II. Dünya Savaşı Yıllarındaki Alman Propagandası

advertisement
2. Dünya Savaşı Yıllarındaki Alman Propagandası
BAYRAM KIZILIRMAK
AFASAM ARAŞTIRMACISI
Önsöz
Psikolojik savaş olarak da adlandırılan propaganda, insanları yeterli değerlendirme
yapmadan arzu edilen sonuca ulaşmaya ikna etme sanatıdır. Propaganda en az savaş tarihi
kadar eski olmakla birlikte, Birinci Dünya Savaş’ındaki İngiliz propagandasının başarıya
ulaşmasıyla; İkinci Dünya Savaş’ına katılan ülkelere örnek teşkil etmiş, bu ülkelerin bu alana
yoğunlaşmaları sonucunu doğurmuştur. Hatta bu tarihten itibaren artık propaganda, savaş
stratejilerinin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Almanya, II. Dünya Savaş’ında propagandayı
en etkili kullanan ülke pozisyonundadır, bunun gerçekleşmesinde şüphesiz 1933 yılında başa
geçen Adolf Hitler’in propagandayı en önemli strateji olarak benimsemesi yatmaktadır. Tüm
çalışmalarını bu alana yoğunlaştıran Hitler; 1921 yılında İşçi Partisine katılması ve liderliğe
yükselmesinden sonra kitleleri etkilemeyi başararak iktidara gelmiş daha sonra bu propaganda
faaliyetlerini uluslararası boyuta taşıyarak diğer ülkeleri ya kendi tarafına çekmeyi başarmış,
ya da en azından propaganda faaliyetleri yürüttüğü ülkelerin müttefik devletler tarafına
geçmesini engellemeye çalışmıştır. Hitler bu amaca yönelik başbakan olduktan sonra,
propaganda faaliyetlerini yürütmek amacıyla Propaganda ve Halkı Aydınlatma Bakanlığını
kurup başına Joseph Goebbels’i getirtmiştir. Hitler için çok önemli stratejik bir noktada
bulunan Türkiye, gerek Rusya’ya komşuluğu, gerek Akdeniz havzası, Kıbrıs ve gerekse
Ortadoğu’ya geçiş noktasında olması, propagandanın yurtdışı ayağında hayli öneme sahip
olan ülke pozisyonundaydı. Özellikle, İkinci Dünya Savaş’ı yıllarında (1939-1945) Ankara
ve İstanbul başta olmak üzere propaganda ve istihbarat çekişmesine sahne oldu. Almanya’nın
Türkiye’yi kendi tarafında savaşa çekebilmesi için; eğitim alanından, kültür alanına, ticari
ilişkilerden, köşe yazarlarına birçok alanda propaganda faaliyetleri yapılmış ve kitleler
etkilenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada Türkiye’nin İkinci Dünya Savaş’ı yıllarında maruz
kaldığı Alman Propagandasının detaylı incelemesi yapılmış, nüfuz alanları incelenmiş ve
örneklerle desteklenmiştir.
1
Anahtar Kelimeler: II. Dünya Savaşı, Hitler, Almanya, Propaganda, Nazizm, Irkçılık,
Faşizm, İstihbarat,
GİRİŞ
20. yüzyılda gerçekleşen II. Dünya Savaşı; insanoğlunun karşılaştığı en yüksek ölüm
oranlı tek konvansiyonel savaştır. Bu savaşı kavrayabilmek için Nazizm’i irdelemek
gerekmektedir. Aslında, nasyonal sosyalizm olarak ta bilinen Nazizmi, Almanya’da Adolf
Hitler tarafından ortaya atılan bir siyasi akım ve yönetim sistemi olarak adlandırabiliriz. Aşırı
milliyetçilik üzerine kurulan bu siyasi akımın temel felsefeleri; sosyalizm, milliyetçilik,
ırkçılık, anti-semitizm ve popülizm den oluşmaktadır. İnsanlığı bir felakete sürükleyen bu
sistemin temelleri 1921 yılında Adolf Hitler’in İşçi Parti’sine girmesiyle atılmış ve hemen
ardından Parti’nin lideri olmasıyla şekillenmiştir. Hitler bu süreçten hemen sonra İşçi
Parti’sinin adını Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi –NSDAP- olarak değiştirmiştir. 4
Mayıs 1924 seçimlerinde partisi %6,5 oy oranı yakalamış ve bu tarihten sonra oy oranlarını
kademeli olarak arttırmış -1928 seçimleri hariç- ve son olarak 5 Mart 1933 de oylarını
toplamda %43,9 civarına yükseltmeyi başarmış fakat muhalefette kalmış, koalisyondaki diğer
milliyetçi liderlerin ortak kararıyla başbakan olarak belirlenmiştir.
Aslında Nazizm’in gösterdiği bu yükselmeyi iki başlık altında değerlendirebiliriz,
bunlardan ilki Versay Anlaşması’nın Almanya’yı ekonomik ve sosyal olarak sıkıntıya sevk
etmesidir. Almanya çok ağır şartlara ve savaş tazminatına mahkûm kalmıştır ve daha sonra
1923 yılında Fransa olan Savaş tazminatını ödeyemediğinden dolayı sanayisinin can damarı
olan Ruhr bölgesi Fransızlar tarafından işgal edilmiş, hiperenflasyon baş göstermiş, 1923
yılında 1 Amerikan Doları 4.200.000.000.000 Alman Altın Markına-GoldenMark- eşitti.
Kısacası, insanların elinde bulunan paralar aşırı değer kaybetmiş, yıllarca çalışıp emekli olan
insanların emekli ikramiyeleriyle 1 ekmeği alamaması durumu ortaya çıkmıştır. İnsanlar en
ufak alışverişlerine el araba dolusu paralarla gitmeye başlamış, hatta çoğu yakarak ısınmak
amacıyla kullanmıştır. Bu sıkıntılı durumu fırsat bilen Hitler, Alman halkının çoğunluğunu,
büyük devlet olma hayallerinin bitmediğine inandırdı.
Bir diğer etken ise 1929 yılında baş gösteren Dünya Ekonomik Buhranıdır. Tarihe
Kara Salı olarak geçen bu dönemde New York borsası iflas etmiş ve yeni empoze edilmeye
çalışılan liberal ekonomi; özellikle sanayileşmiş toplumlarda, binlerce bankanın batmasına ve
2
insanların paralarının ortadan kaybolmasına işsizliğe, yoksulluğa ve yaşam standartlarının bir
hayli gerilemesine neden olmuştur. Bu olayda Hitler’in ve Nazizm’in yükselip iktidara
gelmesini tetikleyen bir diğer unsurdur.1
Hitler iktidara geldikten bir yıl sonra ordudaki kendisine tehlike oluşturabilecek
potansiyel subayları bir gecede kılıçtan geçirerek yaklaşık 70 tanesinin ölümüne sebep olmuş
ve bu olayı halka anlatarak Faşist tutumun temellerini atmış, meşrulaştırmış ve kendisini
kayıtsız tek söz sahibi yapmıştır. Bu olay tarihe uzun kılıçlar gecesi -Night of the Long
Knives- olarak geçmiştir. Bir diğer Faşist eğilim göstergesi ve tarihte yerini Kristal Gece veya
Kırık Camlar Gecesi olarak alan, Yahudilerin evlerinin yağmalandığı, camlarının kırıldığı,
şiddet gösterildiği gecedir. Bu gecede 100 Yahudi öldürülmüş ve 267 sinagog yakılmıştır.
Almanya da ortaya çıkan bu faşist akım ve Almanya’nın Hitler’in iktidara gelmesinden sonra
büyük ilerleme kaydetmesi, işsizliğin 1930’ların ortalarında %0 düzeyine inmesi, güçlenen
Almanya’nın güçler dengesi ilkesini tehlikeye sokması, İtalya’da Mussolini ile birlikte artan
Faşist tutumlar II. Dünya Savaş’ının patlak vermesini kaçınılmaz kılmıştır.2 Bu yıllarda
Fransa & İngiltere’nin yatıştırma –appeasement- tutumları, Çekoslavakya’nın masa başında
Alman hâkimiyetine bırakılması, sanılanın aksine Almanya’yı sakinleştirmemiş, acımasız bir
savaşa zemin hazırlamıştır. 1939 yılının Eylül ayında Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle
fiilen başlamış olan II. Dünya Savaş’ı; 1945 yılında 3 büyüklerin- Churchill, Roosevelt,
Stalin- Avrupa’yı savaş sonrasında tekrar şekillendirmek için Yalta Konferansı’nda bir araya
gelmesiyle fiilen son bulmuştur.
50 – 70 milyon arasında ölüm oranı olan bu savaşta şüphesiz Nazi Almanya’sının
kurduğu kamplar önemli yer işgal etmektedir. Nazi Hükümeti tarafından 1933-1945 yılları
arasında yaklaşık 20.000 kamp kurulmuştur. Bu kampların en önemlileri zorla çalıştırma
kampı, geçici kamplar ve imha kamplarıdır. Bu kampların ilk tutukluları Alman komünistler,
sosyal demokratlar, Çingeneler ve eşcinsellerdir. II. Dünya Savaş’ının başlaması ve
Polanya’nın işgaliyle birlikte Yahudiler için zorunlu çalışma kampları ve imha kampları (Gaz
Odaları) Yahudileri daha sistematik bir şekilde daha fazla ölüm oranı yakalamak için
kurulmuş ve bir günde yaklaşık 6.000 Yahudi öldürülmüştür. Savaş boyunca öldürülen
1 Zor Yıllar 1939- 1945 / 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'de İngiliz- Alman Propaganda ve İstihbarat Savaşı,
Süleyman Seydi, Asil Yayınları, 2006 syf. 18
2 II. Dünya Savaşı Tarihi, Sabiha Sertel, Cumhuriyet Yayınları, 2010, İstanbul
3
Yahudilerin sayısının altı milyon civarında olduğu öne sürülmektedir.3 Özellikle ‘Piyanist’ ve
‘Gri Bölge’ filmleri dönemin bu olaylarını sarsıcı gerçeklikte sunan eserlerdir.
Propaganda
Temelinde çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacını taşıyan,
önceden planlanmış, genellikle politik mesajlar bütünüdür. Cümle boyutunda bu şekilde
tanımlanan propagandanın, gerçek anlamda işlevselliğini anlamak için Nazi Almanya’sına
bakmak yeterli olacaktır. Önsözde de bahsedildiği gibi propagandayı en akıllı ve amaçları
doğrultusunda kullanan liderlerden bir tanesi Adolf Hitlerdir. 1921 yılından; iktidar olduğu
1933 yılında ve hatta Savaş’ın sonuna, 1945 yılına kadar propaganda faaliyetlerini afişlerle,
sloganlarla, yaptığı nutuklarla somutlaştırıp büyük kitleleri gerçekten etkilemeyi başarmış bir
liderdir. Kurduğu Propaganda ve Halkı Aydınlatma Bakanlığı bunun en önemli örneklerden
bir tanesidir. Aynı zamanda Nazi partisi içerisinde bir dış ilişkiler birimi de oluşturulmuştur.
Bu birimin amacı, yabancı ülkelerde, özellikle de Balkanlar’da ve Yakın Doğu’da Alman
propagandası
yapmaktı.
Nazi
Partisi’nin
Yabancı
Ülkeler
Organizasyonu’nun
(Auslandorganisation=AO) da bu alanda etkinliği vardı ve bu birim örgütlenme ve
propaganda konularında Alman Dışişleri Bakanlığı ile yakın ilişkiler içerisindeydi. Bu birimin
üyeleri, yabancı ülkelerdeki Alman kulüplerinde Nazi örgütleri oluşturmaya çalışıyor ve Nazi
propagandası yapıyorlardı. Üyeler bu tür yerleri, örgütlenmek, propaganda ve casusluk
yapmak için kullanıyorlardı. 1932 yılında Nazi Partisi’nin yabancı ülkelerde oluşturduğu
örgütlerden 11 tanesi Türkiye’de bulunuyordu. 4
Nazi Partisi’nin Yabancı Ülkeler Organizasyonu’nun (AO) Türkiye’deki üye sayısı
şöyleydi: Nazi Partisi’nin iktidara gelmeden önce üye sayısı 22 ve Türkiye konuya ilişkin
sıralamada 44. ülke iken, Nazi Partisi’nin iktidara gelmesinden sonra üye sayısı artmış ve bu
dönemde yeni üye sayısı 216 olmuştu. Bu kez Türkiye sıralamada 46. ülkeydi. 30 Haziran
1937 tarihine gelindiğinde ise üye sayısı toplamı 238 idi ve Türkiye sıralamada 29. ülke
olmuştu.5
3 Nazi Kampları, Öner Yağcı, Papirüs Yayınları, 2004, İstanbul
4 Middle Eastern Studies, Vol.40, No.3, May 2004, pp75-85 ISSN 0026-3206
5 Türk-Alman İlişkileri 1923-1939, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991
4
Bu noktada Führer’in yola beraber çıktığı ve kurduğu bakanlığın başkanı olan özel bir
isimden bahsetmek gerekmektedir; ‘Joseph Goebbels’.6 Aslında Hitler’in iktidara gelmesinde
kilit rolü oynayan, 1920’li yıllarda beri Hitler’in propaganda faaliyetlerini yürüten, Nazi
hükümetinin tüm sloganlarının, afişlerinin mimarı olan bu şahıs aynı zamanda yaptığı
konuşmalarla halkı etkilemeyi gerçekten başaran, gizli bir propaganda dâhisidir. Almanya’nın
II. Dünya Savaş’ına girmek üzere iken; mecliste genel sekreterlere, başkanlara ve halka
yaptığı ünlü "Total War" konuşması bu durumu ispatlar niteliktedir. Joseph Goebbels’in
Hitlere karşı farklı bir sempatisi ve hayranlığı vardı; bunu 6 çocuğunun da ‘H’ harfiyle
başlamasından anlayabiliriz. En önemli sözlerinden bir tanesi şu şekildedir; ‘ Bir şeyi ne
kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar, Hıristiyanlığın bu kadar
etkili olmasının sebebi 2000 yıldır aynı şeyi söylüyor olması.’ 1 Mayıs 1945 yılında; Rusların
Berlin’i işgal etmesinin ardından Hitler’in ülkeden ayrıl emrine uymayıp "Nasyonal
Sosyalizmin olmadığı bir dünyada yaşayamam." deyip eşi ve 6 çocuğuyla birlikte zehir içerek
intihar etmiştir.
II. Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanya’sının Türkiye üzerindeki propagandasının
nedenlerini inceleyecek olursak, Hitler’in hedeflerinden biri, II. Wilhelm’in Doğu ile politik,
ekonomik ve askeri karakterdeki ilişkilerini hayata geçirmekti. II. Wilhelm’in Bağdat
demiryolu projesi, onun da hayali idi. Bu anlamda Nazi rejimi politikalarının çoğu, ikinci
Reich dönemi ile örtüşmektedir. Nazi rejiminin temel hedeflerinden biri İngiliz
İmparatorluğu’nu zayıflatmak olduğundan Almanların Ortadoğu’ya doğru yayılmayı
hedeflemesi kaçınılmazdı. Bu nedenden dolayı Türkiye’nin önemi bir kat daha artmaktadır.
Nazi hükümetine stratejik araştırmalar yapıp değerlendirmeye sunan Dr. Kurt Köhler ‘Nüfuz
Mıntıkaları Politikası-Kültür Politikası’7 isimli raporunda Türkiye’nin Ön Asya ve
Ortadoğu’daki öneminden bahsedilip Hitlere sunulmuştur. Nazi politikalarında bu denli
öneme sahip Türkiye’nin, Alman propagandasının baş hedeflerinden biri olması gayet açık ve
nettir, aslında tüm bu propaganda faaliyetlerinin amacı temelde Türkiye’yi yakın gelecekteki
savaş sırasında kendi safhasına çekebilmek veya en azından tarafsız pozisyonda bırakmaktır.
6 http://www.historylearningsite.co.uk/joseph_goebbels.htm
7 Zor Yıllar 1939- 1945 / 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'de İngiliz- Alman Propaganda ve İstihbarat Savaşı,
Süleyman Seydi, Asil Yayınları, 2006 syf.19
5
Türkiye’deki Propaganda Faaliyetleri
a) Türk Öğrencilerin Almanya’da Eğitime Yönlendirilmesi
Nazi Almanya’sı yeni kurulan cumhuriyetin bir takım sıkıntılar içerisinde olmasının
yaratabileceği fırsattan istifade edip; eğitim ve basın başta olmak üzere Türk siyasi, sosyal ve
ekonomik alanda nüfuz edebilmenin yollarına başvurdu. Bir üst kısımda bahsedilen Dr. Kurt
Köhler’in Hitler’e sunduğu raporun Türkiye başlıklı bölümünde Türkiye’nin kendi tarihine ve
inkılâplara şiddetle ilgi duymasına rağmen, Türkiye’nin henüz ilim ve kültür alanında gerekli
boşluğu dolduramadığına işaret etmektedir. Atatürk’ün dil ve tarihe önem verdiğine ve
yurtdışına öğrenci gönderdiğine vurgu yapan Köhler, bu öğrencilerin Almanya’yı tercih
etmesinin bulunmaz bir fırsat olduğundan bahseder.
1937-1938 öğretim yılında yurt dışında devlet hesabına yüksek öğrenim gören öğrenci
sayısı, 230’u erkek ve 43’ü kız olmak üzere, toplam 273 idi ve bunların 100’den fazlası
Almanya’daydı. 1937 yılının ilkbaharında ise, yurtdışında yüksek öğrenim gören Türk
gençlerinin
yüzde
80’i
Almanya’da
bulunuyordu.
Öğrencilerin
gönderildiği
bu
üniversitelerde çok açık olmayan yollarla öğrencilere gizliden Alman propagandası nüfuz
edilmiş ve daha çok öğrenci çekilmeye gayret gösterilmiştir.8
b) Türk Eğitim Sistemine Nüfuz Çabaları
Nazi hükümetinin eğitim alanındaki faaliyetleri, sadece Almanya’ya öğrenci çekmek ile
sınırlı değildi. Türk eğitim sistemine de nüfuz etmeye çalışıyorlardı. Türkiye, cumhuriyetle
birlikte eğitimde çağdaşlaşma çabası içerisinde yönünü doğal olarak Batı’ya çevirmişti.
Aslında Türk eğitim reformunun gerçekleşmesinde Almanya’nın da katkısı yadsınamaz bir
gerçektir. Türk eğitim sistemindeki reform hareketinden de istifade ile Türkiye’nin bilim
insanına duyduğu ihtiyacı iyi değerlendiren Nazi Almanya’sı, Türkiye’ye öğretim elemanı ve
bilim insanı göndererek Türk eğitim sistemine nüfuz etmeye çalıştı. Örneğin 1933’te
Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu. Öğretim elemanları Alman olan bu okulun
müdürü de Dr. Friedrich Falke oldu. İkili anlaşmalar çerçevesinde gelen bu öğretim
elemanları Türkiye’ye gelmeden önce Nazi taraftarı kitlelerinin nasıl oluşturulacağına dair
bilgi edinmek amacıyla seminere alındılar. Alman hükümeti gönderdiği öğretim görevlilerini
8 Zor Yıllar 1939- 1945 / 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'de İngiliz- Alman Propaganda ve İstihbarat Savaşı,
Süleyman Seydi, Asil Yayınları, 2006 syf 20
6
sadece propaganda faaliyetlerinde değil, istihbarat ve bilgi edinme gibi illegal alanlarda da
kullanmak üzere görevlendirdi. İstanbul’daki Alman okullarında görevli 20 kadar Alman
öğretmenden 18’i Nazi partisinin faal üyesiydi. Türkiye’deki Alman propagandası yürüten
Alman hocalar yüksek çoğunlukla Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi,
İstanbul Teknik Üniversitesi ile teknik okullarda yoğunlaştılar. Bu kadar çok öğretim
görevlisinin bulunması bu fakültelerde bulunan öğrencilerin çoğunun yabancı dil olarak
Almancayı seçmesi sonucunu doğurdu.9
c) Türk Öğrencileri Kazanma Çabaları
Ekonomik şartların ülkedeki yetersizliği, Alman propagandasının geçerli ölçüde başarılı
olmasına zemin hazırlayan en önemli faktörlerden bir tanesidir. Alman hükümetinin
öğrencilerin okuduğu dergi ve kitapları ücretsiz olarak dağıtması, bunu işlemi bir anda değil;
şartlar oluştuktan sonra toplumda bir art niyet yaratmadan yapması önemlidir. Ayrıca Alman
elçiliği, Türkiye’de bulunan birçok okulun kütüphanesini zenginleştirmek için maddi
yardımda bulundu, bu kitapların arasında resimlerle süslenmiş propaganda kitapları da
oldukça fazlaydı. Bunun dışında okullarda gösterime sunulması için filmler hediye edildi.
Sinemalarda ücretsiz Alman yanlısı filmler gösterildi. Sadece 1941-42 kışında 60 Alman filmi
gösterime girdi. Bu zaman dilimlerinde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere çeşitli kitap,
yapı ve sanat fuarları açıldı. Örneğin; 2 Mayıs 1936’da Ankara’da Alman Sanatları Sergisi, 10
Mayıs 1939 Ankara’da Kitap ve Gazete Sergisi, 1942-43 yılları arasında Ankara ve
İstanbul’da Alman Yapı Fuarı açılmıştır.10
d) Basın-Yayın Üzerinde Nüfuz Kurma Girişimi
Nazi hükümeti, Türk toplumu üzerinde kurulan ve işlemeye çalışan bu propaganda
ortamının başarıya ulaşmasının yolunun Türk basınını nüfuz altına almaktan geçtiğini o
dönemlerde iyi analiz etmişlerdi. Bu amaca ulaşmak için rüşvet dâhil her yol denenmiştir.
Alman Dışişleri Bakanı Van Ribbentrop’un Ankara Büyükelçisi Von Papen’e 5 Aralık 1942
yılında gönderdiği gizli belge konuyu iyi açıklıyor;
9 Zor Yıllar 1939- 1945 / 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'de İngiliz- Alman Propaganda ve İstihbarat Savaşı,
Süleyman Seydi, Asil Yayınları, 2006 syf 21
10 Türk-Alman İlişkileri 1923-1939, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991 syf 179
7
<…Türkiye’deki dostlarımızı içinde bulundukları güç durumdan kurtarmak için, size 5
milyon altın Alman Markı (RM) gönderilmesini emrettim. Bu parayı cömertçe kullanmanızı
ve bana durumu raporla bildirmenizi rica ederim.>11
Bunun yanında Türk Basın Heyeti 23 Nisan-8 Mayıs 1935 tarihleri arasında Almanya’yı
ziyaret etti. Heyete Milliyet, Cumhuriyet, Vakit gazetesinden yazarlar ve Matbuat Umum
Müdürlüğü’nden yetkililer dâhil olmak üzere 14 kişi katıldı. Bu grup Hitler’in iş kamplarını
ve Hitler’ci Gençlik okullarını gezdi. Hitler’ci Gençlik örgütünün toplantısına katıldı ve
burada Goebbels’in nutkunu dinlediler. Heyet 2 Mayıs’ta Hitler ve Goebbels tarafından kabul
edildi; 5 Mayıs’ta ise Nazi Partisi’nin son kongresini yansıtan ‘İradenin Zaferi’ isimli filmi
izledi ve 8 Mayıs’ta İstanbul’a döndü. Tüm bu düzenlenen gezinin arka planında propaganda
faaliyetlerine yönelik gizli amaçlar yatmaktadır. Geziden önce Goebbels Cumhuriyet gazetesi
yazarı Yunus Nadi’den yazılarından memnuniyetsizliğini dile getirdi, çünkü Cumhuriyet
gazetesine özel önem veriliyordu. Bu dönemden sonra Yunus Nadi’yi kazanma çabalarının
çokta başarısız olduğu söylenemez. Örneğin Yunus Nadi’nin Cumhuriyet gazetesinde 27
Haziran 1941 yılında kaleme aldığı yazıda şöyle yazıyor;
‘ …son iki senenin buhranlı günleri içerisinde, Türk/Alman dostluğuna balta vurmak
isteyen bazı muzır propaganda unsurları, muzır faaliyetlerinde muvaffak olamamışlardır.
Hükümetimiz, Almanya ile normal münasebetlerin bozulmaması için daima dikkatle çalışmış,
hakiki Türk matbuatı ve hakiki münevverler, Türk/Alman dostluğunu rencide edebilecek
neşriyattan daima sakınmış ve Türk halkı Almanlara karşı kalbinde beslediği iyi duyguları
daima muhafaza etmiştir.’12
Ayrıca dönemin diğer gazeteleri incelendiğinde bariz Alman yanlısı tutum ve haberleri
açıkça görebiliriz. Akşam gazetesi harbin kızıştığı dönemde Alman ilerleyişini ve ufak
haberleri hep ön sayfadan ve büyük puntolarla veriyor. Hitlerle ilgili haberleri tam sayfa
olarak veriyor. Bununla birlikte Alman Hükümeti tarafında yapılan jest niteliğinde ki olaylar
da gazeteler ve radyolar aracılığıyla Türk halkına duyuruluyor. Örneğin; Alman hükümeti
‘Musa Dağında Kırk Gün’ adlı sözde ermeni olaylarını anlatan kitabın Almanya sınırlarında
11 O Karanlıkta Biz, Attila İlhan, Bilgi Yayınları, Ankara, 1988 syf 355
12 O Karanlıkta Biz, Attila İlhan, Bilgi Yayınları, Ankara, 1988 syf 167
8
dağıtılmasını ve girişini yasaklıyor ve Alman kısa radyo programında Türk gecesi kutlanıyor.
Bu gelişmelerin hepsi Türk gazetelerinde yayınlanıyor ve propaganda malzemesi olarak
kullanılıyor.13
Bu propaganda faaliyetlerinin Türkiye’de başarıya ulaştığını gösteren bir durum ise 4
Mayıs 1942 tarihinde Refik Saydam’ın emriyle 24 Yahudi kökenli Anadolu Ajansı’nda
çalışan memur görevinden uzaklaştırılmıştır. Müttefik yanlısı tutumları ve yakınlıkları sebep
gösterilmiştir. 14
e) Varlık Vergisi
Alman propagandası ve yakın ilişki çerçevesinde incelenmesi gereken belki de en önemli
konulardan bir tanesi 1942 yılında yürürlüğe giren ve gayri Müslim halktan bir defaya mahsus
olmak şartıyla alınan varlık vergisidir. En çok Yahudi halkının maruz kaldığı da bir gerçektir.
Şükrü Saraçoğlu hükümeti tarafından yürürlüğe konulan bu kanun, 1943 ve 1944 yıllarında
uygulandıktan sonra 1944 yılının sonlarına doğru New York Post gazetesinde çıkan bir
haberden sonra vazgeçiliyor. Ödenecek bedeli bir komisyon tarafından belirlenen, 1 defaya
mahsus olan, itiraz hakkı olmayan ve 15 gün içerisinde ödenmesi gereken bu vergi 114 bin
kişiden tahsis ediliyor. Bu vergiyi ödeyemeyen gayri Müslimler ise Erzurum/Aşkale’ye
sürgüne
gönderilmiştir.
Açıklanan
nedenleri
arasında
her
ne
kadar
ekonominin
millileştirilmesi, gelir dağılımını düzenleyip bir orta sınıf yaratmak ve ekonomik buhran
gösterilse de bu vergi artan milliyetçi akımlar ve Alman yanlısı propaganda konusu altında
irdelenmelidir.15
Sonuç
Propagandayı yönetim stratejilerinin en temeline yerleştiren Hitler & J. Goebbels önce
kendi ülkesinde başarıya ulaşarak iktidara gelmiş ve daha sonra bu politikayı uluslar arası
boyuta taşıyıp ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda kendi yanlarında bulunması için
kullanmıştır. Bu propagandanın Türkiye’ye yansıması ise birçok alanda görülmüştür. İlk
olarak Türk Eğitim sistemine nüfuz etmiş, Türk öğrenciler kazanmaya çalışılarak bir Alman
13
Türk-Alman İlişkileri 1923-1939, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991 syf 183
14
Türkiye’de Faşist Alman Propagandası, Johannes Glasneck, Onur Yayınları, Ankara,1972 syf 32
15
Varlık Vergisi ve '' Türkleştirme'' Politikaları, Ayhan Aktar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010
9
yanlısı tutum empoze edilmeye ve işlenmeye çalışılmıştır. Basın-Yayın alanında rüşvet dâhil
her yol denenerek Alman tarafına çekilmiş ve oldukça da başarılı olunmuştur. Kültür alanında
onlarca Alman yanlısı tutum İstanbul ve Ankara’da gösterime girmiş, ayrıca düzenlenen yapı,
sanat ve teknoloji fuarlarıyla Almanya’nın sanayi ve teknoloji alanında ki üstünlüğü devamlı
vurgulanmaya çalışılarak halk etkilenmeye çalışılmıştır. Bu propagandanın yansıması Refik
Saydam ve Şükrü Saraçoğlu hükümetinde de görülmüştür. Anadolu Ajansı’ndan uzaklaştırılan
Yahudi kökenli basın mensupları ve Varlık Vergisiyle oldukça sıkıntıya düşen Yahudi kökenli
halk bunun en önemli göstergelerinden biridir.
EKLER:

Alman Büyük Elçi Von Papen'in Çocuk Esirgeme Kurumuna yaptığı bağışın gazetede
propaganda amaçlı halka duyurulması. 5 Ocak 1941 Akşam Gazetesi

Hitler'in bir gününü nasıl geçirdiği Akşam Gazetesinde tam sayfa haberi olarak
veriliyor. 24 Ocak 1941
10
KAYNAKÇA
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
Türkiye’de Faşist Alman Propagandası, Johannes Glasneck, Onur Yayınları, Ankara,1972
Middle Eastern Studies, Vol.40, No.3, May 2004, pp75-85 ISSN 0026-3206
Zor Yıllar 1939- 1945 / 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'de İngiliz- Alman Propaganda ve İstihbarat Savaşı,
Süleyman Seydi, Asil Yayınları, 2006
O Karanlıkta Biz, Attila İlhan, Bilgi Yayınları, Ankara, 1988
Türk-Alman İlişkileri 1923-1939, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991
Varlık Vergisi ve '' Türkleştirme'' Politikaları, Ayhan Aktar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010
http://www.historylearningsite.co.uk/joseph_goebbels.htm
II. Dünya Savaşı Tarihi, Sabiha Sertel, Cumhuriyet Yayınları, 2010, İstanbul
Nazi Kampları, Öner Yağcı, Papirüs Yayınları, 2004, İstanbul
11
Download