargılandığı ve düşüncesinden dolayı öldürüldüğü gerçeğini değiştirmez.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
43 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
Kaynaklar:
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
Antik ve Modern Demokrasi, Finley I.MOSES
Atinalıların Devleti, Aristoteles
Bulutlar, Aristophanes
Devlet Adamı, Platon
Euthyphron, Platon
Felsefe Tarihi, Ö- Sokratikler vet Sokrates, Frederick COPLESTON
Gorgias, Platon
İlk Yunan Filozoflarında Tanrı Düşüncesi, Werner JAEGER
İlkçağ Felsefe Tarihi, Ahmet ARSLAN
İnternet Sayfaları
İşler ve Günler-Tanrıların Doğuşu, Hesiodos
Kara Atena, Martin BERNAL
Kent Devletinden İmparatorluğa, Mehmet Ali AĞAOĞULLARI
Kriton, Platon
Kuşlar, Aristophanes
Memorabilia, Ksenophon
Mısır Yunan ve Roma Antik Akdeniz Uygarlıkları, Freeman CHARLES
Philebos, Haz Duygusu Üzerine, PLATON
Sokrates Davası, Yaşar Şahin ANIL
Sokrates, Prof. Dr. Ahmet CEVİZCİ
Sokrates’ in Gerçek Savunması, Kostas VARNALIS
Sokrates’ in Savunması, Niyazi Berkes, Platon,
Sokrates’ in Savunması, Özgü Çelik, Platon,
Sokrates’ in Yargılanması, Isidor Feinstein STONE
Sokrates’ ten Anılar, Ksenophon
Şölen, Platon
Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, Diogenes LAERTIOS
Yunanlıların Kökeni ve Yunan Milletiyle (Greklerle) İlgili Kavram ve Deyimler, Üçüncü
Askeri Tarih Semineri, Türk-Yunan İlişkileri, ATASE Yayınları, Em. Tümg. Muzaffer
ERENDİL
29. Yunan Felsefe Tarihi, Sokrates Öncesi İlk Filozoflar vet Pythagorascılar, W.K.C. Guthrie
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Ek 1:
2
3
4
5
6
7
8
9
YUNAN Adının Kaynağı
44 / 63
"Yunan" adı "İyon" adıyla ilgilidir. "İyon" adı bir mit kahramanından kaynaklanır. İyon, Tesalya' dan
kovulup Peloponez' e yerleşen "Ksuthos" un oğludur. Peloponez' de kendilerine "İyonyalılar" diyen
bir şehrin kralı olan Aigialos' un kızı ile evlenip kral olmuştur. "İyonya", Yunanistan'daki Dor istilası
karşısında Anadolu kıyılarına göç etmek zorunda kalan ve Batı Anadolu'da on iki büyük site kuran
halkın kendilerine verdikleri isimdir. Batı Anadolu'da İzmir' den Güllük (Mandalya) Körfezi' ne kadar
olan kıyıda yer alan bu sitelerin oluşturduğu bölge, tarihte "İyonya" olarak anılmaya başlanmıştır.
Ancak bu dönemde Anadolu' nun yerli halkı da vardır.
10
11
İyonya, MÖ 6. yüzyılda Lidya Krallığı' na boyun eğdi; Lidyalılar MÖ VI. yüzyılda Pers egemenliğine
geçince, İyonya da bu imparatorluğun sınırlarına katıldı.
12
Prof. Dr. Ali Müfit Mansel, Yunan adıyla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir:
13
14
15
16
"İzmir Körfezi' nden Mandalya Körfezi'ne kadar uzanan ve Kioş (Sakız) ile Samos (Sisam) Adalarını
kapsayan bölge İyonya adını almıştır. Tevrat'ta Yavan, Asur yazıtlarında Yavnai, Pers yazılı
belgelerinde Yauna olarak gösterilen İyon adının menşeini bilmiyor, yalnız adını Aiol adı gibi
kolektif bir sözcük olarak ilk önce Anadolu kıyılarında ortaya çıktığını görüyoruz."
17
18
19
Buna göre; Doğudan gelen ve önce Batı Anadolu'yu -dolayısıyla İyonya' yı- ele geçiren Persler,
Ege' deki düşmanlarına "Yauna" adını vermişlerdir. Bu ad zamanla bugünkü Yunanistan halkını da
içene alacak şekilde genelleşmiştir. Türkler de, -yanlış da olsa- bu adı kullanmışlardır.
20
21
22
23
GREK Adının Kaynağı
24
25
26
27
28
29
30
"Grek" deyiminin Batı dünyasına Latinlerden (Romalılardan) geçmiş olduğu sanılmaktadır. Sözlük
anlamı bakımından Grek, "Hırsız, hilekâr" demektir. Günümüzde "Grek" deyimi daha çok
kullanılmaktadır. Latince sözlüklerde "Grek" kelimesinin karşılığı mecazi anlamda "fripon, escroc
(hilekar, dolandırıcı)" şeklindedir. Fransızca Larousse' da da aynı anlam yazılıdır. Bu anlam Yunan
ruhunu yaraladığı için II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Yunan hükümetinin başvurusu üzerine "Grek"
kelimesinde düzeltme yapılmıştır. Grek kelimesinin kötü anlamı dolayısıyla Yunanlılar, "Hellen"
sıfatını kendilerine daha layık görmektedirler.
31
32
33
34
35
36
37
38
39
Eski Yunanlıların MÖ VIII. yüzyılda Akdeniz' de ve Karadeniz' de koloniler kurdukları bilinmektedir.
Bu kolonilerden biri de İtalya Yarımadası'ndaki Kime' dir. Bu koloni, Yunanistan'da Evboia
(Eğriboz) Adası' ndaki "Halkisli" ler tarafından kurulmuştur. "Kime aracılığıyla Yunan malları ve
sanat eserleri, Halkis şehrinde kullanılan Yunan Alfabesi, Yunan Tanrıları ve mitosları İtalya' ya, en
çok Latin ve Etrüsk çevrelerine girmiş, bütün bu kavimlerin kültür gelişiminde büyük etken
olmuştur. Bu şehrin kurulmasına Evboia' nın karşı kıyılarında oturan Gralar da rol oynamış
olacaklar ki, bu kavmin adı İtalya' da biraz değiştirilmek suretiyle "Graikus" (Graecus) şeklini
almış, sonraları Latinler tarafından tüm Hellen kavmini gösteren kolektif bir sözcük olarak
kullanılmıştır."
Yunanlılara genellikle "Grek" diyen Batılılar, bu adı "eski Yunanlıları anlatmak için kullanırlar. "Grek
Uygarlığı", "Grek Mitolojisi", "Greece", "Greko-Romen", "Grekomani (Yunan adetlerini taklit etme
tutkusu)" gibi deyimler buna birer örnektir.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
45 / 63
1
2
3
HELLEN Adının Kaynağı
4
5
6
7
8
9
Yunanistan' ın coğrafi dağınıklığından dolayı başlangıçta birlikten yoksun olan Yunanlılar, ticari ve
kültürel ilişkiler içine girdikleri çeşitli halklarla birlik oluşturdular. Birliğin oluşmasında, tüm
Yunanlıların, bazı lehçe farklarına rağmen Yunanca konuşmaları önemli bir etken olmuştur.
Yunanlılar, kendilerine ırk birliğini açığa vuran "Hellen" adını vermeden önce, başka ırktan olanları
ve başka dil konuşanları "Barbares" olarak göstermişler, bu şekilde kendileriyle yabancılar
arasında bir sınır çizmişlerdir.
10
11
12
Yunanlılar, Koloniler döneminde de kendi özelliklerini korumak için çeşitli önlemler almışlardır. MÖ
7. yüzyıl edebiyatında ilk kez görülen "Panhellen" sözcüğü, "Hellen" adının ilk kez bu dönemde
kullanılmaya başlandığını göstermektedir.
13
14
Atinalılar ve Ispartalılar MÖ 481' de Pers saldırılarına karşı "Hellen Birliği" ni kurmuşlar, birliğe giren
müttefiklere ise "Hellenler" adını vermişlerdir.
15
16
17
18
19
20
Hellenizmi, bilimsel bir kavram olarak tarihe mal eden Alman tarihçisi F. F. Droysen' dir. O,
bununla Hellen kültürünün, Hellas sınırlarının dışına çıkarak, Akdeniz bölgesi ve Ön Asya'da doğu
kültürleriyle karışması sonucunda meydana gelen üniversal bir kültürü anlatmak istemiştir. Bu
kültür, Büyük İskender' in Asya'ya yaptığı seferler ile başlamaktadır. Etkilerini uzun zaman
göstermekle beraber, esas itibariyle Romalıların Mısır' ı fethetmesiyle sona erer. Yani, MÖ 330' dan
MS 30 yılına kadar devam eden 300 yıllık süreyi kapsar.
21
22
23
24
Prof.Dr. Ali Müfit Mansel ise "Ege ve Yunan Tarihi" adlı araştırmasında "Hellenizm" kavramına,
Droysen' in tarif ettiğinden daha geniş bir anlam verir ve Hellenizmi yalnız doğu kültürleriyle
Hellenler’ in kültürünün karışmasından meydana gelen bir medeniyet değil, Hellenler’ in etki yaptığı
Hellen ve diğer toplulukları da içine alan bir medeniyet olarak kabul eder.
25
26
27
28
29
Pers savaşlarında ortak düşmanlarına karşı işbirliği yapan Atina ve Isparta devletinden ilki
denizde, Ispartalılar karada üstündü. İlk zamanlar Isparta, Perslere karşı ortak komutayı aldı.
Ancak bu devlet denizaşırı seferlere yatkın değildi. MÖ 478'de ise Atina üstünlüğü aldı. "Attika
Delos Deniz Birliği" adını alan siyasal bir birlik kurdu. Perikles zamanında Atina, Hellenler’ in önderi
sayıldı ve "Panhellen" nitelikte bir dış siyaset izledi. Bu arada Isparta-Atina zıtlaştılar.
30
31
32
33
34
MÖ 338'de Makedonya Kralı Büyük İskender, Atina ile karşılaştı. Atina Makedonya' nın
üstünlüğünü kabullendi. Filip tüm Yunan şehirlerini birleştirmek istedi, Isparta ve Yunanistan
şehirleri "Hellen Birliği"ni meydana getirdiler. Müttefiklere "Hellenler" adı verildi. İskender'in
ölümünden sonra MÖ 323’ de Atina, bu birliği dağıttı ve Yunanistan' ın büyük şehirlerini kendi
idaresi altında birleştirip "Hellen Birliği" ni kurdu.
35
36
37
Büyük İskender' in ölümünden sonra Yunan kültürü, Anadolu' da kurulan bir sürü küçük devletle
başlamış, Yunanca adlar almak, aydın zümre arasında Yunanca konuşmak modası
yaygınlaşmıştır. Böylece oluşan akım ve uygarlık "Hellenistik Dönem" olarak tarihe geçmiştir.
38
39
40
41
Bununla ilgili olarak Hellas adı da geçer ki, eskiden Tesalya' nın merkezini anlatırdı. Sonraları bu
terimin sınırları genişledi. Yunanlıların Ege' de, Batı Anadolu' da ve İtalya' da koloniler
kurmalarından sonra Yunan etkisi buralara da egemen oldu. MÖ 6. yüzyılda bütün bu memleketler
için "Büyük Yunanistan" anlamında "Megale Hellas" adı kullanılıyordu.
"Hellen", Yunan mitolojisinde bir kahramanın adıdır. Hellen sıfatı, çeşitli etnik topluluklar için
kullanılmıştır. Terimin Dor kavminin yayılmasından sonra yaygınlaştığı sanılmaktadır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
2
3
4
46 / 63
Bu tarihi belgelere göre şu kanıya varıyoruz ki, tarihte zaman zaman ortak tehlikelere karşı
birleşme zorunluluğu duyan eski Yunanistan halkı, ittifak eden ve kültürel özellikle dil- yakınlığı
olanlara "Hellen" adını vermiş; başka dil konuşan düşmanlarına da Barbaros (Barbar) diyerek bir
ayrım yapmıştır.
5
6
7
8
9
10
11
12
13
BİZANS Adının Kaynağı
14
15
16
Yunanlılar, koloni kurdukları yerleri duvarla çevirir, yerli halka karışmadan kendi tanrılarına tapınır.
Yerli halkın mallarıyla kendi mallarıyla değiştirir ve balık avlarlardı. Yerliler denizcilikte geri
olduğundan, denizle pek ilgilenmezlerdi.
17
18
Atina' nın üstünlük döneminde MÖ 416’ da Bizantiyon Atinalılar tarafından ele geçirildi; dolayısıyla
Boğazlar da Atina'nın kontrolüne geçti.
19
20
21
22
MÖ 189' dan sonra Anadolu topraklarına sahip olan Roma, zamanla genişledi. Geniş toprakların
Slavlara ve İranlı Sasaniler' e karşı korunması sorun oldu. Bu tehlikelere karşı koymak için daha
yakın bir siyasi merkez gerekliydi. İmparator Konstantinus eski Bizantiyon' un yerinde kendi adını
verdiği bir şehir kurdu M.330 ve şehre Konstantinopolis (Konstantin Şehri) adını verdi.
23
24
25
26
27
Roma İmparatorluğunun MS 395'de ikiye bölünmesinden sonra Konstantinopolis, Doğu Roma
İmparatorluğu'nun merkezi oldu. idi. Doğu Roma'da hukuk, Roma sistemine dayanıyordu. Senato
ve şura gibi kurumlar Roma' dakinin benzeriydi. Dil Ortaçağ Yunanca' sıydı, ancak Latin etkisi de
devam ediyordu. Yer adları 630' a kadar Latince idi. Bu tarihten sonra Yunanca yer adları
kullanılmaya başlandı.
28
29
Justinianus döneminden önce Bizans İmparatorluğu'nun sınırları, Balkanlar (Yunanistan dahil),
Anadolu, Suriye ve Mısır'ı içine alıyordu.
30
Ünlü tarihçi Ostrogorsky, o dönemin Bizans'ını şöyle tanımlamaktadır:
31
32
33
34
"Roma devlet tarzı, Grek kültürü ve Hıristiyan inancı Bizans gelişmesinin ana kaynaklarıdır. Bu
unsurlardan biri yıkılırsa Bizans' ın varlığı düşünülemez. Ancak Hellenistik kültür ve Hıristiyan
dininin Roma devlet şekli ile bir sentez haline gelmesi bizim Bizans İmparatorluğu olarak
adlandırmaya alıştığımız tarihi teşekkülü meydana getirmiştir...
35
36
37
38
39
Bizans tarihi evvel emirde sadece Roma tarihinin yeni bir devresi ve 'Bizans Devleti eski İmperium
Romanum' un sadece bir devamıdır. Bizans bilindiği gibi, bizim Bizanslı dediğimiz kişilerin
bilmedikleri, daha sonraki devrin bir terimidir. Bunlar kendilerini her zaman Romalı olarak
adlandırmış, İmparatorlarını Roma hükümdarları, eski Roma Caesar' larının halef ve mirasçıları
saymışlardır.
40
41
Devlet yaşadığı sürece Roma adı onları büyülemiş ve Roma devlet geleneği onların siyasi düşünce
ve iradelerine sonuna kadar hakim kalmıştır. Etnik bakımdan mütecanis olmayan imparatorluk
MÖ 750-550 yılları arasına rastlayan dönem Yunan tarihinde "Koloniler Kurma Çağı" olarak
adlandırılır. Eski Yunanlılar' ın kurdukları kolonilerden biri de Bizantiyon' dur. Megaralılar, İstanbul
Boğazı' na kadar ilerleyerek MÖ 680 yılına doğru Kalhedon (Kadıköy) ve bu şehirden 17 yıl sonra
da Marmara ile Haliç arasındaki burun üzerinde Bizantiyon' u (İstanbul) kurmuşlardır. Haliç' in
ağzında sahip olduğu iyi bir liman, savunulması kolay bir akropol (Topkapı Saray Tepesi) ve balık
avı için elverişli konumundan ötürü, çabuk gelişmiştir. İzmit yöresinde Astakos' u kuran Kalhedon'
a karşılık Selimbria (Silivri) şehrini meydana getirmiştir. Megaralılar buradan Karadeniz' e çıkarak
Herakleia Pontike (Ereğli) kolonisini kurmuşlardır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
47 / 63
1
2
Roma devlet düşüncesi sayesinde bir arada tutulmuş ve çevresine karşı tutumu Roma' nın
evrensellik düşüncesine uygun olarak saptanmıştır."
3
4
5
Bizans bir Yunan Devleti değildi. Yunanistan, Bizans' ın Balkan Yarımadası' ndaki bir parçasıydı
sadece. Bizans içinde Anadolu'nun eski kavimleri Frigler, Hititler, Bitinyalılar, Paflagonyalılar,
Kapadokyalılar ve hatta Türk kökenli olup Hıristiyanlaşmış, Türkler de yer alıyordu.
6
7
8
9
10
RUM Adının Kaynağı
11
12
13
14
Rumluk ırki birlikten yoksundur. Çeşitli kavimler dinleri bakımından "Rum" adıyla anılmışlardır.
Mezhep bakımından Sırplar, Bulgarlar ve Ulahlar Ortodoks olduklarından Rum Cemaati (Rum
Milleti) kabul edilmişlerdir. Onların yaşadığı Balkan toprakları da Türkler tarafından "Rumeli" olarak
adlandırılmıştır.
15
16
17
18
"Yunanlılık" ve "Rumluk" aynı şey değildir. Yunanlılık Kuzey Yunanistan' a ve Mora çevresiyle
sınırlınıdır. Buna karşın daha geniş bir anlamı olan Rumluk, bir toplum ve ülkeler anlayışını ifade
eder. Batı Anadolu, Adalar-Kıbrıs dahil ve Rumeli Yarımadası gibi daha geniş bir alan Rumlukla
ilgilidir.
19
Tarihçi İsmail Hami Danişmend' in bu konuda değerlendirmesi şöyledir:
20
21
22
23
24
25
26
"Yunanlılık fikri, Rumluk fikriyle başlamıştır. Kuzey Yunanistan' la Mora çevresine sınırlı olan
Yunanlılığa mukabil Batı Anadolu, Adalar ve Rumeli' nin çeşitli taraflarına yayılmış olan Rumluk
daha geniş bir camiadır; her ikisi de ırki birlikten tamamıyla yoksundur; bütün Rum-Yunan toplumu
bir mezhep ve dil birliğinden ibarettir. Bilhassa mezhep bakımından ilk zamanlarda Sırplarla,
Bulgarlar ve Ulahlar bile Rum toplumuna mensup sayılmıştır. İşte bu durumdan ötürü yukarıdaki
fıkrada Batısı geçen "Hetairia" ların gayesi Ortodoks istiklali ve Bizans İmparatorluğu' nun ihyası
şeklinde ortaya atılmıştır."
27
28
29
30
Buna göre; Yunanlılar, Ortodoksluk mezhebine mensup Yunanlı olmayanlara da sahip çıkarak,
güçlerini aşan bir davayı sürdürmeye çalışmaktadırlar. Çapı büyük Rumluk ve Bizans hülyası tarihi
gerçeklere göre 1821'de Balkanlarda -özelikle Romanya'da- akamete uğramış, Yunan isyanı ile
mevzileşerek Yunanistan ve bazı Ege adalarında Yunanlılık düşüncesine dönüşmüştür.
31
32
33
Bizans, Yunanlı olmaktan uzak, özellikle Anadolu kavimlerinin Hıristiyanlık potasında yoğrulmasıyla
meydana gelen bir devlettir ki, Anadolu uygarlığını ifade eder. Bizans' a Yunanlıların sahip çıkmaya
çalışması tarih gerçekleriyle bağdaşmaz.
"Rum" etimolojik ve tarihsel kullanılışıyla Roma' dan kaynaklanmıştır. Bu sözcükle "Roma
İmparatorluğu", "Roma İmparatorluğu'nda yaşayan kimse", "Arap ilinden başka ilden olan kimse",
"Anadolulu", "Osmanlı" gibi anlamların karşılığıdır. Örneğin, "Rum Selçukluları (Anadolu
Selçukluları)" ve "Rumeli (Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki toprakları)" gibi.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Ek 2:
2
Haritalar:
3
4
5
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
48 / 63
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
49 / 63
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
50 / 63
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Ek 3:
2
Delphi Tapınağı
51 / 63
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Delphi (Delfi), (Yunanca; Δελφοί, [ðe̞lˈfi]) Yunanistan´da Parnasos Dağı´nın güneybatısında
bulunan arkeolojik bir alan ve modern bir kasabadır. Antik çağlarda Hellen halkları için önemli bir
dinî merkezdi. Tarih öncesi devirlere kadar eskilere dayandırılan varsayımlarda Hellen tanrıları
Apollo ve Athena´ya ibadet edilen bir alandı. Delphi bütün Hellen dünyası içinde Omphalos taşı
(dünyanın göbeği, kosmozu yani düzenli evreni simgeleyen) sitesi, Dünyanın ve evrenin merkezi
olarak yüceltiliyordu. Hestia' nın (Ocak Tanrıçası) ruhunda veya onun ocağında Apollon Delphi
Tapınağı olacaktı; bir sonsuzluk ateşi yanıyordu. Plataea Savaşı' ndan MÖ479, Hellen-Pers Savaşı
sonrası, Hellen şehirleri ateşlerini söndürdüler. Ve yeni ateşi Delphi’ de Hellen ocağından getirdiler.
Pek çok Hellen kolonilerinin kuruluş öykülerinde, kolonide yerleşen insanlar ilk defa Delphi' ye
adandı.
13
14
15
16
17
18
19
Delphi adı çukur, oyuk ile bağlantılı olup, Gaia' nın (Toprak Tanrıçası) sitede büyük anne toprağı,
toprak tanrıçası saygınlığını belirtir. Apollon siteye, lakabı olan "Delphinidae" veya memelilerden
biri ile bağlantılıdır. Lakap memeli bir hayvan olan yunus balığı ile ilişkilidir. Apollon için yazılan
şarkılarda, Apollon' un Delphi' ye yunus şeklinde, sırtında Girit papazlarını taşıyarak nasıl geldiğini
anlatır. Diğer bir efsanede kuzeyden Delphi' ye yürüyen Apollon, Tempe' de (Teselya' da bir şehir)
kutsal olan defne yaprağını toplamak için durur. Bu efsanenin kutlamasında, Apollon' a ait
oyunlarda kazananlar Tempe' de toplanmış defne yaprağı tacı alır.
20
21
22
23
24
25
26
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Ek 4:
2
Atina Agorası
3
4
5
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
52 / 63
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Ek 5:
2
Fenikeliler:
53 / 63
3
4
5
6
7
8
9
10
Fenikeliler ya da Fenike Uygarlığı (Phoiníkē), eski çağlarda yaşamış Sami ırkından Akdenizli bir
kavim. Kendilerini Kenaniler adıyla zikrettikleri sanılmaktadır. Fenikelilerin kendi dillerinde
kendilerine ne ad verildiği tam olarak bilinmemektedir Hititler gibi ama “Kenaani” olduğu tahmin
edilmektedir. Kenaani İbranice de “tüccar” anlamına gelir ki herhalde Fenikeliler’ i en iyi anlatan
kelimelerden biridir. Doğusunda Lübnan Dağları, batısında Doğu Akdeniz kıyıları, güneyinde Ras
Nakura Burnu, kuzeyinde Asi Irmağı bulunan alanda yaşayan Fenikeliler, denizci olduklarından
Orta Doğudan Batı Akdeniz kıyılarına kadar yayılmışlardır.
11
12
13
Fenikelilerin kendilerine verdikleri adın ne olduğu tam olarak bilinmese de “Kenaani” (Akad dilinde
Kinahna), yani “Kenanlılar” adını kullandıkları düşünülüyor. “Kenaani” sözcüğü İbranice’ de tüccar
anlamına geliyor. Bu da Fenikelileri iyi betimleyen bir sözcük.
14
15
16
17
18
19
20
21
Samilerin yaşadıkları alan Kilikya’dan Kızıldeniz’e, Akdeniz’den Suriye bozkırlarına kadar
uzanıyordu. İnsanlarla uygarlıkların birbiri içinde eridiği bir pota olarak nitelendirilebilecek bu
topraklara MÖ 3. binyılın sonlarında yerleşmiş olan Samiler, Kenan’ın ilk halkı sayılabilir.
Kenanlılar, sınırları Asi ve Ürdün ırmaklarıyla Akdeniz tarafından çizilen bir bölgede, denize yakın
yaşıyorlardı. Amurrular olarak adlandırılan halksa Kuzey Suriye’de yaşıyordu. Göçebe Sami
ırkından gelen Aramiler, MÖ 1200′den başlayarak bölgeye yavaş yavaş sızdı. Bunu Ege’ den
saldıran denizci halkların yoğun ve şiddetli akınları izledi. Bir sonraki yüzyılda geriye kalan
Kenanlılar kıyı şeridine yerleşti: Bunlar Fenikelilerdi.
22
23
24
25
26
27
Fenikelilerin başlıca kentleri Gebal (Yunanca Byblos: bugün el-Cübeyl), Sidon (bugün Sayda). Tsor
ya da Tire (Yunanca: Tyros: bugün Sur) ve Beerot’ du (Yunanca Berytos. bugün Beyrut). Güneyde
Filistfler (Deniz Halklarının bir kolu) yerleştikleri bölgeye kendi adlarını verdiler: Filistin, yani Filistî
Ülkesi. Aramilerse doğuda Lübnan Dağı’ na kadar olan bölgede küçük krallıklar kurdular.
İbraniler, İsrailoğulları, Yahudiler gibi halklar Filistin denen bu ülkede MÖ ilk bin yılda yaşayan
halklardı.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
54 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
Kenan ülkesi dönemin büyük güçleri arasında stratejik bir öneme sahipti. Burada kurulan
kentlerden Ugarit özel konumu sayesinde kozmopolit ve zengin bir kent bir ticaret kavşağı haline
gelmişti. Ugarit’ in yeniden keşfedilmesi 20. yüzyılda gerçekleşti. Arkeologlar 1929′da Suriye’nin
kuzey kıyısında bulunan Ras Samra’ da o zamana değin bilinmeyen bir kenti gün ışığına
çıkarıyorlardı. Antikçağdaki adı Ugarit olan bu kent. neredeyse 6000 kilometrekareye ulaşan ve
içinde 100′ e yakın kasabayla köy bulunan bir araziye hakim durumdaydı. Burada MÖ 8. binyılda
bir köy kurulmuştu. Bu köyün yerini MÖ 3. binyıla doğru bir kent almıştı.
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
En güzel konutların, Tanrı Baal ile Tanrı Dagan’ a adanan büyük tapınakların ve yaklaşık bir
hektarlık alan kaplayan krallık sarayının inşa edildiği MÖ 15. yüzyıl, kentin en parlak dönemi oldu.
Kenan diline yakın bir lehçeyle konuşan Samilerin yaşadığı Ugarit kenti Mısırlı, Hitit Hurri,
Mezopotamyalı tüccar, memur ve askerlerin yollarının kesiştiği bir ticaret alanıydı. Bu site
bağımsızlığına sahip değildi. Bütün Kenan siteleri gibi zamanın dev imparatorlukları arasında
sıkışmış, hepsine bağlılık bildirmişti. Ugarit, MÖ 1299′da Kadeş’ de II. Ramses’ le karşı karşıya
gelen Hitit kralı Muvattali’ ye asker sağlamış, fakat aynı dönemde kendi surları içinde yaşayan
Mısırlıları rahatsız etmekten de kaçınmıştı. Ticaretteki usta manevralarıyla bu alanda ne denli
becerikli olduğunu gösteriyordu Ugaritliler. Akdeniz’in tüm ürünleri, ihraç edilen Lübnan kerestesi,
denizcilerin dönüşte getirdiği maden cevherleri, köleler bu kentten geçiyordu. Kendine özgü bir
alfabe geliştiren bu kentte, Doğu’da konuşulan bütün dillerde yazılır, bilim adamları Sümer
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
55 / 63
1
2
metinlerini kopya eder, yazıcılar Kenan ülkesinin mitolojik ve edebi metinlerini Ugarit diline
aktarırdı.
3
4
5
6
7
8
9
10
Kenan Uygarlığı MÖ 12. yüzyıldan itibaren Akdeniz kıyılarında yaşamaya başlamıştı. Kuzeyde
Ugarit yok olmuş, bu arada Filistîler, Karmel Dağı’ nın güneyine yerleşmişti. İkisinin arasında
Fenike’ nin kıyı kentleri olan Arados, Biblos, Sur ve Sidon’ un birbirini izlediği Suriye koridoru
bulunuyordu. Bu siteler uzun zamandır ticaretle uğraşıyorlardı. Girit-Miken uygarlığının deniz
gücünün yok olması, Fenikelilerin yayılmalarını kolaylaştırdı. Fenikeliler denizlere açıldı ve 8.
yüzyılda Yunan seferlerinin başlamasına kadar rakipsiz kaldılar. Atlas Okyanusu’ na kadar ulaşan
bu seferler, ticaret amacıyla yapılıyordu. Böylelikle batı keşfedilmiş, uğrak ticaret limanları
kurulmuş, ileride bağımsızlaşacak yeni siteler doğmuştu.
11
12
13
14
15
16
17
Fenikeliler için ticaret ve keşif aynı anlama geliyordu neredeyse. Keşfettikleri her bölge, gittikleri her
yer, kurdukları her yerleşim birimi ticareti daha iyi yürütmek içindi aynı zamanda. Adalara, vadilere
ad veriyorlardı. Bu adlara bakarak bir ülkede ne gibi zenginlikler olduğunu anlamak mümkündü.
Bakır Adası denen Kıbrıs’tan bakır getirilirdi. Malakit Yarımadası’nda (bugünkü Sina Yarımadası)
malakit denen yeşil bakır taşı çıkarılırdı. Şimdi Toros Dağları dediğimiz Gümüş Dağları’ndan gümüş
elde edilirdi.
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
Yenidünyaların kapılan açılıyordu insanların önünde. Keşfedilen her bölge, bulunan her maden,
beraberinde yenilikleri de getiriyordu. Maden filizleri eritilerek maden baltaya dönüştürülüyor,
baltayla gemi yapılıyor, gemilerle denizlere açılarak bilinmeyen ülkelere gidiliyordu. Fenikeliler.
Lübnan dağlarının eteklerindeki yüz yıllık ulu sedir ağaçlarını kesiyor, gemi ustaları keskin
baltalarla ağaç gövdelerini yontuyorlardı. Ağaç gövdesinden kesilen uzunca bir kiriş, gerilen ipe
göre tesviye edildikten sonra kirişe, belkemiğine kaburga geçirir gibi tahtalar yerleştirilirdi. En üste
de kaburgaları bağlamak için bir güverte döşenirdi. Geminin arka kısmı balık kuyruğu, burun kısmı
da kuş başı şeklinde yapılırdı. Fenikelileri bilinmeyen dünyalara götürecek garip “hayvan” işte
buydu. Gemiye verdikleri bu şekille ustalar, “sudayken balık gibi yüzsün ve batmasın, dalgaların
üzerinde de kuş gibi uçsun” demek ister gibiydiler. Geminin en arkasına bir de özene bezene
insana benzer bir figür yerleştirilirdi. Bu, küçük Çekiç Tanrısı Puam’ dı. Uzun deniz yolculuklarında
onu götürmemek olmazdı: çünkü Malakit Yarımadası’nın karanlık maden ocaklarından filiz
çıkarmaya yardım eden. gemi yapmayı öğreten, gemi ustalarına işlerinde yardım eden oydu.
Puam’ ın yardımı olmadan işler yürümezdi. Geminin arkasına oturtulan bu tanrı, kendi yarattığı
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
56 / 63
1
2
gemiyi her gittiği yerde korurdu. Dünyanın bilinmeyen bölgelerine giden denizcilerin bu korumaya
gerçekten gereksinimleri vardı.
3
4
5
6
7
8
Fenikeliler bilinmeyen denizlerde yol aldıkça yeni yerler keşfediyorlardı. Okyanusun kapılarına
kadar giderek gördükleri Cebelitarık kayalarına Melkart’ ın Sütunları adını vermişlerdi. Melkart bir
Fenike tanrısıydı. Fenikeliler Tire kentinin surlarını onun ördüğünü sanırlardı. Kimse daha ötelere
gitmeye cesaret etmesin diye, denizden okyanusa çıkılan yerdeki bu sütunları o dikmişti. “Durun!”
der gibiydi Melkart denizcilere. “Daha ileri gitmeyin! Yurdunuzdan zaten çok uzaktasınız, hiç
olmazsa burada, dünyanın sonunda durun.”
9
10
11
12
13
14
15
Denizciler yüzyıllar boyunca bu yasağı çiğnemeye cesaret edemediler. Melkart Sütunları’nın
arkasında görünen uçsuz bucaksız okyanus korkunçtu. Fakat bilinmeyen ülkelerin servetleri,
tüccarlar için çekiciydi. Küreklerle donatılmış gemilerle sonunda okyanusa açılmaya cesaret etti
Fenikeliler. Kalay Adası denen İngiltere’ye. Kehribar Kıyısı denen Baltık ülkelerine kadar
gidiyorlardı artık. Denizciler dünyanın sınırlarını sürekli daha ileri taşıyorlardı; yine de kıyı şeridini
izliyor, açık denize çıkmaya korkuyorlardı. Açık denizde insan yolunu kolayca kaybedebilirdi.
Karayla deniz iki ayrı dünyaydı.
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
Lübnan Dağları’nda yolcular, daha önce açılmış olan izlerden yürür, baltalarla sedir ağaçları
arasında açılmış bulunan izleri takip ederlerdi; Arabistan Çölü’nde eski bir konak yerinde bir kül
yığını bulunabilirdi; kervan yolunda kapkacak kırıntıları, koyun ve deve kemikleri göze çarpabilirdi;
taşlar bile konuşur, yolun bulunmasına yardım ederlerdi. Yer, binlerce işaretle insana yol gösterir,
insan da bu işaretlere bakarak dünyayı kolayca dolaşabilirdi. Oysa durum denizde tümüyle
farklıydı. Denizde bütün dalgalar birbirine benzerdi. Altta mavi deniz, üstte mavi gök varken insan
yolunu kolaylıkla kaybedebilirdi. Denize bakmak faydasızdı: asıl bakılması gereken yer yukarısıydı.
Denizciler artık başlarını gökyüzüne kaldırıp, yollarının işaretlerini yıldızlar arasında aramaya
başlamışlardı. Gündüzleri Güneş’ i izlemek mümkündü, geceleriyse Küçük Ayı, kuzeye giden yolu
gösteriyordu. Küçük Ayı, Fenikelilere göre karada da denizde de yolcuların izleyebileceği güvenilir
bir “araba”ydı.
27
28
Ticareti yapılan yalnızca kap-kacak, köle ya da kumaş değildi. Ülkeler arasında kültür alışverişi de
söz konusuydu.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
57 / 63
1
2
3
4
5
Yazı Mısır’ dan Fenike’ye, Fenike’ den de Yunanistan’ a geçerken değişikliğe uğramış, harflere
dönüşmüştü. Harfler ve rakamlar Fenikeliler için çok önemliydi. Her Fenike gemisinde not alan,
hesap tutan, okur-yazar bir adam bulunurdu; çünkü dönüşte gemi ve mal sahibine inceden inceye
hesap vermek gerekiyordu.
6
7
8
9
10
11
12
Böylece Fenike gemileriyle Asya’ dan Avrupa’ya keskin Filistin şarapları ya da erguvanı Sidon
hitanları (bir çeşit gömlek) yanı sıra, dünyanın ilk alfabelerinden biri de gidiyordu. Fenike alfabesi
tüccarlar aracılığıyla Akdeniz’ in her yerine yayılmıştı. Yunan alfabesinin, dolayısıyla da bütün batı
alfabelerinin Fenike alfabesinden türediği sanılıyor. Fenike alfabesinde tamamı sessiz 22 harf
bulunuyor ve yazı sağdan sola doğru yazılıyordu. Fenike dilindeki “galer” (kadırga benzeri bir
gemi), “vino” (şarap), “hiton” gibi sözcükler değişerek varlıklarını sürdürmüş olup dünya dillerindeki
yerini bugün bile korumaktadırlar.
13
14
15
16
17
18
19
Fenikeliler için ticaret her zaman kolay değildi; zaman zaman tehlikelerle karşılaşıldığı olurdu.
Denizciler bilmedikleri kıyılara yanaştıklarında buraya keşifçiler gönderilirdi. Denizaşırı ülkelerden
gelen bu denizcilerin, ev sahipleri tarafından sık sık mızrak ve okla karşılandıkları olurdu. Ancak
böyle durumlardan ders almışlardı. Önce kıyıya yanaşır, mallarını kıyıya bırakır ve bir ateş
yakarlardı. Sonra gemilerine döner ve denize açılırlardı. Dumanı gören ev sahipleri, bırakılan
armağanları alır, misafirlere bu sefer kendi armağanlarını bırakırlardı. Böylece insanlar birbirlerini
görmeksizin “karşılaşırlardı”.
20
21
Fenike alfabesi dünyanın ilk alfabelerinden biriydi. Tüccarlar hesap yapmak için yazıya gereksinim
duyuyorlardı.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
58 / 63
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Fenike Kolonileri
11
12
13
14
15
Fenikeliler genelde ticaretle uğraşan bir halktı; ne var ki nüfus bakımından kalabalık sayılmazlardı.
Kolonileri elde tutacak ve ticaret ilişkilerini sürdürecek kadar çok insana sahip değillerdi. Bu
nedenle ellerinde kolay tutabilecekleri, saldırılara karşı korunaklı adaları, ya da denize çıkıntı yapan
burunları yerleşim için seçmişlerdi. Bu koloniler arasında Kartaca en büyük ve en güçlü koloni
haline gelecekti.
16
17
18
19
20
21
22
Kartacalılar, tarihte adlan Romalılarla birlikte anılan bir halk oldu. Kökenleri Fenikeliler olan
Kartaca’ nın nasıl kurulduğu söylencelerde şöyle anlatılıyor: Fenike Prensesi Elyssa, kendi ülkesini
kurmak üzere yanına aldığı, Fenike’nin en yakışıklı 50 küsur erkeğiyle denize açılır. Bugünkü Kıbrıs
adasında bir gece yarısı mola vermek için durduklarında, adet olduğu üzere çırılçıplak denize giren
Kıbrıslı kadınların arasında bulurlar kendilerini. En güzel kadınlardan yaklaşık ellisini yanlarına
alarak bugünkü Kartaca (Kart Hadast – Yeni Kent) kentine varırlar ve ülkelerini bu verimli
topraklara kurarlar.
23
24
25
26
27
Kartaca, Fenikelilerin kurduğu en zengin kolonilerden biri olur; Sicilya’yı. Sardunya Adası’ nı bile
içine alır. Bu zenginlik ve güç bir yandan Roma İmparatorluğu’ nun iştahını kabartırken bir yandan
da “Çizme”nin insanlarını korkutur. Bu yüzden iki ülke arasında, 150 yıl içinde 3 büyük savaş
yaşanır (PÖN Savaşları). En sonunda kazanan Roma olur ve koca Kartaca yakılıp yıkılır.
Aristokratların seçimle göreve getirdiği Kartaca Kralı’ nın ülkesi yok olur.
28
29
30
31
32
33
34
Bazı kaynaklarda en eski Fenike kolonisi olarak Gades’ in (Bugünkü Cadiz) MÖ 1110′da, Utica’ nın
MÖ 1101′ de, Kartaca’ nın MÖ 814′ de kurulduğunu söyleyen tarihçiler vardır. Buna karşın bazı
tarihçilere göre de. Fenikeliler MÖ 8. yüzyıldan önce batıya yönelmemişlerdi. Hellen kolonilerinin
tersine Fenike kolonileri uzun süre Fenike’ye bağlı kaldılar. İçlerinde yalnızca Kartaca, coğrafi art
alanının uygun olması nedeniyle bağımsız bir güç haline dönüşmüş ve ileri çıkmıştı. Bazı Yunan
yerleşmecilerin Sicilya’ ya yerleşmesi ve burada güçlenmeye başlaması. Kartacalıları
endişelendiriyordu. Adanın batısında kurulan Motya ve Panormus (Bugünkü Palermo) kentleri
Akdeniz’in Kuzey Afrika kıyılarının büyük bölümü MÖ 1. binyılda doğu Akdeniz’de bulunan Tire ve
Sidon gibi Fenike kentlerinin koloniler kurmasıyla yerleşime açıldı. Fenikelilerin amaçları
kendilerine yerleşecek topraklar bulmak değildi. Kolonilerin başlangıçtaki amacı İspanya’yla Fenike
kentleri arasında ticaret bağını güçlendirecek ara yerleşmeler kurmaktı. Başka bir deyişle koloniler
konak yerleri gibi düşünülüyordu. İspanya gümüş ve kalay bakımından oldukça zengindi, bu da
Fenikeli tüccarların ilgisini çekiyordu. İspanya’ya Kuzey Afrika sahillerini izleyerek gitmek
mümkündü. Bu yolu izlemek istemeyenler içinse ikinci bir yol vardı: Kıbrıs, Girit, Sicilya,
Sardinya’dan geçip Balear Adaları’ na ulaşan bir yol.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
59 / 63
1
2
3
4
5
6
7
Hellen kolonileriydi. Fenikeliler Sicilya’ nın bir süre sonra tümüyle ellerinden çıkmasından korktular.
Böyle bir durumda Sardunya Adası da kaybedilebilir ve Kartaca kenti Afrika’ya sıkışıp kalırdı.
Kartaca, Hellen tehdidinden kurtulmak için Etrüsk kentleriyle anlaşarak onların yardımıyla İspanya’
yla Yunanistan’ın bağını kesti. İspanya büyük olanaklar sunuyordu Fenike’ nin önünde. Değerli
madenler açısından çok zengin olan bu koloniden gelen gümüşlerle Fenikeliler Asur kralına
vergilerini verebilmişlerdi. MÖ 700′ lü yıllarda İspanya’ dan Fenike kentlerine o kadar çok gümüş
akışı olmuştu ki, Ortadoğu’ da gümüşün değeri düşmüştü.
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
Fenike ticareti, büyük ölçüde Tire ve Biblos gibi kentlerdeki aile şirketlerinin, gemi sahiplerinin ve
onların diğer ülkelerdeki temsilcileri üzerinden yürütülürdü. Yapılan kazılarda ele geçirilen mezar
buluntularından ticaretin boyutları anlaşılabiliyor. Şarap küpleri, altın eşyalar buralarda bulunan
eşyalar arasında. Ayrıca Balear adalarından Cadiz’ e kadar olan bölgede yer alan deniz üsleri,
tuzlanmış balık, boya ve tekstil ürünlerinin ticaretinin yürütüldüğü önemli merkezlerdi. Bu bölgedeki
birçok koloni yerleşkesi günümüze dek varlığını sürdürdü. Abdera (Adra), Baria (Villaricos),
Carmona (Carmo), Gades (Cadiz), Malaca (Malağa) Kartacalıların kurduğu en önemli koloni
kentleriydi. Eivessa (İbiza), tuz, yün, boya ve balık üretimiyle dikkatleri üzerine çekiyordu. Bir başka
Kartaca kolonisi olan Carthago Nova (Cartagena). Romalılarla yapılan Pön Savaşları sırasında
kurulmuştu. Cenova, Marsilya gibi kentler de başlangıçta Fenikelilerin ticaret amacıyla kurduğu ileri
karakollardan başka bir şey değildi. Fenikelilerin varlığı yalnızca kuzey Afrika ve Batı Akdeniz’le
sınırlı değildi.
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
Fenikelilerin, ticaret kolonilerini Küçük Asya’ya da yaydığı biliniyor. Doğu Kilikya bölgesindeki
Samal (Zincirli Höyük). Toros Dağlan’ndaki Karatepe, Anadolu’daki başlıca Fenike yerleşimleri.
Fenikelilerin kuzeye doğru, yayılmayı sürdürdüğü ve Karadeniz kıyılarında da yerleştiği biliniyor.
M.Ö. 521 yıllarında Fenikeliler Karadeniz’e geçtikten sonra. Kızılırmak ağzına gelerek Bafra ve
çevresine yerleşmişlerdi. Irmağın denize açıldığı yer geniş olduğundan gemiciler buraya rahatlıkla
girebilmiş. Fenikeliler ırmağın ağzına ticaret evleri kurmuşlardı. Eskiden bu civarda iki büyük koy
varmış; bunlardan birine Kumcağız, diğerine de Kumboğaz denirmiş. Fenikeliler bu koylara “farya”,
kurdukları ticaret evlerine de “bafra” ismini vermişler. Bafra isminin bu kelimeden gelmiş olduğu
sanılıyor.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
60 / 63
1
2
3
Bir başka koloni olan Kıbrıs Adası’na MÖ 9. yüzyılda yerleşir Fenikeliler. Adanın zengin bakır
yataklarıdır ilgilerini çeken. Malta, Sicilya gibi adalarsa doğal zenginliklerinden çok, İspanya
üzerinde bir uğrak noktası olmalarından önem kazanmışlardır.
4
5
6
7
8
9
10
11
Ticaretle uğraşan Fenikeliler, Kartaca kolonisi dışında önemli bir askeri güç olmadılar hiç bir
zaman. Bölgelerindeki büyük güçlere vergi ödeyerek bağımsızlıklarını sürdürmeye çalıştılar. Hitit,
Mısır, Asur gibi büyük krallıkların denetimi altında uzun yıllar geçirdiler. MÖ 538′de Fenike, Pers
egemenliğine girdi. Bir kara imparatorluğu olan Persler Fenike gemilerinden askeri amaçlarla
yararlandılar. Pers hakimiyetiyse Büyük İskender’in gelişiyle son buldu. MÖ 65 yılından sonra
Roma İmparatorluğu Fenike’yi Suriye vilayetinin bir parçası ilan etti. Aradus, Sidon, Sur gibi kentler
özerkliklerini bir süre daha sürdürdülerse de Roma işgali Fenikelilerin tarih sayfasından çekilmesi
demek oldu.
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
1
Ek 6:
2
Zaman Dizini:
Mısır
Sümerler
Mısır
Gılgamış Destanı
Fenikliler, Kenaniler(Tüccar)
MÖ 6000
MÖ 3500-2000
MÖ 3150
MÖ 3000≈2700
MÖ 3000-65
Keops Büyük Piramidi
MÖ 2593-2570
61 / 63
Firavunlar öncesi, antik dönem
Mezopotamya
Firavunlar dönemi
Sümer, Uruk kentinde yaşamış kıral
Sami ırkından, Akdenizli
Mısır
Hattiler
URUKAGINA Yasaları
URNAMMU Yasaları
GUDEA Yasaları
MÖ 2500-2000/1700
MÖ 2380-2360
MÖ 2100-2050
MÖ 2144-2124
Akkad Hanedanlığı
MÖ 2371-2230
Hititler
İbrahim, Avram, Abraham
MÖ 2000-1200
MÖ 2167≈1990
1. Babil Kırallığı
MÖ 1894-1595
LIPIT IŞTAR Yasaları
ESNUNNA Yasaları
HAMMURABİ Yasaları
AMMİ-ŞADUQA Yasaları
ORTA ASSUR Yasaları
Musa
Kadeş Anlaşması
1. TIGLAT PILESER
MÖ 1870-1860
MÖ 1728-1866
MÖ 1793-1750
MÖ 1646-1626
MÖ 1450-1250
MÖ 1350-1230
MÖ 1296≈1285
MÖ 1144-1076
Anadolu
Terah’ ın oğlu, İsmail ve İshak’ ın babası
Mezopotamya
Sümer yasaları metni
Akkad yasaları metni
Babil yasaları metni
Babil yasaları metni
Assur yasaları metni
İmran’ ın oğlu, Leviler kabilesinden
2. Ramses ve 3. Hattuşili arasında
Assur yasaları metni
Süleyman
MÖ 970-930
İsrail Kıralı
Homeros
Hesiodos
Thales
Sokrates
MÖ 8.yy ( 700 yılları)
MÖ 8.yy ( 700 yılları)
MÖ 624-546
MÖ 469-399
İonyalı
İonyalı
İonyalı
Atinalı
3
4
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Anadolu
Sümer yasaları metni
Sümer yasaları metni
Sümer yasaları metni
Mezopotamya
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
62 / 63
1
Ek 7:
2
Sokrates Tutumu, Sivil itaatsizlik, Hayrettin ÖKÇESİZ
3
4
Sivil İtaatsizlik konusunda daha önceleri yazıp söylediklerimden yaptığım alıntıların şimdilik sonuna
geldik. Bundan Sonra, "Uygar Direniş" diye adlandırdığım bir başka kategori üzerine yazacağım.
5
6
7
8
9
Sokrates’in yargılanması ve savunması çerçevesinde günümüz sivil itaatsizlik edimleri için
aydınlatıcı ve temellendirici bir çıkış noktası bulmaktayız. “Sokrates Tutumu” olarak nitelendirdiğim
bu duruş bilinci, sivil bir itaatsizlik için ilk örnektir. H. D. Thoreau, M. Gandhi, M. L. King gibi
düşünsel ve eylemsel önderlerin yaşam pratiklerinde bu eylem tipinin somut hallerini görmek
mümkündür.
10
11
Sivil itaatsizlik için somut olaylardan hareketle bir sivil itaatsizlik eylem tipi saptanabileceği gibi,
meşruluk kaygılarını da içeren, kısmen normatif amaçlı tanımlar da tasarlanmaktadır.
12
13
14
Sivil itaatsizliğin hukuk ve siyaset felsefelerindeki düşünsel kökenleri, direnme hakkının ve hukuk
devletinin düşünsel temellerine dayanmaktadır. Etik meşruluk irdelemesinin çerçevesini bu
kavramların anlam çevresi oluşturmaktadır.
15
16
17
Sivil itaatsizliğin pozitif hukuk açısından meşruluğu sorunu da çok önemlidir. Medeni hukuk, ceza
hukuku ve temelde anayasa hukuku mevzuatı açısından bir yasallık temellendirmesi nasıl
kurgulanabilir? Böyle bir girişim başarıya ulaşabilir mi?
18
19
20
21
Sivil itaatsizliğin düşünce özgürlüğü ile ilişkisi, onun bir iletişim, tartışma, açılma ve açıklama eylemi
olduğuna ve onun bu eylemlerin her birinin gereksindiği özgürlük türleriyle bitişik bulunduğuna
işaret etmektedir. Düşünce özgürlüğünün sivil itaatsizlik alanları bu iki kavramı bir sorunsalda
buluşturmaktadır.
22
23
24
25
26
27
Sivil itaatsizliğin sivil toplumla, sivil toplum örgütleriyle ve yurttaşla iç içeliği açıktır. Toplumu, insanı
ve grupları sivil yapan şeyin bir itaatsizliği de sivil yapan şey olduğunu, başka bir deyişle kendisini
STK sanan örgütlerin hangi koşullarda sivil olabilecekleri üzerine düşünmenin, bir itaatsizliği sivil
yapan şeyin ne olduğu üzerine düşünmek demek olduğu da söylenmelidir. Sivil itaatsizliği bu kez
STK eylemleri biçiminde düşündüğümüzde, bu tür kurumsal-örgütsel eylemlerin olası siyasal
etkilerini demokrasi ve hukuk devleti kavramları bakımından yeniden değerlendirmek gerekecektir.
28
29
30
31
32
33
Güney Koreli bir hukuk filozofu Gyu-Won Che’nin “Sokrates’in Yeni Savunması –Sokrates’in Hukuk
Uğruna Haksız Yasalara Karşı Cesurane Savaşı” adını verdiği makalesinde farklı bir yorumla
karşılaşıyoruz. Sokrates’in kaçabilecekken baldıran zehrini içmesi, bize hep yasaya itaatin erdemli
bir örneği olarak gösterildi. Sokrates yasaya itaatin bir timsaliydi. Pozitivistlerin savlarına,
kestirmeden ikna için Sokrates ve onun bu tutumu güçlü bir argümandı. Hâlâ da öyle yapılıyor.
Sokrates’i sivil itaatsizliğin bir öncüsü gibi görmek bu yüzden bir azınlık görüşüdür.
34
35
36
Koreli meslektaşımın denemesine dayanarak benim giriştiğim kurgu, Sokrates’in, Atina’nın
yasalarını çiğneyerek ve yargı hükmünü bizzat infaz ederek, medeni bir itaatsizliği ve itaati, yine
medeni bir cesaretle kendi ediminde topladığıdır.
37
38
39
Platon’un “Apologia Sokrates” ve “Kriton” adlı eserlerine uygun olarak girişilen bu her iki kurguda,
Sokrates çiğnenen hukuk normunu iki aşamada itaatin konusu olarak görmektedir: İlki normun
buyurduğu davranış modelini; ikincisi, ilkinin çiğnenmesi durumunda öngörülen yaptırımı
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü”
63 / 63
1
2
3
4
5
içermektedir. Sokrates kendisinden uyması istenen bir davranışı kendi adalet duygusuyla
değerlendirerek (yani içindeki daimonion’ un sesine kulak vererek) onu haksız buluyorsa, bir yurttaş
olarak bu norma itaat etmenin adil olmadığını ve karşı koymanın bir yurttaşlık erdemi olduğunu
düşünüyor. Ancak bu normun ihlali üzerine kendisine ceza verilmesinin site ile kendi arasındaki
sözleşme nedeniyle her halükârda adil olduğunu ve cezaya itaat gösterilmesi gerektiğini söylüyor.
6
7
8
Günümüzün sivil itaatsizlik edimleri için bu tutumu bir öncü olarak almamız gerekmektedir.
“Sokrates Tutumu” şu halde, sorgulayan, eleştiren, medeni cesaret ve özveriyle ortaya konulan bir
siyasal varoluş tarzıdır.
9
10
11
12
13
Sivil itaatsizliği, (üzerinde üç yıl çalıştığım) bir tanımıyla özetleyelim: Sivil itaatsizlik hukuk devleti
idesinin içerdiği üstün değerler uğruna kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu
sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen, barışçıl bir protesto edimidir. Sivil
itaatsiz, norm ihlalinin sonuçlarına katlanmaya hazır olduğunu belirtmekle ve bunu göstermekle
ediminin içtenliğine olan inancı destekleyebilir.
14
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Download