Tropikal bölgelerde oluşan alçak basınç

advertisement
Meteoroloji ve Oşinografi Notları
Dünyanın Güneş Etrafındaki Hareketi
1-Dünyanın güneş etrafındaki elips şeklindeki yörüngesinin büyük ekseni üzerindeki, güneşe en yakın olduğu noktaya “Perihelion” ve en uzak olduğu noktaya “Aphelion” denir. Perihelion Ocak ayının ilk günlerinde, Aphelion ise
Temmuz ayının ilk günlerinde gerçekleşir.
2-23 27’ N enlemine “Yengeç Dönencesi”, 23 27’ S enlemine “Oğlak Dönencesi” denir. Bu enlemler, güneşin öğle
vakti tam tepede gözlenebildiği, ekvatordan en uzak enlemlerdir.
3-Kuzey yarım küredeki 66 33’ lık enleme “Arktik Daire”, güney yarım küredeki 66 33’ lık enleme ise “Antarktik
Daire” denir.
4-En uzun gün 21 Haziran’da olup, ışınlar bulunduğumuz yere en dik gelir (en uzun gece).
5-21 Aralık’ta ise, en kısa gündüz yaşanır ve ışınlar gözlem yerine en eğik olarak gelir (en kısa gece).
6-İlkbahar ve sonbahar ekinoksları 21 Mart-23 Eylül.Bu tarihlerde güneşin doğduğu yer gerçek doğu, battığı yer
de gerçek batıdır.
7-Orta enlemlerde güneş hiçbir zaman tam tepede görünmez.
Atmosferin Sıcaklık Bakımından Tabakaları
1-Troposfer
2-Stratosfer
3-Mezosfer
4-Termosfer
1-Troposfer :
Atmosferin en alt tabakası olup, atmosferin toplam kütlesinin % 75’ini ve atmosferdeki hemen hemen bütün nemi
kapsar. Bilinen bütün hava olayları bu tabaka içinde meydana gelir. Troposferin en önemli özelliği, sıcaklığın yükseklikle azalmasıdır. Troposferde sıcaklık yükseklikle ortalama olarak her 1000 metrede 6,5 C azalır. Troposferin yüksekliği ekvatordan kutba doğru azalır ve ekvatorda en fazla (18 km) kutuplarda da en azdır (8 km). Orta
enlemlerde troposferin kalınlığı 11 km’dir. Troposfer ile stratosfer arasındaki geçiş tabakasına “tropopoz” denir.
Atmosferdeki hemen hemen bütün subuharı, atmosferin en alt tabakası olan troposfer içindedir.
2-Stratosfer
Genel olarak sıcaklık yükseklikle artar. Kalınlığı kutuplar üzerinde, ekvator üzerindekinden daha fazladır. Orta
enlemlerde stratosfer, tropopozdan itibaren 50 km’ye kadardır. Stratosferin önemli bir karakteristiği ozonun
çoğunu kapsamasıdır. Stratosfer ile mezosfer arasındaki geçiş zonuna “stratopoz” denir.
3-Mezosfer
Bir sıcaklık maksimumu bölgesidir. Orta enlemlerde mezosfer 50-85 km’ler arasındadır. Alt kısmı, meteorların
çoğunun yok olduğu bölgedir. Mezosferin üst sınırına “mezopoz” denir.
4-Termosfer
Orta enlemlerde 85 km’den başlayan bu tabakanın üst sınırı yoktur. Termosfer içinde magnetosfer yer alır.
Yeryüzeyinin Yapısındaki Değişimler
En belirgin fark, karalar ve denizler arasındaki farktır. Denizler termal olarak çok korunumludur. Denizler aniden
ısınıp, aniden soğuyamazlar. Yani, denizlerdeki sıcaklık değişimleri karalara nazaran daha küçüktür. Bu nedenle
denizler, yazın karalara nazaran daha serin, kışın daha sıcaktır. Bunun çeşitli sebepleri vardır :
1-Su geniş ışınlara karşı çok geçirgendir. Güneş ışınları denizlerde yaklaşık 30 metre derinliğe kadar geçebilir.
Halbuki karalar, yuttuğu enerjiyi çok sığ bir tabaka içinde toplar ve bu tabakada oldukça büyük bir sıcaklık artışına neden olur. Sularda ise aynı enerji büyük bir su kütlesine yayıldığından sıcaklık değişimi daha az olur. İşlem
tersine döndüğü zaman, sığ kara tabakası aldığı ısıyı, su tabakasına göre daha hızlı geri verir.
2-Suyun özgül ısısı, karalara nazaran daha büyüktür. Bu nedenle, su ısıtılırken sıcaklığı karalara nazaran daha yavaş yükselir ve soğurken daha yavaş düşer. Çünkü suyun sıcaklığındaki belirli bir artma veya azalma için daha büyük bir ısı kazancı veya kaybı gereklidir.
3-Su bir akışkan olduğundan, konveksiyonla ısıyı büyük derinliklere kadar yayar ve böylece yüzey sıcaklığı karalara göre daha az değişir.
4-Sulardaki buharlaşma esnasında sudan büyük bir miktarda enerji kaybı olur. Bunun sonucunda suyun sıcaklığının
yükselişi yavaşlar.
5-Büyük okyanus akımları, ısı enerjisini başka bölgelere taşıyarak sıcaklık farklılıklarını eşitlemeye çalışırlar. Gulf
Stream ve Kuroshio akıntılar yukarı enlemlere büyük miktarda sıcak su kütleleri taşırlar. Buna karşılık yukarı enlemlerden aşağı enlemlere doğru da soğuk su kütleleri taşınır. Böylece okyanuslarda sıcaklık farkları azalır.
Sıcaklık Değişimleri
Sıcaklık atmosferde, yatay ve düşey olarak değişir. Hava haritalarında eş sıcaklık eğrilerine “izoterm” denir.
Uzun yıllar boyunca alınan ortalamalara göre çizilen hava haritalarında izotermler yaklaşık olarak enlemlere paralel bir yapı gösterir. Yine de aynı enlem üzerinde okyanus üzerindeki sıcaklık ile karalar üzerindeki sıcaklık birbirinden farklıdır. Bu durum kışın ve yazın değişim gösterir. Kışın karalar denizlere nazaran daha çabuk soğuduğundan aynı izoterm karalarda daha güneyde, yazın ise karalar denizlerden daha sıcak olduğundan, aynı izoterm
daha kuzeydedir. Okyanus akımları da hava sıcaklığı üzerinde etkili olur. Sıcak su akıntısı olan Gulf Stream Atlantik’te hava sıcaklığı üzerinde belirgin bir etkisi olup, izotermler buna bağlı olarak eğilirler. Karalar okyanuslara
nazaran, daha çabuk ısınıp daha çabuk soğurlar. Bu nedenle yaz ile kış arasındaki en büyük sıcaklık değişimi büyük
kara kütleleri üzerinde meydana gelir. Günlük sıcaklık aralığı veya farkı yerden yükseldikçe azalır. Sıcaklığın günlük değişimi açık günlerde, bulutlu günlere nazaran daha fazladır. En büyük günlük sıcaklık farkı, bulutsuz ve
havanın kuru olduğu çöllerde olur. Gündüzleri güneş enerjisi yeri hızla ısıtır, geceleyin de yer kızılötesi ışınlar
yayınlayarak hızla soğur.
Nemli bölgelerde günlük sıcaklık farkı nispeten küçüktür. Buralarda pus ve bulutlar yere gelen güneş enerjisini
engelleyerek maksimum sıcaklığın düşük olmasını sağlar. Geceleyin de nemli hava yerin yaydığı infrared radyasyonu yutarak (soğumayı engelleyerek) minimum sıcaklığın yüksek olmasını sağlar.
Gün içindeki maksimum sıcaklık gerçek güneş öğlesinde değil, 1-2 saat sonrasında olur. Çünkü ışınların en dik geldiği zamanda en büyük enerji alınırsa da termometre seviyesinde sıcaklığın maksimum olması biraz zaman alır. Bu
nedenle orta enlemlerde maksimum sıcaklık yerel saatle, saat 14:00-15:00 civarında gerçekleşir. En düşük sıcaklık da, yaklaşık olarak güneşin doğma zamanında meydana gelir. Çünkü bu saatlerde dünya ve atmosferin net ısı
kaybı maksimumdur. Sıcaklık maksimumunun tam zamanı bulutluluk, hava kütlesinin özellikleri ve yağış gibi yerel
hava durumuna bağlıdır.
Havanın Düşey Hareketleri
Havanın düşey hareketleri başlıca aşağıdaki nedenlerle olabilir :
1-Havanın belirli bir bölgesinin ısınması veya soğuması.
2-Topoğrafik etki.
3-Cephelerin etkisi.
4-Konverjans ve diverjans etkisi: Çevre havanın bir bölgeye doğru akmasına “konverjans” denir.Yeryüzü yakınında
çevreden bir merkeze doğru akan hava, merkez civarında birikerek yükselecektir.Tersine bir merkezden çevreye
doğru hava akışı varsa buna da “diverjans” denir. Yeryüzü yakınında diverjans sözkonusu ise, merkezden çevreye
doğru olan hava akışı nedeniyle merkez civarında bir boşluk oluşacaktır. Bu boşluğu doldurmak üzere, yukarıdan
aşağıya doğru inici bir hareket olacaktır.
Adyabatik Olay
Şayet hava yükseliyorsa, yükselen havanın üzerindeki basınç gittikçe azalacak ve hava genişleyecektir. Genel olarak yükselen veya alçalan hava kütleleri çevre havadan ısı alacak yeterli zamanı bulamazlar. Bu nedenle pratik olarak, yükselen ve alçalan hava kütlelerinin ısı bakımından korunumlu olduğu, yani çevre ile ısı alışverişinde bulunmadığı kabul edilir. Bu sürece “adyabatik olay” denir. Adyabatik durumda yükselen hava, genişleme için gerekli olan
enerjiyi kendi iç enerjisinden alır. İç enerjisi azalan hava soğur. Alçalan hava ise sıkışır ve sıcaklığı artar. Bir hava kütlesi, atmosferde alçaldığı zaman daima adyabatik olarak ısınır. Belirli bir mesafe kadar alçalmadaki ısınma,
aynı mesafe kadar yükseldiği zamanki soğumaya eşittir. Nem bakımından doymamış havadaki adyabatik olaya
“kuru adyabatik olay” denir. Hava nem bakımından doymuş ise, söz konusu olan adyabatik olaya da “doymuş adyabatik veya nem adyabatik olay” denir.
Atmosferin Kararlılığı
Hava yer yakınında ısındığında veya yukarıda soğuduğunda kararsız koşullar meydana gelir. Çünkü yukarıda soğuk
ve yoğunluğu fazla hava, aşağıda da sıcak ve yoğunluğu az olan hava olduğundan yukarıdaki hava çöker, aşağıdaki
hava da yükselir. Bu “kararsız” bir durumdur.
Şayet hava aşağı seviyelerde soğuk, yukarı seviyelerde sıcak ise, yoğunluğu fazla hava aşağıda, yoğunluğu düşük
hava da yukarı seviyelerdedir. Bu “kararlı” bir durumdur.
İnversion
Bazı yerlerde belirli şartlarda yükseldikçe sıcaklık artar. Bu duruma “inversiyon” denir. Zemine yakın inversiyon
sakin ve açık gecelerde oluşur. Açık atmosfer nedeniyle arz radyasyonu ile soğuyan zemin üzerindeki hava da
soğur. Zeminden biraz yükselince sıcaklık artar. Daha yüksek seviyelerde normal olarak sıcaklık azalmaya devam
eder.
Radyasyon Enversiyonu
Kuvvetli bir radyasyon enversiyonu için ideal şartlar, havanın sakin, çok kuru ve bulutsuz ve gecenin uzun olmasıdır. Açık gecelerde ve sabahın erken saatlerinde gözlenen bu enversiyonlar geceleyin yeryüzünün radyasyonla
hızlı bir şekilde soğumasıyla meydana gelir. Yere yakın yerlerde hava soğuk, yukarıda daha sıcak kaldığından
enversiyon meydana gelir. Orta enlemlerde geceleyin meydana gelen bu soğumanın etkisi yerden itibaren 100
metreyi geçmez.
1-Standart Termometre
Bu termometreler bir cam tüpten meydana gelmiştir. Cam tüpün alt ucunda, içinde civa veya alkol bulunan bir
hazne vardır. Tüpün üst kısmında da boşluk bulunur. Sıcaklık artınca haznedeki sıvı genleşir ve tüp içindeki
kanalda yükselir. Sıcaklık düşünce, sıvı büzülerek (hacmi azalarak) kanaldaki seviye düşer. Termometre yüzeyi
sıcaklığı gösterecek şekilde ölçeklendirilmiştir.
2-Maksimum Termometre :
Bu termometrelerde, cam tüpün içindeki kanal hazneden biraz ötede çok daraltılmıştır. Bu tip termometrelerde
genellikle civa kullanılır. Sıcaklık yükseldiğinde, haznedeki civa genişler ve kanalın dar kısmından geçerek kanalda
ilerler. Sıcaklık düştüğü zaman civanın hacmi azalır, fakat kanalın dar kısmından hazneye geri dönemez. Bu termometrelerle maksimum sıcaklık okumaları günde bir kez, yerel saatle 2100’de yapılır. Civanın üst seviyesi okunarak maksimum sıcaklık değeri saptanır. Okuma yapıldıktan sonra civanın hazneye geri dönmesini sağlamak için
termometre üst tarafından tutularak silkelenir. Maksimum termometreler siper içindeki bir mesnete yatayla
5-10 lik bir açı yapacak şekilde yerleştirilir.
3-Minimum Termometre :
Verilen bir zaman aralığındaki en düşük sıcaklığı ölçen termometrelere minimum termometre denir. Bu termometrelerde civa yerine daima alkol kullanılır. Sıcaklık düştüğü zaman alkolün hacmi küçülür, kanal içinde hazneye doğru hareket eder. Sıcaklık yükseldiği zaman alkol indeksin etrafından akarak tüp içindeki kanalda ilerler, fakat
indeks, alkolün hazneye doğru ilerlediği en alt seviyede kalır. Böylece indeksin üst seviyesi ulaşılan en düşük
sıcaklığı gösterir. Minimum termometrelerle sıcaklık, yerel saatle 0700 ve 2100’de olmak üzere günde iki defa
okunur. Bu iki okumadan düşük olanı, o günün minimum sıcaklığıdır. Okuma yapıldıktan sonra termometre eğilerek,
indeksin alkolün ucuna gelmesi sağlanır. Bu termometreler yatay olarak yerleştirildiğinden okuma yapıldıktan
sonra termometre tekrar yatay olarak mesnetindeki yerine yerleştirilir. Termometre yeni okuma için hazır hale
gelmiştir.
4-Six Termometresi
Six termometresi, maksimum ve minimum termometrelerin birleştirilmiş halidir. Bu U şeklinde bir tüpten yapılmış olup, uçlarında kapalı birer hazne vardır. U şeklindeki tüpün alt tarafı civa ile doldurulmuştur. Sağ tarafta ise
civanın üstündeki kol alkol ile doldurulmuştur, fakat haznenin bir kısmı alkol ile dolu olup, üzerinde bir miktar gaz
vardır. Her iki kolda da alkolün içinde birer renkli cam index olup, içlerinde birer ince demir tel vardır. Bu cam
indexlerin, civanın içine batmaması için alt tarafları çıkıntılı bir şekildedir. Ayrıca bu çıkıntılar borunun iç çeperlerine baskı yaparak, indexin yükseldiği yerde kalmasını da sağlar.
5-Madeni Termometre
Madeni termometre, termograf ile aynı yapıya sahiptir, fakat yazıcı kısmı yoktur. Bunun yerine göstergenin uç
kısmında sıcaklık skalası vardır.
6-Deniz Termometresi
Deniz suyu sıcaklığını ölçmek için kullanılır. Standart termometreden farkı civa haznesinin dışında delikli bir metal kabın oluşudur. Termometre deniz yüzeyinden 10 cm derinlikte, 8-10 dakika bekletilir. Dışarı alınan termometrenin okunması yapıldıktan sonra delikli kaptaki su boşaltılır. Gemide bu tip termometre bulunmadığında bez
bir kova ile denizden alınan suyun içine standart termometre daldırılarak ölçüm yapılır.
7-Termograf
Termograf, eğriliği sıcaklıkla değişen metalik bir hassas elemandan meydana gelmiş mekanik bir alettir.Sıcaklıktaki bir değişim hassas elemanın eğriliğinin değişmesine neden olur. Eğrisel hassas elemanın bir ucunda uzun,
hareketli bir kol vardır. Bu kol uygun bir ölçekle sıcaklığı direkt olarak gösterir. Bu kolun ucunda bulunan mürekkepli bir uç, tambur üzerine sarılmış ve üzerinde saat, gün ve sıcaklık ölçeği bulunan bir grafik üzerine sıcaklığı
sürekli olarak kaydeder.
Termometrelerin Yeri ve Okunmalarında Dikkat Edilecek Hususlar
1-Aletler direkt güneş ışığından korunmalıdır. Termometreler ayrıca gemi bacalarından, ısı kaynaklarından da korunmalıdır. Bu nedenle termometre siperleri beyaza boyanır. Bu siperler gemilerde standart olarak 56x23x15 cm
boyutlarında, ahşaptan yapılmıştır.
2-Termometre okunması yapılmadan önce veya alkol parçalanmasının olup olmadığı tesbit edilmeli ve parçalanması
giderilmeyen termometreler kullanılmamalıdır.
3-Termometrelerin göz hizasına gelecek şekilde uygun yükseklikte bulundurulması gerekir.
4-Termometre okumalarında önce derecenin ondası sonra tam değeri okunur ve kaydedilir.
Buharlaşma, Yoğuşma ve Nem
Havada bulunan su moleküllerine “subuharı” denir. Birim kütledeki suyun tamamen buhar haline gelmesi için gerekli enerji miktarına “buharlaşma gizli ısısı” denir. Tersine, birim kütledeki subuharının da tamamen su haline
geçmesi (yoğuşması) için buharlaşma esnasında alınan ısı enerjisi ortama geri verilir. Buna da “yoğunlaşma gizli
ısısı” denir.
Deniz seviyesinde 0 C’deki saf suyun buharlaşma gizli ısısı 597 kaloridir. 100 C’deki suyun buharlaşma gizli ısısı
da 540 kaloridir. Buharlaşma gizli ısısı, yoğunlaşma gizli ısısına eşittir.
Buharlaşmaya Etki Eden Faktörler
1-Sıcaklık.
2-Havanın doyma derecesi.
3-Rüzgar şiddeti.
4-Suyun bileşimi.
5-Buharlaşma alanı.
Atmosferde Sıcaklık Aşağıdaki Durumlarda Düşebilir
1-Havanın adyabatik olarak yükselmesi ve genişlemesiyle sıcaklık düşebilir.
2-Hava, altındaki daha soğuk bir yüzeyle temas ederek soğuyabilir.
3-Sıcak ve soğuk hava kütleleri birbiriyle karıştığı zaman, sıcak havanın sıcaklığı düşebilir.
4-Hava (açık gecelerde olduğu gibi) uzun dalgalı radyasyon neşrederek soğuyabilir.
Nem ve Nemin Ölçümü
Atmosferdeki subuharı miktarına “nem“ denir.
Mutlak Nem : Absolute humidity. Bir metreküp hava içinde bulunan subuharı ağırlığıdır. Mutlak nemin birimi
genellikle gr/cm3 olarak ifade edilir. Mutlak nem, diğer bir deyişle subuharı yoğunluğudur.
Bağıl Nem : Relative humidity. Belli sıcaklıktaki havanın taşıdığı subuharı miktarının, aynı sıcaklıktaki havanın
taşıyabileceği en fazla subuharı miktarına oranıdır. Yüzde olarak ifade edilir. Sıcaklığın düşük olduğu sabahın
erken saatlerinde doymuş buhar basıncı da küçüktür ve dolayısıyla bağıl nem “yüksektir”. Sıcaklığın maksimum
olduğu öğleden sonra ise, bağıl nem en düşük değerini alır.
Çiğ Noktası Sıcaklığı : Havada bulunan subuharı miktarı değişmeksizin yani havaya nem ilave etmeden, havanın
doymuş hale gelmesi için soğuması gereken sıcaklığa çiğ noktası sıcaklığı denir. Hava daha fazla soğutulursa içindeki nem yoğunlaşmaya başlar. Yükselen havanın çiğ noktası sıcaklığı her kilometrede yaklaşık 2 °C azalır.
Nem Ölçüm Aletleri
Psikrometre (Islak ve Kuru Hazneli Higrometre)
Çiğ noktası sıcaklığını ve bağıl nemi elde etmek için en yaygın kullanılan alet psikrometredir. İki civalı standart
termometreden meydana gelen psikrometrelerde, termometrelerden birinin etrafı ince bir müslinle sarılmıştır.
Bu alet kullanılırken müslin ıslatıldığından bu termometreye “ıslak termometre”, diğerine ise “kuru termometre
denilir”. Kuru termometre gerçek hava sıcaklığını verir. Islak termometrenin müslindeki su, ısı alarak buharlaşır
ve ıslak termometrenin sıcaklığı düşer. Buharlaşma hızı, havanın doyma derecesine, diğer bir deyişle bağıl nemine
bağlıdır.
Sapanlı Psikrometre
Gemilerde yaygın olarak kullanılır ve çeşitli tipleri olan sapanlı psikrometrelerin hepsi elle çevrilir. Sapanlı psikrometrede, ıslak ve kuru termometreler yan yana bir mesnet üzerinde tesbit edilmiştir. Mesnet de bir sopa bağlanmıştır. Bu psikrometreden elde edilen değerin doğru olması için saniyede 2,5 m.’lik bir hava akımına ihtiyaç vardır. Bu amaçla, ıslak termometrede en düşük sıcaklık elde edilinceye kadar, psikrometre saniyede 4 kez olmak
üzere döndürülmelidir.
Saçlı Higrometre
Sabit iki nokta arasında gerilmiş bir demet saç ve bu saçın nem vasıtasıyla uzayıp kısalmasını gösteren bir ibreden oluşur. Nem arttığı zaman saç demeti uzar, nem azalınca kısalır. Bu düzenek madeni bir muhafaza içinde olup,
aletin skalası, o andaki nemi (yüzde olarak) verecek şekilde ölçeklendirilmiştir.
Higrograf
Havanın nemini kaydeden (yazıcı) bir alettir. Bu aletin hassas elemanı higrometrede olduğu gibi, sarışın insan saçı
demetinden oluşur. Bir kam tertibatı vasıtasıyla saç demetindeki uzama ve kısalma, ucunda mürekkep bulunan bir
ibreye iletilir. Böylece bağıl nem değerleri bir tambur üzerine sarılmış grafiğe işlenir.
Sis
Yeryüzünde gözlemciyi saran ve yatay görüş uzaklığını 1000 metre veya daha aşağıya düşüren buluta “sis” denir.
Eğer benzer durumlarda görüş uzaklığı 1000 metreyi geçerse, bu durumdaki buluta “mist” denir. Eğer bulut, yere
temas etmiyorsa “stratus” adını alır.Aslında sis, yere inmiş “stratus” bulutudur. Sis içindeki yoğunlaşmış subuharı
damlacıklarının çapları milimetrenin binde biri mertebesinde ise buna “pus” denir. Sis oluşumunun en etkin sebebi,
alttaki soğuk yüzeyle temas eden havanın soğumasıdır.
Buhar Sisi
Soğuk hava sıcaklığı, hava sıcaklığından çok daha yüksek bir su yüzeyinden aktığı zaman sis meydana gelebilir. Bu
sislere “buhar sisi” veya “arktik deniz dumanı” denir. Havadan daha sıcak olan bir su kütlesinin buharlaşması ile
hava doymuş hale gelebilir ve sis oluşabilir. Bu tip sislere “buharlaşma sisi” denir.
Yağmur Sisi
Bu tip sisler, yüzey yakınındaki soğuk hava tabakası üzerindeki daha sıcak havadan düşen yağmurlardan meydana
gelirler. Bu durumda düşen yağmur damlaları, içinden düştükleri havadan biraz daha sıcaktır. Yağmur sisleri, belirli sıcaklık farkının bulunduğu cepheler boyunca çok sık olarak meydana gelirler. Bu tip sisler, hem soğuk, hem
de sıcak cephelerde oluşabilirler. Bu nedenle bu sislere, “cephesel sisler” de denir. Yağmur sisleri, bir enversiyon
altındaki soğuk hava tabakası içinden yağmurun düşmesi ile de meydana gelebilir.
Radyasyon Sisi
Hava önceden nem kazanmış ise, havanın radyasyon yoluyla soğuması ile bu tip sisler meydana gelir.Bu sisin oluşumu için gerekli koşullar şunlardır :
1.Yüksek bağıl nem,
2.Bulutsuz gökyüzü,
3.Yükseklikle sabit veya artan bağıl nem,
4.Kararlı tabakalaşma ve zayıf rüzgar.
Radyasyon sisleri, soğuk kıtalar üzerindeki denizsel kaynaklı durgun havada çok sık olarak meydana gelir. Deniz
sıcaklığının günlük değişimi karalardakine oranla oldukça küçük olduğundan radyasyon sisleri normal olarak okyanuslar ve denizler üzerinde oluşmaz.
Bazen hafif bir rüzgar vasıtasıyla radyasyon sisi karalardan denizlere doğru sürüklenir. Bu sis, özellikle kıyıya
yaklaşan gemiler için tehlikelidir. Başlangıçta iyi görüş varken gemi aniden sise girebilir.
Adveksiyon Sisi
Sıcak havanın soğuk bir yüzey üzerinde hareketiyle oluşur. Adveksiyon sisleri, çoğunlukla sahiller boyunca karalar
üzerinde oluşur. Çoğu geceleyin meydana gelen bu sisler daha çok kışın görülür.
Adveksiyon sisi için uygun koşullar şunlardır :
- Hava kütlesi ve alttaki yüzey arasında büyük sıcaklık farkı,
- Ilımlı rüzgar şiddeti (2-7 m/sn),
- Soğuk yüzeye gelmeden önce yüksek bağıl nem,
- Başlangıçta kararlı tabakalaşma,
- Yükseklikle sabit kalan veya artan bir özgül nem.
Yamaç Sisi
Dağ yamaçlarının rüzgarüstü taraflarında yamacın yukarılarında çok sık (alçak seviyelerinde ise nadiren) görülürler. Eğimli arazi üzerinde yükselen havanın (adyabatik olarak) soğumasıyla oluşurlar. Yamaç sisi, sadece doymuş
havanın kararlı tabakalaşması durumunda mevcut olabilir.
Enversiyon Sisi
Sisler bir sıcaklık enversiyonu tabanı altında bulunan stratus tabakasının aşağı doğru uzanması sonucunda medyana gelebilir. Böyle sislere genel olarak “enversiyon sisleri” denir.
Sisin Rüzgarla İlgisi
Türbülansla meydana gelen düşey karışım sis oluşumunu engelleyen önemli bir faktördür. Türbülansın şiddeti esas
olarak havanın kararlılığına ve rüzgar şiddetine bağlıdır. Türbülansın şiddeti, rüzgar şiddeti ile arttığından, rüzgar belli bir şiddetten daha fazla olduğunda sis dağılabilir veya bir stratus tabakası haline dönüşebilir.
Orta kuvvette veya şiddetli rüzgar durumunda şayet yüzey tabakası hızlı soğursa sis oluşabilir. Rüzgar bakımından radyasyon ve adveksiyon sisleri arasında büyük bir fark vardır. Tipik bir radyasyon gecesinde bile soğuma
hızı çok büyük olmayıp, nadiren saatte 1°C’ yi geçer. Ayrıca bu soğumadan etkilenen tabaka da oldukça sığdır.Diğer taraftan, hava daha soğuk bir yüzey üzerine adveksiyonla geldiğinde veya eğimli bir arazi üzerinde tırmanma
ile soğuduğu zaman, soğuma hızı büyük olabilir ve soğumuş tabaka kalın olur. Bu nedenle, radyasyon sisleri rüzgar
şiddetine karşı oldukça hassastır. Halbuki diğer sisler, kuvvetli rüzgarlarda nisbeten devam edebilirler. Eğer
soğuma hızı yeterli derecede yüksekse, adveksiyon sisleri, büyük çapta türbülansa dayanabilir.
Sisin Günlük Değişimi
Sisin bütün tipleri ısınmayla dağılmaya yatkındırlar. Bu nedenle sabahın erken saatlerinde bir maksimum ve öğleden sonra bir minimum olmak üzere sis frekanslarında belirgin bir günlük değişim vardır. Yamaç sisleri genellikle
çok kalındır ve küçük bir günlük değişim gösterir. Adveksiyon sislerinin çoğu nisbeten kalındır. Kalın olan sisler
günlük ısınmayla kolayca dağılmazlar. Tipik bir radyasyon sisi gayet sığdır ve günlük ısınmayla kolayca dağılır.
Bulutlar
Atmosferdeki subuharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve havada asılı kalan çok küçük su damlacıkları ve buz kristallerinin meydana getirdiği topluluğa “bulut” denir. Şayet 0°C’ nin altında yoğunlaşma olmuşsa, buz kristalleri oluşur. Bulutların yükseklikleri bulundukları yere ve mevsimlere göre değişir. Kutuplarda ve kış mevsiminde bulut
yükseklikleri az, ekvatorda ve yaz aylarında fazladır.
Yüksekliklerine Göre Bulutların Sınıflandırılması
1-Alçak bulutlar (Stratus, Stratocumulus, Nimbostratus)
2-Orta bulutlar (Altostratus, Altocumulus)
3-Yüksek bulutlar (Cirrus, Cirrostratus, Cirrocumulus)
4-Dikey gelişimli bulutlar (Cumulus, Cumulonimbus)
1-Alçak Bulutlar
Stratocumulus – Sc
Bu bulutlar gri renkli, yuvarlak kütleler ve tomarlardan meydana gelip, uzun sıralar halinde gökyüzünü kaplarlar.
Aralarındaki boşluklardan gökyüzünü görmek mümkündür. Stratocumulus bulutları su damlacıklarından, nadiren de
kar ve buz kristallerinden oluşurlar. Bu bulutlar çok soğuk kış günlerinde nadiren hale olayına neden olurlar.
Stratus-St
Bu bulutlar genellikle gri renkte olup, düzgün ve tabaka şeklinde, sise benzeyen bir buluttur. Birbirine paralel
şeritler halinde bulunurlar. Gökyüzünde ince bir perde (tül) halinde bulunduğunda, dumanlı bir görüntü verirler.
Bu bulutun karakteristik yağışı çisentidir. Stratus bulutu genellikle su damlacıklarından oluşurlar. Stratus’lar,
stratocumulus’ların alçalmasıyla oluştuğu gibi, yerdeki sisin yükselmesiyle de oluşabilirler. Bu bulutlar rüzgarlı
havalarda lifli bir görüntü kazanırlar. Altostratus’lerden güneş ışınlarını geçirmemesiyle ayrılabilirler.
Nimbostratus –Ns
Bu bulutlar koyu gri renkte, şekilsiz bulutlardır.Genel olarak yağmur ve kar şeklinde yağış yaparlar.Nimbostratus
bulutları, su damlaları, kar buz kristalleri, kar taneleri ve bunların karışımlarından oluşur.Nimbostratus’ler daha
koyu olup, ay ve güneş ışığını hiç geçirmezler.
2-Orta Bulutlar
Altocumulus – Ac
Küçük, yassılaşmış veya yuvarlak kütleler halindedirler. Genellikle aşırı soğumuş su damlacıklarından oluşurlar.
Çok düşük sıcaklıklarda buz kristallerinden oluştukları zaman daha saydamdırlar. Altocumulus’lerin, Cumulus’lere
göre ortaları koyu gölgeli ve daha iridirler. Altocumulus’ler, Cumulus’lerden daima daha küçüktürler.
Altostratus –As
Yatay oluşumlu, düzgün bir örtü veya perde görünüşlü, grimsi veya mavimsi renkte bir bulut tabakasıdır. Gökyüzünü tamamen veya kısmen kaplar.İnce olan bölgelerinden güneş buzlu cam arkasından görüldüğü gibi görünür. Bazen de güneş ve ayın görünmesini engelleyecek kadar kalınlaşırlar. Güneş ve ayın etrafında hale meydana getirmezler. Su damlacıklarından oluşurlar. Geceleri ay olmadığı zaman altostratus ile nimbostratus karıştırılabilir.
Yağmur ve kar şeklinde yağış mevcut ise bu bulut nimbostratus, yoksa altostratus’tür.Altostratus’ler güneş ışığı
altında hiçbir zaman stratus’ler gibi beyaz görünmezler. Altostratus bulutundan düşen yağmur çoğunlukla yeryüzüne kadar ulaşmaz, bulut seviyesinin biraz altında tamamen buharlaşır.
3-Yüksek Bulutlar
Cirrus –Ci
Lif şeklinde dar şeritler halinde, ucu kıvrık tüy şeklindedir. İpek gibi ince olup, gölge meydana getirmezler. Yaz
aylarında fazla görülürler. Bu bulutlar genellikle Cirrocumulus ve Altocumulus bulutları ile Cumulonimbus bulutlarının üst kısımlarından meydana gelir.
Cirrocumulus –Cc
Küçük, beyaz, yuvarlak kütleler halindedirler. Genellikle gölge meydana getirmezler.
Cirrostratus - Cs
Çarşaf gibi beyaz, ince bir örtü şeklindedirler.Gökyüzünü tamamen veya kısmen kaplarlar. Güneş ve ayın etrafında hale meydana getirirler. Saydam görünümlü bu bulutlar güneş ve ay ışığını geçirirler.
4-Dikey Gelişimli Bulutlar
Cumulus - Cu
Karnabahar görünüşlü, pamuk yığınlarını andıran, dikine gelişmiş bulutlardır. Bu bulutların üst kısımları beyaz ve
kubbe şeklinde, alt kısımları koyu renkli, hemen hemen düzdür. Dikine gelişmesi çok fazla olursa, yağmur ve sağanak şeklinde yağış yaparlar. Gökyüzünde parçalı bulutlu bir görünüm oluştururlar. Bu bulut, su damlacıklarından,
sıcaklığın düşük olduğu durumlarda da buz kristallerinden oluşur. Cumulus’ler stratus’lerin şekil değiştirmesinden
meydana gelebilir. Cumulus’ler tepelerin kubbe şeklinde ve daha büyük olmaları nedeniyle altocumulus’lerden ve
stratocumulus’lerden ayırt edilebilir.
Cumulonimbus - Cb
Dikine yükselen, sütun ve pamuk yığınları halinde yoğun ve koyu bir buluttur. Tepeleri örs şeklinde olup uçlarında
cirrus’lar gözlenir. Bu bulutların üst kısmı buz kristallerinden, alt kısmı da su damlacıklarından meydana gelmiştir.
Cumulonimbus bulutu sağnak yağışla birlikte, şimşek ve gök gürültüsü meydana getirir. Yağış, sağanak yağış şeklinde ve gökgürültüsü, şimşek veya dolu var ise, bu bulut cumulonimbus’tur.
Hava Basıncı ve Hava Yoğunluğu
Periyodik Basınç Değişimi
Orta ve yukarı enlemlerde basınç, genellikle 970-1040 mb. arasında değişir. Gün içinde hava sıcaklığı artarken
yüzey hava basıncının azalması beklenir. Öğleden sonra maksimum sıcaklık zamanında yüzey basıncı minimuma
ulaşır. Sabahın erken saatlerinde sıcaklık minimuma geldiğinde de basınç maksimum değerine ulaşır. Öte yandan
havanın hareketsiz olduğu yerlerde yüzey basıncının değişimi önemli ölçüde yukarı atmosferin ısınması ile olur.
Tropiklerde basınç düzenli olarak günde iki defa yükselir ve düşer. Maksimum basınç saat 10:00’ da ve 22:00’ da,
minimum basınç da 04:00 ve 16:00’ da gerçekleşir.
Atmosfer basıncı; 15 C'de sıcaklıkta ve 45° enleminde 1013,3 mb. kabul edilir. Bu basınç değeri 760 mm'ye eşittir. Normal basıncın üzerindeki basınç değeri yüksek basınç, altındaki basınç değeri alçak basınç olarak nitelendirilir.
Alçak Basınç Alanı
Dairesel veya elipsoidal şekilli ve birbirini izleyen izobarların değeri iç kısma doğru azalır. Merkez yakınında basınç genellikle 1013 mb’dan azdır. Alçak basınç alanları etrafında çevreden merkeze doğru olan hava hareketi
coriolis kuvvetinin etkisiyle saparak yönlenir.Kuzey yarı kürede alçak basınç alanlarında hava hareketi saat akrebinin tersi (backing) yönündedir. Alçak basınç alanlarına çevreden hava geldiğinden zemindeki hava hareketi konverjans’dır. Bu hareketle dönerek yükselen hava belirli bir seviyeden sonra diverjans oluşturur.Alçak basınç merkezi etrafında oluşan dönme hareketine “siklonik hareket“ denir.
Yüksek Basınç Alanı - 1
Dairesel veya elipsoidal şekilli ve birbirini izleyen izobarların değeri orta kısma doğru artar. Merkeze yakın basınç değeri genellikle 1013 mb’dan fazladır. Yüksek basınç alanlarında genel hava hareketi çevreye doğrudur.
Sapma nedeniyle kuzey yarı küredeki yüksek basınçlarda saat akrebi (veering) yönünde hava hareketi vardır.
Yüksek basınç alanları üst seviyelerden gelen hava ile beslenerek devam edebilirler. Üst seviyelerden dönerek
aşağıya inen hava “subsidans-çökme” oluşturur. Üst seviyelerde konverjansla toplanan hava subsidansla aşağıya
iner, orada diverjansla çevreye yönelir. Yüksek basınç merkezlerinin orta kesimi subsidans nedeniyle sakindir.Diverjans kenarlardan çevreye doğrudur. Yüksek basınç merkezi etrafındaki dönme hareketine “antisiklonik hareket“ denir.
Yüksek Basınç Alanı - 2
Bir antisiklon, siklonun tersine, merkez bölgesinde çevresine nazaran basıncın daha yüksek olduğu bir basınç sistemidir. Kuzey yarımkürede bir antisiklonda rüzgarlar merkez etrafında saat ibreleri yönünde (Güney yarımküre
de saat ibrelerinin tersi yönünde) eser. Antisiklonlardaki hava durumu ile depresyonlardaki hava durumu arasında
zıtlık vardır. Bir depresyonun merkezi civarında kuvvetli rüzgarlar, yoğun bulutlar ve yağmur veya kar görülürken
antisiklonlarda çoğunlukla merkez civarında hafif rüzgar ve güzel hava vardır. Bu, subtropik yüksek basınç alanları ve yazın orta enlem siklonları için sözkonusudur. Orta enlem okyanuslarındaki antisiklonlarda, çoğunlukla gökyüzü bulutlu olmasına rağmen, antisiklon civarında yağmur, hatta çisenti bile pek görülmez. Çünkü aktif cepheler bu
bölgelere kadar sokulmazlar. Orta enlemlerde kışın karalar üzerinde, bir antisiklonda hava durumu nadiren güzeldir. Bunun sebebi, sahillerde ve koylarda gemileri önemli ölçüde etkileyen, atmosferin alt tabakalarında sık sık
görülen, kalıcı sislerin olmasıdır.
Aneroid Barometre
Bu barometrelerde sıvı yoktur, içinde vidi kutusu adı verilen küçük, esnek bir kutu vardır.Bu kutunun içindeki
hava kısmen boşaltılmıştır. Böylece, dış basınçtaki küçük bir değişimle kutu genişler veya sıkışır.
Aneroid barometrenin iki tipi daha vardır. Altimetre ve Barograf.
Altimetre bir aneroid barometre olup, yüksekliği gösterecek şekilde kalibre edilmiştir. Barograf da yazıcı aneroid barometredir.
İndirgeme ve Düzeltmeler
Civalı barometrelerde, civa ve cam tüp sıcaklıkla genleştiğinden, basıncın yükseklik cinsinden ölçülen değeri, standart bir sıcaklığa (0°C) indirgenmelidir. Yerçekimi ivmesi de enlemle değiştiğinden, basınç okumaları standart
yer çekimi ivmesine göre de düzenlenmelidir. Üçüncü olarak da, basınç yükseklikle hızla değiştiğinden, farklı seviyelerdeki istasyonlarda okunan değerler de (birbirleriyle mukayese edilebilmeleri için) standart bir seviyeye
(deniz seviyesine) indirgenmelidir.
Aneroid barometrelerde sadece yükseklik düzeltmesi yapılır. Aneroid barometreler zaman zaman standart bir
civalı barometre ile karşılaştırılarak kontrol edilmelidirler. Şayet bir fark varsa barometrenin arkasındaki ayar
vidası yardımıyla index düzeltmesi yapılır. Gemilerdeki barometreler için genellikle bir yükseklik düzeltmesine
gerek yoktur.
Rüzgarlar
Atmosferin yatay hareketine rüzgar denir.Bu hareket yüksek basınçtan alçak basınca doğrudur.Isınan böl-gedeki
hava genişler ve yoğunluğu azalarak yükselir.Bu durum basıncın azalmasına neden olur.Civardaki daha soğuk ve
basıncı yüksek olan bölgedeki hava alçak basınç alanına yönelir.Basınç merkezleri arasındaki basınç gradyanı
rüzgarın hızını tayin eder.Izobarların sık olduğu yerlerde basınç gradyanı fazla, rüzgar şiddetlidir.
Kuzey yarımkürede bir alçak basınç alanında rüzgarlar saat istikametinin tersi yönünde dönerler. Buna “backing”
denir. Yine kuzey yarımkürede bir yüksek basınç alanında rüzgarlar saat istikameti yönünde eserler. Buna da
“veering” denir. Güney yarımkürede de rüzgarların dönüş yönleri kuzey yarımküredekinin tersidir.
Sonuç olarak, yeryüzünde bir alçak basınç alanında rüzgarlar merkeze doğru, izobarlarla bir açı yapacak şekilde,
yüksek basınç alanında da merkezden dışarıya doğru, izobarlarla bir açı yapacak şekilde eserler.
Basınç Gradyanı Kuvveti
Rüzgarın estiği yönü tayin etmek için havanın yatay hareketine etki eden kuvvetleri bilmeliyiz (basınç gradyan
kuvveti, coriolis kuvveti, merkezcil kuvvet, sürtünme kuvveti). Basınç gradyanı kuvveti rüzgarı meydana getiren
kuvvet olup, coriolis kuvvet ise sadece rüzgarın doğrultusunu etkiler. Sürtünme tabakası, yerden 1000-1500
metreye kadar olan ve sürtünme etkilerinin önemli olduğu tabakadır.
Rüzgarı, basınç gradyanı kuvveti doğurur. Bundan dolayı, bir hava haritasındaki izobarların sıklaştığı (birbirine
yaklaştığı) yerlerde, kuvvetli basınç gradyanı, dolayısıyla da kuvvetli rüzgarlar söz konusudur. İzobarların arasındaki mesafe büyük olduğunda da zayıf rüzgarlar oluşur.
Şayet, havaya etki eden kuvvet, sadece basınç gradyanı kuvveti olsaydı, rüzgarlar daima yüksek basınçtan alçak
basınca doğru esecekti.Fakat hava harekete başladığında dünyanın dönüşünden doğan coriolis kuvveti etki ederek
rüzgarı saptırır.
Coriolis Kuvveti
Yerkürenin kendi ekseni etrafında dönüşünden dolayı yüksek basınç bölgesinden alçak basınç bölgesine hava akımı
kuzey ve güney yarı kürelerde birbirinin tersi yönünde saparak oluşur. Bu kuvvet “coriolis kuvveti” olarak bilinir.
Coriolis kuvveti rüzgara dik olarak etki eder ve sadece rüzgar doğrultusunu değiştirir, rüzgar şiddetini etkilemez. Coriolis kuvvetinin büyüklüğü, rüzgarın şiddetine ve enlem derecesine bağlı olarak değişir. Coriolis etkisi
bütün rüzgar şiddetleri için ekvatordan kutba doğru (enlemle) artar. Coriolis kuvvet ekvatorda sıfır, kutupta ise
maksimumdur. Enlemlerin artmasıyla artar. Coriolis kuvveti; (Kuzey yarım kürede rüzgarları sağa, Güney yarım
kürede rüzgarları sola saptırır).
Jeostrofik Rüzgarlar
Coriolis kuvveti etkisiyle hava hareketi kuzey yarı kürede sağa sapar. Ekvatorda sıfıra eşit olan coriolis kuvveti
coğrafi enlemle artar. Coriolis kuvveti gradyan yönüne dik etki yapar. Izobarlara paralel esen bu tip rüzgarlara
jeostrofik rüzgarlar denir. Kuzey yarımkürede jeostrafik rüzgar solunda alçak basınç, sağında yüksek basınç kalacak şekilde eserler. Jeostrafik rüzgar şiddeti, doğrudan doğruya basınç gradyanıyla ilgilidir. Basınç gradyanı
yoksa, rüzgar da yoktur.
Jeostrafik rüzgarlar için koşullar şunlardır :
1.Sürtünme yoktur.
2.İvme yoktur.
3.İzobarlara paralel ve doğrusaldır.
4.Coriolis kuvveti ile basınç gradyanı kuvveti dengededir.
Gradyan Rüzgarları :
Merkezkaç kuvvet, merkezden dışa doğru etki yapar ve hareket hızı ile doğru hareketin yörünge yarıçapı ile ters
orantılıdır. Bu etki ile yönlenen rüzgarlara “gradyan rüzgarlar” denir.
Buys-Ballot Kanunu :
Rüzgar yüksek basınçtan alçak basınca doğru eser ve yerin ekseni etrafında dönüşü nedeniyle kuzey yarımkürede
sağa, güney yarım kürede sola sapar. Alçak basınç merkezleri civarında esen rüzgar yönünden faydalanılarak alçak basınç merkezinin yeri bulunabilir. Kuzey yarımkürede rüzgar tam arkamızdan önümüze doğru esecek şekilde
durursak ve 30° sağa dönersek, alçak basınç solumuzda, yüksek basınç sağımızda bulunacaktır.
Şayet, güney yarımkürede bulunuyorsak, yine rüzgar tam arkadan öne doğru esecek şekilde durursak ve 30 ° sola
dönersek, alçak basınç sağımızda yüksek basınç solumuzda bulunacaktır.
Gerçek ve Görünür Rüzgar
1-Eğer hava tamamen durgunsa sadece gemi rüzgarı söz konusudur. Gemi rüzgarı geminin gidiş doğrultusunda
olup, gemiye doğru esen (baştan alınan) rüzgardır. Gemi rüzgarının şiddeti geminin süratine eşittir.
2-Gerçek rüzgar, geminin gidiş istikametine dik olarak esiyorsa, bağıl rüzgar, bileşke vektörün doğrultusundadır.
3-Gerçek rüzgar baştan estiği zaman bağıl rüzgar da baştan eser. Gerçek rüzgar baştan alınıyorsa bağıl rüzgar
gerçek rüzgardan büyük olur.
4-Gerçek rüzgar kıçtan estiği zaman gemi rüzgarı ile aynı doğrultudadır, fakat zıt yönlüdür. Rüzgar gerçek rüzgardan daha küçüktür.
5-Gerçek rüzgar iskele taraftan fakat eğik olarak esmekte ise, bağıl rüzgar gerçek rüzgarla gemi rüzgarının
bileşkesi doğrultusunda esecektir.
6-Rüzgar geminin hareket yönüne dik ve iskele tarafından esiyorsa, bağıl rüzgar, geminin hareket istikameti ile
iskele tarafı arasında esecektir.
Kara ve Deniz Meltemleri :
Gün boyunca ısınan kara üzerindeki hava yükselerek burada bir alçak basınç oluşturur. Deniz sıcaklığı böyle büyük
farklar göstermediğinden yüksek basınç alanı olur. Buradaki basınç gradyanı deniz üzerindeki hava kütlesini kara-
ya doğru sürükleyecek etkinliktedir. Böylece denizden karaya doğru başlayan rüzgar “Deniz Meltemini” meydana
getirir. Bu rüzgar sabah başlar ve yerel vakitte 14:00 sularında en kuvvetli duruma ulaşır. Akşam güneş batarken
zayıflar. Güneş battıktan sonra da kara yüksek basınç, deniz alçak basınç alanı olur ve karadan denize doğru rüzgar başlar, buna da “Kara Meltemi” denir.
Dağ ve Vadi Meltemleri :
Dağ ve vadi meltemleri dağın eğimli yamacı boyunca gelişirler. Gündüzleri, güneş ışınları vadi yamaçlarını ısıtır ve
temas eden hava da ısınır. Isınan havanın yoğunluğu azalarak yamaç boyunca yükselir. Buna “vadi meltemi” denir.
Geceleyin akış tersine olur. Dağın yamaçları çabucak soğur. Temas eden havanın yoğunluğu artar ve yamaç boyunca (vadiye doğru) bir akış başlar. Buna da “dağ meltemi” denir. Bu günlük rüzgar akışı çevrimi en iyi, yazın açık
havada ve hafif rüzgarlı günlerde gelişir. Kuzey yarımkürede, vadi meltemleri, özellikle dağın çok güneş alan güneye bakan yamaçlarında iyi gelişir.
Chinook Rüzgarları :
Farklı basınç alanları arasında, yüksek basınçtan alçak basınca yönelen hava hareketi sırasında bir dağ ile karşılaşırsa, dağın eğimine uyarak yükselir. Yükselen hava, kuru adyabatik olarak soğur. Yoğuşma seviyesine ulaşınca
dağın rüzgarüstü tarafına ve tepesine yağış bırakır. Yoğuşma esnasında açığa çıkan gizli ısı ile ısınan hava sıcak
ve kuru olarak dağın arkasına doğru akar. Dağın rüzgaraltı tarafında esen bu kuru ve sıcak rüzgara Avrupa’da fön
rüzgarları, Kanada’nın doğu kıyılarında, Hindistan’da “kar yiyen” anlamına gelen “chinook rüzgarları” adı verilir.
Akdeniz Civarındaki Yerel Rüzgarlar
Bise : Genellikle, Güney Fransa’da esen, kuzeyli ve kuzeydoğulu soğuk rüzgarlardır.
Bora : Kuzey Adriyatik’te görülür.Kuzeydeki yüksek platolardan güneye doğru esen soğuk ve şiddetli rüzgardır.
Etezyen : Doğu Akdeniz’de ve Ege’de yazın esen “NE” yönlü rüzgarlardır. Öğleden sonraları yer yer fırtına kuvvetine ulaşabilir.
Gregale : Orta ve Batı Akdeniz’de fırtına kuvvetinde esen “NE” yönlü rüzgarlardır. Özellikle, Malta ve Sicilya sahillerinin kuzeydoğuya açık limanları için önem taşıyan bu rüzgarlar kışın oluşur.
Hamsin : Bahar aylarında Mısır ve Kızıldeniz’de oluşan bu rüzgarlar “S” yönlü olup sıcak, kuru ve tozludur.
Lavek : İspanya’da esen, güney yönlü, sıcak ve kuru rüzgarlardır.
Laventer : Özellikle Cebelitarık Boğazı’nda yazın esen Akdeniz’in “E” yönlü kuvvetli rüzgarıdır.beraberinde nem,
sis bazen de yağmur getirir. Anaforlara neden olduğu için denizciler açısından önemlidir.
Krivetz : Aşağı Tuna havzasında NE’den esen soğuk rüzgara denir.
Mistral : İspanya’da Ebro Ağzı ile Cenova Körfezi arasında görülen kuzeyli, soğuk ve fırtına kuvvetinde bir rüzgar olup genellikle kışın eser. Bu sırada hava bulutsuz ve soğuk olur.Fransa’nın bütün güney sahillerini etkiler.
Kışın Alp dağlarının katabatik etkisi ile daha da sert eser.
Samum : Suriye, Irak ve Arabistan’da güneyden esen sıcak, kuru çöl rüzgarıdır.
Shamal : İran Körfezi ve Umman Körfezi’nin “NW” rüzgarıdır.
Sirocco : Akdeniz’de ve özellikle kuzey Afrika’da güneyden esen sıcak bir rüzgardır. Kuzey Afrika’daki çöllerden
kaynaklandığı için Afrika kıyılarında sıcak, tozlu ve kurudur. Kuzeye doğru ilerlerken nem kazandığından bunaltıcı
bir rüzgar halini alır. Bu bölgelerde sise neden olabilir.
Vandavales : Cebelitarık Boğazı ve İspanya’nın doğu sahillerinde gözlenen güneybatılı, genellikle orajlarla birlikte
oluşan kuvvetli bir rüzgardır.
Diğer Bölgelerdeki Yerel Rüzgarlar
Santa Ana : Bu rüzgarlar da chinook rüzgarlarına benzer. California’da görülen bu rüzgarlar, sıcak ve kuru olup
doğu veya kuzeydoğudan Güney California’ya doğru eserler.
Buran : Rusya ve merkezi Asya’da esen, kuvvetli soğuk rüzgarlardır.
Harmattan : Afrika’nın batı sahillerinde çöllerden esen kuru, tozlu, doğu yönlü rüzgarlardır. Taşıdığı toza rağmen kuru ve nispeten serin olduğu için nemli tropikal bölgede rahatlık sağlar. Bu yüzden lokal olarak “Doktor” adı
verilen bu rüzgarlar kışın eser.
Norther : Meksika Körfezi’nde ve Batı Karayip’lerde yılın soğuk yarısında, kuzey yönlerden esen, fırtına kuvvetinde rüzgardır.
Purga : Bir “buran rüzgarı”na eşlik eden ve kar getiren, kuvvetli rüzgarlardır.
Pampero : Arjantin, Uruguay ve Amazon Havzası’nda güneyden esen soğuk bir rüzgardır. Temmuz-Eylül arasında
hakim olarak gözlenen bu rüzgar, genellikle orajla birlikte görülür.
Papagayo : Papagayo Körfezi’nde, Guatemala, Nikaragua ve Kosta-Rika’nın Pasifik kıyıları boyunca yılın soğuk aylarında, kuzey doğudan esen soğuk ve kuvvetli bir rüzgardır.
Simoom : Kuvvetli, kuru ve tozlu bu çöl rüzgarı Afrika ve Arap Çölleri üzerinde eser. Adı “zehirli rüzgar” anlamındadır. Genellikle sıcaklığı 52 °C’ yi aşar ve ısı çarpmasına sebep olabilir.
Sumatras : Malaca Boğazı’nda ve Malaya’nın batı sahillerinde, Mayıs-Ekim ayları arasında, ayda birkaç kez görülen güneybatı yönlü, şiddetli rüzgarlardır. Orajla birlikte gözlenir.
Southly-Buster : Avustralya’nın doğu ve güneydoğu sahillerinde esen, güney yönlü rüzgarlardır.
Thuantepecer : Güney Meksika’nın Pasifik kıyılarında ve özellikle Thuantepecer Körfezi’nde, soğuk aylarda, kuzey ve kuzeybatı yönlerinden esen kuvvetli bir rüzgardır.
Diğer Yerel Rüzgarlar
Crachin : Çin Denizi’nde.
Haar : Doğu İskoçya ve İngiltere’nin doğu kesiminde.
Kaus : İran Körfezi’nde.
Kharif : Aden Körfezi’nde.
Leste : Madeira ve Kuzey Afrika’da.
Libeccio : Kuzey Korsika’da.
Maestro : Adriyatik Denizi’nde.
Marin : Lyons Körfezi’nde.
Solano : Cebelitarık Boğazı’nda.
Tramontana : Korsika ve İtalya’nın batı sahillerinde.
Willy-Willies : Batı Avustralya’da.
Ticaret Rüzgarları :
Kuzey ve güney yarımkürelerde 30-35 enlemleri arasında kalan bölgeye Horse Latitudes denir. Hafif rüzgarlı ve
devamlı açık olan bölgelerdir. Bu bölgelerin bir özelliği de, yüksek basınç bölgeleri oluşlarıdır. Bunun karşıtı olarak
ekvator bölgesinde sakin hava bölgesi bulunur (Doldurums). Yüzeysel rüzgarlar çok hafif eserler. Çok miktarda
yağmur alan fakat denizi sakin bölgelerdir. Doldurums rüzgarları alçak basınç alanlarıdır. Dolayısıyla, Horse Latitude’ deki yüksek basınç bölgesinden, Doldurums’daki alçak basınç bölgesine devamlı bir rüzgar eser. Bu rüzgarlara “Ticaret Rüzgarları” denir. Bu bölgedeki rüzgarlar NE’ly eserler ve Fransızlar bu rüzgara “Alizes” derler.
Katabatik Rüzgarlar :
Güneşten gelen ışınlar havayı ısıtırlar ve hafifletirler. Eğer bu bölgenin yanında yüksek bir dağ veya tepe varsa,
buradaki hava da soğuk ve kurudur, dolayısıyla ağırdır. Bu ağır ve soğuk hava tepelerden vadiye doğru inmeye
başlar. Bu olay da “katabatik rüzgarları” oluşturur. Akdeniz’de esen rüzgarlardan “Bora”, aynı zamanda bir katabatik rüzgardır.
Rüzgarın Yönünü ve Şiddetini Ölçen Aletler
Rüzgar yönünün aletle belirlenmesinde “juriet (wind wane)” denilen aletler kullanılır.Hava alanlarında ve viyadüklerde rüzgarın yönünü göstermek için ise iki ucu açık koni biçimli rüzgar çorapları (wind sock) kullanılır. Rüzgarın
şiddetini ölçen aletlere “anemometre” denir. Yazıcı olan rüzgar ölçere “anemograf” adı verilir.
Hava Kütlesi
Büyük bir uniform yüzey üzerinde, bu yüzeyle denge durumuna erişinceye kadar kalarak, belirli fiziksel karakteristikler kazanan ve yatay doğrultuda (özellikle sıcaklık ve nem bakımından) aşağı yukarı homojen olan hava parçalarına “hava kütlesi” denir.
cA : Kontinental arktik hava kütlesi
mA : Denizsel arktik hava kütlesi
cP : Kontinental polar hava kütlesi
mP : Denizsel polar hava kütlesi
cT : Kontinental tropikal hava kütlesi
mT : Maritim tropikal hava kütlesi.
A : Arktik hava kütlesi
P : Polar hava kütlesi
T : Tropikal hava kütlesi
E : Ekvatoryal hava kütlesi
Frontojenez ve Frontoliz
Frontojenez, bir süreksizliğin oluşması veya var olan bir süreksizliğin kuvvetlenmesidir.
Frontoliz ise, bir süreksizliğin ortadan kalkması veya zayıflamasıdır. Atmosferdeki süreksizliklerin en önemlisi
sıcaklık süreksizliğidir.
1-Rüzgar, düşük sıcaklıklardan yüksek sıcaklıklara doğru esiyor ve bu yönde şiddeti azalıyorsa, sıcaklık alanında
“frontojenez” olanaklıdır.
2-Rüzgar, yüksek sıcaklıklardan alçak sıcaklıklara doğru esiyor ve bu yönde şiddeti azalıyorsa, “frontojenez” olanaklıdır.
3-Rüzgar, yüksek sıcaklıklardan alçak sıcaklıklara doğru esiyor ve bu yönde şiddeti artıyorsa, “frontoliz” olanaklıdır.
4-Rüzgar, alçak sıcaklıklardan yüksek sıcaklıklara doğru esiyor ve bu yönde şiddeti artıyorsa, “frontoliz” olanaklıdır.
Genel olarak, soğuk cephe boyunca frontojenez, sıcak cephe boyunca frontoliz meydana gelir.
Cepheler
Farklı iki hava kütlesinin karşılaştığı yerde bir süreksizlik bölgesi oluşur.Bu süreksizlik bölgesine “cephe yüzeyi”,
bunun yerle olan arakesitine de ”cephe” denir.
Bütün cephelerde şu faktörler söz konusudur :
1-Cepheler alçak basınç alanlarında (veya oluklarında) oluşurlar.Cephe yaklaşırken basınç düşer, geçtikten sonra
yükselir.
2-Cepheler farklı sıcaklıktaki hava kütleleri arasında oluşurlar.
3-Cephede, sıcak hava daima soğuk hava üzerinde yer alır.
4-Kuzey yarımkürede yer yakınında rüzgar, cephe geçerken daima saat ibrelerinin ters yönünde, güney
yarımkürede de saat ibreleri yönünde döner.
5-Cephe yüzeyleri daima yatay düzlemle bir açı yapar.
Cephelerde Nem Dağılışı
Normal olarak, sıcak hava kütlesi, büyük nem kapasitesine sahip olduğundan, soğuk havadan daha büyük karışma
oranına sahiptir. Sıcak hava, soğuk hava üzerinde yükseliyorsa, sıcak hava içindeki bağıl nem %100’e yaklaşabilir.
Üç Asal Cephe Zonu Vardır :
1-Arktik Cephe : Arktik hava kütlesi ile polar hava kütlesi arasında yer alır.Maritim ve kontinantal arktik olmak
üzere iki tiptir.
a-Maritim Arktik Cephe : Değişime uğramış soğuk maritim arktik hava kütlelerinin batılı rüzgarlar kuşağına sokulmasıyla meydana gelir.
b-Kontinantal Arktik Cephe : Genel olarak okyanus-kara arasındaki termik farktan meydana gelir.Bu cephe, yazın
kaybolur veya buz örtüsüne doğru çekilir.
2-Polar Cephe : Tropikal hava kütlesiyle polar hava kütlesini ayıran bir zondur.Polar cephe batılı rüzgarların dinamik özelliği sonucunda oluşur. Cephe kuşağı boyunca, kuzey ve güney enlemleri arasında, ısı, subuharı ve momentum alışverişi olur. Bazen, maritim arktik cephe ve polar cephe birbirine yakın olabilirler.Bu durumda polar cephe,
çok şiddetli karakter kazanır.
3-Intertropikal (tropiklerarası) Cephe : Kuzey yarımküresinin ekvatoryal havasıyla güney yarımküresinin ekvatoryal havası arasında oluşur. Bu cepheye, “ekvatoryal cephe” veya “ITCZ-Intertropikal Konverjans Zonu” denir.
Cephelerin Başlıca Özellikleri
Ekvatoryal cephenin kuzeyindeki ve güneyindeki sıcaklıklar yaklaşık olarak aynı olduğundan ITCZ gerçek bir cephe değildir. Fakat yazın sonuna doğru bu zon kuzeye doğru hareket eder ve kısmen hurricanelerin içinde yer aldığı gerçek bir hava aktivitesi gelişebilir.
Ekvatora doğru hareket eden tropikal hava, zamanla, ekvatoryal havaya dönüştüğünden, tropikal havayla ekvatoryal hava arasında cephe oluşmaz.
Cephelerin oluşması için en uygun koşullar, büyük sıcaklık farklılıklarına sahip hava kütlelerinin yan yana geldikleri
yerde mevcut olacaktır. Özellikle kışın, bu durumu sağlayan yer orta enlemler olup ilgili hava kütleleri de polar
bölgelerden gelen soğuk hava ile tropiklerden gelen sıcak havadır. Ayrıca, hakim batılı rüzgarlar ve sıcak okyanus
akımlarının varlığı, kışın kıtaların doğu kıyılarını cephelerin oluşması için en uygun bölgeler haline getirir.
Cephe alanları deformasyon ve hava akımlarının bulunduğu yerlerdir. Alçak basınç alanlarındaki cephelerde konverjans mevcuttur. Eğimli bir yüzey oluşturan cephe hattında sıcaklık, basınç ve rüzgar yönü değişir. Bu sebeple
cephe hattı kesinti-discontinuite yüzeyidir. Bu geçiş sahasının genişliği 10-100 km arasında değişir. Cephe boyunca düşey hareketler meydana gelir. Soğuk hava ile karşılaşan sıcak hava yükselir. Orta kuşaktaki cepheler doğu
yönünde hareket ederler. Hareket hızları genellikle saatte 50 km kadardır. Cepheler sinoptik haritalarda izobarların dirsek yaptığı yerlerden geçer. Dirseğin konkav tarafı alçak basınca bakar.Tropikler dışı kuşakta yani orta
enlemlerde oluşan ve bu kesimdeki genel sirkulasyon yönünde doğuya doğru ilerleyen siklonik hareket polar cephenin dalgalanmasıyla başlar, gelişir ve bir süre sonra ortadan kalkar. Bu gezici barometre depresyonları bünyesinde meydana gelen cephelere “siklonik cepheler“ denir. Siklonik cepheler özelliklerine göre 4 çeşittir :
Akdeniz cephesi sürekli bir cephe olmayıp, ancak sıcaklık dağılışı uygun olduğu zaman oluşur.Bu cephe üzerinde
olu şan siklonlar, genellikle doğuya doğru hareket ederler.Yazın, bu cephe dağılır ve bölge üzerinde kurak bir
hava hüküm sürer.
1) Sıcak Cephe :
Soğuk hava kütlesinin yerine sıcak hava kütlesinin geçmesi durumudur. Süratli hareket eden sıcak hava soğuk
hava kütlesi üzerinde yükselir. Sıcak cephenin bulut sıralanışı Ci, Cs, As, St, Ns şeklindedir .Ci’ ler cephenin
1000-1500 km önünde görülürler. Cephe yaklaştıkça çoğalan Ci’ ler Cs’ lere karışır. Daha sonra As ve Ns’ ler
bulunur. Cepheye 500 km mesafede başlayan yağış, sakindir. Sıcak cephede stratiform bulutlar hakimdir. Sıcak
hava kütlesi içinde konveksiyonel hareketler meydana gelirse sağnak yağış ve gökgürültüsü gözlenebilir.Bu durumda As’ ler arasında Cu’ lar mevcuttur. Cephe geçişinden sonra yağmur durur veya azalır.Hızlı gelişen sıcak
cephelerde soğuk hava kütlesi içinde yağış yerine sis meydana gelebilir. Cephe geçişinde sis kalkar. Sıcak cephe
yaklaştıkça basınç azalır. Sıcaklık artışı, karakteristik bulut sisteminin görülmesinden itibaren başlar. As’ lerin
geçişi esnasında artış hızlanırsa da yağış sahasında birkaç derecelik azalma gözlenir. Cephe geçişinde sıcaklık
belirli şekilde artar. Rüzgar S veya SW’ly yönlerden eser. Cephe geçerken yağış veya sis nedeniyle az olan visibilite, geçtikten sonra artar.
2) Soğuk Cephe
Sıcak havanın yerine soğuk havanın geçmesi durumudur. Soğuk hava daha hızlı olduğundan önündeki sıcak hava
yükselir. Gerideki soğuk hava kütlesi içinde subsidans oluşur. Genellikle cephe hattı boyunca fırtına sahası meydana gelir. Cephe yüzeyi sıcaklık cepheden daha diktir. Dikine gelişmiş olan bulut sistemi bütün olarak bir Cb’a
benzer. Cephenin 500 km kadar önünde Ac’ ler gözlenir. Sonra As, Ns ve Cb’ ler bulunur. Genellikle sağnak halindeki yağış cephe geçişinde veya biraz önce başlar. Yağış alanı genellikle dardır. Cephe geçişinden sonra sıcaklık
ve nem azalır, basınç yükselir, rüzgar kuzeye veya batıya döner. Görüş netleşir ve hava açar. Yer yer Cu’ lar görülür. Bazı soğuk cephelerde yağış düşmeyebilir.
3) Oklüzyon Cephe
Kavuşmuş cephe. Soğuk havanın hızlı hareket etmesi sonucu soğuk cephenin sıcak cepheye kavuşması durumudur.
İki cephe arasındaki sıcak hava zeminden yükselir. Bu tip cephenin iki tarafındaki hava kütlelerinin sıcaklık durumuna göre “sıcak cephe tipi oklüzyon“ ve “soğuk cephe tipi oklüzyon“ diye ayrılır.
Sıcak Tip Oklüzyon
Sıcak cephenin önündeki hava, soğuk cephe gerisindeki havadan daha soğuksa, soğuk cephe sıcak cepheyi yakaladıktan sonra soğuk cephe gerisindeki hava sıcak cephe yüzeyi üzerinde yükselmeye başlar. Bu olaya “sıcak-tip
oklüzyon”, soğuk cephenin sıcak cepheyle çakışmasından meydana gelen cepheye de “sıcak-tip oklüzyon cephe”
denir. Sıcak-tip oklüzyonlar, çoğunlukla kışın, okyanuslardan soğuk karalara bir dalga siklonu yaklaştığında oluşur-
lar. Bu durumda, sistemin önündeki soğuk karasal hava, normal olarak gerisindeki denizsel havadan daha soğuktur.
Soğuk Tip Oklüzyon
Kararsız bir dalga siklonunda, soğuk cephenin gerisindeki hava, sıcak cephenin önündeki havadan daha soğuksa,
soğuk tip oklüzyon meydana gelir. Soğuk tip oklüzyonlar, kışın, okyanusların batı bölümlerinde çok sık görülürler.
4) Stasyoner Cephe
Cephe hattı çok yavaş yer değiştiriyor veya değiştirmiyorsa bu “duralar” cephedir.
Siklojenez ve Sikloniz
Bir alçak basınç merkezindeki basınç, civarındaki basınçlara oranla daha büyük bir hızla düşerse, siklonik sirkülasyonun şiddeti artar. Bu olaya “siklojenez” denir. Siklojenez daha çok, orta ve yüksek enlemlerde, genel olarak,
cephesel oluklarda meydana gelir
Bir alçak basınç merkezindeki basınç, civarındaki basınçlara oranla daha büyük bir hızla yükselirse, siklonik sirkülasyonun şiddeti azalır. Bu olaya “sikloniz” denir. Olgun oklüzyonlar daima siklonize uğrarlar.
Squall Hattı – Kararsızlık Hattı
Squall hattı bir kararsızlık hattı olup cephe tipi değildir. Bu hat bir cephe olmamasına rağmen, cephe kadar aktiftir. Squall hattı boyunca oldukça kötü hava koşulları söz konusudur. Bu hat, soğuk cephenin 50-300 mil önünde
(sıcak sektör içinde) hareket eden, yalancı bir soğuk cephe gibidir. En çok sıcak yaz ve sonbahar mevsimlerinin
maksimum sıcaklık kazandıkları akşam üzerleri görülürler. Şayet squall hattı çok aktif olarak geçmişse, bir müddet sonra aynı yerden geçen soğuk cephe daha hafif ve yağışsız olarak geçer.
Siklon Ailesi
Bir soğuk cephenin hareket hızının en fazla olduğu yerler, siklonların merkezine yakın ve rüzgarların en kuvvetli
olduğu yerlerdir. Sistem ilerlerken, soğuk cephe geriye doğru uzar. Cephe sistemi olgunlaşıp, oklüzyona uğrarken
soğuk havanın kuyruğunda yeni bir siklon oluşabilir. Bu süreç, tekrarlanarak yeni siklonlar doğar. Bu şekilde üç,
dört veya beş siklondan oluşan bir siklon ailesi meydana gelebilir ve her biri bir evvelki soğuk cephenin kuyruğunda yer alır. Bir siklon ailesinde iki siklon arasındaki periyot 24 ila 48 saat arasında değişir.
Seconder ( İkincil ) Siklonlar
Seconder sözü primer (ilk) olarak bilinen daha büyük veya daha şiddetli bir siklonun içinde yer alan başka bir siklonu ifade etmektedir. Genel olarak bir sekonder siklon, primer siklon etrafında siklonik olarak hareket eder.
Oklüzyon oluştuktan sonra primer siklonun dolması genellikle primer siklon zayılar ve sekonder siklon kuvvetlenir.
Bu iki siklon birbiri etrafında siklonik olarak döner. Sekonder depresyonlar orografik etkilerden meydana gelip,
genellikle denizden karaya geçerken veya bir sıradağı geçerken oluşurlar.
Oluk ( Though )
Alçak basınç oluğu, bir alçak basınç alanındaki izobarların (V) veya (U) şeklini aldığı durumdur. U veya V’ nin açık
kısmı alçak basınca doğrudur. Genellikle cepheler oluklarda yer alır ve izobarlar belirgin bir dirsek yaparlar. Oluk
geçerken, oluk çizgisinin olduğu yerde basınç en küçük değerini alır. Oluğun önünde genel olarak kötü hava görülür, oluk geçtikten sonra hava açar.
Depresyonların uzantısı olan oluklar, konverjans bölgeleri olup çoğunlukla yoğun bulutlu ve yağışlı alanlardır.
Sırt (Ridge)
Sırt, yüksek basınç alanının dışa doğru uzantısı olup genellikle antisiklonların dış kısımlarında yer alır ve sırttaki
hava durumu antisiklondakine çok benzer. Bir sırtta daima kapalı izobarlar olmayabilir. Hızlı hareket eden sırtlar
bir depresyon ailesindeki depresyonlar arasında oluşup, orta enlemlerdeki polar cephe boyunca hareket eder.
Bunlar cephe ve depresyonların geçişiyle ilgili yağmur veya sağanak periyotları arasında, iyi hava aralıklarıdır. Genellikle sistemin ekseni geçtikten sonra hava kötüye gider. Depresyonlar kısa mesafelerle birbirlerini takip ederlerse, güzel hava süresi birkaç saati geçmeyen subtropikal antisiklonlardaki sırtlar ve karalardaki yarı-sürekli kış
antisiklonları, genellikle çok yavaş hareket eder.
Boyun
Boyun noktası, bir oluk çizgisi ile bir sırt çizgisinin kesişme noktasıdır. Boyun bölgesinin merkezinde çok hafif ve
değişken rüzgarlar vardır ve bu nedenle burası özellikle karalarda kışın ve sonbaharda sisin oluşabileceği bir
alandır. Yazın ise yukarı seviyelerde yeterli nem ve kararsızlık olduğu zaman kara üzerindeki boyun bölgesinde
çoğunlukla orajlar meydana gelir.
Tropikal Siklonlar
Tropikal bölgelerde oluşan alçak basınç merkezleri rüzgar şiddetlerine göre;
7 Bofor : Tropikal Depresyon
8-11 Bofor : Tropikal Fırtına
12 Bofor : Hurricane, olarak ifade edilirler.
Tropikal siklonlar, oluştukları bölgelere göre değişik isim alırlar.
Kuzey Atlantik batısında : Hurricane,
Kuzey Pasifik doğusunda : Hurricane,
Kuzey Batı Avustralya : Willy-Willies,
Kuzey Pasifik batısında : Tayfun,
Hint Okyanusunda, Bengal Körfezinde, Arap Denizinde ve Güney Pasifik : Siklon
Tropikal Siklonların Oluşumu ve Oluşum Bölgeleri
Bir tropikal siklonun gelişmesinde aşağıda verilen koşullardan en az ikisinin olması gerektiği ifade edilir.
1-Büyük bir alanı kaplayan denizin su sıcaklığının 26°C’ yi (bazılarına göre 27°C’ yi) aşması.
2-Siklonik bir hareketin (dönüşün) oluşabilmesi, yani coriolis kuvvetin etkin olabilmesi için tropikal siklonun yerinin ekvatorun en az 5° kuzey veya 5° güneyinde olması.
3-Troposferde, küçük düşey rüzgar kaymasının olduğu bir bölgenin mevcut olması.
4-Orijini ne olursa olsun bir depresyonun varlığı.
Bir hurricane’ deki büyük enerjinin ana kaynağı, kuvvetli konvektif hareketlerin olduğu tropiklerde yükselen nemli
havanın yoğunlaşmasıyla açığa çıkan büyük çaptaki yoğunlaşma gizli ısısıdır. Ekvator civarında havanın ısınma nedeniyle hızla yükselmesi ve adyabatik olarak fazla soğuması cumuluform bulutların oluşmasına neden olur.
Şayet, oluşan tropikal siklon karalara doğru hareket ederse havanın neminin azalması ve sürtünme nedeniyle hızla
yok olur. Tropikal siklon tekrar deniz üzerine hareket ederse, yeniden şiddetlenir. Deniz üzerine dönen tropikal
siklon, yüksek enlemlere doğru hareket ederse yüzey sıcaklığı azaldığından yine tropikal siklon kaybolur.
Tropikal siklonun uygun koşullarda geliştiği doldurum kuşağı, Temmuz ve Ağustos aylarında kuzey yarımküreye;
Ocak, Şubat ve Mart aylarında güney yarımküreye kayar. Sözkonusu bu aylar tropikal siklonların oluştuğu aylardır. Farklı olarak, Arap Denizi ve Bengal Körfezi’ nde, sonbaharın sonunda oluşan kuvvetli fırtınalar Asya’da esen
munson rüzgarlarının etkisi ile açıklanabilir.
Tropikal Siklonların Yapısı ve Hareketleri
Çapı ortalama olarak 400-500 deniz mili arasında değişen tropikal siklonun merkezi kısmında hava açık ve sakin,
deniz karışık dalgalıdır. Çapı 10 ila 20 deniz mili arasında değişen tropikal siklonun, merkezi kısmına siklonun gözü
denir. Merkez yaklaşırken sırasıyla Ci, Cs, As, St, Cu, Cb bulutları gözlenir. Gözün çevresinde 25 ila 40 millik kesimde hava hareketi çok kuvvetlidir. Tropikal fırtınalar, gökgürültüsü, şimşek ve sağanak yağışı da beraberinde
getirirler. Özellikle göze yakın kısımlarda maksimum düzeye ulaşan yağış, görüş uzaklığını çok düşürür. Gözün
içinde yağmur kesilip görüş uzaklığı artarken, bulutlar dağılarak rüzgar şiddeti gittikçe azalır. Merkezi geçince
gökyüzü tekrar bulutlanır, yağmur başlar, görüş uzaklığı azalır, eski şiddetine ulaşan rüzgar ters yönden eser.
Tropikal siklonlar genelde, kuzey yarımkürede, önce batıya sonra kuzey ve kuzeydoğuya; güney yarımkürede önce
batıya sonra güney ve güneydoğuya yönelerek yüksek basınçların çevresinde ilerler. Yörünge yaklaşık parabol
şeklinde olup sistemin yörünge üzerinde hareket hızı, ortalama 20-30 knot iken şiddetli fırtınalarda 50 mil/ph’ a
çıkabilir. Yörüngeye dik olan fırtına ekseni basınç merkezini 4 yarı daireye ayırır. Siklonun gidiş yönüne göre
yörüngenin iki tarafındaki yarıdaireler sağ ve sol yarıdaireler olarak adlandırılır. Kuzey yarımkürede sağdaki,
güney yarımküredeki soldaki yarıdaireler tehlikeli yarıdairelerdir. Tehlikeli yarıdairelerde siklonun hareket hızı
ile yörüngenin hareket hızı birleştiğinden rüzgar oldukça şiddetlidir. Tehlikeli yarıdairelerin ön çeyrekleri ise en
tehlikeli kısımlardır.
Tropikal Siklonun Belirtileri
1.Tropikal siklonun ilk belirtilerinden birisi sistemdeki rüzgarın meydana getirdiği dalga kabarmasıdır. Genel olarak dalgaların dalga boyları uzun, dalga yükseklikleri azdır. Dalgalar bazen merkezden 600 mil uzakta da gözlenebilir.
2.Fırtınadan önce gökyüzü olağanüstü açık olup görüş uzaklığı fazladır. Merkezden 500-1000 mil uzakta gözlenen
Ci bulutlarını Cs, As, St, Cu, Cb bulutları izler. İlerleyen alçak bulutlar, şiddeti sürekli artarak devam eden sağanak yağmurlara neden olurlar. Dış bölgelerde aralıklı olan yağış merkeze doğru şiddetlenir.
3.Rüzgar yönünde değişiklik sözkonusu olup, rüzgar şiddetinde ise dış kısmında 8, merkeze yakın kısımlarda 12
bofora çıkabilen artışlar gözlenebilir.
4.Atmosfer basıncında meydana gelen ani düşüş tropikal siklonun habercisi olabilir. Siklonun çevresinde 5 mb olan
basınç düşüşü, göze doğru 20 mb’a ulaşabilir.
Barometredeki düşüş 5 hPa’dan fazla ise fırtına merkezi 200 deniz milinden uzak değildir. Bu uzaklıkta bile rüzgar şiddeti 6 bofor olabilir. Eğer rüzgar 8 bofora çıkarsa merkezin uzaklığı 125 deniz mili kadardır.
Eğer uygun olmayan deniz koşulları gerekli tedbirlerin alınmasını engelliyorsa, tehlikeli yarıdaire içindeki bir gemi
kuzey yarımkürede rüzgarı sancak baş omuzluktan, güney yarımkürede iskele baş omuzluktan alarak merkezden
uzaklaşmalıdır. Seyredilebilir yarıdairede veya fırtınanın arkasında olduğundan emin olan bir gemi de rotasını
merkezden uzak bir yere doğru değiştirmelidir.
Kuzey Yarımküredeki Gemiler İçin Kaçış Manevraları
Tehlikeli yarıdairede; rüzgar 1-4 kerte sancak baş omuzluktan alınacak şekilde rota sancağa değiştirilir.
Seyredilebilir veya fırtınanın yolu üzerinde; rüzgar sancak kıç omuzluktan alınacak şekilde rota iskeleye alınır.
Güney Yarımküredeki Gemiler İçin Kaçış Manevraları
Tehlikeli yarıdairede; rüzgar 1-4 kerte iskele baş omuzluktan alınacak şekilde rota iskeleye değiştirilir.
Seyredilebilir veya fırtınanın yolu üzerinde; rüzgar iskele kıç omuzluktan alınacak şekilde rota sancağa alınır.
Geminin Mevkiinin Belirlenmesi Yöntemi
Kuzey yarımkürede rüzgar “veering” yapıyorsa, tehlikeli yarıdairedesiniz.
Kuzey yarımkürede rüzgar “backing” yapıyorsa, seyredilebilir yarıdairedesiniz.
Kuzey yarımkürede rüzgarın yönünde bir değişme yok, fakat şiddette artış var, gemi fırtınanın yolu üzerindedir.
Güney yarımkürede rüzgar “veering” yapıyorsa, seyredilebilir yarıdairedesiniz.
Güney yarımkürede rüzgar “backing” yapıyorsa, tehlikeli yarıdairedesiniz.
Güney yarımkürede rüzgarın yönünde bir değişme yok, fakat şiddette artış var, gemi fırtınanın yolu üzerindedir.
Tornadolar
Genellikle öğleden sonraları ve akşamın erken saatlerinde, sıcak nemli, gökgürültülü havada, karalar üzerinde oluşan tornadolar cumulonimbus bulutu içindeki kuvvetli konveksiyonla ilişkilidir. Büyük sıcaklık farklarının ve yüzey
yakınında belirgin yatay konverjansın olduğu cephe zonlarının varlığı da tornadoların oluşumunda önemli rol oynar.
Tornadolar çok çabuk oluşurlar ve cumulonimbus bulutunun tabanından sarkan ve yere kadar inen uzun, koyu huni
şeklindeki hortumundan kolaylıkla tanınırlar. Bu esnada şiddetli yağmur veya dolu ile genellikle gökgürültüsü de
olur. Bazen orajlarda meydana gelen tornadolar yere kadar ulaşamazlar. Ortalama çapları 250 m.’ dir.
Su Hortumu - Waterspout
Su hortumlarının çoğu açık deniz üzerinde oluşurlar ve tornadolardan daha az şiddetli ve daha küçük boyutludurlar. Aşağı seviyelerdeki büyük kararsızlık, cumulonimbus bulutlarındaki şiddetli konveksiyon ve büyük yatay sıcaklık gradyanına sahip soğuk cepheler, su hortumlarının oluşum nedenleridir.
Su hortumları da tornadolar gibi cumulonimbus bulutunun tabanından aşağıya doğru sarkan bir hortumdan oluşur.
Bu hortum her zaman deniz yüzeyine kadar inmez. Hortum denize kadar inerse, dönen hava ve kuvvetli çekim
sonucunda deniz yüzü aniden karışır. Böylece, yoğun beyaz bir sprey bulutu oluşur. Su hortumunun alt kısmıyla
üst kısmı farklı hızlarda hareket ettikleri için hortum eğimli olur. Bu da hortumun aktivitesini azaltır. Birkaç
dakika sonra hortum yüksekliğinin denizden itibaren üçte birinden koparak hızla yok olur. Bazen de gruplar halinde oluşabilen su hortumları, genellikle yağış ile birlikte gözlenmezler.
Ömürleri genellikle 10 ila 30 dakika arasında değişir. Nadiren yarım saati geçer. Çapları 6-20 m. arasındadır.
Önemli Noktaların Altını Çizelim
Absorbsiyon : Emilme. Radyasyonun bir kısmının tutulmasıdır.
Akdeniz kıyılarımızda hava hareketi "doğuya" yöneliktir.
Ambarlarda çiğ noktası düşük soğuk hava varken, içeri nemli ve sıcak hava girerse nem yük üzerinde “yoğuşur”.
Atmosferde yükseklikle sıcaklık azalmasına “düşey sıcaklık gradyanı” denir.
Atmosferin ısı kaybına neden olan etken refleksiyon'dur.
Aynı ısı değerine sahip noktaları birleştiren hatlara “izoterm” denir.
Basınç değişiminde üç saatlik basınç farkına “tandans” denir.
Basınç deniz seviyesinden yükseldikçe yaklaşık 10,5 metrede 1 mm azalır.
Bazı yerlerde belirli şartlarda yükseldikçe sıcaklık artar, buna “inversiyon-sıcaklık terselmesi” denir.
Bazı yerlerde izobarlar bükülerek, bir uzantı meydana getiriler. Yüksek basıncın uzayan bu bölümüne “sırt-ridge”,
alçak basıncın uzayan bu bölümlerine “oluk-trough” denir.
Bazı sınırlı bölgelerde yalnız gradyan yönünde rüzgar esebilir. Bu rüzgarlara “barostrofik rüzgarlar” denir.
Bir alçak basınç merkezinde basınç azalıyorsa sistem “derinleşiyor”, artıyorsa sistem “doluyor” denir.
Bir cismin yayınladığı radyasyon enerjisi "sıcaklık artınca artar".
Bir cismin üzerine gelen ışınları yansıtma derecesine “albedo“ denir.
Bir görüşe göre sis zemine inen “stratus” bulutudur.
Bir hava haritasında soğuk cephe için; (Orajlar, sağanak yağışlar gözlenir. Soğuk hava sıcak havanın yerini almaktadır. Cumulonimbus bulutları mevcuttur) denilebilir.
Bir yerde orajın meydana geldiğini söylemek için "gökgürültüsünün işitilmesi" yeterlidir.
Birim kütledeki (1 gram) suyun buharlaşması için gerekli ısı enerjisine “buharlaşma gizli ısısı” denir. Bilindiği gibi,
1 gram suyun sıcaklığını 1 °C yükseltmek için sadece 1 kalorilik ısı gereklidir. Oysa buharlaşma gizli ısısı, buna göre çok büyüktür. 1 gram suyun buharlaşması için 540-600 kalorilik enerjiye ihtiyaç vardır.
Bütün bulutlar atmosferin troposfer tabakasında oluşur.
Celcius Ölçeği : Bir madde 1013.3 hpa (1 atmosfer) basınçta saf su ve buz karışımı ile termal dengede ise bu madde 0 C sıcaklıktadır. Aynı madde 1 atmosfer basınçta kaynayan su üzerindeki buhar ile termal dengede ise bu
madde 100 C sıcaklıktadır.
Cirrostratus bulutu buz kristallerinden oluşur ve ay veya güneş etrafında hale meydana getirir.
Civa -39 C° 'de, alkol -117 C° 'de donar.
Civalı bir barometrede "yükseklik, sıcaklık, enlem indirgemeleri" yapılır.
Cumulonimbus fırtına bulutu olarak bilinir.
Cumulus-Stratus-Altostratus-Cumulonimbus-Cirrostratus. En yükseği Cirrostratus' dür.
Çiğ Noktası Sıcaklığı : Havada bulunan subuharı miktarı değişmeksizin yani havaya nem ilave etmeden, havanın
doymuş hale gelmesi için soğuması gereken sıcaklığa “çiğ noktası sıcaklığı” denir.
Çiğ sıfır C° sıcaklığın üstünde, kırağı sıfır C° sıcaklığın altında gerçekleşir.
Çisenti : Çapı 0,5 mm.’den daha küçük birbirine çok yakın su damlacıklarının oldukça düzenli yağışıdır. Çisentiyi
sadece tabaka şeklinde stratus bulutu meydana getirir.
Çisentiyi oluşturan bulut stratus'dür.
Çok büyük sıcak su kütleleri üzerinde hareket eden ve hem sıcaklık hem de nem bakımından en keskin değişimler
gösteren hava kütlesi "kışın cP" dir.
Dalga serpintilerine "emberun" denir.
Dolu : Çapı 5-50 mm veya bazen daha büyük küresel veya düzensiz buz parçalarının yağışıdır. Dolu yağışı daima
cumulonimbus bulutundan meydana gelir.
Doymuş havada yoğuşmanın başladığı sıcaklığa çiğ noktası sıcaklığı -dew point- denir.
Düşey hava akımları, dağlar veya havanın temas ettiği yüzey tarafından ısıtılması veya soğutulmasıyla oluşur.
En yüksek bağıl nem güneş doğuşlarında, en düşük de öğleden sonraları görülür.
Esas olarak kar bulutu Nimbostratus’ tür.
Gri renkte düzgün görünüşlü sise benzeyen bulut “stratus'tür”.
Gün içindeki maksimum sıcaklık ile minimum sıcaklık arasındaki farka “günlük sıcaklık aralığı” denir.
Güneş enerjisi radyasyon yoluyla dünyaya gelir.
Hale Olayı : Atmosferde süspansiyon halinde bulunan buz kristalleri vasıtasıyla ışığın kırılma ve yansımasından
meydana gelen halka, yay, ışıklı kolon şeklindeki ışıklı olaylar topluluğudur.Genel olarak, güneş halesi ve ay halesi
olmak üzere ikiye ayrılırlar.Haleler mutlaka buz kristallerinden oluşmuş bulutlardan veya buzlu sislerden meydana
gelirler.Bu nedenle hale olayları kötü hava habercisidirler.Cephelerin önünde oluşan halelerden 24 saat sonra gibi
kısa bir süre içinde hava bozabilir ve yağış başlayabilir.Soğuk cephelerin gerisinde oluşan halelerden sonra ise
hava düzelmeye başlar.Halenin iç kısmında genellikle net olarak görülebilen kırmızı, dış kısmında ise mor renkli
halka bulunur.
Hava belli bir sıcaklıkta taşıyabileceği en yüksek subuharı miktarına eriştikten sonra soğuma olursa, yoğuşma
olayı meydana gelir. Yani hava içindeki gaz halinde bulunan su, tekrar sıvı hale dönüşür.
Hava kütlesinin zamanla yatay olarak yer değiştirmesine “hava akımı” denir.
Havadaki mevcut subuharının doyma durumuna ulaşması için gerekli buhar oranını yüzde olarak ifade edene "bağıl
nem" denir.
Havadaki nemin zemindeki soğuk cisimler üzerinde yoğuşması ile “çiğ ve kırağı” oluşur.
Havanın aşağıya doğru hareketi bulut oluşumuna engeldir.
Havanın bağıl nemi "rüzgar yönüne etki etmez".
Havanın bir noktadan uzaklaşmasına “diverjans” denir.
Havanın bir yerde toplanmasına “konverjans” denir.
Isınan havanın yükselmesine “konveksiyon” denir.
Isının kırılma ve yayılma şeklinde etkilenmesine “diffüzyon” denir. Diffüzyona uğrayan güneş ışını atmosferin
aydınlık olmasını sağlar.
1 mb. 0,75 milimetre, o da 0,03 inch' dir.
1 m/s = 3,6 km/h
1 m/s = 2 knots
1 km/h = 0,28 m/s
İçinde cam index ve alkol olan termometre "minimum termometre" dir.
İki yüksek basınç sahası arasında bulunan alçak basınç alanına “col” denir.
İstanbul Boğazı'nda şiddetli lodos sırasında kuzey yönlü akıntı ters dönerek “orkoz“ denilen olay oluşur.
İzmir civarında deniz meltemlerine “imbat” denir.
İzobarlara dik basınç değişimine “basınç gradyanı” denir.
İzotermlere dik sıcaklık değişimine “yatay sıcaklık gradyanı” denir.
Kesif sis durumlarında bağıl nem % 100' dür.
Kompartımana havalandırma amacıyla verdiğiniz havanın sıcaklığı, kompartıman içindeki havanın çiğ noktasından
daha düşükse, havalandırmanın derhal durması gerekmektedir. Aksi halde kompartıman içinde “yoğuşma” meydana
gelecektir.
Kompartıman sıcaklığı, havalandırma amacıyla kompartımana verilen dışarı havanın çiğ noktasından daha düşükse
yine havalandırmanın durması gerekmektedir. Şayet yükün kendisi veya geminin diğer kısımları çiğ noktasından
daha soğuksa yine “terleme” meydana gelecektir.
Kuzey yarımkürede yer seviyesinde rüzgarlar yüksek basınç alanlarında saat ibrelerinin dönüş yönünde, dışa
doğru; alçak basınç alanlarında ise merkez etrafında saat ibrelerinin dönüşünün ters yönünde, merkeze doğru
eserler.
Labrador akıntısı, Newfondland’ın güney sahili, Nova Scotia’nın güneydoğu sahili ve Gulf Stream’in kuzeyi arasındaki alanı kaplar. Labrador akıntısı soğuk su akıntısı olarak ABD sahilinde güneye doğru akmaya devam eder.
Lapse Rate : Ölçülen düşey sıcaklık azalması “lapse rate” olarak bilinir.
Latent Isı : Suyun buharlaşması esnasında bir miktar enerji harcanır. Bu enerji miktarı 1 gr suyun buharlaşması
için yaklaşık 600 cal. kadardır. Yoğuşma esnasında tekrar açığa çıkan bu enerjiye “latent ısı“ denir.
Meteorolojide en yaygın kullanılan yağmur ölçer (plüviyometre) tipi Hellman Plüviyometresi’dir.
Meteorolojik haritalarda barometrik basınçların aynı olduğu yerlerin birleştirilmesinden meydana gelen çizgiye
“izobar” denir. Eş basınç çizgisi de denir.
Meteorolojik bir haritada belirli bir zaman içinde, basınç değişiklikleri aynı olan yerlerin birleştirilmesinden
oluşan çizgiye “izolabar” denir.
Munsonları en iyi, mevsimsel yön değiştiren rüzgarlar olarak tanımlayabiliriz.
NE Musonu : Kasım’dan Mart’a kadar, (Muson ara dönemi : Nisan ve Mayıs ayları).
SW Musonu : Haziran’dan Eylül’e kadar (Muson ara dönemi : Ekim ayı).
Mutlak nem değeri öğleden sonra erken saatlerde en yüksek, güneş doğuşlarında en düşük seviyededir.
Nem ölçen aletlere “higrometre” denir.
Nemin yüke etkisi; denizdeki hava doğal olarak karasal havadan daha nemlidir.Çünkü geniş su yüzeyinden buharlaşma daha kolaydır.Sıcak iklimlerde deniz üzerindeki hava daha nemlidir.Yüksek enlemlerde sıcaklık azaldığından
nemlilik de azalır.
Normal termometre ve max. termometrenin içinde civa, minimum termometrenin içinde de alkol bulunur.
Oklüzyona neden olan en büyük etken yükseltidir.
Oraj, şiddetli ve kuvvetli bir şimşek ve aynı zamanda kuru bir gök gürültüsü ile kendini gösteren bir veya birkaç
şiddetli atmosferik elektrik boşalması olayıdır. Oraj esnasında genellikle yağış olur, fakat yağış şart değil-dir.Bir
yerde oraj olayının meydana geldiğini söylemek için yalnız gökgürültüsünün işitilmesi yeterlidir. Yalnız şimşek
görülürse bu olay bulunulan yer için oraj olayı kabul edilmez. Oraj, cumulonimbus bulutundan meydana gelir.
Orajla birlikte sağanak yağışlar görülür.
Orografik Yağışlar : Bir engebeye (dağa) doğru esen hava, dağ tarafından yükselmeye zorlanır.Yükselen hava
adyabatik olarak soğur ve bulut oluşur.Bu bulutlardan oluşan yağışlara da orografik yağış denir.
Refleksiyon : Yansıma. Radyasyonun bir kısmının geri dönmesidir. Yansıma, ışının yüzeye geliş açısına, yüzey
özelliklerine ve ışının dalga boyuna tabidir.
Rüzgarı yönlendiren etkenler; coriolis kuvveti, merkezkaç kuvveti ve sürtünme'dir.
Secondary Depresyon, alçak basınç alanı içinde bulunan ve dış izobarlar arasında oluşan küçük alçak basınç
alanlarıdır.
Sıcaklığın düşük olduğu sabahın erken saatlerinde doymuş buhar basıncı da küçüktür ve dolayısıyla bağıl nem
yüksektir. Sıcaklığın maksimum olduğu öğleden sonra ise, bağıl nem en düşük değerini alır.
Sıcaklığın belli bir periyottaki değişimi “termograf” ile tespit edilir.
Sıcaklık genel olarak ekvatordan kutuplara doğru azalmakla beraber en sıcak kesim ekvator değil, termik
ekvator'dur.
Sıcaklık ve nem bakımından homojen karakterli hava yığınlarına “hava kütlesi” denir.
Siklonda merkez basınç değeri 990 mb.'dan az ise "derin", 1010 mb.'ın üzerinde ise "sığ" olarak bilinir.
Sis oluşumunun en etkin sebebi, alttaki soğuk yüzeyle temas eden havanın soğumasıdır.
Six termometresi "maksimum ve minimum termometrenin" birleştirilmiş halidir.
Soğuk bölgelerden sıcak ve sisli bölgelere giden yük sık sık havalandırılmalıdır.
Soğuk çekirdekli yarı-sürekli yüksek basınç alanına örnek, Sibirya'dır.
Soğuk hava sıcaklığının hava sıcaklığından çok daha yüksek su yüzeyinden aktığı zaman oluşan ve su yüzeyi üzerinden dağınık duman görüntüsü veren sise "buhar sisi" denir."
Soğuyan hava ağırlaşarak çöker, buna “subsidans” denir.
Tandans : Basınç değişiminde üç saatlik basınç farkına “tandans” denir.
Termik Ekvator : Meridyenlerin sıcaklığı en yüksek olan noktaların birleştirilmesiyle elde edilen çizgidir.Genellikle ekvatordan biraz kuzeyde bulunur.
Trace : Ölçülemeyecek kadar az yağmura denir.
Tropikal siklonun, merkez kısmına siklonun gözü denir. Merkez yaklaşırken sırasıyla Ci, Cs, As, St, Cu, Cb bulutları gözlenir.
Tropopozdaki sıcaklık "yeryüzündeki sıcaklıktan çok soğuktur".
Troposferin yüksekliğinin en az olduğu bölge "kutuplar" dır.
Türkiye'nin kuzeyinde polar hava kütleleri, güneyinde tropikal hava kütleleri bulunur.
Verilen bir mesafedeki basıncın değişim miktarına “basınç gradyanı” denir.
Yağmur 0,5 mm’den daha büyük çaplı damlalar halinde sıvı su parçacıklarının yağışıdır. Yağmur esas olarak nimbostratus bulutundan düşer. Nimbostratus bulutları genellikle bol ve sürekli yağış meydana getirirler.
Yağışın miktarını ölçmek için, yağmur ölçer (plüviyometre) kullanılır. Meteorolojide en yaygın kullanılan plüviyometre “Hellmann Plüviyometresi” dir. Plüviyometrenin yazıcısına plüviyograf denir.
Yarı-sürekli alanlarına "Basra" bir örnektir.
Yaz aylarında fazla görülen, lif şeklinde şeritler halinde olan, ipek gibi ince olup, gölge yapmayan bulut cirrus'
dur.
Yere bitişik havada en düşük sıcaklık "açık, kuru, sakin gecede" olur.
Yerin soğumasıyla çiğ meydana gelmesi için ana neden "radyasyon ile soğuma" dır.
Yeryüzü yakınındaki atmosferin yerden itibaren ısınmasında "yüzeyden yansıyan güneş radyasyonunun yutulması"
etki etmez.
Yeryüzü yakınındaki atmosferin yerden itibaren ısınmasında; sıcak yüzeyden kondüksiyon, sıcak yüzeyden konveksiyon, yüzeyden radyasyonla neşredilen kızıl ötesi enerjinin yutulması, bulutlardan geçen güneş radyasyonunun
atmosferde yutulması etkili olur.
Yüksek basınç alanlarında havanın açık olmasını en iyi "yukarıdan yere doğru çöken hava" açıklar.
Yüzey yakınındaki, soğuk hava tabakası üzerindeki daha sıcak havadan düşen yağmurdan oluşan sise "cephe sisi"
denir.
Med-Cezir Olayı Nedir ?
Med-cezir olayı, dünyamızın üzerinde ay ve güneşin kitlesel çekim etkileri nedeni ile, dünya üzerindeki geniş su
kütlelerinin düzeylerinin periyodik olarak dikey hareketleridir. Newton’un çekim kanununa göre, kitleler arasındaki çekim kuvveti kitlelerin ağırlıkları ile doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır. Buna göre ayın
güneşe nazaran dünyaya çok yakın bulunması, dünya üzerinde oluşturduğu kitle çekim kuvveti güneşe göre daha
fazladır. Güneşin, med-cezir olayı üzerindeki etkisi aya nazaran 3/7 oranındadır.
Olayı teorik olarak basitçe açıklayacak olursak, dünya üzerindeki kitleler, yerçekimi ve dünyanın dönüşünden
oluşan merkezkaç kuvvetlerinin etkisinde olup bir denge içindedirler. Ancak Ay’ın yörüngesindeki periyodik
hareketinde, dünya ile aralarında oluşan kitlesel çekim kuvveti, dünyadaki bir kütle olan suların molekülleri
üzerinde, bu dengeyi değiştiren bir etki oluşturur. Ay’ın bulunduğu yöndeki merkezkaç kuvvetine eklenen kitle
çekim kuvveti bu kuvvetin büyümesine bunun sonucunda bu bölgedeki suların yükselmesine neden olur. Buna
karşılık Ay’ın bulunduğu yönün tam karşıtındaki dünya bölgesinde, kitle çekim kuvveti, aynı oranda bu sefer
yerçekimi kuvvetinde eksiltici bir etki yarattığı nedeniyle bu bölgede artan merkezkaç kuvveti sonucunda yine
suların yükselme olayını yaratır.
Suların Ay’ın bulunduğu yön ve karşıt yönde yükselmesine karşılık bu yönlere 90° yönlerde suların alçalma olayını
oluşturur. Genel olarak 24h 50m’lık bir ay gününde, suların periyodik olarak alçalıp-yükselme hareketi, iki kez
yinelenir. Aynı teoriyi güneşin kitlesel çekimi için de düşünürsek, Güneş ile Ay’ın aynı yönde olması halinde kitlesel
çekim kuvvetlerinin ikisinin toplamı olacağı cihetle sulardaki yükselme ve alçalma en üst düzeyde gelişir.
Bu şekilde med-cezir olayına En Yüksek Su HWS veya En Alçak Su LWS olayı denir (Spring Tide).
Güneş ve Ay’ın birbirinden faklı yönlerde olması, bu olayın değerinin daha değişik ve az olmasına neden olur.
Güneş ve Ay etkilerinin birbirlerini azaltıcı mevkilerde olması halinde ise, yani uzaydaki mevki itibari ile güneş ile
ay birbirlerine 90 açısal mevkilerde olması halinde Az Yüksek Su HWN, Az Alçak Su LWN olayı gelişir (Neap
Tide).
Chart Datum–Harita Seviyeleri
Genellikle en alçak su düzeyi ve onların daha altında olan bir su yüksekliği değeridir. Alçak Su zamanları çok
ender olarak harita düzeyinin altına düşer. Bu durumda Tide Tables cetvellerinde gösterilen alçak su değeri
(-LW) şeklinde veya cetvelde açıklanan özel bir işaretle belirlenir.
Neap Tide-En Az Med-Cezir
Güneş ve Ay’ın uzayda birbirine nazaran 90 açı teşkil edecek mevkilerde bulunmaları halinde (İlk Dördün-Son
Dördün) zamanlarında çekim etkileri karşıt yönlerde olacağı nedeniyle su düzeyleri yükselme ve alçalmada en az
düzeyde olur.
Spring Tide_En Fazla Med-Cezir
Güneş ve Ay’ın bir yönde ve aynı hizada oldukları (Yeniay ve Dolunay) zamanlarında çekim etkileri birleşeceği
nedeniyle, suların en yüksek ve en alçak düzeylere ulaşmalarıdır.
Duration of Rise-Menzil Zamanı
LW’ dan HW’ a veya tersi olan bir durumdaki zaman sürecidir.
Diurnal Tide-Günlük Med-Cezir
Dünyanın bazı bölgelerinde 8h süreçli bir HW-bir LW olarak görülen Med-Cezir.
Stant-Kararlılık
Alçak sudan yüksek su durumuna geçişte veya bunun tersi yüksek sudan alçak su durumuna geçişte suların yükselme ve alçalma süratinde bir anlık duraklama zamanıdır.
Range-Menzil
Bir yüksek su düzeyi ile onu takip eden bir alçak su düzeyi arasındaki düzey farkıdır.
Med-Cezir Akıntıları
Med-Cezir olayı ile ilgili olarak deniz sularının yatay bir hareketi vardır, ki biz okyanusun tabii akıntılarından
ayırt edebilmek için Med-Cezir akıntısı diye nitelendiriyoruz.
Bu yatay akıntıların denizden karaya doğru olanına “Flood Current”, karalardan denize doğru olanına “Ebb Current” adı verilir. Bu akıntılar bir Med-Cezir olayı süresince birbirini takip eden akıntılardır. Bu iki akıntı sırasında
suların durgun olduğu kısa bir süre vardır. Buna durgun su (Slack Water) denilir.
Gel-Git Tipleri
1-Yarım Günlük (İki Salınımlı) Gel-Git : Bu tipte günde iki alçak su, iki yüksek su görülür. Ardarda gelen iki
alçak su ve iki yüksek su yükseklikleri arasında çok büyük farklılık olmayıp periyodu 12 saat 25 dakikadır. Kuzey
ve Güney Amerika’nın Atlantik sahillerinin bir kısmı, Doğu Afrika kıyıları, Hint Okyanusu, Bengal Körfezi ve Batı
Afrika ile Batı Avrupa kıyılarında görülür.
2-Günlük (Tek Salınımlı) Gel-Git : Bu tip gel-git görülen bölgelerde her ay, günde bir defa yükselme bir defa da
alçalma olup, periyodu 24 saat 50 dakikadır. Meksika Körfezi, Java Körfezi, Tankin Körfezi, Antillerin bir kısmı,
Ohotsk Denizi kıyıları, Baltık’da Fin ve Riga Körfezlerinde görülür.
3-Karışık Gel-Git : Günlük ve yarım günlük karakter taşıyabilirler. Yüksek su ve alçak su arasındaki fark çok
azdır. Amerika’nın Pasifik kıyılarında, Avustralya kıyılarında, Basra Körfezi’nde, Ege Denizi’nde ve yer yer Arjantin kıyılarında görülür.
Gel-Git Akıntıları
Gel-git akıntıları, suların periyodik olarak yükselip alçalmasıyla ilişkili olarak oluşan yatay akış hareketidir.Tek
salınımlı gel-gitlerde ise zaman-akıntı ilişkisi sabit değildir. Gel-gitin zayıf olduğu denizlerde gel-git akıntıları da
çok yavaş gelişir ve hızları 5 cm/sn’yi geçmez. Yarım günlük gel-gitte, akıntılar 6 saat 12 dakika süre ile sahile, 12
dakikalık süre ile denize doğru akar.
Deniz Rıfat Türk
Download