Aydan Demirkuş- Özge Küçükosman ETKİNLİK 6: GENÇ

advertisement
Aydan Demirkuş- Özge Küçükosman
ETKİNLİK 6: GENÇ SEYYAHLAR
Yönerge
Seyyah, gezgin, turist anlamına gelmektedir. Seyir halinde olma durumudur. Bununla birlikte
seyyahların gezileri turistik olmanın ötesindedir. Seyyahlar, gittikleri, gördükleri yerleri özenle
betimler ve kayıt altına alırlar. Şimdi sizler de 8. yüzyılın sonu ile 9. yüzyılın başlarında yaşayan bir
seyyah olduğunuzu düşünün. Yani, Emevilerin son dönemi ile Abbasilerin ilk yıllarında, Arap İslam
Devleti sınırlarında geziyorsunuz ve toplumsal hayatı anlatan bir günlük tutuyorsunuz. Günlüğünüzü
yazarken aşağıdaki bilgileri yaratıcılığınızla birleştiriniz.
1.
Bağdat’tan başlayıp Şam’a uzanan yolculuğunuzda en az üç günü kaydettiğiniz bir günlük
oluşturun.
2.
Günlüğünüzde anlattığınız olayları, kaynaklarda verilen bilgilere uygun olarak kurgulayınız.
3.
Mekân ve zaman seçiminizde neden-sonuç ilişkisine dikkat ediniz.
4.
Günlüğünüzü görsellerle zenginleştirebilirsiniz.
Kaynak 1
Emevi devleti zamanında bir yandan İslam egemenliği altındaki topraklar genişletilirken, bir yandan da bu
Aydan
DemirkuşÖzge Küçükosman
yeni kazanılan
topraklara
Arap kabileleri getirilip yerleştirilmekte, ama bu kabileler arasında ya eskiden beri
mevcut olan çekişme ve çatışmalar devam etmekte ya da yerleşirken yeni komşu olan kabileler arasında
savaşlar çıkmaktaydı. Bununla birlikte Emevi devleti zamanı, Ortadoğu’nun Araplaşması ve Arapların
göçebelikten yerleşikliğe geçiş dönemiydi. Abbasiler devrinde bu göç ve yerleşme tamamlanmış,
göçebelikten tarımcılığa geçilmiş ve Arap-İslam kentleri meydana gelmiştir. Sanat, bilim, ticaret ve bir
bakıma da sanayi merkezleri olan bu kentler dışında devlet ekonomisi tamamen tarıma dayanmaktaydı. Yeni
fethedilen ülkelerin topraklarının oldukça büyük bir bölümü devlete aitti. Bununla birlikte yer yer büyük
toprak sahipleri de türemişti. Ayrıca ekonomik hayatta kölelik çok önemli bir rol oynamaktaydı. Gerek
savaşlarda elde edilen köleler, gerek köle tacirlerinin yabancı ülkelerden getirip sattıkları köleler ve bunların
çocukları tarımın büyük yükünü omuzlarında taşımaktaydılar. Bunun içindir ki, Irak’ta uzun yıllar süren ve bir
ara Bağdat’ı bile tehdit eden siyahi köle ayaklanmaları çıkmıştı.
KAYNAK: 2
Emeviler ile Abbasiler döneminde kadınların sosyal durumu birbirinden hemen hemen farksızdır. Kadınlar
halife Kadir devrine ( 991-1031) kadar hayli serbestken, bu halife devrinde büsbütün ayrı yaşamak zorunda
bırakılmış, hareme itilmişlerdir. Hâlbuki Abbasi halifelerinden Mansur (hükümdarlık dönemi 754-775) ve
Harun Reşit (hükümdarlık dönemi 786-908) zamanında kadınların ordulara komuta etmeleri normal
karşılanırdı. Halife Muktedir zamanında (hükümdarlık dönemi 908 -932) Divan-ı Mezalim’in (Yargıtay ve
Danıştay hatta vergi itiraz komisyonu görevleri vardı) başına bir kadın atanmıştı.
Yine bu çağlarda Arapların en büyük kadın şairi Hansa gibi ciddiyet ve ağırbaşlılıklarıyla tanınan birkaç Arap
kadın vardı ki kadınlı erkekli toplantılar yaparlardı; şiirler okunur, sonra bunlar tartışılırdı.
Ancak kadınların yavaş yavaş gözden düşmesi, onları saygıya layık kabul etmemek ve bu görüşü erkeklerin
birbirlerine aşılamaları sonunda kadınların özgürlükleri kısıtlandı; kapı ve pencereler kapandı. Onlar yollara,
caddelere çıkmaktan, hatta söz söylemek hakkından yoksun bırakıldılar.
Fındık Atma Oyunu: Hz. Osman zamanında
İranlılardan alınan, taş, toprak veya kurşundan
yapılmış küçük bilyelerin yayla atılması oyunu.
Çögen Oyunu: Daha sonradan İngilizlerin batıya
götürüp adına polo adını verdikleri oyun.
KAYNAK: 3
Ortaçağ’da Müslümanlar giyimlerine ve temizliklerine dikkat ederlerdi. Genel olarak Müslüman erkekler
sakallıydılar. Sakalları sosyal durumlarıyla uygunluk gösterecek biçimde maviye, sarıya, yeşile ve kırmızıya
boyanmış olurdu. Kadı, müderris, imam gibi ilmi meslek sahibi Müslümanlar çok uzun, kar gibi beyaz bir
sakal taşırlar, askerlerinki çatallı olur ve koyu siyaha boyanırdı. Köleler ise bıraktıkları çok kısa sakaldan
tanınırdı.
Bu çağın minyatürleri incelendiği zaman, XII. yüzyılın erkeklerinin önce dokuz parçadan dikilmiş beyaz
bezden bir gömlek, renkli kumaştan topuklara kadar inen ve değerleri sırma işlemelerle süslü bir uçkurla
sıkılmış düz bir şalvar, en renkli kumaştan, ipek astarlı, kenarları dışına çevrilmiş ve dizlerden biraz aşağıya
inen bir kaban giydikleri görülür. Kabanın beline sardıkları bir şal kuşak çoğu zaman para kesesinin,
mendilin saklandığı pratik bir yer vazifesi görürdü.
KAYNAK: 4
İslam kültürünün ilk zamanlarından beri
Aydanokçuluk
DemirkuşÖzge
Küçükosman
yaygın
bir spor
dalı olmuştur. Emevi
ve Abbasi halifeleri zamanında at yarışları, ok
atma, yüzme, koşular tertip etme gibi sportif
aktiviteler ve eğlenceler önem kazanmıştır.
Araplar, İran ve Türkistan içlerine girdikten
sonra bu ülkelerde geçerli olan küre ve çöğen
ile oynamak, fındık atmak, satranç ve bunun
gibi başka oyunları zaptettikleri ülkelerin eski
sahiplerinden öğrendiler. Bu devirde halkın
en çok hoşuna giden spor, çöğen ile cirit
oyunuydu. Arkeolojik araştırmaların sonunda
anlaşılmıştır ki, en dikkate değer koşu
meydanı Bağdat yakınındaki Samarra’daydı.
Kentin dışında bulunan bu meydanın çevresi
11,5 km olup, çok güzel bir de oval piste
sahipti.
Kaynak 5
Uzun zaman bir eğlence ya da zengin tabakanın ilgilendiği bir sanat dalı olmaktan öteye gidemeyen müzik,
Harun Reşit zamanında ve onun çabalarıyla bir meslek haline getirilmiştir. Bu tarihten sonra Abbasi prensleri
arasında müzik yazarları daha da artmıştır. Giderek Müslüman sufiler öteki semavi dinler gibi İslamiyet’i de dini
bir müzikle süsleme hevesine kapıldılar. Dini müzik ve bunun bir sonucu olan dans, İslam âleminde büyük ölçüde
rağbet görürken bir yandan da bunun İslam diniyle bağdaşıp bağdaşmayacağı üzerinde duruldu.
Kaynak 6
Emevi halifelerinin sarayı kraliyet dramasının sahnelendiği bir tiyatroya dönüştü. Halifenin meskenine protokol
kapılarından giriliyordu; merkezi özelliği Yunan, Roma, Bizans ve Sasani imparatorluk saraylarından esinlenerek
Şam, Vasıt, Musatta ve daha sonraları Bağdat’ta örnekleri inşa edilen; kubbeli bir odada son bulan uzunlamasına
bir salondu. Halife burada saltanat elbiseleri içinde, taht üzerinde muhataplarından perdeyle ayrılmış bir şekilde,
tebaasını kabul ediyordu. Saray mensupları bu uzun salonun iki tarafında duruyor veya oturuyorlardı. Abbasi
Hanedanı da bu şaşaalı yaşam tarzını benimsedi. Öncülleri gibi onlar da sarayın görkemli hayatına bütünüyle
uydular.
Kaynak 7: Hallâc-ı Mansûr’un "26 Mart 922" tarihinde Bağdad'ta Abbasi Halifesi Muktedir yönetimi
devrinde idam edilişini canlandıran temsili minyatür.
Aydan Demirkuş- Özge Küçükosman
Kaynak 8
Bir Abbasi kütüphanesinde
insanları, Bağdat 1237
bilim
Kaynak 9
El-Memun döneminde hekim eğitimi
http://en.wikipedia.org/wiki/File:ChirurgicalOperation15thCentury.JPG
Aydan Demirkuş- Özge Küçükosman
Kaynak 10
I. Hişam zamanında
yapılmış olan Kasr-ül-Hayr
il-Garbi’de bulunan
fresklerden müzisyenler ve
av sahnesi.
(Kaynak: K. Otto-Dorn, Die
Kunst des İslams, BadenBaden 1965)
Kaynak 11
Aydan Demirkuş- Özge Küçükosman
Çöğen Oyunu
Kaynak 12
Şam Emevi Camisi
Kaynaklar:
Lapidus, İra M., İslam Toplumları Tarihi, İletişim Yayınları, 2010
Üçok, Bahriye, İslam Tarihi, Milli Eğitim Yayınları, 1983
Download