tıbbi atıkların oluşturduğu sorunların çevre, sağlık ve etik açıdan

advertisement
271
TIBBİ ATIKLARIN OLUŞTURDUĞU SORUNLARIN
ÇEVRE, SAĞLIK VE ETİK AÇIDAN İNCELENMESİ
ÇOBANOĞLU, Nesrin-AYDOĞDU, İlke Bezen
TÜRKİYE/ТУРЦИЯ
ÖZET
Çevre ve çevre sorunları son yıllarda gerek kuramsal gerekse uygulama
düzeyinde en çok ele alınan konuların başında gelmektedir. Nüfusun
yoğunlaşması ve teknolojinin çevreyi zarara uğratacak şekilde gelişmesiyle
insanoğlu, belli bir denge içinde yürüttüğü çevre ile olan ilişkilerinin giderek
bozulduğunun farkına varmıştır. Bu fark ediş ile birlikte çevre ve çevre
sorunları birçok araştırmada yer almış ve tanımlanmıştır. Aynı zamanda bu
sorunlara çözüm yolları da aranmaya başlanmıştır. Çevre, canlı varlıklar ve
insan etkinlikleri üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkiler yapabilen fiziksel,
kimyasal, biyolojik ve sosyal etmenlerin hepsi olarak yer alırken; çevre
sorunları da, çevredeki kirlenme ve tahribat sonucu oluşan, canlıların hayatını
ve sağlığını etkileyen, tehdit eden sorunlar olarak tanımlanmaktadır. Bu
bağlamda varolan bu tanımların ötesinde vurgulanması gereken sorunların
çözüm yolları ve bu çözüm yollarının ne kadar etkili olduğudur. Bununla
birlikte insanların faaliyetleri ve “tüketim çılgınlığı” sonucunda oluşan/çıkan
atıklar çevre sorunlarının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Atıklar
üretildikleri andan bertaraf aşamasına kadar çevre ve insan ile doğrudan
etkileşim içindedir. Özellikleri ve bileşenleri ile çevre ve insan sağlığına
olumsuz etkileri bulunmaktadır. Atıklar içinde özelliklerinden dolayı tıbbi
atıklar önemli bir yer oluşturmaktadır. Tıbbi atıklar, sağlık kuruluşlarından
kaynaklanan enfekte ve biyolojik açıdan tehlikeli atıklar, enfekte olmayan evsel
nitelikli katı atıklar ve tehlikeli atıklar olmak üzere üç grupta toplanır.
Bunlardan enfekte ve biyolojik açıdan tehlikeli atıkların patojen taşıma ihtimali
yüksek; evsel nitelikli atıkların patojen taşıma ihtimali düşüktür. İşte tıbbi atıkların
bu özelliklerinden dolayı çevreye ve insan sağlığına zarar verecek şekilde doğrudan
ya da dolaylı bir şekilde ortama verilmesi engellenmelidir. Bertarafı ise ayrı bir
dikkat gerektiren bir konudur. Diğer atıklardan farklı olan tıbbi atıklarda bu
konulara gereken önemin verilmemesi sonucunda çevre sorunlarının yanında sağlık
ve etik açısından sorunların da oluşması kaçınılmazdır. Buradan yola çıkılarak bu
makalede sağlık kuruluşlarından çıkan tıbbi atıkların meydana getirdiği sorunlar
çevre, sağlık ve etik boyutlarıyla incelenmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Tıbbi atıklar, çevre sorunları, etik, sağlık.
272
ABSTRACT
The Study of Health-Care Medical Wastes Problems from the
Environment, Health, and Ethical Point of View
Environment and environmental problems are the subject that deal with both
theoretical and applied level, recently. Human realizes the deterioration of
relationship with environment that continues at certain balance because of the
fact that population growth and the development of technology which is harm to
environment. With this realization, environment and environmental problems
describe and take part in many researches. At the same time the solutions are
started to look for, too. While environment takes part in research as all physical,
chemical, biological and social impacts that make direct and indirect effects to
the living things and activities of human, environmental problems describe the
problems which effect the living things life and health, erupt from pollutions
and destructions. Moreover, beyond the descriptions, the solutions and the
effectiveness of these solutions must be emphasize. Wastes that are from human
activities and “madness of consumption” are the main part of the problems.
Wastes are directly at interaction with environment and human from their
produced to disposal stage. They have adverse effects to environmental and
human health with their characteristics and components. Medical wastes
becomes an important part at the wastes because of their characteristics.
Medical wastes gathers three groups which are infectious and biological
hazardous wastes from health care establishments, non-infectious domestic
wastes and hazardous waste. The probability including pathogen of these
infectious and biological hazardous wastes are high; but the probability
including pathogen of domestic wastes are low. So direct or indirect discharging
of medical wastes that is harmful to environment and human health is impeded
due to their characteristics. Disposal of them is a subject to take care. It is
unavoidable to occur health and ethical problems beside the environmental
problems due to the fact that these subjects are not important at the medical
wastes which are different from other wastes. From the point of view we try to
study the problems of health-care medical wastes environment, health and ethic
dimensions.
Key Words: Medical wastes, environmental problems, ethics, health.
GİRİŞ
Günümüzde “çevre” ve “çevre sorunları” sözcükleri hemen hemen her yerde
karşımıza bir biçimde çıkmaktadır. Bir anlamda popüler kültürün bir parçası
gibi görünen, belki de “romantik” insanların uğraşı olduğu düşünülen “çevre”
konusu artık ilerleyen teknolojiyle birlikte disiplinlerarası bir bilim dalı olarak
kendini ispat etmiştir. İnsanlık tarihinin başlangıcında hem nüfusun az
olmasından hem de teknolojinin doğal kaynakları zarara uğratacak şekilde
gelişmemiş olmasından dolayı insan-çevre ilişkileri bir denge içinde
sürmekteydi. Ancak son on yıllarda bu düzen bozularak yaşamsal düzeyde
273
küresel sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bu sorunlara neden olarak ta insanların
dünyayı kontrol altına alma istekleri ve hırsları gösterilebilir. Bununla birlikte
teknolojik gelişim insanlığın gönencini ve rahatlığını sağlamasının yanında
onun sonuçlarının çevre sorunları oluşturduğu artık kaçınılmaz bir gerçektir.
Örneğin, insanlar binlerce yıl ormanları, sadece yenilenebilir enerji ve odun
hammaddesi üretim kaynağı olarak algıladılar. Ancak bunların oksijen üretimi,
karbondioksit tüketimi, iklim üzerindeki olumlu etkileri, toprakları erozyondan
koruması, sel afetlerini önlemesi gibi ekolojik işlevleri de olduğu gözardı
edilmiştir. Bununda yanında ormanların bu ekolojik işlevlerinin, ürettikleri odun
hammaddesi değerinin 2000 katı olabileceğine hiç ihtimal verilmemiştir.
Dünyanın yaklaşık % 70’ini kaplayan, uçsuz bucaksız deniz ekosistemlerini
parasız olarak arz edilen ulaşım yolu ve su ürünlerinin kaynağı olarak
görülmüştür. Bunların kirlenebileceğini ve bundan doğan zararların sadece
balıkçılığın çökmesi değil, dünyadaki oksijen üretiminin en başta gelen kaynağı
olan bitkisel planktonların da ölümüne neden olabileceği hiç düşünülmemiştir.
Büyük bir iyimserlik ve tek yönlü düşünme ile fabrika ve termik santral
bacalarının bolluğunu, sanayileşme ve gönenç düzeyinin simgeleri olarak
nitelendi. Ancak, bu bacaların zehir kustuğunu, yüzlerce km uzakta bulunan
çevreye bile binlerce zararlı madde yayarak, tüm canlılar için ölüm saçtığı çok
sonraları fark edilmiştir. (Çepel, 2003: 2)
Bunlar gibi ikilem oluşturan örnekleri çoğaltmak mümkündür. Teknolojik
gelişim ile birlikte insanların hayat standartlarında görülen artış ile faaliyetleri
sonucunda ürettikleri atıklar orantılı olarak artmaktadır. Hayat standartlarındaki
artışın sevindirici olmasının yanında nüfusun çoğalması üretilen atık miktarını
etkilemektedir. Teknolojik gelişim atıkların içerikleri çevreye zarar verecek
şekilde değiştirmektedir. Bu bağlamda atıklar çevre sorunlarının önemli bir
kısmını oluşturmaktadır. Atıklar üretildikleri andan bertaraf aşamasına kadar
çevre ve insan ile doğrudan etkileşim içindedir. Özellikleri ve bileşenleri ile
çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu makalede atık
konusunun bir parçası olan tıbbi atıklar üzerinde durulacaktır. Tıbbi atıklar
özelliklerinden dolayı önemli bir şekilde incelenmesi gereken atık türüdür.
Sağlığı iyileştirmeye yarayan kurumların bir yandan sağlığa zarar veren atıklar
çıkarması tıbbi atıklar konusunda en önemli ikilemlerdir. Ancak tıbbi atıklar
gereken önemi görmediği için küresel, bölgesel ve yerel düzeyde çevre
sorunlarına neden olmaktadır. Tıbbi atıkların oluşturduğu sorunlar çevre, sağlık
ve etik boyutlarıyla incelenmeye çalışılacaktır.
1. Kavramlar
1.1. Çevre, Sağlık ve Çevre Sorunları
Çevre genel bir tanımla insan faaliyetleri ve canlı varlıklar üzerinde hemen
ya da süre içinde dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel,
kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin belirli bir zamandaki toplamıdır.
274
(Keleş-Hamamcı, 1998: 25) Bununla birlikte kavramı belirgin kılmak için bu
tanım, şu temel ögelerin altı çizilerek açıklanmıştır: insanla birlikte tüm canlı
varlıklar, cansız varlıklar, canlı varlıkların eylemlerini etkileyen ya da
etkileyebilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik, toplumsal nitelikteki tüm etkenler.
Bu ögeler göz önünde tutulursa çevre, canlı ve cansız varlıkların karşılıklı
etkileşimlerinin bütünüdür. Çevrenin canlı (biyotik) ögeleri nüfus türleri, yani
insanlar, bitki örtüsü, hayvan topluluğu ve mikroorganizmalardan oluşur.
Cansız (abiyotik) ögeler ise iklim, hava, su ve dünyanın yapısıdır. Cansız ögeler
canlıları etkileyip, onların eylemlerini güçlendirirken, canlılar da cansızların
konumlarını, yapılarını belirleyen etkilere sahip olmaktadırlar. Çevre; insanın
diğer insanlarla olan karşılıklı ilişkilerini, insanların bu ilişkiler sürecinde
birbirlerini etkilemesini, insanın kendi dışında kalan tüm canlı varlıklarla, yani
bitki ve hayvan türleriyle olan karşılıklı ilişkilerini ve etkileşimini, insanın
canlılar dünyası dışında kalan, ama canlıların yaşamlarını sürdürdükleri
ortamdaki tüm cansızlarla, hava, su, toprak, yeraltı zenginlikleri ve iklimle olan
karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler çerçevesindeki etkileşimini anlatır. (KeleşHamamcı, 1998: 26)
Sağlığın tanımı sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedensel, ruhsal
ve sosyal bakımlardan tam bir iyilik hâli içerisinde olmak biçiminde
yapılmaktadır. Bununla birlikte insan sağlığı çevre ile genetik örüntüsü
arasındaki etkileşimin bir ürünüdür. İnsan daha döllenme anından başlayarak
birçok çevresel sorundan etkilenmektedir. (Güler, 2004)
Çevre sorunları çeşitli insan faaliyetleri sonucu ile çevrenin zarar görmesi
sonucunda ortaya çıkan sorunlardır. (Keleş-Hamamcı, 1998: 89) Hava, su ve
toprakta meydana gelen ve insan ve diğer canlıların sağlığını olumsuz etkileyen
kirlenmeler ve bozulmalardır. Su kirlenmesi, toprak kirliliği, hava kalitesinin
bozulması, doğal bitki örtüsünün tahribi, hayvan varlığının ve türlerinin neslinin
tükenmesi, atıklardan kaynaklı kirlenme, radyoaktif kirlenme, kültürel çevrenin
kirlenmesi ve bozulması sayılabilir. (Keleş-Ertan, 2002: 24)
1.2. Etik ve Temel Etik Yaklaşımlar
Etik, insan eylemlerine ilişkin değerler felsefesi olarak ortaya çıkmıştır. Etik,
insan-insan ilişkilerinde açık uçlu sorulara “iyi-kötü” değerlendirmeleri ile
yanıtlar bulmaya çalışır. Etik, ahlaki tutumların ardında yatan yargıları ele
alarak, insan bütün davranış ve eylemlerinin temelini araştırır. Çoğu zaman
birbirlerinin yerlerine de kullanıldığı görülen etik ile ahlak arasında yakın bir
ilişki bulunmakla birlikte etik, ahlak ve toplumca belirlenen ahlaki ilkelerin
niteliğini sorgulayan felsefedir. (Keleş-Ertan, 2002: 182).
İyi ile kötü arasındaki ayrım, evrimsel süreçte mistisizme dayandırılarak
Tann’nın ve onun yarattığı doğal düzeni temsil etmiş, daha sonra yerini, daha
iyi bir dünya ve evrene sahip olma yolunda birey ve toplumsal davranış
biçimlerini sorgulayan bir etik anlayışa bırakmıştır. Etik değerler, eskiden
275
metafizik kavramlarla temellendirilirken, günümüzde insanların daha iyi
yaşamalarını ve dünyanın bir bütün olarak ileriye gitmesini sağlamaya yönelik
kavramlarla temellendirilmelidir. Geçmişte değerler felsefesi dar bir mekânlda,
dar bir zaman diliminde oluşan ikilemleri irdelerken, teknolojideki sınırsız ve
hızlı gelişmenin yansımasıyla günümüzde, gelecek kuşaklar ve evren
kavramları da ikilemlerde belirleyen olarak önem kazanmıştır. (Çobanoğlu,
2003: 40) Etik genel olarak her konuyla ilgili normların yapısına ilişkin
düşünceler
oluşturur,
değerlendirmeler
yapar.
Bununla
birlikte,
sürdürülebilirliğin sağlanmasına yönelik etik yaklaşımlar çerçevesinde
uygulamalı etik. insanların ekosistem ve insan sağlığı ile tekrar bütünleşmesini
sağlayacak sürdürülebilir bir toplum oluşturmaya yönelik yönlendirici fikirler
olarak karşımıza çıkmaktadır. (Albrecht, 2001: 244)
Eylemler arasında karar mekanizması oluşturulurken 4 tane temel etik
yaklaşım kullanılmaktadır. Bunlar: Kantiyen, Utiliteryan, Komüniteryan ve
Liberal etik yaklaşımlardır.
Kantiyen etik yaklaşımda araç-amaç ilişkisi eylemin niteliğini belirler.
Eylemin sonucu ne olursa olsun saptanan amacın niteliği eylemin değerini
belirler. Burada araç iyi ise iyi bir iş yapılmış demektir. İnsan eyleminin
değerler açısından doğru ya da yanlış oluşu, onun sonuçlarının iyi ya da kötü
oluşundan tümüyle bağımsızdır (Örs, 1997: 367). Kantiyen etik yaklaşımda
vicdan çok önemlidir (Çobanoğlu, Demirbaş, 2003: 590).
Utiliteryan etik yaklaşımda, çok fazla sayıda insana iyilik verecek eylem iyi
eylem olarak değerlendirilir. Araç-amaç ilişkisi eylemin değerini belirlemez.
Burada eylemden etkilenecek insanların sayısı ve eylemden etkilenme
dereceleri önemlidir. Jeremy Bentham ve John Stuart Mill tarafından
geliştirilmiştir. Önde gelen noktası insan eylemlerinin sonuçlarıdır (Örs, 1997:
366).
Komuniteryan etik yaklaşımda toplumu oluşturan her kişi değerlidir. Eylem
toplumu iyiye götürüyorsa iyi bir eylemdir. Eylemin değer ve sonuçlarını bu
belirler.
Liberal etik yaklaşım ise her kişinin gelişmişliği ve yetenekleri
doğrultusunda iyiyi hak ettiğini vurgular. Kişinin özgür davranması ve kendi
istenci doğrultusunda eylemde bulunması ve bu eylemin iyiye varması
değerlidir.
1.3. Katı Atık ve Tıbbi Atık
Katı atık genel olarak, ürünlerin işlenmesi ve tüketilmesi sırasında birincil
amaçlarla kullanılmayacağı düşünülen maddeler ve üreticisi tarafından atılmak
istenen, toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korunması bakımından, düzenli
bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeler ve arıtma çamuru olarak
tanımlanır. (Ansiklopedik Çevre Sözlüğü, 2001: 205) Bununla birlikte katı
atık, evsel, ticari ve endüstriyel işlevler sonucu oluşan ve tüketicisi tarafından
276
artık işe yaramadığı gerekçesiyle atılan, ancak çevre ve insan sağlığı yanında
diğer toplumsal zararları nedeniyle düzenli biçimde uzaklaştırılması gereken
maddeler olarak tanımlanabilir. (Palabıyık-Altunbaş, 2004: 105)
Katı atıklar kaynaklarına göre evsel katı atıklar, endüstriyel nitelikli katı
atıklar, tıbbi katı atıklar ve özel katı atıklar olarak 4 sınıfta değerlendirilir.
(Aydoğdu-Çobanoğlu, 2006: 17)
Tıbbi Atık Yönetmeliği’ne göre tıbbi atık, evsel nitelikli atıklar, enfekte atık,
patojen atık ve patolojik atık tanımları da şu şekilde yapılmaktadır. Ünitelerden
kaynaklanan patolojik ve patolojik olmayan enfekte, kimyasal ve farmasötik
atıklar ile kesici-delici malzemeler ve sıkıştırılmış kaplar tıbbi atıklardır.
Ünitelerden atılan ancak enfekte olmamış mutfak atığı, bahçe atığı, büro atığı,
ambalaj malzemeleri, şişe ve benzeri maddelerden oluşan atıklar evsel nitelikli
atıklar; hastalık etkenleri bulaşmış veya bulaşması muhtemel her türlü, insan
doku ve organları, idrar kapları, kan veya plasenta bulaşmış atıkları, bakteri
kültürleri, intaniye ve acil servis atıkları, yemek atıkları, bakteri ve virüs tutucu
hava filtreleri, gaita ve bunlara bulaşmış eşyalar, araştırma amacı ile kullanılan
deney hayvanlarının leşleri ile karantinadaki hastaların atıkları enfekte atık;
hastalık yapıcı etken taşıyan atıklar patojen atıklar; patojen olan veya olma riski
taşıyan organlar, vücut parçaları, hayvan cesetleri, kan ve vücut sıvıları da
patolojik atıklardır. (Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 2005)
2. Tıbbi Atıkların Sınıflandırılması ve Bertarafı
2.1. Tıbbi Atıkların Sınıflandırılması
Tıbbi atıkların oluşturduğu sorunlar ya da çevre sorunlarından önce tıbbi
atıkların sınıflandırılmasını ve tıbbi atıkların yönetiminde önemli yer tutan
bertaraf konusunu ele almakta fayda vardır. Çünkü tıbbi atıkların çevre, sağlık
ve etik açısından ele alınmasında özellikle bu sınıflandırmanın etkili olduğu
düşünülmektedir.
Hastanelerden kaynaklanan atıklar genel olarak enfekte ve biyolojik açıdan
tehlikeli atıklar; enfekte olmayan katı atıklar (evsel nitelikli atıklar) ve tehlikeli
atıklar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Bunlardan enfekte ve biyolojik
açıdan tehlikeli atıkların patojen taşıma ihtimali yüksek; evsel nitelikli atıkların
patojen taşıma ihtimali düşüktür. Tıbbi atıkların % 75 ve % 90’ı risk
içermemektedir ve evsel atıklarla karıştırılabilir. % 10-25’lik grubu ise
tehlikelidir ve sağlık riskleri içermektedir.
Dünya Sağlık
Sınıflandırmıştır
Örgütü
Tehlikeli
Tıbbi
Atıkları
9
Biçimde
1. Enfekte (Bulaşıcı) Atıklar: Etkili konsantrasyonda patojen (bakteri,
virüs, parazit veya fungi) içeren atıklardır. Bu atıklar laboratuar çalışmalarından
oluşan kültürlerden; bulaşıcı hastalığı olan hastaların ameliyatları ve
otopsilerinden; bulaşıcı hastalığı olan hastaların kullandıkları eşyalardan;
hemodiyaliz ünitelerindeki hastalarla temas etmiş ekipmanlardan;
277
laboratuardaki enfekte hayvanlardan ve enfekte insan ve hayvanlarla temas
etmiş alet ve maddelerden kaynaklanır.
2. Patolojik Atık: Patolojik atık dokular, organlar, vücut parçaları, insan
ceninleri (fetus) hayvan karkasları, kan ve vücut sıvılarından oluşur. Bu insan
ve hayvan parçaları anatomik atık olarak da tanımlanabilir. Her ne kadar sağlıklı
vücut parçalarını içerse de enfeksiyöz atıkların alt kategorisi olarak da
düşünülebilir.
3. Kesici-Delici Materyaller: İğneler, şırıngalar, cerrahi bıçaklar (neşter),
kırılmış camlar vb.
4. Farmasötik Atıklar: Kullanılmayan, geri gönderilmiş, kullanım süresi
geçmiş ve kondamine olmuş ürünleri, ilaçları, aşıları ve kimyasalları içerir.
Ayrıca ilaç şişeleri, kutuları, eldivenleri, maskeleri, bağlantı tüplerini de
içermektedir.
5. Genotoksik Atık: Özel dikkat isteyen atıklardır. Hastane içinde ve
bertarafta güvenlik problemleri meydana getirirler. Çok tehlikelidirler.
Mutajenik, teratojenik veya kanserojenik özellikleri vardır.
Bu bölümün baş maddesi olan sitotoksik ilaçlar, kimyasal ve radyoaktif
maddeleri (kanser terapilerinde kullanılan) içerir. Sitotoksik ilaçlar; onkoloji,
radyoterapi üniteleri ve nükleer tıp üniteleri gibi özel bölümlerde
kullanılmaktadır. İlaçlar hazırlanırken kullanılan şırıngalar, iğneler;
kullanılmamış ilaçlar, atılmış solüsyonlar ve ilaçları kullanan hastaların
idrarları, dışkıları genotoksik atıklardır.
6. Kimyasal Atık: Teşhis ve deneysel çalışmalar sonucu atılan katı, sıvı ve
gaz kimyasallar, temizlik, bina koruyucu malzemeler, dezenfeksiyon işlemleri
sonucu oluşan atıklardır. Tehlikeli veya tehlikesiz olabilirler.
7. Yüksek Ağır Metal İçerikli Atıklar: Bu atıklar tehlikeli kimyasal
atıkların alt kategorisidir ve yüksek toksik özelliğine sahiptir. Cıvalı atıklar
klinik aletlerinin kırılmasıyla ortaya çıkar ama elektronik termometre, tansiyon
aletlerinin gelişmesiyle miktarlarında azalma olmuştur. Diş hekimliğinde
yüksek cıva konsantrasyonu olan atıklar çıkmaktadır. Kadmiyum atıkları ise
eskimiş pillerden ortaya çıkar. Arsenik içeren ilaçlar, kimyasallar ise farmasötik
atık olarak uzaklaştırılmaktadır.
8. Basınçlı Kaplar: Sağlık amaçlı kullanılan gazlar, basınçlı silindirlerde,
kartuşlarda ve aerosol kutularında saklanmaktadır. Aerosol kutuları hariç
çoğunluğu yeniden kullanılabilmektedir ama çoğunlukla elden çıkarmak, yok
etmek gerekir.
9. Radyoaktif Atık: Laboratuarda vücut sıvıları ve dokuları üzerinde
yapılan deneyler sonucu oluşan katı, sıvı ve gaz atıklar, vücut organlarının
filmlerinin çekilmesiyle oluşan atıklar, tümör lokalizasyonu sonucu oluşan
278
atıklar ve terapi işlemleri sonucu oluşan atıklardır. (Prüss, Giroult, Rushbook,
1999: 2-8)
Tıbbi atık üreten tesisler; hastaneler; tıp, diş hekimliği ve veteriner hekimlik
eğitimi veren ve araştırma yapan kuruluşlar; kan ve kan ürünleri ile ilgili
çalışma yapan tüm merkez ve istasyonlar; tıbbi tahlil laboratuarları; deney
hayvanlarının kullanıldığı laboratuarlar; sağlık ocakları, atık çıkaran
muayenehaneler ve poliklinikler, diş hekimliği klinikleri ve revirler; küçük
ameliyat ve benzeri müdahalenin yapıldığı tıp ve veteriner muayenehaneleri;
bulaşıcı hastalığı olanların tedavi oldukları veya diyaliz, aspiratör gibi aletlerin
kullanıldığı klinikler; benzeri tıbbi atıkların oluşabileceği seyyar sağlık
birimleri; eczane ve ilaç depoları ve benzer diğer kuruluşlardır.
Tıbbi atıkların niteliği, miktarı ve bileşimi ülkeden ülkeye değiştiği gibi aynı
ülke içinde bile farklılık göstermektedir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde tıbbi atık üretim miktarı gelişmiş ülkelere oranla daha azdır. Gelişmiş
ülkelerde tıbbi kuruluşlardan her yıl yarım milyon ton atık üretimine yol açan
hastaneler atık üretimine neden olan kuruluşların sadece % 2’sini oluştururken
tıbbi atıkların %77’sini üretmektedir. Hekimlik uygulamalarının tek kullanımlık
malzemeye bağımlı kalması oranında bu atık miktarı artmaktadır. Hastanelerde
servislere göre atık özellikleri belirlenebilir. Enfekte olan katı atıkların yanı sıra
büro atığı veren arşiv, yazı işleri ve idari servisler vardır. Ayrıca yemekhaneler
ve kafeteryalarda büyük miktarda yiyecek kırıntıları ve yiyecek paketleriyle
ilgili atık meydana gelir. Bu atıklar normal atık olup ayrı toplanması gerekir.
Ayrı toplanmıyorsa hastanenin bütün atıklarının enfekte özellikte olduğu kabul
edilir. Hastaneden çıkan atığın tipini ve miktarını belirlemek uygun bertaraf
yönteminin belirlenmesi için temeldir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 11-18)
2.2. Tıbbi Atıkların Bertarafı
Tıbbi atıkların oluşturduğu sorunlar bertaraf aşamalarında ve bertaraftan
sonra da çıkan yeni atıklarla devam ettiği için tıbbi atıkların bertarafının üstünde
durmakta fayda bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu
çalışmaya göre bertarafa metotları şöyle sınıflanmaktadır.
İnsenerasyon: Organik ve yanabilen atıkları yüksek sıcaklıkta yakarak
inorganik, yanmayan maddelere dönüştüren metottur. En önemli sonuç atığın
kütle ve ağırlığındaki azalmadır. Bu proses atıkların hem arıtma hem de bertaraf
işlemini aynı anda yapması açısından avantajlıdır. Yeniden değerlendirilmeyen,
yeniden kullanım olanağı olmayan atıklarda kullanılır. Yanma için gerekli
oksijen havadan temin edilir. Atık, esasen karbon, hidrojen, oksijen, sülfür, klor
ve inorganiklerle birlikte azot gibi bileşenlerden oluşur. (Prüss-GiroultRushbook, 1999: 77)
Avantajlar: Atıkların tehlikeli bileşimleri ortadan kaldırılır ve steril edilmiş
olur. Atıkların ağırlıkları ve hacmi orijinal boyutlarına kadar düşürülebilir.
İşlem hızlı bir şekilde olur. Depolama ya da arıtma havuzları gibi uzun süreler
279
gerektirmez. Atıklar uzak bir bölgeye taşınmaksızın yerinde yakılabilirler. Çok
iyi tasarlandıklarında kül kalıntıları bile steril olduğu için nihaî bir bertaraf şekli
olabilir. Nispeten küçük bertaraf alanlarını gerektirir (depolama ve lagünlerde
büyük). Kolayca durdurulabilir. Isı geri kazanma tekniklerinden dolayı işletme
masrafları azaltılabilir ya da kullanım ve satımıyla masraflar dengelenebilir.
Dezavantajları: İnsenerasyon işlemi, tıbbi atıkların bertarafında çok cazip
olmasına karşın her zaman ve her yerde bertaraf için uygulanmayabilir. Yakma
proseslerinden kaynaklanan metallerin kontrolü, ağır metal içeriği (Kurşun,
Krom, Kadmiyum, Cıva, Nikel, Arsenik gibi) bulunduran inorganik atıklardan
dolayı güç olabilir. Yüksek bir sermaye gerektirir (hava kirliliğini önleyici
donanımların kullanılması gibi). Tecrübeli teknisyenler gerektirir. İlave yakıt
(atıkları işletme sıcaklığına ulaştırmak ve bazı materyallerden dolayı yanma
sıcaklığını kontrol etmek için) gereklidir. Küçük hastaneler için uygun değildir.
(Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 88)
Kimyasal Dezenfeksiyon: Kimyasal dezenfeksiyon rutin bir şekilde
medikal ekipmanlardaki ve zemin ve duvarlardaki mikroorganizmaların
öldürülmesinde kullanılır ve son zamanlarda tıbbi atık bertarafında kullanıma
yaygınlaşmıştır. Kimyasal atıkların içerdikleri patojenleri öldürmek ya da
inaktif hale getirmek için onlara eklenirler. Bu bertaraf sterilizasyondan ziyade
dezenfeksiyon olarak sonuçlanır. Kimyasal dezenfeksiyon kan, üre gibi sıvı
atıkları, dışkı veya hastane kanalizasyonunu arıtmak için en uygun bir
yöntemdir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 94)
İnsan parçaları ve hayvan karkasları genellikle kimyasal olarak dezenfekte
edilmez. Eğer alternatif kolaylıklar mevcut değilse parçalanırlar ve kimyasal
dezenfeksiyon
uygulanır.
Kimyasal
dezenfeksiyonun
kullanımının
planlanmasında bertaraf için ihtiyaçlar çok dikkatli bir şekilde düşünülmelidir.
Yanlış bertaraf çok ciddi çevresel problemlere neden olabilir.
Mikroorganizmaların dezenfektanlara dayanıklılığı en dayanıklıdan en
dayanıksıza doğru şöyle sıralanır; bakteri sporları, mikrobakteri, hidrofilik
virüsler, lipofilik virüsler, vejetatif fungi ve fungi sporları, vejetatif bakteriler.
Dezenfeksiyon verimi standart mikrobiyolojik testlerde indikatör
organizmaların hayatta kalma oranından tahmin edilir. Kimyasal dezenfeksiyon
günümüzde endüstriyel ülkelerde sınırlansa da gelişmekte olan ülkeler için
cazip bir arıtımdır. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 96)
Islak ve Kuru Termal İyileştirme: Islak termal dezenfeksiyon parçalanmış
enfekte atıkların yüksek sıcaklık, yüksek basınçlı buhara maruz kalmalarına
dayanmaktadır. Belli sıcaklık ve etkileşim zamanı ile çeşitli mikroorganizma
türlerinin aktivitelerini engeller. Otoklav, verimli bir ıslak termal dezenfeksiyon
prosesidir. Özellikle hastanelerde yeniden kullanılabilir tıbbi cihazların
sterilizasyonunda kullanılmaktadır. Sadece belirli miktardaki atıkların
arıtımında uygundur. Mikrobiyal kültürlerle ve kesiciler gibi yüksek enfekte
atıklarda tercih edilir. Bütün hastanelerde kullanılması tavsiye edilmektedir.
280
Vidalı besleme teknolojisi kuru termal dezenfeksiyon prosesidir. (Prüss-GiroultRushbook, 1999: 98)
Mikrodalga Yayılımı: Birçok mikroorganizma 1750 MHz frekanslı ve
15.17 cm dalga boylu mikrodalgaların hareketiyle bozulur. Atıklar içeren sular
hızlıca mikrodalga tarafından ısıtılır ve enfekte bileşikler ısı nakliyle bozulur.
Mikrodalga prosesi birçok ülkede kullanılmaktadır ve çok popüler bir duruma
gelmektedir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 104)
Düzenli Depolama: Düzenli depolama; evsel, ticari ve bazı endüstriyel katı
atıkların uygun bir arazide kontrollü, düzenli ve sağlık şartlarına uygun bir
şekilde depolanması aktivitesidir. Düzenli depolama yönteminin günümüze
kadar dünyada uygulanan en ekonomik ve çevresel açıdan kabul edilebilir
yöntem olduğu çoğu kaynakta yer almaktadır. Depolama yöntemi, depolama
alanlarında yer altı sularının, yüzeysel suların ve diğer çevresel kirliliklerin
önlenmesi, depo gazı emisyonlarının kontrol edilmesi ve uygun işletme
koşulları sağlanması durumunda bertaraf yöntemleri arasında, maliyetine
nazaran daha fazla fayda sağlayan bir yöntemdir, çünkü depolama sahasında
çöp bileşimi, nem muhtevası, tane büyüklüğü, kalorifik değeri vb. özelliklerine
bakılmaksızın her türlü çöp depolanabilir. Ayrıca deponi sahası tamamen
doldurulduğunda nihaî örtü tabakası ile kapatılarak rekreasyon amaçlı
kullanılabilir. Bunların yanısıra, bu yöntemin henüz geliştirilmiş bir alternatifi
yoktur ve katı atıklar için hangi bertaraf yöntemi kullanılırsa kullanılsın,
bertaraf işlemi sonunda arta kalan katı atıklar düzenli depolama sahasına
götürülmelidir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 105)
Düzenli depolama yöntemi Batı Avrupa ve ABD’de yaygın olarak
uygulanan bir katı atık bertaraf yöntemidir. Örneğin yapılan bir çalışmada
endüstrileşmiş ülkelerde katı atıkların % 68.8’inin düzenli depolama yöntemi ile
bertaraf edildiği tespit edilmiştir. Bunun yanısıra İtalya, Almanya, İngiltere ve
Avusturya gibi çok gelişmiş ülkelerde ise bu oranın % 95-100’lere olduğu
belirlenmiştir. Genel olarak düzenli depolama, katı atıkların titizlikle seçilmiş
ve hazırlanmış bir alana sistemli olarak yayılıp üzerilerinin toprakla
örtülmesinden ibarettir. Ayrıca uygun arazilerin bulunması şartıyla bu yöntem
en ekonomik ve en kolay imha seçeneğidir. Depolama işlemi dinamik bir
işlemdir. Yapısında sürekli olarak fiziksel, kimyasal ve biyolojik değişimler
olmaktadır. Materyaller su yollarına ya da deponi dışındaki gaz yollarına göç
edebilir. Kullanılan bariyerler ise göçü engellemekte fakat % 100 etkili
olmamaktadır. Katı atıkların bertarafında sağladığı kolaylıklar nedeniyle düzenli
depolamaya ilgi oldukça fazladır. Bu, dünya çapında uygulanan bir yöntemdir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve arazinin uygun olduğu durumlarda tercih
edilir. Önceki yıllarda düzensiz olarak bir çukura atılan veya yığınlar hâlinde
bırakılan çöpler halk sağlığı açısından büyük sorunlar oluşturmuştur. Burada
yaşayan insanlar hastalık, koku, gaz patlaması ve estetik çirkinliklerle karşı
karşıya kalmıştır. Ayrıca çöp yığınları iyi geçirgen bir ortam olduğundan
yığından geçen yağmur suları, geçiş sırasında atıkların bileşimi suda çözünebilir
281
bileşikleri de beraberinde taşıyarak yüzeysel suları ve yer altı sularını da
kirletmektedir. Bu zararların önlenmesi gerekliliği atıkların bertarafı için
düzenli depolama yapılmasını gerektirir. Depolama yöntemi enfekte atıklar için
sadece yakma tesisinden çıkan küller için tavsiye edilmektedir. Ancak
günümüzde hâlen hastane atıklarının % 11 direkt olarak depolanmaktadır. Tıbbi
atıklar, biyolojik tehlikeli atıklar içinde yer alındığından bertarafında da normal
atıklardan farklı işlemler uygulanmalıdır. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 111)
İnertizasyon: Çimento ve diğer maddeler ile atıkların karıştırılarak riskli
toksik maddelerin yüzey ve yer altı sularına karışmasını minimuma indiren bir
prosestir. Farmasötik ve yüksek metal içerikli yanma küllerinin bertarafı için
uygundur. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 111)
3. Tıbbi Atıkların Oluşturduğu Sorunların Çevre, Sağlık ve Etik
Boyutlarına Bakış
Gerçekte insan ve çevresi, diye bahsedilirken iki ayrı şeyden söz ediliyormuş
gibi görünse de aslında tek bir parça bulunmaktadır. İnsanın çevresi, bütün doğa
ve hatta evren onun bedeninin bir uzantısıdır. (Ünder, 1996: 119) Bu bağlamda
çevreye gelecek her bir zararın insanları etkileyeceği kesindir.
Çevre konusunda ve giderek her alandaki bütün olumsuz gelişmelerin
kaynağı olma noktasında görülmeye başlanan “her şeye karşın gelişme”
anlayışı, yeryüzündeki biyolojik ve genetik zenginliği tehdit altına sokmaktadır.
Çevre sorunlarının yaşamı tehdit eder noktaya geldiği yüzyılımızda,
bireylerin çevre sorunlarının önemini kavraması ve önlemler alma bilincine
erişmesi için bazı aşamalar bulunmaktadır. İlk olarak çevre sorununun
olumsuzluklarının yaşanarak “sorunun boyutunun kavranması”, bir tür
bilinçlenmedir. Çevre sorunlarının insan ve diğer canlı yaşamını doğrudan
tehdit eder boyutlara ulaşması, toplumlarda sınırlı da olsa çevre bilincinin
oluşması sonucunu doğurmuştur.
Çevre sorunlarının boyutlarını ve etkilerini anlama sürecinde teknolojinin
gelişiminin rolü büyük olmuştur. Doğal dengenin bozulmasının sonuçları ve
çevre kirlenmesinin zararları, teknolojik gelişme ile birlikte daha iyi anlaşılma
noktasına gelmiştir. Çevre kirliliği nedeniyle insan ölümleriyle sonuçlanan
benzeri olaylar, çevre sorunlarının sonuçlarının olası etkilerini gözler önüne
getirmiştir.
Çevre sorunlarının etkilerini gidermeye dönük çabalar, insanları, sorunların
kaynağını anlamaya ve bu doğrultuda önlem almaya yöneltmiştir. Sorunun
yerelliğinin belirlenmesi olarak da tanımlanabilecek olan bu aşama, sorunun
giderilmesi amacıyla oluşum nedenlerinin araştırılmasını içerir.
Çevreyi eski hâline getirmek ve çevre sorununun ortaya çıkmasından sonra
etkilerini gidermek üzere geliştirilen onarımcı politikalar bu aşamaya örnek
olarak verilebilir. Onarımcı politikalar, çevre tahribatını ve etkilerini ortadan
kaldırmak amacına yönelik uygulamaya konur.
282
Önleyici yaklaşım, kaynağının anlaşılmasından hemen sonra soruna
kaynağında müdahale etmeyi temel alır. Önleyici politikalar çevre sorununu
oluşmaya başlamadan önce, kaynağında gerekli önlemleri alarak ortadan
kaldırmayı amaçlar. Temel amaç, çevre sorununu kaynağında yok etmek ve
yeniden oluşmaması için gerekli önlemleri almaktır. (Ertan, 1998: 132-133)
Çevre sorunlarının önemini kavramak, bilgilendirme ve bilinçlendirme
konusu ise çevre duyarlığını kazanmak da etiğin çevre alanında
duyumsanmasının ön koşuludur. Çevre sorunlarını önlemek, etkilerini gidermek
üzere eyleme geçmek ve bu kararlılığı pratiğe yansıtmak, çevre etiğinin
bireylerin vicdanı ve aklında yer etmesini gerektirir. İnsanın, çevreyi sürekli ve
düzenli biçimde sömürdükten ve bunun zararlı sonuçları zaman içinde artık
görmezlikten gelinemeyecek boyutlara ulaştıktan sonra çevreye karşı
sorumluluk etiği özellikle kaçınılmaz olmuştur. Burada takınılacak tavır
yalnızca insanların çıkarları ve ihtiyaçlarından hareketle belirlenemez. (Pieper,
1999: 93) Bütün etik yaklaşımlar insan merkezci yaklaşımı ifade etmektedirler.
Ancak artan çevre sorunlarının çözümünde ve insan-çevre ilişkilerini
düzenlemekte insan merkezci etik yaklaşımlar yetersiz kalmaktadır. Bunun
sonucu olarak da canlımerkezci ve çevremerkezci etik yaklaşımlar ortaya
çıkmıştır.
Çevre etiği, insan-insan ilişkileri hakkında değil, insanın diğer canlılarla ve
çevresiyle olan ilişkileri hakkındadır (Ünder, 1996: 63) Çevre etiğinden
beklenen insanların ve gelecek kuşakların daha sağlıklı yaşayabilmesi, varlığını
sürdürebilmesi için yapılması ya da yapılmaması gerekenleri söylemesidir.
Çevre etiği; yaşayan insan, doğa ve henüz varolmayan gelecek nesiller
arasındaki ilişkileri düzenlemeye çalışır. Bilgi ve ilgi eksikliği çevre
felaketleriyle sonuçlanmaktadır. Çevre etiğinin doğuşu, insanların kendi hayatta
kalabilme çabalarının bir sonucudur (Curi, 2000: 67-68). Bununla birlikte çevre
etiği, devletlerin ve ülkelerin etkinlikleri olarak evrensel düzeyde, profesyonel
düzeyde ve birey düzeyinde ele alınabilir. (Curi, 2000: 69).
Atıkların oluşturduğu çevre bozulmaları ve kirlenmeler en acil çevre
sorunlarından sayılabilir. Dünya üzerinde yaşayan insanların büyük bir
çoğunluğu yaşamlarının bir anında çevre kirlenmesinden etkilenmişlerdir.
Bununla birlikte çevre sorunlarıyla birlikte gelecek kuşaklara karşı olan
yükümlülüklerden de söz edilmektedir. Çünkü kirlenmenin uzun yıllar
kalabileceği bilinmektedir. Örneğin radyoaktif atıklar uzun zaman zehirli olarak
kalmaktadır. Yani insan biyokimyası değişmediğine göre radyasyondan
etkilenme insanlar için bir tehlike olmayı sürdürecektir. (Des Jardins, 2006:
159)
Tıbbi atıklar, küresel düzenlemelerin yanında ulusal düzenlemelerde de
karşımıza çıkmaktadır, özellikle taşınması ve bertafı konularında. Ancak yeterli
uygulama ve yaptırımların eksikliğinden dolayı çoğunlukla sorun oluşturmaya
devam etmektedirler.
283
Çevrenin insan sağlığı üzerinde oynadığı rol bilinen bir gerçektir. Çevre
insan yaşamını sürdürmede ve bununla birlikte bu yaşamı sağlamada çok etkili
olmaktadır. Çevre sorunları günümüzde küresel açıdan insan sağlığı ve tüm
türlerin sağlığı açısından sonsuz tehlike oluşturmaktadır.
Çevrede görülen olumsuz değişmeler sonucunda çevre, hastalıklar için
zemin hazırlayabilmektedir. Örneğin iklim koşullarının solunum sistemi
hastalıklarının artmasına yol açması. Bununla birlikte çevre doğrudan hastalık
nedeni olabilir ya da çevre bir kısım hastalıkların yayılımını kolaylaştırabilir.
Bazı hastalıkların gidişini ve sonucunu etkilediği görülmüştür. (Güler, 2004)
Çevre kirletici etmenlerin insan vücudu ve organlar üzerindeki etkisinin
bilinmesi, hekimlerin çevre kirlenmesiyle ilgili sağlık sorunlarının
belirlenmesine yönelik katkılarını artıracaktır. Gelişmekte olan ülkelerde birçok
hekim klasik çevre sağlığı konularını ikinci derecede ele almakta, çoğunda
alınacak altyapı önlemleriyle bu sorunların ortadan kalkacağı, artık hekimin ve
sağlık personelinin çevre sağlığı sorunlarıyla ilgisinin azalacağı düşünmektedir.
Oysa çevresel etkilenim özgül olmayan yakınmalarla gelen birçok kişinin sağlık
sorununun temelini oluşturmaktadır. Çevreye bağlı etkilenim ve sonuçlarının
göz önüne alınmaması bu gibi hastaların yakınmalarının sadece “psikolojik”
olduğu sonucuna varılmasına yol açmaktadır.
Bununla birlikte klinik uygulamalarda hekimin yapacağı gözlem ve kuracağı
bağlantılar gelecekte alınacak önlemler açısından yol gösterici olacaktır. Hekim
ayrıntılı bir çevresel etkilenim öyküsü almak zorundadır. İş yeri hekimleri, iş
yeri bazında özelleştiklerinde çoğu kez belirlenmiş ve bilinen bazı
etkilenimlerde yoğunlaşmakta tehlikeli olabileceği bilinen maddelerin izin
verilen değerleri aşıp aşmadığını izlemekle görevli bir kişi gibi davranmaktadır.
Oysakişi ve grup özelinde farkına varılmayan birçok etkilenim olabilmektedir.
Birçok kirletici etmenin birbiriyle etkileşimine bağlı önemli sağlık sorunları
ortaya çıkabilir. Hatta hekimin yazdığı ilaçların etkisi çevredeki “zararsız
sanılan” kimyasal etkilenimiyle birleştiğinde yaşamsal tehlikeler doğurabilir.
(Güler, 2004)
Son zamanlarda yapılan çalışmalarla deri akciğer ve sindirim sisteminin
insan vücudunun çevresel etkilenimine karşı oluşturduğu savunma
mekanizmaları giderek daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. (Report of The UN
Chernobly Forum, 2005: 6) Deri, doğrudan dış ortamla vücudun arasında yer
alan en önemli koruyucu engellerden birisidir. Derideki her tabakanın söz
konusu savunma mekanizmasında önemli rol oynadığı bilinmektedir. Deri
üstderi ve dermis birlikle önemli ve karmaşık bir savunma hattı oluşturmaktadır.
Her deri katmanında önemli boyutta değişik işlevlere sahip savunma hücreleri
ve organcıkları bulunmaktadır. Derinin en üst tabakasını oluşturan boynuzsu
tabaka belki de vücudumuzun çevresel kirleticilere karşı ilk savunma ve
direnme engelini oluşturmaktadır. Derinin çevreden gelen kimyasallara karşı
284
metabolik özelliğinin bulunduğunun anlaşılması önemini bir kez daha
arttırmıştır.
Akciğerlerde gaz ve parçacık etkilenimine maruz kalan organlar olarak
önemli koruyucu mekanizmalara sahiptir.
Sindirim sistemi de çevredeki olumsuz etkilerden vücudu korumakta olan
çok önemli bir savunma sistemi oluşturmaktadır. Sindirim sisteminin sağladığı
savunma olanakları arasında salgılar, enzimler, mukus, mikroflora, epitel ve
bağışıklık sistemi sayılabilir.
Tıbbi atıklar özelliklerinden dolayı birçok uluslararası ve ulusal
düzenlemede yer almaktadır. Tıbbi atıklar konusunda onları toplayan hastane
personeli, sağlık çalışanları, hastalar, hasta yakınları, bertarafında çalışan
belediye personeli ve halk bilgilendirilmesi çeşitli eğitimlerle sürdürülmektedir.
(www.atsdr.cdc.gov)
Tıbbi atıklar özelliklerinden ötürü çeşitli hastalıklara ve yaralanmalara yol
açabilmektedirler. Ayrıca tıbbi atıklar bu özelliklerinden dolayı hem toplanma
ve taşınmada hem de bertaraf etmede çeşitli zorluklar oluşturmaktadır. (Mohee,
2005: 576) Tıbbi atıklar enfekte ve genotoksik özellikler göstermektedir. Ayrıca
toksik ve tehlikeli kimyasallar ve farmasötikler içermektedir. Radyoaktif özellik
gösteren tıbbi atıklar da bulunmaktadır. Kesici delici tıbbi atıklar da
yaralanmalara ve kazalara neden olabilmektedir. (Prüss-Giroult-Rushbook,
1999: 20) İlk başta tıbbi atıklardan sağlık çalışanlarının ve hastaların
etkileneceği kuşkusuzdur. Ayrıca bu atıkları toplayan personel, bertarafında
çalışan personel de risk altında olan gruplardır. Daha sonra bertarafı ile oluşan
sorunlarda ve kirlilik durumunda halk da risk altında kalmaktadır.
Enfekte atıkların mukoza membranları, sindirim yoluyla vücuda girmesiyle
ve enfekte olmuş kesici delici materyaller tarafından yaralanmayla ilk akla
gelenler HIV ve Hepatit B ve C virüslerinin oluşturduğu hastalıklar olmaktadır.
Bunlar özellikle kan ile kirlenmiş malzemelerden ve atıklardan
bulaşmaktadırlar. Bununla birlikte Escherichia coli bakterisi gibi bakterilerinde
zarar vermese de yetersiz bertaraf metotları şartlarında yaşayabildiği
görülmüştür. Solunum yolu hastalıkları, göz hastalıkları, genital hastalıklar, deri
hastalıkları, Hepatit A, B ve C, AIDS, menenjit, çeşitli ateşli hastalıklara neden
olduğu bilinmektedir. Kimyasal ve farmasötik içerikli atıklar, toksik,
genotoksik, korozif, yanıcı, parlayıcı özellikler taşımaktadır. Bunlar tıbbi atıklar
içerisinde az miktarda bulunurlar. Maruz kalan insanlarda zehirlenmelere, deri,
göz ve mukoza tabakasında zararlara neden olmaktalar. En çok oluşan zarar
yanmadır. Kimyasal ve farmasötik atıkların bertaraf aşamasında sulara
karışmasıyla oluşan su kirliliği ekosistem üzerinde ters etki yaratmaktadır.
Antibiyotikler, çeşitli ilaçlar, ağır metaller, antiseptikler ekosistem üzerinde geri
dönüşü olmayan etkiler oluşturmaktadır. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 2427)
285
Tıbbi atıkların yakılmasıyla oluşan hava kirletici maddelerin de insan
sağlığına olan etkileri büyüktür. Bunlar bronşit, astım, amfizem, kanser gibi
hastalıklara neden olurlar. Hava kirletici maddelerde özellikle üzerinde
durulması gereken durum atıkların yanmasıyla oluşan birçok ajanın birbiri
üzerindeki eklenen etkileridir. (Lipscomb, 1994: 219) Atıkların yakılması
yüksek oranda dezenfektan verimlilik sağlasa da sitozehirlilerin yetersiz imhası
söz konusudur. Kimyasal dezenfeksiyon, atık hacim ve ağırlığında hafifleme
oluşturmaktadır. Ancak kimyasal ve farmasötik atıklar için yeterli
olmamaktadır. Islak ve termal yakma da anatomik, kimyasal, farmasötik ve
buhar geçirmeyen atıklar için yetersizdir. İnertizasyon enfekte atıklar için
tavsiye edilmezken, düzenli depolama da ancak kurallarına göre yapıldığında
tıbbi atıklar için uygun bir bertaraf metodu sayılmaktadır. (Prüss-GiroultRushbook, 1999: 110) Ancak hala birçok ülkede tıbbi atıklar gelişigüzel
atılmakta hatta evsel katı atıklarla depolanmaya çalışılmaktadır. (Da SilvaHoppe-Ravanello-Mello, 2005: 602)
SONUÇ
Teknolojik gelişim ve tüketim artışı bitmediği sürece dünya üzerinde üretilen
atık miktarı da azalmayacaktır. Bunun yanında bir de hızla artan insan nüfusu
düşünüldüğünde çıkan atıkların boyutlarının tehlikeli düzeylere varması
kaçınılmazdır. İnsan varolduğu sürece sağlıklı yaşama adına elinden geleni
yapacağı açıktır. Teknolojik gelişmenin nimetlerini bu yolda kullanırken
çıkardığı atıklarda o oranda zararlı olacaktır. Hastane ve sağlık kuruluşlarından
çıkan tıbbi atıkların hem her zaman gelişen teknoloji ile özellikleri değişecektir
hem de artan insan sayısı ile birlikte miktarı artacaktır. Bu artışı dengelemek ve
gelişen teknolojiyi daha az zarar verecek şekilde kullanmak insanların elindedir.
Sorun ortaya çıkışından çözüm aşamalarına kadar ya da atık üretiminden
bertarafına kadar çevreye ve insan sağlığına zarar veren bir yapıdadır. İnsanın
kendisi için varolan sağlık kurumlarından çıkan bu tıbbi atıkların çevresine ve
sağlığına zarar vermesini engellemesi gerekmektedir. Bu engellemeyi yapmak
için her türlü bilginin yanında etik bilgisine sahip olmak ve bu duyarlılığı
kazanmak hem şimdiki zamanlar hem de gelecek kuşaklar için vazgeçilmez bir
gerçektir.
KAYNAKÇA
Albrecht, G., A., (2001), “Applied Ethics in Human and Ecosystem Health:
The Potential of Ethics and an Ethic of Potentiality”, Ecosystem Health, 7 (4),
243-252.
Ansiklopedik Çevre Sözlüğü, (2001), Ankara: Türkiye Çevre Vakfı Yayını:
205.
Aydoğdu, İ. B.-Çobanoğlu, N., (2006), “Tıbbi Atıkların Yönetimi,
Toplanması, Taşınması ve Bertarafında Yerel Yönetimler Tarafından Uyulacak
286
Esaslar”, I. Ulusal Yerel Yönetimlerde Sağlık Hizmetleri Kongresi, Bildiri
Kitabı, İstanbul, 18.
Curi, K., (2000), “Meslek Etiklerinde Yeni Bir Boyut: Çevre Etiği”, Tepe,
H. (Ed.) Etik ve Meslek Etikleri, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.
67-69.
Çepel, N. (2003), Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri, Ankara: TÜBİTAK: 2.
Çobanoğlu, N. (2003), “Genel Olarak Tıbbi Etik Alanından Araştırma ve
Yayın Etiğine Giriş”, XVI. Ulusal Patoloji Kongresi Kongre Programı ve
Bildiri Özet Kitabı, Konya. 40-45.
Çobanoğlu, N.-Demirbaş, G., (2003), “Biyoetik Yaklaşımların Uygulamalı
Etiğe Yansımaları”, Uluslararası Katılımla 3. Ulusal Tıp Etiği Kongresi
Kongre Kitabı, Bursa, 589-595.
Da Silva, C. E.-Hoppe, A. E.-Ravanello, M. M.-Mello, N., (2005), “Medical
Wastes Management in the South of Brazil”, Waste Management, 25, 600605.
Des Jardins, J. R., (2006), Çevre Etiği Çevre Felsefesine Giriş, (Çeviren:
Keleş, R.) Ankara: İmge Kitabevi Yayınları: 159-160.
Ertan, A. K., (1998), “Çevre Etiği”, Amme İdaresi Dergisi, 31(1), 125-139.
Güler, Ç., (2004), Çevre-Sağlık İlişkisi, http://www.cevrehekim.org.tr/
cevresaglik.htm.
“Health Effects of The Chernobyl Accident and Special Health Care
Programmes”, (2005), Report of the UN Chernobyl Forum Expert Group
“Health” (EGH). Working Draft. World Health Organization. 6.
Keleş, R.-Hamamcı, C., (1998), Çevrebilim, Ankara: İmge Kitabevi
Yayınları: 25-26, 89.
Keleş, R.-Ertan, B., (2002), Çevre Hukukuna Giriş, Ankara: İmge Kitabevi
Yayınları: 24.
Lipscomb, M. F., (1994) “Environmental Diseases”, S. Robbins, V., Kumar,
R., Cotran (ed.) Basic Pathology, W. B. Saunders Company. 219.
“Managing Hazardous Materials Incidents”, (2001), www.atsdr.cdc.gov/
MHMI/mhmi-v1-p. pdf/
Mohee, R., (2005), “Medical Wastes Characterisation in Healthcare
Institutions in Mauritius”, Waste Management. 25, 575-581.
Örs, Y., (1997), “Etik Açısından Doğal Çevremiz”, İnsan-Çevre-Toplum,
Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. 361-371.
Palabıyık, H.-Altunbaş, D., (2004), “Kentsel Katı Atıklar ve Yönetimi”. M.
Marın, U. Yıldırım (ed.) Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar, Ekolojik,
287
Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler, İstanbul: Beta Basım, Yayım,
Dağıtım A.Ş. 105.
Pieper, A., (1999), Etiğe Giriş, (Çeviren: Atayman, V.-Sezer, G.) İstanbul:
Ayrıntı Yayınları. 93.
Prüss, A.-Giroult, E.-Rushbook, P., (1999), Safe Management of Wastes
from Health-care Activities. Geneva: World Health Organization: 2-8.
Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, (2005), http://mevzuat.
basbakanlik.gov.tr/mevzuat/metinx.asp?mevzuatkod=7.5.9145.
Ünder, H., (1996), Çevre Felsefesi, Ankara: Doruk Yayımcılık: 119.
288
Download