melatoninin mcf-7 hücre kültüründeki apoptoz aktivasyonunun ve

advertisement
MELATONİNİN MCF-7 HÜCRE KÜLTÜRÜNDEKİ APOPTOZ
AKTİVASYONUNUN VE SİTOTOKSİSİTESİNİN
POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU (PCR), MTT HÜCRE
CANLILIK TESTİ VE İMMUNSİTOKİMYA
YÖNTEMLERİYLE ARAŞTIRILMASI
Semin GEDİKLİ
Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Elvan ÖZBEK
Doktora Tezi - 2013
T.C.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
MELATONİNİN MCF-7 HÜCRE KÜLTÜRÜNDEKİ
APOPTOZ AKTİVASYONUNUN VE
SİTOTOKSİSİTESİNİN POLİMERAZ ZİNCİR
REAKSİYONU (PCR), MTT HÜCRE CANLILIK
TESTİ VE İMMUNSİTOKİMYA YÖNTEMLERİYLE
ARAŞTIRILMASI
Semin GEDİKLİ
Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
Doktora Tezi
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Elvan ÖZBEK
ERZURUM
2013
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR..........................................................................................................
III
ÖZET......................................................................................................................
IV
ABSTRACT...........................................................................................................
V
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ......................................................
VI
ŞEKİLLER DİZİNİ..............................................................................................
VIII
TABLOLAR DİZİNİ…........................................................................................
XI
1. GİRİŞ.................................................................................................................
1
2. GENEL BİLGİLER.........................................................................................
3
2.1. Kanser..............................................................................................................
3
2.1.1. Kanser Oluşumuna Etki Eden Faktörler.......................................................
4
2.2. Meme Kanseri..................................................................................................
8
2.2.1. Meme Kanseri Oluşumuna Etki Eden Faktörler...........................................
10
2.2.1.1. Östrojen......................................................................................................
11
2.2.1.2. Oksidatif Stres............................................................................................
12
2.2.1.3. Apoptoz (Programlı Hücre Ölümü)...........................................................
15
2.3. Antioksidanlar..................................................................................................
17
2.3.1. Melatonin......................................................................................................
18
2.3.1.1. Melatoninin Apoptotik ve Anti-kanserojenik Etkisi..................................
21
3. MATERYAL VE METOT..............................................................................
24
3.1. Hücre Kültürü..................................................................................................
24
3.1.1. Hücre Kültürü Medyumunun Hazırlanışı......................................................
24
3.1.2. Hücre İnkübasyon Koşulları.........................................................................
24
3.1.3. Hücrelerin Pasajlanması (Subculturing).......................................................
24
3.1.4. Hücrelerin Dondurulması ve Saklanması......................................................
25
3.1.5. Hücre Sayılarının Hesaplanması...................................................................
25
3.2. Melatonin Dozunun Belirlenmesi....................................................................
26
3.3. Hücre Proliferasyon Analizi.............................................................................
26
3.4. Biyokimyasal TAS ve TOS Analizleri.............................................................
28
3.5. İmmunsitokimyasal (ICC) Boyama Metodu....................................................
29
3.6. İmmunsitokimyasal Değerlendirme.................................................................
31
3.7. Gerçek Zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Real-Time PCR) Analizleri..
32
3.7.1. mRNA Ekstraksiyonu..................................................................................
32
I
3.7.2. cDNA (Komplementer Zincir) Sentezlenmesi..............................................
33
3.7.3. p53 Gen Ekspresyonunun Yarı Kantitatif Olarak Ölçülmesi……………...
34
4. BULGULAR......................................................................................................
35
4.1. Etkin Melatonin Dozunun Belirlenmesi...........................................................
35
4.2. Melatoninin Anti-proliferatif Etkisinin MTT Yöntemiyle Belirlenmesi........
36
4.3. Biyokimyasal Total Oksidan Seviyesi ve Total Antioksidan Kapasitesi
Değerlendirme Sonuçları........................................................................................
37
4.4. İmmunsitokimyasal Sonuçlar...........................................................................
39
4.4.1. Stereolojik İmmunsitokimyasal p53 Pozitif Hücre Yoğunluğu………........
39
4.4.2. İmmunsitokimyasal Bax Pozitif Hücre Yoğunluğunun Stereolojik Analizi
Sonuçları…………................................................................................................
43
4.5. PCR Sonuçları..................................................................................................
47
5. TARTIŞMA.......................................................................................................
54
6. SONUÇ VE ÖNERİLER.................................................................................
62
KAYNAKLAR.......................................................................................................
64
EKLER...................................................................................................................
82
EK-1. ÖZGEÇMİŞ................................................................................................
82
EK-2. ETİK KURUL ONAY FORMU………………………………………...
83
II
TEŞEKKÜR
Doktora eğitimim süresince akademik açıdan yetişmemi sağlayan, bilgi ve
deneyimleriyle bana yol gösteren, her konuda destek olan ve yardımlarını hiçbir zaman
esirgemeyen tez danışmanım, değerli hocam Prof. Dr. Elvan Özbek’e sonsuz
teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım.
Tez çalışmamın yürütülmesi aşamasında katkılarını esirgemeyen, laboratuvar
imkânlarından yararlanmamı sağlayan Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi
Doç. Dr. Ahmet Özbek’e, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Abdulgani
Tatar’a, Biyolog Saltuk Buğra Karahan’a, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
akademik personeli Prof. Dr. Bünyami Ünal’a, Doç. Dr. Deniz Ünal’a, Yrd. Doç. Dr.
İsmail Can’a ve tez çalışmamın her aşamasında benden desteğini ve yardımlarını
esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Adem Kara’ya teşekkür ederim.
Beni sabırla her anlamda destekleyen eşime ve kızlarıma da sonsuz teşekkürü bir
borç bilirim.
Semin GEDİKLİ
III
ÖZET
Melatoninin MCF-7 Hücre Kültüründeki Apoptoz Aktivasyonunun ve
Sitotoksisitesinin Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR), MTT Hücre Canlılık Testi
ve İmmunsitokimya Yöntemleriyle Araştırılması
Amaç: Meme kanseri Türkiye’de ve dünyada en sık görülen kanser türlerinden
biridir ve kanser nedeniyle gelişen ölüm oranları arasında en üst sıralarda yer
almaktadır. Kanser sadece bir sağlık sorunu değil aynı zamanda sosyal ve ekonomik
açıdan bir toplum sorunu haline gelmiştir. Bu kadar önemli bir sağlık sorununa çözüm
bulunması ise birçok araştırıcının birinci hedefleri arasındadır. Bu nedenle tedaviye
yönelik farklı çalışmalar yapılmakta ve farklı maddelerin bu hastalık üzerindeki etkileri
yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Bu çalışmada modern tıpta çok yönlü etkileriyle
bilinen bir molekül olan melatoninin kanser ile ilişkisini ve kanser hastalığına çözüm
açısından sağlayabileceği katkıyı irdelemeyi amaçlamaktayız.
Materyal ve Metot: Çalışmada kullanılan insan meme kanseri MCF-7 hücre
hattına, melatoninin sitotoksik dozunu ve IC50 değerini belirlemek için, 10 nM - 100
000 nM konsantrasyon aralığında melatonin uygulandı. Bu uygulamanın ardından hücre
hatlarında MTT analizi (hücre canlılık testi) yapıldı. Etkin dozlar belirlendikten sonra,
melatonin uygulanmayan kontrol grubu ve 10, 100, 1000, 10 000, 100 000 nM
konsantrasyonlarda 24 saat süreyle melatonin uygulanan 5 çalışma grubu olmak üzere 6
deney grubu oluşturuldu. Bütün deney gruplarındaki total antioksidan (TAS) ve total
oksidan seviyesi (TOS), apoptotik aktivite (Bax ve p53 immunpozitifliği) ve p53 gen
ekspresyon düzeyleri araştırıldı.
Bulgular: MCF-7 hücrelerine uygulanan melatoninin, hücre çoğalmasını
engellediği, yani sitotoksik etki yaptığı ve 24 saatlik inkübasyon süresi sonunda p53 gen
ekspresyonunda ve Bax proteininde artışa neden olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum
immunositokimyasal boyamada da tespit edilmiştir. Ayrıca melatonin uygulaması
sonucunda total antioksidan seviyesinde artış olurken, total oksidan miktarında ise
azalmanın olduğunu tespit ettik.
Sonuç: Çalışma sonuçları, melatonin uygulaması ile oluşan p53 genindeki ve
Bax proteinindeki artışın apoptotik aktiviteyi arttıracağını göstermektedir. Melatoninin
bu etkileri göz önüne alındığında kanser tedavisinde kullanılabilecek bir ajan
olabileceği sonucuna varılabilir.
Anahtar Kelimeler: Apoptoz, Bax, Melatonin, Meme kanseri, p53.
IV
ABSTRACT
The Investigastion of Apoptosis Activation and Cyotoxicity of Melatonin in
MCF-7 Cell Culture Through Polimerase Chain Reaction (PCR), MTT Cell
Viability Assay and Immunocytochemical Methods
Aim: Breast cancer is one of the most common types of cancer in the world and
Turkey, and is located at the top among death rates developing due to cancer. Cancer is
not only health problem but also is a social and economic problem of society. Finding a
solution to such an important health problem is among the primary goals of many
researchers. That’s why, new researches have been done to treatment of brest cancer
and the effects of different subtances on this desease have been investigated extensively.
In this study, we aimed to study the melatonin, known as powerful antioxidant with
versatile effects in the modern medicine, association with cancer and its contribution to
solution of cancer desease.
Material and Method: In the study, human breast cancer MCF-7 was used. To
determine the cytotoxic doses and IC50 value of melatonin, interval of 10 nM – 100 000
nM concentrations of melatonin were applied in the parenteral MCF-7 cell line. After
treatment with various concentration of melatonin, cell viability were analyzed by MTT
assay. Then effective doses were determined, MCF-7 cell line was treated with 6
concentration of melatonin doses. These groups consisted of untreated control, 10, 100,
1000, 10 000, and 100 000 nM concentration of melatonin treated groups. All cells were
incubated for 24h. In all groups, there examined the melatonin cytotoxicity, TAS, TOS,
apoptotic activity (Bax and p53 immunopositivity) and expression levels of p53 gene.
Results: Melatonin which was applied MCF-7 cells inhibited cell proliferation,
so it did cytotoxic effect, increased the p53 gen expression and Bax protein synthesis at
the end of 24 hours incubation. Increased Bax and p53 immunpositivity were
determined in immunocytochemical staining. Furthermore, melatonin treatment was
increased TAS and decreased TOS.
Conclusion: The results of the study, melatonin treatment may induced the
activation of apoptosis due to increase in p53 gene expression and Bax protein. These
effects revealed that melatonin may be a candidate agent in the treatment of cancer.
Key Words: Apoptosis, Bax, Breast cancer, Melatonin, p53.
V
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
2O2•–
: Süperoksit Anyonu (Superoxide Anion)
APUD
: Amine Precursor Uptake Deamin
BSA
: Sığır Serum Albümini (Bovine Serum Albumine)
CAT
: Katalaz (Catalase)
DCIS
: Duktal Karsinoma İn Situ (Ductal Carcinoma In Situ)
DMSO
: Dimetil Sülfoksit (Dimethyl Sulphoxide)
DNA
: Deoksiribonükleik Asit (Deoxyribonucleic Acide)
E1
: Östron (Estrone)
E2
: β-Östradiol (β-Estradiol)
E3
: Östriol
ER
: Östrojen-Reseptör (Estrogen-Receptor)
GPx
: Glutatyon Peroksidaz (Glutathione Peroxidase)
GST
: Glutatyon-S-transferaz (Glutathione S-transferase)
HIOMT
: Hidroksiindol-O-metiltransferaz (Hydroxyindole-Omethyltransferase)
H2O2
: Hidrojen Peroksit (Hydrogen Peroxide)
HRP
: Horseradish Peroksidaz (Horseradish Peroxidase)
IARC
IC50
: Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (International Agency
for Research on Cancer)
: Baskılayıcı Konsatrasyon 50 (Inhibition concentration 50)
VI
ICC
: İmmunsitokimyasal (Immunocytochemical)
LCIS
: Lobüler Karsinoma İn Situ (Lobular Carcinoma In Situ)
µM
: Mikromolar
: 3-(4,5-Dimetiltiytizol-2-yl)-2,5-difeniltetrazolium bromid, 1 sarı
MTT
tetrazol (3-[4,5-dimethylthiazol-2-yl]-2,5-diphenyl tetrazolium
bromide, a yellow tetrazole)
NAT
: N-Asetil Transferaz (N-Acetyl Transferase)
nM
: Nanomolar
NO•
: Nitrik Oksit (Nitric Oxide)
•OH
: Hidroksil Radikali (Hydrogen Radical)
PBS
: Fosfat Tamponlu Solüsyon (Phosphate Buffered Saline)
ROO•
: Peroksil Radikali (Peroxyle Radical)
ROS
: Reaktif Oksijen Türleri (Reactive Oxygene Species)
RT-PCR
: Gerçek Zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Real Time –
Polimerase Chain Reaction)
SCG
: Superior Servikal Gangliyon (Superior Cervical Ganglion)
SCN
: Suprakiazmatik Nukleus (Suprachiasmatic Nucleus)
SOD
: Süperoksit Dismutaz (Superoxide Dismutase)
STS
: Steroid Sülfataz (Steroid Sulfatase)
TAS
: Total Antioksidan Seviyesi (Total Antioxidant Capacity)
TOS
: Total Oksidan Seviyesi (Total Oxidant Capacity)
TSG
: Tümör Baskılayıcı Gen (Tumor Supressor Gene)
VII
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil No
Sayfa No
Stereolojik “Fractionator Frame” metodu ile Bax
immunpozitifliğinin değerlendirilmesi, Ok başı: immunpozitif
hücreyi göstermektedir………………………............................
32
Melatonin uygulanan ve uygulama yapılmayan gruplara ait
MCF-7 hücrelerinin invert mikroskop görüntüsü. A; Kontrol
grubu B; 10 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan grup C;
100 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan grup D; 1000
nM konsantrasyonda melatonin uygulanan grup E; 10000 nM
konsantrasyonda melatonin uygulanan grup F; 100000 nM
melatonin uygulanan grup……………………….......................
35
Şekil 4.2.
24 saatlik inkübasyon süresine ait baskılayıcı konsantrasyon 50
(IC50) değeri……………...........................................................
36
Şekil 4.3.
Total antioksidan seviyesinin gruplar arasındaki dağılımını
gösteren grafik..…………………………………………….......
38
Total oksidan seviyesinin gruplar arasındaki dağılımını
gösteren grafik……………………………………………….....
39
Kontrol grubuna ait MCF-7 hücre hattında p53 immun
pozitifliği..……………………...................................................
40
Şekil 4.6.
10 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre
hattında p53 immun pozitifliği………………………………...
40
Şekil 4.7.
100 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre
hattında p53 immun pozitifliği………………………………....
41
Şekil 4.8.
1000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre
hattında p53 immun pozitifliği………………………................
41
Şekil 4.9.
10 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7
hücre hattında p53 immun pozitifliği………………………......
42
Şekil 4.10.
100 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7
hücre hattında p53 immun pozitifliği………………………......
42
Şekil 4.11.
Kontrol grubuna ait MCF-7 hücre hattında Bax immun
pozitifliği.....................................................................................
44
10 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre
hattında Bax immun pozitifliği………………………………....
44
100 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre
hattında Bax immun pozitifliği………………………………....
45
Şekil 3.1.
Şekil 4.1.
Şekil 4.4.
Şekil 4.5.
Şekil 4.12.
Şekil 4.13
VIII
1000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre
hattında Bax immun pozitifliği………………………................
45
10 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7
hücre hattında Bax immun pozitifliği……………………….....
46
Şekil 4.16.
100 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7
hücre hattında Bax immun pozitifliği……………………..........
46
Şekil 4.17.
Gerçek zamanlı PCR’da kontrol grubu p53 mRNA
amplifikasyonu. Eşik değerine yaklaşık 29. döngüde
ulaşılmıştır.………………………..............................................
Şekil 4.14.
Şekil 4.15.
Şekil 4.18.
Şekil 4.19.
Gerçek zamanlı PCR’da 10 nM melatonin uygulanan çalışma
grubunun p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine kontrol
grubundan daha önce ulaşılmıştır………………………............
Gerçek zamanlı PCR’da 100 nM melatonin uygulanan çalışma
grubunun p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine önceki 2
gruptan daha sonra ulaşılmıştır (yaklaşık 33. döngü).................
48
48
48
Gerçek zamanlı PCR’da 1000 nM melatonin uygulanan
çalışma grubunun p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değeri en
erken bu döngüde aşılmıştır (yaklaşık 24. döngü)…………......
49
Gerçek zamanlı PCR’da 10 000 nM melatonin uygulanan
çalışma grubunun p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine
kontrol grubu ve 100 nM melatonin çalışma grubu değerlerine
yakın bir değerde ulaşılmıştır (yaklaşık 35. döngü)………........
49
Gerçek zamanlı PCR’da 100 000 nM melatonin uygulanan
çalışma grubunun p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine
en son bu grupta ulaşılmıştır (yaklaşık 38. döngü)…………….
49
Şekil 4.23.
Negatif kontrol (p53)………………………...............................
50
Şekil 4.24.
Farklı bir gen bölgesi olarak “Aktin gen bölgesi”, “internal
kontrol” olarak kullanılmıştır. p53 ve Aktin gen bölgelerinin
gerçek zamanlı amplifikasyonları gösterilmiştir…………….....
50
Şekil 4.25.
10 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin
gerçek zamanlı amplifikasyon eğrileri………………................
50
Şekil 4.26.
100 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin
gerçek zamanlı amplifikasyon eğrileri........................................
51
Şekil 4.20.
Şekil 4.21.
Şekil 4.22.
IX
Şekil 4.27.
1000 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin
gerçek zamanlı amplifikasyon eğrileri. Çalışmanın bu
grubunda p53 ve Aktin gen amplifikasyonları önemli derecede
artmış olarak görülmekte.............................................................
51
Şekil 4.28.
10 000 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin
gerçek zamanlı amplifikasyon eğrileri........................................
51
Şekil 4.29.
100 000 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen
bölgelerinin gerçek zamanlı amplifikasyon eğrileri…………....
52
Şekil 4.30.
Negatif kontrol………………....................................................
52
Şekil 4.31.
p53 ve Aktin gen bölgelerine ait erime (melting)
sıcaklıklarının gösterimi: A; aktin (yaklaşık 82.2oC) ve B; p53
(yaklaşık 87.1 oC)........................................................................
52
Şekil 4.32.
Aktin ve p53 gen ekspresyonlarının birlikte ve lineer eğriler
olarak gösterilmesi......................................................................
.
53
X
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo No
Sayfa No
Tablo 3.1.
cDNA sentezinde kullanılan kimyasallar………………………... 34
Tablo 4.1.
Melatonin konsantrasyonu ve viabilite değerleri………………..
37
Tablo 4.2.
Total antioksidan ve oksidan değerleri analiz sonuçları………....
38
Tablo 4.3
İmmunsitokimyasal p53 pozitif hücre sayısının stereolojik analiz
sonuçları………………………………………………..............
39
Tablo 4.4.
İmmunsitokimyasal Bax pozitif hücre sayısı stereolojik analiz
sonuçları…………………………………………………………. 43
Tablo 4.5.
p53 ve internal kontrol (aktin) konsantrasyon değerleri………....
47
XI
1. GİRİŞ
Toplumu oluşturan her bireyin tüm ihtiyaçlarını karşılaması, yaşamdan doyum
alması, sosyal ilişkilerinde yeterli olması, kişisel amaçlarını başarabilmesi, mutlu olması
ve
benlik
saygısı
gibi
kavramlara
sahip
olması
yaşam
kalitesi
olarak
adlandırılmaktadır.1,2 İnsanların fiziksel, sosyal ve ruhsal fonksiyonlarını ciddi şekilde
etkileyerek bireyin sosyo-ekonomik, psikolojik ve aile hayatı gibi bütün yaşam
alanlarını dolayısıyla da yaşam kalitesini her yönüyle etkileyen birçok hastalık
bulunmaktadır.1 Bu hastalıklardan birisi olan kanser, en kısa tanımı ile hücrelerin
kontrolsüz şekilde çoğalmaları olarak ifade edilen, günümüzde yaygın olarak görülmesi,
morbidite ve mortaliteye neden olma riskinin yüksek olması sebebiyle de önemi giderek
artan bir sağlık ve yaşam sorunu haline gelmiştir.2-4
Kanser hem dünyada hem de ülkemizde %22'lik oran ile kardiyovasküler
hastalıklardan sonra ikinci ölüm nedenidir. 2000'li yılların başında dünyada yılda 6
milyon insan kansere yakalanırken bu sayının önümüzdeki yirmi yıl içerisinde 12
milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. 2005 yılı içinde 12 milyon kişi kansere
yakalanmış, 7 milyon insan kanser nedeni ile yaşamını yitirmiştir. Dünya Sağlık Örgütü
ve Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın verilerine göre 2030 yılında 24 milyon
insanın kansere yakalanacağı, 17 milyon insanın ise aynı yıl kanser nedeniyle yaşamını
yitireceği tahmin edilmektedir.5
Türkiye’de ve dünyada bu kadar fazla görülmesi ve ölüm nedenleri arasında üst
sıralarda yer alması nedeniyle kanser hastalığı artık bir sağlık sorunu olmanın ötesinde
sosyal ve ekonomik açıdan bir toplum sorunu olmuştur.3 Bu kadar önemli bir sağlık
sorununa çözüm bulunması hem birçok araştırma laboratuvarının öncelikli hedefi
olmakta hem de böyle bir çözüme ulaşmak, sağlığını kaybetmiş ve giderek daha da
kötüye giden hasta insanlar açısından da önem arz etmektedir. Birçok kanserli hastada
1
kesin çözüm bulmak bir yana, hastalığın seyrini düzeltmek, yaşam süresini uzatmak ve
hayat kalitesini biraz olsun geliştirmek bile halen önem arz etmektedir. Bu nedenle
tedaviye yönelik farklı çalışmalar yapılmakta ve farklı maddelerin bu hastalık
üzerindeki etkileri yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Bu çalışmada modern tıpta çok
yönlü etkileriyle bilinen bir molekül olan melatoninin kanser ile ilişkisini ve kanser
hastalığına çözüm açısından sağlayabileceği katkıyı irdelemeyi amaçlamaktayız.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Kanser
Kanser, hücrelerin kontrolsüz büyüme eğilimi ve anormal yayılımını tanımlamak
için kullanılan bir terimdir.2 Canlıların temel yapı taşı olan hücreler, enzimler,
hormonlar ve diğer uyaranlar altında, ihtiyaca göre düzenli bir şekilde büyür, bölünür,
yaşlanır ve ölürler. Kanser hastalığında ise çeşitli etkenlerle değişime uğramış
hücrelerin düzensiz ve kontrolsüz bir şekilde sürekli olarak büyümeleri, bölünmeleri söz
konusudur.6,7 Çoğalan hücreler kan, lenf ya da vücut boşlukları yoluyla primer
lokalizasyonları dışındaki yerlere sıçrayarak (metastaz) oralarda da büyümeye devam
eder ve yaşamı tehdit etmeye başlarlar. Kanser hücrelerinde meydana gelen yapısal
farklılıkların yanı sıra işlevsel farklılıklar da ortaya çıkmaktadır. Yani hücreler ya
normalde yaptıkları fonksiyonları yapamaz duruma gelir ya da bazı yeni fonksiyonlar
üstlenirler.3 Kan ve lenf yoluyla metastaz yaparak diğer organlara taşınan bu hücreler,
birbirine yapışmaz, hücrelerden gelen sinyallere yanıt vermez, özelleşmez ve apoptoza
uğramazlar.8
Kanser teriminin ilk olarak Hipokrat tarafından (M.Ö. 460-377) organizmada
şifa bulmayan yeni yapılanmaları anlatmak için kullanıldığı bildirilmektedir. Hipokrat
vücut yüzeyinde gelişen, diğerlerinden farklı karakterde olan, kırmızı renkli ve daha
yavaş büyüyen şişliklere “Carcinos” ya da “Carcinoma” demiş, Galen (M.S. 2. yüzyıl)
ise bu tip oluşumlara yengece benzeyen görünümleri dolayısıyla “kanser” adını
vermiştir. Bu dönemde sadece epitel kökenli tümörlere kanser denildiği ve hastalık
nedeninin de vücut sıvıları arasındaki dengesizliğe bağlandığı görülmektedir. Türk tıp
tarihinde ise kanserin karşılığı olarak Tarsuslu Osman Hayri Efendi’nin “Kenz üssıhhat ül-ebdaniye” (1298) adlı eserinde fındık ya da küçük yumru büyüklüğündeki,
3
ağrılı, etrafı damarlı bir oluşumu anlatmak için “seratan” ifadesini kullandığı tespit
edilmiştir.9
2.1.1. Kanser Oluşumuna Etki Eden Faktörler
Normal
bir
hücrenin
kanser
hücresine
dönüşümü
sürecinde
birçok
mekanizmanın rol oynadığı bilinmekle birlikte bu mekanizmaların tümü henüz tam
olarak aydınlatılamamıştır. Bu dönüşümün nasıl meydana geldiğini anlamadan önce
normal bir hücrenin yaşamsal döngüsünü bilmemiz gerekmektedir. Hücrenin normal
yaşam döngüsü yani hücre siklusu genel olarak dinlenme ve bölünme dönemi olarak
ikiye ayrılır. Dinlenme dönemi, yaşamsal faaliyetlerin devam ettiği ve bölünmeye göre
daha uzun olan bir dönemdir; bu dönem G0 fazı olarak da adlandırılır. Bölünme dönemi
ise mitoz bölünmeye hazırlığın yapıldığı G1, S ve G2 fazları ile mitoz bölünmenin
gerçekleştiği M fazından oluşur. G1 fazında DNA replikasyonunda kullanılacak olan
RNA ve proteinlerin üretimi yapılır, S fazında DNA replikasyonuna başlanacak bölgeler
işaretlenir ve DNA eşlenerek diploid hale getirilir, G2 fazında ise mitoz bölünme için
gerekli olan son hazırlıklar yapılır. Bir hücrenin iki eş hücre haline geldiği mitoz
bölünme aşamasına da M fazı denilmektedir. Bu dönemlerin art arda ve zamanında
başlayabilmesi ve hatasız bir şekilde yürütülebilmesi, kontrol görevi üstlenmiş birçok
protein arasındaki uyum ile sağlanmaktadır. Bu proteinlerin sentezini düzenleyen genler
ya protoonkogenler ya da tümör baskılayıcı genler (TSG; tumor supressor gene antionkogen)’dir.6 Çeşitli nedenlerle normal hücre büyümesi ve farklılaşması için
önemli bazı proteinlere ait kodları içeren protoonkogenler ile tümör baskılayıcı genler
arasında var olan dengenin bozulması, normal hücrelerdeki DNA dizilerinde
değişikliklere, kansere engel olan bazı proteinlerin sentezinde ise azalmalara sebep
olmaktadır.6,8 DNA dizilerinde meydana gelen değişiklikler protoonkogenlerin kansere
4
neden olan onkogenlere dönüşmesine, normalde tümör oluşumunu engelleyen
proteinleri üreten tümör baskılayıcı genlerin ise inaktive olmasına neden olmaktadır.8
Normal bir hücrenin kanseröz olmasına neden olabilecek protein ürününe sahip
olan onkogenler, hücrenin gerektiğinde çoğalması için gereken gen grubu olup hücreyi
çoğalmaya zorlamaktadırlar. Öte yandan tümör baskılayıcı genler, onkogenleri
dengeleyen ve hücrenin aşırı çoğalmasını engelleyen yine fizyolojik olarak bulunan gen
gruplarıdır. Bunlar arasında p53, RB1, p16, p21 ve ING ailesi gibi genler sayılabilir.
Onkogenlerin aktive edici mutasyon sonucu aşırı aktivasyonu ya da bunları dengeleyen
tümör baskılayıcı genlerin kromozomal lokalizasyonlarındaki delesyonu ya da inaktive
edici mutasyon sonucu fonksiyonlarını yitirmesi ile hücre çoğalmasının aşırı olması ve
durdurulamaması sonucunda kanserleşme meydana gelmektedir.10
Tümör baskılayıcı genler arasında en çok incelenen ve her geçen gün yeni bir
işlevi olduğu anlaşılan bir gen olan p53 tümör baskılayıcı geni, 17. kromozomun p
koluna yerleşmiş (17p13.1), 53 Kd ağırlığında 393 aminoasitlik bir nükleer
fosfoproteini kodlayan gendir. 11 exonu ve 10 intronu bulunan p53 geni, 5 ve 8
exonlarına karşı gelen protein bölgesi ile DNA’ya bağlanır. Normalde inaktif halde
bulunan p53 molekülü, DNA hasarı ile aktif hale gelmektedir.11 Aktifleşen p53 geni,
hücre siklusunu G1 fazında durdurarak ya DNA tamiri için gereken zamanı sağlar ya da
düzeltilemeyen bir hata varsa hücreyi yaşlanmaya (senesense) veya apoptoza
yönlendirir. DNA bütünlüğünün, hücre canlılığının korunmasında, hücre siklusunun
kontrolünde çok işlevli bir transkripsiyon faktörü olan p53 tümör baskılayıcı proteini ve
onun fonksiyonlarıyla bağlantılı genler komplike bir gen şebekesi oluştururlar. Bu gen
şebekesinde oluşan bir bağlantı kopukluğunda engellenen p53 geni birçok bozukluğa
neden olur.12
5
Kanser oluşumuna ya onkogenlerin ekspresyon seviyelerindeki kantitatif
değişikliklerin
ya
da
yapılarında
meydana
gelen
değişikliklerin
yol
açtığı
düşünülmektedir. Bu değişiklikler arasında gen delesyonu, nokta mutasyonu, gen
amplifikasyonu (gen çoğaltımı), kromozomlarda yeni düzenlenmeler ve insersiyonal
mutagenez (yeni DNA katılımı) gibi olaylar sayılabilir. DNA dizisindeki sadece bir
bazın değişmesi (nokta mutasyon) ile protoonkogenler, onkogenlere dönüşmekte ve
bunun sonucunda anormal gen ürünü olarak sentezlenen onkoproteinler de hücre
bölünmesini ve gelişimini uyararak kansere neden olmaktadırlar. Onkogene ait DNA
parçasının çok sayıda replike olması ile meydana gelen gen amplifikasyonu kanserli
hücrelerde çok sık görülmekle birlikte normal hücrelerde ya hiç gözlenmez ya da çok
nadir olarak görülür.13 Büyüme ve gelişmeyi yönlendiren ürünlere sahip olan
protoonkogenlerin çalışmalarını kontrol eden, anormal büyümeyi ve malign değişimleri
engelleyen tümör baskılayıcı genlerin her iki alleli kaybolduğunda (heterozigotluk
kaybı) veya bu genler mutasyona uğradığında kontrol mekanizması ortadan kalkar ve
tümör oluşumu gerçekleşir.13 Kanser hastalarında mutasyonu en sık görülen protein,
p53 proteinidir ve kanserlerin yaklaşık %50-55’inde mutant olduğu gösterilmiştir.
Meme kanseri gibi çeşitli tümörlerde p53 geninin her iki allelinde kayıp veya nokta
mutasyonlar olduğu da tespit edilmiştir.12
Tümör hücreleri çevre dokulara yayılma özelliklerine göre benign (iyi huylu,
selim) ve malign (kötü huylu, habis) olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Benign
tümörlerde, tümör hücreleri yerel dokuları istila etmez veya vücudun diğer bölümlerine
invaze olmazlar. Kapsül oluşturarak canlının yaşamını çok fazla tehlikeye sokmayan
bening tümörler sinir sistemi, damarlar ve kanallara basınç yaparak hastalık belirtilerini
gösterirler ve genellikle operasyonla alınırlar. Kapsül oluşturmayan malign tümörler ise
6
oluştukları yerden ayrılıp vücut içinde başka bir bölgeye giderek ikinci bir tümöre sebep
olurlar ki bu olaya da metastaz denilmektedir.12
Kanser oluşumunun nedenleri ile ilgili bilgiler az olmakla birlikte hastalığa
neden olan hazırlayıcı pek çok faktörün olduğu da bilinmektedir. Bu faktörler arasında
güneş ışığı, radyasyon, ısı, endüstriyel maddeler, kronik irritasyon, ilaçlar, besinler,
sigara, alkol, virüs, bakteri ve parazitler, 55 yaş ve üstünde olmak, stres, hareketsiz bir
yaşam tarzı, yüksek tansiyon, immün yetmezlik gibi birçok faktör sayılmaktadır. Kanser
oluşumunda bu çevresel faktörlerin yanı sıra genetik faktörlerin de rol aldığı
bilinmektedir.14 Çevresel faktörlerden kısaca söz edecek olursak:
 Ultraviyole Işınlar: Açık tenli insanlar, açık havada çalışanlar ve kontrolsüz
şekilde güneş ışığına maruz kalanlarda deri kanserleri daha sık görülmektedir.3
 İyonize Radyasyon: Başta lösemi ve epitelyal kanserler olmak üzere iyonize
radyasyonun da çeşitli kanserlere yol açtığı bildirilmektedir.3
 Kimyasal Karsinojenler: Meslekleri dolayısıyla katran ve kömürün yanma
ürünleri, benzen, naftilaminler, asbest, vinil klorür, krom vb. maddelerle temas etmek
zorunda kalan insanlarda kanserin oluşabileceği bildirilmektedir. Örneğin; boya
sanayiinde çalışanlarda mesane kanserlerinin, plastik sanayiinde çalışanlarda karaciğer
kanserlerinin, katranla uğraşanlarda ise deri kanserlerinin görüldüğü belirtilmektedir.3
 Beslenme
Faktörleri:
Sindirim
sistemi
kanserleri
belirli
beslenme
alışkanlıkları ile ilişkili olduğundan düşük yağ ve yüksek lif içeren beslenme şekilleri
tavsiye edilmektedir.3
 Sigara: Akciğer kanseri ile sigaranın ilişkisi kanıtlanmış olup sigaranın
larinks, ağız boşluğu, yutak, mesane ve pankreas kanserleri riskini artırdığı da
belirtilmektedir.3
7
 Alkol: Uzun süreli alkol alımı ağız, yutak, gırtlak ve yemek borusu kanserleri
riskini arttırmaktadır. Çok alkol içenlerin genellikle aynı zamanda sigara da içiyor
olması bu kişilerde kanser tehlikesini kat kat arttırmaktadır.3
 Virüsler: Bilinen en küçük mikroorganizmalar olan virüslerin deney
hayvanlarında kansere yol açtığı gösterilmiştir. İnsanlarda hepatit-B virüsünün karaciğer
kanseri ile Ebstein-Barr virüsünün Burkitt lenfoma ile ilişkili olduğu da bilinmektedir.3
 Genetik Faktörler: Kanser tek başına genetik bir hastalık değildir. Ancak
çocuklarda görülen bir göz kanseri olan retinoblastom gibi bazı kanser türlerinde ailevi
geçiş görülmektedir. Sonuç olarak kanser tek bir sebebe değil birden çok sebebe bağlı
olarak gelişen bir hastalıktır.3
Kanser insidans hızlarının ve profillerinin gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler
arasında farklılık gösterdiği de bildirilmektedir. Gelişmiş ülkelerde erkeklerde daha çok
akciğer ve prostat kanseri, kadınlarda ise meme kanseri ve kolorektal kanserler
görülürken, az gelişmiş ülkelerde erkeklerde akciğer, mide ve karaciğer kanseri,
kadınlarda ise meme ve serviks kanseri daha sık görülmektedir. Türkiye’de ise erkek
nüfusta akciğer, mesane ve mide kanserlerinin, kadın nüfusta da meme kanseri ve
kolorektal kanserlerin daha sıklıkla izlendiği tespit edilmiştir.15
2.2. Meme Kanseri
Dünyanın hemen her bölgesinde önemli bir sağlık sorunu olan meme kanseri,
kadınlar arasında en sık görülen kanser türüdür ve kansere bağlı ölümlerde akciğer
kanserinden sonra ikinci sırada yer almaktadır.16,17 Yaşam boyunca yaklaşık her 10
kadından birinin bu hastalığa yakalanma riskinin ve yakalananların üçte birinin de
yaşamlarını bu hastalık nedeniyle kaybetme risklerinin olduğu bildirilmektedir.18 Dünya
Sağlık Örgütü'ne bağlı IARC'nin (International Agency for Research on Cancer_
Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı) 2002 yılında yaptığı değerlendirmede tüm
8
dünyada 1.150.000 yeni tanı konulmuş olan meme kanseri olgusu hesaplanmış, bu
sayının 2010 yılında 1.500.000, 2020 yılında ise 2.500.000 olacağı öngörülmüştür.5
Meme kanserleri tümörün oluşumu, boyu ve metastaz durumuna göre çeşitli
evrelere ayrılmıştır. Bu evreler şöyledir:19
Evre 0;
Aynı zamanda 'in-situ' olarak da adlandırılan bu evre, yerinde kalmış ve çevre
dokulara sıçramamış kanser türünü ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu evre kanserler
oluştukları yere göre ikiye ayrılırlar. Eğer kanser süt bezlerinde (lobes) oluşmuşsa
lobular carcinoma in situ (LCIS) olarak, eğer süt kanallarında (ducts) oluşmuşsa ductal
carcinoma in situ (DCIS) olarak adlandırılmaktadır. LCIS'nin mikroskopik özellikleri
normal hücrelerden farklı ve kanser hücrelerine daha benzer olsa da, genel olarak
bakıldığında LCIS kanser olarak davranmaz ve bu yüzden de kanser gibi tedavi
edilmez. LCIS yalnızca göğsün herhangi bir yerinde kanser oluşması riskinin arttığını
gösteren bir göstergedir. DCIS durumunda ise kanser hücreleri oluştukları süt kanalları
içerisinde kalmış, göğsün yağ dokusu ya da lenf bezleri gibi vücudun farklı alanlarına
yayılmamıştır.19
Evre I;
Yayılabilen meme kanserinin başlangıç safhasıdır. Bu evre tümörün 2 cm’den
daha büyük olmadığı ve kanser hücrelerinin memeden başka yerlere (lenf bezleri gibi)
yayılmadığı durumdur.19
Evre II;
2 alt bölüme ayrılmaktadır. Bunlardan biri olan Evre IIA:
• Memede tümör yoktur, ancak koltuk altındaki lenf bezlerinde kanser vardır.
• Ya da tümör 2 cm büyüklüğünde veya daha küçüktür ve koltuk altındaki lenf
bezlerine yayılmıştır.
9
• Ya da tümör 2 cm'den büyük, 5 cm'den küçüktür ve koltuk altı lenf bezlerine
yayılmamıştır.
Diğer evre olan Evre IIB’de ise:
• Tümör 2-5 cm arasındadır ve koltuk altı lenf bezlerine sıçramıştır, ya da 5
cm’den daha büyüktür ve koltuk altı lenf bezlerine sıçramamıştır.19
Evre III;
Daha ilerlemiş kanser aşaması olup 3 alt bölüme ayrılmaktadır:
Evre IIIA’da, ya koltuk altı lenf bezlerinde kanser vardır ancak memede tümör
yoktur. Ya da tümör 5 cm civarında veya daha büyüktür ve çevre dokulara yayılmıştır.
Evre IIIB’de tümör herhangi bir boyutta olabilir ve memeye komşu dokulara (deri veya
göğüs duvarı, kaburgalar veya göğüs duvarındaki kaslar) ve lenf nodlarına yayılmıştır.
Evre IIIC'de ise kanser köprücük kemiği altındaki ve boyundaki lenf nodlarına, kolun
altındaki ve meme içerisindeki lenf nodlarına ve memeye komşu dokulara yayılma
eğiliminde olabilir.19
Evre IV;
Bu evre uzak metastatik kanserdir. Kanser göğüs dışına vücudun diğer
bölümlerine de (kemikler, akciğer, karaciğer ya da beyin gibi) sıçramıştır.19
2.2.1. Meme Kanseri Oluşumuna Etki Eden Faktörler
Meme kanseri risk faktörleri arasında; BRCA1 ve BRCA2 genlerinin taşınması,
ailede meme kanseri hikâyesinin olması, genetik yatkınlık, önceden meme kanseri
geçirmiş olmak, alkol alımı, düşük doz radyasyon, pestisitlere maruz kalmak gibi
durumlar vardır. Ayrıca erken menarş, geç menopoz, diabetes mellitus, ilerleyen yaşlar,
obezite, oral kontraseptiflerin kullanımı, ilk doğumun geç yaşta yapılmış olması veya
çocuk doğurmamış olmak gibi durumlar da meme kanseri oluşumuna neden olan önemli
faktörler arasındadır.20,21
10
2.2.1.1. Östrojen
Meme kanserinin gelişim nedenleri arasında en üst sıraları hormonların aldığı22
ve bu hormonlar arasında en büyük risk faktörünün de östrojen olduğu yapılan
çalışmalarla tespit edilmiştir.23,24 Kadın cinsiyet hormonu olan östrojen, büyük ölçüde
ovaryumlardaki olgun granüloza hücrelerinden, az miktarda da böbreküstü bezlerinden
ve plasentadan salgılanır.25,26 Doğal östrojenler olan β-östradiol (E2), östron (E1) ve
östriolden (E3) en fazla salgılanan β-östradiol, en az salgılanan ise östrondur.25 Östriol
ise östradiol ve östronun özellikle karaciğerdeki oksidasyonu sonucu ortaya çıkan bir
üründür.25,27 Ancak gebelik döneminde plasentadan bol miktarda salgılanmaktadır.27 βöstradiolün, östronun 12, östriolün ise 80 katı östrojenik etkiye sahip olduğu da
bilinmektedir.25 Biyolojik olarak meme dokusu üzerinde en aktif olan östrojen ise βöstradioldür.26
Hormonlar hücreler üzerindeki etkilerini, hücre yüzeyinde veya içerisinde
bulunan ve ilgili hormona karşı spesifik afinitesi olan reseptör proteinlerine bağlanmak
suretiyle gösterirler. Reseptör-hormon bileşkesi hücrede bir takım biyokimyasal
değişikliklere yol açar. Meme ve uterus dokusu bulundurdukları östrojen reseptörleri
(ER) nedeniyle östrojenin etkilerine açık durumdadır. Meme kanseri vakalarında ER
pozitifliğinin %40-80 oranlarında olduğu tespit edilmiştir.28 ER pozitif meme kanseri
hücrelerinde östrojen, kendi reseptörünü aktive ederek hücre siklusunun G1 fazını
kısaltmakta ve hücrenin daha sık bir şekilde bölünmesine neden olmaktadır.22 Kanserli
hücrelerde bulunan ER miktarı, normal hücrelerde bulunan ER miktarından belirgin
derecede fazladır.29
Yapısı itibariyle steroid bir hormon olan östrojenin steroid sülfattan aktif olarak
sentezlenme mekanizması “intrakrin östrojen sentezi” olarak tanımlanmaktadır. Bu
sentez özellikle deri, kemik, kas, yağ ve meme bezi gibi perifer dokularda aromataz
11
enzimi ve steroid sülfataz (STS) ile katalize edilerek gerçekleşir. İntrakrin östrojen
sentezinin premenopozal dönemdeki kadınlarda toplam östrojen yapımının yaklaşık
%75’ini, postmenopozal dönemdeki kadınlarda ise %100’e yakınını oluşturduğu tespit
edilmiştir. Menopoz öncesi ovaryumda meydana gelen östrojen sentezi postmenopozal
dönemde durmuştur ve serbest östrojen konsantrasyonu biyolojik etki seviyesinin altına
inmiştir. Ancak buna rağmen östrojene-bağımlı meme kanserlerinin büyük bölümü bu
dönemde ortaya çıkmaktadır. Bu durum da aktif östrojenin tümör dokusunda steroid
sülfatlardan oluşturulduğunu göstermektedir.22
2.2.1.2. Oksidatif Stres
Kuantum kimyasına göre ancak iki elektronun bir araya gelmesiyle bir bağ
oluşur. İnsan vücudunda bulunan elektronların neredeyse tamamı elektron çiftleri
halinde ve oldukça kararlı bir yapıya sahiplerdir. Aradaki bağın kopması durumunda ise
elektronlar ya birlikte kalarak başka bir atomun yapısına katılırlar ya da birbirlerinden
ayrılarak farklı atomlara bağlanırlar. Birlikte kalmaları durumunda iyonlar, ayrılmaları
durumunda ise serbest radikalleri oluştururlar.30 Bir veya daha fazla ortaklanmamış
elektrona sahip olan serbest radikaller reaktif özellikte olup kararsız bir yapıya
sahiptirler. Eşleşmiş elektronları ayırıp onlardan elektron alabilir ya da elektron
verebilirler.30,31 Bu şekilde başka moleküllerle kolaylıkla elektron alışverişi yapıp
onların yapısını bozan moleküllere “serbest radikaller”, “oksidan moleküller” ya da
“reaktif oksijen türleri (ROS: reactive oxygen species)” adı verilmektedir.31 Doku
hasarına yol açan ROS’un aşırı üretimi de oksidatif stres olarak adlandırılmaktadır.32
Oluşan serbest radikaller, oksidatif reaksiyonlar sonucunda protein, lipid, karbonhidrat
ve DNA gibi vücuttaki önemli moleküllere etki ederek yapılarının bozulmasına ve pek
çok biyolojik soruna neden olmaktadır.30,33
12
Biyolojik sistemlerdeki en önemli serbest radikaller oksijenden oluşan
ROS’lardır. Bunların en önemlileri süperoksit anyonu (2O2.-), hidroksil radikali (.OH),
nitrik oksit (NO.), peroksil radikali (ROO.) ve radikal olmayan hidrojen peroksit (H2O2)
tir.33 Normal metabolik işlevlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan oksidan moleküller,
başlıca glikoz oksidasyonu olmak üzere tüm anabolik ve katabolik reaksiyonlar
sonucunda meydana gelmektedir.31 Vücutta ROS’un oluşumunu ve oluşturabileceği
hasarı önlemek için antioksidan koruma sistemi denilen bir savunma mekanizması
vardır.34 Antioksidanlar, serbest radikallerin bağlanması için uygun elektron hedefler
oluşturarak bu radikallerin daha stabil bir hal kazanmalarını sağlarlar. Hücreler ve
dokular arasındaki bütünlüğün korunması ve normal işlevlerini yerine getirmeleri için
oksidan ve antioksidan sistemler arasındaki dengenin korunması gerekmektedir.30,34
Aslında serbest radikallerin belli bir düzeyde var olmaları organizmanın yabancı
moleküllere ve enfeksiyon ajanlarına karşı bağışıklık kazanmasında önemlidir.31
Normalde ROS ve antioksidanlar arasında var olan dengenin serbest radikaller yönünde
bozulması durumunda meydana gelen oksidatif stres eğer telafi edilemezse ateroskleroz,
diyabet, Alzheimer, koroner kalp hastalıkları ve kanser gibi birçok hastalığın
oluşmasına neden olmaktadır.30,34 Halliwell’e göre ROS kaynaklı DNA hasarı
oluşumunun temelinde iki mekanizma vardır. Bunlardan birincisi direkt olarak hidroksil
radikali tarafından oluşturulan DNA zincir kırılımı, baz modifikasyonu ve deoksiriboz
fragmentasyonu, ikincisi ise oksidatif stres sonucu oluşan endonükleaz inaktivasyonu
ile meydana gelen DNA fragmentasyonlarıdır.35 Mitoz bölünmenin hasarlı olan
DNA’nın
kopyalanması
ile
devam
etmesi
de
tümör
hücresi
oluşumuyla
sonlanabilmektedir. Ayrıca ROS, protein ve lipid peroksidasyonu ile plazma
membranında hücresel aktiviteleri etkileyecek yapısal değişiklikler oluşturabilir.
Dolayısıyla ROS, membrana bağlı protein kinazları, büyüme faktörlerini ve
13
reseptörlerini etkileyerek sinyal iletiminin bozulmasına, onkogen aktivasyonuna ve
baskılayıcı genlerin inaktivasyonuna neden olarak onkogenler ve kanser oluşumu
üzerinde de önemli rol oynamaktadır.34
Serbest radikaller hücrelerde endojen ve ekzojen kaynaklı etmenlere bağlı olarak
oluşmaktadır. Endojen etmenler arasında organizmada normal olarak meydana gelen
oksidasyon ve redüksiyon reaksiyonları vardır. Ekzojen kaynaklı etmenler arasında
stres, virüsler, enfeksiyon, pestisitler, karbon tetraklorür, parasetamol gibi ilaç
toksikasyonları, iyonize ve ultraviyole radyasyon, hava kirliliği, sigara dumanı,
solventler gibi çevresel faktörler, demir, bakır, kadmiyum, nikel, krom, civa gibi metal
iyonları, asbest lifleri, mineral tozlar ve karbonmonoksit sayılabilir.36
Hücresel membranlardaki lipitlerle, DNA’daki nükleotidlerle, proteinlerdeki
sülfidril gruplarıyla reaksiyona giren reaktif oksijen bileşikleri dokulara zarar
vermektedir.37 Mitokondrial solunum esnasında tekli elektron transferi ile oksijenden
süperoksit üretimi ile başlayan ROS oluşum basamakları hidroksil radikallerinin de ana
kaynağını teşkil eder. Oluşan süperoksit radikali spontan olarak dismutasyona uğrar ya
da süperoksid dismutaz (SOD) enzimi tarafından hidrojen peroksite (H2O2)
dönüştürülür. H2O2 hücre içinde katalaz veya glutatyon peroksidaz (GPx) tarafından
toksik olmayan ürünlere dönüştürülür. Ancak metal iyonları varlığında Fenton
reaksiyonu
ile
oldukça
toksik
bir
yapıya
sahip
olan
hidroksil
radikaline
çevrilmektedir.38,39 Hücrelerdeki DNA başta olmak üzere tüm makromoleküllerde
oksidatif hasar meydana getiren en reaktif ROS formunun hidroksil radikali olduğu
yapılan çalışmalarda tespit edilmiştir.40,41 Hücrelerde normal koşullarda var olan düşük
dozlardaki ROS hücre çoğalması ve hücresel homeostazis için gerekli olan büyüme ile
ilgili sinyal yollarının aktivasyonunu sağlamaktadır. Ancak bunun aksine hücrelerde
artan ROS seviyesinin karsinogenezisin gelişimini oldukça hızlandırdığı da tespit
14
edilmiştir.41 Oksidatif stres hücre ölümüne neden olabildiği gibi hücresel içeriğin
ekstrasellüler ortama yayılmasına da neden olabilmektedir.42
Mitokondriler başlıca ROS kaynağı olmanın yanı sıra ROS’un zararlı
etkilerinden de en fazla etkilenen organellerin başında gelmektedir. Mitokondride
meydana gelen sorunlar mitokondrial DNA (mtDNA) da, mitokondrial RNA (mtRNA)
transkripsiyonunda, protein sentezinde ve mitokondrial fonksiyonlarda hasarla kendisini
belli etmektedir.43
2.2.1.3. Apoptoz (Programlı Hücre Ölümü)
Organizmada görevini tamamlamış ya da hasara uğramış hücrelerin diğer
hücrelere zarar vermeden ortadan kaldırıldığı, genetik olarak kontrol edilen
programlanmış hücre ölümü olarak da tanımlanan apoptoz44 enerjiye gereksinim duyan
ve organizmada var olan homeostazı koruyan bir olaydır.45 Gelişim, yaşlanma ve
dokulardaki hücrelerin devamını sağlamak için homeostatik bir mekanizma olarak
karşımıza çıkan apoptoz, aynı zamanda hastalık ya da zararlı ajanlar nedeniyle hücreler
zarar gördüğünde immün reaksiyonlar gibi bir savunma mekanizması olarak da
oluşabilmektedir.46 Apoptotik süreçte, gelen uyarının ardından hücre yapıştığı zeminden
ve
komşu
hücrelerden
ayrılarak
küçülür.
DNA
fragmantasyonu,
kromatin
kondensasyonu oluşmaya ve membranla çevrili veziküller görülmeye başlar. Süreç
ilerledikçe bu veziküller komşu hücreler ya da fagositler tarafından fagosite edilir.
Apoptotik süreçte inflamasyon oluşmaz. Bir diğer hücre ölüm türü olan nekrozda ise
hücre zarı ya da hücredeki metabolik süreçler hasar görür ve hızla bozulan zar
geçirgenliği sonucunda hücre şişer. Sonuçta membran patlayarak hücre içindeki
maddeler dışarı dağılır ve inflamasyon uyarılmış olur.47
Bir hücrenin apoptoza mı yoksa nekroza mı gideceği uyarıcı tipi ve/veya uyarıcı
derecesi ile belirlenir. Sıcaklık, radyasyon, hipoksi ve sitotoksik anti-kanser ilaçlar gibi
15
çeşitli zararlı uyaranlar düşük dozda apoptoza, yüksek dozlarda ise nekroza neden
olabilmektedir. Özellikle kanser ile bağlantılı olan apoptoz, kaspazlar olarak
adlandırılan bir grup sistein proteazların aktivasyonunu kapsayan çoğunlukla enerji
bağımlı bir süreçtir.48 Kaspazlar hücreyi apoptozdan koruyan proteinleri ortadan
kaldıran veya inaktive eden bir protein grubudur. Ayrıca apoptozu inhibe eden negatif
regülatörleri de yıkarak hücre ölümünü tetiklemektedirler.49 En önemli negatif apoptoz
inhibitörü, antiapoptotik ve proapoptotik üyelerden oluşan ve apoptozu düzenlemede
önemli role sahip bir onkoprotein grubu olan Bcl-2 ailesidir.49,50 Bir hücrede eğer
proapoptotik proteinler fazla ise hücre apoptoza daha fazla eğilimli, antiapoptotik
proteinler fazla ise daha az eğilimlidir. Proapoptotik üyeler Bad, Bax, p53, Bid, Bcl-xs,
Bak, Bim, Puma ve Noxa’dır. Antiapoptotik üyeler ise Bcl-2, Bcl-xL ve Mcl-1’dir.45
Hücrenin apoptoza gidip gitmeyeceğinin belirlenmesinde hücre içi Bcl-2/Bax oranı son
derece önemlidir. Eğer Bax fazla ise hücre apoptoza gidecektir, Bcl-2 fazla ise apoptoz
inhibe edilecektir.44
DNA gardiyanı da denilen p53 proteini, proapoptotik bir protein olup tümör
baskılayıcı protein olarak da bilinmektedir.47,49 Kaspaz 3, 7, 8 ve 9 enzimlerini aktive
ederek apoptozu uyarmakta ve malignant oluşumunu engellemektedir.49 p53, DNA’nın
ya da hücrenin hasar görmesi durumunda, DNA’da belli genlerin aktivasyonuna, yani
yapımlarının artmasına (Bax, Apaf-1, Fas) belli genlerin ise baskılanmasına (Bcl-2, BclX) yol açarak apoptozu tetikler.47 İnsan kanserlerinde en sık görülen (%50-55) mutant
gen p53'tür. Normal bir hücrede DNA hasarı meydana geldiğinde, p53 miktarı artarak
hücre siklusunu bölünme kontrol noktalarından G1’de durdurup DNA onarımı için
hücreye zaman kazandırır. Hasar tamir edilemezse de hücre apoptoza gider.51 Ancak
p53 proteini mutant olan hasarlı hücreler, G1 fazında durmazlar, onarım için yeterli
zaman da olmadığından bir sonraki S fazında hata iki katına çıkar.52
16
2.3. Antioksidanlar
Canlılarda hücre içi savunma sisteminin bir parçası olan ve ROS oluşumunu
önleyen veya etkilerini nötralize ederek meydana getirdikleri hasarı azaltan antioksidan
olarak adlandırılan çeşitli savunma mekanizmaları mevcuttur.53,54 Antioksidanlar ya
direkt olarak serbest radikalleri ve ROS’ları temizlerler ya da indirekt olarak serbest
radikalleri veya onların ara ürünlerini metabolize ederek zararsız ürünlere
dönüştürürler.55
Antioksidanlar, endojen ve ekzojen kaynaklı olmak üzere iki gruba ayrılırlar.
1. Endojen antioksidanlar da enzimatik olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrılır.
A- Enzimatik olanlar; süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSHPx), katalaz (CAT), glutatyon-s-transferaz (GST), mitokondriyal sitokrom oksidaz
sistemidir.
B- Enzimatik olmayanlar ise α-tokoferol (E vitamini), β-karoten, askorbik asit,
melatonin, ürik asit, bilirubin, glutatyon, seruloplazmin, albumin, transferin, ferritin vs.
dir.
2. Ekzojen antioksidanlar arasında ise allopürinol, folik asit, C vitamini, troloxC, asetilsistein, mannitol ve adenozin sayılabilir.56-59
Antioksidanlar 4 farklı mekanizma ile oksidanları etkisizleştirirler. Bu
mekanizmalar:
1. Temizleme (Scavenging) Etkisi: Oksidanları zayıf bir moleküle çevirme
şeklinde olan bu etki enzimler tarafından yapılır.
2. Baskılama (Quencher) Etkisi: Oksidanlara bir hidrojen aktararak etkisiz
hale getirme şeklinde olan bu etki vitaminler ve flavonoidler tarafından yapılır.
17
3. Onarma Etkisi: Hedef moleküllerin hasar sonrası tamir edilmesi veya
temizlenmesi ile gerçekleşir.
4. Zincir Koparma Etkisi: Oksidanları bağlayarak fonksiyonlarını engelleyen
ağır metaller şeklinde olan bu etki hemoglobin, seruloplazmin ve E vitamini tarafından
yapılır.60,61
Son yıllarda yapılan çalışmalarda, melatoninin oksidatif stres ile bağlantısının
olduğu, hem direkt bir radikal toplayıcı, hem de antioksidan özelliğe sahip olduğu
gösterilmiştir.57,59,62-64 Bilinen en güçlü antioksidanlardan biri olan melatoninin, değişik
dokulardaki koruyucu etkileri halen çeşitli deneysel modellerde araştırılmaktadır.59
2.3.1. Melatonin
Kimyasal olarak N-asetil-5-metoksitriptamin olarak bilinen melatonin hormonu,
ilk olarak 1958 yılında Lerner ve arkadaşları tarafından sığır pineal bezinden izole
edilmiş olan doğal bir nörotransmitterdir.65,66 Pineal bez (epifiz bezi) tarafından
sirkadiyen ritimde, karanlıkta salgılanan bir hormondur.67 İnsanlarda 3. ventrikülün
arkasında yerleşim gösteren pineal bez, böbreklerden sonra vücudun en çok kan
akımına sahip olan 2. organıdır.65,68 Pineal bez parankimasında, pinealositler ve glia
hücreleri olmak üzere iki tip hücre bulunmaktadır. Parankimal hücrelerin çoğunluğunu
oluşturan pinealositler melatonin üretiminden sorumludur, daha az sayıda olan glia
hücreleri ise destekleyici fonksiyon üstlenmişlerdir.67
Melatonin yapımından sorumlu tek organın pineal bez olmadığı diffüz (yaygın)
nöroendokrin sistem (DNES - APUD: Amine Precursor Uptake Deamin) hücrelerinin
de melatonin sentezlediği son zamanlarda ortaya çıkmıştır. Bu hücreler karaciğer,
böbrekler, retina, lakrimal bezler, timus, plasenta, bronşlar, adrenal bezler,
gastrointestinal sistem, over, testis ve endometriumda yer almaktadır Ayrıca mast
18
hücresi, lökosit ve naturel killer hücrelerinden de melatonin sentezlenmektedir.69 Ancak
bu hücrelerden sentezlenen miktarın kan dolaşımında mevcut olan melatonin düzeyine
katkısı çok azdır.66
Pineal bezde melatonin yapılması ve salgılanması karanlık ile uyarılır, ışık ile
baskılanır. Aydınlıkta hiperpolarize olan retinal hücreler, karanlıkla beraber depolarize
olarak, pineal bezde melatonin sentezini başlatırlar.70 Ortam ışıklanmasına duyarlı olan
melatonin salınımı, geceleri gündüze oranla 7-10 kat daha fazladır. Işık retina ve
suprakiazmatik nukleus (SCN) üzerinden superior servikal gangliyonu inhibe eder. Bu
nedenle aydınlık periyod boyunca superior servikal gangliyon (SCG) pineal bezi
uyaramaz. Karanlıkta retinal inhibisyon kalkar ve superior servikal gangliyon (SCG)
adrenerjik yolak üzerinden pineal bezi uyarır. Bu uyarı karanlık periyod boyunca pineal
bezden melatonin salgılanmasına neden olur.6
Düşük molekül ağırlığına sahip olması, ayrıca lipofilik ve hidrofilik özelliğinden
dolayı pinealositlerden pasif difüzyonla hızlı bir biçimde atılan melatonin hormonu
depolanmadan hızlı bir şekilde kapillerlere geçer.67,71 Pineal bez kan-beyin bariyerinin
dışında olduğundan üretilen melatonin direkt olarak kan dolaşımına oradan da vücuttaki
bütün biyolojik sıvılara ve dokulara dağılır. Yapılan analizlerde, birçok dokuda ve vücut
sıvısında (beyin omurilik sıvısı, tükürük, lenf, amniotik sıvı, idrar, sperm, retina ve
siyatik sinir) melatoninin varlığı tespit edilmiştir. Ayrıca bu hormon anneden fetusa
plasental yolla geçerken yenidoğanda ise süt vasıtasıyla geçmektedir.67
Melatonin sentezinde öncü madde olan triptofan, esansiyel bir aminoasittir.
Pineal bez tarafından plazmadan alınan triptofanın zorunlu olarak besinlerle dışarıdan
alınması gerekmektedir. Pinealositlerde triptofan, triptofan hidroksilaz ile öncelikle 5hidroksitriptofana hidroksillenir. Oluşan 5-hidroksitriptofan, nörotransmittter olan
19
serotonin ve melatonin sentezi için doğal olarak ortaya çıkan bir ara metabolittir ve
dekarboksilaz (dopa dekarboksilaz) vasıtasıyla 5-hidroksitriptamine (serotonin)
dönüştürülür. Serotonin de N-asetiltransferaz (NAT) ile N-asetilserotonine, Nasetilserotonin
de
hidroksiindol-O-metiltransferaz
(HIOMT)
enzimi
tarafından
melatonine dönüştürülür.66,67
Melatonin hormonunun salgılanması pinealosit hücrelerinin ışığa duyarlılığıyla
ilgili bir durum olduğundan özellikle gece saat 23.00-05.00 sıralarında melatonin
salgılanması zirve yapmakta ve kandaki konsantrasyonu 3-10 kat arasında artmaktadır.
Melatonin salınımı akşam 21.00-22.00 saatlerinde artmaya başlar, 02.00-04.00
saatlerinde en üst seviyeye ulaşır. Sabah 05.00-07.00’de azalmaya başlar ve 07.00’den
sonra bazal seviyelere düşer. Melatoninin kandaki konsantrasyonu gündüz saatlerinde
yaklaşık 0-20 pg/dl seviyelerinde iken, gece saatlerinde 50-200 pg/dl düzeylerine
yükselir.72
Melatonin hormonunun dolaşımdaki yarılanma süresi 10-40 dakika arasında
olup, başlıca karaciğerde ve böbreklerde metabolize olur. Melatoninin %90’ı
karaciğerden ilk geçişinde metabolize olmaktadır ve mikrozomal enzimler tarafından 6hidroksimelatonine dönüştürülmektedir. Bu madde sülfat veya daha az olarak da
glukoronik aside bağlanır ve idrarla dışarı atılır.67
İnsanlarda ve memelilerde, melatonine ait iki farklı G protein bağlı (G proteincoupled receptor) reseptör olduğu tespit edilmiştir. Bu reseptörler MT1 ve MT2 olarak
tanımlanmıştır. MT1 reseptörlerinin hipofizin pars tuberalis kısmında ve hipotalamusun
suprakiyazmatik nukleusunda bulunduğu, MT2 reseptörünün ise retinada bulunduğu
bilinmektedir. Ayrıca MT1 ve MT2 reseptörlerinin serebellumda, retinal yollarda ve
ganglion hücrelerinde de bulunduğu bildirilmektedir.73,74 Reseptör çeşitliliği sayesinde
20
melatonin farklı dokularda, farklı işlevler görebilen, çok yönlü bir molekül olarak dikkat
çekmektedir. İşlev ve etkileri arasında şu ana kadar ön plana çıkmış olanlar arasında;
kronobiyolojik düzenleyici, immün destekleyici, anti-kanserojenik etki, kan basıncı
düzenleyici, antioksidan olma özelliği, üreme fonksiyonları düzenleyici, uyku
düzenleyici olması sayılabilir.75,76
2.3.1.1. Melatoninin Apoptotik ve Anti-kanserojenik Etkisi
Melatoninin onkostatik etkiye sahip doğal bir sitotoksin olduğu, birçok kanser
çeşidinin semptomlarını hafiflettiği,77 tümör anjiogenezini,78 proliferasyonunu ve
metastazını inhibe edici etkiye sahip olduğu gözlenmiştir.79 Pek çok tümör çeşidinde
özellikle de hormon bağımlı meme kanserlerinde, melatoninin onkostatik etkiye sahip
olduğunu gösteren birçok çalışma mevcuttur. Rodentlerde yapılan in vivo çalışmalarda
melatoninin meme tümörünün büyümesini ve gelişmesini önlediği tespit edilmiş, ayrıca
meme kanseri hücre proliferasyonunu inhibe ettiği de in vitro olarak gösterilmiştir.80-82
Rutin kanser tedavisi uygulanan kişilere oranla, melatonin uygulanan bireylerde tümör
hücresi büyümesinin daha az olduğu, hayat da kalma süresinin ise daha fazla olduğu
görülmüştür.83
Melatonin bu etkilerini;
- Kanser hücreleri tarafından yağ asidi büyüme faktörü alımını baskılayarak,
- Telomer uzunluğunun azaltılması yoluyla telomeraz aktivitesini azaltıp kanser
hücrelerinde apoptozu başlatarak,
- Tümörlerde damar büyümesine neden olan anjiogenik bir faktör olan
endotelin-1 sentezini baskılayarak,
21
- p53
tümör
baskılayıcı
geninin
transkripsiyonunu
düzenleyerek
gerçekleştirmektedir.77
Genetik, endokrin ve çevresel pek çok faktörün bir araya gelmesiyle oluştuğu ve
geliştiği bilinen meme kanserinde, neoplastik meme epiteli oluşumuna neden olan en
büyük etkenin östrojen olduğu bilinmektedir.84 Cohen ve arkadaşları tarafından 1978
yılında ilk kez meme kanseri etiyolojisinde pineal bezin muhtemel bir role sahip
olabileceği ileri sürülmüştür. Bu araştırmacılara göre pineal bez fonksiyonunda
meydana
gelen
azalma
melatonin
sekresyonunda
düşüşe
ve
dolayısıyla
hiperöstrojenizme neden olmakta, bu durumun sonucunda uzun süreli östrojene maruz
kalan meme dokusunda da kanser gelişimi olmaktadır.85 Ratlarda yapılan deneysel
çalışmalarda da pinealektomi sonucunda hayvanlarda meme kanseri geliştiği tespit
edilmiştir.86 Östrojen reseptör pozitif (ER pozitif) meme kanserli hastalarda melatoninin
nocturnal (geceleyin) plazma konsantrasyonunun, sağlıklı kadınlardan ve ER negatif
meme kanserli kadınlardan daha az olduğu tespit edilmiştir.82
Yapılan in vitro çalışmalarda, 1 nM’lık melatonin konsantrasyonunun insan
meme kanseri hücrelerindeki proliferasyonu ve yayılmayı inhibe ettiği gözlenmiştir.
Melatonin bu etkisini hücre siklusu kinetiğini değiştirerek yani G0/G1 fazındaki MCF-7
hücre popülasyonunu artırarak,87 hücre siklusunun uzunluğunu normalden 3 kat daha
fazla süreyle uzatarak88,89 ve DNA sentezini azaltarak göstermektedir.89
Hücre siklusunun düzenlenmesinde görev alan genlerden biri p53 tümör
süpresör genidir.87 Melatoninin antimitotik ve antioksidan etkisini p53 geninin
ekspresyonunu artırmak suretiyle gösterdiğine inanılmaktadır ve p53 eksikliği olan
hücrelerin genetiksel olarak stabil olmadıkları ve tümör oluşumuna daha yatkın
oldukları görülmüştür.90 p53 tümör süpresör geninin, radyasyon ve kemoterapötik
22
ajanlar
gibi
etkenler
dolayısıyla
gelişen
DNA
hasarında
apoptotik
sürecin
başlatılmasında çok önemli olduğu tespit edilmiştir.91 Melatoninin insanlardaki
miyeloid HL-60 hücreleri, B-lenfoma hücreleri, HT-29 kolorektal kanser hücreleri gibi
bazı kanser hücrelerinde apoptotik hücre ölümünü başlatıcı etkiye sahip olduğunu
gösteren çalışmalar da vardır.92 Son yıllarda apoptotik sürecin kontrolünde görev alan
Bcl-2 ailesi olarak tanımlanan protein grubu tespit edilmiştir. Bu protein ailesi hem Bak,
Bax, Bcl-XS (Bcl-X short-form) ve Bad gibi apoptoz promotörlerine, hem de Bcl-2, BclXL (Bcl-X long form) ve Mcl-1 gibi apoptoz inhibitörlerine sahiptir. Bu proteinler
östrojen duyarlı MCF-7 hücre hattında apoptotik olayları düzenlemektedir.93
23
3. MATERYAL VE METOT
3.1. Hücre Kültürü
3.1.1. Hücre Kültürü Medyumunun Hazırlanışı
 75 ml hazır amniyon hücre kültürü medyumu (Bio-ANF-1)
 15 ml suplament (Bio-ANF-1, 01-192-1)
 1.5 ml Penisilin+Streptomisin+Amfoterisin B
 2 ml L-glutamin
Maddeleri eklenerek kullanıma hazır hücre kültür medyumu elde edildi.
3.1.2. Hücre İnkübasyon Koşulları
Parental MCF-7 monolayer hücre kültürü (4. pasaj) Tarım Bakanlığı Şap
Enstitüsünden (Ankara) temin edildi. Bu hücreler hazır amniyon kültür hücresi
medyumu (BioANF-1, 01-190-1) içerisinde, %5 CO2 ve 37oC sıcaklıktaki etüvde
(Nuaire), 25 cm2’lik flasklar içerisinde steril şartlarda inkübe edildi. Böylelikle
hücrelerin çoğalmaları sağlanmış oldu.
3.1.3. Hücrelerin Pasajlanması (Subculturing)
Üremekte olan hücre pasajları %80-90 doygunluğa (confluent) ulaşınca yeniden
pasajlandı.94 Bu amaçla üremekte olan hücreler istenen çoğunluğa ulaştığında;
 Flaskların içerisindeki besi yeri pipetle alınarak steril fostat tampon
solüsyonu (PBS) (25 cm2 için 2 ml) ile yıkandı.
 Ardından PBS pipetle uzaklaştırıldı ve hücrelerin yapıştıkları alandan
kaldırılması için 3 ml tripsin-EDTA solüsyonu ilave edilerek etüvde 10 dk bekletildi.
 Tüm yüzeye yapışık olan hücrelerin kaldırılmasının ardından süspansiyon
halindeki hücre+tripsin-EDTA solüsyonu 15 ml hacimli bir tüp içerisine alındı.
Solüsyonun üzerine tripsinin inhibisyonu için tripsin hacminin 2 katı medyum eklendi.
24
 Tüpe alınan süspansiyon 1300 rpm’de 10 dk santrifüj edildi, ardından tripsinEDTA solüsyonu uzaklaştırıldı ve hücreler taze hücre medyumu ile süspanse edilerek 3
adet 25 cm2’lik flaska bölünerek yeniden pasajlandı.
 Yeniden pasajlanan hücreler 37oC’de %5 CO2 ortamında inkübe edildi.
3.1.4. Hücrelerin Dondurulması ve Saklanması
 Tripsin-EDTA ile yüzeyden kaldırılan hücreler santrifüj edildi ve tripsin besi
yerinden uzaklaştırıldı. Sonra hücre pelleti 1 ml besiyeri ile sulandırılarak sayıldı.
 Tripsin, hacminin en az iki katı serumlu besiyeriyle inhibe edildi.
 Hücreler pipetlenerek tek hücre süspansiyonu haline getirilip bir falkon tüpe
aktarıldı. Üzerine 2-3 ml daha medyum ilave edildi.
 Hücre süspansiyonu 1300 rpm’de 10 dakika santrifüjlenerek süpernatant
uzaklaştırıldı.
 Pelet 900 µl hücre medyumu ile sulandırılarak sayıldı.
 Dondurma tüpleri içerisine 100 µl dimetil sülfoksit (DMSO) ve 900 µl hücre
medyumu ile süspanse edilen hücre solüsyonu eklendi.
 Tüpler dondurma kabına yerleştirilerek -80oC’de derin dondurucuda
gerektiğinde kullanılmak üzere saklandı.
3.1.5. Hücre Sayılarının Hesaplanması
1 ml kültür medyumunda sulandırılan hücre süspansiyonundan 10 µl alınarak
ependorf tüpe konuldu ve üzerine 90 µl tripan blue boyası eklenerek karıştırıldı. Bu
karışım Neubauer lamı üzerine konularak 5 bölmedeki hücreler sayıldı, daha sonra
bulunan bu sayı -sulandırma miktarı x 50 000- sayısı ile çarpıldı. Sonuç olarak 1 ml
medyumda kaç milyon hücre olduğu bulundu. Böylece ekim yapılacak sayı belirlenip
hücrelerin petriye ekimleri yapıldı. 100 mm’lik kültür petrisine 5x106 hücre ve 96
kuyucuklu kültür plağının her kuyucuğuna 5000 hücre transfer edildi.
25
3.2. Melatonin Dozunun Belirlenmesi
Melatonin uygulaması için uygun dozun belirlenmesi amacıyla 96 kuyucuklu
plağa eşit sayıda hücreler konuldu. Ardından hücre kontrol, medyum kontrol, 10, 25,
50, 100, 1000, 10 000, 50 000 ve 100 000 nM konsantrasyonlarda melatonin hücre
medyumlarına katıldı ve hücreler inkübe edildi. 24 saatlik inkübasyon sürelerinin
ardından 3-(4,5-Dimetiltiyazol-2-yl)-2,5-difeniltetrazolium bromid, sarı tetrazol (MTT)
analiz yöntemi ile hücre viabilitesi (sitotoksisite durumu) değerlendirildi.
3.3. Hücre Proliferasyon Analizi
MTT Yöntemi
MTT analizi, formazon boyalarının ya da MTT azalmasına bağlı olarak
enzimatik aktivitenin kolorimetrik ölçümüne dayanan hücre çoğalma miktarının tespit
edildiği bir yöntemdir. Bu yöntemle kullanılacak olan herhangi bir terapotik ajanın
hücre üzerindeki sitotoksik ya da proliferatif etkileri belirlenebilmektedir.
Melatoninin MCF-7 hücre hattı üzerindeki olası sitotoksik etkisi MTT kiti ile
üretici firmanın (Sigma Co. Germany) kullanım talimatına göre uygulandı. Yöntem
MTT ajanı ile inkübe edilen hücrelerde meydana gelen renk değişiminin kolorimetrik
olarak belirlenmesi prensibine dayanmaktadır. Oluşan renk değişikliği sarı ile
renklendirilmiş formazon tuzlarının aktif hücre mitokondrilerinde tetrazolyum tuzunun
azalması sonucunda oluşmaktadır. Bu bileşiklerin absorbans değeri metabolik olarak
aktivitelerinin belirlenebilmesi ile orantılıdır.
Yapılış Yöntemi;
MTT yönteminin uygulamasından 1 gün önce 96’lık plak içerisine sayımı
yapılan 5000 hücre (5000/kuyu) ile 100 µl medyum hazırlandı ve kuyulara ekimi
yapıldı. Mikroplak 24 saat 37°C ve %5 CO2 ayarlı inkübatörde bekletilerek hücrelerin
yüzeye yapışmaları sağlandı. Bu yolla tripsin enziminin hücre membran proteinleri ve
26
büyüme faktör reseptörleri üzerinde oluşturduğu zararlar ortadan kaldırılmış oldu. Bu
proteinlerin ve büyüme faktörlerinin yeniden sentezlenebilmesi için 24 saatlik bir süre
gerekmektedir.95 Ayrıca bu yolla medyum içerisindeki terapotik ajanların hücreyle
muamelesinden önce hücrelerin metabolik aktivite kazanmaları da sağlanmış
olmaktadır.
24 saatlik inkübasyondan sonra seri dilüsyonlar halinde hazırlanan melatonin
maddesi seriler halinde gruplara bölünen hücre hattı medyumuna ilave edildi (100 µl
olan medyum ve hücre karışımı üzerine 100 µl içerisinde dilüsyonu yapılan ve
konsantrasyonu ayarlanan melatonin eklendi). A serisinin birinci sütunu hücre kontrol
ve ikinci sütunu ise meydum kontrol olarak ayarlandı.
Melatonin uygulanan hücre hatlarına 24 saat süreli inkübasyondan sonra MTT
yöntemi uygulandı. Bu yöntem analizine başlanmadan önce 96’lık plaklarda bulunan
medyumun 100 µl’si total antioksidan ve total oksidan miktarlarının belirlenmesi
amacıyla başka bir 96’lık plağa gruplar karışmayacak şekilde aktarıldı ve MTT
analizine başlandı.
MTT analizi;
1- 96’lık plak kuyucuklarında bulunan 100 µl medyum ve hücre karışımı
üzerine, hazırlanmış tiazolil mavi tetrazolium bromid solüsyonundan 10 µl ilave edildi.
Bu solüsyon ilavesini takiben 96’lık plak inkübatöre alınarak 3 saat bekletildi.
2- Üç saatlik inkübasyonun ardından hücrelerin yüzeyinde bulunan medyum bir
pipet ile alınarak MTT çözücü solüsyonundan 100 µl ilave edildi ve 20 dk daha
inkübatörde bekletildi.
3- İnkübasyonu yapılan hücrelerin, mikroplak okuyucu spektrofotometre (µQuant, BioTek Instruments, Winooski, Vermont, USA) ile 570 nm absorbans değerinde
ölçümleri 3 tekrarlı olarak yapıldı.
27
Microsoft Excel programı yardımı ile uygulanan doz ve % hücre viabilite eğrisi
belirlenerek %50 baskılayıcı konsantrasyon (IC50) değeri logaritmik eğim grafiği ile
hesaplandı.
3.4. Biyokimyasal TAS ve TOS Analizleri
TOS yöntemi;
1- Standart 2 solüsyonundan 50 µl alınarak bir falkon tüp içerisine konuldu.
Bunun üzerine 10 ml deiyonize su ilave edildi.
2- Buradan da 50 µl alınarak 10 ml deiyonize su ile dilüe edildi. Böylece günlük
çalışma standardının son konsantrasyonu 20 µM H2O2 şeklinde ayarlanmış oldu.
3- Reagent 1’den 500 µl ve hücre medyumundan 75 µl alınarak plak üzerine
eklendi. Hafifçe çalkalanarak boş kuyucuklara eklendi ve µ-Quant mikroplak
okuyucuda 530 nm absorbans değerinde okutuldu. Bu ilk absorbans olarak kabul edildi.
4- Daha sonra Reagent 2’den 25 µl alınarak plak üzerine ilave edildi. 5 dakika
37oC’de inkübatörde bekletildikten sonra, 530 nm absorbansta mikroplak okuyucuda
okutuldu. Çıkan değer aşağıdaki formül ile hesaplandı.
Sonuç = (Absorb Örnek /  Absorb Standard 2) X 20 (Standard 2 değeri)
Örnek Absorb = (Örnek ikinci Absorb – ilk örnek Absorb)
Absorb Standard 2 = (İkinci Absorb Standard 2 – ilk Absorb Standard 2)
TAS yöntemi;
Standart 2 Value = 20 μmol H2O2 Equiv./L
1- 500 µl Reagent 1’den alınarak plağa konuldu. Üzerine 30 µl standart ve
numuneden eklenerek mikroplak okuyucu ile 660 nm absorbans değerinde okutuldu.
2- Daha sonra 75 µl Reagent 2’den ilave edilerek 5 dakika 37oC’de inkübatörde
bekletildi ve 660 nm absorbans değerinde okutuldu.
28
3- Boş 3 kuyucuğa standart 1 ve boş 3 kuyucuğa standart 2’den ilave edilerek
aynı absorbans değeri ile okutuldu. Çıkan değerler aşağıdaki formül ile hesaplanarak
elde edilen son konsantrasyondaki çalışma standardı 20 µM H2O2 günlük çalışma
solüsyonu şeklinde elde edilmiş oldu.
4- Sonuçlar mikroplak okuyucu’da 660 nm absorbans değeri ile okutuldu ve
sonuçlar mmol Trolox Equiv/L olarak ifade edildi.
Sonuç= [ (∆Absorb Standard 1) - (∆Absorb Örnek) ] / [ (∆Abs Standard 1) - (∆Abs
Standard 2)]
Sonuç = Absorb Standard 1= (İkinci Absorb Standard 1- ilk Absorb Standard 1)
Absorb Standard 2= (İkinci Absorb Standard 2 - ilk Absorb Standartd 2)
Örnek Absorb = (İkinci Absorb örnek – ilk örnek Absorb)
3.5. İmmunsitokimyasal (ICC) Boyama Metodu
Hücrelerin Lamda Üretilmesi
1. Poly-L-lysine kaplı lamlar (Thermo Fisher Scientific, USA) 10 cm çapındaki
petri kutularına hücre ekimi yapılmadan önce yerleştirilerek class II tip biyogüvenlik
kabini içerisinde 4 saat süreyle ultraviyole ışık altında sterilize edildi.
2. 25 cm2’lik flasklarda çoğaltılan hücrelerden, UV ışık altında steril edilen
petrilere her bir petri içerisindeki lamların üst yüzeylerine eşit miktarda (100 µL
medyumda süspanse yaklaşık 5000) hücre gelecek şekilde ekim yapıldı.
3. Lam üzerine hücrelerin yapışmasını takiben (ortalama 24 saat sonra), petriler
gruplara ayrıldı ve melatonin uygulanacak olan grupların petrilerine çeşitli
konsantrasyonlarda melatonin eklenirken, kontrol grubundakilere aynı miktarda kültür
medyumu konuldu.
29
4. İnkübasyon süresinin bitimini takiben (24 saat sonra) petri içindeki medyum,
pipet yardımıyla uzaklaştırıldı ve fosfat tampon solüsyonu (PBS) eklenerek hücre
yıkama işlemi yapıldı.
Fiksasyon;
1. PBS ile yıkanan ve lam üzerinde yapışık bulunan hücreler petrilerden
çıkarılarak -20oC’de soğutulmuş metanol içerisinde 10 dakika tespit edildi.
2. Tespit edilen lamlar PBS ile yıkandı, kurutuldu ve boyama prosedürüne
başlanıncaya kadar -20oC’de saklandı.
İmmunperoksidaz boyama tekniği;
 Boyama işlemine alınacak lamlar derin dondurucudan çıkarılarak oda ısısına
gelinceye kadar bir süre bekletildi ve takiben PBS ile yıkandı.
 Endojen peroksitlerin bloklanması için %3’lük H2O2 solüsyonuda 10 dk
bekletildi.
 Daha sonra 5 dk süre ile 3 kez PBS solüsyonuyla yıkandı.
 Permeabilizasyon için (intrasellüler protein tespiti için oldukça önemlidir);
lamlar %0,1 Triton X-100-PBS solüsyonunda 10 dk bekletildi.
 Lamlar 3 kez PBS ile yıkandıktan sonra %1 BSA-PBS (bloklama)
solüsyonunda 30 dk bekletilerek non-spesifik bağlanmaların önüne geçildi.
 Daha sonra %1 BSA-PBS solüsyonu ile sulandırılan primer antikorda (p53,
Mouse monoclonal, ab1101 - Bax, Mouse monoclonal, ab5714) 37oC’de 1 saat
nemlendiricili kabinde bekletildi.
 Lamlar üzerindeki primer antikor solüsyonu lamı eğip kenarından
döküldükten sonra, PBS solüsyonu ile her biri 5 dk olmak üzere 3 kez yıkandıktan sonra
üzerine sekonder antikor solüsyonu döküldü. Sonra 1 saat boyunca nemlendiricili kabin
içerisinde inkübe edildi.
30
 Sekonder antikor lamların üzerinden uzaklaştırıldıktan sonra, her biri 5’er dk
olacak şekilde PBS ile 3 kez yıkandı.
 Lamların üzerine Horseradish peroksidaz (HRP) konjugeli streptovidin biotin
damlatılarak 30 dk inkübe edildi.
 Streptovidin biotin solüsyonu lamlardan uzaklaştırıldıktan sonra 3 kez 5 dk
süreli PBS ile yıkandı.
 Lamlar çekirdek boyaması için Harris’in Hematoksilen solüsyonunda 5 dk
bekletildikten sonra dereceli alkol ve ksilol serilerinden geçirilip entellan (Merck,
Germany) ile kapatıldı.
3.6. İmmunsitokimyasal Değerlendirme
İmmunsitokimyasal
boyama
sonuçlarının
gruplar
arası
kıyaslamalarını
yapabilmek için “Stereolojik Fractionator Frame” metotu kullanıldı. Bu analizler
stereoloji workstation sistemi (BioPrecision MAC 5000 controller system) ve stereoloji
software (Stereo Investigator version 9.0, Microbrightfield, Colchester, VT) ataçmanlı
ışık mikroskop (Leica DM4000 B, Tokyo, Japan) altında yapıldı.96,97
Çalışmamızda
MCF-7
hücre
preparatları
üzerinde
p53
ve
Bax
immunpozitifliğini tespit edebilmek için “Unbiased Counting Frame and Fractionator”
metodu95,96 kullanıldı. Tüm gruplara ait her bir preparattaki 1000 adet hücre sayılarak
bunlar içerisinde pozitif hücreler fractinator programıyla işaretlendi. Preparattaki sayım
sonrası 1000 hüre içerisindeki pozitif hüre yoğunluğu Tablo 4.3 ve 4.4’te verilmiştir.
Stereolojik Fractionator programı ile hücrelerin sayımı Şekil 3.1’de gösterilmektedir.
31
Şekil 3.1. Stereolojik “Fractionator Frame” metodu ile Bax immunpozitifliğinin
değerlendirilmesi, Ok başı: immunpozitif hücreyi göstermektedir.
3.7. Gerçek Zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Real-Time PCR)
Analizleri
3.7.1. mRNA Ekstraksiyonu
1- +4 0C de çözülen hücre ve medyum karışımı ependorf tüplere aktarıldı. 450x
g’de 5 dakika santrifüj edildi, süpernatant aspire edilerek uzaklaştırıldı.
2- Pelet üzerine 600 µl RLT buffer (lizis buffer) 600 µl %70’lik alkol eklendi.
(Yaklaşık 1200 µl olan solüsyonun önce 700 µl’si, sonra kalan kısmı santrifüjlendi).
3- Alınan 700 µl spine column’a aktarıldı. 8000x g’de 15 saniye santrifüjlendi.
Dibe çöken sıvı döküldü. Üstteki filtre, almak istediğimiz RNA’yı bağlayan kısımdır.
Solüsyonun geri kalanı tekrar aynı spine column’a döküldü ve 8000x g’de 15 saniye
santrifüjlendi. Dibe akan sıvı döküldü, üstteki filtrede RNA toplanmış oldu.
4- Filtrede toplanmış RNA, yıkama işlemine alındı. Bunun için spine column’a
700 µl RW1 konulup 8000x g’de 15 saniye santrifüjlendi. Dip kısmı döküldü.
5- Sonra 500 µl RPE konulup 8000x g’de 15 saniye santrifüjlendi.
32
6- Tekrar 500 µl RPE konulup 8000x g’de 2 dakika santrifüjlendi. Dibi döküldü,
kalanı 13000x g’de 2 dakika santrifüjlendi.
7- Spine column ters çevrilip oda ısısında 10 dakika bırakılarak alkolün
tamamen uzaklaşması sağlandı.
8- Spine column’lar yeni tüplere yerleştirilip üzerlerine 50 µl “elution buffer”
eklenip yine ısıtıcıya konuldu. Bir dakika böyle bekledikten sonra 8000x g’de 1 dakika
santrifüjlendi. Böylece RNA alttaki toplama tüpüne geçmiş oldu; spine column atıldı.
3.7.2. cDNA (Komplementer Zincir) Sentezlenmesi
RNA izolasyonundan sonra kültüre edilmiş doku hücrelerinden elde edilen total
RNA miktarları spektrofotometre kullanılarak 260/280 nm oranına göre hesaplandı ve
sonuçlar ng/µl olarak bulundu. Tek zincirli total RNA zincirleri kullanılarak
tamamlayıcı (komplementer) zincirleri, “QuantiTec® Reverse Transcriptase Kit
Qiagen, Germany” ile sentezlendi ve cDNA yapılarına dönüştürüldü. İşlem, kit üreticisi
firmanın kullanım kılavuzunda gösterdiği basamaklar izlenerek yapıldı. Evvelce derin
dondurucudan (-20oC) çıkarılarak buz kabı içerisinde erimeye bırakılan kit içeriğinin
yanına, izole edilmiş RNA örnekleri de kondu ve kit içeriği ile RNA örneklerinin aynı
sıcaklığa gelmeleri için 10 dakika beklendi. Her bir örnek için kit içeriğindeki “gDNA
Wippeout buffer, X 7”’den 2 µl, “templete RNA’dan 1 µl ve kit içeriğindeki “RNasefree”’sudan 11 µl’lik hacimler 200 µl’lik PCR tüplerine konarak pipetleme yoluyla
iyice karıştırıldı. Her bir örnek için ayrı ayrı hazırlanan tüpler sıcaklığı 42oC’a getirilmiş
ısı bloğuna konarak 10 dakika süreyle bekletildi. Bu aşamada örneklerden elde edilen
total RNA’nın içerisinde yer alan genomik DNA yapıları uzaklaştırıldı. 10 dakikalık ısı
bloğundaki inkübasyonu takiben örnekler hemen buz kabına aktarılarak reaksiyonun
sonlandırılması sağlandı. Bu aşamayı takiben cDNA oluşturulması basamağına geçildi.
33
Buz kabında bekletilen kit içeriği, Tablo 3.1.’de, her bir örnek için belirtilen hacimlerde
yeni bir 200 µl’lik PCR tüpü içerisinde hazırlandı.
Hazırlanan örnekler cDNA reaksiyonu için “Rotor Gene Q” PCR cihazına
konarak, 42oC’da 15 dakika ve 95oC’da 3 dakika inkübe edilerek cDNA’lar sentezlendi.
Tablo 3.1. cDNA sentezinde kullanılan kimyasallar
Reverse-transcription master mix
1 µl
Quantiscript RT-Buffer, 5X
4 µl
RT Primer mix
1 µl
Templete RNA (bir önceki basamakta elde edilen)
14 µl
Toplam
20 µl
3.7.3. p53 Gen Ekspresyonunun Yarı Kantitatif Olarak Ölçülmesi
p53 ve aktin proteinlerini kodlayan mRNA’ların kantitatif olarak ölçülmeleri
için “QuantiTec® Primer Assay, Qiagen kits for SYBR® Green-based real-time PCR”
kitleri kullanıldı. p53 çalışması için QT00060235, internal kontrol ve sanal standart
eğim hesaplaması için kullanılan aktin protein için QT01680476 katalog numaralı
ürünler kullanıldı. Yapılan PCR amplifikasyonu üretici firmanın belirttiği protokollere
uygun olarak “Rotor Gene Q” PCR cihazı kullanılarak yapıldı.
34
4. BULGULAR
4.1. Etkin Melatonin Dozunun Belirlenmesi
MCF-7 meme kanseri hücre hattı üzerine, en etkin dozu belirleyebilmek
amacıyla farklı dozlarda melatonin uygulandı. Ardından MTT yöntemiyle melatoninin
sitotoksisitesi ve baskılayıcı konsantrasyon 50 (IC50) değeri belirlendi. Ayrıca flasklara
ekilen hücrelerdeki proliferasyonu göstermek amacıyla hücrelerin Trinoküler invert
mikroskop (Olympus CKX41) ile görüntüleri alındı (Şekil 4.1).
Şekil 4.1. Melatonin uygulanan ve uygulama yapılmayan gruplara ait MCF-7
hücrelerinin invert mikroskop görüntüsü. A; Kontrol grubu B; 10 nM konsantrasyonda
melatonin uygulanan grup C; 100 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan grup D;
1000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan grup E; 10 000 nM konsantrasyonda
melatonin uygulanan grup F; 100 000 nM melatonin uygulanan grup
35
4.2. Melatoninin Anti-proliferatif Etkisinin MTT Yöntemiyle Belirlenmesi
Hücre yoğunluğu, spektrofotometrik olarak ölçme metotuna dayanan MTT
yöntemi kiti (Sigma Aldrich, USA) ile belirlendi. 96’lık plak içerisine MCF-7 hücre
hattı ekildikten sonra 24 saat süreyle hücrelerin metabolik fonksiyonlarını
düzenlemeleri beklendi. Metabolik fonksiyonlarını düzenleyen hücrelerin medyumu
içerisine, kültür medyumu ile dilue edilen çeşitli konsantrasyonlarda melatonin ilavesi
yapılarak 24 saat süreyle inkübasyonu yapıldı. Bu sürenin sonunda, MTT yöntemi ile
hücre yoğunluğu ya da melatoninin hücreler üzerindeki olası etkisi mikroplak okuyucu
ile okutularak logaritmik eğim çizgisi çizildi. Logaritmik eğim çizgisinden melatoninin
baskılayıcı konsantrasyon 50 (IC50) değeri 98 µM olarak belirlendi (Şekil 4.2).
Şekil 4.2. 24 saatlik inkübasyon süresine ait baskılayıcı konsantrasyon 50 (IC50) değeri
Melatonin uygulanan hücrelerden 24 saatlik inkübasyon süreci sonucunda elde
edilen viabilite değerlerinin değerlendirmesinde; melatonin uygulanmayan grubun hücre
yoğunluğunun en yüksek olduğu ve bu değerin konsantrasyon artışına bağlı olarak
36
düştüğü görülürken IC50 değerinin 98 µM olduğu belirlenmiştir. Hücre yoğunluğunun
doz artışına bağlı olarak değiştiği tespit edilmiştir (Tablo 4.1).
Tablo 4.1. Melatonin konsantrasyonu ve viabilite değerleri
Gruplar
Viabilite
Kontrol
0,3667± 0,0770a
10 nM
0,3542± 0,0525a
25 nM
0,3527± 0,0573a
50 nM
0,3528± 0,0544a
100 nM
0,3240± 0,0294a
1000 nM
0,2795± 0,0563b
10 000 nM
0,2041± 0,0416c
50 000 nM
0,1905± 0,0661c
100 000 nM
0,1820± 0,0305c
Tüm veriler ortalama ± SD olarak ifade edildi. İstatistiksel analizler düzenli
dağılım gösterdiği için parametrik One-Way Anova, Post Hoc. Duncan Testi ile
değerlendirildi. Aynı sütundaki farklı harfler istatistiksel önemi göstermektedir.
İstatistiksel önem p<0.05 olarak kabul edildi.
4.3. Biyokimyasal Total Oksidan Seviyesi ve Total Antioksidan Kapasitesi
Değerlendirme Sonuçları
Total oksidan seviyesi değerlendirmesinde; melatonin uygulaması yapılan
gruplardan en yüksek seviyenin 100 nm konsantrasyonda melatonin uygulanan grupta,
en düşük seviyenin ise 100 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan grupta
olduğu görüldü. Total oksidan seviyesi açısından 100 nm konsantrasyon uygulanan
grupla diğer gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu görüldü.
(p<0.05). Total antioksidan kapasitelerine baktığımızda ise en düşük değerin 100 000
nM konsantrasyonda, en yüksek antioksidan kapasitesinin ise 100 nM konsantrasyonda
melatonin uygulanan grupta olduğu görüldü. Yine arada istatistiksel açıdan anlamlı bir
fark olduğu (p<0.05) tespit edildi (Tablo 4.2, Şekil 4.3, Şekil 4.4).
37
Tablo 4.2. Total antioksidan ve oksidan değerleri analiz sonuçları
TAS değeri
TOS değeri
(µmol H2O2 Equv/L)
(µmol H2O2 Equv/L)
Kontrol
0,1395± 0,0318a
4,1503± 0,2899a
10 nM
0,2929± 0,0763b
4,3313± 0,9410a
100 nM
0,3148± 0,1188b
4,8039± 0,6612b
1000 nM
0,2896± 0,0790b
4,1830± 0,2135a
10 000 nM
0,2843± 0,0791b
4,0196± 0,4319a
100 000 nM
0,1925± 0,0946ab
3,6275± 0,5882a
Grup
Tüm veriler ortalama ± SD olarak belirtildi. İstatistiksel analizler One-Way Anova, Post
Hoc. Duncan Testi ile değerlendirildi. İstatistiksel önem p < 0.05 olarak kabul edildi.
0,35
TAS analizi sonuçları
0,30
0,25
0,20
0,15
0,10
0,05
0,00
kontrol
10 nM
100 nM
1000 nM 10000 nM 100000 nM
Şekil 4.3. Total antioksidan seviyesinin gruplar arasındaki dağılımını gösteren grafik
38
6,0
TOS analizi sonuçları
5,0
4,0
3,0
2,0
1,0
0,0
kontrol
10 nM
100 nM
1000 nM
10000 nM 100000 nM
Şekil 4.4. Total oksidan seviyesinin gruplar arasındaki dağılımını gösteren grafik
4.4. İmmunsitokimyasal Sonuçlar
4.4.1. Stereolojik İmmunsitokimyasal p53 Pozitif Hücre Yoğunluğu
İmmunsitokimyasal
p53
boyaması
sonucunda
immunpozitifliğin
değerlendirilmesinde, stereolojik olarak saydığımız toplam 1000 hücre içerisinde p53
pozitif hücre sayısının kontrol grubunda en az olduğu, melatonin dozundaki artışa
paralel olarak da pozitifliğin arttığı ve en yoğun pozitifliğin 100 000 nM
konsantrasyonda melatonin uygulanan grupta olduğu görüldü (Tablo 4.3).
Tablo 4.3. İmmunsitokimyasal p53 pozitif hücre sayısının stereolojik analiz sonuçları
Toplam Hücre
p53 Pozitif Hücre
Sayısı
Sayısı
Kontrol
1000
230
10 nM
1000
204
100 nM
1000
296
1000 nM
1000
440
10 000 nM
1000
443
100 000 nM
1000
441
Gruplar
39
Şekil 4.5. Kontrol grubuna ait MCF-7 hücre hattında p53 immun pozitifliği
Şekil 4.6. 10 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında p53
immun pozitifliği
40
Şekil 4.7. 100 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında p53
immun pozitifliği
Şekil 4.8. 1000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında p53
immun pozitifliği
41
Şekil 4.9. 10 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında p53
immun pozitifliği
Şekil 4.10. 100 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında
p53 immun pozitifliği
42
4.4.2. İmmunsitokimyasal Bax Pozitif Hücre Yoğunluğunun Stereolojik
Analizi Sonuçları
İmmunsitokimyasal
Bax
boyaması
sonucunda
immunpozitifliğin
değerlendirilmesinde, stereolojik olarak saydığımız toplam 1000 hücre içerisinde Bax
pozitif hücre sayısının kontrol grubunda ve 100 nM’lık melatonin uygulanan grupta az
olduğu, melatonin dozundaki artışa paralel olarak da pozitifliğin arttığı, en yoğun
pozitifliğin ise 1000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan grupta olduğu görüldü
(Tablo 4.4).
Tablo 4.4. İmmunsitokimyasal Bax pozitif hücre sayısı stereolojik analiz sonuçları
Toplam Hücre
Bax Pozitif Hücre
Sayısı
Sayısı
Kontrol
1000
270
10 nM
1000
313
100 nM
1000
252
1000 nM
1000
656
10 000 nM
1000
479
100 000 nM
1000
484
Gruplar
43
Şekil 4.11. Kontrol grubuna ait MCF-7 hücre hattında Bax immun pozitifliği
Şekil 4.12. 10 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında Bax
immun pozitifliği
44
Şekil 4.13. 100 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında Bax
immun pozitifliği
Şekil 4.14. 1000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında Bax
immun pozitifliği
45
Şekil 4.15. 10 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında
Bax immun pozitifliği
Şekil 4.16. 100 000 nM konsantrasyonda melatonin uygulanan MCF-7 hücre hattında
Bax immun pozitifliği
46
4.5. PCR Sonuçları
Gerçek zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu ile değerlendirilen p53 gen
ekspresyon düzeyi, 1000 nM konsantrasyondaki melatonin grubunda (Tablo 4.5)
oldukça yüksek olarak bulundu.
Tablo 4.5. p53 ve internal kontrol (aktin) konsantrasyon değerleri
p53
Gruplar
konsantrasyonu
(IU/ml)
Aktin
(internal kontrol)
konsantrasyonu
(IU/ml)
p53 konsantrasyonu/
(aktin konsantrasyonu
(IU/ml)
Kontrol
42
587296
0,0000715
10 nM
56
413394
0,0001360
100 nM
13
221140
0,0000588
1000 nM
2091
6154066
0,0004710
10 000 nM
34
533581
0,0000637
100 000 nM
3
101028
0,0000297
Gen ekspresyon düzeyi, “örnek konsantrasyonu (IU/ml) /internal kontrol konsantrasyonu” formülü ile
hesaplandı.
Çalışılan bütün deney gruplarında p53 gen bölgesine ait gerçek zamanlı
amplifikasyonlar grafik olarak gösterildi (Şekil 4.17 - 4.23). Gen ekspresyonunun en
yüksek olduğu çalışma grubu, 1000 nM melatonin uygulanan grupta elde edildi. İnternal
kontrol olarak aktin gen bölgesi hedeflendi ve bu gen bölgesine ait amplifikasyonlar,
p53 gen bölgesine ait amplifikasyonlarla birlikte Şekil 4.24 - Şekil 4.30 arasında
gösterildi. Aktin, tüm hücreler için vazgeçilmez bir hücre içi protein olduğundan
çalışmada internal kontrol olarak kullanıldı. Ayrıca internal kontrol (aktin)
konsantrasyon değerini elde etmemiz bize, bulduğumuz p53 konsantrasyon değerini
47
aktin konsantrasyonuna oranlayarak, hedef bölge gen ekspresyon değerini bulmamızı
sağladı.
Şekil 4.17. Gerçek zamanlı PCR’da kontrol grubu p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik
değerine yaklaşık 29. döngüde ulaşılmıştır.
Şekil 4.18. Gerçek zamanlı PCR’da 10 nM melatonin uygulanan çalışma grubunun p53
mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine kontrol grubundan daha önce ulaşılmıştır.
Şekil 4.19. Gerçek zamanlı PCR’da 100 nM melatonin uygulanan çalışma grubunun
p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine önceki 2 gruptan daha sonra ulaşılmıştır
(yaklaşık 33. döngü).
48
Şekil 4.20. Gerçek zamanlı PCR’da 1000 nM melatonin uygulanan çalışma grubunun
p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değeri en erken bu döngüde aşılmıştır (yaklaşık 24.
döngü).
Şekil 4.21. Gerçek zamanlı PCR’da 10 000 nM melatonin uygulanan çalışma grubunun
p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine kontrol grubu ve 100 nM melatonin çalışma
grubu değerlerine yakın bir değerde ulaşılmıştır (yaklaşık 35. döngü).
Şekil 4.22. Gerçek zamanlı PCR’da 100 000 nM melatonin uygulanan çalışma
grubunun p53 mRNA amplifikasyonu. Eşik değerine en son bu grupta ulaşılmıştır
(yaklaşık 38. döngü).
49
Şekil 4.23. Negatif kontrol (p53)
Şekil 4.24. Farklı bir gen bölgesi olarak “Aktin gen bölgesi”, “internal kontrol” olarak
kullanılmıştır. p53 ve Aktin gen bölgelerinin gerçek zamanlı amplifikasyonları
gösterilmiştir.
Şekil 4.25. 10 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin gerçek zamanlı
amplifikasyon eğrileri.
50
Şekil 4.26. 100 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin gerçek zamanlı
amplifikasyon eğrileri.
Şekil 4.27. 1000 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin gerçek zamanlı
amplifikasyon eğrileri. Çalışmanın bu grubunda p53 ve Aktin gen amplifikasyonları
önemli derecede artmış olarak görülmekte.
Şekil 4.28. 10 000 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin gerçek
zamanlı amplifikasyon eğrileri.
51
Şekil 4.29. 100 000 nM melatonin grubunda, p53 ve Aktin gen bölgelerinin gerçek
zamanlı amplifikasyon eğrileri.
Şekil 4.30. Negatif kontrol
Şekil 4.31. p53 ve Aktin gen bölgelerine ait erime (melting) sıcaklıklarının gösterimi:
A; aktin (yaklaşık 82.2oC) ve B; p53 (yaklaşık 87.1 oC).
52
Şekil 4.32. Aktin ve p53 gen ekspresyonlarının birlikte ve lineer eğriler olarak
gösterilmesi.
53
5. TARTIŞMA
Dünya genelinde kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin,
2008 yılı itibariyle diğer kanser türlerine oranla kadınlarda görülme oranının %23’ünü,
98,99
kanser nedeniyle gerçekleşen ölüm oranlarının ise %14’ünü oluşturduğu tespit
edilmiştir.99 Meme kanserinin teşhis ve tedavisinde kaydedilen gelişmelere rağmen bu
hastalıktan kaynaklanan ölüm oranları son 20 yıl içerisinde artış göstermiştir.100,101
Hastalığa çözüm olabilmesi ve objektif bir sonuç elde edilmesi için endokrin
tedavinin ya da kemoterapinin tek tek veya beraber uygulanması sonucunda bile süreç
ölümle sonuçlanabilmektedir.102 Son on yıl boyunca bu hastalığın tedavisinde kullanılan
pek çok ilaç geliştirilmiştir. Bu ilaçlar arasında vinorelbin, paklitaksel, dosetaksel,
letrozol, anastrozol gibi ilaçlar sayılabilir.103 Bu şekilde kullanılan ve yeni uygulanan
anti-tümör ilaçları ile kanser kemoterapisi hızla gelişmekte ve böylelikle pek çok kanser
türü üzerinde daha pozitif sonuçlar elde edilmektedir. Çoğunlukla çeşitli kanser türleri
üzerinde uygulanan kemoterapi başarılı sonuçlar doğururken, bazı durumlarda bu ilaçlar
normal doku ve hücreler üzerinde yan etkiler oluşturmaktadır. Ayrıca vücudun ilaca
karşı geliştirdiği direnç sonucunda da tedavi etkili olamamaktadır. Klinik olarak da çok
ciddi bir problem olan ilaç direncinin sebepleri ve mekanizmaları hâlihazırda
araştırılmakta olan bir konu olarak önem arz etmektedir. Hücrenin apoptoz ya da antiapoptoz yolunu seçmesi tamamen ilaca karşı göstermiş olduğu hassasiyetle veya
dirençle ilgilidir.104 Bazen çeşitli anti-tümör ajanları vasıtasıyla kanser hücrelerinde
aktif hücre ölüm mekanizması olan apoptoz başlatılabilmektedir.105 Ancak bazı
durumlarda apoptozun durdurulması ya da engellenmesi söz konusu olmakta bu durum
da meydana gelen ilaç direncinin nedeninin ne olduğunu ortaya koymaktadır.104
Kemoterapötik ajanların amacı, normal hücrelere göre oldukça hızlı büyüyen ve
çoğalan neoplastik hücreleri proliferatif dönemde iken tahrip edip ortadan kaldırmaktır.
54
Ancak bunu yaparken bazı normal hücreler bile kemoterapiden etkilenmekte ve bu
durum da yan etkilere neden olmaktadır. Yan etkilerden de en çok kan hücreleri,
gastrointestinal sistemdeki hücreler, kıl folikülleri, spermler, kalp, mesane, böbrekler,
akciğerler ve sinir sistemi organları gibi hayati organlar etkilenmektedir.106 Ayrıca bu
ilaçlar ROS düzeylerinde artışa ve antioksidanlarda (GSH, GSH-Px, katalaz, vitamin A,
E, C, çinko, melatonin ve sitokrom C) azalmalara neden olmaktadır.107 Bu nedenle
parenteral veya oral yolla alınan farklı yapı ve özellikteki antioksidan maddeler
yardımıyla ROS düzeyleri azaltılmaya ve antioksidan aktiviteleri arttırılarak
kemoterapötiklerin oluşturduğu muhtemel yan etkiler azaltılmaya veya tamamen
önlenmeye çalışılmaktadır.106
Melatoninin kanser hücrelerinde proliferasyonu inhibe ettiğini ve apoptotik
hücre ölümünü artırdığını gösteren çok sayıda çalışma vardır.108-110 Kanser gelişiminin
apoptotik programın yürütülmesindeki aksaklıklardan kaynaklandığı bilinmekte111 ve bu
durum da melatoninin kanser gelişimini önleyici aktivitesini gözler önüne
sermektedir.112 Ayrıca farklı hastalık türlerindeki bireylere verilen melatoninin ciddi
yan etkileri olduğunu gösteren bir çalışma da yoktur. Tam aksine çoğu terminal
dönemdeki kanser hastasının yaşam kalitesini artırdığı yönünde bulgular da mevcuttur.
Tüm bu veriler melatoninin immün sistem üzerinde var olan sitümülatör etkisini, güçlü
ve çok yönlü bir antioksidan ve serbest radikal süpürücü olduğunu kanıtlamaktadır.113
Biz de çalışmamızda yukarıda bahsedilen şekliyle yan etkisi olmayan, ilaç direnci
geliştirmeyen, antioksidan ve anti-kanserojenik etkileri bilinen melatoninin MCF-7
meme kanseri hücre hattı üzerindeki sitotoksik etkisini in-vitro ortamda göstermeyi
amaçladık.
Çalışmamızda
gruplarımızdaki
hücre
yoğunluğunun,
melatonin
uygulanmayan grupta en yüksek değere sahip olduğunu ve bu değerin melatonin
konsantrasyonunudaki artışa bağlı olarak düştüğünü tespit ettik. Yapılan araştırmalarda
55
melatoninin %50 baskılayıcı değerinin (IC50) 23 µM, 35 µM’dan başlayıp 426 µM’a
kadar geniş bir yelpaze içerdiğini gördük.114-116 Biz de çalışmamızda 24 saatlik
inkübasyon süresinin sonunda melatoninin IC50 değerini 98 µM olarak belirledik.
Baskılayıcı konsantrasyonda görülen bu doz farklılığının vücut hücrelerindeki farklılığa
bağlı olabilceği anlaşıldı.
İlk olarak Mosmann tarafından uygulanan, daha sonra Alley ve ark. tarafından
geliştirilen
3-(4,5-dimethylthiazol-2-yl)-2,5-diphenyltetrazolium
bromide
(MTT)
yöntemi hücre canlılığının belirlenmesi için sıkça kullanılan pratik bir yöntemdir.117,118
MTT, hücrelere aktif olarak absorbe olan ve mitokondriye bağlı bir reaksiyon ile renkli,
suda çözünmeyen formazana indirgenen bir maddedir.118,119 Hücrelerin MTT indirgeme
özelliği hücre canlılığının ölçütü olarak alınır ve MTT analizi sonucunda elde edilen
boya yoğunluğu canlı hücre sayısı ile korelasyon gösterir.120 Biz de çalışmamızda, 24
saat süreyle melatoninle inkübe ettiğimiz MCF-7 hücrelerine uyguladığımız MTT
analizi sonuçlarından, hücre yoğunluğunun kontrol grubuna göre azaldığını tespit ettik.
Yapılan in vivo ve in vitro çalışmalarda melatoninin antiproliferatif, kemopreventif,
onkostatik ve tümör inhibe edici etkisi gösterilmiştir.121 MTT analizi sonucunda bizim
de belirlediğimiz gibi hücre yoğunluğundaki azalmayı, Cos ve ark. melatoninin hücre
siklusunun G1/S fazına geçişini engellemesine ve de S fazında ilerleyen hücrelerde
DNA sentezini azaltmasına bağlamışlardır.122
Yaşam için oksijene ihtiyaç duyan aerobik organizmalarda, metabolizmanın
normal işleyişi için oksijen kullanılmakta ancak bunun sonucunda hücre ve dokular için
oldukça zararlı olan serbest radikaller (ROS)123 ve oksidatif stres ortaya çıkmaktadır.124
En çok bulunan serbest radikal ise mitokondri ve endoplazmik retikulumdaki elektron
transportu sırasında ortaya çıkan süperoksit radikali (O2.-) dir. Oluşan serbest radikaller
canlı hücrelerdeki lipid, şeker, amino asit, nükleotid ve DNA gibi hemen hemen bütün
56
moleküllerle reaksiyona girerek hücreye zarar vermekte, sonuçta da kanser,
nörodejenerasyon ve otoimmün hastalıklar gibi pek çok hastalığın gelişimine neden
olmaktadırlar.123,124
Serbest radikallerin ve onlara ait reaktantların neden olduğu hasarlardan hücreyi
korumak için organizmalar bazı savunma sistemleri geliştirerek intrasellüler ortamı
serbest radikallerin zararlı etkilerinden korumak isterler ve bunu gerçekleştirmek için de
hemen antioksidan sistemleri devreye sokarlar.58 Melatoninin de serbest radikal
temizleme aktivitesine sahip güçlü bir antioksidan olduğunu gösteren çok sayıda
çalışma vardır.125-127 Melatonin sahip olduğu direkt onkostatik etkisini onkogen
ekspresyonunu kontrol ederek, kanser hücrelerinde apoptozu indükleyerek ya da serbest
radikallerin oluşumunu inhibe ederek göstermektedir. Bunun dışında sahip olduğu
immünomodülatör etkisini ise IL-2 bağımlı anti-kanser yanıtın aktivasyonuyla
göstermektedir.128
Albarrán ve ark. yaptıkları çalışmada gece boyunca artan melatonin salgısına
plazmada total antioksidan seviyesindeki artışın eşlik ettiğini, gece ışığa maruz bırakılan
civcivlerde ise melatonin salgılanmasının baskılandığını ve bunun sonucunda da total
antioksidan seviyesinin düştüğünü göstermişlerdir.129 Ayrıca yapılan başka bir
çalışmada viral enfeksiyonlarda iyileşme sırasında oluşan inflamatuar yanıt ile oksidatif
stresin azaltılmasının en erken göstergesinin antioksidan seviyesindeki artışın olduğu
gösterilmiştir.130 Yaptığımız çalışmada biz de total antioksidan seviyesinin, kontrol
grubuna oranla diğer gruplarda melatoninindeki doz artışına bağlı olarak arttığını tespit
ettik. Total oksidan seviyesinin en düşük değerini ise kontrol grubuna kıyasla 100 000
nM konsantrasyonda meletonin uygulanan grupta aldığını gördük.
Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen hormona bağımlı malignite modelini
oluşturmaktadır. Var olan kanıtlar meme kanseri gelişimine neden olarak, erken menarş,
57
geç menopoz veya hormon tedavisi gibi uzun süreli dişi hormonlarına özellikle de
östrojene maruz kalmayı göstermektedir.131,132 Melatoninin var olan antitümör etkisini
ise nöroendokrin aksla etkileşime girip, gonadal östrojen başta olmak üzere tümör
gelişimine neden olan bazı hormonların sekresyonunda azalmayı sağlama yoluyla
gösterdiği de bilinmektedir.80,133 Melatoninin fizyolojik konsantrasyonunun östrojen
reseptör α-pozitif (ER α-positive) olan meme kanseri hücrelerinde çoğalmayı
durdurduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur.134 Ancak ER α-negatif olan hücreler
üzerinde proliferasyonu inhibe ettiğini134 ve etmediğini135 gösteren çalışmalar da vardır.
Melatoninin sahip olduğu antiproliferatif etkisi sadece meme kanseri hücreleri üzerinde
değil prostat kanseri, karaciğer kanseri, endometriyal kanser ve osteosarkoma gibi pek
çok tümör tipinde de gösterilmiştir.135
Melatonin ve östradiol arasındaki etkileşim hücre siklusu kinetikleri üzerindeki
düzenleyici etkilerinden kaynaklanmaktadır. Östradiol hücre proliferasyonunu uyararak
hücresel döngünün G1-S fazında durmasını sağlarken meme kanseri tedavisinde
kullanılan tamoxifen gibi östrojen-reseptör antagonistleri G1 fazının erken dönemlerinde
hücre büyümesini durdurarak S fazına geçişi erteler ve böylece kanser hücrelerindeki
proliferasyonu inhibe ederler.136 Tamoxifen gibi melatonin de S fazındaki hücre
oranında %50 azalmaya sebep olurken aynı zamanda da G0/G1 fazındaki hücre oranında
da artışa neden olmaktadır.122
Hücre siklusu çeşitli faktörlerin etkisiyle negatif veya pozitif yönde hareket eden
bir takım basamaklardan oluşur. Bu basamaklarda etkili olan negatif düzenleyiciler
arasında ise birinci sırayı p53 proteini almaktadır.137 17. kromozomun p kolunda
yerleşmiş olan p53 tümör süpresör geni, kanser etiyolojisinde oldukça önemlidir ve
insan kanserlerinin yarısından fazlasında mutasyona uğrayan, iptal olan ya da yeniden
düzenlenen bir gendir. DNA hasarına cevap olarak p53 ya apoptoza eşlik eder ya da
58
hücre siklusunu kontrol eder, bu yapısından dolayı da moleküler bir “genom gardiyanı”
olarak adlandırılmaktadır.138 Mutasyonla p53’ün değişmesi veya inaktive olması
durumunda ise kanser gelişimi görülmektedir.137,139 Normalde inaktif halde bulunan p53
molekülü DNA hasarı ile aktif hale geçer ve miktarında artış görülür.140 p53’ün en
önemli hedefleri arasında, hücre siklusunu düzenlemeye yardım eden siklin bağımlı
kinazların çoğunun inhibitörü olan p21WAF1 geni,138 GADD45, siklin G1, Bax, Fas ve
IGF-BP3 gibi genler gelmektedir.141
Rodentlerde yapılan in vivo çalışmalarda melatonin uygulaması ile meme
tümörlerinin insidansında azalma, in vitro çalışmalarda ise MCF-7 hücrelerinin östrojen
reseptörüne bağlanma aktivitesinde artış sonucunda hücre proliferasyonunda düşüş
olduğu gösterilmiştir. Dahası melatonin MCF-7 hücrelerinde hem p53 hem de
p21WAF1 proteinlerinin ekspresyonunu artırmakta ve böylelikle p53 bağımlı yol
üzerinden apoptozun başlatılması olasılığını artırmaktadır.90,142 p53 geni eksik olan
hücrelerin ise genetik açıdan kararsız olduğu ve tümör oluşumuna daha yatkın oldukları
da tespit edilmiştir.90 Ayrıca melatoninin sadece meme kanseri üzerinde değil
endometrial kanser,143 ovaryum kanseri,144 Lewis akciğer kanseri,145 prostat kanseri146
ve intestinal tümörler147 üzerinde de büyümeyi önleyici etkiye sahip olduğunu gösteren
çalışmalar mevcuttur. Biz de çalışmamızda melatoninin doza bağımlı olarak MCF-7
hücreleri üzerindeki apoptotik aktivasyonunu araştırmayı amaçladık ve sonuçta
melatonin uygulaması ile p53 gen ekspresyon düzeyinin 24 saat inkübasyon sonunda
1000 nM dozda en yüksek değeri aldığını RT-PCR ile tespit ettik.
Tümör gelişiminde en önemli adımlardan biri olarak kabul edilen ve insan
tümörlerinin yaklaşık %50’sinde görülen olay p53 geninde meydana gelen
mutasyondur.
Protein
stabilizasyonundan
dolayı
biriken
mutant
p53
immunohistokimyasal tekniklerle saptanabilmektedir. İmmunohistokimyasal teknikler
59
hem p53’ün hücresel lokalizasyonunun, intraselüler dağılımının tespiti için oldukça
önemlidir, hem de diğer proteinlerle çiftli boyama imkânı sağlamaktadır.148 Son yıllarda
kanser hücrelerinde p53 aktivasyonunun belirlenmesi için ICC tercih edilen bir yöntem
olmuştur.149 Biz de çalışmamızda immunohistokimyasal p53 boyamalarımız sonucunda,
kontrol grubuna kıyasla melatonin uygulanan gruplarda pozitif hücre sayısında artış
olduğunu tespit ettik. Bu sonuç da bize, uyguladığımız melatoninin p53 aktivasyonunu
artırmış
ve
bu
yolla
MCF-7
hücrelerinde
apoptozu
uyarmış
olabileceğini
düşündürmektedir.
İnsan kanserlerinin birçoğunda apoptozu inhibe edici en önemli faktörlerden
birinin, Bcl-2 ailesi olarak tanımlanan bir protein grubu olduğu da bilinmektedir. Bu
proteinlerden Bax, Bak, Bcl-Xs ve Bad proteinleri apoptozu düzenlerken, Bcl-2, BclXL ve Mcl-1 apoptozu inhibe etmektedir.150,151 Düşük konsantrasyondaki melatoninin
bile insan pankreas kanserlerinde kaspaz-9 aktivasyonu ve Bax proteininin
seviyesindeki artışı sağlayarak, proapoptotik süreci başlattığı gösterilmiştir.152 Joo ve
ark. yaptıkları çalışmada, prostat kanserinde uygulanan melatoninin, Bax proteininde ve
sitokrom c’de artışa, Bcl-2 proteininde ise azalmaya neden olduğunu göstermişlerdir.153
Aynı şekilde melatoninin, tümör hücreleri üzerindeki onkostatik etkisini Bax
ekspresyonundaki artışı ve Bcl-2 üretimindeki azalmayı sağlamak yoluyla yaptığını
gösteren çalışmalar da mevcuttur.91,154 Biz de yaptığımız deney sonucunda
uyguladığımız melatoninin, Bax proteinindeki aktivasyonu kontrol grubuna kıyasla
artırdığını immunsitokimyasal çalışmalar sonucunda gördük.
Sonuç olarak, östrojen pozitif meme kanseri hücrelerinde çeşitli dozlarda
melatonin uygulaması neticesinde hücresel total antioksidan madde miktarında artış,
total oksidan madde miktarında azalma tespit edilirken, p53 gen ekpresyonundaki artış
yapılan RT-PCR ve immunsitokimyasal analizler sonucunda tespit edilmiştir. Ayrıca
60
pro-apoptotik proteinlerden olan Bax proteini aktivitesinde de artışa neden olduğu
gözlenmiştir. Melatonin uygulamasının bu etkilerine bakıldığında, meme kanseri
tedavisinde koruyucu ve tedavi amaçlı olarak kullanılabilecek bir ajan olabileceği
sonucuna varılabilmektedir.
61
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Çalışmadan elde edilen sonuçları özetleyecek olursak;
1- Sitotoksitite analizleri yapılarak en etkili melatonin dozu belirlendi.
Melatoninin baskılayıcı konsantrasyon (IC50) değerinin 98 µM olduğu tespit edildi.
2- MCF-7 meme kanseri hücre hattına uygulanan, antioksidan bir madde olan
melatoninin, total antioksidan ve oksidan seviyelerinde değişikliklere neden olduğu
belirlenirken, bu durumun hücre çoğalması üzerinde olan etkisi irdelendi.
3- Tümör süpresör genlerden biri olan p53 geninin ekpresyonu hem
immunsitokimyasal hem de RT-PCR metotları ile belirlendi.
4- Çalışmadan elde edilen bulguların değerlendirilmesi, kanser tedavisinde yeni
açılımların, yeni ilaçların ve tedavi ajanlarının geliştirilmesine katkıda bulunabilecektir.
Kanserli hastaların tedavi sürecinde yaşadığı olumsuzluklar ve ilaçların yarattığı güçlü
yan etkiler düşünüldüğünde, antioksidan ve antikanserojen etkisi olan yeni ilaçların
geliştirilmesi ve kullanılması önem arzetmektedir.
Çalışmamızdan elde edilebilecek çıkarımları özetlediğimizde ise;
Kanser hastalığının tedavisi için dünyada pek çok laboratuvarda, hastanede
araştırmalar yapılmakta, alternatif tedavi yolları üretilmeye ve ilaçlar geliştirilmeye
çalışılmaktadır. Hâlihazırda kullanılan kemoterapötiklerin hedef organ ve doku dışında
hayati pek çok organı kötü yönde etkilediği de düşünülünce gösterilen çabaların ne
kadar yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar
hücrede serbest radikallerin artmasına neden olmakta dolayısıyla bu durumda hücre
ölümünü tetiklemekte ve sonuçta hedef hücrelerde daha fazla DNA hasarının ve
mutasyonun oluşmasına neden olmaktadır. Bu etkiler göz önüne alındığında,
antikanserojen özellik taşıyan maddelerin farmakolojik ajanlar ile kombine kullanımının
önemi ortaya çıkmaktadır.
62
Bizim çalışmamız, kanser tedavisinde etkinliğin arttırılması, DNA hasarlarının
önlenmesi ve birtakım ilaç dirençlerinin gelişiminin engellenmesinde etkili olabilecek
redoks dengesi tabanlı yeni terapötik ajanların geliştirilmesine katkıda bulunabilecektir.
Ayrıca, tümör hücrelerinin seçici ölümünün uyarılması için yeni bir bakış açısı
sağlayarak, yapılacak olan daha detaylı moleküler çalışmalara kaynak teşkil edecektir.
63
KAYNAKLAR
1.
Arslan S, Bölükbaş N. Kanserli hastalarda yaşam kalitesinin değerlendirilmesi.
Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2003, 6: 38-47.
2.
Gürel DK. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Erişkin
Onkoloji, Hematoloji Kliniklerinde Kemoterapi Uygulanan Hastaların Yaşam
Kalitesi Ve Bunu Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Hemşirelik Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi, Adana: Çukurova Üniversitesi,
2007.
3.
Kutluk
T,
Kars
A.
Kanser
konusunda
genel
bilgiler.
http://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/kanser.pdf. 11 Temmuz 2013.
4.
Alıcı S, İzmirli M, Doğan E. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi
Onkoloji
Bilim
Dalı’na
başvuran
kanser
hastalarının
epidemiyolojik
değerlendirilmesi. Türk Onkoloji Dergisi, 2006, 21: 87-97.
5.
T.C. Sağlık Bakanlığı. Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı. Türkiye’de Kanser
Kontrolü. http://onkofar.com/vImages/pdfler/2009_Turkiyedekanserkontrolu.pdf.
15 Temmuz 20113.
6.
Topal T, Öter Ş, Korkmaz A. Melatonin ve kanserle ilişkisi. Genel Tıp Dergisi,
2009, 19: 137-143.
7.
Öncel M. Isı şok proteinleri ve kanser. European Journal of Basic Medical
Sciences, 2012, 2: 16-23.
8.
Aslan G. Tümör immünolojisi. Turkish Journal of Immunology, 2010, 15: 7-13.
9.
Atıcı E. Tıp tarihinde kanser ve lösemi. Türk Onkoloji Dergisi, 2007, 22: 197-204.
10.
Gündüz E, Gündüz M, Beder L, Yamanaka N, Shımızu K, Nagatsuka H. p53
tümör baskılayıcı genin 72. kodon polimorfizminin baş-boyun kanserlerindeki
prognostik rolü. Yeni Tıp Dergisi, 2009, 26: 96-101.
64
11.
Karaman A. Mide kanserinde p53 tümör supresör geninin rolü. Türkiye Klinikleri
Tıp Bilimleri Dergisi, 2003, 23: 67-73.
12.
Yılmaz E, Altunok V. Kanser ve p53 geni. Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma
Enstitüsü Dergisi, 2011, 1: 19-23.
13.
Öztürk M. İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Meme
Kanseri. http://www.ctf.edu.tr/stek/pdfs/54/5402.pdf. 16 Temmuz 2013.
14.
Erman Y. Erkek ve kadınların diyet-kanser ilişkisi hakkında bilgi ve inanışları. Ev
Ekonomisi Yüksekokulu, Beslenme Bilimleri Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi,
Ankara: Ankara Üniversitesi, 2007.
15.
T.C. Sağlık Bakanlığı, Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı. Ulusal Kanser
Programı.
http://www.tapdk.gov.tr/tutunalkolkontrol/Ulusal%20Kanser%20Kontrol%20Pro
gram%C4%B1,%202009-2015.pdf. 27.10.2013.
16.
Somunoğlu S. Meme kanseri: Belirtileri ve erken tanıda kullanılan tarama
yöntemleri. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 2009, 4: 103-122.
17.
Saip P, Keskin S, Özkan M, Kaplan MA, Aydoğan F, Demirağ GG, Uzunoğlu S,
Engin H, Başaran G, Güler N, Uygun K, Demirkan B, Özdemir F, Çubukçu E,
Salepçi T, Çiçin İ. Türkiye’de meme kanserli hastaların tanı ve tedavi
yöntemlerine ulaşım hızı; çok merkezli gözlemsel çalışma. The Journal of Breast
Health, 2011, 7: 109-117.
18.
Gölbaşı Z, Çetin R, Kalkan S, Durmuş T. Üniversite öğrencisi kızların meme
kanseri ve kendi kendine meme muayenesi ile ilgili bilgi ve davranışları. The
Journal of Breast Health, 2010, 6: 69-73.
65
19.
National
Cancer
Institute.
Stages
of
Breast
Cancer.
http://www.cancer.gov/cancertopics/pdq/treatment/breast/Patient/page2.
30.06.2013.
20.
Kosova F, Arı Z. Adipositokinler ve meme kanseri. Fırat Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Dergisi, 2008, 22: 377-384.
21.
Somunoğlu S. Meme kanserinde risk faktörleri. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi,
2007, 2: 1-12.
22.
Karakuş E. Östrojen-bağımlı meme kanseri ve sodyum-bağımlı organik anyon
taşıyıcı. Atatürk Üniversitesi Veteriner Bilimleri Dergisi, 2010, 5: 155-166.
23.
Martin AM, Weber BL. Genetic and hormonal risk factors in breast cancer.
Journal of the National Cancer Institute, 2000, 92: 1126-1135.
24.
Martin SP, Pike MC, Ross RK, Jones PA, Henderson BE. Increased cell division
as a cause of human cancer. Cancer Research, 1990, 50: 7415-7421.
25.
Altunkaynak BZ, Ünal D, Aksak S, Ünal B. Östrojen hormonu ve menopoz.
Deneysel ve Klinik Tıp Dergisi, 2012, 29: 252-256.
26.
Russo J, Lareef MH, Balogh G, Guo S, Russo IH. Estrogen and its metabolites are
carcinogenic agents in human breast epithelial cells. Journal of Steroid
Biochemistry & Molecular Biology, 2003, 87: 1-25.
27.
Ozan ST, Yaralıoğlu S, İleri T, Halifeoğlu İ. Akkaraman ve ivesi koyunlarında,
gebelikte ve doğumdan sonra eritrosit, tükürük ve serum arginaz aktiviteleri ile
serum üre ve östrojen düzeyleri. Turkish Journal of Veterinary & Animal
Sciences, 1999, 23: 345-350.
28.
Kömürcü HE. Memenin Malign Epitelyal Tümörlerinde İmmünohistokimyasal
Olarak Saptanan pS2 Proteininin Östrojen Ve Progesteron Reseptörleriyle
Karşılaştırması. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Askeri Tıp Fakültesi, Patoloji
66
Anabilim Dalı Başkanlığı. Uzmanlık Tezi, Ankara: Genelkurmay Başkanlığı,
1995.
29.
Tüzüner MB. Östrojen Metabolizması Genlerinden CYP 17 ve CYP 19
Polimorfizmlerinin Meme Kanseri İle İlişkisinin İncelenmesi. Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Moleküler Tıp Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi, 2008.
30.
Aydemir B, Sarı EK. Antioksidanlar ve büyüme faktörleri ile ilişkisi. Kocatepe
Veteriner Dergisi, 2009, 2: 56-60.
31.
Tamer L, Polat G, Eskandari G, Ercan B, Atik U. Serbest radikaller. Mersin
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2000, 1: 52-58.
32.
Başkol M, Başkol G, Koçer D, Artış T, Z Yılmaz. Mide kanserli hastalarda
oksidan ve antioksidan parametreler ve birbiriyle ilişkileri. Türk Klinik Biyokimya
Dergisi, 2007, 5: 83-89.
33.
Altan N, Dinçel AS, Koca C. Diabetes mellitus ve oksidatif stres. Türk Biyokimya
Dergisi, 2006, 31: 51-56.
34.
Yokuş B, Çakır DÜ. Kanser biyokimyası. Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dergisi, 2012, 1: 7-18.
35.
Halliwell B, Aruoma OI. DNA damage by oxygen-derived species. Its mechanism
and measurement in mammalian systems. Federation of European Biochemical
Societies, 1991, 281: 9-19.
36.
Atmaca E, Aksoy A. Oksidatif DNA hasarı ve kromatografik yöntemlerle tespit
edilmesi. YYU Veteriner Fakültesi Dergisi, 2009, 20: 79-83.
37.
Waris G, Ahsan H. Reactive oxygen species: role in the development of cancer
and various chronic conditions. Journal of Carcinogenesis, 2006, 5: 14-22.
67
38.
Hekimoğlu A. Likopenin antikarsinojenik etki mekanizmaları. Fırat Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi, 2010, 25: 57-62.
39.
Özel Y. Ratlarda Karaciğer İskemi/Reperfüzyon Hasarında Grape Seed
Proanthocyanidinin Koruyucu Etkilerinin İncelenmesi. Haydarpaşa Numune
Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, 5. Genel Cerrahi Kliniği. Uzmanlık Tezi,
İstanbul: Sağlık Bakanlığı, 2006.
40.
Storz P. Reactive oxygen species in tumor progression. Frontiers in Bioscience,
2005, 10: 1881-1896.
41.
Chan SW, Nguyen PN, Ayele D, Chevalier S, Aprikian A, Chen JZ.
Mitochondrial DNA damage is sensitive to exogenous H2O2 but independent of
cellular ROS production in prostate cancer cells. Mutation Research, 2011, 716:
40-50.
42.
Henrotin YE, Bruckner P, Pujol JPL. The role of reactive oxygen species in
homeostasis and degradation of cartilage. OsteoArthritis and Cartilage, 2003, 11:
747-755.
43.
Ide T, Tsutsui H, Hayashidani S, Kang D, Suematsu N, Nakamura K, Utsumi H,
Hamasaki N, Takeshita A. Mitochondrial DNA damage and dysfunction
associated with oxidative stress in failing hearts after myocardial infarction.
Circulation Research, 2001, 88: 529-535.
44.
Ersöz M. İnsan Meme Kanseri (MCF 7) ve Fare Fibroblast (L-929) Hücre
Kültürlerinde Poliakrilik Asidin Toksisitesinin İncelenmesi. Fen Bilimleri
Enstitüsü, Biyomühendislik Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Yıldız
Teknik Üniversitesi, 2007.
45.
Coşkun G, Özgür H. Apoptoz ve nekrozun moleküler mekanizması. Arşiv Kaynak
Tarama Dergisi, 2011, 20: 145-158.
68
46.
Eröz R, Karataş A, Alkoç OA, Baltacı D, Oktay M, Çolakoğlu S. Apoptozis
hakkında bilinenler (Literatür Taraması). Düzce Tıp Dergisi, 2012, 14: 87-101.
47.
Solakoğlu Z. Apoptoz varlığı ya da yokluğu bir hastalık nedeni. Klinik Gelişim,
2009, 22: 20-25.
48.
Elmore S. Apoptosis: A review of programmed cell death. Toxicologic Pathology,
2007, 35: 495-516.
49.
Yerlikaya A, Dokudur H. Protein yıkımının önemi. Uludağ Üniversitesi Tıp
Fakültesi Dergisi, 2009, 35: 93-99.
50.
Altunkaynak BZ, Özbek E. Programlanmış hücre ölümü: Apoptoz nedir? Tıp
Araştırmaları Dergisi, 2008, 6: 93-104.
51.
Cabadak H. Hücre siklusu ve kanser. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dergisi, 2008, 9: 51-61.
52.
Pazarbaşı A, Kasap M. Kanser genetiği. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 2003, 12:
328-340.
53.
Sarıkaya G. Alüminyum İle Oluşturulan Sıçan İnce Bağırsak Toksisitesi Üzerinde
Melatoninin Rolü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı. Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi, 2011.
54.
Aruoma OI. Free radicals, oxidative stress, and antioxidants in human health and
disease. Journal of the American Oil Chemists' Society, 1998, 75: 199-212.
55.
Reiter RJ. Melatonin: Lowering the high price of free radicals. Physiology, 2000,
15: 246-250.
56.
Soyalp M. Çevresel Asbeste Maruz Kalanlarda Oksidatif Stres Ve Kollajen
Metabolizmasının Değerlendirilmesi. Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim
Dalı. Uzmanlık Tezi, Şanlıurfa: Harran Üniversitesi, 2011.
69
57.
Korkmaz F. CO2 İle Pnömoperitonyum Oluşturulan Hayvan Modelinde
Melatoninin Periton Ve Overlerdeki Oksidatif Stres Üzerine Etkisinin
Araştırılması. Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları Ve Doğum Anabilim Dalı. Tıpta
Uzmanlık Tezi, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi, 2010.
58.
Matѐs JM. Effects of antioxidant enzymes in the molecular control of reactive
oxygen species toxicology. Toxicology, 2000, 153: 83-104.
59.
Gök V, Kayacıer A, Telli R. Hayvansal ve mikrobiyal kaynaklı doğal
antioksidanlar. Gıda Teknolojileri Elektronik Dergisi, 2006, 2: 35-40.
60.
Young IS, Woodside JV. Antioxidants in health and disease. Journal of Clinical
Pathology, 2001, 54: 176-186.
61.
Memişoğulları R. Diyabette serbest radikallerin rolü ve antioksidanların etkisi.
Düzce Tıp Fakültesi Dergisi, 2005, 3: 30-39.
62.
Stasica P, Ulanski P, Rosiak JM. Melatonin as a hvdroxyl radical scavenger.
Journal of Pineal Research, 1998, 25: 65-66.
63.
Longoni B, Salgo MG, Pryor WA, Marchiafava PL. Effects of melatonin on lipid
peroxidation induced by oxygen radicals. Life Sciences, 1998, 62: 853-859.
64.
Uysal A, Burma O, Akar İ, Özsin KK, Rahman A, Üstündağ B, Özercan Hİ. Alt
ekstremite iskemi reperfüzyonunun yol açtığı akciğer hasarında melatoninin
koruyucu etkinliği. Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery,
2006, 14: 308-314.
65.
Kaya Y. Siyatik Sinirin Farklı Hasar Modellerinde Melatonin Uygulamasının
Sinir Rejenerasyonu Üzerine Etkisinin Ultrastrüktürel Ve Biyokimyasal
İncelenmesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı. Yüksek Lisans
Tezi, Antalya: Akdeniz Üniversitesi, 2011.
70
66.
Özçelik F, Erdem M, Bolu A, Gülsün M. Melatonin: Genel özellikleri ve
psikiyatrik bozukluklardaki rolü. Current Approaches in Psychiatry, 2013, 5: 179203.
67.
Kuş MA. Sıçanlarda Formaldehit Maruziyetiyle Testislerde Oluşan Morfolojik
Değişiklikler Üzerine Melatonin Hormonunun Koruyucu Etkisi. Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi, Afyonkarahisar:
Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi, 2006.
68.
Yazıcı C, Köse K. Melatonin: Karanlığın antioksidan gücü. Erciyes Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Dergisi, 2004, 13: 56-65.
69.
Altun A, Vardar A, Altun BU. Melatonin ve kardiyovasküler sistem. Anadolu
Kardiyoloji Dergisi, 2001, 1: 283-288.
70.
Vanecek J. Cellular mechanisms of melatonin action. Physiologıcal Reviews,
1998, 78: 687-721.
71.
Yıldız A. Gebelik Ve Laktasyon Döneminde Nikotine Maruz Kalan Wistar
Albino Sıçanların Yavrularının Akciğerlerinde Meydana Gelen Değişiklikler Ve
Bu Değişiklikler Üzerine Melatoninin Etkileri. Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Histoloji Ve Embriyoloji Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi, Malatya: İnönü
Üniversitesi, 2012.
72.
Çam A, Erdoğan MF. Melatonin. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası,
2003, 56: 103-112.
73.
Boutin JA, Audinot V, Ferry G, Delagrange P. Molecular tools to study melatonin
pathways and actions. Trends in Pharmacological Sciences, 2005, 26: 412-419.
74.
Sugden D, Davidson K, Hough KA, Teh MT. Melatonin, melatonin receptors and
melanophores: A moving story. Pigment Cell Research, 2004, 17: 454–460.
71
75.
Reiter RJ, Korkmaz A. Clinical aspects of melatonin. Saudi Medical Journal,
2008, 29: 1537-1547.
76.
Reiter RJ. Melatonin: clinical relevance. Best Practice & Research Clinical
Endocrinology and Metabolism, 2003, 17: 273-285.
77.
Ravindra T, Lakshmi NK, Ahuja YR. Melatonin in pathogenesis and therapy of
cancer. Indian Journal of Medical Sciences, 2006, 60: 523-535.
78.
Lissoni P, Rovelli F, Malugani F, Bucovec R, Conti A, Maestroni GJ. Antiangiogenic
activity
of
melatonin
in
advanced
cancer
patients.
NeuroEndocrinology Letters, 2001, 22: 45-47.
79.
Fernández R,
Güézmes A, Sánchez-Barceló EJ. Influence of melatonin on
invasive and metastatic properties of MCF-7 human breast cancer cells. Cancer
Research, 1998, 58: 4383-4390.
80.
Cos S, González A, Martínez-Campa C, Mediavilla MD, Alonso- González C,
Sánchez-Barceló EJ. Estrogen-signaling pathway: A link between breast cancer
and melatonin oncostatic actions. Cancer Detection and Prevention, 2006, 30:
118-128.
81.
Cos S, Sánchez-Barceló EJ. Melatonin and mammary pathological growth.
Frontiers in Neuroendocrinology, 2000, 21: 133-170.
82.
Sánchez-Barceló EJ, Cos S, Fernández R,
Mediavilla MD. Melatonin and
mammary cancer: a short review. Endocrine-Related Cancer, 2003, 10: 153-159.
83.
Lissoni P. Is there a role for melatonin in supportive care? Support Care Cancer,
2002, 10: 110-116.
84.
Nandi S, Guzman RC, Yang J. Hormones and mammary carcinogenesis in mice,
rats, and humans: A unifying hypothesis. Proceedings of the National Academy of
Sciencesof the USA, 1995, 92: 3650-3657.
72
85.
Cohen M, Lippman M, Chabner B. Role of pineal gland in aetiology and
treatment of breast cancer. Lancet, 1978, 2: 814-816.
86.
Cos S, Sánchez-Barceló EJ. Melatonin inhibition of MCF-7 human breast-cancer
cells growth: influence of cell proliferation rate. Cancer Letters, 1995, 93: 207212.
87.
Mediavilla MD, Cos S, Sánchez-Barceló EJ. Melatonin increases p53 and
p21WAFl expression in MCF-7 human breast cancer cells in vitro. Life Sciences,
1999, 65: 415-420.
88.
Cos S, Recio J, Sánchez-Barceló EJ. Modulation of the length of the cell cycle
time of MCF-7 human breast cancer cells by melatonin. Life Sciences, 1996, 58:
811-816.
89.
Cos S, Fernández F, Sánchez-Barceló EJ. Melatonin inhibits DNA synthesis in
MCF-7 human breast cancer cells in vitro. Life Sciences, 1996, 58: 2447-2453.
90.
Schernhammer ES, Schulmeister K. Melatonin and cancer risk: does light at night
compromise physiologic cancer protection by lowering serum melatonin levels?
British Journal of Cancer, 2004, 90: 941-943.
91.
Jang SS, Kim WD, Park WY. Melatonin exerts differential actions on X-ray
radiation-induced apoptosis in normal mice splenocytes and Jurkat leukemia cells.
Journal of Pineal Research, 2009, 47: 147-155.
92.
Bejarano I, Redondo PC, Espino J, Rosado JA, Paredes SD, Barriga C, Reiter RJ,
Pariente JA, Rodríguez AB. Melatonin induces mitochondrial-mediated apoptosis
in human myeloid HL-60 cells. Journal of Pineal Research, 2009, 46: 392-400.
93.
Eck-Enriquez K, Kiefer TL, Spriggs LL, Hill SM. Pathways through which a
regimen of melatonin and retinoic acid induces apoptosis in MCF-7 human breast
cancer cells. Breast Cancer Research and Treatment, 2000, 61: 229-239.
73
94.
Yıldırım H. Karbonik anhidraz 9 geninin transkripsiyonel kontrolünün moleküler
analizi. Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı. Doktora Tezi, Balıkesir:
Balıkesir Üniversitesi, 2009.
95.
Huang HL, Hsing HW, Lai TC, Chen YW, Lee TR, Chan HT, Lyu PC, Wu CL,
Lu YC, Lin ST, Lin CW, Lai CH, Chang HT, Chou HC, Chan HL. Trypsininduced proteome alteration during cell subculture in mammalian cells. Journal of
Biomedical Science, 2010, 17: 36.
96.
Kalkan Y, Kapakin KAT, Kara A, Atabay T, Karadeniz A, Simsek N, Karakus E,
Can I, Yildirim S, Ozkanlar S. Protective effect of Panax ginseng against serum
biochemical changes and apoptosis in kidney of rats treated with gentamicin
sulphate. Journal of Molecular Histology, 2012: 43: 603-613.
97.
Akman S, Canakci V, Kara A, Tozoglu U, Arabaci T, Dagsuyu İM. Therapeutic
effects of alpha lipoic acid and vitamin C on alveolar bone resorption after
experimental periodontitis in rats: a biochemical, histochemical, and stereologic
study. A Biochemical, Histochemical and Stereologic Study. Journal of
Periodontology, 2013: 84: 666-674.
98.
Duijts SFA, Faber MM, Oldenburg HSA, Beurden M, Aaronson NK.
Effectiveness of behavioral techniques and physical exercise on psychosocial
functioning and health-related quality of life in breast cancer patients and
survivors-a meta-analysis. Psycho-Oncology, 2011, 20: 115-126.
99.
Jemal A, Bray F, Center MM, Ferlay J, Ward E, Forman D. Global cancer
statistics. CA: A Cancer Journal for Clinicians, 2011, 61: 69-90.
100. Al-Hajj M, Wicha MS, Benito-Hernandez A, Morrison SJ, Clarke MF.
Prospective identification of tumorigenic breast cancer cells. Proceedings of the
National Academy of Sciences, 2003, 100: 3983-3988.
74
101. Andre F, Broglıo K, Pusztaı L, Berrada N, Mackey JR, Nabholtz JM, Chan S,
Hortobagyı GN. Estrogen receptor expression and docetaxel efficacy in patients
with metastatic breast cancer: A pooled analysis of four randomized trials. The
Oncologist, 2010, 15: 476-483.
102. Muss HB, Case LD, Richards F, White DR, Cooper MR, Cruz JM, Powell BL,
Spurr CL, Capizzi RL. Interrupted versus continuous chemotherapy in patients
with metastatic breast cancer. The New England Journal Of Medicine, 1991, 325:
1342-1348.
103. Andre F, Slimane K, Bachelot T, Dunant A, Namer M, Barrelier A, Kabbaj O,
Spano JP, Marsiglia H, Rouzier R, Delaloge S, Spielmann M. Breast cancer with
synchronous metastases: trends in survival during a 14-year period. Journal Of
Clinical Oncology, 2004, 22: 3302-3308.
104. Tsuruo T, Naito M, Tomida A, Fujita N, Mashima T, sakamoto H, Haga N.
Molecular targeting therapy of cancer: drug resistance, apoptosis and survival
signal. Cancer Science, 2003, 94: 15-21.
105. Kaufmann SH, Earnshaw WC. Induction of apoptosis by cancer chemotherapy.
Experimental Cell Research, 2000, 256: 42-49.
106. Türk G. Kemoterapötiklerin erkek üreme sistemi üzerindeki yan etkileri ve
koruyucu stratejiler. Marmara Pharmaceutical Journal, 2013, 17: 73-92.
107. Aitken RJ, Roman SD. Antioxidant systems and oxidative stress in the testes.
Oxidative Medicine and Cellular Longevity, 2008, 1: 15-24.
108. Sainz RM, Mayo JC, Rodriguez C, Tan DX, Lopez-Burillo S, Reiter RJ.
Melatonin and cell death: differential actions on apoptosis in normal and cancer
cells. Cellular and Molecular Life Sciences, 2003, 60: 1407-1426.
75
109. Wenzel U, Nickel A, Daniel H. Melatonin potentiates flavone-induced apoptosis
in human colon cancer cells by increasing the level of glycolytic end products.
International Journal of Cancer, 2005, 116: 236-242.
110. Eck-Enriquez K, Kiefer TL, Spriggs LL, Hill SM. Pathways through which a
regimen of melatonin and retinoic acid induces apoptosis in MCF-7 human breast
cancer cells. Breast Cancer Research and Treatment, 2000, 61: 229-239.
111. Hanahan D, Weinberg RA. The hallmarks of cancer. Cell, 2000, 100: 57-70.
112. Winczyk K, Pawlikowski M, Lawnicka H, Kunert-Radek J, Spadoni G, Tarzia G,
Karasek M. Effects of melatonin and melatonin receptors ligand N-[(4-methoxy1H-indol-2-yl)methyl]propanamide on murine Colon 38 cancer growth in vitro
and in vivo. Neuroendocrınology Letters, 2002, 23: 50-54.
113. Vijayalaxmi B, Thomas CR, Reiter RJ, Herman TS. Melatonin: From basic
research to cancer treatment clinics. Journal of Clinical Oncology, 2002, 20:
2575-2601.
114. Brömme HJ, Mörke W, Peschke E, Ebelt H, Peschke D. Scavenging effect of
melatonin on hydroxyl radicals generated by alloxan. Journal of Pineal Research,
2000, 29: 201-208.
115. Ebelt H, Peschke D, Brömme HJ, Mörke W, Blume R, Peschke E. Influence of
melatonin on free radical-induced changes in rat pancreatic beta-cells in vitro.
Journal of Pineal Research, 2000, 28: 65-72.
116. Gitto E, Tan DX, Reiter RJ, Karbownik M, Manchester LC, Cuzzocrea S, Fulia F,
Barberi I. Individual and synergistic antioxidative actions of melatonin: studies
with vitamin E, vitamin C, glutathione and desferrrioxamine (desferoxamine) in
rat liver homogenates. Journal of Pharmacy and Pharmacology, 2001, 53: 13931401.
76
117. Mosmann T. Rapid colorimetric assay for cellular growth and survival:
application to proliferation and cytotoxicity assays. Journal of lmmunological
Methods, 1983, 65: 55-63.
118. Alley MC, Scudiere DA, Monks A, Hursey ML, Czerwinski MJ, Fine DL, Abbott
BJ, Mayo JG, Shoemaker RH, Boyd MR. Feasibility of drug screening with
panels of human tumor cell lines using a microculture tetrazolium assay. Cancer
Research, 1988, 48: 589-601.
119. Carmichael J, DeGraff WG, Gazdar AF, Minna JD, Mitchell JB. Evaluation of a
tetrazolium-based
semiautomated
colorimetric
assay:
assessment
of
chemosensitivity testing. Cancer Research, 1987, 47: 936-942.
120. Abe K, Matsuki N. Measurement of cellular 3-(4,5-dimethylthiazol-2-yl)-2,5diphenyltetrazolium bromide (MTT) reduction activity and lactate dehydrogenase
release using MTT. Neuroscience Research, 2000, 38: 325-329.
121. Jung-Hynes B, Schmit TL, Reagan- Shaw SR, Siddiqui IA, Mukhtar H, Ahmad N.
Melatonin, a novel Sirt1 inhibitor, imparts antiproliferative effects against prostate
cancer in vitro in culture and in vivo in TRAMP model. Journal of Pineal
Research, 2011, 50: 140-149.
122. Cos S, Blask DE, Lemus-Wilson A, Hill AB. Effects of melatonin on the cell
cycle kinetics and "estrogen-rescue" of MCF-7 human breast cancer cells in
culture. Journal of Pineal Research, 1991, 10: 36-42.
123. Rodriguez C, Mayo JC, Sainz RM, Antolín I, Herrera F, Martín V, Reiter RJ.
Regulation of antioxidant enzymes: a significant role for melatonin. Journal of
Pineal Research, 2004, 36: 1-9.
77
124. Karbownik M, Lewinski A, Reiter RJ. Anticarcinogenic actions of melatonin
which involve antioxidative processes: comparison with other antioxidants. The
International Journal of Biochemistry & Cell Biology, 2001, 33: 735-753.
125. Reiter RJ. Aging and oxygen toxicity: relation to changes in melatonin. Age,
1997, 20: 201-213.
126. Reiter RJ. Oxidaive damage in the central nervous system: protection by
melatonin. Progress in Neurobiology, 1998, 56: 359-384.
127. Reiter RJ, Tan DX, Qi W, Manchester LC, Karbownik M, Calvo JR.
Pharmacology and physiology of melatonin in the reduction of oxidative stress in
vivo. Biological Signals and Receptors, 2000, 9: 160-171.
128. Lissoni P, Barni S, Mandalá M, Ardizzoia A, Paolorossi F, Vaghi M, Longarini R,
Malugani F, Tancini G. Decreased toxicity and increased efficacy of cancer
chemotherapy using the pineal hormone melatonin in metastatic solid tumour
patients with poor clinical status. European Journal of Cancer, 1999, 35: 16881692.
129. Albarrán MT, López-Burillo S, Pablos MI, Reiter RJ, Agapito MT. Endogenous
rhythms of melatonin, total antioxidant status and superoxide dismutase activity in
several tissues of chick and their inhibition by light. Journal of Pineal Research,
2001, 30: 227-233.
130. Sırmatel F, Duygu F, Çelik H, Selek Ş, Sırmatel Ö, Gürsoy B, Eriş FN. Kronik
viral hepatit olgularında total oksidatif seviye ve total antioksidan kapasitenin
değerlendirilmesi. Klimik Dergisi, 2009, 22: 92-96.
131. Russo IH, Russo J. Role of hormones in mammary cancer initiation and
progression. Journal of Mammary Gland Biology and Neoplasia, 1998, 3: 49-61.
78
132. Clemons M, Goss P. Estrogen and the risk of breast cancer. The New England
Journal of Medicine, 2001, 344: 276-285.
133. Sánchez-Barceló EJ, Cos S, Mediavilla D, Martínez-Campa C, González A,
Alonso- González C. Melatonin–estrogen interactions in breast cancer. Journal of
Pineal Research, 2005, 38: 217-222.
134. Kiefer T, Ram PT, Yuan L, Hill SM. Melatonin inhibits estrogen receptor
transactivation and cAMP levels in breast cancer cells. Breast Cancer Research
and Treatment, 2002, 71: 37-45.
135. Hill SM, Frasch T, Xiang S, Yuan L, Duplessis T, Mao L. Molecular mechanisms
of melatonin anticancer effects. Integrative Cancer Therapies, 2009, 8: 337-346.
136. Osborne CK, Hobbs K, Clark GM. Effect of estrogens and antiestrogens on
growth of human breast cancer cells in athymic nude mice. Cancer Research,
1985, 45: 584-590.
137. Levine AJ, Momand J, Finlay CA. The p53 tumour suppressor gene. Nature,
1991, 351: 453-456.
138. Agarwal ML, Agarwal A, Taylor WR, Stark GR. p53 controls both the G2/M and
the G1 cell cycle checkpoints and mediates reversible growth arrest in human
fibroblasts. Proceedings of the National Academy of Sciences, 1995, 92: 84938497.
139. Mirza A, McGuirk M, Hockenberry TN, Wu Q, Ashar H, Black S, Wen SF, Wang
L, Kirschmeier P, Bishop WR, Nielsen LL, Pickett CB, Liu S. Human survivin is
negatively regulated by wild-type p53 and participates in p53-dependent apoptotic
pathway. Oncogene, 2002, 21: 2613-2622.
79
140. Janusa F, Albrechtsena N, Dornreitera I, Wiesmüller L, Grosseb F, Depperta W.
The dual role model for p53 in maintaining genomic integrity. Cellular and
Molecular Life Sciences, 1999, 55: 12-27.
141. Asker C, Wiman KG, Selivanova G. p53-Induced apoptosis as a safeguard against
cancer. Biochemical and Biophysical Research Communications, 1999, 265: 1-6.
142. Dillon DC, Easley SE, Asch BB, Cheney RT, Brydon L, Jockers R, Winston JS,
Brooks JS, Hurd T, Asch HL. Differential expression of high-affinity melatonin
receptors (MT1) in normal and malignant human breast tissue. American Journal
of Clinical Pathology, 2002, 118: 451-458.
143. Kanishi Y, Kobayashi Y, Noda S, Ishizuka B, Saito K. Differential growth
inhibitory effect of melatonin on two endometrial cancer cell lines. Journal of
Pineal Research, 2000, 28: 227-233.
144. Petranka J, Baldwin W, Biermann J, Jayadev S, Barrett JC, Murphy E. The
oncostatic action of melatonin in an ovarian carcinoma cell line. Journal of Pineal
Research, 1999, 26: 129-136.
145. Mocchegiani E, Perissin L, Santarelli L, Tibaldi A, Zorzet S, Rapozzi V, Giacconi
R, Bulian D, Giraldi T. Melatonin administration in tumor-bearing mice (intact
and pinealectomized) in relation to stress, zinc, thymulin and IL-2. International
Journal of Immunopharmacology, 1999, 21: 27-46.
146. Gilad E, Laufer M, Matzkin H, Zisapel N. Melatonin receptors in PC3 human
prostate tumor cells. Journal of Pineal Research, 1999, 26: 211-220.
147. Anisimov VN, Popovich IG, Shtylik AV, Zabezhinski MA, Ben-Huh H, Gurevich
P, Berman V, Tendler Y, Zusman I. Melatonin and colon carcinogenesis III.
Effect of melatonin on proliferative activity and apoptosis in colon mucosa and
80
colon tumors induced by l,2-dimethylhydrazine in rats. Experimental and
Toxicologic Pathology, 2000, 52: 71-76.
148. Hilde E.van Gijssel, Rob P.M.van Gijlswijk, Richard R.de Haas, C Stark, Mulder
GJ, JHN Meerman. Immunohistochemical visualization of wild-type p53 protein
in paraffin-embedded rat liver using tyramide amplification: Zonal hepatic
distribution of p53 protein after N-hydroxy-2-acetylaminofluorene administration.
Carcinogenesis, 1998, 19: 219-222.
149. Ogawara Y, Kishishita S, Obata T, Isazawa Y, Suzuki T, Tanaka K, Masuyama N,
Gotoh Y. Akt enhances Mdm2-mediated ubiquitination and degradation of p53.
The Journal Of Biological Chemistry, 2002, 277: 21843-21850.
150. Hishikawa K, Oemar BS, Tanner FC, Nakaki T, Lüscher TF, Fujii T. Connective
tissue growth factor induces apoptosis in human breast cancer cell line MCF-7.
The Journal Of Biological Chemistry, 1999, 274: 37461-37466.
151. Naumovski L, Clean ML. Bcl-2 Inhibits apoptosis associated with terminal
differentiation of HL-60 myeloid leukemia cells. Blood, 1994, 83: 2261-2267.
152. Leja-Szpak A, Jaworek J, Pierzchalski P, Reiter RJ. Melatonin induces proapoptotic signaling pathway in human pancreatic carcinoma cells (PANC-1).
Journal of Pineal Research, 2010, 49: 248-255.
153. Joo SS, Yoo YM. Melatonin induces apoptotic death in LNCaP cells via p38 and
JNK pathways: therapeutic implications for prostate cancer. Journal of Pineal
Research, 2009, 47: 8-14.
154. Cucina A, Proietti S, D’Anselmi F, Coluccia P, Dinicola S, Frati L, Bizzarri M.
Evidence for a biphasic apoptotic pathway induced by melatonin in MCF-7 breast
cancer cells. Journal of Pineal Research, 2009, 46: 172-180.
81
EKLER
EK-1. ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
Adı Soyadı
Doğum
Tarihi
: Semin GEDİKLİ
: 1978
Doğum Yeri : Erzurum
Medeni Hali : Evli, 2 çocuk
Uyruğu
Adres
: T.C.
: Atatürk Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
Telefon
: 0 537 011 00 81
E- Posta
: [email protected]
EĞİTİM
Lise
: Erzurum Lisesi
Lisans
: Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü
Yüksek
: Atatürk Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
Lisans
Doktora
Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
: Atatürk Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
82
EK-2. ETİK KURUL ONAY FORMU
83
Download