Tayfun YILMAZ - Ulusal Tez Merkezi

advertisement
T.C.
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI
HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM DALI
SAĞLIK HİZMETLERİNİN PAZARLANMASI
VE ETKİN BİR PAZARLAMA ÖRNEĞİ
Yüksek Lisans Tezi
Tezi Hazırlayan:
Tayfun YILMAZ
İstanbul, 2015
T.C.
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI
HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM DALI
SAĞLIK HİZMETLERİNİN PAZARLANMASI
VE ETKİN BİR PAZARLAMA ÖRNEĞİ
Yüksek Lisans Tezi
Tezi Hazırlayan:
Tayfun YILMAZ
Öğrenci No
130746044
Danışman:
Prof. Dr. Abdulkadir Işık
İstanbul, 2015
YEMİN METNİ
Yüksek
Lisans
Projesi
olarak
sunduğum
“Sağlık
Hizmetlerinin
Pazarlanması ve Etkin Bir Pazarlama Örneği” başlıklı bu çalışmanın, bilimsel
ahlak ve geleneklere uygun şekilde tarafımdan yazıldığını, yararlandığım eserlerin
tamamının kaynaklarda gösterildiğini ve çalışmamın içinde kullanıldıkları her yerde
bunlara atıf yapıldığını belirtir ve bunu onurumla doğrularım. 04/09/2015
Tayfun YILMAZ
Adı ve Soyadı
: Tayfun YILMAZ
Danışmanı
: Prof. Dr. Abdulkadir Işık
Türü ve Tarihi
: Yüksek Lisans, 2015
Alanı
: Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi
Anahtar Kelimeler
: Sağlık Hizmetleri, Pazarlama, Sağlık Hizmetleri Pazarlaması
ÖZ
SAĞLIK HİZMETLERİNİN PAZARLANMASI
VE ETKİN BİR PAZARLAMA ÖRNEĞİ
Pazarlama, insanların var olmasından itibaren hayatlarında yer alan bir
kavram olsa da günümüz koşullarındaki kadar kapsamlı bir yapıda olmamıştır. Sağlık
hizmetlerinin pazarlanması için de aynı durumdan söz edilmektedir. Özellikle
teknolojik gelişmeler ve küreselleşmenin etkileri ile birlikte dünyada ortaya çıkan
yeni
düzen,
pazarlama
faaliyetlerinin
–dolayısıyla
sağlık
hizmetlerinin
pazarlanmasının- farklılaşmasını beraberinde getirmiştir. Çalışmanın amacı ortaya
çıkan yeni düzende sağlık hizmetlerinin pazarlanmasına dair önem ifade eden
unsurları belirlemektir. Bu amacın gerçekleştirilmesi adına çalışma, literatür taraması
ve örnek bir işletme incelemesini kapsayacak şekilde kurgulanmıştır. Elde edilen
sonuçlar sağlık hizmetlerinin pazarlanmasının pazarlama kavramının yaşadığı
dönüşümden direkt olarak etkilendiğini ortaya koymuştur. Sağlık hizmetlerinin
pazarlanmasının gerekliliği geç fark edilmiş olsa da modern pazarlamanın getirisi
olarak sürekli gelişim gösterdiği, ulaşılan sonuçlar arasında yer almaktadır.
Çalışmada yapılan araştırmanın sayısal verilerle desteklenemiyor oluşu, çalışmanın
sınırlılıkları arasında yer almaktadır.
i
Name and Surname
: Tayfun YILMAZ
Supervisor
: Prof. Dr. Abdulkadir Işık
Degree and Date
: Master, 2015
Major
: Hospital and Healthcare Management
Key Words
: Medical Services, Marketing, Marketing In Medical
Services
ABSTRACT
MARKETING OF HEALTH SERVICES AND AN EFFECTIVE
MARKETING CASE
Although marketing is a term which has existed since the beginning of
mankind, it has never been as comprehensive as today’s conditions. This is same for
marketing the medical services. Especially, with the effect of new technologic
developments and the globalization. The new system, which recently shown up,
brought along differentiation on marketing procedure -this is also true for health
services-. The goal of this study is to determine the new important factors in health
care services’ marketing. To be able to realise this goal, a literature review would be
done and also an example case would be shown. The results showed that the
healthcare marketing systems have changed with the change in the business world.
The importance of marketing in health care industry could be realized lately but the
study showed that the marketing in medical services develops day by day. The limits
of the study is that the study does not contain numeric data.
ii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
ÖZ................................................................................................................................. i ABSTRACT................................................................................................................ ii İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii TABLOLAR LİSTESİ ............................................................................................. vi ŞEKİLLER LİSTESİ .............................................................................................. vii KISALTMALAR .................................................................................................... viii
GİRİŞ ...........................................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM SAĞLIK VE HİZMET 1. SAĞLIK ...................................................................................................................5 1.1. Sağlık Kavramı ................................................................................................. 5 1.2. Hasta ve Hastalık Kavramı ............................................................................... 7 1.3. Sağlığın Tarihsel Gelişimi ................................................................................ 8 1.4. Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri ..................................................................... 11 1.4.1. Kamusal Hizmetler Olması ...................................................................... 14 1.4.2. Belirsiz Talebe Sahip Olması .................................................................. 14 1.4.3. İkame Edilemez ve Ertelenemez Olması ................................................. 16 1.4.4. Sosyal Amaca Yönelik Olması ................................................................ 17 1.4.5. Talep Edenlerin Bilgi Düzeyinin Yetersiz Olması .................................. 17 2. HİZMET ................................................................................................................18 2.1. Hizmetlerin Ortak Özellikleri ......................................................................... 19 2.1.1. Dokunulmazlık (Soyutluk) ...................................................................... 19 iii
2.1.2. Eşzamanlı üretim ve tüketim (ayrılmazlık) ............................................. 21 2.1.3. Türdeş olmama (heterojenlik) .................................................................. 22 2.1.4. Dayanıksızlık ........................................................................................... 23 2.1.5. Sahiplik .................................................................................................... 24 2.2. Hizmetlerin Sınıflandırılması ......................................................................... 25 2.2.1. Hizmet Üreticisine Göre Sınıflandırma ................................................... 25 2.2.2. Hizmet Alıcısına Göre Sınıflandırma ...................................................... 26 2.2.3. Hedef Pazara Göre Sınıflandırma ............................................................ 27 İKİNCİ BÖLÜM PAZARLAMA, SAĞLIK HİZMETLERİ, VE SAĞLIK HİZMETİ
PAZARLAMASI 1. PAZARLAMA ......................................................................................................30 1.1. Pazarlamanın Tanımı ve Pazarlama Kavramları ............................................ 30 1.2. Pazarlamanın Konusu ve Faaliyet Alanı ......................................................... 33 1.3. Pazarlama Anlayışı ve Uygulamadaki Gelişmeler ......................................... 34 1.4. Pazarlamanın İşletme ve Toplum Açısından Önemi ...................................... 35 1.5. Pazarlama Karması ......................................................................................... 36 1.6. Pazarlama Çevresi........................................................................................... 37 1.6.1. Makro ve Mikro İşletme Çevreleri .......................................................... 38 1.6.1.1. Demografik Çevre............................................................................. 39 1.6.1.2. Ekonomik Çevre ............................................................................... 39 1.6.1.3. Rekabetçi Çevre ................................................................................ 40 1.6.1.4. Politik ve Yasal Çevre ...................................................................... 41 1.6.1.5. Teknolojik Çevre .............................................................................. 41 1.7. Pazarlamada Etik ............................................................................................ 43 1.8. Hizmetlerin Sınıflandırılması ......................................................................... 47 iv
1.9. Hizmetlerin Özellikleri ................................................................................... 51 2. SAĞLIK HİZMETLERİ......................................................................................30 2.1. Sağlık Hizmetleri ve Özellikleri ..................................................................... 55 2.2. Sağlık Hizmetlerinin Amaçları ....................................................................... 58 2.3. Sağlık Hizmetlerinin Sınıflandırılması ........................................................... 59 2.3.1. Koruyucu Sağlık Hizmetleri .................................................................... 59 2.3.2. Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri................................................................ 61 2.3.3. Rehabilite Edici Sağlık Hizmetleri .......................................................... 63 2.4. Sağlık Hizmetlerinde Etik ............................................................................... 64 3. SAĞLIK HİZMETLERİ PAZARLAMASI…………………………………...65 3.1. Sağlık Hizmetleri Pazarlamasının Özellikleri................................................. 71 3.2. Sağlık Hizmetleri Pazarlamasının Önemi ....................................................... 73 3.3. Sağlık İşletmelerinde Pazarlama Stratejileri ................................................... 73 3.4. Sağlık İşletmelerinde Karşılaşılan Pazarlama Güçlükleri .............................. 76 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ETKİN BİR PAZARLAMA ÖRNEĞİ 1. ARAŞTIRMANIN AMACI .................................................................................79 2. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ .................................................................................79 3. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI ...............................................................80 4. BULGULAR ..........................................................................................................80 5. TARTIŞMA ...........................................................................................................86
SONUÇ ......................................................................................................................89 KAYNAKÇA .............................................................................................................90 v
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo No.
Sayfa No.
Tablo 1. Literatürde Hizmetlerin Sınıflandırılması ................................................... 49 Tablo 2. Yapılarına Göre Hizmet Sınıflandırması .................................................... 50 Tablo 3. Müşteri Bazlı Hizmet Sınıflandırması ........................................................ 50 Tablo 4. Hizmet İşletmelerinin Esneklik ve İnisiyatiflik Derecelerine Göre Hizmet
Sınıflandırması............................................................................................. 51 Tablo 5. Fiziksel Mallar ve Hizmetler Arasındaki Farklar ....................................... 55 vi
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil No.
Sayfa No.
Şekil 1. Pazarlama Karmasının Unsurları.................................................................. 37 Şekil 2. Makro İşletme Çevreleri ............................................................................... 39 vii
KISALTMALAR
AMA
: Amerikan Pazarlama Birliği
C.
:Cilt
Dr.
:Doktor
DSÖ
: Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
DTC
: Direkt to Customer (Müşteriye Doğrudan Pazarlama)
GSMH
: Gayri Safi Milli Hasıla
GSYH
: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
PTT
: Posta ve Telgraf Teşkilatı
s.
:Sayfa Numarası
S.
:Sayı
SB
: Sağlık Bakanlığı
SGK
: Sosyal Güvenlik Kurumu
SSK
: Sosyal Sigortalar Kurumu
SWOT
: (Güçlü, Zayıf, Fırsat, Tehdit)
T.C.
:Türkiye Cumhuriyeti
TBMM
: Türkiye Büyük Miller Meclisi
vb.
:ve benzeri
YYLT
:Yayınlaşmamış Yüksek Lisans Tezi
viii
GİRİŞ
-Çalışma Konusunun Seçimi: Sağlık hizmetlerinin pazarlanması artan ve artması
öngörülen rekabet ortamından dolayı firmalar, kurum ve kuruluşlar açısından önemli
hale gelmiştir. Özellikle sağlık hizmetleri alanında pazarlama kavramı çokça duyulur
ve üzerine çalışılır bir hal almıştır. Hizmet alıcılarının hayatında eskiden olduğundan
daha çok önem kazanmıştır. Bu nedenlerden dolayı, sağlık hizmetlerinin
pazarlanması üzerine bu tez hazırlanmıştır.
-Çalışmanın Amacı: Yapılan çalışma ile amaçlanan; etkin bir pazarlamanın sahip
olduğu niteliklerinin belirlenmesi, sağlık hizmetlerinin pazarlanmasında izlenilen
yolların tespiti ve bu hizmetlerinin tüketiciye nasıl etkin ve hızlı biçimde
aktarıldığıdır.
-Çalışmanın Önemi: Önceleri üretici ve ürün odaklı bir süreç olan pazarlama,
yaşanan
değişimlerle
birlikte
günümüzde
tüketici
odaklı
hale
gelmesi,
küreselleşmenin beraberinde getirdiği yüksek rekabet ve tüketici memnuniyeti, sağlık
hizmetlerinin yaşadığı değişimler ve bu hizmetlerin pazarlanma gerekliliği yapılan
çalışmayı önemli hale getirmiştir.
-Çalışma Planı: Çalışma temel kavramlardan hareket ederek sentez olaylara geçiş
ilkesi ile hazırlanmıştır. Sağlık hizmetlerinin pazarlanmasını anlayabilmek için;
sağlık, hizmet, pazarlama kavramlarına değinilmiştir. Çalışma üç bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde, sağlık ve hizmet kavramları ayrıntılı olarak
açıklanmaktadır. İkinci bölümde, pazarlama, sağlık hizmetleri ve sağlık hizmetlerinin
pazarlanmasına değinilmiştir. Son bölümde ise etkin bir pazarlama örneğinin nasıl
olması gerektiği vurgulanmıştır.
-Kullanılan Metod ve Teknikler: Çalışmada tarihsel metod kullanılmış olup,
kaynak taraması tekniğinden yararlanılmıştır. Kitap, süreli yayın, internet kaynağı ve
diğer kaynaklara başvurulmuştur.
1
-Karşılaşılan
Zorluklar
ve
Sınırlamalar:
Değerlendirilen
sağlık
hizmet
işletmesinin idari ve yasal gerekçelerle, paylaştığı verilerin çalışma içerisinde
gösterilememesi karşılaşılan zorluktur.
İçinde bulunulan dönemde pazarlama anlayışı büyük gelişmeler göstermeye
devam etmektedir. Söz konusu gelişmeler üretim işletmeleri ve hizmet sunan
işletmeler tarafından yaygınlıkla kullanılmaktadır. Modern hizmet işletmeleri konu
hakkında ciddi çalışmalar gerçekleştiriyor olsalar da hizmet sektöründe yer alan
sağlık sektörü söz konusu gelişmelerin bir nebze de olsa gerisinde kalmış olarak
nitelendirilebilir. Bu gelişmelere paralelinde sağlık sektöründe pazarlama ve özellikle
de hizmet pazarlaması hususunda araştırmalar yoğunlaşmakta ve konu hakkında
bilim insanları literatüre yeni kavramlar kazandırmaktadır.
Sağlık sektörü son yıllarda dünyada giderek artan önemi ve sağlığın
vazgeçilmezliği dolayısıyla tüm dikkatleri ve yatırımları üzerine çekmiştir.
Türkiye’de de yapılan özel girişimlerin içinde önemli bir paya sahiptir. Yapılan bu
girişimler dolayısıyla hem işletmeler hem de akademik çevre için önemli bir
inceleme konusu olmuştur. Hizmet işletmelerinin en saf örneklerinden birisi olan
sağlık işletmelerinde karlılığın ve rekabet avantajının sağlanabilmesi için hizmet
kalitesinin arttırılması gerekmektedir.
Farklı yapılarda çok fazla müşteriye hizmet sunan hastanelerin hizmet
kalitesinin arttırılması ve hasta beklentilerinin karşılanmasının, hastane hedeflerine
ulaşmada hastane yönetimine yol göstereceği açıktır. Hastaneler birer hizmet
organizasyonudur ve hastane işletmelerinin görevi sağlık hizmetinin pazarlanmasıdır.
Sektörde son yıllarda görülen yoğun rekabet, hastaneleri teknik kalitenin yanı
sıra fonksiyonel kalitelerini de yükseltmeye yöneltmiştir. Bir sağlık işletmesi için
hasta ve hasta yakınlarının ve hatta çalışanlarının tercih edeceği teknik ve
fonksiyonel kalitenin bir arada sunulduğu ve sağlıkta tercih edilen bir kurum
olabilmek, müşteri memnuniyetini sağlayabilmek, her şeyi zamanında yapan ve
gülümseyen personele sahip olmak ancak ve ancak hizmet kalitesine gösterilen özen
ve çaba ile mümkün olabilecektir.
2
Günümüzde sıkı rekabet koşullarından dolayı işletmeler sürdürülebilirliği
sağlayabilmek amacıyla yeni stratejiler geliştirme konusunda çeşitli çalışmalar
yapmaktadırlar. Artan rekabete paralel olarak ortaya birçok ikame ürünler çıkmıştır.
Fiyat konusunda da ürün ve hizmetlerde yakınlaşma söz konusu olduğundan
pazarlama stratejilerinin önemi daha da yüksek düzeylere ulaşmış durumda
olduğundan bunun bilincine sahip olan işletmeler pazarlama konusunda farklı
stratejilerle daha fazla ilgilenmektedirler.
Pazarlama anlayışının günümüzde geçirdiği değişimler sonucunda ortaya
çıkan anlayışlar, modern pazarlama anlayışı olarak deklare edilmektedir. Bu
anlayışla birlikte son yıllarda önem kazanan pazarlama yöntemlerinin başında ise
ilişki pazarlaması, müşteri ilişkileri yönetimi ve gerilla pazarlaması gelmektedir.
İlişki Pazarlaması kavramı, bir ürün veya hizmete ek olarak kurumların
hastayla (müşteriyle) kuracakları güvene dayalı, uzun süreli ve karşılıklı fayda
sağlayan ilişkiler üzerinden pazarlama yapmasını ifade etmektedir. Hastalarla
oluşturulacak ilişkiler üzerinden pazarlama yapma çabası, tecrübe edilmeden
değerlendirilemeyen, bu nedenle tüketiciler açısından büyük riskler taşıyan
hizmetlerin satın alımını kolaylaştırma konusunda özellikle sağlık işletmelerine
yardımcı olmaktadır.
Gelişen teknoloji ve insan ihtiyaçlarının çeşitlenmesi etrafında artık günümüz
insanı sağlığa daha fazla önem vermekte ve sağlık hizmetlerinde kalite arayışı
içerisine girmektedir. Bu durumun nihai bir sonucu olarak ilgili işletmeler arasında
daha seçici davranmaları sonucunu doğurmuştur. Belirtilen durumun nihai bir sonucu
olarak sağlık işletmeleri arasında sıkı bir rekabet başlamış durumdadır. Ortaya çıkan
bu durumun en temel nedenleri sağlık sektöründe faaliyette bulunan kurumların
artmasına paralel olarak rekabetin artması ve dolayısıyla da bu kurumların
sürdürülebilirliği sağlama isteğidir.
Sağlık kavramı toplumsal yaşamın kaçınılmaz olgularından biri olup,
insanlığın varlığıyla başlayıp gün geçtikçe değeri artan bir kavramdır. Bu nedenle
insanların yaşamlarını esenlik içinde sürdürmesinde sağlık kuruluşlarının varlığının
önemi yadsınamaz bir gerçektir.
3
Diğer birçok hizmet sektöründe olduğu gibi sağlık hizmetleri sunumunda
kamu ve özel sektör uygulamaları olup, hangi şekilde verilirse verilsin hizmetin
etkililiği ve verimliliği için kurumların kendilerini sürekli güncellemesi gerekliliği
kaçınılmazdır. Böyle bir büyüme ise ancak inovasyon ve etkin pazarlamaya dayalı
bir yaklaşımın sonucu oluşabilir. İnovasyon ve pazarlama, kuruluşların kendi faaliyet
alanlarında karlı büyümelerinin en temel belirleyicileridir.
Özellikle küresel rekabetin hızla arttığı günümüzde gerek kamu kuruluşları
gerekse özel sektör kuruluşları varlıklarını sürdürebilmenin yollarını aramaktadır.
Söz konusu kuruluşların ciddi anlamda küresel rekabetle baş edebilmesi için
yenilikçiliğe dayalı, sürdürülebilir ve farklılaşma odaklı sürekli anlamlı bir büyüme
gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Yakın bir zamana kadar sosyal yönünün ağırlıklı olması nedeni ile sağlık
hizmetlerinde pazarlama kavramına pek sıcak bakılmamıştır. Fakat gerçek şudur ki,
toplumun ve çalışanların ihtiyaçları doğrultusunda faaliyet göstermek, kaynakların
etkili ve verimli bir biçimde kullanılması ve bu sayede mevcut ve gelecekteki
amaçların
gerçekleştirilebilmesi
sağlık
hizmetlerinde
pazarlamanın
önemini
göstermektedir.
Sağlık hizmetleri birçok farklı biçimde insanlara sunulmaktadır. Bu türler
arasında en komplike sistem hastane olarak nitelendirilebilir. Sistemin yüksek
maliyetle kurulması gerekliliği yanında sağlık hizmetlerinin ertelemeye müsait
olmamasından dolayı hastaneler arasında rekabetçi durumun ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Diğer üretim ve hizmet sektörlerine kıyasla çok daha yüksek oranda riskli
bir faaliyet alanı olan sağlık hizmetleri sunumunda, tüm risklere rağmen yüksek
karlılık oranları sebebiyle girişimcilerin sektöre yüksek oranda ilgi göstermekte ve
söz konusu ilgi her geçen gün artarak devam etmektedir.
4
BİRİNCİ BÖLÜM
SAĞLIK VE HİZMET
1. SAĞLIK
Bu bölümde sağlık kavramı, hasta ve hastalık kavramları, sağlığın tarihsel
gelişimi, sağlık hizmetlerinin özellikleri gibi konulara değinilecektir.
1.1. Sağlık Kavramı
Sağlık kavramı insan hayatındaki önemli kavramlardan biridir. Bu kavram,
canlılık kavramı ile birlikte ele alınmaktadır. Biyoloji Genel Dizgeler Kuramı
canlılık kavramını şöyle tanımlar. “Doğada her canlı birbirleri ile bağlantılı
hiyerarşik düzen ve süreklilik içindedir. En az karmaşık birimler daha karmaşık ve
büyük birimlerle hiyerarşik bir düzen ve etkileşim içinde bulunurlar. Her düzeydeki
birim kendi içinde bir bütündür. Ama üstündeki ve altındaki birimlerle bağlantısı
düşünülmeden varlığı da düşünülemez. Üst dizgeler alt dizgelerin basit toplamı
olmaz. Örneğin, bir organ hücrelerin ve dokuların toplamından farklı bütünlük ve
düzen gösteren bir dizgedir’’ (Öztürk, 1999: 12).Öztürk, Genel Dizgeler Teorisi’ni,
öncelikle birbiriyle bağlantılı ardışıklık gösteren bir düzen olarak ele almaktadır.
Genel Dizgeler Kuramı aynı zamanda tüm canlılar bağlamında bir süreklilik arz eder.
Gerçekten doğada da gözlemlediğimiz gibi birimler basitten karmaşığa, genelden
ayrıntıya bir yapılanma içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır.
Öztürk’ün anlatımını günlük ve mesleki gözlemlerimizle onaylamak
mümkündür. Çünkü Öztürk’ün de ifade ettiği gibi, her ne kadar sistemler hiyerarşik
sistem yapısı olsa bile kendi aralarında birer bütünlük, üstelik statik olmayan
dinamik bir bütünlük arz ederler. Bu yaklaşım sağlık sistemine ya da insan
organizmasına tam olarak uymaktadır. Nitekim insan organizması da kendini
oluşturan alt düzey unsurların yalın bir ardalığını içermemektedir. Her bir ünite ya da
organ kendi alt unsurlarında daha farklı, daha anlamlı ve daha etkileşimli bir
yapılaşma göstermektedir.
5
Bilimsel bir araştırmada bu hiyerarşik düzendeki tek bir birim ele alınıp ve
ayrıntılı incelenebilir. “Fakat hekimin ele aldığı birim, hasta kişidir. Yalnızca
hücreleri, organları ile değerlendirmez. Kişi içinde bulunduğu biyolojik ve toplumsal
çevrenin sürekli etkisi altındadır ve hastalığa bunlar da katkıda bulunmaktadır. İşte
bu görüşle salt biyomedikal model yetersiz kalmaktadır. Beyin hücrelerini harap
eden bir hastalık süreci, Örneğin; Alzheimer Hastalığı kişiyi; eşini, çocuklarını, yakın
sosyal çevresini, bakım kurumlarını, sağlık politikasını ve tüm insanlığı canlılar
dünyasını içine alan bir sorundur (Öztürk, 1999: 12-13).”
Birey, sağlık açısından salt birey olarak değil ailesi, toplumsal çevresi ve tüm
canlılar dünyası bakımından ele alınmaktadır. Yazarın da ifade ettiği gibi
‘...hiyerarşik düzendeki tek bir birim...’ bilimsel bir araştırmada ele alındığı zaman
bu yaklaşım sosyal birimlerde hem mümkün hem de niteliği gereği sorunlu bir
yaklaşımdır. Bir ‘birim’i yalnız başına ele almak tıpkı bir orman içindeki tek bir
ağacı ele alıp değerlendirmek gibi olur. Bu çalışmanın konusu bakımından
örneklendirmek gerekirse bir engelliyi; ailesi, çevresi ve toplumsal konu olarak kendi
fiziki ve ruhsal dünyası bakımından değerlendirmek gerekmektedir. Yine çalışma
konusu bakımından yaklaşımın fiziksel engelliler boyutuyla da değerlendirmek
zorunluluğu vardır.
Sağlık kavramı; Türkçe Sözlük ’de ‘’vücudun hastalıkta olmaması durumu,
vücut esenliği, esenlik, sıhhat’’ olarak tanımlanmaktadır. Başka tanıma göre
‘’vücudun iyi ya da kötü olma durumu’’ olarak ele alınmıştır. Dünya Sağlık Örgütü
(DSÖ- WHO), sağlığı ''... Yalnızca hasta ya da sakat olmamak değil, bedensel, ruhsal
ve toplumsal bakımdan iyi olma hali...” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımlar, sağlık
kavramının çeşitli başlıklar altında incelenmesine neden olmuştur. Her geçen gün
sağlık konusuna yeni boyutlar eklenmektedir. Aşağıda sağlık kavramının farklı
durumlardaki tanımları yer almaktadır (Er, 2008: 1):
i.
“Nötral sağlık; herhangi bir hastalık ya da rahatsızlığın olmadığı
dengeli bir sağlık halidir’’
6
ii.
‘’Pozitif sağlık; kişinin bedenen, ruhen ve toplumsal yönden tam bir
iyilik içinde bulunması, sağlığın bu üç boyutunun dengeli bir şekilde
en üst düzeyde gerçekleştirilmesidir’’
iii.
‘’Negatif sağlık ise; hastalık, rahatsızlık, yaralanma, sakatlık ya da
engellilik
gibi
durumların
yalnız
başına
veya
değişik
kombinasyonlarla, kısa ya da uzun dönemlerde yaşanmasıdır’’ (Er,
2008: 2).
1948 yılında DSÖ sağlık kavramına daha kapsamlı bir tanım geliştirilmiş;
sağlık kavramının içeriği zenginleştirilerek sosyal ve psikolojik boyutları da
eklenmiştir. ‘’Günümüzde büyük ölçüde kabul gören bu tanımlamaya göre sağlık,
yalnızca hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil, aynı zamanda; bedensel,
ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali’’ olarak tanımlanmaktadır. Ortaya çıkan
tamına göre sağlık tanımlaması yalnızca bir boyuttan meydana gelmemektedir.
Birden çok sayıda boyuttan meydana gelen sağlık kavramının tamamı kişiyi direkt ya
da endirekt olarak etkisi altına alabilmektedir (Kavuncubaşı, 2010: 18).”DSÖ söz
konusu sağlık tanımına sosyal ve psikolojik kavramlar da eklemiştir. Davranış, inanç,
rol gibi konular sosyal içeriği bakımından sağlık kavramına dâhil olmuşlardır.
1.2. Hasta ve Hastalık Kavramı
Hasta kavramı, köken itibariyle Farsça bir terim olmakla “yorgun”
anlamındadır. Aynı zamanda; “tedaviye veya cerrahi müdahaleye, gerek rızasıyla
gerekse zaruret halinde rızası alınmadan maruz kalan’’ olarak tanımlanmaktadır.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise hasta; ‘’ Hastalık, kaza veya yaralanma dolayısıyla
fizik veya ruh sağlığı bozulmuş ve tedavi edilmesi gereken kimse, rahatsız’’ olarak
tanımlanmaktadır. Şükrü Hatun ise hastayı, sağlıklı veya hasta olarak sağlık servisini
kullananlar olarak belirtmektedir (Hakeri, 2007: 31).
Değişik kaynaklarda değişik tanımları bulunan hastalık kavramını hekimler;
doku ve hücrelerde normal dışı yapısal ve işlevsel (fonksiyonel) değişikliklerin
doğurduğu hal olarak tanımlamaktadırlar (Aydın, 2008: 4).‘’Sağlık kavramı ile
çağrışım yapan hastalık kavramı, en yalın haliyle sağlık durumunun çeşitli
7
nedenlerden dolayı sapma göstermesidir. Dünya Sağlık Örgütü, hastalığı şöyle
tanımlıyor; “Organizmanın yaralanması ya da çeşitli nedenlerle homeostatik
dengenin bozulması olup, beraberinde fizyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik
sorunları da beraberinde getiren bir durum.’’ (Kavuncubaşı, 2010: 20). Hasta Hakları
Yönetmeliğinde, 4. madde birinci fıkra b bendinde hasta şöyle tanımlanmıştır;
“sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulanan kimse”.
Yukarıda belirtilen tanımlardan da anlaşıldığı üzere bir insanın hasta olarak
kabul edilebilmesi için doku ve hücrelerde normal dışı yapısal ve işlevsel
değişiklerin olmasının veya kaza ve yaralanma dolayısıyla fizik ve ruh sağlığı
bozulmuş olmasının yanı sıra sağlıklı olsalar bile, sağlık kuruluşlarına müracaat eden
insanlarında hasta olarak kabul edilebileceği belirtilmektedir. Günümüz koşulları göz
önüne alındığında sağlıklı olarak sağlık kuruluşlarına kontrol maksatlı müracaat
edenlerde hasta kapsamında değerlendirilmektedir.
1.3. Sağlığın Tarihsel Gelişimi
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM)’nin kabul ettiği 3. yasa ile 3 Mayıs
1920’de kurulan “Sıhhıye ve Muavenatı İçtimaiye Vekâleti” ile sağlık hizmeti ayrı
bir bakanlıkça yürütülen devlet görevi olarak tanımlanmıştır. 1921 yılında bu göreve
atanan ve aralıklarla 1937 yılına kadar görevi sürdüren Dr. Refik Saydam ülke
çapında sağlık hizmetlerinin kurulması, örgütlenmesi ve yurda yayılmasına
çalışmıştır. Bu dönemde illerde sağlık müdürlükleri, ilçelerde ise hükümet
tabiplikleri oluşturularak hizmetin temel taşları yapılandırılmaya çalışılmıştır. Dr.
Refik Saydam döneminde öncelik koruyucu sağlık hizmetlerine verilmiş, buraya
bütçeden pay ayrılarak bu hizmetlerin yürütülmesine çalışılmıştır. Yataklı tedavi
kurumlarının ise kamu eliyle yerel idarelerce yürütülmesi politikası benimsenmiştir.
Yerel idarelerin açmaları teşvik edilen hastanelerin yanı sıra büyük yerleşim
yerlerinde doğrudan bakanlığa bağlı “Numune Hastaneleri” açılmıştır. Dr. Refik
Saydam’ın
Sağlık
Bakanlığı
döneminde
sağlık
hizmeti
örgütlenmesi,
yaygınlaştırılması çalışmalarının yanı sıra sağlıkta nitelikli işgücü yaratabilmek
amacı ile önlemler alınmaya çalışılmıştır. Var olan hekim ve hemşire sayısını
8
arttırmak için tıp eğitimi özendirilmiş, işgücü dağılımını yurtta eşitlemek amacı ile
mecburi hizmet uygulanmıştır (Aydın 2002: 190).
Türkiye’de sağlık hizmeti örgütlenmesinin temel kanunları olan 1219 sayılı
“Tebabet ve Şuabatı Sanatları Tarzı İcrası Hakkında Kanun” 1928 yılında, 1593
sayılı “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu” 1930 yılında yürürlüğe konularak uygulanacak
sağlık politikalarının alt başlıkları belirlenmiştir. “Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı Teşkilatı ve Memurin Kanunu” 1936 yılında çıkarılarak bakanlık merkez
ve taşra teşkilatının kurulması tamamlanmıştır. Halen belli değişikliklerle yürürlükte
olan bu kanunlar Türkiye’de uygulanmakta olan sağlık politikalarının yürütmeye
verdiği yetkileri belirlemektedir (Akdur 1999: 13).
Dr. Refik Saydam döneminden sonra, 1946-1950 yılları arasında bakanlık
görevini yapan, Dr. Behçet Uz tarafından “Birinci On Yıllık Sağlık Planı”
uygulamaya konulmuştur. Bu plan dâhilinde her 40 köy için bir adet 10 yataklı
sağlık merkezleri oluşturulmuş, bunların üzerinde bölge hastaneleri inşa edilmesi
planlanmıştır (Akdağ 2007: 14). Bu planın özelliği nüfus temelinde yapılanmanın
oluşturulmaya çalışılmasıdır. Sağlık hizmeti sunumunun tamamen devlet eliyle
yapılmasının öngörüldüğü plan, koruyucu ve iyileştirici hizmetlerin birleştirilmesini,
genel idareden ayrılarak nüfus esasına göre tanımlanan bölgelerdeki merkezlerce
yönetilmesini benimsemiştir. Süreçte plan esaslarına uyulmadığı için, her ilçeye
yapılan bir sağlık merkezi verimsiz ve maliyeti yüksek bir yapı haline dönmüştür.
Hekimlerin de bu sağlık merkezlerinden ayrılması ve tamamen bağımsız çalışmaları
sonucunda işlevlerini yitirmiştir (Akdur, 1999: 13).
Türkiye’de sağlık hizmeti sunumundaki politikaların yapıtaşlarından birini
1961 yılında çıkarılan ve 1963 yılında yürürlüğe giren, 224 sayılı “Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun” oluşturur. Bu kanun ile
birbirlerine basamaklar şeklinde bağlanmış sağlık evleri, sağlık ocakları, ilçe ve il
hastaneleri yoluyla dar bölgede çok yönlü hizmet entegrasyonu sağlanmaya
çalışılmıştır. Kanunun tüm ülkede uygulanması ise ancak 1983 yılında
başarılabilmiştir (Akdağ, 2007: 15). 1967 yılından sonra, 1969 yılında çıkan “2. Beş
Yıllık Kalkınma Planı”nda da yer alan genel sağlık sigortası için çalışmalar 2006
yılına kadar kanunlaşamamıştır.
9
1980 sonrasında kurulan bütün hükümetlerin programlarında sosyal güvenlik
ve sağlık hizmeti konusunda yer alan ilkelerin tamamı hizmete erişim konusunda
ortaya çıkan açıkları kapatmaya yönelik tedbirler almak üzerinde yoğunlaşmıştır.
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında birleştirilmeden önce çok
parçalı bir sosyal güvenlik sistemi varlığını sürdürmüştür. Abdullah Gül’ün
başbakan olduğu 58. Hükümete kadar bu yapı devam etmiştir.
1980 sonrasında kurulan bütün hükümetler var olan sağlık hizmeti sisteminin
yetersizliğini programlarında vurgulamışlar, öncelikle tedavi edici hizmetlere
yönelik olarak hastane, sağlık ocağı vb. inşaatlarına önem vereceklerini
belirtmişlerdir. Beraberinde bütün hükümetler daha önceden de belirtildiği gibi beş
yıllık kalkınma planlarında da yer bulduğu şekliyle özel hastane yapımını teşvik
edeceklerine dair programlar açıklamışlardır. Bunların yanı sıra 1961 yılında
yürürlüğe giren, 224 sayılı ‘Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki
Kanun’ yerine aile hekimliğinin uygulamaya sokulacağına dair planlar 48.
Hükümetin programından başlamak üzere 58. Hükümete kadar bütün hükümet
programlarında yer almış, ancak 14 Mart 2003 tarihinde kurulan ve hükümet
programı 23 Mart 2003 tarihli 53. birleşimde ‘güven oyu’ alan 59. Hükümet
programında yer almış ve uygulamaya sokulmuştur (Resmi Gazete 25058: 2003).
Sağlık hizmetlerinin parçalı yapısının tek çatı altında toplanması için
çalışmalar yapılmış, kanun tasarıları oluşturulmuş, “Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu” mecliste kabul edilmiş, ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesi nedeni
ile yürürlüğe girememiştir. 1990 yılından sonra kamu hastanelerinin döner sermayeli
özerk kuruluşlar haline getirilmesi pilot uygulaması bazı hastanelerde başlatılmıştır
(Akdağ, 2007: 16).
Türkiye’de kurulan 62 hükümetçe “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” programları
uygulamaya sokulmuş, “Sağlıkta Dönüşüm Projesi Uygulamaları” başlığı altında
düzenlemelerle günümüze kadar devam etmektedir.
10
1.4. Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri
İnsan yaşamı çok kutsaldır. İnsan neslinin dünyada devamının sağlanabilmesi
için bireylerin yaşadıkları yer ve ortama göre değerlendirilerek yaşamalarını temin
etmek devletlerin sorumluluğu altındadır. Devletler kendi insanlarının sağlıklarını
muhakkak korumalı, teşhis ve tedavi etmelidir. Bunun için de sağlık kuruluşlarına
ihtiyaçları bulunmaktadır.
Sağlık
hizmetleri
tanımlamaktadırlar:
terimini
“Sağlık
Menderes,
hizmetleri,
Ersoy
hastalığın
ve
Şin
oluşmasını
şu
şekilde
sağlayacak
ortamlardaki faktörlerin yok edilmesi ve/veya denetlenmesi, bireylerin ve toplumun
hastalığının tedavi edilmesi ve sağlıklı olabilmeleri amacı ile kendine has özellikleri
olan çeşitli işlemlerin yerine getirilmesidir (Menderes ve Ersoy, 1993: 30).” Bu
tanımdan da anlaşılacağı gibi; sağlık hizmetleri, bireylerde ve toplumlarda oluşan
veya oluşabilecek hastalıklarda çeşitli tedavi uygulamalarını yerine getiren bir
sistemdir. “Sağlık kısaca, kişide hastalık halinin bulunmamasıdır, şeklinde
tanımlanabilir.” Sağlığın tanımındaki ifadelerin gereği yerine getirildiğinde sağlıklı
birey ve sağlıklı toplum meydana gelecektir. Şin’ in tanımı daha sınırlı ve önceki
tanıma nazaran daha soyuttur. Çünkü sağlığı hastalık bulunmaması özünde ifade
etmektedir (Şin, 1999: 4). Oysa, Menderes-Ersoy’ un tanımı biryandan önleyici ve
denetleyici hizmetler biryandan birey kadar toplum düzeyindeki tedavi süreçlerini
vurgulamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı; bedensel, ruhsal ve toplumsal iyilik durumu
olarak ifade etmektedir. Dünya sağlık örgütünün yaklaşımında sağlığın ruhsal ve
toplumsal boyutlarının yeterince vurgulanmaması bir eksikliktir. Kişiler içinde
yaşadıkları toplumun sosyal yapısından, kültürel yapısından etkilenmektedirler ve bu
şekilde kendi ruhsal yapılarında değişiklikler meydana gelmektedir. DSÖ’ nün
tanımında
bireylerin
bedensel
bütünlüğünün
sağlık
olarak
ifade
edildiği
anlaşılmaktadır. Ancak, DSÖ’ nün tanımına nazaran üst paragrafta ifade edilen
Menderes-Ersoy’ un daha rasyonel ve kapsamlı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Tam kırk altı yıl boyunca, üç kıtaya yayılmış bir cihan devletinin padişahlık
tahtında oturan Kanuni Sultan Süleyman; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet
11
gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”deyişiyle sağlığın hem önemini
hem de bu önemin halk arasındaki yaygınlığını ifade etmiştir. Tıpkı;“Herşeyin Başı
Sağlık” sözünde olduğu gibi.
Sağlığın önemi izahı gerektirmez bir açıklıkta olduğu için, sağlık hizmetleri
hem kapsamı hem de amaçları itibarıyla oldukça geniş bir spektruma sahiptir. Bu
hizmetler teknik bir deyişle, hem normatif (olması gerekeni gösterme) hem de
nedensellik (olumsuzlukların ve olguların kaynaklarını gösterme) niteliklerini
taşırlar. “Sağlık hizmetleri, kişilerin ruhsal ve fiziksel sağlıklarını olumsuz yönde
etkileyecek sebeplerin oluşmasını engellemeden başlayıp tedavinin son noktasına
kadar süren hizmetleri kapsamakta olup, amaçları ise; hizmet ettikleri toplumun
sağlık düzeyinin yükseltilmesi, toplumdaki kişilerin sağlıklarının korunması,
hastaların iyileştirilmesi, bireylerin sağlığının bozulmasına neden olabilecek
hastalıkların
yayılmasının
önlenmesi
ve
tedbirlerin
alınması,
toplumda
yasayanbireylerin ömürlerinin uzatılması, biçiminde belirtilir (Sarıhasanoğlu, 2003:
3).” Sağlık hizmetlerinin bu temel özellikleri toplumsal yaşamın bir bütün olarak
sağlıklı olmasını temin edecektir.
Sağlık
hizmetlerinin
sosyalleştirilmesi
hakkında
bazı
düzenlemeler
yapılmıştır. Bu düzenlemeler arasında sayılan, 5.1.1961 tarihli ve 224 sayılı Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun, Sağlık hizmetleri kavramını söyle
tanımlamaktadır: “Sağlık hizmetleri; insan sağlığına zarar veren çeşitli faktörlerin
yok edilmesi ve toplumun bu faktörlerin etkisinden korunması, hastaların tedavi
edilmesi, bedeni ve ruhi kabiliyet ve melekeleri azalmış olanların ise alıştırılması için
yapılan tıbbi faaliyetlerdir’’ (Şakar, 1999: 10).”
Sağlık hizmetleri ekonomik ve sosyal alanda büyük etkilere sahip
bulunmaktadır. Sema Kurtuluş bu etkileri şu şekilde sıralar (Kurtuluş, 2005: 252):
i.
Sağlık hizmeti kamu hizmetidir
ii.
Ertelenmesi olanaksızdır
iii.
Alternatifi bulunmamaktadır
12
iv.
Sosyal hayatın devamlılığı için zorunludur
v.
Süreç çeşitli belirsizlikler içermektedir
vi.
Tedavi ihtiyacı olanlar konu hakkında yeterli bilgiye sahip değillerdir.
Her sektörün kendine has özellikleri söz konusudur. Hizmet alanında yer
almasına rağmen kendine has özellikleri diğer alanlardan çok daha farklı olan
sektörde, yalnızca bu alana ait özellikler dikkate alınarak hazırlanacak olan
pazarlama stratejilerinin başarıya ulaşması mümkün görünmemektedir. Bahsedilen
zorunlulukları Kurtuluş şu şekilde ifade etmektedir:
“Sağlık hizmetinin, hizmeti alan için ifade ettiği anlam diğerlerine göre
oldukça farklıdır. Sağlık hizmetleri, hayati konularla ilgili hizmetler olduklarından
dolayı tüketiciler için belirsizlik ve risk söz konusudur. Hizmeti alan kişi, hizmetin
teknik kalitesini değerlendirebilecek kadar bilgi sahibi değildir. Hizmet alıcılarının
bilinç dışı davranışları da sağlık hizmetinde devreye girebilir. Örneğin; acil
hastalar, akli dengesi yerinde olmayan hastalar ve çocuklar bu özellik için birer
örnek teşkil etmektedir. Böyle gruplar hizmet alım kararlarını kendileri vermezler.
Sağlık hizmetlerinde pazarlama uygulamasından daha ziyade, mesleğin kendi
kurallarının geçerliliği ve hakimiyeti söz konusudur. Bu kurallar da çoğunlukla
yasalarla ve meslek odalarının çalışmalarıyla konulmuştur’’(Kurtuluş, 2005: 252).
Hastaların sağlık hizmeti taleplerinde iki farklı seçeneği bulunmaktadır.
Bunlar doktor ve sağlık kurumu olarak ifade edilmektedir. Daha öncede belirtildiği
üzere sağlık hizmetleri sunumunda tüketiciler (hastalar) hizmetlerle ilgili yeterli
bilince sahip olmadıklarından dolayı doktor seçimini hangi kriterlere göre yapacağı
hususunda bilinçsizdirler. Bu noktada kişi, çevresindeki tanıdıklarından konu
hakkında tavsiyeler alabilir ve bu doğrultuda tercihlerde bulunabilir. Yine de bu
şekilde kesin sınıflandırmak mümkün olmadığından göreceli kavramlar olarak
değerlendirilebilir. Sonuçta sağlık hizmetleri sunumunda ve sağlık hizmetinden
yararlanma hususunda birden fazla sayıda değişkenler bulunmaktadır. Hastalar
çevreden alınan tavsiyeler, tecrübeler, talep anında bulunulan nokta ve aciliyet
13
durumuna göre çeşitli değişkenler etrafında karar verebilmektedirler(Kurtuluş, 2005:
252).
1.4.1. Kamusal Hizmetler Olması
Sağlık hizmetleri hiç kuşkusuz son tahlilde bireysel hizmetlerdir. Ancak, her
toplum ortak değerleri az/çok paylaşan bireylerden oluştuğu için, bireysel hizmetler
nihai noktada toplumsal hizmetlerdir. Aksine yaklaşım aşırı bir maliyet getirir. Bu
nedenle, sağlık hizmetleri kamusal perspektifle ele alınır. Deyim yerinde ise kamu
gözüyle bu hizmetlere bakılır. Hemen her ülkede kamu yönetimleri ister merkezi
ister yerel olsunlar toplumun sağlığını korumaya, iyileştirmeye ve devam ettirmeye
yönelik hizmetler yürütürler. O halde, toplumun sağlığını total bir perspektifle ele
alan sektör kamu sektörü olacaktır. Özel sektör açısından bir önceliğin kamu hizmeti
olduğunu söylemek, en azından özel sektör mantığıyla çelişir. Çünkü, özel sektör özü
itibarıyla piyasa ekonomisi ilkeleriyle davranır. Bu sektörün bu hizmetleri kamu
denetiminde sunması kabul edilen, yaygınlaşan bir olgudur. Dikkatli bir inceleme
özel sektörün sağlık hizmetlerine kamu sektörü gibi integratif bir perspektiften
ziyade daha kısıtlı ve piyasaya dönük bir perspektifle yaklaştığını gösterir. Örneğin,
koruyucu hizmetlerden ziyade tedavi edici hizmetlere yönelmesinin nedeni budur.
Sağlık hizmetlerinin sosyal bir hizmet olması ve toplumun her kesimine
ulaştırılmasının zorunlu olması, ülkelerin yönetimlerinin ana hedeflerinden biridir.
Çünkü sağlı bir gereksinim olarak karşımıza çıkmaktadır (Kurtuluş, 2005: 253).
1.4.2. Belirsiz Talebe Sahip Olması
Sağlık hizmetlerinin acil olanları kadar tahmini nitelik taşıyanları; yani
yaşanılan an kadar yaşanılacak zamana yönelik olanları da mevcuttur. Gerçekten ani
gelişen sağlık olayları gibi, potansiyel sağlık olaylarının varlığı bu hizmetlerin belirli
projeksiyonlarla ele alınmalarını; bir başka deyişle an’lık hizmetler kadar süreç
hizmetleri olduklarını da gösterir. Sayılan hususlar sağlık hizmetlerinde talep
tablosunun belirli bir noktadan sonra tahminlere dayalı (belirsiz) olması sonucunu
getirir.
Sadece sağlık hizmetlerinde belirsizlik olduğu sanılmamalıdır. Belirsizlik
hemen tüm yaşam alanlarında mevcuttur. Bunun temel nedeni toplumsal yaşamın
14
mutlak dinamiklerinin kusursuz olarak tespit edilememesidir. Bu olgu kaçınılmaz
biçimde sağlık hizmetlerini de etkiliyor. “Sağlık hizmetlerinde, hangi hizmetlerin
talep edileceğini önceden tahmin etmek çok zor olmaktadır. Toplumda bulaşıcı
hastalık meydana gelmesi, kişinin bir kazaya maruz kalması, ortaya aniden çıkan
rahatsızlıklar gibi durumlar talepteki belirsizliği oluşturmakta, talebin belirsizliği arzı
da belirsiz kılmaktadır. Dolayısıyla, bu belirsizlik ortamı her iki tarafında ihtiyatlı
olmasını gerektirmektedir. Bu amaçla sağlık sigortası sistemi geliştirilmiştir (Şakar,
1999: 16).” Belirsizlik sağlık hizmetlerinin yapısından kaynaklanan bir özelliktir.
Sağlık sigortaları sağlıkta belirsizliğin getirmiş olduğu riskleri belli ölçüde
karşılamaktadırlar.
“Sağlıkta belirsizlik olması hizmetin yapısından kaynaklanmaktadır. Bunun
yanında, tam rekabet piyasasında, piyasa aktörleri için her şey şeffaftır ve de piyasa
ortamında gerçekleştirilmektedir. Alıcı ve satıcılar, hangi malın ne miktarda hangi
fiyattan alınıp satılacağı ve kalitesi konusunda yeterli bilgiye sahiptirler. Piyasada
olup bitenler, üreticiler ve tüketiciler tarafından net bir şekilde bilinmektedir.
Piyasanın şeffaf olması, risk ve belirsizliğin olmaması kesinlik varsayımına
dayanmaktadır. Kesinlik varsayımına göre ise, tüketiciler ne istediklerini, ne zaman
isteyeceklerini
ve
bu
isteklerini
nereden
karşılayacaklarını
tam
olarak
bilmektedirler’’(Şakar, 1999: 17). Sağlık hizmetleriyle tam rekabet arasında
belirsizlik yönünden farklılık bulunmaktadır.
Talep ve arz yönünden piyasa ekonomisinin taşıdığı özellikler tüm ekonomik
sistemi ve işleyişini etkilediği gibi, sağlık sistemini ve işleyişini de etkileyecektir.
Politik sistem de bir başka etkendir. Ancak, politik sistem etkisini tartışmak bu tezin
amaçları dışındadır. Konu sektörel piyasalar açısından incelendiğinde şu bilgilere
ulaşılabilir: İnsanlar iki farklı durumda sağlık hizmetleri talebinde bulunmaktadır.
Birincisi sağlığıyla ilgili olarak zorunlu durumlarda başvuruda bulunduğu
durumlardır. İkincil olarak ise önleyici tedbirler olarak nitelendirilen veyahut kişinin
yaşamsal anlamda ciddi bir sorunu olmadığı durumlarda yaptığı başvuru çeşidi olan
koruma önlemleridir. Her iki durumda da görüleceği üzere sağlık hizmetleri talepleri
zorunluluk sonrasında oluşacağı gibi, insanın herhangi bir zorunluluk teşkil etmeyen
taleplerinden de meydana gelebilmektedir. Öyleyse sağlık hizmetlerinde yalnızca
15
zorunluluk durumunda talep edildiği gibi kişinin kendi tercihinde olmayan
durumlardan söz edilemeyecektir. Bunun yanında kişilerin hür iradeleri ile ve
herhangi bir zorunluluk durumu oluşmamasına rağmen sağlık hizmeti almayı talep
etmesi durumu da söz konusu olabilmektedir (Weisbrod, 1991: 678). Günümüzde
insanların yüksek bilince sahip olmaları ve bilgiye ulaşmalarının daha kolay olması
gibi sebeplerle zorunluluk teşkil etmeyen durumlarda hizmetlerden yararlanma
taleplerinin artarak devam edildiği bu düşünceyi destekler niteliktedir.
Sağlık hizmetlerinde talep, genellikle zorunlu olarak gerçekleşmesine bazen
de sağlığın korunmasına yönelik olması sağlık hizmetleri piyasası ile tam rekabet
piyasasının farkıdır. Öngörü araçlarının etkin kullanılması sağlık hizmetleri açısından
önemlidir. Tecrübelerin, zaman serileri ve regresyon analizi tekniklerinin sağlık
hizmetleri planlayıcılarınca iyi analiz edilmesinde fayda vardır.
1.4.3. İkame Edilemez ve Ertelenemez Olması
İhtiyaçlar insanların tatmin edilmesi gereken en zor hisleridir. Sağlık
hizmetlerinde ihtiyaçlar, zorunlu ve isteğe bağlıdır. Nasıl ki, sosyo-ekonomik yapı
içerisinde her talep bir ihtiyacın giderilmesine araç teşkil ediyorsa; sağlık sektöründe
de talebin meydana çıkışı ihtiyacın karşılanmasını gerektirmektedir. Diğer talep ve
ihtiyaçlara nazaran sağlık hizmetlerindekiler daha kritik nitelik taşırlar. Çünkü, sağlık
talebi ikamesi (başka bir araçla karşılanması) mümkün olmayan taleptir. İkamesi bir
yana çok zaman kısmi bir gecikmeye dahi imkan olmaz. Bu nedenle sağlık
alanındaki bir ihtiyacın kendi doğallığı içerisinde kalan bir zaman marjında
karşılanması zorunludur. Bu, ayırt edici nitelik söz konusu hizmetlerin diğerlerinden
yüzeysel değil nitel bir farklılık kazanmasına yol açar. Ayrıca, şunu da unutmamak
gerekir ki, bireysel bir sağlık ihtiyacının karşılanmamasının sonucu sadece bireysel
değil aynı zamanda toplumsal ve önemli etkiler ortaya çıkarır (Şakar, 1999: 16).
Sağlık hizmetlerinin ikame edilemez ve ertelenemez olmasında, insanların sağlık
ihtiyaçlarının ne şekilde karşılanacağı açıklanmaktadır.
Sosyo-ekonomik yaşamın olağan akışı içerisinde birçok mal ve hizmette
ikame edici fırsatlar mevcuttur. Örneğin, ulaşım, iletişim hizmetleri gibi. Ancak,
sağlık hizmetleri deyim yerinde ise böylesi bir lükse sahip değildir. Belirli bir organa
16
ilişkin ameliyatın bir başka organa yönelik ameliyatla yerine getirilmesi mümkün
olmaz (Tokalaş, 2006: 12).” Sağlık hizmetlerinde ihtiyaç ne ise o karşılanmalıdır.
Aksi bir durum söz konusu değildir.
1.4.4. Sosyal Amaca Yönelik Olması
“İnsan yaşamının devamı için gerekli temel ihtiyaçlardan biri olmasından
dolayı bu hizmetlerle ilgili toplumun çoğunda oluşan parayla ölçülemez anlayışı
onun sosyal bir amaç taşımasına neden olmaktadır. Bu amaç doğrultusundabu
hizmetlerin sunumu sonucunda maliyet, fayda, kar gibi ekonomik kavramların
yüklendiği anlamlar farklı olmaktadır (Turan, 2004: 10).” Sağlık hizmetlerinin
sunumunda, bu hizmetlerden bütün kesimlerin yararlanması için bu amacın
uygulanması gerekmektedir.
Sağlık hizmeti asla muhatabına sunulmuş bir lütuf değildir. Çağdaş,
demokratik toplum teorisinde bu hak temel, doğuştan kazanılmış, dokunulmaz,
devredilemez tek taraflı ya da karşılıklı irade beyanıyla bile olsa vazgeçilmeyen
(vazgeçilemeyen) bir haktır. Bu nedenle de ne belirgin bireylere, ne belirgin toplum
katmanlarını değil, bir ülkede tüm toplum kesitlerine tanınan ve adil ölçüler
içerisinde sunulan bir haktır. Sosyal adalet ve hakkaniyet içinde verilen sağlık
hizmetleri asıl amacına hizmet etmektedir.
1.4.5. Talep Edenlerin Bilgi Düzeyinin Yetersiz Olması
Tüketicilerin sağlık hizmetlerinden yararlanmak için hizmet satın alma
yoluna gitmeleri neticesinde, satın almak istedikleri bu hizmet hakkında bilgiye sahip
olmaları hemen hemen imkansız gibidir. Bu durumun nedeni sağlık hizmetlerinin
uzmanlık isteyen hizmetler olması ve bu hizmetleri veren kişilerin kararlarının bu
hizmetin yapılmasında geçerli olmasıdır. Satın alma işleminde bilindiği üzere fayda
satın alınmaktadır. Ancak, sağlık hizmetlerinde alınacak hizmetin sonucunda
sağlanacak faydanın ne olduğunu tüketici bilememektedir. İnsan sağlığıyla ilgili olan
sağlık hizmetlerinin odağında insan olması nedeniyle büyük risk taşımaktadır. Sağlık
hizmetlerinin tüketicilere sunulmasının sağlık uzmanları tarafından yapılmasının
diğer bir olumsuz yönü de bu hizmetlerin tekelleşmesine sebebiyet vermesidir.
17
Sağlık hizmetlerinin yukarıda ifade edildiği gibi; ikame edilemezliği ve her
sosyo-ekonomik dokuya mensup kişilere sağlanması yanında, standardizasyona
elverişli olmamak ve talep/ihtiyaç sahiplerinin bilgi ve bilinç düzeylerinin sınırlı
olması gibi de özellikleri vardır (Ak ve Sevin, 2000: 25). Standart olmaması insan
odaklı hizmet veriyor olmasından ve belirsizlik durumunun bulunmasından
kaynaklanmaktadır.
2. HİZMET KAVRAMI
‘’Soyut niteliği itibariyla hizmet kavramı, somut nitelik taşıyan mal
kavramından farklı özellikler barındırmaktadır. Bu nedenden hizmet kavramının
tanımlanması mal kavramına göre daha karmaşıktır. Grönroos’a göre hizmet
kavramı; dokunulmaz bir yapısı olan, müşteri, çalışan ve fiziksel kaynaklar ile
sistemler arasındaki etkileşim anında oluşarak müşteri problemlerine çözüm sunan,
faaliyetler dizisidir’’(Grönroos, 1990: 27).
Diğer taraftan hizmet kavramı şu şekilde yapılabilir; en az bir sunucu ve alıcı
tarafı bulunan, sunucu tarafından tüketiciye (alıcıya) sunulan ve somut olarak ortada
bulunmayan herhangi bir fayda veyahut eylemlerin bütünüdür (Kotler ve Armstrong,
2004: 276). Tanımdan da anlaşılacağı üzere hizmet tanımı, somut olmayan, bir
kişi/kurum tarafından başka bir kişiye/kuruma iletildiğinde herhangi nesnel bir
karşılığı bulunmayan, göreceli özellikleri bulunan gereksinimlerin tamamıdır.
Hizmet, tanımlanması güç kavramdır. Hizmetlerin büyük çoğunluğu elle
tutulur ve başlangıçta kısım kısım tedarik edilerek bir kısmı denenir, vitrinlerde
sergilenir, herhangi bir ürün gibi promosyon faaliyetleri yapılabilir ve beş duyu
organları yardımıyla kolayca algılanıp öğrenilir türden değillerdir. Hizmetleri
tanımlayıp geliştirmedeki diğer güçlük ise, ihtiyacın belirlenmesinden gelmektedir.
Çünkü ürüne duyulan ihtiyaca göre, hizmet gereksinimi çevresel şartlara daha fazla
bağımlı ve sezilerden daha yüksek oranda, keşfedilip tanımaya dayanır.
Amerikan Pazarlama Birliği (AMA) hizmeti, “bir malın satışına bağlı
olmaksızın son tüketicilere ve işletmelere pazarlandığı zaman istek ve ihtiyaç
18
doygunluğu sağlayan ve bağımsız olarak tanımlanabilen eylemlerdir” biçiminde
tanımlamıştır (Öztürk, 2003:4).
2.1. Hizmetlerin Ortak Özellikleri
Hizmet sektörünü diğer sektörlerden ayıran çeşitli özellikler bulunmaktadır.
Söz konusu özellikler somut olmama, göreceli olma, tüketimin hemen üretim anında
veya çok kısa sürede gerçekleşmesi, yüksek dayanıma sahip olmama olarak ifade
edilebilir (Grönroos, 1990: 47). Bahsedilen bu özellikler aşağıda ayrıntılı olarak
açıklanacaktır.
2.1.1. Dokunulmazlık (Soyutluk)
Soyut olmak, hizmetlerin en önemli özellikleri olarak nitelendirilmektedir.
Ürünlerin veya malların bu alandan temel ayrımı tam olarak bu noktadır ve hizmet
sonucunda ortaya dokunulmaz (soyut) bir olgu çıkmaktadır. (Murdick ve Render,
1990: 27).
Hizmetleri mallardan ayıran dört karakteristik özellik arasında dokunulmazlık
ya da soyutluk, diğerlerinin ortaya çıktığı ana kaynaktır. Hizmetler; performans ve
çabalar bütünüdür.
Hizmetler, somut mallarla eşit biçimde görülemez, hissedilemez, tadılamaz ve
dokunulamazlar. Mesela, bir sinema bileti almakla bir çift ayakkabı almak arasındaki
farklar ele alındığında; ayakkabılar somut mallardır ve satın alma öncesinde objektif
olarak değerlendirilebilmektedirler. Ayakkabıyı tutup kaldırmak, yapıldıkları
malzemenin kalitesini incelemek, kendine has stilini görmek, denemek, satın aldıktan
sonra somut bir mal olan ayakkabının fiziki sahibi olabilmek mümkündür. Bir
sinema biletinin satın alınmasıyla elde edilebilen şey ise, bir deneyimdir. Film
bittiğinde tüketici, bir deneyim ve sadece bir biletin fiziki sahipliğiyle evine
dönebilecektir (Hoffman ve Bateson, 1997: 24- 25).
Bir ürün iyi düzenlenmiş spesifikasyonlar ile objektif olarak ölçülebilir,
toleransları kontrol edilebilir, ağırlık, renk, biçim, stil gibi açılardan karşılaştırılabilir.
19
Bir hizmet ise, fiziksel bir yapıya sahip olmadığından, ancak bir başka hizmetle
karşılaştırılarak ölçülmeye çalışılır.
Tüketiciler açısından değerlendirme yapıldığında hizmetin temelinde yer alan
somut olmama olgusu sebebiyle, hizmeti satın alan taraf olan tüketiciler birçok kez
ortaya konulan hizmetin farkında dahi varmayabilir. Sözgelimi sağlık hizmetinden
yararlanmış olan bir hasta veya bu hastanın yakınları, tedavi sonrasında ne
yapıldığına dair farkındalığa varamayabilir. Söz konusu durumun ortaya çıkmasının
nedeni hizmetin en temel özelliği olan soyut olmama ve fiziki olarak çıktısının
bulunmaması kıstasıyla ilgilidir (Öztürk, 2003:9). Hizmetlerin soyut olması
sebebiyle, somut malların pazarlanması için söz konusu olmayan birçok pazarlama
zorluğu ortaya çıkmaktadır. Bu zorluklar; hizmet envanterlerinin olmaması, patent
korumasının yokluğu, bir hizmetin hedef pazara tanıtımındaki güçlükler ve
fiyatlandırmadaki özel zorlukları içerir (Hoffman ve Bateson, 1997: 25).
Hizmet pazarlamasında, hizmetin dokunulmazlık özelliği göz önüne alınarak
bazı farklı çalışmalar yapılabilmektedir. Bunlar (Odabaşı, 1994: 17):
i.
Öncelikle ortaya konulacak hizmetle ilgili somut sunuş geliştirilir.
Buna örnek olarak bankaların kredi kartı üretmesi gösterilebilir. Bu
noktada kart hizmeti sağlayacak olan bir araç olmakla birlikte, hizmeti
direkt olarak gerçekleştiren bir olgu değildir.
ii.
Sonrasında ise tüketicinin gözlemleyeceği boyutun sunumu aşaması
gerçekleştirilmelidir. Hizmet amacıyla ortaya konulan araçların ve
sistemin işleyişiyle ilgili konularda hizmetin kusursuz olduğunun
ortaya konulması gerekmektedir.
iii.
Üçüncü
aşamada
hizmeti
ortaya
koyan
kişiler/kurumlar
gerçekleştirecekleri promosyon faaliyetleri ile tüketicinin elde edeceği
yararı soyutluktan uzaklaştırmalı ve somut bir çıktı olarak
nesnelleştirme konusunda çalışmalar yapmalıdır.
20
iv.
Son aşamada soyut bir kavram olan hizmetin bu dezavantajını ortadan
kaldırmak amacıyla müşteri ilişkilerine azami önem göstermeli ve
etkin bir sistem meydana getirmelidir.
2.1.2. Eşzamanlı üretim ve tüketim (ayrılmazlık)
Hizmetlerin sunulması tüketim anında veyahut tüketimin herhangi noktasında
gerçekleştirilebilmektedir. Somut olarak ortaya konulan ürünler öncelikle üretim
aşamasını geçer, sonrasında satılır ve en son aşamada satın alan tarafından (tüketici)
tüketilmektedir. Oysa hizmette durum bu şekilde değildir. Öncelikli olarak üretim
aşaması yine aynı biçimde yapılır ve sonrasın tüketim eylemi gerçekleşmektedir.
Satış ise tüketimden sonra meydana gelmektedir. Hal böyle olunca da hizmetin
üretilmesi ve tüketilmesi aynı zaman diliminde ortaya çıkmaktadır. Belirtilen
durumun nihai bir sonucu olarak üretici ve satıcının aynı kişi olması gerekmektedir.
En düşük ihtimalle hizmeti sunan kişiler/kurumlar ortaya konulan hizmet faaliyetinin
içerisinde bulunmalıdır. Öyleyse bu doğrultuda hizmetlerin, üreticisinden ayrılması
olanaksız görünmektedir. Anlatılanların nihai bir sonucu olarak ise sektörün aracısız
olması gerektiği tespitinde bulunulabilir. Sonuçta hizmetin bu özelliği sebebiyle
farklı pazarlarda aynı süreç içerisinde pazarlanmasının mümkün olmadığı
anlaşılmaktadır.
Ayrılmazlık; hizmet sunucusunun sunduğu hizmetle olan fiziki bağlantısına,
müşterinin hizmet üretim sürecine ve diğer müşterilerin bu üretim sürecine dahil
olmasına işaret eder. Hizmet sunanlar, malları ayrı bir fabrikada üreten mal
pazarlamacılarından farklı olarak, müşterileri ile sürekli bir temas halindedir. Hizmet
sundukları alanları müşterinin fiziki varlığını akılda tutarak planlamalıdırlar. Müşteri
ile hizmet sunan arasındaki bu etkileşim, hizmet pazarlamasındaki kritik noktayı
gösterir. Kritik noktalar, hem kazanç hem de kayıp için en büyük fırsatları temsil
ederler (Hoffman ve Bateson, 1997: 28-29).
‘’Hizmet pazarlamasındaki başarı ya da başarısızlık, hizmeti üreten ile satın
alan arasındaki ilişkiye bağlıdır ve ilişkinin niteliği başarıyı doğrudan etkiler. Bu
21
yüzden hizmet, üreticisinden ayrılmaz bir bütündür’’. Bundan dolayı hizmet,
birbirinden farklı pazarlarda aynı anda pazarlanamaz (Dinçer, 2003:459);
i.
Aynı anda çeşitli hizmetler bir arada pazarlanamaz.
ii.
Üretici ile tüketici arasında yakınlık ve yüz yüze ilişki gereklidir.
iii.
Depolanamaz ve stoklama problemleri olmaz.
iv.
Tüketilmeyen hizmetlerin nihai bir sonucu olarak ortaya çıkacak maddi
sonuçların giderilmesi olanaksız olduğundan, hizmetin arz – talep dengesi
çok iyi kurgulanmalıdır.
2.1.3. Türdeş olmama (heterojenlik)
Heterojenlik, hizmet alanlarının üretimden ayrılan en temel özelliklerinden
birisi olduğu bilinmektedir. Ortaya konulan farklı hizmetlerin eşit standartta olması
olanaksız gibi görünmektedir. Diğer taraftan ortaya konulan standart birbirine çok
yakın
olsa
dahi,
insanların
göreceli
düşünceleri
sebebiyle
farklı
olarak
nitelendirilebilmektedir. Bu noktada kalite kavramı, insandan insana farklılık teşkil
edebileceğinden dolayı farklılık göstermesi son derece olağan bir durum olarak
nitelendirilmektedir. Söz gelimi sağlık hizmetinden yararlanan kişilerin ortaya
konulan benzer hizmetlerle ilgili düşünceleri de farklı olabilmektedir. Bu hizmetin
kalitesiyle ilgili kimi hasta maliyet kıstasını dikkate alırken, kimisi de yüksek
konforu kalite olarak algılayabilmektedir. Hatta bunlara ek olarak ortaya konulan
hizmeti uygulayan doktor, hemşire, hastane gibi değişkenlerde devreye girdiğinde iş
içinden çıkılmaz bir duruma gelebilmektedir. Öyleyse hizmetin türdeşliği beklentiler,
zaman, aciliyet ve insani kriterler gibi birçok farklı değerlendirme kıstasına sahiptir.
Anlatılanların nihai bir sonucu olarak sektörde kalite algısı ve standart oluşturma
konusunda ciddi anlamda zorluklar bulunduğu gözlemlenmektedir (Öztürk,
2003:10).
Hizmetlerin kendisinin farklılık göstermesi ve hizmet sunulan kişilerin
algılarının farklı olması sebebiyle standart oluşturmak kolay görünmemektedir.
22
Hizmet, insan temelli bir faaliyettir. İnsanların da yakın standartları yakalaması son
derece zorlu olduğundan dolayı hizmetlerin farklı algılanması son derece olağandır.
Algılanan
farklılıklar
tüketiciler,
hizmeti
sunanlar
açısından
değişimler
gösterebilmektedir. Sonuçta hizmetin kalitesinin ortaya konulması pratikte mümkün
görünmemektedir. Aynı biçimde hizmet sunanların performansının ölçülmesi de
pratikte olanaksızdır. Anlatılanların nihai bir sonucu olarak hizmet niteliğini
meydana getiren en önemli nokta sunucunun yetenekleri ve hizmet potansiyeli olarak
ifade edilebilmektedir.
Hizmetlerin
aynı
olmaması,
hizmet
kalitesini
değerlemeyi
de
güçleştirmektedir. Bir hizmeti satın almadan önce kalitesi hakkında bir tahminde
bulunmak zordur. Örneğin; bir tiyatro ya da konser bileti alan kişi nasıl bir gösteri
olacağını ve verdiği paraya değip değmeyeceğini önceden bilmesi imkansızdır.
Hem hizmet personelleri hem de tüketiciler hizmetin bir parçasını
oluşturduğu için hizmet işletmelerinde kalite kontrolü ve tutarlı bir hizmet sunmak
çok zordur (Öztürk, 2003: 10).
2.1.4. Dayanıksızlık
Hizmetin bu özelliğinden kast edilmek istenen stok yapma olanaklarının
bulunmaması, geri iadesinin imkansız olması veya tekrar satış olanağının
bulunmaması olarak ifade edilmektedir. Böylece ifade edilenlerden anlaşılacağı
üzere üretilen hizmetlerin o anda kullanılması ya da satılması gerekmektedir.
Üretildiği anda satılamayan hizmetin sonraki süreçlerde kullanılması, yeniden
satılması veyahut devredilmesi olanaksızdır.
Hizmetler, ürünler gibi fiziki dayanıklılık ve ömre sahip değillerdir.
Hizmetler, birer “performans” arz ettikleri için saklanamaz ve stoklanamazlar.
Dayanıksızlık, hizmetlerin stoklanamama özelliğinden gelmektedir. Söz gelimi
satılmayan yolcu biletleri, otellerdeki boş olan odalar, satılamayan tiyatro biletleri,
bir doktor için hastasız geçen bir muayene saati gibi olaylarda satışı gerçekleşmeyen
hizmetlerin depolanması veyahut tekrar satılması olanaksızdır. Söz konusu
kapasiteler belirtilen süreçte atıl durumdadır ve tekrar değerlendirilmesi mümkün
değildir. Halbuki ürünlerde stoklama imkanı mevcuttur (İslamoğlu vd., 2006:20 ).
23
Hizmetlerin dayanıksızlığı, hizmetlerin daha sonraki bir dönemde satış veya
kullanımı için depolanıp saklanamayacakları anlamına gelmektedir. Bazı doktorlar,
randevularına gelmeyen hastalarından bunlar için ücret talep ederler, çünkü muayene
hizmetinin değeri ancak bu noktada mevcuttur ve hasta randevuya gelmezse
kaybolur. Talep sabitken, dayanıksızlık bir problem olmaz, ancak talep
dalgalandığında, hizmet işletmeleri, genellikle zor problemlerle karşı karşıya kalırlar.
Mesela, iş çıkış saatlerindeki yoğun talep dolayısıyla, toplu taşımacılık işletmeleri,
gün içindeki sakin saatlere göre daha fazla araç, ekipman ve işgücüne ihtiyaç
duyarlar. Bu sebeplerdendir ki hizmet işletmeleri, arz ve talebi dengelemek için
stratejiler geliştirirler. Örneğin oteller, sezon dışında daha düşük fiyatlar uygularlar,
restoranlar, talebin yoğun olduğu saat dilimlerinde part-time garsonlar çalıştırırlar
(Kotler ve Armstrong, 1996:260).
2.1.5. Sahiplik
Herhangi somut bir üründe tüketicinin sahiplik durumu mevcuttur. Yani
tüketiciler bir ürünü satın aldığı durumlarda kullanım inisiyatifini elinde
bulundurmaktadır. Oysa hizmet alanında durum bu şekilde değerlendirilemez. Çünkü
hizmetlerin sahipliği sınırlı bir zaman periyodunda tüketiciye sunulduğundan dolayı
hakların başkasına devri olanaksızdır.
Tüketici, somut bir ürün satın aldığı durumlarda söz konusu malın sahibi
olmuştur. Anlatılmaya çalışılan durum hizmet alanlarında geçerli olmamaktadır.
Oysa, uçak bileti alan bir kişinin herhangi bir sahipliği bulunmamakla birlikte,
yalnızca söz konusu uçakta seyahat etmesi olanağı bulunmaktadır. Eğer bu hakkını
kullanmazsa hiçbir hak iddia edemez ve bir sahiplik durumu savında bulunamaz.
Belirtilenler doğrultusunda hizmet sektöründe, hizmeti satın alanlar hizmeti sağlayan
kişilere/kurumlara mal satın alımında olduğundan daha yüksek oranda bağlı olmak
durumundadır.
‘’Bir hizmet satın alan tüketici, aldığı bu hizmeti bir başkasına devredemediği
için, hizmetlerde ikinci el pazar kavramı ortaya çıkmaz. Bir otomobil sahibi, onu
ikinci el pazarında satarak değiştirebilir, fakat bir sağlık hizmetini devretmek
mümkün değildir’’ (İslamoğlu vd., 2006:20).
24
2.2. Hizmetlerin Sınıflandırılması
Sektörel anlamda değerlendirme yapıldığında sınıflandırmanın önemi
yadsınamaz. Benzer durum hizmet sektörü için de geçerlidir, ancak bu sektörde
sınıflandırma kolaylıkla yapılamamaktadır. Söz gelimi otelcilik hizmetlerini, sağlık
hizmetlerini veyahut ticari danışmanlık faaliyetlerini aynı grup altında sınıflandırmak
her şeyden önce mantıkla bağdaşmamaktadır (Öztürk, 2003: 25).
Hizmet sektöründe sınıflandırmanın zor olduğunu ifade etmek, hiçbir şekilde
sınıflandırma yapılamayacağı manasına gelmemektedir. Elbette belirli dengeler
gözetmek suretiyle çeşitli sınıflandırmalar yapılması olasıdır ancak bahsedilen
sınıflandırma sektörün değerlendirilmesine paralel olarak göreceli bir kavram olarak
değerlendirilmektedir. Yine de yapılacak olan sınıflandırmalar sonucunda şirketlerin
yönetim kademesi ve hissedarları daha gerçekçi değerlendirmelerde bulunabilirler.
Böylelikle yapılacak olan sınıflandırmalarla çeşitli fırsatları değerlendirebilir ve bu
durumun sonucu olarak da rakiplerin önünde seyredebilirler. Yapılacak olan
sınıflandırmanın bir diğer katkısı ise sektörel ve rakiplerle ilgili kıyaslama olanakları
sunmasıdır. Böylece işletmeler, bulunduğu konum hususunda daha realist tespitlerde
bulunma imkanına sahip olacaklardır (Karahan, 2000: 23).
Genel anlamda hizmetlerin ayrıldı gruplar farklı başlıklar altında detaylıca
incelenecektir.
2.2.1. Hizmet Üreticisine Göre Sınıflandırma
Üretimi insan gücüne dayalı olan hizmetler
Üretimi insan gücü temelinde odaklı hizmetler şöyle gruplandırılabilir (Tek
ve Özgül, 2005:377):
i.
El becerileri veyahut özel yetenek/zanaat gerektirmeyen alanlar (Güvenlik
görevlisi, nöbetçilik, fatura ödemeleri yapanlar gibi).
ii.
Özel el becerileri veya zanaat gerektiren alanlar (çilingirlik, yemek
üretimi, insan kaynağı tedariki gibi).
25
iii.
Gerçek profesyoneller (mali müşavirler, aşçılar, doktorlar gibi).
Üretimi insan gücüne dayalı olmayan hizmetler
Bu hizmet türleri gruplanmak istenirse aşağıdaki gibi olacaktır (Tek ve Özgül,
2005:377):
i.
Otomatikleştirilmiş hizmetler (Elektronik gibi sistem destekleriyle
otomatik olarak çalışan, satış makineleri, jetonlu oyun kolları,
bankamatikler vb.)
ii.
Kısmen fazla becerili/kalifiye olmayan operatörlerce işletilen hizmetler
(Sinemalar, merkez istasyon koruma hizmetleri, kuru temizleme, taksiler
vb.)
iii.
Kalifiye
operatörlerce
işletilen
hizmetler
(Havayolları,
gemiler,
bilgisayarlar, devre- mülk vb.)
2.2.2. Hizmet Alıcısına Göre Sınıflandırma
Müşterinin hazır bulunmasını gerektiren hizmetler
Bu hizmetlere, restoran hizmetleri ve sağlık hizmetleri örnek verilebilir.
Müşteriler hizmet ortaya konulduğu anda söz konusu bölgede hazır biçimde
bulunmaları
gerekmektedir.
Eğer
müşteri
hazır
değilse,
hizmetin
ortaya
konulmasının bir manası olmayacaktır. Üretilen hizmetten duyulan memnuniyet ise
göreceli olarak değerlendirilmektedir. Konu hakkında en önemli değişkenler hizmeti
sunan kişi, kişisel özellikler, beklentiler olarak sıralanabilmektedir.
Bu sektörlerde hizmetin üretildiği ve müşteriye ulaştırıldığı alanların önemi
büyüktür. Çevresel alanların düzenlemesi de dahil olmak üzere tüm mekanın söz
konusu hizmet alanına uygun biçimde düzenlenmesi ve tüm tasarımın bu doğrultuda
26
yönlendirilmesi önem arz etmektedir. Ne şekilde düzenleme ve tasarımın
oluşturulacağı ise şirketlerin hedefleri ve müşterilerin beklentileri arasında ortak
paydada gizlidir. İşletmelere düşen optimal dengeyi kurmak ve sorunsuz işleyişe
olanak vermek olmalıdır (Karahan, 2000: 24, Öztürk, 2003:28).
Müşterinin hazır bulunmasını gerektirmeyen hizmetler
Müşterinin hizmet ortamında bulunmasını gerektirmeyen hizmetlere örnek
olarak otomobil tamir ve bakım hizmetleri verilebilir. Bu tür hizmetlerde, müşteri
hizmet veren personeli ya da mekanı görmeyeceği için hizmetin teknik kalitesi ön
plana çıkar, hizmet süreci daha az önemli hale gelir. Örneğin, kredi kartları ve bazı
sigortalar için hizmet verilen kurumlara gitmeden telefon ya da posta yoluyla bir çok
hizmetten faydalanılabilir (Öztürk, 2003: 28).
2.2.3. Hedef Pazara Göre Sınıflandırma
Kişisel ihtiyaçları karşılayan hizmetler
Bu hizmet türü, kişilerin veya grupların özel ihtiyaç ve isteklerini gidermeye
ve yasam kalitesini arttırmaya yönelik olarak sunulanlardır. Teknik bakım-tamirat,
doktorluk veya eğitmenlik faaliyetleri bu konuda örnek teşkil edebilir. Kişisel
ihtiyaçları karşılayan alanlar ise göreceli, kolay ve özelliği mevcut hizmet olmak
suretiyle üçe ayrılır. Kolay hizmetlere taksi, toplu taşıma hizmetleri örnek olarak
verilebilirken, beğenmeli hizmetlere doktorluk, muhasebecilik ve özelliği olan
hizmetlere ise yoğun bakım doktoru, yönetici danışmanlığı gibi örnekler
gösterilebilir (Cemalcılar, 1999: 92-93).
İşletme ihtiyaçlarını karşılayan hizmetler
‘’İşletme hizmetleri, üretime veya hizmete yönelik olarak faaliyet gösteren
işletmelere dönük verilen hizmetlerdir. Hukuk, bankacılık hizmetleri, bir işletmenin
problemlerine … yönelik danışmanlık hizmetleri örnek olarak gösterilebilir’’
(Dinçer, 2003: 460).
Hizmet sunumunda hedeflenen kitle baz alınmak suretiyle pazarlama
stratejilerinin farklı olması beklenmektedir. Konu hakkında bireysel veyahut
27
endüstriyel olarak tüketici konumunda bulunan iki farklı potansiyeldeki tüketiciye
aynı stratejilerle ulaşmak mantıklı bir tercih olmayacaktır. Anlatılan stratejilerdeki
farklılıklar tüketiciye ulaşmak, ücretlendirme ve promosyon faaliyetlerinde
kullanılan yöntemler biçiminde olabilir (Karahan, 2000: 26).
Sonuçta işletme ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olan hizmetler, var olan
sorunları kesin çözüme ulaştırma amacına sahiptirler denilebilir. Bu nedenle söz
konusu hizmetlerde işletmenin ihtiyacının niteliği ve düzeyi önemli olmaksızın
çözüme ulaşılması esastır denilebilir. Dolayısıyla da işletme ihtiyaçlarını karşılayan
hizmetlerin diğer hizmet biçimlerine göre daha farklı bir süreci içermesi söz konusu
olabilecektir ve bu durum son derece doğal olarak nitelendirilmektedir.
Kâr amaçlı ya da kâr amaçsız hizmetler
Herhangi hedef kitleye yönelik sunulan ve kar elde edebilmek hedefiyle
ortaya konulan faaliyetlerin tamamı ticari faaliyetlerdir. Kişiler/kurumlar tarafından
satın alınan hizmetlere ise ticari hizmetler denilmektedir. Bu tür hizmetlere örnek
verilecek olursa (Cemalcılar, 1999: 91):
i.
Konaklama (otel, pansiyon)
ii.
Meskenlerde sunulan hizmetler (bakım, temizlik veya tamirat gibi)
iii.
Eğlenme faaliyetleri (tiyatro, restoran)
iv.
Kişisel bakım (kuaför, kişisel temizlik hizmetleri)
v.
Sağlık (tüm sağlık hizmetleri, hekim gibi)
vi.
Eğitim (Dershane, üniversite gibi)
vii.
Profesyonel meslekler (Mali müşavir, avukat)
viii.
Finans ve sigortacılık
ix.
İletişim ve lojistik faaliyetler (Telefon, kargo, PTT hizmetleri)
28
Kar elde etmek amacıyla faaliyet göstermeyen kurumların sundukları
hizmetler sağlık hizmetleri, hastanelerin sunduğu hizmetler, eğitim-öğretim
hizmetleri, din hizmeti, vakıfların verdiği hizmetler, kamu yararı gözeten hizmetler
ve farklı sosyal hizmetler örnek olarak verilebilir. Öyleyse kar amacı taşıyan
hizmetleri veyahut kar amacı taşımayan hizmetleri yapılan faaliyete göre de
değerlendirmek mümkündür. Bunlar pazarlaması yapılan ya da pazarlaması
yapılmayan
faaliyetler
olmak
suretiyle
iki
farklı
biçimde
de
değerlendirilebilmektedir. Pazarlanan hizmetler olarak bahsedilen, piyasa için
yapılan üretimi ifade etmektedir. Pazarlanmayan hizmetlerde ise kamu kesiminin
sunduğu bedelsiz veya çok fazla desteklemeli hizmetleri, kâr amacı olmayan
kuruluşların sundukları hizmetleri ve pazarlanmayan aile içi üretimi kapsamaktadır
(Aslan, 1998: 53).
29
İKİNCİ BÖLÜM
PAZARLAMA VE SAĞLIK HİZMETLERİ
1. PAZARLAMA
Bu bölümde pazarlama hakkında temel kavramlar, pazarlama anlayışı,
pazarlamanın önemi, pazarlama karmaları, pazarlamanın çevreleri, pazarlamada etik,
hizmet pazarlaması gibi konulara değinilecektir.
1.1. Pazarlamanın Tanımı ve Pazarlama Kavramları
Pazarlama, gündelik yaşamın her alanında, evde, televizyon izlerken, radyo
dinlerken, sinemada film izlerken, yolda yürürken, e-postalarımızı kontrol ederken,
internet’te gezinirken, işte, yemekte, eğlencede yani kısacası her alanda karşımıza
çıkmaktadır. Ne yazık ki pazarlamanın gerçek anlamıyla ne olduğu tam olarak
bilinmemektedir. (Erdoğan, 2009: 11).
Sosyolog, psikolog ya da iktisatçı, ‘Pazar’ deyince kimi mal ve hizmetlerin
alışverişini yapan tüm müşterileri ve satıcıları ve de aynı çeşit malların fiyatının
eşitliğe yöneldiği alanı kapsadığı sonucunu çıkarır.” Pazar veya bazar kelimesi
Türkçe midir yoksa Farsçadan mı dilimize geçmiştir? Bu kelimenin kökeni ilgili
otoriteler tarafından tartışılmaktadır (Oluç, 2006: 36).
Çok eski bir tanım yapmak gerekirse “pazarlama, üretilen mal ve hizmetlerin
üreticiden tüketiciye veya direkt olarak kullanıcıya doğru olan işleme faaliyetinin
yerine getirilmesidir” (Nakip vd, 2012: 01). Pazarlama, kişilerin ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla taraflar arasında mübadelenin sağlanmasıdır. Pazarlama işlevi,
insani ve sosyal ihtiyaçların tespit edilip karşılanmasıyla ilgilidir. Pazarlama
fonksiyonu aracılığıyla insanlar, kurumlar ve kuruluşlar sunduklarını piyasaların ve
başka insanların sürekli değişenken ihtiyaç ve gereksinimlerine uydururlar (Eser ve
Korkmaz, 2011: 09).
30
Günümüzde pazarlamanın sadece kar amacı güden kuruluşlara özgü
olmaksızın, dernekler, örgütler, politikacı ve sanatçı gibi kişiler bakımından da son
derece önemli bir kavram olduğu görülmektedir. Aslında pazarlama incelik isteyen
bir süreçtir ve işletmenin fonksiyonları ile uyumunun sağlanması gerekmektedir.
Çünkü bir işletmede finansal başarı genelde pazarlama kabiliyetine bağlıdır. Satılan
mal ve hizmetlere yeterince talebin olmaması ve işletmenin kar elde edememesi
durumunda finans, muhasebe ve diğer bölümler de anlamlarını yitirecektir.
Pazarlama sürekli olarak değişimlere açık ve tetikte olmayı gerektiren bir süreçtir.
Microsoft, İntel ve Nike gibi pazar liderleri bile sürekli olarak rakiplerini izlemek
rekabet avantajlarını sürdürebilmek için çaba sarf etmek durumundadırlar. Bununla
birlikte işletme pazarlama yöneticileri açısından doğru kararlar vermek her zaman
kolay olmayabilir (Eser ve Korkmaz, 2011: 10).
Üretim sonrasında elde edilecek mal ve hizmetlerin özellikleri, fiyatı, nasıl
dağıtılıp tutundurulacağı konusunda etkin stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Daha detaya inildiğinde ürün paketinin, hizmet tasarımının ve bu süreçte seçilen
renklerin dahi önemli olduğu görülecektir. Burada önemli olan, kısa vadeli bakış
açısına sahip, rakiplerini ve tüketicilerini incelemeyen ve değer sunumlarını
geliştirmeyen işletmeler çeşitli zorluklar çekecektir. Bu türden çağdaş pazarlama
anlayışı olmayan işletmenin bugünkü karını yukarılara çıkarmak yerine, uzun vadede
elde edeceği karlar toplamının net bugünkü değerini de azaltacağı ön görülmektedir.
O halde işletmelerin başarılı olmasında karlılık tek başına hiçbir işe yaramamaktadır.
İşletmenin toplam pazar değerini arttırmak son derecede önemlidir. Günümüzün
pazarlama uygulaması, genelde bugün bir satışa ve yarın kaybedilmiş bir müşteriye
yol açan ticari işletme varlığının önüne geçmelidir (Eser ve Korkmaz, 2011: 11).
Pazarlamacının amacı, sadece bir ürün satmak değil, müşteriyle karşılıklı
uzun vadeli ve bol kazançlı sürdürülebilir bir ilişki meydana getirmektir. Görüleceği
üzere pazarlama, danışmanlık uygulamalarının her yönünü içeren ve işletmenin
tümünü kapsayan tam zamanlı bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. ‘’Pazarlama,
mal ve hizmetin üreticiden tüketiciye veya kullanıcıya doğru akışını düzenleyen
işletme faaliyetidir’’ (Tokol, 2007: 36).
31
Pazarlamanın başka bir tanımı; tüm işletmecilik fonksiyonlarını devreye
sokarak hedef alınan yâda satıcı ve alıcı ilişkisi kurulmak istenen kişi ve kitlelerin
maddi veya manevi ihtiyaçlarını araştırmak, o kişi veya gurupların rakiplerden daha
iyi bir şekilde tatmini ve mutluluğuna değer taşıyan hizmetler sunmak, bu arada
hedef alınmayan tüketici kitlesini gücendirmeyerek sosyal ve etik değerleri de göz
önünde bulundurarak, karşılığında maddi veya manevi çıkar sağlama sürecidir. Bir
işletmede pazarlamanın görevi sadece talebi karşılamak değil değişik talep
durumlarına göre talebi verimli ve etkili şekilde yönetmektir. Başka bir değişle
açıklanmak istenirse pazarlama yönetimi talebin yönetimidir (Tokol, 2007: 02).
Son dönemlerde değişen pazarlama anlayışıyla birlikte işletmeler tarafından
pazarlama hususunda algı da farklılaşmıştır. Geride kalan yüzyılın büyük bölümünde
satış olarak ifade edilen pazarlama kavramı, artık mevcut durumlarda ihtiyaçların
tespit edilmesinden, söz konusu ihtiyacın meydana getireceği sektörü hesaplayabilen,
bu faaliyet sürecinde maliyetleri ve faaliyetin gerçekleştirilmesi sonrasında ise
karlılığı ölçebilen bir fonksiyon haline bürünmüştür. İnanılmaz biçimde gelişme
gösteren bu disiplin alanı sayesinde artık üretim anlayışı sona ermiştir. Modern
pazarlama anlayışında öncelikle hedef kitle belirlenir ve bu kitlenin ihtiyacı
belirlenir. Tüm alt yapı oluşturulduktan sonra müşterinin tam olarak istediği
ürünler/hizmetler ortaya konulur. Hasılıkelam pazarlama fonksiyonu vasıtasıyla,
üstün tavsiyeler sunarak, alıcılının araştırma ve ticari işlem zamanından ve
çabasından tasarruf etmesini sağlayarak, tüm topluma daha yüksek bir yaşam
standardı sunmak kaydıyla değer yaratmaktır. Bu doğrultuda pazarlama işletmenin
en tepesindeki yöneticiden en alt çalışanına kadar herkesin bilmesi gereken bir
konudur. Çünkü müşteriyi unutan, müşterisini takip etmeyen ve tanımayan bir
işletmenin geleceği karanlık olacaktır.
Pazarlama yönetimi ‘’ise taraflar arasında gerçekleşmesi istenen değişimin
kurallarını ortaya koymaya çalışır. Pazarlama yönetimi, karşılıklı ya da kişisel
kazanç sağlamak amacıyla hedef müşteriler ile beklenen değişimleri yapmaya
yönelen programların çözümlenmesi, planlanması, uygulanması ve denetimidir’’
(Eser ve Korkmaz, 2011: 13-14).
32
1.2. Pazarlamanın Konusu ve Faaliyet Alanı
Pazarlamanın konusu araştırılırken, pazarlamanın sadece mal ve hizmetler ile
ilgili olmadığı, insanları tatmin etmek istedikleri tüm ihtiyaçları karşılayacak mal ve
hizmetler ile ilgilendiği gerçeği unutulmamalıdır. Ayrıca diğer bir taraftan pazarlama
süreci mal ya da mala bağlı hizmetleri içeren bir kavram değildir. Pazarlama
mallardan tamamen ayrı olarak sunulan hizmetler, bilgi, kişi, olay, yer, örgüt,
deneyim, mekân, mülkiyet ve fikirlerin pazarlanmasını da içeren bir değişimdir.
(Eser ve Korkmaz, 2011: 15).
Değişim, pazarlamanın temelini oluşturan bir kavramdır. ‘’Değişim, istenilen
bir mal ve hizmet karşılığında bir şey önererek başkalarından elde etmektir.
Pazarlama sürecinin en temel kavramlarından olan değişimin gerçekleşmesi aşağıda
belirtildiği üzere beş şartın sağlanması ile mümkündür’’ (Eser ve Korkmaz, 2011:
15):
i.
Tek taraflı değişim mümkün değildir (asgari iki taraf bulunmalıdır)
ii.
Karşılıklı olarak tarafların birbirlerinden talep ettiği bir şey bulunmalıdır
iii.
Taraflar arasında etkin iletişim bulunmalı ve söz konusu ürünlerin birbirlerine
teslim edilmesine olanak bulunmalı
iv.
Taraflar değişimleri onaylamak veyahut reddetmek hususunda özgür olmalı
v.
Karşılıklı iki taraf için de kabul edilebilirlik ve süreci arzulama kıstaslarında
inanç olmak durumundadır.
Değişim sürecinde iki tarafın konusunda anlaşmaya varması ile birlikte orta
çıkar. İşlem iki ya da daha çok taraf arasında gerçekleşen değer alışverişidir. Bir
işlemin çeşitli boyutları vardır. İşlemin gerçekleşebilmesi için en az iki değerli şey,
koşullar arasında anlaşmaya varılması anlaşma zamanı ve yerinin belirlenmesi
gerekmektedir. Ayrıca işlemlerin konunlar tarafından korunması da önemlidir.
Başarılı değişim sürecinin gerçekleştirilebilmesi için pazarlama yöneticilerinin her
tarafın işlem sonucunda neler beklediklerini incelemeleri gerekmektedir (Eser ve
Korkmaz, 2011: 15).
33
‘’İşletmelerde, pazarlama etkinliklerinin başlangıcını stratejinin belirlenmesi
oluşturmaktadır. İşletmelerin, eğer realist ve müşteri merkezli bir stratejileri mevcut
değilse, pazarlama faaliyetlerinin başarıya ulaşması çokda mümkün değildir’’
(Çiçek, 2006: 06).
Rekabetin yoğun bir şekilde olduğu göz önüne alındığında son dönemlerde
ürünler/hizmetler konusunda tüketiciler onlarca alternatife sahip durumdadır.
Birbirlerinden çok büyük farklılıkları olmayan ürünlerin/hizmetlerin olduğu
düşünüldüğünde içinde bulunulan dönemde kazanan kesinlikle tüketiciler olmuştur.
Bu noktada işletmelerin tüketicilerle son derece yakın ve sıkı ilişki içerisinde
bulunması gerekmektedir. İşletmeler farklı alternatif promosyon faaliyetleri
sergilemek suretiyle tüketicilerle arasındaki ilişkileri canlı tutmak adına uzun
dönemli bir marka bağımlılığı yaratmak istemektedirler. Fakat uygulanan bu
teknikler ile her tüketiciye farklı mesajlar söyleniyorsa müşteri cephesinde bir
karışıklığın oluşmasına yol açacaktır. Bütün çalışmaların koordineli olarak
uygulanması gerekliliğinin önemi büyüktür (Odabaşı ve Oyman, 2002: 61-62).
1.3. Pazarlama Anlayışı ve Uygulamadaki Gelişmeler
Gelinen noktada şirketler açısından pazarlama kavramının içeriğinde ciddi
manada gelişimler gerçekleşmiş ve günümüz işletmeleri çağdaş (modern) pazarlama
anlayışı uygulanmaya başlamıştır. Söz konusu kurumlar ilk zamanlarda üretim
anlayışı benimseyerek üretime ağırlık vermişlerdir ve imal ürettikleri ürünlerin
tüketicilerce
kabul
edilebileceğini
düşünmüşlerdir.
Dolayısıyla
bu
durum
işletmelerde bir sorun olmaktan başka bir sonuç doğurmamıştır. Sadece üretimi nasıl
artıracakları ve kişilerin benimseyecekleri kalitede malı nasıl üretecekleri düşüncesi
hâkim olmuştur. Bu da yine işletmeleri tüketiciden çok teknolojik bilgiye ve üretim
planlarına önem vermelerine sevk etmiştir. Böylece kitlesel üretime ve düşük birim
maliyetlere ulaşılmıştır.
‘’Daha sonraları ise artan rekabetin kitlesel üretim ile yaratılan büyük
miktarlardaki malların satışları zorlaştırması işletmeleri satış anlayışını benimsemeye
sevk etmiş ve işletmeler üretimden çok, üretileni satma çabası içerisine girmişlerdir.
Satış anlayışında işletme istediğini üretmekte ve ürettiğini de tüketiciye satmak için
34
yoğun çaba sarfetmektedir. Satış anlayışında etkili satış tekniklerinin kullanılması ile
tüketicilerin daha çok mal ve hizmet satın alacakları ve böylece yüksek karların
sağlanacağı düşünülmüştür’’ (Mucuk, 2002: 14).
Geride kalan dönemlerde birçok alanda olduğu gibi pazarlama disiplininde de
değişimler hızlı biçimde gerçekleşmiştir. Geride kalan yüzyıla damgasına vurmuş
sistemlerden birisi olan Fordist üretim anlayışı içinde bulunulan dönemde
kullanılabilir bir strateji değildir. Artık üretim anlayışı yerini, tüketici ne istiyor
düşüncesine bırakmıştır. Dolayısıyla bu doğrultuda pazarlama biliminin geçirdiği
başkalaşımı incelemek yarar sağlayacaktır. Bunları üç ana parçaya ayırmak gerekirse
ürüne odaklanan, satışa odaklanan ve hem pazar hem de tüketici odaklı olarak
değerlendirme yapılması mümkün olacaktır. Söz konusu evrelerin tamamında farklı
odak
noktaları
tespit
edilmiş
ve
pazarlama
stratejileri
bu
doğrultuda
yönlendirilmiştir.
1.4. Pazarlamanın İşletme ve Toplum Açısından Önemi
İşletmelerin en mühim fonksiyonlarından birisi olan pazarlama fonksiyonu,
şirketlerin geleceğiyle ilgili büyük önem arz etmektedir. Ayrıca pazarlama bilimi
yalnızca işletmeler için değil; milli ekonomi ve kamu yararı için de önemli bir
fonksiyon olarak nitelendirilebilir. İyi bir pazarlama, işletmenin ve ülkenin başarısı
yanında, etkili bir üretim içinde geçerlidir. Çünkü tüketicinin arzu etmediği bir malı
veya hizmeti üretmenin hiçbir yararı yoktur. Pazarlama, üretici ve tüketici arasında
yer alan ve tarafları bir araya getiren bir köprüdür. İşletmenin çevresi ile ilişki
kurmasını sağlayan temel bir mekanizmadır. Ekonomik fayda yaratır. Depolama ile
zaman faydası, taşıma ile yer faydası ve bilgi verici tutundurma çabaları ile sahiplik
faydası yaratır. Mal ve hizmeti, uygun biçimde, arzu edilen zaman ve yerde hazır
bulundurarak tüketicinin ona sahip olmalarını sağlar. Mal ve hizmete yeni değerler
ekleyerek, yeni işler hatta yeni endüstriler yaratarak ve daha yüksek yaşam standardı
sağlayarak, toplumsal refahın yükselmesine yardımcı olur. İşletme ve sosyal amaçlı
örgütler sadece tüketicilere yarar sağladıkları sürece toplumdaki rollerini yerine
getirirler
ve
yaşamalarını
sürdürürler.
İşletmenin
başarısında
pazarlama
fonksiyonunun etkisi hususunda Peter Drucker düşüncelerini şu biçimde ifade
35
etmektedir; “işletme toplumun bir parçası olduğuna göre geçerli bir amacı vardır. O
da pazarda tüketici ihtiyaçlarını tanımak, hangi gereksinimlere hizmet edileceğini
ortaya çıkarmak ve potansiyel tüketiciyi işletme müşterisine dönüştürecek bir malı
geliştirmektir’’. Tüketici gereksinimlerini tanımak ve ona hizmet etmek hiç şüphesiz
ki pazarlama yönetiminin temel sorumluluğudur. İşletmelerin pazarda kalabilmeleri
az veya çok tüketicilere yönelik olmalarını gerektirir. Klasik ekonomistlerin dediği
gibi, işletmelerin amacı, tüketici gereksinimlerin tatmin etmektir. Kar, hizmetin
sadece karşılığıdır (Tokol, 2007: 7-8).
Pazarlama faaliyetleri yalnızca ekonomik kaygılardan veya ekonomik yarar
gözetmekten ibaret olarak değerlendirilmemektedir. Konunun bir de kültürel boyutu
bulunmaktadır. Bu sebeple milli veyahut milletlerarası pazarlama çalışmaları
birbirinden
farklılık
gösterebilmektedir.
Yeryüzünde
tüm
inşaların
ortak
ihtiyaçlarının olduğu kabul görmekle birlikte, söz konusu ihtiyaçlar zaman zaman
farklılık gösterebilmektedir. Özellikle kültürel değişkenler bazı anlarda ciddi manada
tüketim tercihlerini etkileyebilmektedir. Hal böyle olunca da işletmeler yeni
pazarlara giriş süreçlerinden önce konu hakkında ciddi araştırmalar yapmak
durumundadır. Aksi takdirde atılacak yanlış bir adım şirketin faaliyetlerine başladığı
anda sonunu hazırlayabilir. Öyleyse modern çağda işletmelerin kültürel farklılıklar
hususunda ciddi anlamda çalışmalar yapmasının yanında, faaliyete başlanacak olan
toplumun farklı talep ve beklentilerini karşılamak konusunda stratejilerini
yönlendirmelidir. Unutulmamalıdır ki söz konusu etkiler işletmelerin yöntemlerini
ciddi manada etkileyebilmektedir (Akat, 1996: 45).
1.5. Pazarlama Karması
‘’Pazarlama karması, 1962 yılında N. H. Bordon’ın geliştirdiği ve pazarlama
disiplini içerisinde önemli bir yeri olan kavramdır (Cemalcılar, 1999: 12). Pazarlama
karması, bir kurum ya da kuruluşun hedef pazardaki isteklere yanıt vermek üzere
harmanladığı ürün, yer, fiyat, tutundurma gibi kontrol edilebilir taktiksel pazarlama
etmenlerinden oluşmaktadır’’ (Akbayrak, 2005: 57).
Pazarlamanın karmaları olarak nitelendirilen bu dört kıstasın İngilizce
karşılıkları olan Price, Place, Product ve Promotion’dan geldiği bilinmektedir.
36
Çağdaş pazarlama anlayışında bu dört kıstasın önemi yadsınamaz olsa da, ilerleyen
dönemlerde bu karmaların yetersizliği bulunduğunu iddia eden bilim adamları ortaya
çıkmıştır. Sonrasında ise bu ilkelere ek olarak iki yenilik önerileri getirilmiştir.
Bunlar yatırımın gücü ve halka ilişkiler karmalarıdır. Aynı biçimde İngilizce
karşılıkları olan Publicrelations ve power’dan iki P olarak geçtiği anlaşılmaktadır
(Altuğ, 2002: 59).
Yaşanan gelişmelere paralel olarak hizmet sunumunda da pazarlamanın dört
ana karması olan 4P’nin noksanlığı hususunda çeşitli savlar ortaya konulmuştur.
Bunlara ek olarak yeni 3P ile birlikte hizmet alanında 7P kavramı deklare
edilmektedir. Bunlar personel, fiziksel imkanlar ve süreçlerin yönetimidir (Karahan,
2000: 97-99). Yine de ortaya atılan yeni karmalarla ilgili olarak bilim insanlarının
ortak paydada buluştukları kavramlar olarak gösterilememektedir.
Şekil 1. Pazarlama Karmasının Unsurları
Kaynak: T. Erdoğan, (2007) Satış Teknikleri Eğitimi, İstanbul, s.37.
1.6. Pazarlama Çevresi
Pazarlamacılar müşterilerle, kendi iç çevreleriyle ve dış ortaklarla ilişki
kurmada titiz ve başarılı olmak durumundadırlar. Bunu daha iyi bir şekilde
yapabilmek için de bütün bu ilişkilerin etrafındaki başlıca çevresel faktörleri
kavramak zorundadırlar. Bir işletmenin pazarlama çevresi hedef kitle ile başarılı bir
37
ilişkiyi oluşturma ve sürdürmede pazarlama yönetimini etkileyen pazarlama dışı
aktör ve güçlerden oluşmaktadır (Eser ve Korkmaz, 2011: 31).
Küresel çapta pazarlama yapacak her müteşebbis birçok yeni şeyi öğrenmek
zorundadır. Her ne kadar yurtdışında pazarlama yeni pazarlama ilkeleri gerektirmese
de işletmelerin sürekli değişen küresel pazarlama çevresi hakkında bilgi edinmeleri
ve bu bilgilerini de sürekli güncellemeleri faydalı olacaktır. Yine dışarıda iş yapacak
olan girecekleri piyasayı araştırmaları faydalı faklı olacaktır (Nakip vd. 2012: 290).
Başarılı işletmeler değişen çevreyi sürekli takip etmenin ve bu çevreye uyum
sağlamanın önemini bilen işletmelerdir. Çevre kelimesini genellikle hava kalitesi,
hava kirliliği, su kirliliği, katı yakıt atıkları ve doğal kaynakların korunmasına önem
veren fiziksel çevre ile ilişkilendirilir. Fakat burada çevre daha geniş bir anlamda ele
alınmaktadır (Eser ve Korkmaz, 2011: 31).
1.6.1. Makro ve Mikro İşletme Çevreleri
Pazarlama çevresi mikro ve makro çevreden oluşur. Mikro çevre
müşterilerine hizmet verme becerisini etkileyen örgüte yakın faktörlerden oluşur.
Makro çevre ise mikro çevreyi etkileyen daha büyük topluma ilişkin güçlerden
oluşur. Her işletmenin pazarlama sistemini büyük ölçüde etkileyen ve yukarıda genel
ya da uzak çevre olarak belirtilen makro çevre faktörleri genellikle altı gurupta ele
alınmaktadır. Söz konusu faktörler:
i. “Demografik,
ii. Ekonomik,
iii. Rekabetçi,
iv. Sosyo-kültürel,
v. Politik ve yasal,
vi. Teknolojik çevrelerden oluşmaktadır” (Nakip vd., 2012: 291).
38
Şekil 2. Makro İşletme Çevreleri
Kaynak: Erdoğan vd., (2013) Pazarlama Yönetimi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2579,
Açıköğretim Fakültesi Yayını No:1549, s.29.
1.6.1.1. Demografik Çevre
Demografik çevre etkenleri, ekonomik çevre ile beraber bir ülkede işletme
kararlarını ve özellikle pazarlama kavramı tutumlarını en fazla etkileyen değişkenleri
oluşturmaktır. Demografi; nüfus hacmi, nüfus yoğunluğu, yerleşim bölgesi, cinsiyet,
yaş, ırk, meslek ve diğer istatistiklerin insan nüfusu bağlamında çalışılmasıdır.
Demografik çevre insanların ve insanların oluşturduğu pazarları içerdiğinden
pazarlama yöneticilerinin başlıca ilgi alanını oluşturmaktadır. Dünya nüfusu büyük
bir hızla artmaktadır ve 2030 yılında dünya nüfusunun 8,1 milyarı aşacağı tahmin
edilmektedir. Dolayısıyla büyüyen ve oldukça çeşitli bir hale gelen dünya nüfusu
çeşitli fırsatları ve mücadeleleri beraberinde getirecektir (Eser ve Korkmaz, 2011:
34).
1.6.1.2. Ekonomik Çevre
Bu ölçüt işletmelerin ekonomik ilişkiler içerisinde bulunduğu başta faaliyet
gösterilen ülke olmak üzere, gelir dağılımı, borç oranları, bankalar, faiz oranları,
enflasyon gibi ticaret sektörünün yapı ve işleyişi ve değişik sektörlerin gelişme
yönleri gibi salt unsurlardan oluşturmaktadır. Bu unsurların her biri, pazarlama
kararlarını değişik bir şekilde etkilemekte ve değişik fırsat ve tehlikelerin ortaya
39
çıkmasına neden olmaktadır. Ekonomik çevre faktörlerinden bazılarını aşağıdaki gibi
sıralamak mümkündür.
i. Gayri safi milli hâsıla
ii. Faiz oranları
iii. Enflasyon oranları
iv. Ücretler genel seviyesi
v. Enerji ve hammadde maliyetleri
vi. Fert başına GSMH
vii. Para arzı
viii. İstihdam düzeyi
ix. Para değer politikaları
x. Enerji ve hammadde bulunabilirliği (Eser ve Korkmaz, 2011: 34-35).
1.6.1.3. Rekabetçi Çevre
İşletme yöneticileri kendi pazarlama sistemlerinin şekillenmesinde önemli bir
rol oynayan rekabet çevresini sürekli olarak izlemek durumundadırlar. Bir rekabetçi
ortamın en belirgin özelliği aynı amaçlar için yarışan çok sayıda işletmenin faaliyet
yöntemlerini biri birine zarar verecek şekilde yürütmeleri, kıt kaynaklar için
birbirleriyle değişik yöntemlerle yarışmalarıdır. Böyle durumlarda her işlemenin
aldığı pazarlama kararları, uyguladığı stratejiler ve yürüttüğü politikalar diğer
işletmeleri etkileyecektir (Nakip vd., 2012: 293).
Sosyo-kültürel çevre, ekonomik, politik ve yasal çevreler gibi pazarlama
sisteminin diğer makro çevre değişkenlerinin tümüyle yakından ilişkilidir ve bir
bakıma onları çevrelemektedir. Kültürel çevre toplumun temel değerlerini, algılarını
40
ve tercihlerini ve davranışlarını etkileyen kurumlar ve diğer güçlerden oluşmaktadır.
İnsanlar onların temel inanç ve değerlerini şekillendiren belli toplumlarda yetişirler
ve diğer insanlarla ilişkilerini tanımlayan bir dünya görüşüne sahip olurlar (Çabuk,
2005: 14).
1.6.1.4. Politik ve Yasal Çevre
Pazarlama kararları politik ve yasal çevredeki gelişmelerden önemli bir
şekilde etkilenmektedir. Politik ve yasal çevre, kanunlar, devlet kurumlan ve
toplumdaki kurumları ve bireyleri etkileyen ya da sınırlayan baskı guruplarından
oluşmaktadır. Dolayısıyla, politik ve yasal çevre faktörleri işletme faaliyetleri
içerisinde en fazla pazarlama etkinliklerini etkilemektedir. Politik ve yasal çevrenin
pazarlama üzerindeki gücü aşağıda belirtilen dört kategoride gruplanabilir. Bunlar;
i.
Para ve mali politikalar
ii.
Sosyal kanunlar ve düzenlemeler
iii.
Devletin endüstrilerle ilişkisi
iv.
Özellikle pazarlama ile ilişkili kanunlar (Odabaşı ve Oyman, 2002: 407).
1.6.1.5. Teknolojik Çevre
Teknolojik gelişmelerin işletmeler tarafından itinayla takip edilmesi
önemlidir. Özellikle patentle korunabilen bazı teknolojik gelişmeler, rakip işletmeleri
aniden pazardan silebilecek güce sahiptir. Bu yüzden pek çok işletme teknolojik
açıdan rakiplerinden üstün olamasalar bile en azından gerisinde kalmamak
zorundadırlar. Bu bağlantılar bütününde, rakiplerin kullandığı teknolojiyi incelemek
için bazen işletmeler tersine mühendislik (revirse engineering) faaliyetleriyle
rakiplerin
ürünlerini
demonte
ederek
inceleme
yoluna
gidebilmektedirler.
Özelliklede internet ve iletişim teknolojisinde yaşanan son gelişmeler, teknolojiyle
doğrudan ilgili olsun ya da olmasın tüm işletmeleri yakından etkilemektedir (Gegez,
2009: 25).
41
Pazarlama planları hazırlanırken pazarlama yönetimi işletmedeki üst yönetim,
finansman, araştırma ve geliştirme, satın alma, operasyon ve satın alma gibi diğer
gurupları göz önüne almak durumundadır. Birbiriyle ilişkili bu guruplar iç çevreyi
oluşturur. Pazarlama kavramı altında bu işletme fonksiyonlarının hepsi müşteriyi
düşünmeli ve yüksek müşteri değeri ve memnuniyeti sağlamak için birbiriyle uyum
içinde çalışmaları gerekmektedir (Eser ve Korkmaz,2011: 43).
Müşteri değeri sunum sistemindeki önemli bağlantıyı oluşturmaktadır. Aynı
zamanda tedarikçiler işletmeye mal ve hizmet için gerekli olan kaynakları
sağlamaktadır. ‘’İşletme faaliyetlerinde tedarik hareketleri; maddi girdilerin,
finansman, personel ve hizmet tedariki şeklinde olmaktadır. Tedarik, erişilmek
istenen sonuç için gereken araç ve olanakların temin edilerek emre hazır
bulunmasıdır” (Topkara, 2000: 459).
Pazarlama uzlaştırıcıları işletme ile pazar arasında mal ve hizmet akışına
doğrudan yardımda bulunan toptancı ve perakendeci gibi bağımsız kurumlardır
(Timur, 2013: 43). Bu bağlamda aracıları; dağıtım organları fiziksel dağıtım
işletmeleri, pazarlama hizmeti sağlayan kurumlar ve finansal aracılar olarak dört ana
başlıkta toplanabilir. Bu aracılar pazar ve işletme arasında köprü görevi üstlenerek
mal ve hizmetlerin alıcıya ulaşması için gereken her türlü altyapısal desteği
sağlayarak dağıtım kanalının parçası olarak görev yaparlar (Erdoğan vd., 2013: 30).
Çeşitli adlarla anılan farklı tiplerdeki pazarlama aracıları, üretim ile tüketim
arasındaki dengeyi oluşturan kişi ya da kuruluşlardır. Genel olarak üreticiler
faaliyetlerin daha etkin bir şekilde yapabilmeleri için aracı kuruşları tercih
etmektedirler (Akkılıç, 2003: 49).
‘’Pazarlama yönetimlerini ilgilendiren önemli konulardan biri ise fazla sayıda
firma ve ürüne muhatap hale gelen fakat sayıları pekte istenildiği gibi artmayan
müşterilerdir. Her işletme mevcut müşterilerini elinde tutmakla beraber yeni müşteri
edinme çabası içerisine girer’’ (Eser ve Korkmaz, 2011: 43).
Pazarlama anlayışına göre başarılı olabilmek için işletmeler rakiplerinden
daha fazla müşteri değeri ve memnuniyeti sağlamak durumundadır. Dolayısıyla
42
pazarlamacılar sadece hedef müşterilerin ihtiyaçlarını adapte etmekten daha fazlasını
yapmak ve sunumlarını tüketicinin zihninde rakiplerine göre daha güçlü bir şekilde
konumlandırarak daha stratejik avantaj kazanmak durumundadırlar (Altunışık vd.,
2006: 38).
Örgütün hedeflerine ulaşabilme yetkisi üzerinde etkisi olan mevcut ya da
potansiyel çıkar guruplarıdır. Finansal kamu grupları işletmenin fon edinme yetisini
etkilemektedir. Finansal grupların desteklemediği ya da güven duymadığı bir
işletmenin pazarda varlığını sürdürmesi mümkün değildir (Eser ve Korkmaz, 2011:
44).
1.7. Pazarlamada Etik
Günümüz pazarlama dünyası işletmelerin faaliyetleri konusunda daha fazla
sorumluluk alması için baskı yapmaktadır. Bu nedenle etik kavramı işletmeye ilişkin
birçok alanda önemli bir konu haline gelmiştir. Bu durum işletmelerin pazarlama ve
üretim faaliyetlerini gerçekleştirirken çevreye ilişkin yüksek standartlara uymak
zorunda kalacağının açık bir göstergesidir (Kotler, 2006:24).
Etik açıdan bakıldığında pazarlama kararları sadece özel karlılık hesapları
üzerine dayandırılmamalı, içinde bulunulan toplum ve daha geniş bir dünya
üzerindeki, hatta hemen ölçülemeyecek etkileri de göz önüne alınmalıdır. Çünkü
büyük ölçüde işletme yönetiminin kontrolü altında bulunan işletme fonksiyonlarıyla
ilgili, çok sayıda ahlaki açıdan sapma ya da ikilem yaratabilecek konular
bulunmaktadır (Torlak, 2001:131). Pazarlama faaliyetlerinin toplum üzerindeki
etkilerinin bu kadar fazla olması bu faaliyetlerin belli prensipler dahilinde
gerçekleştirilmesini zorunlu kılmıştır. Kotler (1996) bu prensipleri aşağıdaki gibi
sıralamıştır;
Tüketicilerin ve üreticilerin özgür olması: Pazarlamaya ilişkin kararlar
tüketiciler ve üreticiler tarafından olabildiğince özgür şartlar altında alınmalıdır.
Temel ihtiyaçların karşılanması: Pazarlama faaliyetleri yardımıyla herkesin
temel ihtiyaçları karşılanmalıdır.
43
Ekonomik verimlilik: Pazarlama faaliyetleri yardımıyla herkesin ürün ve
hizmetlere uygun şartlarda ve uygun fiyattan sahip olması sağlanmalıdır.
Yenilik yapma: Pazarlama faaliyetleri yenilikleri destekleyerek tüketicilerin
değişen zevk ve tercihlerine uygun yeni ürün ve hizmetler geliştirmelidir.
Tüketicilerin bilgilendirilmesi ve eğitimi: Uzun vadede müşteri tatminini ve
refahını sağlayabilmek için tüketicilerin eğitimine ve bilgilendirilmesine önem
verilmelidir.
Tüketicilerin
korunması:
Tüketicilerin
eğitimi
ve
bilgilendirilmesi
tüketicilerin korunması için yeterli değildir. Bu nedenle pazarlamacılarla birlikte
hükümetler tüketiciyi koruma yönünde çeşitli önlemler almalıdır. Örneğin, çoğu
zaman tüketiciler satın aldıkları ürünlerin çevreye olan etkileri konusunda yeterince
bilgilendirilmemektedir. Bu noktada pazarlamaya konu olan ürünlerin çevreye zarar
vermemesi oldukça önemlidir.
Kotler (1996) tarafından ortaya konulan bu yedi prensip ilk etapta işletme
karlarını veya ürünlerinin tüketimini artırmaz ancak tüketicilerin yaşam standardını
artırabilir. Böylece işletmeler pazarlama faaliyetleri esnasında bu prensiplere uygun
hareket etmek suretiyle etik bağlamda tüm dünyadaki tüketicilerin yüksek yaşam
standardına kavuşmasına katkı sağlamış olur.
Sanayi devrimi öncesinde işletmelerin, küçük olması, çevreye olan etkilerinin
kısıtlı olmasıyla birlikte dünya nüfusunun az olması ve insanların yeterince bilinçli
olmaması gibi sebepler, üretim araçlarının çevreye verdiği zararların tam olarak fark
edilememesine ve işletmelerin sosyal sorumluluklarından bugünkü kadar yoğun
olarak bahsedilmemesine neden olmuştur. Ancak gelinen bu noktada işletme
faaliyetlerinin etki alanın artması ve bu etkilerin toplumların büyük bir kesimini hatta
bütün dünyayı etkiliyor olması, sosyal sorumluluk ve etik benzeri konuların,
işletmeler açısından vazgeçilemez konular haline gelmesine neden olmuştur.
Ekonomik ağırlıklı olmakla beraber her işletme faaliyetinin gerçekleştirildiği
toplumu, diğer kurumları, insanları ve genel olarak tüm dünyayı etkileyebilen ve
ilgilendiren yönleri bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, işletmelerin taşıması
44
gereken sorumlulukların sadece ekonomik alanla sınırlandırılmasının yanlışlığı
anlaşılmaktadır. Bu nedenle işletmeler faaliyetlerini sürdürdüğü sürece çevresel
faktörlere karşı (güvenilir ürünler üretmek, gerçekçi reklam yapmak, çalışanlarına
güvenli çalışma ortamı sağlamak, çevreye zarar vermemek, doğal yaşamı korumak,
çalışanlara eşit muamele etmek gibi) etik açıdan da bazı sorumluluklar taşımalıdır.
Bu bilgiler paralelinde günümüzde kar amacını koşulsuz önde tutan ve fayda
maliyet analizlerini bireysel çıkarlarıyla sınırlayan geleneksel işletme davranışının
artık etkili olamayacağı görüşü güçlenmiştir. Kar maksimizasyonu amacı sadece
hissedarlar açısından değil toplumsal ve sosyal refah açısından da değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bu bakış açısıyla pazarlamacının etik çerçevede haksızlık yapmayan
ve tüketici haklarını koruyan bir misyon üstlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda
ülkemizde Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Kanun 8 Eylül 1995 tarihinde
yürürlüğe girmiştir (Aslan, 1998:3). Ancak bu kanunla tüketicilerin birçok hakka ve
korunma şekline kavuşmalarına karşın, bu hakların daha çok varsayımlara
dayanması, satın almak ve tüketmek zorunda olan tüketicilerin sorunlarının
çözümünde, kısmen yararlı olabilmektedir. Bu nedenle tüketicilerin korunması ancak
etik pazarlama anlayışının benimsenmesiyle mümkün olabilecektir.
Singhapakdi, (1999) yaptığı çalışmasında işletmelerin etik pazarlama
anlayışını benimsemesiyle birlikte, bu anlayışın işletmenin başarısını olumlu yönde
etkileyeceğini ve etik pazarlama anlayışını benimseyen işletmeler ve ürünlerinin
toplum tarafından daha fazla kabul göreceğini belirtmiştir.
Etik pazarlama anlayışı çerçevesinde işletmelerin pazarlama uygulamaları
esnasında etik kararlar alması çok fazla sayıda etkenin doğru yönde etkileşimi
sonucunda oluşur. Bu süreci etkileyen etkenleri, bireysel etkenler, çevresel etkenler
ve örgütsel etkenler olmak üzere üç grupta inceleyebiliriz (Velioğlu, 2002:83).
Etik Pazarlama Anlayışı ve Bireysel Unsurlar
Etik karar almayı etkileyen bireysel unsurlar, bir kişinin doğumundan itibaren
gelişim süreci içinde kazandığı tüm özelliklerden oluşmaktadır. Bu noktada ortaya
çıkan bireysel özellikleri aşağıdaki gibi inceleyebiliriz;
45
Bireysel Kontrol Alanı
Bireysel kontrol alanı pazarlamada etik karar alma sürecini etkileyen temel
bir etken konumundadır. Bireysel kontrol alanı, bireyin sergilediği davranışların
kendisinden veya çevresel etkenlerden etkilenme düzeyini göstermektedir. Kimi
bireyler yaşamı boyunca karşılaştıkları olayların tüm sorumlusunun kendileri
olduğunu düşünmekte, bu nedenle de yaşamları boyunca göstermiş oldukları tüm
davranışların kendi kontrolleri altında geliştiğine inanmaktadır. Bu tür bir inanca
sahip olan bireyler, işlerine karşı daha sıkı bir bağlılık gösterebilmektedir.
Değer Sistemleri
İşletmeye yönelik çeşitli çıkar gruplarının sahip olduğu farklı değer
sistemleri, etik karar alınmasını engelleyen önemli bir konudur. Örneğin, işletme
sahibi ile çalışanlarının sahip olduğu farklı öncelikler sonucu çıkan farklı fikirler,
bireylerin neyin iyi, doğru ve adil olduğunu belirleyebilmesine engel olabilmektedir.
Bu noktada bir çelişki yaşayan bireylerin güçlü bir değer sistemine sahip olması, etik
kararlar alarak iyi bir çalışma sergilemesinde önemli rol oynamaktadır.
Bireyin ahlaki anlamda neyin doğru olduğunu belirleyebilme düzeyi, onun
ahlaki gelişim düzeyini göstermektedir. Aynı örgütte çalışan bireylerin farklı ahlaki
gelişim düzeyine sahip olması, benzer konulara ilişkin farklı tepkiler vermelerine
neden olmaktadır. Kohlberg bireylerin göstermiş olduğu ahlaki gelişim sürecini 3
düzey ve altı aşamadan oluşan evreler halinde göstermeye çalışmıştır. Bunlar
(Mercin, 2005: 80):
Gelenek Öncesi Düzey: Bu düzeydeki birey, bulunduğu toplumdaki kültür
etkisiyle toplum içerisindeki ortak paydaya uyum sağlamaya gayret göstermektedir.
Birinci Evre cezalar ve itaat etme aşaması: Gerçekleştirilen herhangi bir
davranışın doğru/yanlış olmasına bakılmaktadır. İnsan ahlakla ters düşen bir hareket
yaptıysa cezalı olarak nitelendirilir, eğer doğru ise sorun yoktur.
Evre 2: Bireyler eğer ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar ise toplumsal kurallara
uymaya devam etmektedir. Söz konusu evre içerisinde insan hareketlerin karşılıklı
46
olduğunu düşünmektedir. Karşısındakine ne verirse, onun karşılığına karşılık gelen
oranda bir talepte bulunmakta veyahut verdiği kadar almayı düşünmektedir.
Geleneksel düzey: Geleneksel düzey içerisinde insanlar, inançlarına göre
hareket etmektedirler ve benimsedikleri kadarıyla davranışlarını yönlendirmektedir.
Üçüncü evre: Toplum içerisindeki uyumluluğun ön plana çıktığı dönem
içerisinde, bireyler nazik davranışa önem göstermekte ve toplum içerisinde takdir
edilmeyi arzulamaktadır. Aile kuralları başta olmak üzere, toplum kuralları ve yasal
dayatmalara uyumlu olabilmek söz konusu evrenin aşamalarından bazılarıdır.
Dördüncü evre: Bireyin kanuni yaptırımlara karşı eğilimi söz konusudur.
Toplumsal kurallara uyumluluk, bulunulan alanlar içerisindeki mevcut otorite
yaptırımlarını kabul etmek ve uyumlu olmak eğilimindedir. Tüm bunların gerekçesi
ise basittir; düzen ve intizamın devamlılığı.
Gelenek sonrası düzey: Düzeyde birey dünyanın genel kabul gördüğü
uluslararası toplumsal kurallar ve normlara uyumluluk peşindedir. Ulusal düzeyden
ziyade uluslararası toplumun kanıksadığı kıstaslar öne çıkmaktadır. Bu aşamada
birbiriyle çelişen durumlar belirdiğinde uluslararası olan tercih etmektedir.
Beşinci evre: Özgürlükçü düşünce hakimdir ve insanlık olgusu ön plana
çıkmaktadır. İnsanı model alan bu düşünce sistemi içerisinde hiçbir dayatma (iki
tarafın rızasıyla olsa dahi) insanların hak ve özgürlüklerine ters düşemez.
Altıncı evre: Toplumların normları somut, insanın içsel ve ahlak değerleri ise
soyun temellere dayandırılmaktadır (Bratton, 2004: 10-13).
1.8. Hizmetlerin Sınıflandırılması
‘’Hizmet kavramının tanımlanmasındaki zorluk, hizmetlerin çeşitliliğinden
dolayıdır. Bu çeşitlilik hizmetlerin sınıflandırmasına da yansımaktadır. Farklı
araştırmacılar hizmetlerin sınıflandırılmasında birbirlerinden çeşitli yaklaşımlarda
bulunmuşlardır. Bunun sonucunda da çok çeşitli sınıflandırmalar meydana
gelmiştir’’ (Akdoğan, 2011).
47
Hizmet sınıflandırmasıyla ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, birçok
araştırmacı hizmeti farklı açılardan değerlendirip, farklı şekilde kategorize etmiştir.
Örneğin; Judd (1964) hizmeti, bir malın kiralanmasına bağlı hizmetler, sahip olunan
mallara bağlı hizmetler, mallara bağlı olmayan hizmetler şeklinde sınıflandırırken;
Shostack (1977) ise hizmeti, fiziksel malların ve soyut etkinliklerin hizmet içindeki
oranına ya da ağırlığına göre hizmet paketi şeklinde sınıflandırmıştır. Thomas
(1978)’a göre hizmet sınıflandırması ise; teknoloji-yoğun hizmetler, emek-yoğun
hizmetlerdir. Chase (1978-1981)’in yaptığı çalışmada ise hizmetler, yüksek ve düşük
etkileşimli hizmetler şeklinde ikiye ayrılmıştır (Tablo 1: Grönross C., Service
Management and Marketing, Lexington Boks, Toronto, 1990, s.32-34).
48
Tablo 1. Literatürde Hizmetlerin Sınıflandırılması
JUDD (1964)
Kiralanan mallarla ilgili hizmetler, Mallara bağlı olmayan
hizmetler, Sahip olunan mallarla ilgili hizmetler
RAHTMELL (1974)
Satıcının çeşidine göre hizmetler, Alıcının çeşidine göre
hizmetler, Satın alma şekline göre hizmetler, Satın alma
güdülerine göre hizmetler, Düzenleme derecesine göre
hizmetler
Fiziksel malların ve soyut hizmetlerin her bir ürün paketi
oranına göre, Malları ve kişileri etkileyen hizmetler,
SHOSTACK (1977), SASHER
Kalıcı ve geçici etkilerine göre hizmetler,
(1978) ve HILL (1977)
Etkilerin giderilebilirliği ve giderilmezliğine göre hizmetler,
Fiziksel etkiler ve zihinsel etkiler yaratan hizmetler,
Kişisel ve toplu hizmetler
Öncelikli teçhizata dayalı hizmetler,
Kalifiye olamayan operatörlerce izlenen hizmetler,
THOMAS (1978)
Öncelikli insana dayalı hizmetler,
Kalifiye iş gücü gerektiren hizmetler,
Profesyonel iş gücü gerektiren hizmetler
CHASE (1978)
Hizmet dağıtımında müşteri teması gerektirmesine göre
hizmetler, Düşük temas gerektiren hizmetler
KOTLER (1980)
İnsana dayalı- teçhizata dayalı hizmetler,
Müşteri varlığını gerektiren hizmetler,
Kişisel-iş ihtiyacının karşılanmasına dayalı hizmetler,
Kamu-özel,kar amaçlı olmayan hizmetler
LOVELOCK (1980)
Temel talep karakteristikleri, Hizmet kapsamı ve yararları,
Hizmet dağıtım usulleri
TROXELL (1981)
Hizmetin kullanım sıklığı, Hizmetin kullanım süresi
CHASE
ve AQUILANO (1981)
Saf hizmetler,
Karışık hizmetler, İmalat eseri hizmetler
BAUMOLL (1984)
Doğrudan kişisel hizmetler, İkame edilebilir kişisel
hizmetler, Geniş alanlı hizmetler,
Yaygın doğrudan hizmetler
SCHEMENNER (1990)
Hizmet fabrikaları, hizmet mağazaları, Yığın hizmet,
profesyonel hizmet
Kaynak: Grönross C., Service Management and Marketing, Lexington Boks, Toronto,
1990, s.32-34
Lovelock’un 1983 yılında yayımladığı makalesinde ise hizmetler; hizmetin
alıcısının niteliği, hizmet türü, hizmet veren elemanların esneklik ve inisiyatif
49
derecesi, hizmet talebini dalgalanma derecesi, hizmetin müşteriye ulaştırılma biçimi,
müşteri ile ilişkinin sıklığı şeklinde kategorize edilmiştir.
Tablo 2. Yapılarına Göre Hizmet Sınıflandırması
Hizmetin Yapısı
İnsan
Eşya
Dokunulabilir
Hizmetler
İnsan Vücuduna Yönelik
-Restoran
-Berber
-Güzellik Merkezi
Mallara Yönelik
-Ziraat
-Nakliye
-Makine tamir ve bakımı
Dokunulamaz
Hizmetler
İnsanların Zihinlerine
Yönelik
-Eğitim
-Tiyatro
-Müze
-Bilgi Hizmetleri
Dokunulamayan Faaliyetlere
Yönelik
-Muhasebecilik
-Bankacılık
-Sigortacılık
-Avukatlık
Kaynak: C. Lovelock ve L. Wright, (2002). Principles of Service Marketing and Management
(Second Education). Prentice Hall Upper Saddle River. New Jersey.
Tablo 2’de hizmetin yapısı, hizmetin sahiplik ve dokunulabilirlik durumuna
göre kategorize edilmiştir. Daha sonra ise hizmet, insan vücuduna yönelik, mallara
yönelik, insan zihnine yönelik ve dokunulamayan faaliyetlere yönelik olmak üzere
dört farklı gruba ayrılmıştır.
Tablo 3. Müşteri Bazlı Hizmet Sınıflandırması
Sürekli
Seyrek
Üyelik İlişkisi Var
Formal İlişki Yok
-Bankacılık
-Sigortacılık
-Telefon Aboneciliği
-Radyo İstasyonu
-Karayolu
-Polis koruması
-Aylık otobüs kartları
-Tiyatro aboneliği
-Araba kiralama
-Toplu taşıma
-Restoran
-Posta hizmetleri
Kaynak: C. Lovelock ve L. Wright, (2002). Principles of Service Marketing and Management
(Second Education). Prentice Hall Upper Saddle River. New Jersey.
50
Hizmet sunan işletmeler, müşteri bağlılığını artırıp, müşteriyle uzun süreli
ilişki kurmak isterler. Böylelikle işletmelerin müşteri üyeliğini sağlamaları
kolaylaşmış olur. Tablo 3’te hizmet, sunumunun sıklığına ve üyelik ilişkisine göre
sınıflandırılmıştır.
Son olarak hizmetler, işletmelerin esneklik ve inisiyatifliğine göre
sınıflandırıldığında aşağıdaki gibidir:
Tablo 4. Hizmet İşletmelerinin Esneklik ve İnisiyatiflik Derecelerine Göre
Hizmet Sınıflandırması
Yüksek
Düşük
Güzellik merkezi
- Taksi
- Eğitim
- Mimarlık
-
Yüksek
-
Otel hizmeti
Telefon hizmeti
- İyi restoran
- Kitlesel eğitim
Koruyucu sağlık programları
-
Düşük
-
Toplu ulaşım
Sinema-tiyatro
Fast-food restoranlar
-
-
-
Kaynak: C. Lovelock ve L. Wright, (2002). Principles of Service Marketing and Management
(Second Education). Prentice Hall Upper Saddle River. New Jersey.
Hizmet Tablo 4’e göre dikey eksende, hizmeti sunan işletmelerin inisiyatiflik
derecesini yüksek ve düşüklüğünü baz alınarak sınıflandırılırken, yatay eksen de ise;
hizmetin ve hizmet sisteminin ne derece esnek olduğunu ifade etmektedir.
1.9. Hizmetlerin Özellikleri
Mallara olan talep ortaya çıkarıldıktan sonra, üretime geçilir ve bu işlem belli
bir süre alır. Daha sonra üretilen mallar, talep eden tüketiciye pazarlanır. Pazarlama
faaliyetlerinin belli bir kısmını fiziksel dağıtım faaliyetleri oluşturur. Depolama, stok
denetimi, yükleme ve boşaltma, taşıma gibi bu faaliyetler, hizmetler için geçerli
olmayan faaliyetlerdendir (Kuzhan, 2009). Bu faaliyetleri içermeyen hizmetler
kendine özgü özelliklerle imalat sektöründen farklılıklar göstermektedir.
51
Genel olarak hizmetin karakteristik özelliklerini belirtmek gerekirse;
i.
Hizmet dinamik bir fonksiyon oluşundan dolayı, fiziksel olarak
boyutlandırılamaz, tanımlanamaz ve ölçülemez.
ii.
Hizmet depolanamaz, saklanamaz. Bir kez sunumu yapıldıktan sonra
tüketilmiş demektir, ancak tekrar edilebilir.
iii.
Hizmet insan davranışlarıyla yönlendirilen bir dizi aktiviteden
oluşmaktadır.
İnsan ilişkileri, hizmetin önemli bir parçası kabul edilir. İşin doğru olarak
anında gerçekleştirilmesi, personelin güler yüzlü olması kalitenin algılanması
açısından önemli bir etkendir.
i.
Hizmetin kesin ve kati olarak test edilebilmesi olanaksız
görünmektedir. Yine de bu duruma rağmen hizmeti meydana getiren
veya söz konusu hizmeti etkilemekte olan fiziki koşulların testi
kısmen de olsa mümkündür.
ii.
Kullanım ömrü, hizmet için söz konusu değildir, hizmetin sürekliliği
olabilir.
iii.
Hizmetin bir zaman boyutu vardır. Hizmet süresi içindeki faaliyet
birimlerine ilişkin alt zaman dilimleri, hizmetin kalitesini ve
performansını doğrudan etkiler. Örneğin gecikmeler (Hayta, 2008).
Yapılan çalışmalara bakıldığında malları hizmetlerden ayıran özellikler;
hizmetlerin soyut olması, üretim ve tüketimde eş zamanlı oluşu, türdeş olmama,
stoklanmama ve sahipsiz olma, olarak sınıflandırılmıştır. Aşağıda bu özellikler
açıklanmıştır:
Hizmetlerin Soyut Performans Özelliği: Müşteriler ürünleri satın alırken
ürünlerin estetiğini, görünümünü, tadını, kokusunu inceleyebilmekte ve test
edebilmektedir. Hizmetleri niteleyen; güvenirlik, titizlik, çalışanların tavırları
dokunulamayan süreç karakteristikleri ise hizmet satın alınıp tüketildikten sonra
52
doğrulanabilmektedir. Hizmetlerin kolayca tanımlanması, formüle edilmesi ve
zihinsel olarak algılanması mümkün olmamaktadır. ‘’Hizmetlerin çıktıları fiziksel
nitelikler ile değerlendirilememektedir ve hizmetler, nesnelerin performansından
daha çok müşterilerin deneyimine dayalı performanslardır. Hizmetlerin fiziksel
olarak dokunulmaz olmaları, hizmetler arasında kıyaslama yaparken belirsizlik
riskinin artmasına sebep olmaktadır’’. Bu nedenle de hizmetlerin pazarlamasında
fiziksel
görünüm
sağlayarak
ve
güçlü
markalar
geliştirerek
müşterilerin
karşılaşabileceği riskler azaltılabilmelidir (Mirza, 2011).
Hizmetlerin Ayrılmazlık Özelliği: Fiziksel mallar önce üretilip depolanır,
sonra satılır ve tüketilirler. Hizmetler de ise üretim, satım ve tüketim ya kısa
aralıklarla ya da hemen aynı anda gerçekleşmektedir. Hizmetler bir yaşam süresine
sahip değildir, yalnızca hizmetin oluşturulması ve sunulması süresi vardır. Ancak
malların üretiminden satılmasına kadar geçen bir süre vardır,yani bir yaşam süresi
bulunmaktadır. Bölünmezlik kavramı müşterinin de üretim aşamasına dâhil olması
açısından da geçerlidir, müşterinin doğrudan katılımı şarttır. Hizmet onu üretenden
ayrılamaz, bu da üretim ve pazarlamanın ayrılamayacağını göstermektedir. Bunun
yanı sıra hizmetler belli bir zaman içerisinde birçok pazarda da pazarlanamayacaktır.
Bu ilke de beraberinde mal işletmelerine kıyasla bazı pazarlama sorunlarını
getirecektir (Biçer, 2010).
Ayrılmazlık özelliğinin bir istisnası şudur; hizmet, hizmetin yaratıcısını ve
satıcısını ifade edenler tarafından satılabilir. Sigorta şirketi ve acenteler bu hususta
örnek verilebilir (Öztürk, 2003: 64).
Hizmetlerin Heterojen Olması Özelliği:Gerek hizmeti sunan bireylerin,
gerekse de hizmet sektörünün genel manada bir standart oluşturması mümkün bir
seçenek olarak görülmemektedir. Hizmet sunumunda aynı amaca yönelik olarak
gerçekleştirilen kısımlarda dahi birçok farklılık söz konusu olduğundan dolayı
standartlar meydana getirmek daha da zorlaşmaktadır. İşletmeler tarafından
amaçlanan süreçlerde ve çalışanlar arasında standart bir süreç meydana getirmektir.
Tüm bu çabalara rağmen hizmetin kalitesinin ölçülmesi hiçte kolay olmadığından
dolayı işlemler daha da karışık bir duruma gelebilmektedir. Sonuçta tüm anlatılan
gayretlere rağmen kesin ve kati sınırlar çizmek suretiyle hizmet kalitesinin ölçülmesi
53
günümüzde olanaksızdır. Sektör itibariyle birçok noktada tüketicilerin söz konusu
hizmetten yararlanmadan öncesindeki aşamada kaliteyi ön görmesi de genel anlamda
zorlu olduğundan dolayı işletmelerin imajları tüketiciler karşında genellikle ön plana
çıkabilmektedir (Özgüven, 2008).
Hizmetlerin Stoklanamama Özelliği: Hizmetlerin dayanıksızlığı, hizmetlerin
sonraki bir zamanda satışı veya kullanımı için depolanıp saklanamayacakları
anlamına gelmektedir. Bazı terapistler, randevularına gelmeyenlerden bunlar için
ücret alırlar, çünkü o hizmetin değeri ancak bu noktada mevcuttur ve kişi randevuya
gelmezse kaybolur. Talep sabitken, dayanıksızlık bir sorun teşkil etmez, fakat talep
dalgalandığında, hizmet işletmeleri, genellikle zor problemlerle karşı karşıya gelirler.
Mesela, iş çıkış saatlerindeki yoğun talep dolayısıyla, toplu taşımacılık işletmeleri,
gün içindeki sakin saatlere göre daha çok araç, ekipman ve işgücüne ihtiyaç duyarlar.
Bundan dolayı hizmet işletmeleri, arz ve talebi dengelemek için stratejiler
geliştirmelidirler. Örneğin, oteller sezon dışında daha düşük fiyatlar uygularlar,
restoranlar, talebin fazla olduğu saatlerde part-time garsonlar çalıştırırlar (Kotler ve
Armstrong, 1996: 260).
Dayanıksızlık özelliği olarak adlandırabileceğimiz hizmet karakteristiği bazı
özel durumları da beraberinde getirir. Hizmetleri envantere geçirip stoklama imkânı
yoktur. Bu sebeple hizmet sektörü son derece zorludur ve işletmelerin birçoğu
depolamanın mümkün olmadığı bir sektörde talep-arz dengesini kurmakta
problemler yaşamaktadır (Mirza, 2010).
Hizmetlerin Sahipsizlik Özelliği: Sahipliğin olmaması mal ve hizmet
arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Hizmet satın alındığı durumlarda, tüketiciler
söz konusu hizmetle ilgili bir yarar elde ederken, ürün satın alımında tüketicinin bir
sahiplik olgusu bulunmaktadır. Hizmetten yararlanılması belli bir süre için geçerlidir.
Bu sebeple hizmet sektöründe hizmet kullanımının sahipliğinin devredilmesi
imkânsızdır.
Bu
da
hizmeti
kullanan
sağlamaktadır.
54
tüketicilerin
üreticiye
bağlanmasını
Fiziksel mallar ve hizmetler arasındaki farklar Tablo 5’te gösterilmiştir.
Tablo 5. Fiziksel Mallar ve Hizmetler Arasındaki Farklar
Fiziksel Mallar
Hizmetler
Dokunulabilir
Dokunulamaz
Türdeş
Türdeş değildir
Üretim ve dağıtım tüketimden ayrılmıştır Üretim ve tüketim eş zamanlı süreçlerdir
Bir nesnedir
Bir faaliyet ya da süreçtir
Temel değer fabrikada üretilir
Temel değer alıcı ve satıcı etkileşiminde
üretilir
Müşteriler genellikle üretim sürecine
katılmazlar
Müşteriler üretime katılırlar
Stoklanabilir
Stoklanamaz
Sahiplik genelde transfer edilebilir
Sahiplik transfer edilemez
Kaynak: Gröngroos, C. (1990). Service Management and Marketing. Massachusetts: Lexington
Boks.
2. SAĞLIK HİZMETLERİ
2.1. Sağlık Hizmetleri ve Özellikleri
‘’Sağlık,
insan
yaşamının
devam
etmesinde,
yaşam
standardının
artırılmasında ve korunmasında özel öneme sahiptir. Sağlık hizmeti sunumu,
bireylerin yaşam kalitesini ve mutluluğunu direkt etkileyen, ülkelerin sosyoekonomik
açıdan kalkınmışlık düzeylerinin saptanmasında etkili olan bir alandır’’ (Öksüz,
2010).
Bu kapsamda sağlık hizmetlerini, 05.01.1961 tarih ve 224 sayılı “Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun”, “İnsan sağlığına zarar veren
çeşitli etkenlerin yok edilmesi ve toplumun bu etkenlerin etkisinden korunması,
55
hastaların tedavi edilmesi, bedeni ve ruhi melekeleri azalmış olanların ise
alıştırılması için yapılan tıbbi faaliyetler” olarak tanımlamıştır (SB, 2013).
‘’Sağlık hizmetleri, insanın fiziksel, ruhsal ve toplumsal açıdan sağlığının
korunması, iyileştirilmesi ve bu durumun devamlılığı sağlanarak toplumun refah
düzeyinin ve mutluluğunun geliştirilmesi amacı ile sunulan hizmetlerdir’’(Aslantekin
ve diğ., 2005). ‘’Sağlık hizmetleri, hasta bakımı ve refahı için var olan hizmetlerdir’’
(Erer, 2010: 33).
Tüm bu tanımlardan yola çıkarak özgün bir tanım yapılacak olursa; sağlık
hizmetleri bireyin ve toplumun gereksinim duyduğu; sağlığı koruma, sürdürme ve
iyileştirme kapsamında sunulan, alanında uzman ve uluslararası standartlara
uygunluk, bütünlük ve düzen çerçevesinde teknolojik gelişmelerden ve bilgi
birikimlerinden yararlanılan kişiler tarafından sunulan evrensel hizmetlerdir.
Sağlık hizmetlerinin kendine has yapısı, sağlık işletmelerinin üretim, finans
ve yatırım açısından farklılıklar göstermesi, ayrıca sektördeki diğer hizmetler gibi
ayrılmazlık,
depolanamama,
heterojen
olma
gibi
özellikleri
içerisinde
barındırmasından dolayı karmaşık bir yapıya sahiptir.
Sağlık hizmetlerinin özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Çıktının tanımlanması ve ölçümü zordur: Sağlık hizmetlerinin neticelerini,
başka sektörlerde olduğu gibi, kısa sürede görmek ve değerlendirmek mümkün
değildir. Sağlık kurumlarının temel girdisi ve çıktısının insan olması; koruyucu ve
tedavi edici hizmetlerin sonuçlarını kısa bir sürede görme ve değerlendirmeyi
güçleştirmektedir (Erdem, 2007).
Farklı meslek gruplarıyla iç içe hizmet verir: Birbirinden çok farklı tıbbi
hizmetler (poliklinik, ameliyathane, acil servis, fizik tedavi, eczane vb.) yanında
otelcilik hizmetleri (çamaşır, ütü, banyo, tuvalet, vb.), teknik hizmetler (bakım,
onarım, kalibrasyon, aydınlatma, havalandırma vb.), otomasyon, eğitim, araştırma,
danışmanlık/yönlendirme, yiyecek-içecek, taşımacılık ve diğer birtakım fonksiyonlar
sınırlı mekânda hepsi bir arada bulunur (Erdem, 2007).
56
Sağlık hizmetlerinin ikamesive ertelenmesi mümkün değildir: Ürün satın
alınması noktasında veyahut hizmet alanlarının birçoğunda tehir edilebilme özelliği
bulunmaktadır. Oysa sağlık hizmeti hiçbir şekilde bu özelliğe sahip değildir. Çünkü
ihtiyaç belirdiğinde, söz konusu problem ortadan kaldırılmaz ise insan hayatı
tehlikeye girebilmekte ya da insanlarda kalıcı hasarlar söz konusu olabilmektedir.
Ayrıca yalnızca bireyi değil; toplumun tamamını etkileme ihtimali bulunması
sebebiyle de sağlık hizmetlerinin ikamesi ya da ertelenmesi olanaksızdır. Ancak
tüketicilerin mal konusunda birçok alternatife sahip olduğu ortadadır. Benzer
biçimde satın alma işlemlerinin çoğunluğu ertelenebilir niteliğe sahiptir. Sözgelimi
rahatsızlığı bulunan bir hastaya daha uygun ücretli/daha pahalı alternatif ameliyat
yapılması önerilemeyecektir. (Filiz, 2010).
Sağlık hizmetlerine ne zaman ihtiyaç duyulacağı önceden bilinemez: İhtiyaç
halinde hemen giderilmesi gerekir, bekletilemez, ertelenemez. Dolayısıyla başka bir
hizmetle yerini doldurmak, ya da çoğu zaman acil olan muayene ve tedaviyi
ertelemek mümkün değildir. Aksi takdirde, sonuç, atlatılması zor kronik hastalıklar,
sakatlıklar ya da ölüm olabilir (Bakır, 2006).
Bilgi asimetrisi vardır: Sağlık hizmeti almak isteyen kişiler ne kadar hizmet
almaları gerektiğini bilmediklerinden ne kadar hizmet talep edeceklerini bilemezler.
Yani herhangi bir şikâyette sağlık kuruluşuna başvuran kişi kendisine hangi tetkik ve
tahlillerin yapılması gerektiği ve bunların ne düzeyde olması gerektiğini bilemez
(Tengilimoğlu, 2012: 57).
Sağlık hizmetlerinde üretim kaynakları sınırlıdır:Bu hizmetin sunumu
aşamasında öncelikli olarak hizmet sunan insan kaynağı gücü sınırlıdır. Doktor,
hemşire, sağlık teknisyeni, fizyoterapist gibi insan kaynaklarının yanında tıbbi
alet/teçhizat ve maddi kaynaklar sınırlıdır (Erdem, 2007). Söz gelimi ürün satışının
nerede yapıldığı büyük önem arz etmemektedir ancak sağlık hizmeti uygulamaları
herhangi bir yerde mecbur kalınmadığı durumlarda uygulanamaz. En basit ifadeyle
enfeksiyon riski bulunmaktadır.
57
Hizmet verildiği anda, ekonomik değerini yitirir ve sadece fayda sağlar. Asıl
önemli nokta ise, hizmetin sağlayacağı faydanın önceden bilinmemesidir (Bakır,
2006).
Sağlık hizmetleri standart değildir. Hizmet sunanların farklılığı eşit hizmet
sunumunu zorlaştırır. Sunulan hizmetler, onu sunan kişiye göre değiştiği gibi, zaman
içinde aynı kişi düzeyinde de sabit kalmamaktadır (Bakır, 2006).
2.2. Sağlık Hizmetlerinin Amaçları
Sağlık hizmetleri, toplumdaki sağlık sorunu yaşayan bireylerin bakımının
yapılması ve refaha ulaşmaları için sunulan hizmetleri ifade etmektedir. Buna göre
bu hizmetlerin oldukça geniş bir kapsama sahip olduğu değerlendirmesinin yapılması
mümkündür. Sunulan sağlık hizmetleri ile birlikte amaçlananlar arasında ilk olarak
toplumun hastalıklardan korunması yer almaktadır. Bu amacın varlığına paralel
olarak sağlık hizmetlerinin toplumun sağlıklı bir şekilde yaşamasını hedeflediğinden
de söz edilebilir. Toplum içerisindeki bireylerin sağlık sorunları yaşaması halinde ise
sağlık hizmetlerinin bireyleri eski sağlığına tekrar kavuşturma amacı ortaya
çıkmaktadır. Bu kapsamda hasta bireylerin tedavi edilmeleri ve rehabilitasyon süreci
yer almaktadır (Erer, 2010: 33). O halde sağlık hizmetlerinin amaçlarının toplumun
sağlığını korumak, sağlığın bozulması halinde ise eski sağlığa tekrar kavuşulması
adına çabalar ortaya koymak hususları etrafında şekillendiği yorumunun yapılması
mümkündür.
Bir toplumdaki sağlık verileri, özellikle insan mutluluğunun temel kaynağını
teşkil eden sağlıklı olma halini yansıtan ana göstergelerdir. Bu yönüyle bireylerin
sağlıklarını korumak ve toplumların sağlık düzeylerini geliştirmek önemli bir devlet
görevi olarak hükümetleri alakadar ettiği gibi, bireylerin sağlık hizmetlerine olan
taleplerinin
giderek
artması,
ulusal
ve
uluslararası
ölçekte
piyasalarının
genişlemesine etki etmektedir (Kurtulmuş, 1998: 13-14).
i.
Asgari maliyetler etrafında maksimum kalitede tedavi sürecinin ortaya
konulmasını sağlamak ve bu hizmetleri toplumun tamamın ulaştırabilmek
58
ii.
Öncelikle önleyici tedbirler almak suretiyle herhangi bir hastalık
durumunu ortaya çıkmadan önce ortadan kaldırmak hedeflenmelidir. Bu
aşama sonrasında ulusal manada kalkınmayı gerçekleştirebilmek amacıyla
son teknoloji araç-gereç ve ilaçları kullanmak.
iii.
Elde edilecek gelirlerle sağlık hizmetlerini daha geniş alanlara yaymak ve
daha kaliteli sağlık hizmetlerini daha çok insana ulaştırmaya çalışmak
(Erdem, 2007: 60-61).
2.3. Sağlık Hizmetlerinin Sınıflandırılması
Bu bölümde koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi edici sağlık hizmetleri ve
rehabilite edeci sağlık hizmetleri konuları ayrı ayrı incelenecektir.
2.3.1. Koruyucu Sağlık Hizmetleri
Bireyleri hastalıklardan korumak ve sağlıklarını geliştirmek için yapılan
hizmetlerdir.
Koruyucu
sağlık
hizmetleri
çerçevesinde
bireylerin
ve
toplumların
sağlıklarını tehlikeye düşürebilecek nedenlere karşı önceden tedbir alınmaktadır.
Böylelikle hem bireysel hem de toplumsal sağlık açışından bir adım önde olarak
koruma sağlanabilmektedir. Ekonomik açıdan bakıldığında ise koruyucu önlemlerin
maliyetinin hastalığın ortaya çıkmasından sonraki, tedavi hizmetlerinin maliyetinden
düşük olması ve ayrıca bireysel işgücü kaybının önlenmesi ile ekonomik kaybında
önlenmesi koruyucu sağlık hizmetlerinin bir amacı olmaktadır (Bakır, 2006: 35)
Koruyucu sağlık hizmetleri bireye ve çevreye yönelik olarak iki gurupta
toplanmaktadır.
Çevreye ve Topluma Yönelik Koruyucu Sağlık Hizmetleri:
Çevreye yönelik sağlık hizmetleri; pis su, lağım suları ve besin kontrolü,
çöplerin yok edilmesi, hava kirliliğinin önlenmesi katı ve sıvı atıkların zararsız hale
59
getirilmesi gibi hizmetleri kapsayan hastalık hali görülmezse dahi mutlaka yapılması
gereken hizmetlerdir.
Çevreye yönelik sağlık hizmetleri içerdiği sağlık kelimesi bakımından hemen
akıllarda, hekimlerin vereceği bir hizmetmiş gibi algılanmakta, oysa hekimlerin
görevi sadece insan sağlığını korumak için çevremizde neyin bulunması ve neyin
bulunmaması gerektiğini söylemekte, çevreye yönelik sağlık hizmetleri çerçevesinde
alınacak önlemlerin işlerliğini hayata geçirmek ise ayrı uzmanlık dallarını
gerektirmektedir (www.ttb.org.tr).
Buna göre Çevreye yönelik sağlık hizmetleri insanların sağlıklarını tehdit
eden çevresel faktörlerin kontrol edilmesi ve/veya yok edilmesi için çevre
mühendisleri, kimyagerler, veterinerler gibi uzmanlar tarafından yürütülen
hizmetlerdir.
Kişiye Yönelik Koruyucu Sağlık Hizmetleri:
Bağışıklıma, önleyici hizmetler arasında en ön planda olan çalışmalardan
birisidir. Toplum sağlığını henüz ortaya çıkmadan korumak amacıyla yapılacak
çalışmalarda, aşı, ilaç, doğum kontrol yöntemleri, eğitim çalışmaları gibi hizmetlerin
tamamı kişiye yönelik olarak kurgulanmış önleyici sağlık hizmetleri arasında
gösterilmektedir. Söz konusu önleyici sağlık hizmetleri doktor ve hemşireler
tarafından uygulanmaktadır (Kızılçelik, 1996:128).
Bireye yönelik olarak önleyici ve geliştirici sağlık hizmetleri, aşılama yapmak
sureti ile bağışıklığına kazandırma, doğru ve dengeli beslenmeyi sağlama, periyodik
muayene yaparak hastalığın erken tanısı, kişilere hijyen ve sağlık eğitiminin
verilmesini kapsamaktadır (Turan, 2004: 12).
Çevreye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri hekim tarafından verilmemesi ve
çevre sağlığı konuları ile ilgili uzmanlar tarafından yürütülmesine karşın, bireye
yönelik koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetleri, bir hekimlik hizmetidir. Bu
hekimlik hizmeti çerçevesinde koruyucu sağlık hizmetleri doktor, ebe, hemşire gibi
meslek grupları tarafından yürütülmektedir(www.ttb.org.tr).
60
Bu hizmetler zaman zaman aile hekiminin yaptığı gibi erken tanı koymak
amacı ile hasta olmasalar dahi çocukların, gebelerin, yaslıların ya da sevk
gerektirmeyen hastaların periyodik muayenesi, tedavi edilmesi tek bir doktor
tarafından
gerçekleştirilebilmenin
yanında
uzman
doktorlar
tarafından
da
verilmektedir. Örneğin; çocuk sağlığı hastalıkları uzmanının çocuğun sağlığı ve
gelişimini izlemesi, doğumundan itibaren asılama yapılması, takibi, anne babalara
çocuk sağlığı ve bakımı hakkında bilgi verilmesi, kadın hastalıkları ve doğum
uzmanı tarafından gebelik sürecinde oluşabilecek durumlara karşı hastanın takibi gibi
konular koruyucu hizmetlerin hekim tarafından yürütülmesini oluşturmaktadır
(Şakar, 1999: 17-18).
Sağlığı koruyucu önlemler üç basamakta incelenmektedir.
Primer Koruma; Kişi ya da toplumsal düzeyde sağlığın geliştirilmesi
amacıyla; aşılama, dengeli beslenme, çevrenin güvenli hale getirilmesi, fiziksel ve
ruhsal yönden iyi halde olmak hedefiyle gerekli önlemlerin alınmasıdır.
Sekonder Koruma; Önleyici tedbirlerin sağlığın bozulmasına engel olmak
amacıyla toplumsal ve bireysel olarak uygulanmasıdır.
Tersiyer Koruma; Hastalıklar önleyerek insanların hayat kalitesini
arttırmayı hedefleyen veya ortaya çıkan hastalık gibi durumlarda ortaya çıkması
muhtemel kalıcı etkilerin asgari düzeye indirilebilmesi amacıyla ortaya konulan
önleyici korumalardır (Hayran ve Sur, 1998: 17).
2.3.2. Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri
Hastalık meydana geldikten sonra, hastaların muayene ve tedavisini içeren
hizmetlere tedavi edici hizmetler ya da tıbbi bakım hizmetleri (medical care services)
denir. (Şakar, 1999: 18) Tedavi edici sağlık hizmetleri, birinci basamak tedavi
hizmetleri, ikinci basamak tedavi hizmetleri ve üçüncü basamak tedavi hizmetleri
olmak üzere üç başlığa ayrılmaktadır.
Koruyucu sağlık hizmetlerine göre tedavi edici sağlık hizmetlerinde kişisel
hedefler ön plandadır. Bu tür hizmetlerde, hizmeti alan kişi hizmetten doğrudan
yararlanmaktadır. Fakat, hastanın yatırılıp tedavi altına alınması, hastalığın toplumun
61
diğer bireylerine bulaşma olasılığını azalttığı ölçüde dışsal yarar sağlar. Ağır ruh
hastalarının gözlem ve tedavi altına alınması da aynı biçimde dışsal yarar sağlar.
Tedavi edici sağlık hizmetlerinin ana özelliklerinden birisi de, serbest piyasa
koşulları bakımından cazip oluşudur ve bu özelliğinden dolayı sadece kamu kurumu
tarafından değil özel girişimciler tarafından da sunulmaktadır (Kurtulmuş, 1998: 9091).
Bu hizmetler önleyici çalışmalarla engellenememiş ya da ani olarak belirmek
suretiyle ortaya çıkan hastalık durumlarını ortadan kaldırmak ve insanları daha
önceki sağlıklı hallerine geri getirmek amacıyla ortaya konulan sağlık hizmetlerinin
tamamı tedavi edici sağlık hizmetleri olarak tanımlanmaktadır. Bahsedilen
hizmetlerin sunulması başta doktorların sorumluluğu bulunmak kaydıyla diğer sağlık
personelleri tarafından uygulanmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 39). Tedavi edici
sağlık hizmetleri sosyal bir devlet tarafından ülkenin tamamına iletilmek
durumundadır. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı tarafından ülkenin tamamına
götürülen sağlık hizmetleri, sosyal güvencesi olmayan vatandaşlar da dahil olmak
üzere herkese ulaştırılmaktadır (Kızılçelik, 1996:130).
‘’Tedavi edici sağlık hizmeti sunan kurumlar, günübirlik (ayakta) tedavi
hizmetleri ve yataklı tedavi hizmetleri olmak üzere iki şekilde gruplandırılabilir.
Ayakta tedavi ya da günübirlik tedavi hizmetleri, hastane gibi yataklı tedavi
kurumuna yatışı gerektirmeyen hastalıkların tanı ve tedavileriyle ilgili hizmetleri
kapsar’’ (Kavuncubaşı, 2000: 39).
Birinci Basamak Tedavi Hizmetleri:
Genellikle hastaların ikinci ve üçüncü basamak grubundaki kuruluşlara
yönlendirilmeden önceki başvurdukları sağlık kuruluşları tarafından verilen
hizmetlerdir. Diğer bir ifade ile hastaların ilk başvurduğu, hekim tarafından
değerlendirildiği tedavi sevk gibi hizmetlerinin yanında ilk yardım sağlık hizmetleri,
acil tedavi hizmetleri, sağlık kontrolü, ambulans hizmetleri, ayakta tanı ve tedavi
hizmetleri, evde bakım hizmetleri ve izleme hizmetleri gibi hizmetleri içermektedir.
‘’Ülkemizdeki,
Aile
Sağlığı
Merkezleri,
62
Muayenehaneler,
Verem
Savaş
Dispanserleri, Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri, Birinci Basamak Sağlık Hizmeti veren
kuruluşlardandır’’ (Turan,2004: 12-13).
İkinci Basamak Sağlık Hizmetleri:
Birinci basamak tedavi hizmetlerinden sevk sonucu gelen hastaların muayene
ve tedavileri için uzman doktorlardan oluşan ve yataklı tedavi hizmetlerin verildiği
kuruluşları içeren hizmetlerdir. ‘’Ülkemizdeki tam donanımlı devlet hastaneleri, SSK
hastaneleri, özel hastaneler, yataklı sağlık merkezleri bu tür hizmet veren
kuruluşların birkaç örneğidir’’ (Turan, 2004: 13).
Üçüncü Basamak Tedavi Hizmetleri:
Hastalığın ileri teknoloji ve özel tedavi gerektirmesi durumunda verilen
sağlık hizmetleridir. Bu tür büyük ölçüde uzmanlık gerektiren tedavi hizmetlerinin
sunulduğu yerlere ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri, kanser hastaneleri, meslek
hastalıkları hastaneleri, üniversite hastaneleri örnek verilebilir.
2.3.3. Rehabilite Edici Sağlık Hizmetleri
Doğuştan var olan ya da sonradan hastalık, kaza gibi sebeplerle oluşan kalıcı
bozukluklar veya sakatlıklar sonucu bedeni ve ruhi kabiliyetlerini yitirmiş bireylerin
bu durumlarının yaşamlarını etkilemesini önlemek ya da etkiyi minimuma
indirgemek amacıyla tıbbi ve sosyal rehabilitasyon olarak iki şekilde yapılan ve
amacı kişinin ruhsal ve bedensel yönden başkalarına olan bağımlılığını ortadan
kaldırmak veya en aza indirmek sureti ile yaşama uyum sağlamasını gerçekleştirmek
olan sağlık hizmetleridir.
Bu hizmetler iki şekilde verilmektedir:
Tıbbi Rehabilitasyon:
‘’Bedensel kalıcı bozukluk ve sakatlıkların düzeltilmesi, yaşam kalitesinin
artırılması amacıyla verilen hizmetlerdir. Duruş bozukluklarının düzeltilmesi, kolbacak protezlerinin kullanılması, işitme, görme vb. kusurların en aza indirgenmesi
çalışmaları örnek verilebilir’’ (Yerebakan, 2000: 21).
63
Sosyal Rehabilitasyon:
‘’Sakatlık ya da özrü olan bireylerin, günlük yaşama aktif olarak katılımının
sağlanması, başka kişilere bağımlı olmadan yaşayabilmesi için, işe uyum sağlama,
yeni iş bulma ve öğretme çalışmalarını kapsar’’ (Yerebakan, 2000: 22).
2.4. Sağlık Hizmetlerinde Etik
‘’Günümüzde tıp uğraşı ve sağlık hizmetlerine yönelik etik çalışmalarda; bir
yanda tıp etiğine yönelik teorik sayılabilecek akademik, kavramsal ve analitik
etkinlikler sürdürülürken, diğer yandan da uygulama alanında karşılaşılan etik vaka
sorunlarında etik kavram ve değerlerin nasıl hayata geçirileceği üzerine görüşler
ifade edilmekte, tartışmalar yapılmaktadır’’ (Aydın,2002:15).
Toplumların refah düzeyleri yükseldikçe, adalet sağlandıkça ve kültürel
seviyesi arttıkça etik konusuna gösterilen ilgilinin arttığı bir gerçektir. Konu
hakkında toplumun sahip olduğu etik değerlerin çeşitli değişkenlerle olan ilişkisi
birçok bilim insanı tarafından incelenmektedir. Bu değişkenlerden birisi de kuşkusuz
sağlık hizmetleri ve etik ilişkisidir. Gelişen teknolojik olanaklara paralel olarak
sağlık sektöründe de uygulama alanları artmış ve geçmişte çaresi olmadığı düşünülen
birçok
hastalığa
yeni
teknolojilerle
önlem
alınabilmekte
ya
da
tedavi
edilebilmektedir. Ancak bu değişimlerin yanında etik konusuna da gösterilen önemi
artmış ve başta doktor hasta ilişkisi olmak üzere, sağlık sektörü çalışan güvenliği,
deneysel çalışmalar, biyolojik araştırmalar ve organ nakli uygulamaları gibi konular
başta olmak üzere sektörde etiğin önemini daha da artırmıştır. Yukarıda belirtilenler
de dahil olmak üzere birçok kıstasla ilgili olarak etik ilkeleri gözden geçirilmiştir
(Aydın, 2002: 14).
Sağlık hizmetlerinin sunumunda kalitenin yükseltilmesi amacıyla konunun
maddi boyutu da ele alınmak durumundadır. Kullanılan maddi kaynakların verimli
biçimde değerlendirilmesi ve bu maddi kaynakların adil biçimde dağıtılması da
kalitenin artırılması amacıyla uygulanabilecek strateji ve politikaların başında
gelmektedir. Unutulmamalıdır ki sosyal devletlerde sağlık hizmete en temel insan
64
haklarından olmakla birlikte işin bir de maddi boyutu ve dolayısıyla da söz konusu
ülkeye maddi bir yükü bulunmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre; acil sağlık hizmetlerinin sunumunda
kullanılan araç-gereç, ilaç ve diğer gerekliliklerin kalitesinin yükseltilmesi
konusunda yapılacak olan iyileştirmelerin maddi boyutu büyük önem arz etmektedir.
Ancak insan değerliliği, hasta saygınlığı, tedavi edici veya önleyici hizmetlerin
uygulanmasında
fırsat
eşitliği,
doktor-hasta
gizliliği
veya
sağlık
sektörü
çalışanlarının güvenli gibi kıstasların iyileştirilmesi maddi bir kaynağa ihtiyaç
duyulmadan daha iyi durumlara getirilebilecek hizmetler olarak nitelendirilmiştir.
Başta eğitim/öğretim programları düzenlemek olmak üzere, sağlık personeli
bilinçlendirmeleri, hasta bilinçlendirmeleri gibi faaliyetlerle etik konusunda yüksek
bilinçlilik hali sağlanması mümkün görünmektedir (Uğurluoğlu ve Çelik, 2005: 26).
3. SAĞLIK HİZMETLERİNİN PAZARLAMASI
Pazarlama bir parça bilim, bir parça da sanattır. Pazarlama, işletmenin
amaçlarına ulaşmasını sağlamaya ve kişilerin istek ve ihtiyaçlarını belirlemeye,
şekillendirmeye ve karşılamaya yönelik olarak mal, hizmet, fikir, yer, kişi, faaliyet
ve
örgütlerin
değişim
süreci
aracılığıyla
geliştirilmesi,
fiyatlandırılması,
tutundurulması ve dağıtılmasına bağlı planlama ve uygulama faaliyetlerinin bir
bütünüdür (Mucuk, 2001:5).
‘’Sağlık hizmetleri pazarlaması, sağlık hizmeti alıcılarının nelere ihtiyaç
duyduğunu belirlemek, bu ihtiyaçları karşılamak için hizmetlere şekil vermek, yeni
hizmetler üretebilmek ve hastalara sunulan bu hizmetleri kullanmaya isteklendirme
sürecidir” (Odabaşı, 1994: 30).
En temel insan hakları arasında gösterilen sağlık hizmetlerinin sunumu
hususunda birçoğu kesim tarafından pazarlama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi
doğru bir tercih olarak düşünülmemektedir. Ancak gerçek bu inanışın tam
tersindedir. Sağlık kurumları kar amacı güdüp gütmediklerine bakılmaksızın
pazarlama çalışmaları yapmalıdır. Bu kıstas bilimsel bir gereklilik olarak
65
nitelendirilmekle birlikte, günümüzde kar amacı güden veya kar amacı gütmeyen
sağlık kurumları bilinçli/bilinçsiz pazarlama faaliyetlerinde bulunmaktadır. Akla
yatkın olan ve bilimsel anlamda da olması gereken seçenek kuşkusuz pazarlama
çalışmalarının her şekilde uygulanması gerekliliği kıstasıdır. Sözgelimi en basit
ifadeyle hizmet tanımlaması yapan, yeni faaliyet alanları araştırılması gibi konular da
dahil olmak üzere birçok noktada pazarlama faaliyetleri zaten uygulanmaktadır
(Şahin, 2002: 19). Anlatılanlardan elde edilmesi gereken sonuç söz konusu strateji ve
faaliyetlerin bilimsel bir gereklilik olduğudur. Karlılık veya işletme çıkarlarının ön
planda tutulması ya da sağlık hizmetlerinin temel insani bir hak olduğu gerçeği
sağlık hizmetleri sunumunda pazarlama eylemlerinin gerçekleşmesine mani teşkil
etmemektedir. Aksine hizmet sunum aşamalarının kalitesinin yükseltilmesi başta
olmak üzere birçok yararı bulunmaktadır.
Pazarlama, sağlık hizmetleri sektörü için mühim, lakin oldukça yeni bir
kavramdır.
Kenneth,
Henson,
Crow,
Hartman
(2005),
sağlık
hizmeti
pazarlamacılarının, sekiz ana pazarlama görevini aşağıdaki gibi oluşturmuşlardır.
Sekiz Ana Pazarlama Görevi
i.
Rekabet oluşmasına katkıda bulunmak.
ii.
Faaliyet gösterilen çevrenin çeşitli açılardan tanınması (demografik,
kanuni ya da teknik imkanlar bakımından).
iii.
Hastaların nelere dikkat ettikleri ve tercihlerini hangi doğrultuda
yaptıklarının anlaşılması çalışmaları.
iv.
Potansiyel müşterileri keşfetmek ve alternatif hizmet alanlarına göre
faaliyetleri şekillendirmek.
v.
Hizmet uygulamalarının tespiti ve uygulanan tespitlerin iyileştirilmesi
faaliyetlerini organize etmek.
vi.
Sosyal güvenlik kurumları ile anlaşmalar yapılması ve ücretlendirme
yapılması.
66
vii.
Hastalar ve potansiyel hastalarla etkileşim içerisinde olmak ve ortaya
konulan etkileşimin devamlılığını sağlamak.
viii.
Hastalara farklı ulaşım yollarını tespit etmek ve farklı kişiler/kurumlarla iş
birliklerinde bulunmak.
Sağlık sektöründe pazarlama faaliyetleri, diğer üretim ve hizmet alanlarına
kıyasla nispeten zorlu süreçler ihtiva etmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasının
temel nedenlerinden birisi şüphesiz sağlık hizmetlerinden yararlanma hususunun az
miktarda arzulanmasından kaynaklandığı düşüncesidir. Daha önce ortaya çıkan
hastalık durumlarında hatırlanan olumsuzluklar söz konusu olabilmektedir. Anlatılan
sebeplerle pazarlanması zor hizmet alanlarından birisidir. Bu durumda sağlık
hizmetlerinin pazarlanması aşamasında müşterilerin (hastaların) dikkati hastalıklara
değil; mevzu bahis sağlık işletmesinin hastalara sunacağı yararlara çekilmelidir. Bu
noktada uygulanacak ilk strateji tedavi sonrası hastaların izlenmesi olarak
değerlendirilebilir. Böylelikle sağlık kurumları tüketicilerle etkileşimde bulunacak ve
onlarla ilgili bulunmak suretiyle çeşitli yararlar sağlamasını sağlayabilir. Anlatılan
durumun nihai bir sonucu olarak hastalar bilinçlenecek ve işletme ile hasta arasında
sıkı bir ilişki kurulacaktır (Wolf, 2001: 13).
Kompleks profesyonel hizmet örgütleri olan hastanelerde pazarlama ve
pazarlama örgütlenmesi kavramları, özellikle Türkiye’de 1990’lı yıllarla birlikte
karsımıza çıkmıştır (Karaman, 2003: 113). Sağlık kurumlarında pazarlamanın boyut
değiştirmesigeride bıraktığımız yirmi yılda ortaya çıkmıştır (Güdüm ve Kavas, 1994:
219).
İlk başlarda pazarlama, doktorları çekmek için uygulanan bir faaliyet olarak
ortaya çıkmıştır. Çünkü hastaneler doktorları hastanenin can damarı olan hastaların
gelmesini veya kaçmasını sağlayan çok önemli kapı bekçileri olarak görmüş ve
pazarlamayı, doktorları etkilemek için kullanmışlardır. Oysa günümüzde, bir
hastanenin tercih edilmesi için sadece tıbbi kadrosunun yeterli olmadığı, verilen tıbbi
hizmetin dışındaki diğer tüm hizmetlerde hasta ve hasta yakını memnuniyetinin
sağlanmasının zorunluluğu açıkça görülmüştür. Bu yüzden pazarlama, hastanenin
tüm birimlerini ilgilendiren bir fonksiyondur.
67
Winston (1989:6) pazarlama bölümünün;
i.
Biz hangi isin içerisindeyiz ve işletmemizin varlığının amacı nedir?
ii.
Müşterilerimiz kimdir?
iii.
Müşterilerimizin ihtiyaçları nelerdir?
iv.
İşletme hangi pazarlara hitap etmelidir?
v.
İşletmenin güçlü yanları nelerdir?
vi.
İşletmenin ilgilenilmesi gereken zayıf yanları nelerdir?
vii.
Rakiplerimiz kimlerdir?
viii.
Toplumun hangi kesimlerine hizmet vermek istiyoruz?
ix.
Bu kesimlerle iletişim kurmak için pazarlama stratejimiz nelerdir?
x.
Fiyatlandırma, tutundurma, erişim ve sunulan hizmet çeşitleri ile ilgili
hangi stratejileri geliştirmeliyiz? sorularına cevap vermek üzere
çalışmaları gerektiğini belirtmektedir.
Bu sorular bağlamında hastaneler;
i.
Dış çevre analizi yapma,
ii.
SWOT (fırsat/tehdit ve güçlü/zayıf yönler) analizi yapma,
iii.
Hasta çevresini analiz etme,
iv.
Misyon belirleme,
v.
Pazarı bölümlendirerek hedef pazarı belirleme,
vi.
Pazarlama stratejileri geliştirme,
vii.
Pazarda uygun bir konumlandırma ya da yeniden konumlandırma
stratejisi oluşturma,
68
viii.
Seçilen pazarlama stratejilerine uygun strateji kaynaklarını belirleme,
ix.
Hastalarla ve diğer ilgili taraflarla ilişkileri sürdürme ve geliştirme,
x.
Hasta memnuniyetini araştırma,
xi.
Yatan hastalara otel hizmeti verme,
xii.
Bireye özel sağlık paketleri sunma,
xiii.
Koruyucu tedavi seminerleri yoluyla halkı bilinçlendirme,
xiv.
Rekabet üstünlüğü bulunmayan hizmetler yerine yeni hizmetler
geliştirme,
xv.
Hastane teknolojisi ve hizmetlerini tanıtma ve halka benimsetme
faaliyetleri yürütme,
xvi.
Tıbbi
sempozyum
ve
konferanslar
düzenleme,
imaj
yaratma
çalışmalarında bulunma faaliyetlerini yerine getirmelidirler (Karaman,
2003: 124-125).
Hastaneler sosyal boyutu olan kuruluşlardır. Bu nedenle, bu kuruluşların
takdim ettiği sağlık hizmetlerinin geliştirilmesinde ve de bu hizmetlerin beklenen
sonucu yaratmasında sosyal pazarlama yaklaşımı önemli bir rol oynamaktadır
(Güdüm, Kavas, 1994:219). Şahin (2002:19) sosyal pazarlamayı, toplumsal bir
düşünce, sebep veya uygulamanın belirlenmiş hedef kitle tarafından benimsenmesini
sağlamak gayesiyle gerekli programların geliştirilmesi, uygulanması ve kontrolü
süreci olarak tanımlamaktadır. Sağlık hizmeti sunan kuruluşlar kar amacı gütsün ya
da gütmesin, farkında bile olmadan pazarlama ve sosyal pazarlama faaliyetlerini
kendiliklerinden gerçekleştirirler. Çünkü varlıklarını devam ettirebilmeleri için belli
bir girdiye sahip olmak zorundadırlar. Hizmetlerinin tanıtımı, kaliteli sağlık hizmeti
sunmaya yönelik çalışmalar, yeni bir hizmet için yapılan talep çalışmaları bunlara
birer örnektir. Şahin (2002: 20) hastanelerde pazarlama faaliyetlerine ağırlık
verilmesinin nedenlerini;
69
i.
Artan maliyetler,
ii.
Sağlık hizmetlerinin nitelik ve nicelik olarak artması,
iii.
Değişen hasta-doktor ilişkisi,
iv.
Sağlık hizmeti sunanlara yönelik artan hasta memnuniyetsizliği,
v.
Hastane yönetimlerine hedef kitleler, beklenti ve ihtiyaçları yönünde
güncel veriler sağlama,
vi.
Konumlandırma stratejileri ile pazarda bir yer bularak, ihtiyaç duyulan
hizmetleri daha etkin sunabilme olanaklarına erişme,
vii.
SWOT analizleri ile rekabet üstünlüğü bulunmayan hizmetler yerine, yeni
hizmetlerin geliştirilmesi ve sunumuna yönelerek, performans verilerini
yükseltme,
viii.
İç ve dış müşteri memnuniyeti araştırmaları ile etkin stratejiler geliştirme,
ix.
İmaj yöntemi ile hastanenin faaliyetini sürekli kılma,
x.
İşletmenin verimlilik ve etkinlik, dolayısıyla da kalite performanslarını
yükseltme olarak sıralamaktadır.
Pazarlama faaliyetleri sadece kar amaçlı değil, kar amaçsız sağlık kuruluşları
için de önemlidir. Çünkü bu kuruluşların performansları, belirli bir dönemdeki
hizmet sayıları ile ölçülmektedir. Sağlık kurulusundaki her müdahale, ekonomik
anlamda bir mübadeledir. Pazarlamanın özü mübadele, pazarlama faaliyetlerinin de
amacı mübadeleleri kolaylaştırmak olduğuna göre pazarlama, kar amaçsız işletmeler
için de önemli bir işletme fonksiyonudur (Karafakıoğlu, 1998:26). Bu yüzden sağlık
kuruluşları hizmet sundukları pazarı iyi tanımalı ve bu pazarda faaliyetini
sürdürmesini sağlayacak yenilikler ve çözümler üretmelidirler. Çünkü kar amaçsız
örgütlerde etkili bir pazarlama faaliyeti yürütülmezse, ek sosyal ve ekonomik
maliyetler ve savurganlık doğmaktadır (Tek, 1999: 438).
70
3.1. Sağlık Hizmetleri Pazarlamasının Özellikleri
Pazarlama faaliyetleri temel anlamda üretim ve hizmet sektörlerinde ciddi
farklılıklara sahiptir. Bu farklılıkların yanında hizmet sektöründe yer alıyor olmasına
rağmen, sağlık hizmetleri sunumu hususu da hizmet sektöründe yer alıyor olmasına
rağmen diğer hizmet sektörlerinde ciddi ayrımlara sahiptir. Bu ayrımlarla ilgili
ilerleyen kısımlarda detaylı biçimce incelenecektir.
‘’Pazarlama kavramının temelinde yatan mal ve hizmetlerin değiş tokuşu
çoğu kez karşılıklı olarak iki tarafın isteği ile gerçekleşmesine karşın sağlık
hizmetleri konusunda ara sıra bu durumdan farklı bir durum ortaya çıkmaktadır.
Mesela, akli bir rahatsızlığı bulunan bir hastanın sağlık hizmetlerinden bazı
durumlarda isteyerek faydalandığı söylenemez. Fakat, bu durumlarda da karşılıklı
değiş tokusun gerçekleşmesinde araya üçüncü bir taraf olarak hasta yakınları veya
doktor girer’’ (Harcar, 1991: 39).
Hizmet sektöründe yer alan sağlık hizmetleri hususunda karşılıklı olarak
değişimi gerçekleştirebilmek için hiyerarşinin en üstü olan noktada yasal yaptırımlar
da devreye girebilmektedir. Bahsedilen değişimlerin kontrolü ulusal anlamda
kanunlarla
belirlenmektedir.
Son
dönemlerde
ciddi
değişim
hareketlerinin
gözlemlendiği sağlık sektöründe, yapılan değişikliklerle karlılık oranları çok yüksek
düzeylerde değişkenlik gösterebilmektedir (Odabaşı, 1994: 30-31).
Kamu hastaneleri gibi kar amacı bulunmayan sağlık kurumlarında iki adet
hedef pazardan söz edilebilmesi mümkündür. Hedef pazardan ilkinin hastalar olduğu
düşünüldüğünde ikincil olarak maddi kaynak hususunda tedarik sağlayan
kişiler/kurumlar sıralanabilmektedir. Bilindiği üzere sürecin maddi boyutu
bulunmakta ve başta kamudan aktarılan gelirler olmak üzere bağışlar bu kurumların
temel finansman kaynaklarıdır. Konu hakkında finansman ihtiyacının önemi, kar
amacı taşımıyor olsa bile sağlık kurumlarının görmezden gelebileceği bir kıstas
değildir. Sağlık hizmetlerinin tüketicileri olan hastalar; sağlık hizmeti olarak tıbbi
müdahale konu edildiğinde ürün veya hizmet olarak bu hizmeti sağlayan doktorları,
hastane veya bakım evleri söz konusu olduğunda ise hemşireleri, hasta bakıcıları,
fizyoterapistleri düşünmektedirler. Farklı bir ifadeyle hastanın gözünde sözü edilen
71
hizmetten daha çok bu hizmeti veren bireyler önemli rol oynamaktadır. Bundan
dolayı sağlık hizmetleri konusuna pazarlamanın klasik 4P’si olan; ürün, fiyat,
dağıtım ve tutundurmanın yanı sıra beşinci P olarak kişiler girmektedir (Harcar,
1991: 39).
Sunulan sağlık hizmeti, iyi eğitim almış uzman kişiler tarafından icra
edilmektedir. Doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar ve yöneticiler hep beraber en iyi
hizmeti sunmaya çabalarlar. Bundan dolayı, tüketicinin gözünde hizmetin
kendisinden daha çok hizmeti sunanlar önem kazanmaktadır (Odabaşı, 1994: 31).
Diğer taraftan hizmetin sunumuyla ilgili fiyatlandırma konularında konuyla
ilgisiz gibi görünen ancak maddi kaynağı hastaneye aktaran en önemli kurumlardan
birisi olan Sosyal Güvenlik Kurumlarıdır. Bilindiği üzere bu kurumlar hastaların çok
büyük oranda yararlandıkları sosyal güvenlik paketleriyle tedavi hizmetlerinden
yararlanmaktadır. Öyleyse bu kurumların sürece müdahale etmesi son derece
olağandır. Birçok endüstri bölümünde ve klasik iktisat teorisinde talebin fiyatın bir
fonksiyonu olmasına karşın sağlık hizmetleri konusunda talebin arz ve sigorta
kapsamının bir fonksiyonu olduğu düşünülebilir. Sağlık sektöründe hizmet alan taraf
olan hastalar açısından ücretlendirmenin ciddiyete alınmadığı gözlemlenmektedir.
Bu durumun ortaya çıkmasının en temel nedeni hizmetin ortaya konulası hususunda
hasta tercihlerinin değil; doktor tercihleri ön plana çıkmaktadır. Öyleyse ortaya çıkan
bu durum sonucunda hastaların ücretlere duyarlı olmasını beklemek mantıklı bir
değerlendirme olmayacaktır. Sağlık hizmetleri söz konusu olduğunda dağıtım
kanalları da büyük önem kazanmaktadır. Birçok insan sektörde dağıtım ifade
edildiğinde araç-gereç veyahut ilaç dağıtımı konusuna odaklanmaktadır. Oysa
yalnızca fiziki manada gerekli olan malzemelerin dağıtımı olarak değerlendirme
yapılmamalıdır. Konu hakkında birçok insan tarafından atlanan nokta ise sağlık
hizmetlerine hastanın nasıl ve ne şekilde ulaşımı sağlayacağı hususudur (Harcar,
1991: 39).
Sunulan hizmetin kalitesini net olarak ölçmek imkansızdır. Verilen ilacın
nasıl bir etkide olduğu, anestezide kullanılan tekniğin ne gibi sonuçlar doğurduğu ya
da ameliyat sonrası bakım hizmetinin kalitesi konusunda kesin ölçme ve denetleme
yapmak oldukça güçtür (Odabaşı, 1994: 31).
72
3.2. Sağlık Hizmetleri Pazarlamasının Önemi
Hizmet sektörlerinde pazarlama stratejilerinin uygulanması süreci üretim
işletmelerine oranla nispeten geç başlamış olsa da, hizmet alanlarında pazarlama
anlayışlarının uygulamaya geçirilmesiyle paralel olarak bu etkileşimden sağlık
sektörü de etkilenmiştir. Sonradan keşfedilen bu kıstas günümüzde üzerinde ciddi
çalışmalar yürütülen bir alan olarak göze çarpmaktadır. Bu durumun ortaya
çıkmasının en önemli nedenleri arasında hizmet sektörlerinin meydana getirdiği
katma değerlerin ulusal ve uluslararası manada üretim şirketlerini geçmiş olmasından
kaynaklanmaktadır (Corbin vd., 2001: 1).
Sağlık hizmetlerinin pazarlanması, hekimler ve farklı büyüklükteki sağlık
kuruluşlarının finansal başarısı için önemlidir. Geçmişte sağlık hizmetleri sunanlar
tarafından reklâm vermekle bir tutulan pazarlama, reklâm yapmaktan, hasta
ihtiyaçlarına anlayışlı bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde
hastalar, kendilerini pek çok kaynaktan eğitmekte, teknik ve fonksiyonel
ihtiyaçlarının hem klinik hem de hizmet açısından karşılanmasını arzu etmektedirler.
Özel klinikler ve büyük sağlık hizmeti işletmeleri bu yeni hasta tavrını kavramalı ve
hizmetleri tüketicilerin talep ettiği şekilde sunmalıdır. Memnun hastalar, sadık
müşterilere dönüşür. Böylelikle, kendi sağlık hizmeti deneyimleri ve seçtikleri sağlık
hizmeti işletmesinin bütüncül başarısında olumlu katılımcılar haline gelirler (Corbin
vd., 2001: 2).
3.3. Sağlık İşletmelerinde Pazarlama Stratejileri
“Günümüz insanı artık sağlık hizmeti ihtiyacı hissettiğinde ilgili kuruluşlar
arasında daha seçici davranmaktadır. Bu nedenle sağlık hizmetinde kaliteli bakım
arayışı ile teknolojisi ve hizmet sunumu açısından daha nitelikli olan işletmelere
yönelmektedirler. İşletmeler kendi çevrelerinde değişen ilişkilerden ve müşterilere
daha fazla duyarlı olunma ihtiyacından gittikçe daha çok haberdar olmaktadırlar.
Aynı
zamanda
da
kurumlar
arası
ağa
bağımlılıklarıyla
artık daha çok
yüzleşmektedirler. Sağlık hizmeti kurumlarındaki yöneticiler oluşan zorluklara göğüs
germe ve çevrelerindeki diğer kurumlarla uygun ilişkileri sağlama yöntemleri
aramaktadırlar (Boonekamp, 2008).” Sağlık yöneticilerinin bütün bu yöntemleri
73
uygulaması işletmenin hastalar tarafından seçkinliğini artıracaktır. Kişilerin
ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap veren işletmelerin bu sistemde etkinliği göze
çarpmaktadır. Kurumlar arası bağlar ile sağlanan potansiyel ağlarda bulunan
işletmelerin verimliliklerini artıracaktır.
Piyasada güçlü bir pozisyona sahip olmaya çalışmak pazarlama uzmanları
tarafından artık yeterli bir kurumsal strateji olarak görülmemeye başlandı. Bunun
yerine kurumlar piyasadaki müşteri ve rakipler gibi kilit gruplara odaklanmalı, aynı
zamanda da toplumda yerlerini etraflıca değerlendirmeliler. Pazarlama stratejilerinin
her gün değiştiği günümüzde değerlendirmeler yapılırken insan odaklı çalışmanın
faydalarından yararlanmak gerekir.
Kurum ve çevresi arasındaki ilişkideki değişken görüşlerden etkilenerek,
pazarlama bir kurumun var olma nedeni, farklı yeteneklerin elde edilmesi ve çevre
ile ilişkilerin oluşturulmasıyla ilgili özel görüşler içeren stratejik bir pazarlama
vizyonuna dönüştü. Bu vizyonla birlikte stratejik pazarlama kurum, müşteriler ve
çevre arasındaki ilişkinin daha geniş bir anlamda en iyi şekle getirilmesini
hedefleyen ve kurumlar arası ağda özerklik ve bağımlılık arasındaki en uygun
dengeye erişmekte ağ yönetimi için kılavuz olmaktadır.
Sağlık hizmet seçeneklerinin arttığı günümüz koşullarında pazarda ayakta
kalabilmek için sunum şeklinde farklılık yaratmak gerekmektedir. Bunun için;
mükemmellik arayışı ve müşterilerin zihninde işletme hakkında iyi tutumlar ve
düşünceler olmalıdır.
Bulunduğu sektörde belli bir markaya sahip olan işletmenin çalışanları iyi
motive olurlarsa yüksek kaliteli hizmet sunumu sağlarlar, memnun olan müşteriler
ücretlerde artışa ve dolayısı ile çalışan memnuniyetini sağlayacak ve bu döngü
kaliteli hizmetin devamlılığını ve müşterinin markaya bağlılığını arttıracaktır.
Çalışanların motivasyonu sayesinde elde edilen faydaların müşterilere dönüşümünde
tereddüt etmemek gerekmektedir. Bunun bir sonucu olarak ta işletmelerin en etkin
yöntemi kullanmaları belirlenir.
74
“Hizmet sunucularının, müşterilerin tercihlerini göz önünde tutarak hizmet
sağlaması, hizmet marka değerini artırmaya yardımcı olmaktadır. Bu günümüz sağlık
hizmetleri içinde böyledir. Danışmanlık şirketlerinde marka geliştirme üzerine
yapılan bir araştırmada Fortune 500 işletmelerinin yüzde 70’inden fazlası hangi
işletmelerin hangi hizmetlerde daha başarılı olduğunu ölçmede hizmet markalarının
önemini vurgulamıştır. Bu araştırma sonuçlarında da görüldüğü gibi hizmetlerde
rekabet arttıkça marka geliştirme daha da önem kazanmaktadır. Çünkü tüketiciler
markalı hizmetler aldıklarında bu hizmetin kalitesinden emin olurlar, sunulan
hizmetin diğer hizmetlerden ayırt edici yönlerini fark ederler (Recklies, 2000: 5).”
Markaların değerlerinin artması müşterilere verilen öneme bağlı olarak doğru
orantıda artış sağlayacaktır.
Hizmet sektörünün en önemli özelliği, sektörün tüketicilerin tercihlerini göz
önüne alarak hizmet sağlamasıdır. Sağlık işletmelerine gelen ve burada yataklı tedavi
işlemlerine başlayan tüketicilere ait bilgilerin en ayrıntılı şekilde veri olarak
saklanması gerekmektedir. Bu müşterilerin kaldıkları yerlerde rahat edebilmeleri
noktasında
çeşitli
mobilyalar,
mefruşat,
içecek,
gazeteler
gibi
ihtiyaçları
karşılanmalıdır. Alacağı sağlık hizmeti ile ilgili kendisine sunum yapılarak
bilgilendirilmelidir. Tedavi öncesi ve tedavi sonrası zamanlarda sağlık hizmeti
tüketicisinin zamanını istediği şekilde ve dolu dolu geçirmesi sağlanmalıdır. Sağlık
hizmetlerinde marka olmanın yollarından biriside sunulan hizmetlerdeki başarıdır.
Sağlık hizmetlerinin sunumunda amaç, müşterilerin sunulan hizmetlerden doyum
sağlamalarını sağlamak olmalıdır. Sağlık hizmetlerindeki kullanılan yolun başarılı
olmasında en önemli hizmetlerin bir arada ve etkin olarak yapılabilmesinin hastalar
üzerinde oluşacak olan etkileri önemlidir.
“Sağlık hizmet pazarlamasının başarısı sağlık kuruluşları ile sağlık hizmeti
alıcısının
doğrudan
ilişkisine
bağlıdır.
Dolayısıyla
müşteri
faktörü
önem
kazanmaktadır. Bu nedenle hizmet işletmesi müşterisini iyi tanımalıdır. Müşteri
tiplerini tanımlamalı, seçeceği müşteri tiplerine göre hizmetler geliştirmelidir.
İşletmelerin hedefledikleri satış performansını sağlayabilmeleri için hazırlanmış olan
materyallerin etkili bir şekilde kullanılmasından, doğru müşterinin seçimine, bu
seçimlerin net bir şekilde analiz edilmesine, müşteriye verilen mesajların doğru
75
aktarılmasına kadar birçok konuda başarı sağlanması ancak eğitimli ve yetişmiş
personellerle mümkündür (Özbey, 2003: 75).”
Eğitimin yüksek ve iyi bir düzeyde geliştirilmiş olan bir personelin kişilerle
olan uyumunun düzeninden ve doğruluğundan emin olunabilecektir. Bu sayede
oluşturulacak olan mesajların doğruluğu tespit edilecektir.
“Hizmetler eşzamanlı üretilip tüketildiklerinden dolayı sunumu yapan
personel ile müşteri arasında gelişen diyalog sıcak bir ortamda ve etkili olduğu
oranda akılda kalan ve bağlılık yaratan bir satışla sonuçlanır. Bu nedenle sağlık
çalışanlarının bilgi ve yeteneği özellikle sağlık hizmetlerinde ayrı bir önem
kazanmaktadır (Dinçer, 1996: 286).” Hizmetlerin çok hızlı üretilerek tüketilmesi
sonucunda meydana gelen çalışma ortamının getirmiş olduğu olumsuzlukların
ortadan kaldırılması ancak, yetişmiş ve yetenekli sağlık çalışanları ile başarılabilir.
Burada kritik önem arz eden husus hizmet arzında bulunan ile hizmet talebinde
bulunan (hizmet satın alan) taraflar arasındaki ilişkinin içeriğidir. Çünkü bu ilişki
zorunlu olarak hizmet pazarlamasının başarısında temel etkendir. Bu bakımdan, söz
konusu ilişkinin mümkün mertebe candan, içten, sıcak ve samimi bir ilişki; yani,
birincil nitelikte bir ilişki olması gereği göz ardı edilmemesi gerekli bir husustur
(Dinçer, 1996: 287). “Sağlık hizmetine olan talebin ve hastalık çeşitliliğinin
artmasıyla, sağlık hizmetleri pazarının bölümlere ayrılması giderek ihtiyaç haline
gelmiştir (Sezer, 1999: 16).” “Sağlık işletmeleri pazar bölümlendirmeleri yaparak en
başarılı olabileceği bir ya da birkaç bölümü seçer ve duruma en uygun olacak şekilde
her bölüm için ayrı bir pazarlama karması oluşturur (Odabaşı, 2002: 39).” Pazarlama
bölümlendirmesi çalışmasının sağlık sektörü pazarlaması için önemi bu sektörde
faaliyet gösteren işletmelerin başarılarını yükseltecektir.
3.4. Sağlık İşletmelerinde Karşılaşılan Pazarlama Güçlükleri
Rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte son on yıllarda
sağlık sektöründe köklü değişikliklerin olmaya başladığı görülmektedir. Hemen
hemen her gün yeni bir özel sağlık işletmesi hizmete girmektedir. Bu kuruluşlar beş
yıldızlı otelleri aratmayacak konfora ve yeni teknolojiye sahiptir. Sağlık sektöründe
görülen bu değişim hastaneler arası rekabeti artırmıştır bu da beraberinde sağlık
76
işletmelerini pek çok pazarlama çabalarına girmeye itmiştir. Ancak sağlık hizmeti
kuruluşlarına hep kar beklenmeyen kuruluşlar olarak bakılması nedeniyle pazarlama
faaliyetlerinin gelişimi hep eleştirilere maruz kalmıştır.
Sağlık sektörünün pazarlamaya uygun olmadığına yönelik olarak pek çok
eleştiri bulunmaktadır. Ancak gelinen noktada sağlık sektörü ve pazarlamanın sıkı bir
etkileşim içerisinde olduğu görülmektedir. Teknolojik gelişmeler ve küreselleşme
başta olmak üzere sağlık sektörü içerisinde pazarlamanın varlığını kaçınılmaz hale
getirmiştir denilebilir. Bu bilgilerden yola çıkılarak sağlık sektörü içerisinde
pazarlamanın yaşadığı güçlüklerin temelinde yukarıda ifade edildiği üzere pazarlama
ve
sağlık
sektörünün
birbirine
uygun
olmadığı
eleştirisi
yer
almaktadır
değerlendirmesinin yapılması yanlış olmayacaktır. Özellikle pazarlama çabalarının
varlığı ile birlikte hastalar arasında ayrım yapılmasının ortaya çıkacağı eleştirisi ve
bu kapsamda ortaya çıkan güçlükler, sağlık sektöründe pazarlamanın yaşadığı
güçlükler kapsamında oldukça önemli bir yere sahiptir.
“Eleştiriler bu şekilde ifade edilmiş olup, tüm bu eleştiriler aslında sağlık
sektörünce pazarlama faaliyetlerine bilimsel olarak yaklaşılmadığını göstermektedir.
Ayrıca sağlık hizmet pazarlaması bu eleştiriler yanında bugünün sağlık hizmet
sektörünün karşı karşıya kaldığı bazı büyük meselelerle uğraşmak zorundadır.
Bunlar: e-sağlık, DTC (Direct-to- Consumer) pazarlama, yasal gelişmeler, sağlık
hizmetleri yatırım getirisidir (Boylston, 2008: 38).” Sağlık hizmetleri pazarlamasının
kendi alanında gelişmeleri takip etmesi bu sektörün çalışmalarının daha bilimsel
nitelik kazanmasına sebebiyet verecektir.
“Web hizmetine tüketicilerin büyük çoğunluğu ve hastalar her yerde ve aynı
anda ulaşabilmektedirler. Ancak diğer endüstrilerin internet ağı en iyi bilinen
hastaneler ve sağlık sistemlerinin sunduğu mevcut internet ağının yetersizliğini
büyütmektedir. Herhangi bir sağlık sistem yöneticisi artık yeni bir tedavi seçeneği
ileonline pazarlama hizmet ağı arasında karar vermek durumundadır’’ (Boylston,
2008: 39). İnternet üzerinden yapılan sağlık işlemlerinin daha çok fayda sağlaması
için bu teknolojinin geliştirilmesi gerekmektedir.
77
“Artık birçok ülke pazar yanlısı sağlık hizmet politikalarına destek
vermektedir. Sağlık hizmet pazarlamasına son eleştiriler kültür etkisi, kurumların
etkisi dahil geniş bir ağı kapsayan araştırmalar ile sağlık hizmet sözleşmeleri ve
müzakerelerinin etkileşimli olarak yürütülmesi gerekliliği şeklindedir’’ (Light,
2002:652). Sağlık hizmet politikalarının yapılan eleştiriler çerçevesinde yeniden
gözden geçirilmesinde fayda vardır.
Genel bir değerlendirme yapılacak olduğunda sağlık işletmelerinde pazarlama
faaliyetlerinin ortaya konmasının birçok güçlüğü barındırdığı anlaşılmıştır. Özellikle
sağlık hizmetleri ve pazarlamanın birbiri ile uyumlu olmadığı ve bu nedenle sağlık
hizmetlerinde pazarlamayı doğru bulmayan eleştiriler, sağlık hizmetleri ve pazarlama
etkileşiminin karşılaştığı önemli güçlükler arasında yer almaktadır. Sonuçta içinde
bulunulan dönemin koşulları bu etkileşimi kaçınılmaz hale getirdiği için yöneltilen
eleştirilere ve karşılaşılan güçlüklere rağmen sağlık işletmelerinde pazarlamanın
varlığının giderek artan bir yapıya sahip olduğu sonucundan bahsedilebilir.
78
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ETKİN BİR PAZARLAMA ÖRNEĞİ
1. ARAŞTIRMANIN AMACI
Yapılan araştırma ile birlikte amaçlanan, etkin bir pazarlamanın sahip olduğu
niteliklerin belirlenmesiydi. Buna göre rakamlara bakıldığında iyi sonuçlar elde eden
ve tüketiciler gözünde başarılı olarak nitelendirilen işletmelerin pazarlama aracını
etkin olarak kullandıkları görülmektedir. Araştırma ile birlikte söz konusu
işletmelerin pazarlama süreçlerinde nasıl bir yol izlediklerinin belirlenmesi
amaçlanmıştır.
Araştırmanın amaçları arasında yer alan bir diğer husus ise pazarlamanın
tüketicilere nasıl en etkili ve hızlı biçimde ulaştığı sorusuna yanıt vermektir. Böylece
pazarlamanın etkinliğinin yanında hızının sahip olduğu önemin de belirlenmiştir.
Özellikle günümüz koşulları göz önüne alındığında pazarlama faaliyetlerinin hızlı bir
şekilde yürütülmesinin etkinliği de direkt olarak etkilemesi sebebiyle bu amacın
gerçekleştirilmesinin
önemli
olduğu
anlaşılmıştır.
Yapılan
araştırmada
bu
hususlardaki soruların sağlıklı bir şekilde yanıtlanması amaçlanmıştır.
2. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren küreselleşmenin dünya üzerinde
etkilerini artırmış olması, birçok alanda olduğu gibi pazarlama alanında da yenilikleri
ve değişimleri beraberinde getirmiştir. Önceleri üretici ve ürün odaklı bir süreç olan
pazarlama, yaşanan değişimler ile birlikte tamamen tüketici odaklı hale gelmiştir. Bu
da etkin bir pazarlamanın nasıl olacağının araştırıldığı çalışmayı önemli hale
getirmektedir denilebilir.
Araştırmanın önemi kapsamında değinilmesi gereken hususlardan bir tanesi
de rekabettir. Küreselleşmenin beraberinde getirdiği yüksek rekabet, işletmelerin
yürütmekte oldukları faaliyetlerde etkin olmasını, dolayısıyla da tüketiciyi memnun
79
etmesini gerekli kılmıştır. Böylece pazarlamanın bir dönüşüm yaşamasından söz
edilmesi yanlış olmayacaktır ve söz konusu dönüşümle birlikte ortaya çıkan bu
koşullar araştırmayı önemli kılan unsurlar arasında yer almaktadır.
Sonuçta yirminci yüzyılın ikinci yarısı itibariyle yaşanan gelişmeler,
pazarlamanın etkinliğini dolayısıyla da bu araştırmayı önemli hale getirmiştir
denilebilir. Başka bir ifade ile pazarlama kavramının yaşamış olduğu ve yaşamaya
devam ettiği değişiklikler, bu değişikliklere ayak uydurmanın gerekliliği gibi
hususlar yapılan araştırmayı önemli hale getirmiştir.
3. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI
Yapılmış olan araştırma kapsamında verilen yanıtların ve elde edilen verilerin
gerçek olduğunun kabul edilmesi araştırmanın sınırlılıkları arasında yer almaktadır.
Ayrıca araştırma kapsamında değerlendirilmiş olan sağlık hizmet işletmesinin idari
ve yasal gerekçelerle, paylaştığı verilerin çalışma içerisinde gösterilememesi
karşılaşılan zorluktur.
4. BULGULAR
Araştırmada incelenen sağlık firmasının pazarlama faaliyetlerinde ilk olarak
pazarlama
karmalarını
kullanıp
kullanmadığı
değerlendirilmiştir.
Pazarlama
karmalarının neler olduğu bazı kaynaklarda farklılık gösterse de üzerinde anlaşılan
dört adet pazarlama karmasından söz edilebilir. Buna göre pazarlama karmaları;
ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma şeklinde sıralanmaktadır. Pazarlama karmaları
göz önünde bulundurulması suretiyle yapılacak olan değerlendirmede sağlık
kurumları açısından öncelikle ürün karması göz önüne alınmıştır. Sağlık
kurumlarının ürün karması açısından ilk olarak hijyenik unsurlara dikkat etmesinin
gerektiği anlaşılmıştır.
80
Diğer sektörlerle kıyaslandığında sağlık sektörünün ürünlerinin hijyenik
özelliklerinin çok önemli olduğu, bunun altında insan sağlığının söz konusu
olmasının geldiği söylenebilir. Başka bir deyişle sağlık sektöründeki ürünlerin sahip
oldukları
niteliklerin
pazarlamanın
etkinliğini
direkt
olarak
etkilediği
değerlendirmesi yapılabilir. Sağlık kurumlarının pazarlama faaliyetlerinde etkinlik
sağlayabilmeleri adına ürünün niteliklerinin belirleyici olması söz konusudur ve bu
durum birçok sektörle benzerlik göstermesine rağmen sağlık sektöründe daha fazla
önem ifade etmektedir.
Sağlık kurumlarında pazarlamanın etkinliğinde ürünün sahip olduğu rol,
zincirin ilk halkası olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla ürünün beklentilere yanıt
vermemesi halinde sağlık hizmetlerinin etkinliğinden bahsedilmesi mümkün
olmayacaktır. Başka bir deyişle pazarlama karmaları arasından ürün, sağlık
sektöründe etkin bir pazarlama sürecinin en önemli belirleyicileri arasında yer
almaktadır da denilebilir.
Pazarlama karmalarından ikincisi olan fiyat, sağlık hizmetleri için diğer
sektörlere oranla öncelikler arasında yer almamaktadır. Fiyata dayalı rekabet
açısından değerlendirilecek olduğunda sağlık sektörünün fiyat karmasından çok fazla
etkilenmediği
görülecektir.
Bu
nedenle
sağlık
hizmetlerindeki
pazarlama
faaliyetlerinin etkinliğinin sağlanması adına fiyat karmasının direkt etkilerinden söz
edilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak bu ifadelerden fiyatın sağlık hizmetlerinin
etkin bir şekilde pazarlanmasında etkisi olmadığı anlamı çıkarılmamalıdır. Burada
ifade edilmek istenen diğer sektörlerle kıyaslandığında fiyatın daha düşük oranda
etkiye sahip olduğudur.
Sağlık hizmetlerinin sunumu, diğer tüm hizmet alanlarından ayrılmaktadır.
Bunun nedeni bu sektörde yapılacak olan hatanın insan canına mal olabilecek
olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla da sağlık hizmetlerinin etkinliğinin
sağlanmasında fiyat karmasının sahip olduğu rollerin seviyesinin çok yüksek
olmamasının doğal bir sonuç olduğu yorumunun yapılması mümkündür.
Pazarlamanın dağıtım karması, sağlık hizmetleri açısından yüksek seviyede
titizlik gerektiren bir husus olarak görünmektedir. Bu durum tıpkı ürün karmasında
81
olduğu gibi sağlık sektörünün sahip olduğu nitelikler ile ilgilidir ve dolayısıyla bu
niteliği nedeniyle fiyat karması ile farklılık göstermektedir. Günümüz koşullarında
pazarlamanın dağıtım karmasında tam zamanında ulaştırma anlayışı gereklidir ve bu
gereklilik sağlık sektörü açısından daha hassastır. Dolayısıyla etkin bir sağlık hizmeti
pazarlamasında kurumların dağıtım faaliyetlerine hassasiyet göstermeleri şarttır
denilebilir.
Tutundurma karması ise diğer karmalara oranla daha farklı şekilde
değerlendirilebilir, bunun nedeni ise sunulacak olan hizmetin kalitesinin bu konuda
belirleyici olmasından kaynaklanmaktadır. Başka bir ifade ile ürün, fiyat ve dağıtım
karmalarında ortaya konulan performans, sağlık hizmetlerinde pazarlamanın
tutundurma karmasını direk etkileyecektir. Bu nedenle sağlık kurumlarının
tutundurma faaliyetlerini diğer pazarlama karmaları etrafında şekillendirmelerinin
gerektiğinden bahsedilmesi mümkündür.
Sağlık hizmetlerinin etkinliğinin sağlanması adına kurumların yapması
gerekenlerin başında çağın yaşadığı değişime ayak uydurmak olarak görünmektedir.
Buna göre günümüz koşullarının değişim hızı göz önüne alındığında bunu yerine
getirmenin kolay olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak başarının anahtarları arasında yer
alması nedeniyle sağlık işletmelerinin bu durumu göz önünde bulundurması şarttır.
Ayrıca burada ifade edilen uyumun sürekli olarak devam eden bir döngüyü içerdiği
göz ardı edilmemelidir.
Gelinen noktada, hangi sektörde faaliyet gösteriliyor olursa olsun tüketicilerin
beklentilerini karşılamak, dolayısıyla da tüketici odaklı olmak şart halini almıştır.
Etkin bir şekilde sağlık hizmeti sunulması için müşterilerin kurumdan ne gibi
beklentilerinin olduğunun belirlenmesi ilk adım olarak değerlendirilmektedir.
Tüketicinin sağlık kurumlarına karşı ne gibi beklentilerinin olduğunun bilinmemesi
halinde pazarlama faaliyetlerinin başarıya ulaşması mümkün olmayacaktır, bu
nedenle de tüketicinin taleplerinin araştırılması oldukça önemli bir husus olarak
görünmektedir. Gelinen noktada işletmeler, bu konuda gerçekçi veriler elde etmek
adına saha araştırması yapma yolunu tercih etmektedirler ve bu araştırmaların sayısı
her geçen gün artmaktadır. Yapılan araştırmalarda tüketicinin beklentilerinin birinci
82
ağızdan belirlenmesi mümkün olacağı için saha araştırması yapılmasının sağlıklı bir
yöntem olduğu söylenebilir.
Etkin bir şekilde pazarlama hizmetlerinin sunulması adına yapılması
gerekenlerden bir diğeri de yetkin personele sahip olmaktır. Diğer sektörlerden farklı
olarak sağlık hizmetlerinde yetkin bir doktor için bireylerin kilometrelerce uzaklıktan
gelmeleri oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Günümüz rekabet koşullarında bu
şekilde bir gelişmenin yaşanması, rekabet piyasasında kurumun elini güçlendiren bir
unsur olacağı göz ardı edilmemelidir.
Kurumların atacakları adımlara dair geniş kapsamlı planlamalar yapılmakta
ve bu planların sağlıklı şekilde uygulanması ile birlikte sonuca ulaşılması mümkün
olmaktadır. Sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde pazarlanması kapsamında bu
durum değerlendirilecek olduğunda planların oldukça geniş bir yere sahip olduğu
görülmektedir. Daha önceki kısımlarda ifade edildiği üzere tüketici beklentisini
ölçmek adına yapılan saha araştırmaları da söz konusu planlara dair önemli bir yol
gösterici olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında sağlık kurumlarının yönetim
kademesinin aldığı ve alacağı kararlar da bu aşama gerçekleşmekte, dolayısıyla
sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde pazarlanmasını direkt ya da dolaylı olarak
etkilemektedir denilebilir.
Etkin pazarlama faaliyetleri kapsamında ortaya koyulan performansların
sonuçları tüketicilerin memnuniyet düzeyleri ile ölçülmektedir. Her bir bireyin
farklılık gösteren değerlendirmeleri olması nedeniyle memnuniyete dair belirli
unsurlardan söz edilmesi pek mümkün değildir. Bu nedenle etkin pazarlamaya dair
memnuniyet ölçümü kapsamında hitap edilen kitlenin yürütülen faaliyetlere dair
düşüncelerinin belirlenmesi ve yorumlanması şeklinde bir yol izlenmektedir. Genel
değerlendirmelere dayanan incelemelerin yapılması halinde sağlıklı sonuçların elde
edilmesinin mümkün olmadığı göz ardı edilmemesi gereken faktörler arasında yer
almaktadır.
Gelişen teknoloji, dünyada birçok sektörün büyük gelişmeler yaşamasını da
beraberinde getirmiştir ve bunlardan bir tanesi de sağlık sektörüdür. Öyle ki yirminci
yüzyılın sonları itibari ile gelişimi zirve yapan teknoloji, sağlık sektörünü ve sağlık
83
hizmetlerini bambaşka bir boyuta taşımıştır. Bu nedenle çalışma içerisinde daha önce
ifade edilen değişime ayak uydurmanın teknolojik boyutunun büyük öneme sahip
olduğu, hatta etkin pazarlama adına olmazsa olmazlar arasında yer aldığı
değerlendirmesi yapılabilecektir.
Sağlık kurumlarının sundukları hizmetlerin kapsamı ve niteliği ne olursa
olsun bunların tüketiciler tarafından biliniyor olması söz konusu olmayabilir. Başka
bir deyişle söz konusu sağlık kurumunun sunduğu hizmetlere dair bir farkındalıktan
bahsedilmesi mümkün olmayabilir. Bu noktada işletmelere düşen, tüketici
konumundaki bireylerin işletmenin sunduğu hizmetlere dair bilgi sahibi olması adına
çaba göstermektir ki bu husus etkin pazarlama faaliyetlerinin ortaya çıkmasının kilit
noktası olarak görünmektedir.
İşletmelerin tüketicilerin sunulan hizmetlere dair farkındalık kazanması için
kullanabileceği birçok araç bulunmaktadır. Bu araçların başında ise reklam
gelmektedir. Etkin bir pazarlama sürecinden bahsedilmesi adına günümüz
koşullarında reklamdan olabildiğince fazla yararlanılması gerekmektedir. Böylece
her şeyden önce daha fazla sayıda bireye ulaşılması mümkün olacaktır. Çok sayıda
kişiye ulaşmak aynı zamanda ağızdan ağıza reklam aracını devreye sokacağı için
önem ifade etmektedir.
Reklam aracının etkin bir şekilde kullanılması ile birlikte sağlık kurumlarının
pazarlama
faaliyetlerine
dair
daha
fazla
tüketicinin
fikir
sahibi
olması
gerçekleşecektir. Bundan daha önemlisi ise reklamın tüketiciyi bilgilendirme
fonksiyonunun varlığıdır. Dolayısıyla reklam ile birlikte kurumların daha fazla kişiye
ulaşma amaçlarının yanında tüketiciyi maksimum düzeyde bilgilendirme amacını
gerçekleştirmelerinden söz edilmesi mümkündür. Reklamın sahip olduğu bu
fonksiyon ile birlikte işletmenin etkin bir pazarlama süreci geçirmesi ve belirlediği
hedeflere ulaşması daha kolay bir hal alacaktır.
Küresel dünya düzeni içerisinde teknolojinin geldiği nokta göz önüne
alındığında, reklamın ve reklamın bilgilendirme fonksiyonunun çok önemli rolleri
olduğu, hatta işletmenin pazarlama faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını direkt olarak
etkilediği sonucuna ulaşılacaktır. Bu nedenle günümüz işletmelerinin daha fazla
84
tüketiciye ulaşması için reklam gibi araçları etkin bir şekilde kullanmasına yönelik
beklentiler mevcuttur.
Süreklilik, sağlık hizmetlerinde etkin pazarlamanın varlığı adına oldukça
önemli bir başka unsurdur. Buna göre sağlık kurumlarının yürütmekte oldukları
faaliyetlerde süreklilik göstermeleri beklenmektedir. Böylece pazarlama sürecinin
etkin bir şekilde ilerlemesi söz konusu olacak ve sürecin ilerleyen dönemlerinde daha
sağlam adımlar atılacaktır. Gelinen noktada her sektörde olduğu gibi sağlık
sektöründe de birçok işletmenin aktif biçimde faaliyet gösteriyor olması, süreklilik
hususunu daha önemli bir noktaya taşımaktadır. Diğer bir ifade ile süreklilik
gösteremeyen bir işletmenin rekabet ortamında ayakta kalması pek mümkün
olmayacağı için sağlık kurumlarında sürekliliğin kayda değer rollerinin olduğu
değerlendirmesi yapılabilir.
Verilen bilgilerden yola çıkılarak değişen ve gelişen dünyada sağlık
hizmetlerinin
pazarlanmasında
etkinliğin
sağlanmasının
giderek
güçleştiği
değerlendirmesi yapılabilir. Bu sonucun ortaya çıkmasında baş aktör küreselleşme
olarak görünmektedir. Küreselleşmenin beraberinde getirdiği rekabet, sürekli
değişim gibi unsurlar da oldukça önemli olup yine küreselleşme kapsamında
değerlendirilebilir. O halde birçok sektörde olduğu gibi sağlık sektöründe de
küreselleşmenin direkt etkilerinin var olduğu ve etkin pazarlama faaliyetlerini
etkilediği yorumunun yapılması mümkündür.
Sonuçta, sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde pazarlanması adına birçok
faktörün etkisinden söz edilebilecektir. Çalışmanın bu kısmında ifade edilen bu
faktörlerin her birisinin farklı düzeyde etkileri olduğu anlaşılmıştır. Buna göre en
temel unsur küreselleşme olarak görünmekte iken küreselleşmenin alt kümesi olarak
değerlendirilebilecek çok sayıda faktörün var olduğu da anlaşılmıştır. Tüm bunlara
ek olarak sağlık kurumlarının etkin pazarlama faaliyetleri yürütebilmeleri adına
gelişime ve değişime açık olmaları gerektiği anlaşılmıştır. Böylece sektörde yaşanan
değişimlere uyum sağlanması ve başarının elde edilmesi gerçekleşecektir. Aksi
takdirde ise sağlık kurumlarının rekabet piyasasında faaliyetlerine devam etmeleri
söz konusu olmayacaktır. Pazarlama faaliyetleri kapsamında bu bilince sahip
olunması ile birlikte sürecin etkin pazarlama olarak sonuçlanması gerçekleşecektir.
85
Bu nedenle etkin pazarlama kapsamında işletmelerin doğru planlar yapmaları ve
uygulamalarının öneminin yinelenmesinde fayda vardır.
5. TARTIŞMA
Erdem (2007), sağlık hizmetleri pazarlaması isimli çalışmasında hastaların
sağlık
hizmetlerine
yönelik
algılarını
ölçmeyi
amaçlamıştır.
Hastaların
memnuniyetlerinin ölçülmesi adına hastalara uygulanan anketler aracılığı ile sonuca
ulaşılması hedeflenen çalışmada, hastaların sağlık hizmetleri algısını etkileyen çok
sayıda faktörün olduğu ortaya konmuştur. Bu faktörler arasında hizmetin kalitesi,
hastanenin sahip olduğu fiziksel koşullar, personelin yaklaşımı, hastanenin temizlik
düzeyi ve sunulan yemeğin kalitesinin başta gelen faktörler oldukları anlaşılmıştır.
Dolayısıyla hastaların sağlık hizmetlerinin teknik niteliğinden ziyade kendilerinin
algılayacakları kısımlar ile ilgilendiklerinden bahsedilmesi mümkündür. Hastaların
sağlık hizmetleri algısının etkilendiği bir başka unsurun ise personelin davranışları
olduğu ifade edilmiştir. Buna göre doktorlar başta olmak üzere sağlık personelinin
nezaket düzeylerinin yanı sıra ilgilerinin ve hastaları dinlemelerinin büyük öneme
sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Hastanelerde sunulan sağlık hizmetlerinin
kalitesini de direkt olarak etkileyen bu unsurlar, hasta konumundaki bireyin morali
açısından da büyük öneme sahiptir. Hasta bireylerin sağlık hizmetlerine yönelik
algısına dair Erdem (2007)’nin elde ettiği sonuçların bu çalışmada elde edilen
sonuçlarla paralellik gösterdiği yönlerin yanında farklılık gösteren yönlerinin olduğu
anlaşılmıştır. Çalışmalar arasındaki en temel fark ise çalışmanın hastaların sağlık
hizmeti algılarının değerlendirilmiş olması iken bu çalışmada daha geniş bir
incelemenin yapılması olarak görünmektedir.
Akkılıç (2002), “sağlık hizmetlerinin pazarlanması ve Elazığ’daki bazı yataklı
tedavi kuruluşlarında bir uygulama” isimli çalışmasında tüketici konumundaki
bireylere yönelik olarak anket uygulaması yapmıştır. Yapılan uygulama sonrasında
hastanelerin sahip oldukları olanakların yanında bunları ne kadar başarılı ve etkin bir
şekilde sunduklarının belirleyici olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle tüketicilerin istek
ve ihtiyaçlarının bilinerek sağlık hizmetlerinin pazarlanması gerektiği ifade
edilmiştir. Çalışmamızda belirtilen sağlık hizmetlerinin etkinliği için saha
86
araştırmalarının yapılması gibi uygulamalar, bu gerekliliğin sağlanması adına faydalı
uygulama olarak görünmektedir ve bu husus çalışmaların ortak noktaları arasında yer
almaktadır. Sağlık hizmeti sunan kurumların başarılı olmasının sağlık pazarlarını iyi
bilen işletmeler olmaları ile direkt olarak etkileşim içerisinde olduğunun ifade
edildiği çalışmada, hedef pazarlarda yeteri kadar bilgisi olmayan işletmelerin başarılı
olmalarının mümkün olmadığı, bu kurumların rekabet piyasasında kaybolacağı
belirtilmiştir. Elde edilen bu sonuç da bizim çalışmamız ile paralellik göstermektedir
denilebilir. Etkin bir şekilde sağlık hizmetleri pazarlamasının yapılması adına
personelin çok büyük önem ifade ettiği çalışmada yer alan sonuçlardan bir diğeridir
ve bu sonuç tartışma bölümü kapsamında yer alan çalışmalar ile paralellik
göstermektedir. Bu noktada özellikle doktor konumundaki personelin sahip olduğu
niteliklerin yanında ilgi düzeyinin önem ifade ettiği anlaşılmıştır. Ayrıca hasta
konumundaki kişinin tedaviye olan inancı ve moral düzeyi açısından da doktorların
sahip oldukları özelliklerin sağlık hizmetlerinin etkin pazarlanmasında etkili olduğu
sonucu elde edilmiştir. Sonuçta Akkılıç (2002), yapmış olduğu araştırmada sağlık
hizmetlerinin etkin bir şekilde pazarlanması adına sunumun önemine dikkat çekmiş
ve bu paralelde bir çalışma ortaya koymuştur. Buradan hareketle sağlık hizmetlerinin
etkin olması kadar bu hizmetlerin sunumunun da etkili olması gerektiği
değerlendirmesinin yapılması mümkündür.
Tengilimoğlu (2000), “sağlık hizmetlerinde pazarlama karması elemanları ve
özellikleri” adlı araştırmasında sağlık sektörünün yaşadığı dönüşümü ve bu dönüşüm
sürecinde sağlık hizmetlerinin ulaştığı noktayı ortaya koymayı amaçlamıştır. Bu
amacı gerçekleştirirken pazarlama karmaları etrafında şekillenen bir çalışma yapan
araştırmacı, pazarlama karmalarını ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma olacak şekilde
değerlendirmiştir. Sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde pazarlanmasında diğer
sektörlerde olduğu gibi dış müşterilere odaklanılmasının önemli bir sorun olduğu
sonucunun elde edildiği çalışmada, tutundurma çabalarının önemi vurgulanmıştır.
Böylece hem var olan müşteriler korunmuş olacak hem de dış müşterilere yeterli
düzeyde ilgi gösterilmiş olacaktır. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinin pazarlanmasında
çift yönlü bir yaklaşımın var olduğundan söz edilebilir. Bunun yanında çift yönlü
odaklanmanın var olması ile birlikte sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde
pazarlanması ve hedeflere ulaşılmasının daha kolay bir hale gelmesi de önemli bir
87
sonuç olarak görünmektedir.Tengilimoğlu (2000)’in elde ettiği sonuçlar ile bizim
çalışmamızın ortak noktaları olduğu, özellikle de pazarlama karmaları konusunda
benzer sonuçların elde edildiği görülmektedir. Çalışmalarda elde edilen bir diğer
ortak sonuç ise sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde pazarlanmasında tüketici istek
ve taleplerinin göz önünde bulundurulmasının gerektiğidir. Bu gerekliliğin yerine
getirilmesi adına pazarlama karmalarının etkin bir şekilde kullanılması gerektiğinin
yinelenmesinde fayda vardır.
Sonuçta sağlık hizmetlerinin pazarlanmasına yönelik olarak yapılan
araştırmalarda birçok ortak noktanın yanında farklı sonuçların varlığı saptanmıştır.
Her ne kadar farklı sonuçlar elde edilmiş olsa da küreselleşme ile birlikte sağlık
hizmetlerinin pazarlanmasının farklı bir boyuta ulaştığı sonucunun tüm çalışmalar
için geçerli olduğu anlaşılmıştır.
88
SONUÇ
Sağlık sektörün ekonomideki diğer endüstrilerden farklı olan karmaşık
yapısına ve farklı ülkelerde değişik yapılar göstermesine rağmen sağlıkta pazarlama
anlayışı geçte olsa kabul görmüştür. Çünkü sağlık alanında ilerleme kaydetmek ve
müşterilerin gereksinim duyduğu talep karşısında etkili cevap verebilmek, müşteri
memnuniyeti sağlayarak işletmelere müşteri bağlılığı yaratmak için sağlıkta
pazarlamaya yer verilmelidir. Devlet politikaları ve denetimlerle birlikte, ister kamu
ister özel kuruluşlarda olsun, özde bu anlayış ve amaç doğrultusunda pazarlama ile
sağlıkta fayda sağlanacaktır.
Çalışma kapsamında sağlık işletmelerinin pazarlamayı nasıl etkin bir şekilde
kullanabileceğine yönelik yapılan etkin pazarlama örneğinde elde edilen bilgiler
sağlık hizmetlerinin pazarlama karmalarını etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini
ortaya koymuştur. Aksi takdirde iyi sonuçlar elde edilse dahi bu başarının uzun süreli
olmayacağı belirtilmiştir. Günümüz koşulları içerisinde süreklilik hususunun ifade
ettiği önem göz önüne alındığında pazarlama karmalarının sağlık hizmetlerinin etkin
bir şekilde pazarlanması adına ne derece öneme sahip olduğu anlaşılmış olacaktır.
Sonuçta günümüz rekabet piyasasında rakiplerden ayırt edilmek için etkin bir şekilde
faaliyet gösterilmesi gerektiği bir gerçektir ve bu noktada etkin pazarlama
faaliyetlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Her ne kadar sağlık sektörü ve pazarlamanın
birbirine uyumlu olmadığını savunan görüşler olsa da çalışmada elde edilen sonuçlar
pazarlamanın sağlık sektörü içinde de önemli bir ivme ile gelişimini sürdürdüğünü
ortaya koymuştur. Sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde pazarlanması adına kurum
içerisindeki her bireyin –mevkii önemli olmaksızın- katkısına ihtiyaç duyulduğu göz
ardı edilmemesi gereken sonuçlar arasında yer almaktadır.
Bu araştırmada yapılan tarama sonucunda, ilişki pazarlaması ile sağlıkta,
hastayla hastane arasındaki iletişim ve etkileşimin uzun vadede olduğu, bu pazarlama
yöntemiyle var olan müşteriyi elde tutarak işletmelerin kar oranını arttırdığı
saptanmıştır.
89
KAYNAKÇA
Kitap
Ak, B. Sevin, H. D. , Hizmet Sektörünün Genel Yapısı ve Sağlık Hizmetlerinin
Özellikleri, Ankara, 2000.
Akat Ö. , Uluslararası Pazarlama Karması ve Yönetimi, Ekin Kitapevi, Bursa,1996.
Altunışık, R., Özdemir, Ş., Torlak, Ö., Pazarlamaya Giriş,Sakarya Yayıncılık,
Ankara,2006.
Aslan, M.H., Hizmet Ekonomisi,Alfa Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul,1998.
Aydın, S., Sağlık Sisteminde Kalite ve Güvenlik Stratejileri, İstanbul,2008.
Cemalcılar, İ., Pazarlama Kavramlar-Kararlar, Beta Basım Yayım Dağıtım
A.Ş.,İstanbul,1999.
Corbin, C.L.,Kelley, S.W. ve Schwartz, R.W. , Concepts in Service Marketing for
Healthcare Professionals. The American Journal of Surgery, 2001.
Çabuk, Y. , Kalite Maliyetleri ve Kalite Maliyetlerini Ölçmede Kullanılan
Yöntemler, ZKÜ Bartın Orman Fakültesi,2005.
Dinçer, Ö. ,Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Genişletilmiş ve Yenilenmiş
Altıncı Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul,2003.
Dinçer, Ö. Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, İstanbul, 1996.
Dinçer, Z. M, Turizm Ekonomisi ve Türkiye Ekonomisinde Turizm, İstanbul, 1993.
Er, Ü. Sağlık Hukuku, Ankara, 2008.
Erdoğan, T. Satış Teknikleri Eğitimi, İstanbul,2007.
90
Erdoğan, V.D., Pazarlama Yönetimi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, Açıköğretim
Fakültesi,Eskişehir.
Erer, S., Sağlık Hizmetlerinde Sorumluluğun Paylaşılması, Uludağ Üniversitesi Tıp
Fakültesi,2010.
Eser, Z. ve Korkmaz. S., Pazarlamaya Giriş,Siyasal Kitabevi, Ankara,2011.
Gegez, A. E. , 21. Yüzyılda pazarlama Anlayışı, Benim Maaşımı Kim Ödüyor?
Müşteri, Yaprak Yayınları,İstanbul,2009.
Gröngroos, C. , Service Management and Marketing, Massachusetts: Lexington
Boks,1990.
Hayran, O., Sur, H., Sağlık Hizmetleri El Kitabı,Yüce Yayım A.Ş., İstanbul, 1998.
Hoffman, K.D.,Bateson, J.E.G., Essentials of Services Marketing. The Dryden Press,
Orlando, 1997.
İslamoğlu, A.H., Candan, B., Efendioğlu, S.H.ve Aydın, K., Hizmet Pazarlaması,
Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul,2006.
Karafakıoğlu M., Sağlık Hizmetleri Pazarlaması, İşletme Fakültesi, İstanbul,1998.
Karahan, K., Hizmet Pazarlaması, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul,2000.
Kavuncubaşı, S.,
Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi,Siyasal Kitabevi,
Ankara,2000.
Kavuncubaşı, Ş. Hastane ve Sağlık Kurumlan Yönetimi, Ankara, 2010.
Kızılçelik, S., Türkiye’nin Sağlık Sistemi Bir Medikal Sosyoloji Denemesi,Saray
Kitabevleri, İzmir, 1996.
Kotler, P. ve Amstrog, G.,Principles of Marketing. UpperSaddleRiver, New Jersey.
Kotler, P., Armstrong, G., Principles of Marketing. Englewood Cliffs, PrenticeHall,1996.
91
Kotler, Philip,Principles of Marketing, 11. baskı, Pearson Prentice Hall, New
Jersey,2006.
Kurtulmuş, S., Sağlık Ekonomisi ve Hastane Yönetimi, Değişim Dinamikleri
Yayınları, İstanbul,1998.
Kurtuluş, S. Sağlık Hizmetlerinde Pazarlama, Yayınlanmamış Ders Notları, İstanbul,
2005.
Light, D.W.,Health Care Markets: Theoryand Practice, New Jersey, 2002.
Lovelock, C., Wright, L., Principles of Service Marketing and Management,Prentice
Hall Upper Saddle River, New Jersey,2002.
Menderes, M. - Ersoy, K., Genel Sistem Kuramı ve Sağlık Sistemi, Hastane Sistemi
ve Hasta Bakım Alt Sistemi, H.Ü. Sağlık İdaresi, C.III, S.1 Ankara, 1993.
Mucuk, İ., Pazarlama İlkeleri ve Örnek Olaylar,Türkmen Kitabevi, İstanbul,2001.
Mucuk, İ.,Temel Pazarlama Bilgileri, Türkmen Kitabevi, İstanbul,2002.
Murdick, R.,Render B., Service Operations Management. Prentice- Hall, Inc. New
Jersey,1990.
Nakip, M. Varinli, İ, Gülmez, M., Güncel Pazarlama Yönetimi, Detay
Yayıncılık,Ankara,2012.
Odabaşı Y. ve Oyman M.,Pazarlama iletişimi Yönetimi, Mediacat,İstanbul,2002.
Odabaşı, Y., Sağlık Hizmetleri Pazarlaması, Anadolu Üniversitesi Yayınları,
Açıköğretim Fakültesi,Eskişehir,1994.
Odabaşı, Y., Sağlık Hizmetleri Pazarlaması, İstanbul, 2002.
Oluç, M., Temel Pazarlama Kavramları, Beta Yayınları,İstanbul,2006.
Özbey, K., Pazarlama ve Satış Yönetimi İlişkisinin Genetik Kodu, İstanbul, 2003.
Öztürk, M.,O., Ruh Sağlığı Ve Bozuklukları, İstanbul, 1999.
92
Öztürk, S.A. ,Hizmet Pazarlaması, Ekin Kitabevi, Bursa,2003.
Recklies, D. Managing Marketing Branding Services, Selected Questions at the
Example of the Accounting and Auditing Industry, Journal of Managing
Marketing Management, Volume:7, New York, 2000.
Sağlık
Bakanlığı,
Sağlık
İstatistikleri
Yıllığı
Sentez
Matbaacılık
ve
Yayıncılık,Ankara, 2013.
Sarıhasanoğlu, N., Global Sağlık Politikası Işığında Türk Sağlık Politikası M. Ü.,
SBE, YYLT, İstanbul, 2000.
Sezer, A., Sağlık Hizmetlerinde Pazarlama Stratejilerinin Müşteri Tatmini
Yaratmaya Etkileri, AKÜ, SBE, YYLT, Afyon, 1999.
Singhapakdi, Anusorn, Perceived Importance of Ethicsand Ethical Decisions in
Marketing, Journal of Business Research, 1999.
Soysal, M., Kenanoğlu, G.T., Emre, A. ve Hameşoğlu, S., Hastanelerde Bilgisayar
Kullanımı, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, Ankara,1993.
Şakar, A. Y., Türkiye’de Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Harcamaları, İstanbul,1999.
Şin, İ., Sağlık Harcamaları ve Türkiye’deki Gelişimi, MÜ, SBE, YYLT, İstanbul,
1999.
Tek, Ö. B., Özgül, E., Modern Pazarlama İlkeleri Uygulamalı Yönetimsel
Yaklaşım,Birleşik Matbaacılık, İzmir,2005.
Tek, Ö.B., Pazarlama İlkeleri Global Yönetimsel Yaklaşım Ve Türkiye
Uygulamaları,Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul,1999.
Tengilimoğlu,
D.,
Sağlık
Hizmetleri
Pazarlaması,2.Baskı,Siyasal
Kitapevi,Ankara,2012.
Timur, M.N., Pazarlama Yönetimi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, Açıköğretim
Fakültesi,2013.
93
Tokalaş, S. Kamu Sağlık Hizmetlerinin Satın Alınması, MÜ, SBE, YYLT, İstanbul,
2006.
Tokol, T., Pazarlama Yönetimi, Nobel Yayınları, İstanbul,2007.
Topkara Uslu, A.,Kişisel Satış Teknikleri, Beta Yayınları, İstanbul,2000.
Torlak, Ömer, Pazarlama Ahlakı: Sosyal Sorumluluklar Ekseninde Pazarlama
Kararları ve Tüketici Davranışlarının Analizi, Beta Yayınları, İstanbul,2001.
Turan, N., Türkiye’de Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Sektöründe Temel Sorunlar:
Çözüm için Sağlık Kooperatifçiliğinden Yararlanma Gereği ve Olanakları,
Eskişehir, 2004.
Weisbrod B. A. , Competition in Health Care: A Cautionary View, Institute For
Research on Poverty Discussion Paper, Wisconsin, 1991.
Wolf, E.J. , A New Approachto Healthcare Marketing. Healthcare Executive,2001.
Yerebakan, M., Özel Hastaneler Araştırması Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm
Önerileri,İstanbul Ticaret Odası Yayın, İstanbul,2000.
Yükselen, C.,Pazarlama İlkeler-Yönetim,Detay Kitap ve Yayıncılık,Ankara,2003.
Süreli Yayın
Akkılıç, M. E., Sağlık Hizmetlerinin Pazarlanması ve Elazığ’daki Bazı Yataklı
Tedavi Kuruluşlarında Bir Uygulama, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 12,1,2002,203-218.
Akdağ, R. , Nereden Nereye Sağlıkta Dönüşüm Programı , T.C. Sağlık Bakanlığı
Yayınları, Kasım-Haziran,Ankara,2007.
Altuğ, N. Ü. Pazarlama Karması Kavramında Gelişmeler, Pazarlama Dünyası,
2,2002,58 - 61.
Aydın, E. ,Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Yıllarında Sağlık Hizmetleri,Ankara
Eczacılık Fakültesi Derneği 31,3,2002,183-192.
94
Çiçek, E., Süpermarket Ve Hipermarketlerde Müşteri İlişkileri Yönetimi Ve Bir
Uygulama,Selçuk Üniversitesi Kahraman İ.İ.B.F. Dergisi,11,9,2006.
Erdoğan, B. Z., Pazarlama: Küresel Krizin Suçlusu mu, Kurtarıcısı mı?, Tüketici ve
Tüketim Araştırmaları Dergisi, 1,2009, 41-51.
Harcar, T., Sağlık Hizmetleri Pazarlaması, Pazarlama Dünyası Dergisi, Yıl:5,
Sayı:25, Ocak-Şubat, 1991,38-40.
Karaman, M. S., İşletmelerde Pazarlama Örgütlenmesi ve Hastanelere İlişkin Bir
Öneri, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını,2,2003,113225.
Kenneth, P.A.,Henson, S.W., Crow, S.M. ve. Hartman, S.J. , Key Tasks in
Healthcare Marketing: Assessing Importance and Current Level of
Knowledge. Journal of Healthand Human Services Administration, Cilt: 27,
Sayı: 3/4, Winter 2004/Spring 2005, 414-424.
Mercin, Levent, Piaget ve Kohlberg’in Ahlak Gelişim Kuramlarının Özellikleri ve
Karşılaştırılması, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi,5,2005,73-86.
Şahin, Ü. ,Pazarlama Denetimi, Sağlık Hizmetleri Organizasyonları İçin Bir Araç,
Modern Hastane Yönetimi Dergisi, Cilt 6, Sayı:1,2002,19-23.
Tengilimoğlu, D. , Sağlık Hizmetlerinde Pazarlama Karması Elemanları ve
Özellikleri, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
55,1,2000,187-202.
Uğurluoğlu, Ö., Çelik, Y., Sağlık Sistemleri Performans Ölçümü, Önemi ve Dünya
Sağlık Örgütü Yaklaşımı, Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 8,1,2005, 3-29.
İnternet Kaynağı
Akdur, R. ,Türkiye’de sağlık Hizmetleri ve Avrupa Topluluğu Ülkeleri ile
Kıyaslanması, recepakdur.com, 02.03.2015.
Fişek,N., Kitaplaşmamış Yazıları, http://www.ttb.org.tr, 02.03.2015.
95
Kongre Kararları, http://www.ttb.org.tr, 02.03.2015.
Resmi
Gazete,
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/05/20140508-3.htm,
12.04.2015.
Diğer Kaynaklar
Akbayrak, E. H. , Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüphanesi’nde Hizmet Kalitesi
Ölçümü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi.2005.
Akdoğan, C. , Hizmet Pazarlamasında Kalite Anlayışı: Servqual ve Serperf Kalite
Modellerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Bir Uygulama. Yayımlanmamış
Yüksek
Lisans
Tezi.
Cumhuriyet
Üniversitesi,Sosyal
Bilimler
Enstitüsü.2011.
Akkılıç, M.E. , Sebze Ve Meyve Pazarlamasında Komisyoncuların Satın Alma
Kararlarını Etkileyen Faktörler (Elazığ Toptancı Sebze Ve Meyve Halinde
Bir Uygulama). Doğu Anadolu Bölge Araştırmaları.2003.
Aslantekin, F., Göktaş, B., Uluşen, M., Erdem, R. , Sağlık Hizmetlerinde Kalite
Deneyimi: Dr.Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum
Hastanesi Örneği. II.Ulusal/ Uluslararası Hemşirelik Kongresi Poster
Bildirisi. İstanbul.2005.
Bakır, Y., Sağlık Kuruluşlarında Pazarlama Faaliyetleri ve Müşteri Memnuniyeti.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Mustafa Kemal Üniversitesi,Sosyal
Bilimler Enstitüsü.2006.
Biçer, G., Sağlık İşletmelerinde Müşteri Sadakati ve Tatmini: Bir Alan
Uygulaması.Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi,Sosyal
Bilimler Enstitüsü.2010.
Boonekamp. L. C. M., Marketing for Health-care Organizations: An Introductionto
Network Management, Journal of Management in Medicine, MCB
University Press, 2008.
96
Boylston, D., Forward-thinking marketing strategies must look beyond ROI, Medical
Health Services, Virginia, 2008.
Bratton, K., Virginia, The Role of Emotions in theEthical Decision Making Process,
The Florida State University College of Business,2004.
Erdem, Ş. , Sağlık Hizmeti Pazarlaması: Hastalara Sunulan Hizmetlerin Kalitesini
Algılamaları Üzerine Bir Uygulama. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Trakya Üniversitesi,Sosyal Bilimler Üniversitesi.2007.
Filiz, Y., Ekonomik Büyüme Ve Sağlık Harcamaları İlişkisi. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Atılım Üniversitesi.2010.
Hakeri, H.,Tıp Hukukunun Temel Kavramları, Roche Sağlık Hukuku Günleri,2007.
Hayta, H.,Sağlık Sektöründe Toplam Kalite Yönetimi Ve Hasta Memnuniyetinin
İstatistikî
Göstergelerle
Karşılaştırılması
(Denizli
İl
Merkezi
Örneği).Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Muğla Üniversitesi.2008.
Kavas, A. ,Güdüm G., Modern Pazarlama Anlayışının Hastane Yönetimine
Uygulanması, Dokuz Eylül Üniversitesi l.Ulusal Sağlık Kuruluşları ve
Hastane Yönetimi Sempozyumu, Aydın,1994.
Kuzhan, H.,Bir Sağlık Kuruluşunda Hizmet Kalitesinin Ölçümü Ve Hasta
Memnuniyetini Etkileyen Faktörler.Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Dokuz Eylül Üniversitesi.2009.
Malhan, S., Özgülbaş, N.,Sağlık Hizmetleri Pazarlaması: Bir Örnek Hastane, II.
Ulusal Sağlık Kuruluşları ve Hastane Yönetimi Sempozyumu, Ankara,1999.
Mirza, M. ,Hastanelerde Hizmet Kalitesinin Servqual Analizi İle Ölçülmesi:
Eskişehir Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde Bir Alan Araştırması.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Dumlupınar Üniversitesi.2011.
Öksüz, A.S., Hizmet Kalitesinin Hata Memnuniyeti Üzerine Etkisi ve Bir Uygulama
Araştırması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Atılım Üniversitesi.2010.
97
Özgüven, N., Hizmet Pazarlamasında Müşteri Memnuniyeti ve Ulaştırma Sektörü
Üzerinde Bir Uygulama, Ege Akademik Bakış,2008..
Velioğlu, Meltem, Nurtanış, Pazarlamada Etik Karar Alma Davranışına Yönelik bir
Model.
Yayınlanmamış
Doktora
Üniversitesi.Eskişehir.2002.
98
Tezi.
Eskişehir
Anadolu
ÖZGEÇMİŞ
7 Mayıs 1989 tarihi, Çorum doğumluyum. İlköğretim ve lise eğitimimi
Çorum’da tamamladıktan sonra, 2013 yılında Acıbadem Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Fakültesi Hemşirelik bölümünden lisans mezunu oldum. Aynı yıl Beykent
Üniversitesi,
Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi bölümünde yüksek lisans
eğitimime başladım. 2011 yılından itibaren Acıbadem Maslak Hastanesi, Hemşirelik
Hizmetleri Departmanında görev yapmaktayım.
Özel ilgi alanlarım, seyahat etmek, kitap-dergi okumak , müzik dinlemek ve
su sporları yapmaktır.
Tayfun YILMAZ
99
Download