oğuznameler`de müslüman-oğuz ve oğuznameler`in

advertisement
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
OĞUZNAMELER’DE MÜSLÜMAN-OĞUZ VE
OĞUZNAMELER’İN MEYDANA GELMESİ MESELESİ
Efzeleddin ASKER*
Özet
Tarihi gerçekliğin aksine olarak Oğuzname’deki Oğuzlar Müslümandırlar.
Oğuz Han hakkında destanda Oğuz, elini Allah’ın tekliği inancı esasında kuruyor.
Ancak bu henüz İslam değildir. Oğuzname, Kur’an geleneğine uygun şekilde
Allah’ın tekliğine inanç dönemiyle İslam dönemini birbirinden ayırıyor.
Oğuzname’ye göre, Oğuz elinin İslam dönemi, Oğuz neslinden Kayı İnal Han’ın,
Dede Korkut’un, Bekdüz Emen’in vb. dönemidir.
Oğuzname yaratıcılarının İslam’a kadar Ulu Ata olarak tanıdıkları Oğuz’u
kendilerinin ilk peygamberine çevirdikleri ve onun İslam Peygamberi’nin manevi
atası olduğunu öne sürdükleri belli oluyor. Oğuzname, peygamberler tarihini bu
şekilde yorumluyor. Oğuz hakkında eski destanın bu varyantı tarihi İslam’la
başlayan bir halkın düşüncesinin bir ürünüdür. Bu halk Türkmenlerdir.
Türkmenler, Oğuzname’de etnik ataları olan Oğuzları önce Allah’ın tekliğine
inanan, ardından Müslüman olarak takdim edip kendilerinin dini tarihini yarattılar.
Anahtar kelimeler: Oğuzlar, Oğuznâme, İslâm dönemi, Türkmenler
Summary
Author stresses that Oghuz el in Oghuzname is created with the idea of
monotheism. This is pre-Islamic period of Oghuz el. Oghuzes adopt Islam after its
occurrence. According to Oghuzname, Oghuz is a spiritual predecessor of the
Islam Prophet. The Oghuzname describes factually the provenance of Turkmen
*
322
Dr.; Azerbaycan Milli Bilimler Akademisinin Folklor Enstitüsü Bölüm Başkanı
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
people, the origin of which is related to the adoption of the Islam. We come to the
conclusion that the epic social medium in Oghuzname is in its upper stratum and its
essence is a result of Turkmen thought as per its history. According to the opinion
of the author, Oghuzname was going on the Turkmen super-ethnic milieu, as the
sacral texts on ancestry – Oghuzes. The texts on the ancestries are expressions of
the ethnic self-consciousness of the people and they take place together with the
provenance of the people. If we take into account that the future super-ethnos of
Turkmen enters the international scene in the VIII century, we can suppose that
provenance of Oghuzname begins in this century.
Key words: Oghuzname, Oghuz, Turkmen, Islam prophet
1.Giriş
Oğuzname’nin (Oğuzlar hakkında sözlü bedii metinlerin) etnik çevresi ve bu
etnik çevre içerisinde fonksiyonu (onun yarandığı ve yaşadığı etnik ortamın sosyalsiyasi tesisatlarla ilgisi) hakkında araştırmamızda Oğuz’la Türkmanlar’ı
(günümüzdeki anlamlarıyla karıştırılmamaları için kaynaklarda Türkmen//Türkman
şeklinde belirtilen etnonimin Türkman varyantı tercih edildi) farklı etnoslar olarak
değerlendirdik. Türkmanlar’ın VIII. Yüzyılda tarih sahnesine çıktıkları belli oldu.
IX-XI. yüzyıllarda çox sayılı Oğuz topluluklarının İslam’ı kabul ederek
Türkmanlar’ın içerisine girmesi sayesinde bu genç etnos biçimlenerek süperetnosa
dönüşmüştür. Bu durumda Oğuzlar, tarihi Türkmanlar’ın etnik ataları
olmaktadırlar. Türkmanlar, bu tarihi gerçekliği Oğuznameler’de epik gerçeklik
haline getirdiler: 24 Oğuz boyu, Oğuzname’de Oğuz Han’ın torunları olarak
takdim edildi. Türkman etnik ortamında parçalanarak çeşitli ellere karışan Oğuz
kökenli boylar, Oğuz Han’ın 24 torununu kendilerinin ataları olarak tanıdılar. Bu
yüzden de Dede Korkut Oğuznameleri’nde “Oğuz zamanı”, “ol zamanlar”
ifadesiyle Oğuz eli tarihi geçmiş olarak takdim edilir ve ataların kutsal dünyası
olarak vasfediliyor. Bu bakımdan Oğuzname tarihini ataların kutsal dünyası
hakkında destanlar ve ataların torunlarına bıraktıkları atasözleri anlamına geliyor
(Esger E., 2007: 148-166).
Yukarıda belirtilenler meselenin yalnızca bir tarafıdır. Oğuzname’nin şiirsel
bakımdan Türkman düşüncesinin ürünü olduğuna açıklık getirmeden onların
Türkman destanları olduğundan emin olmak imkansızdır.
Oğuznameler’in etnik çevresi ve bu etnik çevre içinde fonksiyonuna (meydana
geldiği ve mevcut olduğu etnik şartların sosyo-politik tesisleriyle ilişkisine) dair
kısımda Oğuznameler’in Türkman etnik çevresinde Oğuz ecdad ve Oğuz ecdadlar
hakkında kutsal metinler olarak meydana gelmesini ve bu kutsal metinlerin coğrafi
sınır tanımayarak Türkman etnik çevresinin var olduğu tüm bölgelerde manevi,
sosyal, hukuki ve siyasi-ideolojik anlam taşıdığını göstermeye çalıştık (Esger E.,
2007:148-166).
323
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
Belli olduğu üzere Oğuznameler Türkman destanları olup Türkmanlar bu
destanları kendilerinin ecdatları olan Oğuzlar’ın şerefine söylüyorlardı. Burada
yalnızca tarihi gerçeklikle epik gerçeklik birbirini tutuyor. Türkmanlar tarihi
gerçekliği Oğuzname’de epik/şiirsel gerçekliğe dönüştürmüşlerdi. Bu hususun
tespiti, Oğuzname’yi Oğuz etnik çevresinin sınırlarından çıkarıp Türkman etnik
çevresi sınırları içine sığdırıyor. İleride göreceğimiz gibi Oğuzname’nin epik/şiirsel
mahiyeti bu kapsamda belirgin hale geliyor ve bunun meydana geldiği dönem
hakkında izlenimler oluşur.
Meselenin açıklanmasına Oğuznameler’de gösterilen epik sosyumun esas
ölçülerinin tasvirinden başlamaya karar verdik. Epik sosyumun esas göstergelerinin
belirlenmesi, bunların tarihi sosyumla karşılaştırılması için gerekli ortam sağlıyor
ve bu karşılaştırma epik sosyumun gerçek mahiyetini açığa kavuşturuyor. Yalnızca
bundan sonra Oğuzname’nin meydana gelmesi tarihi ve dönemi hakkında belli bir
fikir söyleyebiliriz.
2.Epik sosyum
Oğuznameler’de Oğuz toplumu Boz Ok ve Üç Ok adıyla iki kısma ayrılmıştır.
Oğuz destanında bu bölgü Oğuz’un adına bağlanmaktadır. Dolayısıyla Oğuz, epik
sosyumun yaratıcısı olarak gösterilmiştir. Oğuz, Gün, Ay, Yulduz adlı oğullarını
Boz Ok; Gök, Tag, Tingiz adlı oğullarını ise Üç Ok adlandırıyor. Oğuz’un
buyuruğuna göre Boz Ok hakim, Üç Ok tabi durumdadır. Oğuznameler’de bu
bölgüye askeri-idari anlam verilmektedir. Bir başka deyişle Boz Ok kabileleri,
ordunun sağ kolunda ve usulüne uyğun olarak yurtları ülkenin Döğu bölgesinde
bulunmaktadır. Üç Ok kabileleri ise ordunun sol kolunda ve yurtları ülkenin Batı
bölgesinde bulunmaktadır (Fazlallax Raşid-Ad-Din, 1987: 62-68). Askeri-idari
anlamda Boz Ok ve Üç Ok adı “Kitab-ı Dede Korkut”da da kullanmaktadır
(Kitabi-Dede Qoqud, 1988:123-125). Boz Ok ve Üç Ok, destanın Uygur
varyantında da mevcuttur. Ancak Oğuznameler’de sözü giden askeri-idari bölgü,
farklı bir şekilde gösterilmektedir. “Kitab-ı Dede Korkut”da ve “Topkapı
Oğuznamesi”nde bu askeri-idari temel hem de İç Oğuz ve Taş (Daş) Oğuz
adlandırılmaktadır (Kitabi-Dede Qoqud, 1988:123;16-75; Kırzıoğlu M.F.,
2000:100). “Kitab-ı Dede Korkut”da ifade ettiği anlama göre İç Oğuz Boz Ok’a,
Taş Oğuz ise Üç Ok’a denk gelmektedir (Cəmşidov Ş., 1977:41-42). Ayrıca askeriidari bölgü Oğuznameler’de sağ ve sol terimleri ile de ifade olunmuştur. Oğuz’un
vasiyetine göre Boz Ok’lar, ordunun sağ kolunda, Üç Ok’lar ise sol kolunda yer
alıyorlar (Fazlallax Raşid-Ad-Din, 1987:62). Ayrıca kengeş sırasında Boz Ok’lar
Han’ın sağında, Üç Ok’lar ise solunda oturuyorlardı. ““Kitab-ı Dede Korkut”da
kullanılan sağ beyler ve sol beyler ifadeleri sözünü ettiğimiz askeri-idari bölgü ile
ilgilidir. Sağ beyler mecliste Kazan Han’ın sağında, sol beyler ise solunda
oturuyorlar (Kitabi-Dede Qoqud, 1988:68-69). Devlet açısından önemli meseleler
sağ ve sol beylerin hazır bulundukları kengeşte görüşülüyor, uygun kararlar
alınıyordu. Kol Erki Han’ı yönetimden uzaklaştırarak tahta oturmak isteyen Tuman
324
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
Han “sağ elden ve sol elden üç yüz beyi çağırarak” görüşlerini onlara bildiriyor
(Fazlallax Raşid-Ad-Din, 1987:72).
Oğuzname’ye göre Oğuz eli 24 boydan oluşmaktadır. Bu 24 boy Oğuzun 6
oğlunun neslinden geliyor. Oğuz evlatlarının Boz Oklar’a ve Üç Oklar’a ayrılması
sembolik anlam taşımaktadır ve 24 boyun bu sistemdeki yerini ifade eder.
Oğuzname onları has boy adlandırıyor (Hacıyev T., 1983:86). Bu 24 has boyun
tümü “Oğuz Eli” adlanan etno-politik birliği oluşturuyor. Oğuznamede belirtilen
epik kahramanlar bu sosyuma aittirler. “Kitab-ı Dede Korkut”da Beyrek bu etnopolitik birliğin esas tesislerinin adını anarak bunu “kutlu olsun” diye alkışlar:
Sağda oturan sağ begler!
Sol kolda oturan sol begler!
Eşikdeki inaklar!
Dibde oturan has begler!
Kutlu olsun devletinüz!-dedi
(Kitabi-Dede Qoqud, 1988:63).
Oğuznameler, tüm Oğuz elini müslüman olarak göstermekte ve onları “kafir”
adlandırdığı etnik dünyaya karşı koymaktadır.
Bu açıdan bakarak epik sosyumun tarihi sosyumla ilişkisinden bahsedilebilir.
Her şeyden önce şunu kaydedelim ki, Oğuznameler’de belirtilen askeri-idari
bölgü, tarihi sosyumu ifade eder. Kaynaklarda (İbn-el Esir, Hafız-ı Ebru)
Oğuzlar’ın Boz Oklar’a ve Üç Oklar’a (buzuk, uçuk) bölündüğü yeterince açık
şekilde belirtilmiştir. (Sümer F., 1980:176; Aqadjanov S.T., 1969:113-114;
Aqadjanov S.T., 1991:186). Askeri-idari bölgünün Boz Ok ve Üç Ok olarak
adlandırılması, Oğuz destanının Uygur varyantına da özgüdür. Uygur devletinde de
askeri-idari bölgü “Oğuz Kağan” destanında olduğu gibi adlanıyordu (Klyaştornıy
S.T., 1987:33-34). Bu açıdan destanın Uygur versiyonu da tarihi sosyumu
yansıtmaktadır. Eski Türk devletlerinin askeri-idari bakımdan Doğu-Batı, Sağ-Sol
ilkesine uygun şekilde kurulduğu bilinmektedir (Torlanbaeva K.U., 2004: 29-40).
Oğuz ve Uygur devletleri de klasik Türk devlet yapısına uygun şekilde
kurulmuştur.
Oğuz ilinin 24 boydan oluştuğuna dair bilgi bize Oğuznameler’den bellidir. Bir
başka tabirle tarihi kaynaklarda Oğuz ilinin 24 boydan oluşması hakkında bilgi
geçmemektedir. M.Kaşgarlı (11. y.y.) 22 Oğuz boyunun adını yazıyor (Kaşğarlı
M., 1992:55-58). Oğuz Yabgu devletinin 10. y.y. sonlarında parçalandığını dikkate
alırsak, eserini 1070 yılında tamamlayan M.Kaşgarlı’nın verdiği bilgi, bu olaydan
70-80 yıl sonraya aittir. Ancak elimizde Orta Asya’dan Anadolu’ya, Mısır’a kadar
yayılmış olan Türkman dünyasının içinde yirmi dörtlü sistemin sosyal, siyasi ve
kültürel düzeyde uygulanmasına dair yeterince bilgi bulunmaktadır (Tolstov S.P.,
1947: 78-80; Sümer F., 1980:209-210). Bunları dikkate alarak Oğuz Yabgu
devletinin gerçekten de 24 boydan oluşan etnososyal sisteme sahip olduğunu
varsayabiliriz. A.N.Bernştam ve S.P.Tolstov, 24 boy meselesini 24 boydan
oluşturulan Büyük Hun İmparatorluğu’na bağlamaktadırlar (Bernştam A.N., 1935:
325
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
37; Tolstov S.P., 1947: 78-80). Yirmi dörtlü sistemin ardında daha arkaik bir
düşünce durmuyorsa, o zaman bunu Hunlar’a bağlamaktan başka bir yol
görülmüyor. Oğuz Yabgu devletinde yirmi dörtlü sistemin varlığı, yani etnososyal
sistemin yirmi dört boydan oluşması, bu sistemde yer alan boyların
Oğuzname’deki yapıda olması şeklinde algılanmamalıdır. Yukarıda belirtildiği gibi
Oğuzname’de sayılan boylardan bazıları (örneğin, Yasır/Yasir) “Oğuzname
yaratıcılığı”yla ilgilidir. Ayrıca boyların yapmacılığı konusunda S.P.Tolstov’un
ifrata varması kuşku götürmemektedir. Tolstov’un konuya bu şekilde yaklaşımı
genelde Türkmenistan Türkmenleri arasında yer alan kabilelerle Oğuz boylarını
karşılaştırmasından kaynaklanmıştır (Tolstov S.P., 1947:78).
Görüldüğü gibi Oğuznameler’de tasvir edilen Oğuz Eli, yani epik sosyum, bir
bakıma Oğuz Yabgu devletinin etnososyal sistemine, yani tarihi sosyuma
uygundur. Buna rağmen, epik sosyum üyeleri, yani epik halk olarak Oğuzlar, tarihi
sosyum üyelerinden-tarihi Oğuzlar’dan farklı olarak müslümandır. İslam açısından
epik Oğuzlar’la tarihi Oğuzlar arasındaki bu aksiliğin sebebinin öğrenilmesi (1),
Oğuznameler’in epik sisteminin özünü anlamaya olanak sağlıyor ve (2)
Oğuznameler’in Türkman düşüncesinin ürünü olması şüphe götürmüyor. Bu ise (3)
Oğuznameler’i yaratan halkın etnik tarihi kapsamında onların meydana gelmesi
dönemi hakkında görüş bildirmek için gerekli ortamı sağlamış oluyor.
3. Oğuznameler’de Müslüman Oğuz ve Oğuzname’nin Meydana Gelmesi
Meselesi Bize belli olan Oğuznameler’in büyük çoğunluğunda epik ihtilaf
Müslüman Oğuzlar’la “kafer” arasında ortaya çıkıyor. Oğuznameler’de İslam
konusuna dair araştırmalarda İslam’ın özelliğinden yeterince bahsedildiğinden
tekrara ihtiyaç duymuyoruz (Gökyay O.Ş., 2000: CCDXXI-CCDDXXXXVIII;
Abdulla B., 1997; Cumbur M., 1999:77-95). Şunu belirtelim ki, filolojik düşünce
bu meseleye son derece ihtiyatla yaklaşıyor. Bu yüzden de bu araştırmalarda
mesele, İslamlaşma şeklinde gündeme getiriliyor. H.Araslı “Kitab-ı Dede Korkut”
metninin İslamlaşmasını katiblere bağlamaya eğilimlidir (Araslı H., 1978:8).
T.Hacıyev, doğru olarak meseleye sözlü bedii yaratıcılık açısından yaklaşıyor ve
bu olayı ozan yaratıcılığına bağlıyor (Hacıyev T., 1999:79). M.Tahmasib “Kitab-ı
Dede Korkut”daki İslam’la ilgili hususların “7. yüzyıldan sonraki ortamla” ilgili
olduğunu vurgulayarak daha eski “inanç ve görüşlere” dikkat ediyor (Tehmasib
M.H., 1972:33-39). V.V.Bartold “Kitab-ı Dede Korkut”da İslam dininin yüzeyde
olmasından, “önemsiz etkisi”nden sözediyor (Bartold V.V., 1968:482). Aslında
Dede Korkut Oğuznameleri’nde İslam’ın yüzeyde olması fikri metnin İslamlaşması
konsepsiyonunun ifade şekillerinden biri sayılabilir. V.V.Bartold’un “Kitab-ı Dede
Korkut”daki İslam meselesine böyle bir yaklaşımı önce E.Rossi, ardından da
O.Ş.Gökyay’ın eleştirisine uğramıştır. O.Ş.Gökyay, F.Köprülü ve A.İnan’ın aynı
görüşü paylaştıklarını hatırlatarak İslam’la ilgili unsurlara dikkat çekip şöyle
yazıyor: “Kitapta bunların aldığı hiçte yüzde kalmış inanışlar ve bilgiler kibi
görünmüyor” (Gökyay O.Ş., 2000:CCLXXII). Ardından Müjgan Cumbur’un
“Dede Korkut Oğuznameleri’nde İslami Unsurlar” adlanan makalesini destanlarda
“İslami unsurlar”ın derinliğini gösterme inisiyatifi olarak değerlendirilebilir
326
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
(Cumbur M., 1999:77-159). Ancak her iki taraf İslam’ın derinliğini “İslami
unsurların” sayı açısından çokluğu şeklinde algılıyor. Meselenin bu şekilde
algılanması kendi başına yazarları Oğuznameler’in İslamlaşması konsepsiyonunun
taraftarları sırasına koyuyor. Madem ki Oğuznameler’de İslam bir “unsur”
seviyesindedir, o zaman bu “unsurların” sayısı meselenin özünü ciddi bir şekilde
etkilemiyor.
Oğuzname ve İslam meselesine P.Peylo da İslamlaşma şeklinde bakıyor.
Yazar, Maksodof’un “Oğuz” destanının “Türkistan’da Türkler’in VIII. yüzyılda
İslam dünyasıyla temasından sonra yaratılmış olması” görüşüne karşı koyarak
anılan tutumu savunduğunu belirtiyor (Pelliot P., 1955:16).
Oğuznamelerde İslam’ın islamlaşma şeklinde yorumu asılsız değildir.
Araştırmacıların meseleyi bu şekilde gündeme getirmesinin esas sebeplerinden
birisi herhangi bir “İslami unsur”dan yoksun olan “Oğuz Kağan” destanıdır.
Oğuzname’yi Uygurname’den ayırmayan araştırmacı, ister istemez islamlaşma
fikrini ortaya koymuş oluyor. Aslında meselenin islamlaşma şeklinde gündeme
getirilmesi prensip itibariyle mantıklı görünüyor. Hata, meselenin
Oğuzname’nin/Oğuznameler’in islamlaşması şeklinde ortaya konmasından
kaynaklanıyor. Bir başka ifadeyle başlangıçta “İslami unsurlar”dan yoksun olan
Oğuzname’nin/Oğuznameler’in daha sonra islamlaşmasından sözediliyor. Ancak
araştırmacıların hepsi Oğuznamelerdeki İslamı, onların islamlaşması şeklinde
yorumlamıyor. N.Caferov “Kitab-ı Dede Korkut”da İslam meselesini sırf bedii
olay olarak değerlendirmekte ve bu olayı destanların “ideolojik-manevi ortamı”ına,
yani İslam ortamına bağlamaktadır. “İslam dini motifleri”ni “Kitab”ın fikir-estetik,
şiirsel esaslarından biri” olduğunu dile getiren yazar, destanların İslam ortamında
meydana geldiğini itiraf etmiş oluyor (Ceferov N., 1999:5). Ayrıca İslam’ın
Oğuzname üzerindeki hakkı, Oğuz hakkında destanın Oğuzname versiyonunda
ifade edilmiştir.
Oğuzname’de epik kahramanın dünyaya gelişi, izleyeceği dini-politik ilkesini
beyan etmesiyle beraber adımlıyor: Allah’ın birliğne inanmak! Bu prensiple epik
kahraman babasının devletini, yani “Kara Han ili”ni ikiye ayırıyor. Allah’ın
birliğine inananlar Oğuz’un çevresine, inanmayanlar Kara Han’ın çevresine
toplanıyor. Reşideddin’den farklı olarak Ebu-l Gazi ayrılmanın ayrıntılarını da
belirtmiştir. Ebu-l Gazi’ye göre “İslam’ı kabul eden Kara Han, illeri Oğuz’un
etrafına toplanıyorlar”. İlginç olan şu ki, Oğuz’un emileri (Gür Han, Kır Han, Ur
Han) Kara Han’ın yanında olduğu halde onların çocukları Oğuz’la aynı safta
duruyorlar: “İlin büyük bir kesimi Kara Han’ın, az bir kısmı ise Oğuz’un etrafında
toplandı. Kara Han’ın küçük kardeşlerinin çok sayıda çocukları vardı. Kimse
onların Kara Han’a sırt çevireceklerine inanmıyordu. Onlaın hepsi Oğuz’un yanına
geldi” (Kononov A.N., 1958:42). Oğuz toplumunun tüm çekirdeklerinin (kabileler
birliği anlamında Oğuzlar’ın, kabilelerin, akrabaların, nesillerin) parçalanması
Oğuzname’de babalar ve oğulların karşı karşıya gelmesi şeklinde belirtiliyor.
Birincileri geleneğin koruyucularının, ikincileri ise geleneklere karşı çıkan güçlerin
eksi olarak saysak, Oğuzname’nin tarihi olayı doğru bir şekilde yansıttığını
327
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
diyebiliriz. Mervazi (12. y.y.) bu tarihi olayı aşağıdaki şekilde tasvir etmiştir:
“Oğuzlar İslam hudutlarına gelince bir kısmı müslüman oldu. Türkmen adını
aldılar. Bu Türkmenler’le müslüman olmayan Oğuzlar arasında muharebeler oldu.
Daha sonra onlardan müslüman olanlar çoğaldı. Makbul müslümanlar oldular.
Bunlar kafir soydaşlarına kalib gelib, onları kovdular” (Seyahatnameler №1,
1975:96). Şunu da hatırlatalım ki, Oğuz ilinin parçalanmasının Mervazi
konsepsiyonunu L.Gumilev olduğu gibi kabul ediyor (Qumilev L.N., 1991:203).
Biz, araştırmamızın bir etnos olarak Oğuzlar’ın Türkmanlar’a dönüşmesiyle ilgili
parçasında da belirttiğimiz gibi tarihi Oğuz ili, müslüman olmamıştır. İslam’ın
Oğuzlar arasında yaygın hale gelmesi yeni bir etnosun-Türkmanlar’ın meydana
gelmesiyle sonuçlanmıştır. İslam dinini kabul eden Oğuzlar, Oğuz etnik sistemi
içinden ayrılarak Türkman etnik sistemine giriyorlardı. Bu yüzden İslam’ın
Oğuzlar arasında yayılması, Oğuz etnik sistemine yıkıcı etki yapmış, önce bu etnik
sistemin parçalanmasına, ardından da yıkılmasına neden olmuştur (Esger E.,
2007:148). İslam’ın kabul edilmesiyle Oğuz etnik sisteminden ayrılarak Türkman
etnik sistemine girip “Türkman olanların” Oğuzlar’la dini açıdan aksi cephelerde
yer almaları ve Türkmanlar’ın kendi soydaşları olan Oğuzlar’a karşı gaza etmesi,
tarihten iyi bilinmektedir (Köymen M., 1989:18-28). Muhafazakar Oğuzlar’ın
İslam dinine olumsuz münasebetine dair İbn Fadlan’ın verdiği bilgi bu fikrimizi
doğrulama açısından çok önemlidir (Seyahatnameler №1, 1975:35).
Görüldüğü gibi “Oğuz” destanında bir etnos olarak Oğuzlar’ın parçalanması ve
Türkmanlar’ın meydana gelmesinden sözediliyor. Tarihi açıdan “Kara Han ili”
Oğuz ilini, Oğuz’un etrafına toplanan iller ise Türkmanlar’ı ifade eder. Burada
D.E.Putilov’un epik sosyum “yalnızca gerçek-tarihi sosyumun içeriğiyle izomorf
değildir, hem de birçok özellikleriyle bunun aksinedir” fikri karşılaştığımız olay
açısından tam anlamıyla kendini ispatlamıştır (Putilov B.N., 1988:46). Görüldüğü
gibi tarihi sosyum epik sosyumun yalnızca üst katında yer alıyor. İçerisinde ise
Oğuzlar’ın etnik varisleri olan Türkmanlar’ın bir etnos olarak meydana gelmesi,
buna paralel olarak Oğular’ın parçalanması tasvir edilmiştir. Oğuzname’ye göre bu
olay, Allah’ın birliğine inanan Müslüman Oğuzlar’ın, yani Türkmanlar’ın “kafir
soydaşlarını” (Mervazi) yenilgiye uğratmaları sayesinde mümkün oluyor.
Oğuzname, “Müslüman Oğuzlar”ın bir etnos olarak meydana gelmesini, ayrıca
tarihi faaliyetini, seferlerini, genel anlamda yaşamını tasvir ederken
Türkman/Türkmen adını kullanmıyor ve zaten kullanamazdı. Çünkü yukarıda
belirttiğimiz gibi bir etnososyum olarak Oğuz ili, hakkında söz ettiğimiz sözlü
bedii yaratıcılık olayının çekirdeğini oluşturuyor ve bu epik sosyum, Oğuznameleri
yaratan halkın ecdatlarının kutsal dünyası şeklinde yorumlanıyor. Bu mübarek
dünyadan kenarda Oğuzname’nin varlığı imkansızdır. D.E.Putilov sözlü bedii
metnin fonksiyonunun metne “yapısal şekil” vermesinden sözettiğinde meselenin
bu yönünü kastederek şöyle yazıyor: “Fonksiyonellik, estetik dışında değildir ve
bundan kenarda var olamaz. Bu, yalnızca estetik mahiyetinde olup belli bir
derecede metnin bedii yapısını şartlandırıyor. Bunlardan birini diğerinden ayırmak
imkansız. Janrın bedii yapısını bunun için özgü olan fonksiyonel bağlar
toplusından kenarda öğrenmek doğru değildir” (Putilov B.N., 1977:17). Bir başka
328
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
deyişle Türkmanlar’ın Oğuz ili hakkındaki metinleri ataların kutsal dünyası
hakkında yarattıklarını gözönünde bulundursak, meselenin özünü anlayabiliriz.
Etnos, kendi ecdadını kendisine benzetiyor ve tarihi sosyumun epik varyantını
yaratıyor. Bunu somut bir dille ifade edecek olursak, “Oğuz” destanında Türkman
ilinin meydana gelmesi, Oğuz ilinin meydana gelmesi şeklinde yorumlanıyor ve
Oğuz ilinin yaranmasının Oğuzname’deki yorumu bundan ibarettir” diyebiliriz.
Bize göre ecdatlarla (Oğuzlar’la), onların etnik varislerinin (Türkmanlar’ın)
karşılaştırılarak Türkmanlar hesabına Oğuzlar’ın etnik ömrünün uzatılması, Oğuz
ilinin meydana gelmesinin Oğuzname’deki yorumundan kaynaklanmaktadır.
Ancak H.Köroğlu’nun “Oğuz dini” ile ilgili söylediği bir fikre münasebet
bildirmeden, yukarıda belirtilenler hakkında bir genelleştirme yapma imkansız.
H.Köroğlu’ya göre Oğuz, İslam’a değil, Allah’ın tekliğine inanıyor (Koroqlı X.,
1976; Kononov A.N. Rodoslovnaya, 1958:64). Konuya böyle bir yaklaşım, ister
istemez Oğuz harekatını İslam düzeyinden çıkarıyor. Ancak epik kahraman,
gerçekten de Allah’ın tekliği fikrinden yola çıkıyor. Mesele, bunun açığa
kavuşturulmasını gerektirir.
Oğuzname’ye göre, Oğuz “Resul Aleyhisselam zamanından” çok önceleri
yaşamıştır. Resul Aleyhisselam zamanı Oğuz neslinden olan Kayı İnal Han’ın,
Dede Korkut’un, Bekdüz Emen’in vb. yaşadığı dönemle birbirini tutuyor (Fazlallax
Raşid-Ad-Din, 1987:70; Kitabi-Dede Qoqud, 1988:31, 50). Bu hususa dikkat çeken
Ebu-l Gazi şöyle yazıyordu: “Oğuz Han bizim peygamberlerden dört bin yıl önce
yaşamıştır” (Kononov A.N., 1958:71). Epik kahramanların “Resul Aleyhisselam”la
çağdaşlaştırılması tamamen sözlü geleneğin bir ürünü olup Oğuz tarihinin İslam
döneminin başladığını bildirmeye hizmet ediyor. Ebu-l Gazi’nin cümlesi ise onun
Oğuz tarihinin epik kronolojisini doğru anladığını göstermektedir. Akkoyunlu
tarihçisinin aşağıdaki cümlesi onun Oğuzname’nin sözü edilen meseleye
yaklaşımını genelde doğru anladığını gösteriyor. “İslam’dan önceki bayandurlar o
dönem peygamberlerinin buyuruklarına boyun eğmişlerdir ve İslam meydana
geldiğinde onlar bu dini kabul etmişlerdir” (Fazlallax ibn Ruzbixan Xundci,
1987:35). Bu görüş, Oğuzname’nin Muhammed peygambere kadar Oğuz’dan
başka peygamber tanımamış olması koşuluyla kabul edilebilir. Bu yüzden de
Oğuzname’de, “Resul Aleyhisselam” zamanından önce, İslam’dan bahsedilemezdi.
Oğuz’un meseleyi “Allah’ın birliği” şeklinde gündeme getirmesi bununla ilgiliydi.
Aynı görevi yerine getiren İbrahim Peygamber’den farklı olarak Oğuz, İslam
Peygamberi’nin manevi ecdadı olarak yorumlanıyor. Ancak bu durum,
Oğuzname’nin Oğuz’un siyasi düşmanlarını “kafir” adlandırmasına engel
olmamaktadır (Fazlallax Raşid-Ad-Din, 1987:26). “Kitab-ı Dede Korkut”dan farklı
olarak “Oğuz” destanında “İslami unsurlar” zayıf şekilde görülmektedir. Bunun
nedeni kaynaklarda “Oğuz” destanının özetinin verilmesiyle ilgilidir. Özet şeklinde
tasvir edilen destan, bedii tasvir ve ifade usullerinden yoksun olmuştur. Bununla
birlikte her iki metinde yukarıda belirtilenler dışında “İslami unsur” ve motiflere
rastlanmaktadır. Örneğin, Reşideddin metninde Oğuz, Adem’in Şam’da öldüğünü
hatırlayarak o yerlere hücum yapmak istemiyor. Halkın gönüllü olarak kendisine
tabi olmasını bekliyor. Oğuz, Mekke ve Medine’ye elçi göndererek toprak
329
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
getirtiyor ve toprağı vücuduna sürerek şöyle diyor: “Adem, topraktan yaranmıştır
ve sonunda yine toprak oldu. Bizim hepimiz toprağa döneceğiz. İnsan ne kadar
güçlü olsa da, bunu unutmamalı ve kötü işler değil, iyi işler yapmalıdır” (Fazlallax
Raşid-Ad-Din, 1987:52-54). Ebu-l Gazi metninde Oğuz İt-Barak Han’ı yendikten
sonra müslüman olanlara dokunmuyor (Kononov A.N., 1958:5). Aynı şekilde sözlü
gelenekte Oğuz’un en azından putperestleri Allah’ın birliğine inanmaya davet
etmesini varsayabiliriz.
Oğuznameler’in İslam’a münasebetinden bahsederken yukarıda belirtilenler
mutlaka dikkate alınmalıdır. Çünkü bahsettiğimiz meseleyi, yani Oğuz ilinin
meydana gelmesinin Oğuzname yorumunu ne “İslami unsur”, ne de İslamlaşma
olarak anlamak doğru sayılmaz. Direk “esas metnin” bedii yapısı, bunun derin katı
sözkonusudur. Oğuzname’ye göre Oğuz ili Allah’ın birliği fikri esasında
oluşturuluyor. Bu ilin kurucusu olan Oğuz, İslam Peygamberi’nin manevi
ecdadıdır. Bu şekilde Oğuzname, Sami geleneğinden vazgeçerek kendisinin ilk
peygamberini etnik yaddaştan alıyor. İslam peygamberinin meydana gelmesine dek
Oğuzlar, tek Tanrı’ya inanıyorlardı. İslam Peygamberi Hak dinini beyan edince
Oğuz ili İslam dinini kabul ediyor. Bu olaydan sonra Oğuz ilinin İslami dönemi
başlıyor ve Oğuz ilinin parçalanmasına dek sürüyor. Oğuzname’de vasfedilen
kutsal dünya Oğuz ili ecdatlarının dünyasıdır. Bir başka deyişle Türkmam tarihidir.
Etnos, kendisinin tarihini, yani varlık sebebini tasvir edilen şekilde açıklıyor.
“Tek Tanrı”ya tapınma, Türkler arasında İslam’dan önce de mevcuttu. Ancak
Oğuzname’de “tek Tanrı” inancı, İslam düşüncesine uygun şekilde ifade
olunmuştur. Böylece etnos, gerçek tarihe uygun şekilde kendi tarihini Allah’ın
birliği fikriyle başlıyor. Bu başlangıç hem de Oğuzname’nin başlangıcıdır.
Görüldüğü gibi Oğuzname’de kenardan görülen “İslami unsurlar” aslında
kolay görülmeyen Türkmanlık’dan doğmaktadır. Bu zaman tarihi İslam’la başlayan
bir halk sözkonusu oluyor. Bu halkın düşüncesi “gelenekten gelen unsurlarla”
“İslami unsurların” sentezinden meydana gelmiştir ve Oğuzname de bu düşüncenin
ürünüdür. Oğuzname, belirtildiği şekilde yalnız etnosun yaranmasını degil, aynı
zamanda mücadelelerini de yansıtıyor.
Oğuzname, yukarıda belirtildiği gibi etnosun tarih sahnesine çıkışını, Allah’ın
birliğine inamla bağlıyor. Bu yüzden de Oğuzlar’ın cihangirlik seferleri, ister
istemez Allah’ın birliğine inananların kendi siyasi iradelerini dünyaya kabul
ettirme isteği olarak yorumlanıyor. Tarihi açıdan bu olaylar Türkman etnonominin
klasik anlamıyla ifade etsek “Müslüman Oğuz” harekatını yansıtıyor.
Selçuklular’dan uzun süre önce başlayan bu etno-politik harekat, Selçuklu
devletinin kurulmasıyla dünya tarihinin en büyük olaylarından birisine
dönüşmüştür. Türkmanlar, Selçuklular’ın liderliğinde Türkistan’ın büyük bir
kısmını Mavereünnehir, Horasan, İran, Azerbaycan, Anadolu ve Mısır dahil
Arabistan’ı ele geçirdiler. “Oğuz” destanının Oğuzname versiyonunun bize belli
olan şekli bu olaylarla ilgilidir. Oğuzname’de tasvir edilen “Müslüman Oğuz”
harekatının tarihi kapsamda Türkman harekatından başka prototipi mevcut değildir.
Reşideddin Oğuznamesi’nin Selçuklu seferleriyle ilgili olduğunu düşünen
330
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
araştırmacılar, meselenin bu yönünü dikkate alıyorlar (Koroqlı X., 1976:46-47;
Şukyurova R.M., 1982: 49).
Oğuz hakkında destanın Oğuzname versiyonunun Selçuklu harekatıyla ilgisi
destanda etnik tarihimizin en eski katlarının varlığını gözardı etmemektedir.
“Oğuz” destanı, hiç şüphesiz eski bir destan olup Oğuzname versiyonu da eski
sözlü geleneğin varisi olarak etnik tarihimizin en eski katlarını muhafaza
etmektedir. Ancak Oğuz hakkında eski destan, Türkmanlar ve onların tarihi
seferleri ile ilgili olarak yeniden meydana geliyor. Bunun sonucunda metne çok
sayıda yeni unsurlar alınıyor, epik gelenekten kaynaklanan çok sayda unsura ise
yeni anlam veriliyor, meydana geldiği ve yaşadığı etnik ortamda yeni anlam
kazanmış oluyor, arkaik metin yeni bir bedii görünüş alıyor. Kısacası eski destan
Türkman etnik ortamında Oğuzname şekiline geliyor.
Daha önce de belirtildiği gibi Oğuzname’de Oğuzlar’ın tarihi ve etno-sosyal
sistemiyle ilgili hususlar da yeterincedir. Ancak bu hususlar Oğuzname’de
Türkman düşüncesinden geçerek gerçekleşmektedir. Oğuznameler’e hangi yönden
baksak, orada Türkman şuurunun ve bir etnos olarak Türkman tarihinin varlığını
görebiliriz. Epik sosyumun tarihi sosyuma münasebetinin ölçüsünü anlamak için
çok sayıda ilginç malzeme sağlıyor. Oğuz ilinin tarihinden söz eden Oğuznameler
dizisinin birinci Oğuzname’si, Oğuz ilinin bağımsızlık dönemini yansıtıyor (Togan
Z. V., 1982:135). Bu Oğuzname’de bağımsız Oğuz Yabguları ve onların
döneminde meydana gelen olayların epik tasviri veriliyor. Bahsettiğimiz
Oğuzname, yönetimin Karahanlılar’a geçmesiyle sona eriyor ve ardından
Karahanlılar yönetiminden söz eden Oğuznameler geliyor. Bu Oğuznameler
arasında Gazneliler hakkında Oğuzname de yer alıyor. Her iki Oğuzname’de
yönetimin kardeşe verilmesi yoluyla Oğuz Yabgusu’ndan Karahanlılar’a ve
Gazneliler’e geçiş süreci anlatılıyor. Bu süreç sembolik bir mahiyet taşıyarak
Oğuzlar’ın siyasi açıdan Karahanlı ve Gazneli yönetiminin himayesine geçtiğini
ifade ediyor. Şunu belirtmek istiyoruz ki, Oğuz ili tarih boyunca Karahanlı ve
Gazneli devletleri dahil hiçbir devletin vasalına çevrilmemiştir. Tam tersine 10.
y.y. Oğuz Yabgu devletinin tam anlamıyla egemenlik dönemi olarak
nitelendirilebilir. Görüldüğü gibi epik sosyumla tarihi sosyum yine de birbirine
aykırıdır. Mesele, Türkmanlar’ın etnik tarihi kapsamında açığa kavuşuyor.
Türkmanlar’ın ilk İslam devletleri olan Karahanlı ve Gazneli devletlerinin
himayesi altında varlıklarını korudukları bilinmektedir (Aqadjanov S.T., 1969:135;
Köymen M., 1989:163-227). Onların bu devletlerin himayesi altına girmeleri aynı
dini paylaşmalarıyla ilgiliydi. Oğuzname’de Samaniler’in ecdadının Saman
Yavkuy adı ile tanıtılarak Oğuz Yavkuları sırasına alınmasına da bu açıdan bakmak
gerekir. Türkmanlar’ın belli bir kısmının Müslüman devleti olarak Samani
devletinin himeyesini kabul etmeleri ve hatta onların bu devlete askeri yardım
yapmaları bilinmektedir (Aqadjanov S.T., 1969:82; Köymen M., 1989:43-62).
Görüldüğü gibi Karahanlılar ve Gazneliler nasıl Oğuzlaştırılıyorsa, Samaniler de
aynı şekilde Oğuzlaştırılıyorlar.
331
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
Epik sosyumla tarihi sosyum arasındaki aykırılık Kitab-ı Dede Korkut’da daha
belirgin bir şekilde görülüyor. Yukarıda belirtildiği gibi Dede Korkut destanlarında
tasvir edilen Oğuz ili Müslüman’dır. Dolayısıyla burada “Müslüman Oğuzlar”,
yani Türkmanlar kastediliyor.
11. y.y.’da Selçuklular’ın önderliğinde Azerbaycan ve Anadolu’nun büyük bir
kısmını tam anlamıyla ele geçiren Türkmanlar, bölgeyi komşu oldukları Hıristiyan
ve Putperest ülkelere karşı gazavat merkezine dönüştürdüler. Onların bu bölgede
“kafer”e karşı gazavatına ait elimizde yeterince tarihi delil bulunmaktadır
(Qordlevskiy V.A., 1960:48-61; Turan O., 1993:201-216; Quseynov R.A.,
1978:226-227). Battal Gazi ve Melik Danişment hakkındaki rivayetler sözü edilen
olayları yansıtmaktadır (Göksal H., 2003; Danişmend-name., 1999). Bu olaylar
Dede Korkut’da da aynen geçiyor. Bize göre Dede Korkut’da Anadolu ve Kuzey
Azerbaycan coğrafyasının sık sık anılması, bu bölgenin tarihen gazavat merkezi
olmasıyla ilgilidir. Hemen şunu belirtelim ki, hiçbir destanda İslam dini Dede
Korkut’da olduğu kadar güçlü ifade edilmemiş ve bu özellik, Dede Korkut
destanlarının gazavat döneminin ürünü olmasından kaynaklanmaktadır. Burada
“gazavat dönemi” ifadesi, yalnızca Türkmanlar’ın Azerbaycan ve Anadolu
dönemini değil, aynı zamanda Türkistan, Mavereünnehir ve Horasan dönemini de
kapsamaktadır.
Görüldüğü gibi Oğuznameler’de rastladığımız “Müslüman Oğuz”, yani
Türkmanlar metnin alt katında duruyor ve metnin üst katında bulunan “İslami
Ünsürler” alt katdaki Türkmanlık’la bütünleşerek tek bir olayı ifade ediyor.
Demek Oğuzname’de epik sosyumun üst katı Oğuz Yagbu devletinin
etnososyal sisteminden alınarak ataların kutsal dünyası hakkında epik/şiirsel
metinler gibi Türkmanlar’ın epik düşüncesi ve tarihi kaderine uygun şekilde
yeniden doğuyor. Tarihi sosyumun epik varyantı bu şekilde meydana geliyor.
Oğuz hakkında destanın Oğuzname varyantına ait kişilerin adlarının
“Şahname”de geçtiği bilinmektedir (Koroqlı X., 1976:92-94).Bu husus destanın
Oğuzname varyantının daha önceki dönemlerde epik devreye girdiğini
göstermektedir. Bu destan sözlü anlatım sürecinde yeni olayları içine alarak
(gelişerek) Reşideddin’in tasvir ettiği duruma gelmiştir.
Bilindiği gibi yazılı edebiyatdan farklı olarak sözlü bedii yaratıcılık ürünlerinin
meydana gelme tarihi değil, meydana gelme dönemi mevcuttur. Bu yüzden de
Türkmanlar’ın 8. y.y.’da tarih sahnesine çıkmalarını dikkate alarak, Oğuzname’nin
8.y.y.’dan itibaren meydana gelmeye başladığını söyleyebiliriz.
Yukarıda belirtildiği gibi Türkmanlar, Oğuznameler’i Oğuz ecdatların şerefine
yaratıyorlardı. Etnik birliğin oluşumuyla onun ecdadı hakkında metnin meydana
gelmesi arasında büyük bir zaman kesiği olmamalıdır. Arkaik düşünce tipinde
etnik varlığın tasdiki “sen kimsin?” veya “siz kimsiniz?” sorusuna verilen olumlu
yanıta bağlıdır. Bu nedenle de etnik oluşum, etnik kimlik bilinci ile paralel şekilde
meydana geliyor ve ecdatlar hakkındaki metinler etnosun kimlik düşüncesinin
ifadesine dönüşüyor. Biz N.V.Toporov ve M.Y.Lotmanın’ın bu meseleye ilgili
görüşlerine deyindik (Esger E., 2007: 161 164). K.Levi-Stross’un meseleyle ilgili
332
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
görüşleri adı geçen araştırmacıların fikirlerinden o kadar da farklı değildir. Bu olayı
“mitin tarihi kanunileştirmek amacıyla kullanılması” şeklinde nitelendiren K.LeviStross şöyle yazıyor: “Bu tarih 2 tip olabilir; retrospektif, yani geleneksel düzeni
uzak geçmişe dayanarak esaslandırmak veya perspektif, yani bu geçmişi geleceğin
çizgilerinin ilk aşaması haline getirmek”( Levi-Stross K., 1985:87).
Ancak yazıya aktarılarak günümüze dek gelen Oğuznameler, bizim bildiğimiz
şekliyle 8. y.y.’da mevcut olamazdı. Bu Oğuznameler’de tasvir edilen olayların
büyük çoğunluğu her iki etnosun tarihinin sonraki dönemlerine aittir. Ancak
Oğuzname’yi yalnızca bize belli olan metinler şeklinde değil (veya bu metinlerin
bize belli olan şekli gibi değil), Türkmanlar’ın ecdatları hakkındaki sözlü bedii
metinler olarak algılarsak, Oğuzname olayının 8. y.y.’dan başlayarak meydana
gelmesi hakkında şüphelere yer kalmaz kanaatine varmış oluruz.
4. Sonuc
1. Oğuznameler’de gördüğümüz Oğuz eli, Müslüman Türkman düşüncesinin
ürünüdür. Bu gerçeklik, Oğuznameler’in Türkman destanı olması şüphelerini
yokediyor. Böylece, Oğuznameler’in Türkmanlar içerisinde Oğuz atalar hakkında
destanlar olarak yaranması tam eminlikle söylenebilir.
2. Oğuz hakkında destan, Ulu Ata hakkında kutsal metindir. Bu metin etnik
kimlik şuurunun bir ifadesidir. Etnosun biçimlenmesiyle Ulu Ata hakkında metnin
yaranması arasında zaman açısından uzun bir ara bulunmuyor. Çünkü etnik
varlığın tanınması etnik kimlik sorusuna verilen olumlu cevaba bağlı oluyor. Bu
açıdan Türkmanlar’ın VIII. Yüzyılda tarih sahnesine çıkmalarını gözönünde
bulundurarak etnuk kimlik şuurunun ifadesi olarak Oğuzname adlandırılan sözlü
bedii yaratıcılık olayının VIII. Yüzyıldan itibaren meydana gelmeye başladığı
düşünülebilir.
KAYNAK
1. Abdulla B. «Kitabi-Dede Qorqud» ve İslam dini. Bakı: Ozan, 1997
2. Aqadjanov S.T. Oçerki istorii oquzov i turkmen Sredney Azii IX-XIII vv.
Aşxabad: Ilım, 1969
3. Aqadjanov S.T. Qosudorstvo Seldjukidov i Srednyaya Aziya v., XI-XII vv.
M.: Nauka, 1991
4. Araslı H. «Kitabi-Dede Qorqud» haqqında // Kitabi-Dede Qorqud. Bakı:
Gənclik, 1978
5. Bartold V.V. Turkskiy epos i Kavkaz // Soçineniya. T.5, ç.2, M.: Nauka,
1968
6. Bernştam A.N. İstoriçeskaya pravda v leqende ob Oquz-Kaqane // SG, 1935,
№6
333
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
7. Ceferov N. «Kitabi-Dede Qorqud»da İslama keçidin poetikası. Bakı: Yeni
neşrler evi, 1999
8. Cəmşidov Ş. «Kitabi-Dede Qorqud», Bakı: Elm. 1977
9. Cumbur M. Dede Korkut Oğuz-Namelerinde İslami ünsürler // Uluslararası
Dede Korkut bilgi şöleni bildirileri (19-21 ekim 1999, Ankara)
10. Danişmend-name. Hazırlayan, Yrd. Doç. Dr. Nicati Demir, Niksar, 1999
11. Esger E. Oğuznamelerin etnik auditoriyası ve funksiyası // «Azerbaycan»
jur. 2007, №9
12. Fazlallax Raşid-Ad-Din. Oquz-Name. Baku: Elm, 1987
13. Fazlallax ibn Ruzbixan Xundci. Tarix-i Alam-Ara-yi Amini. Baku: Elm,
1987
14. Göksal H. Battal Gazi Destanı. Ankara: Aksağ Yayınları, 2003
15. Gökyay O.Ş. Dedem Korkudun Kitabı. İstanbul: Milli Egitim Basımevi.
2000
16. Hacıyev T., Veliyev K. Azerbaycan dili tarixi. Bakı: Maarif, 1983
17. Hacıyev T. Dede Qorqud: dilimiz, düşüncemiz. Bakı: Yeni neşrler evi,
1999
18. Kaşğarlı M. Divanü luğat-it-türk. I c., Tercümesi, çeviren Besim Atalay, 3.
baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1992
19. Kitabi-Dede Qoqud. Tertib, transkripsiya, sadeleşdirilmiş variant ve
müqeddime Ferhad Zeynalov ve Samet Elizadenindir. Bakı: Yazıçı, 1988
20. Köymen M. Büyük Seljuklu İmparatorluğu tarihi, I c., Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 1989
21. Klyaştornıy S.T. Nadpis uyqurskoqo Beqyu-kaqana v Severo-Zapadnoy
Monqolii // Sentralnaya Aziya: Novıe pamyatniki pismennosti i iskusstva. Sbornik
statey. M.: Nauka, 1987
22. Kononov A.N. Rodoslovnaya turkmen. Soçinenie Abu-l-Qazi xana
Xivinskoqo M.-L.: İzd. AN SSSR, 1958
23. Koroqlı X. Oquzskiy qeroiçeskiy epos, M.: Nauka, 1976
24. Kırzıoğlu M.F. Dede Korkut Oğuznameleri. I kitab, Ankara: Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığı Yayınları, 2000
25. Qordlevskiy V.A. İzbrannıe soçineniya. t. I, M.: İzd. V.L., 1960
26. Qumilev L.N. Tısyaçeletie vokruq Kaspiya, Baku: Azerneşr, 1991
27. Quseynov R.A. Udci – voenno-feodalnıy istitut v Maloy Azii v XI-XII vv
// Tyurkoloqiçeskiy Sbornik 1974, M.: Nauka, 1978
28. Levi-Stross K. Kak umirayut mifı // Zarubejnıe issledovaniya po semiotike
folklora. M.: Nauka, 1985
29. Pelliot P. Uyğur yazısıyla yazılmış Uğuz han destanı üzerine. Çeviren:
Vedat Kökten, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1955
334
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
30. Putilov B.N. Qeroiçeskiy epos i deystvitelnost. L.: Nauka, 1988
31. Putilov B.N. Sovremennıe problemı istoriçeskoy poetiki folklora v svete
istoriko-tipoloqiçeskoy teorii // Folklor: poetiçeskaya sistema. M.: Nauka, 1977
32. Seyahatnameler №1. İstanbul: Bedir Yayınevi R.K.1060, 1975
33. Sümer F. Oğuzlar (Türkmenler). 3. baskı, İstanbul: Ana Yayınları, 1980
34. Şukyurova R.M. Svedeniya Oquz-Name o zavoevanie tyurkami Azerbaydjana i sopridelnıx stran // İzv. AN Azerb.SSR. Ser. istoriya, filosofii i prava. 1982,
№3
35. Tanyu H. İslamlıkdan önce türklerde tek Tanrı inancı. Ankara Üniversitesi
Basımevi, Ankara: 1980
36. Tehmasib M.H. Azerbaycan xalq dastanları (Orta esrler). Bakı: Elm, 1972
37. Togan Z. V. Oğuz destanı. Rəşideddin Oğuznamesi, terjüme ve tahlili, 2.
baskı, İstanbul: Enderun Kitabevi, 1982
38. Tolstov S.P. Qoroda quzov // SG, 1947, №3
39. Torlanbaeva K.U. Dualnaya orqanizasiya i sistema nasledovaniya u
vostoçnıx tyurok // SHYGYS, 2004, №1
40. Turan O. Türk cihan hakimiyeti mefkuresi tarihi. c.1-2, İstanbul: Boğaziçi
Yayınları, 1993
335
Download